Psödotümör Serebri Kliniği ile Gelen Spinal Kitle Olgusu
Transkript
Psödotümör Serebri Kliniği ile Gelen Spinal Kitle Olgusu
Mustafa Kemal Üniv Tıp Derg 2016; 7(25): 60-63 Doi: 10.17944/mkutfd.50057 OLGU/CASE REPORT Psödotümör Serebri Kliniği ile Gelen Spinal Kitle Olgusu Patient with Spinal Mass Presented with Pseudotumor Celebri Ümmü Aydoğmuş1, Cahide Yılmaz1, Ömer Bektaş1, Alev Güven1, Birce Dilge Taşkın1, Zeynep Selen Karalök1, Tülin Revide Şaylı2 1 2 Ankara Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hematoloji ve Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Nöroloji Kliniği Ankara Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hematoloji ve Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Hastalıkları Kliniği ÖZ ABSTRACT Medulla spinalis tümörleri, kafa içi basınç artış sendromunun nadir nedenleri arasındadır ve kafa içi basınç artışı spinal tümörlü hastalarda nadiren görülmektedir. Hastamız olan erkek çocuk, baş ağrısı şikâyetiyle başvurmuş ve hastamıza papil ödemi bulgularıyla psödotümör serebri ön tanısı konulmuştur. Ancak hastanın beyin omurilik sıvısında protein artışının saptanması üzerine çekilen spinal manyetik rezonans görüntüleme ile spinal tümör (grade 4 medulloblastom) tanısı konmuştur. Bu olgu ile artmış intrakranial basınç bulguları ile başvuran ve nörolojik defisiti olmayan hasta grubunda da medulla spinaliste kitle tespit edilebileceğine dikkat çekmek istedik. Intracranial hypertension is rarely seen at the patients with spinal tumor, and medullary spinal tumors rarely cause intracranial hypertension. A male child patient applied with headache, papil edema detected; pseudotumor cerebri was diagnosed as initial. However increased protein level was detected at the cerebrospinal fluid, patient was undergone spinal magnetic resonans imaging resulted with spinal tumor (medulloblastoma grade 4). We want with this case to take attention if patient with intracranial hypertension has neurological deficiency, there might be spinal mass. Keywords: headache, pseudotumor celebri, spinal mass Anahtar kelimeler: baş ağrısı, psödotümör serebri, spinal kitle Gönderme tarihi / Received: 21.05.2015 Kabul tarihi / Accepted: 21.12.2015 İletişim: Ümmü Aydoğmuş Ankara Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hematoloji ve Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Nöroloji Kliniği Altındağ/ANKARA E posta: [email protected] Tel: 05312787751 GİRİŞ Santral sinir sistemi tümörleri, çocuklarda lösemilerden sonra ikinci en yaygın görülen tümördür. Santral sinir sistemi tümörlerinin yaklaşık %4-6’sı medulla spinalis tümörlerdir. Spinal tümörler genellikle motor defisit, ayakta durmakta zorlanma ve ağrı semptomlarıyla ortaya çıkmaktadır. Derin tendon reflekslerinde (DTR) değişiklik ve motor defisiti gibi bulgular hastaların başvurusu esnasında genellikle tespit edilmektedir (1). Psödotümör serebri idiyopatik ya da ikincil bir nedene bağlı olarak ortaya çıkabilir. En ciddi Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Dergisi Cilt: 7, Sayı:25, Yıl:2016 komplikasyonu ise kalıcı görme kaybına neden olmasıdır (2). Medulla spinalis tümörleri artmış kafa içi basıncının nadir nedenleri arasındadır ve kafa içi basınç artışı medulla spinalis tümörlü hastalarda nadiren görülmektedir. Bu yazıda, kliniğimize baş ağrısı nedeniyle başvuran, anamnez, fizik ve nörolojik muayene bulgularına göre psödotümör serebri düşünülen, ancak takibinde çekilen spinal manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile ileri evre spinal tümör tanısı konulan olgunun özelliklerini vurgulamak istedik. Aydoğmuş ve ark. 61 OLGU SUNUMU On bir yaşında erkek hasta kliniğimize 2 aydır olan kusma ve baş ağrısı şikâyetleri ile başvurdu. Baş ağrısının haftanın iki günü, gün boyu, özellikli bir bölge olmaksızın devam eden biçimde olduğu ve son bir haftadır da kusmanın eşlik ettiği öğrenildi. Hastanın ağrı nedeni ile geceleri uykudan uyandığı, sabah uyandığında ağrısının olduğu, gün içerisinde ağrılarının şiddetinde dalgalanma olmakla birlikte belirgin bir farklılık olmadığı, ışık ve sesten rahatsız olduğu, son iki haftadır şikayetlerinin sıklığının ve şiddetinin atmış olduğu öğrenildi. Prenatal, natal, postanatal dönem, özgeçmiş ve soy geçmişinde özellik yoktu. Hastanın fizik ve nörolojik muayenesinde; genel durumu iyi, bilinç açık, koopere-oryante, yürüyüşü doğaldı. Boy 130cm (25 P), kilo 31,5kg (10-25 P), tansiyon 121/76 mm/Hg ölçüldü. Kraniyal sinir muayenesinde pupiller izokorikti ve ışık refleksi alınıyordu. Göz dibi muayenesinde papil sınırlarında hafif silinme ve vaskularizasyonda belirginleşme mevcuttu. DTR üst ekstremitelerde normoaktif, alt ekstremitelerde hipoaktif olarak alındı. Kas tonusu doğal ve kas gücü tam olup, serebellar testleri normaldi. Laboratuar tetkiklerinde hemogram ve biyokimya sonuçları normaldi. Akut faz reaktanları, serolojik testleri, HIV ve antinükleer antikorlar negatifti. Kompleman düzeyleri, hormonal ve metabolik testleri normaldi. Dış merkezde başvurudan 2 hafta önce çekilmiş kranial MRG normal sınırlarda idi ve elektroensefelografi normal idi. Hastanın lomber ponksiyonla (LP) bakılan beyin omurilik sıvısı (BOS) basıncı 265 mmHg olarak ölçüldü. BOS mikroskopisinde BOS proteini 92 mg/dl (20-60mg/dl) BOS şekeri ve kloru değerleri normal sınırlardaydı. Direk bakısında ve gram Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Dergisi Cilt: 7, Sayı:25, Yıl:2016 boyamasında hücre görülmedi. BOS kültüründe üreme olmadı. Psödotümör serebri tanısıyla diazomid 10mg/kg/gün 2 dozda oral başlandı. LP sonrasında baş ağrısının azaldığı görüldü. Takibinde hastanın ilk kranial MRG normal olmasına rağmen BOS protein yüksekliğini açıklayacak etiyoloji tespit edilemediğinden, tekrar kranial MRG çekildi. Kranial MRG’de serebellumda vermiş seviyesinde ventrikül T2A’da hiperintens,T1’da izointens çevresinde simetrik milimetrik lezyonlar görüldü. BOS protein yüksekliği ve yeni MRG bulguları ile kitlenin ön görüşü ile spinal MRG planlandı. Hastanın spinal MRG’sinde ise en büyük boyutu torakal olmak üzere servikal ve lumbar bölgelerde drop metaztazların olduğu çok yaygın nodüler yamasal tarzda spinal tümör olarak değerlendirildi (Resim). Aydoğmuş ve ark. 62 Ön tanı olarak epandimoma düşünüldü. Hastanın tanı aldıktan iki gün sonra kusma şikâyetleri tekrar arttı. Torakal bölgedeki lezyondan biyopsi alındı. Lezyonların yaygın olması nedeni ile operasyon planlanmadı. Yatışının 30’uncu gününde patolojik olarak primitif nöroektodermal tümör (PNET) grade 4 tanısı kondu. Hastanın genel durumunda tanı aldıktan yaklaşık bir hafta sonra bozulma oldu ve kusmaları çok yoğunlaştı. Yatışının 32’nci gününde jeneralize tonik klonik tarzda öncesinde görme kaybının olduğu, tekrarlayan nöbetleri oldu. Fenitoin sonrasında levatiracetam uygun dozlarda başlandı. PNET grade 4 tanısı alan hastaya yatışının 30’uncu gününde vinkiristin ve steroid tedavisi başlandı. Ancak hastanın genel durumu herhangi bir düzelme olmadı. Hasta yatışının 50’nci gününde bir kez kardiyak arrest olduktan sonra entübe izlendi. Takibinde 90’nıncı gününde hastanın çekilen kranial MRG’de büyük venlerde tromboz olduğu ve kan akımının olmadığı görüldü. Hastanın almakta olduğu tedavilerine devam edildi. Ancak hasta yoğun bakımda yatışının 102’nci gününde genel durumunun ilerleyerek kötüleşmesi sonrasında araya giren enfeksiyonla birlikte yaşamını yitirdi. TARTIŞMA Medulla spinalis tümörleri genellikle nonspesifik bulgularla başvururlar. Çocuklarda intramedüller tümör tanısı bulgular yavaş ilerlediğinden genellikle gecikir (1). Semptomların başladığı zamandan tanı konulmasına kadar geçen süreç düşük derece tümörlerde yaklaşık 10 ay, yüksek derece tümörlerde ise 2-7 ay arasında değişmektedir (1). Hastaların çoğunda tanı konulduğunda idrar kaçırma ve paralizi gibi semptomları vardır (3). Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Dergisi Cilt: 6, Sayı:23, Yıl:2015 Yüksek derece medulla spinalis tümörlerinde beş yıllık sağkalım % 30 oranındadır ve ölümler genellikle nüks ve leptomeningeal yayılıma bağlı olarak ortaya çıkar (4). Hastalığın erken evrelerinde konuşma bozukluğu, ataksi, bulantı, kusma, baş ağrısı, irritabilite gibi özellik taşımayan bulgularla gelebilir. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde tanısı atlanmış olgularda parapleji görülebilir (5). Psödotümör serebri intrakranial kitle veya venöz tromboz olmaksızın kafa içi basınç artışı ile karakterize bir sendromdur. Tanı, klinik belirtiler ve bulgular, normal görüntüleme, lomber ponksiyonda yükselmiş açılış basıncı, normal laboratuvar bulguları ve sistemik benzer semptomları yapabilecek hastalıkların dışlanması ile konulur. Psödotümör serebri çocukluk çağında özellikle kız ve obez hastalarda görülme sıklığı daha yüksek olan klinik bir durumdur. Baş ağrısı %7599 oranında başvuru sebepleri arasında gösterilmektedir (6). Bunun yanı sıra kusma, ayakta durmakta zorlanma ve sırt ağrısı gibi şikâyetlerde eşlik edebilir. Olgumuz ise erkek olmasına ve obez olmamasına rağmen semptomları tanıyı desteklemekte idi. Hastanın bilinen bir hastalığı ve kullanmakta olduğu herhangi bir ilacı bulunmamakta idi. Kafa içi basınç artışı, hidrosefali olmaksızın nadiren spinal tümörler ile birlikte görülür (7). Kliniğimize baş ağrısı ve kusma şikayetleri ile gelen ve muayenesinde papil ödemi ve alt ekstremitede DTR alınmayan hasta yatışının üçüncü haftasında spinal tümör tanısı almıştır. Spinal tümörlerin çeşitli tipleri özellikle ependimomalar intrakranial basıncı artırmaktadırlar (8). Bizim olgumuz, baş ağrısı şikayeti ile başvurmuş olup nörolojik muayenesinde papil ödemi olması, normal kranial MRG bulguları ve Aydoğmuş ve ark. 63 laboratuar değerleri tespit edilmesiyle öncelikle psödotümör serebri ön tanısını düşündürdü. Artmış BOS proteini ile birliktelik gösteren spinal astrositom olgusunda; araknoiditis, kitlenin venöz pleksusa basısı, kanama, kitle tarafından salınan mediatörlerin ortaya çıkardığı inflamasyon ve basıya bağlı absorbsiyon defekti gibi nedenlerle BOS protein düzeyinde artış bildirilmiştir (8). Spinal kitle tanısını koymak hastalığın erken döneminde genellikle asemptomatik ve nonspesifik olduğundan zordur (1). Kafa içi basınç artışı bulguları olan hastalarda BOS protein yüksekliğinin saptanması, protein yüksekliğini açıklayacak enfeksiyon ve diğer hastalıklar dışlandıktan sonra spinal kitleyi akla getirmelidir. Olgumuzda kafa içi basınç artışı ve papilödem bulguları, alt ekstremitede azalmış DTR bulunmakla birlikte diğer spinal semptom ve bulgular olmaksızın spinal kitle görülebileceğini gördük. Sonuç olarak, kafa içi basınç artısı bulguları olan fakat hidrosefali bulgusu olmayan hastaların etiyolojik olarak aydınlatılmasında kranial MRG ve klinik şüphe durumlarında spinal MRG çekilmesi önemlidir. Sunduğumuz bu olguda, spinal kitlelerin başlangıç evrelerinde sadece artmış intrakranial basınç bulguları ile başvurabildiğine vurgu yapmak istedik. Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Dergisi Cilt: 7, Sayı:25, Yıl:2016 REFERANSLAR 1. Kutluk T, Varan A, Kafali C, Hayran M, Soylemezoglu F, Zorlu F, et al. Pediatric intramedullary spinal cord tumors: a single center experience. Eur Journal of Paediatr Neurol 2015;19:41-7. 2. Friedman DI. The pseudotumor cerebri syndrome. Neurol Clin 2014;32:363-96. 3.Schwyzer R, Schiller PW. Hormone-receptorrelationships: synthesis and characteristics of N-epsilondansyllysine 21-adrenocorticotropin-(1-24)tetrakosipeptide. Helv Chim Acta 1971;54:897-904. 4.Aref D, Croul S. Medulloblastoma: recurrence and metastasis. CNS Oncol 2013;2:377-85. 5.Peretz B, Sarnat H, Kharouba J. Chemotherapy induced dental changes in a child with medulloblastoma: a case report. J Clin Pediatr Dent 2014;38:251-4. 6.Kosmorsky GS. Idiopathic intracranial hypertension: pseudotumor cerebri. Headache 2014;54:389-93. 7.Esher RJ, Fleischman AI, Lenz PH. Blood and liver lipids in torpid and aroused little brown bats, Myotis lucifugus. Comp Biochem Phys A 1973;45:933-8. 8.Porter A, Lyons MK, Wingerchuk DM, Bosch EP. Spinal cord astrocytoma presenting as "idiopathic" intracranial hypertension. Clin Neurol Neurosurg 2006;108:787-9.