Şubat sn.cdr - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

Transkript

Şubat sn.cdr - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Ekonomik Gelişim Bölgelerine Sağlanan Teşvikler s. 4
K A L K I N M A D A
Gelişmenin İtici Gücü: Ar-Ge - II s. 26
Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Küresel Emek - I s. 36
VERİMLİLİK
T. C . B İ L İ M , S A N A Y İ V E T E K N O L O J İ B A K A N L I Ğ I
Geri Dönüşüm Stratejisi Belirlendi s. 50
Ş U B AT 2 01 5 , Y ı l 27 , S a y ı 31 4
EMEK - ANKARA - PP - 2
EKONOMİK GELİŞİM BÖLGELERİ
VE TEŞVİKLER
ŞUBAT 2015
K A L K I N M A D A
VERİMLİLİK
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN
AYLIK YAYIN ORGANIDIR
ŞUBAT 2015 YIL: 27 SAYI: 314
Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır.
ISSN: 1300-2414
Yayın Türü: Yerel Süreli
Türkçe - İngilizce
SAHİBİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA
GENEL MÜDÜR
Anıl YILMAZ
GENEL KOORDİNATÖR
Dilek BİRBİL
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Cangül TOSUN
YAZI KURULU
Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA
İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU
Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU
WEB SİTESİ SORUMLUSU
Aytunç AYHAN
FOTOĞRAFLAR
Hakan CANBAKIŞ - Özgür YURDAKADİM
DAĞITIM SORUMLUSU
Mehtap EMRE
(312) 467 55 90 / 331
[email protected]
Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her ay
düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini
istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp
[email protected] adresine boş bir e-posta
atabilirsiniz.
Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler
yazarlarına aittir.
YÖNETİM YERİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Gelibolu Sokak No:5
Kavaklıdere 06690 ANKARA
Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat)
Faks: (312) 427 30 22
Faks (Dergi): (312) 467 47 79
e-posta: [email protected]
İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr
http://anahtar.sanayi.gov.tr
“Ekonomik Gelişim Bölgeleri” kapsamında sayabileceğimiz Organize Sanayi
Bölgeleri (OSB), Sanayi Siteleri (SS), Endüstri Bölgeleri (EB), Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri (TGB) ve Serbest Bölgeler (SB), özel amaçları ve uygulama esasları
farklı olmakla birlikte bütüncül bir yaklaşımla sanayinin planlı gelişimine yönelik
politikaların önemli uygulama araçlarıdır.
Sanayinin lokomotif sektör olarak belirlendiği planlı kalkınma döneminin
başladığı 1960’larda uygulanmaya başlayan teşviklerden başlıcası OSB’ler
olmuştur. İlk uygulaması 1962 yılında Bursa’da gerçekleşen OSB’ler geçen süre
içerisinde ülke geneline yayılmış ve 1 milyondan fazla kişiye istihdam sağlayan ve
pek çok sanayi işletmesine ev sahipliği yapan yapılar haline gelmiştir. SS
uygulamalarına da çarpık sanayinin önlenmesi ve küçük ölçekli sanayi
yapılaşmalarının disipline edilmesi amacıyla, yine 60'lı yıllarda başlanmıştır. Bu
amaca yönelik olarak, sanayi sitesi yapı kooperatifleri büyük oranda altyapı ve
üstyapı yapım kredisi ile desteklenmiştir. Temel kurgusu, teknoloji transferini
sağlayarak ve büyük ölçekli yatırımları teşvik ederek cari açığın azaltılması olan
EB’ler ise OSB ve SS’lere kıyasla daha yeni bir uygulamadır. TGB’ler ise teknoloji
üretilmesi, teknolojik bilginin ticarileştirilmesi, teknoloji yoğun yatırım ve
girişimciliğin desteklenmesi, araştırmacı ve vasıflı kişilere iş imkânı yaratılması
gibi amaçlarla üniversitelerin yanında veya yakınında kurulmuştur. Üretimin
değişen yapısı ve öncelikleriyle birlikte mekânsal organizasyonların odakları da
değişmekte, Eko-Endüstriyel Parklar, ihtisas OSB’ler ve kümelenmeler gibi yeni
uygulamalar hayata geçirilmektedir.
Ekonomik Gelişim Bölgelerine sağlanan teşvikleri ele aldığımız derginin bu
sayısında ayrıca “Türkiye’deki Ar-Ge Harcamaları”, “Yönetimde Verimlilik”,
“Küresel Emek” gibi siz okuyucularımızın ilgisini çekeceğini düşündüğümüz
çeşitli konulara da yer verdik. Sizlere daha iyi bir dergi sunmak için sürekli bir
çaba içindeyiz. Anahtar dergisi hakkındaki düşünce ve önerilerinizi bizlerle
paylaşarak katkıda bulunabilirsiniz. İyi bir ay geçirmeniz dileğiyle.
Anıl YILMAZ
Genel Müdür
GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA
www.chesscreative.com
BASKI
KORZA YAYINCILIK
BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.
Büyük Sanayi 1. Cad. 95/1 İskitler - ANKARA
Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27
BASILDIĞI TARİH
Anahtar dergisinin ŞUBAT 2015 sayısı
02.02.2015 tarihinde basılmıştır.
01
ŞUBAT 2015
İÇİNDEKİLER
04
04
AYIN DOSYASI:
Ekonomik Gelişim Bölgelerine Sağlanan
Teşvikler - I
Tevfik BULUT
18
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı
(OECD) Konferans ve Toplantıları
Faik Yücel GÜNAYDIN
20
Avrupa’nın Verimlilik Büyümesinin
Geliştirilmesinde Bilgi ve İletişim
Teknolojilerinin (BİT) Önemi
Faruk YILDIRIM
23
Üreticilerin ve Kullanıcıların
Bilinçlendirilmesinin Piyasa Gözetimi ve
Denetimi Bakımından Önemi
Duygu KOLAT
26
Gelişmenin İtici Gücü: Ar-Ge - II
Fatih ZABUN
30
Yönetici, Lider ve Yönetimde Verimlilik - II
Yıldız ARTAR
36
Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve
Küresel Emek - I
Dr. Sinan BORLUK
20
36
02
ŞUBAT 2015
42
Yerli Tasarımcı Başarı Hikâyeleri
44
Projeler
45
DUYURU: Dr. Akın ÇAKMAKCI
Tez Ödüllerine Başvurular Başlıyor
46
Bilişim, Bilim ve Teknoloji
49
DUYURU: 5. Ulusal Verimlilik Kongresi
50
Temiz Üretim (Eko - Verimlilik)
57
Haberler
60
Economic Development Zones
and Incentives
62
Sanayi Göstergeleri
Industry Indicators
63
Bilim ve Teknoloji Göstergeleri
Science and Technology Indicators
64
Ulusal ve Uluslararası Verimlilik
İstatistikleri / National and
International Productivity Statistics
44
50
Ulusal Verimlilik İstatistikleri
National Productivity Statistics
54
03
ŞUBAT 2015
AYIN DOSYASI
EKONOMİK GELİŞİM BÖLGELERİNE SAĞLANAN TEŞVİKLER - I
ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİ (OSB), SANAYİ SİTELERİ (SS) VE
ENDÜSTRİ BÖLGELERİ (EB)*
Tevfik BULUT / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü)
Bursa Organize Sanayi Bölgesi
Bölgesel kalkınma, refahın ülke genelinde
yaygınlaştırılması, yatırımlara uygun,
altyapısı hazır alanlar tahsis edilmesi, iç
ve özelikle dış pazara dönük, katma değeri
yüksek ürünlerin üretiminin sağlanması,
sürdürülebilir kentleşmenin ve
sanayileşmenin tesis edilmesi amacıyla
kurulan Ekonomik Gelişim Bölgeleri,
ülkelerin ekonomik kalkınmasında ve
büyümesinde belirleyici aktörler olmuştur.
İlk olarak Çin’deki reform ve gelişim
sürecinden sonra 1979 yılında ortaya çıkan
Ekonomik Gelişim Bölgeleri kavramı,
birçok ekonomik gelişim yapılarını içine
alan şemsiye kavram niteliğindedir. Bu
*
04
kapsamda, Çin’deki Ekonomik Gelişim
Bölgeleri türleri şunlardır:
• Serbest Üretim Bölgesi,
• Ekonomik ve Teknolojik Gelişim Bölgesi,
• İleri Teknoloji Yatırım Bölgesi,
• Serbest Ticaret Bölgesi,
• Sınırötesi Ekonomik İş Birliği Bölgesi,
• Gümrük Lojistik Bölgesi.
Çin’deki gelişim bölgeleri, mekânsal
büyüklük, üretim ve ticaret hacmi,
kümelenme, ölçek ekonomileri gibi
özellikler açısından Türkiye’deki yapılarla
birebir örtüşmese de amaçları yönünden
benzerlik göstermektedir.
Türkiye ve diğer ülke uygulamalarında
kavram birliği olmamasının ve Türkiye
gerçeklerine uygun olarak üretim ve
ticaretin yapıldığı Organize Sanayi
Bölgeleri, Sanayi Siteleri, Endüstri
Bölgeleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ve
Serbest Bölgeler yapıları itibarıyla
bütüncül bir yaklaşımla
değerlendirilmesinin sonucu olarak
“Ekonomik Gelişim Bölgeleri” kavramı söz
konusu yapıları nitelendirmede en uygun
ifade olarak belirlenmiştir. En geniş
tanımıyla Ekonomik Gelişim Bölgeleri,
geliştirilen ürünün ticari ürün haline
getirildiği, mal ve hizmet üretiminin ve
ticaretinin yapıldığı yerlerdir.
Derginin sonraki sayılarında yer alacak yazının devamında Teknoloji Geliştirme Bölgesi ve Serbest Bölge teşvikleri ele alınacaktır.
ŞUBAT 2015
Günümüzde birçok devlet, sürdürülebilir
yatırım ortamını tesis etmek, yatırımları
teşvik etmek, yeni yatırımları çekmek,
istihdamda ve gelirde artış sağlayarak
ekonomik kalkınma ve büyümeye katkıda
bulunacak en önemli politika araçlarından
biri olarak teşviklere yaygın olarak
başvurmaktadır. Ekonomik Gelişim
Bölgelerine sağlanan teşvikler de
bahsedilen amaçlara ulaşmada kilit
öneme sahip olduğu için, Türkiye’deki
OSB, SS ve EB’lerin teşvik rejimleri ele
alınacaktır.
A. ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİ (OSB)
TEŞVİKLERİ
19. yüzyılın sonlarında sanayinin belirli bir
plan dâhilinde yerleştirilmesi ve
geliştirilmesinin önemine bağlı olarak
dünyada ilk örneğinin İngiltere'de
görüldüğü OSB uygulamasına, 20. yüzyılın
Belirlenen hedefler doğrultusunda; ülkede
başlarında başta Amerika Birleşik
sanayinin geliştirilmesi amacıyla
Devletleri olmak üzere diğer gelişmiş
uygulamaya konulan pek çok teşvik
ülkelerce de başlanmıştır. İlk
tedbirlerinden biri olan OSB
uygulamaların amacı, sanayicilerin
uygulamalarına, ilk olarak 1962 yılında
altyapılı arsa ihtiyaçlarının karşılanması
Bursa'da OSB kurulmasıyla başlanmıştır.
yoluyla bu bölgeleri inşa eden özel
firmaların kâr elde etmeleri olmuştur.
4562 sayılı OSB Kanununa göre OSB’ler:
İkinci Dünya Savaşı’yla birlikte başlayan
Sanayinin uygun görülen alanlarda
dönemde OSB’ler bir devlet yatırımı olarak yapılanmasını sağlamak, çarpık
uygulanmaya başlamış ve az gelişmiş
sanayileşme ve çevre sorunlarını önlemek,
ülkelerde küçük ve orta ölçekli
kentleşmeyi yönlendirmek, kaynakları
işletmelerin geliştirilmesi amacına hizmet rasyonel kullanmak, bilgi ve bilişim
eder bir biçimde düzenlenmiştir.
teknolojilerinden yararlanmak, sanayi
1960 yılında başlayan planlı kalkınma
türlerinin belirli bir plan dâhilinde
döneminde ise sanayinin “lokomotif”
yerleştirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla;
sektör olduğu açıklıkla belirtilmiş,
sınırları tasdik edilmiş arazi parçalarının
ekonomik dengenin kurulması, ekonomik
imar planlarındaki oranlar dâhilinde
ve toplumsal kalkınmanın birlikte
gerekli idari, sosyal ve teknik altyapı
gerçekleştirilmesi, belli bir hızda büyüme
alanları ile küçük imalat ve tamirat,
Merkezi Performans
Endeksigibi
sıralamasında
başarılı
olanve
firmalara
ödülleri verildi.
ve Ar-Ge
sanayileşmeye
önem verilmesi
ticaret,
eğitim
sağlık alanları,
teknoloji
uzun vadeli hedefler belirlenmiştir.
05
ŞUBAT 2015
AYIN DOSYASI
EKONOMİK GELİŞİM BÖLGELERİNE SAĞLANAN TEŞVİKLER
geliştirme bölgeleri ile donatılıp planlı bir
şekilde ve belirli sistemler dâhilinde
sanayi için tahsis edilmesiyle oluşturulan
ve işletilen mal ve hizmet üretim
bölgeleridir. Bahsedilen amaçlara hizmet
edilmesi ve bölgesel gelişmişlik farkının
azaltılması, sürdürülebilir yatırım
ortamının tesis edilmesi, daha özelde
firmaların ilk yatırım maliyetleri ve işletme
dönemi maliyetlerinin azaltılması için
OSB’lere ve OSB içindeki firmalara çeşitli
teşvikler sağlanmıştır. Bu kapsamda
OSB’lere sağlanan teşvikler Tablo 1’de
özetlenmiştir.
ödeme koşulları bakımından katma değeri
çok yüksek olan kredi teşvikleri, OSB’lerin
kurulmasında, kurulduktan sonra
sürdürülebilir yatırım ortamının
oluşturulmasında payı yadsınamaz bir
gerçektir.
A1. 1. İlgili mevzuat
OSB Uygulama Yönetmeliği’nin 95.
maddesine göre OSB’lere kullandırılan
kredinin kaynağını OSB’lerin kuruluşu,
yapımı ve işletilmesi için Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı (BSTB) bütçesinde yer
alan ödenekler oluşturur.
A1. Kredi Desteği
OSB’lere sağlanan teşvikler içerisinde
gerek ölçeği, gerekse faiz oranı ve geri
4562 sayılı OSB Kanununun 14. maddesine
göre OSB’nin yetkili organları projenin
keşif tutarı ve genel idare giderleri ile ilgili
olarak, Bakanlıktan kredi talep
edebilmekte ve kredi desteği doğrudan
OSB tüzel kişiliğine verilmektedir.
OSB Uygulama Yönetmeliğinin 97.
maddesine göre Yatırım Programında yer
alan kalkınmada öncelikli yörelerde
yapılacak OSB’ler ve ileri teknoloji
kullanan ihtisas OSB'lere talepleri halinde
arsa, altyapı ve genel idare giderleri
kredisi, diğer yörelerdeki OSB’lere ise
altyapı ve genel idare giderleri kredisi
verilir. Ayrıca talepleri halinde OSB’nin
sevk ve idaresi için ihtiyaç duyulacak bölge
müdürlüğü hizmet binası inşaatları da
kredilendirilir.
Bahse konu teşvik kapsamında Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca son 15
Tablo 1. OSB’lere Sağlanan Teşvikler
TEŞVİK KALEMLERİ
OSB TÜZEL KİŞİLİĞİ
OSB İÇİNDEKİ FİRMA
Var
Yok
Geçici Muaf
Geçici Muaf
Var
Var
Muaf
Yok
Var (Arsa ve işyeri teslimleri)
Muaf Değil
Muaf
Muaf
Var
Var
% 75 İndirimli Uygulanır
% 75 İndirimli Uygulanır
Bir Alt Bölge Desteğinden Yararlanma
Yok
Var
Arsa İndirimi
Yok
Var
Parselasyon Harcı İstisnası
Var
Var
Kredi Desteği
Emlak Vergisi Muafiyeti
Bina İnşaat Harcı ve Yapı Kullanma İzni Harcı İstisnası
Kurumlar Vergisi Muafiyeti
KDV İstisnası
Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisi Muafiyeti
Tevhid ve İfraz İşlem Harcı İstisnası
Yapı Denetim Kuruluşlarına Ödenecek Hizmet Bedeli İndirimi
06
ŞUBAT 2015
yılda OSB tüzel kişiliklerine 2014
fiyatlarıyla yapılan kredi ödeme tutarları
Şekil 1’de gösterilmiştir.
A1. 2. Kredi Faiz Oranları ve Geri Ödeme
Şartları
A1. 2. 1. İlgili Mevzuat
Organize Sanayi Bölgeleri ve Sanayi
Siteleri Projeleri Ödeneklerinin Kullanımı
ve Kredilendirilmesine İlişkin Usul ve
Esaslar’ın 14. maddesine göre
kullandırılan kredinin faiz oranları ve geri
ödeme şartları şöyledir:
a) Kalkınmada öncelikli yörelerde; faiz
oranı yıllık % 1, geri ödeme süresi 5 yılı
ödemesiz toplam 15 yıl,
b) Normal illerde; faiz oranı yıllık % 2, geri
Şekil 1. OSB’lere Yapılan Kredi Ödemeleri
Kaynak: BSTB
Tablo 2. Yörelere Göre OSB’lere Kullandırılan Kredilerin Geri Ödeme Şartları ile Faiz Oranları
07
ŞUBAT 2015
AYIN DOSYASI
EKONOMİK GELİŞİM BÖLGELERİNE SAĞLANAN TEŞVİKLER
ödeme süresi 3 yılı ödemesiz toplam 13 yıl,
c) Gelişmiş illerde; faiz oranı yıllık % 3,
geri ödeme süresi 2 yılı ödemesiz toplam
11 yıl olarak uygulanır.
Anlatılanları özetlemesi açısından,
yörelere göre Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığınca kullandırılan kredinin faiz
oranları ve geri ödeme şartları Tablo 2’de
özetlenmiştir.
A1. 3. Kredi Borç Taksitlerinin
Ertelenmesi
A1. 3. 1. İlgili Mevzuat
Organize Sanayi Bölgeleri ve Sanayi
Siteleri Projeleri Ödeneklerinin Kullanımı
ve Kredilendirilmesine İlişkin Usul ve
Esaslar’ın 16. maddesine göre arsa satma
durumuna gelmeyen ya da borcunu
karşılayabilecek miktarda arsa satma
durumuna gelmeyen OSB’lerde kredi
anapara borç taksitleri ve dönem faizi borç
taksitleri ertelenebilmektedir. Diğer bir
deyişle, kredi kullanan OSB’ler itfa
dönemlerinde tahakkuk eden borçlarını
ödeyemeyeceğini ilgili belgelerle
ispatlaması durumunda; anapara borç
taksitleri yılda bir olmak üzere toplam 4
defa, faiz borçları ise anapara borç
taksitleri ödenmesi şartıyla sınırsız olarak
ertelenebilmektedir. Burada, bir önceki
kısımda bahsedilen uygun geri ödeme
sürelerine ve faiz oranlarına ilave olarak
koşulların oluşması halinde OSB’lere
borçlarını erteleme imkânı getirilmektedir.
A2. Emlak Vergisi Muafiyeti
A2. 1. İlgili Mevzuat
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 5.
maddesi (f) fıkrasına göre organize sanayi
bölgeleri inşalarının sona erdiği tarihi
takip eden bütçe yılından itibaren binada 5
yıl süreyle emlak vergisinden muaftır.
08
Aynı Kanunun 15. maddesi (d) fıkrasına
göre ise Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığınca, organize sanayi bölgeleri
için iktisap olunduğu veya bu bölgelere
tahsis edildiği kabul edilen arazi (sanayici
lehine tapudaki tescilin yapılacağı tarihe
kadar) arazi vergisinden muaftır. Bu
muaflıktan yararlanmak için arazinin bu
maddede yazılı cihetlere tahsis edilmiş
olduğunun ilgili vergi dairesine bütçe yılı
içinde bildirilmesi şarttır. Bütçe yılı içinde
bildirim yapılmazsa muafiyet bildirimin
yapıldığı yılı takip eden bütçe yılından
muteber olur. Bu takdirde bildirimin
yapıldığı bütçe yılının sonuna kadar geçen
yıllara ait muafiyet hakkı düşer.
A3. Bina İnşaat Harcı ve Yapı Kullanma
İzni Harcı İstisnası
A3. 1. İlgili Mevzuat
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun
80. maddesine göre Organize Sanayi
Bölgelerinde yapılan Yapı ve Tesisler Bina
İnşaat Harcı ve Yapı Kullanma İzni
Harcı’ndan müstesnadır.
A4. Kurumlar Vergisi Muafiyeti
A4. 1. İlgili Mevzuat
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4.
maddesinin (n) bendi gereğince organize
sanayi bölgelerinin altyapılarını
hazırlamak ve buralarda faaliyette
bulunanların; arsa, elektrik, gaz, buhar ve
su gibi ortak ihtiyaçlarını karşılamak
amacıyla elde edeceği gelirleri Kurumlar
Vergisinden muaftır.
A5. KDV İstisnası
A5. 1. İlgili Mevzuat
4369 sayılı Kanunun 60. maddesi ile 3065
sayılı KDV Kanununun 17/4. maddesine
eklenen (k) bendine göre organize sanayi
bölgelerinin kurulması amacıyla
oluşturulan iktisadi işletmelerin arsa ve
işyeri teslimleri KDV’den istisnadır.
A6. Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisi
Muafiyeti
A6. 1. İlgili Mevzuat
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun
34. maddesine göre verginin konusunu
belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde
elektrik ve havagazı tüketimi
oluşturmaktadır. Aynı Kanunun 35.
maddesine göre ise organize sanayi
bölgelerinde tüketilen elektrik enerjisinin
vergisini organize sanayi bölgeleri tüzel
kişiliklerine elektriği temin eden kuruluş
öder denilerek OSB tüzel kişilikleri söz
konusu vergiden muaf tutulmaktadır.
A7. Tevhid ve İfraz İşlem Harcı İstisnası
A7. 1. İlgili Mevzuat
5281 sayılı Kanun ile 492 sayılı Harçlar
Kanununun 59. maddesine ilave (n)
bendine göre Organize sanayi bölgelerinde
yer alan gayrimenkullerin ifraz veya
taksim veya birleştirme işlemleri Tevhid ve
İfraz İşlem Harcı’ndan müstesnadır.
A8. Yapı Denetim Kuruluşlarına Ödenecek
Hizmet Bedeli İndirimi
A8. 1. İlgili Mevzuat
14708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında
Kanunun 5. maddesinin beşinci fıkrası
gereğince yapı denetim kuruluşlarına
ödenecek hizmet bedeli Organize Sanayi
Bölgeleri onaylı sınırı içerisinde yer alan
tüm yapılar için % 75 indirimli uygulanır.
ŞUBAT 2015
A9. Bir Alt Bölge Desteğinden
Yararlanma
A9. 1. İlgili Mevzuat
15/06/2012 tarihli ve 2012/3305 sayılı
Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkındaki
Kararın 18’inci maddesine göre;
Yatırımın OSB’de gerçekleştirilmesi
durumunda;
1. Büyük ölçekli yatırımlar veya bölgesel
teşvik uygulamaları kapsamında teşvik
belgesi düzenlenen yatırımlar vergi
indirimi ve sigorta primi işveren hissesi
desteği açısından bulundukları bölgenin
bir alt bölgesinde sağlanan oran ve
sürelerde bu desteklerden yararlanabilir.
2. Söz konusu madde kapsamında 6.
bölgede gerçekleştirilecek büyük ölçekli
ve bölgesel teşvik uygulamaları
kapsamındaki yatırımlar için ise sigorta
primi işveren hissesi desteği, bölgede
geçerli olan süreye iki yıl ilave edilmek,
vergi indirimi desteği ise bölgede geçerli
olan yatırıma katkı oranına beş puan ilave
edilmek suretiyle uygulanır.
Söz konusu Karar kapsamında yer alan
desteklerin uygulanması açısından iller,
sosyoekonomik gelişmişlik seviyeleri
dikkate alınarak 6 bölgeye ayrılmıştır.
Karar doğrultusunda, teşvik bölgelerine
göre iller Tablo 3’te gösterilmiştir.
A9. 1. 1. Teşviklerden Yararlanmanın
Temel Şartları
a) Sabit yatırım tutarı ve asgari kapasite:
Kararın 5. maddesine göre yatırımların
destek unsurlarından yararlanabilmesi
için asgari sabit yatırım tutarının; 1. ve 2.
bölgelerde 1 milyon Türk Lirası, 3., 4., 5. ve
Tablo 3. Teşvik Bölgelerine Göre İller
1. Bölge
2. Bölge
3. Bölge
4. Bölge
5. Bölge
6. Bölge
Ankara
Adana
Balıkesir
Afyonkarahisar
Adıyaman
Ağrı
Antalya
Aydın
Bilecik
Amasya
Aksaray
Ardahan
Bursa
Bolu
Burdur
Artvin
Bayburt
Batman
Eskişehir
Çanakkale
Gaziantep
Bartın
Çankırı
Bingöl
İstanbul
Denizli
Karabük
Çorum
Erzurum
Bitlis
İzmir
Edirne
Karaman
Düzce
Giresun
Diyarbakır
Kocaeli
Isparta
Manisa
Elazığ
Gümüşhane
Hakkari
Muğla
Kayseri
Mersin
Erzincan
Kahramanmaraş
Iğdır
Kırklareli
Samsun
Hatay
Kilis
Kars
Konya
Trabzon
Kastamonu
Niğde
Mardin
Sakarya
Uşak
Kırıkkale
Ordu
Muş
Tekirdağ
Zonguldak
Kırşehir
Osmaniye
Siirt
Kütahya
Sinop
Şanlıurfa
Malatya
Tokat
Şırnak
Nevşehir
Tunceli
Van
Rize
Yozgat
Yalova
Sivas
8 İL
13 İL
12 İL
17 İL
16 İL
15 İL
09
ŞUBAT 2015
AYIN DOSYASI
EKONOMİK GELİŞİM BÖLGELERİNE SAĞLANAN TEŞVİKLER
6. bölgelerde ise 500 bin Türk Lirası
olması gerekir. Ancak, desteklerden
yararlanacak yatırımların varsa 8.
maddede veya ekli listelerde belirlenen
asgari kapasite, sabit yatırım tutarı ve
diğer şartları sağlaması da gerekir.
b) Müracaat: Kararın 6. maddesine göre
teşvik belgesi müracaatları, tebliğle
belirlenecek bilgi ve belgelerle Ekonomi
Bakanlığına yapılır. Ancak, genel teşvik
uygulamaları kapsamında yer alan ve sabit
yatırım tutarı 10 milyon Türk Lirasını
aşmayan, tebliğle belirlenecek yatırımlar
için yatırımcının tercihine bağlı olarak
yatırımın yapılacağı yerdeki yerel birimlere
de müracaat edilebilir.
c) Teşvik belgesi düzenlenmesi: Kararın 7.
maddesine göre yatırımların Karar
kapsamındaki destek unsurlarından
yararlanabilmesi için, makroekonomik
programlar ve arz talep dengesi dikkate
alınarak yapılacak sektörel, mali ve teknik
değerlendirmeler çerçevesinde projenin
uygun görülmesi ve teşvik belgesi
düzenlenmesi gerekir.
27/1/2014 tarihli ve 2014/6058 sayılı
Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında
Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kararın 11. maddesinin beşinci fıkrası, 12.
maddesinin ikinci fıkrası ve 15.
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
“31/12/2013” ibareleri “31/12/2014
şeklinde, 12. maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan “1/1/2014” ibaresi ise “1/1/2015”
şeklinde değiştirilmiştir. Bahse konu
tarihler, işletmelere sağlanan teşviklerin
oranının, miktarının ve süresinin
belirlenmesinde önem arz etmektedir.
Söz konusu Karara göre 01/01/2015
tarihinden itibaren başlanılan yatırımlar
için bölgesel teşvik uygulamaları
kapsamında OSB’lere sağlanan teşvikler
Tablo 4’te özetlenmiştir.
A9. 2. KDV İstisnası
A9. 2. 1. İlgili Mevzuat
2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet
Yardımları Hakkındaki Kararın 10.
maddesine göre 25/10/1984 tarihli ve 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu
gereğince, teşvik belgesini haiz
yatırımcılara teşvik belgesi kapsamında
yapılacak makine ve teçhizat ithal ve yerli
teslimleri KDV’den istisna edilebilir. Aynı
hüküm, teşvik belgesinin veya teşvik
belgesi kapsamı makine ve teçhizatın
devir işlemleri ile makine ve teçhizat
listelerinde set, ünite, takım vb. olarak
belirtilen malların kısmi teslimlerinde de
uygulanır.
A9. 3. Gümrük Vergisi Muafiyeti
A9. 3. 1. İlgili Mevzuat
2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet
Yardımları Hakkındaki Kararın 9.
maddesine göre teşvik belgesi
kapsamındaki yatırım malı makine ve
teçhizatın ithali, otomobil ve hafif ticarî
araç yatırımlarında yatırım dönemi
içerisinde kalmak kaydıyla monte
edilmemiş haldeki (CKD) aksam ve
parçaların ithali, gemi ve elli metrenin
üzerindeki yat inşa yatırımlarında tekne
kabuğu ithali yürürlükteki İthalat Rejimi
Kararı gereğince ödenmesi gereken
gümrük vergisinden muaftır.
A9. 4. Sigorta Primi İşveren Hissesi
Desteği
A9. 4. 1. İlgili Mevzuat
2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet
Yardımları Hakkındaki Kararın 12.
maddesine göre Bölgesel teşvik
uygulamaları kapsamında desteklenen
yatırımlardan, tamamlama vizesi yapılmış
teşvik belgesinde kayıtlı istihdamı
Tablo 4. Bölgesel Teşvik Uygulamaları Kapsamında OSB’lere Sağlanan Teşvikler
10
TEŞVİK
BÖLGELERİ
KDV
İstisnası
Gümrük Vergisi
Muafiyeti
Sigorta Primi
İşveren Hissesi
Desteği (Süresi)
1. BÖLGE
VAR
VAR
YOK
Gelir Vergisi
Stopajı Desteği
Vergi İndirimi
Yatırıma Katkı
Oranı (%)
Yatırım Yeri
Tahsisi
Sigorta Primi İşçi
Hissesi Desteği
(Süresi)
YOK
YOK
15
VAR
YOK
YOK
YOK
20
VAR
YOK
Faiz Desteği
2. BÖLGE
VAR
VAR
3 YIL
3. BÖLGE
VAR
VAR
5 YIL
VAR
YOK
25
VAR
YOK
4. BÖLGE
VAR
VAR
6 YIL
VAR
YOK
30
VAR
YOK
5. BÖLGE
VAR
VAR
7 YIL
VAR
YOK
35
VAR
YOK
6. BÖLGE
VAR
VAR
9 YIL
VAR
10 YIL
40
VAR
10 YIL
ŞUBAT 2015
aşmamak kaydıyla;
a) Komple yeni yatırımlarda, teşvik belgesi
kapsamında gerçekleşen yatırımla
sağlanan,
b) Diğer yatırım cinslerinde, yatırımın
tamamlanmasını müteakip, yatırıma
başlama tarihinden önceki son altı aylık
dönemde (mevsimsel özellik taşıyan
yatırımlarda bir önceki yıla ait mevsimsel
istihdam ortalamaları dikkate alınır)
Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen aylık
prim ve hizmet belgesinde bildirilen
ortalama işçi sayısına teşvik belgesi
kapsamında gerçekleşen yatırımla ilave
edilen, istihdam için ödenmesi gereken
sigorta primi işveren hissesinin asgari
ücrete tekabül eden kısmı Ekonomi
Bakanlığı bütçesinden karşılanır.
A9. 5. Faiz Desteği
A9. 5. 1. İlgili Mevzuat
2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet
Yardımları Hakkındaki Kararın 11.
maddesine göre talep edilmesi halinde,
bölgesel teşvik uygulamaları kapsamında
desteklerden yararlanacak yatırımlar için
bankalardan kullanılacak en az bir yıl
vadeli yatırım kredilerinin teşvik
belgesinde kayıtlı sabit yatırım tutarının
yüzde yetmişine kadar olan kısmı için
ödenecek faizin veya kâr payının;
a) 3. bölgede yapılacak yatırımlar için Türk
Lirası cinsi kredilerde üç puanı, döviz
kredileri ve dövize endeksli kredilerde bir
puanı,
b) 4. bölgede yapılacak yatırımlar için Türk
Lirası cinsi kredilerde dört puanı, döviz
kredileri ve dövize endeksli kredilerde bir
puanı,
c) 5. bölgede yapılacak yatırımlar için Türk
Lirası cinsi kredilerde beş puanı, döviz
kredileri ve dövize endeksli kredilerde iki
puanı,
d) 6. bölgede yapılacak yatırımlar için Türk
Lirası cinsi kredilerde yedi puanı, döviz
kredileri ve dövize endeksli kredilerde iki
puanı,
e) Bölge ayrımı yapılmaksızın tüm
bölgelerde gerçekleştirilecek stratejik
yatırımlar, Ar-Ge yatırımları ve çevre
yatırımları için Türk Lirası cinsi kredilerde
beş puanı, döviz kredileri ve dövize
endeksli kredilerde iki puanı,
Ekonomi Bakanlığınca da uygun görülmesi
halinde azami ilk beş yıl için ödenmek
kaydıyla bütçe kaynaklarından
karşılanabilir.
oranlarda indirimli olarak uygulanır.
A9. 8. Yatırım Yeri Tahsisi
A9. 8. 1. İlgili Mevzuat
2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet
Yardımları Hakkındaki Kararın 16.
maddesine göre Ekonomi Bakanlığınca
teşvik belgesi düzenlenmiş bölgesel
desteklerden yararlanacak yatırımlar için,
29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Kanunun ek
3. maddesi çerçevesinde Maliye
Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslara
göre yatırım yeri tahsis edilebilir.
A9. 6. Gelir Vergisi Stopajı Desteği
A9. 9. Sigorta Primi İşçi Hissesi Desteği
A9. 6. 1.İlgili Mevzuat
2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet
Yardımları Hakkındaki Kararın 14.
maddesine göre 6. bölge için düzenlenen
teşvik belgeleri kapsamında
gerçekleştirilecek yatırımlarla sağlanan
ilave istihdam için, belgede kayıtlı
istihdam sayısını aşmamak kaydıyla,
işçilerin ücretlerinin asgari ücrete tekabül
eden kısmı üzerinden hesaplanan gelir
vergisi, yatırımın kısmen veya tamamen
faaliyete geçtiği tarihten itibaren 10 yıl
süreyle verilecek muhtasar beyanname
üzerinden tahakkuk eden vergiden terkin
edilir.
A9.7. Vergi İndirimi Yatırıma Katkı Oranı
A9. 7. 1. İlgili Mevzuat
2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet
Yardımları Hakkındaki Kararın 15.
maddesine göre Bölgesel teşvik
uygulamaları kapsamında
gerçekleştirilecek yatırımlarda, 5520 sayılı
Kanunun 32/A maddesi çerçevesinde gelir
veya kurumlar vergisi, öngörülen yatırıma
katkı tutarına ulaşıncaya kadar belirtilen
A9. 9. 1. İlgili Mevzuat
2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet
Yardımları Hakkındaki Kararın 13.
maddesine göre 6. bölgede; bölgesel
teşvik uygulamaları kapsamında teşvik
belgesine istinaden gerçekleştirilecek
yatırımla sağlanan ilave istihdam için,
tamamlama vizesi yapılan teşvik
belgesinde kayıtlı istihdam sayısını
aşmamak kaydıyla, işveren tarafından
Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenmesi
gereken sigorta primi işçi hissesinin
asgari ücrete tekabül eden kısmı,
tamamlama vizesinin yapılmasını
müteakip on yıl süreyle işveren adına
Bakanlık bütçesinden karşılanabilir.
Söz konusu Karara göre 01/01/2015
tarihinden itibaren başlanılan yatırımlar
için Büyük Ölçekli Yatırımlar kapsamında
OSB’lere sağlanan teşvikler Tablo 5’te
özetlenmiştir.
Büyük ölçekli yatırımlarda sağlanan
teşviklere ilişkin mevzuat, bölgesel teşvik
uygulamaları kapsamındaki faiz desteği
11
ŞUBAT 2015
AYIN DOSYASI
EKONOMİK GELİŞİM BÖLGELERİNE SAĞLANAN TEŞVİKLER
Tablo 5. Büyük Ölçekli Yatırımlar Kapsamında OSB’lere Sağlanan Teşvikler
TEŞVİK
BÖLGELERİ
KDV
İstisnası
Gümrük
Vergisi
Muafiyeti
Sigorta Primi
İşveren Hissesi
Desteği (Süresi)
Gelir Vergisi
Stopajı Desteği
Vergi İndirimi
Yatırıma Katkı
Oranı (%)
Yatırım
Yeri Tahsisi
Sigorta Primi
İşçi Hissesi Desteği
( Süresi)
1. BÖLGE
VAR
VAR
YOK
YOK
25
VAR
YOK
2. BÖLGE
VAR
VAR
3 YIL
YOK
30
VAR
YOK
3. BÖLGE
VAR
VAR
5 YIL
YOK
35
VAR
YOK
4. BÖLGE
VAR
VAR
6 YIL
YOK
40
VAR
YOK
5. BÖLGE
VAR
VAR
7 YIL
YOK
45
VAR
YOK
6. BÖLGE
VAR
VAR
9 YIL
10 YIL
50
VAR
10 YIL
teşviki dışındaki mevzuat maddeleri ile
aynı olup, teşviklerin oranında ve
süresinde değişiklik bulunmaktadır. Bu
yüzden ilgili mevzuat maddeleri tekrar ele
alınmamıştır.
organize sanayi bölgesinin yetkili
organlarının karar almaları halinde en az
10 kişilik istihdam öngören yatırımlara
girişen gerçek veya tüzel kişilere tamamen
veya kısmen bedelsiz olarak tahsis
edilebilir.
A10. Arsa İndirimi
A10. 1. İlgili Mevzuat
4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri
(OSB) Kanununa eklenen geçici 9.
maddesine göre Organize sanayi
bölgelerindeki tahsis edilmemiş parseller,
Bu madde kapsamında, il ve ilçelerin
sosyoekonomik durumları dikkate
alınarak OSB’lerdeki parsellerin tamamen
veya kısmen tahsisleri Bakanlar Kurulu
kararı ile belirleneceği ifade edilmektedir.
Bu çerçevede, 25/05/2011 tarihli ve
2011/1808 sayılı Kararnamenin Eki
Kararın 1'inci maddesinde “Organize
sanayi bölgelerinde yer alan parsellerin,
14/07/2009 tarihli ve 2009/15199 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe
konulan Yatırımlarda Devlet Yardımları
Hakkında Kararın ekinde yer alan “Yatırım
Teşvik Uygulamalarında Bölgeler”
gruplandırılması çerçevesinde;
a) Bölgedeki il ve ilçelerden
sosyoekonomik gelişmişlik endeks değeri
1 ve altında olan il ve ilçelerde % 50
indirimli,
b) Bölgedeki illerin merkez ilçelerinde %
50, ilçelerinde % 60 indirimli,
c) Bölgedeki illerin merkez ilçelerinde %
70, ilçelerinde % 90 indirimli,
d) Bölgedeki il ve ilçelerde bedelsiz olarak
tahsis edilmesi kararlaştırılmıştır.
A11. Parselasyon Harcı İstisnası
A11. 1. İlgili Mevzuat
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun
80. maddesine göre, belediye sınırları ve
mücavir alanlar içinde İmar Kanununa
göre ilk kez yapılan veya istek üzerine
gerçekleştirilen müteakip parselasyon
işlemlerinde teşvik belgesine haiz olan
12
ŞUBAT 2015
organize sanayi bölgeleri Parselasyon
Harcından müstesnadır.
Tablo 6. SS’lere Sağlanan Teşvikler
TEŞVİK KALEMLERİ
KALKINMADA
ÖNCELİKLİ YÖRELER
B. SANAYİ SİTELERİ (SS) TEŞVİKLERİ
SS’lerin yapım amaçları
1) Plansız ve denetimsiz bir şekilde
yapılaşmış, çevre kirliliği ve plansız
kentleşmeye neden olan dağınık şekildeki
işyerlerini bir araya toplamak suretiyle,
çevre sağlığına ve şehrin planlı
gelişmesine katkıda bulunulması,
2) Benzer iş kollarında çalışan ve birbirini
tamamlayıcı üretim yapan işletmelerin
aynı site içinde toplanmasıyla, verimliliğin
ve kâr artışının sağlanması, ihtiyaçların
daha ekonomik karşılanması,
3) Sanayinin az gelişmiş bölgelerde
yaygınlaştırılması suretiyle, geri kalmış
bölgelerin kalkınmalarının teşvik edilmesi,
4) Tarım alanlarının sanayide
kullanılmasının önlenmesi,
5) Küçük sanayicilerde, ortak hareket
etme, çevresel faktörlerin maliyetini
paylaşma gibi katılımcı yönetim biçiminin
geliştirilmesi amaçlanmakta olup sanayi
siteleri içerisinde gelişimlerini
tamamlayan işletmelerin, büyük ölçekli
Geçici Muaf
Emlak Vergisi Muafiyeti
Çevre Temizlik Vergisi İndirimi
Bina İnşaat Harcı ve Yapı
GELİŞMİŞ
YÖRELER
Var
Kredi Desteği
Ülkemizde, SS uygulamalarına; çarpık
sanayinin önlenmesi ve sanayi
yapılaşmalarının disipline edilmesi
amacıyla, planlı kalkınma dönemi olan
1960'lı yıllarda başlanmıştır. Bu amaca
yönelik olarak, sanayi sitesi yapı
kooperatifleri büyük oranda altyapı ve
üstyapı yapım kredisi ile desteklenmiştir.
Ağırlıklı olarak yapı kooperatifleri
vasıtasıyla uygulamaya konulan SS’ler,
daha çok tamirat ve imalatla uğraşan
küçük işletmelerin yer aldığı, altyapı
hizmetleri ile idare binası, çırak okulu,
satış dükkânı gibi sosyal kurumlarla
donatılmış işyeri topluluklarıdır.
NORMAL
YÖRELER
% 50 indirim
(Büyükşehir
belediye sınırları
içindekiler hariç)
Kullanma İzni Harcı İstisnası
Kurumlar Vergisi Muafiyeti
KDV İstisnası
işletmelere dönüşmeleri ve organize
sanayi bölgelerinde yer almaları
hedeflenmektedir.
Bahsedilen amaçlara hizmet edilmesine
yönelik SS’lere çeşitli teşvikler
sağlanmıştır. Bu kapsamda SS teşvikleri
Tablo 6’da özetlenmiştir.
% 50 indirim (Nüfusu 5.000’den
az olan belediyelerde)
Var
Muaf (Arsa ve işyeri teslimleri)
Var (Arsa ve işyeri teslimleri)
B1. Kredi Desteği
B1. 1. İlgili Mevzuat
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Yatırım Programında Yer Alan Sanayi Sitesi
Yapı Kooperatiflerinin Kredi Kullanımına
İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında
Yönetmeliğinin 28. maddesine göre
kredinin kaynağını SS inşaatlarının yapımı
Sanayi Sitesi Örneği
13
ŞUBAT 2015
AYIN DOSYASI
EKONOMİK GELİŞİM BÖLGELERİNE SAĞLANAN TEŞVİKLER
için Bakanlık bütçesinde yer alan
ödenekler oluşturur.
Söz konusu Yönetmeliğin 1. maddesine
göre Bakanlıkça kredi desteği sağlanacak
sanayi sitelerinin altyapı inşaatının
tamamının, üstyapı inşaatının ise yüzde
yetmişine kadar olan kısmı kredi ile
desteklenebilmektedir.
Bahse konu teşvik kapsamında Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca son 15
yılda SS tüzel kişiliklerine 2014 fiyatlarına
göre yapılan kredi ödeme tutarları
Şekil 2’de gösterilmiştir.
B1.2. Kredi Faiz Oranları ve Geri Ödeme
Şartları ile Kredilendirme Oranları
B1.2. 1.İlgili Mevzuat
Organize Sanayi Bölgeleri ve Sanayi
Siteleri Projeleri Ödeneklerinin Kullanımı
ve Kredilendirilmesine İlişkin Usul ve
Esaslar’ın 21. maddesine göre
kullandırılan kredinin faiz oranları ve geri
ödeme şartları ile kredilendirme oranları
şöyledir:
1. Kullandırılacak kredinin kredilendirme
ve faiz oranları ile geri ödeme şartları:
a) Kalkınmada öncelikli yörelerde ve doğal
afet geçiren yerlerde üstyapı
kredilendirme oranı % 70, faiz oranı yıllık
% 1, geri ödeme süresi 2 yılı ödemesiz
toplam 15 yıl,
b) Normal illerde; üstyapı kredilendirme
oranı % 60, faiz oranı yıllık % 2, geri
ödeme süresi 2 yılı ödemesiz toplam 13 yıl,
c) Gelişmiş illerde; üstyapı kredilendirme
oranı % 50, faiz oranı yıllık % 3, geri
ödeme süresi 2 yılı ödemesiz toplam 11 yıl
olarak uygulanır.
2. Altyapı kredilendirme oranları % 100
olarak uygulanır.
Anlatılanları özetlemesi açısından,
yörelere göre Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığınca kullandırılan üstyapı
14
Şekil 2. SS’lere yapılan kredi ödemeleri
Kaynak: BSTB
Samsun Organize Sanayi Bölgesi
ŞUBAT 2015
Tablo 7. Yörelere Göre SS'lere Kullandırılan Üstyapı Kredilerinin
Geri Ödeme Şartları ile Faiz Oranları
kredilerinin faiz oranları ve geri ödeme
şartları Tablo 7’de özetlenmiştir.
B1.3. Kredi Borç Taksitlerinin
Ertelenmesi
B1.3. 1.İlgili Mevzuat
Organize Sanayi Bölgeleri ve Sanayi
Siteleri Projeleri Ödeneklerinin Kullanımı
ve Kredilendirilmesine İlişkin Usul ve
Esaslar’ın 32. maddesine göre Bakanlıkça
uygun görülmesi halinde, borçlarını
ödeyememiş veya ödeyemeyecek durumda
bulunan SS’lerin, yıllık anapara ve faiz
taksitleri; en fazla dört yıl ve sekiz taksit
olmak üzere ertelenebilir.
B2. Emlak Vergisi Muafiyeti
B2.1.İlgili Mevzuat
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 5.
maddesi (f) fıkrasına göre SS’ler
inşalarının sona erdiği tarihi takip eden
bütçe yılından itibaren binada 5 yıl süre ile
emlak vergisinden muaftır.
B3. Çevre Temizlik Vergisi İndirimi
B3. 1. İlgili Mevzuat
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun
mükerrer 44. maddesinin dördüncü
fıkrasında yer alan ve konutlara ait çevre
temizlik vergisinin hesabında esas alınan
tutarlar ile beşinci fıkrasında yer alan
işyerleri ve diğer şekilde kullanılan
binalara ait çevre temizlik vergisi
tarifesindeki yıllık vergi miktarları;
büyükşehir belediye sınırları içinde
bulunanlar hariç olmak üzere, kalkınmada
15
ŞUBAT 2015
AYIN DOSYASI
EKONOMİK GELİŞİM BÖLGELERİNE SAĞLANAN TEŞVİKLER
öncelikli yörelerdeki belediyeler ile nüfusu
5000’den az olan belediyelerde Çevre
Temizlik Vergisi % 50 indirimli uygulanır.
B4.Kurumlar Vergisi Muafiyeti
B4. 1. İlgili Mevzuat
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4.
maddesinin (n) bendi gereğince SS’lerin
altyapılarını hazırlamak ve buralarda
faaliyette bulunanların; arsa, elektrik, gaz,
buhar ve su gibi ortak ihtiyaçlarını
karşılamak amacıyla elde edeceği gelirleri
Kurumlar Vergisinden muaftır.
B5. KDV İstisnası
B5. 1. İlgili Mevzuat
3065 sayılı KDV Kanununun 17/4.
maddesine eklenen (k) bendine göre
sanayi sitelerinin kurulması amacıyla
oluşturulan iktisadi işletmelerin arsa ve
işyeri teslimleri KDV’den istisnadır.
B6. Bina İnşaat Harcı ve Yapı Kullanma
İzni Harcı İstisnası
B6. 1. İlgili Mevzuat
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun
80. maddesine göre SS’lerde yapılan yapı
ve tesisler Bina İnşaat Harcı ve Yapı
Kullanma İzni Harcı’ndan müstesnadır.
C. ENDÜSTRİ BÖLGELERİ (EB)
TEŞVİKLERİ
Temel kurgusu, teknoloji transferini
sağlayarak ve büyük ölçekli yatırımları
teşvik ederek cari açığın azaltılması olan
Endüstri Bölgeleri, 19/01/2002 tarihinde
Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe
giren 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri
Kanununda yatırımları teşvik etmek, yurt
dışında çalışan Türk işçilerinin
tasarruflarını Türkiye'de yatırıma
16
yönlendirmek ve yabancı sermaye girişinin
artırılmasını sağlamak üzere kurulacak
üretim bölgelerini ifade etmektedir. Söz
konusu bölgelerde bahse konu amaçlara
yönelik sağlanan teşvikler Tablo 8’de
özetlenmiştir.
EB uygulama yönetmeliğine göre
*Endüstri Bölgesi İşletme Müdürlüğü: Her
bölge için il sınırları içindeki ilgili sanayi
odası ya da sanayi ve ticaret odası
bünyesinde kurulacak ve endüstri
bölgesinin yönetim ve işletilmesini
yürütmekle görevli kuruluşu ifade
etmektedir. Söz konusu Kuruluş, tüzel
kişiliği bulunmamakla birlikte, genel
anlamda ilgili mevzuattaki görevleri yerine
getiren ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı ve oda yönetim kurulu
tarafından verilen talimatlara göre işlem
yapan yönetim birimidir.
C1. Gider Desteği
C1. 1. İlgili Mevzuat
EB’lere sağlanan hibe niteliğindeki gider
desteğinin kaynağını EB Kanununun 3. ve
EB Yönetmeliğinin 12. maddesine göre
Bakanlık bütçesine konulan ödenek
oluşturur.
EB Yönetmeliğinin 47. maddesine göre
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca
EB’lere sağlanan gider desteği aşağıdaki
harcama kalemlerini kapsamaktadır:
1) Bölgenin yer seçimi etüt raporunun
hazırlanması için gerekli olan,
a) Fizibilite etüdü hazırlattırılması,
b) Çeşitli ölçekte topoğrafik harita alımı,
c) Meteorolojik veri alımı,
d) Toprak etüt raporu hazırlattırılması,
e) Maden sahalarını gösterir harita ve
belge alımı,
ŞUBAT 2015
Tablo 8. EB’lere Sağlanan Teşvikler
*EB İŞLETME
TEŞVİK KALEMLERİ
MÜDÜRLÜĞÜ
C3. Yapı Denetim Kuruluşlarına Ödenecek
Hizmet Bedeli İndirimi
EB İÇİNDEKİ FİRMA
Gider Desteği
Var
Yok
İrtifak Hakkı
Yok
Var
Tevhid ve İfraz İşlem Harcı İstisnası
Var
Var
% 75 İndirimli Uygulanır
% 75 İndirimli Uygulanır
Yapı Denetim Kuruluşlarına Ödenecek
Hizmet Bedeli İndirimi
f) Jeolojik ve jeoteknik etüt yapımı,
bedelleri ve bu belgelerin renkli fotokopi
veya ozalit ile çoğaltılmasına ilişkin
harcamalar.
2) Kamulaştırma bedeli ve kamulaştırma
masrafları,
3) İhale giderleri,
4) Bilirkişi ücretleri,
5) Ruhsat bedelleri,
6) Hâlihazır harita, imar planı, imar
planının araziye aplikasyonu, parselasyon
planı ve aplikasyonu, tapu tescil işlemleri,
zeminde arazi ve arsa düzenleme
uygulamaları, altyapı zemin araştırma
raporu, altyapı avan ve uygulama projeleri,
keşif ve metraj, arıtma tesisi avan ve
uygulama proje ve fizibilite giderleri ve
benzeri işler,
7) Bölgeye ait, idari hizmet binaları ile yol,
içme suyu, kanalizasyon, YG-AG elektrik
şebekesi, enerji nakil hattı, drenaj, istinat
ve ihata duvarı, köprü, gölet, arıtma,
sondaj, isale ve terfi hatları, su depoları,
haberleşme hatları, boru iletim hattı,
dekopaj, tünel, viyadük, demiryolu
hemzemin geçidi, su sondaj kuyusu,
imalat, ihzarat, nakliye, yıkma,
güçlendirme ve montaj işleri ile benzeri
yapım işleri,
8) Yapım işlerine ait kontrollük ve
müşavirlik hizmetleri,
9) Bölge kurulması ile ilgili diğer mal ve
hizmet alımları.
C2. İrtifak Hakkı
C2. 1. İlgili Mevzuat
4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununun
4. maddesine göre kamulaştırılan
taşınmaz malların kamulaştırma bedelleri
Bakanlığımız bütçesinden karşılanmış ise,
bu taşınmaz mallar üzerinde
sözleşmesinde belirtilen süre kadar
yatırımcılar lehine bedeli karşılığında,
kamulaştırma bedeli yatırımcılar
tarafından karşılanmış ise yatırımcılar
lehine bedelsiz olarak irtifak hakkı tesis
edilebilir.
Sanayi parselleri üzerinde irtifak hakkı
tesis edilmesi, bu bölgelerde yatırım
yapacak yerli ve özellikle belirli süreliğine
yatırım yapacak doğrudan yabancı
yatırımcıların ilk yatırım diğer bir deyişle
yatırım dönemi maliyetlerini azaltması
açısından önem arz etmektedir.
C3.1. İlgili Mevzuat Denetimi
14708 sayılı Yapı denetimi Hakkında
Kanununun 5. maddesinin beşinci
fıkrasına göre yapı denetim kuruluşlarına
ödenecek hizmet bedeli, Endüstri
Bölgeleri onaylı sınırı içerisinde yer alan
tüm yapılar için % 75 indirimli uygulanır.
C4. Tevhid ve İfraz İşlem Harcı İstisnası
C4. 1. İlgili Mevzuat
5281 sayılı Kanun ile 492 sayılı Harçlar
Kanununun 59. maddesine ilave (n)
bendine göre endüstri bölgelerinde yer
alan gayrimenkullerin ifraz veya taksim
veya birleştirme işlemleri Tevhid ve İfraz
İşlem Harcı’ndan istisnadır.
C5. Diğer Teşvikler
C5. 1. İlgili Mevzuat
4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununun
4. maddesine göre Endüstri bölgelerinde
yeni işe başlayan gerçek ve tüzel kişilerin
bu bölgelerde yapacakları yatırımlara
yatırım teşvik kararnamesi çerçevesinde
hangi teşviklerin verileceği ve verilecek
tüm teşviklerin hangi yatırımlara ne
şekilde ve ne ölçüde uygulanacağı
hususlarında Bakanlar Kurulu yetkilidir
denilerek getirilecek ek teşviklerin önü
açılmıştır.
Sonuç itibarıyla, yapılan çalışmayla
Türkiye’nin kalkınmasında ve
büyümesinde kilit öneme sahip ekonomik
aktörlerin teşvik rejimleri irdelenerek
farkındalık oluşturulması amaçlanmıştır.
17
ŞUBAT 2015
OECD TOPLANTILARI
EKONOMİK İŞBİRLİĞİ VE KALKINMA TEŞKİLATI (OECD)
KONFERANS VE TOPLANTILARI
Faik Yücel GÜNAYDIN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Aralık ayında Ekonomik İşbirliği ve
Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın çalışma
alanıyla doğrudan ilgili çalışma grubu
toplantıları ve bir özel konferans
gerçekleştirildi.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nı
temsilen Sanayi ve Teknoloji Uzmanı
Faik Yücel Günaydın’ın katılım sağladığı
Girişimcilik, Yenilik ve İşletme Dinamikleri
Konferansı (Conference on Entrepreneurship,
Innova on and Enterprise Dynamics)
8-9 Aralık 2014 tarihlerinde düzenlendi.
Toplantının açılış konuşmalarında
“girişimcilik ve inovasyonun oluşumu ve
yayılımında üniversitelerin rolü” ile
“girişimcilik ve inovasyonun düşünsel
altyapısı” konuları ele alındı. Toplantının
temelini oluşturan girişimcilik olgusunun
kârlılık, risk, verimlilik, yaratıcı yıkım gibi
boyutlarıyla derinlemesine incelendiği
sunumlarda, girişimciliğin önceki
dönemlerde politika tasarımlarında
gereğinden fazla merkeze yerleştirildiğini
ortaya koyan argümanlar öne çıktı. Uzun
dönemde girişimciliğin toplam faktör
verimliliğine ve toplam büyümeye katkısı
pozitif, sürekli, düzenli ve anlamlı
görünmekle birlikte, bu katkının düzeyinin
ihmal edilebilir boyutta olduğu çok yıllı ve
çok ülkeli panel veri uygulamalarıyla
gösterildi. Bunun yanında genç (5 yaş veya
daha genç) küçük işletmelerin yeni işlerin
yaratılmasında (job crea on) temel kaynak
olduğu ve bu boyutuyla girişimciliğin
verimlilik artışı ya da inovasyonu
destekleyen yönleriyle değil, daha ziyade
topluma sosyal fayda sağlaması açısından
desteklenmeye değer olduğu ortaya
konuldu.
18
Aynı tarihlerde “Dijital Ekonominin
Ölçülmesi Çalışma Grubu” 19. toplantısı
gerçekleştirildi. Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı’ndan Sanayi ve Teknoloji Uzmanı
Alper Şahin ve Bilgisayar Mühendisi
Berrak Kıran, Ekonomi Bakanlığı’ndan
Uzman Dicle Akaroğlu, Türkiye İstatistik
Kurumu’ndan Grup Sorumlusu
Ayhan Doğan ve Kalkınma Bakanlığı’ndan
Uzman Fatih Gürcan’ın katılım sağladığı
toplantının gündemini genel olarak;
“dijital ekonomide gerekli çalışan
vasıflarının (yeterlilikleri) ölçümü;
trendler, öngörüler ve bu konuda ülkelerin
deneyimleri, bilgi ve iletişim
teknolojilerinin (ICT) 20 OECD ülkesindeki
istihdam üzerine etkileri, OECD ülkelerinin
Dijital Ekonomi Strateji ve Ulusal
Planlarının tasarım ve uygulamalarını
desteklemeye yönelik ICT istatistik ve
analiz çalışmalarına yönelik örnekler
sunumlar, e-ticaret ve m-ticaret
kılavuzlarının güncellenmesi ve bazı üye
ülkelerin çocukların internet kullanımı
üzerine yaptıkları istatistiki çalışmaların
sunumunun oluşturduğu söylenebilir.
Bununla birlikte önümüzdeki yıl konu ile
ilgili çalışmalara devam edilmesine karar
verildi.
9-10 Aralık 2014 tarihlerinde ise Türkiye’yi
temsilen OECD Daimi Temsilciliğinden
Müsteşar Erdem Tuncer, Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığından Sanayi ve
Teknoloji Uzmanı Faik Yücel Günaydın ile
Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı
Mehmet Oğuzhan Üstün ve Ekonomi
Bakanlığından Uzman Sevil Çatalcalı’nın
katılım sağladıkları Sanayi, Yenilik ve
ŞUBAT 2015
Girişimcilik Komitesi Sanayi Analizleri
Çalışma Grubu yıllık toplantısı
gerçekleştirildi. Önceki dönemde
sürdürülen geniş kapsamlı araştırma
çalışmalarının sonuçları kısaca şu şekilde:
• Net yeni iş gücü yaratımının temel
kaynağı yeni kurulmuş (0-5 yaş) mikro
(1-9 kişi çalıştıran) işletmelerdir.
• Bu işletmeler grubu tüm diğer
gruplardan daha dinamiktir (işe alma,
işten çıkarma, açılma ve kapanma
sayısının daha yüksek olması).
• Kurulan mikro işletmelerin büyük kısmı
ilk üç yıl içerisinde piyasadan
çekilmektedir ve geri kalan kısmının çok
azı bir üst ölçek sınıfına
büyüyebilmektedir.
Toplantının devamında önümüzdeki iki
yıllık dönemde yapılması planlanan
çalışmalar delegasyonlara sunuldu ve üye
ülke delegasyonları çalışmalardan
beklentilerini belirterek çalışmalara son
tasarımların verilmesini sağladı.
Önümüzdeki iyi yıllık çalışma döneminde
gerçekleştirilmesine karar verilen başlıca
araştırma çalışmaları şöyle:
• Uluslararası yetişkin becerilerinin
ölçülmesi programının (PIAAC)
sağlayacağı veriler kullanılarak
uluslararası organizasyonel sermaye
karşılaştırmalarının yapılması; OECD
üyesi ülkeler arasından araştırmaya dâhil
olan 17 ülke verileri kullanılarak
uluslararası yetişkin becerilerinin
ölçülmesi programının sağladığı verilerle
iş tanımı organizasyon yönetimi olarak
tanımlanabilecek kişilerin istihdam
içerisindeki oranlarının sektör detayında
hesaplanması hedefleniyor. Bu çalışmanın
sağlayacağı temel bilgi bundan sonraki
dönemde bilgiye dayalı sermaye stoku
ölçümlerinde kullanılacak bilginin elde
edilmesi.
• 2015 yılının en öne çıkan çalışması ise
MultiProd olarak isimlendirilen makro
düzeydeki verimliliğin mikro belirleyicileri
araştırması oldu. Bu çalışmanın temel
amacı uzun yıllardır hesaplanagelen
makro düzeydeki verimliliğin ülke içindeki
işletmelere nasıl dağıldığının tespit
edilmesi. Ülkelerin sahip olduğu mikro
verilerle uygulayacağı ve ara raporları
OECD uzmanlarıyla paylaşacakları ve
OECD uzmanlarının entegre edeceği
çalışma, en verimli işletmelerin en
büyükler olup olmadığı, ceylan
işletmelerin (gazelle) verimlilik özellikleri,
makro düzeydeki verimliliğin tanecikli
yapısını yani verimliliğin nasıl dağıldığını
hem sektörel hem de ölçek olarak
incelemeyi hedefliyor. Ampirik bulguların
ortaya koyacağı bilgilerin verimlilik artışını
hedefleyen politika tasarımları için hayati
önemde olacağı tahmin ediliyor.
Bu bulgular doğrultusunda yeni dönem
araştırma çalışmalarına üye ülkelerin
görüşleri çerçevesinde şekil verilen
toplantı, bütçenin, çalışma ekibinin ve
çalışma konularının oylanarak
onaylanmasıyla tamamlandı.
• Veri madenciliği teknikleriyle patentler
ile bilimsel yayınlar arasındaki
bağlantıların ve zamansal ilişkinin ortaya
konulması: Yıllar içinde uluslararası
patent ofislerine yapılan başvuruların
içerisinde kullanım sayısı aniden artan
teknik terimler ile bilimsel yayınlarda
kullanımı aniden artan teknik terimlerin
zamansal olarak uyumu incelenerek
patent başvurularının bilimsel
araştırmalardan ne düzeyde beslendiğinin
incelenmesi hedefleniyor.
19
ŞUBAT 2015
RAPOR ÖZETİ
AVRUPA’NIN VERİMLİLİK BÜYÜMESİNİN GELİŞTİRİLMESİNDE
BİLGİ VE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİNİN (BİT) ÖNEMİ1
Faruk YILDIRIM / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Ülkelerin kişi başına düşen gelirlerini
artırmalarında, verimliliğin geliştirilmesi
anahtar kavramdır. Yapılmış birçok
bilimsel araştırma göstermektedir ki BİT,
verimliliğin işletme, bölge ve de ülke
düzeyinde geliştirilmesinde,
artırılmasında hayati bir öneme sahiptir.
Verimlilik dikkate alındığında, geçen 20
yılda Avrupa işletmelerinin neden daha
rekabetçi olmadıklarını anlamak zor değil.
1
Bilimsel deliller, organizasyonları
dönüştürücü rol oynayan BİT
uygulamalarına adaptasyonunun
Avrupa’ya ait verimlilik bulmacasını
çözmemizde temel bir role sahip olduğunu
göstermektedir. İktisatçıların genel amaçlı
teknolojiler olarak tanımladıkları BİT’in,
bir uçtan diğer uca tüm ekonomiyi çok
geniş bir yayılımda etkilediğini ve tüm
üretim ve dağıtım sistemlerini yeniden
şekillendirdiğini göstermektedir. ABD’nin
1995-2004 yılları arasındaki toplam faktör
verimliliği (TFP) artışının üçte ikilik kısmı
BİT ile açıklanmaktadır ve kabaca iktisadi
büyümesinin üçte birlik kısmı BİT
katkılarından kaynaklanmaktadır.
Bu makale, Bilgi Teknolojileri ve İnovasyon Kuruluşu’nun (The Information Technology & Innovation Foundation) Haziran 2014’de hazırlamış olduğu
“Raising European Produc vity Growth Through ICT” isimli raporundan derlenmiştir.
20
ŞUBAT 2015
BİT ve Verimlilik Gelişimi
Verimlilik artışları birçok faktörün etkisi
ile sağlanabilmektedir. Ancak temelde
daha iyi ekipmanların, makinelerin,
yazılımların kullanılmasıyla verimlilik
artmaktadır. Kısaca daha iyi araçların
kullanılması verimliliği geliştirmektedir.
Günümüzde yaşanan bilgi-tabanlı
toplumsal dönüşümde, en etkili ve
verimliliği en çok artıran araçlar BİT
tabanlı araçlar ve uygulamalardır. Bu
dijital araçlar çok basitçe internet (başlı
başına), donanımlar, yazılımlar,
telekomünikasyon ağları ve bilgisayar
destekli üretim sistemleri ve benzeri
araçların tamamını kapsamaktadır.
1990’dan 2014’e kadar devam eden
araştırmalarda BİT’nin verimlilik üzerinde
belirgin bir etkisinin olduğu ortaya
konmuştur. ABD’nin verimliliği üzerinde
BİT’nin geniş etkisi 1995-2002 arasında
net olarak gözlemlenmiştir. Bu dönemde
ABD’nin iş gücü verimliliğinin tamamı
aslında BİT’den kaynaklanmıştır.
Günümüzde verimliliği geliştiren en temel
bileşenin BİT olduğu artık özümsenmiştir.
ABD ve Avrupa Arasındaki
Verimlilik Farkları
ABD ile kıyaslandığında Avrupa’nın BİT
kaynaklı verimlilik kazanımının çok daha
düşük bir seviyede gerçekleştiği
gözlemlenmiştir. Birtakım AB ülkeleri,
ABD’nin yakalamış olduğu BİT kaynaklı
verimlilik artışlarını yakalamış olsalar bile
birçok AB ülkesi, ki bu ülkelere Fransa ve
Akdeniz ülkelerini dâhil etmek
mümkündür, bu seviyede bir verimlilik
artışını elde edememişlerdir.
21
ŞUBAT 2015
RAPOR ÖZETİ
AVRUPA’NIN VERİMLİLİK BÜYÜMESİNİN GELİŞTİRİLMESİNDE, BİLGİ
VE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİNİN (BİT) ÖNEMİ
Avrupa’nın verimlilik açısından bu geri
kalışı, Avrupa’nın BİT Sermayesine yatırım
yapmada, gerek GSYİH içinde BİT’ne
ayırdığı pay açısından ve gerekse de BİT’e
yaptığı toplam yatırım düzeyi açısından,
ABD’nin ciddi anlamda gerisine düşmüş
olmasından kaynaklanmaktadır.
Avrupa’nın BİT yatırımlarında geri kalmış
olmasının temel dört nedeni vardır. İlk
olarak, ürün, iş gücü ve arazi
pazarlarındaki devlet düzenlemeleri yeni
iş modellerinin uygulanmasını
kısıtlamakta ve BİT yatırım maliyetlerini
artırmaktadır. Böylelikle firmaların pazar
gücü düşerek verimli BİT pratiklerine
adapte olmaları zorlaşmaktadır. BİT
yatırımlarını düşüren ikinci önemli faktör,
AB’nin takip ettiği vergi politikasıdır. BİT
ürünleri üzerindeki tüketim vergileri
yüksek olduğu için tüketicilerin BİT
uygulamalarına uyum sağlamaları
zorlaşıyor ve böylelikle iş dünyasının BİT
adaptasyonu da yavaşlıyor. Üçüncü sebep,
Avrupa iş dünyasının daha etkin ölçek
ekonomilerine ulaşmadaki kısıtlı
yetenekleridir. Avrupa pazarlarının
sürekli parçalanması, Avrupa ürünleri için
olan potansiyel talebi daraltarak ölçek
ekonomilerinin sağladığı avantajlardan
ekonomiyi mahrum bırakmakta ve BİT
yatırımlarının yapılmasını
güçleştirmektedir. Avrupa’daki
işletmelerin büyük çoğunluğunun küçük
işletmelerden oluşması BİT
yatırımlarındaki yüksek sabit maliyetleri
karşılamayı zorlaştırmaktadır. Son olarak,
BİT yatırımlarında Avrupa’nın ABD’nin
gerisinde kalışına açıklık getiren diğer bir
önemli faktör yönetim biçimleridir.
Araştırmalar göstermiştir ki BİT
yatırımlarından tam fayda elde
edilebilmesi için organizasyonel yeniden
yapılanma gereklidir ve bu konuda ABD
işletmelerinin kullandıkları yönetim
biçimleri BİT dönüşümünü daha kolay hale
getirmektedir.
22
Verimlilik Farkının Kapatılmasında
BİT Önemi ve Reçeteler
Avrupa bu durumdan kurtulabilmek için
iktisat politikasının merkezine verimliliği
almak zorundadır. BİT’e adaptasyon
sonucunda işletmelerde iş gücü ihtiyacının
azalacağını ve işsizliğin ekonomide
artacağını ileri süren tezlerin varlığı,
verimlilik politikasının değiştirilmesi için
makul bir gerekçe olamaz. Verimliliğin
artırılması kümülatif ekonominin daima
lehinedir. Avrupa, verimlilik gelişiminin
yavaş olduğu sanayilere odaklanarak bu
sektörlerde BİT adaptasyonunu teşvik
ederek verimliliği artırmaya öncelik
vermelidir. Avrupa, aktif olarak
endüstrilerin dijital dönüşümlerine
yardımcı olmalı ve BİT yatırımları ve
adaptasyonu için uygun zemini
hazırlamalıdır. Devlet kendi ihtiyaçları için
bizatihi BİT adaptasyonunu proaktif olarak
gerçekleştirerek, kendi bağlı bulunduğu
ağdaki diğer aktörlerin ağ dışsallıklarıyla
BİT adaptasyonunu kolaylaştırabilir. Devlet
BİT uygulamalarını kullanınca devlete
bağlı bulunan tüm aktörler de BİT’ne
adapte olmak zorunda kalacaklardır.
Ticaret ve vergi politikasının değiştirilmesi
de BİT yatırımlarının artırılmasında bir
kaldıraç görevini yerine getirecektir.
Politika yapıcılar BİT kullanımından
kaynaklanan verimlilik artışları için, BİT
yatırımları üzerindeki vergi yükünü
minimize etmelidirler. Böylelikle BİT
yatırımları kolaylaşacak ve verimlilik artışı
hızlanacaktır. Avrupa işletmeleri, özellikle
BİT kullanan endüstrilerde eğer daha
büyük ölçek ekonomilerini oluşturmayı
başarabilirlerse BİT’nin sağladığı
avantajlardan daha net faydalar elde
edeceklerdir. Güncel AB raporları
göstermiştir ki ulusal pazarlara girişi
engelleyen bariyerler nedeniyle AB tek bir
pazar olmaktan çok uzaktır. Bu durum
ölçek ekonomilerinin gelişimini
engelleyerek verimliliği düşürmektedir.
Avrupa küçük işletmelere verdiği
önceliklendirmeden vazgeçmelidir. Küçük
işletmelerin sürekli korunması
profesyonelleşmeyi engellemekte,
verimliliği geriye düşürmektedir. Nihai
olarak Avrupa “zarar vermeme”
konusunda uyanık olmak zorundadır.
Pazar güçlerinin işletmeleri kullanmaya
mecbur bıraktığı yeni teknolojiler ve
inovasyonlar, dijital düzenlemelerle
kısıtlanmamalı (bulut bilişim ağının
sınırlandırılması vb. uygulamalar) ve
BİT’in kullanımına zarar verilmemelidir.
ŞUBAT 2015
DERLEME
ÜRETİCİLERİN VE KULLANICILARIN BİLİNÇLENDİRİLMESİNİN
PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİ BAKIMINDAN ÖNEMİ
Duygu KOLAT / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü)
Piyasa gözetimi ve denetimi (PGD)
otoriteleri, piyasaya arz edilmiş olan
ürünlerin, ilgili direktiflerle uyum içinde
olduğunu doğrulamak amacıyla
izlenmesinden ve takibinden sorumlu
kuruluşlardır. Bu kuruluşlar tarafından
gerek üreticiler gerekse kullanıcılar
nezdinde “güvenli ürün”1 bilincinin
oluşturulması, piyasada güvenli ürünlerin
dolaşımını sağlama amacına katkı
sağlamak üzere bugün dünya çapında
uygulanan önemli bir piyasa gözetimi ve
denetimi politikasıdır.
Günümüzde piyasa gözetimi ve denetimi,
mevzuatına uygun olarak üretilmeyen ithal
ürünlerin ülkemize girişini (serbest
dolaşımını) önlenmesi ve yerli ürünlerin
denetlenerek gerekli idari tedbirlerin
uygulanması fonksiyonu sayesinde, ilgili
teknik mevzuatına uygun ürünleri piyasaya
arz eden üreticileri ve dolayısıyla milli
üretimi koruyan önemli bir araç olarak
değerlendirilmektedir. Piyasa gözetimi ve
denetimi bu sayede adil bir piyasa
düzeninin oluşturulmasına katkı
sağlamaktadır.
Piyasa gözetimi ve denetimi faaliyetlerinin
tarafsız bir şekilde gerçekleştirilmesini
sağlamak üzere denetimler kamu
otoritelerinin sorumluluğunda
yürütülmektedir. Bununla birlikte, yetkili
idari otoriteler tarafından uygulanan
denetimler ve sonrasında alınan idari
yaptırım kararları ürünlerin uygunluk
seviyelerinin artırılmasında tek başına
yeterli olmamaktadır. Üreticilerin piyasaya
güvenli ürün arz etmeleri hususunda
yönlendirilmeleri, kullanıcıların da güvenli
ve mevzuatına uygun olarak üretilen
ürünleri tercih etmeleri konusunda
bilinçlendirilmeleri ve tehlikeli ürünlerle
karşılaşmaları halinde ihbar ve şikâyet
mekanizmasını kullanmaları yönünde
farkındalık kazanmaları, denetim
etkinliğinin artırılmasına önemli katkı
sağlayacaktır.
Ülkemizde piyasa gözetimi ve
denetiminden sorumlu kurumlar ürünlerin
teknik mevzuatına uygun olarak üretilmesi
hususunda üstlendikleri denetim göreviyle
üreticilerin kaliteli ve güvenli ürün
üretmelerinde yönlendirici olmaktadır.
Denetimsizlik yerli imalat sanayinin
olumsuz etkilenmesine, üretimin ve
istihdamın azalmasına, dolayısıyla
ithalatın artmasına ve cari açığın
büyümesine yol açmaktadır. Bu kapsamda,
üreticiler ürünlerini ilgili teknik mevzuata
uygun hale getirmek üzere tasarım ve
üretim aşamasında uygunluk
değerlendirmesine2 tabi tutmaları ve
belgelendirmeleri halinde hem ürünlerini
güvenli bir şekilde piyasaya sunabilecek
hem de makro düzeyde piyasanın
uygunluk seviyesinin artırılmasına katkı
sağlayacaktır.
Ürün güvenliği kapsamında üreticinin ürün
sorumluluğu, ticari fuarlar, sergiler ve
gösterimler hariç olmak üzere uygunluk
işaretini ürüne iliştirmesinden sonra
başlamaktadır. Ürünün tasarım ve üretim
sürecinde üreticilerin teknik
düzenlemesine uygun ve güvenli ürün
üretme sorumluluğu bulunmaktadır. Bu
sürecin devamı olan piyasa aşaması
sürecinde ise üreticinin ürünün yeterli
uyarılar olmaksızın fark edilmeyecek
nitelikteki riskleri hakkında tüketiciyi
bilgilendirmek, ürünle ilgili şikâyetleri
soruşturmak ve yapılan denetimlerden
dağıtıcıları haberdar etmek, riskleri
önlemek amacıyla önlemler almak,
ürünün teknik düzenlemesinde belirtilen
tüm belgeleri 10 yıl süreyle saklamak,
istenilmesi halinde ürüne ilişkin tüm
belgeleri yetkili kuruluşa ve/veya
denetimle görevli personele ibraz etmek
ve denetimle ilgili personel talep ettiğinde,
üretim yerlerinin ve depolarının
adreslerini vermek üzere birtakım
sorumlulukları bulunmaktadır.
Nihai tüketici ve kullanıcılar piyasa
gözetimi ve denetimi faaliyetleri
çerçevesinde yetkili denetim
kuruluşlarının en önemli yardımcılarıdır.
Nihai tüketici ve kullanıcıların satın
aldıkları ürünlerin uygunluk belgeleri ile
CE ve diğer uygunluk işaretlerinin bulunup
bulunmadığına bakmaları, belgesiz ve
1
Güvenli ürün; kullanım süresi içinde, normal kullanım koşullarında risk taşımayan veya kabul edilebilir ölçüde risk taşıyan ve temel gerekler bakımından azami ölçüde
koruma sağlayan üründür.
2
Uygunluk değerlendirmesi, 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanuna göre ürünün, ilgili teknik düzenlemeye
uygunluğunun test edilmesi, muayene edilmesi ve/veya belgelendirilmesine ilişkin her türlü faaliyettir.
23
ŞUBAT 2015
DERLEME
uygunluk işareti bulunmayan ürünleri
satın almamaları gerekmektedir. Tüm
tüketiciler ve kullanıcılar nezdinde böyle
bir satın alma kültürünün oluşturulması,
mevzuatına uygun olarak üretilen ürünleri
piyasaya arz etmeleri yönünde üretici
davranışının da değişmesine yol açacaktır.
CE işareti, bir yandan kullanıcıya ürünün
güvenli olduğu bilgisini verirken, diğer
taraftan; ticari açıdan, ürünlerin bir üye
ülkeden diğerine dolaşımı sırasında bir
çeşit pasaport işlevi görmektedir. CE
işareti, tüketiciye bir kalite güvencesi
sağlamamaktadır.
Ülkemizde ürün güvenliği konusunda
yetkili bulunan kamu kurumları
tarafından; bir önceki yıl denetim
sonuçları, RAPEX bildirimleri3 ve ihbar ve
şikâyetlerin yoğunlaştığı ürünlerin
değerlendirilmesi neticesinde, yıllık
denetim programları hazırlanarak yıl
boyunca denetim faaliyetleri
yürütülmekte; yıl içerisinde çeşitli
nedenlerle denetlenmesinde fayda görülen
ürünler ise resen denetlenmektedir.
Bunun yanı sıra, kullanıcılardan gelen
ihbar ve şikâyetler üzerine de yetkili
Kurumlar tarafından denetim
yapılmaktadır.
İhbar ve şikâyetler denetim faaliyetlerinin
hangi alanlarda yoğunlaştırılması
gerektiğini yetkili makamlara göstermesi,
sağlık ve güvenlik yönünden risk taşıyan
tehlikeli ürünlerle ilgili denetimlerin
başlatılarak bu ürünlere yönelik gerekli
önlemlerin zamanında alınmasını
sağlanması bakımından oldukça önemlidir.
Bu kapsamda, yetkili kurumlarca
3
gerçekleştirilen denetimlerde ürüne
yönelik ilgili teknik düzenlemenin
öngördüğü işaretler ve/veya belgeler
üzerinde inceleme yapılmakta, ilgili teknik
düzenlemenin bulunmadığı hallerde,
ürünün güvenli olduğunu gösteren diğer
düzenlemelere göre verilen bilgi ve/veya
belgeler üzerinden kontrol yapılmakta ve
güvensizlik şüphesi4 duyulması halinde
üründen numune alınarak laboratuvar
analizine gönderilmektedir.
Yetkili kuruluşlar, gerçekleştirdiği denetim
faaliyetleri sonucunda ürüne ilişkin
uygunsuzluk5 tespitinde idari para
cezasının uygulanmasını, güvensizlik
tespitinde ise uygulanacak idari para
cezası ile birlikte ürünün piyasaya arzının
yasaklanmasını, arz edilmiş olanların
toplatılmasını, güvensizliğin üretici
tarafından giderilmesinin sağlanmasını,
ürünün güvenli hale getirilmemesi veya
güvenli hale getirilmesinin mümkün
olmadığı durumlarda taşıdıkları risklere
göre kısmen veya tamamen bertaraf
edilmesine yönelik gerekli tedbirler
alınmasını ve bu tedbirlerin kamuoyuna
duyurulmasını sağlamaktadır.
2013 yılı verilerine göre Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı tarafından yapılan
denetimlerin % 37’si resen denetim
şeklinde, % 32’si programlı denetimler
kapsamında, % 31’i ise ihbar ve şikâyetlere
dayalı olarak gerçekleştirilmiştir.
Kullanıcıların ihbar ve şikâyet
mekanizmasını daha yaygın bir şekilde
kullanmaları halinde, yetkili Kurumlar
tarafından güvensiz ürünlere daha kolay
ulaşılabilecektir.
Bugün ülkemizde piyasa gözetimi ve
denetimi kuruluşlarının internet
sayfalarında güvensiz olarak tespit
edilerek ilan edilen ürünler kamuoyuyla
paylaşılmakta, ürünler hakkında
kullanıcıları bilgilendirmeye yönelik kamu
spotları hazırlanmakta, “Ürün Güvenliği
Haftası” kapsamında ürün güvenliği,
piyasa gözetimi ve denetimi konularında
farkındalığı artırmaya yönelik çeşitli
etkinlikler düzenlenmekte, afiş ve
broşürler hazırlanarak dağıtımı
yapılmaktadır. Mevcut durum itibarıyla
ülkemizde PGD yapmakla yetkilendirilen
Kurumların sorumluluk alanlarında yer
alan ürünler ve Kurumların ürün güvenliği
konusundaki görev ve faaliyetlerinin,
mevzuat bilgilerinin yer verildiği internet
adresleri Tablo 1’de yer almaktadır.
Kısaca, piyasa gözetimi ve denetimi ile
amaçlanan hususlardan biri olan
ülkemizde ürünlerin güvenli hale
getirilerek uygunluk seviyesinin
yükseltilmesi; yetkili kuruluşların görev
alanında bulunmakla birlikte, diğer
aktörlerin de ürün güvenliği konusunda
farkındalık kazanmaları yoluyla bu amaca
katkı sağlamaları gerektiği
değerlendirilmektedir. Bu yolla, hem
sağlık ve güvenlik yönünden risk taşıyan
tehlikeli ürünlerin piyasada dolaşımı
engellenecek, hem de ürünlerimizin gerek
yurt içinde gerekse yurt dışında imajı
güçlendirilecek ve haksız rekabetin önüne
geçilecektir.
AB ülkelerinde piyasa gözetimi ve denetiminden sorumlu kurumlar tarafından tespit edilen tehlikeli ürünlere ilişkin yapılan bildirimlerdir.
4
Ürünün ilgili teknik düzenlemesinde öngörülen işaret ve/veya belgeleri taşımaması veya bu işaret ve belgelerin teknik düzenlemesinde belirtilen şekilde olmaması ya da
tahrif veya taklit edilmesi veya usulsüz olarak kullanılması ürün ile ilgili güvensizlik şüphesi olarak kabul edilmektedir.
5
Uygunsuzluk; ürünün ilgili teknik düzenlemede öngörülen işareti ve/veya belgeleri taşımadığı veya ilgili teknik düzenlemede belirtilen hükümlere uygun olmadığını ifade
eder.
24
ŞUBAT 2015
Tablo 1. Ulusal Düzeyde Yetkili Kuruluşlar, Sorumlu Oldukları Ürün Grupları ve İletişim Adresleri
25
ŞUBAT 2015
MAKALE
GELİŞMENİN İTİCİ GÜCÜ: AR-GE - II
TÜRKİYE’DE AR-GE HARCAMALARI BAĞLAMINDA PATENT VE
YÜKSEK TEKNOLOJİ İHRACATI VERİLERİ*
Fatih ZABUN / Başmüfettiş (Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı)
1. Giriş
Günümüzde bir ülkenin sürdürülebilir
ekonomik büyümesi, o ülkede teknolojik
anlamda ne kadar yenilik üretildiği ile
yakından ilgilidir. Bu ekonomiye sahip
ülkeler gelişmiş olarak görülmekte ve
dünya ekonomileri ile rekabet edebilme
şansını yakalamaktadır. Yeni ekonomik
düzende emek ve sermayenin yerini, bilgi
odaklı üretim almıştır. Gelişmiş ülkeler
arasında yer alabilmek ve bunu devam
ettirebilmek için sürekli bir biçimde yeni
Tablo 1. Türkiye’de 2013 Yılı Ar-Ge Harcamaları
Ar-Ge Harcamaları
(Milyar $)
Ar-Ge Harcamalarının
GSYİH’ye Oranı
Kişi Başına Ar-Ge
Harcaması ($)
ABD
415,2
2,77
1.331
Türkiye
11,1
0,92
166
Güney Kore
53,2
4,03
1.203
Japonya
141
3,39
1.146
Kaynak: OECD
* “Amerika Birleşik Devletlerinde Bilimsel Kurum ve Kuruluşların Yapısı ve İşleyişi” konulu araştırma raporundan özetlenmiştir.
Raporun tamamına http://teftis.sanayi.gov.tr/DocumentList.aspx?catID=5560&moduleID=6&lng=tr adresinden erişilebilir.
26
ŞUBAT 2015
teknolojiler ve buna bağlı olarak ekonomik
değeri olan ürünler geliştirmek birincil
şarttır. Bunu gerçekleştirmek orta ve uzun
vadeli plan ve programlarla yapılacak
araştırma ve geliştirme (Ar-Ge)
çalışmaları ve buna bağlı olarak o ülkede
yapılan patent başvurularıyla mümkündür.
Çalışmamızın bu bölümünde, ilk etapta
ülkemizdeki patent başvuru sayıları,
dünyada ve bazı ülkelerde yapılan başvuru
sayılarıyla karşılaştırılmadan önce
ülkemizde Ar-Ge harcamalarına ilişkin
rakamları özetle hatırlayalım. Bu konuda
son olarak 2013 yılına ilişkin bilgiler
Tablo 1’de verilmiştir.
2. Patent Başvuru Sayısı
Bir ülke ya da firmadaki patent sayısı o
ülkedeki/firmadaki yenilikçilik ruhunu
ortaya koymaktadır ve ne kadar yeni buluş
yapıldığının bir kanıtıdır. Dolayısıyla patent
sayısının çok olması o firma ya da ülkedeki
Ar-Ge sisteminin başarılı olduğunun da
ayrı bir göstergesidir.
Ar-Ge çıktısının ölçütü olan patentler,
yapılan yeniliklerin ticari bir ürüne
dönüşmesini sağlamakta, üreticisine
monopol gücü kazandırmaktadır.
Tablo 2’de PCT (Patent Cooperation Treaty
– Patent İşbirliği Anlaşması) kapsamında
yapılan patent başvurularına yer
verilmiştir.
ABD ve özellikle Güney Kore düzenli bir
artış sergilemekte, Japonya’da ise 2000’li
yıllardan sonra bir düşüş yaşamaktadır.
Avrupa Birliği (AB) ise 21 yıllık süre
içerisinde hemen hemen bir değişme
göstermemiştir. Türkiye’nin yıllar itibarıyla
patent başvuru sayısı artan bir trende
sahip olmasına karşın diğer ülkelere göre
çok küçük değerlere sahip olduğu
Tablo 2'den anlaşılmaktadır.
Tablo 2. Patent Başvuru Sayısı
DÜNYA
ABD
Türkiye
Güney Kore
Japonya
AB (27 Ülke)
1980
-
62.098
134
1.241
165.730
-
1985
-
63.673
132
2.702
274.348
-
1990
541.404
90.643
138
9.082
332.952
69.103
1995
665.129
123.962
170
59.228
333.770
74.892
2000
824.090
164.795
277
72.831
384.201
82.598
2001
833.311
177.513
337
73.714
382.815
103.396
2002
824.684
184.245
414
76.570
365.204
104.238
2003
857.208
188.941
489
90.313
358.184
101.265
2004
894.623
189.536
682
105.250
368.416
90.560
2005
966.333
207.867
928
122.188
367.960
94.806
2006
998.572
221.784
1.072
125.476
347.060
100.678
2007
1.043.038
241.347
1.810
128.701
333.498
109.237
2008
1.063.597
231.588
2.221
127.114
330.110
67.564
2009
1.062.972
224.912
2.555
127.316
295.315
96.360
2010
1.149.525
241.977
3.180
131.805
290.081
84.953
2011
1.277.816
247.750
3.885
138.034
287.580
-
2012
1.430.327
268.782
4.434
148.136
287.013
-
Kaynak: The World Bank (TWB)
Tablo 3. Toplam Patent Başvurusu İçerisindeki Oran
DÜNYA
ABD
Türkiye
Güney Kore
Japonya
AB (27 Ülke)
1990
541.404
%16,79
90.643
Onbinde 2,6
138
Binde 17
9.082
%61,50
332.952
%12,76
69.103
1995
665.129
%18,63
123.962
Onbinde 2,6
170
%8,90
59.228
%50,19
333.770
%11,26
74.892
2000
824.090
%20,00
164.795
Onbinde 3,3
277
%8,88
72.831
%46,62
384.201
%10,02
82.598
2005
966.333
%21,51
207.867
Onbinde 9,6
928
%12,64
122.188
%38,08
367.960
%9,81
94.806
2010
1.149.525
%21,05
241.977
Binde 2,8
3.180
%11,46
131.805
%25,24
290.081
%7,39
84.953
2011
1.277.816
%19.39
247.750
Binde 3
3.885
%10,80
138.034
%22,51
287.580
-
2012
1.430.327
%18,79
268.782
Binde 3,1
4.434
%10,35
148.136
%20,07
287.013
-
27
ŞUBAT 2015
MAKALE
GELİŞMENİN İTİCİ GÜCÜ: AR-GE - II
Ayrıca, 1980 yılından 2012 yılına kadar 33
kat artan patent başvuru sayımızın 2012
yılı verilerine göre dünyadaki toplam
rakamın binde 3,1’i seviyesine ancak
ulaştığını gösteren, Tablo 2'den
çıkarsadığımız dünya geneli içerisindeki
durumumuza ilişkin bazı oranlara yer
verdiğimiz Tablo 3’ten de bu alandaki
ibretlik seviyemiz dikkate değer
görülmektedir.
3. Toplam İhracat İçerisinde Yüksek
Teknoloji İhracatı
İleri teknoloji ihracatı, Ar-Ge yoğunluğu ile
bağlantılı olarak ölçülen bir göstergedir.
Bu bağlantı dolaylı ya da dolaysız olarak
ölçülmektedir.
Dolaysız Ar-Ge yoğunluğu Ar-Ge
harcamalarının her bir sektör veyahut ülke
için katma değere karşılık gelmesini,
dolaylı Ar-Ge yoğunluğu ise ulusal
piyasadan alınan veya transfer edilen
içerilmiş teknolojiyi ifade eder.
Bir ülkenin teknoloji yoğun ihracat yapıyor
olması o ülkenin gelişmişlik seviyesi
hakkında bilgi vermekte, o ülkenin teknik
anlamda ne kadar ileri olduğunun bir
göstergesi olmaktadır.
İleri teknoloji ihracatı, aynı zamanda yeni
ekonomilerin vazgeçilmez bir unsuru olan
küreselleşme için de bir ayna olmaktadır.
Küreselleşme ölçütlerinden biri olan
ülkelerin rekabet gücü, teknoloji/sanayi
ağırlıklı ihracat yapısı ile doğru orantılıdır.
Tablo 4’te, 1995 ve 2010 yılları arasında
ileri teknoloji ihracatının toplam ihracat
içerisinde aldığı paya yer verilmiştir.
Türkiye’nin yüksek teknoloji ihracatının
toplam ihracat içerisinde aldığı pay 1995
ile 2010 yılları arasında ancak 0,7’lik bir
artış sağlanabilmiştir. 2010 yılı itibarıyla
28
Tablo 4. İhracat İçerisindeki İleri Teknoloji İhracatı Oranı
ABD
Türkiye
Güney Kore
Japonya
AB (27 Ülke)
1995
25,87
0,96
26,00
25,33
11,09
2000
29,95
3,97
35,00
27,00
21,39
2001
28,71
3,25
30,00
24,73
21,24
2002
27,99
1,63
32,00
23,09
18,90
2003
27,00
1,80
32,00
22,75
18,57
2004
26,82
1,88
33,00
22,37
18,49
2005
26,15
1,35
32,00
21,15
18,74
2006
26,13
1,65
32,00
20,04
16,65
2007
24,60
1,70
31,00
18,00
16,10
2008
22,60
1,50
28,00
16,30
15,40
2009
21,00
1,50
29,00
17,40
14,33
2010
20,00
2,00
29,00
18,00
14,81
Kaynak: 1995-2006 arası veriler EUROSTAT, 2010;
2007-2009 arası EUROSTAT, 2012; AB 1995-1998; ABD-AB 2009 ve
tüm 2010 verileri The World Bank (TWB)
ŞUBAT 2015
en yüksek paya sahip ülke % 20,00 ile
ABD’dir. Bu ülkeyi % 18,00 ile Japonya,
% 14,81 ile AB izlemektedir. Tablodaki
ülkelerin toplam ihracatları içerisinde ileri
teknoloji ihracatının payı açık bir şekilde
görülmekte, Türkiye ile diğer ülkeler
arasında açık fark hemen göze
çarpmaktadır.
4. Değerlendirme ve Sonuç
Bilim ve teknoloji politikalarının sadece
devletin ortaya koyduğu ve uyguladığı
politikalardan ziyade toplumda yaşayan
bireylerin de benimsediği politikalar
olması gerekmektedir. Belirlenecek bu
politikaların hedefe ulaşması için
bireylerin, politika üretme sürecine ortak
bir vizyon etrafında katılımının sağlanması
gerekir.
saptanması açısından daha da önem
kazanmaktadır.
Burada dikkat edilmesi gereken husus,
Ar-Ge çalışmalarının ülke kaynaklarının
etkin şekilde kullanılması, bilgi birikiminin
sürekli artırılması ve ulusal teknolojiler
üretilebilmesi amaçlarına hizmet
etmesinin sağlanmasıdır. Bunu
gerçekleştirmek için gerekli şartları açık,
anlaşılır, makul, uygulanabilir ve takibi
kolay bir plan çerçevesinde ortaya koymak
ve bunun hayata geçirilmesi için gereken
özgür ortam ve imkânı sağlamak en başta
devletin görevidir.
Kaynakça
- Zabun, Fatih. ABD’de Bilimsel Kurum ve
Kuruluşların Yapısı ve İşleyişi, İnceleme
Raporu, Eylül-2014.
Bu amaçla 1970 yılında Japonya’da
başlatılan “Teknoloji Öngörüsü”
çalışmaları, bilim ve teknoloji politika
tasarımında etkin bir araç olarak
kullanılmaya başlanmış ve son yıllarda
özellikle de Avrupa’da yaygınlaşmaya
başlamıştır. Öngörü çalışmalarında amaç
istenen bir gelecek için bugün yapılması
gereken tercihleri belirlemek olarak
tanımlanmaktadır. Bilim ve teknoloji
politikaları ve öngörü çalışmaları
yapılırken bir ülkenin içinde bulunduğu
şartların tam anlamıyla incelenip, buna
göre politika tasarımlarının hayata
geçirilmesi uygulanan politikaların
başarısını etkileyen en önemli
faktörlerden biridir. Bir ülkenin bilim ve
teknoloji konusundaki eksikleri,
avantajları ve aşması gereken zorlukların
toplu olarak değerlendirilmesi, özellikle
Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülke için
bilim ve teknoloji politikaları uygulama
sonuçlarının makul sürede
değerlendirilip; varsa aksayan yönlerin
29
ŞUBAT 2015
MAKALE
YÖNETİCİ, LİDER VE YÖNETİMDE VERİMLİLİK - II
Yıldız ARTAR / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
“Verimlilik iş gücünün daha fazla çaba sarfederek veya daha uzun süre çalışması değildir.
Gerçek verimlilik zekice çalışmak r çünkü insanın fiziksel limitlerinden dolayı, eğer zeki bir
şekilde çalışılmazsa verimlilik ar şı belirli bir seviyenin üzerine asla çıkamayacak r”
(Prokopenko)
Makalenin birinci bölümünde (Anahtar,
Ocak 2015) geleneksel ve lider yönetici
davranışları ve yönetim tarzları
araştırılmıştır. Bu sayıda ise yönetimin
tanımı yapılmış ve yönetici davranışlarını
oluşturan kişilik özellikleri, duygusal zeka,
motivasyon ve iletişim becerilerinin örgüte
ve iş tatminine yansıması araştırılmış ve
derleme yapılarak sunulmuştur.
Yönetim, örgüt amaçlarına etken ve verimli
şekilde ulaşmak için planlama, örgütleme,
yönetme, güdüleme ve denetim
işlevlerinin istemli olarak uygulaması
30
sürecidir ve örgütün üretim, pazarlama,
finansman, personel, eğitim,
araştırma-geliştirme ve diğer tüm işlevsel
birimlerini hem ayrı ayrı hem de bir bütün
içinde organize edip yönetmesidir.
Etkin bir yönetim, yönetsel organların
nitelikleriyle, değişik bir ifadeyle,
yöneticiler veya yönetim takımının sahip
olduğu niteliklerle yakından ilgilidir.
Yönetsel süreçlerde, yöneticilerin veya
yönetim takımının kendilerine özgü
özellikleri ve bu özelliklerinden
kaynaklanan tutum ve davranışları
oldukça önemlidir.
“Önceden belirlenmiş amaçlara ulaşmak
için kurulmuş toplumsal birimler” olan
örgütlerin etken bir yönetime ihtiyacı
vardır. Üst düzey yönetici, yönetim
işlevlerinin tümünden sorumlu olan
kişidir. İşlem ve personel sayısının
artmasıyla büyüyen ve karmaşık bir hal
alan örgütlerde yönetim işlevlerinden her
birinin yetki devri ile ayrı yöneticilere
aktarılması örgütlerde çeşitli düzeylerde
yönetim kadrolarının oluşumuna neden
olmuştur.
ŞUBAT 2015
Yönetimin etkinliği, birtakım bileşenlerin
fonksiyonudur. Bu bileşenler, yöneticiler,
yönetilenler, amaçlar, yerine getirilmeye
çalışılan iş, içinde etkinlikte bulunulan
örgütsel sistem ve ortam koşullarıdır. Bu
ilişki şöyle formüle edilebilir.
Yönetim = f (yönetici/ler), yönetilenler,
amaçlar, yapılan iş, içinde etkinlikte
bulunulan örgütsel sistem, ortam
koşulları).
Bu bileşenlerden yönetici (ler), yönetimin
etkinliği açısından ayrıcalıklı öneme
sahiptir. Yöneticiler denklemin en aktif
unsuru durumundadırlar ve bileşenler
arasındaki ilişkileri doğru bir şekilde
oluşturma özelliğine sahiptir.
Her yöneticinin yönetsel zamanını
etkileyen faktörler birbirinden farklı
nedenlerden kaynaklanır. Yöneticilerin
kişilik yapıları ve çalışma alışkanlıkları,
planlama anlayışları ve yaklaşımları,
bireysel iletişim yetenekleri, yönetsel
iletişim yöntemleri, yönetim anlayışları ve
yetki devrine bakışları onların yönetsel
zamanlarını etkileyen faktörlerdir. Aynı
zamanda yönetim şekillerini belirler.
İnsanların kişilik yapıları ve çalışma
alışkanları onların zamanı kullanma
biçimlerini yakından etkiler. İnsanların
gündelik yaşam ve çalışma alışkanları
incelendiğinde iki farklı temel davranış
eğilimi göze çarpar. Bu eğilimlere A ve B
türü kişilik yapıları denir. A ve B türü temel
davranış özellikleri ayrı ayrı incelenerek
aşağıda verilmiştir (Türkmen, 1999: 4-5).
A Türü Davranış Özellikleri:
• Sonuca ulaşmaktan hoşlanırlar,
• Başarı tek amaçtır,
• Konuşmaları, hareketleri ve çalışmaları
hızlıdır,
• Genellikle acelecidirler,
• Ben merkezcidirler,
• Sözlerinin kesilmesinden hoşlanmazlar
ama kendileri bu tür davranışta
bulunurlar,
• Aynı ayda birden çok işi yürütmekten
hoşlanırlar,
• Telaşlıdırlar, sinirli hatta agresif
olabilirler,
• Kendilerinden başkasına güvenleri
yoktur,
• Yetki devretmeye yanaşmazlar,
• Ekip çalışmasına inanmazlar,
• İşin niteliği değil niceliği önemlidir,
• Kendilerine zaman ayırmazlar (tatil
onlar için işten uzak kalmak için verilmiş
cezadır),
• Sosyal ilişkileri iş arkadaşları ile
sınırlıdır,
• Özel merak ve hobileri yoktur (ya da işle
ilgili konulardır),
• Planlamaya inanmazlar, başarının
nedenini sadece enerjiye bağlarlar,
• Üzerlerine aldıkları iş yüküne dikkat
etmezler.
• Ekip çalışmasına önem verirler,
• Sosyal yaşamı iş çevresi dışındadır,
• Kendilerine bol zaman ayırırlar,
• Performans standartları düşünsel
işlerde yüksek, eylemsel işlerde düşüktür,
• Yetki devrine inanırlar,
• Çok düşünen ve geç karar veren
kişilerdir.
A ve B türü kişiliklerin özellikleri birbirine
tamamen karşıt yönde yer alan aşırılıklar
göstermektedir. Hiç kimse tam olarak A ve
B türü kişilik özelliklerine sahip değildir.
Bir insanın A9B1 veya A1B9 karelerinde
yer alması olası değildir. A türü olarak
adlandırılan süper aktif kişilikler B türü
denen süper pasif kişiliklere de ender
rastlanır. Kimi insanlarda bu türden birinin
özelliklerinin baskın olduğu
gözlenmektedir.
A türü davranış alışkanlığı olan kişiler
kendi kendini denetlemekten uzak, dağınık
çalışan, aceleci, aşırı enerjik ve bir işi
bitirmeden diğerine başlayan maceracı
tiplerdir.
B Türü Davranış Özellikleri
• Genellikle sakin ve yavaştırlar,
• Planlamaya çok önem verirler, planlama
yapmaktan eyleme geçmeye zaman
kalmaz,
• Başarı kendilerinin dışında kalan
faktörlere bağlıdır,
• Sonuçtan çok emek önemlidir,
• Nicelik değil nitelik ön plandadır,
• Yavaş konuşur ve geç eyleme geçerler,
• Bir iş bitmeden bir diğerine geçmezler,
• Rekabet duyguları gelişmemiştir,
Şekil 1. Kişilik Gridi
Genellikle X ve Y koordinatları arasında yer
alan kareler insanların kişiliklerinin
belirginleştiği alanlar olarak kendini
gösterir.
Duygusal Zekâ ve Yönetici Davranışları
Zekâ genel olarak, öğrenme, anlama ve
alışılmamış durumlarla baş edebilme
31
ŞUBAT 2015
MAKALE
YÖNETİCİ, LİDER VE YÖNETİMDE VERİMLİLİK - II
yeteneği olarak tanımlanabilir. Başka bir
tanıma göre zekâ, basit bilgiyi elde edip,
onu yeni durumlarda kullanma yeteneği
olarak tarif edilmektedir (Lam ve Kirby,
2002: 142 aktaran. Gürbüz, Yüksel
2011:174-190).
Duygusal zekâ terimini ilk defa Salovey ve
Mayer (1990) ileri sürmüş olmasına
rağmen benzer bir kavram olan sosyal
zekâ terimini ilk ortaya atan ise
Thorndike’dır (Rooy-Viswesvaran, 2003: 2;
Jordan vd. 2002: 197). Duygusal zekâ,
bireysel kontrol, direnç, kendini motive
edebilme, başkalarını ve iç dünyalarını
anlayabilme ve ilişkileri yönlendirebilme
kabiliyetlerinin karışımıdır (Suchy, 1999:
60; Wolff vd. 2002: 510). Diğer bir deyişle
duygusal zekâ, bireyin kendisinin ve
diğerlerinin duygularını, hissettiklerini,
düşündüklerini ve hareketlerini
anlayabilmesi, açıklayabilmesi ve
süreçleyerek yönetebilmesidir (KellyBarsade, 2001: 104; McPhail, 2004: 2
aktaran. Cengiz, Acuner ve Baki 2006:421434).
Goleman 1995’te başarılı bir hayatın,
standart zekâdan (IQ’dan) çok, duygusal
zekâya ihtiyaç duyduğunu ileri sürmüştür.
Goleman, duygusal zekâ ile ilgili, kendini
kontrol, heves ve sebat, kendi kendini
motive edebilme gibi yetenekleri içeren ve
baskıları kontrol edebilme ve stresten
uzaklaşarak düşünebilme yeteneği gibi
konuları içeren birçok tanım ileri
sürmüştür (Newsome, Day, Catano, 2000:
1006 aktaran. Gürbüz, Yüksel 2011:174190).
İş yerinde duyguları yönetmek
günümüzdeki yönetim gelişmelerinin
odağını oluşturmaktadır. Çalışanların
davranışları ve onların ürettikleri duygusal
durumlarıyla ilişkilendirilmektedir
32
Şekil 2. Yaratıcılık Sürecinde Duygusal Zekânın Önemi ve Etkisi
(Ashkanasy vd., 2002: 317). Duygusal
zekânın işle ilgili çıktıları ve kişilerarası
ilişkileri etkileyerek iş başarısını doğrudan
etkilediği yapılan araştırmalarda ortaya
konmuştur (Day-Carroll, 2004: 1444).
Duygusal zekâya sahip liderler, çalışanlar
için gerekli olan cesaretlendirme ve teşviki
onlara örgütlerinde sunabilecek yegâne
kaynaklardır. Kendini takip edenlerin
huzursuzluklarını ve içsel çatışma
olasılığını hemen fark edebilir ve bu
olumsuz havayı yönetebilir. Liderlerin
duygusal zekâlarının örgütsel yaratıcılığı
etkileme şekli aşağıdaki modelde
gösterilmiştir (Aktaran Cengiz, Acuner ve
Baki 2006:421-434).
Liderlik biçimlerinin yaratıcı düşünceye
etkisini inceleyen, Jaussi-Dionne (2003)
değişimci liderlik tarzının oluşturduğu
yaratıcı düşüncenin örgütteki gelişim
sürecine olan etkisini araştırmıştır. Bu
araştırmanın sonucunda değişimci liderlik
tarzının, değişik grupların yeni fikir ve
ürünlere katılmasına olanak vermesi, grup
bağlılığını etkinleştirmesi ve yeni fikir ve
düşünceler üzerinde doğrudan bir
etkisinin bulunması gibi özellikleri
nedeniyle yaratıcı düşüncenin gelişiminde
daha önemli bir rol oynadığı bulunmuştur.
Liderler yaratıcılığın yasaklanması yerine
desteklenmesini sağlayan örgütsel bir
iklimin oluşturulmasına katkıda bulunarak
da çalışanların yaratıcılığını dolaylı yoldan
etkiler. Örneğin; Amabile vd. (1996) iş
yerinde yaratıcılığı engelleyen veya teşvik
eden faktörleri incelemişler ve teşvik eden
faktörlerin en başında destekleyici örgüt
ikliminin bulunduğunu ve bunu da
liderlerin oluşturduğunu belirtmişlerdir.
ŞUBAT 2015
İletişim ve Yönetici Davranışları
İletişim kısaca, “bilgi üretme, aktarma ve
anlamlandırma süreci” olarak tanımlanır.
Bunun dışında genel olarak kaynaklarda
şöyle tanımlanmaktadır: “İletişim,
katılanların, bilgi/sembol üreterek
birbirlerine ilettikleri ve bu iletileri
anlamaya, yorumlamaya çalıştıkları bir
süreçtir.” Genel anlamda, iletişimin
gerçekleşmesi için iki sistem gereklidir.
Yapılan araştırmalara göre; işletmelerin
gelişmesinde, çalışanların iş tatmininin ve
işletmeye bağlılıklarının artmasında
iletişimin çok büyük etkisi bulunmaktadır.
Yöneticilerin günlük çalışmaları içinde
zamanlarının % 70-87’sini iletişim
faaliyetlerine (sözlü ve yazılı) ayırdıkları
saptanmıştır.
İşletmelerin etkin ve verimli çalışması,
yöneticilerin başarılı ve etkin olmaları
büyük ölçüde işletmelerde var olan
iletişim sürecinin etkinliğine bağlıdır. Bir
insan vücudundaki kan dolaşımının rolü ve
önemi neyse işletmelerdeki iletişimin de
önemi hemen hemen aynı değerdedir.
İyi çalışma ilişkileri ve aynı düzeyde
çalışanlar, astlar ve üstler ile karşılıklı
etkileşim, örgütsel yaşamın çok önemli bir
parçası olup, bireysel ve örgütsel
amaçların başarımına yardım eder;
yetersiz veya eksik olduğunda ise stres
kaynağı olur.
İletişim sayesinde örgütte çalışanlar
kendilerinden neler beklendiğini, işlerini
nasıl yapmaları gerektiğini ve üstlerinin ya
da diğer çalışanların kendileri hakkında
neler düşündüklerini öğrenme olanağı
bulmaktadırlar. Örgütsel yaşamda bilginin
iletilmesinin yönetsel açıdan önemli
olmasının yanında iş görenin olumlu
tutumlar edinmesinde de iletişimin önemli
rolü vardır. İletişimin yokluğu, eksikliği ya
da yetersizliği örgütsel ortamda
belirsizliğe neden olmaktadır. Belirsizlik
ise stres, iş tatminsizliği, örgüte karşı
güvensizlik, düşük düzeyde örgütsel
bağlılık, verimlilikte düşüş, devamsızlık ve
işten ayrılma eğilimlerinde artışa yol
açmaktadır. İletişimin sağlanması ise
belirsizlikle başa çıkabilme olanağını
vermektedir (Schweiger ve Denisi, 1991:
127 aktaran. Yüksel 2005:291-306).
Bir örgütte yer alan kişiler arasında,
iletişimde uyum beklemek gerekse de bu
her zaman mümkün olamamaktadır.
Ancak yönetici ile çalışanlar, arasında
önemli ölçüde iletişim uyumsuzluğu varsa
burada çok önemli bir sorun var demektir.
Yöneticilerin bazı davranış ve uygulamaları
grup tarafından olumlu algılanmıyor
olabilir. Bu durum, o ortamda ilişkilerin
kötüye gitmesine, iş tatminsizliğine, işle
ilgili kuşkularının artmasına ve örgütün
amacını gerçekleştirememesine neden
olabilir (Erdoğan, 1990).
İş görenlerin beraber çalıştıkları kişilerin
nitelikleri yüzünden işlerine karşı büyük
bir heyecan (faydalı stres) duydukları
görülmüştür. Diğer taraftan, sağlıksız iş
ilişkileri yüzünden hasta olan insanlar da
vardır. Güvensizlik, sorunların çözümüne
ilgisizlik gibi belirtiler yetersiz ilişkiler
olarak görülür. Yetersiz ilişkilerin olduğu
örgütlerde, iş tatminsizliği, işle bağıntılı
kuşkular, güvensizlikler artar, örgütün
amaçlarını gerçekleştirmesi güçleşir.
İletişim sürecinde yöneticilerin önemli
rolleri bulunmaktadır. Yöneticiler hem iş
akışı ve çevresinin oluşturulmasında, hem
de çalışanlara bilgi ve geri bildirim
sağlanmasında belirleyici olmaktadırlar
(Griffin vd., 2001:538). Örgütsel iletişim
süreci iki yönlü bir ilişki süreci olmasına
karşın, bu sürecin açık ve etkili olması
yöneticilere bağlı bulunmaktadır. Diğer bir
deyişle, astların iletişim sürecindeki
etkililiği, üstlerin iletişim kanallarını açık
tutması ve bu sürecin işleyişine olanak
sağlamasıyla olasıdır. Dolayısıyla,
çalışanları bilgilendirme kaynakları
arasında üstlerin önemli bir rolü
bulunmaktadır. Öte yandan, çalışanların
yeterli ve uygun bir şekilde
bilgilendirilmesinin önemi bir çok
araştırma tarafından vurgulanmıştır
(Bartoo ve Sias, 2004:15; Gopinath ve
Becker, 2000:71 aktaran. Yüksel 2005:291306).
Çalışanlar ile yöneticiler arasındaki
iletişimi veri ve bilgi iletimi ile sınırlı
tutmak olası değildir. İletişim, veri ve bilgi
iletimine olanak sağlamakla birlikte,
karşılıklı değerlendirmeleri ve yargıları da
içermektedir. Diğer bir deyişle,
çalışan-yönetici iletişimi çok boyutlu bir
özellik göstermektedir. Nitekim Miles ve
arkadaşları (1996:280) yaptıkları
araştırmada, çalışan-yönetici iletişimini
dört faktörle açıklamıştır. Belirlenen bu
faktörler (boyutlar); olumlu ilişkiler, yukarı
doğru açıklık, negatif ilişkiler ve işle ilgili
iletişimdir. Olumlu ilişkiler iletişimi;
yöneticilerin astlarının önerilerini alması,
çalışanları ile insani ilişkiler içinde olması,
önemli kararlara çalışanların katılımının
sağlanmasını içermektedir. Yukarıya doğru
açıklık iletişimi ise, yöneticilerin yönerge
ve emirlerini sorgulama fırsatı ve
yöneticiler ile olan anlaşmazlığın ifade
edilmesi olarak tanımlanmıştır. Olumsuz
ilişkiler iletişimi; yöneticilerin astlarıyla
eşlenmesine ve astlarını başkalarının
yanında eleştirmesine işaret etmektedir.
Yönetici-çalışan iletişimini açıklayan
dördüncü faktör ise işle ilgili iletişimdir.
Bu faktör, performansa ilişkin yöneticilerin
geri bildirimini, örgütün kural ve
politikalarını, iş talimatlarını, iş
değerlendirmelerini içeren bilgilendirmeyi
tanımlamaktadır.
33
ŞUBAT 2015
MAKALE
YÖNETİCİ, LİDER VE YÖNETİMDE VERİMLİLİK - II
Motivasyon ve Yönetici Davranışları
Motivasyon terimi, psikologlar tarafından
genellikle hedefe yönelik bir davranış
dizisini başlatan, yönlendiren, devamını
sağlayan ve neticede durduran bir proses
ve prosesler zinciri olarak
tanımlanmaktadır. Başka bir deyişle
insanları çalışmaya özendiren, çok
karmaşık nitelikleri olan bir kavramdır.
Yönetici için motivasyon çok önemli bir
davranış ve uygulama şeklini
oluşturmaktadır. Çünkü yöneticinin
başarısı, çalışma ekibinin örgütsel
amaçlar doğrultusunda çalışmasına; bilgi,
yetenek ve güçlerini tam olarak bu
doğrultuda harcamalarına bağlıdır. Başka
bir deyişle motivasyon ile performans çok
yakından ilişkilidir. Motive olmayan
personelin istenen performansı
göstermesi beklenmemelidir.
Motivasyon denince, sanki insanların
üstüne serptiğinizde herkesin, birdenbire
enerjiyle yüklü hale geldiği ve verimli
çalışma isteği ile dolduğu, sihirli toz gibi
bir şey düşünülmemelidir (Keenan,
1996:5).
Motivasyon konusunda yöneticilerin
kullanabileceği çeşitli teoriler ve modeller
geliştirilmiş bulunmaktadır. Bu teori ve
modeller, yöneticilere, çalışanları motive
eden faktörleri belirlemek, motivasyonu
sürdürmek konularında yardımcı olmak
iddiasındadır. Bazı modeller, kişilerin
ihtiyaçlarının bir ifadesi olan motiflere,
dolayısıyla kişinin içinde olan içsel
yetenekleri ve kapasitesi, belirli tutum,
algı, his, arzu ve düşüncelere temel
oluşturan rasyonel ve duygusal faktörlere
ağırlık verirken, diğer bazıları teşviklere
yani kişinin dışında olan, kişiye dışarıdan
verilen faktörlere ağırlık vermektedir. Bu
teoriler, kişilerin davranışlarının dışsal
34
faktörler tarafından kontrol edildiği
varsayımına dayanmaktadır.
üretimi olumsuz etkiler, verimlilik artışı
için gerekli motivasyonu sağlayamaz.
Bu durumda sorun “personelin nasıl
motive edilebileceği” sorunu olmaktadır.
Çalışanları daha verimli olmaya ve yüksek
bir nitelikte üretmeye doğru motive etme,
çok kere, yönetsel personel tarafından
tahmin edilebilecek biçimde değişen
düzeylerde bir seri teşvik aracının
kullanılmasını gerektirir. İhtiyaç
kalıplarındaki farklılıklardan ve onların
değişen yapısından dolayı, bir birey veya
bir grup için yararlı olabilen teşvik
araçları, belirli bir zamanda başka bir
grup veya birey için etkili olmayabilir.
Diğer taraftan, herhangi bir zamanda bir
bireyin içinde birçok ihtiyacın mücadele
ettiğini veya yarıştığını ve bu ihtiyaçların
tatmininin bir anda mevcut olan birkaç
teşvik aracına bağlı olacağını kabul etmek
gerekir. Bununla birlikte, onları incelemek
için bu araçlar ayrı ayrı düşünülecektir.
Prof. Dr. Hasan Gürak “Yöneticilerin Önemi
Hakkında” konulu makalesinde
yöneticilerin dikkat etmesi ve geliştirmesi
gereken ve olmadığı zaman başarısızlığa
götüren özellikleri beş madde şeklinde
belirtmiştir. Bunlar aşağıda özetlenmiştir:
2. Eğitsel yetersizlik: Bazı yöneticilerin
yapılan iş konusunda yeterli temel bilgi,
beceri ve birikimleri yoktur. Ürünü, üretim
ilişkilerini ve müşteri profilini doğru
dürüst tanımazlar ve ne tür değişikliklerin
ne tür yarar-zarar getireceği konusunda
yeterli altyapıları yoktur.
1. İnsan kaynaklarını “iyi”
değerlendirememek: Bazı yöneticiler çok
iyi bir eğitim süzgecinden geçmiş
olmalarına rağmen birlikte çalıştığı
insanlarla iyi beşeri ilişkiler kurmayı ve
onları gerektiği gibi motive etmeyi doğal
yapıları nedeniyle beklenen düzeyde
gerçekleştiremezler. Yönettikleri kişileri
üretimin en değerli unsurları olan “insan
kaynakları” olarak değil de kendisinin
verdiği işe muhtaç, yerleri kolaylıkla
başkaları tarafından doldurulabilecek
kişiler olarak görürler. Bu tür yönetim
tarzı çağımızın koşullarına uygun olmadığı
için gerek miktar gerekse kalite açısından
3. Deneyim eksikliği: Yönetici, karakter ve
eğitim açısından doğru kişi olsa bile
deneyim azlığı nedeniyle işin gerektirdiği
sorumluluğu kaldırabilecek konumda
olmayabilir.
4. Piyasa ilişkileri bozuklukları: Bazı
yöneticiler çeşitli nedenlerden dolayı
piyasada iş ilişkileri içinde bulundukları
kişilerle iyi ticari ve beşeri ilişkiler
kuramaz, geliştiremez, daha da önemlisi
güven duygusu veremezler.
5. Öngörü eksikliği: İyi bir yöneticin kendi
iş yerinde veya iş ilişkilerinden
doğabilecek muhtemel sorunları önceden
sezebilme yeteneğinin olması gerekir
(http://www.biymed.com/pages/makaleler
/makale74.htm).
Boris Groysberg ise “Üst Düzey
Yöneticilikte Başarılı Olmak İçin Gereken”
yetenekleri şöyle sıralamıştır:
1. Liderlik,
2. Stratejik düşünme ve yönetim,
3. Teknik ve teknolojik beceriler,
4. Ekip ve ilişki kurma,
5. İletişim ve sunum,
6. Değişim yönetimi,
7. Erdem (Harvard Business Review).
Koçel (1989: 8), yönetimin teknik, insana
özgü (beşeri) ve kavramsal olmak üzere üç
ŞUBAT 2015
boyutu olan bir faaliyetler topluluğu
olduğunu belirtmektedir. Teknik boyut
yöneticinin işlevsel uzmanlık alanını,
insana özgü boyut yöneticinin birlikte
çalıştığı insanları etkilemesini, kavramsal
boyut ise yöneticinin örgütün tamamını bir
bütün olarak görebilmesini
tanımlamaktadır.
Örgütlerde, doğru işlerin ne olduğu,
onların uygulamaya nasıl aktarılacağı ve
işlerin doğru bir biçimde yapılması
yönetimin niteliğiyle ilgilidir. Örgütsel
sistemin vizyonunu, misyonunu, stratejik
amaçlarını, uzun veya kısa dönemli
davranış biçimlerini, düzenleniş ve
işleyişini, denetlenmesini ve gerektiğinde
değişimini yöneticiler belirler.
Örgütlerin etkinliklerinin istenilen biçimde
gerçekleştirmesi, onların çevreye uyum
sağlayabilmesi (aktif veya pasif), çevrenin
sunduğu fırsatlar ve olanaklardan
yararlanabilmesi, çevresel tehlikelerden
sıyrılabilmesi, kaynaklarını etkin
kullanabilmesi yönetsel organın yapısıyla
ilgilidir. Örgütsel sistemdeki ilişki ağı,
büyük ölçüde onların eseridir. Onlar, içinde
yer aldıkları veya parçası oldukları,
faaliyetlerini belirli şekillerde
kısıtlayabilen bütünü farklılaştırabilme
gücüne sahip olan en önemli unsurdur.
Yöneticiler veya belirli niteliklere sahip
kişilerden oluşan yönetim takımının,
durumsal değişkenleri algısı, işlemesi,
yorumlaması ve sonrasında yönetsel
seçimi kişisel nitelikler temelinde
farklılıklar gösterecektir. Bu nedenle,
örgütsel yapının oluşturulması ve yapının
işleyişi sürecinde, yöneticilerin kişisel
nitelikleri ve sahip oldukları değerler
oldukça önemlidir. Yalnız, bu önem
örgütün niceliğine ve niteliğine bağlı
olarak farklılaşmaktadır (Miller ve Dröge,
1986).
Kaynakça
1. Telli, Eda, A. Sinan Ünsar, and Adil
Oğuzhan. "Liderlik Davranış Tarzlarının
Çalışanların Örgütsel Tükenmişlik ve İşten
Ayrılma Eğilimleri Üzerine Etkisi: Konuyla
İlgili Bir Uygulama." EJOVOC: Electronic
Journal of Vocational Colleges 2.2 (2012).
2. Gürbüz, Sait, and Murad Yüksel.
"Çalışma ortamında duygusal zekâ: iş
performansı, iş tatmini, örgütsel
vatandaşlık davranışı ve bazı demografik
özelliklerle ilişkisi." Doğuş Üniversitesi
Dergisi 9.2 (2011): 174-190.
3. Bozkurt, Öznur ve İlhan Bozkurt. "İş
tatminini etkileyen işletme içi faktörlerin
eğitim sektörü açısından
değerlendirilmesine yönelik bir alan
araştırması."Doğuş Üniversitesi Dergisi
9.1 (2011): 1-18.
4. Erdil, Oya, "Yönetim tarzı ve çalışma
koşulları, arkadaşlık ortamı ve takdir
edilme duygusu ile iş tatmini arasındaki
ilişkiler: Tekstil Sektöründe Bir
Uygulama." Doğuş Üniversitesi Dergisi 5.1
(2011): 17-26.
5. Örücü, Edip ve Aysun Kanbur. "Örgütselyönetsel motivasyon faktörlerinin
çalışanların performans ve verimliliğine
etkilerini incelemeye yönelik ampirik bir
çalışma: hizmet ve endüstri işletmesi
örneği." Yönetim ve Ekonomi 15.1 (2008):
85-97
6. Özdemir, Selim ve Terane Muradova.
"Örgütlerde motivasyon ve verimlilik
ilişkisi." Journal of Qafqaz University 24
(2008): 146-153.
7. Yumuşak, Arş Gör Sedat. "İşgören
verimliliğini etkileyen faktörlerin
incelenmesine yönelik bir alan
araştırması" (2008).
8. Cengiz, Ekrem, Taner Acuner ve
Birdoğan Baki. "Liderlerin Sahip Oldukları
Duygusal Zekânın Örgütsel Yaratıcılık
Üzerine Etkileri: Bir Model Önerisi."
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi 7.1 (2006): 421-434.
9. Prokopenko, J. (2011). Verimlilik
Yönetimi Uygulamalı Elkitabı. Çeviren.
Olcay Baykal, Nevda Atalay, Erdemir
Fidan, Milli Prodüktivite Yayınları, No: 476.
10. Koçel, Tamer., İşletme Yöneticiliği,
Beta Basım ve Dağıtım, İstanbul, 1998.
11. Türkmen, İsmail., “Yönetsel Zaman ve
Yetki Devri Açısından Yönetimde
Verimlilik”. (MPM,Yayın No:519
12. http://egitimcihaber.net/haber/
bilgi/inceleme-bilgi/yonetimin-veyoneticinin-onemi-egitimcihaber.html
13. http://www.biymed.com/pages/
makaleler/makale74.htm
14. http://yasarsucu.net/?p=1559
15. http://www.hbrturkiye.com/
tuyo/basarili-bir-ust-duzey-yoneticiolmak-icin-ne-gerekiyor
16. Harvard Business Review.
35
ŞUBAT 2015
MAKALE
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK VE KÜRESEL EMEK - I
Dr. Sinan BORLUK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Çok uluslu şirketlerin (ÇUŞ) dünya
ekonomisinde boy gösterdiği ve ev sahibi
ülkelerden bile daha güçlü bir konuma
gelmiş oldukları küresel ekonomik
sistemde, ÇUŞ’un öncelikli amacı rekabet
güçlerini en yüksek düzeye
çıkarabilecekleri ülkelerde faaliyet
göstermektir. Bu açıdan ÇUŞ öncelikle,
belli bir oranda gelişmiş olan ancak girdi
maliyetlerinin düşük, emeğin
örgütlenmesinin az olduğu ülkeleri tercih
etmektedirler. Bu perspektiften seçim
yapan ÇUŞ, ülkeleri yatırım çekebilmek
adına aşağıya doğru bir yarışa
sürüklemektedirler. ÇUŞ yatırımlarını
çekmek isteyen ülkeler, emek alanı başta
olmak üzere, vergi, çevre mevzuatı vb.
alanlarında ÇUŞ’u “rahatsız etmeyecek”
ya da “kaçırmayacak” düzenlemeler
yapmaktadırlar.
Gelişmekte olan ülkelerin ÇUŞ
yatırımlarını çekme adına içine girdikleri
bu durum ortaya önemli sosyal, çevresel
ve ekonomik sorunlar çıkarmaktadır.
Ortaya çıkan sorunların başında ekonomik
yapıda meydana gelen bozulmalar
gelmektedir. ÇUŞ’un ekonomiye
girmesiyle birlikte yerel üreticilerin
rekabet edemediklerinden piyasa dışına
itilmesi söz konusu olmaktadır. Özellikle
ölçek ekonomisinden faydalanan ÇUŞ,
istihdam kaynağı olan KOBİ’lerin piyasada
başarısız olmasına ve piyasadan
çekilmesine neden olmaktadır¹.
Ortaya çıkan bu durum ekonomide
işsizliğin artmasına neden olmakta ve
sonuç olarak emek piyasaları üzerinde bir
¹ Ölçek ekonomisine sahip büyük ölçekli firmalar, birim maliyetlerini düşürmek yoluyla etkinlik sağlamaktadırlar. Verimlilik açısından büyük ölçek
tercih edilen bir durumdur. Ancak küçük ve orta ölçekli işletmeler göreli daha düşük verimliliğe sahip olmakla birlikte özellikle gelişmekte olan
ülke ekonomileri açısından bir istihdam deposu olma niteliğindedirler.
36
ŞUBAT 2015
baskı oluşturmaktadır. Yedek iş gücü
niteliğindeki işsiz ordusunun varlığı ÇUŞ
için örgütlenme ve ücretlerde iyileştirme
alanlarında ortaya çıkan talepleri bastırma
açısından bir avantaj oluşturmaktadır.
Gelişmekte olan ülke ekonomilerinin
ÇUŞ’u çekme adına girdikleri rekabet
ortamı, ÇUŞ için bir rejim seçimi sürecine
dönüşmüştür. ÇUŞ kendilerine en uygun
ortamı sağlayan rejimlerin olduğu
ülkelerde yatırım yapmayı uygun
görmektedir. ÇUŞ bu tavrı, özellikle yeni
liberal akım sonrası güçsüzleşen ulus
devlet yapılarından kazanç sağlamaktadır.
Yeni liberal düzen içinde ulus devlet
yapıları zayıflayarak, gerekli kanunları
çıkarmakta zorlanan, var olan kanunları
dahi uygulayamayan yapılara
dönüşmüşlerdir. Devletin denetleyici ve
düzenleyici üst yapı rolü giderek
zayıflamaktadır. Bu durumun ortaya
çıkardığı en önemli etkenlerden biri sosyal
devlet fonksiyonunun zayıflayarak, emeğin
haklarında bir aşınmanın meydana
gelmesidir.
Kâr maksimizasyonu peşinde olan ÇUŞ
için girdi fiyatlarının minimizasyonu
öncelikli hedefler arasında yer almaktadır.
Girdi fiyatlarının düşük olduğu ülkelere
kayan üretim süreçlerinde ayrıca ÇUŞ için
tercih edilen bir diğer yaklaşım da bu
ülkelerde taşeron, alt taşeron ve lisans
ilişkisine girdiği küçük yerel firmalar
aracılığıyla üretim maliyetlerini
düşürmektir. ÇUŞ ilişki içinde bulunduğu
yerel firmaların, başta insan hakları ve işçi
hakları olmak üzere, çevre vb. konularda
içinde bulunduğu durumla
ilgilenmemekte, ana hedef olarak üretim
maliyetlerinin en düşük seviyede
tutulmasını benimsemektedir. Ancak
küresel anlamda ÇUŞ’un ortaya koyduğu
bu tavır, 1960 sonrasında küresel emek
örgütlerinin tepkisini çekmeye başlamış,
ICFTU (Uluslararası Hür Sendikalar
Konfederasyonu), ILO (Uluslararası
Çalışma Örgütü), BM (Birleşmiş Milletler)
ve OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği
Örgütü) başta olmak üzere pek çok ulus
üstü organizasyonda bu alanda
düzenlemeler yapılması gerektiği
dillendirilmeye başlanmıştır.
Bu tepkiler sonucunda önce bağlayıcılığı
olmayan bir kurallar dizisi uygulanmaya
çalışılmış ancak çabaların genelde boşa
çıkması üzerine kurumsal sosyal
sorumluluk (KSS) ÇUŞ’un kendiliğinden
tüketici baskısıyla uygulayacağı bir
anlayışla yeniden yapılandırılmıştır. Bu
süreçte bazı kurallar şirketler için söz
konusu olmakla birlikte yine de KSS için
asıl uygulatıcı gücün,
“firma şöhreti”-“şirket değeri” ilişkisi
olduğu görülmektedir.
Çalışmada kullanılan bir diğer kavram
ulus üstü organizasyondur (UÜO). UÜO’lar
ülkelerin ilişkide olduğu ve genellikle bu
ilişkinin üyelik düzeyinde olduğu, küresel
anlamda kararlar alan yapılardır. UÜO’lara
örnek olarak OECD, BM vs. verilebilir.
KSS kavramı, çalışma içinde detaylı
açıklanmaktadır. Ancak basitçe, şirketlerin
ekonomik aktiviteleri sürecinde etik,
ekonomik, kanuni ve kamusal çerçevede
kalmasını ifade etmektedir. KSS
şirketlerin uymak zorunda olduğu ve
olmadığı bir dizi kanun, kural ve
beklentiler bütünüdür.
Bu çalışma kapsamında yeni liberal
politikaların hâkimiyetinde olan küresel
ekonomide, ÇUŞ’un etkinliği, eylemleri ve
sonuçları temelinde kurumsal sosyal
sorumluluk kavramı incelenecektir. KSS
uygulamalarının küresel emek açısından
etkilerinin analiz edilerek, günümüzdeki
KSS uygulamaları, anlaşmalar ve diğer
etkiler incelenecektir.
Bu çalışmada KSS uygulamalarının, neden
gerekli olduğu, KSS için hangi güçlerin
taraf olduğu ve KSS uygulamalarında ne
ölçüde başarılı olunduğu derleme
yöntemiyle ortaya koyulacaktır. Bu
çalışmanın en büyük kısıtı, KSS gibi bir
alanda bu çerçevede yapılacak bir
çalışmada olması gereken saha
araştırmasının çalışma süresinin kısalığı
yüzünden olmamasıdır. Bu makalede
UÜO’da KSS alanında yapılan
çalışmalardan çıkan fikirler temelinde
küresel ekonomide ÇUŞ’un ve küresel
emeğin çatışma alanları ve bu alanlarda
günümüzdeki uygulamalar da
incelenecektir.
Çalışmada ağırlıklı olarak kullanılan
kavramlardan ilki ÇUŞ’dur. Çok uluslu
şirketler, ana merkezleri genellikle
gelişmiş bir ülkede bulunan, küresel
pazarlara mal ve hizmet arz eden
şirketlerdir. Bu şirketler özellikle girdi
maliyetlerini düşürmek amacıyla çeşitli
başka ülkelerde “yavru işletmeler”
açmaktadırlar. Merkez ve çeşitli
fonksiyonların başka ülkelerde tesis
edilmesi nedeniyle bu şirketlere çok
uluslu şirketler denilmektedir.
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK
Doğrudan Yabancı Yatırım: Ülkelerin
ÇUŞ’a Gereksinimleri
Küresel ekonomide sermaye birikimi
sağlamak açısından ülkelerin yabancı
sermaye yatırımlarına ev sahipliği yapma
istekliliği bulunmaktadır. Yabancı
doğrudan yatırımları yoluyla, yeni istihdam
alanlarının açılması, yeni teknolojiler ile
verimliliğin artırılması, iş gücüne eğitim
verilmesi yoluyla niteliklerinin artırılması
ve sonuç olarak ekonomide genel bir
37
ŞUBAT 2015
MAKALE
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK VE KÜRESEL EMEK - I
canlılığa yol açılması teoride söz konusu
olan durumdur. Ancak pratikte durum
biraz daha farklıdır. ÇUŞ yeni yatırımlarını
gerçekleştirirken girdi maliyetlerinin,
uyması gereken kuralların en az olduğu
ülkeleri tercih etmekte, yeni yatırımlar bir
yandan beklentileri karşılarken diğer
yandan yerel ekonomi açısından kimi
sıkıntılara neden olmaktadır. ÇUŞ
sermayesine ev sahipliği yapan ülkelerde
yerel sermaye rekabet gücünü
yitirdiğinden pazarın dışına itilmekte ve bir
yandan ÇUŞ sermayesi ile kurulan üretim
zincirinde yeni istihdam olanakları
sağlanırken, diğer yanda yerel sermayenin
dışlanması sonucu yeni işsizler ortaya
çıkmaktadır. ÇUŞ sermayesinin bir diğer
önemli etkisi, ölçek etkinliğinden
yararlandıklarından çoğunlukla tekel olma
durumu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca ÇUŞ
sermayesi örgütlü emeğe karşı bir duruş
sergilemekte, sosyal haklar vs. gibi
konuları maliyet kalemi olarak
görmektedir. ÇUŞ sermayesi çekmeye
çalışan ülkeler ise, ÇUŞ’un “rahatsız”
olduğu konularda ÇUŞ lehine
düzenlemeler yapmaktadır.
Öncelikle ülkeler açısından ÇUŞ
sermayesinin ortaya çıkan olumsuzluklara
rağmen neden yüksek bedellerle ülkeye
çekilmeye çalışıldığı sorusunun cevabı
verilmelidir. Yukarıda bahsi geçtiği gibi
“yeşil saha” yabancı yatırımlarının pek çok
olumlu ve olumsuz etkileri söz konusudur.
Ancak ülkeler sadece yeşil saha
yatırımlarını değil, yabancı portföy
yatırımlarını da önemli maliyetleri göze
alarak çekme isteğindedir. Bu durumun
nedeni aslında küresel yeni liberal
ekonomi sistemi kaynaklıdır. Küresel
sermayenin hareketliliği, önemli cari açık
sorunları yaşamakta olan gelişmekte olan
ülke ekonomileri açısından geçici
çözümler arasında en çok tercih edilendir.
38
Bunun nedeni, Uluslararası Para Fonu
(IMF) gibi kanallardan elde edilecek borç
miktarının sınırlı olması (her yıl yapılan
katkının 3 katına kadar), IMF gibi
oluşumların hükümetleri bağlayıcı
politikaları dikte ettirmesi vb.dir.
Hükümetler elde edilmesi daha kolay olan
dolaşımdaki yabancı sermayeyi, orta ve
uzun dönem etkileri yıkıcı olmakla birlikte
tercih etmektedirler. Yabancı portföy
yatırımlarında irrasyonel bir reel faiz
uygulanmasına benzer biçimde, yeşil saha
yatırımlarında da yerel emeğin ve yerel
ekonominin aleyhine kararlar
alınabilmektedir. Bu yolla ülkeye çekilen
sermaye cari açıkları kapatan kalem
olmaktadır.
Yeni liberal görüş doğrudan yabancı
yatırımların gelişmekte olan ülkelerin
yararına olduğu tezini savunmaktadır.
Doğrudan yabancı yatırım yoluyla
gelişmekte olan ülkeler sermaye birikimi
sağlamakta ve teknolojiye erişim elde
etmektedirler. Ayrıca ÇUŞ’un ekonomik
faaliyetleri yoluyla ülkelerin küresel
ekonomiye entegre olacakları
savunulmaktadır. Yeni liberal görüşe göre
ÇUŞ lehine olan her durum yerel
ekonominin de lehine olacaktır (Chang ve
Grabel, 2005: 177-180). Bu bağlamda ÇUŞ
faaliyetlerini kısıtlayan ülkeleri küresel
ekonomiye entegrasyon konusunda önemli
bir sıkıntı beklemektedir. ÇUŞ konusunda
yeni liberal görüşü desteklemeyen pek çok
farklı görüş de mevcuttur. Öncelikle
temelde hiçbir yaklaşım doğrudan yabancı
yatırımlara karşı değildir. Ancak doğrudan
yabancı yatırımların yönetilmesiyle ilgili
sorunlar ön plana çıkmaktadır. Doğrudan
yabancı yatırımlar konusunda en başarılı
ülkelerin deneyimlerinden bazı sonuçlar
ortaya çıkmaktadır. Bunlar arasında ön
plana çıkan doğrudan yabancı yatırımları
yönetme stratejilerinden ilki doğrudan
yabancı yatırımlar politikasının ulusal
kalkınma stratejisinin ayrılmaz bir parçası
olarak görülmesi gerekliliğidir.
Deneyimler doğrudan yabancı yatırımların
denetim altında tutuldukları ülkelerden
aslında yeni liberal görüşün savunduğu
gibi uzak durmadıklarını göstermektedir.
Ayrıca doğrudan yabancı yatırımların cari
açıkların kapatılmasında olumlu etkileri
olduğu kadar ani büyük hacimli sermaye
çıkışları yoluyla ülkeleri mali sıkıntılara
sokabilme riski de bulunmaktadır (Chang
ve Grabel, 2005: 180-188).
ÇUŞ için yatırımlarını gerçekleştirdikten
sonra faaliyetlerinin denetimi yerel
otoritelere kalmaktadır. Ancak ÇUŞ pek
çok ülkeye yayılmış olduklarından yerel
kurallar ve denetimden
kaçabilmektedirler. Ayrıca sahip oldukları
ekonomik güç ile de yerel yönetimleri
baskı altına alabilmektedirler. Bu açıdan
ÇUŞ faaliyetlerinin hukuksal anlamda
düzenlenmesi gerekmektedir. ÇUŞ’un
faaliyetlerini temel işçi hak ve özgürlükleri
açısından düzenleyen uluslararası yasalar
mevcut değildir (Erdoğdu, 2006: 372).
Aslında ÇUŞ faaliyetlerini temel insan
hakları, çevre vb. konularda düzenleyen
herhangi bir uluslararası yasa da mevcut
değildir. Ülkelerin taraf oldukları
anlaşmalar söz konusudur ve ülkeler
ellerinden geldiği kadar sınırları içinde
faaliyet gösteren ÇUŞ’a bu anlaşmalar
dâhilinde faaliyet göstermesi konusunda
baskı uygulamaktadır. ÇUŞ’a yönelik
uluslararası düzeyde herhangi bir
düzenlemenin olmaması bu şirketlerin
kimi zaman insan haklarına aykırı, çevreye
zararlı, işçi haklarına, iş sağlığı ve
güvenliğine aykırı politikalar izleme
konusunda imkân sağlamaktadır. Hiçbir
ÇUŞ’un öncelikli hedefi insan hakları
ihlali, çevrenin kirletilmesi ya da işçi
sağlığına zarar gelmesi olmamakla
ŞUBAT 2015
birlikte, kâr maksimizasyonu arayan ÇUŞ
özellikle de taşeron ilişkisine girdiklerinde
bu alanlarda olumsuzlukların ortaya
çıkmasında doğrudan ya da dolaylı olarak
sorumlu olmaktadırlar.
ÇUŞ ayrıca yaygın iktisadi faaliyetleri ve
sahip oldukları ekonomik güç ile tüm
dünyada devletin küçülmesine yönelik
baskı oluşturmaktadırlar. Süreç öncelikle
devletin ekonomiden çekilmesine
zorlanmasıyla başlamıştır. Tüm dünyada
devletin özel sektörden çekilmesi ve devlet
varlıklarının düşük fiyatlarla
özelleştirilmesi belirgin bir olgudur
(Patnaik, 2006: 95). Özelleştirmeler
sonucunda ya ilk elden ya da daha sonra
devletin sahip olduğu büyük ölçekli iktisadi
kuruluşlar ÇUŞ eline geçmektedir. Bu
durum, daha öncesinde kamu çalışanı
olarak belli sosyal haklara ve çalışma
standartlarına sahip önemli bir kitlenin
etkilenmesine yol açmaktadır. “Verimlilik”
hedefiyle, özelleştirmeler sonucunda pek
çok çalışan ya işlerinden olmaktadır ya da
işlerini koruyabilirlerse pek çok sosyal hak
ve güvenceden mahrum kalmaktadır. Bu
durum sonucunda kamunun ekonomik
gücü zayıflamakta, genel olarak işsizlik
önemli bir sorun haline gelmekte ve
kamunun denetleme gücü de bu
durumdan olumsuz etkilenmektedir. Diğer
yanda işsizliğin artması yedek iş gücü
kitlesini büyüttüğünden, ÇUŞ için emekle
pazarlık açısından önemli bir avantaj
oluşmaktadır. İşsizliğin varlığı ve yüksek
oranda seyretmesiyle reel ücretler
baskılanmakta, ÇUŞ ile taşeron
anlaşmasına giren firmalar için kayıtsız
istihdam yaygınlaşmakta, sonuçta temel
işçi hakları bir yana temel insan haklarına
aykırı koşullarda üretim yapılmaktadır.
ÇUŞ Faaliyetleri ve KSS
ÇUŞ faaliyetlerinin gelişmekte olan
ülkelerdeki etkileri konusunda iki farklı
görüş hakimdir. Birinci görüş, Ortodoks
Liberal görüşün savunduğu ÇUŞ’un
faaliyetlerinin ev sahibi ülke üzerindeki
olumlu etkilerine vurgu yapmaktadır. Buna
göre, Hecksher-Ohlin karşılaştırmalı
üstünlük teorisine göre, ülkelerin avantajlı
oldukları mal gruplarını üretme
konusunda eksik kaldıkları sermaye
açığının uluslararası doğrudan yatırımlar
aracılığıyla karşılanabileceğidir. Bu yolla
ÇUŞ yerel olarak yetersiz olan tasarruflar,
ihracat gelirleri ve dış yardımların yerini
alabilmektedir. Ayrıca ÇUŞ’un
vergilendirilmesi yoluyla vergi gelirleri
artacaktır. Liberal görüş ayrıca ÇUŞ’un
faaliyetleri yoluyla geleneksel politik
yaklaşımların ve değerlerin değişerek
modernizasyon ve kalkınma odaklı yeni bir
hal alacağını savunmaktadır. Bu görüşler,
oldukça tartışmalı olan, ÇUŞ’un tam
rekabet koşullarında faaliyet göstereceği
varsayımına dayanmaktadır
(Cohn, 2000: 287).
Ortodoks Liberallerin bu görüşüne bazı
tepkiler gelmiştir. Bunlardan ilki, Hymer
ve Kindleberger’in ortaya koyduğu ÇUŞ’un
yapısı ve faaliyetleriyle ilgili olanlardır. Bu
görüşe göre doğrudan yabancı yatırımlar,
ülkeye yeni mali kaynak getirmekten daha
çok, gerekli sermayeyi ev sahibi ülkeden
borçlanarak temin etmeyi tercih
etmektedirler. ÇUŞ’un serbest pazar
ekonomisini geliştireceğine yönelik
beklentilerin aksine bu görüşe göre ÇUŞ
doğası gereği oligopolistik bir yapıya
sahiptir. Ayrıca bu yapısından dolayı, ÇUŞ,
yerel firmaların ÇUŞ’un sahip olduğu
teknolojiye ulaşmasında bazı engeller
oluşturmakta, ölçek etkinliği ve küresel
finansmana daha kolay erişimi gibi
avantajları ile yerel firmalara rekabet
üstünlüğü sağlamaktadır
(Cohn, 2000: 287).
Liberal görüşe en temel karşı çıkış
Marksist Bağımlılık teorisyenlerinden
gelmiştir. Bu görüşe göre de ÇUŞ
gelişmekte olan ülkelerin özgün kalkınma
süreçlerine engel olmaktadır. Rekabet
üstünlüğü ve oluşturduğu bariyerler
yoluyla yerel girişimcilerin en dinamik
sektörlerden uzak kalmasını
sağlamaktadırlar. ÇUŞ faaliyet gösterdiği
ülkede gelir dağılımı eşitsizliklerine neden
olmakta, yerel yönetimleri, yerel kültürü
ve toplumu baskı altına almakta, yerel iş
ve siyaset dünyası elitlerini kontrol ederek
ev sahibi ülkeye politik ve ekonomik
baskılar uygulayabilmektedir
(Cohn, 2000: 287-288).
Geçmiş dönemde yapılan araştırmalarda
ÇUŞ ve ev sahibi ülke ilişkilerinin ne
Ortodoks Liberallerin ne de Marksist
Bağımlılık teorisyenlerinin ileri sürdüğü
kadar uç noktalarda olmadığı görülmüştür
(Cohn, 2000: 288). Ancak genel anlamda
ÇUŞ’un başta işçi hakları olmak üzere,
çevre, insan hakları, ekonomik büyüme ve
kalkınma gibi alanlarda ev sahibi
ülkelerde olumsuz etkilerinin ağır
bastığının tespiti yanlış olmayacaktır.
Bir diğer alan olan çevre konusunda da
ÇUŞ’un faaliyetleri sorgulanmaya
gereksinim duymaktadır. ÇUŞ’un çevreye
olan etkileri genelde ÇUŞ’un olumlu
taraflarından biri olarak gösterilen
teknoloji transferinden ortaya çıkan bir
olumsuz dışsallıktır. ÇUŞ’un ev sahibi
ülkede tesis ettiği üretim merkezlerinde
kullanılan teknolojinin yerel şartlara ve
ihtiyaçlara uygun olup olmadığı ÇUŞ için
önem arz etmemektedir. Bu durum ÇUŞ’a
karşı, gelişmekte olan ülkelere olması
gerektiğinden daha az güvenli
teknolojilerin transfer edildiği konusunda
eleştirilerin odak noktasıdır. ÇUŞ’un çevre
açısından riskli operasyonlarını sistemli
39
ŞUBAT 2015
MAKALE
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK VE KÜRESEL EMEK - I
bir şekilde çevre düzenlemelerinin daha az
olduğu gelişmekte olan ülkelere kaydırdığı
iddia edilmektedir. Bu yolla tıpkı vergi
alanında olduğu gibi “kirlilik cennetleri”
oluşturmaktadırlar.2 Problemin bir diğer
boyutu güvenlik ve çevresel yönetimle
ilgilidir. Bhopal, Hindistan’da 1994 yılında
meydana gelen bir kaza sonucunda
ÇUŞ’un güvenlik uygulamaları dikkatleri
üzerine çekmiştir. Çok dillendirilen bir
iddiaya göre ÇUŞ gelişmekte olan
ülkelerdeki tesislerinde, merkez ülkede
uyguladığından daha gevşek bir güvenlik
uygulamaktadır (Dicken, 2007: 463). Bu
durumun işçi sağlığı ve çevre üzerindeki
etkileri de olumsuz olmaktadır.
Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS),
ÇUŞ’un olumsuz etkilerine karşı 1960’lar
ve 1970’lerde başlayan dünya çapında
sendikaların ortaya koyduğu tepkilerin
kademeli bir biçimde önce ICFTU, sonra
BM, daha sonra OECD, ILO ve diğer
uluslararası metinlere girmesiyle
(Erdoğdu, 2006: 375-382) ortaya çıkan
kurallar bütünüdür.
Sosyal sorumluluk, bir şirketin aldığı
kararların ve/veya eylemlerin çevre ve
toplum üzerinde etkilerinin şeffaflık,
hesap verebilirlik ve ahlak temelinde,
toplumun sürdürülebilir kalkınmasını ve
refahını göz önüne alarak sorumluluğunu
üstlenmesidir. Aynı zamanda şirketin, hak
sahiplerinin³ beklentilerini de karşılama
sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk
uluslararası normlar ve teamüllere uygun
uygulanabilir kanunlarla bütünleşmelidir
(Hohnen, 2007: 4).
ÇUŞ eylemlerinin etkileri üzerine ilk çağrı
ICFTU’dan gelmiştir. Bu dönemin
tepkilerinde öne çıkan etken ÇUŞ’un
faaliyet gösterdiği ülkelerdeki politik
tavrıyla ilgilidir. Ancak çağrı üzerine BM’de
“Ulusötesi Şirketlerde BM Davranış Kodu”
taslağı hazırlanmıştır. Bu taslakta, ÇUŞ’un
faaliyet gösterdikleri ülkelerdeki ulusal
bağımsızlığa, ulusal yasa ve uygulamalara,
ekonomik kalkınma amaçlarına, insan
haklarına ve temel özgürlüklere saygı
göstereceği, ülkelerin içişlerine
karışmayacağı, yolsuzluk yapmayacağı,
transfer fiyatlarıyla ve diğer yollarla vergi
kaçırmayacağı, gelişmekte olan ülkelerin
teknoloji kapasitelerini geliştireceği, çevre
standartlarına uyacağı gibi temel
hükümlere yer verilmiştir (Erdoğdu, 2006:
375-376). BM bünyesinde 1974-1992 yılları
²“Vergi Cennetleri”, vergi düzenlemelerinin az olduğu hatta bazen sıfır düzeyinde olduğu, genel anlamda para sermayenin rahat olduğu, kanunların bu duruma göre
düzenlendiği ülkelerdir.
³ Stakeholder terimi karşılığında kullanılmıştır.
40
ŞUBAT 2015
bünyesinde bulunan yatırım, teknoloji ve
girişimler bölümüne devredilmiştir. Bu
bölüm bugün yatırımlar ve girişimler
bölümü olarak faaliyet göstermekte,
teknoloji ve lojistik bölümü ayrı bir bölüm
olarak UNCTAD bünyesinde faaliyet
göstermektedir.5
ÇUŞ’un KSS kapsamında faaliyetlerine
yönelik en ciddi çalışmalar başta UNCTAD
ve ILO olmak üzere pek çok ulus üstü yapı
bünyesinde gerçekleştirilmektedir. Ancak
ÇUŞ için etkin ve bağlayıcılığı olan bir
düzenleme geliştirmek ve uygulamak
mümkün olmamıştır. Günümüz küresel
ekonomisinde ÇUŞ faaliyetlerine ilişkin
uyulması gereken sosyal sorumluluk
kuralları ancak deklarasyonlar ve raporlar
aracılığıyla ortaya koyulmakta ve ÇUŞ’a bu
konularda uluslararası kanuni
kısıtlamalar getirilememektedir.
arasında BM Ulusötesi Şirketler Merkezi
(UNCTC) faaliyet göstermiştir. Bu
merkezin amacı ÇUŞ’un politik, ekonomik,
sosyal ve hukuki etkilerinin, özellikle
gelişmekte olan ülkelerdekilerin, daha iyi
anlaşılması olarak tanımlanmıştır. ÇUŞ’un
faaliyet gösterdiği ülkelere pozitif katkıda
bulunması, ev sahibi ülkelerin ÇUŞ ile
pazarlık gücünün artırılması ve ÇUŞ
faaliyetleri sonucunda ev sahibi ülkelerin
büyümesi ve küresel anlamda ekonomik
büyümenin sağlanması da UNCTC’nin
amaçları arasındadır.4
UNCTC çatısı altında yapılan ve ÇUŞ için
bir davranış kodu geliştirilmesine yönelik
çalışmalar başarılı olmamış ve UNCTC
kapatılarak 1993 yılında BM Ticaret ve
Kalkınma Konferansı (UNCTAD)
4
5
Kaynakça
1. BM 96. Genel Kurulu, “Report of the
World Commision on Environment and
Development”, Belg. No: 42/187
2. BM, "Guidelines on Cooperation
Between UN and The Business Sector",
GA Resolution A/RES/56/76, 2009
3. CHANG, Ha-Joon ve GRABEL, Ilene,
Kalkınma Yeniden, Çev: Emre ÖZÇELİK,
İmge Yay., Ankara, 2005
4. CHON, Theodore H., Global Political
Economy Theory and Practice, Longman,
New York, 2000
5. DICKEN, Peter, Global Shıft, 5th Edition,
SAGE Publications, Londra, 2007
6. ERDOĞDU, Seyhan, Küreselleşme
Sürecinde Uluslararası Sendikacılık, İmge
Yay, Ankara, 2006
7. FOLEY, Duncan, Kapital'i Anlamak;
Marx'ın İktisat Teorisi, Çev:Hakan ÖNGEL,
Arkadaş Y.E., Ankara, 2010
8. HOHNEN, Paul, Corporate Social
Resposibility, International Institute For
Sustainable Development, Kanada, 2007
9. ILO(a) Governing Body, "MNE
Declaration, Strategic Priorities for 20102011", GB307/MNE/1, Cenevre, 2010
10. ILO(a) Governing Body, "Report on
Subcommitee on MNE's", GB.307/11,
Cenevre, 2010
11. ILO(c) Governing Body, "Colective
Bargaining", GB.307/ESP/3, Cenevre, 2010
12. ILO(d) Governing Body, "Recurrent
Item Report on Social Security",
GB.307/ESP/2/2, Cenevre, 2010
13. McGUIRE, Jean B., SUNDGREN,
Alison, SCHNEEWEIS, Thomas, "Corporate
Socia Responsibility and Firm Financial
Performance", Academy of Management
Journal, Cilt:31, Sayı:4, 1988
14. PATNAIK, Prabhat, "Emperyalizmin
Yeni Evresinde Ekonomi", Küreselleşmeye
Güneyden Tepkiler, Ed. Ceyhun Gürkan,
Özlem Taştan, Oktar Türel, Dipnot Yay.,
Ankara, 2006
15. REICH, Robert, "The New Meaning of
CSR", California Management Review,
Cilt:40, Sayı:2, 1988
16. UNCTAD, Disclosure of The Impact of
Corporations on Society, Current Trends
and Issues, UN Pub. No: E.04.II.D18, New
York, 2003
17. WARD, Halina, Legal Issues in
Corporate Citizenship, International
Institute fo Environment and Development
Pub., Londra, 2003
18. www.allbusiness.com
19. www.ilo.org
20. www.jstor.org
21. www.un.org
22. www.unctad.org
Web: http://www.allbusiness.com/business-planning/²67748-¹.html, Erişim Tarihi: Mayıs,²0¹0
Web: http://www.unctad.org/Templates/Startpage.asp?intItemID=²068&lang=¹ Erişim Tarihi: Mayıs,²0¹0
41
ŞUBAT 2015
YERLİ TASARIMCI BAŞARI HİKÂYELERİ*
TÜRKİYE’DEN DÜNYAYA AMBALAJ TASARIMI…
araya gelerek kurdukları GLBA, New York,
Berlin, Moskova, Şanghay, İstanbul,
Johannesburg ve Sao Paolo’da temsil
ediliyor. Aynı çatı altında bağımsız olarak
hizmet vermenin yanında gerektiği
zamanlarda da birlikte hareket etmeyi
planlayan tasarım ofisleri, hem
ekiplerindeki tasarımcılar için değişim
programları düzenleyecek hem de dünya
üzerinde ambalaj tasarımı alanında neler
olduğu konusunda bilgi ve deneyimlerini
paylaşacaklar.
Dr. Orhan IRMAK
Dr. Orhan Irmak ve Gökhan Irmak
tarafından 2004 yılında kurulmuş olan
Orhan Irmak Tasarım, bugün Türkiye’de ve
dünyanın çeşitli ülkelerinde market
raflarında gördüğümüz birçok ambalajın
yaratıcısı. 12 kişilik ekibiyle İstanbul’da
yerleşik olan ofislerinden sadece
Türkiye’deki firmalara değil, özellikle
birçok Orta Doğu ülkesindeki markalara
da ambalaj tasarımı alanında hizmet veren
Orhan Irmak Tasarım, ambalaj tasarım
hizmeti ihracatıyla da tanınan bir tasarım
ofisi.
İlk toplantılarını 11-13 Eylül tarihlerinde
New York’ta düzenleyen GLBA kurucuları,
her altı ayda bir yedi kurucu üyeden birinin
ev sahipliğinde farklı bir ülkede bir araya
gelecekler.
Artık Türkiye sınırlarının kendilerine
yetmediğini belirten Dr. Orhan Irmak, yurt
dışına açılma ve farklı ülkelerdeki
tecrübelerini artırmak üzere
GLBA - Global Local Branding Alliance’in
kurucu üyesi olduklarını ifade ediyor.
Dünyanın yedi farklı bölgesinden ambalaj
tasarımı alanında en az 10 yıl tecrübeye ve
uzmanlığa sahip yedi tasarım ofisinin bir
*Bu sayfalar, Türk Patent Enstitüsü (TPE) tarafından hazırlanmıştır.
42
ŞUBAT 2015
Şubat 2015 toplantısı için Johannesburg,
Eylül 2015 toplantısı için ise Moskova
seçilmiş durumda. Şubat 2016 için
planlanan şehir ise İstanbul.
Dünyaca ünlü Red dot tasarım
yarışmasında ambalaj tasarımı alanında
best of the best ödülünü kazanmış ilk ve
tek yerli tasarım ofisi olan Orhan Irmak
Tasarım, bu ödülle birlikte WorldStar,
Ambalaj Ay Yıldızları, Design Turkey gibi
çeşitli yarışmalarda 50’ye yakın ödülün
sahibi. Gıda, içecek, kişisel bakım ve
kozmetik, ev aksesuarları, elektronik eşya
gibi birçok alanda uluslararası markaların
Türkiye’deki ambalaj tasarımı projelerini
hayata geçiren Orhan Irmak Tasarım, aynı
zamanda yerli firmaların da markalaşma
ve yurt dışına açılma süreçlerinde ambalaj
tasarımı alanında hizmet veriyor.
Orhan Irmak Tasarım’ın gerçekleştirdiği
güncel projelerin bazıları
www.orhanirmak.com adresinde de
görülebilir.
43
ŞUBAT 2015
PROJELER
MARAŞ BİBERİ DÜNYA MARKASI OLUYOR
iş kümesinde biber işletmelerine yönelik
kapasite geliştirme çalışmaları
gerçekleştirilirken bu işletmeler aynı
zamanda birbirleriyle iş birliği yapmaya
teşvik ediliyor. Birlikte çalışmanın sonucu
olarak küme üyesi her işletme, üretim
maliyetlerini düşürüp pazarlamada
avantaj elde ederek rekabet gücünü
artırması hedefleniyor.
Aynı zamanda iş kümesi bünyesinde
KOBİ’lerin ortak kullanabileceği
paketleme ünitesi kurularak KOBİ’lerin
teknolojiye erişim sorunlarına çözüm
bulunuyor. Küme faaliyetlerinin
yürütüleceği bu merkez için gerekli
makine ve ekipman alımı proje
kapsamında gerçekleştiriliyor.
Türkiye’de yetiştirilen kırmızıbiberin
yaklaşık yüzde 20’si, nihai ürün olarak ise
yaklaşık yüzde 60’ı Kahramanmaraş’tan
tüketiciye arz ediliyor. Maraş Biberi rengi,
aroması ve acılık oranıyla pul, ipek ve toz
biber olarak tüm dünyada beğenilen ve
aranan bir ürün olma özelliği taşıyor. 2002
yılında, Coğrafi İşaret Tescil Belgesi alan
Maraş Biberinin, hem iç hem de dış
piyasada hak ettiği değeri kazanması ve
üreticilerin dünya standartlarını
yakalaması için, Kahramanmaraş İl Gıda
Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Maraş
Biberi İş Kümesi projesini hayata geçiriyor.
44
Proje ile ürünün kullanıcıya ulaştırılması
sürecinde işlemeden paketlemeye birçok
adıma entegre edilecek yenilikçi ve
teknolojik uygulamalarla gerek üretici
gerekse işletmelerin verimlilik ve rekabet
gücünün artırılması hedefleniyor. Bu
amaçla, ilde faaliyet gösteren biber işleme
KOBİ’lerini kapsayacak bir iş kümesi
oluşturuluyor.
Birlikten Rekabet Gücü Doğuyor
Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği
ortaklığında desteklenen ve Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen
Rekabetçi Sektörler Programı çatısı
altında hayata geçirilen proje kapsamında
Proje faaliyetlerinden bazıları şunlardır:
• Maraş Biberi İş Kümesi oluşturuluyor.
• Maraş biberini üreten, işleyen ve
pazarlayan KOBİ’ler arasında iş birliği
geliştiriliyor.
• KOBİ’lerin ortak kullanımına yönelik
modern paketleme tesisi kuruluyor.
• İşletmelerin, ürünlerini son
teknolojilerle analiz ettirebileceği gıda
laboratuvarı kuruluyor.
İş kümesi, belirli sektörde hizmet
veren ya da üretim yapan kurum ve
kuruluşların üretim, pazarlama ve
diğer ilişkiler bazında birlikte
çalıştığı, yenilikçi üretimi ve gelişmeyi
destekleyerek rekabet gücünü artıran
bir yapılanmadır. Kümelenme
çalışmaları işletmeler açısından
verimli ve yaratıcı sonuçlar
doğurduğundan ekonomik kalkınma
açısından önem taşır.
ŞUBAT 2015
DUYURU
DR. AKIN ÇAKMAKCI TEZ ÖDÜLLERİNE BAŞVURULAR BAŞLIYOR...
TTGV, SANAYİDE UYGULANMIŞ ÖRNEK AKADEMİK TEZ ÇALIŞMALARINI ÖDÜLLENDİRİYOR
Dr. Akın Çakmakcı Üniversite-Sanayi
İşbirliğinde En Başarılı Tez Ödülleri’ne
başvurular başlıyor. Türkiye Teknoloji
Geliştirme Vakfı (TTGV) tarafından 10 yılı
aşkın süredir yürütülen programla,
üniversite-sanayi iş birliğini güçlendirmek
ve üniversitelerde gerçekleştirilen Ar-Ge
faaliyetlerinin ticarileşmesini teşvik etmek
hedefleniyor. Program kapsamında
sanayide başarıyla uygulanmış tezlerin
sahipleri, danışmanları ve uygulandıkları
firmalara ödül veriliyor. Ödüller, Ekim
2015’de düzenlenecek törenle sahiplerini
bulacak.
Değerlendirme Süreci ve Ödül
Kategorileri
Programda başvuranlar arasından
seçilecek tezlere farklı kategorilerde
bağımsız hakemler tarafından yürütülecek
değerlendirme süreci sonrasında bağımsız
jürinin kararlarıyla ödüller veriliyor.
Ödül kategorileri Tablo 1'deki gibidir.
Ayrıca tez sahipleri, tez danışmanları ve
tezin uygulandığı firmalar birer plaketle
ödüllendirilecek ve başarılı bulunan
çalışmalar basılacak olan kitapçıkta yer
alacak.
Başvuru Koşulları
Ödül için başvuruda bulunulan yüksek
lisans/doktora tezlerinde;
a. Ülkemiz üniversitelerinde
tamamlandıysa ilgili fen veya sağlık
bilimleri enstitülerince kabul edilmiş
olması, yurt dışında tamamlandıysa
Yükseköğretim Kurulu tarafından
denkliğinin onaylanmış olması,
b. Ülkemiz imalat sanayiinde ve yazılım
sektöründe faaliyet gösteren
kuruluşlardan en az birinde son beş yılda
uygulanarak teknolojik ürün veya proses
yeniliği sağlamış ve bu yolla uygulandığı
kuruluşa ölçülebilir getiri kazandırmış
olması,
c. Tamamlandığı üniversite ve/veya tezin
uygulandığı sanayi kuruluşu ile fikri
mülkiyet haklarına ilişkin herhangi bir
ihtilafın bulunmaması,
d. Önceki yıllarda düzenlenmiş olan
“Dr. Akın ÇAKMAKCI Sanayide Uygulanmış
Tezlerin Başarı Öyküleri” Ödülleri
kapsamında başvuru yapmamış olması,
koşulları aranmaktadır.
2001 yılından bu yana düzenlenen ve 2015
yılında 5.’si gerçekleştirilecek
Dr. Akın ÇAKMAKCI Tez Ödülleri
kapsamında bugüne kadar 105 adet
başvuru değerlendirildi ve jüri tarafından
yapılan değerlendirmeler sonucunda 37
adet başvuru ödül almaya hak kazandı.
Tez Ödülleri ile ilgili detaylı tüm bilgilere
http://tezodulu.ttgv.org.tr adresinden
erişilebilir.
İlgili konularda uzmanlıkları bilinen ve
ağırlıkla akademisyen olan bağımsız
değerlendiricilerce ödüle aday her bir tez,
değerlendirmeye ve puanlamaya tabi
tutuluyor. Daha sonra oluşturulan
bağımsız bir jüri tarafından ödül kazanan
çalışmalar belirleniyor. Ödüller, Ekim
2015’de düzenlenecek törenle sahiplerini
bulacak.
Tablo 1. Ödül Katagorileri
Dereceler
Tez Sahibi Para Ödülü (TL)
Danışman Para Ödülü (TL)
1.lik Ödülü
15.000
15.000
2.lik Ödülü
10.000
10.000
3.lük Ödülü
7.500
7.500
45
ŞUBAT 2015
BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ
IŞIK, IŞIN TEKNOLOJİLERİ VE GÜNLÜK HAYATTA KULLANIMI - I
Dr. Mustafa Kemal AKGÜL / Daire Başkanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Giriş
Değerli okuyucular, bu sayımızda yeni bir
konuya başlamaktayız. Işık teknolojileri ve
bu teknolojilerin günlük hayatımızda
kullanım alanları nelerdir? Hayatımızın
olağan akışı içinde ışık ve ışın
teknolojilerini oldukça yoğun
kullanmaktayız. Görünen ışıklar
aydınlatmadan, ısıtmaya, bilgi taşımaya ve
okumaya kadar her alanda karşımıza
çıkmaktadır.
İnsanoğlunun var olduğu ilk çağlardan 18.
yüzyıla gelinceye kadar ışık sadece
‘görünen ışık’ olarak bilinmekte ve
hayatımızdaydı. 18. yüzyılda ışık üzerine
yapılan çalışmalar görünen beyaz ışığın
(gün ışığı) tayflarına ayrılması, ışığın
girişim saçakları oluşturması, optik, ayna
yansıma deneyleri ve hızının ölçümlemesi
dışında bilinen başka bilimsel çalışmalar
yoktu. 19. yüzyıldan itibaren x ışınları
(röntgen ışınları) ile diğer elektromanyetik
ışımalar olarak sayabileceğimiz radyo
dalgaları, mor ötesi ışınlar, kırmızı altı
ışınlar ile radyasyon salınımları biçiminde
gözlemlenen alfa, beta, gama (α, β, γ)
ışınları üzerinde çok fazla çalışmalar
yapılmış ve günlük hayatta kullanılmaya
başlanılmıştır. Radyo ve TV yayınlarından,
radyo teleskoplara, kızılötesi
teleskoplardan, gece görüş sistemlerine,
lazer iletişim sistemlerinden lazer ile
metal, plastik kesmeye buradan tıbbi
girişimlere varıncaya değin ışık ve ışın
teknolojilerini kullanmaktayız.
Yukarıda saydığımız bunca kullanım alanı
ve çok temiz bir teknoloji olmasından
dolayı, Birleşmiş Milletler 2015 yılını
46
“Uluslararası Işık Yılı” ilan etmiştir.
Buradaki amaç ışık teknolojilerine ve
bunların kullanım alanlarına dikkat
çekerek, bütün ülkelerde ışık teknolojileri
konusundaki algı seviyesini artırmaktır.
Kıymetli okuyucular çok geniş bir alan
olması nedeniyle iki veya üç bölümde
tamamlamayı düşündüğümüz bu konu
başlığındaki yazımızın bu bölümünde
sizlere görünen ışık ve ışın
teknolojilerinden bahsedeceğiz.
Işık Teknolojileri ve Günlük Hayatta
Kullanım Alanları
Işık günlük hayatımızda yaşamsal bir rol
oynar ve 21. yüzyılda disiplinlerarası bir
bilimdir. Tıpta devrim yaratmış, internet
üzerinden uluslararası iletişimi açmış ve
küresel toplumun, kültürel, ekonomik ve
siyasi yönleri birbirine bağlayan bir odak
olmaya devam ediyor. Yüzyıllar boyunca
ışık, coğrafi de dâhil olmak üzere cinsiyet,
yaş ve kültür demeden tüm sınırları
aşmış; ek olarak eğitim için de benzersiz
bir konudur. Parlak gençlerin optik ve
fotonik konularına yönlendirilmesi, bu
alanlarda mühendis ve yenilikçi nesil
yetiştirilmesinin garantilenmesi çok kritik
bir önem taşır.
Uluslararası Işık Yılı, UNESCO ile birlikte
hareket eden bilim kuruluşlarının
oluşturduğu geniş bir konsorsiyumun
girişimi sonucu ortaya çıkmış bulunuyor.
2015 Uluslararası Işık Yılı boyunca
UNESCO, bilimsel dernekler, işçi
sendikaları, eğitim ve araştırma
kurumları, teknoloji platformları, kar
amacı gütmeyen organizasyonlar, özel
sektör gibi birçok değişik kurum bir araya
getirilerek, fotonik biliminin
desteklenmesini planlanıyor.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Işık Yılını
ilan ederek uluslararası topluluğun fotonik
biliminin ve bilimsel uygulamaların
sürdürülebilir kalkınma hedefine
ulaşılmasında ve enerji, eğitim, tarım ve
sağlık alanlarında birçok sorunun
çözülmesinde oynadığı önemli rol üzerinde
odaklanmasını hedefliyor. Işık insanların
günlük hayatında büyük bir rol oynuyor.
Işık 21. Yüzyılda bilimin birçok alanında da
çalışmaların olmazsa olmazını teşkil
ediyor. Fotonik teknoloji sayesinde ilaç
alanında devrim niteliğinde ilerleme
sağlandı, İnternet sonucu uluslararası
iletişimin önü açıldı. Ayrıca fotonik
teknolojiler sayesinde elde edilen ilerleme
ile birlikte küresel toplumun kültürel,
ekonomik ve siyasi açıdan da daha fazla
yakınlaşması sağlanabiliyor [1].
2015 Uluslararası Işık Yılı
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu 20
Aralık 2013 tarihinde aldığı bir karar ile
2015 yılını Uluslararası Işık ve Işık Temelli
Teknolojiler Yılı (IYL 2015) ilan etti. Türkiye
de IYL 2015'e sponsor olan 35 BM üyesi
ülke arasında yer alıyor.
Görünen Işık (Gün Işığı) ve Işık
Teknolojileri
Görünen ışık tanımı güneşten gelen gün
ışığının kendisidir. Görünen ışık doğal
olarak ancak prizmalar, aynalar ve diğer
saydam mercek sistemleri ile
yansıtılabilmekte,
ŞUBAT 2015
yoğunlaştırılabilmektedir. Görünen ışık
genellikle aydınlatmada kullanılmaktadır.
Günümüzde sınırlı olarak da sağlık
sektöründe fizik tedavilerde, cilt
tedavilerinde (infrared, ultraviolet)
mikropların yok edilmesinde veya
mikrobiyolojik tepkimelerin
yavaşlatılmasında, hızlandırılmasında da
kullanımı yapılmaktadır. Görünen ışık
kaynağının teknolojik olarak sağlanması
Edison’un bulduğu akkor lambalarla
başlamış, floresan tüp lambalarla sürmüş,
günümüzde ise LED (light emitted diod)
lambaların geliştirilmesi ile teknolojik
yeniliğe ulaşmıştır. Aydınlatmanın
günümüzde geldiği nokta ise küresel
ısınmanın tetiklediği enerji verimliliği
doğrultusunda önemi gün geçtikçe artan
LED teknolojileridir. Geleneksel ışık
kaynaklarının kullanıldığı armatürlerin
hemen hemen hepsinde artık LED ışık
kaynakları tercih edilmektedir. Sunduğu
enerji tasarrufunun yanında uzun ömür,
sağlıklı aydınlatma gibi özellikleriyle LED
geleceğin ışık kaynağı olma yolundadır.
Görünen ışığın günümüzde yaygın
kullanım alanlarına değinirken,
aydınlatmada LED lambaları, tedavide
kullanılan infrared ve infraruj lambaları,
bilişim sektöründe kullanılan lazer
okuyuculardan bahsedeceğiz [2].
Şekil 1. LED Lambanın Çalışma Yöntemi ve Bir Görüntü Birimi Uygulaması
yılında bir Rus gazetesinde LED hakkında
buluşlarını yayımladı. Başlangıçta yalnızca
zayıf kuvvetli kırmızı ışık verebiliyorlardı
ama çağdaş ledler Görünür ışık, Morötesi,
Kızılötesi gibi çeşitli dalga boylarında,
yüksek parlaklıkta ışık verebiliyor (Şekil 1)
[3].
Tedavide Kullanılan Işık Teknolojileri
Günümüzde sağlık sektöründe, teşhisten
tedaviye varıncaya değin görünür ışık
teknolojilerden yararlanılmaktadır.
Bunların en yaygın bilinenleri, cilt ve doku
tedavisinde kullanılan ışık kaynakları
(infrared ve infraruj lambaları) ile yine cilt,
doku ve organ tedavisinde ve tıbbi
girişimlerde (kesiksiz ameliyatlar ve diğer
endoskopik girişimler) kullanılan lazer ışık
teknolojileridir.
Lazer Işığının Özellikleri
Lazerin önemini anlamak için önce biraz
karakteristiğine ve normal ışıktan farkına
bakalım: Lazer ışını herhangi bir ışık
kaynağından daha yoğun ve şiddetlidir.
Bazı lazerlerin şiddetine ulaşmak için bir
cisim 1030 Kelvin‘ne kadar (oC + 273)
ısıtılmalı ki o yoğunlukta ışık yaysın. Bir
lambadaki tungsten 3000 Kelvin, güneş ise
LED Teknolojisi
LED ("Light Emitting Diode", Işık Yayan
Diyot), yarı-iletken, diyot temelli, ışık yayan
bir elektronik devre elemanıdır. 1920'lerde
Rusya'da icat edildi ve 1962 yılında
Amerika'da pratik olarak uygulanabilen
elektronik bir bileşen haline getirildi. Oleg
Vladimirovich Losev adlı bir radyo
teknisyeni radyo alıcılarında kullanılan
diyotların ışık yaydığını fark etti ve 1927
Şekil 2. Lazer Işını Kullanarak Cilt Tedavisi
47
ŞUBAT 2015
BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ
Şekil 3. Lazer Işın Demetleri
Şekil 4. Blue Ray Teknolojisi Uygulaması
yalnız 108 Kelvin sıcaklığındadır. Son
derece düzgün bir ışıktır ve çok az sapar.
Bir keresinde Dünyadan gönderilmiş olan
lazer ışını Apollo 11’in Aya bıraktığı bir
aynadan yansıyıp hiç sapmadan geri
dönmüştür. Işığın bu seyahatinde aldığı
toplam yol 750.000 km idi. Lazer ile
normal ışığı karşılaştırırsak böyle bir şekil
elde ederiz: Lazer ışını keskin bir şekilde
hedeflendirilebilir ama normal ışık her
yöne dağılır; bu da demektir ki lazer ışını
küçük bir yere büyük enerjiler verebilir ve
böylece çok ince işler yapılabilir.
48
Bilişim Sektöründe Kullanılan Lazer
Okuyucuları
Bilişim sektöründe laserin yaygın
kullanıldığı yerler çizgi ve kare kod
okumaları (barkad, QR kod) ile optik disk
okumalarıdır. Diğer yandan ses işleme
teknolojilerinde yaygın kullanımı olan blue
ray uygulamaları da bir ‘görünen ışık
teknolojisi’ uygulamasıdır.
Kaynakça
1. Uluslararası Işık Yılı Hakkında;
http://www.unicankara.org.tr/v2/pages/pos
ts/ban-isik-suerdueruelebilirkalkinmanin-anahtaridir1100.php#.VMTk4keUe0I
2. Işık Teknolojilerinin Aydınlatmada
Kullanımı
http://www.vitolighting.com/tr-TR/isikve-aydinlatmateknolojileri/1678/Page.aspx
3. LED Teknolojisi,
http://tr.wikipedia.org/wiki/LED
4. http://www.msxlabs.org/forum /sorucevap/232482-tipta-isik-ve-ses-nasilkullanilir.html#ixzz3PmMg2R1g
5.Kızılötesi, Wikipedia,
http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1z%C
4%B1l%C3%B6tesi
ŞUBAT 2015
TEMİZ ÜRETİM (EKO - VERİMLİLİK)
GERİ DÖNÜŞÜM STRATEJİSİ BELİRLENDİ
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın
koordinatörlüğünde, ilgili kurum ve
kuruluşların mutabaka yla nihai şekli verilen
“Ulusal Geri Dönüşüm Strateji Belgesi ve
Eylem Planı”nın (2014-2017) kabulüne ilişkin
Yüksek Planlama Kurulu (YPK) kararı Resmi
Gazete’de yayımlandı.
Eylem Planı’nda Türkiye’de üretilen
atıkların yarısından fazlasının geri
kazanılabilir özelliğe sahip olduğu
belirtilerek, geri dönüşümün ulusal
refahın artırılması konusunda büyük
potansiyel taşıdığı ifade edildi. Geri
dönüşüm konusunda gelecek dönemde
50
yapılması gereken çalışmalar için bir yol
haritası çizme amacını taşıyan Eylem
Planı’nın hedefleri arasında toplumun tüm
kesimlerinde geri dönüşüm bilincini
oluşturmak, ilgili mevzuatı geri dönüşüme
yönelik olarak geliştirmek, atıkların etkin
bir şekilde geri dönüştürülmesi için
gerekli altyapıyı oluşturmak, geri
dönüşüm konusunda finansal destek
sağlamak ve atık üretimini kayıt altına
alarak etkin bir denetim sistemi kurmak
yer aldı. 54 eylemden oluşan plan
çerçevesinde belirlenen hedeflere uygun
olarak hangi eylemin, hangi zaman dilimi
içinde, kim tarafından ve hangi kurum
veya kuruluşun iş birliği ile uygulanacağı
tanımlandı. Strateji ve Eylem Planı’nın
izlenmesi, değerlendirilmesi ve gerekli
görüldüğü hallerde eylemlerin revize
edilmesi görevi Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı koordinasyonunda oluşturulacak
“Yönlendirme Kurulu”na verildi.
Terk edilmiş araçlar için yasal düzenleme
Eylem Planı kapsamında, 2015 sonuna
kadar, terk edilmiş veya yediemin
depolarına bırakılmış, kullanım vasfını
yitirmiş araçların belirlenecek bir yasal
süreç sonunda ömrünü tamamlamış araç
kapsamında değerlendirilmesi için yasal
düzenleme yapılacak. Aynı dönemde
araçlara uygulanan trafikten çekme
işleminin belirli bir süre ile
sınırlandırılmasına ve devamında hurdaya
ayrılması istenen araçların ömrünü
tamamlamış araç teslim merkezlerine
teslim edilmesine ilişkin hukuki altyapının
oluşturulmasına yönelik çalışma
gerçekleştirilecek. Çevre ve insan
sağlığının ve emniyetinin sağlanması
maksadıyla hurda veya ömrünü
tamamlamış araçla ilgili karar ve
tanımının teknik ve ekonomik standartları
belirlenecek. Öte yandan eylem planı
süresinin sonunda atıkların ve hurdaların
dış ticaretine yönelik hukuki düzenlemeler,
hem ithalat hem de ihracat ayağında
yürütülen denetimler çerçevesinde belli
aralıklarla gözden geçirilecek ve gerekli
durumlarda güncellenecek. Geri
kazanılabilir atıkların diğer atıklarla
karıştırılmadan kaynağında ayrı
toplanmasının sağlanması ve geri
kazanıma gönderilmek üzere bırakılması
amacıyla oluşturulan atık getirme
merkezlerine ilişkin yeni bir mevzuat
çıkarılacak.
ŞUBAT 2015
Gemi söküm tesisleri çevreye duyarlı
hale getirilecek
Eylem Planı çerçevesinde gemi söküm
tesislerinin çevreye duyarlı hale
getirilmesi konusunda mevzuat çalışması
gerçekleştirilecek. Geri dönüşüm veya geri
kazanım ve toplama ayırma tesislerine
yönelik iş yeri ve çalışma koşulları
standartları belirlenecek. Tehlikesiz atık
tanımında yer alan sınai yan ürünlerinin
geri dönüşümünü kolaylaştıracak şekilde
yan ürün tanımının atık mevzuatında yer
alması sağlanarak yan ürün ve atık ayrımı
yapılacak. Yıkım faaliyetleri “seçici yıkımı”
esas alacak şekilde yeniden
yapılandırılacak ve gerek hafriyat gerekse
inşaat ve yıkıntı atık yönetiminin esasları,
hazırlanacak yönetmelikle yeniden
düzenlenecek. Atıkların ilgili mevzuat
çerçevesinde geri dönüşümünün
sağlanması amacıyla kullanılacak mobil
sistemlerin mevzuatta yer almasına ilişkin
çalışmalar yürütülecek. Bitkisel atık
yağlardan biyodizel üretiminin
desteklenmesine yönelik çalışmalar
yürütülecek. Biyobozunur atıkların
değerlendirilmesi amacıyla mevzuat
çalışması yapılacak. Endüstriden
kaynaklanan atıkların başka bir sektörde
alternatif ham madde veya yakıt olarak
kullanılmasına yönelik mevzuat çalışması
yapılacak. Etkin bir atık yönetiminin teşvik
edilmesi için çevre mevzuatı belli
aralıklarla gözden geçirilecek ve gerekli
durumlarda güncellenecek.
Geri dönüşüm konusunda bilinçlendirme
artırılacak
Eylem Planı’nda başta çocuklar olmak
üzere vatandaşların geri dönüşüm
konusunda bilinçlendirilmesine yönelik
yapılacaklara da yer verildi. Okul öncesi
eğitimde ve okullarda öğrencilerin geri
dönüşüm konusunda aktif olarak
katılabileceği proje benzeri faaliyetler
oluşturulacak, artırılacak ve
desteklenecek. Yerel yönetimlerin
öncülüğünde evlerde atıkların ayrı
toplanmasının yaygınlaştırılmasına yönelik
projeler geliştirilecek. Halkın bu projeler
hakkında bilgilendirilmesi ve projelere
katılımı sağlanacak. Geri dönüşüm
uygulamalarını geliştirmek ve
yaygınlaştırmak amacıyla hedef kitlelere
yönelik kılavuzlar, broşürler ve kamu
spotu hazırlanacak. Atık yönetimi ve geri
dönüşüm üzerine ilgili tarafların katılımı
ile sempozyum veya çalıştay
düzenlenecek. AVM, metro ve yoğun olarak
kullanılan benzer alanlarda çevre köşeleri
oluşturularak özellikle çocuklarda geri
dönüşüm konusunda farkındalık yaratıcı
ve bilinçlendirici etkinlikler
gerçekleştirilecek. Geri dönüşüm
konusunda en iyi uygulama örneklerinin
yaygınlaştırılması sağlanacak ve
performansı yüksek olan taraflar teşvik
edici ödüllerle desteklenecek. Geri
dönüşüm konusunda eğiticilerin eğitimine
yönelik programlar hazırlanacak. Yerel
yönetimlerin geri dönüşüm konusuna
yönelik personel altyapısı eğitim yoluyla
geliştirilecek.
Geri dönüşüme özel önem...
Eylem planı kapsamında geri
dönüştürülebilir atıkların belediyeler ve
belediyelerin anlaşacağı lisanslı işletmeler
tarafından kaynakta ayrı, organik atıklarla
kirlenmeyecek ve etkin bir şekilde
toplanması ve taşınmasını sağlayacak
sistemler geliştirilecek ve
yaygınlaştırılacak. Demir çelik hurdasının
yurt içi kaynaklardan tedariki yönünde
Türkiye'nin hurda potansiyeli haritası
çıkarılacak. Metal hurda ayrıştırma ve
işleme merkezlerine yönelik sanayi siteleri
oluşturulması desteklenecek. Demir çelik
sektörü yan ürün ve atıklarının seramik,
inşaat, tarım ve çimento gibi diğer
sektörlerde değerlendirilmesi konusu
araştırılacak. İkili toplama sisteminin
devreye girmesi ile özellikle cam ambalaj
atıklarının toplanması ve işlenmesine
yönelik altyapının olmadığı bölgelerde
fizibilite çalışması yapılacak. Geri
dönüşüme yönelik kooperatifler kurulacak
ve geliştirilecek. Bu konuda dünyadaki
başarılı kooperatifler ile iş birliğinin
kolaylaştırılması amacıyla eğitim ve
araştırma geliştirme faaliyetleri
gerçekleştirilecek.
Hurda toplamada modern sisteme
geçilecek
Hurda toplama konusunda yıl sonuna
kadar ilkel yöntemlerden, yerel yönetimler
aracılığıyla takip ve kontrol edilebilir
modern bir sisteme geçilmesi sağlanacak.
KOBİ’lerin geri dönüşüm veya geri
kazanım ve toplamaya veya ayırmaya
ilişkin faaliyetleri KOSGEB Destek
Programları kapsamında desteklenecek.
Belediyelerin katı atıkların toplanması ve
bertarafından bütçelerine sağladıkları
gelir miktarının, geri dönüşümü teşvik
amaçlı oluşturulan programlarda
kullanılması temin edilecek. Kamu kurum
ve kuruluşlarının bütçelerine atık yönetimi
için bütçe imkânları dâhilinde yeterli
ödenek ayrılacak. Atık oluşturan tesisler,
geri dönüştürülebilir atık bilgileri (özellik,
miktar, bölge, sektör vb.), toplama ayırma,
geri dönüşüm ve işleme tesisleri bazında
envanter oluşturulmasına yönelik idari
kayıt sistemi geliştirilecek. Atık (arıtma
çamuru, lastik vb.) geri dönüşümü veya
bertarafında termal işlem uygulayan
tesislerde uygulanan çevrim içi (online)
izleme ve denetleme sistemleri (atık su,
baca gazı vb.) oluşturulacak.
51
ŞUBAT 2015
TEMİZ ÜRETİM (EKO - VERİMLİLİK)
6. ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU VE FUARI İSTANBUL’DA DÜZENLENDİ
6. Enerji Verimliliği Forumu, Bakan Taner YILDIZ’ın katılımlarıyla gerçekleştirildi.
6. Enerji Verimliliği Forumu ve Fuarı (EVF)
14 - 17 Ocak 2015 tarihlerinde, 34. Enerji
Verimliliği Haftası çerçevesinde İstanbul
WOW Convention Center'da
gerçekleştirildi. EVF’nin açılış
konuşmaları Yenilenebilir Enerji Genel
Müdürü Yusuf Yazar, İstanbul Ticaret
Odası Başkanı İbrahim Çağlar, TBMM
Sanayi, Ticaret, Bilgi ve Teknoloji
Komisyon Başkanı İbrahim Halil
Mazıcıoğlu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız tarafından yapıldı.
Açılış konuşmalarının ardından, Enerji
52
Şartı Genel Sekreter Yardımcısı
Selim Kuneralp, Yenilenebilir Enerji Genel
Müdürü Yusuf Yazar ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın katıldığı
“Türkiye’nin Enerji Verimliliğini Derinlemesine
İnceleme Çalışması Basın Konferansı”
düzenlendi. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız, düzenlenen basın
konferansında doğalgaz fiyatlarının 2008
yılından bu yana değişmediğini belirterek,
"Avrupa Birliği üyesi 28 ülke içinde
sanayisine en ucuz doğalgaz ve elektrik
satan ülkesi haline geldik" dedi.
EVF kapsamında düzenlenen panel ve
oturumlarda, Türkiye’de enerji
verimliliğinin mevcut durumu, binalarda
enerji verimliliği, sanayide enerji
verimliliği, enerji verimli teknolojiler,
finansal mekanizmalar, uygulamalar ve
ihtiyaçlar, endüstriyel işletmelerde enerji
verimliliği, üretim ve tüketimde enerji
verimliliği konuları ile enerji verimliliği
politika ve stratejileri sektörünün önde
gelen isimleri tarafından değerlendirildi.
Düzenlenen yedi oturum ve yan
etkinliklerin yanı sıra, Japonya Enerji
ŞUBAT 2015
Ekonomisi Enstitüsü Başkanı
Masakazu Toyoda tarafından “Uygulanmış
Enerji Verimliliği Poli kalarının Ekonomi
Üzerindeki Etkileri” ve “Japonya’daki Enerji
Verimliliği ile İlgili Poli kalar ve Uygulamaları”
başlıklı iki ayrı sunum gerçekleştirildi.
Toyoda, Japonya’da enerji kaynakları kıt
olduğu için enerji verimliliğinde birinci
olduklarını, yasal düzenleme ve teşviklerle
enerji verimliliğini artırdıklarını, teknoloji
geliştirme, kapsayıcı politikalar ve bilgi
teknolojileri kullanarak enerji verimliliğini
artırmaya yönelik çalışmalar
yürüttüklerini söyledi.
EVF’nin ikinci gününde “Sanayide Enerji
Verimliliği ve Yöne mi” başlıklı bir oturum
düzenlendi. Başkanlığını İSO Yönetim
Kurulu üyesi Mehmet Ata Ceylan’ın yaptığı
oturuma Ankara Sanayi Odası’ndan
Mustafa Baran, İstanbul Tekstil ve
Hammaddeleri İhracatçıları Birliği’nden
Besim Özek, Organize Sanayi Bölgeleri
Üst Kuruluşu’ndan Ali İhsan Karamanlı,
Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği’nden
Fırat Taner Yapalı ve Türkiye Çelik
Üreticileri Derneği’nden Serpil Çimen
katıldı. Ankara Sanayi Odası Genel
Sekreter Yardımcısı Mustafa Baran,
Uluslararası Enerji Ajansı IEA verilerine
göre Türkiye’de enerji yoğunluğunun,
OECD ve AB ortalamalarının üzerinde
olduğunu ve TÜİK verilerine göre net
elektrik tüketiminde sanayinin payının
% 47,4 olduğunu ifade ederek, enerji
verimliliği çalışmalarının sanayide
yoğunlaşmakta olduğunu belirtti. Bu
kapsamda İzmir OSB ile Ankara Sanayi
Odası tarafından enerji verimliliğine
yönelik yürütülen çalışmalardan örnekler
sunarak, 10. Kalkınma Planı Enerji
Verimliliğinin Geliştirilmesi Programı
Eylem Planı’nda yer alan düşük verimli AC
elektrik motorlarının daha yüksek verimli
olanlarıyla değiştirilmesinin ve enerji
verimliliği alanındaki teknolojilerin ve iyi
uygulama örneklerinin KOBİ’lerde
yaygınlaştırılmasının sanayide enerji
verimliliğini artıracak önlemler arasında
yer aldığını belirtti. OSBÜK Bölge
Müdürleri Komisyon Başkanı
Ali İhsan Karamanlı, “OSB’ler ve Enerji
Verimliliği” başlıklı sunumunda,
OSB’lerdeki elektrik dağıtım hatlarının
yeraltına alınmasının enerji kayıplarının
önlenmesinde etkili olacağını ifade ederek,
OSTİM, Uşak ve Eskişehir OSB Yönetim
Binalarındaki yeşil bina uygulamaları,
Eskişehir OSB’de bir firmanın yaptığı
yeraltı suyu ısı pompası ile soğutma
projesi, güneş enerjisi santrali kurulması
konusunda çalışmalar yürüten Kayseri ve
Eskişehir OSB gibi, enerji verimliliği
konusunda yürütülen çalışmalar hakkında
bilgiler sundu. Besim Özek, işletmelerde
kullanılan enerjinin ölçülmesinin önemi,
led aydınlatmanın enerji verimliliğinde
sağladığı faydalar, devlet teşviklerinin
artırılması ve kojenerasyon tesisleri
konularına değinerek, kullandığı elektriğin
bir kısmını kendisi üretmeyen işletmelere
İsviçre’de yatırım yapma izni verilmediğini
söyledi. Türkiye’de tekstil sektöründe
güneş enerjisinden elektrik üreten
firmalara da örnek verdi.
Fırat Taner Yapalı sunumunda çimento
üretiminde, Türkiye’nin 2013 yılı verilerine
göre dünyada beşinci sırada, Avrupa’da ise
birinci sırada olduğunu belirterek, demir
çelik sektöründen sonra en fazla enerji
tüketimi olan ikinci sektör olduklarını
ifade etti. Yapalı ayrıca, 2001 yılından beri
Çimento Müstahsilleri Birliği üyesi
fabrikalarda enerji yönetimi için
benchmarking (kıyaslama) çalışmaları
yürütüldüğünü ve bu sayede üreticilerin
enerji tüketimi konusunda genel ortalama
içindeki paylarını görebildiklerini söyledi.
Çimento sektöründe ortaya çıkan atık
ısının, enerji tasarrufu konusunda büyük
bir potansiyel ortaya koyduğunu da ifade
etti. Serpil Çimen ise Türkiye’nin demir
çelik üretiminde dünyada 8. sırada
olduğunu belirtti. Enerji verimliliği için,
yüksek kapasiteli motorlarda (toz toplama
fanları, hadde motorları vb.) değişken hız
sürücüsü kullanılması, ekipmanlar ve
borular için ısı yalıtımı uygulanması ve
verimli çalışmayan (kompresör, pompa,
fan vb.) ekipmanların enerji tasarruflu
ekipmanlarla değiştirilmesi gibi
çalışmalar yapılabileceğini de sözlerine
ekledi.
Enerji Verimliliği Haftası süresince devam
eden Fuar’ın son gününde, 2014 yılının en
iyi enerji verimliliğini sağlayan projeleri
törenle sahiplerini buldu. "Sanayide Enerji
Verimliliğinin Ar rılması Projeleri" ve "Enerji
Verimli Endüstriyel Tesis" kategorilerinde 17
proje ödüle layık görüldü. EVF
kapsamında, konut, sanayi, ulaşım ve
tarım sektörlerinde, enerjinin verimli
kullanılması konusunda gençleri
bilinçlendirmek amacıyla resim, öykü ve
proje kategorilerinde Yenilenebilir Enerji
Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı ve
TÜBİTAK iş birliğinde düzenlenen, ilk ve
orta öğretim öğrencilerine yönelik “Enerji
Verimliliği Yarışması"nın sonuçları da
açıklandı. Fuar’da ise yerli ve yabancı
endüstri şirketleri tarafından, ev aletleri,
yalıtım sistemleri, sanayi ürünleri gibi
farklı alanlarda enerji verimliliğine katkı
sağlayacak projeler ve ürünler sergilendi.
53
ŞUBAT 2015
TEMİZ ÜRETİM (EKO - VERİMLİLİK)
YEŞİL SANAYİ ZİRVESİ BURSA’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası ve ENVERDER
Bursa Şubesi iş birliği ile düzenlenen Yeşil
Sanayi Zirvesi, 21 Ocak 2015 tarihinde Bursa
Merinos Atatürk Kültür ve Kongre
Merkezi’nde gerçekleş rildi.
“Yeşil Büyüme” ana teması çerçevesinde
toplanan Zirve, yeşil büyüme konusunun
tüm boyutlarıyla değerlendirilmesini ve en
son gelişmeler ile uygulamaların bütün
açılardan tartışılıp ele alınmasını
hedeflemektedir. Bu amaçla düzenlenen
ve kamu ile özel sektörden karar vericileri
buluşturan Zirve’de açılış konuşmaları
Zirve Yürütme Kurulu Başkanı, Fatih
Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Rektör
Yardımcısı Prof. Dr. Ümit Doğay Arınç,
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim
Kurulu Üyesi İlker Duran ve Büyükşehir
Belediye Başkan Vekili Abdülkadir Karlı
tarafından yapıldı. Ardından, “Yeşil
54
Büyüme Modeli” sunusu ENVERDER
Bursa Şubesi Başkanı Dr. Müh. Mustafa
Uysal tarafından gerçekleştirildi.
Zirve’nin öğleden sonraki bölümünde
“Yeşil Sanayi”, “Yeşil Enerji” ve “Yeşil
Ürün” başlıklı üç oturum düzenlendi. Yeşil
Sanayi Oturumunda Verimlilik Genel
Müdürü Anıl Yılmaz, “Türkiye’de Temiz
Üretim ve Verimlilik Genel Müdürlüğü’nün
Faaliyetleri” başlıklı bir sunum
gerçekleştirdi. Konuşmasında temiz
üretim alanında ülkemizde mevcut
duruma kısaca değinen Yılmaz, Verimlilik
Genel Müdürlüğü’nün temiz üretim
alanında yürüttüğü faaliyetlerinden
bahsetti. Makro plan, program ve strateji
belgelerinde sürdürülebilir üretim ve
enerji verimliliği ile ilgili yer alan
eylemlere vurgu yapan Yılmaz, bu
kapsamda sanayideki düşük verimli AC
elektrik motorlarının dönüşümüne ilişkin
kapsamlı bir çalışma başlattıklarını
belirtti. Genel Müdür Yılmaz, temiz üretim
alanında yapılması planlanan çalışmalara
da değinerek konuşmasını sonlandırdı.
Yeşil büyüme alanında farkındalık
yaratmak amacıyla toplanan Zirve,
oturumların ardından son buldu.
ŞUBAT 2015
SANAYİDE KAYNAK VERİMLİLİĞİ POTANSİYELİNİN BELİRLENMESİ PROJESİ
KAPSAMINDA GERÇEKLEŞTİRİLECEK SAHA ÇALIŞMALARINDA YER ALACAK
İŞLETMELER BELİRLENİYOR
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
tarafından 5 Mart 2014 tarihinde başlatılan
ve TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi
tarafından yürütülen “Sanayide Kaynak
Verimliliği Potansiyelinin Belirlenmesi”
projesi kapsamında TÜBİTAK MAM Çevre
ve Temiz Üretim Enstitüsü tarafından
26 Ocak 2015 tarihinde “Sanayide Kaynak
Verimliliği Potansiyelinin Belirlenmesi
Projesi-İşletmelerin Belirlenmesi
Çalıştayı” düzenlendi. Söz konusu
çalıştaya NACE Rev. 2 kodlarına göre (10)
Gıda ürünlerinin imalatı, (13) Tekstil
ürünlerinin imalatı, (20) Kimyasalların ve
kimyasal ürünlerin imalatı, (23) Diğer
metalik olmayan mineral ürünlerin imalatı
ve (24) Ana metal sanayii sektörlerinden
temsilciler katılmıştır. Sektör dernekleri,
sektör birlikleri, sektör uzmanları ve
TÜBİTAK MAM ve Anadolu Üniversitesi
proje ekibi olmak üzere yaklaşık 50 kişi
katıldı.
teknikleri uygulayan, kaynak verimliliğini
artırmaya yönelik teknolojik
yatırım/iyileştirmeler yapan, enerji, su,
ham madde ve atık alanlarında tasarruflar
gerçekleştiren küçük, orta ve büyük ölçekli
işletmeler belirlendi.
Çalıştay’da katılımcılara proje ve projenin
metodolojisi hakkında bilgilendirme
yapılarak işletmelerle yüz yüze
gerçekleştirilecek olan anket
değerlendirildi. Sonrasında, anket ve saha
çalışmaları için sektör birlikleri ve
uzmanlar ile projede belirlenen öncelikli
alt sektörlere yönelik önceden hazırlanan
işletme listeleri incelenerek, mevcut en iyi
55
ŞUBAT 2015
TEMİZ ÜRETİM (EKO - VERİMLİLİK)
SANAYİDE KULLANILAN DÜŞÜK VERİMLİ ELEKTRİK MOTORLARININ
DÖNÜŞÜMÜ KAPSAMINDA ORTA ANADOLU KALKINMA AJANSI
YENİLENEBİLİR ENERJİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR REKABET MALİ DESTEK
PROGRAMI’NI BAŞLATTI
Öncelik 3. Sivas ve Yozgat illerinde
bulunan kâr amacı güden kurumların;
üretim kapasiteleri ve verimliliklerinin
artırılması, ürün çeşitliliğinin sağlanması,
kalite sertifikasyonlarının artırılması; yeni
ürün üretimi ve yenilikçi uygulamalara
yönelik yatırımlarının desteklenmesi
olarak belirlenmiştir.
Oran Kalkınma Ajansı “Yenilenebilir
Enerji ve Sürdürülebilir Rekabet Mali
Destek Programı” için ilana çıktı. İlk kez
2015 yılında teklif çağrısına çıkılan
program için toplamda 11 milyon TL’lik bir
bütçe ayrıldı. Kâr amacı güden ve kâr
amacı gütmeyen kurumların uygun
başvuru sahibi olduğu programın genel
amacı; “TR72 Bölgesi’nde yenilenebilir
enerji potansiyelinin değerlendirilmesi ve
sanayide düşük verimli motor
sistemlerinin dönüşümü ile enerjinin
verimli kullanılması, atık yönetim
sistemleri kullanılarak çevre kirliliğinin
azaltılması yoluyla bölgesel rekabet
edebilirliğe katkı sağlanması ve
Sivas-Yozgat illerinde üretim kapasitesi ile
verimliliğin artırılması yoluyla bölge içi
gelişmişlik farklarının azaltılması”dır.
56
Yenilenebilir Enerji ve Sürdürülebilir
Rekabet Mali Destek Programı’nın
belirtilen amacı çerçevesindeki öncelikleri
şunlardır:
TR72/15/YESR1 (Kâr Amacı Güden
Kurumlar) ve TR72/15/YESR2 (Kâr Amacı
Gütmeyen Kurumlar)
Öncelik 1. TR72 Bölgesi’nde yenilenebilir
enerji kaynaklarının kullanımının
yaygınlaştırılması ve üretimde kullanılan
makinalarda yer alan düşük verimli
elektrik motorlarının modernizasyonunun
sağlanması.
Öncelik 2. TR72 Bölgesi’nde çevresel atık
yönetimi uygulamalarının
yaygınlaştırılması ve atıkların geri
kazanılması.
“Yenilenebilir Enerji ve Sürdürülebilir
Rekabet Mali Destek Programı” için
detaylı bilgiye Oran Kalkınma Ajansı’nın
web adresinden ulaşılabilir.
http://oran.org.tr/haberler/1355/teklifcagrisi-ilani.html
ŞUBAT 2015
HABER
D-8 4. SANAYİ BAKANLARI TOPLANTISI YAPILDI
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık,
“D-8 ça sı al nda yürütülen sanayi alanındaki işbirliklerinin somut projelerle
hayat geçirmeye ve daha ileri noktalara çıkarmaya ih yaç var” dedi.
D-8 üyesi ülkelerin hizmetine sunabiliriz.
Sanayilerimizin uluslararası rekabetini
artırmak için yüksek nitelikli işgücüne
ihtiyacımız var. Bu doğrultuda D-8 üyesi
ülkeler arasında yeni mezun mühendislere
yönelik İş yerinde Uygulamalı Endüstriyel
Eğitim Programı oluşturabiliriz. Bir
protokol ile bu programın detaylarını
oluşturabiliriz” şeklinde konuştu.
Sanayi Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim
Kılıçaslan D-8 Türkiye Daimi Temsilcisi
olarak atandı
Bakan Fikri Işık, İran'ın başkenti
Tahran’da gerçekleştirilen Gelişen Sekiz
Ülke (D-8) 4. Sanayi Bakanları
Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, D-8
örgütünün kurulduğundan bu yana geçen
süre içerisinde üye ülkelerin dünya
ekonomisindeki konumlarını iyileştirmek,
ticari ilişkileri çeşitlendirmek ve üye
ülkelere yeni imkânlar yaratmak için
önemli tartışma platformları
oluşturduğuna işaret etti. Işık, “Bunlarla
birlikte, D-8 üyesi ülkeler arasındaki
ticaret hacmi her geçen yıl artmış,1997
yılında yaklaşık 15 milyar dolar olan ticaret
hacmi 2011 yılında 130 milyar dolara
yükselmiştir. Sadece bu gösterge bile
ülkelerimiz arasında başlayan D-8 işbirliği
sürecinin başarısını göstermesi
bakımından önemlidir” ifadelerini
kullandı.
Bakan Işık, üye ülkeler arasında
gerçekleşen ticaretin bu ülkelerin toplam
dış ticaret hacimleri içerisindeki payının
2000’li yıllarda yüzde 4 iken, 2011 yılında
yüzde 8 düzeyine çıktığına işaret ederek,
D-8’in 2008-2018 yol haritasına göre bu
oranın yüzde 20’ler seviyesine gelmesinin
hedeflendiğini aktardı. “D-8 çatısı altında
yürütülen sanayi alanındaki iş birliğini
somut projelerle hayat geçirmeye ve daha
ileri noktalara çıkarmaya ihtiyaç var” diyen
Işık, “Malumunuz olduğu üzere biz Türkiye
olarak bir proje başlatmış bulunuyoruz.
Yerli otomobil üretimi için hazırlıklarımız
sürmektedir. Ben D-8 ülkelerini bu
çerçevede daha fazla inisiyatif almaya ve iş
birliklerimizi geliştirmeye davet ediyorum.
Hemen hemen tüm 'Görev Gücü
Toplantıları' sonucunda, D-8 üyesi
ülkelerin şirketleri arasında iş birliğinin
gelişmesi için bir arayüz ihtiyacı ortaya
çıkmıştır. Bu çerçevede, Türkiye olarak,
tüm sanayi sektörlerini kapsayan, üye
ülkelerin ortak iş yapma isteğinde olan
firmalarının kendilerini ve ürünlerini
tanıtabileceği bu arayüzü, diğer bir
ifadeyle, bu web tabanlı platformu kurarak
Daha önceki bakanlar toplantısında alınan
karar doğrultusunda, sanayi alanındaki iş
birliği projelerinin takibi ve başarısı için
Sanayi Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim
Kılıçaslan’ı D-8 Türkiye Daimi Temsilcisi
olarak atadığını açıklayan Bakan Işık, bu
bağlamda diğer üye ülkelerden de daimi
temsilcilerini atamalarını talep etti. Özel
sektör kuruluşlarının ve iş dünyası
temsilcisi olan örgütlerin, D-8 şemsiyesi
altındaki çalışmalara ve projelere aktif
katılım sağlamalarının çok önemli
olduğunu vurgulayana Işık, “Bizim iş
birliğini geliştirmeye yönelik kararlar
alması tek başına yeterli değildir. Özel
sektörün bu işbirliği projelerini
sahiplenmesi ve desteklemesi ve hayata
geçirmek için çaba göstermesi 'olmazsa
olmaz' bir durumdur” ifadelerini kullandı.
Bakan Işık, “Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti olarak, bizler ilgili
kuruluşlarımızın ve iş adamlarımızın D-8
kapsamındaki işbirliği projelerine katkı ve
katılım sağlamasını aktif biçimde
destekliyoruz ve teşvik ediyoruz” dedi.
Bakan Işık, toplantıya aralarında kamu ve
özel sektör temsilcilerinin de bulunduğu
yaklaşık 50 kişilik bir heyetle katıldı.
57
ŞUBAT 2015
HABER
PATENTE TAM DESTEK
Yurt dışında düzenlenen patent araştırma
ve inceleme raporları için sağlanan destek
artırıldı. Sınai mülkiyetin gelişmesinde,
patent sayılarının hem nitelik hem nicelik
yönünden artmasında Ar-Ge ardından
patent teşvikleri büyük önem taşıyor. Türk
Patent Enstitüsü’ne (TPE) yapılan patent
başvurularının yurt dışında (Avusturya,
İsveç, Danimarka, Avrupa Patent Ofisi)
araştırma ve inceleme raporu
düzenlenmesi için başvuru sahiplerine
"TÜBİTAK Patent Destek Programı"
kapsamında destek sağlanıyor.
TÜBİTAK tarafından verilen 400 Avro
destek tutarı, 6 Aralık 2014 tarihinde
gerçekleştirilen TÜBİTAK Bilim Kurulu
toplantısında, 1 Ocak 2015 tarihinden
itibaren geçerli olmak üzere 600 Avro'ya
çıkarıldı. Destekten gerçek kişiler bir yıl
içerisinde beş adet, tüzel kişiler ise yirmi
adet başvurusunda yararlanabiliyor. 2016
yılında patent başvurularının araştırma ve
inceleme raporlarının tamamının Türk
Patent Enstitüsü bünyesinde
gerçekleştirilmesi hedefleniyor. Bu hedefe
ulaşılması durumunda yurt dışında
hazırlanan araştırma ve inceleme
raporları için sarf edilen masrafların
ortadan kalkmasının yanı sıra sağlanan
desteklerin de başka alanlara
kaydırılmasına olanak sağlanmış olacak.
TPE tarafından hazırlanan patent
araştırma inceleme raporlarının oranı
2009'da % 8 iken, 2014’de % 45’e çıktı.
da % 85’e kadar yükseldi. Daha önce iki
dönem olarak alınan proje başvuruları
artık sürekli olarak alınacak hale getirildi.
Bu düzenleme sonrasında alınan
başvurular iki ay içerisinde
sonuçlandırılıyor.
projesi desteklenen üniversiteler; 3 proje
ile Yıldız Teknik üniversitesi, 2’şer proje ile
İstanbul Teknik Üniversitesi, Ege
Üniversitesi ve Sabancı Üniversitesi oldu.
SAN-TEZ İLGİSİ ARTIYOR
Kamu-üniversite-sanayi işbirliğini
kurumsallaştırmak ve ülkenin uluslararası
pazarlardaki rekabet gücünü artırmak için
yürütülen San-Tez’e ilgi her geçen gün
artıyor. San-Tez, üniversitelerdeki bilgi
birikimini sanayiye aktararak sanayicinin
var olan bir sorununu çözmek veya
teknoloji seviyesini yükseltmeyi hedefliyor.
Proje ortaklarının bu destekten daha etkin
bir şekilde yararlanması ve programın
yürütülmesindeki bazı aksaklıkları
gidermek için ilgili kurum ve kuruluşların
görüşleri de alınarak San-Tez Yönetmeliği
geçen yıl yenilendi. Buna göre,
orta-yüksek ve yüksek teknoloji
seviyesinde üretim yapan ancak % 25’lik
katkı payı ödemekte zorlanan KOBİ’lerin
projelerine destek olmak için;
ödeyecekleri katkı payı oranı düşürüldü.
KOBİ’lerin projelerine Bakanlık katkı payı
58
Yeni Yönetmelik sonrası Kasım ayı
içerisinde panellerde değerlendirmeye
alınan 40 projeden 23’u desteklenmeye
değer bulundu. Bu değerlendirme
döneminde destek oranı %57,5 olarak
gerçekleşti. Projelerin ise otomotiv, enerji,
medikal ve kimya sektörlerinde
yoğunlaştığı görüldü. En çok destek alan
iller ise; 9 proje ile İstanbul, 4 proje ile
İzmir ve 3 projeyle de Ankara olarak
sıralandı.
Kasım ayı projelerinin yapılan
değerlendirmeleri sonucunda en fazla
Bütçe sınırı olmayan San-Tez
desteklerinde bu dönem enerji alanında
1,5 milyon TL değerinde bir proje
desteklenmeye değer bulundu. Malzeme
alanındaki bir başka proje de yaklaşık 800
bin TL’ye yaklaşan bütçesi ile desteklendi.
ŞUBAT 2015
SUMMARY
ECONOMIC DEVELOPMENT ZONES AND INCENTIVES
DRIVING FORCE OF
DEVELOPMENT: R&D -II
Rather than being presented and carried
out by the state, science and technology
politics need to be internalized by all parts
of the society. In order to attain the
objectives of science and technology
politics, individuals have to participate in
policy making process within a common
vision. The most important factor that
affects the success of carried out science
and technology politics is the accurate
assessment of the country according to
current circumstances and
implementation of policy designs
consistent with country needs. General
evaluation of a country’s weaknesses and
strengths in science and technology is
essential for developing countries such as
Turkey with regard to identifying the
shortcomings of implemented politics.
Within this framework, the important
issue is that R&D studies should serve for
objectives concerning efficient use of
country resources, accumulation of
knowledge and production of national
technologies. The state has the main role
in providing the required conditions within
a plan and creating the suitable
environment and opportunities for the
success of politics.
The number of patents that an enterprise
or a country owns puts forward innovative
spirit of that country and is a proof of new
inventions. Therefore, the number of
patent is an indicator of the success of the
R&D system of a country or an enterprise.
Patents are measurement of R&D output
and by providing the transformation of the
innovation into a commercial product; they
60
bring monopoly power to its producer.
Whereas USA and South Korea show
regular increase in patent number, Japan
has experienced a decline in patent
numbers after 2000. EU has not shown a
significant change in last 21 years.
Although Turkey has an increasing trend
in patent number, this increase does not
have importance in comparison with the
other countries.
If a country exports technology, that gives
information about its level of development
and it is an indicator of its technologic
progress. High-tech export brings
competitive power to countries in global
economy. High-tech export share of
Turkey in total exports has shown only 0.7
increment between 1995 and 2010. By
2010, USA has the greatest share with 20%
in the world. Japan follows USA with 18%
and EU has 14.81% high-tech export share
in its total exports. These figures indicate
the big gap between Turkey and other
countries.
CORPORATE SOCIAL
RESPONSIBILITY, GLOBAL LABOR
AND LABOR - I
Within the scope of this study, corporate
social responsibility (CSR) concept with
regard to efficiency, actions and outcomes
of multinational corporations (MNCs) is
going to be analyzed in global economy,
which is under the domination of new
liberal policies. The impacts of corporate
social responsibility practises on global
labour is going to be evaluated and
current CSR practices, agreements and
other effects are going to be handled.CSR
concept is explained in detail in the study;
but in simple terms corporate social
responsibility states the position of
corporations within the economic, ethical,
legal and public framework during their
economic activities. CSR is a sum of
voluntary and obligatory laws, rules and
expectations.
‘Multinational corporations (MNCs)’ are
one of the concepts that are mainly used
in the study. Multinational corporations
are companies that supply product and
service to global markets and their
headquarters are generally found in
developed countries. These companies
open enterprises in another countries with
the aim of decreasing input costs. These
corporations are termed as ‘multinational’
because of the fact that headquarter and
various functions of the company are
founded in different countries.
Another concept that has been
emphasized in the study is ‘supranational
organizations’ (SNO). Supranational
organizations are decision making
structures at global level and the
countries have relationship with them in
membership level. OECD and UN are
examples of supranational organizations.
In this study, the necessity of corporate
social responsibility practices, the parties
of CSR and the success of CSR practises
are going to be presented with compilation
method. In addition to that, the conflict of
global labour and multinational
corporations and daily practises are going
to be discussed within the context of CSR
studies of supranational organizations.
Main constraint of this study is the lack of
ŞUBAT 2015
field research within the framework of
CSR area due to time constraint.
INCENTIVES FOR ECONOMIC
DEVELOPMENT ZONES - I
Economic development zones, which are
determining actors in economic growth
and development of the countries, are
founded with the intent of regional
development, dissemination of welfare,
allocation of zones with infrastructure
consonant with investment, production of
products with high added value and
founding sustainable urbanization and
industrialization.
‘Economic Development Zones’ concept
has been used as the most appropriate
expression as a result of holistic
evaluation of the structure of the areas
(Organized Industrial Zones, Small
Industrial Areas, Industrial Zones,
Technology Development Zones and Free
Zones), where production and trade
activities take place in Turkey.
Many governments in our day commonly
use incentives as an important political
instrument with the aim of creating a
sustainable investment environment,
encouraging investments, attracting new
investments and providing increment in
employment and income in order to
contribute to economic development and
growth. In this article, incentives that are
given to economic development zones and
incentive systems are going to be dealt
with.
RECYCLING STRATEGY HAS BEEN
DETERMINED
The final form of ‘National Recycling
Strategy Document and Action Plan (2014-
2017), has been given with mutual
agreement of related institutions in
coordination of the Ministry of Science,
Industry and Technology and the decision
of High Planning Council in terms of its
acceptance has been published in Official
Gazette.
It is stated in the Action Plan that more
than half of the waste produced in Turkey
has recycling feature and recycling carries
great potential in increasing national
welfare. Action Plan has the purpose of
creating a roadmap considering recycling
studies in forthcoming period and it has
objectives in terms of creating recycling
consciousness in society, developing
related legislation intended for recycling,
forming the infrastructure required for
efficient recycling of waste, providing
financial incentives for recycling and
founding an efficient audit system for
recording waste production. The plan has
54 actions and the actions have been
defined in terms of time and coordination
of the institutions within the framework of
the document. Tasks considering
monitoring, evaluation and revision of the
plan have been given to Steering
Committee, which would be constituted in
coordination of the Ministry of
Environment and Urban Planning.
61
ŞUBAT 2015
SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS
Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100)
Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100)
Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat
İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%)
Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%)
62
Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey
ŞUBAT 2015
BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS
Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Ar-GE İnsankaynağı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2012)
Total R&D Personnel Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2012)
Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2012)
Total R&D Personnel Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2012)
Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat
Türkiye' de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2012)
Total R&D personnel in selected OECD Countries and Turkey (Full time equivalent) (2002 - 2012)
Türkiye' de Ar-Ge İnsankaynağı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2012)
Total R&D Personnel Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2012)
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI
63
ŞUBAT 2015
ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS
İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler
Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT
Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları
Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT
64
ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / NATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS

Benzer belgeler