Bu PDF dosyasını indir - Düzce Üniversitesi Sağlık Bilimleri

Transkript

Bu PDF dosyasını indir - Düzce Üniversitesi Sağlık Bilimleri
DERLEME / REVIEW
Düzce Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi / DÜ Sağlık Bil Enst Derg
Journal of Duzce University Health Sciences Institute / J DU Health Sci Inst
ISSN: 2146-443X [email protected] 2016; 6(1): 56-62
Ağız ve Diş Sağlığında Probiyotiklerin Etkisi
Fadime KIRAN1, Özlem OSMANAĞAOĞLU1
ÖZ
Probiyotikler konak sağlığını olumlu yönde etkileyen canlı mikroorganizmalar olarak tanımlanmaktadırlar. Genel olarak
probiyotik tedavinin temeli gastrointestinal sistem ile ilişkilendirilmektedir. Ancak son on yıl içerisinde gerçekleştirilen
birçok araştırma probiyotiklerin ağız ve diş sağlığı üzerindeki potansiyel etkilerini de desteklemektedir. Probiyotik
uygulamalar ağız boşluğundaki patojen gelişimini engellemekte ve diş çürümelerini, periodontal hastalıkları ve ağız
kokusunu kontrol altına alabilmektedir. Probiyotik etkinin temelinde yatan genel mekanizmalar, probiyotiklerin patojenler
ile ağız boşluğunda bulunan tutunma yüzeyleri ve besinler için yarışmasını, antimikrobiyal bileşenler üreterek patojen
gelişiminin engellenmesini ve konak bağışıklık sisteminin düzenlenmesini içermektedir. Probiyotikler günümüzde
tüketiciler tarafından geleneksel tedavi yöntemlerinin maliyetini azaltan, doğal ve yardımcı bir tedavi yaklaşımı olarak
tercih edilmektedirler. Bu alanda randomize kontrollü çalışmalar yapılmasına rağmen, ağız ve diş sağlığı için
probiyotiklerin etkisini içeren denemeler halen başlangıç aşamasındadır. Bu makalede probiyotiklerin diş hekimliği
alanındaki uygulamaları ve potansiyel yararlarının mevcut durumu kısaca özetlenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Probiyotikler; periodontal hastalıklar; diş çürükleri; ağız kokusu.
The Effect of Probiotics on Oral and Dental Health
ABSTRACT
Probiotics are defined as living microorganisms that beneficially influence the health of the host. In general, the main
concept of probiotic therapy has been associated with gastrointestinal system. However, several researches carried out
during the last decade, have also supported the potential effects of probiotics on oral and dental health. Probiotic
treatments can inhibit the pathogens in oral cavity and control the dental caries, periodontal diseases and halitosis. The
general mechanisms underlying probiotic effects are included the competition with the pathogens for the adhesion sites
and nutrient in the oral cavity, inhibition the pathogens by producing antimicrobial components and modulation the host’
immune system. Nowadays, probiotics are preferred by consumers as a natural and adjunctive therapy with reducing
the cost of conventional treatment methods. Despite randomized controlled studies have been conducted in this field,
trials including the effects of probiotics for oral and dental health are still in their cradle. This article briefly outlines the
current status of probiotics with their potential benefits and applications in the field of dentistry.
Keywords: Probiotics; periodontal diseases; dental caries; halitosis.
GİRİŞ
Patojenlerle savaşmak ve hastalıkları önlemek amacıyla sıklıkla tercih edilen yöntem antibiyotik kullanımıdır. Ancak
bazı önemli patojenlerin antibiyotik direnci geliştirmesi ve meydana gelen yaygın antibiyotik direnç tehdidi birçok
antibiyotiğin önemli hastalıklara karşı kullanımını yararsız hale getirmiştir (1). Bununla birlikte, herhangi bir hastalığa
karşı kullanılan antibiyotiğin hedef patojen inhibisyonu dışında diğer yararlı bakterilerin de gelişimini engelleme
potansiyeli vücuttaki mikrobiyal dengeyi olumsuz yönde etkilemekte ve dolayısıyla yeni hastalıkların oluşmasına zemin
hazırlamaktadır. Bundan dolayı hastalıklara karşı antibiyotik kullanımını en aza indirgemek amacıyla yeni ancak
antibiyotik temelli olmayan alternatif yaklaşımların arayışına gidilmiştir. Bu noktada geleneksel antimikrobiyal tedavi
alanında önemli değişiklikler olmuş ve belirli bakterileri antibiyotik kullanılarak ortadan kaldırma yaklaşımı yerini
bakteriyel ekolojinin değiştirilmesine doğru kaydırmıştır. Bunlar arasında en dikkat çeken yaklaşım ise probiyotiklerin
tüketimidir.
Son yıllarda insan ve hayvan beslenmesine destekleyici ajanlar olarak dikkat çeken probiyotikler; belirli miktarlarda
tüketildiği takdirde endojen mikrofloranın özelliklerini geliştirerek konakçı sağlığını olumlu yönde etkileyen canlı
1
Ankara Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Biyoteknoloji Anabilim Dalı.
Correspondence: Fadime KIRAN, e-posta: [email protected]
Geliş Tarihi / Received: 29.01.2015
Kabul Tarihi / Accepted: 20.08.2015
Düzce Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi 2016; 6 (1): 56-62
56
KIRAN ve OSMANAĞAOĞLU
mikroorganizmalar olarak tanımlanmaktadırlar. İnsanlar
probiyotikleri ya da sinbiyotik fonksiyonel gıdaları tıbba
alternatif ya da tamamlayıcı olarak hastalık tedavilerinde
veya genel sağlık koşullarını desteklemek amacıyla
kullanmaktadırlar. Araştırmaların temel alanını ise
gastrointestinal (GI) sistem oluşturmaktadır. Ancak son
yıllarda ağız boşluğu mikrobiyolojisinin ve ekolojisinin
daha iyi anlaşılması ağız ve diş hastalıklarında
kullanılabilecek yeni yaklaşımların tasarlanmasına imkan
sağlamıştır. Bununla beraber, probiyotiklerin ağız ve diş
sağlığı uygulamalarında kullanımına ilişkin çalışmaların
sayısında hızlı bir artış meydana gelmiştir. Özellikle plak
modifikasyonu, ağız kokusunun giderilmesi, anaerobik
bakteri kolonizasyonunun engellenmesi, Candida spp.
enfeksiyonları gibi kronik durumların kontrolü açısından
umut verici sonuçlar elde edilmiştir (2-4).
Diş ve diş eti hastalıkları diyabet, arterioskleroz, kronik
böbrek hastalıkları gibi birçok sistemik hastalık için önemli
bir risk faktörüdür. Tüm vücut sağlığı düşünüldüğünde ağız
sağlığını korumanın ne kadar önemli olduğu tartışmasız bir
gerçektir. Bu derleme çalışmasında, ağız ve diş sağlığı ile
ilişkili hastalıklarla mücadele adına kullanım potansiyeline
sahip olan probiyotikleri içeren çalışmalar özetlenmiştir.
Probiyotikler
Nobel ödüllü Elie Metchnikof (1845-1916) probiyotik
terimini “fermente süt ürünlerinde mevcut olan ve konak
bağırsağında mikrobiyal dengeyi olumlu yönde etkileyen
canlı bakteriler” olarak açıklayan ilk bilim insanıdır (5). O
yıllardan günümüze probiyotiklerin birçok tanımı
yapılmıştır. Yunancada “yaşam için” anlamına gelen
probiyotik, Dünya Sağlık Örgütü/Gıda ve İlaç İdaresinin
(WHO/FAO) raporuna göre “yeterli miktarda tüketildikleri
zaman konak sağlığı üzerinde olumlu etkiler sergileyen
canlı mikroorganizmalar” olarak tanımlanmıştır (6).
Uluslararası Yaşam Bilimleri Enstitüsü (ILSI) ise
probiyotikleri “yeterli miktarlarda tüketildikleri zaman
tüketici sağlığı üzerinde olumlu yararları olan canlı
mikrobiyal gıda bileşenleri” olarak tanımlamıştır (7). Her
iki açıklamada da ortak olan nokta, probiyotiklerin sağlık
üzerinde olumlu etkiler sergileyen canlı mikroorganizmalar
olduğudur. Günümüze kadar birçok mikroorganizma
probiyotik olarak karakterize edilmiştir. En yaygın
kullanılan probiyotik türler arasında ise laktobasil ve
bifidobakteri cinslerine ait suşlar yer almaktadır. Bu bakteri
cinslerine ait üyeler normal insan mikroflorasının bir
parçası olarak kabul edilmektedir. Kültür temelli teknikler
ise bifidobakterilerin ağız boşluğunda yer alan ilk anaerob
bakteri grubu olduğunu göstermektedir (8). Bu bakteri
grubunun anne sütünde baskın flora olarak bulunması ise
bu sonucu desteklemektedir. Gerçekleştirilen mikroflora
çalışmaları da periodontal hastalıklara sahip bireylerdeki
bu grup bakteri tür ve sayısının sağlıklıya göre farklı
olduğunu rapor etmektedir (9). Ağız ve diş sağlığı için
sıklıkla kullanılan oral probiyotikler arasında tükürük
örneklerinden izole edilen Lactobacillus paracasei, Lb.
plantarum, Lb. rhamnosus ve Lb. salivarius gibi türler yer
almaktadır (10).
Günümüze kadar gerçekleştirilen çalışmalar sağlıklı bir
yaşam sürdürmek, vücut direncini arttırmak ve hastalıklarla
mücadele etmek için probiyotik ürün tüketimini
önermektedir (11). Buna bağlı olarak probiyotik özellik
sergileyen yeni mikroorganizmaların tanımlanarak gıda ve
farmasötik ürünlerine dahil edilmesini içeren çalışmalar hız
kazanmıştır. Herhangi bir fermente gıda ürününden ya da
insan mikroflorasından izole edilen bir mikroorganizmanın
probiyotik olarak tanımlanabilmesi için birçok kriterinin
test edilmesi ve etkin özelliklerinin belirlenmesi
gerekmektedir. Probiyotikler, Gıda ve İlaç İdaresi (FDA)
tarafından genellikle güvenilir (GRAS) kabul
edilmektedirler. Ancak potansiyel bir probiyotiğin iyi bir
şekilde karakterize edilmesi, zorlu çevresel koşullarda
stabil olması, hedef dokulara tutunabilmesi, insan tüketimi
için güvenilir olması, yararlı fizyolojik etkilerinin bilimsel
olarak kanıtlanması ve rastgele klinik çalışmalara tabi
tutulmuş olması gerekmektedir (12). İnsan sağlığı açısından
değerlendirildiğinde ise probiyotik bir mikroorganizmanın
patojen ve toksik olmaması ve transfer edilebilir antibiyotik
direnç genleri içermemesi en önemli kriterler arasında yer
almaktadır. Bir mikroorganizmanın oral probiyotik olarak
adlandırılabilmesi için en temel gereksinim ise suşun ağız
boşluğundaki sert ve yumuşak yüzeylere tutunabilmesi ve
kolonize olabilmesidir (11). Bununla beraber oral
mikroflorada genetik stabilitesini koruyabilmesi oldukça
önemlidir. Örneğin, ağız yüzeylerine erken kolonize olan
Streptococcus salivarius suşları oral probiyotikler olarak
mükemmel adaylardır. Bu tür bakteriler sağlıklı bireylerin
dil mikroflorasında sayısal olarak en baskın üyelerdir (13).
Ancak probiyotik etki suşa özgü olup bir türe ait etki tüm
üyelerde mevcut olamamaktadır.
Ağız Boşluğunda Probiyotik Etkinin Muhtemel
Mekanizmaları
Ağız ve diş sağlığını korumak amacıyla probiyotik
uygulamaların geliştirilebilmesi için öncelikli olarak suşun
etki mekanizmasının, muhtemel potansiyel risklerinin ve
hastalıklar üzerindeki fonksiyonlarının belirlenmesi
gerekmektedir. Bu özelliklerin belirlenmesi ise olukça uzun
zaman alan bir süreçtir. İnsan ağız boşluğunda mevcut olan
mikroflorada 700’den fazla tür tespit edilmiştir (14).
Sağlıklı bir insan vücudunda bulunan bu baskın mikrobiyal
flora patojenlerin kolonizasyonunu engellemekte, hücre
yapı ve fonksiyonu ile bağışıklık sistemini ve cevabını
düzenlemektedir (15,16). Üst dişeti ve dişeti çevresi
plakları
kompleks
mikrofloranın
tutunma
interaksiyonlarının olduğu spesifik bölgelerdir (17,18). Dil
uzantısı ise özellikle tükürük mikrobiyal polulasyonu için
önemli bir kaynaktır. Birçok streptokok ise yanak epitel
hücresinde yaşamaktadır (19). Belirli bölgelerde kolonize
olan bu mikrobiyal popülasyon içerisinde muazzam bir
denge söz konusudur. Ancak antibiyotik gibi farmasötik
bileşenlerin tüketilmesi ve çevresel koşullar gibi çeşitli
etkiler sonucunda bu bölgede bulunan yaralı bakterilerin
yok olması mikrobiyal dengenin olumsuz yönde
bozulmasına
neden
olmaktadır.
Yararlı
mikroorganizmaların yerini patojenlerin alması ise birçok
diş ve diş eti hastalığının temelini oluşturmaktadır. Spesifik
oral patojenlerin hedef olduğu diş hastalıkları tedavisinde
probiyotik temelli bir yaklaşımın kullanılması ise, ağız
mikroflorasındaki mevcut doğal dengenin sağlanması ve
Düzce Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi 2016; 6 (1): 56-62
57
KIRAN ve OSMANAĞAOĞLU
konak bağışıklık cevabının düzenlenebilmesi açısından
önemli kabul edilmektedir.
Probiyotik etkiden sorumlu birçok mekanizma mevcut olup
tüm mekanizmalar birbiri ile ilişki içerisindedir (Şekil 1).
Genel olarak probiyotiklerin etki mekanizması intestinal
mikrofloranın normalizasyonu, bağışıklık cevabının
düzenlemesi ve metabolik etkilerden oluşmaktadır. Ağız
boşluğunun GI sistemin ilk parçası olduğu
düşünüldüğünde,
oral
probiyotiklerin
etki
mekanizmalarının da GI sistemde belirtilen mekanizmalar
ile benzerlik göstermesi beklenen bir sonuçtur. Ağız
boşluğunda probiyotiklerin etki mekanizması dental plak
ile etkileşimi temel alan direk etkiler ve indirek etkiler
olmak üzere iki başlık altında değerlendirilmektedir (20).
Bakteri-bakteri
etkileşimini
içeren
direk
etki
mekanizmalarında, biyofilm ve plak oluşumuna etki,
karmaşık ekosistemde yarışmacı rekabet ve besin için
yarışma yer almaktadır. Ağız boşluğunda konak-bakteri
etkileşimini içeren indirek yaklaşımlarda ise, sistemik
bağışıklık sisteminin düzenlenmesi, lokal bağışıklık üzerine
etki, bağışıklık dışı savunma mekanizmalarına etki,
mukozal geçirgenliğin düzenlenmesi ve oral mikrofloranın
oluşumu üzerine seçici baskı yer almaktadır.
Gerçekleştirilen çalışmalarda rapor edilen ilk yaklaşım
patojen gelişimini engelleyen metabolitlerin (organik asit,
hidrojen peroksit, bakteriyosin gibi) üretimi üzerine
odaklanmıştır. Hidrojen peroksit üretimi Fusobacterium
nucleatum proliferasyonunu, laktik asit bakterileri
tarafından üretilen laktik asit ve bakteriyosinler ise diş ve
diş eti hastalıklarına neden olan birçok patojenin gelişimini
engellemektedir (20). Probiyotiklerin diş ve diş eti
plaklarına tutunması ve kolonize olması ise patojenlerle
savaş adına ikinci bir stratejidir. Belirli bölgelere tutunan
probiyotikler patojenlerin hedef bölgelere tutunmalarını
engellemekte, besin ve büyüme faktörleri için yarışmacı bir
ortam oluşturmaktadır. Muhtemel probiyotik etkinliğinde
üçünce temel yaklaşım ise konak bağışıklığının
düzenlenmesidir. Bu etki birçok mekanizmanın birlikte
çalışmasıyla gerçekleşmektedir. Probiyotikler bağışıklığı
düzenleyen Th-1 ve Th-2 (T yardımcı) hücre cevabını
uyarmaktadırlar. İlaveten, dendritik hücre üzerindeki “Toll
benzeri reseptörler” (TLR) yoluyla patojen kaynaklı
inflamasyonu düzenlemektedirler. Belirtilen tüm etki
mekanizmalarına sahip olduğu belirlenen Weissella cibaria
Gram-pozitif, fakültatif anerob bir laktik asit bakterisi olup
insan kaynaklı potansiyel bir probiyotik ajandır. Önemli
ölçüce hidrojen peroksit üreten bu suş, özellikle Grampozitif bakterilere karşı inhibitör etki gösteren bir
bakteriyosin (Weisselisin 110) üretmekte olup F. nucleatum
ile etkili bir şekilde koagre olabilmekte ve epitel hücrelere
ve ağız boşluğunu tutunarak patojen bakterilerin
proliferasyonunu düşürmektedir (21-23).
Diş Çürümelerine Karşı Probiyotiklerin Etkisi
Endüstrileşmiş ülkelerde yetişkinlerin büyük bir bölümünü,
çocukların ise %60-90’ını etkileyen diş çürükleri oldukça
önemli bir problem olarak dikkat çekmektedir. Dünya’da
soğuk algınlığını takiben en sık görülen hastalıkların
başında gelen diş çürümeleri ağrıya, diş kaybına ve çeşitli
enfeksiyonel durumlara neden olabilmekte, en önemlisi
Şekil 1. Ağız ve diş sağlığını etkileyen probiyotiklerin potansiyel mekanizmaları (24).
Düzce Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi 2016; 6 (1): 56-62
58
KIRAN ve OSMANAĞAOĞLU
ölümcül
derecede
tehlikeli
vakalara
temel
oluşturabilmektedir (24,25). Diş minesinde asit
deminerilizasyonu ile karakterize edilen multifaktöriyel bir
hastalık olan diş çürümesi, özellikle mutans grup
streptokoklar gibi asidi tolere edebilen bakterilerin
oluşturduğu bakteriyel biyofilmin çoğalması neticesinde
ağız mikrobiyal populasyon dengesinin değişmesi ile
meydana gelmektedir. Streptococcus mutans diş
çürümelerine neden olan temel bakteri türüdür.
Actinomyces spp., Propionibacterium spp., Veillonella spp.
ve Atopobium spp. gibi mikroorganizmalar ise bu hastalığın
etiyolojisinde oldukça önemli rol oynamaktadır (26). Sohn
ve arkadaşları (27) karbonatlı içeceklerin tüketimi ile
çocuklarda sıklıkla görülen diş çürümeleri arasında bir
bağlantı olduğunu rapor etmişlerdir. Bunun temel nedeni
olarak S. mutans’ın köpüklü içeceklerde bulunan şekeri
fermente edebilmesi ve bunu takiben ağız boşluğunda
canlılığını sürdürebilmesi gösterilmiştir.
Probiyotiklerin diş çürüklerinde etkili olabilmesi için diş
yüzeylerine tutunmaları, diş biyofilmini oluşturan
bakteriyel kaynaklar ile entegre olmaları ve patojen
bakteriler ile rekabete girerek onların gelişimini
engellemeleri gerekmektedir (28). Probiyotikler ve diş
çürükleri ile ilgili çalışmalar henüz başlangıç
aşamasındadır. Ancak birçok klinik çalışma, probiyotik etki
gösteren çeşitli laktobasil ve bifidobakteri suşlarının diş
çürüklerine karşı umut vaad eden sonuçlar verdiğini
göstermektedir. İlk çalışmalar üst diş eti plaklarına tutunan
ve diş çürümesine yol açan bakterilerin gelişmesini
engelleyen bakteriyosin yada bakteriyosin benzeri
metabolit üreten bakteriler üzerine odaklanmıştır. Reuterin
adı verilen bakteriyosin üreticisi Lb. reuteri ATCC 55730
suşunun S. mutans’a karşı inhibitör etkinliği 21-24 yaş
aralığındaki 120 kişide analiz edilmiştir. Faklı grupların
oluşturulduğu çalışmada birinci gruba, üç hafta boyunca
her gün 200 ml bakteri içeren su direk olarak, ikinci gruba
pipetle verilmiştir. 3. gruba ise tablet formunda uygulama
yapılmıştır. Özellikle bakterinin pipetle ve tablet olarak
uygulandığı gruplarda S. mutans seviyesinin istatistiksel
olarak anlamlı bir şekilde azaldığı rapor edilmiştir (29).
Diğer bir çalışmada Bifidobacterium spp.’yi içeren
yoğurdun tükrükdeki S. mutans sayısında azalmaya neden
olduğunu, laktobasil sayısında ise herhangi bir değişiklik
oluşturmadığını bildirilmiştir (30). Ticari olarak sıklıkla
kullanılan ve birçok probiyotik özelliği analiz edilmiş olan
Lb. rhamnosus LGG suşu ile üretilen süt ürünlerini
kullanan yetişkinlerde gerçekleştirilen bir çalışmada ise S.
mutans sayısında azalma tespit edilmiştir. Bu suşun diş
çürümelerine karşı özellikle çocuklarda koruma sağlandığı
rapor edilmiştir (31).
Periodontal Hastalıklara Karşı Probiyotiklerin Etkisi
Periodontal hastalıklar (diş eti hastalıkları); serbest diş
etinde sınırlı inflamasyon ile karakterize edilen gingivitis
(diş eti iltihabı), ve alveolar kemik dahil tüm dişlerin destek
dokularını etkileyen ilerleyici ve oldukça yıkıcı bir hastalık
olan periodontitis olmak üzere iki grup altında
incelenmektedir (25). Hastalığın başlangıç aşaması plak
oluşumudur. Probiyotikler indirek yoldan periodontal
hastalıklara karşı koruma sağlamaktadır. Potansiyel suşlar
tükürük pH’sını düşürerek ve plak mineralizasyonu için
gerekli olan serbest elektronları kullanan antioksidanları
üreterek plak oluşumunu engellemektedir (32). Periodontal
hastalık sırasında oluşan ana hasar subgingival (diş eti altı)
biyofilmlerin oluşmasını takiben artış gösteren Gramnegatif, kültüre edilemeyen birçok proteolitik ve zorunlu
anerob patojen bakterinin konak üzerindeki tepkisi ile
ortaya çıkmaktadır. Porphyromonas gingivalis, Treponema
denticola, Tannerella forsythia ve Aggregatibacter
actinomycetemcomitans türleri periodontitis ile ilişkili
patojenik ajanlardır (33).
Son yıllarda periodontal hastalıkların tedavisinde
probiyotiklerin kullanıldığı klinik çalışmalarda oldukça
umut vaad eden sonuçlar elde edilmiştir. Streptococcus
sanguinis, S. salivarius ve S. mitis gibi bazı yararlı
bakterilerin subgingival bölgede uygulamaları periodontal
patojenlerin kolonizasyonunu engellemiş, inflamasyonu
azaltmış ve kemik yoğunluğunu geliştirmiştir (2). KollKlais ve arkadaşları (34) Lb. gasseri suşunun A.
actinomycetemcomitans, P. gingivalis ve P. intermedia
suşlarını inhibe ettiğini ve bu şekilde kolonizasyonlarının
engellenerek hastalığın iyileştirildiğini rapor etmişlerdir.
Lactobacillus casei tarafından üretilen bir bakteriyosin ise
P. gingivalis gelişimini tamamen engellemiştir. Suş
tarafından üretilen bakteriyosinin saflaştırılarak yeni bir
kemoterapötik ajan olarak kullanılabileceği belirtilmiştir
(35). Lactobacillus reuteri ise dişeti kanamalarında
azalmaya neden olmuş ve diş eti sağlığında önemli oranda
başarı sağlamıştır (36). Lactobacillus brevis CD2 suşunun
kullanımı ise tükrükteki kollojenaz aktivitesinin ve bazı
inflamatuvar markörlerin azalmasına neden olmuştur (37).
Farklı bir çalışmada ise probiyotik Lb. reuteri ATCC 55730
ve ATCC 5289 suşlarını içeren sakız iki hafta boyunca her
yemekten sonra diş fırçalamasını takiben insanlarda
kullanılmıştır. Bu şekilde temiz yüzeye daha kolay bakteri
tutunması sağlanmış ve sonuç olarak proinflamatuvar
sitokinlerin seviyesinde ve plak oluşumunda azalma tespit
edilmiştir (38). Günde üç adet olmak üzere sekiz hafta
boyunca Lb. salivarius WB21 suşunu içeren tabletlerin
kullanımı ise özellikle sigara içen bireyler gibi yüksek risk
grubuna dahil olan hastalarda hem plaklardaki periodontal
patojen sayısını hem de diş eti cebi derinliğini azaltmıştır
(39,40).
Ağız Kokusuna (Halitosis) Karşı Probiyotiklerin Etkisi
Dünya nüfusunun 1/3’ünde sıklıkla rastlanılan bir durum
olan ağız kokusu kişisel ilişkiler yanı sıra genel iletişimi de
olumsuz yönde etkileyebilen bir sorundur. Ancak insanlar,
hoş olmayan bir durum olmasına rağmen ağız kokusu
problemini diş hekimlerine gidilecek kadar önemli
görmemektedir. Ağız kokusu tam olarak bir hastalık olarak
nitelendirilmese de periodontitis gibi bazı ağız
hastalıklarına zemin hazırlayan önemli bir unsur
olabilmektedir. Ağız kokususun temelini gıdaların tüketimi
de dahil olmak üzere, metabolik bozukluklar ve solunum
yolu enfeksiyonları gibi birçok neden oluşturabilmektedir.
Ancak asıl neden, ağız boşluğundaki kommensal
mikrofloranın
dengesinin
bozulması
ile
ilişkilendirilmektedir. Mikrobiyal denge çeşitli nedenler ile
bozulduğunda patojenlerin gelişimi kaçınılmaz olmaktadır.
Düzce Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi 2016; 6 (1): 56-62
59
KIRAN ve OSMANAĞAOĞLU
Gıdalarla alınan veya tükürükte bulunan proteinlerin F.
nucleatum, P. gingivalis, Prevotella intermedia ve T.
denticola gibi peritoneal anerobik patojenlerin etkisi ile
parçalanması neticesinde hidrojen sülfür ve metil
merkaptan gibi uçucu sülfür bileşenlerinin meydana
gelmesi ise ağız kokusunun oluşmasına neden olmaktadır
(41). Birçok klinik ve laboratuvar çalışması ağız kokusunun
engellenmesinde probiyotiklerin potansiyel kullanımının
yarar sağladığını göstermektedir. Fusobacterium
nucleatum’un diğer patojenler ile ko-agregasyonu ağız
boşluğu içinde sülfür üretimine önemli bir katkı
sağlamaktadır. Probiyotik olarak tanımlanan W. cibaria ise
F. nucleatum suşunun gelişimini hidrojen peroksit üreterek
inhibe etmekte ve sülfür bileşenlerinin üretimini
engelleyerek ağız kokusunu ortadan kaldırmaktadır (22).
Bununla beraber, Lb. acidophilus ve Lb. casei gibi laktik
asit bakterilerinin üretmiş olduğu laktik asitin ve S.
salivarius K12 suşunun üretmiş olduğu bakteriyosinin
sülfür üreten bakterilerin gelişimini engelleyerek ağız
kokusuna karşı çözüm ürettiğini gösteren çalışmalar
mevcuttur (42-44).
Probiyotiklerin Ağız Boşluğundaki Mayalar Üzerine
Etkisi
Candida albicans ağız boşluğunda en sık rastlanılan
enfeksiyon ajanlardan birisidir. Maya enfeksiyonlarının
sıklığı özellikle ileri yaşlarda ve bağışıklığın düşük olduğu
koşullar altında oldukça yüksektir. Elahi ve arkadaşları (4)
in vivo fare modelinde gerçekleştirdikleri çalışmalarında
Lb. acidophilus ve Lb. fermentum suşlarını kullanmışlar ve
bu bakterilerin ağız boşluğunda kolonizasyonunu takiben
C. albicans sayısında hızlı bir düşüşe neden olduklarını
belirtmişlerdir. Probiyotiklerin sürekli tüketimi ise ağız
boşluğundaki maya sayısını tespit edilemeyen seviyelere
düşürmüştür. Lactobacillus rhamnosus LGG ve P.
freudenreichii suşunu içeren peynirin 16 hafta boyunca
tüketimi ise C. albicans enfeksiyon riskini azaltmış, ancak
mukozal lezyonlarda değişikliğe sebep olmamıştır (45).
Ağız ve Diş Sağlığı için Tasarlanan Probiyotik Ürünler
Probiyotik ürün; içerisinde konakçı sağlığı üzerine olumlu
etkileri olan mikroorganizmaları içeren veya çeşitli
bileşenler ile desteklenerek sinbiyotik olarak üretilen
fonksiyonel gıda, kapsül veya tablet şeklindeki diyet
destekleyicilerdir. Bu tablet veya kapsüller, hastalıkların
tedavisinde ilaç yerine kesinlikle kullanılmamakta, sadece
sağlık destekleyici ürünler olarak tüketiciye alternatif
olarak önerilmektedir. Yeni izole edilen probiyotik suşların
ağız ve diş hastalıkları tedavisinde veya önlenmesinde
umut vaad eden bir ürün olarak Dünya pazarına
sunulabilmeleri için uzun vadeli klinik araştırmalara ihtiyaç
vardır. Ağız sağlığı ve devamlılığı amacıyla kullanılacak
olan probiyotiklerin etkinliğinin ve güvenliğinin bilimsel
olarak kanıtlanmış olması, kullanım şekli ve dozu, özellikle
hangi hasta ve yaş grubu için kullanılacağının
kesinleştirilmiş olması gerekmektedir (11).
Son zamanlarda oral probiyotikleri içeren pastil, tablet,
sakız, kapsül, gargara ve diş macunu ürünlerinin
marketlerde yerini alması ile ağız ve diş sağlığını hedef alan
probiyotik çalışmalar hız kazanmıştır. Ağız epitel yüzeyine
tutunan S. pyogenes suşuna karşı etkili salivarisin
bakteriyosinini üreten S. salivarius K12 suşu ağız kokusunu
engellemek amacıyla gargaralara ilave edilmiş ticari bir
probiyotik olarak tanımlanmaktadır. Üç farklı oral
streptokuku içeren ve ProBiora3® olarak adlandırılan
probiyotik gargaranın diş çürükleri ve periodontitis ile
ilişkili bakterilerin sayısında azalmaya neden olduğu
belirtilmiştir (46). EvoraPlus ise Amerika Birleşik
Develteleri’nde ağız ve diş sağlığı için spesifik olarak
üretilen ve gargarada bulunan suşları içeren ilk probiyotik
tablet üründür. Tabletin düzenli günlük kullanımının diş eti
ve diş sağlığını olumlu yönde etkilediği, diş beyazlamasına
katkıda bulunduğu ve doğal ferah bir nefes sağladığı
belirtilmiştir (47). GUM® Periobalance® ise plak
oluşumunu engellemek için nane pastili olarak piyasaya
sunulan bir diğer probiyotik üründür. Klinik çalışmalar 28
günlük düzenli kullanımın plak oluşumunu %41 oranında
düşürdüğünü rapor etmiştir (48). Kanada’da marketlerde
bulunan ve BLIS K12 olarak adlandırılan sakız ise ağız ve
diş sağlığı için tasarlanmış bir başka probiyotik üründür.
Patojen gelişimini engelleme özelliğine sahip bu probiyotik
ürünün ağız kokusundan üst solunum yolu hastalıklarına
kadar birçok soruna faydalı olduğu belirtilmektedir (49).
PerioBiotic™ ise Lactobacillus paracasei suşu ile birlikte
ksilitol ve kalsiyum gliserofosfatı içeren bir diş macunudur.
Ağız ve diş sağlığını geliştirmek amacıyla üretilen bu
ürünün düzenli kullanıldığı takdirde S. mutans sayısında
azalmalara neden olduğu belirtilmiştir. Gerçekleştirilen bir
çalışma ortodontik hastalardaki plaklarda bulunan S.
mutans sayısının, diş macununun günde iki kez düzenli
kullanımını takiben ciddi oranda düştüğünü rapor
etmektedir (50). Ülkemizde ağız ve diş hastalıklarına
yönelik olarak Türkiye’de üretilen Bakanlık onaylı
herhangi bir ürün henüz bulunmamaktadır. Ancak
yurtdışından ithal edilen ve onay almış ürünleri piyasada
bulmak mümkündür. Belirtilen ürünlerin internet satışları
da mevcuttur.
SONUÇ
Değişen beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı her yaştan
insanın ağız ve diş sağlığının olumsuz yönde etkilenmesine
neden olmaktadır. Son yıllarda geleneksel hastalık yönetim
stratejileri ile artan küresel sorunlar, sağlık sorunları ile
başa çıkmak için yeni alternatiflerin keşfine olan ilgiyi
arttırmıştır. Bunun temelinde ise sağlık problemlerine karşı
kullanılabilecek ucuz, doğal ve kolay elde edilebilir
ajanlara olan talebin artışı yer almaktadır. Nono-askerler
olarak da ifade edilen probiyotiklerin dahil olduğu
fonksiyonel ürünlerin tüketimi ise sağlıklı yaşam tarzını
teşvik ederek dünya genelinde pek çok insanı etkileyen ağız
ve diş hastalıklarının patojenitesini önemli ölçüde
geciktirebilmekte, hatta durdurabilmektedir. Sonuç olarak,
ağız bakım uygulamalarında probiyotik kullanımı hızla
talep gören bir alan haline gelmiştir. Mevcut probiyotik
suşların ağız ve diş sağlığı yararına kullanımına yönelik
artan kanıtlar mevcuttur. Bundan sonraki çalışmalar etkili
yeni probiyotiklerin keşfi ve yararları üzerine olacaktır.
Düzce Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi 2016; 6 (1): 56-62
60
KIRAN ve OSMANAĞAOĞLU
KAYNAKLAR
1. Nathan C, Cars O. Antibiotic resistance-Ploblems,
Progress and Prospects. N Engl J Med. 2014; 371(19):
1761-3.
2. Teughels W, Newman MG, Coucke W, Haffajee AD,
van der Mei HC, Haake SK, et al. Guiding periodontal
pocket recolonization: a proof of concept. J Dent Res.
2007; 86(11): 1078-82.
3. Iwamoto T, Suzuki N, Tanabe K, Takeshita T, Hirofuji
T. Effects of probiotic Lactobacillus salivarius WB21
on halitosis and oral health: an open-label pilot trial.
Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod.
2010; 110(2): 201-8.
4. Elahi S, Pang G, Clancy A, Clancy R. Enhanced
clearance of Candida albicans from the oral cavities of
mice following oral administration of Lactobacillus
acidophilus. Clin Exp Immunol. 2005; 141(1): 29-36.
5. Metchnikoff E, editor. The prolongation of life.
Optimistic studies. London: William Heinemann; 1907.
6. Food and Health Agricultural Organization of the
United Nations and World Health Organization.
Guidelines for the evaluation of probiotics in food.
London Ontario, Canada: United Nations; 2002.
7. Ashwell M, editor. Concept of Functional Foods. ILSI
Europe Concise Monograph Series. Brussels:
International Life Sciences Institute; 2002.
8. Rotimi VO, Duerden BI. The development of the
bacterial flora in normal neonates. J Med Microbiol.
1981; 14(1): 51-62.
9. Hojo K, Mizoguchi C, Taketomo N, Ohshima T, Gomi
K, Arai T, et al. Distribution of salivary Lactobacillus
and Bifidobacterium species in periodontal health and
disease. Biosci Biotechnol Biochem. 2007; 71(1): 1527.
10. Ahrne S, Nobaek S, Jeppsson B, Adlerberth I, Wold AE,
Molin G. The normal Lactobacillus flora of healthy
human rectal and oral mucosa. J Appl Microbiol. 1998;
85(1): 88-94.
11. Pradeep K, Kuttappa MA, Prasana KR. Probiotics and
oral health: an update. SADJ. 2014; 69(1): 20-4.
12. Hamilton-Miller JMT, Gibson GR, Bruck W. Some
insights into the derivation and early uses of the word
‘probiotic’. Br J Nutr. 2003; 90(4): 845.
13. Meurman JH, Antila H, Salminen S. Recovery of
Lactobacillus strain GG (ATCC 53103) from saliva of
healthy volunteers after consumption of yoghurt
prepared with the bacterium. Microb Ecol Health Dis
1994; 7(6): 295-8.
14. Kazor CE, Mitchell PM, Lee AM, Stokes LN, Loesche
WJ, Dewhirst FE, et al. Diversity of bacterial
populations on the tongue dorsa of patients with
halitosis and healthy patients. J Clin Microbiol. 2003;
41(2): 558-63.
15. Hasegawa Y, Mans JJ, Mao S, Lopez MC, Baker HV,
Handfield M, et al. Gingival epithelial cell
transcriptional responses to commensal and
opportunistic oral microbial species. Infect Immun.
2007; 75(5): 2540-7.
16. Cosseau C, Devine DA, Dullaghan E, Dullaghan E,
Gardy JL, Chikatmarla A, et al. The commensal
Streptococcus salivarius down-regulates immune
responses of human epithelial cells and promotes hostmicrobe homeostasis. Infect Immun. 2008; 76(9):
4163-75.
17. Socransky SS, Haffajee AD. Periodontal microbial
ecology. Periodontol 2000. 2005; 38(1): 135-87.
18. Kolenbrander PE, Palmer RJ, Rickard AH, Jakubovics
NS, Chalmers NI, Diaz PI. Bacterial interactions and
successions during plaque development. Periodontol
2000. 2006; 42(1): 47-79.
19. Rudney JD, Chen R, Sedgewick GJ. Actinobacillus
actinomycetemcomitans, Porphyromonas gingivalis,
and Tannerella forsythensis are components of a
polymicrobial intracellular flora within human buccal
cells. J Dent Res. 2005; 84(1): 59-63.
20. Meurman JH. Probiotics: do they have a role in oral
medicine and dentistry? Eur J Oral Sci. 2005; 113(3):
188-96.
21. Björkroth KJ, Schillinger U, Geisen R, Weiss N, Hoste
B, Holzapfel WH, et al. Taxonomic study of Weissella
confusa and description of Weissella cibaria sp. nov.,
detected in food and clinical samples. Int J Syst Evol
Microbiol. 2002; 52(1): 141-8.
22. Kang MS, Kim BG, Chung J, Lee HC, Oh JS.
Inhibitory effect of Weissella cibaria isolates on the
production of volatile sulphur compounds. J Clin
Periodontol. 2006; 33(3): 226-32.
23. Srionnual S, Yanagida F, Lin LH, Hsiao KN, Chen YS.
Weissellicin 110, a newly discovered bacteriocin from
Weissella cibaria 110, isolated from plaa-som, a
fermented fish product from Thailand. Appl Environ
Microbiol. 2007; 73(7): 2247-50.
24. Haukiojaa A. Probiotics and Oral Health. Eur J Dent.
2010; 4(3): 348-55.
25. Barlow J. The use of probiotics for oral health. In:
Barlow J. The Clinical Use of Probiotics. United
Kingdom: Probiotics International; 2010.
26. Selwitz RH, Ismail AI, Pitts NB. Dental Caries. Lancet.
2007; 369(9555): 51-9.
27. Sohn W, Burt BA, Sowers MR. Carbonated soft drinks
and dental caries in the primary dentition. J Dent Res.
2006; 85(3): 262-6.
28. Bonifait L, Chandad F, Grenier D. Probiotics for Oral
Health: Myth or reality? JCDA. 2009; 75(8): 555-90.
29. Caglar E, Cildir SK, Ergeneli S, Sandalli N, Twetman
S. Salivary mutans streptococci and lactobacilli levels
after ingestion of the probiotic bacterium Lactobacillus
reuteri ATCC 55730 by straws or tablets. Acta Odontol
Scand. 2006; 64(5): 314-18.
30. Caglar E, Sandalli N, Twetman S, Kavaloglu S,
Ergeneli S, Selvi S. Effect of youghurt with
Bifidobacterium DN-173010 on salivary mutans
streptococci and lactobacilli in young adults. Acta
Odont Scand. 2005; 63(6): 317-20.
31. Ahola AJ, Yli-Knuuttila H, Suomalainen T, Poussa T,
Ahlstrom A, Meurman JH, et al. Short-term
consumption of probiotic-containing cheese and its
effect on dental caries risk factors. Arch Oral Biol.
2002; 47(11): 799-804.
32. Jain P and Sharma P. Probiotics and Their Efficacy in
Düzce Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi 2016; 6 (1): 56-62
61
KIRAN ve OSMANAĞAOĞLU
Improving Oral Health: A Review. J Appl Pharma Scie.
2012; 2(11): 151-63.
33. Houle MA, Grenier D. Maladies parodontales:
connaissances actuelles. Current concepts in
periodontal diseases. Medecine et maladies
infectieuses. 2003; 33(7): 331-40.
34. Koll-Klais P, Mandar R, Leibur E, Marcotte H,
Hammarstrom L, Mikelsaar M. Oral lactobacilli in
chronic periodontitis and periodontal health: species
composition and antimicrobial activity. Oral Microbiol
Immunol. 2005; 20(6): 354-61
35. Pangsomboon K, Kaewnopparat S, Pitakpornpreecha T,
Srichana T. Antibacterial activity of a bacteriocin from
Lactobacillus paracasei HL32 against Porphyromonas
gingivalis. Arch Oral Biol. 2006; 51(9): 784-93.
36. Krasse P, Carlsson B, Dahl C, Paulsson A, Nilsson A,
Sinkiewicz G. Decreased gum bleeding and reduced
gingivitis by the probiotic Lactobacillus reuteri. Swed
Dent J. 2006; 30(2): 55-60.
37. Della Riccia DN, Bizzini F, Perilli MG, Polimeni A,
Trinchieri V, Amicosante G, et al. Anti-inflammatory
effects of Lactobacillus brevis (CD2) on periodontal
disease. Oral Dis. 2007; 13(4): 376-85.
38. Twetman S, Derawi B, Keller M, Ekstrand K, YucelLindberg T, Stecksen-Blicks C. Short-term effect of
chewing gums containing probiotic Lactobacillus
reuteri on the levels of inflammatory mediators in
gingival crevicular fluid. Acta Odontol Scand. 2009;
67(1): 19-24.
39. Shimauchi H, Mayanagi G, Nakaya S, Minamibuchi M,
Ito Y, Yamaki K, et al. Improvement of periodontal
condition by probiotics with Lactobacillus salivarius
WB21: a randomized, double-blind, placebo-controlled
study. J Clin Periodontol. 2008; 35(10): 897-905.
40. Mayanagi G, Kimura M, Nakaya S, Hirata H, Sakamoto
M, Benno Y, et al. Probiotic effects of orally
administered Lactobacillus salivarius WB21containing tablets on periodontopathic bacteria: a
double-blinded, placebo-controlled, randomized
clinical trial. J Clin Periodontol. 2009; 36(6): 506-13.
41. Scully C, Greenman J. Halitosis (breath odor).
Periodontol 2000. 2008; 48(1): 66-75.
42. Persson S, Edlund MB, Claesson R, Carlsson J. The
formation of hydrogen-sulfide and methyl mercaptan
by oral bacteria. Oral Microbiol Immunol. 1990; 5(4):
195-201.
43. Shimazaki Y, Shirota T, Uchida K, Yonemoto K,
Kiyohara Y, Iida M, et al. Intake of dairy product and
periodontal diseases: The hisayama study. J
Periodontol. 2008; 79(1): 131-7.
44. Burton JP, Chilcott CN, Moore CJ, Speiser G, Tagg JR.
A preliminary study of the effect of probiotic
Streptococcus salivarius K12 on oral malodour
parameters. J Appl Microbiol. 2006; 100(4): 754-64.
45. Hatakka K, Ahola AJ, Yli-Knuuttila H, Richardson M,
Poussa T, Meurman JH, et al. Probiotics reduce the
prevalence of oral candida in the elderly-a randomized
controlled trial. J Dent Res. 2007; 86(2): 125-30.
46. Zahradnik RT, Magnusson I, Walker C, McDonell E,
Hillman CH, Hillman JD. Preliminary assessment of
safety and effectiveness in humans of ProBiora3, a
probiotic mouthwash. J Appl Microbiol. 2009; 107(2):
682-90.
47. Zahradnik RT. Tampa FL, Oragenics Incs.: EvoraPro by
Oragenics. [Updated: 2011 Jan; Cited: 2014 Nov 27].
Available from: http://www.evorapro.com/Downloads/
inside_dentistry_-_tech_profile_jan_11.pdf.
48. Thomas J. Chicago, IL: GUM® PerioBalance® A
Breakthrough in Oral Health Care. [Cited: 2014 Dec
14]. Available from: http://www.periobalance.com/
about-gum-periobalance.aspx.
49. Tagg J. Canada: Probiotic gum with BLIS-K12. [Cited:
2014 Dec 9]. Available from: http://culturedcare.com/.
50. Jose JE, Padmanabhan S, Chitharanjan AB. Systemic
consumption of probiotic curd and use of probiotic
toothpaste to reduce Streptococcus mutans in plaque
around orthodontic brackets. Am J Orthod Dentofacial
Orthop. 2013; 144(1): 67-72.
Düzce Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi 2016; 6 (1): 56-62
62

Benzer belgeler