Devrimle karşı-devrim arasında zindanlar

Transkript

Devrimle karşı-devrim arasında zindanlar
SINIF ÝLÝÞKÝLERÝNÝ
DOÐRU KAVRAMAK
S
ýnýflar iliþkisini doðru tanýmlamak, Marksizmin abece’sidir. Sýnýflarýn karþýlýklý iliþkisi denilince, sýnýflar diyalektiðini, yani sýnýf karþýtlýðýný ve çeliþkilerini; aralarýndaki mücadeleyi; bu mücadelenin ekonomik temelini ve ideolojik biçimlere bürünmesini anlarýz. Sýnýflar ise
ekonomik ve toplumsal alandaki geliþmelere baðlý olarak sürekli bir deðiþim içindedir. Bazen yavaþ, bazen hýzlý ama daimi olan sýnýflar iliþkisindeki deðiþimi ve bunun anlamýný doðru olarak gözlemlemek ve tanýmlamak gerekiyor.
Her dönemin sýnýflar iliþkisi, sýnýflar mücadelesinin yükseliþ ve düþüþü söz konusu dönemin ekonomik iliþkilerinde aranmalýdýr. Çünkü toplumsal iliþkilerde sonal olarak belirleyici
olan ekonomik iliþkilerdir ve bu iliþkilerin yeniden üretimidir.
Sýnýflarýn ekonomik karþýtlýðý, çeliþkisi ve çatýþmasý daima ideolojik biçimlere bürünür. Bu ideolojik biçimlerin de, bu çatýþmalarý ne ölçüde yansýttýðý doðru bir yöntemle irdelenmelidir. Çünkü ideolojik alandaki (ister estetik ve sanat alanýnda
olsun, ister teori vb. alanýnda olsun) her yapýt, sýnýflar iliþkisini
ayný düzeyde ve doðru bir þekilde yansýtmayabilir. Biz, her
dönemin sýnýflar iliþkisinin aldýðý ideolojik biçimleri, yine o
dönemin toplumsal iliþkilerini etkin ve güçlü olarak yansýtan
eserlerde görebiliyoruz, anlayabiliyoruz. Dönemin toplumsal iliþkileri, baþka bir ifadeyle sýnýflar gerçeði, en yüzeysel teori,
estetik ve sanat eserlerine bile girer. Fakat, bu iliþkilerin yüzeysel, sýð ele alýnýþý, o dönemi tüm yönleriyle anlamamýzý engeller. Biz, bu iliþkileri daha geniþ ve bütünlüðü içinde, ancak
etkin ve güçlü eserlerde görebiliriz. Bir görüþü, bir sanat eserini etkin ve güçlü yapan þey, sýnýflar iliþkisinin anlamýný doðru
bir þekilde anlatabilmesidir.
Edebiyat ve sanat, ama özellikle de edebiyat bireylerin
günlük yaþamlarý üzerinden sýnýf iliþkilerini detaylarýyla ortaya koyabilmiþtir. Edebiyatý inceleyerek, her dönemin sýnýf çatýþmalarýný, iniþ ve çýkýþlarýný; eskinin çökmekte oluþunu ve
yeni iliþkilerin doðuþunu, gelmekte oluþunu anlayabiliriz. Tarihin geliþimini sanatý inceleyerek de izleyebiliriz. Elimizde
tarihsel maddecilik (materyalist) yöntemi varsa, bunu çok rahatlýkla yapabiliriz. Tarihin akýþýný, en sýð sanat eserlerinde bi-
le izleyebilirsiniz. Ama biz esas
olarak sýnýf iliþkilerini ve bu iliþkilerin bireylerin yaþamlarýndaki
görünümlerini, toplumun geliþimini derinlikli olarak kavramýþ
olanlara baþvururuz. Ýþte Cervantes’in Don Quijote’si (Don Kiþot) böyle bir eserdir. Don Quijote, bir dönemin (feodalizmin)
çöküþü ve bu dönemin tamamen
kapandýðýný güçlü bir anlatýmla
ilan eder. Yazarýn yaptýðý þey, bir
dönemin çöküþünü çarpýcý bir þekilde verebilmiþ olmasýdýr. Balzac ise romanlarýnda burjuva iliþkilerin toplumda yarattýðý etkileri ve bu sýradaki sýnýf çeliþkilerinin baþarýlý bir þekilde bir
tablosunu ortaya çýkarýr. Biz çizilen bu tabloya baktýðýmýzda,
hem bütünlüklü olarak, hem de detaylarda o dönemin karþýlýklý sýnýf iliþkileri hakkýnda bir fikir edinebiliriz. Nazým Hikmet
kendi zamanýnýn sýnýf iliþkilerinin toplumcu gerçekçi sanatla
etkin bir çizimini yapar. Þairin döneminde sýnýf iliþkilerinin bu
kadar geliþmediði, sýnýf savaþýmýnýn bu denli yoðunlaþmadýðýný, yani seyrek olduðunu göz önünde tutarsak, Nazým Hikmet’in bu mücadeleyi ne kadar güçlü olarak anlattýðýný daha iyi kavrarýz. Daha sonraki yýllarda, sýnýf savaþýmý çok bariz olarak kendini gösterdiði ve büyük devrimci eylemler meydana
geldiði halde, bu dönemi güçlü bir þekilde anlatacak sanat eserleri verilemedi. Sýnýf iliþkilerinin henüz belirgin olmadýðý,
sýnýf çeliþki ve çatýþmalarýnýn keskinleþmediði bir dönemde,
bu iliþkileri güçlü olarak yansýtabilen sanat eserleri verilebildiði gibi, büyük sýnýfsal alt-üst oluþ dönemlerinde, yoðun devrimci bir dönemde çok daha zayýf eserler ortaya çýkabiliyor.
Bu zayýflýðý sinemada da görebiliyoruz. En toplumcu sinemalar bile, sýnýf mücadelesine denk yapýtlar sunamýyor. Tüm bunlarýn altýnda, þairin, romancýnýn, heykeltýraþýn, yönetmenin ideolojik-politik konumu ve olaylarý kavrayýþý yatýyor.
Sýnýflarýn varlýðý ve iliþkisi Marx’a kadar, çeþitli biçimlerde açýklanmýþtýr: Tarihsel olarak ekonomik olarak ve sanat yoluyla. Ancak, her dönemdeki sýnýflarýn ekonomik temelini, sýnýflar mücadelesinin zorunlu olarak, proletarya diktatörlüðüne
götüreceðini ve bunun sýnýflarýn ortadan kaldýrýlmasýyla sonuçlanacaðýný açýklayan Marx olmuþtur. Marx, sýnýflarýn ortadan kalkacaðýný söylerken, bu görüþünü, genelde tüm tarihin
deðiþimine, özelde de kapitalist toplumun kaçýnýlmaz deðiþimine dayandýrmýþtýr. Marx’ýn toplumlarý ele alma yöntemi
maddeci tarih anlayýþýdýr. Kapitalist toplumu da bu anlayýþla
çözümlemiþtir. Kapitalist toplum incelenmeden, bu toplumun
ekonomik temeli, ekonomik iliþkilere egemen olan yasalar irdelenmeden ve anlaþýlmadan (çözümlenmeden) bu toplumun
içinde doðup gelmekte olan gelecek toplum hakkýnda ancak
ütopyaya düþebilirdi. Marx’ýn teorisi þeyleri zihninde tasarlamaya dayanmaz; var olan þeylere teorik ifadesini verir. Marx,
74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
3
var olan sýnýflar iliþkisine teorik anlamýný vermiþtir. Bu nedenle, Marx’ýn görüþleri bilimseldir, etkin ve güçlüdür. Güçlü olan teorisinin içeriðidir. Bu güç, tarihin derinlikli kavranýþýndan ileri geliyor. Marx’ýn çözümleme (tahlil) yöntemi kesinlikle ikna edicidir.
Marx’ýn yöntemini ve görüþlerini devam ettiren Lenin, sýnýflar iliþkisine ya da sýnýflarýn nesnel geliþimine temel bir önem verir. Bunun temel önemini açýkça belirtir: “sýnýflarýn birbiriyle iliþkisi… yani o olmadan Marksizmin olmayacaðý…”
Lenin’in temel eserleri ve konuþmalarý sýnýflarýn birbiriyle
iliþkisini doðru bir þekilde anlamayý ve bu iliþkinin geliþimini
doðru bir biçimde gözlemlemeyi ve deðerlendirmeyi içerir.
Lenin’in sýnýflar iliþkisinin tahlilinin bilimsel temelleri ve tarihselliði kendini hemen kabul ettirir. Tekelci kapitalizm ile
birlikte proletarya devrimlerinin öngüne girilir. Leninist devrim teorisi çaðýn bu devrimci içeriðini etkin biçimde açýklar,
proletaryayý devrim ve komünizm mücadelesine çeker. Lenin’i
okumak, devrimci biçimde düþünmek ve devrimci tarzda hareket etmektir.
Marksist-Leninist teoriyi kendi kavrayýþýyla, kendi döneminin sýnýflar iliþkisine uygulayan Che bu konuda etkin-devrimci bir çizgi tutturur. Latin Amerika’nýn ve dünyanýn emekçi kitleleri Che’nin konuþmalarýn da kendi özlemlerini ve istemlerini bulurlar. Che’nin görüþlerinin sürükleyiciliði, bu görüþlerin devimci gücünden ileri geliyor. Bu görüþler sýnýflarýn
karþýlýklý iliþkisinin doðru kavrayýþýna dayanýyor. Che’nin teorik kavrayýþý daima devrimci biçimde düþünmeye dayanýyor.
Marksist sýnýflar iliþkisi ve sýnýflar savaþýmý anlayýþýný,
devrimci teori ve taktiklerinin temeline oturtan proletaryanýn
devrimci sýnýf partisi, Leninist Parti, bu temelden hareketle somut durum çözümlemelerinde elde tutulur saðlam sonuçlara
ulaþýr. Teorisi ve politikalarý mevcut durumun doðru tanýmlanmalarýna dayanýr. Bulunduðu topraklarda ve dünyadaki geliþmeler ve olaylarý kavramak için devrimci biçimde düþünür ve
hareket eder. Devrimci Marksizm-Leninizm adýna ne varsa yapýsýnda somutlar. Gittiði yerlerde kitleler üzerinde devrimci bir
etki yaratýr. Leninistlerin görüþleriyle tanýþan emekçi kitleler,
hemen devrimin etkisine girerler.
Türkiye küçük-burjuva sosyalist hareketin toplumsal-politik durum çözümlemeleri bilimsel deðildir. Sýnýflar iliþkisinin
nesnel, bilimsel bir deðerlendirilmesi yerine, tamamen volantarist (iradeci) davranýr. Kendi içinde bulunduðu duruma göre,
dýþýndaki geliþmeleri ele alýr. Dýþýmýzdaki gerçekliðe niyetine
göre yaklaþtýðý için, görüþlerinin hiçbir tutarlý yönü yoktur.
Marksizme-Leninizme baþvurmak zorunda kaldýðý zaman da,
onu, kendi küçük-burjuva sosyalizmine indirger. Böyle olunca
nesnel dünyaya yaklaþým tamamen kendi özel yöntemlerine
dayanýr. Bir kesiminin ekonomik-toplumsal durum tahlili
mevcut geliþmenin çok gerisinde olduðu için öncelikle tarihle
sorunlarý var. Bir kesiminin ise görüþleri sýnýf mücadelesinin
gerisinde kaldýðý için, sýnýf mücadelesinin geliþimiyle sorunlarý var. Bu, küçük-burjuva sosyalizminin içinde olduðu ideolo-
4
jik-politik bunalýmý çok iyi açýklýyor.
Küçük-burjuva sol hareket, týpký, gerçekliði çok yüzeysel
olarak yansýtan sinemalar gibi, sýnýflarýn sürekli deðiþen karþýlýklý iliþkisini, olabilecek en geri düzeyde gösterir. Proletarya
ile kapitalistler arasýnda çok yoðun bir sýnýf savaþýmý sürdüðü
halde, bu mücadelenin yoðunluðunu ortaya koyamaz. Sýnýf
mücadelesi yýllardýr, iç savaþ biçimini aldýðý ve bu tartýþýlamaz
bir olgu olduðu halde, mücadelenin vardýðý aþamayý yadsýr.
Genel olarak, sýnýf mücadelesinin geliþmesine ayak uyduramamýþtýr. Eðer pratikte zaman zaman biraz ileriye gidebilmiþse,
bu, görüþlerine raðmen olaylarýn onlarý sürüklemesi sonucudur. Küçük-burjuva sol hareketin yayýnlarý, durumlarýný yansýtýyor. Hangi konuyu iþlerlerse iþlesinler, yaklaþýmlarý yüzeysel,
kaba, geri ve usandýrýcý. Oysa ki sosyalizmin birikimi tüm
dünyada çok zengin ve güçlü. Böylesine bir sosyalist birikimi
olduðu bir dünyada küçük-burjuva sol hareket, o geri görüþleriyle emekçi halk kitleleri üzerinde etki yaratamaz.
Sýnýf mücadelesine ayak uydurmanýn ilk koþulu, sýnýf mücadelenin düzeyini ve bu mücadelenin içinde verildiði nesnel
koþullarý doðru olarak kavramaktýr. Nesnel koþullarý doðru olarak kavramaktýr. Nesnel koþullar daima bir deðiþim bir altüst oluþ içinde olduðu için, sýnýf mücadelesi de sürekli bir deðiþim içinde olur. Sýnýflar ve sýnýf iliþkileri statik deðil, dinamik olarak, devamlý hareket içinde ele alýnmalý. Geliþme, geliþmenin yönü doðru tanýmlanmalý ve çok iyi ifade edilmeli.
Bu çok iyi kavrandýktan sonradýr ki, sýnýf mücadelesinin görevleri doðru olarak belirlenebilir.
Düþüncelerimiz, dýþýmýzdaki gerçekliði tüm yönleri, yani
bütünselliði içinde, tüm karmaþýklýðý ve çeliþkilerle açýklarsa
etkili olur. Gerçekliði anlatma biçimi ne olursa olsun, önce
gerçeði iyi kavramak gerekiyor. Ne denli iyi kavramýþsak, o
kadar etkin ifade edebiliriz. Bu noktada etkin anlatým da büyük önem taþýr. Örnek, insanýn düþünsel etkinliklerinin baþýnda
gelen sanatý ele alalým. Bu her sanat eserinin çok etkin ifade edildiði anlamýna gelmez. Sanat yapýtý, sanatýn hangi alanýnda
üretilirse üretilsin, yaratýcý ve çarpýcý olarak ifade edilmesi önemli. Biz ilk bakýþta biçimsel ifadeyi görürüz, ama biçimde,
bir içerik verilidir. Gerçek bir sanat eseri, içeriði, biçimi yani
bütünsel varlýðýyla etkinliðini ortaya koyar. Teori ve politikada
da durum aynýdýr. Teori nesnel gerçekliði ne denli doðru kavramýþsa, o kadar etkin olur. Politika sýnýflar iliþkisini ne kadar
doðru yansýtabilirse kitleler üzerinde o ölçüde bir etkide bulunur. Gerçekleri doðru kavrama ve ifade etmede yaratýcý ve etkin olmalýyýz.
Propaganda ve ajitasyonumuzun kitleler üzerinde istenilen
sonucu verebilmesi, yani emekçileri devrime hazýrlamasý için
etkin sanat, teori, politika için gerekli olan niteliklere sahip olmak gerekir.
Devrim bilimsel bakan ve dünyayý deðiþtirmek için savaþmaya baþlayan bir proletaryanýn ve onun kolektif ürününün emeði olacaktýr.
C.DAÐLI
74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
LÜBNAN’DAKÝ
VAHÞETE DAÝR
ÝKÝ GÖZLEM
Ortadoðu’nun politik arenasýnda hiçbir
þey göründüðü gibi deðildir. Yalnýzca ölümdür gerçek olan. Kaskatý olmuþ bedenler, artýk içinde kan dolaþmayan çocuk yüzleri, parçalanmýþ kemikler-yanmýþ deriler,
tüm dünyaya tek bir gerçeði haykýrýr Ortadoðu’dan: Emperyalist-kapitalist sistem var oldukça ve bölgedeki iþbirlikçi
sermaye egemenliði ayakta kaldýkça, bu vahþet
hiç bitmeyecek.
Birinci gözlem:
ABD’nin Irak ve
Afganistan’da, Ýsrail’in
Lübnan’da, bütün dünyanýn gözü önünde iþlediði
korkunç cinayetler neyle
açýklanabilir? Vahþetin
dozajýnýn bu derece artmýþ olmasý ve bunun
tüm dünya basýnýnda çarþaf çarþaf yer bulmasý,
bir amaca yöneliktir: Amaç, çýtayý yükseltmektir.
Guantanamo, Ebu-Gureyb, Irak’ta yaþanan vahþet, Ýsrail’in hedef gözeterek ve
ýsrarla öldürdüðü yüzlerce çocuk, kadýn ve
silahsýz siviller... Bunlarýn hepsi, emperyalist-kapitalist sistemin ayakta kalabilmek için yürüttüðü 3. Dünya Savaþý’nda, önüne
engeller çýkartan kitlelerin “insani” duyarlýlýðýný köreltmek amaçlýdýr. Ýstiyorlar ki, bütün o cansýz bedenlere duygusuz gözlerle
bakalým. Ýstiyorlar ki; Vietnam’da Mai Lai,
Filistin’de Cenin, ve Irak’ta Guernica ve
Ukrayna’da Babi Yar ve Irak’ta Felluce, insanlýðýn kolektif belleðinde yerini alan ne
kadar kitle katliamý ve vahþet varsa, artýk
hepsi bundan sonra bir öfke kaynaðý deðil,
bir umutsuzluk ve korku kaynaðý halini alsýn. Çünkü þimdi, “terörist barýnýyordu” ba-
hanesiyle, koca bir mahalleye tonlarca
bomba atma dönemi; çünkü þimdi “evlerde
silah var” diyerek köy ve kasabalarý haritadan silme dönemi.
Çünkü; þimdi bu savaþ þu ya da bu
devletlerin arasýnda deðil, sermayenin tüm
dünya emekçi sýnýflarýna yönelmiþ bir savaþý. Bu vahþete, çocuk-kadýn demeden tüm
sivillerin hedef alýnmasýna ihtiyaçlarý var.
3.Dünya Savaþý’nda ABD ancak böyle yol
alabilir. Küresel iç savaþta sermaye, ancak
böyle elini rahatlatabilir. Çünkü artýk bu savaþ, en modern teknikle donatýlmýþ uçaklarýn, gemilerin ve tanklarýn arkasýna, bulabildiði tek yere sýðýnan sermayenin, çoktandýr denetimini elinden kaçýrdýðý 6 milyarlýk
insanlýða karþý savaþýdýr. Bundan böyle savaþ, insanlýkla, insan olma niteliðini çoktan
yitiren baþka bir cins yaratýk, insanlýða tamamen yabancý bir yaratýk haline gelen sermaye sýnýfý arasýnda geçecek.
Naziler toplama kamplarýnda yaþanan
74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
vahþeti uzun yýllar sakladýlar, gözden ýrak
tuttular. Oysa þimdi ayný vahþet, “Ýsrail’in
kendini korumaya hakký var” diyerek alkýþlanýyor, vahþetin görüntüleri ayný gün dünyaya servis ediliyor. Aradan geçen 60 yýlda
deðiþenin ne olduðu ortada. Artýk bütün
sermaye dünyasý, Naziler kadar vahþidir,
hepsi bu vahþetin ortaðýdýr ve hepsi, yaralý
bir kuduz köpek gibi, ayný köþeye sýkýþmýþlýk paniðini yaþýyorlar.
Vahþetin çýtasýný her geçen gün yükselterek, insanlýðýn en büyük korkusuna hitap
etmeyi, insanlýðý bu en zayýf yerinden vurmayý hesap ediyorlar: korunmasýzlýða... Ey
sokaktaki adam, seni koruyabilecek ne bir
devlet, ne bir kurum ne de bina var. yer altýna girsen de, sýðýnak delicilerle bulurum seni. Bu vahþeti durdurabilecek olan tek bir
güç, yine o vahþeti yaratan güçtür. Sana düþen, ruhunu katiller satmak, uysallýk içinde
merhamet dilemek.
Ama, sermayenin bu tatlý rüyalarý, ne
de çabuk yerle bir oluyor. Ebu-Gureyb ve Felluce vahþeti, Irak halk savaþçýlarýný
durduramadý. Ve sonuç:
Þimdi ABD, bütün askeri
üslerini Baðdat’a taþýmaya
hazýrlanýyor: Yenilgiyi kabul
etmeden önceki son adým.
Ve Ýsrail, bu lanetli irin, iðrenç bir aymazlýkla sürdürdüðü katliamda, Beyrut halkýný ayaklandýrmayý baþardý.
Halk önce, BM binasýný
yaktý. Ve bu ilk ayaklanmadan sonra, kitlelerin öfkesinin yeni adresleri sýralarýný
bekliyor.
Ýkinci Gözlem:
Ortadoðu’da hiçbir þey,
göründüðü gibi deðildir.
Bütün siyasi prestijini
Arafat’ýn siyonizme verdiði
tavizleri kabul etmeyerek kazanan Hamas’ýn, iktidar olduktan sonra Arafat çizgisinden hiç de uzak olmadýðý ortaya çýkýnca,
örgütün parçalanma noktasýna geldiðini, ama son Gazze saldýrýsýyla bu bölünmenin
engellendiðine mi vurgu yapmalý? Ya da
þimdi siyonist Ýsrail ordusuna karþý Güney
Lübnan’da diþe diþ savaþan Hizbullah’ýn lideri Hasan Nasrallah’ýn, kýsa bir süre önce
Lübnan’daki Filistinli devrimci gruplarýn
silahsýzlandýrýlmasý planýný resmen onayladýðýný mý söylemeli? Yoksa; bir tarafta Hamas, öbür tarafta Hizbullah, aslýnda her ikisinin de kendi ülkelerinde gelip kapýya dayanmýþ olan toplumsal devrimlerin önündeki son büyük barikatlar olduðuna mý dikkat
çekmeli.
5
Katil bir devletin sýnýr tanýmayan vahþetine karþý koyan, ona silah sýkan, onu yaralayan bir güç Hizbullah. Vahþetin yarattýðý öfke, olaylara sýnýfsal gözle bakmamýzý
engellememeli. Yalnýzca bugünü deðil, yakýn geleceði de görmeye çalýþarak, ancak
bu yolla devrimci bir konumlanýþ içinde olabiliriz.
Ýsrail’in 2000 yýlýnda Güney Lübnan’dan çekilmesi, Hizbullah’ý bir anda “ulusal güç” haline getirdi. Oysa Lübnan’da
ne ulusal birlik vardýr, ne de ulusal kurumlaþma. Fransýz sömürgeciliði döneminde
yerleþtirilen siyasi yapý, daha sonraki bütün
anayasalarda korunmuþtur. Buna göre Lübnan, ulusal birlik deðil, çeþitli etnik ve dini
gruplarýn birleþimidir. Anayasa, seçimler,
partiler ve parlamento sistemi, bu dini ve
etnik ayrýmlarý korumaya dayanýr.
1970’li yýllarda yükselen devrim, Lübnan’ýn bu çað dýþý siyasi sistemini aþmayý,
ulusal demokratik bir devrimi zafere ulaþtýrmayý amaçlýyordu. 1976’da iç savaþ patlak verdiðinde, bir yanda ulusal demokratik
devrimin güçleri olarak komünist gruplar,
Arap ulusçularý ve Filistinli gruplar vardý;
diðer yanda ise dini-etnik temele dayalý
gruplarýn milis güçlerini ön safa süren çað
dýþý politik sistem vardý. Devrimci-cephe,
yürüttüðü silahlý mücadeleyle Lübnan’ýn
üçte ikisini ele geçirince, devreye Suriye
girdi. ABD’nin onayýný alan Suriye, önce
ulusal devrimci cepheyi böldü, iç çatýþmalara sürükledi ve güçten düþürdü. Suriye bu
amaçla Arap ulusalcý güçleri ve Þii temelli
Emel örgütünü kullandý. Filistinli devrimci
gruplarý daðýtmak da Ýsrail’e düþtü. Beyrut
kuþatmasý sona erdiðinde FKÖ, 5 bin silahlý militanýný Lübnan dýþýna sürgüne göndermeyi kabul etmiþti.
O yýllardan bugüne dek Lübnan halký,
bir yanda Ýsrail, diðer yanda Suriye tarafýndan yaratýlan iþgal ve baskýnýn mengenesinde kalarak, kendi iç çeliþki ve çatýþmalarýn-
6
dan uzaklaþtý. Hedef,
yabancý güçlerce yaratýlan baský ve iþgali ortadan kaldýrmaktý. Güney
Lübnan’da yoðun olan
Þii nüfusa dayanan Hizbullah, Ýsrail’i geri çekilmeye zorlayan güç
olarak sivrildi. Emperyalist ABD ve AB’nin
baskýsýyla 2004 yýlýnda
Lübnan’ý terk etmek
zorunda kalan Suriye,
arkasýnda önemli bir
politik boþluk býraktý.
Çünkü Suriye’nin esas
misyonu, Fransýz sömürgeciliði döneminden miras kalan, dini-etnik ayrýma dayalý
çaðdýþý anayasal sistemin devamýný saðlamaktý.
Önce Ýsrail, sonra Suriye Lübnan’dan
çekilince, toplumun bütün dokularýný kanserli bir ur gibi sarmýþ olan bütün toplumsal
çeliþkiler, tüm çýplaklýðýyla ortaya çýktý. Bir
tarafta dünyanýn en zengin aileleri arasýnda
yer alan bir avuç tekelci sermaye grubu, diðer tarafta ise yoksulluðun pençesinde boðulan çoðunluk. Bu çýplak çeliþki öylesine
güçlü bir çatlak oluþturuyor ve öylesine apaçýk görünüyordu ki, baþkent Beyrut’un
bir yakasý Avrupa kentlerini kýskandýran bir
sefahat içinde yaþarken, bu kesiminden bir
býçak gibi ayrýlmýþ diðer Beyrut, sefaletin
çukurunda debeleniyordu. Bu denli apaçýk
görünen bir çeliþki, demokratik yöntemlerle
idare edilebilir olmanýn çok ötesindeydi.
Lübnan’da onyýllar boyu egemenliðini sürdüren etnik grup Maraziler, iþgalin kalkmasýndan sonra yapýlan ilk genel seçimlerde,
hükümet koltuklarýný yoksullarýn temsilcisi
olarak meclise gelen partilerle paylaþmak
zorunda kalmýþtý.
Ýþte bütün bu çeliþkilerin, Lübnan’ý bir
toplumsal devrime sürüklemesi kaçýnýlmaz
görünüyordu. Neredeyse hiç aðýr silahlara
sahip olmayan ve subaylarýn önemli bir bölümü toplumun alt tabakasýndan gelen Lübnan ordusu, onlardan çok daha aðýr silahlarla donanmýþ milis güçler karþýsýnda ne
kadar þansa sahip olabilirdi? Bu nedenle,
Lübnan’da mayalanmakta olan toplumsal
devrimin önündeki en ciddi engel olarak
geriye sadece Hizbullah kalýyor. Hizbullah,
ülkenin baðrýnda topladýðý çeliþkilerin toplumu kanlý bir iç savaþa doðru sürüklediðini görüyor ve sanki bu çeliþkilerin üzerinden atlanabilirmiþ ya da yok sayýlabilirmiþ
gibi, politik söylemini ulusal birlik üzerine
kuruyordu. Hizbullah, bütün dini ve etnik
ayrýmlarýn ayný potada eritildiði bir ulusal
bütünleþmeye odaklanan politikasýyla, par74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
lamento sýralarýný doldurdu. Ne var ki, dünyanýn en zenginleri arasýnda üst sýralarda olan Hariri ailesi ve çevresinde kümelenmiþ
bir avuç sermaye grubu, kendilerine muazzam ekonomik-siyasi ayrýcalýklar saðlayan
çaðdýþý anayasal sistemin deðiþmesinden
yana deðiller. Suriye birliklerinin çekilmesinin hemen sonrasýnda, Lübnan tekelleri,
kendilerine baðlý milis gruplarýný, en baþta
Ýsrail, ABD ve Fransa’nýn yardýmlarýyla
hýzla silahlandýrmaya koyuldular.
Ýsrail’in akýllara durgunluk veren vahþetteki saldýrýsý, Lübnan’ý iþte bu sýnýfsal
koþullarda yakaladý. Bu vahþice saldýrýnýn,
süregiden küresel iç savaþa dair, Ortadoðu’da emperyalizm aleyhine bozulan dengeleri yeniden kurmaya dair ya da Suriye’yi sýkýþtýrýp bir savaþýn ortasýna çekmeye
iliþkin birçok görünen amacý yanýnda; Arka
planda kalan bir diðer amaç, Haririlerin iktidarýný saðlamlaþtýracak bir iç savaþ için
Lübnan topraklarýný temizlemekti. Burjuva
azýnlýðýn yaþadýðý semtlere, ayný 1982’de
olduðu gibi bir tek bomba düþmezken, yoksul emekçi halkýn bulunduðu kent ve kasabalar tam bir cehenneme çevrildi.
Lübnan baþkaný Fuad Sinyora basýnýn karþýsýnda Ýsrail’i þiddetle kýnýyor, dünyayý yardýma çaðýrýyor, fakat bu yardýmýn
gelmeyeceðini herkesten önce Sinyora biliyor. Çünkü Sinyora ve partisinin temsil ettiði mutlu azýnlýk, kendi sitemlerinin devamý için, Ýsrail’in yarattýðý bu dehþet operasyonuna ihtiyaç duyuyor. Ýsrail, sürekli sivilleri vuruyor, Lübnan ordusuna dokunmuyor. Ve Sinyora, bu vahþete yasak savmak
kabilinde öfkeli sözler savururken, Lübnan
ordusunu kýþlalarda tutmaya devam ediyor.
Ortadoðu halklarýnýn bu makus talihi,
yalnýzca emperyalizm ve siyonizme karþý
bir mücadele ile deðiþmez. Ancak kendi
sömürücü sýnýflarýndan kurtulduklarý zaman, Ortadoðu halklarý bölge gerici burjuva egemenliðinin ve emperyalizmin alçakça vahþetinden yakalarýný sýyýrabilirler. Bu
hedefe doðru ilerleyen politik çizgi, Hizbullah’ýn çizgisi deðildir. Tersine, Hizbullah, olgunlaþan iç çeliþkilerden kaçýnarak,
azýnlýk tekelci sermaye kesimleriyle çoðunluktaki yoksullarý ayný ulusal bayrak altýnda
toplamaya çalýþarak, emekçileri toplumsal
devrimin eþiðinden uzaklaþtýrýyor. Lübnan
halklarý þu anda siyonist devletin vahþetine
karþý duran Hizbullah’ýn ve diðer devrimci
gruplarýn arkasýnda saf tutuyor. Ancak esas
iç düþman gözden kaçtýkça, Ortadoðu’nun
en zengin ailelerinin ekonomik gücü ve egemenliði sürdükçe, Lübnan topraklarý kim
bilir kaç kez daha kapýdan kovulan emperyalizmin ve siyonizmin bacadan içeri davet
edildiðini görmeye bunun acýsýný yaþamaya
devam edecek.
TAKSÝM’Ý FÝLÝSTÝN
BAYRAKLARIYLA
DONATTIK
“Filistin Sosyalizmle Kazanacak” diyerek çýktýk yola. Bir aydýr Ýsrail’in Filistin ve
Lübnan halklarýna yaptýðý katliamý protesto
etmek ve þiarlarýmýzý kitlelere ulaþtýrmak için 8 Aðustos akþamý Ýstiklal Caddesi’nde
bir eylem gerçekleþtirdik.
“Filistin Sosyalizmle Kazanacak”, “Filistin’de Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm”,
“Savra Savra Hatta Nasr”, “Savaþ Savaþ
Zafere Kadar”, “Ýsrail Yýkýlsýn Filistin’e
Özgürlük” ve “Lübnan Halký Yalnýz Deðildir” sloganlarýmýzýn yazýlý olduðu ve bir yüzü Filistin bayraðý olan kuþlarýmýzý Ýstiklal
Caddesi’nde beþ farklý nokta da yüksek binalardan attýk. Saat 19.45’te bir anda Ýstiklal Caddesi’nde gökten yaðmaya baþlayan
Filistin bayraklý kuþlarýmýz insanlarýn ilgi odaðý oldu. Ancak Simit Sarayý sahibi ve görevlileri, cafenin çatýsýndan kuþlama yapan
2 arkadaþýmýza müdahale ederek polis çaðýrmak suretiyle gözaltýna alýnmasýna neden
oldular.
Kuþlarýmýz tüm caddeyi kapladýktan
sonra, saat 20.30 civarý, Mis Sokak’tan baþlayarak Odakule’ye kadar, Ýstiklal Caddesi
boyunca sloganlar atarak bildiri daðýttýk.
“3.Dünya Savaþý Yayýlýyor! Filistin,
Lübnan, Kürdistan halklarý dünyaya böyle
sesleniyor: Savra Savra Hatta Nasr, An Þoreþ An Mýrýn! Savaþ Savaþ Zafere Kadar!
Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði!” haykýrýþlarýyla insanlara uzattýk bildirilerimizi.
“11 Eylül’de Newyork’ta Ýkiz Kulelerin
vurulmasýyla tüm dünya emekçi halklarýna,
iþçi sýnýfý ve emekçilere, devrimci ve komünistlere karþý baþlatýlan 3. Dünya Savaþý
yayýlýyor. Afganistan’la baþlayan iþgaller
zincirine her gün yeni halkalar ekleniyor. Irak, Lübnan eklendi. Filistin ve Kürdistan ise on yýllardýr iþgal altýndadýr. Suriye, Ýran
ise kurbanlýk koyun gibi sýranýn kendilerine
gelmesini beklemektedirler. Amaç, emperyalist-kapitalist sistemin varlýðýný sürdürebilmesi için, Geniþletilmiþ Ortadoðu Projesini
(GOP) hayata geçirmek. GOP, ABD’nin
dünya imparatorluðunu saðlamak için Ortadoðu’nun en temel enerji kaynaklarýna el
koyma, Ortadoðu ve Kuzey Afrika pazarlarýný denetimine alma, bir nevi “Hayata Dönüþ Operasyonu”dur. Emperyalist-kapitalist
74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
sistem dünyayý yýkýma uðratmadan kendi yýkýmýný engelleyemez. Savaþ bunun zorunlu
ve vazgeçilmez bir aracýdýr. Emperyalist-kapitalist sistem sýçramalý çöküþ sürecini yaþýyor. Çözüm nedir? Bütün kötülüklerin kaynaðý olan bu toplumsal sistemi yýkmak” dedik cadde boyunca.
“21. yüzyýl emperyalizmin çöküþ, sosyalizmin, komünizmin yükseliþ çaðý olacak.
Gün enternasyonalist proletaryanýn birlik,
dayanýþma ve mücadele içinde yeni bir dünya kurmak için yeni evreye yol alma günüdür. Gün, kendi ülkelerinden yola çýkarak
devrim ve iktidar hedefi için mücadeleye atýlmak, ardýþýk dünya devrimleri için savaþma günüdür. Gün, komünist partilerin tarihsel rollerine uygun davranma, sýnýfsýz, sýnýrsýz komünist bir dünya için savaþma günüdür” diyerek bu vahþetten kurtulmak için
çözüm yolunu anlattýk. Galatasaray Lisesini
geçtiðimizde, gene bir yüzü Filistin bayraðý
olan bildirilerimizi kuþlama yaparak daha
fazla insana ulaþtýrma yolunu seçtik.
Bildiri daðýtma eylemimiz de bittiðinde, eylem boyunca bir an bile peþimizden
ayrýlmayan Beyoðlu Emniyet Müdürlüðü’ne
baðlý polisler, daðýldýðýmýz sýrada müdahale
ederek gözaltýna almaya çalýþtý. Ýki yüzlü
kapitalist sistem, katledilen Filistin ve Lübnan halklarý için timsah gözyaþý dökerken,
bir taraftan da bu katliamlara sessiz kalmayan, tepkilerini haykýran emekçi halklara da
saldýrýyor. Son birkaç hafta içinde yapýlan
tüm protesto eylemine saldýran burjuvazi,
Taksim’in boydan boya Filistin Bayraklý
kuþ ve bildirilerle donanmasýna da katlanamadý; ama saldýrýlarý sonuçsuz kaldý. Eylemimizi baþarýyla tamamladýktan sonra ara
sokaklarda daðýldýk. Gözaltýna alýnan iki arkadaþýmýz da o gün sabaha karþý savcýlýða
çýkarýlmadan Beyoðlu Emniyet Müdürlüðü
tarafýndan serbest býrakýldý.
SAVAÞAN HALKLAR KAZANACAK!
FÝLÝSTÝN-LÜBNAN
HALKI YALNIZ DEÐÝLDÝR!
Ýstanbul’dan
Mücadele Birliði Okurlarý
5
Ýsrail Katliamlarýna
Karþý Almanya’da
Or tak Eylemler
Ýsrail devletinin sýnýr tanýmaz katliamlarý, dünyanýn bir
çok yerinde olduðu gibi Almanyada da duyarlý kurum ve kiþileri bir araya getiriyor.
25 ve 29 Temmuz günü Almanya’nýn Stuttgart
kentinde, Türkiye ve Kürdistanlý devrimci kurumlar
ile Lübnan ve Filistinli kurumlar tarafýndan ortak eylemler düzenlendi.
25 Temmuz Salý günü
yapýlan eyleme bir takým
eksikliklere raðmen 250
kiþilik bir katýlým saðlandý.
Bu eylem daha çok 29
Temmuz Cumartesi günü
yapýlacak sokak gösterisinin provasý niteliðindeydi.
Eyleme biz Mücadele Birliði Platformu dýþýnda Tür-
kiyeli kurumlardan AGÝF, ATÝK, Anadolu
Federasyonu, ve Devrimci Demokrasi okurlarý katýldý. Adý geçen kurumlarýn Almanca olarak ortak çýkardýðý ve Ýsrail’in
katliamlarýný teþhir eden bildirilerin daðýtýldýðý eylem yapýlan bir konuþmanýn ve atýlan enternasyonal dayanýþma sloganlarýnýn
ardýndan son buldu.
29 Temmuz Cumartesi günü ise bu sefer 1.000 kiþilik bir kitle ile Stuttgart’ýn
merkez caddelerinde bir yürüyüþ gerçekleþtirdik. Ýki saat süren eylem boyunca Ýsrail
Siyonizmini, ABD ve AB emperyalizmini teþhir eden ve lanetleyen Almanca sloganlar atýldý. Eyleme biz Mücadele Birliði Platformunun dýþýnda
Türkiyeli parti ve kurumlardan TKEP/Leninist, MLKP,
AGÝF, ATÝK, Emek Kültür
Merkezi, Anadolu Federasyonu ve Almanyada faaliyetlerini yürüten Filistinli
ve Lübnanlý derneklerin dýþýnda MLPD, Courage ve
PDS gibi Alman gruplarý
da katýlým saðladýlar.
YAÞASIN HALKLARIN
MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!
SAVRA SAVRA
HATTA NASR!
Almanya’dan Mücadele
Birliði Okurlarý
Eskiþehir’de Filistin ve Lübnan Ýþgalini
Protesto Eylemi
Eskiþehir’de 5 Aðustos Cumartesi
günü saat 13:30’da, KESK Þubelerinin
bulunduðu Kýzýlay Ýþhaný’nýn önündeki
Hamamyolu giriþinde Eskiþehir Demokrasi Platformunun, Ýsrail’in Filistin ve Lübnan’daki iþgalini protesto için yaptýðý ve yaklaþýk 250
kiþiden oluþan kitlenin katýldýðý
yürüyüþ, Hamamyolu Yediler
Parký’nda okunan basýn açýklamasýnýn ardýndan son buldu.
Yürüyüþ boyunca; “Kahrolsun ABD-Katil Ýsrail”, “Filistin
Halký Yalnýz Deðildir”, “Lübnan
Halký Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn
Halklarýn Kardeþliði” sloganlarý
atýldý. Eskiþehir halkýnýn da ilgiyle izleyerek destek verdiði yürü-
8
yüþün sonunda platform sözcüsü Ýlker
ÖZOKÇU’nun yaptýðý basýn açýklamasýnda; hükümetin Ýsrail ile olan bütün
anlaþmalarýn fesh edilmesi ve ABD ile
74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
olan bütün askeri stratejilerinin gözden
geçirilmesi gerektiðini belirtti. Ýsrail tarafýndan yaklaþýk bir aydýr sürdürülen
vahþete bütün dünyanýn seyirci kaldýðýný, bunun nedenin ise ABD’nin
Ortadoðu’daki savaþ ortamýnýn
sürdürülmesi isteðinden kaynaklandýðýný, hiçbir ekonomik ve siyasi çýkarýn insan hayatýndan daha
önemli olmadýðýnýn belirtildiði basýn açýklamasý, çocuklarýn ve kadýnlarýn da katledildiðini, çocuklarýn þeker yiyebilmesi için birþeyler yapýlmasý gerektiðinin altýný
çizerek ve Ortadoðu’daki bu katliama seyirci kalanlarý bir kez daha
kýnayýp lanetleyen sloganlar atýlarak sona erdi.
G
AKMERCAN
ÝÞÇÝSÝNE
SALDIRI
revlerinin 25.
gününde 4
Aðustos Cuma günü Akmercan temizlik iþçilerinin çadýrýna
polis, zabýta eþliðinde saldýrdý. Grev çadýrý yýkýlarak, çadýrda bulunan Zaim Özoluk, Abidin Ateþoðlu ve Þinasi Odabaþý
adlý üç iþçi yerlerde sürüklenerek gözaltýna alýndý. Çeþitli yerlerinden yaralanan iþçiler ayný günü
akþam serbest býrakýldýlar.
Ýþçilere yapýlan saldýrýyý duyar duymaz Mücadele
Birliði Dergisi olarak iþçilere
destek olmak ve onlarýn sesini
duyurmak amacýyla yanlarýna
gittik, bizimle beraber Gazi Ayýþýðý Sanat Merkezi çalýþanlarý da iþçilere destek olmak amacýyla geldi. Akþam sekizde
serbest býrakýlan iþçilerle, yapýlan saldýrý hakkýnda konuþtuk. Ýþçiler olayý þöyle anlatýyor:
“Bundan 3-4 gün öncede
geldiler. Burayý yýkýn dediler
bizde burayý tek baþýmýza yapmadýðýmýzý, yýkmamýz gerekirse
tüm arkadaþlarýmýzla aldýðýmýz bir karar doðrultusunda yýkacaðýmýzý söyledik. Onlarda çekip gittiler. Sonra bugün geldiler
saat 15.30 gibi. Kalabalýk bir zabýta geldi yanýnda polisler de
vardý. 50 kiþi varlardý. Burayý yýkacaklarýný söyleyerek bizim
çadýrdan çýkmamýzý istediler. Bizde çadýrýn içine girdik oturduk birbirimizi kenetlendik. Biz çýkmýyoruz gelin siz bizi çýkartýn dedik. Komiser alýn bunlarý dedi. Sonra zabýtalar çekildi
polisler saldýrdý. Bize vurarak yerlerde sürükleyerek dýþarý çýkardýlar, kelepçe taktýlar. Sultançiftliði karakoluna götürüldük.
Avukatýmýzýn gelmesiyle akþam sekiz gibi de serbest býrakýldýk.
Orada bize bir kaðýt imzalatmaya çalýþtýlar. Bana verdiler okudum daha dördüncü satýrýnda geri verdim biz bunu kabul
etmiyoruz imza atmayacaðýz dedim. Orada yok biz çalýþan iþçileri rahatsýz ediyormuþuz, çevreyi kirletiyormuþuz gibi yalan
yanlýþ þeyler yazýyordu. Daha sonra ifade istediler bizde boþuna zahmet edip kaðýt çýkarmamalarýný çünkü ifade de vermeyeceðimizi söyledik. Bana “artistlik yapma” dediler. Bende
artislik yapmadýðýmý, temizlik iþçisi olduðumu söyledim. Daha
önce bizim oraya gelen komiseri gördüm. Ona bizim çadýrýmýzý yýksanýz da, yaðmur da yaðsa, soðukta olsa biz orda direneceðiz arkadaþ, hakkýmýzý alacaðýz, siz bizi engelleyemezsiniz
dedim” Ýþçiler, çeþitli yerlerinde yaralar olmasýna ve saldýrýya
uðramalarýna raðmen neþeleri ve coþkularý çok iyiydi, onlar
bunu kendilerine yapýlan
saldýrýya inat ve zaferi kazanacaklarýna olan inançlarýna baðlýyorlar.
Ýþçiler akþam bir araya
geldiler ve diðer gün için
ÝHD’de basýn açýklamasý
yapýlmasý kararý alýndý. Biz
de o gün sabaha kadar iþçilerle beraber kaldýk. Gece
hep birlikte, bezlerle etrafý
örterek deyim yerindeyse
üstü açýk bir çadýr kurduk.
Ve gecenin geç saatlerine
kadar sohbetler ettik. Gece
boyunca orada kalan tüm
iþçilerin tek sesi vardý: Sonuna
kadar direneceðiz baþka çaresi
yok.
ÝHD’DE BASIN
AÇIKLAMASI
5 Aðustos Cumartesi: Dün
öðleden sonra saldýrýya uðrayan
Akmercan temizlik iþçileri bugün saat 13:30’da ÝHD Ýstanbul
þubesinde basýn açýklamasý yaptý. Basýn mensuplarýnýn yoðun
ilgi gösterdiði toplantýda ilk sözü Akmercan iþçileri avukatý
Murat Ak aldý.
Ak, iþçilerin iþten atýlma ile ilgili olarak daha önce yasal
yollara müracaat edildiðini, davalarýn açýldýðýný, bununla ilgili
olarak da iþçilerin, haklarýný alana kadar çadýr kuracaklarýný açýkladýklarýný ve kurduklarýný belirterek, “Dün saat 15.00 itibarý ile Gaziosmanpaþa Belediyesi zabýtalarý polis eþliðinde
onlarca arabalarla birlikte bu çadýra bir saldýrý gerçekleþtirdiler. Orada bulunan arkadaþlarýmýzdan üç tanesi yaralandý
ve haksýz bir þekilde gözaltýna alýndý. Olayýn geliþimi bizim açýmýzdan ilginçtir þöyle geliþiyor olay. Bir gün öncesinden
GOP Belediyesi Kaymakamlýða müracaat ederek çadýrdaki iþçilerin iþe giren çýkan iþçileri rahatsýz ettiðini, gürültü kirliliði
yarattýðý, çevreyi kirlettiðine dair bir þikayette bulunuyor. Ayný
gün karar çýkýyor. Ertesi gün de bu çadýrýn kaldýrýlmasý için
zabýta görevlendiriliyor ayný zamanda polisi de nezaret etmesi
için görevlendiriyor. Þimdi yasal olarak burada kaymakamlýðýn verdiði karar yasal deðil, belediyenin müracaatý yasal deðil, ama biz burada görüyoruz ki, Akmercan firmasýnýn iftiralarý üzerine belediye ve kaymakamlýk hiçbir araþtýrma yapmadan, oraya gelip herhangi birþey görmeden doðrudan evrak
üzerinden böyle bir karar veriyor.” dedi. Ýþçilerin iþten çýkarýldýklarýnda belediyeye müracaat edildiðinde, belediyenin “bizimle ilgili bir durum deðil” demesine dikkat çeken Av. Ak
þunlarý söyledi; “Belediye bu defa kaymakamlýða müracaatý
bizzat kendisi yapmýþtýr ki olayý bilmeden görmeden yada bi-
74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
9
lip gördüðü halde yapmýþtýr onu bilemiyoruz artýk. Ama her
halükarda bu saldýrýnýn gerçekleþmesi ve gerçekleþmesinde idari ve adli makamlarýn
haksýz iþlem yapmasýnda rolü
olan herkesin hakkýnda suç
duyurusunda bulunacaðýmýzý
Pazartesi günü saat 14.00’da
GOP Belediyesi adliyesi önünde bu konuda sorumlu olanlar
hakkýnda suç duyurusunda bulunacaðýmýzý beyan ediyoruz.”
Avukat Murat Ak’ýn konuþmasýnýn ardýndan o gün
saldýrýya uðrayan ve gözaltýna
alýnan iþçilerden Zaim Özoluk
söz aldý. Direniþlerinin 25. gününde çadýrlarýnýn yýkýldýðýný
söyleyen Özoluk, saldýrý anýný
þöyle anlattý: “Bizlere gelip çadýrdan çýkmamýzý istediler. Bizler bu çadýrdan çýkmayacaðýmýzý ve kendilerinin bizi çýkarmasýný söyledik. Zabýtalar geri
çekilince polisler bize öyle bir
saldýrý yaptýlar ki, sanki karþýlarýnda nasýl bir güç var ki, yýkamayacaklarýný anlamýþlar ama boðanýn güçsüze saldýrmasý gibi bizleri yerde sürüklediler. Ellerimizi kelepçeleyip arabaya attýlar. Küfürler savurarak arkadaþlarýmý tartakladýlar, bizleri araca atýp karakola götürdüler.” Kendilerine
yapýlan saldýrýnýn insan onuruna yakýþmadýðýný belirten Özoluk, karakola götürüldükten
sonraki süreci þöyle anlattý;
“Bizlerden ifade almak istediler bizler kendilerine ifade vermeyeceðimizi savcýlýkta ifade
vereceðimizi söyledik. Ayrýyetten bize bir kaðýt sundular. Bunu okuyun ve imzalayýn diye.
Biz okuduðumuzda ordan geçen iþçi arkadaþlara saldýrmýþýz, iþte niye çalýþýyorsunuz ayýp deðil mi diye saldýrýda bulunmuþuz, ortalýðý kirletmiþiz...
Daha dört satýrda ben arkadaþlarým adýna dedim ki, biz
bunu imzalamýyoruz. Onlar
10
kendi tuttuklarý savunmasýyla
beraber yani biz bu görevi yerine getirdik tutanaðýný imzalamamýzý istediler biz yine imzalamadýk. Avukatýmýz Murat Ak’ýn
aracýlýðýyla konuþmalar sonucu
bizleri serbest býraktýlar” Akmercan temizlik iþçisi Zaim Özoluk son olarak; “Bundan öncede, karakolda da söylediðimiz
gibi, bu çadýrýmýzý yýksalar bile
biz burada açýkta dursak bile,
yaðmurda ve yaþta burada direniþimizi sürdüreceðimizi söyledik. Ve sözümüzün arkasýndayýz
ve sizlerden destek bekliyoruz arkadaþlar” dedi. Hemen ardýndan
söz alan Þinasi Odabaþý ise, temizlik iþçileri olarak sadece kendilerinin hakkýný savunmaya girmediklerini, tüm iþçi arkadaþlarýnýn ve emekçi insanlarýn haklarýný savunduklarýný ifade ederek,
“Biz haksýz bir saldýrýya uðradýk.
Biz de bir iþçi olarak bunlarý hak
etmiyoruz. Bugün benim arkadaþýma cop sallayan polis, bugün
ne kadar olursa olsun yarýn benim çocuðuma da, bir baþkasýna
da aynýsýný yapacak. Bu neden?
Hakkýmýzý aradýðýmýz için, paramýzý istediðimiz için bunlarý çekiyoruz, yaþýyoruz” dedi. Sonra
da sözü saldýrýya uðrayan iþçilerden Abidin Ateþoðlu aldý.
Gerçekleþtirilen saldýrýda omuzundan, yüzünden ve baþýndan
yaralanan Ateþoðlu, söz konusu
olan iþçi ve emekçilerin haklarý
olduðunda devletin her þeyiyle
egemenlerin yanýnda olduðunu
bildiklerini ifade ederek, “Bu ülkede devrimci iþçi komiteleri öncüsü olmak iþçi haklarýný savunmak, örgütlülükten gelen gücünü
ortaya koymak ve direnmek adýna ben sadece þunu gösteriyorum” dedi ve üstündeki tiþörtü
çýkararak saldýrý sýrasýnda vücudunda, omuzunda, kolunda ve
baþýnda oluþan yaralarý tüm basýn mensuplarýna gösterdi. Daha
sonra da “aldýðýmýz darbeler
bunlar” diyerek sözlerine þöyle
74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
devam etti; “Bunlarý savunabilmek için devrimci iþçi önderlerinin kesinlikle dirençli olmasý
gerekiyor. Ve biz þunu da belirttik: direneceðiz, direnme hakkýmýzý da sonuna kadar kullanacaðýz. Buradan tüm basýna, tüm
emekçilere þunu bildiriyoruz:
Yanýmýzda yer alýn, biz iþçi sýnýfýnýn onurunu en iyi þekilde
temsil etmeye devam ediyoruz
ve devam edeceðiz. Bu anlamda
sizlerden destek bekliyoruz. Bu
saldýrý iþçi sýnýfýna yapýlmýþ bir
saldýrýdýr. Baþýmýzdan tutun da
vücudumuzun her yanýna kötü
bir þekilde saldýran bu adamlar, burjuvazinin, egemenlerin
kendi haklarýný savunmak için varlar. Biz de iþçilerin haklarýný savunabilmek için direniþ hakkýmýzý sonuna kadar kullanmak için varýz. Bugün iþçilerin bir komitesi var, zekasý var.
Devrimci Ýþçi Komiteleri olarak biz bunlarý sonuna kadar savunacaðýz.” Daha sonra sorularýn sorulmasý için basýn mensuplarýna söz verildi. Mücadele Birliði dergisi muhabiri bunun
üzerine söz alarak tüm iþçilere þu soruyu sordu; “Bunca zamandýr GOP’yý temizleyen siz iþçilersiniz. Patron ve belediye
sizi çevreyi kirletmekle de suçlamýþ. Buradaki kirlilikle kastedilen nedir? Sizin çevreyi kirletmeniz mi, ya da baþka bir þey
mi?” Sorulan soru üzerine iþçiler adýna cevap veren Abidin Ateþoðlu; “Biz þunu çok iyi biliyoruz arkadaþlar. Dedik ya iþçiler gücünü öz örgütlülüðünden alýr ve üretimden gelen bir gücü vardýr. Bizler GOP’yý en iyi þekilde temizleyen insanlardýk.
450 milyon maaþla, hiç bir hakký olmayan sadece SSK’dan
baþka hiçbir hakký olmayan iþçiler halindeydik. 12-13 saat çalýþýyorduk. Biz þunun bilincindeydik, yani halkýmýza en iyi hizmeti en iyi þekilde vermenin bilincindeydik. Ýþçiler olarak kaldý ki orayý kirletmek gibi bir durumumuz yoktur. Onlarýn kirlilikten kastý þuydu; burada emekçilerin patronun karþýsýnda direnmesi onlara göre bir kirliliði arz ediyordu. Bu anlamýyla
kirlilikse, biz bu kirliliði en iyi þekilde göstermeye çalýþýyorduk.” dedi. Ardýndan da Zaim Özoluk ise; “Baþka yapacaklarý
suçlama yok. Çünkü kalkýp da diyemezler ki, biz bu insanlarý
bizlerden birer dilim ekmek istediler de sokaða attýk, onlar bunu için burada duruyorlar diyemezler” dedi. Hemen sonra Ýnsan Haklarý Derneði’nden de iþçilere destek geldi ve iþçilerden
talep gelirse hukuki anlamda yardýmcý olacaklarýný söylediler.
Son olarak basýn açýklamasý sona erdirilmeden önce Abidin
Ateþoðlu özellikle bir þey belirtmek istediðini söyleyerek; “Bizim adýmýza bugüne kadar hiç bir çýkar beklemeksizin
uðraþan Mücadele Birliði Platformu, Ayýþýðý Sanat Merkezi,
Devrimci Ýþçi Komitelerine teþekkür ederiz. Polisler, Devrimci
Ýþçi Komiteleri’nin yaptýðý “Akmercan Ýþçilerinin Onurlu Direniþine Sahip Çýkalým” yazýlamasýný ve afiþini bizim yaptýðýmýzý iddia ediyorlar. “Arkanýzda bunlar mý vardý?” diye soruyorlar. Biz sahipleniyoruz. Bizimle birlikte gerçekten her þe-
yiyle ortaklaþan, her þeyiyle destek sunan bu komiteyi, bu kurumu sahipleniyoruz. Çünkü biz de
bir komite halinde ilerledik. Ve
onlarýn her zaman dostluklarýný
görmüþüzdür, faydalarýný görmüþüzdür. Bunun altýný çizerek
belirtiyoruz Akmercan iþçileri
kendi öz örgütlülüðü içerisinde
ilerlemiþtir, komiteler halinde ilerlemiþtir. Bunun en iyi örneðini 26 gündür yansýtýyoruz” dedi.
Bu sözlerden sonra yapýlan basýn açýklamasý sona erdi.
6 Aðustos Pazar: Bugün iþçiler grev çadýrýnýn yýkýldýðý yerde toplanarak kendi aralarýnda toplantý yaptýlar. Yapýlan toplantýda hukuki anlamda mücadele ne aþamaya geldi onun bilgilendirilmesi yapýldý. Toplantý sonunda daha ayrýntýlý toplantý
yapmak için Gazi Ayýþýðý Sanat Merkezine gidileceði ve orada
da Sanat Merkezi’nin Akmercan iþçileri için slayt gösterimi
hazýrladýðý onun da izlenileceði duyuruldu. Daha sonra iþçiler
düzenli kortej þeklinde, sloganlarla Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne
kadar yürüdüler. Yolda yürüyüþ sýrasýnda iþçiler, sýk sýk durarak, balkondan, ve çevreden bakan halka sesli ajitasyon yaptý.
Ve Akmercan iþçilerine destekleri istendi. Gazi mahallesinin içine girildiðinde iþçiler yolu keserek sloganlar atarak yürümeye devam etti. Çevre esnaf ve halkta iþçileri alkýþlarla desteklediler. Yürüyüþ boyunca sýk sýk “Baskýlar Bizi Yýldýramaz,
Ýþçiyiz Haklýyýz Kazanacaðýz, Akmercan Ýþçisi Yalnýz Deðildir, Zafer Savaþan Ýþçilerin Olacak, Birlik Mücadele Zafer”
sloganlarýný attýlar. Daha sonra Gazi Ayýþýðý Sanat Merkezine
gelindiðinde tekrar sloganlar atýlarak içeri girildi. Ýlk olarak
Akmercan temizlik iþçileri için hazýrlanmýþ slayt gösterimi izlenildi. Gösterimde sýrasýyla, dünya iþçi sýnýfýnýn yaptýðý eylemler, sonra Türkiye’de yapýlan eylemler ve en sonunda da
Akmercan temizlik iþçilerinin greve çýktýklarý ilk günden bu
yana çekilmiþ fotoðraflarýndan görüntüler yer aldý. Yapýlan
slayt gösterimini iþçiler çok beðendi buna sloganlar ve alkýþlarla karþýlýk verdiler. Ama sürpriz bitmemiþti. Ýþçiler toplantý
esnasýndayken iþçilerin karþýsýndaki sahneye “Akmercan Ýþçisi
Yalnýz Deðildir / Mücadele Birliði PLT” imzalý pankart asýldý.
Ýþçiler bunu uzun bir süre alkýþladýktan sonra “Ýþçiyiz Haklýyýz
Kazanacaðýz” sloganýný attýlar.
7 Aðustos Pazartesi: 3 Haziran günü, saldýrýya uðrayarak
gözaltýna alýnan Akmercan iþçileri, Gaziosmanpaþa Adliyesi
önüne gelerek suç duyurusunda bulundu.
Gaziosmanpaþa Belediyesi Gaziosmanpaþa Kaymakamlýðý ve Gaziosmanpaþa Ýlçe Emniyet Müdürlüðü Yetkilileri hakkýnda “Görevi ihmal, görevi kötüye kullanma, hürriyeti tahdit” suçlamasýyla Av.Murat AK ile birlikte Baþsavcýlýða baþvuran iþçiler, bu ve benzeri saldýrýlar karþýsýnda asla susmayacaklarýný ve sonuna kadar haklarýný aramaya devam edeceklerini bildirdiler.
74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
11
ORTADOÐU YANGINI
TÜRKÝYE’YÝ SARIYOR
U
yduruk olduklarýndan artýk
kimsenin þüphe etmediði gerekçelerle siyonist Ýsrail’in Filistin ve Lübnan halklarýna karþý baþlattýðý
savaþ kýsa sürede bütün bölgeyi etkisi altýna
almaya baþladý. Suriye, Ýran, Ürdün, Türkiye ve Irak, baþlayan savaþýn etkilerini üzerlerinde hisseden ülkelerin baþýnda geliyorlar.
Bu listeyi uzatmak aslýnda hem mümkün
hem de gerekli. Örneðin, Mýsýr’dan tutalým
da Suudi Arabistan’a kadar bütün Arap ve
diðer Ortadoðu devletlerini bu listeye eklemeliyiz. Kýsacasý, emperyalist savaþ yangýný
daha bir ayýný dahi doldurmadan bütün bölgeyi etkisi altýna aldý.
Savaþýn ilerlemesiyle birlikte daha önce
öngörü olarak iþaret ettiðimiz muhtemel geliþmeler, bizi doðrulamak istercesine birer
olgu olarak karþýmýza çýktýlar. Emperyalist
savaþ bir yandan gizli saklý ne varsa açýða
çýkarýrken öte yandan sonuçlarýný da doðurmaya baþladý. Birincisi, Lübnan ve Filistin
Arap halklarýna karþý baþlatýlan savaþa Ýsrail
askerlerinin kaçýrýlmasýnýn neden olduðu
þeklindeki iddianýn tam bir yalan olduðu;
savaþ planlarýnýn çok daha önce hazýrlandýðý, savaþ için sadece bir bahanenin beklendiði kanýtlarýyla ortaya çýktý. Ýkincisi, savaþýn
bir aylýk diplomasi trafiði dünya emekçi
halklarýnýn þu gerçeði görmelerini saðladý:
Bu savaþ, sadece Ýsrail’in deðil, ABD ve Ýngiltere baþta olmak üzere bütün emperyalistlerin Ortadoðu halklarýna karþý savaþýdýr. Bu
gerçeði artýk herkes görüyor ve öyle kabul
ediyor. Amaç öncelikle Filistin Devrimi’ni
ezmek, arkasýndan diðer emekçi halklarýn
hesabýný görmek. Ýsrail’in bu savaþtaki rolü,
“tetikçi” bir cephe ülkesi olmaktan ibarettir.
Üçüncüsü, emperyalistlerin amacý savaþý,
Türkiye’yi de iþin içine katarak, Suriye ve Ýran’ý kapsayacak þekilde yaymak. Bu noktada þu kaydý düþmek gerekiyor: Ýsrail askeri
yönden baþarýlý olsaydý belki de bu yayýlma
çoktan gerçekleþmiþ olacaktý. Ne var ki, Ýsrail’in askeri fiyaskoyla karþýlaþmýþ olmasý
(Geçtiðimiz hafta aðýr kayýplar vermesi üzerine Ýsrail önce savaþý yöneten generali gö-
12
revden aldý arkasýndan kara harekâtýný birkaç günlüðüne ertelediðini açýkladý.) emperyalistleri daha temkinli davranmaya, savaþý
yayma planlarýný “þimdilik” kaydýyla ertelemeye itti. Dördüncüsü, savaþ, Birleþmiþ
Milletler denen kurumun üzerindeki ikiyüzlülük perdesini yýrtarak onun gerçekte halklarý ve haksýzlýða uðrayaný deðil, emperyalistleri koruyan bir kurum olduðunu bir kez
daha açýða çýkardý. ABD, Ýsrail’i düþtüðü
zor durumdan kurtarmak için þimdi BM silahýna sarýlýyor.
Siyonist Ýsrail eliyle yürütülen emperyalist savaþ kýsa zamanda kendi sonuçlarýný
da doðurmaya baþladý. Öncelikle þunu vurgulamak gerekiyor: Geliþmeler hiç de emperyalistlerin plan ve istekleri doðrultusunda
ilerlemiyor. Önceki sayýmýzda dikkat çektiðimiz bu nokta þimdi olaylar tarafýndan kesin biçimde doðrulanmýþ bulunuyor. Savaþýn
ilk günlerinde “Yeni bir Ortadoðu’nun zamaný geldi” diye küstahça kükreyen ABD,
þimdi mayýn tarlasýna sürülmüþ eþek durumuna düþen Ýsrail’i düþtüðü bataktan nasýl
kurtaracaðýný kara kara düþünüyor. Ve daha
önemlisi, emekçi halklarýn devrimci baþkaldýrýsýný ezmek için Ýsrail’i savaþ alanýna süren ABD daha geniþ, daha derin ve daha
sert bir baþkaldýrýyla karþý karþýya. ABD
emperyalizmi, bu savaþla daha geniþ kitlelerin nefretini kazanmakla kalmadý fakat bölgedeki varlýðýnýn en önemli dayanaðý durumundaki iþbirlikçilerinin durumunu da zayýflattý hatta sarstý. Lübnan hükümeti bunun
bir örneðidir, Ürdün bir baþka örnek. Daha
bir kaç ay önce, Suriye’nin Lübnan’daki etkisini kýrmak üzere, ABD’nin destek ve insiyatifiyle kurulan Lübnan hükümeti þimdi
kitlelerin baskýsýyla kendini ABD karþýtý bir
konumda göstermek zorunda kalýyor. Lübnan’daki iþbirlikçiler gerçek siyasal kimlikleriyle kitlelerin karþýsýna çýkamaz duruma
geldiler. Ürdün’e gelince... Nispeten gözlerden uzak duran ama ABD emperyalizminin
bölgedeki varlýðýnýn üç sacayaðýndan biri olan bu iþbirlikçi gerici devlet, savaþýn patlak
vermesinden sonra anti-emperyalist bir a74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
yaklanmanýn ciddi korkusunu yaþamaya
baþladý. Bu tehlikeyi etkisiz hale getirmek için bu devletin yeni yetme kralý Abdullah,
bir taraftan efendisi ABD’yi yarým aðýzla eleþtirme ihtiyacý duyarken diðer taraftan “aþiret liderleri”ni “teröristler”e kanmamalarý
için iknaya çalýþýyor.
Savaþ, iþbirlikçi hükümet ve güçlerin
durumunu böyle zora sokarken devrimci örgüt ve partilerin güç toplayabilecekleri, emekçi halklarla sýký baðlar kurabilecekleri
bir ortam yarattý. Lübnan Komünist Partisi’nin durumu buna örnektir. Çeþitli nedenlerle uzun süre politik bakýmdan etkisiz olan
bu parti, savaþýn baþlamasýndan sonra izlediði politikalarla tekrar etkin hale gelmeye
baþladý. LKP ile birlikte pek çok örgüt silahlý mücadeleye baþladý. Ýþte LKP’nin savaþýn
baþlamasýndan kýsa süre sonra yayýnladýðý
bir bildiriden kýsa bir bölüm: “Biz solun ve
demokrasinin güçleri, vatanýmýzýn 1982 Direniþi’ne de katýlmýþ olma onurunu taþýyan
kiþiler ve örgütler olarak silahlarý yeniden
ele aldýðýmýzý ilan ediyoruz.” Bir kez daha
görmüþ bulunuyoruz ki, savaþ Lübnan halkýna boyun eðdirmek bir yana, onun direnme duygularýný açýða çýkarmýþtýr. Bu bütün
emperyalist politikalarýn paradoksudur. Emperyalistler hegemonya kurmak, konumlarýný saðlamlaþtýrmak amacýyla emekçi halklara, ezilen uluslara saldýrýrlar ama her seferinde emekçi halklarýn, ezilen uluslarýn uyanmýþ direnme duygularýyla karþýlaþýrlar.
Afganistan, Irak, Filistin ve Lübnan halklarýnýn durumu güncel örneklerdir.
Daha önce de iþaret etmiþ olduðumuz
gibi, savaþ ekonomik-politik krizi, yani devrimci durumu derinleþtirmiþ, buna karþýlýk
burjuva hükümetlerin dayanak ve konumlarýný zayýflatmýþtýr. Lübnan hükümeti bunun
en çarpýcý örneðidir. Bizzat ABD desteði ile
kurulan bu hükümet þimdi aciz, düþmaný Ýsrail’in alay konusu, halkýnýn baþýna bomba
yaðdýran düþmaný karþýsýnda ancak ricacý olabilecek durumdadýr. Þu anda Lübnan’ýn iþbirlikçi hükümeti, kendi gerçek siyasal kimliðini saklamak zorunda kalan bir “hiç”tir.
Ne otoritesi, ne saygýnlýðý ne de herhangi bir önemi var. Fakat bu
durum bize bir baþka gerçeði daha gösteriyor. Hiç bir burjuva hükümet, ne kadar zayýf olursa olsun, kendini yýkacak güçler ortaya çýkmaz ise kendiliðinden yýkýlýp gitmez. Lübnan burjuva hükümeti, iþte bu nedenle tüm zayýflýðýna karþýn hala ayakta kalabiliyor. Onu yýkacak güçlerin baþýna geçmesi gereken LKP ise Lübnan halkýna,
Lübnan Ordusu’nu ýsrarla Ýsrail’e karþý savaþa sokmayan bu hükümeti yýkma çaðrýsý yerine onunla tek yumruk olma çaðrýsý yapýyor.
“Lübnan halký ve hükümeti politik ve askeri önlemlerden güvenlik
ve gündelik yaþamla ilgili önlemler ve politikalara kadar her konuda iþgalcilere karþý mücadele içinde tek yumruk olmak durumundadýr.“ LKP’ye ait bu sözler kapitalist bir ülkede ufku “anti-emperyalizm”le sýnýrlanmýþ bir komünist partinin burjuva hükümeti yýkmak
için en elveriþli koþullardan dahi yararlanma yeteneðini gösteremeyeceðini kanýtlýyor. Oysa kendi ordusunu topraklarýný iþgal eden Ýsrail’e karþý savaþa dahi sokmayan bu hükümetle emperyalistlere
karþý zafer kazanýlamayacaðý; zaferin ve demokratik bir barýþýn tek
güvencesinin demokratik bir halk iktidarý olduðu anlaþýlmýþ olmalýydý.
Savaþ Çemberinin Ortasýnda
Lübnan üzerinde böyle durmamýzýn nedeni, onun son derece önemli bir konuda gözlerimizin önünde cereyan eden, canlý, somut
bir örnek olmasýdýr. Marksist-Leninist düþüncenin devrimin can alýcý
sorunlarýna iliþkin temel önermelerinin çekmecelerde unutulmaya
terk edildikleri bir sýrada bunlarýn hatýrlatýlmasý, gün ýþýðýna çýkarýlmasý yaþamsal önemdedir. Lübnan örneði, kapitalist bir ülkede “vatanseverlik” politikasýnýn, proletaryanýn baðýmsýz sýnýf çýkarlarýný,
sosyalizm davasýný nasýl unutturduðunun; devrimin burjuva çýkarlara nasýl feda edildiðinin tipik örneðidir. Bu durum Türkiye devrimci
hareketi açýsýndan özellikle önemlidir. Çünkü giderek daha çok sayýda örgüt ve partinin “vatansever” kesilmesi, kendini bu burjuva politikalara kaptýrmasý gerçek bir tehlikeye iþaret ediyor.
Savaþýn bütün bölgeyi içine alacak þekilde geniþlemesi neredeyse kesinleþmiþ. Suriye ve Ýran savaþ hazýrlýklarýna çoktan baþlamýþlar. ABD emperyalizmi, Türkiye’yi savaþa sokmanýn yollarýný hazýrlýyor. Ýsrail’in askeri baþarýsýzlýðý ve güçlü ordu imajýnýn yýkýlmasý
ABD’yi baþka güçleri savaþa sürme arayýþýna itti. Bölgede emperyalistler adýna savaþa girecek baþka güç aranýnca doðal olarak akla
ilk gelen devlet Türkiye’dir. Çünkü hiç bir gerici Arap devleti ABD
adýna Ýsrail’in yanýnda savaþa girme cesaretini gösteremez. Ne Mýsýr ne Ürdün bu iþ için uygun devletlerdir. Bu biliniyor ve bu yüzden ABD, Türkiye’nin savaþa girmesinin önündeki iç ve dýþ engelleri ortadan kaldýracak politikalarý devreye sokmuþ durumda. Hakkýnda Ýsrail casusu ve Yahudi dönmesi olduðuna dair rivayetler dolaþan; Türk ordusundaki etkisini K.Kürdistan’da izlediði acýmasýz,
katliamcý politikalara boçlu olan Yaþar Büyükanýt’ýn Genelkurmay
Baþkanlýðý’na getirilmesi bu doðrultuda atýlmýþ ilk ve en önemli adým kabul edilmelidir. Þu basit ama anlaþýlabilir nedenden dolayý:
Bu general, hakkýndaki iddialar bir yana, geçtiðimiz yýl ABD tarafýndan “üstün liyakat madalyasý” ile taltif edilmiþ, Genelkurmaylýk
icazetini ABD’den almýþ, Türk Ordusunun bilinen en amerikancý
generallerinin baþýnda geliyor. Bu nokta önemli çünkü ABD, Ýsrail
ve diðer emperyalistlerin hesabýna savaþa girme gibi hayati kararlarýn alýnacaðý bir süreçte devlet erkinin tepesinde böyle “has” adamlara ihtiyaç duyulur. Bu generalin geçtiðimiz yýl, Genelkurmaylýk icazeti aldýðý ABD seyahati dönüþünde söylediði “Türkiye ile ABD
arasýndaki iliþkiler artýk kusursuz” þeklindeki sözlerinin sonuçlarýný
önümüzdeki süreçte hep birlikte göreceðiz.
Ýkinci önemli adým, ABD’nin Kürdistan ve Kürt Özgürlük Ha-
reketiyle ilgili izlemeye baþladýðý politikalardýr. Türkiye’nin bütün
baskýsýna karþýn yakýn zamana kadar PKK’ye karþý askeri harekâta
onay vermeyen ABD, son bir haftadýr (yani Ýsrail’in askeri baþarýsýzlýðýnýn ortaya çýkmasýndan sonra) bu politikasýndan yüzseksen
derecelik bir dönüþ yaptý. “Kendimizi PKK ile savaþa adadýk” sözleri yapýlan politika deðiþikliðinin özeti gibidir. Bu politikanýn hangi
biçimler alacaðýný ve hangi araçlarla yürütüleceðini, baþarýlý olup olmayacaðýný bilmiyoruz; þimdiden bilmemize imkan da yok. Ama önemli olan þu ki, ABD, bu politikayla bir yandan Türk ordusunun
emperyalistler adýna savaþa girmesi için gerekli psikolojik ortamý oluþturmaya, öte yandan savaþa girecek ordunun cephe gerisini þimdiden saðlama almaya çalýþýyor. Kürt Özgürlük Hareketinin tasfiyesi ve Kürdistan Devrimi’nin boðulmasý bunun ilk koþuludur.
Üçüncü ve sonuncu adým ise þimdiki hükümetin düþürülmesi
olacak. ABD’nin bu hükümetten kurtulmak istediðini ve bu isteðin
nedenlerini önceki sayýlarýmýzda ortaya koymuþtuk. Danýþtay’a yapýlan saldýrý sonrasý faþist devletin tepesinde meydana gelen geliþmeler hükümet düþürme operasyonunun ilk hamlesiydi. Bir kez daha özetlemekte yarar var: Anti-emperyalist filan olduðundan deðil,
ama ABD emperyalizminin Ortadoðu politikalarý açýsýndan güçsüz
ve yetersiz bulunduðu için ABD bu hükümetten kurtulmak istiyor.
ABD’nin, Türk baþbakanýn randevu talebini yaklaþýk iki aydýr bekletmesi bu politikanýn en son iþaretidir. ABD’nin bu politikasýný hayata geçirme misyonunu ise Türk Genelkurmay’ý üstlenmiþ durumda. Türk Genelkurmay’ý bu hizmetini hangi biçim ve araçlarla yerine getirecek bilemiyoruz ama sonbaharda büyük provokatif eylemlerin beklendiði daha þimdiden ve yüksek sesle burjuva basýnda dillendiriliyor bile. Genelkurmay ile hükümet arasýndaki gerilimin kaynaðý iþte bu çeliþkilerdir.
Bu hükümetle ya da baþka hükümetle sonuçta emperyalistler için önemli olan Türkiye’nin kendi hesaplarýna savaþa girmesidir ve
olgular ABD, Ýsrail, Ýngiltere üçlüsünün ne yapýp edip Türkiye’yi
savaþa sokmaya çalýþacaklarýný gösteriyor. Çünkü birincisi, emperyalistlerin Ortadoðu halklarýna karþý bir savaþý kaybetmeye tahammülleri yoktur; kaybetmek onlarýn felaketi olacaktýr. Siyonist Ýsrail’in Savunma Bakaný, “kazanmak için gerekli her türlü aracý kullanmaktan çekinmeyeceðiz” sözleriyle bu gerçeði itiraf etmiþtir. Bu
sözlerde nükleer silahlarýn kullanýlmasý tehdidi olduðunu ayrýca belirtmeye gerek yok. Ýkincisi, Ýsrail’in tek baþýna zafer kazanamayacaðýný artýk kabul etmiþler. Savaþý kazanmak için savaþ alanýna yeni
güçler sürmekten baþka çareleri yok. BM’de þimdi yapmaya çalýþtýklarý þey savaþa sürecekleri yeni güçlere “BM Barýþ Gücü, Uluslararasý Güç” ya da benzeri kýlýflar hazýrlamaktýr.
Emperyalist planlarýn baþarýlý olacaðýný ve Türkiye’yi kesin biçimde savaþa sokabileceklerini þimdiden ileri sürmek doðru deðil.
Biliyoruz ki, böylesi büyük toplumsal geliþmeler tek bir iradenin isteði yönünde deðil, çok sayýda irade ve etkenin kesiþmesinden doðan bir bileþke halinde ortaya çýkarlar. Bu anlamda emperyalist plan
ve politikalara mutlak gerçekleþecek ve baþarýlý olacak diye bakmak
son derece hatalý ve zararlý bir yaklaþým olur. Fakat sonuç ne olursa
olsun þimdiden þunu rahatlýkla ileri sürebiliriz: Filistin Devrimi,
Lübnan savaþý, Irak iþgal ve direniþi, Ýran-ABD gerilimi tarafýndan
sarýlmýþ durumdaki Türkiye bir ateþ çemberinin tam ortasýnda bulunmaktadýr. Büyük alt-üst oluþlara, savaþlara ve direniþlere sahne
olan Ortadoðu’daki geliþmeler Türkiye’deki devrimci durumu derinden etkileyecek; büyük devrimci geliþmelerin yolunu açacaktýr.
Ufkunu “anti-emperyalizm”le sýnýrlamýþ, “vatansever”lik çizgisinde ýsrar edenlerin politik iflasa uðramalarý kaçýnýlmaz. Sadece
Leninist Parti’nin devrimci enternasyonalist çizgisi devrimci proletaryayý yaklaþan bu fýrtýnada zafere taþýyabilir.
74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
13
Zindanlarý Yýkacak
ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ!
ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR
D
evrimle karþý-devrim arasýnda zindanlar cephesinde süren savaþýn odak noktasý durumunda olan tarihi Ölüm
Orucu eylemi ölümsüzleþen savaþçýlardan aldýðý kararlýlýkla, yýllarýn verdiði deneyimle ve zafere olan inançla
sürüyor. Ölüm Orucu savaþçýlarý eriyen bedenlerinde umudu, devrimi büyütüyorlar.
Þiþli’deki direniþ evinde Ölüm Orucu eylemini kararlýlýkla sürdüren Av. Behiç Aþçý bugün eyleminin 134. gününde
Av. Behiç Aþçý’ya destek gün geçtikçe daha da büyüyor. Av. Behiç Aþçý, ilerleyen günlere raðmen dimdik ayakta olduðunu göstermek istercesine yapýlan eylemlere ve basýn açýklamalarýna katýlýyor ve mücadele arkadaþlarýna güç veriyor.
Cengiz Soydaþ Ölüm Orucu ekibinden Uþak zindanýnda bulunan Sevgi Saymaz ve Sincan F Tipi zindanýnda Kamil Karataþ bugün eylemlerinin 108. günündeler ve eylemlerini kararlýlýkla sürdürüyorlar.
Adana’daki direniþ evinde eylemini sürdüren Gülcan Görüroðlu bugün eyleminin 103. gününde. Ýki çocuk annesi
olan Gülcan Görüroðlu büyük bir feda ruhuyla eylemini kararlýlýkla sürdürüyor.
Buca F Tipi zindanýnda Ölüm Orucu eyleminin sürdüren Fahri Týrpan, bugün eyleminin 182. gününde.
Zafer onlarýn gülümseyen bakýþlarýnda boy veriyor. “Büyük Ýnsanlýk” onlarýn bu büyük yürüyüþüyle tarih yazmaya ve yücelmeye devam ediyor.
YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ!
Grevdeki Akmercan Ýþçilerine Gebze Zindanýndan Mektup...
Ýþçi Arkadaþlar,
Aðýr çalýþma koþullarýna ve düþük
ücretlere karþý baþlattýðýnýz mücadelenizi
biz devrimci tutsaklar olarak yakýndan takip ediyor, coþkuyla selamlýyoruz.
Ýþçi Arkadaþlar,
Emek ile sermaye arasýndaki savaþ
kýyasýya bir mücadeleyle sürüyor. Ezenle
ezilen arasýndaki bu savaþ sadece bizim
topraklarýmýzda deðil, tüm dünyada sürüyor. Ýki sýnýftan birinin zaferi, tüm insanlýðýn kaderini belirleyecek bir noktaya
gelmiþtir. Ýþçi sýnýfý, sermaye sýnýfýna karþý giriþtiði bu son kavgada, kendisiyle
birlikte tüm toplumu kurtaracak yeteneðe
ve birikime sahip olan tek sýnýftýr.
Ýþçi sýnýfýnýn, sermaye sýnýfýna karþý
giriþtiði her mücadele özünde kurtuluþ
mücadelesidir. Üretimin iþkenceye dönüþtüðü aðýr çalýþma koþullarýndan, uzun
bezdirici iþ günlerinden, açlýktan, yoksulluktan, aþaðýlanmaktan, baský ve þiddet-
ten kurtulma mücadelesidir. Ýþçi sýnýfýnýn
kendi araçlarýyla ekonomik temelde yürüttüðü mücadele nihai kurtuluþ mücadelesine, sosyalizm mücadelesine baðlanmaksýzýn zafere ulaþamaz. Ýþçi sýnýfýnýn
nihai kurtuluþu sosyalizmdedir, devrimdedir.
Sermaye sýnýfý varoldukça iþçi sýnýfýnýn kölelik koþullarý da devam eder. Sermayenin varlýðýnýn devamý, iþçi sýnýfýnýn
aðýr sömürü koþullarýnda, baský altýnda
tutulmasýna baðlýdýr. Ýþçi sýnýfýnýn özgürleþmesinin tek koþulu, sermaye sýnýfýnýn
ortadan kaldýrýlmasýdýr. Ýþçi sýnýfý ancak
kendisinden çalýnmýþ, karþýlýðý ödenmemiþ emeðine, tüm üretim araçlarýna zor alýmý yoluyla el koyarak, sermaye sýnýfýný
ortadan kaldýrabilir. Bu iþçi sýnýfýnýn tarihsel görevidir.
Ýþçi Arkadaþlar,
Kapitalist sistemin sýnýrsýz sömürü
koþullarýnda iþçi sýnýfýnýn tek bir hakký
kalmýþtýr: Kapitalist sömürü düzenine son
verme, insanýn insaný sömüremeyeceði
bir düzen kurmak için devrim yapma
hakký. Devrim yapma hakký iþçi sýnýfýnýn
insanca yaþam hakkýdýr. Ýnsanca bir yaþam ise ancak toplumsal bir devrimle,
sermaye sýnýfýnýn yýkýlýp, yerine iþçi sýnýfýnýn iktidarýnýn kurulmasýyla gerçekleþecektir.
Ýþçi Arkadaþlar,
Gelecek bizim, gelecek sizin, gelecek iþçi sýnýfýnýn elinde, örgütlü mücadelesindedir; kendi öz gücündedir. Ýþçi sýnýfýnýn kendi öz örgütleri olan komite ve
konseyler, bu öz gücü örgütlü devrimci
sýnýf gücüne dönüþtürerek iþçi sýnýfýný geleceðe, sosyalizme taþýyacaktýr.
Bu bilinçle eyleminizi coþkuyla selamlýyor, baþarýlar diliyoruz.
Gebze Zindanýndan
Leninist Kadýn Tutsaklar
DETAK’a ulaþmak için e-mail adresi: [email protected]
14
74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
“DÜÞLERÝN BÝZÝMLEDÝR FÝDEL”
Emperyalist-kapitalist sistemin çöküþe geçmesinin tüm olgularýnýn belirgin hale gelmesi ve dünya emekçi halklarýnýn,
kapitalizme karþý mücadelelerini ayaklanmalar düzeyine yükselterek, kapitalist sisteme meydan okumasý, baþta ABD olmak
üzere, tüm emperyalist-kapitalist sistemin, Küba ve diðer sosyalist ülkelerin varlýðýna olan tahammülsüzlüðünü had safhaya çýkardý. Çünkü sosyalist Küba ve diðer sosyalist ülkeler,
Latin ve dünya emekçi halklarýna, her þeyden önce, Che’nin
de dediði gibi “ne olabileceklerini” gösteren birer örnek olmaya ve esin vermeye devam ediyorlar.
Bugün ABD’nin, bir bütün olarak emperyalist-kapitalist
sistemin dünya emekçi haklarýna karþý yürüttüðü savaþta, kapitalist sýnýfýn ilk hedeflerinden biri de sosyalist Küba’nýn ve
diðer sosyalist ülkelerin, kapitalizmin gözleri önünde cüretkârca süren varlýklarýnýn yok edilmesidir.
Dünyanýn her yerinden savaþ çýðlýklarý, bomba ve silah
sesleri yükseliyor. Devrim ile karþý-devrimin; emekçilerin dünyasýyla kapitalistlerin dünyasýnýn acýmasýz çatýþmasýnýn sesleri yükseliyor her yerden. Bu iki dünya arasýndaki kýyasýya savaþta, iþçi ve emekçi halklar, emperyalist-kapitalist sistemi yok
etmek için en olanaklý koþullara sahip hale geldiler. Kapitalist
sýnýfýn attýðý har adým, girdiði her savaþ, emekçi halklarda,
kapitalizme karþý öfke ve nefreti biliyor ve onlarý daha büyük
kitleler halinde kapitalizme karþý savaþa çekiyor. Ýþçi sýnýfý ve
emekçi halklar, kapitalist sisteme karþý mücadeleyi yükseltirken, kapitalizmin hedef tahtasýna oturttuðu sosyalist ülkelerle
dayanýþmayý da en üst düzeye yükseltmelidir. Emekçi halklar,
kapitalizme karþý savaþý birçok cephede yürütme yeteneðini,
bu enternasyonal dayanýþmayý en canlý haliyle ortaya koyarak
baþaracaklardýr.
Yeni bir dünyanýn, daha büyük ve daha güzel bir dünyanýn,
emeðin dünyasýnýn eþiðinde, bu
büyük günlerde, sosyalist Küba’nýn yaratýlmasýnda ve dünya
sosyalizm mücadelesinde büyük
bir emeðe sahip olan Küba halkýnýn ve dünya emekçi haklarýnýn Fidelinin, Fidelimizin 80.
doðum gününü coþkuyla kutluyoruz. 80. yaþ gününün arifesinde, geçirdiði rahatsýzlýk nedeniyle bir süre hastanede kalacak
olan Fidelimiz, sen çok yaþa.
Yaþamý boylu boyunca düþ olan,
devrim olan sen, acizce ölümünü bekleyen kapitalist sýnýfa inat, çok yaþa. Yürüklerimiz,
dünya emekçilerinin yürekleri
seninle, düþlerin bizimledir.
BASINA VE KAMUOYUNA
VÝVA FÝDEL, VÝVA KÜBA
07.08.2006
Küba devlet baþkaný Fidel Castro’nun rahatsýzlýðý nedeniyle görevini geçici bir süre baþkan yardýmcýsý Raul Castro’ya devretmesi üzerine, baþýný ABD’nin çektiði emperyalistkapitalist sistem histerik çýðlýklar atmaya baþladý.
Onlar, tarihin akýþýnda kiþilerin rollerinin sýnýrlý olduðunu,
tarihin yönünü belirleyemeyeceðini bildikleri halde, Küba’da
eðer Fidel Castro’ya Bir þey olursa, sosyalizmin de biteceðini
propaganda etmeye baþladýlar.
Elbette Fidel Castro sadece Küba Devrimi ve sosyalizmi
için deðil, tüm dünyada devrim ve sosyalizm mücadelesi verenler için büyük bir önder, vazgeçilmez bir yoldaþtýr; ama
Küba sosyalizmi sadece Fidel Castro deðildir. Küba’da sosyalizm, bütün saldýrýlar, ambargolar karþýsýnda dimdik ayakta
durmayý baþarmýþ, insanlýðýn umudu olmayý sürdürmüþtür.
Küba Komünist Partisi, emperyalist-kapitalist sistemin ve tüm
devrim kaçkýnlarýnýn, döneklerin saldýrýsýna karþý sosyalizm
bayraðýný indirmemiþ, en zor dönemlerde dahi sosyalizmi savunmayý bilmiþtir.
Bugün Fidel Castro’nun saðlýðýnýn bozulmasýndan medet
umanlar, kendi sonlarýnýn yaklaþtýðýný pekala biliyorlar. Onlarý
asýl düþündüren, emperyalist-kapitalist sistemin sýçramalý bir
çöküþ evresine girmiþ olmasýdýr. Yarýn
bir gün tüm dünya üzerinde Küba örneðinin çoðalacaðýný biliyorlar. Latin
Amerika’da yaþanan geliþmeler, onlarýn korkularýný derinleþtiriyor.
Þimdi Fidel’in saðlýðýnýn bozulmasýna sevinç çýðlýklarý atanlar, yarýn karþýlarýnda Küba halkýný daha da birleþmiþ ve sosyalizmin zaferi için sýmsýký
kenetlenmiþ bulduklarýnda, sevinçleri
kursaklarýnda kalacaktýr.
Küba Komünist Partisi ve Küba
halký, bugüne kadar olduðu gibi bundan sonra da sosyalizme sahip çýkmaya, devrimi sürdürmeye kararlý olduðunu tüm dünyaya gösterecektir.
74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
YAÞASIN KÜBA!
YAÞASIN PROLETARYA
ENTERNASYONALÝZMÝ!
15
Ýsrail siyonizminin
Filistin ve Lübnan’daLübnan’a karþý baþlatki insanlara “allahtan
týðý katliam ve iþgal oyardým” diliyorlar.
perasyonu, 1 ayý aþkýn
Burjuvazinin, ki
süredir devam ediyor.
artýk dünya üzerinde
Siyonizmin vahþetine
emperyalizmle iþbirlikkarþý tüm dünya üzeçi olmayaný yoktur,
rinde eylemler de yayböyle davranmasý onun
gýnlaþarak devam edidoðasý gereðidir. Baþka
yor. Dünyanýn bütün etürlü davranýyor olsaymekçi halklarý Ýsrail sidý þaþýrtýcý olurdu; ama
yonizmine ve onun arkasýndaki ABD
kendilerine “ilerici”, “devrimci”, “sosyaemperyalizmine duyduklarý öfkeyi çeþitlist” vb. diyenler? Güya iþgalci Ýsrail sili biçimlerde dile getiriyorlar. III. Dünya
yonizmine ve onun arkasýndaki ABD
Savaþý yayýlýrken, ABD emperyalizmi
emperyalizmine karþý çýkýp, onlarýn karve iþbirlikçilerinin istedikleri sonuçlara
þýsýnda olduklarýný ilan ettikleri dinci-geöyle kolayca ulaþamayacaklarý, herþeyricilerle ittifak arayýþlarýna girenler? Proden önce dünya üzerinde kendilerine
letaryanýn baðýmsýz sýnýf çizgisini muðkarþý biriktirdikleri öfke ve kinden daha
laklaþtýrarak, bir nevi proletaryanýn biliniyi anlaþýlýyor. ABD emperyalizmi ve
cini zehirleyenler... Proletaryayý kendi
iþbirlikçileri, tüm dünyayý iþgal etseler
rotasýndan çýkarmaya uðraþanlar. Sýnýflar
bile, asla egemen olamayacak, asla tamücadelesinin temel prensiplerini unurihsel olarak ömrünün sonuna gelmiþ
tup, pragmatist politikalara bunlarý feda
emperyalist-kapitalist sistemi ölüm yaedenler...
taðýndan kaldýramayacaklardýr.
En son Ýstanbul’daki Saadet Partisi
Ýsrail’in saldýrýlarý sonucu 1 aylýk
mitingine katýlan EMEP’in tavrý, bu açýsüre içinde Lübnan’da, 300’ü çocuk oldan karakteristiktir. EMEP bu mitinge
mak üzere 1.000 insan öldü. Ve hala ölkatýlarak, bir burjuva dinci-gerici partiye
kolmuþ durumda. Bir yandan Lübnan’a
meye devam ediyor. Birleþmiþ Milletdestek vermekle kalmamýþ, ayný zamanler’in taraflara saldýrýlara son verme çað- “barýþ gücü” adý altýnda iþgal askerleri
da bu mitingin propagandasýný yaparak,
göndermeyi planlarken, bir yandan da
rýsý yapmasýndan sonra Ýsrail, kara
iþçi sýnýfý ve emekçilerin gözünde Ýsoperasyonunu geniþletme planýný
rail siyonizmiyle stratejik anlaþmalar
Filistin ve Lübnan’da
hayata geçirdi. Bu da gösteriyor ki,
imzalamýþ bir hükümetin partisi olarak
uluslararasý diplomasi (ya da þöyle savaþan halklarýn geleceði sadece ve ipliði pazara çýkan bu partiyi aklamasöyleyelim: emperyalist-kapitalist
ya çalýþýyor. Ve ne yazýk ki, bu sadece
sadece özgürlük, demokrasi ve
devletler arasý diplomasi) artýk bir
EMEP’in çizgisi de deðildir. Ortalama
sosyalizmdedir. Onlarý kurtuluþa sol hareketin bütünü, dinci-gerici haredanýþýklý dövüþe dönüþmüþ durumgötürecek olan yegane þiar budur. ketle flört halindedir. ÝP nasýl MHP’yi
dadýr. Bir yandan “Ýsrail’in kendini
savunma hakký” olduðunu iddia ekabul ettirmeye çalýþýyorsa, ortalama
Ve bugün onlara destek vermek
denler, bir yandan da eðer taraflara
sol hareket de, dinci-gerici faþistleri
isteyen herkes, gericiliðin yedek
saldýrýlarý durdurma çaðrýsýnda buhalka kabul ettirmeye çalýþýyor.
lunurlarsa buna kargalar bile güler! gücü olmayý deðil, içeride iþbirlikçi
Burada bir kez daha altýný çizerek
Ve zaten Ýsrail, bu çaðrýlarýn hiç bi- siyasi iktidara ve onun uzantýsý olan belirtmek gerekiyor: Gericilere karþý
rini dikkate almadýðýný vahþetini
mücadele sermayeye karþý mücadeledinci-gerici güçlere karþý
her gün artýrarak sürdürdüðü saldýayrý düþünülemez. Dinci-gerici
mücadeleyi yükseltme görevini tüm den
rýlarla gösteriyor. Tüm dünya bir
hareketi býrakalým ittifak güçleri araçalýþmalarýnýn baþýna koymalýdýr.
kez daha görüyor ki, emperyalistsýnda görmek, onlarla iliþkiyi geliþtirFilistin ve Ortadoðu Devrimi’nin mek bile abestir. Körle yatanýn þaþý
kapitalist sistemi durdurmanýn tek
yolu onu havaya uçurmaktýr. Artýk
kalkacaðý bu kadar bilinen birþeyken,
yolu, halklarýn mücadele
diplomasi kör, saðýr ve dilsiz bir aýsrarla, daha çok da kitle sevdasýyla
birliðinden ve emperyalizmecuzedir.
onlarla ittifaklara girmek ciddi anlamkapitalizme karþý mücadeleden
Bütün bu geliþmelerin Türkida burjuva sýnýf iþbirliði çizgisi izleye’ye nasýl yansýdýðý biliniyor.
mektir. Bir burjuva güce karþý bir baþgeçiyor. Kazanan
Türk devleti, kelimenin gerçek anka burjuva gücün yanýnda olunmaz.
devrim olacaktýr. Kazanan,
lamýyla timsah gözyaþlarýna garBizlerin þimdi bir sarraf titizliðiyle sý-
GERÝCÝLÝÐÝN
YEDEK GÜÇLERÝ
savaþan halklar olacaktýr.
16
74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
nýflararasý güç ve denge iliþkilerini iyi
hesap etmemiz, yanýmýzda ve karþýmýzda olan güçleri doðru tespit etmemiz,
henüz tarafýný belirlememiþ olanlarý kendi yanýmýza çekmek için uðraþmamýz, ama en önemlisi tüm bunlarý kendi ilkelerimizden taviz vermeden yapmamýz gerekir.
Bugün ABD, Hamas ve Hizbullah
üzerinden kendi III Dünya Savaþýný geniþletiyor. Ona ve Ýsrail’e karþý verilecek
savaþta komünistler, devrimciler, gericilikle ittifak halinde olamazlar. Bu gericiliðin yedek gücü durumuna düþmek anlamýna gelecektir.
Bugün komünistler, daha önceden
olduðu gibi, mücadelelerini kapitalizme
karþý bir hat üzerinde yoðunlaþtýrmak
zorundadýrlar. Ve bu herþeyden önce,
herkesi doðru bir þekilde yerli yerine oturtmakla olur. Dinci-gerici hareketi, sýrf
gavura duyduklarý alerjiden kaynaklý anti-emperyalist görmek ya da her antiemperyalist olduðunu söyleyenle, politik
yapýsýna bakmadan iliþkiye girmek, olsa
olsa aymazlýk olabilir; ama bir de ipliði
pazara çýkmýþ dinci-gerici faþistlerle þu
ya da bu þekilde, þu ya da bu düzeyde iliþkiye girmek, proletarya ve emekçilere,
“tarih bilincinizi”, “sýnýf hafýzanýzý” bir
kenara koyun demektir. Bunun ne kadar
zararlý, proletaryanýn bilincini zehirleyici
bir anlayýþ olduðunu gelecekte daha iyi
anlayacaðýz. Ama bugüne kadar Ýran
Devrimi örneðinden gerekli dersleri çýkaramamýþ olanlarýn, gelecekte de bundan farklý davranacaklarýný beklememek
gerekiyor.
Ýþçi sýnýfý ve emekçi halklarýmýz, ortalama solda durup durup depreþen bu
dinci-gerici hareketle ittifak sevdasýnýn
getireceði tehlikelerin farkýnda olarak
hareket etmelidirler. Bilinçlerinin bulandýrýlmasýna, eski düþmanýn “dost” diye
lanse edilmesine asla izin vermemelidirler.
Filistin ve Lübnan’da savaþan halklarýn geleceði sadece ve sadece özgürlük, demokrasi ve sosyalizmdedir. Onlarý kurtuluþa götürecek olan yegane þiar
budur. Ve bugün onlara destek vermek
isteyen herkes, gericiliðin yedek gücü
olmayý deðil, içeride iþbirlikçi siyasi iktidara ve onun uzantýsý olan dinci-gerici
güçlere karþý mücadeleyi yükseltme görevini tüm çalýþmalarýnýn baþýna koymalýdýr.
Filistin ve Ortadoðu Devrimi’nin
yolu, halklarýn mücadele birliðinden ve
emperyalizme-kapitalizme karþý mücadeleden geçiyor.
Kazanan devrim olacaktýr. Kazanan,
savaþan halklar olacaktýr.
3. DÜNYA SAVAÞI YAYILIYOR
Filistin, Lübnan, Kürdistan...
Ortadoðu’nun yakýlan, yýkýlan ve
tüm zenginlikleri
yaðmalanan ülkeleri...
Bugün dünyada hergün 30 bin insan açlýktan, yetersiz beslenmeden ya da önlenebilir hastalýklardan ölüyor. Bir buçuk
milyar insan açlýk sýnýrýnda yaþýyor. Bill Gates ve Soros’un
servetleri 20 ülkenin milli gelirini aþýyor. Ýþte Filistin’i, Lübnan’ý, Kürdistan’ý ve diðer ülkeleri ve halklarý yýkýma uðratan
savaþlarýn gerçek nedeni, sorunun özü budur.
Newyork’da Ýkiz Kuleler’in vurulmasý 3. Dünya Savaþýnýn
iþaret fiþeði oldu. ABD Savunma Bakanlýðý (Pentagon) bunu
savaþ ilaný saydý. “Uygarlýklar çatýþmasý”, “Haçlý seferlerini”
gündeme getirdi. Sorunu DÝN sorunu olarak ortaya koydu.
Halbuki din, insanlýk tarihi boyunca “acý çeken insanýn iç çekiþi, vicdansýz dünyanýn vicdaný, halkýn afyonu”, egemenlerin egemenliklerini sürdürmek için baský ve sömürü aracý oldu. Bugün de yapýlan en açýk, en kaba biçimiyle budur. El-Kaide,
Hizbullah, Hamas Arap burjuva sýnýfýnýn temsilcileri olarak,
hep bu amaca hizmet ettiler. Bunlarýn varlýk nedenleri, tarihi
rolleri anti komünizmdir. ABD’nin desteðiyle Filistin topraklarýnda bir iþgal gücü olarak kurulan Ýsrail devleti, siyonist bir
devlettir. Siyonizm dinci faþizmdir. Þeriatçýlýk da onun islami
versiyonudur. Görülüyor ki, sorun din sorunu deðildir.
Sorun tüm dünyada emekle sermaye arasýndaki çeliþkinin
derinliði, çatýþmanýn yaygýnlýðý ve yoðunluðudur. Sorun emperyalist-kapitalist sistemin geliþmesini tamamlamasý çöküþ
sürecine girmesidir.
11 Eylül’de Newyork’ta Ýkiz Kulelerin vurulmasýyla tüm
dünya emekçi halklarýna, iþçi sýnýfý ve emekçilere, devrimci ve
komünistlere karþý baþlatýlan 3. Dünya Savaþý yayýlýyor. Afga-
nistan’la baþlayan iþgaller zincirine her gün
yeni halkalar ekleniyor. Irak,
Lübnan eklendi.
Filistin ve Kürdistan ise on yýllardýr iþgal altýndadýr. Suriye, Ýran ise kurbanlýk koyun gibi sýranýn kendilerine gelmesini beklemektedirler. Amaç, emperyalist-kapitalist sistemin varlýðýný
sürdürebilmesi için, Geniþletilmiþ Ortadoðu Projesini (GOP)
hayata geçirmek. GOP, ABD’nin dünya imparatorluðunu saðlamak için Ortadoðu’nun en temel enerji kaynaklarýna el koyma, Ortadoðu ve Kuzey Afrika pazarlarýný denetimine alma,
bir nevi “Hayata Dönüþ Operasyonu”dur. Emperyalist-kapitalist sistem dünyayý yýkýma uðratmadan kendi yýkýmýný engelleyemez. Savaþ bunun zorunlu ve vazgeçilmez bir aracýdýr. Emperyalist-kapitalist sistem sýçramalý çöküþ sürecini yaþýyor. Çözüm nedir? Bütün kötülüklerin kaynaðý olan bu toplumsal sistemi yýkmak. Ýnsanlýðýn ve doðanýn kurtuluþunu gerçekleþtirmek için bu zorunludur, vazgeçilmezdir. 21. yüzyýl emperyalizmin çöküþ, sosyalizmin, komünizmin yükseliþ çaðý olacak.
Gün enternasyonalist proletaryanýn birlik, dayanýþma ve mücadele içinde yeni bir dünya kurmak için yeni evreye yol alma
günüdür. Gün, kendi ülkelerinden yola çýkarak devrim ve iktidar hedefi için mücadeleye atýlmak, ardýþýk dünya devrimleri için savaþma günüdür. Gün, komünist partilerin tarihsel rollerine uygun davranma, sýnýfsýz, sýnýrsýz komünist bir dünya için
savaþma günüdür.
74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
17
TARIMDA YIKIM POLÝTÝKALARI VE
FINDIK AYAKLANMASI
30 Temmuz’da Türkiye
40 ilden gelen 80 bin fýndýk
üreticisinin eylemine tanýk
oldu. Bir gün öncesine kadar, fýndýk üreticilerinden
böyle bir eylem bekliyor
muydunuz, diye sorsak, herhalde bir çok insan, “bu kadar fýndýk üreticisi olduðunu
bile bilmiyordum” þeklinde
cevap verir. Ýrili ufaklý geliþmelerle toplumsal bilincin
nasýl mayalandýðý ve insanlarý bir sýçramanýn eþiðine
getirip býraktýðý Ordu’daki
fýndýk üreticilerinin eylemiyle bir kez daha görüldü.
Ekonomik ve siyasi olaylar, hükümetin aldýðý kararlar, bu kararlara etki eden sayýsýz faktörler gözlerimizin önünden hýzla akýp geçerken, bizler sürecinin nasýl büyük bir sýçramaya doðru evrildiðini göremiyoruz çoðu zaman.
Toplumun içten içe kaynamasýný, hoþnutsuzluðunu, umutsuzluðunu
seziyoruz ama onlarýn bunu somut bir eylemliliðe çevireceklerini,
çevirmelerinin kaçýnýlmaz oluþunu yeterince kavrayamýyoruz. Olay
ve olgular ancak kendini bütün çýplaklýðý ile gözlerimiz önüne serilince “haa!” diyoruz. “demek ki o tüm sessiz devingenlik bunun içinmiþ”
Oysa, Türkiye ve K. Kürdistan’ýn devrime gebe olduðunu, her
an küçük bir kývýlcýmýn büyük bir yangýný ateþleyeceðini söyleyen
bizleriz. Bir ayaklanmalar döneminden geçtiðimize göre, her an her
yerde bir olay giderek büyüyen bir ayaklanmaya dönüþebilir. Bunlarýn hiç biri “duru gökyüzünde çakan bir þimþek” olmayacaktýr. Þaþýrtýcý olan, herhangi bir yerde bir ayaklanmanýn baþlamasý deðil, bu
kadar toplumsal patlayýcý birikmiþken yýðýnlarýn sessizce beklemesi
olurdu.
Fýndýk üreticileri, hükümete duyduklarý tepkileri çeþitli sloganlarla dile getiriyorlar: “Baþbakan istifa”, “ekmeðimize el uzatanýn elini kýrarýz”, “hain Zapsu”... Ve kendisi de bir fýndýk tüccarý olan
baþbakanýn danýþmaný, Zapsu’nun maketini ipe asýyor ve ateþe veriyorlar. Fýndýk üreticileri, tarýmda ilhak politikalarýný uygulayan hükümeti, yaptýklarý bu büyük eylemle mahkum ediyorlar. Üreticiler,
maliyeti 3.5 YTL olan fýndýðýn alým fiyatýnýn 2 YTL’nin altýnda olduðunu söylüyor ve bunu “iki yýl önce fýndýk 14 lirayken mazot 2.5
liraydý. O gün 1 kilo fýndýk ile 5.5 lt mazot alýnýyordu bugün 1 lt bile alýnamýyor” þeklinde ifade ediyorlar. Bunun yaný sýra gübre ve
girdi mallarýn. fiyatlarýnýn çok arttýðýný, devletin sübvansiyonlarýnýn
(desteklerinin) çok azaldýðýný söylüyorlar. 11 aydýr ürünlerin bedelini alamayan fýndýk üreticilerine ayaklanmaktan baþka yol kalmýyor.
Tarýmda ilhak politikasý sermaye için nasýl bir zorunluluksa yoksul
köylülüðün de üretmesi ve ürününü pazarda satmasý öyle bir zorun-
18
luluk; ama bu ikisi birbirini tamamen dýþtalýyor. Emperyalist
tarým tekellerin ulusal pazarlarý
tümüyle ele geçirmesi için fazla
bir zaman kalmadý. Zaten birçok
yerde tarým ve hayvancýlýk öldürülmüþ durumda. Topraklarda ekim yapýlmýyor. Üretim maliyetini karþýlamýyor. Ürünler ya üreticinin elinde kalýyor ya da çok ama çok ucuza alýnýyor. Son bir
yýlda bir milyon insanýn kýrsal alandan þehirlere göçtüðü kaydediliyor. Aslýnda bu rakam, durumun vahametini göstermeye yetiyor. Kapitalizmin tarýmda geliþmesi ve tamamen hakim üretim
biçimi olmasý ile sýnýflara ayrýþan
köylülük þimdi her sýnýfýnýn kendi arayýþý içine girdiði bir süreçte
bulunuyor. Örneðin tarým burjuvazisi bir yandan, emperyalizmin
tam ilhak politikalarýndan olumsuz etkilenir, konumu sarsýlýrken, bir
yandan tarým proletaryasý ve yoksul köylülüðü daha çok sömürerek
konumunu korumaya çalýþýyor. Orta köylülük, tam anlamýyla yýkým
sürecinde, hýzla yoksullaþýyor. Ekilebilir topraklarýn giderek daha
küçük parçalara bölünüyor oluþu, tarýmsal üretimi sürdürmek için
gerekli makina vb’ni satýn almanýn giderek daha da zorlaþmasý,
gübre ve tohumun pahalanmasý orta köylülüðü kapitalizm altýnda
bir gelecek düþü kurmaktan alýkoyuyor. Her yýl yeni bir karabasana
dönüþüyor. Yoksul köylülük ise zaten hýzla proleterleþiyor. Birçoðu
mevsimlik iþçi olarak metropollere göçüyor ve orada kalmayý tercih
ediyorlar. Tarým proletaryasý yine ayný durumdadýr. Bu durum, bir
bütün olarak üreticileri, niyetlerinden ya da bilinç düzeylerinden baðýmsýz olarak tekelci kapitalizmin karþýsýna dikiliyor. Tabii onlar için bunun somut anlamý hükümet, onun tarým bakaný ve hatta bu
son örnekte olduðu gibi Baþbakan özel danýþmaný Cüneyt Zapsu oluyor.
Fýndýk üreticileri, 30 Temmuz’da eyleme çýktýklarýnda OrduSamsun yolunu trafiðe kapatmayý polisle çatýþmayý hesaplamamýþlardý muhtemelen. Hatta içlerindeki gericilerin sayýsýna bakarak söyleyebiliriz ki, bunu hiç düþünmemiþlerdi. Ve zaten hiç bir ayaklanma ya da devrim de önceden düþünülerek ve karar alýnarak yapýlmazdý. Marx’ýn o ünlü “bir devrimin kapýdan girerken söylediði
sözle kapýdan çýkarken söylediði söz ayný olmayacaktýr” belirlemesi, burada bir kez daha doðrulanmýþtýr. Elbette bu bir devrim deðildi
ama ona doðru yol almak toplumsal mayalanmanýn önemli bir sýnanmasýydý.
Önümüzdeki günler çiftçilerin deðiþik eylemlerine de tanýklýk
edecektir. Geliþmeleri önceden görmek ve olaylara içinden müdahale etmek öncülük açýsýndan kaçýnýlmaz önemdedir. Þimdi tüm dikkatimizi ve enerjimizi buna yoðunlaþtýrmalýyýz.
74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
DEVRÝMÝN AYAK SESLERÝ
DÜNYAYI SARSIYOR
ALMAN DOKTORLARIN GREVÝ
YAYILACAK
Almanya’da yaklaþýk 2 aydýr grevde olan doktorlarýn sendikasý Marburger Bund, doktorlarýn grev eylemlerini týrmandýracaklarý uyarýsýnda bulundu.
Almanya’da doktorlar haftada ortalama 60 ile 80 saat arasýnda çalýþýyor. Bu, iþ sözleþmelerinde belirlenen çalýþma saatlerinin iki katý ve doktorlar çoðu kez çalýþtýklarý fazla saatler için ek ücret alamýyorlar.
Þu sýra, her gün 10 ile 15 bin arasýnda doktor dönüþümlü
olarak grev yapýyor. Ve doktorlar yalnýzca acil servislerde ve
yatan hastalara hizmet veriyor.
Ücretler ve çalýþma koþullarý nedeniyle patlak veren anlaþmazlýk, yaklaþýk 700 klinikte çalýþan 70 bin civarýnda doktoru
kapsýyor. Ve Marburger Bund ile patronlar arasýndaki görüþmeler týkanmýþ durumda.
ÞÝLÝ’DE ÖÐRENCÝLERÝN EYLEMÝ
SÜRÜYOR
Þili’de geçen aylarda yapýlan ve diktatör Pinochet döneminden kalan eðitim yasasýnda reform isteyen öðrencilerin eylemi, devlet baþkanýnýn verdiði sözler üzerine sona ermiþti. Aðustos ayýnýn ilk haftalarýnda, baþkan Michele Bachelet’in
verdiði sözleri tutmamasý üzerine, ortaokul ve lise öðrencileri,
devlet okullarýna daha fazla ödenek aktarýlmasý ve özel okullarýn daha fazla denetlenmesi talebiyle baþkent Santiago’da sokaklara döküldü.
Kent sokaklarýna barikat kuran öðrenciler polisle çatýþtý.
Çýkan çatýþmalarda belediye binasýnýn camlarý kýrýlýrken trafik
ýþýklarý da tahrip edildi. Ve 99 öðrenci gözaltýna alýndý.
MEKSÝKA HALKI SOKAKLARDA
Meksika’da bir yandan yüzbinlerce öðretmenin maaþ ve
prim zammý talepleri doðrultusundaki eylemler sürerken, diðer yandan da 2 Temmuz’da yapýlan ve yaygýn hile olaylarýna
sahne olan devlet baþkanlýðý seçim sonuçlarý protestolarý sürüyor.
Oaxaca’da eðitim
emekçileri,
hükümetin
2.5 aydan
bu yana yapýlan eylemleri ve ücret
artýþý taleplerini görmezlikten
geldiðini belirtiyor.
2 Temmuz’daki seçimlerden bu yana kitlesel eylemlere
sahne olan Meksika’nýn baþkenti Mexico City’de de, seçim
sonuçlarýna itiraz eden halkçý aday Andres Manuel Lopez Obrador’un çaðrýsýyla 8 Aðustos günü yapýlan eylemlerde, oylarýn tamamýnýn yeniden sayýlmasýný talebini reddeden Yüksek
Seçim Mahkemesi’nin kararý protesto edildi. Protestocular,
“Eylemlerimiz yeni baþladý. Artýk sadece baþkentte deðil, ülkenin tüm kentlerinde yaygýn eylemler yapacaðýz” dedi.
ALCO TENCERE ÝÞÇÝLERÝ EYLEMDE
Uzunçiftlik Trakya Sanayii’de kurulu bulunan Alco Tencere’de, iþçilerin Birleþik Metal-Ýþ Sendikasý’nda örgütlenmeleri üzerine iþçi çýkarýlmaya baþlandý. En son 7 Aðustos
günü bir iþçinin daha iþten atýlmasýnýn ardýndan, 8 Eylül
Salý günü iþçiler fabrikanýn kapýlarýný kilitleyip içeriden
kaynak yaptýlar. Ýþçiler, iþten atmalara, düþük ücrete ve
istifa baskýsýna karþý sessiz kalmayacaklarýný ifade ettiler.
Ýþçiler, “Artýk dönüþ yok Patron ya sendikayý kabul
edecek, ya da tüm arkadaþlarýmýzý iþten çýkaracak” dediler. Ýþçilerin talebi, atýlan arkadaþlarýnýn iþe geri alýnmasý,
iþyerinde uygulanan baskýlarýn son bulmasý, sendikanýn
kabul edilip iþverenin bir an evvel TÝS’e oturmasý, TÝS
öncesi iyileþtirme zammý yapýlmasý ve yýllýk izinlerin
kullandýrýlmasý.
EMÝNÖNÜ BELEDÝYESÝ’NDE
GREV KARARI
DÝSK’e baðlý Genel-Ýþ Sendikasý’na üye Eminönü
Belediyesi iþçileri, toplu sözleþme görüþmelerinde anlaþ74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
19
ma saðlanamamasý üzerine 8 Aðustos günü belediyeye grev
kararý astý.
BANGLADEÞ’TE ÝÞÇÝLER
FABRÝKA YÖNETÝCÝLERÝYLE ÇATIÞTI
Bangladeþ’te SG Wicus (BD) þirketine ait bir fabrikada,
fabrika yöneticileri 7 Aðustos günü 6 kadýn iþçiyi hýrsýzlýk ile suçladý. Patronlar çalýnan maaþ fonu paralarýnýn diðer iþçilere daðýtýldýðýný iddia ederek iþçileri geç
saatlere kadar fabrikada tutarak baský yapýnca, fabrikanýn 4.500 giyim iþçisini karþýsýnda buldu.
Ertesi gün binlerce iþçi, iþ býrakarak bu olayý protesto ettiler ve fabrikanýn yöneticisinin görevinden alýnmasýný istediler. Yaklaþýk 4.500 iþçi, fabrika giriþini
kilitleyerek fabrikanýn baþ yöneticisinin de aralarýnda
bulunduðu tüm yöneticileri fabrikaya hapsettiler.
Olay sonucu iþçilerle yöneticiler arasýnda çýkan
çatýþmada iki yönetici ve 8 kadýn iþçi yaralandý.
KOÇ HOLDÝNG’E AÝT
TANSAÞ - A LOJÝSTÝK ÝÞÇÝLERÝNE
GAZ BOMBALI SALDIRI
Kýsa süre önce Nakliyat-Ýþ’te örgütlenen Tansaþ-A Lojistik iþçilerinden 35 kiþi, patronun sendikalaþmayý öðrenmesi üzerine iþten atýldý. Tansaþ iþçileri, bu iþten atmayý protesto için
iþ býrakarak iþyeri önünde beklemeye baþladýlar. 25 Temmuz
sabahý, patronlar sendikalý 330 Tansaþ iþçisinin yerine Migros
depolarýndan getirttiði 200 iþçiyi çalýþtýrmak istedi. Migros iþçileriyle konuþup durumu anlatan Tansaþ iþçileri, onlarla konuþarak geri gönderdiler.
Ýþçiler, bu uygulamalarý protesto etmek için bir basýn açýklamasý yaptý. Yapýlan bu basýn açýklamasýnýn ardýndan, öðle
paydosu sonrasý iþbaþý yapmak üzere iþyerine gitmek isteyen
iþçilere izin vermeyen çevik kuvvet polisleri, iþçilere ve sendika yöneticilerine gaz bombalarý ve coplarla acýmasýzca saldýrdý. Saldýrý sonucu onlarca iþçi yaralandý.
GÜNEY AFRÝKA’DA 35.000 MARKET
ÝÞÇÝSÝ GREVDE
Güney Afrika’da Shoprite þirketinin Saccawu’nun (Güney
Afrika Ticaret, Yiyecek Tedariði ve Birleþik Ýþçiler Sendikasý)
istediði ücret artýþýný yapmayacaðýný açýklamasýnýn ardýndan
10 Aðustos’ta greve baþladý. Toplam 52.000 iþçisi olan Shoprite’ta, 35.000 üyesi bulunan sendika greve eksiksiz katýlýyor
ve istedikleri ücret artýþý gerçekleþtirilmezse iþçilerin sonuna
kadar gidecekleri söylüyor.
ÝSRAÝL KARÞITI EYLEMLER YAYILIYOR
6 Temmuz’da, Atina’da, Ýsrail’in katliamlarýný protesto
1
için, Yunanistan Sosyal Forumu, Ýntifada Kolektifi, Atina Lübnan Cemaati, Filistinli Ýþçiler Sendikasý, Ýsrail büyükelçiliðine yürüdüler. Ýsrail saldýrganlýðýnýn sona erdirilmesi ve
iþgal altýndaki Arap topraklarýnýn özgürlüðünü talep ettiler.
Atina’da ayný gün, ayrýca Yunanistan Komünist Partisi de
bir eylem düzenleyerek Ýsrail Büyükelçiliði önüne yürüdü.
20
6 Temmuz günü Roma’da da 2.000 kiþinin katýldýðý bir
1
eylem yapýldý. Ortadoðu’daki savaþýn kýnandýðý ve acil
ateþkes çaðrýsýnda bulunulduðu eyleme Roma’da bulunan Musevilerle birlikte katýlan Lübnanlýlar ve Filistinliler, kýsa konuþmalarla Ýsrail iþgali ve saldýrganlýðýný protesto ettiler. 20
ayrý örgüt tarafýndan desteklenen Barýþ için Koordinasyon tarafýndan düzenlenen eylem, tarihi Kolezyum
yakýnlarýnda
yapýlan mumlu
yürüyüþle son
buldu.
8 Tem1
muz günü New
York’ta 1.500
kiþinin katýlýmýyla Manhattan’da bulunan
Ýsrail konsolosluðu önünde yapýlan eylemde, Lübnan’a yönelik Ýsrail bombardýmanýnýn ve iþgalin son bulmasý talep edildi.
Ýsrail ve ABD’nin Ortadoðu’daki savaþlarýnýn sona ermesi
çaðrýsýnda bulunan eylemciler, ABD’nin Ýsrail’e yönelik tek
taraflý desteðini ve ABD medyasýnda Lübnanlý ve Filistinli sivil ölümleriyle ilgili haberlerin yer almamasýný eleþtirdiler.
unanistan’ýn baþkenti Atina’da, 25 Temmuz günü yaY
pýlan iki ayrý eylemde Ýsrail’in Lübnan ve Filistin’deki katliamlarý protesto edildi.
Atina Ýþçi Merkezi tarafýndan örgütlenen eyleme Yunanistan Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu ve Kamu Emekçileri
Konfederasyonu katýldý. Binlerce iþçi ve emekçi, akþam saat
19.00 sýralarýnda kent merkezinde toplanarak önce ABD, sonra da Ýsrail Büyükelçiliði’ne yürüdü. Çok sayýda iþgal ve katliam karþýtý pankart ve dövizin taþýndýðý yürüyüþ boyunca emperyalist saldýrganlýða sesiz kalýnmamasý istendi. Konfederasyonlar adýna yapýlan açýklamalarda, hükümetin, Ortadoðu’da
iþlenen insanlýk suçlarýna karþý açýk tutum almasý talep edildi.
Ýsrail Büyükelçiliði önünde olaðanüstü güvenlik önlemlerinin alýndýðýný gören eylemciler, buna tepki göstererek polislerin üzerine taþ ve sopalar atmaya baþladý. Gerginliðin büyümesi üzerine polis gaz bombalarýyla eylemcilere saldýrdý. Buna raðmen eylem daðýlmadý ve protestoya devam edildi.
Ýkinci eylem ise Mücadeleci Ýþçiler Cephesi (PAME) tarafýndan yapýldý. Savaþ Müzesi önünde toplanan PAME’liler ve
barýþ dernekleri, ABD emperyalizminin ve iþbirlikçisi Ýsrail’in,
Geniþletilmiþ Ortadoðu Projesi kapsamýnda bölgede katliamlar
gerçekleþtirdiðini vurguladý. Eylem, Ýsrail Büyükelçiliði önünde sona erdi.
srail’in Lübnan’a yönelik saldýrý Hollanda’nýn baþkenti
Ý
Amsterdam’da yapýlan, 3 bin kiþinin katýldýðý bir eylemle protesto edildi. Hollanda Filistin Komitesi tarafýndan 22
Temmuz’da düzenlenen eyleme, sivil toplum kuruluþlarý ve ül-
74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
teþkes ilan etmesini ve göç eden Lübnanlýlar’ýn ülkelerine
dönmesine izin vermesini istediler.
vusturya’nýn baþkenti Viyana’da “Savaþlar durduA
rulsun!”, “ABD, Ortadoðu’dan çekilsin” çaðrýsýyla bir protesto eylemi yapýldý. Lübnan ve Filistinli örgütlerce düzenlenen yürüyüþe, bazý Avusturyalý örgütler katýldý
ve Ýsrail’in Lübnan ve Filistin’de yaptýðý katliamlar protesto edildi.
Aðustos günü, Almanya Düsseldorf’ta da 1.200 kiþi
5
eylem yaptý. “Lübnan için Barýþ Birliði”nin çaðrýsýyla toplanan Düsseldorf Barýþ Ýnisiyatifi, Sosyal Forum,
Sol Parti PDS. MLPD, Lübnan Kültür Derneði ve AlmanArap Birliði’nin katýldýðý yürüyüþte eylemciler, Ýsrail’in
Lübnan ve Filistin’e saldýrýlarýný protesto etti ve Alman hükümetinin Ýsrail saldýrýlarý karþýsýnda tutumu da eleþtirildi.
Eylem sýrasýnda Avrupalý emekçiler, 12 Aðustos günü,
Avrupa’nýn tüm þehirlerinde kitlesel protesto eylemleri yapýlacaðýný duyurdular.
kedeki sol partiler katýldý.
“Baðýmsýz Filistin” ve “Terörist Bush” sloganlarý atan eylemciler, müze alanýna kadar yürüdüler. Burada yapýlan konuþmalarda Lübnan’ýn saldýrýlarý kýnandý ve çatýþmalarýn hemen durdurulmasý gerektiði söylendi.
srail’in Lübnan ve Gazze’ye yönelik saldýrýlarý dünyaÝ
nýn çeþitli yerlerinde protesto ediliyor. Londra’da, Irak
iþgaline karþý yapýlan eylemlerden sonra en kitlesel eylem Ýsrail saldýrganlýðýna karþý yapýldý. Barýþ yanlýsý yaklaþýk 100 bin
kiþi Lübnan bayraklarýyla Ýsrail’in iþgallere ve katliama son
vermesi için çaðrý yapan pankartlar taþýyarak Blair aleyhine
sloganlar attýlar.
baþkenti Kahire’de de, 2 binin üzerinde kiþi,
Mýsýr’ýn
Ýsrail karþýtý sloganlar atarak eylem yaptýlar.
üney Afrika’da da binlerce kiþi, Ýsrail’e yaptýrým uyG
gulanmasý talebiyle yürüyüþ yaptý. Cape Town’da,
Nasrallah’ýn resimleriyle Ýsrail’i “Yeni Naziler” olarak
tasvir eden posterler taþýyan
eylemciler, parlamentoya
yürüyerek Ýsrail’le diplomatik iliþkilerin kesilmesini ve
bu ülkeye ambargo uygulanmasýný istediler.
aris’teki Barýþ Duvarýnýn önünde 25 Temmuz akþamý
P
saat 19.30’da bir araya gelen yaklaþýk 2 bin kiþi, Ýsrail
karþýtý sloganlar atarak Lübnan’a saldýrýlarýný protesto etti.
Yüz elli bin Lübnanlý’nýn yaþadýðý Paris’te, sivil toplum
örgütleri ile Paris’te yaþayan Lübnanlýlar ve Lübnan dostlarý
tarafýndan organize edilen protesto mitingine, Arap asýllý sanatçý ve aydýnlar da katýlarak, saldýrýlarýn durmasý için çaðrýda
bulundular.
Ýsrail saldýrýlarýnda yaþamýný yitiren sivillerin isimlerinin
de okunduðu mitingde yapýlan konuþmalarda Ýsrail’in “bütün
anlaþmalarý ihlal ederek, yerleþim alanlarý ve sivilleri ayýrt etmeksizin Lübnan topraklarýný bombalamaya insanlýk suçu iþlemeye son vermesi” istendi.
Fransýz emekçileri, Ýsrail’in dünyanýn ve BM’nin gözü önünde, bütün uluslararasý anlaþmalarý ihlal ederek Lübnan topraklarýný sistemli olarak bombaladýðýný, yollarý, havaalanlarýný,
fabrikalarý ve evleri bombaladýðýný, kadýn, çocuk, yaþlý demeden sivilleri öldürdüðünü ve insanlýk suçu iþleyerek büyük bir
drama sebebiyet vererek yüzbinlerce insanýn evini yurdunu terk etmek zorunda kaldýðýný dile getirdiler.
ndonezya’nýn baþE
kenti Cakarta’da, Ýsrail’in Lübnan topraklarýndaki saldýrýlarýný protesto amacýyla 4 Aðustos günü bir eylem düzenlendi. Ýsrail ve
ABD karþýtý sloganlarýn atýldýðý gösteriye yüzlerce eylemci katýldý.
Ý
srail’in Lübnan operasyonunu, Ýsrail’in
baþkenti Tel Aviv’de yaklaþýk bin kiþi protesto etti.
Lübnan’a yönelik saldýrýlara
son verilmesini talep eden
Ýsrailli savaþ karþýtlarý, Tel
Aviv yönetiminden bombardýmanlara son vermesini, a74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
21
“Hepsinden Önemlisi
Leninistler Var”
Merhaba, ezilen, sömürülen, aþaðýlanan, yaþamdan kovulan, ben de insaným diyen, her þeye raðmen onurlu bir þekilde yaþama dört elle sarýlan onurlu
yüreklere merhaba. Ne mutlu ki, çürümüþ, yozlaþmýþ, kokuþmuþ sistemde hala
tertemiz insanlar var.
Eþim dürüst bir insan. Bazý þeyleri ondan öðrendim ve çevremde alýn teriyle yaþam kavgasý veren dürüst kalmaya çalýþan insanlar var.
Hepsinden önemlisi Leninistler var. Kendimi þanslý sayýyorum. Leninistler’den çok þey öðrendim. Ýnsan olduðumu, insan kalabilmek için aklýmýn yettiðince mücadele etmeyi öðrendim. Çalýþmak, dürüst kalmak yetmiyor. Yaþam
hakkýmýzý elimizden alan, sen sus diyen, yaþamdan kovmaya çalýþan, kendi çýkarlarý uðruna her pisliði yapan sermaye sýnýfýna karþý bilinçlenerek, örgütlenerek, kendi canlarýný hiçe sayarak bizlere önderlik eden canlarýmýza sahip çýkarak dur deme zamaný. Çünkü onlar gündüzlerini gecelerine katýp insanlýk için
çalýþýyorlar. Ýþ istiyoruz, karným aç diyen insanlarý gözünü kýrpmadan katleden
“çalýþýyorum karným yine aç, hakkýmý istiyorum” diyeni tutup cezaevine sokan, “Ben çalýþýyorum yaþamdan kovuluyorum, sen çalýþmadan göbek büyütüyorsun” diyeni iþkence ederek, tecavüz ederek gözdaðý vermeye çalýþan, “eþit eðitim istiyorum” diyeni katleden, “insanca yaþamak benim hakkým” diyeni teröristlikle, bölücülükle suçlayan, üç yaþýndaki çocuðu bile gözü dönmüþçesine katleden katil sürüsünden bir þey bekleyemeyiz. Ýnsanlarý cezaevine sokup, her türlü iþkenceyi yapan, halka gözdaðý vermek için cezaevindeki canlarýmýzý diri diri yakan, cezaevinde veya dýþarýda mücadele eden insanlarý çeþitli
ithamlarla suçlayanlardan hesap sorulmalý. Bize sahip çýkan Leninistlere sahip
çýkalým. Bu insanlýk görevi. Ölüm Orucuna katýlmak yürek ister, her yüreðin
gücü Ölüm Orucuna katýlmaya yetmez. Yýllarca mücadele eden öncülerimizin
elini tutalým, tutalým ki sýcacýk yüreklerini hissedelim. Leninist olmak zor iþ;
ama bir o kadar da onurlu.
Kapatmýþlar seni, beyaz hücreye,
konuþmak, gülüþmek uzaktýr sana.
Bir bedenin kalmýþ, bir de inancýn,
demir bir ranza silahtýr sana.
Karlý daðlar gibi dik tut baþýný.
Gösterme yaraný, çat kaþlarýný.
“Kýzýlcýk þerbeti içtim” de.
Kan kussan bile diren zalime.
Koparýlýp götürülmüþ dostun, yoldaþýn,
Türkülerle ulaþýr, sýcak selamýn
Bir direncin katýdýr, bir de haykýrýþýn
Sonuna kadar savaþýp yýkýlýr hücren
Karlý daðlar gibi dik tut baþýný
Gösterme yaraný çat kaþlarýný
“Kýzýlcýk þerbeti içtim” de
Kan kussan bile diren zalime
Ýzmir’den Leninist Bir Kadýn Ýþçi
22
74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006
“Elimiz Nasýl
Üretiyorsa,
Beynimiz de Ayný
Þekilde Üretiyor”
Merhaba,
Ben uzun süreden beri (yaklaþýk 4-5
sene) Mücadele Birliði Dergisi okuruyum. On yýldan beri kendi iþimizde çalýþýyorum. Þimdi de bir gýda fabrikasýnda
yeni iþe baþladým. Sömürüyü, zulmü daha yakýndan yaþýyorum. Fabrikadaki ilk
gözlemlerimi sizlerle paylaþmak istiyorum. 380 milyon asgari ücretle çalýþýyorum. Fabrikada 15-16 yýllýk iþçiler de asgari ücretle çalýþýyor. Kýyafetimize varýncaya kadar onlar karar veriyor. 10 dakika çay molasý, 20 dakika yemek molasý vs. bizi yeni iþçi diye biraz üretimde
çalýþtýrýyorlar. “Hadi yeni gelenler, siz
baþka yere, fabrikanýn baþka bölümüne,
bugün mal yetiþmesi gerek, öbür bölümün kýyafetlerini giyin” þeklindeki anonslarý her an duymak mümkün (soðuk
hava deposuna götürüyorlar). Kalýn giysiler, orada iki saat çalýþýp, tekrar baþka
yere temizliðe... Týpký bir koyun sürüsü
gibi, onlar da çoban misali. Ama onlar
bilmiyorlar ki elimiz nasýl üretiyorsa,
beynimizde ayný þekilde üretiyor. Hatta
canýmýz yandýkça, beynimiz elimizin üç
katýný üretiyor.
Gün gelecek karanlýklar aydýnlýklara
kavuþacak ve onlarýn bize yaptýðý zulmün, sömürünün hesabýný soracaðýz.
Savaþsýz, sömürüsüz güzel günlere
Her zaman, her an yüreðimiz emekçi insanlarla.
Ýzmir’den Bir Kadýn Ýþçi

Benzer belgeler

256. Sayı - 26 Temmuz 2006

256. Sayı - 26 Temmuz 2006 ABD ve Ýngiltere Irak'ta tam bir bataða battýlar. Þimdi Bush Ýran'a ve Suriye'ye saldýrmak istiyor. Böylece savaþý yayarken hem Irak'taki varlýðýnýn sürmesine olanak saðlamak hem de kendi kamuoyunu...

Detaylı