sohbe? okumak için

Transkript

sohbe? okumak için
TÜRKTED
Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği
[email protected] | www.turkted.org.tr
Sayı 15 | Aralık 2015
TOHUMCULUK SEKTÖRÜNÜN
UMUDU 2016 YILINDA
MAKALE
RÖPORTAJ
AHDE VEFA
YENİ BİTKİ ISLAHI
TEKNİKLERİ VE
BEKLENTİLER
KÜRESELLEŞME
İÇİN DÜNYAYA
ENTEGRASYON
GEREKLİ
TOHUMCULUK
SEKTÖRÜ
DR. MEHMET
UYANIK’I
UNUTMAYACAK
Sunuş
Değerli Tohum okurları;
Ülkemizin tarımsal üretim
potansiyelinin daha iyi kullanılmasını
sağlayacak ve bu doğrultuda
tohumculuk sektörümüzün
gelişimini hızlandıracak olan
etmenlerin başında hiç kuşkusuz
sertifikalı tohumluk kullanımı geliyor.
Tescilli, kayıtlı, sertifikalı, yüksek
vasıflı ve iyi işlenmiş tohumlukların
kullanımının her geçen gün
ülkemizde yaygınlaşıyor olması,
ülke tarımının gelişimine yaptığımız
önemli katkıdan dolayı biz tohum
sanayicilerini daima onurlandırıyor.
Bazı bitki türlerinde sertifikalı tohum
kullanımı oldukça yüksek oranlara
ulaşmış durumda. Çiftçilerimiz ve
tarım sektörü sertifikalı tohumun
önemini ve kendilerine sağladığı
avantajları çok daha fazla hissediyor.
Ekerken ne hasat edeceğini ve
bitki yönetimi adına neler yapması
gerektiğini çiftçinin önceden
bilebiliyor olması son derece
önemli. Tohumculuk sektörümüzün
son yıllarda gerçekleştirdiği Ar-Ge
çalışmaları sonucunda geliştirdiği
yeni çeşitler sayesinde bitkisel
üretimde önemli verim ve kalite
artışları meydana geldi. Bu da Türk
çiftçisinin kazanç hanesinde artış
sağladı. Önemli olan ne ektiğimizi
bilerek, buna göre bitkiyi yönetmek.
Ayrıca, sertifikalı, ambalajlı ve
tohumu koruyucu tüm ilaçlamaları
yapılmış tohumun çiftçi tarafından
alınıp ekilmesi ilk başlangıçtaki
pek çok riski de ortadan kaldırıyor.
Son yıllarda Türkiye’de verimliliğin
artması da bunun en önemli
göstergesi olarak gözüküyor. Her
ne kadar bazı bitki türlerinde ve
bazı bölgelerde hava şartlarının
da etkisiyle verim açısından
dalgalanmalar olsa da, iyi yolda
olduğumuz belirtilebilir. Hala bazı
bitki türlerinde kat edecek çok
yolumuz olduğu da bir gerçektir.
2015 yılı tohumculuk sektörü
açısından genel olarak olumlu
olmakla birlikte, mevzuat
değişiklikleri en önemli
zorluklardandı.
2015 yılında pek çok bitki türü
çiftçiye çok büyük gelir artışları
sağlamamış olsa da, tatminkâr
seviyede kalmayı başardı.
Ülkemiz ağırlıklı olarak mısır ve
ayçiçeği olmak üzere bazı bitki
türlerinde üretim üssü olmaya
başladı. Birçok yerli ve çok uluslu
tohum şirketi ülkemizde yatırımlarını
arttırdı ve sektörde önemli bir
altyapı oluştu. Bu yatırımların
karşılığında da Türkiye bazı bitki
türlerinde ciddi tohum ihracatçısı
konumuna gelmeyi başardı.
Türkiye’de tarım sektörünün en
önemli sorunlarından birisi küçük
arazi yapısı. Bu konu önemli
bir sorun olarak gözükmekle
birlikte, aynı zamanda çiftçinin
küçük arazilerden en yüksek
verimliliği oluşturması ve yüksek
katma değer sağlama ihtiyacını
da beraberinde getiriyor. Bu
da Türkiye’de küçük arazilerde
çiftçilerin tohumculuk konusunda
daha bilinçli ve firmaların
ihtiyaçlarını en iyi şekilde yerine
getirmek için çaba sarf etmelerine
imkân sağlıyor.
Tohumluk üretiminde çiftçiler
arasındaki rekabet de tohum
kalitesinin artmasına yardımcı olan
temel unsurların başında geliyor.
Türkiye tarımı 2016 yılına
hazırlanırken oldukça büyük
çaba sarf ettiği bir gerçek. Ayrıca,
dünyadaki ekonomik zorlukların
ülkemizi de olumsuz etkilediği
alanlar mevcut. Ancak tüm bu
olumsuzluklarla baş edebilmemiz
ve yeni yıla umutla bakabilmemiz
için de pek çok olumlu gösterge
bulunuyor.
2016 yılının Türkiye tarımı için yeni
umutlar oluşturması dileğiyle.
Birçok yerli ve
çok uluslu tohum
şirketi ülkemizde
yatırımlarını arttırdı
ve sektörde önemli
bir altyapı oluştu.
Bu yatırımların
karşılığında da
Türkiye bazı bitki
türlerinde ciddi
tohum ihracatçısı
konumuna gelmeyi
başardı.
Ersin Arısoy
TÜRKTED Yönetim Kurulu Üyesi
Tohum
Aralık 2015
3
İçindekiler
6
GÜNDEM
TOHUMCULUK SEKTÖRÜNÜN
UMUDU 2016 YILINDA
6
12
Türkiye tohumculuk sektörünün önde gelen firmaları
Tohum dergisi okurları için 2015 yılını değerlendiriyor ve
2016’ya dair beklentilerini paylaşıyor.
12
R Ö P O RTA J
KÜRESELLEŞME İÇİN DÜNYAYA
ENTEGRASYON GEREKLİ
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Strateji Geliştirme
Başkan Vekili Dr. Nevzat Birişik, Başkanlığın faaliyetlerini ve
tohumculuk sektörüne dair düşüncelerini paylaşıyor.
18
R Ö P O RTA J
SEKTÖRÜN İLACI ULUSLARARASI NORMLAR
Fide Üreticileri Alt Birliği (FİDEBİRLİK) Yönetim Kurulu
Başkanı Mümin Şahin, Türkiye fide sektörüyle ilgili
değerlendirmelerini Tohum dergisi okurlarıyla paylaşıyor.
22
MAKALE
YENİ BİTKİ ISLAHI TEKNİKLERİ
VE BEKLENTİLER
18
Yeni bitki ıslahı teknikleri kullanılarak geliştirilen ilk ticari
bitki olan herbisite dayanıklı kolza, 2016 yılında Kanada’da
ekilmeye başlayacak.
24
A H D E V E FA
TOHUMCULUK SEKTÖRÜ
DR. MEHMET UYANIK’I UNUTMAYACAK
Uzun yıllar aldığı çeşitli görevlerle tohumculuk sektörüne
büyük katkılar sağlayan Dr. Mehmet Uyanık ne yazık ki 23
Ekim günü aramızdan ayrıldı.
26
A H D E V E FA
VİZYONER BAKIŞ
SÜRDÜREBİLİR TARIMIN BEKÇİSİ ICARDA
Kıraç Alanlar Uluslararası Tarımsal Araştırma Merkezi
(International Center for Agricultural Research in the Dry
Areas - ICARDA) dünya tarımının en büyük problemlerinden
olan kuraklığa karşı yürüttüğü çalışmalarla, tarımı yeni
teknolojiler ve tekniklerle daha ileriye taşımayı hedefliyor.
30
4
26
HER ŞEYİN BAŞI TOHUM
Tohumculuk sektörüne büyük katkılarda bulunan Bilkent
Üniversitesi Bankacılık ve Finans Bölüm Başkanı Dr. Nazmi
Demir, sektöre dair görüşlerini Tohum dergisi okurlarıyla
paylaştı.
28
24
ÜYE HABERLERİ
TÜRKTED ÜYESİ FİRMALARIN
GÜNCEL HABERLERİ
Aralık 2015
Tohum
İmtiyaz Sahibi Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği
Sahibi Dr. Mete Kömeağaç / TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı
Yazı İşleri Müdürü Dr. A. Müfit Engiz / TÜRKTED Genel Sekreteri
Editör İpek Neşe Arslan Yayına Hazırlayan Tematik Medya Yayıncılık
ve Ajans Hz.Ltd Şti. [email protected] - www.tematik.com.tr
Baskı Tarihi Aralık 2015
İletişim
Güvenlik Cad. Güvenlik Apt. No:7/1 06540 Aşağı Ayrancı ANKARA
[email protected] Tel (0 312) 419 00 32 Fax (0 312) 419 00 32
Baskı Uniprint Basım Sanayi ve Tic. A.Ş. Adres Ömerli Mah. Hadımköy İstanbul Cad No:159 Hadımköy Arnavutköy 34555 İstanbul / TÜRKİYE
Tel (0 212) 798 28 40 Yayın Türü Yerel Süreli Yayın
Tohum dergisi Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği tarafından
T.C. yasalarına uygun olarak 3 ayda bir yayınlanmaktadır. Dergide yer alan
yazı, fotoğraf, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzin almaksızın,
kaynak göstererek dahi yayınlanamaz, basılamaz, çoğaltılamaz.
KISA KISA
“TİGEM HATIRALARI”
Kitabı Çıktı
TÜRKTED Yönetim Kurulu Karacabey’de ve
Antalya’da Toplandı
Derneğimizin önceki Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılarından Fahri Harmanşah’ın
TİGEM’de görev yaptığı yıllarda yaşadığı,
şahit olduğu pek çok hatıratın yer aldığı
“TİGEM HATIRALARI - Duyduklarım, Gördüklerim, Yaşadıklarım” kitabı TİGEM tarafından bastırılıp tarım sektörü mensuplarına
dağıtılmaya başlandı. Tarım sektörümüzün
nereden nereye geldiği, bizzat bu tecrübeleri
yaşayan bir sektör duayeni tarafından çok
veciz ve akıcı bir üslûpla, adeta bir edebî
eser kıvamında okurlara sunuluyor.
TÜRKTED Yönetim Kurulu üyeleri 04 Eylül 2015’de Akdeniz Tohum San. Tic. Ltd.
Şti.’nin ev sahipliğinde Şirket’in Bursa/Karacabey’de bulunan tesislerinde toplandı.
“Bitki Çeşitlerinin Kayıt Altına Alınması Yönetmeliği Taslağı” toplantının en önemli
gündem maddesini oluşturdu. Derneğimiz üyelerinin talepleri de kapsamlı şekilde
değerlendirildi ve bu talepler resmi olarak BÜGEM’e bildirildi.
TÜRKTED Yönetim Kurulu, 03 Kasım 2015’deki toplantısı için Syngenta Tarım
Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin konuğu oldu. Şirketin Antalya’daki Akdeniz Bölge Müdürlüğü toplantı salonunda gerçekleştirilen toplantıda, hem yukarıda söz edilen “Kayıt
Yönetmeliği” hem de 2016 yılı Tohumluk İthalat ve İhracat Uygulama Genelgeleri
konusunda Derneğin görüşleri kapsamlı şekilde tartışıldı. Ayrıca, Eylül ve Ekim aylarında sektörümüzde gerçekleşen ve TÜRKTED’in de katılım sağladığı ülkesel ve
uluslararası altı ayrı toplantının sonuçları da değerlendirildi.
tarlasera
5. Yaşını Kutladı!
Yayın hayatına TOHUM dergisinden birkaç
ay önce, Eylül 2010’da başlayan tarlasera
dergisi, tarım sektörümüz için çok önemli
olan bir misyonu ilk sayısından itibaren başarıyla sürdürüyor. ‘İletişim ve bilgiye erişim’,
her sektörde olduğu gibi tarım için de önemi
her geçen gün daha iyi anlaşılan, çağımızın
iki vazgeçilmez aracı. tarlasera, her ikisinin
de içini tam anlamıyla dolduran ve sektör
paydaşlarına çok değerli hizmetler sunan bir
yayın. TÜRKTED olarak bu dergiyi bizlere kazandıran tüm çalışanlarına daha nice yıllar
başarılarının devam etmesini diliyoruz.
ESA 2015 Yılı
Toplantısına 900’den
Fazla Temsilci Katıldı
TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mete
Kömeağaç ve Genel Sekreter Dr. Müfit Engiz’in de katıldığı, 11-14 Ekim’de Viyana’da
düzenlenen ESA 2015 Yıllı Toplantısına bu
yıl 900’ü aşkın sektör paydaşı katıldı, ülkemiz delegasyonu ise 20 kişi civarındaydı.
ESA 2016 Toplantısı 09-13 Ekim 2016’da
Roma’da düzenlenecek.
ISF Orta Dönem
Toplantıları Budapeşte’de
Gerçekleşti
ISF’in Orta Dönem Toplantıları 18-23 Ekim
tarihlerinde Budapeşte’de gerçekleşti. MAY
Tohum Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları
ve ISF Yönetim Kurulu Üyesi Hamdi Çiftçiler,
ISF Tarla Bitkileri Komitesi Üyesi Yusuf Yormazoğlu’nun yanı sıra TÜRKTED ve TSÜAB
Genel Sekreterlerinin de iştirak ettiği toplantılarda ürün grupları bazında komite toplantıları yapıldı. Ayrıca, ISF İcra ve Yönetim
Kurulu toplantıları da gerçekleştirildi.
TÜRKTOB ve ECOSA, Ulusal Ürün Konseylerini
İstanbul’da Buluşturdu
Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) tarafından
30 Ekim’de organize edilen ‘’TÜRKTOB, Bitkisel
Üretim Ulusal Ürün Konseyleri Buluşması’’ toplantısına, Gıda Tarım ve Hayvancılık Eski Bakanı
Dr. Mehmet Mehdi Eker, Eski Müsteşar Vedat Mirmahmutoğulları ve Bitkisel Üretim Genel Müdürü
Mevlüt Gümüş ile TÜRKTOB ve bağlı birliklerin,
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Tohumcular Birliğinin
(ECOSA), TÜRKTED’in ve ürün konseylerinin başkan ve yöneticileri katıldı. ECOSA ve
TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mete Kömeağaç yaptığı konuşmada sektördeki son gelişmeleri katılımcılarla paylaştı. Tohumculuk Sektörü için yaptığı değerli
hizmetlerinden dolayı Sayın Bakan için tertip edilen ödül merasiminde, Dr. Kömeağaç’ın Derneğimiz adına takdim ettiği ay-yıldız motifli kahve fincanı takımı Dr. Eker
tarafından oldukça beğenildi.
BÜGEM’in Öncülüğünde Tohumculuk Çalıştayları
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü (BÜGEM)’in
öncülüğünde geçtiğimiz Eylül ve Ekim aylarında muhtelif illerde tohumculukla ilgili
bir dizi çalıştay düzenlendi. Çalıştaylara ağırlıklı olarak kamu kurum ve kuruluşlarının
temsilcileri ile TÜRKTOB ve ona bağlı alt birliklerin temsilcileri katıldı. TÜRKTED Genel
Sekreteri Dr. Müfit Engiz 15-16 Eylül’de Tekirdağ/Çorlu’da gerçekleşen ‘Serin İklim
Tahılları Tohumculuk Çalıştayı’ ile ‘01-02 Ekim 2015’de Elazığ’da düzenlenen Yağlı, Lifli
Bitkiler Tohumculuk Çalıştayı’na iştirak etti. ‘Sert Çekirdekli Meyve Fidanı Yetiştiriciliği
Çalıştayı’ 05-06 Ekim’de Malatya’da, ‘Sıcak İklim Tahılları Tohumculuk Çalıştayı’ da
21-22 Ekim’de Çanakkale’de düzenlendi. Bakanlık yetkilileri bu çalıştaylara ait “Sonuç
Raporu”nun toplu halde bir kitapçık olarak yıl sonuna kadar yayımlanacağını belirttiler.
II. Uluslararası Bitki Islahı Kongresi ve
EUCARPIA Antalya’da Gerçekleşti
II. Uluslararası Bitki Islahı Kongresi ve EUCARPIA Yağ ve Protein Bitkileri Konferansı,
Bitki Islahçıları Alt Birliği (BİSAB) öncülüğünde Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB),
Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü ve Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü başta olmak üzere Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve ilgili kuruluşları ile Türkiye
Bitki Islahçıları Derneği ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Tohumcular Birliği (ECOSA) tarafından FAO, CIMMYT, ICARDA, EUCARPIA gibi uluslararası kurum ve kuruluşlarla birlikte
1-5 Kasım tarihleri arasında Antalya’da düzenlendi. TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı
Dr. Mete Kömeağaç ve Genel Sekreter Dr. Müfit Engiz’in de katıldığı Kongre’de pek çok
bildirinin yanı sıra poster sunumları da yapıldı.
Tohum
Aralık 2015
5
G Ü NDE M
TOHUMCULUK SEKTÖRÜNÜN
UMUDU 2016 YILINDA
Türkiye tohumculuk sektörü olumlu gidişatını son yıllarda arttırsa da, 2015 yılı
sektör için zor bir sene oldu. Ancak bu zor senenin ardından 2016 yılının daha
iyi geçeceği konusunda tüm sektör paydaşları hemfikir. Türkiye tohumculuk
sektörünün önde gelen firmaları Tohum dergisi okurları için 2015 yılını
değerlendiriyor ve 2016’ya dair beklentilerini paylaşıyor.
Türk tohumculuk sektörü son yıllarda
hem üretim hem de ihracatta dünyada
önemli bir konuma geldi. Türkiye’nin son
12 yılda tohumluk üretimi 5 katın, ihracatı ise 8 katın üzerinde artış gösterdi.
2002 yılında 145 bin ton olan tohumluk
üretimi 2014’te 776 bin tona, aynı dönemde tohumluk ihracatı da 17 milyon
dolardan 150 milyon dolara ulaştı. Tohumculuk Kanunu ve Islahçı Hakları Ka6
Aralık 2015
Tohum
nunu gibi yasal düzenlemelerle önü açılan tohumculuk sektörü, Ar-Ge çalışmalarıyla büyümesini katlayarak sürdürüyor.
Ancak küresel iklim değişikliğinin etkisi
de kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladı. Türkiye genelinde 2014 yılı üretim
sezonunda yaşanan kuraklık, İç Anadolu
bölgesi başta olmak üzere hububat ekimlerinde önemli verim düşüşlerine neden
oldu. Yaşanan kuraklıktan dolayı 2013
yılına göre 2014 yılında arpa veriminde
yüzde 20, buğday veriminde ise yüzde 14
civarında düşüş gerçekleşti. Bu durum
sadece Türkiye için geçerli değil. İklim değişikliğinin yanı sıra, politik anlaşmazlıklar
ve ekonomik kriz de tohumculuk sektörünün zor bir yıl geçirmesine sebep oldu.
Ancak tüm zorluklara rağmen üretimde
büyük sıkıntıların yaşanmaması sektörün
tüm aktörleri için iyi haber niteliğinde.
Komşu
coğrafyalarda
yaşanan tüm krizlere
rağmen Türkiye
tarım sektörünün
üretim gücünde hiçbir
gerileme olmadı.
Hamdi Çiftçiler
MAY Tohum Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Yurtdışı pazarlar sektörü etkiledi
Türkiye tohumculuk sektörünün son 20
yılının yükselen bir grafiğe sahip olduğu
konusunda herkes hemfikir. Ancak söz
konusu 2015 yılı olduğunda kötü bir
tabloya işaret ediliyor. Global anlamda
dünya tohumculuk sektörü için zor bir yıl
yaşandığını belirten MAY Tohum Yönetim
Kurulu Başkan Yardımcısı Hamdi Çiftçiler, bu durumu şöyle gerekçelendiriyor:
“ABD ve Güney Amerika gibi büyük ölçekli
pazarlarda ekim alanlarında ürün bazlı
değişiklikler meydana geldi. Mısır gibi
daha kârlı bir üründen, soya fasulyesine
doğru bir kayış başladı. Bu da tohum
firmalarını gerek kârlılık, gerekse stok
yönetimi anlamında ciddi zorluklarla karşı
karşıya getirdi. Bizim coğrafyamızdaki
büyük tarım potansiyeline sahip Rusya ve
Ukrayna arasındaki anlaşmazlık sonrası
ortaya çıkan kriz, petrol fiyatlarındaki
aşırı düşüşle birleşince; bu ülkelerde
kontrolsüz bir devalüasyon ve ekonomik
kriz yaşandı. Bu da tohumculuk sektörü
üzerinde ciddi olumsuz etkilere yol açtı.”
Türkiye’den bu ülkelere yapılmakta olan
tohum ihracatının da kriz ortamından
olumsuz etkilendiğini söyleyen Çiftçiler,
bir yandan tohum şirketlerinin alternatif
tohum ihracat pazarlarına yönelmeleri
anlamında yeni bir bakış açısına da vesile
olduğunu ekliyor.
2015 yılında Türkiye tohum pazarında
yoğun bir global rekabet yaşanırken;
gelişmeler dünya ürün fiyatlarından çok,
yurtiçi ihtiyaçlar paralelinde beklentilere
uygun oldu. “Komşu coğrafyalarda yaşanan tüm krizlere rağmen Türkiye tarım
sektörünün üretim gücünde hiçbir gerile-
me olmadı” diyen Çiftçiler, tohum tedarik
sektörü ve sisteminin Türkiye için ne
kadar önemli bir kazanç olduğunun 2015
verileri ile tekrar tescillenmiş olduğunu
vurguluyor: “Burada; yılın ikinci yarısında
oluşan devalüasyonun, şirketlerin ciro
performansları üzerinde kısmi bir olumsuz etki yarattığını belirlemekle beraber;
oluşan kur farkı yükünün genel anlamda
tohum sektörü tarafından taşındığını ve
üreticilerimize ciddi bir ek maliyet getirmediğini de belirtmek gerekiyor.”
Sektör ivme kaybı yaşadı
Tohumculuk sektöründeki gelişmelerin
son dönemde duraksadığını düşünen tek
kişi Hamdi Çiftçiler değil. Progen Yönetim
Kurulu Başkanı Ali Özbuğday da, ilk 15 yıl
büyük atılımlar ve dinamizme sahne olan
sektörün, son yıllarda uygulanan mevzuat
düzenleme fazlalığıyla birlikte artık hissedi-
Bürokrasi
sektörde aşırı
bir şekilde ön plana
çıkıyor. Mevzuat
ve düzenlemeler
firmalar önünde
deyim yerindeyse
ticari faaliyetlerin ve
Ar-Ge faaliyetlerinin
engellenmesi şeklinde
ortaya konuyor.
lebilir bir ivme kaybı yaşamakta olduğunu
düşünüyor. “Bürokrasi sektörde aşırı bir
şekilde ön plana çıkıyor. Mevzuat ve düzenlemeler, firmalar önünde deyim yerindeyse
ticari faaliyetlerin ve Ar-Ge faaliyetlerinin
engellenmesi şeklinde ortaya konuyor”
diyen Özbuğday, tarla bitkileri tohumculuğu
konusunda ise şu cümleleri kuruyor: “Tarla
bitkileri tohumculuğunda bitkisel üretim
politikaları noktasında planlama ve pazar
geliştirme açısından sıkıntılar var. Örneğin,
Türkiye’de fazla tarımsal ürün ithalatının
gerçekleştiği pamuk ve soya üretimi, uygulanan destekleme politikaları çerçevesinde
artık marjinal seviyelere gerilemiş durumda.
Mısır ekim alanlarında ise yurtiçi tüketimin
fazlası bir üretimle dengelerin pek sağlıklı
gelişmediğini düşünüyorum” diyor.
Özbuğday’a göre, belli ürün gruplarında ve
özellikle mısır tohum piyasasında sektör gittikçe belli başlı uluslararası büyük firmalar
tarafından konsolide ediliyor. Bu nedenle
de kendi güçlü ıslah ve Ar-Ge altyapısı olmayan firmalar artık rekabet gücü bulamıyor.
Özbuğday, bu durumun henüz olgunlaşma
aşamasına ulaşamamış olan yerli tohum
firmalarının bir yandan yoğun mevzuat ve
bürokrasi baskıları ile nefes almakta zorluk
çekerken, bir yandan da güçlü uluslararası
firmaların pazar güçleri ile sektör dışına
doğru kaymalarına yol açtığını vurguluyor.
İklim şartları olumsuz
2015 yılının küresel iklim değişikliğinin
etkilerinin en çok hissedildiği yıllardan biri
olduğu konusunda TAREKS Genel Müdür
Yardımcısı Kamil Yılmaz da aynı düşün-
Ali Özbuğday
Progen Yönetim Kurulu Başkanı
Tohum
Aralık 2015
7
G Ü NDE M
Türkiye’deki zor
durumlarda hızlı tepki gösterebilme
ve kritik durumlarla
başa çıkabilme becerisine hayran kaldım.
2015’in zorlu şartlarına rağmen gelecek seneden ümitsiz değilim.
tarımsal destekleme politikalarının gerekse sulama altyapısı yatırımlarının artarak
devam edeceği ve tarımsal verimliliğin
daha da artacağı yönünde.” Sektör açısından en büyük beklentilerinin ise, 2016
yılında yürürlülükte 10. yılını tamamlayacak olan Tohumculuk Kanunu’nun
uygulanma aşamasında ortaya çıkan
aksaklıkların ortadan kaldırılması ve
sektörün daha etkin faaliyet göstermesini
sağlayacak mevzular konusunda en kısa
zamanda kanunda revizyonların yapılması
olduğunu belirtiyor.
Fabrice Gaujour
Vilmorin Anadolu Tohumculuk Genel Müdürü
cede. Ülke genelinde yoğun yağışların ve
yüksek sıcaklığın etkili olduğunu söyleyen
Yılmaz, bunun sonucunda hububat ve
patateste yoğun bir hastalık mücadelesi
yapmak zorunda kalındığını söylüyor.
“Hibrit tohumlukların pazarlanmasında
yoğun bir rekabet yaşandı. Türkiye bazı
temel ürünlerde sertifikalı ve standart
tohumluk üretimi açısından yeterli hale
geldi” diyen Yılmaz, tohumculuk sektörünün üretim ve satıştaki gücünün yanında,
Ar-Ge ve yeni teknoloji üretimine yönelik
farkındalığın artmasının, bu alandaki
faaliyetlerin özel sektör ağırlıklı gelişmesinin ve sektör-kamu-üniversite işbirliğine
önem verilmesinin geleceğe yönelik umut
verdiğini de sözlerine ekliyor.
Hububatta verim yüksek
2015 yılı tohumculukta özel sektör için biraz zor geçerken, Tarım İşletmeleri Genel
Müdürlüğü (TİGEM) için daha olumluydu.
2014-2015 yılı hububat üretim sezonunda yağışların ekim döneminde başlayıp
tüm vejetasyon periyodu boyunca olumlu
seyretmesi, TİGEM genelinde verimlerin
2014 yılına göre arpada yüzde 30-40,
buğdayda ise yüzde 20 civarında artmasına neden oldu. Hububatta verimlerin yüksek olması tohumluk üretimine de olumlu
yansıdı ve 750 bin ton sertifikalı tohum
üretimi gerçekleşti. TİGEM Genel Müdürü
Mehmet Halis Bilden, TİGEM’in 2015
faaliyetlerini şöyle anlatıyor: “TİGEM 2014
yılında 150 bin ton sertifikalı hububat
tohumu dağıttı. 2015 yılında ise 200 bin
ton sertifikalı hububat tohumu hazırladı,
dağıtımlar halen devam ediyor. İç Anadolu
bölgesinde hububat tohumluk dağıtımı ve
8
Aralık 2015
Tohum
ekimleri yüzde 90 oranında tamamlandı.
Bu bölgede hedeflediğimiz dağıtım miktarına ulaşmış durumdayız.”
Firmaların tepkisi hayranlık uyandırıcı
Ülkelerdeki ekonomik ve siyasi durumlar
çoğu sektörü olduğu gibi tohumculuk
sektörünü etkiliyor. Vilmorin Anadolu Tohumculuk Genel Müdürü Fabrice Gaujour,
2015 yılında Türkiye’de yaşanan ekonomik belirsizliğin tohumculuk sektörünü
zora soktuğunu belirtiyor. Buna bir de
iklim şartlarındaki değişiklik eklenince,
yaşanan zorluk bir kat daha artıyor. Tüm
bu yaşanan olumsuzluklara rağmen
Gaujour ekliyor: “Türkiye’deki zor durumlarda hızlı tepki gösterebilme ve kritik
durumlarla başa çıkabilme becerisine
hayran kaldım.” Gaujour, 2015’in zorlu
şartlarına rağmen gelecek seneden ümitsiz olmadığını ifade ediyor ve 2016 yılının
da kolay bir sene olmayacağını düşünse
de, müşterileri için daha iyi pazar fırsatları yaratacak daha istikrarlı bir ekonomi
ümit ettiğini belirtiyor.
Kanundaki aksaklıklar giderilmeli
Tohumculuk sektörü açısından çok parlak
geçmeyen bir 2015 yılına rağmen, 2016
yılına dair duyulan umutlar sönmüş değil.
Hamdi Çiftçiler, 2016 yılında Türkiye’de
tohum tedariki anlamında tüm türlerde
taleplerin en iyi şekilde karşılanacağı
konusunda herhangi bir endişe duymadıklarını belirtiyor: “Yeni hükümetin kurulması ve çalışmaya başlamasından sonra
beklentimiz; Türkiye tarım sektörünün ve
dolayısıyla da tohumculuk sektörünün
daha da güçlenmesini sağlayacak gerek
Kamil Yılmaz
TAREKS Genel Müdür Yardımcısı
Gelecek yıl
üretim, ArGe, yatırım ve
ihracatta hamle
yapan, kaliteye daha
çok önem veren ve
uluslararası tohum
pazarında rekabet
edebilirlik yeteneğini
artıran bir milli
tohumculuk sektörü,
bitkisel üretimin
motor gücü olacak.
Yeniden rekabetçi yapı
Yaşanan tüm sıkıntılı koşullara rağmen
pek çok yerli tohum firması Orta Asya, Avrupa ve Afrika’da önemli atılımlar içerisinde oldu. Ali Özbuğday, bu noktada ihracat
konusundaki sertifikasyon sıkıntıları ve
bürokratik süreçlerin, artan ihracat miktarının hızına yetişmekte zorlandığına dikkat
çekiyor ve kimi zaman aksama, kimi zaman da sipariş iptalleriyle karşılaşıldığını
belirtiyor. 2016’ya dair beklentilerini ise
şu sözlerle ifade ediyor: “Ümit ediyoruz ki,
sektörün etkin bir temsil kabiliyeti ve sektörle ilgili politikaların oluşturularak uygulanması bağlamında daha sağlıklı bir ileti-
Çözüm: Kamu-özel sektör işbirliği
Kamil Yılmaz da 2016 yılından beklentisini yüksek tutuyor. Gelecek yıl üretim,
Ar-Ge, yatırım ve ihracatta hamle yapan,
kaliteye daha çok önem veren ve uluslararası tohum pazarında rekabet edebilirlik
yeteneğini artıran bir milli tohumculuk
sektörünün bitkisel üretimin motor gücü
olacağını belirten Yılmaz, “Sektörün bunları yapabilmesi için ‘Tohumculuk Sektörü
Halis Bilden
TİGEM Genel Müdürü
İlkbahar
yağışlarının
zamanında ve
yeterli miktarda
olması durumunda,
hububat üretiminde
ve tohumluk
temininde sıkıntı
yaşanmayacağını
düşünüyorum.
şim ortamının oluşturulması ile hem ülke
ekonomisi, hem de tohumculuk sektörü
önümüzdeki yıllarda dinamik ve rekabetçi
yapısını yeniden elde edebilecektir.”
Master Programı’nın yeniden hazırlanması, kamunun üretim, Ar-Ge ve yatırım
desteklerinin devam etmesi, yasal ve
yapısal düzenlemelerin tohum endüstrisinin dünya ile bütünleşmesini sağlayacak,
uygulamadaki idari ve bürokratik zorlukları aşacak ve kamu-özel sektör işbirliğini
güçlendirecek politikaların oluşturulması
ve uygulanması önem kazanıyor” diyor.
İlkbahar yağışları etkili
Halis Bilden ise ilkbahar yağışlarının zamanında ve yeterli miktarda olması durumunda, hububat üretiminde ve tohumluk
temininde sıkıntı yaşanmayacağını düşündüğünü belirtiyor. TİGEM olarak 2016
yılında 955 bin dekar hububat üretim
alanından 400 bin ton mahsul üretmek
istediklerini söyleyen Bilden, bu mahsulün
de en az 250 bin tonunu sertifikalı tohumluk olarak hazırlamayı hedeflediklerini
belirtiyor.
2016’ya dair umutlar yüksek
Tohumculuk sektörünün genel durumuna
bakıldığında, 2015 yılının çok parlak geçtiği söylenemez. Gerek ülkedeki belirsiz
hava, gerekse iklim koşulları bunda etkili
oldu. Ancak tüm olumsuzluklara rağmen,
kamu ve özel sektörün çabalarıyla tarımsal üretim yaşanan sıkıntılı bir süreçten
asgari düzeyde etkilendi. 2016 yılına dair
beklentiler ise olumlu yönde. Özellikle
sektörün talep ettiği koşullar yerine getirilirse, gelecek yıl 2015’i unutturacak
nitelikte olabilir.
Tohum
Aralık 2015
9
A D V ER T O R I A L
TAREKS TOHUMDA KALİTE,
YÜKSEK VERİM VE GÜVENİN ADRESİ
Sektörde 34 yılını dolduran yerli sermayeli Tareks A.Ş., Türk çiftçisinin ihtiyacı olan
kaliteli ve yüksek verimli çeşitlerin geliştirilmesi, üretimi, işlenmesi ve pazarlanması
konusunda tohum sektöründe önemli kuruluşlarından biri haline geldi.
Balıkesir-Altınova Mısır Tohum İşleme ve Paketleme Tesisi
1981 yılında Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından kurulan Tareks A.Ş.,
hibrit mısır, patates, buğday, arpa, yonca
ve nohut türlerinde Ar-Ge, üretim, tedarik ve pazarlama faaliyetlerini Balıkesir,
Çorum, Nevşehir ve Tekirdağ’da bulunan
tesislerinde ve ülke genelinde yürütüyor.1987 yılında tarla bitkileri alanında
‘’Özel Sektör Tarımsal Araştırma Kuruluşu’’ yetkisini alarak, Balıkesir Altınova
10
Aralık 2015
Tohum
ıslah istasyonunda ve ülkemizin çeşitli
bölgelerinde araştırıcı kuruluş olarak faaliyetlerine devam ediyor.
Tareks’in misyonunu; seçilmiş bitki türlerinde verim ve kaliteyi esas alarak ve yeni
teknolojiler kullanarak üretim yapmak,
Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri’nin ortakları ve diğer çiftçilerin kaliteli ve sertifikalı tohumluk ihtiyacını karşılayarak ülke
tarımına katkı sağlamak oluşturuyor. Mis-
yonunu başarılı bir şekilde gerçekleştiren
Tareks, bu sayede Türkiye tohumculuk
sektörünün liderleri arasında yer alıyor.
Patates tohumculuğunda Agria ve Marfona gibi üretimi yaygın olan çeşitleri ülke
tarımına kazandıran firma, sertifikalı patates tohumluğu üretiminde ve ticaretinde
de öncü. Bugüne dek ülkemiz sertifikalı
patates tohumluk kullanımına önemli
katkılarda bulundu. Son yıllarda altyapı
Patates Tohum Üretimi
Mısır Islah Çalışmaları
OSSK 644 Silajlık Mısır
çalışmalarında modernizasyona giden
Tareks, tohumlukların Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından belirlenen
standartlarda üretimi sırasında kaliteden
hiçbir zaman ödün vermedi ve hastalıklardan ari patates tohumluklarını çiftçilere
ulaştırma gayreti içinde oldu.
Kendisine ait arpa ve buğday çeşitlerinin
yanı sıra, enstitülerden temin ettiği çeşitlerle de Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde
hububat tohumluğu üretimi yapan firma,
tohumluk üretimini 15 bin ton kapasiteli
Balıkesir, Tekirdağ ve Çorum’daki Hububat Tohum İşleme Tesisleri’nde gerçekleştiriyor. Buğday ve arpa türlerinde çok sayıda çeşidi tescil ettirip, üretimini yaparak;
kaliteli ve yüksek verimli çeşitlerin çiftçi
tarafından kullanımını sağlıyor.
2010 yılında kurulan Mısır Tohum İşleme
ve Paketleme Tesisi ile mısır tohumu
üretiminden paketlemesine kadar tüm
aşamalarını kendi tesislerinde, kendi
teknik personeli ile gerçekleştiriyor. 2009
yılında Altınova hibrit mısır tohumluğu
araştırma ve ıslah istasyonunda başlayan
ıslah çalışmaları sonucunda, çok sayıda
çeşit tescil edilerek üretimleri yapılıyor.
Bu çalışmalar sonucunda tescili yapılan 6
hibrit mısır, 21 mısır ebeveyn hattı, 4 ekmeklik buğday,3 arpa, 1 yonca çeşidi ve
3 patates çeşidi olmak üzere toplam 38
çeşidin üretim ve ticareti yapılıyor. Ayrıca
5 hibrit mısır,7 ekmeklik buğday, 2 arpa
ve 1 yonca çeşidi olmak üzere toplam 15
çeşit adayının resmi tescil denemeleri
devam ediyor.
2014 ve 2015 yıllarında patates, hububat
ve mısır tohum üretimi, işleme ve araştırma çalışmaları kapsamında yapmış olduğu depolama, kapasite artırımı ve laboratuvar alt yapısını güçlendirme yatırımlarını
bu yıl sonu itibariyle tamamlamak üzere
olan Tareks, gelecek yıllarda özellikle
hububatta tohum işleme ve depolama,
teknoloji yenileme ve teknik altyapı oluşturma çalışmaları ile araştırma faaliyetlerini arttırmayı planlıyor.
Soya, ayçiçeği ve yem bezelyesi gibi diğer
türlerde de Ar-Ge ve deneme faaliyetleri
devam eden firmanın hedefini; yetişmiş
insan kaynakları ile Ar-Ge ve tohumculukla ilgili altyapısını dünya standartlarına
çıkarmak, ıslah edilmiş yeni çeşitlerle
dünya ile rekabet edebilir seviyeye yükselip, çiftçilere kaliteli, üstün verimli ve
zararlı organizmalara dayanıklı çeşitler
sunarak üreticilerle birlikte kazanmak
oluşturuyor.
Buğday Deneme Çalışmaları
Tohum
Aralık 2015
11
RÖPORTAJ
KÜRESELLEŞME İÇİN
DÜNYAYA ENTEGRASYON GEREKLİ
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkan Vekili Dr. Nevzat Birişik,
Başkanlığın faaliyetlerini ve Türkiye tohumculuk sektörüne dair düşüncelerini Tohum dergisi
okurlarıyla paylaşıyor. “Lider olduğumuz ürünlerde genel olarak üretici fiyatını biz belirliyoruz
fakat değer zincirinde yer alan diğer ülke veya organizasyonlar doğal olarak fiyat üzerine etkili
oluyor” diyen Birişik, Türkiye’nin pazar belirleme konusunda yapması gerekenleri anlatıyor.
Strateji Geliştirme Başkanlığı, Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na hangi konuda katkıda bulunuyor. Örnek
vererek aktarabilir misiniz?
Strateji Geliştirime Başkanlığı’nın (SGB)
başlıca görevleri; 5018 Sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamında
bütçe yönetimi, mali hizmetler danışmanlığı, kamu kurumlarının faaliyetlerinin
iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için kurulan İç Kontrol Sistemi’nin yerleştirilmesi
ve geliştirilmesi ile Bakanlığımızın faaliyet alanı ile ilgili stratejik planlamanın
yapılması, bu planlara uygun olarak
hizmet verilmesi için hizmet birimlerinin
koordinasyonu ve yürütülen faaliyetlerin performans takibini yaparak bunun
raporlamasını sağlamak. SGB ayrıca Bakanlığımız ile TBMM başta olmak üzere
diğer bakanlıklarla mali ve idari koordinasyonu sağlıyor. SGB bunun dışında,
ülkemizde tarımsal yatırım fırsatlarının
tespiti, yatırımcıların yönlendirilmesi, iller
veya bölgeler bazında tarımsal sorunların
tespiti amacıyla ortak akıl toplantılarının
yapılması, Bakanlık üst yönetimi ile ilgili
bilgi ve veri akışının sağlanmasına dair
çalışmalardan sorumlu. Faaliyetlerimize
dair daha detaylı bilgilere Bakanlığımız
web sayfasından erişilebiliyor.
Türkiye’de tohumculuk sektörünün
gelişmesi yönünde umut vadeden yeni
stratejileriniz var mı? Kısaca bahsedebilir misiniz?
Bakanlığımız son yıllarda tohumculukla
ilgili önemli hizmetler yaptı. Özellikle
2006 yılında çıkarılan 5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu, tohumculuk faaliyetleri ile uğraşan bilim insanları için ıslahçı
hakları ile ilgili yapılan düzenlemeler,
tohum gen bankasının kurulması, sertifikasyon sistemi ile ilgili yapılan çalışmalar
12
Aralık 2015
Tohum
Genel olarak tarım ürün fiyatlarına global ölçekte etki etmek için; üretim, muhafaza-nakil,
işleme ve dağıtım-pazarlama olmak üzere
değer zincirindeki
önemli dört halkada etkin olmanız gerekiyor.
Yani tek başına üretmek fiyat belirlemek
için yeterli değil.
40
TA N E
Gıda ve Kontrol Genel
Müdürlüğü yaklaşık 40
tane tohum için zararlı risk
analizi çalışması yaptı.
122
bin
Türkiye’deki tohum
gen bankalarında 122
bin civarında çeşit
muhafaza ediliyor.
Türk tohumculuk sektörü için son derece
önemli. Türk Tohumculuk sektörü henüz
gelişme safhasında olan son derece
genç ve dinamik bir sektör. Tohumculuk,
tarımsal büyümenin ve sürdürülebilir
tarımsal kalkınmanın en stratejik alanı
ve bu alanda ülkemizde yapılması gereken çok şey var. Bunlardan en önemlisi
tohumculukta stratejik bir plan çalışması
yapmak ve bu kapsamda hangi ürün
grubu, bitki türü ve üretim alanlarına
yoğunlaşılacağını tespit etmek. Diğer
önemli bir konu ise ülkemizde yürütülen
ıslah programları ile kamu, üniversite ve
özel sektör olmak üzere tüm Ar-Ge faaliyetlerinin ulusal hedeflere uygun yürütülmesi için bir platform kurulması. Bu
başlık altında değinmek istediğim diğer
önemli konu ise ihracat destinasyonlarının (ülke, pazar, dönem vb.) şimdiden
belirlenmesi. Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı olarak şimdiden hazırlıklarına
başladığımız 2017-2021 Bakanlık Stratejik Plan çalışmaları kapsamında az önce
bahsettiğim konular başta olmak üzere
tohumculukla ilgili tüm konuları ilgili tüm
taraflar ile ele alarak güncel, rasyonel ve
uygulanabilir bir tohumculuk stratejisi
oluşturmayı hedefliyoruz.
Tarım ve tohumculuk sektörünün gelişimi için özel sektör ve üniversitelerle
ortak işbirliği yürüttüğünüz projeleriniz
var mı?
Bakanlığımız bünyesinde Ar-Ge faaliyetlerinden sorumlu Tarımsal Araştırmalar
ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM)
özellikle tohumculuk araştırma çalışmalarında çok büyük bir kapasiteye
sahip. TAGEM kendi araştırma kurumları
marifetiyle bu alanda Ar-Ge yaptığı gibi,
ayrıca özel sektöre ve üniversitelere ArGe desteği veriyor. Bunun dışında Bitkisel
Üretim Genel Müdürlüğü (BÜGEM) bünyesinde yer alan Tohumculuk Daire Başkanlığı özellikle sertifikalı tohum üretimini
yöneterek tohum üreticilerine ve kullanıcılarına destek vererek tohumculuk
sektörünün dinamik kalmasını sağlıyor.
Ayrıca Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü
(GKGM) sağlıklı tohum üretimini temin
amacıyla Avrupa Birliği’nde uygulanan
Bitki Pasaportu Sistemini ülkemize yerleştirdi ve tohum ithalat-ihracatında karantina analiz altyapısını geliştirdi. GKGM
özellikle tohum ticaretinin önünü açmak
için 40 civarında tohum için zararlı risk
analizi (ZRA) çalışması yaptı ve üretilen
ZRA raporlarını başta Orta ve Güney Ame-
Türkiye’nin tarım ürünlerinde
piyasa belirleyebilmesi için hangi adımların atılması gerekiyor?
Bu konuda Strateji Geliştirme
Başkanlığı’nın yapmış olduğu
faaliyetler neler?
Genel olarak tarım ürün fiyatlarına global ölçekte etki etmek için;
üretim, muhafaza-nakil, işleme
ve dağıtım-pazarlama olmak üzere değer zincirindeki önemli dört
halkada etkin olmanız gerekiyor.
Yani tek başına üretmek, fiyat
belirlemek için yeterli değil. Piyasanın istediği kalite ve miktarda
ürünü sürekli olarak üretmeniz,
ürettiğinizi en uygun koşullarda
nakil ve muhafaza etmeniz, ileri
teknoloji ile işlemeniz, marka
değeri olan yüksek katma değerli
ürünlere dönüştürerek hedef pazarlara ve hedef tüketici kitlesine
ulaştırmanız gerekiyor. Bunun
için nitelikli bir üretim, kaliteli
lojistik ve iyi bir gıda sanayi ile
ticaret ağı ve finansman kapasitesi gerekiyor. SGB illerde yaptığı
ortak akıl toplantıları ve bölgesel
düzeyde yaptığı tarımsal yatırım
fırsatları toplantıları ve tarımsal
yatırımcıların yönlendirilmesi
marifetiyle ülkemizdeki tarımsal ürünlerde girdi maliyetlerini
azaltmak, verimliliği arttırmak ve
özellikle tarımsal sanayi ve pazar
odaklı ürün stratejisi geliştirmeye
yoğunlaştı. Türkiye son yıllarda
yaptığı yatırım, mevzuat ve araştırma çalışmalarıyla bu hedefe
ulaşmaya çalışıyor.
Tohum
Aralık 2015
13
RÖPORTAJ
rika ülkeleri olmak üzere birçok ülkeye
gönderdi. Bu çalışmalar özellikle tohum
ihracatımızın önünün açılması ve bu yolla
sektörün büyümesi için hayati önemde.
Tüm bu çalışmalar sırasında özel sektör
ve üniversitelerle birlikte çalışıldı.
Dünya tarım piyasaları ile karşılaştırıldığında Türkiye’nin bazı tarım ürünlerinin
üretiminde lider konumda olmasına rağmen, pazar (fiyat) belirleme konusunda
sorunlarının olmasının nedeni nedir?
Türkiye coğrafi konumu ve ekolojik durumu
ile dünya üzerinde çok az ülkede var olan
yüksek düzeyde çeşitlilikte tarımsal üretim
potansiyeline sahip. İklim şartları; ürün
çeşitliliği ve aynı üretim sezonunda birden
fazla ürün alınabilmesine imkân sağlıyor.
Bunun yanında birçok meyvenin anavatanı
ve gen kaynağı konumunda olması nedeniyle, yaş meyve ve sebze üretim potansiyeli
açısından dünyanın en önemli ülkeleri arasında.
Bakanlığımız uyguladığı politikalar, yapmış
olduğu çalışmalar ve sağladığı destekler ile
pek çok tarımsal ürün üretimi ve ihracatında dünyada lider ve dünya tarım sektöründe küresel bir aktör konumuna geldi. FAO
verilerine göre, ülkemiz; fındık, kuru kayısı,
14
Aralık 2015
Tohum
kiraz, incir, ayva, haşhaş tohumu gibi birçok
ürünün üretiminde dünyada lider, 30’dan
fazla ürünün üretiminde ise dünyada ilk 5’te
yer alıyor. Yine ülkemiz kuru kayısı, fındık içi,
kuru üzüm, kuru incir, tütün (işlenmemiş) ve
buğday unu gibi birçok tarımsal ürünün dış
ticaretinde dünya lideri, 20’den fazla ürünün ihracatında ise dünyada ilk 5’te. Bugün
ülkemiz 193 ülkeye 18 milyar dolar tutarında 1781 çeşit tarımsal ürünü ihraç eden bir
ülke konumunda olup, ürünlerimiz dünya
pazarlarında tüketicilerle buluşuyor. Ürünlerimiz dünya pazarlarında hem rekabet gücü
yüksek hem de tercih edilen ve aranılan
ürünler durumunda. Lider olduğumuz ürünlerde genel olarak üretici fiyatını biz belirliyoruz, fakat değer zincirinde yer alan diğer
ülke veya organizasyonlar da doğal olarak
fiyat üzerine etkili oluyor. Bu konuda fiyatların genel olarak liberal ekonomide piyasa
şartları ve aktörleri tarafından belirlendiğini
söylemekte fayda var.
Türkiye’nin tohumlukta kendine yeterlilik
düzeyini nasıl görüyorsunuz? Gelecekte
tohumluk ihraç edebilmesi için hangi çalışmaların yapılması gerekiyor?
Ülkemizin tohumluktaki mevcut durumunu
analiz etmenin konunun iyi anlaşılması
Türkiye’de tohumculuğun
gelişmesi için
önce stratejik bir plan
çalışması yapmak ve
bu kapsamda hangi
ürün grubu, bitki türü
ve üretim alanlarına
yoğunlaşılacağını tespit
etmek gerekiyor.
açısından faydalı olacağını düşünüyorum.
Tohum, gıda zincirinin ilk halkasını, biyolojik
ve kültürel çeşitliliğin ise temelini oluşturuyor. Bitkisel üretim materyali olan tohum,
ülkelerin tarım sektörleri için stratejik bir
öneme sahip. Sertifikalı tohumluğun verimi
arttırmadaki payının buğday ve fasulye gibi
kendine döllenen bitkilerde yüzde 20–30
seviyesinde, mısır ve ayçiçeği gibi yabancı
döllenen bitkilerde ise yüzde 100’lerin üzerinde olduğu bilimsel araştırmalarla ortaya
konuldu. Bu manada tohumlukta kendine
yeterlilik, tarımsal ürünlerin verimlerinin
artması açısından oldukça önemli.
Ülkemizin ihtiyaç duyduğu tohumluk miktarı; tohum ekiliş alanlarımız ve tohumluk
ekim normu ile tohumluk yenilenme süresi
dikkate alındığında, türler bazında yaklaşık
olarak 996 bin ton civarında. 2012-2014
yılları arasında ortalama tohumluk üretimimiz 722 bin ton oldu. Tohumluk ithalatımızın son üç yıl ortalaması da 34 bin
ton olarak gerçekleşti. Bu manada toplam
tohumluk tedarikimiz 756 bin ton civarında.
Ülkemizin 2014 yılı tohumluk ihracatı miktarı ise ithalattan 8 bin ton fazla olarak 42 bin
ton civarında gerçekleşti.
Türler itibariyle incelendiğinde; hibrit mısır,
hibrit ayçiçeği, soya, pamuk, aspir, sor-
gum, şeker pancarı türlerinde ihtiyacımızın
tamamı, yerli üretimlerden karşılanırken
bu türlerde yaklaşık olarak 70 ülkeye de
ihracatımız gerçekleşiyor. Diğer taraftan
buğday tohumluğunda ihtiyacımızın yüzde
76’sı, çeltik ve patateste yüzde 84’ü yurt
içinde üretilerek sertifikalandırılan tohumluklardan, geri kalanı ise çiftçinin kendi
ürettiği mahsulden ayırdığı tohumluklardan
karşılanıyor.
Bakanlığımızca tohumluk üretimi ve ihracatın arttırılması için 2005 yılından itibaren
sertifikalı tohumluk kullanım desteği ve
2008 yılından itibaren sertifikalı tohumluk
üretim desteği verilmeye başlandı. Bu çerçevede toplamda 640 milyon TL tohumluk
üretim, 185 milyon TL tohum kullanım
desteği ödemesi yapıldı. Ayrıca Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri kanalıyla,
faizsiz yatırım ve işletme kredisi kullandırılıyor. Bu kapsamda 12 bin çiftçiye sertifikalı
tohum, fide, fidan üretimi ve kullanımı için
toplam 784 milyon TL kredi kullanıldı. Bu
destekleme ödemeleri bütçe imkânları ölçüsünde her yıl yeniden düzenleniyor.
Tohumluk ihracatımızın arttırılması için;
Projeli çalışmalar (hibrit sebze tohumculuğunun geliştirilmesi, patates tohumculuğunun geliştirilmesi vb.),
TİGEM’e ait arazilerin özel sektör tohumculuk kuruluşlarına kiraya verilerek buralarda tohumluk üretimi uygulamasının
arttırılarak devam etmesi,
Islah ve çeşit geliştirmeye ağırlık verilmesi,
Kamu özel sektör arasındaki işbirliğinin
güçlendirilmesi,
OECD, ISF ve ISTA ve UPOV gibi uluslararası kuruluşlar arasında işbirliğinin güçlendirilmesi gerekiyor.
Bu manada Bakanlığımız tarafından
tohumculuk sektörüne her türlü destek
verilmekte olup; 5553 Sayılı Tohumculuk
Kanunu kapsamında kurulan Türkiye
Tohumcular Birliği’nin ve bu birliğe bağlı
kurulan alt birliklerin faaliyet alanı çerçevesinde yapacağı ticareti geliştirmeye yönelik eğitim, fuar, tanıtım toplantıları, sektörel dış ticaret ziyaretleri, kongreler başta
olmak üzere, her türlü ticareti geliştirmeye
yönelik aktiviteleri destekleniyor.
Sektör son yıllarda yakaladığı hızlı yükselişi sürdürmekte olup; 2023 hedefi 1 milyon ton üretim olup, ihtiyacımızın tamamı
yurtiçinde üretilen tohumluklardan temin
edilecek. Tohumluk ihracatımızın 2023
hedefi ise; 500 milyon dolar olarak hedefleniyor.
Tohum
Aralık 2015
15
Genetik Potansiyeli Korur
Yüksek Vigor,
Güçlü Kök Gelişimi.
Tel Kurtları
Zararlı Kontrolünün Ötesinde
=
RÖPORTAJ
SEKTÖRÜN İLACI
ULUSLARARASI NORMLAR
“Türkiye fide sektöründe yaşanan en temel sorun, tohumdan kaynaklanan sorunlar. Bunun
başında da tohumla taşınan hastalıklar, tohumda çimlenme ve kalite sorunları geliyor” diyen
Fide Üreticileri Alt Birliği (FİDEBİRLİK) Yönetim Kurulu Başkanı Mümin Şahin, Türkiye fide
sektörüyle ilgili değerlendirmelerini Tohum dergisi okurlarıyla paylaşıyor.
Türkiye tohumculuk ve fide sektörünün
güncel durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye tohumculuğu ilk ıslah denemeleri
ile 1926 yılında kamu kuruluşlarında
araştırmalara başladı ve günümüze kadar
özel sektörün de önemli katkıları ile hızlı
bir gelişme kaydetti. Dünyada tohumculuk
pazarı 45 milyar dolar. Türkiye ise 1 milyar dolarlık ticaret hacmi ile dünyada ilk
10’da yer alıyor. Fide üretimini ilgilendiren
sektör sebze tohumculuğu. Sektörümüzün en önemli girdisi ise tohum. Tohumun
18
Aralık 2015
Tohum
fide maliyeti içindeki payı yüzde 55-60
gibi çok yüksek bir oranda.
Fide sektörü 2008 yılında kamu kurumu niteliğinde bir sivil toplum örgütüne
dönüştü. Bugün 105 üye ile FİDEBİRLİK
olarak sektörün gelişmesine katkıda bulunuyor. Gayrıresmi rakamlara göre 2014
yılında sektör 4 milyar adet civarında
sebze fidesi üretti. Fide sektörü halen
örtü altı sebzeciliğinin hazır fide talebinin
tamamını karşılıyor. Bununla birlikte açık
tarla sebzeciliğinde de hazır fide kullanımı hızla artıyor.
FİDEBİRLİK olarak fide sektörünün gelişimi için ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz? Örneklerle aktarabilir misiniz?
Fide sektörünün Türkiye’deki tek yasal
örgütü olan FİDEBİRLİK, üyelerinin üretim
teknolojilerini geliştirmek ve sorunlarını
çözmek amacı ile her yıl düzenli eğitimler
veriyor. Birliğimiz, sektörün tohumdan ve
üretim çevresinden kaynaklanan hastalıkları için üniversitelerin ilgili bölümleri
ve araştırma kuruluşları ile koordineli olarak çalışmalar yapıyor ve bu çalışmaları
yine her yıl yaptığı seminerlerle üyelerinin
Üretim altyapısı
ve teknolojileri
dikkate alındığında sektörümüz
başlangıç yılları olan
1995-96’lardan beri çok
önemli mesafeler kaydetti. O yılların üretim
miktarı olan 30 milyonlardan, ciddi destekler
almadan bugün 4 milyarlara ulaşması olağanüstü bir gelişme.
bilgilerine sunuyor. FİDEBİRLİK, fide sektörünün yüksek KDV’den ve yüksek enerji
tarifesinden kaynaklanan sorunlarını ilgili
kamu kuruluşları nezdinde Üst Birliği
olan Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) kanalıyla çözmeye çalışıyor.
Sektörümüzün en önemli sorunlarından
birisi fide maliyetlerinin analizi konusu. Sadece bu konu için bu yıl Antalya,
Ege-Marmara ve Adana-Mersin bölgelerinde olmak üzere 5 toplantı düzenledik
ve maliyet muhasebesinde dikkate
alınması gereken hususları üyelerimizle
paylaştık.
Türkiye fide sektöründe yaşanan en temel
sorunlar neler? Bu sorunların çözümü için
hangi tavsiyelerde bulunursunuz?
Türkiye fide sektöründe yaşanan en temel
sorun, tohumdan kaynaklanan sorunlar. Bunun başında da tohumla taşınan
hastalıklar, tohumda çimlenme ve kalite
sorunları geliyor. Bu sorunların ikincisi,
yani tohumda çimlenme ve kalite sorunu,
dünya fide sektörünün de sorunu ve bu
bağlamda sorunların giderilmesi, Türkiye’nin de kabul ettiği uluslararası normların değişmesi ile mümkün olabilecek.
Birliğimiz, Avrupa Fide Üreticileri Birliği’nin (EU PLANT) bir üyesi olarak
tohumdan kaynaklanan bu sorunları
uluslararası platforma taşımış bulunuyor.
Konu, gerek Üst Birliğimiz olan TÜRKTOB’a, gerekse Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nın ilgili birimlerine iletildi. Ba-
kanlığın da fide sektörünün gelişmesine
olumlu katkılarda bulunmak için konuya
ilişkin araştırmalar ve mevzuatta yapılacak değişikliklerle bu sorunun çözümüne
ivedilikle katkıda bulunacağı ümidini
taşıyoruz.
Bu yıl fide fiyatlarında ciddi bir artış
yaşandı. Bu fiyat artışının nedenleri ve
sonuçlarına ilişkin değerlendirmeleriniz
nelerdir?
Fide maliyetini etkileyen en önemli girdi
tohum. Tohumun fide maliyeti içindeki
payı yüzde 55-60 arasında değişiyor.
2012-2015 yılları arasında çeşitli sebze
tohumlarında yüzde 72 civarında bir artış
oldu. Buna karşın fide fiyatlarındaki artış
yüzde 33’te kaldı. Bu durum fide fiyatlarının tartışıldığı çeşitli platformlarda
göz ardı ediliyor.
Birlik yönetim kurulu olarak konuyu
Antalya ve Mersin Ziraat Odası
Başkanlıkları ile yaptığımız istişare
toplantılarında dile getirdik ve
toplantılarda bulunan oda temsilcisi üreticiler de fide fiyatlarındaki
artışın bu şartlar altında makul
göründüğünü ve bunu anlayışla
karşıladıklarını belirtti.
Aşılı fide üretimi, dünyada 1920 ve 1930
yılları arasında Japonya ve Güney Kore’de karpuz ile başladı. Bizde ise 1998
yılında ilk üretim denemeleri yapıldı ve
2001 yılında da 3 şirket ticari anlamda
aşılı fide üretimine geçti.
Aşılı fidenin üreticilere sağladığı önemli
avantajlar ise şunlar:
Aşı anacı çok güçlü bir kök sistemine
sahip olup, gerek besin maddesi ve gerekse su alımı, düz fideye göre daha yüksek. Ana gövdede daha homojen bir gelişme gösteriyor. Daha güçlü bir yan dal
oluşturuyor. Bu nedenle düz fideye göre
daha yüksek verim ve daha yüksek kalitede ürün hasat etme imkanı sağlıyor.
Besin maddesi fazlalığı ya da yüksek
tuzluluk gibi stres koşullarına daha yüksek bir dayanım gösteriyor.
Soğuk dönemde büyümede devamlılık
gösteriyor. Isıtmadan tasarruf sağlıyor.
Meyve çatlaması ile ilgili olarak daha
az sorun yaşıyor.
Aşı anacı, çoğu toprak kökenli hastalıklara (Verticillium, Fusarium, Nematod, kök çürüklüğü vb) karşı dayanıklı.
Bu nedenle toprak dezenfeksiyonu için
kullanılan ilaçlardan tasarruf sağlıyor.
Bu yönü ile gerek çevre gerekse gıda
güvenliği açısından öne çıkan önemli
bir yöntem.
Üreticiler arasında aşılı fide kullanımı
şu an için ne durumda? Aşılı fide kullanımının artması için yapmış olduğunuz
çalışmalar neler?
Aşılı fide bizde domates, biber, patlıcan,
Son yıllarda aşılı fidelerin önemi giderek daha fazla kabulleniliyor. Aşılı
fide kullanımının üreticiler açısından
sağladığı avantajlardan bahseder
misiniz?
Tohum
Aralık 2015
19
RÖPORTAJ
4
m i ly a r
Türkiye’de 2014 yılında
yaklaşık 4 milyar fide
üretildi.
135
m i ly o n
Türkiye’de aşılı fide üretimi
2014 yılında 135 milyon
civarında oldu.
20
Aralık 2015
Tohum
kavun, karpuz ve hıyar gibi sebzelerde
uygulanıyor. Bu sebze türlerinin Türkiye’deki fide üretimi, resmi rakamlara
göre 3 milyar adede yakın. 2014 yılı
resmi rakamlarına göre toplam aşılı fide
üretimi ise 135 milyon adet. Yani potansiyelin henüz yüzde 4,5’ine ulaşılabildi.
Üretilen aşılı fidenin de yüzde 43’ü domates, yüzde 40’ı ise karpuz. Biber, patlıcan, kavun ve hıyarda aşılı fide üretimi
henüz istenilen düzeyde değil. Aşılı sebze fidesi üretiminin Güney Kore, Japonya
vb. ülkelerin seviyesine gelmesi için yıllık
1,5-2 milyarlık üretim rakamlarına ulaşılması gerekiyor.
Birliğimiz aşılı fide üretimini geliştirmek
ve yaygınlaştırmak için Bakanlık’tan aşılı
fide kullanan üreticilere tarımsal destek
talebinde bulundu. Ayrıca aşılı fideye
daha düşük KDV uygulaması talebinde
de bulundu. Bu ve benzeri destekler
çıkarsa, maliyeti düz fideye göre 2 katı
olan aşılı fideye gösterilen talep de
doğal olarak artacak. Birliğimiz yaptığı
çok sayıdaki eğitim, seminer ve istişare
toplantılarında aşılı fideyi her zaman ön
plana alıyor.
Küresel çapta bakıldığında, Türkiye fide
sektörünün dünyadaki bugünkü konumu nedir? Sektörün geleceğini nasıl
görüyorsunuz?
Elimizde konuya ilişkin olarak yayınlanmış
istatistiki bir bilgi bulunmamakla birlikte,
fide üretiminde Avrupa’nın lideri İspanya’yı
geçtiğimiz tahmin ediliyor. Üretim alt yapısı
ve teknolojileri dikkate alındığında sektörümüz başlangıç yılları olan 1995-96’lardan
beri çok önemli mesafeler kaydetti. O yılların üretim miktarı olan 30 milyonlardan ciddi destekler almadan bugün 4 milyarlara
ulaşması aslında olağanüstü bir gelişme.
Türkiye’de toplam sebze üretim alanı 8,5
milyon dekar civarında. Bu alan için potansiyel fide gereksinimi ise 15 milyar adedin
üzerinde. Demek ki fide sektörü henüz bu
potansiyelin yüzde 25 oranındaki kısmını
karşılıyor. Önümüzdeki 10 yıl içinde mevcut üretimimizin 8-10 milyar adedi bulacağını tahmin ediyoruz.
Özet olarak fide sektörü son 20 yılda sağlıklı bir gelişme kaydetti. Fide sektörünün
temsilcileri olarak bizler sektörün önünün
açık olduğunu ve hızlı gelişmeye devam
edeceğini öngörüyoruz.
M A K A LE
YENİ BİTKİ ISLAHI TEKNİKLERİ
VE BEKLENTİLER
Yeni bitki ıslahı teknikleri kullanılarak geliştirilen ilk ticari bitki olan
herbisite dayanıklı kolza, 2016 yılında Kanada’da ekilmeye başlayacak.
Ancak bu yeni teknikler kullanılarak elde edilen ürünlerin GDO olarak
kabul edilip edilmeyeceği hâlâ tartışma konusu.
Prof. Dr. Selim Çetiner
Sabancı Üniversitesi, İstanbul
Konuyla ilgili yazılarımda sıkça belirttiğim
üzere günümüzde tohum, bilgisayarınızdaki ya da akıllı telefonlarınızdaki yazılımlar
gibi bir teknoloji paketidir. Tohumun içindeki genetik bilgi ya da yazılım, tohumdan
çıkan bitkinin değişen iç ve dış koşullarda
nasıl tepki vereceğini belirler. Bu genetik
bilgi, milyonlarca yıldır evrilmiş ve halâ
evrilmekte olan bitkinin genel şekil ve
özelliklerini belirlediği gibi, biyotik ve abiyotik streslere karşı dayanımını da içerir.
Değişen çevre koşullarına uyum sağlayamayanlar bertaraf olurken, genetik yapıda
sürekli meydana gelen doğal değişiklikler
sonucu bu koşullara dayanan bitkiler yaşamlarını ve nesillerini sürdürürler.
Tarımla uğraşmaya başlayan insanoğlu
binlerce yıldır seleksiyon ile geliştirmiş
olduğu çeşitleri genetik biliminin gelişmesiyle melezlemeler yaparak iyileştirme
yoluna gitmiş, bu şekilde bitki ıslahı önemli bir faaliyet alanı haline gelmiştir. Bir
bitki ıslahçısının amacı; mevcut bir çeşidin
birim alandan en az girdiyle en yüksek ve
kaliteli ürünü, çevreye en az zararla vermesini temin etmektir. Tabii bunların hepsini aynı anda sağlamak zor olduğu gibi,
hastalık ve zararlıların geliştirdiği dayanıklılık mekanizmaları da ıslahçıyı sürekli bir
mücadele içinde tutar.
Türler içinde veya akraba türler arasında
yapılan melezlemeler ve seleksiyon bugün tarımını yaptığımız modern çeşitlerin
büyük bir kısmının kaynağını teşkil eder.
Geçtiğimiz yüzyıl ortalarından itibaren
kullanılmaya başlayan mutasyon ıslahı,
bitki doku kültürü gibi yenilikler de ıslahçılar için önemli imkanlar sağlamıştır.
Moleküler biyoloji alanındaki yeni buluş
ve gelişmeler de bitkilerin genetik mühendisliği yöntemleri ile iyileştirilmesinde yeni
22
Aralık 2015
Tohum
ufuklar açmıştır. Son 10 yıl içerisinde moleküler düzeyde yapılan buluşlar ise “Yeni
Bitki Islahı Teknikleri” dediğimiz bir dizi
yeni yöntemi gündeme getirmiştir.
Yeni bitki ıslahı tekniklerine baktığımızda,
bunların bir kısmının klasik transgenesis
ile, yani GDO’lar ile klasik melezlemelerin
bir araya gelmesi şeklinde kullanıldığını,
diğer bir kısmının ise transgenesis dışında, yani başka türlerden gen aktarmadan
genetiği değiştirilmiş organizmalar elde
etmeye yarayan yeni moleküler teknikler
olduğunu görüyoruz. AB Komisyonu’nun
talebi üzerine Ortak Araştırma Merkezi
tarafından hazırlanan Yeni Bitki Islahı
Teknikleri: Teknolojinin Düzeyi ve Ticari
Gelişme Beklentileri başlıklı rapor*, bu
tekniklerin belli başlı olanlarını “Zinc finger nucleases (ZFN)”, “Oligonucleotide
directed mutagenesis (ODM)”, “Cisgenesis ve transgenesis”, “RNA depended methilation (RdDM)”, “Genetiği değiştirilmiş
anaç üzerine aşılama”, “Tersine ıslah”,
“Agro infiltration” ve “Synthetic genomics”
olarak sıralamış. Bu yöntemleri Türkçeleştirmenin bu aşamada pek anlamlı
olacağını düşünmediğim için rapordaki
şekliyle aldım ve her birinin detaylarına
da girmeyeceğim. Arzu eden rapordan ve
arkasındaki kaynaklardan detaylı bilgileri
alabilir.
Bu teknikler arasında en dikkati çeken
ve potansiyel olarak da yaygın kullanımı
mümkün görülen CRISPR-Cas9, ZFN ve
TALEN teknikleriyle bitkinin ya da üzerinde çalışılan herhangi bir organizmanın
genomu (tüm genetik bilgileri, yani DNA
dizinleri) üzerinde hedefe yönelik nokta
mutasyonları yapılabiliyor. Diğer bir anlatımla, üzerinde çalışmak istediğiniz özelliği
şifreleyen bitkideki geni veya bunu kontrol
eden düzenleyici genleri hedefleyip bunları susturmanız ya da aktif hale getirmeniz
mümkün oluyor. Transgenesis yoluyla elde
edilen GDO’larda ise başka bir organizmadan aldığınız, örneğin tırtıllara dayanıklılık
sağlayan Bacillus thuringiensis delta endotoksin protein genini bitkiye aktararak
böceklere dayanıklı mısır ya da pamuk
bitkisi geliştiriliyordu. GDO’ların tepki çeken yanlarından birisi başka canlılara ait
genlerin aktarılıyor olması, diğeri de gen
aktardığınız genom bölgesinin tesadüfe
bağlı olması dolayısıyla yoğun seleksiyon
ve hatta geriye melezleme gerektirmesiydi. Yeni bitki ıslah tekniklerinde, bu tip gen
aktarma yerine bitkinin mevcut genini ya
da genlerini geçici olarak aktardığınız DNA
kesici nükleaz enzimleriyle, hem de tam
istediğiniz noktadan kesip susturmanız
ya da etkin hale getirmeniz söz konusu.
Bu yeni tekniklerle istediğiniz genom
bölgesini tamir edip düzenleyebileceğiniz
gibi, belirli bir gen aktarmanız da mümkün
olabiliyor.
Bu anlattıklarımdan, bu tekniklerin sihirli
bir sopa gibi her dokunduğunuz bitkiyi
değiştirip geliştireceği anlamını çıkarmayın. Genetik düzenlemeyi yapmış olduğunuz bitki hücreleri bölünüp çoğalmaya
başladıklarında bitkinin DNA tamir mekanizmaları (Prof. Dr. Aziz Sancar’a Nobel
getiren çalışma alanı) da derhal devreye
girip müdahale etmiş olduğunuz gen değişikliğini eski haline getirmeye çalışabilir!
Dolayısıyla yapılan gen değişikliği ya da
iyileştirmesinin stabil olarak tohumlara
aktarılması büyük önem taşımaktadır.
Diğer bir sorun ise tüm genomunu yani
hangi özelliği hangi genin belirlediğini bildiğimiz bitki sayısının kısıtlı olması. Arabidopsis ile başlayan gen dizini haritalarının
çıkarılması çalışmalarının gen dizileme
teknolojisindeki hızlı gelişmeler sayesinde
epey ucuzlamış olması ile önemli ürün
bitkilerinin genom haritalarını çıkarmada
büyük mesafe alınmış durumda.
Bu moleküler yöntemler sadece bitki
ıslahında kullanılmıyor. Aslında temel ve
uygulamalı çalışmaların çoğu mikroorganizmalar, hayvanlar ve insanlara yönelik.
Örneğin ZFN kullanılarak insan kök hücreleri üzerindeki HIV virüsü reseptörünü şifreleyen gen susturularak AIDS’e bağışıklık
sağlayan gen tedavisi klinik araştırma
safhasında bulunuyor. Keza boynuzu olmayan sığır geliştirme çalışması da bayağı
mesafe kaydetmiş vaziyette.
Yeni bitki ıslahı teknikleri kullanılarak
geliştirilen ilk ticari bitki olan herbisite
dayanıklı kolza, 2016 yılında Kanada’da
ekilmeye başlayacak. Gerçekte Kaliforniya’da küçük bir şirket tarafından geliştirilen bu kolza hem ABD hem de Kanada
yetkili kuruluşlarından izin almış durumda.
Aslında, ABD ve Kanada otoriteleri bu bitkilerin GDO düzenlemelerine tabi olmadığı
yönünde pozisyon almışlar. Sıradaki diğer
ürün de fitik asit düzeyi düşük mısır bitkisi. Tabii bu yeni ıslah yöntemleri kullanılarak özellikle kuraklığa ve bazı hastalıklara
dayanıklı bitkilerin geliştirilmesi de epey
bir mesafe almış bulunuyor.
Bitki ıslahında transgenesis dışında, yani
başka türlerden gen aktarmadan genetiği
değiştirilmiş organizmalar elde etmeye
yarayan yeni moleküler tekniklerin yaygınlaşmaya başlaması, bu modern biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilen bitkilerin de
GDO statüsüne dahil edilip edilmemeleri
tartışmasını başlatmış bulunuyor. Eğer
ABD, Kanada ve Arjantin’in aksine ve AB
ülkelerindeki düzenleyici kurumlar bunların da GDO statüsünde bilimsel risk analizlerinden geçerek onaylanmalarına karar
verirse bu, küçük ve orta boy tohum ıslah
şirketleri ile kamu araştırma kurumları ve
üniversitelerde geliştirilen çeşitlerin ticarileştirilmelerini imkansız hale getirecektir.
Her fırsatta dile getirdiğim üzere, dünyanın hemen her ülkesinde halen mevcut
biyogüvenlik mevzuatına göre; herhangi
bir GDO piyasaya sürülmeden önce ürünün niteliğine göre değişmek üzere 2 ilâ
40 milyon dolar tutan risk analizlerinden
geçmek zorunda. Doğal olarak bu yüksek
biyogüvenlik giderleri büyük firmalar dışındaki küçük firmaların ya da kamu araştırma kuruluşlarının geliştirdikleri GDO’ların
ticarileşmesi önündeki en büyük engel.
Diğer bir ifade ile; AB ülkelerindeki küçük
ve orta boy tohum şirketleri, teknoloji
karşıtlarının da desteği ile AB’deki GDO
yasağından olumsuz etkilenmedikleri gibi
pazar paylarını ve rekabetçi konumlarını
da muhafaza ettiler.
Bugün geldiğimiz noktada, yeni bitki ıslahı
tekniklerinin nasıl değerlendirileceği, yani
bu teknikler kullanılarak elde edilen yeni
çeşitlerin GDO olup olmayacağı çok önemli görünüyor.
Sizlerin de görebileceği üzere GDO, yani
genetiği değiştirilmiş organizma, ilk bakışta genetik değişiklik yapıldığını ifade ediyor. Ancak çeşitli mevzuatlarda, örneğin
AB direktifinde ve bizim Biyogüvenlik Kanunu’nundaki GDO tanımına baktığınızda
konu dışındakilerin, hatta yıllardır bu alanda çalışanların bile kafası karışabiliyor.
Biyogüvenlik Kanunu’nda; “GDO: Modern
biyoteknolojik yöntemler kullanılmak suretiyle gen aktarılarak elde edilmiş, insan
dışındaki canlı organizma” ve “Modern
biyoteknoloji: Geleneksel ıslah ve seleksiyonda kullanılan teknikler dışında, doğal
fizyolojik üreme engelini aşarak, rekombinant deoksiribonükleik asidin (rDNA) ve
nükleik asidin hücrelere ya da organallere
doğrudan aktarılmasını sağlayan in vitro
nükleik asit tekniklerinin ya da taksonomik olarak sınıflandırılmış familyanın dışında, farklı tür ve sınıflar arasında hücre
füzyonu tekniklerinin uygulanması” olarak
tanımlanmış.
İlk tanıma baktığınızda “gen aktarılarak
elde edilmiş” ibaresi, yeni bitki ıslahı tekniklerinin çoğuyla genetiği değiştirilmiş bitkileri GDO kapsamı dışında bırakıyor gibi;
zira bu tekniklerde genetiği değiştirmek
için başka bir organizmadan gen aktarılmıyor. Ama bu GDO tanımının başındaki
“modern biyoteknoloji yöntemleri kullanılarak” ifadesi işleri karıştırıyor. Zira yeni
bitki ıslahı tekniklerinde de “geleneksel
ıslah ve seleksiyonda kullanılan teknikler
dışında” tanımının dışına çıkılıyor. Keza,
bizde olmayan ve AB’nin 2001/18/EU direktifinin GDO tanımı, hatta ekindeki istisnalar da farklı yorumlara açık görünüyor.
AB Komisyonu bu yeni bitki ıslahı teknikleri için yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç
olup olmadığını değerlendirmek için hem
Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA)
ve Avrupa Ortak Araştırma Merkezi (JRC)
uzmanlarından, hem de üye ülkelerden bu
konudaki bilimsel görüşlerini bildirmelerini istemiş bulunuyor. Hazırlanan rapor ve
görüşler genelde yeni bitki ıslahı teknikleri
ile geliştirilmiş GDO’ların klasik GDO tanımına girmediğine işaret ediyor. Ancak,
bu konuda farklı görüşlerin olduğunu hatırlatmakta yarar var. Örneğin, birkaç gün
önce tamamlanan Almanya’nın hukuki
değerlendirmesi ile geçen yıl yayımlanan
Avusturya raporu konuyu GDO gibi değerlendirmeyi öngörüyor. Bu arada, STK’ların
da bu konuda nasıl bir tavır alacakları
merak konusu.
Özetle, bütün bu tartışmalar AB Komisyonu’nun yakında açıklayacağı karar ile son
bulur mu yoksa daha da mı alevlenir bilemiyorum. GDO gibi değerlendirilmesi durumunda bu, yeni bitki ıslahı yöntemleriyle
çalışan Avrupalı ıslahçı ve tohum şirketlerini olumsuz etkileyeceği gibi, AB ülkeleri,
ABD ve Kanada gibi ülkelerde üretilmiş
ürünlerin ithalini de tamamen kesmek
zorunda kalabilir. Zira bunları klasik GDO
tespit yöntemleriyle ayırmak mümkün olmayacaktır. Türkiye’de ise mevcut Biyogüvenlik Kanunu sıkıntılarına bir de bunları
eklediğinizde durum ne olur acaba?
Yararlanılan kaynaklar
• http://ftp.jrc.es/EURdoc/JRC63971.pdf
Tohum
Aralık 2015
23
A H DE V E F A
TOHUMCULUK SEKTÖRÜ
DR. MEHMET UYANIK’I
UNUTMAYACAK
Uzun yıllar aldığı çeşitli görevlerle tohumculuk sektörüne büyük katkılar sağlayan
Dr. Mehmet Uyanık ne yazık ki 23 Ekim günü aramızdan ayrıldı. Ancak tohumculuk
sektörüne yaptığı katkılar ve örnek alınacak kişiliğiyle daima hafızalardaki yerini
korumaya devam edecek.
24
Aralık 2015
Tohum
Ziraat Yüksek Mühendisi Dr. Mehmet
Uyanık 1949 yılında Gümüşhane’nin
Kelkit ilçesi Güneyçevirme köyünde doğdu. İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimini
Samsun’da tamamlayan Uyanık, 1968
yılında girdiği Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Yetiştirme ve Islahı
Bölümü’nden 1975 yılında mezun oldu.
Aynı yıl Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda çalışmaya başlayarak; Samsun
İl Teknik Ziraat Müdürlüğü ve Gelemen
Tarım Meslek Lisesi’nde görev yaptı. 1979
yılında Bakanlık Araştırma Teşkilatı’na
geçen Uyanık, bir süre Eskişehir Zirai
Araştırma Enstitüsü’nde çalıştıktan sonra,
Karadeniz Bölge Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’ne tayin edildi. 19801981 yıllarında ise önce Meksika’da
Uluslararası Mısır ve Buğday Geliştirme
Merkezi (CIMMYT), ardından da Hindistan
Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nde (IARI)
mısır yetiştirme ve bitki ıslahı programlarına katıldı. 1986-1988 yılları arasında
Florida Üniversitesi Gıda ve Tarım Bilimleri
Fakültesi’nde bitki yetiştirme konusunda
MSc. derecesi alan Uyanık, 1990-1994
yılları arasında ise 19 Mayıs Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü’nde mısır yetiştirme konulu doktorasını tamamladı.
1994 yılında Ankara Tarla Bitkileri Merkez
Araştırma Enstitüsü’ne atanan Uyanık,
uzun yıllar burada çeşitli görevlerde bulundu. 1998 yılında ise Tarımsal Üretim ve
Geliştirme Genel Müdürlüğü bünyesinde
kurulan Tohumculuk Daire Başkanlığı’na
atandı. 2002 yılında Türkiye Cumhuriyeti
Roma Büyükelçiliği Tarım Müşaviri, 2005
yılında ise APK Kurul Başkanlığı’nda uzman olarak görevlendirildi. 2006 yılında
Bakanlıktan emekli olan Uyanık, önce
BETA Tohumculuk’ta, ardından Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği’nde (TÜRKTED), son olaraksa Tohum Sanayicileri
ve Üreticileri Alt Birliği’nde (TSÜAB) görev
yaptı. 2014 yılında da emekliye ayrıldı.
Meslek hayatı boyunca Türkiye tarım ve
tohumculuk sektörüne benzersiz katkılarda bulunan Dr. Mehmet Uyanık, bu yıl yayınlanan “Açıklamalı Tohumculuk Terimleri
Sözlüğü” adlı eseriyle bir ilki gerçekleştirmiş ve tüm zirai eğitim ve yönetim birimleri için tarımsal araştırma ve tohumculuk
kuruluşlarının boşluğunu dolduracak bir
eser hazırlamıştı. Sektöre 30 yılı aşkın bir
sürede hazırladığı ve botanikten bitki ıslahına, biyoistatistikten bitki hastalıklarına,
tarımsal hukuktan sitogenetiğe, tarımsal
biyoteknolojiden moleküler genetiğe
birçok bilim dalına ait kavramları, verilen
örneklerle pekiştirerek açıkladığı iki ciltlik
Dr. Mehmet
Uyanık,
tohumculuk
denince çoğu kişinin
aklına gelecek isimlerin
başlarında yer alır.
Çünkü bu sektör için
sadece sorunlara kafa
yorup onlara çözümler
bulmakla kalmayıp,
aynı zamanda titizlikle
yaptığı kapsamlı
araştırmaları da
sektör mensuplarıyla
paylaşırdı.
bir eser kazandıran Uyanık, ne yazık ki 23
Ekim günü aramızdan ayrıldı.
Saygın kişiliği ve tohumculuk sektörüne
yaptığı eşsiz katkılarıyla hiç unutulmayacak olan Dr. Mehmet Uyanık’ı TÜRKTED
Genel Sekreteri Dr. Müfit Engiz şu sözlerle
anlatıyor: “Dr. Mehmet Uyanık ile 1998
yılının Kasım ayı başlarında tanıştım. O
zamanlar, Tarımsal Üretim ve Geliştirme
Genel Müdürlüğü’nde (mülga TÜGEM)
Tohumculuk Dairesi Başkanı idi. Ben de
Şube Müdürü olarak TÜGEM’e henüz
atanmıştım. İlk karşılaşmamızda, yeni tayin olduğumu belirttim ve kısaca kendimden bahsettim. Konuşmamızın sonunda o
da bana Tohumculuk Dairesi’ne gelmemi
ve birlikte çalışmamızı önerdi, hatta biraz
da ikna etmeye çalıştı. Açıkçası hiç de
niyetim olmamasına rağmen, o kadar alçak gönüllü ve açık sözlü biçimde benimle
konuştu ki, ‘hayır’ diyemedim. O günlerde
başlayan dostluğumuz 17 yıl boyunca,
vefatına kadar hiç kesintiye uğramadan
devam etti. Hayatımda tanıdığım, ülkesini,
milletini çok seven ve bunun için de özveriyle çabalayan birkaç insandan biriydi.
Sadece mütevazi ve dürüst bir insan olduğu için değil; aynı zamanda ilkeli, tecrü-
besini ve bilgisini sonuna kadar paylaşan,
hak sever, dedikodu sevmez, vatanperver,
tarım bilimindeki gelişmeleri yakından
takip eden, öğrendiklerini çok sıkı süzgeçten geçirebilen, kısacası daima hayırla
yad edilmeyi hak eden biriydi. Bundan
dolayı kendisinden hep etkilendim.
Mehmet ağabey, tohumculuk denince
çoğu kişinin aklına gelecek isimlerin
başlarında yer alır. Çünkü bu sektör için
sadece sorunlara kafa yorup onlara çözümler bulmakla kalmayıp, aynı zamanda
titizlikle yaptığı kapsamlı araştırmaları da
sektör mensuplarıyla paylaşırdı. Türkiye
tohumculuk sektörünün temel meselelerini daima objektif olarak değerlendirir,
düşüncelerini kimseye doğrudan empoze
etmeden sindire sindire ve açık yüreklilikle anlatırdı. İdare-i maslahatçılığı hiç
sevmezdi, bu davranış tarzının ülkemize
zararı dokunduğuna inanırdı (ki ben de
aynı görüşteyim).
Mehmet Bey’in ağabeyliğini de, dostluğunu da, öğretmenliğini de, yol göstericiliğini
de hiçbir zaman unutmayacağım. Bıraktığı
yerin kolay kolay doldurulamayacağını
biliyorum. Rabbim günahlarını affetsin,
mekanı cennet olsun inşallah.”
Tohum
Aralık 2015
25
A H DE V E F A
HER ŞEYİN BAŞI TOHUM
Tohumculuk sektörüne büyük katkılarda bulunan Bilkent Üniversitesi Bankacılık
ve Finans Bölüm Başkanı Dr. Nazmi Demir, sektöre dair görüşlerini Tohum dergisi
okurlarıyla paylaştı. Türkiye tohumculuk sektörünün zaman içerisinde müthiş bir
gelişme yaşadığını vurgulayan Demir, bu gelişmenin sürdürülebilirliği için sektörün
önünde duran engellerin kaldırılması ve ilerlemeye devam edilmesi gerektiğini söylüyor.
rar Brüksel’e tayin oldum. Orada Avrupa
Birliği nezdinde Türkiye Büyükelçiliği’nde
müşavir olarak çalıştım. Türkiye’ye döndükten sonra da emekli oldum. Son 23
yıldır Bilkent Üniversitesi’nde Bankacılık
ve Finans bölümünde Öğretim Görevlisi,
Bölüm Başkanı olarak çalışıyorum.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Eğitiminiz, aile ve iş hayatınızla ilgili
kısaca bilgi verebilir misiniz?
1962’de Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi mezunuyum. Sonrasında Kaliforniya
Üniversitesi’nde Zirai İktisat bölümünde
yüksek lisans ve doktoramı yaptım. Bu
sırada Georgetown Üniversitesi’nde dil
eğitimi aldım. 1970 yılında Ankara’ya
döndüm ve Tarım Bakanlığı’nda göreve
başladım. Bir süre sonra Devlet Planlama
Teşkilatı’na geçtim. Burada çalıştıktan
sonra bilim adamı sıfatıyla Meksika’ya
gittim. Orada buğday ve mısır tohumluklarının gelişimini gözlemledim. Türkiye’de
26
Aralık 2015
Tohum
tohumlukların çiftçiler tarafından nasıl
kabul edildiği üzerine çalışmalar yaptım.
Tohumluklarla ilgili bu çalışma, sonraki
dönemde orada yayınlandı. Meksika’dan
döndükten sonra tekrar Bakanlık’ta Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürü olarak
çalışmaya başladım. Oradan ABD’ye müşavir olarak gönderildim. Bir süre müşavirlik yaptıktan sonra, Türkiye’ye döndüm.
Ancak 11 Eylül 1980 tarihinde Washington’a tayin edildim. Türkiye Büyükelçiliği’nde 4 sene tarım müşaviri olarak çalıştıktan sonra tekrar Türkiye’ye döndüm.
Bakanlık’ta müsteşar yardımcısı olarak
görev yapmaya başladım. Sonrasında tek-
Geçmişte uzun bir süre Tarım
Bakanlığı’nda görev yaptınız ve bu görev
süresi boyunca tohumculuk sektörüne
önemli katkılarda bulundunuz.
Tohumculuk sektörü eskiden beri
aklınızda ve ilgi alanınızda olan bir
sektör müydü?
Türkiye’de Tarımsal Araştırmalar Genel
Müdürü olarak çalışırken sürekli tohum
geliştirme ile uğraşıyordum. Birçok bilim
insanı da yeni ve verimli tohumluklar geliştirmek için çalışıyordu. O zamanki Tarım
Bakanı, Meksika’dan getirilen tohumlukların yüksek verimli olduğunu ve önemli
gelişmeler sağladığını görüp numune ekiminin yapılmasını sağlamıştı. Ben bütün
bunları yakından, ilgiyle takip ediyordum.
Çünkü tarımın gelişmesi için başlangıç
noktasının tohum olduğunu düşünüyordum. Tohum tarımda canlı olan tek
girdidir. Tohumda bir patlama yapılırsa,
Türkiye’de açlık sorununun önüne geçileceğini ve büyük bir gelişme sağlanacağını
gördüm. Meksika ve Washington’daki
potansiyeli gördükten sonra bunun Türkiye’de de olması gerektiğini düşündüm ve
işe böyle başladım.
Meslek hayatınızın başından günümüze
kadarki süreci düşündüğünüzde,
ülkedeki tarım sektörünün dönüm
noktası olarak işaret edeceğiniz olumlu
veya olumsuz olay nedir?
Yabancı firmalarla yaptığımız çalışmalar
aslında çok tepki çekse de biz azimle
devam ettik. Tohumculukta bürokrat ve
teknik adam olarak yaptığımız devrim
niteliğindeki bu hamleler, o zamanki
siyasi otorite, yani Başbakan rahmetli
Türkiye’de tohumculuk sektöründe
geometrik bir büyüme var. Gerek kurulan
tohum firmalarının bilgi
akımı ve kapsamı, gerek
gen kaynaklarının garanti
altına alınması açısından
güzel gelişmeler oluyor.
Turgut Özal ve Tarım Orman Köyişleri
Bakanı Hüsnü Doğan’ın destekleri ile
başarıya ulaşabildi. Dünya çapında tohum
uzmanlarıyla birlikte Anadolu topraklarını
inceledik; hangi tohumlukların üretilebileceği hakkında konuştuk, küçük yerli
tohum firmalarıyla görüştük. Tohumculuk
sektörünün gelişmesi için neler yapılabileceği üzerine çalıştık. Sonrasında herkes
tohumculuk sektörünün potansiyelini anladı. Türk tohumculuk sektörü dünyanın
saygın sektörlerinden biri haline geldi.
Üreticisiyle, sanayisiyle ve ihracatıyla.
Tohumla başlanan iş, birçok olaya sirayet
etti. Mesela, Hollanda’nın bütün hibrit
çiçeklerinin vejetatif büyüme organlarının
getirtilmesine vesile olduk. Ancak gerek
buğday, mısır, soya gerek sebze ve meyvelerde öne sürdüğümüz şart, bu kurumların bir süre sonra Türkiye’ye teknolojiyi
getirecek, Türkiye ile işbirliği içinde çalışacak olmasıydı. Birçok engellemeye rağmen tohumlukta özel sektörü oluşturduk.
Bu benim için en büyük mirastır.
Türkiye tarımının dününü ve bugününü
kıyasladığınızda nasıl bir tabloyla
karşılaşıyorsunuz? Geçmişle bugün
arasında gördüğünüz iyi ve kötü farklar
neler?
Dün içimize kapanıktık, bugünse açığız.
Ancak hâlâ bunu engellemeye çalışanlar var. Genetik mühendislik bilmeyen,
tohum geninden anlamayan, dünyadaki
araştırma kurumlarını ve gelişmeleri görmemiş insanlar ortaya teori atıyor. Bunun
önüne geçmek gerekiyor. Bu yüzden sektörde cesur olmaya, cesaretli insanlara
ihtiyaç var.
Sizce tohumculuk sektöründe Bakanlık,
özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının
attıkları adımlar yeterli mi? Sektörün
en önemli sorunu sizce nedir ve buna
çözüm önerisi olarak neyi gösterirsiniz?
Türkiye’de tohumculuk sektöründe
müthiş bir gelişme var. Geometrik bir
büyüme görüyorum. Gerek kurulan tohum firmalarının bilgi akımı ve kapsamı,
gerek gen kaynaklarının garanti altına
alınması açısından güzel gelişmeler
yaşanıyor. Bu gelişmeler beni çok gururlandırıyor. Ancak kamu kesiminde bir
yanlış anlaşılma var. Genetiği değiştirilmiş ürünlere karşı bir antipati oluşmuş
durumda. Bunu doğru bulmuyorum.
Çünkü GD ürünler ABD’de son 30-40
yıldır üretiliyor. Her türlü işleme tabi tutuluyor. Ve sağlık tehlikesinin olduğuna
dair bir sonuç bulunmadı. Türkiye’de
de bugünlerde bu yanlış anlaşılmanın
düzeltilmeye çalışıldığını görmek güzel.
Teknoloji adaptasyonu zor bir durum.
Ancak şu anda birçok biyoteknoloji laboratuvarının olması sevindirici.
TÜRKTED’in tohumculuk sektöründeki
konumunu ve sürdürdüğü çalışmaları
nasıl değerlendiriyorsunuz?
TÜRKTED yönetimi tohumculuk sektöründen çok iyi anlıyor ve çok iyi çalışmalar yapıyor. Genetik mühendisliği
konusunda çalışmalarına devam etmeleri gerektiğini düşünüyorum. TÜRKTED
tohum sektörünün ilerlemesinde ve
geliştirilmesinde epey yol aldı ve daha
güzel işlere imza atacak.
Tohum
Aralık 2015
27
V İ Z Y O NER B A K I Ş
SÜRDÜRÜlEBİLİR TARIMIN BEKÇİSİ
ICARDA
Kıraç Alanlar Uluslararası Tarımsal Araştırma Merkezi (ICARDA) dünya tarımın en büyük
problemlerinden olan kuraklığa karşı yürüttüğü çalışmalarla, tarımı yeni teknoloji ve tekniklerle
daha ileriye taşımayı hedefliyor. Türkiye’nin de katkı sağladığı ICARDA’nın Ankara’da da bir irtibat
ofisi bulunuyor. ICARDA, küresel gelişmelerin takip edilmesi, materyal değişimi ve geliştirilen
teknolojilerin transferinde üreticileri önemli avantajlara sahip olma imkanına kavuşturuyor.
Dünya tarımı için en büyük tehdit olan
kuraklık sorunu gün geçtikçe büyümeye
devam ediyor. Bu bakımdan, hem ekolojik dengenin korunması, hem de insan
topluluklarının sürdürülebilir gelişiminin
sağlanması için su kaynaklarının ve tarım alanlarının bugünkü ve gelecekteki
ihtiyaçları karşılayabilecek şekilde kullanılması giderek daha çok önem kazanıyor. 1977 yılında kurulan Kıraç Alanlar
Uluslararası Tarımsal Araştırma Merkezi
de (International Center for Agricultural
Research in the Dry Areas - ICARDA) yerkürenin üçte birini oluşturan kurak alanlarda, tarımın geliştirilmesine yardımcı
olabilme amacını taşıyor.
ICARDA’nın temel hedefi; doğal kaynakla28
Aralık 2015
Tohum
rın sürdürülebilir kullanımı yoluyla tarımsal üretimin, verimliliğin ve kırsal refahın
arttırılması ve kırsal fakirliğin azaltılması. Geliştirilen teknolojilerin üreticilere
aktarılması, mera ıslahı, buğday, arpa,
yemeklik ve yemlik baklagiller üretimi ile
küçükbaş hayvancılığın geliştirilmesi de
ICARDA’nın görev tanımı dahilinde. Gelişmekte olan ülkelerde ulusal tarımsal
araştırma merkezleriyle işbirliği yürüten
ICARDA, gelişmiş ülkelerde ise bu işbirliğini ileri teknolojiyle donanımlı araştırma
enstitüleriyle yapıyor. ICARDA tarafından
yürütülen projeler çerçevesinde bugüne
kadar aralarında arpa, mercimek, nohut,
fasulye, bezelye ve ekmeklik buğdayın
yer aldığı 230’un üzerindeki tohum çeşi-
di gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki üreticilerin hizmetine verildi. Ayrıca bu
ürünlerin yetiştirme usullerini öğretmek
üzere söz konusu ülkelere yaklaşık 7 bin
500 uzman gönderildi.
ICARDA, özellikle susuz tarım ve buna
yönelik genetik araştırmalar konusundaki çalışmalarıyla bilinen ve uluslararası
faaliyetlerde bulunan benzeri kurum
ve kuruluşlar arasında ilk sırada yer
alıyor. Kuruluşundan bu yana 40 ülkede
topladığı 111 bin ürün tohumu örneğini
sakladığı gen bankası ile dünyanın sayılı
tohum geni bankalarından biri. ICARDA,
uzmanlığıyla Türkiye’nin yer aldığı coğrafyaya yakın Ortadoğu, Kuzey Afrika, Orta
Asya ile Kafkasya ülkelerinde tarım alanındaki önem ve etkinliğini gün geçtikçe
arttırıyor. Uluslararası işbirliğine yönelik
faaliyetleri ise Nil Vadisi ve Kızıldeniz,
Batı Asya, Arap Yarımadası, Orta Asya ve
Kafkaslar, Kuzey Afrika, dağlık bölgeler
ve Latin Amerika’yı kapsayan bölgesel
programlar çerçevesindeki projelerle
yürütülüyor.
Tarım alanında bölgesinin en gelişmiş
ülkesi olan Türkiye, 2005 yılından itibaren ICARDA’ya katkı sağlayan ülkeler arasına katıldı. Donör ülkeler arasında yer
alan Türkiye, ICARDA’nın faaliyetlerine
daha etkin katılma ve kuruluşun imkanlarından daha fazla yararlanma fırsatını
yakalıyor. Bu üyelikle Türkiye, küresel
gelişmelerin takip edilmesi, materyal
değişimi ve geliştirilen teknolojilerin
transferinde önemli avantajlara sahip
olma imkanına kavuşuyor. Türkiye’de
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’yla
yürüttüğü ilişkilerin yanı sıra, ICARDA’nın
GAP Bölgesel Kalkınma İdaresi ile Ankara ve Çukurova Üniversiteleriyle imzaladığı işbirliği anlaşmaları da bulunuyor.
Ü Y E H A B ERLER İ
“AkadeMAY” 2015 Maratonunu
Tamamladı
SYNGENTA DLG-ÖÇP Karaevli Fuarı ve
Elmalı Tarım Fuarı’ndaydı
MAY Tohum’un, ziraat fakültesi öğrencilerini
sektör ve çalışma hayatı ile tanıştırarak, gelişimlerine katma değer sağlayan sosyal sorumluluk
projesi “AkadeMAY” 2015 yılı çalışma dönemini
tamamladı. Sektörde ilk ve tek olan öğrenci gelişim projesi AkadeMAY ile, başvuru kriterlerini
sağlayan ve havuza seçilen 2. sınıf öğrencileri
üniversitelerini tamamlayana dek üç yaz dönemi art arda üçer aylık
periyotlarda farklı bölümlerde kesintisiz görev alıyor, aynı zamanda
eğitim hayatlarına burslu olarak devam etme hakkı kazanıyor.
SYNGENTA Türkiye Tekirdağ Karaevli
DLG–ÖÇP Tarım ve Teknoloji Fuarı’nda yeni yağlık ayçiçeği çeşitleri SY
Bento, SY Gibraltar ve SY Barbati’y
tanıttı. Dört gün boyunca yoğun katılımın olduğu SYNGENTA standında SY Inove, SY Hydro ve SY Performer mısır çeşitleri tanıtıldı. Elmalı Tarım Festivali’nde ise tohum portföyüne kattığı yeni domates
çeşitleri Torry, Vitellio ve Landolino başta olmak üzere Arazi, Buffon
ve Armstrong domates anaçları ile yeni nesil fungisit DYNASTY®
CST 125 FS ve insektisit DURİVO® 300 SC ziyaretçilerle buluştu.
Yeni Marul Çeşidi Artık “KNOX” ile
Daha Yavaş Renk Kaybediyor
TİGEM İşletmelerinde Güzlük
Ekilişler Başladı
RIJK ZWAAN, hasattan sonra yaprakların kesim noktalarından daha yavaş kahverengileşmesini sağlayan yeni bir özellik geliştirdi ve
bu özelliğe “KNOX” ismini verdi. Belçika’nın
Antwerp şehrinde gerçekleşen Marul ve Yapraklı Sebzeler Konferansı sırasında bu çığır
açan yenilik tanıtıldı. KNOX, raf ömrünü çok
ciddi oranda uzatıyor. Yetkili Müdür Bauke
van Lenteren’e göre şirket bu yenilik sayesinde taze kesim yapan
şirketlerin en büyük isteklerinden bir tanesine direkt olarak cevap vermiş olacak. KNOX, marul için mutlaka düşük oksijenli bir
ambalaj yapılması zorunluluğunu ortadan kaldırıyor.
Gözlü İşletmesi’nde 28 Eylül’de yaklaşık 72 bin
800 dekar alanda başlayan buğday, arpa ve yem
bitkileri ekimi tamamlanmak üzere. Malya Tarım
İşletmesi’nde ise 1 Ekim’de başlayan güzlük
ekilişler tamamlandı. Bezostaja-1 çeşidinden 36
bin 350 dekar, Bayraktar-2000 çeşidinden 19
bin 355 dekar, ES-26 çeşidinden 320 dekar ve Arpa Bülbül-89
çeşidinden 12 bin 720 dekara ekim yapıldı. Türkgeldi Tarım İşletmesi’nde güzlük ekilişlere 20 Ekim’de başlandı. Flamura-85
çeşidinden 3 bin 850 dekar, Pehlivan çeşidinden bin 275 dekar
ve Bereket çeşidinden 250 dekara ekiliş yapılacak. Ceylanpınar
Tarım İşletmesi güzlük ekilişlerine ise 6 Ekim’de başladı.
TAREKS’den Yüksek Verimli
Ekmeklik Buğday
BAYER Cropscience Sebze
Tohumları Yönetiminde Değişiklik
TAREKS’in yeni ekmeklik buğday çeşidi Glosa
yüksek verimi ve kalitesiyle çiftçinin yeni gözdesi
olacak. Olumsuz iklim ve toprak koşullarına meydan okuyan Glosa, en yüksek verim dekar başına
1,041 kg, Trakya bölgesinde ortalama 890 kilogram, İç Anadolu bölgesinde ise 650 kilogram verim yakaladı. Üreticilerden ilk yıl gelen 450 ton talebin 110 tonunu karşılayabilen
TAREKS, gelecek yıl için üretim hedefini bin tona, talep artışının
devam etmesi halinde ise 10 bin tona çıkaracak.
BAYER Cropscience Sebze Tohumları’ndan
(Nunhems) 9 Eylül’de yapılan duyuruya
göre; Vicente Navarro, Ko Remijnse’den
pazarlama ve satış genel müdürlüğü görevini devralıyor. Frank
Claessens ise operasyon genel müdürlüğü görevine getiriliyor. Ko
Remijnse 31 Temmuz 2015’te, 40 yılı aşkın bir kariyerin ardından
aktif görevinden ayrılarak emekli oldu. Eski Operasyon ve Strateji
Genel Müdürü Vicente Navarro, 1 Ağustos 2015’ten itibaren geçerli olmak üzere Remijnse’nin görevini devraldı.
Silajlık Mısırda
Yabancı Firmalar Yakalandı
PROGEN
Tanıtım Ve Eğitim Tırı Yollarda
POLEN Tohumculuk Ltd. Şti., Toprakocak Köyü’nde “Tarla Günü” düzenledi. Tarla gününe
çok sayıda Yenişehirli çiftçi katıldı. Son yıllarda atağa geçen yerli tohum firmaları, hem
kalitede, hem de tonajda yabancı firmaları yakaladı. POLEN
Tohum’un ürettiği silajlık mısır tohumlarını kullanan Yenişehirli
üreticiler, TORRO cinsi Silajlık mısır tohumundan dönüme 10
ton civarında ürün aldıklarını ifade ediyorlar.
PROGEN Tohum, Tanıtım ve Eğitim Tırı
ile bilgiyi üreticilerin ayağına götürmeye
başladı. PROGEN Tanıtım Tırı Eylül ve
Ekim aylarında Ege bölgesinde, Hatay’da,
Şanlıurfa’da pamuk hasadı yapan üreticilerle birlikteydi. Üreticilerin hasat heyecanına ve yüksek verim gururlarına ortak oldu.
PROGEN Tanıtım Tırı, bölgelerde düzenlenen tarım fuarlarına da
katılarak üreticileri bilgilendirme çalışmalarına devam ediyor.
30
Aralık 2015
Tohum

Benzer belgeler

türkted kasım-aralık 2014 bülteni

türkted kasım-aralık 2014 bülteni TÜRKTOB ve ECOSA, Ulusal Ürün Konseylerini İstanbul’da Buluşturdu Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) tarafından 30 Ekim’de organize edilen ‘’TÜRKTOB, Bitkisel Üretim Ulusal Ürün Konseyleri Buluşm...

Detaylı

türkted kasım-aralık 2013 bülteni

türkted kasım-aralık 2013 bülteni ve 2012 yıllarında %1 olan gümrük vergisi Bitki Genetiği ve Tarımsal Biyoteknoloji oranı, 2013’de %10’a yükseltilmişti, Uygulama ve Araştırma Merkezi (Bİ2014’de ise %15 oldu. Tohumluk patates- YOM)...

Detaylı

TOHUM`un e-kopyası için tıklayın

TOHUM`un e-kopyası için tıklayın Sahibi Dr. Mete Kömeağaç / TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı Yazı İşleri Müdürü Dr. A. Müfit Engiz / TÜRKTED Genel Sekreteri Editör İpek Neşe Arslan Yayına Hazırlayan Tematik Medya Yayıncılık ve Ajans...

Detaylı