ÖZET: Doç. Dr. Emine Hesna KANDIR (Afyon

Transkript

ÖZET: Doç. Dr. Emine Hesna KANDIR (Afyon
ÖZET: Doç. Dr. Emine Hesna KANDIR (Afyon
Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi Yaban Hayatı ve
Ekoloji Anabilim Dalı Başkanı) : “Eğer evimizde hayvan
besliyor isek bu hayvanlara hayatları boyunca sahip çıkalım,
bir süre sonra bakmak zor geldiğinde ya da hevesimiz
geçtiğinde onları sokağa bırakmayalım. Sahip olduğumuz
hayvanları kısırlaştırmaktan çekinmeyelim. Hayatında bir
defa anneliği tatsın bakış açısının insana yönelik olduğunu
unutmayalım. Çoklu doğumlar sonrası yavrularınızı verecek
güvenli yuvalar bulmanız oldukça zordur” dedi.
ABSTRACT: Assoc. Prof. Emine Hesna KANDIR ,the
head of the Wildlife and Ecology Department, the Faculty of
Veterinary at Afyon Kocatepe University, reports ‘If we have
a pet we should adopt it lifelong, We should not leave it to
streets when it is hard for us to feed them or when we lose
interest. We should not refrain from fixing a pet. We should
not forget that the concept of ‘you taste being a mother at least
once in your life time’ is a human matter. It is hard to find a
safe home for the puppies after multiple births. ’ ’’Translator
burdil’
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 7
“Merhaba…
Beni tanırsınız aslında… Her
sabah kiminiz sevgi ile bakar bana,
büyük çoğunluğunuz ise nefretle…
Sokağın en ücra köşesinde, bir çöp tenekesi başında, bir bankın kenarında,
bazen yalnız bazen grupça ürkek bakışlarla gelip geçmenizi izlerim… Her
geçişinizde sizden bir yudum su, bir
lokma ekmek, bir damla sevgi bekle-
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 8
rim…
Bazen etim kemiğime yapışmış, tüylerim kirden birbirine karışmış
olabilir… Bazen sizi gördüğüme sevinemeyen bakışlar fırlatabilirim size,
belki de hırlarım hafifçe… Korkmuşumdur çünkü korkutulmuşumdur,
sizlerden birileri tarafından dövülmüş,
sövülmüş, şiddete maruz kalmış olabilirim… Eğer hala şiddet görmedi isem
sizlerden, bakışlarımda canlılığı, sevgiye açlığı, uzanıp başımı okşayacak
bir elin hasretiyle nasılda yanıp tutuştuğumu fark edebilirsiniz… O zaman
kuyruğum hiç durmaz yerinde sağa
sola sallanır sevgiyle, ya da mırıldanarak sürtünmek ve sevgimi bırakmak
isterim üzerinize…
Bazen minik bir yavruyumdur,
anasını yeni kaybetmiş, korkmuş, beni
koruyup, kollayacak sıcak eller peşine
düşmüş minik bir yavru… Eğer hakeza
azıcık sevgi gösterdi iseniz bana, düşerim ardınıza düşe kalka… Eğer şanslı
isem içine ekmek doğranmış bir kâse
süt bekler beni bir kapı kenarında…
Memnuniyetle mırıldanırım o zaman
size, mırıldanmalarım içinize işler, yüreğinizi ısıtır… Öyle minnet ve sevgi
ile bakarım ki gözlerinize, sizlerin bir-
birinize veremediğiniz saflıktadır hissiyatım…
Bazen de anneyimdir, yavrularımı koruyorsam eğer, bir panter kadar
sert ve atik olabilirim, belki de tırnaklarımı çıkartır, keskin dişlerimi gösterir,
diken diken ederim tüylerimi, çünkü
onlara zarar vermenizden korkarım…
Sizlerin çocuklarınızı koruyup, kolladığınız gibi… Yavrularımı besleyebilmem de size bağlıdır, hayatta kalabilmem de…
Otobanlar bizlerin cesetleri ile
doludur… Bir kaldırımın kenarında
rastlarsınız bazen, tiksinerek baktığınız
cansız bedenlerimize…
Pet shoplar bizi size pazarlayan
yerlerdir… Sevginin satın alınamayacağını bilmez gibi birkaç kuruşluk hevese satılırız lüks evlere… Hevesler tükendiğinde mekânımız sıcak bir yuva
yerine yine sokaklardır bizim… Terk
edilmişliğin acizliği ile biraz incinmiş
olarak devam ederiz sokaklarda, yaşam mücadelemize, benzerlerimiz ile
birlikte…
Çetindir yaşam şartlarım benim… Sayenizde sürgünümdür aslında… Uzun zaman önce sizlere dost,
yoldaş, arkadaş olalım diye bizleri
evcilten sizler tüm bu iyi niyetinizi
unutup, sanki uzaydan istenmeyen
misafirler olarak gelmişiz muamelesi yapıyorsunuz… Yaşam alanlarımızı
zapt eden sizlersiniz… Doymak bilmeyen hırslarınızla doğaya kasteden,
beton duvarlarla kendinizi de bizleri
de hapseden sizler… Yaşam alanlarınız gibi yüreklerinizde mi taşlaştı? Sevgi pınarınız mı kurudu? Ya merhamet
duygunuza ne oldu? Aynı yaratıcının
ürünleri değil miyiz? Sizler gibi yaşam
mücadelesi vermiyor muyuz? Bizi yaşamınızda yok sayarsanız, yaşamınızı
da yok saymış olmaz mısınız? Size insan olduğunuzu hatırlatan asıl bizler
değil miyiz?
Belediyelere ait bakım evlerimiz var artık, hayvan sever olarak adlandırılan gruplar ve onların çabaları…
Birçoğunuz bizlere kapı önlerine bir
kap yem bir kap su bırakan insanlara
deli gözü ile bakıyorsunuz. Fark etmiyor musunuz en az sizin kadar bizlerde
canlıyız, nefes alıp veriyor, karnı acıkıyor, bazen acı çekiyor, gözyaşları bile
döküyoruz sizler gibi… Karnımız doyup, sıcak bir yer bulduğunda ilk işimiz
de uyumak oluyor sizler gibi… Anne ağzından mektup yazmak... Ne kadar
oluyor yavrularımıza bakıyoruz sizler gerçekleri yansıttı bilemiyorum cümgibi… Tek farkımız şu ki bizler sizlere lelerim. Günümüzde halen sokakta
muhtacız… Sizlerden gelecek bir lok- yaşayan evsiz insanların da bulunduğu
ma ekmek, bir yudum su ve bir damla gerçeğini göz ardı etmeden ve bu sossevgi bizleri hayata bağlıyor…
yal yaraya dokunmadan, evsiz insanlar
Tanıdınız mı beni? Her ne kadar kadar önemli bir konu olan sokak haysiz sokak hayvanı olarak adlandırsanız vanlarını ele alıyorum bu yazımda...
da, benim adım huzur aslında, benim
adım vicdan, benim adım hoşgörü,
SOKAK HAYVANI KAVRAMI
benim adım SEVGİ …
Sokak hayvanı; sahipsiz, soLütfen…
kakta yaşayan, sokakta doğmuş ya da
Ekmeğinizi ve suyunuzu bizlerle payla- evden atılmış başıboş hayvanlardır. Dişın… Sevginizi bize gösterin… Bizleri ğer bir bakış açısı ise insanlar tarafınyok saymayın, varlığımızı kabullenin… dan bilerek ya da bilmeyerek sağlanan
Bize özel su ve yiyecek istasyonları ku- yiyecekler ve çöpler olmadan çoğalarun… Zaman zaman bizleri misafir mayan hayvanlardır(1.) Sokak hayvanı
ederek aşılama, kısırlaştırma ve teda- olarak sahipsiz kedi ve köpekleri nitevi işlemleri gerçekleştiren belediyele- lendiririz. Ayrıca sokak hayvanlarının
re ait barınakları güzelleştirin, onlara dışında kırsal kesimde yaşayan sahipmaddi, manevi destek olun.
siz hayvanlar da vardır ve biz her iki
İnanın dünya her birimize yetecek ka- grup hayvanı başıboş hayvanlar olarak
dar büyük… Yeter ki yürekler küçük değerlendirebiliriz.
olmasın…
İnsan ve köpek ilişkisi ilk ola
rak günümüzden 14.000 yıl öncesine
SOKAK HAYVANI”
dayanmaktadır. Köpeklerin evcilleşti
Zor aslında insan gözü ile em- rilmesi tehlikelere karşı etkin bir uyarı
pati kurarak, bir sokak hayvanının sistemi olmaları sebebi ile başlamıştır.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 9
İnsanoğlunun kediler ile olan yakınlığı
ise 6000 yıl öncesi başlamış ve özellikle rodent (kemirici) kontrolünü sağlamak için evcilleştirilmişlerdir. Zaman
içerisinde özellikle köpekler insanların
istekleri ve kullanım amaçları doğrultusunda seleksiyona uğramış ve irili
ufaklı av, rehber, koruma, ev köpeği
gibi farklı özelliklere sahip köpek ırkları geliştirilmiştir. Kedilerde ise bu süreçte çok fazla değişiklik olmamıştır.
Günümüzde dünya genelinde yaklaşık
olarak 600 milyon civarındaki köpek
populasyonunun %80 inin ve yine
benzer orandaki kedi populasyonunun başıboş olduğu tahmin edilmektedir.
Başıboş hayvanlar tarafından
insan sağlığını tehdit eden iki önemli
unsur; kuduz hastalığı ve ısırık kökenli yaralanmalardır. İnsanlar tarafından
başıboş hayvanları tehdit eden unsurların başında ise şiddet gelir, açlık, soğuk, hastalık, korku, diğer hayvanlardan kaynaklanan saldırılar tehdit edici
diğer unsurlardır. Birlikte yaşadığımız
başıboş hayvanlar ile insanlar arasındaki etkileşim düzeyini sağlıklı boyutta tutmak hükümetlerin sorumluluklarındandır(2.) Bu amaçla sadece insan
refahını gözeterek gerçekleştirilecek
önlemler yetersiz kalacak ve hayvan
refahını da dikkate almak gerekecektir.
Hayvan refahı “hayvanın bulunduğu çevrede rahatsızlık duymadan,
acı çekmeden, doğal davranışlarının
tüm hallerini gösterebileceği koşullarda yaşayabilmesi” olarak tanımlanabilir. Hayvan refahı konusu, 1950 yılında
Danimarka’da Hayvanları Koruma yasası ile ilgi görmeye başlamış, 1960’lı
yılların başından itibaren dünyanın
farklı yerlerinde ele alınan ve tartışılan bir konu olmuştur. Bu tartışmaların
etkisiyle dünyada ilk kez Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi(3) 15 Ekim
1978 tarihinde Paris’teki UNESCO Merkezinde törenle ilan edilmiştir. Bütün
hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar
ve aynı var olma hakkına sahiptirler;
hiçbir hayvana kötü davranılamaz,
acımasız ve zalimce eylem yapılamaz;
bir hayvanın öldürülmesi zorunlu
olursa, bu bir anda, acı çektirmeden
ve korkutmadan yapılmalıdır; insanların yanlarına aldıkları bütün hayvanlar
doğal ömür uzunluklarına uygun sürece yaşama hakkına sahiptir; bir hayvanı terk etmek acımasız ve aşağılık bir
davranıştır; zorunluluk olmaksızın bir
hayvanın öldürülmesi yaşama karşı
suçtur; hayvanları koruma ve savunma
kuralları, hükümet düzeyinde temsil
olunmalıdır; hayvan hakları da insan
hakları gibi yasayla korunmalıdır gibi
14 maddeyi kapsayan bildirge 1989
yılında Hayvan Hakları Federasyonu
tarafından tekrar düzenlenerek 1990
yılında UNESCO Genel Direktörü’ne
sunulmuş ve aynı yıl halka açıklanmıştır. Günümüzde Avrupa Topluluğu
kuruluşları ve üye ülkelerde hayvan
refahı konusunda önemli gelişmeler
kaydedilmiş ve birçok yasal düzenlemeler yapılmıştır.
Türkiye’de ise bu konu ile ilgili çalışmalar 18 Kasım 1999 tarihinde Strazburg’da Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti adına imzalanan “Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa sözleşmesi” nin akabinde ülkemizde “Hayvanları Koruma Kanunu”
24.06.2004 tarihinde, 5199 sayı ile
kabul edilmiş, 01.07.2004 tarihinde
ise resmi gazetede yayımlanmıştır(4.)
Hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi
şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamayı
amaçlayan kanun ile birlikte Türkiye’de
de hayvan haklarının korunmasına
ilişkin gelişmeler şekillenmeye başlanmıştır. Ancak bu konuda alınacak daha
çok yol olduğu söylenebilir.
Sokaklar hayvanlar için uygun yaşam alanları mıdır?
Esasen sokaklar hayvan refahı
açısından gerekli önlemler alınmamış
ise yaşanması uygun olmayan alanlardır. Şöyle ki; sokaklarda barınan
hayvanların açlık, susuzluk, soğukta
kalma problemleri vardır. Kokuşmuş
gıdaları yemelerinden dolayı zehirlenme sorunu meydana gelebilir.
Hastalanmaları ve hastalık etkenlerini
diğer sokak hayvanlarına bulaştırma
riskleri fazladır. Trafik kazaları sonucu
ölüm ve yaralanma oranları yüksektir.
Hastalık veya sakatlık gibi durumlarını fark eden bir sahipleri olmadığı için
acı ve ıstırap çekebilirler. Güçlü olanlar güçsüzleri incitirler, yemek ve alan
kavgaları görülür. Kötü niyetli insanlar
tarafından şiddete ve tecavüze maruz
kalabilirler(1.) Bu sebeplerden dolayı
bir sokak hayvanının ortalama ömrü
1,5 -2 yıl kadardır.
Sokak hayvanları insan refahı
için sorun teşkil eder mi?
Zaman zaman eğer gerekli önlemler alınmamış ise sokak hayvanları insanlar için tehlike arz edebilirler.
Şöyle ki; insan veya diğer hayvanlara
saldırabilirler. Hayvandan insana bulaşan (zoonoz) hastalıkları taşıyabilirler.
Dışkı ve idrarları ile çevreyi kirletebilirler. Dönem dönem uluma ve birbirleri
ile kavga şeklinde gürültü kirliliği oluş-
turabilirler. Maddi hasar, yaralanma ve
ölümle sonuçlanabilen trafik kazalarına yol açabilirler. Isırılma sonrası insanların kuduz aşısı olması ya da kuduzun yaygın olarak görüldüğü yerlerde
yapılan aşılama uygulamaları yüksek
maliyet ve iş gücü kaybı oluşturur1.
Sokak hayvanlarının hem insan hem de kendi refahları için sokakta yaşamaları uygun değilse hayvan bakımevleri daha mı uygundur?
Bu konuyu farklı bakış açıları
ile değerlendirmek mümkündür. Bazı
hayvan severler tarafından; sokakların sahipsiz hayvanlar için tehlike dolu
olduğu, açlık, susuzluk ve zarar görme
riskinin yüksek olduğu, hayvan barınaklarının ise herhangi bir sokaktan
daha güvenli en azından aç kalma riskinin olmadığı, kendini güvende hissettiği ve hayati tehlikesinin daha az
olduğu fikri savunulmaktadır.
Bazı hayvan severler ise barınakları birer hapishane olarak değerlendirmekte ve özgür hayvanların
hapsedilmelerini uygun bulmamaktaGöller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 11
dır. Bazı barınakların çok kötü şartlara
sahip olabildiği ya da barınaklardaki
imkânların her an kötüye gidebileceği,
yemek sorunu, hayvan sayısına göre
alan problemi, temizlik, bakım, sağlık
vb. problemlerin ortaya çıkabileceği
ve böyle durumlarda toplu ölümler
şekillenebileceği varsayımı ile sokakların yaşam alanları olarak daha uygun
olduğunu iddia etmektedirler. Ayrıca
hayvan barınaklarının sorumluluktan
kaçınmak isteyen hayvan sahipleri için
de yanlış bir çıkış yolu olarak görülebildiği düşünülmektedir. Barınak maliyetlerinin yüksek olması da ayrı bir
handikap olarak değerlendirilmekte
olup barınaklar yerine rehabilitasyon
merkezlerinin kurulmasının daha uygun olacağını düşünen hayvan severler de mevcuttur(1.)
Aslında yukarıda değinilen her
iki bakış açısının da kendi içlerinde
doğruluk payları olmakla birlikte bu
toplumsal sorunu hep birlikte işbirliği içerisinde çözmek gerekmektedir.
Hem hayvan hem de insan refahının
sağlanması için sokaklarda yaşayan
hayvanlar belli bir sayıda olmalıdır. Bu
sayı sokağın taşıma kapasitesine yani
sokaktaki yemek, su, barınma imkânları ve sakinlerinin sosyokültürel yapısına göre değişmektedir. Bu sebeple
ülke bazında etkin bir kontrol ve yönetim programının belirlenmesi gerekmektedir(1.)
Sokak Hayvanları ile birlikte
sorunsuzca yaşamak mümkün müdür?
Sokak hayvanlarının sokaklarda yaşaması ne insan ne de hayvan
açısından çok uygun görülmese de
bu durumu değiştirebilmemiz henüz
ülkemiz açısından mümkün görülmemektedir. Bazı Avrupa ülkeleri etkin
kontrol ve yönetim programları sayesinde bu konuda başarı sağlamış olmakla birlikte %100 başarı söz konusu
değildir. İtlaf (öldürme) yolu ile sokak
hayvanları ile mücadele çalışmaları
Türkiye’de dahil bazı ülkelerde yapılmış olsa da günümüzde WHO (Dünya
Sağlık Teşkilatı) tarafından bu çözüm
yolu onaylanmamaktadır. Son yıllarda
hayvanları koruma yasası ile birlikte
ülkemizde belediyeler ve hayvan severler tarafından hayvan barınakları
ile rehabilitasyon merkezleri kurulmuş, sokaklardan toplanan köpekler
bu merkezlerde aşılama, kısırlaştırma,
tedavi ve sonrasında sağlıklı olanların alındıkları yerlere geri bırakılması,
sağlıksız olanların ise barınakta barındırılması şeklinde bir uygulama başlatılmıştır. WHO’nun sokak hayvanı populasyonu yüksek ülkeler için önerdiği
yöntem de budur. Ancak sadece bu
yöntem ile ülkemiz gerçeklerinde sokak hayvanı populasyonunu dengede
tutabilmek mümkün görülmemektedir.
Ülkemizde bu konudaki gelişmeler ümit verici olsa da etkin kontrol
ve yönetim hususunda atılması gereken adımlar halen vardır. Bu konuda
merkezi idare, yerel yönetimler, üniversiteler ve hayvan sahipleri hep birlikte hareket etmelidirler1.
Neler yapılabilir?
Hayvanlarda Çip uygulaması
Bir pirinç tanesi büyüklüğünde, hayvanın deri altına yerleştirilerek,
hayvan hakkındaki bilgileri (hayvan
sahibi, yapılan aşılamalar vb.) içeren
özel bir çip uygulaması bazı Avrupa
ülkelerinde yıllardır yaygın olarak kullanılmaktadır. Sokak hayvanlarının
oluşum kaynaklarına bakıldığında evden atılan hayvanların yoğun olduğu
anlaşılmaktadır. Bu sebeple İtalya’da
sahipli hayvanlara takılması mecburi olan bu çip sayesinde insanlar evcil hayvanlarını evden atamamakta,
sokakta başıboş bulunan hayvanlar
çip bilgileri okunarak sahiplerine iade
edilmektedir. Hayvan sahibi eğer hayvanını geri almak istemez ise özel hayvan bakımevlerine yerleştirilen hayvanının, yaşamı boyunca masraflarını
karşılamak zorundadır. Bu konudaki
kanun ve yasalar zorlayıcı nitelikte
olup hayvanların güvence altına alınması için gereklidir.
Ülkemizde de sahipli ve sahip-
siz hayvanlara çip uygulaması bazı
bölgelerde başlanmış olup, henüz yaygınlaştırılamamıştır. Ancak ilerleyen
zamanlarda bu sistemin ülkemizde de
yerleşmesi mutlaka gereklidir.
Sokak hayvanları için besleme noktaları
Bazı belediyeler bu konuda
hassasiyet gösterip sokak hayvanları
için yem ve su noktaları oluşturmaktadır. Ancak vatandaşların da bu konuda
hassasiyet gösterip, belediyelere destek vermeleri gerekmektedir.
Sokak hayvanları konusunda eğitim
Hayatımızı paylaştığımız hayvanlar ile korku üzerine bir sevgi sistemi inşa etmemiz mümkün değildir.
Bu sebeple özellikle çocuklarımıza
onlardan korkmayı değil, temkinli yaklaşmayı öğretmemiz gerekmektedir.
Diğer taraftan halka hayvan davranışlarının anlamını, ısırmadan korunma
yöntemlerini, kısırlaştırmanın anlam
ve önemini anlatan eğitimler verilmelidir.
Yasal düzenleme ve kararlar
Sokaklarda veya evlerdeki hayvan şiddetinin önüne geçilmesi için
caydırıcı cezalar getirilmeli, sokağa
hayvan bırakmanın cezası ise ağır olmalıdır. Bir seferliğe mahsus alınacak
para cezası yetersiz olup, sokağa terk
edilen hayvanın yaşamı boyunca bakımının sağlanabilmesi için cezai uygulamalar getirilmelidir. Ayrıca hayvan
satış mağazalarını hayvan refahı, kayıt
ve kaçak hayvan açısından denetlenmesi diğer önemli konudur.
Sonuç olarak;
Eğer evimizde hayvan besliyor
isek bu hayvanlara hayatları boyunca
sahip çıkalım, bir süre sonra bakmak
zor geldiğinde ya da hevesimiz geçtiğinde onları sokağa bırakmayalım.
Sahip olduğumuz hayvanları kısırlaştırmaktan çekinmeyelim. Hayatında
bir defa anneliği tatsın bakış açısının
insana yönelik olduğunu unutmayalım. Çoklu doğumlar sonrası yavrularınızı verecek güvenli yuvalar bulmanız
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 13
oldukça zordur. Sizden yavru isteyen
hevesli insanların bir süre sonra bu
sorumluluktan sıkılmayacaklarının ve
yavrularınızın sokaklarda heba olmayacağının garantisi yoktur.
Eğer hayvan sahibi olmayı düşünüyor isek; hayatınıza yeni bir canlıyı tüm sorumlulukları ile birlikte kabul
ettiğinizin farkında olun. Çocuklarınız
sizden kedi ve köpek istediklerinde
evdeki yaşam standartlarınızın, zamanınızın, sorumluluklarınızın bilançosunu çıkartın. Eve getireceğiniz canlının
ailenin bir parçası olacağını, en sevdiğiniz eşyalarınıza tırmalayarak ya da
ısırarak zarar verebileceğini, tüylerle
birlikte yaşamanız gerektiğini, onun
sağlık öncelikli beslenme, oyun, gezinti vb. tüm ihtiyaçlarını karşılayacağınızı unutmayın. Tüm sorumluluklarına
rağmen eve bir hayvan almaya karar
verdiyseniz öncelikle hayvan barınaklarına göz gezdirin. Belki barınaktan
kurtarıp, yuva sağlayabileceğiniz bir
canlı sizi orada bekliyor olabilir.
Eğer konuya duyarlı iseniz yaşadığınız bölgede hayvan barınağı,
bakım evi, rehabilitasyon merkezi vb.
bulunup bulunmadığını araştırın. Mutlaka gönüllü hayvan severlerin kurdukları bir dernek ve derneğin çalışmaları vardır. Bu tip kuruluşlara maddi
ve manevi destek verebilirsiniz. Maddi desteğiniz ergin özellikle de yavru
hayvanlar için kuru mama temini olabileceği gibi, kış aylarında soğuktan
korunmaları için evde kullanmadığınız
halı, yorgan, battaniye vb. materyaller
de olabilir. Her ziyaretiniz ve özellikle
oradan hayvan sahiplenmeniz manevi
desteğiniz açısından önemlidir.
Hayvan sevgimiz ve duyarlılığımızın derecesi ne olursa olsun, onlara
karşı insani sorumluluklarımız her birimiz için eşit düzeydedir. Unutulmamalıdır ki tüm canlıların en doğal hakkı
YAŞAMAK tır.
Kaynaklar:
1. Prof.Dr. Tamer Dodurka (2009) Köpeklerde Populasyon Yönetimi (http://
www.turkvet.biz/yazi/hayvan_refah.
htm) Erişim tarihi: 27.11.2014
2. Companion Animals, (http://www.
animalmosaic.org/Images/An%20
Overview%20of%20the%20Stray%20
Animal%20Issue_English_tcm4628206.pdf ) Erişim tarihi: 27.11.2014
3. Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi
(http://www.dohayko.org/kanun-ymelik-hukuk-mevzuat-29/34--hayvan-haklarrensel-beyannamesi--unesco.html) Erişim tarihi: 27.11.2014
4. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu
(http://www.mevzuat.gov.tr/
MevzuatMetin/1.5.5199-20100611.
pdf ) Erişim tarihi: 27.11.2014

Benzer belgeler