Yüz Yıllık Rüya: Quo Vadis Afrika Birliği?

Transkript

Yüz Yıllık Rüya: Quo Vadis Afrika Birliği?
Yüz Yıllık Rüya: Quo Vadis Afrika Birliği?
Afrika Birliği’nin temellerinin 25 Mayıs 1963’te Addis Ababa’da atılmasının üzerinden 53 yıl geçti. Başkan
Zuma, “2063 Yılı Hedefleri”ne vurgu yaptığı Afrika Günü kutlama mesajını “Yaşasın Afrika, Yaşasın Afrika
Diasporası, Yaşasın Afrika Birliği ve Dayanışması” diyerek bitirdi.
Birliğin devasa binası, henüz inşa aşamasındayken pek çok eleştirinin hedefi oldu. 2006-2013 yılları arasında
Türkiye’de Büyükelçi olan Etyopya Cumhurbaşkanı Wirtu’ya göre ise “Afrika Birliği’nin yeni merkezi, sadece
bir büyük bina olarak görülmemelidir; o, Afrika için umudun sembolüdür”. Gerçekten de Afrika Birliği,
kıtanın geleceği açısından ne ifade ediyor?
Afrika Birliği’nin geride kalan yıllardaki performansına bakıldığında övgüler kadar negatif notlar da görmek
mümkün. Eleştiriler daha ziyade iki noktada kümeleniyor; ortak siyasi irade eksikliği ve organizasyonel
kapasite eksikliği. 1984 yılında Birlik üyeliğinden ayrılan Fas hariç tutulduğunda, esasen 54 üye ile tüm kıtayı
kapsayan bir organizasyonel yapılanma sözkonusu. Ancak Afrika Birliği’nden Avrupa Birliği ölçeğinde bir
profesyonel kapasite ve kusursuz bir siyasi irade ortaya koymasını beklemek, şimdilik erken ve çok idealist
bir yaklaşım olur. Öncelikle Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler gibi supranasyonel kuruluşların kurumsal
birikimlerini örnek alması, rasyonel bir seçenek olmakla birlikte; Afrika Birliği’nin kendine özgü bir
metodoloji, felsefe ve söylem geliştirmesi daha özel çıktılar üretecektir. Bu doğrultuda kuşku yok ki çok
önemli mesafeler kateden Birliğin, kıtadaki tüm çeşitlilik ve farklılıkları içselleştirebilen ortak değerler inşa
etmesi önem kazanıyor. Kimi zaman bir bölge veya bir tek ülke içinde bile onlar ve hatta yüzlerle ifade
edilen etnitisite, dil/lehçe, inanç çeşitliliği, kapsayıcı bir “Afrikalı” konsepti geliştirmeyi güçleştiriyor. Öte
yandan başta sınır anlaşmazlıkları olmak üzere; kolonyal döneme ait bir takım izler, bazı sosyo-kültürel
uyumsuzlukların kaynağı olarak görülüyor. Bununla birlikte mevcut farklılıklar ve çeşitlilikler kadar ortak
noktaların olduğu da bir gerçek. Afrika’daki hemen tüm unsurların tarihten gelen benzer acıları,
azgelişmişlik, eğitim açığı, süregelen sağlık problemleri, kronikleşen çatışmalar, güvenlik-siyaset-ekonomi
alanlarındaki istikrarsızlıklar ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin sorunlar ilginçtir ki tüm Afrika toplumlarını
birleştirebilecek ortak noktalar olarak görünüyor. Bu itibarla, Afrikalı karar-alıcılarının ve politika-yapıcıların
bu ortak sorunlar etrafında kenetlenebilmesi, kıtada süregelen pek çok ayrışmanın da çözümüne imkan
verecektir. Son dönemde sıkça atıf yapılan “African Solutions for African Problems” bu açıdan anlamlı bir
slogan.
Afrika Birliği’nin zamanla soyuttan somuta, söylemden işlevselliğe ve teoriden pratiğe yöneldiğinin pek çok
göstergesi var. Artık sorunlara kayıtsız kalmayan ve çözüm için adım atan bir irade dikkat çekiyor. “Gündem
2063”, Afrika için 100 yıl sonrasını düşleyen bir değerler dizisi içeriyor. Buna göre, 2063 yılında erişilmesi
arzulanan Afrika için 7 karakteristik belirlenmiş durumda;
•
•
•
•
•
•
•
Kapsamlı ve sürdürülebilir gelişmeye odaklanan müreffeh bir Afrika,
Afrika Rönesansı Vizyonu ve Pan-Afrikanizm idealleri ekseninde siyaseten birleşen entegre bir kıta,
İnsan hakları-adalet ve hukukun üstünlüğüne saygı, İyi yönetişim ve demokrasinin olduğu bir Afrika,
Barış içinde ve güvenli bir Afrika,
Güçlü bir kültürel kimliğe, ortak mirasa, değerlere ve etik ilkelere sahip bir Afrika
Kalkınmanın insana dayalı olduğu; genç ve kadın potansiyeline olanak sağlayan bir Afrika,
Güçlü, tek-vücut ve söz sahibi olan küresel bir oyuncu ve işbirliği aktörü.
Bu hedeflere ulaşma yolunda bir kontrol noktası olarak nitelenebilecek 10 Yıllık Eylem Planı da devreye
konmuş durumda. Küresel gelişmelerin ve çok boyutlu bölgesel faktörlerin, isabetli öngörüde bulunabilme
başarısını hayli zayıflattığı günümüzde, doğrusu yüzüncü yıl rüyası son derece cesur bir inisiyatif. Amaçlanan
düzeye ne ölçüde ulaşılabileceğini kestirmek gerçekten güç. Şayet planlandığı ve arzulandığı şekilde bir
Afrika tesis edilebilirse, uluslararası sistemde güç dengelerinin oldukça değişeceğini ve içinde Afrika’nın yer
almadığı hiçbir siyasi denklem kurulamayacağını söylemek, kehanet olmayacaktır.
Afrika Birliği’nin bu hayali gerçeğe dönüştürmesinde, kıta içi dinamikler kadar önemli bir başka faktör daha
var: Afrika Diasporası. Kuvvetle muhtemeldir ki Afrika’nın bu dönüşümünde kıta dışında yaşayan
diasporanın rolü de küçümsenmeyecek düzeyde olacak. Bu yüzden, birçok ülkeye yayılmış diaspora
toplulukları ile Afrika arasındaki bağ ve işbirliği düzeyi, belirleyici bir etken olabilir. Öte yandan, Afrikalı
göçmen ve nüfus barındıran (kıta dışındaki) tüm ülkelerin bu topluluklara yönelik politikaları, daha da önem
kazanacaktır. Zira geleceğin Afrikası nezdinde muteber ve avantajlı olacak ülkeler, bugün misafir ettikleri
Afrikalılar tarafından pozitif algılanan ülkeler olacaktır.
Daha yaşanabilir bir Afrika, daha yaşanabilir bir dünyanın önkoşuludur. Bu münasebetle, yüzüncü yıl
rüyasının gerçekleşmesinde, uluslararası toplumun da inisiyatif üstlenmesi, en azından normatif bir
sorumluluktur. Aksi takdirde bu rüyanın kabusa dönmesi, sadece bölgesel değil uluslararası sistem açısından
da derin bir kaos ve dramın habercisi olabilir.
Dr. Engin Akçay
TASAM Afrika Uzmanı

Benzer belgeler