dosyayı indir - Leges Yazılım
Transkript
dosyayı indir - Leges Yazılım
MEDYATİK DEKLANŞÖR Medyatik Deklanşör’den Merhaba; editörden Saygıdeğer ve Sevgideğer Okuyucularımız; Dördüncü sayımızla yine birlikteliğimiz devam ediyor. “Aydınlar Persfektifinden” çıktık yola, “Uygarlığın Meşaleleri”yle “Yeni Eğitim Yılına Adım Attık” ve “Bu Dünya Hepimizin” le üçüncü sayımızı tamamladık. Dördüncü sayımızla da ne şekilde olursa olsun her türlü engele rağmen yolumuza devam diyoruz. Mefkûrelerimizdir, istenilene ulaşmak adına savaşmak için bize rehberlik eden, yolumuzdan alıkoyamayan. Var oluş savaşının, yok oluşa direniş olduğunu kabulle ilerliyoruz adım adım. Av. Zehra Birsen YAMAK Genel Yayın Yönetmeni Sihirli bir elin ördüğü ağın dokunulmaz güzelliğinin bilemiyoruz ki hangi noktasında atılan gizli bir pençenin söktüğü ilmeklerden teker teker düşüyoruz sadık yarin koynuna. Yaşam; insanoğluna bir armağan, oysa insanoğlu “birbirinin önünden ekmek kapan insanlar” deyimini acımasızca gerçekleştirmek için olanca gücünü sarf ediyor. Özgür irademizle yaşadığımızı sandığımız şu dünyamızda, sosyal medyanın etkisinde yaptığımız seçimlerin tüketiciliğinde, dümensiz bir geminin çizdiği yolda rotasız gidiyoruz. Düşündürülmeyen, güdümlü bir toplum olmamızı sağlayanlara verdimiz açıklar, iletişimi, gayesinden uzak kullanmakta olduğumuzun göstergesi. Oysa iletişim, bu konuda bizi uyaracak, önderlik edecek, toplumun refahına kendini adamış aydınlar ve fikirlerinden faydalanma açısından kullanıldığında hep bir adım daha ileri gitmemizi sağlayacak bir araç. Hemen hemen çoğu kişinin inkâr ettiği, sorarsanız kabullenmediği, hatta kendisini yok edeceği bir canavar diyebileceğimiz “ötekileştirme” duygusu yatıyor insanın içinde. İnsanın mayasında var olan sevgi, insanın görünen yüzünde, oysa sevgi kadar da bir ötekileştirme duygusu geziniyor insanın görünmeyen yüzünde. Aksi halde, insanoğlunun birbirini yok etme uğrunda verdiği savaş nasıl izah edilebilir ki? Aynı güç, asgari ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan bir toplum için sarf edilse ya da daha konforlu yaşamak adına verilseydi dünyamız daha güzel yaşanır hale gelmez miydi? Bunca icada imza atan insanoğlunun bu kadar basit bir konuya çare bulmuyor ve olanaklarını bu yönde kullanmıyor olması, tamamıyla bencilliğinin kuklası olduğunu göstermiyor mu? Vahşi doğayı örnek alarak saldırıyı yaşam ilkesi yapmış insanoğlunun, iradesi olmayıp sadece içgüdüleriyle yaşayan hayvanlardan farklı yani eşref-i mahlûkat olarak yaratıldığını düşünmesi gerekmez mi? Kötülerin, iyilerden her zaman baskın çıkıyor olması bizi yıldırtmamalı, sayımız ve gücümüz ne kadar az olursa olsun, insanlığın iyiye gitmesi için var gücümüzle savaşmalıyız ve her yenilgiyi yeni bir zaferin başlangıcı olarak algılayıp yolumuza devam etmeliyiz diye düşünüyorum. Savaşsız bir dünyanın bir ütopya ve bunu gerçekleştirmeyenin de bizler olduğunu bilmemize rağmen yine de iyiliklere varmak için kötülüklerle var gücümüzle savaşmak, binlerce Deniz Yıldızından hiç olmazsa birini kurtarmak gibi bir fayda sağlamak uğrunda çaba sarf etmek, en azından bir insan olduğumuzu hatırlatır bizlere… MEDYATİK DEKLANŞÖR KASIM & ARALIK 2015 • 1 MEDYATİK DEKLANŞÖR 4 MEDYATİK DEKLANŞÖR DERGİSİ Leges Yazılım Yayıncılık Tic. Ltd. Şti. adına Sahibi ve Sorumlu Müdür Ömer Faruk KAHRAMAN BİLİŞİM SUÇLARI 10 Genel Müdür Cavit TAŞOLUK Genel Yayın Yönetmeni Av. Zehra Birsen YAMAK Grafik-Tasarım LegesGraf 16 KASIM-ARALIK 2015 Yıl: 2 Sayı: 4 ISSN: 2148-5542 Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın İki ayda bir yayınlanır Basıldığı Yer: 20 Yıldız Matbaacılık ve Baskı Sistemleri Ziya Gökalp Mah. 42/4 Sk. No: 18/2 Zeytinburnu-İstanbul Tel: 0212 416 09 39 Yönetim Yeri: Sümer Mah. 29/5 Sk. No:2 Nur Apt. K: 4/11 Zeytinburnu-İstanbul 24 Reklam Tarifesi: İç Sayfalar: 4000 TL + KDV Kapak İçleri: 6000 TL + KDV Arka Kapak: 10.000 TL + KDV İnsört (4 Sayfa): 14.000 TL + KDV FİYAT / ABONE Yurtiçi (Birim): 20 TL Yurt dışı: 15 Euro 1 Yıllık yurtiçi abone bedeli: 120 TL. Yurt dışı: 90 Euro Abone Bedeli: Leges Yazılım Tic. Ltd. Şti. 2• KASIM & ARALIK 2015 Bilişim Uzmanı Dr. İlker KARA’nın kişisel görüşlerini içeren bir akademik çalışmasını, çağımızda bilinmesi gerekli konuların en önemlilerinden biri olduğunu düşünmemiz nedeniyle okurlarımızla paylaşıyoruz. 27 BEYKENT ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF. DR. MEHMET EMİN KARAHAN: “Öğrencilik ve mesleki hayatım boyunca yaptığım işleri hep çok severek yaptım. Bunun için de hep başarılı oldum. Tekrar başa dönmek mümkün olsa yine aynı hayat seyrini takip ederdim. Halen her derse girişimde ve her gün Üniversiteye gelişimde heyecan duyuyorum. Bu heyecanı duyduğum sürece de görevimi sürdürmeyi düşünüyorum.” SAYIŞTAY 1. DAİRE ve DAİRELER KURULU (ONURSAL) BAŞKANI CELAL OYMAK İLE SÖYLEŞİ “Bulunduğum yerden memnun olmak için alt tabakada bulunanlara bakıp şükrederek; yerimden daha yüksek yerlere gelebilmek için üst makamdakilere bakarak ve çaba sarf edip çalışarak buralara geldim. Yaşadığım karanlık günlerde bile olumlu düşünceden hiç kopmadım.” INTERVİEW WİTH ALTERNATİFBANK HEAD OFFİCE, ASSET AND LİABİLİTY ASSİSTANT MANAGER GÜRAY URAY “I always have professional mentality accompanied with discipline while working. I like my job and fulfill all the requirements because I think working in treasury is an important and enjoyable quantitative challenge. I should also confess my family is a great incentive for me to keep working.” BURDUR BAROSU BAŞKANI SAYIN AV. RAMAZAN GEDİK İLE SÖYLEŞİ “Belli miktar üzerindeki davalarda avukat zorunluluğu getirilmelidir. Belli işlerde vekaleti sadece avukatın alabilmesi zorunluluk olmalıdır. Avukat özellikle ceza dosyalarını incelemede hiçbir kısıtlamaya tabi olmamalıdır.” İSTANBUL TİCARET ÜNİVERSİTESİ KÜTÜPHANE VE DÖKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANI YASİN DEMİRBAŞ İLE SÖYLEŞİ: “Ancak öncelikle bilgi odaklı sektörlerdeki işletmeler tarafından tanınmamız ve farkında olunmamız gerekmektedir.” MEDYATİK DEKLANŞÖR 32 İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ MEDENİ HUKUK ANABİLİM DALI ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇENT DR. EBRU CEYLAN: “Ülkemizde akademik mevzuattaki kurallarla kuşatılmışız. Bu kuşatma içinde bütün engellere ve bütün zorluklara rağmen hukuk bilimi yapma çabası içindeyiz. Bu iş, cesaret ve sabır işidir. Birçok haksızlıkla karşılaştım ama her şeye rağmen yoluma devam ettim, vazgeçmedim.” 39 44 TÜRKİYE NOTERLER BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ İSTANBUL BEYOĞLU 58. NOTERİ GÜLÜZAR IRMAK İLE SÖYLEŞİ: “Ne yazık ki, şu an genç hukukçuların noter olma şansı görülmüyor. Bu nedenle uzun staj süresinden sonra, yaş sınırı getiren bir düzenleme yapmak isterdim. Bununla ilgili olarak çalışmalar olduğunu da belirtmeliyim. Umarım yakın bir gelecekte gençleşen bir meslek haline geliriz.” İZMİR ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ CEZA VE CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU ANABİLİM DALI ÖĞRETİM ÜYESİ- YRD. DOÇ. DR. SEVİNÇ ARSLAN HIZAL: 61 64 72 “Aslında birbiriyle ilgisizmiş gibi görünen Tıp ve Hukuk disiplinlerinin birbiriyle ne denli bağlantılı olduğunu, daha doğrusu tıbbi uygulamalar esnasında hukuk bilgisine çok ihtiyaç duyulduğunu fark ettim.” 50 52 KAMBUR AĞA ROMANININ YAZARI MEHMET EMİN TİRİL İLE SÖYLEŞİ: “Pozitif düşünen bir insanım. Her zaman her koşulda rahatlıkla kendime uygun bir ortam bulabiliyorum.” YALOVA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ YARDIMCI DOÇENT DOKTOR TUNCA ÖZGİŞİ İLE SÖYLEŞİ: “Akademik hayatın özünde sürekli yenilenme ve kendini geliştirme vardır. Bu motivasyonla yeni bilgiler edindikçe, yeni olaylara tanık oldukça insan monotonluktan sıyrılır.” 56 İSTANBUL BEYOĞLU 29. NOTERİ MUAMMER AKMAN İLE KISA BİR SÖYLEŞİ: “Fakülte sayısının inanılmaz şekilde artması sonucu yeni serbest avukat bürosu açmak cazip olmaktan çıkmıştı. Noterlik belgem vardı ve ben de noterliğe başladım.” ADALET BAKANLIĞI ÇORUM DENETİMLİ SERBESTLİK MÜDÜRLÜĞÜNDE SOSYOLOG YUSUF YAĞBASAN İLE SÖYLEŞİ: “Okumayı ve araştırmayı seven bir yapım var, kendimi devamlı geliştiriyorum, başarılı olabilmek için her gün okuyor ve araştırıyorum. Değişen toplum yapısına bizim de katkı sunabilmemiz önemlidir. Sevgi, aşk, araştırma, merak ve en önemlisi de istek olmadan hiçbir meslekte başarılı olunamaz.” SPA SEKTÖRÜ İNŞAATI VE MALZEMELERİ TİCARETİYLE İŞTİGAL EDEN ENVOYSPA FİRMASI SAHİBİ SERTAÇ KORAY SUNGUR İLE SÖYLEŞİ: “Bu işi sadece otellerin içine sıkıştırmayı doğru bulmuyorum ama yatırım maliyeti yüksek olması sebebi ile bu işi otellerin sırtladığı da bir gerçek.” 74 MEHMET AKİF ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ HUKUK BİLİMLERİ ANABİLİM DALI BAŞKANI DOÇ. DR. MURAT KAYIKÇI İLE SÖYLEŞİ: “Sanat, özellikle edebiyat ve din üzerine okumaktan büyük haz duyuyorum. Uzun süredir süren bu okumalarımın bir meyvesi olarak bilimsel alanımın dışında bütünüyle özgür bir eser yazmayı düşünüyorum.” 78 İNSANLIK MI EŞEKLİK Mİ ? -IV(Bu da Benim Masalım) Av. Zehra Birsen YAMAK İSTANBUL AREL ÜNİVERSİTESİ ULUSLAR ARASI İNGİLİZCE BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇ. DR. SEDA ÜNSAR İLE SÖYLEŞİ: “University of Southern California’da siyaset biliminde burslu doktoraya kabul aldım ve mezuniyet sonrası Amerika’ya gittim. Arada Claremont Graduate University’de aynı dalda master yaptım. Amerika ve Avrupa’da birçok bilimsel konferans ve seminere katıldım. Doktora sonrası London School of Economics’te ziyaretçi akademisyen olarak bulundum.” KASIM & ARALIK 2015 • 3 MEDYATİK DEKLANŞÖR Bilişim Uzmanı Dr. İlker KARA’nın kişisel görüşlerini içeren bir akademik çalışmasını, çağımızda bilinmesi gerekli konuların en önemlilerinden biri olduğunu düşünmemiz nedeniyle okurlarımızla paylaşıyoruz. BİLİŞİM SUÇLARI işlenen suçlarla yapılan mücadele noktasını, hukuki boyutu ve alınması gereken tedbirler hakkında görüş ve öneriler sunmaktadır. Anahtar Sözcükler: Bilişim Alanındaki Suçlar, Bilişim Suçları, Türk Hukuku, Cezaî Yaptırımlar. CYBER CRIMES Dr. İlker KARA* Bilişim Uzmanı * Fizik Bölümü, Fen Bilimleri Enstitüsü, Gazi Üniversitesi, 06500 Teknikokullar, Ankara, Türkiye. 4 • KASIM & ARALIK 2015 Özet: Gelişen teknoloji, bilişim ürünlerine yönelik talebin artmasına ve gündelik yaşamdaki birçok eylemin dijital araçlarla yapılmasına olanak sağlamıştır. Geleneksel masaüstü bilgisayarlarına ek olarak mobil cihazlarında (akıllı cep telefonları, tablet bilgisayarlar vs.) da internet erişimini mümkün kılması bağlantı sanal ortamlara bağlanmanın göreceli maliyetini azaltmış, bu sanal ortama bağlantı kuran insan sayısı ve ortalama bağlı kalma süresini arttırmıştır. Teknolojide yaşanan bu olumlu gelişmeler kötü niyetli insanlar içinde yeni fırsatlar doğurmuştur. Bu durum sanal ortamdaki mağdur kullanıcılara yönelik saldırı düzeylerini de artırmakta ve bu kişilerin sanal ortamda siber suça maruz kalma olasılığını artırmıştır. Bu çalışmada; bilişim sistemlerinin kullanılmasının faydalarının yanı sıra ve bu yolla Abstract: The advancing technology has given an opportunity to increase demands of computer products and to perform many daily life actions with digital devices. In addition to desktop computers, mobile devices (smart phones, tablets etc.) also made possible to connect internet and brought down the connection costs. Depending on it, the connected people and connection time to internet has increased. Such positive developments in technology caused new opportunities for bad people, too. This situation has increased the levels of attacks and the probability of to be exposed to cyber crimes for internet users in the virtual environment. Besides the benefits of using IT systems, this study presents suggestions and opinions about legal structure, necessary precautions and struggling points with crimes committed by using IT systems. Keywords: Crimes In The Field Of İnformation, IT Crimes, Turkish Law, Criminal Sanctions. MEDYATİK DEKLANŞÖR Giriş sim, görüntü gibi bilgi ve dokümanlar şahsa karşı; karalama, şantaj gibi suçları işlemek üzere kullanılır. Sanal yaşam ortamı, kullanıcıların çevrimiçi olarak 3 boyutlu modellenmiş bir dünyada işlerini yapabilmelerini sağlayan sistemlerdir. Bu sistemler, günlük ve mesleki hayatımızı önemli ölçüde kolaylaştırmasının yanında da, yeni hukuki düzenlemeleri zorunlu kılan bir sorun hâline gelmiştir [1]. Bilişim teknolojilerinin hızlı bir şekilde gelişmesi sonucunda “internet” denilen kavramda ortaya çıkmıştır. Faydalarının yanı sıra internet; art niyetli kişilere ulaşılması kolay, izlerinin diğer suçlara göre daha zor bulunacağı, sanal bir suç işleme ortamı sunmuştur. Bilişim denilince; veriyi alıp verebilen işleyebilip dönüştürebilen ve hayatımıza kolaylık sağlayan tüm fonksiyonlardır. Bilişim bilgi ve teknolojinin birlikte kullanılarak üretilen sonuçlar olarak kısaca tarif edilebilir. Bilişimin birkaç yönü vardır. Bunlar bilgisayar yazılımı, bilgisayar donanımı, bilgisayar kullanıcısı ve bilgi toplumu olarak sınıflayabiliriz. Bilişimin yönleri birbirleri ile bir araya gelerek veya ayrı ayrı kullanılabilir. Siber suç kavramında; cep telefonu (SSM, MMS), tablet bilgisayarlar, cep bilgisayarları, sosyal medya ve iletişim ortamları, sohbet siteleri, web siteleri, online oyunlar, e-posta aracılığıyla bir kişi veya bir grup tarafından başka bir bireyin şahsına ait bilgilerin rızası dışında paylaşılması, silinmesi, kullanılması, banka hesaplarının çalınması, bilgi Bilişim alanında suçların en önemli özelliği suçlu ile mağdur arasında mekânsal mesafenin bulunmasıdır. Ayrıca, bilişim teknolojisinin işleyiş tarzı sebebiyle, suç çoğu zaman birçok ülkeyi ilgilendirebilmektedir teknolojileri sistemlerine yönelik saldırılar, bilgisayar virüslerinin ve diğer zararlı yazılım unsurlarının (Örneği; Malware zararlı yazılımlar) dağıtılması – bulaştırılması, çocuk pornografisi ya da sanal ortamdaki telif haklarının ihlali yer alır. Siber suçlar yaygın olarak; sahte web siteleri (fake web sitesi) oluşturulur, kişilerin şifreleri ve kullanıcı bilgileri ele geçirilir, web sitelerine ve sunucularına yönelik saldırılar düzenlenir (defacement), virüs taşıyan e-postalar (spam mail) yollanarak elektronik saldırılar yapılır. Mağdurun bilgisi ve rızası dışında ele geçirilen şifre, kullanıcı adı, re- Bilişim alanında suçların en önemli özelliği suçlu ile mağdur arasında mekânsal mesafenin bulunmasıdır. Ayrıca, bilişim teknolojisinin işleyiş tarzı sebebiyle, suç çoğu zaman birçok ülkeyi ilgilendirebilmektedir gerçekten, bilişim alanında suçların temel özelliği, sınır tanımamalarıdır. Siber suçları tespit etme ihtimali geleneksel suçlara göre daha düşüktür. Siber suçu ortaya çıkartmaya yarayacak delillerin türü ve formatı, bir de bunları elde etme yöntemleri geleneksel suçlara nazaran farklıdır. Delillerin işlenmesi ve bunların mahkemeler tarafından kabule hazırlanması gerekmektedir. İfade edilen suçlara karşı çeşitli güvenlik yaklaşımları, yöntemleri ve teknikleri geliştirilmiştir. Teknolojinin hızla gelişmesi ile güvenlik tabanlı unsurlar siber suçlar karşısında uygulamada yaşanan sıkıntılar mevcut hukuki düzenlemelerin yeterliliği ise tartışma konusu oluşturmaktadır. Ülkemizde suç işleme eğilimi sosyo-ekonomik toplumsal bir olgu olmakla beraber bu durumun sanal ortamda işlenmesinde dikkat çekici bir şekilde giderek artma eğilimindedir. 2013 yılından 2014 yılına sanal ortamda işlenen suçların toplam sayısında % 28.9 gibi çok KASIM & ARALIK 2015 • 5 MEDYATİK DEKLANŞÖR Ülkemizde suç işleme eğilimi sosyo-ekonomik toplumsal bir olgu olmakla beraber bu durumun sanal ortamda işlenmesinde dikkat çekici bir şekilde giderek artma eğilimindedir yüksek boyutta artışı dikkat çekicidir. Burada bilişim sistemine yönelik suçlar en çok işlenen suç türünde olmuştur. Bilişim sistemi üzerinden çocuğun cinsel istismarı suçu % 133 artışla en çok artan suç türü olmuştur. Çocuk pornografisi suçu ise %129 artışla en çok artan ikinci suç türüdür. Çok tartışılan sosyal medya üzerinden işlenen suçlarda % 36.3 gibi bir artış olmuştur [2,3]. Çocuk istismarı, karmaşık nedenleri ve trajik sonuçları olan, tıbbi, hukuki, gelişimsel ve psiko-sosyal kapsamlı ciddi bir halk sağlığı sorundur. Grooming (Ayartma), bir kişinin cinsel istismar fiilini gerçekleştirmeye hazırlık yapmak için çocukla internet ortamında cinsel içerikli sohbet etmesi olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir ifadeyle çocuklara 6 • KASIM & ARALIK 2015 cinsel istismarda bulunmak amacıyla bilişim sistemleri ile arkadaşlık kurmak, güvenlerini kazanarak çocukla buluşarak fiziksel istismar bulunmaya çalışmak olarak da ifade edilmektedir. Bu arkadaşlık çocukla cinsel bir etkileşim gerçekleştirebilmek için kurulan duygusal arkadaşlık bağını ifade etmektedir. Ayrıca bu fiilin, çocuklara cinsel etkinliklere ve çocuk pornografisini özendirmek amacıyla kullanıldığı bilinilmektedir. Grooming birbirinden farklı çocuklara yönelik suçların hazırlık hareketi olarak değerlendirildiğinden birçok ülkede (Avustralya, Kanada, Kosta Rika, Hollanda, Birleşik Krallık)suç olarak kabul edilmesine rağmen ülkemizde yasal bir düzenleme bulunmamaktadır [3]. Son iki yılda ülkemizde, bilişim sistemi üzerinden çocuğun cinsel istismarı suçunun en çok artış gösteren suç türü olması nedeniyle bu alanda yasal düzenlemelerin kapsamlı bir şekilde artırılması ve Grooming kavramı tanımlanarak Çocukların Cinsel İstismarı TCK Madde 103, Cinsel Taciz TCK Madde 105, Müstehcenlik TCK Madde 226/3, Çocukların Kullanıldığı Pornografik Materyal), maddesi kapsamına eklenmesi zorunlu hale gelmiştir. Ülkemizde faaliyet gösteren çeşitli internet sitelerinin (oyun siteleri vb.) yaygın olarak kullanılmaktadır. Facebook, instagram ve twitter gibi sosyal paylaşım si- teleri art niyetli kişilerce, bireysel ve kamu kurumlarına karşı bilişim suçunun işlenmesinde aracı olarak kullanılmakta, bu durum göz önüne alındığında sosyal medya kuruluşlarının ülkemizde resmi temsilciliklerinin bulunmasının gerekmekte olduğu aşikârdır. Çünkü bürosu olmayan bu kuruluşlarda suç soruşturmalarında bilgi ve belge talep edildiğinde kolluk kuvvetlerinin verilere ulaşması güçleştirmektedir [4]. Bilişim suçunu farkında olmadan işlemek ya da bilmeden iştirak mümkündür. Özellikle kullanıcıya ait hedef bilgisayarlar ele geçirilebilmektedir. Bu hedef bilgisayarlar zombi bilgisayar haline dönüştürüp bot-net ağına (bir sisteme erişilmesini engellemek amacıyla yapılan saldırılar) dâhil edilebiliyor. Böylece kullanıcı izni ve bilgisi olmadan üzerinden işlemler yapılması mümkün hale gelmektedir. Adware yazılımları başka bir siteye yönlendirme yapması gibi Kablosuz modemi şifresiz kullanmanın sonucunda kullanıcının internet trafiği açık hale gelebilir bu durum kötü niyetli kişiler tarafında kullanması ile sonuçlanabilmektedir. Fishing (oltalama ya da yemleme) suçu bu duruma en iyi örnektir. Phishing saldırıları son zamanların en gözde saldırı çeşidi olarak karşımıza çıkmaktadır. Yemleme yöntemi kullanılarak bilgisayar kullanıcıları her yıl milyarlarca dolar zarara uğratılmaktadır. Özellikle hedef modem configure (düzene sokmak, düzenlemek) edilmediyse bu bağlantı noktasından sınırsız sayıda bağlantı yapılabilir. MEDYATİK DEKLANŞÖR Sanal kart, internet ortamında alışverişte riski sıfıra indirmek amacıyla, kredi kartı yerine kullanılmak için tasarlanmış bir karttır. Sanal kartlar, bankanın kredi kartı sisteminde fiziksel bir kartmış gibi sanal olarak tanımlanırlar, fakat fiziksel olarak mevcut değildirler. lerde, petrol ve doğalgaz hatları, hava kontrol sistemleri, uydu sistemleri, elektronik bankacılık, metro, tren hatları, elektrik dağıtım şebekeleri v.b. sistemler siber savaşların hedefleri olacaktır. Bilişim suçundan zarar görmemek için sanal kart kullanmak alınacak önlemler arasında sayılabilir. Bu kart tanımlama yapılırken sanal kart geçerlilik tarih ve limit ayarı kullanıcıların tarafından belirlenmektedir, dolayısıyla kart numarası çalınsa bile o karttan sadece o limit kadar alışveriş yapılabilecektir. Olası bir bilişim suçuna maruz kalma ihtimalini önemli ölçüde azaltmaktadır. Ülkemiz de zaman zaman bu saldırılara maruz kalmaktadır. Bu bağlamda yapılan her çalışma ve ar-ge çalışmaları ile yenilenen ve güçlenen ülkemizde siber savunma için gerekli alt yapı çalışmaları hızla devam etmektedir. Web kamerası, bilgisayara bağlanan ve gerçek hayattaki görüntüleri bilgisayara tıpkı bir video kayıt aygıtı gibi aktarmanıza olanak sağlayan aygıttır. Görünüm olarak birçok çeşidi olmakla birlikte hepsinin yaptığı iş, dış dünyadan aldıkları görüntüyü bir kablo aracılığıyla bilgisayara aktarmak ve bilgisayarınızı bir çeşit video kayıt aygıtı gibi kullanabilmenizi sağlamaktır. Kamerası kapalı olduğu halde kişinin bilgisayarına girilip aktif hale getirilip onu izlemek mümkündür. Bu durum alanında uzman kişiler tarafından hedef bilgisayarlara zararlı yazılımlar yüklenerek gerçekleştirilebilir. Fakat eğer kullanıcı manuel açılma sistemine sahip bir web kamerası kullanıyorsa saldırı yapan, fiziksel olarak müdahale etmesi zorunludur. Günümüzde hayat her yönüyle sayısallaşmamış olsa da su an Çocuk istismarı, karmaşık nedenleri ve trajik sonuçları olan, tıbbi, hukuki, gelişimsel ve psikososyal kapsamlı ciddi bir halk sağlığı sorundur istisnasız her şeyin sayısallaştığı, uluslararası protokollerin ve standartların hayatın tümüne nüfuz ettiği “Sanal Bir Dünya ”olacaktır. Siber Saldırı: kişi, şirket, kurum, örgütlerin bilgi sistemlerine veya iletişim altyapılarına yapılan planlı ve koordineli saldırıların tümüdür. Genellikle; ticari, politik veya askerî amaçlıdır. Siber Savaş ise bir devletin, başka bir devletin bilgisayar sistemlerine veya ağlarına hasar vermek ya da kesinti yaratmak üzere gerçekleştirilen sızma faaliyetlerinin tümüne denir. En çok bilinen örnek olarak Wikileakes’in yaptığına ise siber savaş denebilir. Günümüzde siber saldırılar hızla büyüyen bir sorun olarak değerlendirilebilir. Gelecek zaman dünyasında; Nükleer tesis- Sonuçlar ve Öneriler Teknolojinin hızla gelişmesi hayatı kolaylaştırmakla, hızlandırmakla ve bilgiyi paylaşılır kılmakla birlikte birçok işimizi oturduğumuz yerden yapabilme imkânı sağlamaktadır. “Siber” kavramının beraberinde getirmiş olduğu “Siber Suçlar” kavramı adını her geçen gün biraz daha belirginleştirmektedir. Bu çalışmada ifade edilen hukukî durum; Türk hukukunun güncelliği konusunda çeşitli değerlendirmelerde bulunarak bazı önerileri de dolaylı yönden sunmuştur. Bilişim hukuku ya da bilişim suçları denildiğinde internetle birlikte bilişim sistemleri teknolojisi ve kullanımının günümüzde ulaşmış olduğu boyut itibarıyla ilk bakışta kuşkusuz çok geniş bir alan akla gelmektedir. Ülkemizde bilişim alanındaki yasal düzenleme çalışmaları Telekom İletişim Başkanlığının kurulması ile birlikte KASIM & ARALIK 2015 • 7 MEDYATİK DEKLANŞÖR için düzenlemelerin yapılması gereklidir. Bilişim sistemlerine yönelik olarak işlenen suçlarda ve bilişim sistemlerinin vasıta olarak kullanıldığı bazı suçlarda örneğin “Nitelikli Dolandırıcılık” (158/1f), “Bilişim sistemleri aracılığıyla kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması” (Madde 133) ve “Sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme” (Madde 244) gibi suçlarda hapis ve adlî para cezasına hükmolunur [2]. Bir kişiye ait verileri, hukuka aykırı olarak ele geçiren, başka birisine veren veya yayan kişi; iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır çok hızlı bir şekilde gelişme göstermiştir. Bilişim alanında suçlar, ülkemiz bakımından ilk olarak, Fransız hukukunun bu konudaki düzenlemelerinden de etkilenerek 1991 yılında o zamanki 765 sayılı TCK’ya yapılan eklemelerle yaptırım altına alınmıştır. 2005 yılında yürürlüğe giren 5237 sayılı yeni TCK ile bilişim alanında suçlar, bizde ve batı hukukunda yaşanan gelişmeler doğrultusunda bütünüyle yeniden düzenlenmiştir. Gelişen ve yaygınlaşan teknolojiye uyum sağlamak için her alanda yasal düzenlemeler yapmak tabii ki bir zorunluluk. Özellikle güvenli işlem yapılması ve bilişim suçlarından dolayı bilişim mağduriyetinin yaratılmaması 8 • KASIM & ARALIK 2015 Özel Hayatın Gizliliğine Yönelik Suçlar; (Haberleşmenin Gizliliğini İhlali) Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kişilerin özel hayatının gizliliği ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kişisel verilerin kaydedilmesi; hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir. Verilerin Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme; Bir kişiye ait verileri, hukuka aykırı olarak ele geçiren, başka birisine veren veya yayan kişi; iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Siber Suçun mağduru olduğunda yapılması gerekenler; Hemen bağlantı kesilmeli, İster Wi-Fi, isterse telefon veya kablolu hat olsun internette nasıl bağlandıysa bağlantı kesilmelidir. İş yerinde iseniz Bilgi Teknolojisi (BT) bölümü ile irtibata geçilmelidir. Kişisel verilerin yanı sıra gizli şirket bilgileri de çalınmış olabilir. Ev kullanıcı ise güvendi- ğiniz bir kaynaktan destek almayı düşünüp ve İnternet Servis Sağlayıcınız (IIS) irtibata geçilmelidir. Bilgisayarınızı güncel bir antivirüs programı ile taranmalı ve önemli bilgileriniz yedeklenmelidir. Bilgisayarınızın işletim sistemini yeniden yükleyerek veya yedekleme yazılımı kullanarak sıfıra dönmeyi göz önünde bulundurulmalıdır. Şahsa karşı işlenen suçlarda şikâyetçi olduğunuz konular ile ilgili elde edebildiğiniz tüm deliller ile birlikte en yakın Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat edilerek şikâyetçi olunabilir. Sonuç olarak; toplumda bilişim güvenliğinin ve bilincinin zaman içinde toplumsal farkındalığı artırarak bir kültür haline dönüştürmek olmaktır. Bu sürecin korkuyla değil, ancak bilinçli sevgiyle ve eğitimle kazandırılabileceği önemle vurgulanmalıdır. Kaynaklar [1] İlker Kara, Ümit Sönmez, Gamze Kaya, Özge Kaymakçıoğlu. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 134üncü Maddesinin Uygulama Yönünden Değerlendirilmesi Kazancı Hakemli Hukuk Dergisi Bahçeşehir Üniversitesi 2014; 73-81. [2] İlker Kara, Gamze Kaya. Türkiye’de Bilişim Alanında İşlenen Suçların Uygulama Bakımından Hukuki Boyutunun Değerlendirilmesi Kazancı Hakemli Hukuk Dergisi Bahçeşehir Üniversitesi 2015; 154-168. [3] İlker Kara. Bilişim Sistemleri Aracılığıyla İşlenen; “Çocuk Cinsel İstismarı Suçu “Hukuk ve Hayat Dergisi 2015; Şubat Sayısı. [4] İlker Kara, 5237 sayılı Türk Kanununun 243-246 ıncı Maddesinin Uygulama Yönünden Değerlendirilmesi Kazancı Hakemli Hukuk Dergisi Bahçeşehir Üniversitesi 2015Nisan; 1-7. MEDYATİK DEKLANŞÖR KASIM & ARALIK 2015 • 9 MEDYATİK DEKLANŞÖR BEYKENT ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF. DR. MEHMET EMİN KARAHAN İLE SÖYLEŞİ “Öğrencilik ve mesleki hayatım boyunca yaptığım işleri hep çok severek yaptım. Bunun için de hep başarılı oldum. Tekrar başa dönmek mümkün olsa yine aynı hayat seyrini takip ederdim. Halen her derse girişimde ve her gün Üniversiteye gelişimde heyecan duyuyorum. Bu heyecanı duyduğum sürece de görevimi sürdürmeyi düşünüyorum.” --M. D :Merhabalar, Saygılar; Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz iki ayda bir yayımlanan dergimiz Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Şahsınızla kısa bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur musunuz efendim? -- Memnuniyetle, buyurun. --M. D :Sizi, sizden tanımak istesek, ne kadarını, hangi cümlelerle nakletmek istersiniz? Bulunduğunuz konuma gelinceye kadar neler yaptınız? -- Uşak, Merkez Ürünköy 1949 doğumluyum. İlk Öğrenimimi Uşak Cumhuriyet İlkokulunda 1960da, Orta Öğrenimimi 1963de Uşak Halit Ziya Uşaklıgil Ortaokulunda ve Lise eğitimimi de 1966da Uşak Lisesinde tamamladım. 1971 Haziran döneminde İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesinden, Yüksek İnşaat Mühendisi olarak mezun oldum. 1971 Ekim ayında İstanbul Teknik Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi, İnşaat Bölümünde Asistan oldum. Ayni bölümde 1975te Doktoramı tamamladım.1980de İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka İnşaat Fakültesinde Doçent, 1988 yılında 10 • KASIM & ARALIK 2015 da İstanbul Teknik Üniversitesi, İnşaat Fakültesi Hidrolik ve Su Yapıları Anabilim Dalında Profesör oldum. 1977-1979 arası iki yıl Kanada’da Queen’s ve Alberta Üniversitelerinde doktora üstü araştırma yaptım. İTÜde, akademik çalışmalarım dışında; Anabilim dalı Başkanlığı, Bölüm Başkan Yardımcılığı, Dekan Yardımcılığı ve Rektör Yardımcılığı idari görevlerinde bulundum. İ.T.Ü.de öğrenciler tarafından iki kez, İnşaat Fakültesinin en beğenilen öğretim üyesi seçildim. 2009 yılında kendi isteğimle, emeklilik yaş haddini beklemeden emekli oldum ve Beykent Üniversitesine geçtim. Beykent Üniversitesinde 3 ay İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanlığı, 9 ay Rektör Yardımcılığı yaptım ve akabinde Beykent Üniversitesi Rektörlüğüne atandım. 5 yıl- MEDYATİK DEKLANŞÖR --Tempolu çalışma gücünün ve başarının arkasında, huzurlu bir aile ortamı ve desteği ile mesleği severek yapmak vardır. Buna meslek aşkı da diyebilirsiniz. Rahmetli FetAkademik hayahi Gemuhluoğlu’nun tım boyunca kitap, deyimi ile insan hiç tebliğ ve makale tüaşık olmamışsa, onun ründe 63 yayınım ve yaptığı hiçbir işten Science Citation Inhayır gelmez ve kişi dex tarafından tarayaptığı işte başarılı nan dergilerde,200’ü olamaz. Burada kastedilen aşk aşkın atıfım vardır. Tempolu çalışma gücünün illa karşı cinsten birisine duİnşaat Mühendisliği dışınyulan aşk değildir. İnsan işine ve başarının arkasında, da, Tarih, Edebiyat, Şiir, Türk aşık olabilir, eşine aşık olabihuzurlu bir aile ortamı Halk Müziği ve Türk Sanat lir, tarihe, coğrafyaya, İstanve desteği ile mesleği Müziği, Futbol, Voleybol ve bul’a, benim gibi Boğaziçi’ne, severek yapmak vardır. Basketboldan hoşlanırım. bir sevgiliye vb. aşık olabilir. Buna meslek aşkı da Önemli olan bu aşk duygusuÖğrencilik ve mesleki hanun tadılmış olmasıdır. Ancak diyebilirsiniz yatım boyunca yaptığım işleri aşk duygusunu tadan bir kişi hep çok severek yaptım. Buyaptığı işe sevgisini katabilir. nun için de hep başarılı oldum. Sevgi başarının harcıdır. Tekrar başa dönmek mümkün olsa yine aynı hayat --M. D: Üniversitenizin, maddi açıdan yeterli seyrini takip ederdim. Halen her derse girişimde ve her gün Üniversiteye gelişimde heyecan duyuyo- bir araştırma fonuna ve zengin bir kütüphaneye rum. Bu heyecanı duyduğum sürece de görevimi ve dökümantasyona sahip olduğunu söyleyebilir misiniz? sürdürmeyi düşünüyorum. --Üniversitemizde akademik personelimizin ihti1969 da ilk kez Konya’ya gittim ve Hz. Mevyaç duyduğu her türlü araştırma fonu desteği verillana’yı ziyaret ettim. Giriş kapısında; “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” sözünü okudu- mektedir. Kütüphanemizde yeterli doküman vardır. ğumda adeta titremiştim. Benim hayatıma yön veren İlave ihtiyaç doküman talebi olursa da hemen karşılanmaktadır. Bu konuda Mütevelli Heyetimizin de ve hayatımı şekillendiren bu söz olmuştur. hiçbir kısıtı yoktur. Her türlü teşvik verilmektedir. Evliyim. İki Kızım var. Eşim de emekli öğretÜniversitemizde araştırma ve yayın faaliyetleri mendir. teşvik edilmektedir. İndex’li dergilerde yayımlanan Mesleki hayatımda her zaman eşimin ve kızla- her makale için 6600 TL teşvik verilmekte ve ayrırımın desteğini ve sabrını yanımda buldum. Kendi- ca haftada bir gün de araştırma izni verilmektedir. lerine müteşekkirim. Akademisyene katlanmak zor- Ulusal ve Uluslararası sempozyum, kongre, kondur. Akademisyenin gecesi, gündüzü hep çalışmakla ferans vb.ne iştirak eden akademik personelimizin geçer. Huzurlu bir ortama sahip değilseniz çalışa- yol masrafları ve katılım ücreti de karşılanmaktadır. mazsınız ve başarılı olamazsınız. Akademik personelimiz olan doktora öğrencilerimi--M. D: Sizi başarıya götüren bu tempolu ça- ze de haftada bir gün araştırma izni verilmektedir. dır Rektörlük görevini yürütmekteyim. Birinci dönem Rektörlük dönemim bitti. 18.Ocak.2015 de ikinci dönem Rektörlük dönemim başladı. lışma gücünü nasıl elde ediyorsunuz, mesleğinize olan aşk mı diyelim? --M. D: Üniversitenizi Kitle Üniversitesi tanımından Araştırma Üniversitesi tanımına taşıyacak hangi düzenlemelerden söz edebilirsiniz? KASIM & ARALIK 2015 • 11 MEDYATİK DEKLANŞÖR Bir Üniversitenin kitle Üniversitesinden, araştırma Üniversitesine dönüşümü uzun vadede gerçekleştirilebilecek bir süreçtir. Akademik kadro ve araştırma alt yapısının, bu değişime imkân verecek şekilde geliştirilmesi gerekir. Mütevelli Heyetimiz bu hususta da Üniversitemizin önünü daima açmıştır ve açmaya da devam etmektedir. -- M. D: Üniversitenizin İnsan Kaynakları açısından bir sıkıntısı var mıdır? Üniversitemizin aynı zamanda bir araştırma Üniversitesi de olması için, Mütevelli Heyetimiz araştırmacı öğretim elemanlarımızı ve araştırmaları sınırsız desteklemektedir. Bir akademik elemanımız, ben ders vermeyeceğim sırf araştırma yapacağım derse ona da müsaade ederiz --Üniversitemiz bir Vakıf Üniversitesidir. Eğitim ağırlıklı bir Üniversiteden, Eğitim + Araştırma ağırlıklı bir Üniversiteye dönüşüm akademik personelin araştırmaya daha fazla yönelmesi ve yöneltilmesi ile sağlanabilir. Bu durum araştırma çalışmalarını teşvik etmekle mümkün olabileceği gibi, araştırmaya ilgi ve ihtiyaç duymakla da mümkündür. Biz Üniversite olarak araştırma çalışmalarına her türlü destek ve teşviki veriyoruz. Genç ve dinamik bir akademik kadroya sahibiz. 2014-2015 eğitim-öğretim yılında, bir yıllık sürede 16 Yrd. Doçentimiz, Üniversitelerarası Kuruldan Doçentlik unvanı aldı. Bu sayı çok önemli ve oldukça büyük bir sayıdır. Akademik kadromuzun aktifliğini ve araştırmaya olan ilginin yüksek olduğunu göstermektedir. Bu gidiş Kitle Üniversitesinden, Araştırma Üniversitesine dönüşümü hızlandıracaktır. Üniversitemizin aynı zamanda bir araştırma Üniversitesi de olması için, Mütevelli Heyetimiz araştırmacı öğretim elemanlarımızı ve araştırmaları sınırsız desteklemektedir. Bir akademik elemanımız, ben ders vermeyeceğim sırf araştırma yapacağım derse ona da müsaade ederiz. 12 • KASIM & ARALIK 2015 --Üniversitemizin gerek idari ve gerekse akademik personel olarak, İnsan Kaynakları açısından bir sıkıntısı yoktur. Halen 56 Lisans Bölümünde 14216 öğrenci, Ön lisansta 62 Programda 7259 öğrenci olmak üzere, toplam (ön lisans + lisans) 21475 öğrencimiz ve 433 kadrolu akademik personelimiz mevcuttur. Bir bu kadar akademik personel de ders saati ücretle başka Üniversitelerden ders vermek için gelmektedir. İstanbul’da oluşumuz ve yerleşkelerimize ulaşım kolaylığımız öğretim elemanı teminini kolaylaştırmaktadır. Halen çalışmakta olan 322 idari personelimiz vardır. Gerek duyduğumuzda, akademik ve idari personel sayımızı hemen artırabilme imkânına her an sahibiz. -- M. D: Üniversitenizin uyguladığı “Farabi Değişim Programı” ve “Mevlana Değişim Programı”nın sağladığı faydalar nelerdir? --Farabi ve Erasmus değişim programları Üniversitemizde etkin ve efektif olarak değerlendirilmekte, öğrencilerimiz ve öğretim elemanlarımız bu programlardan yararlanarak yurt dışına gitmekte ve yurt dışından da öğrenciler gelmektedir. Bu değişim programları Uluslararasılaşmayı gerçekleştirmekte, kurum kültürünü de ulusal ve uluslararası ölçekte geliştirmekte ve güncel tutmaktadır. -- M. D: Üniversite yerleşkelerinin farklı mahallerde bulunası idari açıdan bir zorluk meydana getiriyor mu? --Bizim; Beylikdüzü, Ayazağa ve Taksim olmak üzere 3 yerleşkemiz var. Üç yerleşkemiz de ana ulaşım arterleri üzerinde bulunduğu ve kent merkezine de yakın olduğu için, ulaşım eğitim ve idari açıdan bir sıkıntı yaratmamaktadır. Yerleşkelerimize toplu taşıma alternatifleri ile kolayca ulaşılabilmektedir. -- M.D: Kentsel Dönüşüm programı kapsamında yeniden inşa edilen binaların olası deprem karşısında ne derece dayanıklı olacağını düşünü- MEDYATİK DEKLANŞÖR yorsunuz, bu konuda bir inşaat mühendisi olarak eklemek istediğiniz bir husus var mı? --Kentsel dönüşüm programı çerçevesinde yeniden inşa edilen binalar, yeni deprem yönetmeliğine ve çağdaş teknolojiye uygun olarak yapılacağı için elbette depreme karşı daha dayanıklı yapılar olacaktır. Bunda bir kuşku yoktur. Eski deprem yönetmeliklerine ve eski inşaat teknolojilerine göre yapılmış, yeterli donatıya ve deprem perdelerine sahip olmayan, beton kalitesi düşük, mevcut donatısı da korozyona uğramış binalar olası depremlere karşı son derecede riskli yapılardır ve bu yapıların, kentsel dönüşümle, yıkılarak yeniden yapılmaları gerekir. Bu hususta pratik uygulamada ve mevzuatta sıkıntılar varsa bunların da acilen giderilmesi gerekir. Her depremden sonra kaybettiklerimiz için ağlamak bizim kaderimiz olmamalıdır. Bir yapı daha önceki depremlerde hasar görmüşse, mutlaka yıkılmalı ve tekrar yapılmalıdır. Kentsel dönüşüm yapılırken vatandaş da ilave mali yük altına sokulmamalıdır. Vatandaşımız ömür boyu çalışıp, başını sokacak bir daire sahibi olmuşsa, dairesinin yeniden yapılması için hiçbir ekonomik gücü yoktur. -- M.D: Mesleki hayatınızda tüm hayallerinizi gerçekleştirebileceğinizi söylemeniz mümkün mü? --Böyle bir şey söylemek doğru olmaz. Gerçekleştirilecek hayaller biterse, ömür de bitmiş demektir. Daima henüz gerçekleşmemiş yeni hayallerimiz olmalıdır. Bu bize hayata tutunma ve çalışma azmi verir. Kişisel olarak değerlendirecek olursam, mesleki hayatımda, akademik ve idari olarak bütün kademelerde görev aldım. Ama hala gerçekleştirmek istediğim hayallerim vardır. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar, bunu unutmamalıyız. -- M.D: Biraz da özel hayatınıza yönelsek; mesleğinizin dışında hayatınızı renklendiren hobi diyebileceğimiz uğraşlarınız var mıdır? Müzik, kültür-sanat, spor vb. --Edebiyatı, Şiiri, Divan Edebiyatını ve Tarihi seviyorum. Belgesel izlemekten hoşlanırım. Bunlarla ilgili olarak fırsat buldukça okuyorum. Amatör seviyede de olsa şiir yazıyorum. Gençliğimde güreş yaptım, karate öğrendim ve futbol oynadım. Fanatik bir Galatasaray taraftarıyım. Metin Oktayları, Turgay Şerenleri seyretme şansına sahip oldum. Halen maçlara düzenli gidemesem de televizyonda Beylikdüzü, Ayazağa ve Taksim olmak üzere 3 yerleşkemiz var. Üç yerleşkemiz de ana ulaşım arterleri üzerinde bulunduğu ve kent merkezine de yakın olduğu için, ulaşım eğitim ve idari açıdan bir sıkıntı yaratmamaktadır. Yerleşkelerimize toplu taşıma alternatifleri ile kolayca ulaşılabilmektedir izlemeye gayret ediyorum. Bugün de Galatasaray’ın galibiyeti beni sevindiriyor, mağlubiyeti de üzüyor. Diğer spor dalları için de iyi bir izleyici olduğumu söyleyebilirim. Boş vakitlerimi tamamen ailemle birlikte değerlendiririm. -- M.D: Biraz da “Kelâm-ı Kibar”dan söz etseniz, sizi en çok etkileyen bir cümleyi bizimle paylaşır mısınız? --Demek Kelam-Kibar ‘ dan da haberiniz var. Peki kısaca Kelam-Kibar ‘ dan söz edelim. Ben 1966-1971 arasında öğrenci olarak,1971-2009 arası da Asistan, Doçent ve Profesör olarak İstanbul Teknik Üniversitesi’nde bulundum. 2009 Eylül ayında kendi isteğimle emekli olup Beykent Üniversitesine geldim. 2009’dan geriye doğru 165 hafta süre ile her Pazartesi sabahı 2000 e yakın tanıdığıma iyi haftalar mesajı gönderdim ve mesajın altına da “Haftanın Güzel Sözü” diye özlü bir söz koydum. Beykent Üniversitesine gelince bunu sürdüremedim. Fakat gönderdiğim “Haftanın Güzel Sözleri”ni bir kitapçık haline getirdim ve adına da Kelam-ı Kibar dedim. Kibar bildiğiniz gibi güzel demek. Kelam ise üst perdeden söylenmiş söz demektir. Söz nötr bir varlıktır. Ona değer veren onu kullanan kişidir. Alt KASIM & ARALIK 2015 • 13 MEDYATİK DEKLANŞÖR “İnsanda güzel olan yüzdür, Yüzde güzel olan gözdür, İnsanı insan yapan, Ağızdan çıkan sözdür ”. -- M.D: Renklerin üzerinizdeki etkileri nelerdir, eşyalarınızda, giysilerinizde, arabanızda iç açıcı olduğunu düşündüğünüz ya da hiç tercih etmem dediğiniz renkler var mıdır? --İç karartıcı ve cırtlak renkler dışında bütün renkleri severim. Daima henüz gerçekleşmemiş yeni hayallerimiz olmalıdır. Bu bize hayata tutunma ve çalışma azmi verir. Kişisel olarak değerlendirecek olursam, mesleki hayatımda, akademik ve idari olarak bütün kademelerde görev aldım. Ama hala gerçekleştirmek istediğim hayallerim vardır. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar, bunu unutmamalıyız perdeden değer verirse laf, üst perdeden değer verirse kelam olur. Bunun için ALLAH’ın Kelamı deriz. ALLAH’ın Sözü veya ALLAH’ın Lafı demeyiz. Kelam-ı Kibar’da çok güzel özlü sözler var. Belki hepimizin bildiği, fakat tekrar okunup, tefekkür edilmesinde yarar olan sözler. Örneğin Tolstoy insanın değerini şu şekilde tanımlıyor ; “İnsanın değeri bir bayağı kesirle ifade edilebilir. Bu kesrin paydasında insanın kendisini ne zannettiği, payında da insanın gerçek değeri vardır. Biz de biliriz ki, kesrin paydası büyüdükçe değeri küçülür”. İnsanın değerini matematiksel olarak bundan daha güzel tanımlamak mümkün değildir. Kelam-ı Kibar’da buna benzer çok güzel sözler var. Kelam-Kibar’ı Hz. Mevlana’nın şu güzel sözü ile bitirdim ; 14 • KASIM & ARALIK 2015 -- M.D: “Aşk” denilince, -kapsama alanı ve türünü tayin şahsınıza ait olmak üzere- nasıl tanımlarsınız? -- Aşk. Sadece üç harften ibaret fakat anlamı, kapsamı o kadar geniş ki her şeyi kuşatıyor. Her şeyi güzelleştiren O Aşkla yapılmayan hiçbir işten hayır gelmez. Aşkı tatmamış bir kimsenin yaptığı hiçbir işten de hayır gelmez. Her şeyi güzelleştiren, kıymetlendiren aşktır. Aşık Veysel ; “Güzelliğin on para etmez, bendeki aşk olmasa” diyor. İşte aşk budur. Aşk çirkini bile güzel yapan, değersizi bile değerli kılandır. Şahsımla ilgili olarak aşkın kapsama alanını ve türünü tanımlamak istersem, aşık ruhlu ve sevgi dolu bir kişiliğim var diyebilirim. Yaptığım her işi, yaşadığım her olayı aşk ile bezemeye çalışırım. -- M. D: Sayın Rektörümüz, şahsınızla söyleşi yapmak muradına nail olduk. Dergimize değer kattınız, şereflendirdiniz. Üniversiteniz hakkında sizden öğrenmek istediğimiz çok şey var fakat çok değerli zamanınızı bize hasrettiğinizin farkındalığı ile söyleşimizi burada noktalıyoruz. Minnet ve şükranlarımızın arzıyla, ilim ve bilim dolu sağlıklı ömür dileklerimizle efendim. -Bu söyleşi imkânını bana verdiğiniz için, ben de sizlere çok teşekkür ederim. Bu söyleşiyi okuyan herkese saygılarımı ve kucak dolusu sevgilerimi sunuyorum. MEDYATİK DEKLANŞÖR MEDYATİK DEKLANŞÖR KASIM & ARALIK 2015 • 15 MEDYATİK DEKLANŞÖR SAYIŞTAY 1. DAİRE ve DAİRELER KURULU (ONURSAL) BAŞKANI CELAL OYMAK İLE SÖYLEŞİ “Bulunduğum yerden memnun olmak için alt tabakada bulunanlara bakıp şükrederek; yerimden daha yüksek yerlere gelebilmek için üst makamdakilere bakarak ve çaba sarf edip çalışarak buralara geldim. Yaşadığım karanlık günlerde bile olumlu düşünceden hiç kopmadım.” Bir yasadaki bir hükmün değişikliği yerine, 10-15 yasadaki hükümleri bir torba yasa içinde değiştirip yürürlüğe koymak kanun tekniğine uymadığı gibi, bu acelecilik adalete ve hukuka güveni de sarsmaktadır Merhabalar, Saygılar; M.D: Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz iki ayda bir yayımlanan dergimiz Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Şahsınızla küçük bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur musunuz? -Memnuniyetle, [email protected] -M.D: Söyleşilerin klasik sorusu; özgeçmişinizi alabilir miyiz diye sorsak, ne kadarını, hangi cümlelerle nakletmek istersiniz? Bulunduğunuz konuma gelinceye kadar neler yaptınız? -Bir kitabımın arka sayfasında özgeçmişim hakkında şu bilgiler 16 • KASIM & ARALIK 2015 yer almakta: “1946 yılında Şanlıurfa’da doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini burada tamamladı. 1970 yılında Ankara Hukuk Fakültesinden mezun oldu. 1973 yılında avukatlık ruhsatı aldı. 1974 yılında Sayıştay’da denetçi olarak göreve başladı. 29 Nisan 1998 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisince Sayıştay üyesi olarak seçildi. Halen 1.Daire Başkanı ve Daireler Kurulu Başkanı olarak görevini sürdürmektedir. Şiirleri Ajans-Türk, Çele, Çağrı, Harran, Yaşasın Edebiyat, Ankara Edebiyat, Tay, Berfin Bahar, Dost Dost, Bizim Ece, Türk Dili, Defne, Dikili Ekin, İz Edebiyat, Sarı Zeybek, Türkiye Barolar Birliği, Türk İdareciler dergilerinde; Fakülteli Ozanlar, Şair Hukukçular, Kadı Burhaneddin’den Günümüze Hukukçu Şairler, Urfa Şairleri, Şiirle Yaşayanlar, Ana Şiirleri, Mevlana Şiirleri antolojilerinde yayımlanmıştır. Mesleki yazıları ve incelemeleri; İdarecinin Sesi, Türkiye Barolar MEDYATİK DEKLANŞÖR Yine “Nice Halleri Var Sevdanın” isimli kitabın arka sayfasında dünya çapında bir kültür ve edebiyat ustası Prof. Dr.Talat Sait HALMAN ve edebiyatçı şair Mehmet AYDIN’ın hakkımda aşağıdaki ifadeleri bulunmakta; Bütün erkleri uhdesinde toplayan iktidar tabi ki, denetimden kaçınır ve hatalarının ortaya çıkmasını istemez Birliği, Sayıştay, İller ve Belediyeler, Anahtar dergilerinde; Radikal gazetesinde ve Av.Dr.Faruk Erem’e Armağan kitabında yayımlanmıştır. Eserleri: 1-Düşler Yakın Takipte, Şiirler, kendi yayını, Ankara, Şubat 2000 2-Nice Halleri Var Sevdanı, Şiirler, Engin Yayınevi, Ankara, 2004 3-Düşünce Okyanusu Mevlana, (Nevin Balta ile Beraber), Kanguru Yayıncılık, Ankara, 2007 4-Mevsimsiz, Şiirler, Engin Yayınevi, Ankara, 2010 5-Netice-i Kalem-Hayata Yön Veren Sözler, Engin Yayınevi 6-Temel Mali Kanunlar Sayıştay Yargısı ve Hak Arama Yolları, Vizyon Yayınları “Celal Oymak hukuk bir şair, Sayıştay’da 5.Daire Üyesi. Birçok kimse sanır ki hukuk dili ile şiirin lirizmi bağdaşmaz. Hukuk, rasyonel düşüncenin sesini kuru, ara sıra çetrefil sözlerle ifade eder. Oysa şiirin dili özgürdür, kalıpları kırar, kıvrak ritimler yaratır. Oymak, hem şairliği, hem hukukçuluğu ömür boyu sürdüren az sayıda insanlardan biridir. O, şiir yaşamında romantik duygular, güzel imgeler, ince hayallerle kucak kucağa. Şiir, onun için bir sığınak değil, canlı bir ütopya. Orada güzellikleri, aşkı, dilin musikisini arıyor. Şiirlerinin çoğunda yumuşacık duygular, incelikli söyleşiler egemen…” Prof.Dr.Talat Sait HALMAN “Değerli hukukçu ve şair sayın Celal OYMAK’ın ilk şiir kitabı “Düşler Yakın Takipte” adıyla yayınlanmıştı. Oymak, elinizdeki bu ikinci kitabı ile şiir atlasına yeni bir mavi boyut daha getirmiştir. O, şiirlerinde yaşamın yakalanmamış, tadılmamış hep gizli yanlarına eğilir. Varlıkların çelişkilerini ideler. Dizelerinde aşka, özgürlüğe ve kardeşliğe yeni şarkılar oluşturmak ister. Oymak, şiirlerinde zamanın ve mevsimlerin acımasızlığından yakınır, kimi zaman büyük kalabalıklar arasında kendisini yalnızlık içinde görür.” Mehmet AYDIN 40 yıllık meslek hayatımda umutla, sabırla ve azimle çalışarak ve tüm zorlukları aşarak mesleğimin en yüksek tepesine kadar çıktım. Çünkü sebat, çaba ve çalışma olmadan hiçbir engel aşılamaz. -M.D: Sizi başarıya götüren bu tempolu çalışma gücünü nasıl elde ediyorsunuz? -Bulunduğum yerden memnun olmak için alt tabakada bulunanlara bakıp şükrederek; yerimden daha yüksek yerlere gelebilmek için üst makamdakilere bakarak ve çaba sarf edip çalışarak buralara geldim. Yaşadığım karanlık günlerde bile olumlu düşünceden hiç kopmadım. Üzülerek ifade ediyorum, içinde bulunduğumuz tablo hiç toz pembe değil.. -M.D: Zaman zaman çıkarılan, halkın “Torba Kanunları” dediği yolla bazı kanunlarda değişiklik toplumumuza fayda sağladığına inanıyor musunuz? -İnanmıyorum. Uygulayıcı olan hukukçular işin içinden çıkamıyor; sıradan bir vatandaş nasıl anlasın ve hakkını arasın. Kırk ambar olan bu torbalardan nasıl hak ve adalet çıksın. 90’lı yıllarda Türkiye Barolar Birliği’nin Dergisinde, “Yargıda ve Yargılamada Kalite” isimli 18 sayfalık inceleme yazım yayınlanmıştı. Vicdanla cüzdan arasında sıkıştığını söyleyen Yargıtay Başkanının bu sözünün ötesinde, bugüne değin yargının birçok sorunu azalmadı, arttı. 70’li yıllarda Ankara Hukuk’ta hocamız Şakir Berki’ye; “Adalet nerede” diye sorduğumuzda, “Çocuklar adaletin ırzına geçtiler” demişti. Şimdilerde adalet her şeyden ürken oldu, ortalıkta görünmüyor. Her erk kendine mal etmek istiyor. Rozetlere nakşedilen, gözleri görmeyen adalet dağıtıcısı ne yapsın. Son 30 yılda o kadar çok yasa değişti ki, hangi KASIM & ARALIK 2015 • 17 MEDYATİK DEKLANŞÖR hükmün yürürlükten kaldırıldığı; hangisinin geçerli olduğunu ayırt etmek imkansız hale geldi. Bir yasadaki bir hükmün değişikliği yerine, 10-15 yasadaki hükümleri bir torba yasa içinde değiştirip yürürlüğe koymak kanun tekniğine uymadığı gibi, bu acelecilik adalete ve hukuka güveni de sarsmaktadır. -M.D: Ülkemizin, tek partinin tercihlerine dayalı yasalar ve kanun hükmündeki kararlar veya torba yasalarla yönetildiği, bu durumun yürütmeyi güçlendirdiği ve denetim dışına çıkarttığı yolundaki bazı aydınların görüşlerine katılıyor musunuz? -Katılıyorum. Kanun hükmünde kararnameler, yasama organı yerine, Bakanlık Kurulu tarafından yürürlüğe konulan metinlerdir. Yasama organı devre dışı bırakılmaktadır. Torba yasalar ise, yasama organı tarafından acelecilikle, yeterli görüşmeler yapılmadan ve kamuoyu tam aydınlatılmadan birçok yasayı kapsayacak şekilde çıkarılan yasa metinleridir. Bu durum yürütme organını güçlendirir, yürütmenin eylem ve işlemlerinin denetim dışına çıkarılmasına neden olabilir. Bütün erkleri uhdesinde toplayan iktidar tabi ki, denetimden kaçınır ve hatalarının ortaya çıkmasını istemez. -M.D: Bütün çatısı Verimlilik-Tutumluluk(VET) üzerine kurulmuş bulunan 21.02.1967 tarihli 832 Sayılı Mülga Sayıştay Kanunu hangi açıdan yetersiz görülerek 3/12/2010 tarihli 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu çıkarılma ihtiyacı hissedildi. Birkaç cümle ile özetlemeniz mümkün mü? 18 • KASIM & ARALIK 2015 yıştay Kanununun birçok birçok hükmünü zımnen ortadan kaldırdığından; bu kanunun 5018 Sayılı Kanuna uyarlı hale gelmesi için 3.12.2010 tarihli 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu yürürlüğe konulmuştur. 5018 Sayılı Kanunun çatısı, verimlilik, etkinlik ve tutumluluk(VET) ilkeleri üzerine kurulmuş olup, 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu da bu ilkeler doğrultusunda denetim standartlarını uygulamaya koymuştur. Ülkemiz Sayıştay’ının da üyesi bulunduğu Dünya Sayıştaylar Birliği (INTOSAI) tarafından belirlenen denetim, performans denetimi olup; bu denetim, kaynakların verimli, etkin ve tutumlu bir biçimde kullanılıp kullanılmadığının denetimini kapsar -5018 Sayılı Kanundan önce yürürlükte olan 1050 Sayılı Kanun o zaman temel mali kanun hükmünde idi. Buna uygun denetim de 21.02.1967 tarihinde yürürlüğe konulan 832 Sayılı Sayıştay Kanunu uyarınca yapılıyordu. 1050 Sayılı Kanunun yerine 10.12.2003 tarihinde yürürlüğe konulan Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu denetimin yöntemini ve sorumluların sorumluluk hallerini kapsamlı bir şekilde değiştirdiğinden ve 832 Sayılı Sa- Ülkemiz Sayıştay’ının da üyesi bulunduğu Dünya Sayıştaylar Birliği (INTOSAI) tarafından belirlenen denetim, performans denetimi olup; bu denetim, kaynakların verimli, etkin ve tutumlu bir biçimde kullanılıp kullanılmadığının denetimini kapsar. Bu denetim sistemi, Sayıştay’ın anayasal konumuna uygun olarak, Avrupa Birliği Müktesebatının üstlenilmesine ilişkin Türkiye Ulusal Programında açıkça belirtilen ve Lima Deklarasyonu ile INTOSAI Denetim Standartlarındaki hükümler uyarınca geliştirilerek uygulamaya konulmuştur. -M.D: 6085 Sayılı Sayıştay Kanununun sosyal kontrol aracı olarak faaliyetlerini izleme ve hesap verebilirliği sağlama mekanizması şeklinde algıladığımız denetimi tümüyle gerçekleştirmeye olanak tanıdığını düşünüyor musunuz? -Sayıştay görevini tam olarak yerine getirirse ve yaptıklarını tam olarak kamuoyuna yansıtabilirse; bu durumda toplum yönetime güven duyabilir. Ülke kaynaklarının ne şekilde kullanıldığını görmüş olur. -M.D: Yeni Sayıştay Kanununa bir madde de siz ekleyin ya da düzenlemesini uygun bulmadığınız bir maddeyi çıkarın deseler MEDYATİK DEKLANŞÖR şen dünyada tek başımıza kalamayız. -M.D: Biraz da özel sohbete yol alsak, hayatınızı renklendirecek hobileriniz var mı? Müzik, resim, edebiyat, spor vb. Bana göre aşk masallarda yaşanmış bir olgu, örneğin, Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin’in aşkı insanı hayal denizine sürükleyen, mutluluk düşlerini gördüren, oyalayan bir duygudur bence nasıl bir madde eklemek ya da hangi maddeyi çıkarmak isterdiniz? -Yersiz ödemeleri yapanlarla birlikte, yersiz ödeme yapılan kişilerin (ahizlerin) de sorumlu tutulacağı bir mekanizma oluşturabilir. Ayrıca hiçbir kamu kaynağının denetim dışı kalmaması için bir madde eklenebilir. -M.D: Dünya Sayıştaylar Birliği INTOSAI’ye üye olmamızın ülkemize sağladığı faydalar nelerdir? -Ülkeler arası bilgi ve deneyim paylaşımı sayesinde standart denetim kuralları uygulanır. Küreselle- -Hobisiz bir insanı düşünemiyorum. Çocukluğumdan bugüne değin resme karşı merakım ve ilgim hiç eksilmedi. Gittiğim yerlerde fotoğraf makinesi ya da şimdiki çok işlevli cep telefonu ile değişik kareleri yakalarım. Sosyal medyada, instagramda paylaşırım bunları. Gezmeyi severim. Kitap okumayı ve yazmayı çok seviyorum. Mesleki inceleme yazılarımın yanı sıra, üç şiir kitabım, Mali Kanunlar ve Sayıştay Yargısı, Düşünce Okyanusu Mevlana isimli kitaplarım, Hayata Yön Veren Sözler isimli derleme kitabım yayımlandı. -M.D: “Netice-i Kelam-Hayata Yön Veren Sözler” isimli kitabınızda sizi en çok etkileyen üç cümleyi okurlarımızla paylaşır mısınız? -1-“Ölçülü olunuz; derde deva olan ilaç ile ölüme sebep olan zehir arasındaki fark ölçüdür.” 2-“Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkalarına yapma,” 3-“Güçsüz adalet ve adaletsiz güç, iki büyük felakettir.” -M.D: Sizce renklerin ortak dili var mıdır? Eşyalarınızda, giysilerinizde tercih ettiğiniz ya da hiç kullanmam dediğiniz renkler hangileridir? -Renklerin ortak bir dilinin olduğuna inanıyorum. Mavi ve yeşil huzuru, mutluluğu ve dinginliği simgeler. Siyah, adı üstünde kara bahtımızın yüzüdür. Beyaz, temizliği, sadeliği, berraklığın adıdır. Giysilerimde, yıllar süren görevin ağırlığı mıdır, siyahı, laciverdi ter- cih etmişimdir. Emekliliğimde ise belki bir karşı duruştur, açık renkleri tercih eder oldum. -M.D: Burcunuzu öğrenebilir miyiz? Burçların kişinin karakter oluşumunu etkilediğine, aynı burçtaki insanların aynı eğilimi gösterdiklerine inanır mısınız? -Burcum, kova. Kendim seçmedim burcumu. Yaratıcı güç “sen kova ol” dedi. Burçların ve isimlerin insanın karakterini oluşturduğunu, kaderine yön verdiğine inanıyorum. Aynı burçtan olanların aynı eğilimi, (isimler farklı olduğu için) gösterdiklerine pek inanmıyorum. -M.D: “Aşk” desek-kapsama alanı ve türünü tayin şahsınıza ait olmak üzere-tarifiniz nasıl olurdu? -Aşka gelince, ben pek aşka gelemem ve inanmam, adı sanı her an değişen bu soyut nesneye… Bana göre aşk masallarda yaşanmış bir olgu, örneğin, Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin’in aşkı insanı hayal denizine sürükleyen, mutluluk düşlerini gördüren, oyalayan bir duygudur bence. -M.D: Söyleşimiz, ülkemizin geleceğinin sizin gibi aydınlar sayesinde üst seviyelere taşınacağı inancını yerleştirdi içimize. Okuyucularımızda da bu izlenimi bırakacağınızdan eminiz. Daha fazla sormak isterdik ancak değerli vaktinizi almamızın farkındalığı, dergimizin sayfa sınırı söyleşimizi burada noktalamak zaruretini getirdi. Minnet ve şükranlarımızın arzıyla, ilim ve bilim dolu sağlıklı ömür dileklerimizle efendim. MEDYATİK DEKLANŞÖR KASIM & ARALIK 2015 • 19 MEDYATİK DEKLANŞÖR INTERVİEW WİTH ALTERNATİFBANK HEAD OFFİCE, ASSET AND LİABİLİTY ASSİSTANT MANAGER GÜRAY URAY “I always have professional mentality accompanied with discipline while working. I like my job and fulfill all the requirements because I think working in treasury is an important and enjoyable quantitative challenge. I should also confess my family is a great incentive for me to keep working.” Hello, -We are from bimonthly published Medyatik Deklanşör magazine in which people can find all about publication world. We would like to make a short chat with yourselves. Will you be so kind to accept. -Of course, with pleasure. -A usual question of interviews, will you talk about yourself briefly? Contact e-mail: [email protected] 20 • KASIM & ARALIK 2015 -I was born in 1972 in İstanbul. My home country is Trabzon whereas I was grown up in Bursa and lived there until 1990 up to my university education. When I was student I was fond of maths, so studied maths at Bosphorus University. However lessons full of theories made we think I was not belonging to that world, I gave up in two years. While I was studying maths, I took economics as elective and that was the time I met with economics and liked it. Afterwards, I studied economics at İstanbul University, at the same time I worked as equity researcher in Acar Securities, a MEDYATİK DEKLANŞÖR brokerage house, where I met stock exchange market. After four years university study, I began to work in Abank treasury department. In treasury department I worked at various desks and experienced markets such as money market, fixed income, foreign currency and derivatives markets. I still work here as asset and liability assistant manager and I like my job. I have been married for 15 years and we have a 11 years old daughter. -How do you sustain your desire to work that lead you to success, is it a passion for your profession? -I always have professional mentality accompanied with discipline while working. I like my job and fulfill all the requirements because I think working in treasury is an important and enjoyable quantitative challenge. I should also confess my family is a great incentive for me to keep working. -Do you think that graduates studied in foreign languages in universities have more chance to be employed than graduates studied in their native language. -As banking sector becomes global day by day, we can clearly say that it is a great advantage to speak especially English. It is essential to follow up actual professional knowledge since most of the publications are emitted in English. Besides, it is vital to carry on relationships with foreign colleagues. Native language speakers can work in domestic originated units. The same situation applies for most of the high level employments in Turkey. -Is banking business actually an art of taking risk? -Certainly, if there is no risk there is no much profit. The point is to consciously take measurable and supervised risk. It is indispensable to diversify loans among sectors and put stop loss limits for treasury deals to restrict losses. Being optimistic is the main motivation for a banker, as it is said in the markets “optimistics win, while pessimistics are justified”. -How can we define the word portfolio? What are the key points to be considered in forming optimal portfolio? -Portfolio is putting various investment tools together. When forming a portfolio one should first take into account risk appetite of the investor. On one hand you should combine fix and variable income investments according to investor’s choice, on the other hand you should diversify risk especially among variables. The aim is to earn much with a reasonable risk level. -Do you believe Central Bank’s decisions and practices on economic headway are adequate? -As Turkey is a dual-currency economy, Central Bank can only be able to control Turkish Lira emission. There is a foreign currency emission in cash in circulation which leads to lack of monetary control. Therefore Central Bank’a decisions and measures sometimes can not be enough to manage monetary pool. However, we should keep in mind that Central Bank is responsible of only price stability of the economy, not of main targets such as growth or unempyloyment. -Do you agree with the statements announced from prime ministry that Central Bank has proved herself by taking necessary steps and has been succesful many times against international fluctuations? KASIM & ARALIK 2015 • 21 MEDYATİK DEKLANŞÖR -I can say that Central Bank is successful in liquidity management, bringing precautions to protect banking system of foreign currency liquidity crisis by forcing them to keep foreign currency and gold instead of some portion of their Turkish Lira reserves. Nevertheless, we have many times witnessed that Central Bank could not have supervised interest rate policy effectively in past, in the event of international financial instabilities because of her political way of behaviour. -Do you agree with some intellectuals thinking that our country is administrated by laws based on single party’s preferences and by laws passed with multiple clauses in them, and this situation ensures powerful majority and at the same time causes lack of inspection? -I agree that all these strengthen execution power of the majority party, on the contrary obstruct inspection. Performance of administration gains speed but what if practices of the majority are inconvenient or wrong? In my opinion the policies and performances in all fields must be created and executed in a democratic manner, which will embrace the masses. It is essential for a collective progress of the society. -Do you think Turkish economy perform well? -Since it is not based on know-how and production as desired, the economy can only grow by importing raw materials and energy. As a result we give trade deficit, get obliged to borrow more and have huge external debts. We should ensure universities, private sector and government cooperate together to produce technology and add value to the economy. This will contribute to fair distribution of income and wellfare accompanied by better wages and decreasing goods prices. 22 • KASIM & ARALIK 2015 -Let’s go on a bit private. Do you have hobbies giving colour to your life? -I like reading realistic novels and didactic books in fields of religion, history and actual politics. Mostly I prefer watching movies in my spare times at home. Outside, I like walking down streets in the city and taking photographs. -What about love? How can you describe love in your point of view? -Love is an imagination that humans create in their minds. However it is a great dream one dive into and abandon oneself. When in or near love, its delightful, whereas it gets painful when one moves away. -Do you believe in common language of colours? Do you prefer specific colours in your clothes and belongings or refuse to use any of them? -I usually prefer blue because for me it calls peace and comfort. Accustomed to formality in my professional life I do not generally use female colours like pink. This interview convinced us to believe that our countries future will be carried away to higher standards, thanks to intellectuals like you. We are sure readers will have the same impression. We would like to ask more, but due to our page limit we have to stop here. Thank you for your time. Wishing you a healthy long life full of knowledge and wisdom, submitting our gratefulness and thankfulness. Have a clear life ahead. MEDYATİK DEKLANŞÖR MEDYATİK DEKLANŞÖR KASIM & ARALIK 2015 • 23 MEDYATİK DEKLANŞÖR BURDUR BAROSU BAŞKANI SAYIN AV. RAMAZAN GEDİK İLE KISA BİR SÖYLEŞİ “Belli miktar üzerindeki davalarda avukat zorunluluğu getirilmelidir. Belli işlerde vekaleti sadece avukatın alabilmesi zorunluluk olmalıdır. Avukat özellikle ceza dosyalarını incelemede hiçbir kısıtlamaya tabi olmamalıdır.” --M. D : Merhabalar, Saygılar; Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz iki ayda bir yayımlanan dergimiz Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Şahsınızla kısa bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur musunuz efendim? Siyaset; yasama yetkisi ile evrensel hukuka ve hukukun üstünlüğüne dayalı, temel hak ve özgürlükleri kapsayan, tarafsız ve bağımsız yargıyı benimseyen yasalar yapmalı ve bu alandan çekilmeli Burç Mahallesi Hükümet Caddesi No:22 Merkez / BURDUR 0 248 233 49 55 Tel. 0 248 233 23 77 Fax. 24 • KASIM & ARALIK 2015 -- Merhaba. Hoşgeldiniz. --M. D : 18.10.2014 günü, 8 yıl aradan sonra yeniden Burdur Barosu Başkanlığına seçildiniz. Tebriklerimizi sunarak; özgeçmişinizi rica etsek ne kadarını okurlarımızla paylaşmak istersiniz? -- Üniversite dönemine kadar tüm öğrenim hayatım Burdur’da geçti. 1982’de Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandım. 1986’da mezun oldum. 1987’de avukatlık ruhsatımı aldım. 8 ay askerlik arasından bu yana da Burdur Barosu avukatı olarak çalışmaktayım. Evli ve iki çocuk babasıyım. 2004-2006 döneminde baro başkanlığı yaptım. Bu dönem meslektaşlarım tekrar bana görev verdiler ve bu görevi layıkıyla yapmaya çalışıyorum. --M. D : Sizce, yürürlükteki Avukatlık Kanunu hukuki meselelerin çözümünün sağlanması açısından avukatlara yeterli yetkileri tanımakta mıdır, neler eklenmeli ya da neler çıkarılmalıdır diye sorsak cevabınızı ana başlıklar altında birkaç cümle ile özetlemeniz mümkün mü? -- Mevcut Avukatlık Kanunundaki bazı haklarımız yasal olmayan yollarla ve idari yöntemlerle kısıtlanmaktadır. Biz öncelikle mevcut yasamızdaki haklarımızı tam ve gerçek anlamda kullanabilmeliyiz. Tabii ki yeni bir avukatlık yasasına ihtiyaç vardır. Bu konuda TBB nin de bir çalışması mevcuttur. Bu çalışma şimdilik kadük kaldı. Yeni avukatlık yasasında “Barolar Adalet Bakanlığı denetiminden çıkartılmalıdır. Belli miktar üzerindeki davalarda avukat zorunluluğu getirilmelidir. Belli işlerde vekaleti sadece avukatın alabilmesi zorunluluk olmalıdır. Avukat özellikle ceza dosyalarını incelemede hiçbir kısıtlamaya tabi olmamalıdır” gibi başlıklar sayabiliriz. Bunların dışında yeni yasada vekalet, kimlik, arabuluculuk, uzlaşmacılık, zorunlu müdafilik (CMK) gibi konularda bu söyleşiye sığdıramayacağım düzenlemelerin yapılması gerekir. MEDYATİK DEKLANŞÖR --M. D : Türkiye’de kökten çözüm denilebilecek bir yargı reformuna ihtiyaç var mıdır yoksa bazı ıslahat hareketleriyle yargı yeterli hale getirilebilir mi? -- Son zamanlarda bir çok reform paketleri açıldı, ancak istenen sonuca ulaşılamadı. Bu nedenle yargı reformlarına ve paketlerine biraz soğuk bakıyorum. Gerçek anlamda tarafsız, bağımsız ve fakat sorumlu bir yargının oluşması için yargının tüm unsurlarının iyi niyetle bir araya gelmesi gerekiyor. Türkiye Barolar Birliği’nin de destek verdiği ve Baroların katılımı ile Bursa ve İzmir’de yapılan “Türkiye Adaletini Arıyor” mitinglerinin ana amacı da bu idi. “Adalet ama hemen adalet, gecikmeden adalet”. Güncel siyasetin de yargının üzerindeki elini çekmesi gerekiyor. Siyaset; yasama yetkisi ile evrensel hukuka ve hukukun üstünlüğüne dayalı, temel hak ve özgürlükleri kapsayan, tarafsız ve bağımsız yargıyı benimseyen yasalar yapmalı ve bu alandan çekilmeli. Kuvvetler ayrılığı ilkesine bağlı kalarak, hukukla sınırlanmayı bilmeli, içine sindirmeli. --M. D : Adaleti sağlayacak hukuk adamlarının menşei olan hukuk fakültelerindeki eğitimin yeterli olduğuna inanıyor musunuz? -- Hayır. Bu kadar çok hukuk fakültesinin olduğu bir yerde kaliteden söz etmek mümkün değil. Nicelik olarak çoğalmakta olan hukuk fakülteleri, nitelik olarak azalmakta/kalite kaybetmektedir. Bu konuda çeşitli sınırlamalar ve denetim mekanizmaları getirilmelidir. Son zamanlarda bu konuda iki sevindirici gelişme var. Bunlardan birisi YÖK düzenlemesi: bundan sonra 150.000’nin altında kalan öğren- Bundan sonra özellikle avukatlık yapanlarda yabancı dil bilen meslektaşların öne çıkması kaçınılmazdır ciler Hukuk Fakültelerine alınmayacaklar. Daha önce böyle bir sınırlandırma yoktu. Bence 100.000 sınırlandırması daha doğru olurdu. Diğeri ise Türkiye Barolar Birliği’nin Hukuk Fakülteleri ile ilgili yaptığı çalışma. Burada TBB, Türkiye’de bulunan Hukuk Fakültelerini davet etti. Hukuk Fakültelerinde bulunması gereken standartlar belirlenecek ve bu standartlara Türkiye’deki hangi fakültelerin uyduğu açıklanacak. Bu standartların altında kalanları öğrenciler tercih ederken düşünmeli! Bu gelişmeler sevindirici gelişmeler ama asla yeterli gelişmeler değil. --M. D : Küresel yaşamın hüküm sürdüğü çağımızda Hukuk Fakültelerinde ulusal dille eğitimin yanında uluslararası bir dille eğitim mecburiyetinin bulunmaması bu alanda bir eksiklik midir? -- Evet eksikliktir. Küresellik dışında Avrupa Birliği ile ilgili gelişmelerde dikkate alındığında uluslararası dile ihtiyaç olduğu açıktır. Bundan sonra özellikle avukatlık yapanlarda yabancı dil bilen meslektaşların öne çıkması kaçınılmazdır. --M. D : Baronuza kayıtlı avukatların mesleki sorunlarından söz eder misiniz, genelde hangi konuda sorun yaşanmaktadır? --Mesleki sorunlar Türkiye’nin neresinde giderseniz üç aşağı beş yukarı benzer özellikler göstermektedir. Sayımız çoğalıyor. Mesleki başarı ile ekonomik başarının dengelenmesinde özellikle genç arkadaşlarımız sorun yaşıyor. Bunun dışında, İcra işlemleri ve icra kalemleri ile ilişkiler büyüyen bir sorundur. Mahkeme kalem ilişkiKASIM & ARALIK 2015 • 25 MEDYATİK DEKLANŞÖR toplum örgütü saymak mümkün değil. Bu yapılar her zaman, her toplum ve devlet için tehlikelidir. --M. D : Dünyanın gidişatına “dur” demek imkânınız olsaydı, öncelikle neyi düzeltmek, nereden başlamak isterdiniz? --Çok klasik olabilir belki ama; yoksulluğa ve savaşlara dur demek isterdim. Özgürlüğün, barışın hakim olduğu, geçim sıkıntısının olmadığı ve doğanın ve doğal güzelliklerin yok edilmediği bir dünya isterdim. İyi insanlarla, iyilik ve güzelliklerin olduğu bir dünyada yaşamak isterdim. Özgürlüğün, barışın hakim olduğu, geçim sıkıntısının olmadığı ve doğanın ve doğal güzelliklerin yok edilmediği bir dünya isterdim rek kuvvet kazandığında siyasal iktidarı zorlayacak güç haline gelebilir mi? -- Sivil toplum örgütleri gerçek demokrasi ile yönetilen ülkelerin olmazsa olmazlarıdır ve demokrasinin daha da gelişmesi, sağlıklı yapıya kavuşmasına itici güç olurlar. Sivil toplum örgütlerinin güçlenmesi, yasal zeminde siyasal iktidarı zorlar, sınırlandırır ve yönlendirir. lerinde hak etmediğimiz sorunlar ve uygulamalar ile karşılaşabiliyoruz. Bazı hakimlerin yasal olmayan zorlama ve sorumsuz uygulamaları da bizleri üzmektedir. Ancak, biz temelde iyi niyetle bunları aşma çabası içindeyiz ve aşacağız. --M. D : Zamanımızda, emperyalist güçler tarafından güdülen ulus karşıtı, etnik ve mezhep ayrımcılığına dayalı, yabancı sermayeyle beslenen sivil toplum örgütlerinin, demokratik kitle örgütleri adı altında ülkeyi parçalama yolunda bir tehlike oluşturduğuna inanıyor musunuz? --M. D : Sizce, Türkiye’de demokratik yapının tam olarak, sağlıklı bir yapıda oluşturulabilmesi için sivil toplum örgütlerine ihtiyaç var mıdır, örgütlenmenin önemi nedir, kitle örgütleri gide- -- Sivil toplum örgütleri derken olması gerekenden, samimi, meslek, ülke ve dünya sorunlarına duyarlı bir örgütlü yapıdan söz ediyoruz. Emperyalist devletlerin maşası, arka planda değişik düşünceleri ve hesapları olan yapıları bu sivil 26 • KASIM & ARALIK 2015 --M. D: Burcunuzu öğrenebilir miyiz? Burçların kişinin karakter oluşumunu etkilediğine, aynı burçtaki insanların aynı eğilimi gösterdiklerine inanır mısınız? -- İkizler burcuyum. Ben pek inanmıyorum, ancak eşim benim ikizler burcunun karakteristik özelliklerini taşıdığımı ısrarla söylüyor. -- M.D: Dergimize değer kattınız, şereflendirdiniz. Ülkemiz sizin gibi ömrünü ilime ve bilime vakfetmiş aydınlar ve uygarlığın meşalelerini elinde tutanlar sayesinde ayakta durmaktadır ve durmaya da devam edecektir. Daha çok sormak isterdik ancak değerli zamanınızı almanın farkındalığı ve dergi sayfamızın sınırlı oluşu söyleşimizi burada noktalamak gereğini fısıldıyor kulağımıza. Sağ olun, var olun. Bizi kabul ettiğiniz için minnet ve şükranlarımızı arz ediyor, sağlıklı ilim-bilim dolu bir ömür diliyoruz efendim. MEDYATİK DEKLANŞÖR MEDYATİK DEKLANŞÖR İSTANBUL TİCARET ÜNİVERSİTESİ KÜTÜPHANE VE DÖKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANI YASİN DEMİRBAŞ İLE SÖYLEŞİ: “Ancak öncelikle bilgi odaklı sektörlerdeki işletmeler tarafından tanınmamız ve farkında olunmamız gerekmektedir.” -- M.D : Merhabalar, Saygılar; Yayın dünyası ile ilgili her kesimden bir örnek bulabileceğiniz iki ayda bir yayımlanan dergimiz Medyatik Deklanşör’den geliyoruz, yüksek şahsınızla söyleşi yapmak istiyoruz, kabul buyurur musunuz efendim? -- Öncelikle şahsıma göstermiş olduğunuz teveccüh için teşekkür ederim. Kütüphane Haftası’nın toplumdaki Kütüphane görünürlüğünü arttırması, Kütüphane algısını güçlendirmesi gerekir fakat kütüphaneye gitme alışkanlığının olmadığı ve okuma oranının düşük olduğu Türkiye toplumunda bu amaca ne kadar ulaşılabildiği tartışılabilir -- M.D : Öz geçmişinizi öğrenmek istesek kendi kelimelerinizle ne kadarını yansıtmak istersiniz? -- 1974 Antalya Finike doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Finike’de tamamladım. 1994 İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilgi Belge Yönetimi (Kütüphanecilik) lisans ve 1999 İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Turizm yüksek lisans mezunuyum. Çalışma hayatına 1994 yılında TUGEV (Turizm Geliştirme ve Eğitim Vakfı) Kütüphane Sorumlusu olarak başladım, İstanbul Ticaret Odası Dış Ticaret Enstitüsü Kütüphane Sorumlusu olarak devam ettim ve 2001 yılından itibaren İstanbul Ticaret Üniversitesi Kütüphane Daire Başkanı olarak sürdürmekteyim. KASIM & ARALIK 2015 • 27 MEDYATİK DEKLANŞÖR --M.D: Bilgi odaklı sektörlere yönelik işletmelerdeki nitelikli eleman açığının, bilgi ve belge yönetimi programından mezun öğrencilere imkan sağlayacağını düşünüyor musunuz? -- Bilgi okuryazarlığı kavramının oturmadığı, kütüphane kullanımının yeterli seviyeye ulaşmadığı ve doğru bilgiye en kısa zamanda ulaşma yollarının yeterince öğrenilmediği ülkemizde biz bilgi profesyonelleri için geniş bir yelpazede iş olanağından bahsedebiliriz. Ancak öncelikle bilgi odaklı sektörlerdeki işletmeler tarafından tanınmamız ve farkında olunmamız gerekmektedir. --M.D: Bilgi ve Belge Yönetiminin Fakülte içerisinde bir bölüm olarak konulmasının geçmişine bakacak olursanız, hangi yıllardan itibaren Türkiye’de buna ihtiyaç duyuldu? güçlendirmesi gerekir fakat kütüphaneye gitme alışkanlığının olmadığı ve okuma oranının düşük olduğu Türkiye toplumunda bu amaca ne kadar ulaşılabildiği tartışılabilir. Yapılan etkinliklerle mesleğin sorunları ele alınıp tartışılmakta, ayrıca meslektaşların da birbirini tanıma ve hasret gidermekte olduğunu da göz ardı etmemeliyiz. --M.D: Kütüphaneciliğin sorunlarından söz edebilir misiniz? İnsanlar her kitaptan başka bir şey öğrenerek ve aynı zamanda okuduğu metni zihninde canlandırarak bir nevi yaşayarak okur ya da okumalıdır --Osmanlı döneminde kütüphaneler olmakla birlikte evrensel anlamda kütüphanecilik ve kütüphanelerden bahsetmek mümkün değildir. Cumhuriyetle birlikte kütüphaneci ihtiyacı açılan kurslarla giderilmeye çalışılır, kursların yeterli olmadığı değerlendirmesiyle Ankara Üniversitesi çatısı altında Kütüphanecilik Enstitüsü adı altında eğitime başlanır. Sonra İstanbul ve Hacettepe Üniversitelerinde de bölümler açılır ve daha sonra Kütüphanecilik ve Arşivcilik bölümlerinin birleştirilmesiyle Bilgi Belge Yönetimi adını almıştır. --M.D: Her yıl Mart ayının son pazartesi günü başlayan haftanın Kütüphane Haftası olarak değerlendirilmesinin faydaları neler olabilir? -- Kütüphane Haftası’nın toplumdaki Kütüphane görünürlüğünü arttırması, Kütüphane algısını 28 • KASIM & ARALIK 2015 -- Türkiye’de bir çok meslek alanında olduğu gibi kütüphanelerin ve kütüphaneciliğin de sorunları mevcuttur. Bunlardan en belli başlı olanları: - Tüm kütüphanelerin bina, bütçe ve personel sorunları - Halk kütüphanelerinin nitelik ve nicelik sorunları - Her yıl ilan edilen kamu kadrolarında kütüphaneci kadrolarının yok denecek kadar az olması - Okul kütüphanelerinin hiç olmaması, olanların da yetersiz olması ve bu nedenle ortaöğretimden üniversiteye gelen öğrencinin kütüphane ve okuma kültürüne uzaklığı. - Türkçe konu başlıkları listesinin olmaması --M.D: Kütüphaneler, sadece akademisyenlerin, araştırmacıların faydalanacağı mecburi kaynak olarak mı kullanılıyor yoksa halkın da merak ettiği, kültür düzeyini belli bir seviyeye getirmede veya yükseltmede kütüphanelerden faydalanıldığına şahit oluyor musunuz? -- Maalesef ki genelde sadece akademisyenlerin çalışmaları için, öğrencilerin ödev için ve araştırmacıların faydalandığı kurumlar olarak işlevimizi yerine getiriyoruz. Bir üniversite kütüphanecisi olarak MEDYATİK DEKLANŞÖR görülmektedir. Türkiye’de okuma kültürünün yaygın olmaması ve kütüphaneye gitme alışkanlığının olmaması bunun en büyük sebebidir. -- M.D: Kitaplar insanların hayatında neleri değiştirebilir, örneğin, kitaplar kişinin hayal gücünü geliştirebilir mi sizce? Belirli koleksiyonlarını sayısallaştıran kütüphaneleri ise bu bağlamda daha işlevsel olarak görüyorum. Örnek vermek gerekirse Türkiye’de herhangi bir kütüphanede var olan ama online olarak erişemediğiniz, varlığından bile haberdar olmadığınız 1800’lü yıllara ait bir İstanbul fotoğrafına Amerikan Kongre Kütüphanesi kataloğundan erişip kullanabiliyorsunuz akademisyenlerin ve öğrencilerin kişisel gelişim için de kütüphaneyi kullandıklarını gözlemliyoruz. Fakat özellikle tüm toplumun yararlanması için oluşturulmuş Halk kütüphaneleri özelinde baktığımızda böyle bir kullanımdan söz etmek mümkün değil. Avrupa ve batı ülkelerine bakıldığında birçoğunda toplumdaki kütüphanelere üye olma ve kullanma oranlarının Türkiye’ye göre kat be kat fazla olduğu -- İnsanlar her kitaptan başka bir şey öğrenerek ve aynı zamanda okuduğu metni zihninde canlandırarak bir nevi yaşayarak okur ya da okumalıdır. Bir roman okuduğunuzu varsayarsak ve o romanı okurken zihninizde canlandırarak okuduğunuzu da düşünürsek (ki öyle olmalıdır) kafanızda canlanan karakterleri olayın içinde hayal edersiniz, sonra belki metnin içinde kendinizden bir şey bulursunuz, durup düşünürsünüz. Kitap okurken o esnada tüm kontrolün bende olduğunu hissederim karakterler benim yönetimimde, sanat yönetmeni benim, dekor ve kostümü ben zihnimde canlandırıyorum. Mesela çok zevk alarak okuduğum bir eserin tiyatro ya da film olarak senaryolaştırılmış halini izlediğimde çok yavan bulduğum, okurken aldığım keyfi almadığım olmuştur. --M.D: “Kitap Aklın ilacıdır” , “Kitaplar Sessiz Öğretmenlerdir”, “Günümüzün Gerçek Üniversiteleri Zengin Kütüphanelerdir” sloganlarıyla beslenen kütüphanelere bir de sizden bir slogan eklesek ne söylerdiniz acaba? -- Kitap aydınlatır, değiştirir. --M.D: Kültür gezilerinin ve müzelerin kütüphaneye katkısı olacağı düşünülebilir mi sizce? -- Müze kütüphane birlikteliğiyle iç içe hizmet veren örnekler vardır ve bunları birbirini tamamlayıcı ögeler olarak görmek gerek. Genelde müzenin bir koleksiyonu olarak başlayıp zamanla ilgili konuda bir kütüphanenin oluşturulmasıyla müze içinde kütüphane varlığı gerçekleşir. Kültür gezileri açısından ise kendim de arkadaşlarım ile kültür gezileri organize eden birisi olarak Kütüphanede araştırma yapmadan gezilecek yer ile ilgili birkaç kitap karıştırmadan o gezinin yapılabileceğini sanmıyorum. Gezilecek bölgenin tarihi, coğrafyası, kültürü, müzikleri vs gibi bilgilerin en sağlıklı temin edilebileceği yer Kütüphanelerdir. --MD: Sayısal kütüphane tanımı halkımıza bayağı yabancı, aslını sizden öğrensek? KASIM & ARALIK 2015 • 29 MEDYATİK DEKLANŞÖR -- Sayısal kütüphaneler, sayısal olarak doğmuş yani orijinali sayısal olan kaynaklar ile geleneksel her türlü bilgi kaynağının sayısala dönüştürülmüş biçimlerini seçen, derleyen, düzenleyen, saklayan, koruyan, bilgisayar ortamında erişilmelerini sağlayan ve bu süreci yöneten sistemler olarak tanımlanabilir. Günümüzde birçok kütüphane geleneksel kaynaklar yanında sayısal kaynaklarla da hizmet vermektedir, böylelikle bir nevi melez kütüphaneler oluşmuş oluyor. Özellikle üniversite kütüphaneleri melez kütüphane örneğinde gösterilebilir. Belirli koleksiyonlarını sayısallaştıran kütüphaneleri ise bu bağlamda daha işlevsel olarak görüyorum. Örnek vermek gerekirse Türkiye’de herhangi bir kütüphanede var olan ama online olarak erişemediğiniz, varlığından bile haberdar olmadığınız 1800’lü yıllara ait bir İstanbul fotoğrafına Amerikan Kongre Kütüphanesi kataloğundan erişip kullanabiliyorsunuz. --M.D: Prof. Dr. Jale Baysal’ın, “Kadın Eserleri Kütüphanesi”ni kurduğunu biliyoruz. Ülkemizde, buna benzer şekilde özel olarak kurulmuş başka kütüphaneler de bulunuyor mu? -- Ülkemizde konu kütüphaneleri bulunmakta ve kullanılmaktadır. Bazıları, bir noktada (genelde internetin gelişmesiyle) işlevlerini kaybettiklerinden ya da bina, bütçe sorunları gibi nedenlerle kapanmakta ya da küçülme yoluna gitmektedir. Bunlardan en önemlilerden birisi olan bu günlerde kapatılacağı basında yer alan Çelik Gülersoy tarafından kurulan İstanbul Kitaplığı’dır. Bir diğeri de yine kapatılan Borusan Müzik Kütüphanesidir. Belli başlı ve farklılığı ile dikkat çeken birkaç özel konu kütüphanesini söylemek gerekirse; - SALT Araştırma Kütüphanesi, - Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi Kütüphanesi - Mimarlar Odası Arşiv ve Dokümantasyon Merkezi - Nesin Matematik Köyü Kütüphanesi - Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi - Baksı Müzesi Kütüphanesi - İstanbul Modern Müzesi Kütüphanesi - Sadberk Hanım Müzesi İhtisas Kütüphanesi --M.D: Kütüphanenizde kullanılan sınıflama sisteminden söz eder misiniz? -- Kütüphanemizde Kongre Kütüphane Sınıfla30 • KASIM & ARALIK 2015 Kütüphanemizde 140.000 üzerinde elektronik kitaba, 26 veritabanı üzerinden 20.000 civarı elektronik dergiye, 3000 civarı elektronik gazeteye ve 1 milyondan fazla elektronik tez ve bitirme projesine erişim sağlanmaktadır ma Sistemi (LC) kullanılmaktadır. Açık raf kullanan üniversite kütüphanelerinin genel olarak tercih ettiği bir sistemdir. Sistemin online olarak kullanılan versiyonuna aboneliğimiz bulunmakta, sınıflama konusunda uzman kütüphaneciler bu sistemi kullanarak yayınların sınıflama numarası ve konu başlıklarını belirlemektedirler. A’dan Z’ye harflerle oluşturulmuş ana konu ve alt konu numaralarına göre raflardaki yönlendirmelere göre kullanıcı ister doğrudan rafta aradığı konu grubuna giderek isterse sistemden arama yapıp yer numarası ile aradığı yayınları bulabilmektedir. MEDYATİK DEKLANŞÖR ekranına kullanıcı adı ve şifrelerini girmeleri yeterli oluyor. -- M.D: Görme engelliler için özel bir hizmetiniz var mı? -- Görme engelliler için özel bir hizmetimiz bulunmamaktadır. -- M.D: Biraz da özel hayatınıza yönelsek; mesleğinizin dışında hayatınızı renklendiren hobi diyebileceğimiz uğraşlarınız var mıdır? Müzik, spor vb. “Ulaşamadığınızda aşk, ulaştığınızda da evlilik” diyorlar sanırım -- M.D : Kütüphanenizde; e-Kitaplar, e-dergiler ve e-tezler bulunuyor mu? Kütüphanenizden faydalanacak kişilerin, kütüphanenizin kaç veri tabanına abone olduğu ve bu veri tabanlarına nasıl ulaşılacağı hakkında bilgiyi nereden elde edeceklerini söyleyebilir misiniz? -- Kütüphanemizde 140.000 üzerinde elektronik kitaba, 26 veritabanı üzerinden 20.000 civarı elektronik dergiye, 3000 civarı elektronik gazeteye ve 1 milyondan fazla elektronik tez ve bitirme projesine erişim sağlanmaktadır. Kütüphane web sayfasında (http://kutuphane.ticaret.edu.tr/) elektronik kaynaklar sekmesi altında (erişim linkleri ve ilgili içerik bilgileri bulunmaktadır. -- M.D: Kurumunuzda e-mail aracılığıyla abone olunan tüm elektronik kaynaklara, proxy ayarları yapılarak ulaşılması mümkün oluyor mu? -- Hazır bir proxy sistemi kullanmaktayız. Böylelikle üniversitemiz mensupları herhangi bir proxy ayarı yapmalarına gerek kalmadan abone olunan tüm elektronik kaynaklara kullanıcı ad ve şifrelerini kullanarak kampüs dışından da erişebiliyorlar. Elektronik kaynaklar sayfasında kampüs dışı erişim butonuna tıklanıldığında karşılarına gelen şifre -- Tarih, coğrafya, gezi, spor, müzik, halkoyunları, fotoğraf ve motosiklet ilgi alanlarımdan en başlıcalarıdır. 5-6 kişilik gruplar olarak genelde benim organize ettiğim İstanbul’da semt, Türkiye’de şehir ve bölge gezileri yapıyoruz. Gezi öncesinde Kütüphane kaynaklarını da kullanarak bölge ve semt hakkında bilgiler toparlayıp gezilecek yerlerin de durumuna göre bir rota belirleyip zaman planlamasını yapıyor ve gezilerimizi gerçekleştiriyoruz. Halk müziğine ve halkoyunlarına ilgim neticesinde 5-6 yöreye ait halk oyunlarını oynayabilmekteyim. Hobi olarak sayılırsa İstanbul’un ulaşım sorunun da bir sonucu olarak 7-8 yıldır motosiklet kullanmaktayım. Sağlıklı yaşam prensibiyle spor yapmaya da çalışan birisiyim. -- M.D: Renklerin üzerinizdeki etkileri nelerdir, eşyalarınızda, giysilerinizde, arabanızda iç açıcı olduğunu düşündüğünüz ya da hiç tercih etmem dediğiniz renkler var mıdır? -- Renkler konusunda bir ayrımım yok. Her renk uygun ortam ve malzeme üzerinde gayet güzeldir. -- M.D: “Aşk” denilince, -kapsama alanı ve türünü tayin şahsınıza ait olmak üzere- nasıl tanımlarsınız? -- “Ulaşamadığınızda aşk, ulaştığınızda da evlilik” diyorlar sanırım. -- M. D : Şüphesiz ki kütüphaneniz hakkında öğrenmek istediğimiz bilgiler bunlarla sınırlı değil ancak çok değerli zamanınızı almanın farkındalığı ve dergimizin sayfa sınırı söyleşimizi burada noktalamak mecburiyetini getiriyor. Bu derece zor uğraşınız için size kolaylıklar diliyor, ilim ve bilim dolu sağlıklı ömür geçirmenizi temenni ediyoruz. Minnet ve şükranlarımızın arzıyla. MEDYATİK DEKLANŞÖR KASIM & ARALIK 2015 • 31 MEDYATİK DEKLANŞÖR İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ MEDENİ HUKUK ANABİLİM DALI ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇENT DR. EBRU CEYLAN İLE SÖYLEŞİ “ Ülkemizde akademik mevzuattaki kurallarla kuşatılmışız. Bu kuşatma içinde bütün engellere ve bütün zorluklara rağmen hukuk bilimi yapma çabası içindeyiz. Bu iş, cesaret ve sabır işidir. Birçok haksızlıkla karşılaştım ama her şeye rağmen yoluma devam ettim, vazgeçmedim.” Merhabalar, Saygılar; -- M.D: Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz iki ayda bir yayımlanan dergimiz Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Bir akademisyen olmanız sıfatıyla şahsınızla küçük bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur musunuz? -- Evet. Tabii yapabiliriz. -- M.D: Söyleşilerin klasik sorusu; özgeçmişinizi alabilir miyiz diye sorsak, ne kadarını, hangi cümlelerle nakletmek istersiniz? Bulunduğunuz konuma gelinceye kadar neler yaptınız? [email protected] 32 • KASIM & ARALIK 2015 -- İstanbul’da doğdum, Ataköy İlkokulu, Sainte-Pulchérie Fransız Koleji, Saint Benoit Fransız Lisesinden sonra İstanbul Hukuk Fakültesinden 1994 yılında me- zun oldum. Akademik hayatıma Prof. Dr. Kemal Oğuzman‘ın asistanı olarak Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Medeni Hukuk Anabilim dalında atanarak 1 Nisan 1995’de çalışmaya başladım ve 2005 yılı Temmuz ayına kadar asistanlık döneminde Prof. Dr. Erden Kuntalp başta olmak üzere pek çok önemli Medeni Hukuk Hocasıyla beraber çalıştım. 1995 yılı sonbaharında Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü’sünde Özel Hukuk yüksek lisans programına başladıktan sonra 1997-1998 yılında Belçika Hükümetinin araştırma bursunu kazanarak Belçika ‘da Brüksel Üniversitesi‘nde (Université Libre de Bruxelles) Tüketici Hukuku ve Yüksek lisans tezi üzerine Belçikalı Hukuk Hocalarıyla çalışmalar yaptım. 9 Şubat 1999 tarihinde “Türk Hukukunda Taşınır Satımı Sözleşmesinde Sözleşmeden Dönme “ isimli tezini savunarak yüksek lisans derecesi kazandım. 2000 sonbaharında başladığım Galatasaray Üniversitesi Sosyal MEDYATİK DEKLANŞÖR Bilimler Enstitü’sündeki Özel Hukuk doktora programından 15 Haziran 2005 tarihinde “Türk ve İsviçre Hukukunda Boşanmanın Hukuki Sonuçları “ isimli doktora tezini savunarak hukuk doktoru unvanını oybirliğiyle kazandım. 2005 Ekim ayı itibariyle başladığı Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalında Yrd. Doç. Dr. olarak atandıktan sonra Prof. Dr. Aydın Aybay Hocayla beraber 2008 Eylül ayına kadar çalıştım. 2008 Eylül ayında Yrd. Doç. Dr. olarak atanarak İstanbul Aydın Üniversitesi’nde çalışmaya başladım. 2010 yılında yayınlanan ve Doçentlik yayın aşamasında kabul edilen Doçentlik tezi çalışması “ Türk, İsviçre ve Avrupa Birliği Hukukunda Tüketicinin Hukuki Durumu “ üzerinedir. 2008 Ağustos ayında İsviçre’de Lozan Üniversitesi (Université de Lausanne) Hukuk Fakültesinde ve Mukayeseli Hukuk Enstitüsünde ( İnstitut Suisse de Droit Comparé) Doçentlik tez çalışmasıyla ilgili araştırmalar yaptım. 07.04. 2014 tarihinde Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde yapılan sözlü sınav sonunda “ Medeni Hukuk Doçenti “ unvanını kazandım. İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi ‘nde 2009 Temmuz ayından 2012 Temmuz ayına kadar 3 yıl Hukuk Fakültesinde Dekan yardımcılığı görevinde bulundum, halen aynı Üniversite ‘de Medeni Hukuk Anabilim Dalında Doç. Dr. olarak görevine devam ediyorum. Türkiye Barolar Birliği’nin meslek içi eğitim seminerlerinde ve --M. D: Sizi başarıya götüren bu tempolu çalışma gücünü nasıl elde ediyorsunuz, mesleğinize olan aşk mı diyelim? Kendimi geliştirmekten ve her gün bugün hukukta ne öğrendim diye kendime sormaktan vazgeçmedim. Aşamalı ve engelli koşu olan bu meslekte, umutlu, sabırlı, kararlı ve dirençli olmayı ve cesurca fikirlerimi söylemeyi zaman içinde öğrendim İstanbul Barosu’nun Staj Eğitim Merkezinde eğitim kadrosunda yer alıyorum, seminerlerde Borçlar Hukuku, Tüketici Hukuku ve Aile Hukuku üzerine dersler ve konferanslar verdim. Özellikle Aile Hukuku, Borçlar Hukuku ve Tüketici Hukuku üzerine araştırmaları ve çalışmalarım mevcuttur. Annem ve babam avukattır. Babamı 10 Ekim 2008 tarihinde maalesef kaybettim. Bir bankada görev yapan insan kaynakları alanında uzman olan bir kız kardeşim var. - Tabii ben mesleğimi çok seviyorum, hukuk okumak, araştırmak ve yazmak benim için bir tutkudur. Ülkemizde akademik mevzuattaki kurallarla kuşatılmışız. Bu kuşatma içinde bütün engellere ve bütün zorluklara rağmen hukuk bilimi yapma çabası içindeyiz. Bu iş, cesaret ve sabır işidir. Birçok haksızlıkla karşılaştım ama her şeye rağmen yoluma devam ettim, vazgeçmedim. Bu zorlu yolda başarmamı isteyenler de oldu, istemeyenler de oldu. Ülkemizde bu kadar az akademisyenin yetişmesinde büyük ölçüde bazı Hocaların gençlerin önünü kesmeleri yatıyor. Böyle yaptıklarında ise sonuçta bütün toplum zarar görüyor. Ülkemizde sadece 165 doçent var, bu sayı bu kadar çok açılan Hukuk Fakültesi karşısında elbette yeterli değildir. Genç, yetenekli ve yaratıcı akademisyenlerin önünün açılması ve desteklenmesi gerekir. Bizim işimiz, toplumsal bir görevdir. Biz, toplumun aydınlanması için görevliyiz. Sadece kişisel menfaatlerini düşünen bazı akademisyenler, gençleri yetiştirmeyerek topluma kötülük yapıyorlar. Ben, bugüne dek hep genç arkadaşlara destek oldum, engel olmadım, olmam da. Doçent olana kadar pek çok sınavı başarmanız gerekiyor. Hukukta akademisyen olmak gerçekten zordur, çünkü her aşamada iyi bir akademisyen olduKASIM & ARALIK 2015 • 33 MEDYATİK DEKLANŞÖR ğunuzu ve gücünüzü ispatlamak zorundasınız. Doktora tezinde, yüksek lisans derecesinde yazdığınız tezden daha üstün, daha kapsamlı bir tez yazmanız gerekiyor. Doçentlik tezinde de Doktora tezinden bir adım daha ileri gitmeniz gerekli. Bugüne kadar hem kariyer basamaklarını çıktım, hem de üniversitenin idari ve akademik pek çok görevini yerine getirdim. Yaptığım şey beni ileriye götürecek, hep buna inandım. Gerçekten de araştıra araştıra hukuk araştırmanın ne kadar büyük bir tutku olduğunu gördüm. Kendimi geliştirmekten ve her gün bugün hukukta ne öğrendim diye kendime sormaktan vazgeçmedim. Aşamalı ve engelli koşu olan bu meslekte, umutlu, sabırlı, kararlı ve dirençli olmayı ve cesurca fikirlerimi söylemeyi zaman içinde öğrendim. Yaşama felsefem, insanlara yardımcı olmak, zorluklara karşısında yılmamak üzerinedir. Zaten bizim mesleğin zorluklarını baştan kabullenerek bu işe girdim. --M. D: Eğitimlerinizi çeşitli üniversitelerde görmüş olmanı34 • KASIM & ARALIK 2015 Yabancı dili bilmek, bugün artık dünyadaki gelişmeleri anlamak ve yaşadığınızın farkına varmanız için şart oldu. Mesleki alanda ben, Fransızcamı çok kullandım zı iyi bir akademisyen olmanın çeşitlilik şartı olarak mı değerlendiriyorsunuz yoksa nerede imkân varsa orada gerçekleştirmenizin bir sonucu mu? -- Ben lisansımı İstanbul Hukuk Fakültesinde, Yüksek lisansımı ise Marmara Üniversitesinde, doktoramı ise Galatasaray Üniversitesinde yaparak farklı Hukuk Hocalarını tanıma şansını yakaladım. Birçok Hukukçuyla tanışıp çalıştığınız zaman hukuka bakışınız daha da zenginleşiyor, dünyaya daha geniş bakabiliyorsunuz. Hukuku yorumlamada tek doğru olmadığını görüyorsunuz. Yurtdışında yüksek lisans tezimle ilgili Brüksel Üniversitesi’nde ve Doçentlik tezimle ilgili Lozan Üniversitesi’nde araştırmalar yapma şansım oldu. Brüksel Üniversitesinden yabancı Hocalarım Anne Limpens ve Andrée Puttemans gerçekten Avrupa Birliği’ndeki Tüketici Hukuku ve Borçlar Hukuku alanında bana çok bilgi verdiler. Benim yetişmemde Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesinde geçirdiğim asistanlık dönemimde beraber çalıştığım değerli Hocalarımın katkıları büyüktür. Özellikle beni asistanı olarak kabul eden Hocam Prof. Dr. Kemal Oğuzman‘ın ve yıllarca beraber çalıştığım Hocam Prof. Dr.Erden Kuntalp‘ten, Hocam Prof. Dr. Özer Seliçi’den ve özellikle Maltepe Hukuk Fakültesinde beraber çalıştığım Hocam Prof. Dr. Aydın Aybay‘dan mesleki bakımdan çok etkilendim. -- M.D: Üniversitelerde, yabancı dille eğitim gören mezunların, iş bulma konusunda, anadille eğitim görenler karşısında daha şanslı olduklarını düşünüyor musunuz? --Yabancı dili bilmek, bugün artık dünyadaki gelişmeleri anlamak ve yaşadığınızın farkına varmanız için şart oldu. Mesleki alanda ben, Fransızcamı çok kullandım. Dil bilen iş bulma konusunda bilmeyene nazaran daha önde oluyor. Hukuk alanında dil bilmek, bugün eskisine oranla çok daha önem kazandı. -- M.D: Mülga 4077 Sayılı Kanunda düzenlenmemiş olan buna karşılık 6502 Sayılı Tü- MEDYATİK DEKLANŞÖR keticinin Korunması Hakkındaki Kanunun tüketici lehine getirdiği birkaç yenilikten kısaca söz edebilir misiniz? --Tüketici Hukuku alanı, en çok Avrupa Birliği Hukukuna uyum sağladığımız alanlardan biridir. Ben bu alanın önemini yüksek lisans tezimle ilgili araştırmaya gittiğim Brüksel Üniversitesinde araştırmalarda bulunurken fark ettim. Avrupa’da fikri hukuk ve tüketici hukuku üzerinde çok çalışılan hukuk alanlarıdır. Biz, doğumdan ölüme kadar tüketiciyiz. Ancak insan olarak üreticiliğimiz maalesef bu kadar uzun değil. Tüketici Hukuku ile ilgili hukuki sorunlar insan hayatında her zaman ortaya çıkmaktadır. 6502 Sayılı Kanunun eski 4077 sayılı Kanuna göre getirdiği olumlu düzenlemeler de var, ancak bazı konularda ise tüketicilerin hakları bakımından eskisine göre daha sınırlayıcı düzenlemeler getirdi. Ben; avukatlar ve hukuk öğrencileri için rehber niteliğinde bir kitap çalışması yaptım, şubat ayında Leges Yayınları bu çalışmamı bastı. Kitabımın ismi “6502 sayılı Yeni Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Getirdiği Düzenlemeler “. Burada soru ve cevap şeklinde yeni Kanunun tanıtımını yaptım, ilgili mevzuatı ve ilgili Yargıtay kararlarını da ekledim. Bu kitabımda yeni Kanunu eski Kanunla karşılaştırarak olumlu ve olumsuz bulduğum noktaları belirttim, görüşlerimi açıkladım. Yeni Kanun- Tüketici Hukuku alanı, en çok Avrupa Birliği Hukukuna uyum sağladığımız alanlardan biridir. Ben bu alanın önemini yüksek lisans tezimle ilgili araştırmaya gittiğim Brüksel Üniversitesinde araştırmalarda bulunurken fark ettim da en temel değişiklikler olarak şunları söyleyebilirim: Kanunun kapsamına giren tüketici işlemlerinin alanı genişledi, artık eser, vekâlet gibi işlemler de tüketici işlemi olarak kabul edilecektir. Kanımca Tüketici hakem heyetlerinin iş yükü bu durumda çok artacaktır. Kanunun kapsamına sadece tüketici işlemleri girmedi, bir de ticari uygulamalar da girdi. Böylece haksız ticari uygulamalara karşı tüketicinin korunması kanımca çok isabetli oldu. Bankacılık sözleşmelerinde kredi kartı üyelik ücreti, hesap işletim ücreti gibi ücretlerle ilgili Yönetmelik çıkarıldı, ancak burada ücretler bakımından kesin bir şekilde tüketicilerin lehine olacak şekilde bir sınırlama getirilmedi. Bunu da kitabımda eleştirdim. Tüketici sözleşmelerindeki haksız şartların denetimi yetkisi Bakanlığa verildi. Tüketici sözleşmelerinde bilgi verme ve aydınlatma yükümlülüğü getirilmesi kanımca çok isabetli oldu. Böylece tüketiciler, sözleşmeyle bağlanmadan önce şartları hakkında yeterince bilgi sahibi olacaklar ve şartları uygunsa kabul edecekler. Tüketici, sipariş etmediği bir ürünün kendisine gönderilmesi durumunda bundan artık sorumlu olmayacaktır. Ayıplı malla ilgili ve ayıplı hizmetle ilgili tüketicinin haklarında bazı değişiklikler yapıldı. Tüketiciye sözleşmeyi yaptıktan sonra bazı sözleşmelerde cayma hakkı tanınması kanımca isabetli oldu. Taksitli satışlarda, ön ödemeli konut satışlarında, finansal hizmetle ilgili mesafeli sözleşmelerde uzun süreli tatil hizmeti sözleşmelerinde tüketici kredisi sözleşmelerinde cayma hakkı getirildi. Ön ödemeli konut satış sözleşmelerinde, işyeri dışında yapılan sözleşmelerde, abonelik sözleşmelerinde tüketiciyi koruyan tedbirlere yer verildi, devre tatil, paket tur sözleşmeleri yeniden düzenlendi, gazete ve dergi promosyonlarına konu ürün ve hizmet sınırlaması geldi, garanti belgesi uygulaması değiştirildi, tüketicilerin haklarını aramalarıKASIM & ARALIK 2015 • 35 MEDYATİK DEKLANŞÖR nı kolaylaştırıcı düzenlemeler getirdi, piramit satış sistemleri yasaklandı, cezalarla ilgili önemli düzenlemeler getirdi. Kredi kartları ekonomik bakımdan çok önemli bir ödeme aracı olduğundan dünyada son yıllarda kredi kartları pazarının büyümesiyle birlikte yeni yasal düzenlemeler yapıldı. Bizde de ilk defa TKHK. m.10/A hükmüyle 2003 yılında düzenlendi. Ancak bu düzenleme bütün sorunları çözmede yeterli olmadığından 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Hakkında Kanun ‘da kredi kartı ilişkisi detaylı şekilde düzenlendi. Kredi kartlarıyla ilgili ülkemizde yaşanan sorunların ne kadar çok sayıda olduğunu fark edince ben de doçentlik tezimi bu alanda yazmak istedim. Kredi kartları toplumun tüketimi alışkanlıklarını etkileyen önemli bir araçtır. Kredi kartları bilinçli kullanıldığı takdirde sorun yaratmaz. Ancak ülkemizde olduğu gibi ekonomik krizleri ve işsizlik gibi sosyal sorunların yaşayan, gelir dağılımı bozuk, enflasyonu yüksek tasarruf eğilimi düşük olan yerlerde kullanılması durumunda çeşitli olumsuz etkiler de yapabilir. Doçentlik tezimde olumlu ve olumsuz etkilerini detaylı inceledim. -- M.D: 6563 Sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanunun yeterli düzenlemeler içerdiğine inanıyor musunuz? Bir madde de siz ekleyin ya da çıkarın denilmiş olsaydı hangi düzenlemeyi ekler 36 • KASIM & ARALIK 2015 Atatürk sayesinde Cumhuriyetin getirdiği en büyük devrim Hukuk devrimidir. Bu devrimle, çağdaş hukuk düzenine biz de katıldık ya da çıkarırdınız? -- Elektronik ticaretin hukuk kurallarına göre işlemesi amacıyla kuralların düzenlenmesine ihtiyaç vardı. Bu bakımdan Kanunun çıkarılmasını isabetli buluyorum. Bu Kanun, ticari iletişimi, hizmet sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcıların sorumluluklarını, elektronik iletişim araçlarıyla yapılan sözleşmeler ile elektronik ticarete ilişkin bilgi verme yükümlülüklerini ve uygulanacak yaptırımları belirtmek amacıyla çıkarıldı. Elektronik ticaret, bugün şirketlerin çok kullandığı bir yöntem oldu. Hizmet sağlayıcı, elektronik iletişim araçlarıyla bir sözleşmenin yapılmasından önce bilgi verme yükümlülüğü altındadır. Siparişle ilgili kuralların getirilmesi isabetli oldu. Ticari elektronik iletinin içeriği alıcıdan alınan onaya uygun olması gerektiği düzenlendi. Ticari elektronik ileti gönderme şartı düzenlendi. Aracı hizmet sağlayıcılarının yükümlülükleri düzenlendi. Hizmet sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcının bu Kanun çerçevesinde yapmış olduğu işlemler nedeniyle elde ettiği kişisel verilerin saklanmasından ve güvenliğinden sorumlu olduğu, kişisel verileri ilgili kişinin onayı olmaksızın üçüncü kişilere iletemeyeceği ve başka amaçlarla kullanamayacağı düzenlendi. Bu Kanunda, cezai hükümler bakımından daha ağır cezalar getirilmesinden yanayım. -- M.D: Zaman zaman çıkarılan, halkın “Torba Kanunları” dediği yolla bazı kanunlarda değişiklik yapılmasının toplumumuza fayda sağladığına inanıyor musunuz? --Torba yasaların topluma yarar sağladığına inanmıyorum. Annem ve babam da avukat olduğundan ve bütün çevrem avukatlarla dolu olduğundan çocukluğumdan beri hukukun içindeyim. Hukukun ve adaletin ne kadar önemli olduğunu çocukken öğrenmiştim. Hukukun toplumda çok önemli bir yeri var. Hukukun yeterince etkili olmadığı zamanlarda adaletsizlikler çok yaşanıyor. Hele bizim gibi az okuyan ve yetişmiş insan gücünün az olduğu toplumlarda hukuk hep arka planda kalıyor. Torba yasalar, yasa yapma tekniği bakımından MEDYATİK DEKLANŞÖR isabetli bir yol olarak görülmemektedir. İçinde farklı konulardaki kuralları barındıran torba yasalar içinde mevzuatta hangi değişikliklerin yapıldığını bulup aramak gerçekten hukukçuların işini zorlaştırmaktadır. Bu açıdan kanımca klasik yasa yapma tekniğinden vazgeçmemeli. -- M.D: Ülkemizin, tek partinin tercihlerine dayalı yasalar ve kanun hükmündeki kararlar veya torba yasalarla yönetildiği, bu durumun yürütmeyi güçlendirdiği ve denetim dışına çıkarttığı yolundaki bazı aydınlar görüşlerine katılıyor musunuz? -- Hukuk, demokrasinin ayrılmaz bir parçasıdır. Demokraside yıkıcı olmayan her fikre yer vardır. Atatürk sayesinde Cumhuriyetin getirdiği en büyük devrim Hukuk devrimidir. Bu devrimle, çağdaş hukuk düzenine biz de katıldık. Hukuk devletinde yasama, yürütme ve yargı organları da hukuk kurallarına uygun hareket etmek zorundadır. Mecliste çoğunluk yanında azınlığın de sesini duyurmaya elbette hakkı vardır. O nedenle sadece tek partinin seçimlerini yansıtan yasaların, ülkemizde demokrasinin varlığını olumlu etkilemeyeceğini düşünüyorum. -- M.D: Mesleki hayatınızda tüm hayallerinizi gerçekleştirdiğinizi söylemeniz mümkün mü? Eğitim-öğretim adına yapmak istediğiniz ancak yapamadığınız şeyler olduğunu düşünüyor musunuz? Müzik dinlemeyi severim, hobi olarak üniversite yıllarımda vitray kursuna giderek vitray yapmayı öğrenmiştim, çok hoşlanarak vitraylar yaptım -- Mesleki hayatımda bütün hayallerimi elbette daha gerçekleştirmedim. Daha yapmayı umduğum çok hayallerim var. Uluslararası konferanslara gitmeyi ve yurtdışında Türk hukukuyla ilgili konferanslar vermeyi istiyorum. Türkiye çapında Türk hukukunu anlatmak için Türkiye Barolar Birliğinin konferanslarında, 2010 yılından beri eğitici kadrosunda görev yapıyorum, böylece Türkiye’deki hukukçularla iletişim içinde olabiliyorum. İstanbul Barosu Staj Eğitim Merkezinde de avukat stajyerlere staj dönemlerinde dersler verdim. Hakem olarak birçok hukuk dergisinde görev yapıyorum. Gelecekte de yayınlarıma ve diğer akademik faaliyetlerime devam etmek istiyorum. Özellikle Aile Hukuku kitabı yazmayı istiyorum. Aile Hukukunun toplumda ne kadar önemli bir alan olduğunu doktora tezimi yazarken daha çok farkına vardım. Doktora tezim, “Türk ve İsviçre Hukukunda Boşanmanın Hukuki Sonuçları” hakkındadır. Bu tezimde Yeni Medeni Kanuna göre boşanma davalarının sebeplerini ve özellikle hukuki sonuçlarını inceledim. Boşanma, çok boyutlu bir sorun. Ben hukuki açıdan eşleri ve çocukları etkileyen konuları Yargıtay kararları ve İsviçre Federal mahkeme kararlarını da inceleyerek görüşlerimi belirttim. KASIM & ARALIK 2015 • 37 MEDYATİK DEKLANŞÖR Aşkta kasıtlı olarak iki ayrı benin ötesine geçip “bizi“ yaratmak gerekir. Aşk, diğerini kendi seçimlerinde desteklemektir, sadece kendisi olduğu için sevmektir, saymaktır, güvenmektir --M. D: Biraz da özel sohbete yol alsak, hayatınızı renklendirecek hobileriniz var mı? Müzik, resim, spor vb. -- Müzik dinlemeyi severim, hobi olarak üniversite yıllarımda vitray kursuna giderek vitray yapmayı öğrenmiştim, çok hoşlanarak vitraylar yaptım. Tiyatroyu eskiden beri çok severim. Üniversite yıllarımda her hafta mutlaka tiyatroya giderdim, şimdi o kadar sık gidemiyorum. Yüzmekten çok hoşlanıyorum. Bisikleti ise eskiden beri severim. Fırsat buldukça sevgili yeğenim Poyraz’la 38 • KASIM & ARALIK 2015 vakit geçirmekten, tiyatrolara ve müzelere gitmekten mutluyum. Tarih, sosyoloji, psikoloji, felsefe ve edebiyat kitaplarını okumaktan hoşlanırım. Şiir yazma denemelerim de oldu, ancak geçiciydi. Çocukluğumdan beri gerek annem gerekse babam çok okuyan insanlardır. Ben de evde onların etkisinde kaldım. Fransız kolejinde ve Fransız lisesinde, Fransız edebiyatını Fransızca orijinal eserleri okuyarak öğrenme şansım oldu. Fransız ve Rus edebiyatını bugüne dek hep yakından takip ettim. Ben fırsat buldukça gezmeyi çok seviyorum, gezmenin insana çok farklı pencereleri açtığını ve farklı insanlarla tanışma şansını verdiğini biliyorum. Şimdiye kadar Avrupa ‘ya, Ortadoğu ülkelerine ve Kuzey Afrika ülkelerine gittim. Gelecekte, Rusya’ya ve Kuzey ve Güney Amerika’ya gitmek istiyorum. tir, sadece kendisi olduğu için sevmektir, saymaktır, güvenmektir. Ben henüz bekârım, gelecek ne gösterir bilemem. Umarım her şey gönlüme göre olur. --M. D: “Aşk” desek -kapsama alanı ve türünü tayin şahsınıza ait olmak üzere- tarifiniz nasıl olurdu? --M. D: Söyleşimiz, ülkemizin geleceğinin sizin gibi aydınlar sayesinde üst seviyelere taşınacağı inancını yerleştirdi içimize. Okuyucularımızda da bu izlenimi bırakacağınızdan eminiz. Daha fazla sormak isterdik ancak değerli vaktinizi almamızın farkındalığı, dergimizin sayfa sınırı söyleşimizi burada noktalamak zaruretini getirdi. İlim ve bilim dolu sağlıklı bir ömür sürmeniz dileklerimizle, minnet ve şükranlarımızın arzıyla. Yolunuz açık olsun. -- Aşk, bana göre iki kişi arasındaki en önemli yakınlıktır, birbirine değer vermektir, birbirine hayranlıktır. Dürüstlük, saygı, iletişim ve derin bağlantıya dayanan içtenlikli bir ilişkiyi insanlar birbirinden beklemektedir. Ancak her zaman aşk mümkün olmuyor. Bana göre yaşamımı paylaşma özlemini duyduğum kişi “aşkım” olmalıdır. Aşkta kasıtlı olarak iki ayrı benin ötesine geçip “bizi“ yaratmak gerekir. Aşk, diğerini kendi seçimlerinde desteklemek- --M. D: Renklerin ortak diline inanır mısınız? Eşyalarınızda, giysilerinizde tercih ettiğiniz ya da hiç kullanmam dediğiniz renkler var mı? -- Renklerin etkisi olduğunu düşünürüm. Ben sıcak renklerden hoşlanırım, sıcakkanlı ve dışadönük biri olduğumdan bana bu renkler daha fazla uymaktadır. Maviyi, kırmızı, beyazı severim, bunlar içimi ısıtır. Her renk, insanda farklı duygular uyandırır. Kimi renkler insanı sakinleştirir, kimileri heyecanlandırır, bazı renkler kendine güveni arttırır. Benim de sevdiğim renkler daha çok kullandığım renklerdir. MEDYATİK DEKLANŞÖR MEDYATİK DEKLANŞÖR TÜRKİYE NOTERLER BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ İSTANBUL BEYOĞLU 58. NOTERİ GÜLÜZAR IRMAK İLE KISA BİR SÖYLEŞİ “Ne yazık ki, şu an genç hukukçuların noter olma şansı görülmüyor. Bu nedenle uzun staj süresinden sonra, yaş sınırı getiren bir düzenleme yapmak isterdim. Bununla ilgili olarak çalışmalar olduğunu da belirtmeliyim. Umarım yakın bir gelecekte gençleşen bir meslek haline geliriz.” Merhabalar, Saygılar; -- M.D: Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz iki ayda bir yayımlanan dergimiz Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Şahsınızla küçük bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur musunuz? le --Elbette ve büyük bir zevk- -- M.D: Söyleşilerin klasik sorusu; özgeçmişinizi alabilir miyiz diye sorsak, ne kadarını, hangi cümlelerle nakletmek istersiniz? Bulunduğunuz konuma gelinceye kadar neler yaptınız? --Sivas doğumluyum ama 1.5 yaşında getirildiğim İstanbul’da hatırlıyorum kendimi. En büyük şansım Ermeni ve Rum komşularımızın şefkatinde bir çocukluk geçirmemdi. Başarılı bir öğrencilik hayatım oldu. Çocukken izlediğim Petrocelli yüzünden (!) hukukçu olmaya karar verdim. Latin Noterler Birliği, çoğunlukla Kara Avrupası Hukuk Sistemini uygulayan Ülke Noterlerinin örgütüdür. Öncelikle tabi olduğumuz hukuk sisteminin aynı olması bakımından büyük yararı var Galiba benim çağdaşım diğer hukukçular da öyleydi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1985 yılında mezun oldum. 20 yıl avukatlık yaptım. Hukukçuluğun “dünyanın en zevkli, en güzel ve en yararlı mesleği olduğu fikrindeyim. İyi ki Petrocelli hayatıma girmiş. Sonra 2005 yılında meslekle ilgili olmayan nedenlerle “hayatı sıfırlamak” ihtiyacı hissettim. Biraz da noter arkadaşlarımın yönlendirmesi ile noter oldum ve halen bu görevimi yürütüyorum. --M.D: Hukuk Fakültesi mezunu olarak tercihinizi Noterlikten yana kullandıracak etken nedir diye soracak olsak? --Uzun süre avukatlıktan sonra arkadaşlarımın yönlendirmesi ve değişiklik isteği beni bu tercihe götürdü. KASIM & ARALIK 2015 • 39 MEDYATİK DEKLANŞÖR -- M.D: Mesleğinizin ifası açısından 1512 Sayılı Noterlik Kanunu düzenlemelerini yeterli buluyor musunuz, bir madde de siz ekleyin ya da çıkarın deseler nasıl bir madde eklemek ya da hangi maddeyi çıkarmak isterdiniz? --1512 sayılı Noterlik Kanunu, düzenlendiği dönemde dünyanın en ileri ve çağdaş yasası ünvanını hak eden bir içeriktedir. Ancak, elbette zaman, dünyadaki gelişmeler, teknolojinin hayatımıza girmesi nedeniyle yetersiz kaldığı durumlar var. Burada bir konunun altını özellikle çizmek gerekir. Atamalarda müdahalenin ve kayırmanın asla olmadığı bir meslektir noterlik. Bunu 1512 sayılı Yasaya borçluyuz. Değişmesi gereken birçok madde var. O nedenle tek bir madde göstermek yerine mesleğimizin önemli bir sıkıntısı olan konuya dikkat çekmek isterim. Ne yazık ki, şu an genç hukukçuların noter olma şansı görülmüyor. Bu nedenle uzun staj süresinden sonra, yaş sınırı getiren bir düzenleme yapmak isterdim. Bununla ilgili olarak çalışmalar olduğunu da belirtmeliyim. Umarım yakın bir gelecekte gençleşen bir meslek haline geliriz. -- M.D: Türkiye Noterler Birliği ‘nin, Latin Noterler Birliği üyesi olması hangi açıdan yarar sağlamaktadır? --Latin Noterler Birliği, çoğunlukla Kara Avrupası Hukuk Sistemini uygulayan Ülke Noterlerinin örgütüdür. Öncelikle tabi olduğumuz hukuk sisteminin aynı olması bakımından büyük yararı var. Birlik tarafından alınan direktiflerin uygulanması, Avrupa Ülkelerindeki gelişmelerin uyarlanması bu açıdan son derece kolay ve hukukumuzla uyumlu. Dünyanın en çağdaş Ülkelerini kucaklayan bir oluşum Latin Noterler Birliği. Önemli bir yol göstericiliği fonksiyonu var. Farklı hukuk sistemlerindeki ülkeler dahi örneğin Amerika’nın bazı eyaletleri uyum sağlayarak üye olmak isteği içindeler. Avrupa Ülkelerinin benimsediği “önleyici yargı” işlevimizi hayata geçirmemiz bakımından önemli bir öncü. Nitekim Adalet Bakanlığı da Yargı Reformu Strateji Planına “Avrupa Noterlerinin örnek alınması” hedefini koymuş bulunmakta. Latin Noterler Birliği tüm dünyada yaşanmakta olan “yargının yükünü azaltmak” yolunda etkin adımlar atmış bir meslek örgütü. Bilindiği gibi bu ihtiyaç Türkiye’de 40 • KASIM & ARALIK 2015 Noterliklerde düzenlenen her türlü evrak delil gücüyle ihtilafı önleyici bir niteliğe sahip. Çekişmesiz yargı işlerini yapmaya başladık. Mirasçılık Belgesi noterliklerimizde ve aynı gün verilmekte ciddi bir sorun. Dolayısıyla bu hususta da Latin Noterler Birliği’nin büyük fayda sağladığı açıktır. -- M.D: Kanaatinizce; Avrupa, Orta ve Güney Amerika ülkelerinde noterlerin sorumluluk alanında olan gayrimenkul alım-satım ve ayni haklara ilişkin hukuki işler ile çekişmesiz yargı işlemlerinin noterlere devredilmesi ile ihtilafların doğmadan önlenmesi sağlanabilir mi? --Bugün hemen hemen bütün dünya ülkelerinde gayrimenkul alım satım ve ayni haklara ilişkin resmi senetler noterler tarafından düzenleniyor. Ortadoğu Ülkeleri de dahil olmak üzere böyle. Yalnız Amerika’nın bazı eyaletlerinde emlak danışmanları tarafından yapıldığını biliyoruz. Yukarıda da belirttiğim gibi Amerika Eyaletlerinin bir kısmı Noterlik yapılanmasını tamamlayıp Latin Noterler Birliği’ne –dolayısıyla sisteme – dahil olmak istiyorlar. (Türkiye’de bunun noterlerde olmamasının tek sebebi, Genç Cumhuriyet’te yeterli hukukçularının olmamasıdır.) Çünkü, insan yaşamının en önemli yatırımı olan ve barınma ihtiyacını gideren gayrimenkul MEDYATİK DEKLANŞÖR -- M.D: Noterlikte gerçekleştirilecek işlemler konusunda dünya ülkeleri ile sağlanacak entegrasyonla taşınmaz satışlarının çağdaş bir yapıya kavuşacağı görüşüne katılıyor musunuz? İcra Dairelerimizdeki yükün fazlalığı artık basına konu olacak boyuta gelmiştir. Vatandaşın alacağına kavuşmasını hızlandıran, icra dairelerinin yükünü azaltacak olan modeli benimsiyoruz edinmek korumaya/korunmaya muhtaç bir işlemdir. Bu nedenle de resmi senet şeklinde yapılır. Doğal olarak bu önemli işlemin bir tarafsız hukukçu tarafından yapılması gerekir. Ayrıca noterler yaptıkları işlemlerin sorumluluğunu taşıyan güven kurumlarıdır. İhtilafların çözülmesi hususuna gelirsek. Bugün de bu işlevimizi yerine getirdiğimizi rahatlıkla söyleyebilirim. Noterliklerde düzenlenen her türlü evrak delil gücüyle ihtilafı önleyici bir niteliğe sahip. Çekişmesiz yargı işlerini yapmaya başladık. Mirasçılık Belgesi noterliklerimizde ve aynı gün verilmekte. Miras Hukuku bilgimizle, ciddiyetle düzenliyoruz. Bugüne değin bir itiraz yaşamadık. Yani Mahkemeler kadar sağlıklı yürütüyoruz. Bunun gibi diğer çekişmesiz yargı işlerini de başarıyla yapabilecek bilgi ve donanıma sahibiz. İhtilafın doğmasını önleyen fonksiyonumuz olduğu gibi bizler yargıya güçlü deliller üreten hukukçularız. --Kesinlikle. Hukukçu incelemeden işlem yapmaz önce buradan başlayalım. Vatandaşın almayı düşündüğü taşınmaz ile ilgili her türlü bilgi kendisine verilecektir, yanıltılması önlenecektir. Ödemenin yapılıp yapılmadığı denetlenecektir. Tapu Sicil Muhafızlığı sayısından çok daha fazla noterlik konumlanmıştır. En ücra ilçemizde dahi noter bulunmaktadır bu demektir ki, çok daha hızlı işlem yapacak durumdayız. İhtiyaç oldukça yeni noterlikler yapılanabilir, hizmet vatandaşa yaklaşır. Devlete hiçbir yükü olmaz. Bir hukukçu yaklaşımıyla “gerçek irade” saptanır. Yani hem çağdaş hizmet sunulur ve hem de vatandaşı güvene alan bir yapı kurulur. -- M.D: Türkiye Noterler Birliğinin, İcra Dairelerinin yükünü azaltmak için noterlerin icra takibi yapabilmesini sağlayan Macaristan modeli önerisine bakış açınız nedir? --Macaristan’da başarı ile uygulanan model, Latin Noterler Birliği tarafından üye ülkelere önerilmiş bulunmaktadır. Yakın bir gelecekte Avrupa Noterlerinin bu konuda etkin olacağı görülüyor. Noterlerin kolaylıkla yapabileceği işlemlerden biri. Avukat meslektaşlarımız açısından da hız sağlayacak bir yöntem olduğu fikrindeyim. Burada noterin rolü başvuru üzerine resmi tebligatları tamamlayarak haciz aşamasına getirmek. İcra Dairelerimizdeki yükün fazlalığı artık basına konu olacak boyuta gelmiştir. Vatandaşın alacağına kavuşmasını hızlandıran, icra dairelerinin yükünü azaltacak olan modeli benimsiyoruz. -- M.D: Zaman zaman çıkarılan, halkın “Torba Kanunları” dediği yolla bazı kanunlarda değişiklik yapılmasının toplumumuza fayda sağladığına inanıyor musunuz? --Hukuktaki hantallığı ortadan kaldırmak amacıyla istisnaen yasaların değiştirilmesi gerekebilir. Hayatın zorladığı, hem hukuk otoritelerinin ve hem de kamuoyunun görüş birliğinde olduğu hususlara ilişkin olmalıdır. O zaman fayda sağlayabilir. Ancak Ülkemizde yaygın olarak tercih edilen bir yöntem haline gelmiştir. Bu haliyle fayda sağlaması mümkün olmadığı gibi zararları söz konusudur. “KomisKASIM & ARALIK 2015 • 41 MEDYATİK DEKLANŞÖR daha çok mutlu eder? yon Sistemini” devre dışı bırakarak yeterince tartışılmadan yasa çıkarılması “hukuku aşma” yöntemi gibi görünüyor. Maalesef fayda sağladığı fikrinde değilim. -- M.D: Ülkemizin, tek partinin tercihlerine dayalı yasalar ve kanun hükmündeki kararlar veya torba yasalarla yönetildiği, bu durumun yürütmeyi güçlendirdiği ve denetim dışına çıkarttığı yolundaki bazı aydınlar görüşlerine katılıyor musunuz? -- Torba yasa uygulamasının “Komisyon Sistemini” aşarak TBMM ve kamuoyu denetiminden/ görüşlerinden uzaklaşmak olduğu yönündeki görüşümü belirtmiştim. Bu durumun yürütmeyi güçlendirdiği açık. Kaygılara katılıyorum. --M. D: Mesleğinizle ya da özel yaşantınızla ilgili ilginç hatıralarınızdan birini bizimle paylaşmak ister misiniz? En zor ve moralsiz anımda hayatımı renklendirmek bir kitap ile mümkün. Yani okumak çok ciddi bir terapi benim için ve çok mutlu oluyorum -- Bizler iradeyi tespit ediyoruz. Bu nedenle de işlem yapmak isteyen ilgilinin akıl sağlığının yerinde olup olmadığı çok önemli. Şüphe duyduğumuzda hekime göndeririz. Bundan 4 yıl önce bir damat ve kayınvalidesi noterliğime geldiler. Taşınmaz devrine ilişkin vekaletname düzenlenmesini istedi damat. Kayınvalide ile konuşmaya başladım ve daha ilk cümlede demans olduğu ortaya çıktı. Üstelik ileri safhada. Damada bu durumda vasi kararı alınması gerektiğini anlattım. “Ama her zaman böyle değil” dedi. Yine anlattım. “Tamam” deyip gittiler. Aradan 1 saat geçti, damat heyecanla geldi. “Noter hanım, kayınvalidemin aklı geri geldi, inanmazsan eve gidelim sen de gör. Yapalım şu işlemi” dedi. Koşa koşa gelmesi, ter içinde ve heyecanla yalvarması hepimizi gülümsetse de yapmadık ve gerekli mercilere durumu bildirdik. Yurdum insanının zekasına güldük niye var olduğumuzu da bir kez daha anladık. --M. D: Biraz da özel sohbete yol alsak, hayatınızı renklendirecek hobileriniz; müzik, resim, spor vb. varsa söz eder misiniz, hangi uğraşı sizi 42 • KASIM & ARALIK 2015 -- Aslında hobi demeye dilim varmıyor hayatımın gereksinimi çünkü. En zor ve moralsiz anımda hayatımı renklendirmek bir kitap ile mümkün. Yani okumak çok ciddi bir terapi benim için ve çok mutlu oluyorum. Düzenli spor yapıyorum ve engelim çıktığında vicdan azabı çekecek kadar bağlandım spora. Bir de yazmayı seviyorum. Duygularımın satırlarda can bulması mutlu ediyor beni. --M. D: Renklerin ortak diline inanır mısınız? Eşyalarınızda, giysilerinizde tercih ettiğiniz ya da hiç kullanmam dediğiniz renkler var mı? -- Hiç kullanmam dediğim bir renk yok. Az kullandığım bir renk, kahverengi. Renklerin psikolojimiz üzerinde etkisi olduğuna ve bunu yaşamımıza yansıttığımıza inanıyorum. Buna ortak dil denebilir belki. Mavi neyi çağrıştırır sorusuna 10 kişiden 7’si aynı cevabı verir örneğin. Bir ortak dil var ve sanırım biz duygularımızla oluşturuyoruz bu dili. --M. D: “Aşk” desek -kapsama alanı ve türünü tayin şahsınıza ait olmak üzere- tarifiniz nasıl olurdu? -- Aşk, sevginin hormonlu halidir. --M. D: Söyleşimiz, ülkemizin geleceğinin sizin gibi aydınlar sayesinde üst seviyelere taşınacağı inancını yerleştirdi içimize. Okuyucularımızda da bu izlenimi bırakacağınızdan eminiz. Daha fazla sormak isterdik ancak değerli vaktinizi almamızın farkındalığı, dergimizin sayfa sınırı söyleşimizi burada noktalamak zaruretini getirdi. İlim ve bilim dolu sağlıklı bir ömür sürmeniz dileklerimizle, minnet ve şükranlarımızın arzıyla. Yolunuz açık olsun. MEDYATİK DEKLANŞÖR MEDYATİK DEKLANŞÖR BAHARA UYANMAK Uyusam bir akşam, bahara uyansam. Ilık, güneşli bir sabahın müziği kuş cıvıltıları olsa ve çiçek kokuları sarmalasa her yanı. Yönümü güneşe dönsem ve usul usul esen bir rüzgarın busesi okşasa yüzümü. Gözlerim kamaşsa ışığından güneşin, yumsam gözlerimi ninni gibi dinlesem denizi. O güzel havayı solusam doyana kadar ve doydukça acıksam çam kokulu nefese. Uyusam bir akşam, barışa uyansam. Savaşların bitişi kutlansa davul-zurna, akordeon, piyano, violonsel ve tüm enstrümanlar eşliğinde. Her coğrafyadan ayrı bir tını yükselse. Her beden ayrı bir figürle eşlik etse. Halay çeksek, sirtaki oynansa, valslerle katılınsa barışın sesine. Artık aşkın dansını düşünse insanlar. Uyusam bir akşam, yanı başımızdaki ülkenin kara gözlü çocukları için bitmiş olsa savaş uyandığımda. Gözyaşlarını görmesem de kahkahalarını duysam uzaktan uzağa. Aynı toprakların değişik renkleri insan kardeşlerim çok uzaklardaki şeytana uymasalar, omuzlarındaki melekleri dinleseler. Uyusam bir akşam, uyandığımda melekler ihtilal yapmış olsalar. Sevgiyi kanatlarına yükleyip, dağıtmaya koyulsalar artık. Sevgi yıldızları yağsa yer yüzüne, ışık dolsa yüreğimize. Bir kıvılcım çaksa beynimizde güzellikler, iyilikler üretsek bizde. Öğretsek büyümeye koyulmuş çocuklara ve onlar “biz büyüdük kirlendi dünya” demeseler. Uyusam bir akşam, uyandığımda zalimler de masumiyet kazansa. Cezalandırmak zorunda kalınmasa. Herkes “ben” egemenliğinden kurtulsa, “biz” diyenlerin sayısı artsa. Güzel koltukların, yükseklerin, yüksektekilerin esaretinden eser kalmasa. Hayatlara, düşüncelere, düşlere konulan ipotekler fek edilse. Sabaha uyandığımda korku kaplamasa her yanımı. Haber almaktan korkmasam. Zehirlerin yok ettiği fidanları göstermese kimse bana. Boy verse sağlıkla, coşkuyla ağaçlar ve gelecek olsalar bize. Uzaktaki fidanları da korusak, her fidanın var oluşu yarınlarımızdır desek. Sabah uyandığımda kızdıklarıma vereceğim dersi düşünmek yerine, o gün sesini duymak istediğim sevdiklerimin listesini yapmaya koyulsam. Kırmasam kimseyi, beni de kırmasalar. Hatamı bana söylerken sözlerin arasına sevgiyi koysalar, bende öyle yapsam. Hiçbir insana kıyılmasa. Ve kimse kırılmasa boş yere ya da fazladan. “Dal rüzgarı affetmiş ama kırılmış” olmasa ben uyandığımda. Bazen de gizlesek insanoğlunun yanlışını bir tek ona söylesek, bağırmasak ulu orta. Deli gönlüm havalandı yine ve yalancı bahara uyandı bu sabah. Kara kışın ortasındaki zamansız güneşe. Cıvıltılar yok, çiçek kokusu eksik. Karadeniz öfkeyle çırpınıyor. Ajanslar şeytandan haber taşıdılar yeniden. Küçük umutlarım var yine de. “Kardelen”lerle neşelenen bu küçük dünyamızda bir de “Taşdemir” şiiri olabilir belki. Yada bir başka “arkadaşım, şairim” döktürüverir dizelerle sevgiyi. Ben yetinirim, mevsim yine bahar olur. GÜLÜZAR IRMAK 15.01.2007-Ordu/Ulubey KASIM & ARALIK 2015 • 43 MEDYATİK DEKLANŞÖR İZMİR ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ CEZA VE CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU ANABİLİM DALI ÖĞRETİM ÜYESİYRD. DOÇ. DR. SEVİNÇ ARSLAN HIZAL (HUKUK VE TIP DOKTORU) İLE SÖYLEŞİ “Aslında birbiriyle ilgisizmiş gibi görünen Tıp ve Hukuk disiplinlerinin birbiriyle ne denli bağlantılı olduğunu, daha doğrusu tıbbi uygulamalar esnasında hukuk bilgisine çok ihtiyaç duyulduğunu fark ettim.” lunduğunuz konuma gelinceye kadar neler yaptınız? “Hasta Hakları” kavramını aslında geniş yorumlamamız gerekiyor. Çünkü sağlık hizmeti sadece hasta olan bireylere sunulmayıp sağlıklı bireyleri hastalıklardan korumak üzere de sunuluyor --M. D : Merhabalar, Saygılar; Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz dergimiz Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Şahsınızla kısa bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur musunuz efendim? -- Elbette, memnuniyetle. [email protected] 44 • KASIM & ARALIK 2015 --M. D : Sizi, sizden tanımak istesek, ne kadarını, hangi cümlelerle nakletmek istersiniz? Bu- -- Ben Bulgaristan’da doğdum ve 1973 yılında ailemle birlikte Türkiye’ye göç ettim. Çocukluk çağlarımda tüm çocuklar gibi öğretmen olma isteğim vardı. Ancak bununla birlikte başkalarından farklı olma, hiç yapılmamış bir şeyleri yapma arzum da vardı. Sanırım bunun şu anki konumuma etkisi oldu. Aslında bulunduğum konuma gelişim oldukça uzun ve değişik bir süreç sonrasında oldu. Hukuk eğitimi alma isteğim lise yıllarımda da vardı. Ancak o dönemde Bursa’da oturuyorduk ve Bursa’da hukuk fakültesi yoktu. Şehir dışında bir hukuk fakültesinde okuma olanağım olmadığı için tek tercih yaparak 1982 yılında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandım. 1988 yılında tıp fakültesinden mezun olup mecburi hizmete gittiğimde de mesleğimi uygularken birçok konuda hukuk bilgisine ihtiyacım olduğunu fark ettim. Aslında birbiriyle ilgisizmiş gibi görünen Tıp ve Hukuk disiplinlerinin birbiriyle ne denli bağlantılı olduğunu, daha doğrusu tıbbi uygulamalar esna- MEDYATİK DEKLANŞÖR sında hukuk bilgisine çok ihtiyaç duyulduğunu fark ettim. Bunun üzerine tıp alanında uzmanlaşmak yerine sağlık hukuku alanında uzmanlaşmaya karar vererek yeniden üniversite sınavlarına girdim ve 1993 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanarak hukuk eğitimi aldım. Bu esnada aslında hep akademik anlamda bu iki disiplini bağdaştırabilecek Sağlık Hukuku veya Tıp Hukuku gibi bir alanın oluşturulabilmesini hedefledim. Bir yandan hekimlik yapmaya devam ederken bir yandan da kamu hukuku alanında yüksek lisans ve doktora yaptım ve sağlık hukuku ve tıp ceza hukuku alanında çalışmalar yaptım. Fakat hedeflediğim alanda doğrudan çalışabilme olanağını 2012 yılına dek bulamadım. 2012 yılında bu alanda yapılan çalışmalar akademik boyuta taşındı ve İzmir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü bünyesinde Türkiye’deki ilk Sağlık Hukuku Yüksek Lisans Programı açıldı. Ben de yaklaşık 20 yıllık bir sürecin ardından hekimlik mesleğine veda ederek İzmir Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Ceza Usul Hukuku ve Sağlık Hukuku dersleri vermeye başladım. --M. D: Sizi başarıya götüren bu tempolu çalışma gücünü nasıl elde ediyorsunuz, mesleğinize olan aşk mı diyelim? -- Kesinlikle. Kanaatimce çalışmanın çok büyük bir payı olmakla birlikte başarının temelinde, insanın yaptığı işi çok sevmesi yatar. Benim hedefime ulaşmak için yaşadığım süreç oldukça uzun ve zorluklarla doluydu ve bu sürecin büyük bir bölümünde sadece bir hekim değil, bir eş ve aynı zamanda bir anneydim de. Benim yerimde bir başkası olsa belki de belirli bir branşta uzmanlaşarak çok daha erken akademik bir kariyer yapmayı tercih edebilirdi. Ancak ben eşimle ve kızımla geçireceğim zamandan Çoğu zaman doğrudan sağlık mesleği mensubundan kaynaklanmayan organizasyon kusurlarında da bu durumun faturası sağlık mesleği mensuplarına çıkarılmakta çalma pahasına ve tabii ki onların büyük desteği ile hedeflediğim yolda yürümeyi tercih ettim. Sanırım bu da sadece insanın mesleğini sevmesiyle mümkün olabilir. --M. D: “Hasta Hakları” denildiğinde ne anlamalıyız? Sizce, Hasta Hakları Yönetmeliğinde tespit ettiğiniz en önemli eksiklik nedir? -- “Hasta Hakları” kavramını aslında geniş yorumlamamız gerekiyor. Çünkü sağlık hizmeti sadece hasta olan bireylere sunulmayıp sağlıklı bireyleri hastalıklardan korumak üzere de sunuluyor. Hasta hakları kavramını dar yorumladığımız takdirde koruyucu sağlık hizmeti alan kişileri bu kavramın kapsamı dışında bırakmış oluruz. Bu bağlamda “hasta hakları” yerine “sağlık hizmeti alan” kişilerin haklarından söz etmek ya da doğrudan sağlık hakkından söz etmek sanırım daha doğru olacak. Hasta Hakları Yönetmeliğinde de sağlık hizmetinden yararlanma ihtiyacı bulunan fertlerin sırf insan olmalarından kaynaklanan haklarından söz edilerek daha geniş bir tanımlama tercih edilmiş. Temelde bu haklar yaşama hakkı ve insan onuru ile doğrudan ilişkili. Çünkü sağlık hizmeti niteliği gereği kişinin vücut bütünlüğüne ve en mahrem alanına yöneliktir. Dolayısıyla kişinin rızası olmaksızın vücut bütünlüğünün bozulması ya da sırlarının ifşa edilmesi haklarının ihlali anlamına gelecektir. Hasta Hakları Yönetmeliği, özellikle hastanın rızası ve aydınlatılmış onamına ilişkin eksiklikleri sebebiyle eleştirilmişti. Ancak 08 Mayıs 2014 tarihinde yapılan değişiklikle Yönetmelikte bu konular daha açık ve ayrıntılı KASIM & ARALIK 2015 • 45 MEDYATİK DEKLANŞÖR bir biçimde düzenlendi. Kanaatimce Hasta Hakları Yönetmeliğindeki düzenlemeler yeterli ancak sorun Yönetmelikle düzenlenen hakların hayata geçirilebilmesinde. Örneğin Hasta Hakları Yönetmeliğinin 21. maddesinde hasta mahremiyetine saygı gösterilmesinden söz ediliyor. Fakat buna rağmen hastanelerin acil servislerinde 5-6 hasta yatağı yan yana olacak şekilde yerleştirilmiş ve yataklar arasında sadece ince bir perde bulunuyor. Bazen bu perde bile tam kapanmamış oluyor. Hasta ile hekimin ya da diğer sağlık mesleği mensubunun konuşmaları bir diğer hasta veya hasta yakını tarafından rahatlıkla duyulabiliyor. Benzer durum birden fazla hastanın yattığı odalar hatta doğum salonu için bile geçerli. Böyle bir durumda bu hakların Yönetmelikte düzenlenmiş olması bana göre bir anlam ifade etmiyor. Önemli olan mevzuattaki düzenlemenin kağıt üzerinde kalmayarak hayata geçirilebilmesidir. --M. D: Sağlık hizmeti alanlar ile sağlık hizmeti sunanlar arasında ortaya çıkan çatışma ve bunun şiddete dönüşmesinin temelinde neler yatmaktadır ve bu konudaki önleyici tedbirler neler olabilir, ülkemizde, her iki taraf için de etki faktörünün yüksek olacağına inandığınız hangi tamamlayıcı düzenlemelere ihtiyaç vardır? -- Sağlık hizmeti alanlarla sağlık hizmeti sunanlar arasında ortaya çıkan çatışma ve bunun şiddete dönüşmesinin temelinde kanaatimce önemli bir sistem sorunu yatmakta. Elbette toplumumuzda her şeyi şiddetle çözme eğiliminin hakim olduğu sorunsalını göz ardı etmeksizin, hekimlik yaptığım dönem46 • KASIM & ARALIK 2015 Daha önce paternalist olarak adlandırdığımız hekimin babacıl ve otoriter yaklaşımının yerini hasta ile bilgiyi paylaşan, hastayı aydınlatan hekimler aldı. Ancak bu değişim sürecinin sonuçlarının tamamen olumlu olduğunu söylemek güç lerde çok yakından gözlemlediğim birçok olgudan hareketle söyleyebilirim ki şiddetin temelinde gerçek durum ile örtüşmeyen ve bilinçli olarak çok yükseltilen beklentiler yatmakta. Sağlık hizmeti alanların güler yüzlü sağlık mesleği mensuplarından hızlı, kaliteli ve etkili bir hizmet alma beklentisine karşılık, sağlık hizmetini sunanların da Dünya Sağlık Örgütünün belirlediği standartlara uygun bir poliklinik ve girişim sayısı, yeterli araç gereç ve uygun fiziksel alt yapı beklentisi, bunun yanında tabiri caizse “leb demeden leblebiyi anlayan”, kolay aydınlatılan entelektüel seviyesi yüksek hasta beklentisi maalesef gerçeklerle örtüşmemekte. Elbette her iki tarafın beklentileri de insan hakları bakımından olması gerekeni içeriyor. Ancak mevcut sistemde bazı kamu kurumlarında bir günde tek bir hekim tarafından 150 hastaya poliklinik veya acil sağlık hizmetinin sunulduğu bir ortamda her iki taraf için de bu beklentilerin gerçekleşme ihtimalinin ne denli düşük olduğunu tahmin edebilirsiniz. Bunun yanında şikayet mekanizmasının belirli hallerde kötüye kullanılması sağlık mesleği mensuplarının defansif yaklaşmasına da sebep olmakta. Çoğu zaman doğrudan sağlık mesleği mensubundan kaynaklanmayan organizasyon kusurlarında da bu durumun faturası sağlık mesleği mensuplarına çıkarılmakta. Konuyu önleyici tedbirler bakımından değerlendirecek olursak, bu konuda Türk Tabipleri Birliği ve bazı yazarlar tarafından, sağlık mesleği mensupları aleyhine işlenen fiillerle ilgili özel bir yasal düzenlemenin bulunmamasının ve sağlık mesleği mensuplarına yapılan sözel saldırı, yaralama, darp ve öldürme gibi fiillerin genel hükümlere tabi olmasının, sağlık mesleği mensuplarına yönelik şiddetin önlenmesinde ve çalışan güvenliğinin sağlanmasında dezavantaj yarattığı belirtilmiştir. Ben de bir makalemde özel sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık mesleği mensuplarının da verdikleri hizmetin niteliği bakımından kendileri aleyhine işlenen suçlarda kamu görevlisi gibi kabul edilmeleri gerektiğini yani bu suçları işleyenlerin cezalarının artırılması gerektiğini savunmuştum. Nitekim bu konuda bir kanuni düzenleme de yapıldı ancak sadece cezaların artırılmasının sorunu MEDYATİK DEKLANŞÖR çözeceğine inanmıyorum. Başta da söylediğim gibi bu bir sistem sorunu. Sağlık mesleği mensuplarının çalışma koşullarının iyileştirilmesinin yanında hizmetiçi eğitim ve hasta ile iletişim konusunda eğitimler düzenlenmesinin, hastalar bakımından ise mevcut koşulların gerçekçi olarak ortaya konularak beklentilerin mevcut duruma uygun düzeyde tutulmasının şiddetin önlenmesine katkı sağlayacağı düşüncesindeyim. Bununla birlikte İdarenin, hem hastaların haklarını hem de sağlık mesleği mensuplarının güvenliğini sağlama yükümlülüğüne uygun tedbirler almasının da çok büyük önem taşıdığını vurgulamak isterim. --M. D: Teknoloji, eğitim, ekonomi, yönetim ve hukuk alanında yaşanan gelişmelerin, hasta ve sağlık çalışanı arasında var olan bilgi ve güç asimetrisini dengelediği, hasta hakları ve hasta memnuniyeti konusunda ülkemizde kayda değer adımların atıldığı yolundaki görüşlere katılıyor musunuz? -- Gerçekten toplumda teknolojik gelişmelere paralel olarak her türlü bilgiye ulaşım kolaylaştı. Elbette eğitim, ekonomi ve hukuk alanında yaşanan gelişmeler de temelde insan hakları ve özelde sağlık hizmeti alanların hakları bakımından oldukça önemli bir rol oynadı. Daha önce paternalist olarak adlandırdığımız hekimin babacıl ve otoriter yaklaşımının yerini hasta ile bilgiyi paylaşan, hastayı aydınlatan hekimler aldı. Ancak bu değişim sürecinin sonuçlarının tamamen olumlu olduğunu söylemek güç. Öncelikle hastaların hastalıkları ile ilgili bilgileri internet üzerinden veya güvenilir olmayan kaynaklardan almaları, bazı hallerde hasta-hekim ilişkisini ve hekimle aralarındaki güven duygusunu zedeleyebiliyor. Hatta bazen bu durum yanıltıcı bir şekilde hekimin gerekli muayene ve tetkikleri yapmadığı düşüncesini hakim kılıyor, bunun sonucunda hekime yönelik şiddet eylemleri bile ortaya çıkabiliyor. Bunun yanında bazı hallerde hasta mahremiyetinin korunması da zorlaşabiliyor. Örneğin hekimin e-reçete yazması neticesinde eczacının şifresini verdiği her eczane çalışanı elektronik ortamda hasta ile ilgili bilgileri görebiliyor. Aynı durum sağlık kurumlarında hasta bilgilerinin elektronik ortamda muhafaza edilmesi esnasında da olabiliyor. Kanaatimce teknolojik gelişmelerden yararlanarak sağlık hizmeti alan kişilerin işlemlerini kolaylaştırmak, kendi hastalıkları ve hakları konusunda bilgilenmelerini sağlamak oldukça büyük bir avantaj ancak hekim-hasta dengesinin kurulmasında doğru bilgi ve güvenilir kaynakların olması ve veri güvenliğinin sağlanması koşuluyla. Aksi halde avantaj olarak görünen her şey dezavantaj haline gelebiliyor. --M. D: Hangi yıllarda Tükiye’de sağlık hizmetlerinin finansmanı ve örgütlenmesi tartışmaya açılmış ve sağlıkta dönüşüm programı uygulanmaya başlamıştır? --1990’lı yıllardan itibaren Türkiye’de sağlık hizmetlerinin finansmanı ve örgütlenmesi tartışmaya açılmış, hükümetlerce çeşitli modeller önerilmiş ve sürekli bir reform arayışı içine girilmiştir. 2003 yılından itibaren de “Sağlıkta Dönüşüm Programı” uygulanmaya başlamıştır. Bu programla birlikte sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi yeniden gündeme gelmiştir. --M. D: Türkiyde sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesine, sağlık hizmetlerine duyulan güven açısından halkımızın bakış açısı nasıl olmuştur? Kanaatinizce, kamu hizmetini mi üstün görmekteler özel sağlık hizmetlerini mi? Multidisipliner bir alanda çalışma yapmak, orijinal olması ve yeniliklere açık olması bakımından bazı avantajlar sağlamakla birlikte, özellikle çalıştığınız alanı bilen sınırlı sayıda bilim insanı bulunması bakımından bazı hallerde dezavantajlı hale gelebiliyor -- Türkiye’de sağlık hizmetlerine duyulan güven açısından bakıldığında hastaların özel kuruluşlar tarafından sunulan sağlık hizmetlerinin daha kaliteli olacağı yönünde bir yargısının bulunduğu, fakat doğrudan ücret ödenmesi ya da fark ücreti alınması aşamasında ödemedeki güçlükler sebebiyle halkın büyük bir kısmının kamu kurumlarını tercih ettiği görülmektedir. Ancak burada bir hususu açıklamakta yarar görüyorum. Türkiye’de sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi, sağlık hizmetinin tümünün özel sağlık kurumları tarafından sunulması KASIM & ARALIK 2015 • 47 MEDYATİK DEKLANŞÖR Hem evimde hem de üniversitedeki çalışma odamda çocuklarım gibi gördüğüm çiçeklerim var. Ayrıca özellikle okuduğum kitaplarda veya izlediğim filmlerde betimlenen yerleri gezip görmekten çok hoşlanıyorum şeklinde doğrudan olmayıp dolaylı yoldan kademeli olarak kamu kurumlarında gerçekleştirilmiştir. İlk olarak kamu hastanelerinde yemekhane, çamaşırhane gibi birimlerden başlatılan özelleştirme uygulamaları, özel hasta muayeneleri, özel hasta yatakları, özel tarifeler, özel ve süit odalarla devam etmiştir. 2005 yılında Sağlık Bakanlığına bağlı olarak birinci basamak sağlık hizmeti sunan kuruluşlar dahil olmak üzere Sağlık Bakanlığına bağlı tüm kurumlara “muayene, teşhis, tedavi, laboratuar tetkik ve tahlil işlemlerini, aşı, ilaç, serum, insan kanı ve kan ürünlerini” tarife üzerinden fiyatlandırma ve döner sermayeye gelir kaydetme yetkisi verilerek uy48 • KASIM & ARALIK 2015 gulamaya başlamıştır. Böylelikle sağlık hizmetlerinin hemen tümü idare tarafından tarifelendirilmiş ve hizmetten yararlanma para ödeme koşuluna bağlanmıştır. Ancak kullanıcıların neredeyse tamamının sigortalı olması ve ödemelerin büyük çoğunlukla bu kuruluşlar tarafından yapılması, hizmet kullanıcılarının sağlık hizmetinden ücretsiz yararlandığı yanılsamasına sebep olmuştur. Özelleştirme uygulamaları kapsamında kamu kurumları tarafından sunulan sağlık hizmetlerinin fiyatlandırılması ve kişilerden katılım payı alınmasına ilişkin olarak yapılan bir çalışmada katılım payının, özellikle geliri yetersiz olanların ya da yoksulluk sınırı altında gelir elde edenlerin, gerektiğinde sağlık kurumlarına gitmelerini geciktirebildiği, hatta rahatsızlıkların önemsenmemelerine ya da gizlenmelerine neden olabildiği ortaya konmuştur. Aynı çalışmada düşük gelirli bireylerin, yüksek gelirli bireylere göre katılım payı uygulamasına daha olumsuz baktığı da tespit edilmiştir. Bana göre katılım payı, hastanelerde daha yüksek oranlarda uygulanması bakımından, tarafsızlık ve eşitlik ilkesini yoksullar aleyhine, özellikle ciddi rahatsızlıklarda çok daha fazla ihlal etmekte, yoksul kişilerin hastanelere müracaatını geciktirmekte veya engellemektedir. Kanaatimce konuyu bu yönüyle irdelemek gerekmektedir. --M. D: Araştırma ve inceleme yaptığınız konuların multidisipliner yapıda olması, konu hakkında yapmak istediğiniz açıklamaların yeterince istediğiniz düzeyde olmasına engel teşkil ediyor mu? -- Multidisipliner bir alanda çalışma yapmak, orijinal olması ve yeniliklere açık olması bakımından bazı avantajlar sağlamakla birlikte, özellikle çalıştığınız alanı bilen sınırlı sayıda bilim insanı bulunması bakımından bazı hallerde dezavantajlı hale gelebiliyor. Çalışmanız tek tek her disiplinin uzmanları tarafından kısmi olarak anlaşılabildiğinden bazı hallerde önemi tam olarak anlaşılamayabiliyor. Sağlık hukuku ve tıp ceza hukuku alanında çalışma yaparken benim için en büyük zorluk bu noktada ortaya çıkıyor. Neticede her iki alanı hem hekimler ve sağlık mesleği mensupları bakımından hem de hukukçular bakımından anlaşılabilir kılacak açıklamalara yer vermek gerekiyor. Ancak her iki alanın da beklentilerini tahmin edebiliyor olmak ortak bir kesişim alanı bulmamı kolaylaştırıyor. --M. D: Sağlık alanında bilişimden yeterince yararlanılabiliyor mu, aksi halde ortaya çıkacak sorunlar neler olabilir? --Yukarıda da belirttiğim gibi son yıllarda sağlık alanında bilişimden oldukça fazla yararlanılmaya başlandı. Hastaların muayene olmak üzere randevu almalarından başlayarak, tahlil sonuçlarının, sağlık raporlarının ve reçetelerin elektronik ortamda oluşturulması yaygınlaştı. Hatta bazı kamu kurumları şeklen kredi kartına benzeyen hasta kartları oluşturarak hasta ile ilgili tüm bilgileri elektronik ortamda muhafaza etme ve hastanın tercih ettiği hekime bu kartı vererek hekimi geçmişte yapılan tedavilerle ilgili olarak kolaylıkla bilgilendirme çalışmalarını deneme amaçlı uygulamaya başladılar. Artık ameliyatlar bile başka bir şehirde veya ülkede bulunan hekimin konsültan olarak katılımı ile internet üzerinden bağlantı kurularak gerçekleştirilebiliyor. Tüm alanlarda olduğu gibi sağlık alanında da bilişimden yararlanmak artık bir lüks olmaktan çıktı, bir zorunluluk halini aldı. Elbette yukarıda değindiğim deza- MEDYATİK DEKLANŞÖR vantajların ortadan kaldırılmasına yönelik olarak gerekli tedbirlerin alınması koşuluyla. Bu tedbirlerin alınması konusunda İdareye önemli görevler düşüyor. -- M.D: Biraz da özel hayatınıza yönelsek; mesleğiniz dışında yaşamınızı renklendiren hobilerinizden söz etsek, hangi uğraşı sizi daha çok mutlu eder? --Mesleğime büyük bir zaman ayırmakla birlikte boş vakitlerimde çiçeklerle ilgilenmek beni dinlendiriyor. Hem evimde hem de üniversitedeki çalışma odamda çocuklarım gibi gördüğüm çiçeklerim var. Ayrıca özellikle okuduğum kitaplarda veya izlediğim filmlerde betimlenen yerleri gezip görmekten çok hoşlanıyorum. Kitapta anlatılan veya filmde hissettirilen duyguyu bizzat o yerde algılamaya çalışıyorum. Bunun yanında yaz aylarında yüzmek, kış aylarında kayak yapmak, sınırlı düzeyde de olsa spor yapmak için birer fırsat benim için. -- M.D: Renklerin ortak diline inanır mısınız, eşyalarınızda, arabanızda, giysilerinizde daha çok tercih ettiğiniz ya da “hiç kullanmam” dediğiniz renkler var mıdır? --Genellikle bütün renkleri severim ve kullanırım. Hatta bazı renklerin insanın o günkü ruh halini yansıttığını düşünürüm. Ancak sanırım iş hayatımda siyah ve beyaz renkleri biraz daha fazla kullanıyorum. Renkler benim için uyumlu oldukları ölçüde sınırsız bir şeklide kullanılabilirler. Hiç kullanmam diyebileceğim bir renk yok. --M. D: Burcunuzu öğrenebilir miyiz? Burçların kişinin karakter oluşumunu etkilediğine, aynı burçtaki insanların aynı eğilimi gösterdiklerine inanır mısınız? --Doğum tarihime göre Yengeç burcundanım. Ancak burçların insanların karakterlerini etkilediğine Bana göre insanın başka bir insanı, bütün bencilliklerinden arınmış bir şekilde kendisinden daha fazla önemsemesi, değer vermesi “aşk” tır inanmıyorum. Sanırım ben biraz mantıksal düşünüyorum. Burçlarla ilgilenen insanların başka insanlarla ortak noktaları bulunduğunda bunu aynı burçtan olmalarına bağlamalarını “algıda seçicilik” olarak kabul ediyorum. Bana göre her insan belirli bir konuya önem verip bu konuyla ilgili olayları daha dikkatli bir şekilde takip etmeye başlarsa bir süre sonra daha önce hiç fark etmediği ayrıntıları fark edebiliyor ve başka insanlarla arasında ortak noktalar bulabiliyor. Burçlara inanmak da böyle bir şey, önce inanıyorsunuz sonra olayları inandıklarınız doğrultusunda değerlendiriyorsunuz. -- M.D: Sizce “Aşk” nedir, türünü ve kapsama alanını tayin şahsınıza ait olmak üzere, nasıl tarif edersiniz? --Dünya var olduğundan beri insanlar aşkı tarif etmeye çalışmış ve hala tarif etmeye çalışmaktalar. Aşkın sadece kimyasal bir reaksiyon olduğunu iddia edenler de var. Birçok düşünürün, şairin ve yazarın üzerine eserler verdiği bir konuda benim bir tarifte bulunmam sanırım fazlaca iddialı bir şey olur. Ancak yine de aşk ister iki insan arasında olsun, isterse insanın hayvanlara veya doğaya bakışında olsun, özünde değer vermek vardır. Bana göre insanın başka bir insanı, bütün bencilliklerinden arınmış bir şekilde kendisinden daha fazla önemsemesi, değer vermesi “aşk” tır. Ancak aşk kelimesinin değersizleştirilmesine ve her şeyin mazeretiymiş gibi kullanılmasına karşıyım. Ülkemizde sıkça rastlandığı şekilde bir erkeğin aşık olduğu kadını kıskandığı için şiddet uygulaması ya da öldürmesi kesinlikle aşk değildir. --M. D: Söyleşimiz, geleceğimiz açısından çok önemli bir noktada olduğunuzu, sizin gibi aydınlar sayesinde ülkemizin üst seviyelere taşınacağı inancını yerleştirdi içimize. Okuyucularımızda da bu izlenimi bırakacağınızdan eminiz. Daha fazla sormak isterdik ancak değerli vaktinizi aldığımızın farkındalığı, söyleşimizi burada noktalamak zaruretini getiriyor. İlim ve bilim dolu sağlıklı bir ömür sürmeniz dileklerimizle, minnet ve şükranlarımızın arzıyla. Yolunuz açık olsun. MEDYATİK DEKLANŞÖR KASIM & ARALIK 2015 • 49 MEDYATİK DEKLANŞÖR KAMBUR AĞA ROMANININ YAZARI MEHMET EMİN TİRİL İLE SÖYLEŞİ “Pozitif düşünen bir insanım. Her zaman her koşulda rahatlıkla kendime uygun bir ortam bulabiliyorum.” Merhabalar, Saygılar; -- M.D: Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz iki ayda bir yayımlanan dergimiz Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Şahsınızla küçük bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur musunuz? — Tabi ki, çok memnun olurum. Her romancı bilhassa -- M.D: Söyleşilerin klasik sorusu; özgeçmişinizi alabilir miyiz diye sorsak, ne kadarını, hangi cümlelerle nakletmek istersiniz? Bulunduğunuz konuma gelinceye kadar neler yaptınız? işlerken de duygusal anlar —Doğum yerim Çanakkale. Çok çabuk geçen ön eğitim yılları ve askerlik, ardından yurtdışı. Yurtdışında elektronik eğitimi gördüm. Nihayetinde emekli olunca ailecek zamanımızın büyük bir bölümünü Türkiye’de geçirmeye karar verdik. Çanakkale çok güzel bir şehir, Kambur Ağa’yı da burada yazmaya başladım. Ne kadar iyi ne kadar kötü bunu tabii okuyucu karar verecek ama şimdiye kadar gelen yorumlar çok güzel. Ben de ortaya çok güzel bir eser çıktığına inanıyorum. yaşar --M. D: Sizi başarıya götüren bu çalışma gücünü nasıl elde ediyorsunuz? ilk romanlarında kendi başından geçen olayları roman kahramanı üzerinden yansıtır ve bu konuyu [email protected] 50 • KASIM & ARALIK 2015 —Pozitif düşünen bir insanım. Her zaman her koşulda rahatlıkla kendime uygun bir ortam bulabiliyorum. Gençlik yıllarımda müzik çalışmaları yapardım, şimdi zamanımın büyük bir bölümünü resim ve roman çalışmaları kaplıyor, bu da beni tabii çok mutlu ediyor. MEDYATİK DEKLANŞÖR --M. D: Kambur Ağa isimli romanınızı okuma fırsatı bulduk, ilginç bir hayat hikâyesini sade bir dille aktarmada son derece başarılı olmuşsunuz. Bu romanı kaleme alırken duygusal anlar yaşadığınız oldu mu? —Olmaz mı, tabii ki oldu. Her romancı bilhassa ilk romanlarında kendi başından geçen olayları roman kahramanı üzerinden yansıtır ve bu konuyu işlerken de duygusal anlar yaşar. Çünkü siz bu olayı bire bir yaşamışsınızdır. Onlar artık sizin mesai arkadaşınız olmuştur; sevdiğiniz bir roman kahramanı öldüğü zaman üzülürsünüz. Ben mesela Hacer Nine’yi örnek verebilirim. Bana en zor gelen, yazmayı bitirdiğimde bütün roman kahramanlarından ayrılmak oldu. --M. D: Bir romanı kurgularken kendinizi okuyucu yerine koyup kahramanların ve olayların zaman ve mekân açısından tutarlılığını kontrol eder misiniz? Müzik benim gençlik yıllarım. Resim hâlâ uğraşım. Sporda galiba biraz geç kaldık, ama onun yerini roman aldı —Buna elbette çok önem veriyorum, aksi düşünülemez bile. Bu yüzden zaman açısından sorunlar yaşamışımdır. Tabii bunu giderebilmek için romanı baştan sona tadilat yapmak zorunda kaldığım zamanlar da olmuştur. --M. D: Bir roman yazarının duygularını adlandırmada okuyucuya aktarım gücünü yeterli buluyor musunuz? Eseriniz Türkçe imla kuralları açısından eleştiri alırsa bu konuda eksik olduğunuzu mu düşünürsünüz yoksa bu konunun editörün görevinde olduğu yolunda bir savunmada mı bulunursunuz? —Bu bir yetenektir. Ya okuyucuya duygularınızı, düşüncelerinizi ulaştırırsınız, ya da ulaştıramazsınız. Sizin tarzınıza karşı çıkan birileri olacaktır muhakkak. Buna da saygı duymak gerektiğine inananlardanım. Uzun yıllar yurtdışında yaşadığım için Türkçe imla konusunda çok iddialı değilim ama hatalar çok bariz değilse okuyucunun öküz altında buzağı aradığını düşünürüm. --M. D: Romanda geçen herhangi bir konu hakkında alt kültür araştırması yapar mısınız? Örneğin; roman kahramanınız bir suçlu veya avukatsa bir hukukçudan, hasta veya doktorsa bir tıp otoritesinden yardım almayı düşünür müsünüz? —Tabii ki bilmediğim konularda bir bilene danışmak âdetimdir. Bu romanda da çok yardım aldığım kişiler oldu. Mesela alternatif tıp konusunda birçok dostumdan büyük yardım aldım. --M. D: Ticaret ve Yazmak dışında uğraşılarınız var mı? Müzik, resim, spor vb. —Evet bu güzel bir soru. Müzik benim gençlik yıllarım. Resim hâlâ uğraşım. Sporda galiba biraz geç kaldık, ama onun yerini roman aldı. --M. D: Renklerin ortak diline inanır mısınız? Eşyalarınızda, giysilerinizde tercih ettiğiniz ya da hiç kullanmam dediğiniz renkler var mı? —Marka, pek sevmem, sadece bana rahat olan giysiler tercih ederim. Renk konusuna gelince çok apstak renkler olmadığı müddetçe benim için bir sorun olmaz. --M. D: “Aşk” desek tarifiniz nasıl olurdu? --Aşk, aşk. Bunun tarifini yapan biri var mı? Ben mutluyum. Eğer aşk buysa ben âşığım. --M. D: Söyleşimiz, ülkemizin geleceğinin sizin gibi gayretli insanlar sayesinde üst seviyelere taşınacağı inancını yerleştirdi içimize. Okuyucularımızda da bu izlenimi bırakacağınızdan eminiz. Daha fazla sormak isterdik ancak değerli vaktinizi almamızın farkındalığı, dergimizin sayfa sınırı söyleşimizi burada noktalamak zaruretini getirdi. İlim ve bilim dolu sağlıklı bir ömür sürmeniz dileklerimizle, minnet ve şükranlarımızın arzıyla. Yolunuz açık olsun. --Teşekkür ederim. MEDYATİK DEKLANŞÖR KASIM & ARALIK 2015 • 51 MEDYATİK DEKLANŞÖR YALOVA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ YARDIMCI DOÇENT DOKTOR TUNCA ÖZGİŞİ İLE SÖYLEŞİ “Akademik hayatın özünde sürekli yenilenme ve kendini geliştirme vardır. Bu motivasyonla yeni bilgiler edindikçe, yeni olaylara tanık oldukça insan monotonluktan sıyrılır.” --M. D : Merhabalar, Saygılar; Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz iki ayda bir yayımlanan dergimiz Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Şahsınızla kısa bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur musunuz efendim? -- Memnuniyetle, buyurun. --M. D : Sizi, sizden tanımak istesek, ne kadarını, hangi cümlelerle nakletmek istersiniz? Bulunduğunuz konuma gelinceye kadar neler yaptınız? [email protected] 52 • KASIM & ARALIK 2015 -- 1981 Sivas Şarkışla doğumluyum. Liseye kadar öğrenim hayatım Sivas’ta geçti. Sonrasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünü kazanarak İstanbul’a geldim. Yüksek Lisans eğitimimi Marmara Üniversitesi’nde Doktora eğitimimi yine İstanbul Üniversitesi’nde tamamladım. Bu süreçte Öğretmenlik mesleğini icra ettim. 2009 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde misafir öğretim görevlisi olarak görev yaptım. 2010’dan bugüne Yalova Üniversitesinde Öğretim Üyesi olarak bulunmaktayım. --M. D: Sizi başarıya götüren bu tempolu çalışma gücünü nasıl elde ediyorsunuz, mesleğinize olan aşk mı diyelim? -- İnsan hayatındaki en önemli noktalardan birine temas ettiniz. Meslek tercihi ve mesleğini sevmek. Açıkçası lise yıllarından beri hedefim akademisyen olmaktı. Bunun için çok yoğun bir çalışma temposuna girdim. Özellikle lisansüstü eğitim aşamaları çok yoğun geçti. İstanbul gibi bir şehirde bir taraftan çalışmak bir taraftan öğrenci olmak çok zor. Yaklaşık 6 yılım bu şekilde geçti. Halk tabiriyle bir koltukta iki karpuz taşımak bu olsa gerek. Bir de aileniz ve ilgilenmeniz gereken çocuklarınız varsa… İşte tüm bu zorlukları aşmanın yolu mesleğime olan bağlılıktan geçti. Çünkü akademik hayatın özünde sürekli yenilenme ve kendini geliştirme vardır. Bu motivasyonla yeni bilgiler edindikçe yeni olaylara tanık MEDYATİK DEKLANŞÖR oldukça insan monotonluktan sıyrılır. --M.D: Nevruz’un milli birlik ve beraberliğin pekiştiği gün olarak kutlanması gerekirken birilerin eylem yaptığı bir tarihe dönüşmüş olmasını hangi nedenlere bağlıyorsunuz? -- Öncelikle Nevruz olgusunu tüm boyutlarıyla anlamak için atayurdumuz Orta Asya’ya bir ziyaret gerçekleştirmek gerekiyor. Bunu yaptım ve resmi davetli olarak oraya gittim. Hayalimin ötesinde bir durumla karşılaştım. Bir kere oradaki Nevruz ritüellerindeki incelik bile insanı kendine hayran bırakıyor. Mesela biz Kazakistan’a gitmiştik. İlk dikkatimi çeken şey insanların kalabalık gruplar halinde şehri temizlemeleri olmuştu. Kurulan büyük çadırlarda sunulan ikramları tahmin bile edemezsiniz. Sanki iki üç gün insanlar bu dünyadan sıyrılıp başka bir dünyanın insanı oluyorlar. Bir yıllın semeresi o günlerde alınıyor. Nevruz insanlar için taze bir başlangıç oluyor. Açıkçası Orta Asya’daki Nevruz şölenlerini görünce, kültürümüz için çok özel olan bu günlerde şeklen yapılan törenlerden ziyade o ruhu yakalamak için çaba gösterilmesi gerektiğine inanıyorum. Böyle olunca da toplumun bu günleri gerginlik içinde geçirmeyeceğini tahmin ediyorum. -- M.D: Tarihimizi hakkında birbiriyle çelişkili bilgiler elde ediyoruz. Sizce gerçek tarihimizi öğrenmek için neyi okumalı, Nevruz olgusunu tüm boyutlarıyla anlamak için atayurdumuz Orta Asya’ya bir ziyaret gerçekleştirmek gerekiyor. Bunu yaptım ve resmi davetli olarak oraya gittim. Hayalimin ötesinde bir durumla karşılaştım için ilk şart objektif olmaktır. Bilgi tek kaynaktan değil farklı bakış açılarının da olduğu farklı kaynaklardan edinilen çıkarımlarla değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Özellikle tarihi konularla ilgili arşiv belgelerinin önemi büyüktür. Kesinlikle arşiv belgeleri göz ardı edilmemelidir. Tarihi konulara hayatını vakfetmiş değerli akademisyen hocalarımızın eserlerine ve saygın süreli yayınlara başvurulmalıdır. Bu elekten geçen tarih bilgisi çelişkinin en aza indirgendiği bir hale dönüşebilir. hangi kaynaklara başvurmalıyız? -- M.D: “Türk Parlamento Tarihinde Cumhuriyet Senatosunun Yeri” isimli makalenizde, 1960-1980 arasındaki dönemde 19 yasama yılı görev yapan Senatonun kendisinden bekleneni veremediğinden 1982 Anayasasının yürürlüğe girmesiyle kapandığından söz ediyorsunuz. Senatodan beklenenlerin nelerdi, neleri veremedi, birkaç cümle ile bizi aydınlatabilir misiniz? -- Evet bu çelişkili durum internetin hayatımıza girmesiyle daha da arttı. İnternette kontrolsüz bir bilgi patlaması var. Aslı astarı olmayan birçok konu paylaşımlarla geniş kitlelere yayılıyor. Biz aşağı yukarı her ders öğrencilerin edindikleri bu bilgilerle ilgili meraklı sorulara muhatap oluyoruz. Merhum Uğur Mumcu’nun bir sözü var: “Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz.”Ben bu sözün başına bir şey daha ekliyorum. “Doğru” sözcüğü. Doğru bilgiye erişmek -- Çağdaş siyasi sistemlerde iktidar erki, kurumlar arasında dengeli bir biçimde paylaştırılmıştır. Bundaki temel hedef devletin güç odaklarının herhangi birinin aşırılıkların önüne geçmektir. Devlet için hayati öneme sahip bir kelime var: Denge. Dengeyi sağlamanın yolu her kurumun yetki sınırlarının içinde kalmasından ve denetlenebilir olmasından geçmektedir. 1960 sonrası süreçte çift meclisli parlamentonun erdemine inananlar genellikle, ikinci meclis sayesinde yasama ve KASIM & ARALIK 2015 • 53 MEDYATİK DEKLANŞÖR dediği yolla bazı kanunlarda değişiklik toplumumuza fayda sağladığına inanıyor musunuz? İnternette kontrolsüz bir bilgi patlaması var. Aslı astarı olmayan birçok konu paylaşımlarla geniş kitlelere yayılıyor denetim çalışmalarının kalitesinin yükseleceği görüşünde olmuştur. Bir başka deyişle, oluşturulacak ikinci meclisle, birinci meclisin aşırılıklarının frenlenmesi, orada kabul edilen bir yasanın, gerek yerindelik gerek anayasaya uygunluk açısından ikinci meclis tarafından gözden geçirilmesi ve varsa gerekli düzeltmelerin yapılması amaçlanmıştır. Senatonun işleri yavaşlattığı düşüncesi, yasaların, bütçelerin görüşülmesinde yaşanan aksaklıklar, tabii senatörlük kurumunun antidemokratik özellikleri Senatonun kapatılmasına yol açmıştır. -M.D: Zaman zaman çıkarılan, halkın “Torba Kanunları” 54 • KASIM & ARALIK 2015 --Ben yasaların insan hakları ve özgürlükleri baz alınarak hazırlanması taraftarı olan bir kişiyim. Bunun için de hazırlanan yasaların ince elenip sık dokunması gerektiğini savunmaktayım. Anayasada zaten bu söylediğim prensipler öngörülmüş olup şeklen bu şekilde bir işleyiş söz konusudur. Ancak birbirinden bağımsız konuların bir torbaya konup tek kalemde işin işinden çıkmak, yasaların hızlı çıkması açısından uygun olsa da toplumda tartışma zemini olmadan ve ölçülüp tartılmadan böyle bir yola başvurulması uygun görünmemektedir. Özellikle yasa hazırlanma sürecinde komisyonların fonksiyonsuz bırakılmasının büyük sakıncaları vardır. Bu durum gerekli tartışma zeminini ortadan kaldırmaktadır. Zaten birçok torba yasa maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmektedir. -- M.D: Birkaç cümle de YUZEM’e ayırsak, neden gerek duyulduğundan söz etseniz? -- YUZEM Yalova Üniversitesi’nin Uzaktan Eğitim Merkezi birimidir. Kurulduğu günden bugüne o birimin sorumluluğunu üstleniyorum. Yalova Üniversitesi 2012-2013 akademik yılı ile birlikte Uzaktan Eğitim Modelini uygulamaya başladı. Uzaktan Eğitim Modeli, öğretmen ve öğrencinin aynı mekânlarda bu- lunmak zorunda olmadığı ve eğitim-öğretim faaliyetlerinin bilgi iletişim teknolojileri sayesinde yürütüldüğü bir eğitim sistemi modelidir. Teknolojik gelişmeler dünyada her geçen gün artmakta ve bu artış eğitime direkt olarak yansımaktadır. Üniversitemiz öğrencilerine, evrensel bilgi ve teknolojik gelişmeleri, en kısa sürede ve en etkin bir biçimde sunmayı hedeflemektedir. Üniversitemiz bünyesinde bazı dersler “Uzaktan Eğitim” yöntemiyle verilmeye başlanmıştır. -- M.D: Mesleki hayatınızda tüm hayallerinizi gerçekleştirebileceğinizi söylemeniz mümkün mü? -- Yaşımız itibariyle akademisyenliğin ortalarındayız. Birçok hayalimiz var gerçekleştireceğimiz. Bunun için de çok zorlu engeller var. Bunları aşmamız gerekiyor. Ancak bu meslekteki en büyük hayalim şu. Doktora derslerimize giren merhum değerli bilim insanı Oktay Aslanapa hocamız o günlerde 92 yaşındaydı ve yaşlılığın getirdiği tüm güçlüklere rağmen öğrencileriyle içiçeydi. Ben de yaşım ne olursa olsun bilim yolundan ayrılmayıp hayatımın son anına kadar, öğrencilerimle içiçe olmak istemekteyim. Bunun için de daha yapmamız gereken çok şey var. -- M.D: Biraz da özel hayatınıza yönelsek; mesleğinizin dışında hayatınızı renklendiren hobi diyebileceğimiz uğraşlarınız var mıdır? Müzik, kültürsanat, spor vb. MEDYATİK DEKLANŞÖR YUZEM Yalova Üniversitesi’nin Uzaktan Eğitim Merkezi birimidir. Kurulduğu günden bugüne o birimin sorumluluğunu üstleniyorum --Müziğe ve resme ilgim var. Amatör olarak ney üflemekteyim. Hat sanatıyla bir ara meşgul olmuştum. Yalova kültür sanat etkinlikleri açısından gelişmiş bir yer. Uygunluk durumuna göre bu etkinliklere de katılmaktayız. Ayrıca evimizin bahçesinde farklı bitki türleri mevcut. Onların bakımı ile de ilgileniyorum. Son olarak kediler. Kediler çok farklı karaktere sahip enteresan varlıklardır. İyi bir gözlemciyseniz, onların hal ve hareketlerinden hayata dair çok güzel dersler çıkarabilirsiniz Şu an için 7 kedinin bakımını yapıyoruz. -- M.D: Renklerin üzerinizdeki etkileri nelerdir, eşyalarınızda, giysilerinizde, arabanızda iç açıcı olduğunu düşündüğünüz ya da hiç tercih etmem dediğiniz renkler var mıdır? --Bilimsel olarak insanın etrafına yaydığı bir enerjisinin ve aurasının olduğunu biliyoruz. Ben daha çok koyu pastel renkleri tercih ederdim. Klasik kahverengi, lacivert, siyah, gri.. Eşim de daha çok canlı renkleri tercih eder. Onun teşvikiyle bu canlı renklerin hakim olduğu eşyalarımız, giysilerimiz oldu. Şimdi anlıyorum ki canlı renkler insanı canlandırıyor. Ayrı bir enerji veriyor. Artık renkler açısından bir ön yargım yok. Her rengin ayrı bir güzelliği, insana kattığı ayrı bir enerjisi var. --M. D: Burcunuzu öğrenebilir miyiz? Burçların kişinin karakter oluşumunu etkilediğine, aynı burçtaki insanların aynı eğilimi gösterdiklerine inanır mısınız? --Astroloji eski devirlerden beri insanoğlunun ilgi duyduğu bir alandır. Tabi benim de ilgimi çekmektedir. Burcum yay, özelliğini de taşıyorum. Yay’ların en belirgin özelliği özgürlüğüne düşkün olmaları. Bu benim hayatımın vazgeçilmezi. Başka insanlarda da bunu gözleme imkanı buldum. Genelde birçoğunda benzer durumlar söz konusu. -- M.D: “Aşk” denilince, -kapsama alanı ve türünü tayin şahsınıza ait olmak üzere- nasıl tanımlarsınız? ki ismi. Ama bu bitki biraz tehlikeli. Şöyle ki başka bir bitkinin yanında çıkan bu sarmaşık türü, yanındakini sarıyor ve bu şekilde büyüyor. Ta ki onu boğup kurutuna kadar. Bence gerçek aşk, insanın kalbini sarıp onu canlandırandır, kurutan değil. -- M. D: Dergimize değer kattınız, şereflendirdiniz. Sizden öğrenmek istediğimiz çok şey var fakat çok değerli zamanınızı aldığımızın farkındalığı ve dergimizin sayfa sınırı söyleşimizi burada noktalamamız gerektiğini hatırlatıyor. Minnet ve şükranlarımızın arzıyla, ilim ve bilim dolu sağlıklı ömür dileklerimizle. MEDYATİK DEKLANŞÖR --Aşk kelimesi etimolojik olarak Farsçadan dilimize geçmiş. Aşk aslında sarmaşık türü bir bitKASIM & ARALIK 2015 • 55 MEDYATİK DEKLANŞÖR İSTANBUL AREL ÜNİVERSİTESİ ULUSLAR ARASI İNGİLİZCE BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇ. DR. SEDA ÜNSAR İLE SÖYLEŞİ “University of Southern California’da siyaset biliminde burslu doktoraya kabul aldım ve mezuniyet sonrası Amerika’ya gittim. Arada Claremont Graduate University’de aynı dalda master yaptım. Amerika ve Avrupa’da birçok bilimsel konferans ve seminere katıldım. Doktora sonrası London School of Economics’te ziyaretçi akademisyen olarak bulundum.” --M. D : Merhabalar, Saygılar; Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz ayda bir yayımlanan dergimiz Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Bir akademisyen olmanız sıfatıyla şahsınızla küçük bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur musunuz? --Teşekkür ederim; memnuniyetle. --M. D : Söyleşilerin klasik sorusu; özgeçmişinizi alabilir miyiz diye sorsak, ne kadarını, hangi cümlelerle nakletmek istersiniz? Bulunduğunuz konuma gelinceye kadar neler yaptınız? [email protected] 56 • KASIM & ARALIK 2015 --- Lisede fen öğrencisi olmama rağmen, üniversitede uluslararası ilişkiler okudum. Öğrenci Yerleştirme Sınavında Türkiye 49unculuğum dolayısıyla Koç Üniversitesi’nde burslu okudum. Üniversite eğitimim sırasında, Avrupa’da (İtalya, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti, Hollanda vb) birçok seminer, konferans ve aktiviteye katıldım. Bu aktivitelere dünyadan birçok üniversite öğrencisi başvuruyordu ve aralarından burslu olarak seçiliyorduk. Harvard, Georgetown, Bocconi, Charles, Catholic University of Leuven gibi üniversiteler ve AB kurumları tarafından düzenlenen, tanınmış önemli biliminsanları, diplomatlar ve gazetecilerle de tanıştığımız, süresi bir haftadan altı buçuk haftaya kadar değişen aktivitelerdi bunlar. Bir yazı Sorbonne’da geçirdim. Aslında yurtdışı yaşam deneyimim 18 yaşında AFS’li olarak Tayland’la başladı. AFS (American Field Service) bir uluslararası öğrenci değişim programı. Bizim zamanı- MEDYATİK DEKLANŞÖR daha şanslı olduklarını düşümızda, neredeyse üniversite ginüyor musunuz? riş sınavı gibi ağır bir sınavı geçtikten ve diğer AFS adaylarıyla --- Evet, yabancı dille eğitisosyal, siyasi bir konu üzerine min önemli olduğunu ve erken düzenlenmiş tartışma panelinde yaşlarda başlaması gerektiğini başarı sağladıktan sonra, bireydüşünüyorum. Fakat son yıllarsel görüşmede de başarılı bulunda Türkçe’nin hem sözlü hem duğunuz takdirde kazandığınız yazılı olarak dilbilgisi kuralbir programdı. AFS’de de bölge larına aykırı kullanımlarla çok birinciliğim vardı. Üniversitebozulduğunu, çok üzülerek göden sonra Amerika’da okumaya rüyoruz. Dil, bence biraz kisisel devam edeceğimi düşündüğümyetenek isi fakat herhangi bir den Tayland’ı seçmiştim. Tayyabancı dile hakim olabilmek land’dan döndükten sonra da için önce anadile tam hakim her fırsatta yurt dışında olmak olunması gerekir. Üniversiteistedim ve bu aktiviteler de buna de yabancı dil gereklidir çünkü vesile olmuş oldu. Üniversitede maalesef Türkiye’de bilim iktibiraz asiydim; sanırım aslındar olamadı. Bilimin iktidar olda olması gerektiği gibi. Ders duğu, üretildiği dillerin başında Türkiye’ye döndüğüm programımız en iyi Amerikan İngilizce geliyor. Bu sebeple, üniversiteleriyle aynıydı. Fakat için mutluyum. Eğitim, bilimsel gelişmeyi takip edebilbizim lise eğitimimiz Amerikan mek için İngilizce’yi anadil gibi liselerinden çok farklıydı; mebilmek şart. bilgi aktarımından zisela biz üniversitede okutulan -- M.D: Uluslar arası Günmatematiği üniversite sınavlayade, mantık ve bilim cel Sorunları özetlerseniz, ilk rına hazırlanırken görmüştük. beş sırada hangileri yer alır Amerika’da, biliyorsunuz, eğiçerçevesinde özgür sizce? tim üniversitede ancak baslar. Üniversiteye başlayıp uluslarave bağımsız düşünme -- Uluslararası siyaset, kürerası ilişkiler yerine lisede gördüsel kapitalizmin emperyalist heeylemini öğretmeyi ğümüz fen ve matematik derslegemonyası ve literatürün gayet rini görünce protesto etmiştim; Oryantalist paradigmasıyla kave düşünce gücünü derslere girmemiştim. Fen ve tegorize ettiği ‘gelişmekte olan/ matematiği sevmediğimden degelişmemiş’ coğrafyaların bu geliştirmeyi sağlamalı ğil –ki özellikle matematiği hep hegemonyaya karşı direnişinin özlemişimdir- uluslararası ilişkibir hikayesi. Bu hikayede tek ler derslerini ayrıntılı olarak son bir sorun var aslında: tamamiki senede görecek olmamızdan ve uygulanan sistemin lanamamış makro-tarihi kurumsal dönüşümlerden mübize uymadığını düşünmemdendi tepkim. Bu durum or- tevellit sosyo-ekonomik kökenli sosyo-politik süreçler. talamamı biraz düşürdü ama yine de University of Sout- Bu süreçler, ekonomik kalkınmanın önünün kesilmesiyhern California’da siyaset biliminde burslu doktoraya le, siyasi ve sosyal sonuçları tehlikeli olabilecek hızlı ve kabul aldım ve mezuniyet sonrası Amerika’ya gittim. içi boş bir ekonomik büyüme, etnikleştirilmiş ve dinselArada Claremont Graduate University’de aynı dalda leştirilmiş siyaset alanı ve buna bağlı olarak terör olarak master yaptım. Amerika ve Avrupa’da birçok bilimsel basitleştirilebilir. 16. Yüzyılda, Batı Avrupa’da üretim konferans ve seminere katıldım. Doktora sonrası Lon- sürecinin kapitalist olarak örgütlenmesi, Avrupa’nın dedon School of Economics’te ziyaretçi akademisyen ola- ğişen sosyo-ekonomik yapısıyla beraber sosyo-politik rak bulundum. Oradan European University Institute’ta sistemini değiştirmiş – ki bu örgütlenme anayasal meşMax Weber postdoktora programına kabul aldım. Ya- rutiyetin parlemontalarıyla korunmuş- ve yaklaşık bir zın Türkiye’de Boğaziçi Üniversitesi’nde ders verdim. yüzyıl içinde yarattığı pazar ekonomisini, kendi içinde, Tekrar Amerika’ya dönerek University of Southern Ca- merkez ve çevre olarak kökleştirerek, 19. Yüzyıl Sanayi lifornia’da ders verdim. 2012 Şubat ayında Türkiye’ye Devrimi ve sömürge arayışıyla diğer coğrafyalara uzandönüş yaptım. 2013 Haziranında doçentliğimi aldım. mıştır. Bu yeni yapı, 20. Yüzyıl teknolojik devrimiyle -- M.D: Üniversitelerde, yabancı dille eğitim gören mezunların, anadille eğitim görenler karşısında de, hız ve fonksiyon değisimiyle beraber, daha karmaşık finansal ilişkiler ağı ve bir ‘çok uluslu şirket düzeni’ KASIM & ARALIK 2015 • 57 MEDYATİK DEKLANŞÖR yaratarak aslında en başında hayali metalara dönüştürülmüş emek, para ve doğayı hedef alıyor ve hatta tehdit ediyor. Bu tehdit karşısında toplumsal - ve ancak o şekilde bireysel- korunma yollarını bulmak, 21. Yüzyıl insanının hegemonya düzeniyle temel imtihanı. -- M.D: “Ortadoğuda Dönüşüm: Demokrasinin Çıkmazı” isimli makalenizde, bu çıkmazın ne olduğunu okurlarımızla da paylaşır mısınız? -- Makalenin üç alt başlığı vardı. Birincisi, tanıdık kriz: kapitalist ekonomi ve topluma bakış. İkincisi, tanıdık paradigma: Ortadoğu’ya bakış. Üçüncüsü, tanıdık kış: tehlikedeki demokrasi; ve son yerine: demokrasinin çıkmazı. İlk bölümde, az önce bahsettiğim kapitalist ekonominin doğal olduğu varsayılan krizleri ve bu krizlerin toplumları sıkıştırmasını analiz ediyorum. Farklı ideolojilerle şekillenen sosyo-siyasi direniş hareketleri, toplumların bu durum karşısında nefsi mudafaası. İkinci bölümde, tam da bu sıkıştırmayı yaşayan Ortadoğu’ya, ekonomi politik perspektifinden değil de ısrarla kültürel perspektiflerden bakılmasını, Batı paradigmasındaki hakim Oryantalist söyleme bağlıyorum. Örneğin gayet sosyo-ekonomik yapısal faktörlerin yarattığı sosyo-siyasi durumların, Ortadoğu’ya genelleştirilebilen ve Batı zihninin söyleminden başka gerçekliği olmayan bir statik din kimliğiyle açıklanması -ki bu kimlik yerel güçlerce de benimsenebiliyor; özellikle, Batı paradigmasından baktığının farkında olmayan, yani Oryantalizmi içsellestirdiğinin farkında olmayan, sol iddiasında olup, solun evrensel değerlerini tehdit eden kimlik politikalarını, ezilmiş kesimlerin haklarına sahip çıkma adına sahiplenen fakat bunu yaparken solun asıl sebep-sonuç zinciri olarak görmesi gereken ilerlemeci kurumsal dönüşümün altını oyduğunu fark etmeyen, benim ‘Yeni-Sol’ diye adlandırdığım ‘(neo)liberalleşmis sol’ kesimler ve tabi zihniyet olarak Batı’ya karşı (burada Batı’dan kastım bilimsel düşünce devrimi diyelim çünkü iki Batı var karşımızda, biri Sokrates’e zehir içirdikten sonra günah çıkararak kurumsal inşasını özgür akıl ve vicdan üzerine yapmış, demokrasi veya insani değerlerin Batı’sı; diğeri, Öteki üzerinden yarattığı kimliğini sağlamlaştırmak için Öteki’yi sömüren faşizmin ve ırkçılğın beşiği olan Batı), ideolojik olarak Batı’yla söylemsel bir savaş içinde ve fakat aslında Batı emperyal hegemonyasıyla farkında olarak veya olmayarak iş birliği halindeki etnik ve dinsel siyaset yani kimlik siyaseti güçleri tarafından. Üçüncü bölümde, Ortadoğu toplumlarının nefsi müdafaa yaparken, ‘Arap Baharı’- ki bahar sözcüğünün kullanılışını yine Oryantalist ve hegemonyacı bir kodlama olarak vurgulamak lazım- adı altında gelen ve gayet tanıdık olan kış, yani iç savaş ve din eksenli insani değerlere düşman siyasi hareketler. Bu durumda, sonuç da, hapsolan demokrasinin çıkmazı olarak tanımlanabilir. Yalnız, bu, bir kurumsal 58 • KASIM & ARALIK 2015 insanın giyiminin onun ruhunu yansıttığını düşünüyorum. Bu sebeple, kıyafette uygulanan herhangi bir kısıtlama veya şekillendirmeye karşıyım durum tespit ve analizidir. Sistem çıkmazda olsa da, onu değiştirecek olan insanlardır. -- M.D: Mesleki hayatınızda tüm hayallerinizi gerçekleştirebileceğinize inanıyor musunuz? Eğitim-öğretim adına yapmak istediğiniz daha başka neler olabilir? --- Bu, zor bir soru. Şöyle yanıtlayabilirim. Türkiye’ye döndüğüm için mutluyum. Eğitim, bilgi aktarımından ziyade, mantık ve bilim çerçevesinde özgür ve bağımsız düşünme eylemini öğretmeyi ve düşünce gücünü geliştirmeyi sağlamalı. Özellikle son on beş senelik dönemde, eğitimde en çok çıkmaza giren ya da hedef alınan nokta bu. Bu sebeple, Türkiye’de olup bu anlamda birşeyler yapabilmek beni mutlu ediyor. -- M.D: Biraz da özel hayatınıza yönelsek; mesleğinizin dışında hayatınızı renklendiren hobi diyebileceğimiz uğraşlarınız var mıdır? Müzik, kültürsanat, spor vb. --- Tabi. Edebiyat, sinema ve dans üç tutkum. Küçükken annemle, babamla, anneannemle sokağa çıktığımızda yanıma iki roman alırdım. Bir yerde oturursak, MEDYATİK DEKLANŞÖR canım sıkılmasın diye ve iki tane, birinden sıkılırsam diğeri olsun diye. Bir defterle dolaşır; piyes, hikaye yazardım. Kendi kendime dans kareografileri yapardım. Üniversitede ve sonrasında sinema dersleri aldım. Fakat Türkiye’de sistemde başarılı bir oğrenci olunca, sistem size bir hayat seçimi yaptırıyor, hem de 18 yaşında. Örneğin, Amerika’da olduğu gibi sistem dışı bir özgürlük alanı bırakmıyor. nın dayanılmaz hafifliği’ni, kendini yok etmeden hissedebilmek için, hayata yüklediği anlamı bir başkasında hissetmesi. Bir çarpışma, yükseliş, düşüş, kaos, varoluş, yokoluş, aklın devre dışı kalması. İnsanın varoluşunun tek şahidi, zamanın durduğu ve ait olduğu an. İki insanı birbirinden ayıracak herşeyin, sözün, durumun, yaşanmışlığın, şartların yok edemediği, hatta yok etmek için yapılan herşeyin güçlendirmekten başka -- M.D: “Moda”nın hayabir işe yaramadığı his. Akılla, tınızdaki yeri nedir? mantıkla önüne geçmeye, en--- Çok önemli. Şöyle ki; gellemeye, şiddetini azaltmainsanın giyiminin onun ruhunu ya calıştıkça başarılamayan. Aşk tanımlanabilecek birşey yansıttığını düşünüyorum. Bu Matematiğin, bilimin –henüzsebeple, kıyafette uygulanan çözemediği bir nokta var, teolsaydı, aşk olmazdı. Kısaca herhangi bir kısıtlama veya melde tutarsız olan bir nokşekillendirmeye karşıyım. Ruta; öyle çözümsüz ki, varlığı şunu söylemek gerek. Aşk; hunda sanat olan insanın bir –şimdilik- göz ardı ediliyor. bence, insanın kaosta bir estetik felsefesi de oluyor. MoBen aşkın bu yüzden fiziksel daya estetik felsefesinin sanatolarak yaşadığımız dünyayla, nokta dahi olmamasından sal bir dışa vuruş biçimi olarak hayatla tutarsız olduğunu dübakıyorum. şünüyorum. Çünkü aşk da o doğan ‘varolmanın çözülmezlik boyutunda. Ha-- M.D: Burcunuzu öğredayanılmaz hafifliği’ni, yatla aynı boyutta değil. Tabi nebilir miyiz, burçların, kişi birçok aşk çeşidi var. Benim karakterleri üzerine etkisine kendini yok etmeden bahsettiğim tutkulu aşk, yani inanıyor musunuz? ham aşk, ilişkiden yani topluhissedebilmek için, --- Burcum ikizler; yüksemun ‘mutlu’ -uyumlu- olma lenim akrep. İkizlerin entellekhayata yüklediği anlamı bir zorunluluğunu dayatmasıyla tüel merakı, aynı anda birçok oluşan sosyal inşadan ayırt başkasında hissetmesi şeyle ilgilenmesi, seçmediği edilmesi gereken aşk. Nedenşeyde aklının kalması, çok siz ve amaçsız, kendiliğinden yönlü ve çok kişilikli oluşu ve sadece kendi varlığı için ve bana uyuyor ama mesela ben fakat kesinlikle karşılıklı olan. Böyle bir aşk imkanlar sıradan bir ikizlere göre duygusal bir insanım. Akrep dahilinde yaşanmaz, yaşanırsa aşk olmaz. burcunun da tutkuyu temel aldığı ve sevdiklerine karşı -- M.D: Dergimize değer kattınız, şereflendirdiçok korumacı olduğu söylenir. Bu da bana çok uyan bir niz. Ülkemiz sizin gibi ömrünü ilime ve bilime vakdurum. Yani bazı genel özelliklerde burçlar ve karakfetmiş aydınlar ve uygarlığın meşalelerini elinde terler arasında örtüşme var, bazı özelliklerse hiç uyuştutanlar sayesinde ayakta durmaktadır ve durmaya muyor. Bu sebeple, bu soruya tam olarak ne diyeceğimi da devam edecektir. Daha çok sormak isterdik anbilmiyorum. cak değerli zamanınızı almanın farkındalığı ve dergi -- M.D: “Aşk” denilince, -kapsama alanı ve tü- sayfamızın sınırlı oluşu söyleşimizi burada noktarünü tayin şahsınıza ait olmak üzere- nasıl tanım- lamak gereğini fısıldıyor kulağımıza. Sağ olun, var larsınız? olun. Bizi kabul ettiğiniz için minnet ve şükranla--- Aşk tanımlanabilecek birşey olsaydı, aşk olmaz- rımızı arz ediyor, sağlıklı ilim-bilim dolu bir ömür dı. Kısaca şunu söylemek gerek. Aşk; bence, insanın diliyoruz efendim. kaosta bir nokta dahi olmamasından doğan ‘varolma- MEDYATİK DEKLANŞÖR KASIM & ARALIK 2015 • 59 MEDYATİK DEKLANŞÖR 60 • KASIM & ARALIK 2015 MEDYATİK DEKLANŞÖR İSTANBUL BEYOĞLU 29. NOTERİ MUAMMER AKMAN İLE KISA BİR SÖYLEŞİ “Fakülte sayısının inanılmaz şekilde artması sonucu yeni serbest avukat bürosu açmak cazip olmaktan çıkmıştı. Noterlik belgem vardı ve ben de noterliğe başladım.” Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Şahsınızla küçük bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur musunuz? -- Hoş geldiniz efendim. Buyrunuz. -- M.D: Söyleşilerin klasik sorusu; özgeçmişinizi alabilir miyiz diye sorsak, ne kadarını, hangi cümlelerle nakletmek istersiniz? Bulunduğunuz konuma gelinceye kadar neler yaptınız? Noterlik mesleği koruyucu hekimlik gibidir. Koruyucu hekimlik nasıl hastalıkları önleme görevini üstlenmişse, noterlik mesleği de hukuki ihtilafları doğmadan, daha baştan önleme amacını taşımaktadır Merhabalar, Saygılar; [email protected] -- M.D: Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz iki ayda bir yayımlanan dergimiz --1959 Çanakkale doğumluyum. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. Mezun olduktan sonra kısa bir dönem serbest avukatlık, daha sonra çeşitli kamu kurumlarında avukatlık yaptım. 2003 yılında emekli oldum ve aynı yıl noterlik mesleğine başladım. On yıl boyunca yurdun çeşitli bölgelerinde çalıştım. 2 yıl önce de İstanbul’a atandım. -- M.D: Hukuk Fakültesi mezunu olarak Avukatlık, Hakimlik, Savcılık gibi seçenekler de varken tercihinizi Noterlikten yana kullandıracak etken nedir diye soracak olsak? KASIM & ARALIK 2015 • 61 MEDYATİK DEKLANŞÖR --Emekli olana kadar avukatlık yaptım zaten. Aslında kamu avukatlığından emekli olduktan sonra serbest avukatlık yapmak isterdim. Yani avukatlık mesleğini seviyordum, ancak geçen yıllar içinde fakülte sayısının inanılmaz şekilde artması sonucu yeni serbest avukat bürosu açmak cazip olmaktan çıkmıştı. Noterlik belgem vardı ve ben de noterliğe başladım. -- M.D: Mesleğinizin ifası açısından 1512 Sayılı Noterlik Kanunu düzenlemelerini yeterli buluyor musunuz, bir madde de siz ekleyin ya da çıkarın deseler nasıl bir madde eklemek ya da hangi maddeyi çıkarmak isterdiniz? --1512 sayılı yasa gelişmeler karşısında çok yetersiz kaldı. Noterlik camiası da bunun farkında zaten ve bir taslak hazırlanıp Meclis komisyonuna sunuldu. Yıllardır komisyonda görüşülmeyi bekliyor. Noterlerin kusursuz sorumluluğunu düzenleyen 162. maddeyi kaldırır ve kusurlu sorumluluğa dönüştürürdüm. -- M.D: Kanaatinizce; Avrupa, Orta ve Güney Amerika ülkelerinde noterlerin sorumluluk alanında olan gayrimenkul alım-satım ve ayni haklara ilişkin hukuki işler ile çekişmesiz yargı işlemlerinin noterlere devredilmesi ile ihtilafların doğmadan önlenmesi sağlanabilir mi? --Noterlik mesleği koruyucu hekimlik gibidir. Koruyucu hekimlik nasıl hastalıkları önleme 62 • KASIM & ARALIK 2015 Sadece icradaki iş yükünü azaltmak amaçlı, tek taraflı olarak noterlere ek görevler, sorumluluklar da yüklenmemeli görevini üstlenmişse, noterlik mesleği de hukuki ihtilafları doğmadan, daha baştan önleme amacını taşımaktadır. Yani şu anda da bu misyonlarını verilen yetki ve alanları çerçevesinde yerine getirmektedirler. Çıkarılacak yasalarda yetkinin sınırları hiçbir tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde belirlenmek şartıyla, ihtilafların önlenmesi ve azaltılması konusunda noterler çok daha etkin olabilirler. -- M.D: Noterlikte gerçekleştirilecek işlemler konusunda dünya ülkeleri ile sağlanacak entegrasyonla taşınmaz satışlarının çağdaş bir yapıya kavuşacağı görüşüne katılıyor musunuz? --Elbette katılıyorum. Olması gereken de budur zaten. Yanlış anlamaları önlemek için hemen bir açıklama yapmak gerekir. Noterler tapu-sicil teşkilatının görevlerine talip değiller. Biz sadece, gayrimenkul satış sözleşmelerinin noterce yapılması gerektiğini savunuyoruz. Nasıl araç satışında işin hukuki kısmı olan sözleşme noterce yapılıyor ve sicili trafikçe tutuluyorsa, taşınmaz satışlarında da benzer sistemi savunuyoruz. Latin Noterler Birliği üyesi olan Türkiye Noterler Birliği bu entegrasyonu kolayca ve başarıyla sağlayabilecek konumdadır. -- M.D: Türkiye Noterler Birliğinin, İcra Dairelerinin yükünü azaltmak için noterlerin icra takibi yapabilmesini sağlayan Macaristan modeli önerisine bakış açınız nedir? -- Adalet Bakanlığı, Türkiye Barolar Birliği ve Türkiye Noterler Birliği arasında konu enine boyuna ele alınıp modelin ne kadarı alınırsa ne kadar faydalı olur şeklinde ortak bir zeminde anlaşılabilirse mesele olmaz. Ancak sadece Bakanlık istemi ile ve sadece icradaki iş yükünü azaltmak amaçlı, tek taraflı olarak noterlere ek görevler, sorumluluklar da yüklenmemeli. Bu üç taraf (Bakanlık-Barolar-TNB) bir uzlaşma sağlarsa noterler sorumluluk almaya hazırdır. -- M.D: Zaman zaman çıkarılan, halkın “Torba Kanunları” dediği yolla bazı kanunlarda değişiklik yapılmasının toplumumuza fayda sağladığına inanıyor musunuz? MEDYATİK DEKLANŞÖR Aldığımız ücretin büyük kısmı harç, damga ve değerli kağıt olarak doğrudan devletindir --Kesinlikle hayır. Maalesef bu yolla Meclis denetimi de zorlaştırılıyor. Bugün torba yasayla çıkarılan bir yasa üç gün sonra değiştirilmek zorunda kalıyor. Meclisin vakti boşa harcanıyor. Hukuk sistemi açısından da birçok sıkıntıya yol açıyor. Darmadağınık bir metinler sistemi ya da sistemsizliği. -- M.D: Ülkemizin, tek partinin tercihlerine dayalı yasalar ve kanun hükmündeki kararlar veya torba yasalarla yönetildiği, bu durumun yürütmeyi güçlendirdiği ve denetim dışına çıkarttığı yolundaki bazı aydınlar görüşlerine katılıyor musunuz? -- Katılıyorum ve ben de aynı görüşteyim. -- Fazla vakit-imkan bulamasam da deniz diyorum. Yüzme, olta, zıpkın. --M. D: Mesleğinizle ya da özel yaşantınızla ilgili ilginç hatıralarınızdan birini bizimle paylaşmak ister misiniz? --M. D: Renklerin ortak diline inanır mısınız? Eşyalarınızda, giysilerinizde tercih ettiğiniz ya da hiç kullanmam dediğiniz renkler var mı? --Hatıra değil de tüm noterlerin her gün serzenişle karşılaştıkları ve üzüldükleri bir hususu dile getirmek isterim. Vatandaşlarımız genelde noterlerin çok ücret aldıklarından şikayetçiler. Bilmedikleri bir şey var, biz de bundan şikayetçiyiz. Biz bir nevi maliye tahsildarıyız. Aldığımız ücretin büyük kısmı harç, damga ve değerli kağıt olarak doğrudan devletindir. Biz noterler topladığımız bu paraları ayda iki kez (onbeş günde bir) maliyeye yatırırız. Noterlik işlemlerindeki harç, damga oranlarının ve değerli kağıt bedellerinin düşürülmesi gerekmektedir. Bu oran ve bedeller normal düzeye çekilse noter işlemleri artar. Böylece hukuki ihtilaflar da azalır. Zira ücreti yüksek bulan taraflar noterde sözleşme yapmak yerine, aralarında sözleşme yapmayı tercih ediyorlar ve taraflardan birinin sözleşmeye aykırı davranması halinde, yıllarca süren davalar ortaya çıkıyor. --M. D: Biraz da özel sohbete yol alsak, hayatınızı renklendirecek hobileriniz şiir dışında neler söyleyebilirsiniz, müzik, resim, spor vb. -- Her rengin ayrı bir güzelliği var bence. Sevmediğim dediğim bir renk yok. Giysilerde elbet cinse, yaşa göre renk tercihleri farklı. Yaşıma uygun, fazla iddialı olmayan renkler giyim rengi olarak tercihim. --M. D: “Aşk” desek -kapsama alanı ve türünü tayin şahsınıza ait olmak üzere- tarifiniz nasıl olurdu? -- Türü ve kapsama alanı ne olursa olsun, koşulsuz sevmektir aşk. --M. D: Söyleşimiz, ülkemizin geleceğinin sizin gibi gidişatın farkında olanlar sayesinde üst seviyelere taşınacağı inancını yerleştirdi içimize. Okuyucularımızda da bu izlenimi bırakacağınızdan eminiz. Daha fazla sormak isterdik ancak değerli vaktinizi almamızın farkındalığı, dergimizin sayfa sınırı söyleşimizi burada noktalamak zaruretini getirdi. İlim ve bilim dolu sağlıklı bir ömür sürmeniz dileklerimizle, minnet ve şükranlarımızın arzıyla. Yolunuz açık olsun. MEDYATİK DEKLANŞÖR KASIM & ARALIK 2015 • 63 MEDYATİK DEKLANŞÖR ADALET BAKANLIĞI ÇORUM DENETİMLİ SERBESTLİK MÜDÜRLÜĞÜNDE SOSYOLOG YUSUF YAĞBASAN İLE SÖYLEŞİ “Okumayı ve araştırmayı seven bir yapım var, kendimi devamlı geliştiriyorum, başarılı olabilmek için her gün okuyor ve araştırıyorum. Değişen toplum yapısına bizim de katkı sunabilmemiz önemlidir. Sevgi, aşk, araştırma, merak ve en önemlisi de istek olmadan hiçbir meslekte başarılı olunamaz.” Merhabalar, Saygılar; -- M.D: Medyatik Deklanşöre hoş geldiniz diyerek öncelikle; özgeçmişinizi ve bugüne kadar neler yaptığınızı öğrenmek isteriz. [email protected] 64 • KASIM & ARALIK 2015 -- Öncelikle hoş bulduk, Medyadik Deklanşöre söyleşi yapmak beni son derece mutlu etti, aslında hayat içinde zamanla yarış yapıyoruz. 1978 Ankara doğumluyum ve ilk ve ortaokulu Ankara da tamamladım, sonra ortaokul yıllarımda bir yıl okuluma ara verdim ve o dönem babamın Avusturya’da olması nedeniyle onun yanına gittim, bir yıl eğitimime orada devam ettim. Bir yıl yurtdışında olmamın kişiliğime ve eğitimime çok şey kattığını düşünüyorum çünkü çocukluktan gençliğe adım attığım bir zaman dilimine denk gelmesi yeni insanlar ve yeni kültürlerle tanışmanın insanın yaşamına renk kattığını düşünüyorum. Bir yılın sonunda tekrar Ankara’ya dönerek eğitim hayatıma devam ettim. Ortaokulu bitirdikten sonra yine Ankara’da Lise olarak süper Liseye başladım ve başarılı bir şekilde bitirerek üniversite sınavına girdim. İlk tercihim olan Kırıkkale Üniversitesi Sosyoloji bölümünü kazandım ve sonrasında bölüm birincisi olarak mezun oldum. Aynı yıl Kırıkkale Üniversitesi Sosyoloji Anabilim dalında Çocuk Suçluluğu üzerine yüksek lisans yaparak bu alanda sosyal bilimlerde eksik olan bir araştırmaya öncülük etmiş oldum. 2006 yılında evlendim ve MEDYATİK DEKLANŞÖR için her gün okuyor ve evliliğimden bir tane araştırıyorum. Değişen dünyalar tatlısı oğlum toplum yapısına bizim oldu ve evlendiğim yıl de katkı sunabilmemiz Adalet Bakanlığında önemlidir. Sevgi, aşk, sosyolog olarak Ordu/ araştırma, merak ve en Ünye Denetimli Serönemlisi de istek olmadan bestlik Müdürlüğünde hiçbir meslekte başarılı göreve başladım, sonolunamaz. ra kısa dönem olarak askerliğimi Samsun-- M.D: Türkiye’de Esentepe Kışlası’nda ve dünyada sosyoloji Rehberlik araştırma çalışmaları hangi aşamerkezinde tamamlamada, bu çalışmaların dım. Askerlik dönüşü topluma yansıması ne Gümüşhane ve Sungurderecede gerçekleşiyor?. Günümüzde artık lu’da görev yaptım ve Türkiye de ve dünya da şimdi de Çorum Denekütüphane yerine bilgi sosyoloji çalışmaları detimli Serbestlik Müdürlümerkezi deniyor ki, bana vamlı gelişmektedir. Sosyoğünde son iki yıldır görev lojinin ilgilendiği alan topyapıyorum ve Denetimli göre doğru bir tanım. lum ve toplumun kurumlarıSerbestlik Müdür YarÇünkü artık kütüphanedır. Bu açıdan bakıldığında dımcılığı yazılı sınavını sosyoloji için toplumla ilgili kazandım. Mülakat Sınalerden on-line olarak veya fikir ve düşünceler insanlık vında da başarılı olabilirDVD’lere yüklenmiş halde tarihi kadar eskidir. Ancak sem artık bakanlık nereyi toplumu ve toplumsal olayelektronik kaynaklara da uygun bulursa yeni görev ları bilimsel olarak araştırıp, yerinde başlayacağım. ulaşılıyor incelemeyi oldukça yeni Çalışma hayatımda klasik bir gelişme olarak değerbir devlet memuru zihnilendirebiliriz. Bu bağlamda yeti hiç olmadı. Araştırmayı seven ve devamlı üzerine koyan bir yapım var Sosyoloji İki Yüz Yıllık bir geçmişe sahip bir bibu nedenle alanımda yüksek lisans yapmama rağ- lim dalıdır. Sosyoloji 19.YY’da, özellikle Batı Avmen Adalet Bakanlığında görev yapmam nedeniyle rupa toplumlarında meydana gelen önemli siyasi, hukuk alanında da yüksek lisans yapmaya karar ver- sosyal, ekonomik ve entellektüel gelişme ve değişdim ve Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Kamu melerin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Batı AvruAnabilim Dalında Denetimli Serbestlik Üzerine pa toplumlarında meydana gelen büyük değişimler Yüksek Lisans yaparak mesleğimde hukuki bilgile- modern toplum denilen bir toplum biçimini ortaya rimi devamlı geliştirmeye çalıştım. Eğitim doğuştan çıkarmıştır. Modern toplum; eski topluma ait birbibaşlar ve insanın yaşamının bitimine kadar devam rinden kopuk toplulukların bütünleşmesini, gelenek eder düşüncesi hakim olduğundan bu nedenle ala- ve dinden kopmayı, bireyleşmeyi, rasyonelleşmeyi, nımla ilgili yayınlanmış bir çok makale ve yazılarım kentleşmeyi, eşitsizliği kapsayan bir dizi süreçle bulunmaktadır ve çocuk suçluluğu konusunda çalışortaya çıkmıştır. Bu karmaşık toplumu incelemek malarım devam etmektedir. sosyolojinin konusu haline gelmiştir. Türkiye’de ise --M. D: Sizi başarıya götüren bu tempolu ça- Ziya Gökalp ile sosyolojinin 20. yüzyılda başladığı lışma gücünü nasıl elde ediyorsunuz, mesleğinize aşikardır ve dünyada çok hızlı değişen toplum yaolan aşk mı diyelim? pısıyla beraber sosyolojisinin de değişik alanlarda -- Okumayı ve araştırmayı seven bir yapım var, geliştiği ve bir çok bilime öncülük ettiğini görebikendimi devamlı geliştiriyorum, başarılı olabilmek liyoruz ve bir çok bilim sosyolojiden yararlanmakta KASIM & ARALIK 2015 • 65 MEDYATİK DEKLANŞÖR Çocuk suçluluğu, çocukların cinsiyet, yaş, eğitim durumları, ailelerindeki sosyoekonomik yetersizlikler, ailelerin parçalanması ve aile üyeleri arasında gözlenen sapma davranışlar ile yakından ilişkilidir ve sosyoloji toplumun aynası olarak yapılan çalışmalara ışık tutmaktadır. -- M.D: Siyasetin sosyal yaşantı üzerinde mi etkisi mi ağır basıyor yoksa toplumun kültürel yaşantısı mı siyaseti etkiliyor, bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? -- Aslında bu iki olguyu birbirinden ayırmak mümkün değildir, iki olguda zaman içinde birbirinden etkilenmiştir. Genelde toplumun kültürel yaşantısı siyaseti etkiliyor diyebiliriz. İnsan, tarihin her döneminde ve her toplumda birbirinden çok farklı hayat şartları, sosyal, kültürel ve ekonomik yapılar içinde yaşamıştır, günümüzde de bu yapı ve ortam farklılıkları içinde yaşamaya devam etmektedir. Kültürel antropoloji ve etnoloji, tarih içinde ve günümüzdeki insan topluluklarının ve kültürlerinin şaşılacak derecede çokluğuna dikkat çekmektedir. Bu farklı doğal ve sosyal çevreler insanların ve insan gruplarının farklı davranışlarına, iletişim ve etkile66 • KASIM & ARALIK 2015 şimlerine, sosyal düzenlerine neden olmaktadır. İnsanların tutumları ve hareketleri, karşılıklı ilişkileri, dilleri, sembolleri, masalları, efsaneleri, gelenekleri ve görenekleri, içinde yaşadıkları farklı sosyal hayat biçimleri ve sosyo-kültürel tarihlerinden dolayıdır. Sosyo-kültürel hayat çok hızlı değişiklik gösteren bir hayattır. Toplumsal değişmeye cevap vermek için nasıl ki hukuki yapımız kendisini devamlı güncelliyorsa aynı şekilde toplumun kültürel yaşantısı da siyaset kurumunun gelişmesini ve ihtiyaca cevap vermesini etkiliyor. Bazen de siyasetin diğer kurumlarla işlevselliği nedeniyle sosyal yaşantı üzerinde etkisinin olduğunu görebiliyoruz. Siyaset, mevcut düzenin gelişmesi için kanunların değişmesine olumlu katkı sağlarken bazen de kültürel yapıda mevcut hukuk düzeni ihtiyaca cevap veremediğinden kanunların değişmesi için kültürel yapının siyaset üzerinde etkisi olduğunu görebiliyoruz. -- M.D: Halkımız genelde “Millet” kelimesiyle “Ulus” kelimesinin aynı anlama geldiğini, sosyologlar ise farklı anlam taşıdığını söylemekteler. Toplumun bir inanca ya da bir ırka bağlı olmaları bakımından bir arada olmaları konusunda bizi aydınlatabilir misiniz? -- Sosyolojik olarak “ümmet” Aristokrat toplumun, “ulus/millet” burjuva toplumunun “toplumsal bilinç kavramı”dır. Arapca “millet” sözcüğü, “ümmet” anlamıyla “müslüman milleti” biçiminde kullanılmaya başlamış, Osmanlı’da Burjuva hareketlerinin gelişmesine koşut olarak “ulus” anlamıyla kullanılmaya başlanılmıştır. Millet” ya da “ulus” (ikisi de aynı şeydir; biri Arapça biri Türkçe) sosyalizmin ortadan kaldırmayı savladığı Burjuva sınıfının kültürüne bağlı bir kavramdır. Burjuva kültürünün “yarışmacı” ve “benci” bütün özelliklerini aynen taşır. Ulus ya da Millet, çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluktur. Ulus ya da Millet adı verilen bu topluluk tanımı feodalitenin yıkılışı ve kapitalist düzenin oluşumu sürecinde ortaya çıkmıştır. Bir topluluğun “ulus” olarak adlandırılabilmesi için: Toplulukta ortak bir dilin konuşulması, topluluğun tarihsel geçmişe sahip olması, şimdi bir arada yaşayan bu topluluğun, gelecek için de bir arada yaşama inancında olması, topluluktaki bireylerin birlik ve beraberlik içinde, ortak duyguları paylaşması, toplulukta kültürel ortaklık bulunması gereklidir. MEDYATİK DEKLANŞÖR -- M.D: Günümüz Türkiye’sinde toplumumuzun seküler yaşantı içerisinde olduğu söylenebilir mi? -- Sosyolojik bağlam da olaya bakıldığında bir kaç cümle ile açıklamak zor olsa da açıklamaya çalışacağım Türkiye’de Sekülerlik söz konusu olduğunda kamu oyunda yaygın olarak akla gelen karşılık veya algılama laiklik ekseninde olmaktadır. Sekülerlik kavramı bir yönüyle din devlet ayrılığını ve devletin dinsel inançlar karşısında yansız bir tutum alışını ifade eden laiklik kavramını içermekle birlikte öte yandan bunu da aşan bir içeriğe sahiptir. Zira bu kavram dar anlamda laiklik olarak algılanmakta birlikte daha geniş anlamıyla manevi ya da dinsel değerlerin ve bunlara dayalı yaşam pratiklerinin yerine modern dünyevi ideallerin ve hedeflerin geçirilmesi ve bu noktada pratikte yaşanan dönüşümü ifade etmek üzere modernleşme süreciyle doğrudan bağlantı içinde olması nedeniyle toplumumuzun seküler yaşantı içinde olduğunu görmekteyiz. -- M.D: Psikoloji ve Felsefe derslerinin, Sosyoloji öğrenimi müfredatına konulmasının amacı nedir? -- Aslında bu disiplinleri birbirinden ayırmak mümkün değildir ve tarih öncesinden günümüze kadar bu disiplinler birbirlerini geliştirmişler ve geliştirmeye de devam edeceklerdir. Müfredatımızda bu disiplinler öylesine birbirine girmiştir ki, sosyoloji mezunu yeterli pedagojik dersleri aldığında milli eğitimde felsefe grubu öğretmeni olarak atanması ve yine psikoloji mezunları ise pedagojik dersleri aldığında ise rehber öğretmen olarak atanması mümkündür ve Felsefe öğretmenleri de aynı şekildedir. Müfredatlarında bu derslerin birbirinden etkilenmesinin ana sebebi birbirlerini tamamlamasıdır. Nasıl ki psikoloji bireyi incelerken toplumu(sosyolojiyi) göz önüne alıyorsa aynı şekilde sosyolojinin de ele aldığı konularda insanın yaşam tarzı etkilidir ve süreç olarak da felsefenin meraktan dolayı ortaya çıkması ve toplumu ve insanı etkilemesi nedeniyle bu disiplinler zaman içinde birbirlerini etkileyerek toplumun gelişmesine katkı sağlamıştır. -- M.D: “Çocuk Suçluluğunun Sosyolojik Boyutu” isimli makalenizde “Günümüzde suç ve çocuk suçluluğu problemi, tek nedenle açıklanamayacak kadar karışık ve evrensel bir boyut Cezainfaz kurumunda bulunan suç profili ne olursa olsun şartlı tahliyesine bir yıl kalan iyi halli hükümlüler Denetimli Serbestlik Siteminden yararlanarak tahliye olmaktadırlar kazanmıştır” demişsiniz. Bu nedenlerin birkaç tanesini bizimle paylaşır mısınız? -- Suç olgusu her geçen gün farklılıklar göstermektedir. Bu değişmeye paralel olarak çocuk suçluluğu dünü, bugünü ve yarını açısından incelendiğinde suçluluk konusu içinde ayrı bir öneme sahip olduğu görülmüştür. Ruhsal, zihinse,l fiziksel yönden tam bir olgunluğa erişmemiş toplum içindeki rol ve görevlerini tam olarak benimseyememiş çocukluk dönemi dediğimiz olgunun içinde yer alan bireylerin suç işleyip işlememesi ya da suçlu olup olmaması en az içinde bulunduğu gelişim evresi kadar karmaşıktır. Çocukların işledikleri suçlar, sebep ve nitelik açısından erişkinlerin suçlarından farklıdır. Yani çocuk suçluluğu, hukuksal örüntüsünün dışında, psiko-pedagojik ve sosyal bir olgudur. KASIM & ARALIK 2015 • 67 MEDYATİK DEKLANŞÖR belirlenmiş doğru davranış değişikliği yerine suçlu davranışın öğrenildiği yerler olabilmektedir. Daha sonra çocuk okulu terk ederek eğitimini eksik bırakmaktadır. Üçüncüsü ise iç göçtür. Alt yapısı olmadan alınan bu göçler gece kondu mahallelerini ortaya çıkarmıştır. Gece kondular ne göç edilen yerin özelliğini ne de kentin özelliğini göstermektedir. Bu nedenle çocuk içinde bulunduğu çevreye bağlı bir sosyal çatışma yaşayarak suç davranışında bulunmaktadır. Türk Ceza Adalet sistemindeki en önemli yeniliklerin başında Elektronik izleme gelmektedir Tüm dünyada ve bizim ülkemizde çocukluk ve gençlik çağında işlenen suçlar devamlı bir gündem teşkil etmektedir. Toplumların geleceği açısından hukukçular, toplum bilimciler, eğitimciler, yöneticiler ve suç bilimcileri çocuk suçluluğu, çocuk suçluluğunun nedenleri ve çocuk suçluluğunun önlenmesi konularında önemli çalışmalar yapmışlardır. Her araştırma sonuçlarıyla beraberinde bir takım soruları da içinde barındırmıştır. Zira zamana karşı bilim yarışmaktadır. Gelişen ve değişen dünya beraberinde değişen değer yargılarını, ahlak kurallarını, hızlı ve düzensiz kentleşmeyi, artan nüfusu, ekonomik bunalımları, göçleri, hızla gelişen bilgi teknolojisini ve yanlış kullanıldığında oluşan sorunları da beraberinde getirmektedir. İlk olarak, sosyalizasyon sürecinin yaşandığı ailede veya yakın akrabalarda suç modelleri varsa çocuk suç modellerini öğrenerek sosyalizasyonunu sürdürecektir. İkincisi, anne-babaların eğitim seviyesi oldukça düşüktür. Yeterli eğitime sahip olmayan anne-babalar çocuklarına doğru rehberlik yapamayacaklardır. Ailelerde genellikle eğitim düzeyi düşüklüğü ile ekonomik yetersizlik paralel gelişmektedir. Eğitim kurumları çocukların ikincil sosyalizasyon çevresini oluşturmaktadır. Çocuk okulda yanlış arkadaş çevresi içinde bulunduğu zaman önceden 68 • KASIM & ARALIK 2015 Çocuk suçluluğu, çocukların cinsiyet, yaş, eğitim durumları, ailelerindeki sosyoekonomik yetersizlikler, ailelerin parçalanması ve aile üyeleri arasında gözlenen sapma davranışlar ile yakından ilişkilidir. -- M.D: Aile Hukuku Mahkemelerinin boşanma talep eden eşlerin bir uzmandan yardım alma konusundaki yönlendirmelerinin, -toplumumuzun sosyo-kültürel yapısı karşısında- psikolojik ve sosyolojik açıdan taraflara bir fayda sağladığına şahit oldunuz mu? -- Çok güzel bir konuya değindiğiniz için size teşekkür ediyorum. Sosyolojinin önem verdiği kurumların başından aile kurumu gelmektedir. Bir toplumda aile her zaman önemlidir. Aileleri bir araya getiren değerler vardır ve bu değerler zaman içinde azalmaya başladığında ülkenin sosyo-ekonomik ve kültürel yapıları da bu süreci hızlandırdığından bireyler boşanmak için aile mahkemelerine gitmektedir. Ülkemizde her yerde aile mahkemesi bulunmadığından nüfusu 100 binin altında olan yerlerde ise aile mahkemesi sıfatını asliye hukuk mahkemeleri bakmaktadır ve haliyle aile mahkemesinin olduğu yerde aile mahkemesinin kendi uzmanları yardımcı olurken aile mahkemesinin olmadığı yerlerde bu işi genelde dışardan temin edilen kişiler yapmaktadır. Bu durum, adalet sistemimizin eksik yanlarından birisidir, bu nedenle aile mahkemesine bakan her mahkemenin kendisine ait bir uzmanı olması ve uzmanın bu alanda kendisini yetiştirmesi, aile ve çocuk konusunda eğitim alması gerekmektedir. Çünkü mahkemeler, boşanma davalarında eşleri, evliliği kurtarma veya evliliklerde çocuğun menfaati düşünüldüğünde bir uzmana yönlendirmektedir. Uzmanın, alanında kendisini yetiştirmiş bir kişi olması ve toplumun sosyolojik ve psikolojik yapısını çok iyi bilmesi nedeniyle, boşanma öncesi ve sonrası hem çiftlerin hem de çocukların yaşayacağı ortamın psi- MEDYATİK DEKLANŞÖR kolojik ve sosyolojik bir analizini yapması nedeniyle çiftlerin tekrar birbirlerine bir defa daha şans verdiği görülmektedir. Ailenin, toplumumuz açısından önemli olması nedeniyle bu alandaki çalışmalarımın ve tecrübelerimin çok fayda sağladığını düşünüyorum. -- M.D: Kanunun “Denetimli Serbestlik” adı altında düzenlemeler getirdiği bir alanda görev yapıyorsunuz. Halkımızın bu konudaki dermeçatma bilgilerini gerçek kaynağından öğrenmemize yardımcı olacağı noktasından hareketle, bu kurumun kimler üzerinde etkili, olduğunu, kimlere uygulandığını bir uzman ağzından kısaca dinlesek? -- Çağdaş ceza hukuku anlayışında; suçlunun iyileştirilmesi ve topluma yeniden uyumunun sağlanması konusu cezanın insanı yöntemlerle çektirilmesi faaliyetinin en önemli bölümünü teşkil eder. Cezaların ve güvenlik tedbirlerinin bireyselleştirilmesi ve suçluların rehabilitesinin temininde günümüzde uygulama alanı oldukça genişlemiş olan denetimli serbestlik ve yardım sistemi en etkili alandır. Denetimli Serbestlik (probation), ceza mahkemelerinde görülen bir hizmet olup, suçluluğu saptanan sanık hakkında psiko-sosyal bir anket yapılmasını ve bu sistemden yararlandırıldığında hükümlünün toplumda denetimi ile tabi olacağı hürriyet rejiminin koşullarını belirlemektedir. Suçluların toplumda gözetimi sosyal yardım yöntemlerinin uygulanmasını, suçlunun sorunlarının uygun bir şekilde çözümlemesine engel olan zorlukların giderilmesini, şahsın çevresine uyumunu sağlamayı ve suçluyu, sosyal ve hukuksal sorunlarını yerine getirmeye yöneltmeyi kapsamaktadır. Bu nedenle de sanık için en uygun denetimli serbestlik tedbiri verilmesi öngörülmüştür. Buna göre denetimli serbestlik; alternatif bir infaz sistemidir. Hapis cezasının alternatifi olan bu sistemde şüpheli, sanık ve hükümlüler şartı bağlı olarak serbest bırakılmakta ve kendilerine bir takım yükümlülükler getirilmektedir. Sonuç itibariyle, denetimli serbestlik kavramını iki şekilde tanımlayabiliriz. Birincisi İnfaz ikincisi ise Rehabilitasyon yapmaktır. Birincisi en genel anlamıyla denetimli serbestlik, hapis dışı tedbirlerin infazını yapan sistem olarak tanımlanabilir. Bu sistem de Mahkeme tarafından verilen hapis veya para cezalarının yerine denetimli serbestlik tedbirlerinin Spor benim hayatım desem yalan olmaz, kendimi bildim bileli spor yapmayı severim, doğa yürüyüşü, futbol, basketbol ve bisiklete binme gibi yanı sıra yapılan yeni değişikliklerle ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 105 inci maddesinde yapılan değişiklikle Cezainfaz kurumunda bulunan suç profili ne olursa olsun şartlı tahliyesine bir yıl kalan iyi halli hükümlüler Denetimli Serbestlik Siteminden yararlanarak tahliye olmaktadırlar. Bir yıl boyunca Denetimli serbestlik altında tedbirlerini yerine getirerek hem infazı gerçekleşirken hem de toplumla uyumu sağlanması yönünde yapılan çalışmaların sonucunda rehabilitasyonu sağlanmaktadır. Ayrıca Ceza Adalet Sisteminin soruşturma ve kovuşturma evrelerinde şüphelinin daha iyi tanınması ve uygun tedbirin belirlenmesi imkânı sağlayan “Sosyal Araştırma Raporu” düzenleyen; tutuklama yerine verilen adli kontrol tedbirlerinin ve belli şartlar altında hapis cezası yerine öngörülen hapis dışı tedbir kararlarının infazını yapan; hapis cezasının infazı sırasında yükümlülük belirlenerek koşullu salıverilen kişilerin denetimini yapan; koruma kurulları vasıtasıyla, suçtan zarar gören mağdurlar kişiler ile eski hükümlülere yardımcı olan bir sistem şeklinde tanımlanabilir. -- M.D: Şüpheli, sanık ve hükümlülerin; toplum içinde izlenmesi, gözetimi ve denetiminin KASIM & ARALIK 2015 • 69 MEDYATİK DEKLANŞÖR elektronik cihazların kullanılması suretiyle yerine getirilebilmesi ülkemizde uygulanmakta mıdır? --Denetimli Serbestlik hizmetlerinin genel amacı, toplumun huzur ve mutluluğunu sağlamak, suç işleyenleri iyileştirerek ve sosyalleştirerek yeniden üretken birer birey olarak toplum içindeki yerini almasına yardım etmektir. Bunu yapmak için de öncelikle toplumu suçlulardan korumak ve suçluyu iyileştirmek gerekmektedir. -- Türk Ceza Adalet sistemindeki en önemli yeniliklerin başında Elektronik izleme gelmektedir. Şüpheli, sanık ve hükümlülerin; toplum içinde izlenmesi, gözetimi ve denetiminin yapılması elektronik izleme sayesinde Denetimli Serbestlik hizmetleryapılmaktadır. 11 Nisan Bir toplumda suç 2012 tarihinde 5402 sayılı işleyen insanları ceza ininin genel amacı, toplumun huDenetimli Serbestlik Hizfaz kurumunda özgürlüzur ve mutluluğunu sağlamak, metleri Kanununa 15/A ğünden yoksun bırakarak suç işleyenleri iyileştirerek maddesi eklenmiştir. Bu ıslah etmek hem topluve sosyalleştirerek yeniden madde “Şüpheli, sanık ve ma hem de kendisine bir hükümlülerin toplum içinfaydası olmamaktadır. üretken birer birey olarak topde izlenmesi, gözetimi ve Bu nedenle denetimli lum içindeki yerini almasına denetimi elektronik cihazserbestlik hizmetleri topyardım etmektir ların kullanılması suretiylumun huzur ve mutlulule de yerine getirilebilir.” ğunu sağlamak için, suç hükmünü içermektedir. isleyen veya koşullu saMevcut mevzuatımızda yer alan dört karar türünün lıverilen kişilerin yeniden suç işlemesini önlemeyi, elektronik izleme yöntemleriyle denetlenmesi müm- suçluların cezalarını toplum içinde rencide olmadan kündür. çekmelerini sağlamayı ve onlara her konuda rehBunlar; berlik yaparak topluma kazandırılmasına katkıda 1- Konutun terk edilmesinin yasaklanmasına iliş- bulunmayı amaç edinmiştir. Denetimli serbestliğin kin kararlar, yararlı birçok yönleri vardır: Kişi cezasını sosyal 2- Belirlenen yer veya bölgelere gitmeme şeklin- çevresinden kopmadan kendisine ve topluma yararlı de verilen kararlar, bir faaliyette bulunarak çekeceğinden rehabilite ola3- Belirli bir yerleşim bölgesinin terk edilmesi- caktır. Kişiye verilecek rehberlik hizmetleri ile suçlu nin yasaklanmasına ilişkin kararlar ile davranışın sebepleri tespit edilerek çözümüne çalı4- Alkol kullanımının yasaklanmasına ilişkin ka- şılacak, kişinin suçlu davranıştan arınarak topluma rarlardır. yararlı bir birey olması sağlanacaktır. Suça sürüklenen çocukların gerektiğinde barınma imkânı da buÜlkemizde yaklaşık 2000 kişi Elektronik izleme lunan bir eğitim kurumuna devamı sağlanarak suç yöntemiyle takip edilmektedir. Aile Sosyal ve Pove suçlu davranışlardan arınması sağlanacaktır. Kişi litikalar Bakanlığı ise Adalet Bakanlığı Elektronik Ceza infaz kurumuna alınmadığından devlet bütçeİzleme Şube Müdürlüğünü ziyaret ederek yerinde sine önemli bir yarar sağlayacak suçtan zarar gören inceleme yapmış ve şiddet gören bayanlara da uymağdura verilecek psiko-sosyal destek sayesinde gulanabilirliği konusunda Denetimli Serbestlik Dasuçun mağdura verdiği zarar en aza indirgenecektir. ire Başkanı Esat IŞIK tarafından bilgilendirilmiştir. Meslek sahibi olmayan eski hükümlü ve mağdurlara -- M.D: Denetimli Serbestlikten beklenen fay- verilecek eğitim programları ile meslek edinmeleri da nedir? ve bu mesleklerini yapabilmeleri için gerekli destek 70 • KASIM & ARALIK 2015 MEDYATİK DEKLANŞÖR da genelde takım giymem nedeniyle koyu rengi tercih ediyorum, özel hayatımda ise genelde spor giyinmeyi sevdiğimden açık rengi tercih ederim. Açık ve canlı renkler daha enerjik ve harekete hazır hissetmemi sağlıyor. Canlandırıcı etkisi vardır. Motivasyonumu, enerji, coşku ve yaşama sevincimi artırmasına neden olur. Hiç kullanmam dediğim bir renk yoktur, kendine özgü ve kullanım alanına göre tercih edilmesi nedeniyle her rengi seviyorum. --M. D: Burcunuzu öğrenebilir miyiz? Burçların kişinin karakter oluşumunu etkilediğine, aynı burçtaki insanların aynı eğilimi gösterdiklerine inanır mısınız? Aşk beynin kalbe bağlanmasıdır ve artık nesnellik sağduyu bitmiştir sağlanarak üretken ve topluma yararlı bireyler olmaları sağlanacaktır. -- M.D: Biraz da özel hayatınıza yönelsek; mesleğiniz dışında yaşamınızı renklendiren hobilerinizden söz etsek, hangi uğraşı sizi daha çok mutlu eder? -- Spor benim hayatım desem yalan olmaz, kendimi bildim bileli spor yapmayı severim, doğa yürüyüşü, futbol, basketbol ve bisiklete binme gibi... Küçük yaşlardan itibaren spora başladığım için mutlaka gün içinde spora vakit ayırırım, sabahları veya akşamları yürümeyi veya koşmayı, hafta da bir iki kez halı saha maçlarını kaçırmam. Sporun yanında, kitap okumayı severim, özellikle de piyasaya yeni çıkan güncel kitapları mutlaka takip ederim. Kendi kütüphanemde yaklaşık 200’e yakın kitabım vardır ve okuduğum bir çok kitabı da dağıtırım. Ayrıca, herkesin mutlaka bir kütüphanesi olması gerektiğini, olmuyorsa da okuyabileceği bir kitabının olmasını tavsiye ederim. Müzik dinlemek insanın ruhunu dinlendirdiği için mutlaka spor yaparken müzik dinlerim. -- M.D: Renklerin ortak diline inanır mısınız, eşyalarınızda, arabanızda, giysilerinizde tercih ettiğiniz ya da “hiç kullanmam” dediğiniz renkler var mıdır? Renklerin insanın psikolojisi üzerinde önemli bir etkisinin olduğunu düşünüyorum. İş hayatım- -- Benim burcum Boğadır. Burçların kişinin karakter oluşumunu etkilediğine, aynı burçtaki insanların aynı eğilimi gösterdiklerine inanan çok arkadaşım olmasına ve bu alanda astrolojinin gelişmesine rağmen çok fazla inandığımı söylemek yanlış olur çünkü her insanın aynı günde doğmuş olsa da karakteristik özellikleri çok değişkendir, haliyle insanoğlunu çözmek son derece zordur zira insanoğlu karmaşık bir yapı içermektedir. Sonuçta herkesin bir kaderi var ve bu hayatta herkes bu kaderini yaşayacaktır. -- M.D: Sizce “Aşk” nedir, türünü ve kapsama alanını tayin şahsınıza ait olmak üzere, nasıl tarif edersiniz?. -- Bu sorunuza karşılık olarak hangi aşkı desem? İnsan yaşamında aşkı birden fazla olguyla tanımlamak mümkündür, meslek aşkı, din aşkı, müzik aşkı, bilim aşkı, merak aşkı gibi... Aşk beynin kalbe bağlanmasıdır ve artık nesnellik sağduyu bitmiştir, aşk olağanüstü bir duygudur ve sıradan bir duygu değildir çünkü sık yaşanmaz ve aşk heyecandır, hayattır. --M. D: Söyleşimiz, sizin gibi toplum sorunlarına eğilen aydınlar sayesinde ülkemizin üst seviyelere taşınacağı inancını yerleştirdi içimize. Okuyucularımızda da bu izlenimi bırakacağınızdan eminiz. Daha fazla sormak isterdik ancak değerli vaktinizi aldığımızın farkındalığı, dergimizin sayfa sınırı söyleşimizi burada noktalamak zaruretini getiriyor. İlim ve bilim dolu sağlıklı bir ömür sürmeniz dileklerimizle, minnet ve şükranlarımızın arzıyla. Yolunuz açık olsun. MEDYATİK DEKLANŞÖR KASIM & ARALIK 2015 • 71 MEDYATİK DEKLANŞÖR SPA SEKTÖRÜ İNŞAATI VE MALZEMELERİ TİCARETİYLE İŞTİGAL EDEN ENVOYSPA FİRMASI SAHİBİ SERTAÇ KORAY SUNGUR İLE SÖYLEŞİ “Bu işi sadece otellerin içine sıkıştırmayı doğru bulmuyorum ama yatırım maliyeti yüksek olması sebebi ile bu işi otellerin sırtladığı da bir gerçek.” çalışma hayatına, daha sonra seyahat acentesi açtım, bir süre bu sektörde faaliyet gösterdik sonra bir arkadaşımın teklifiyle reklam ajansı açtık. Spa sektörüyle tanışmam da bu şekilde oldu. Sigorta sektörü, Seyehat Acentesı, Reklam Ajansı ve en sonunda Spa sektöründe karar kılmanızın en başta gelen nedenini bizimle paylaşabilir misiniz? Günümüzde ise teknolojinin de imkanları ile birlikte kulağa, gözümüze, burnumuza hatta dilimize bile hitap eden gelişmelerden söz edebiliriz ve bu beş duyu organımızı ayrı ayrı uyaran yeni terapiler keşfedilmiştir [email protected] 72 • KASIM & ARALIK 2015 Merhabalar, Saygılar; -- M.D: Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz iki ayda bir yayımlanan dergimiz Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Şahsınızla küçük bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur musunuz? — Tabi ki, çok memnun olurum. M.D: Özgeçmişinizi alabilir miyiz diye sorsak, ne kadarını, hangi cümlelerle nakletmek istersiniz? Bulunduğunuz konuma gelinceye kadar neler yaptınız? — Sigorta sektörüyle başladım —Bu sektöre girmemin sebebi Reklam Ajansı zamanında müşterim olan firmaların yaptıkları işlerden çok etkilenmem sayesinde oldu. O dönemde Reklam Ajansındaki ortağımla ayrılma kararı aldığımızda Spa Sektöründe faaliyet gösteren müşterilerimden birinin teklifiyle onlarla çalışmaya başladım. Bir kaç sene sonra da kendi şirketim olan ENVOYSPA’yı kurdum. -- M.D: Halkımızca; IlıcaKaplıca olarak tabir edilen termal kaynakları olan işletmeler tarafından sunulan, genelde başta romatizmal hastalıklar yanında diğer bazı hastalıkların da çaresi olduğu varsayılan bir tedavi ve rahatlama yoluna, SPA’nın getirdiği ek konfor ve modern uygulamalar neler olabilir? —Sizin de söylediğiniz şeylere bu işin başlangıcı diyebiliriz. Günümüzde ise teknolojinin de imkan- MEDYATİK DEKLANŞÖR ları ile birlikte kulağa, gözümüze, burnumuza hatta dilimize bile hitap eden gelişmelerden söz edebiliriz ve bu beş duyu organımızı ayrı ayrı uyaran yeni terapiler keşfedilmiştir. Son dönemde artık otellerde popüler olmaya başlayan macera duş sistemi buna örnek olarak verebiliriz. 3-4 tane farklı senaryo mevcuttur. Duş yaparken senaryoya göre değişkenlik gösteren sesler, ışıklar, kokular kullanılıyor. -- M.D: Spaların, otel içerisinde otel işletmeciliği tarafından hizmete sunulmasına nasıl bakıyorsunuz? Otel içerisinde olan spaların tamamıyla özgün işletmeciler tarafından mı işletilmesi gerektiğini düşünüyorsunuz yoksa spaların otelden bağımsız bir mekanda hizmet vermesi lüzumuna mı işaret ediyorsunuz? —Bu işi sadece otellerin içine sıkıştırmayı doğru bulmuyorum ama yatırım maliyeti yüksek olması sebebi ile bu işi otellerin sırtladığı da bir gerçek. Her işte olduğu gibi, işletme kısmının, profesyonellerine bırakılması gerektiğini düşünüyorum. -- M.D: Spa sektörü hizmetlerini insanların ihtiyacı mı yoksa zevki mi olarak değerlendiriyorsunuız? —Bunun giderek artan bir ihtiyaç olduğunu kanıtlayan bir sürü işaret olduğunu söyleyebilirim. Hatta ekonomik krizlerde insanların önceliklerinin başına geçen bir ihtiyaç. -- M.D: Sizce Spa sektörü Türkiye’de istenilen düzeyde gelişmekte göstermekte midir? -- Yetişmiş insan gücü yetersiz olmasına rağmen çok hızlı gelişmekte, spa projesi iyi olmayan bir otel, resindence ve ya site projeleri müşteri bulmakta zorlanıyor. Buda insanların spa sektörüne ne kadar bilinçli yaklaştığının bir kanıtıdır. -- M.D: Spa sektörünün gereçleri olan malzeme satışıyla ilgileniyorsunuz, işletmeciliğini düşündüğünüz oldu mu? — Çok güzel bir soru oldu, biz firma olarak spa&wellness anahtar teslim inşaatının yanında bu sektöre malzeme satışı hatta danışmanlığını da yapıyoruz. Ara sıra müşterilerimiz aynı soruyu soruyor. Bizi yansıtacağını inandığım bir işletme fikrine sıcak bakıyorum. -- M.D: Merakımızı celbetti, spa&wellness sektörünün turistik amaçlı uzun süreli seyahati gerçekleştiren örneğin transatlantik tarzı gemilere de hitap ettiği, uygulama alanı bulduğu oluyor mu? — Tabiki de hatta artık olmazsa olmazların arasına girmiş durumda. Otel tatillerine göre gemi turlarının seyahat güzergahından dolayı tatil süresi daha uzun ve günün çoğunluğu gemide yol alırken geçiyor. O kadar kişinin ortak kullanımında olan alanlar ne kadar büyük ne kadar konforlu olursa memnuniyet de artıyor. Bunların en başında gelen Spa alanının bakımlı, büyük ve konforlu olması müşteri memnuniyeti açısından çok önem teşkil ediyor. --M.D: Mesleğiniz dışında hobi denilebilecek uğraşılarınız var mı? Müzik, resim, spor vb. —Çok vakit bulamıyorum, vakit bulursam dalma sporu ile ilgileniyorum. --M.D: “Aşk” desek tarifiniz nasıl olurdu? — Ailem ve çocuklarımdır. --M.D: Söyleşimiz, ülkemizin geleceğinin sizin gibi gayretli Spa alanının bakımlı, büyük ve konforlu olması müşteri memnuniyeti açısından çok önem teşkil ediyor insanlar sayesinde üst seviyelere taşınacağı inancını yerleştirdi içimize. Okuyucularımızda da bu izlenimi bırakacağınızdan eminiz. Daha fazla sormak isterdik ancak değerli vaktinizi almamızın farkındalığı, dergimizin sayfa sınırı söyleşimizi burada noktalamak zaruretini getirdi. İlim ve bilim dolu sağlıklı bir ömür sürmeniz dileklerimizle, minnet ve şükranlarımızın arzıyla. Yolunuz açık olsun. MEDYATİK DEKLANŞÖR KASIM & ARALIK 2015 • 73 MEDYATİK DEKLANŞÖR MEHMET AKİF ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ HUKUK BİLİMLERİ ANABİLİM DALI BAŞKANI DOÇ. DR. MURAT KAYIKÇI İLE SÖYLEŞİ: “Sanat, özellikle edebiyat ve din üzerine okumaktan büyük haz duyuyorum. Uzun süredir süren bu okumalarımın bir meyvesi olarak bilimsel alanımın dışında bütünüyle özgür bir eser yazmayı düşünüyorum.” Merhabalar, Saygılar; Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz iki ayda bir yayımlanan dergimiz Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Bir akademisyen olmanız sıfatıyla şahsınızla kısa bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur musunuz efendim? -- Memnuniyetle, buyurunuz. --M. D : Sizi, sizden tanımak istesek, ne kadarını, hangi cümlelerle nakletmek istersiniz? Bulunduğunuz konuma gelinceye kadar neler yaptınız? Akademik yaşam tabiatı gereği gerçekten çok yoğun ve yorucu bir tempo gerektiriyor. Aksi taktirde başarılı olma şansınız yok [email protected] 74 • KASIM & ARALIK 2015 --Bir insanın kendini anlatması oldukça güç. Ne kadar ve hangi konuda kendimi ifade etsem ne kadar ve ne yönde kendimi tanıtabilirim bilmiyorum. Ancak arzu ederseniz bir özgeçmiş formatına benzer bir tarzda kendimi tanıtmaya çalışayım. 1971 yılında Trabzon’da doğmuşum. Üniversite yaşamıma kadar öğrenimimi Trabzon’da tamamladım. Çocukluğumdan beri sosyal bilimlere ve sanat, edebiyat gibi konulara özel bir ilgim vardı. Bu ilgime karşılık bulduğum bir çevrede yetiştim diyebilirim. Ancak garip bir tesadüf eseri benim okuduğum dönemde, Trabzon Lisesi’nde edebiyat şubesinin bulunmayışı benim fen şubesi mezunu olmamı sağladı. Buna karşın bu durum kamu yönetimi okumama engel olamadı. Bildiğim kadarıyla sınıfımın tek sosyal bilimcisi olarak Bursa’da Uludağ Üniversitesinde kamu yönetimi bölümünü okumuş oldum. Mezuniyetten sonra hukuk konularına olan ilgim nedeniyle MEDYATİK DEKLANŞÖR Aslında maddi imkanlarının ve kamu yönetimi alanında ve –nedense- buna paralel bana destek olur düşüncesiyolarak toplumun saygısının le Kocaeli Üniversitesinde giderek azaldığı bir meslek kamu hukuku alanında yüksek haline gelen akademisyenliği lisans yaptım. Bu dönemde bunca zorluğuna karşın sürProfesör İsmet Giritli, Rona dürebilmenin başka bir geAybay, Emin Artuk, Vecdi rekçesi sanıyorum olamaz. Aral ve daha sonra tez danışmanlığımı da yapan İbra--M. D: Yüksek lisans him Kaboğlu gibi birbirinden ve doktora eğitimlerinizi değerli hukukçu hocalardan farklı üniversitelerde gerders aldım. Daha sonra ise, çekleştirdiğinizi görüyoruz. akademik yaşama iyice ısınan Bu durum akademisyenler bir akademisyen adayı olarak, için çeşitlilik şartı mı yoksa yine bir tesadüf eseri Abant nerede imkan varsa orada İzzet Baysal Üniversitesi İİBF gerçekleştirmenin gereği Kamu Yönetimi bölümünmi? de akademik yaşama girmiş -- Akademik yaşamda oldum. Bundan bir yıl sonra farklı üniversitelerde öğrenim yani 1998’de kamu yönetimi görme koşulu malumunuz İnsan hakları bölümünün siyaset ve sosyal yok. Ancak farklı üniversitebilimler (kent ve çevre bilimsorunun kaynağını lerde öğrenim görmek, farkleri) anabilim dalında doktora lı ekolleri, hocaları tanımak, öğrenimi için Ankara Üniverkanımca toplumsal bilim yolculuğunda insanın sitesi Siyasal Bilgiler Fakülteyapıda aramak ufkunu genişletiyor. Bu nesi’ne gittim ve zorlu ama zevkdenle ben öğrencilerime kendi li olarak tanımlayabileceğim gerekir deneyimimden yola çıkarak, bir süreçten sonra 2004 yılında lisans, yüksek lisans ve dokdoktor ünvanını aldım. Ünivertora öğrenimlerini mümkünse sitem olan Abant İzzet Baysal Üniversitesi’ne döndüm ve bir yıl sonra yardımcı farklı üniversitelerde yapmalarını şiddetle öneridoçent, 2010 yılında da yerel yönetimler, kent ve yorum. Bunun bir anlamı da şudur: nerede imkân çevre bilimleri alanında doçent oldum. Sonrasında varsa değil, akademik donanımını nerede daha çok Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’ne geçtim ve halen geliştirme olanağın varsa orada öğrenimine devam bu üniversitenin İİBF kamu yönetimi bölümünde etmelisin. görev yapıyorum. -- M.D: Türkiye’de ciddi bir İnsan Hakları --M. D: Özgeçmişiniz bize akademik hayatınızın çok yoğun olduğunu gösteriyor. Sizi başarıya götüren bu tempolu çalışma gücünü nasıl elde ediyorsunuz, mesleğinize olan aşk mı diyelim? -- Akademik yaşam tabiatı gereği gerçekten çok yoğun ve yorucu bir tempo gerektiriyor. Aksi taktirde başarılı olma şansınız yok. Akademik yaşamda başarının bir başka koşulu da –belki bu tespit her mesleğe yönelik olarak da yapılabilir- mesleğinizi sevmeniz. Ben de sanıyorum bu sevgi neticesinde bu çalışma temposunu yakalayabildim diyebilirim. sorunu var mıdır? Varsa neden kaynaklanmaktadır. Bu konudaki çözüm önerileriniz nelerdir? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye hakkındaki kararlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? -- Doğrusu bu soruya bu dönemde kendim için bir soruna yol açmadan nasıl yanıt vermem gerektiğini bilmiyorum. Bu sorunuza yanıt olmuştur zannediyorum. İnsan hakları sorunun kaynağını kanımca toplumsal yapıda aramak gerekir. Ancak yine de popüler işletme kitaplarında, beş derste zengin nasıl olunur tarzı kitaplarda olduğu gibi bir çırpıda şunlar KASIM & ARALIK 2015 • 75 MEDYATİK DEKLANŞÖR şunlar yapılırsa insan hakları ihlalleri ortadan kalkar gibi mucize çözümler önerme imkanımız bulunmuyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye hakkındaki kararlarına gelince, AİHM kararlarının bir bütün olarak insan hakları ihlallerinin önüne geçilmesi bakımından caydırıcı ve harekete geçirici bir işlev gördüğünü söylemek, geçmişe şöyle bir bakıldığında, pek de mümkün görünmüyor. Ancak bu durum yurttaşların uluslararası düzeyde haklarının korunması bakımından AİHM’nin önemini ortadan kaldırmıyor. -- M.D: Kuvvetlerin birleştirilmesi halinde yargı, yürütmenin bir uzantısı haline getirilirse sakıncaları neler olabilir? anlamına gelmiyor. Burada yapılan, bir uzmanlık alanına yönelik olan derslerin yabancı bir dilde verilmesi, başlı başına yabancı dil öğretilmesi değil. Dolayısıyla burada mezun olunan üniversitenin yabancı dille eğitim vermesi değil, mezunların iyi seviyede yabancı dil bilmesi daha önemlidir denebilir. Aslında “torba kanunlar” normal dışı bir yasama faaliyetidir ve bu nedenle bu tür düzenlemelerin çok ender başvurulması gereken bir kanun yapma yolu olması gerekir -- Aslında sorduğunuz soru cevabı da kendi içinde barındırıyor. Kuvvetler ayrılığı prensibi, yasama, yürütme ve yargı güçleri için bir fren ve denge öngören bir yönetim modeli getirmektedir. Bunlardan birinin diğerinin alanına girmesi bu dengenin bozulması anlamına gelir. Sorunuzda olduğu gibi yargının yürütmenin bir uzantısı haline geldiği bir durumda yargı bağımsızlığından ve adaletten söz edilemez. --M.D : Halkın “Torba Kanunları” diye nitelendirdiği, yürürlükte bulunan mevzuata zaman zaman değişiklikler ve ekler getiren bu tür düzenlemelere bakış açınız nedir? -- “Torba Kanunlar”ın kısaca ve kabaca, hükümet için kolay ve çabuk yasa yaparak istediğini yapabilme, muhalefet için yasaya katkı ya da müdahale –yani muhalefet- etme olanağı bulamama, yurttaş içinse yasama faaliyetlerinden bihaber olma anlamına geldiği söylenebilir. Aslında “torba kanunlar” normal dışı bir yasama faaliyetidir ve bu nedenle bu tür düzenlemelerin çok ender başvurulması gereken bir kanun yapma yolu olması gerekir. -- M.D: Üniversitelerde, yabancı dille eğitim gören mezunların, iş bulma konusunda, anadille eğitim görenler karşısında daha şanslı olduklarını düşünüyor musunuz? -- M.D: Ülkemizin, tek partinin tercihlerine dayalı yasalar ve kanun hükmündeki kararlar veya torba yasalarla yönetildiği, bu durumun yürütmeyi güçlendirdiği ve denetim dışına çıkarttığına dair bazı aydınların görüşlerine katılıyor musunuz? -- Bu soru üniversite tercihi öncesinde en çok sorulan sorulardan biridir. İyi düzeyde bir yabancı dil bilmek, gerek özel sektörde, gerek kamu sektöründe, gerekse de akademik yaşamda olmazsa olmaz koşullardan biri haline gelmiştir. Hatta istihdamda giderek ikinci ve üçüncü bir yabancı dil tercih nedeni olarak karşımıza çıkıyor. Ancak burada toplumda bir kafa karışıklığı söz konusu. Yabancı dille eğitim veren bir üniversite iyi bir dil eğitimi veriyor -- Tabi burada bir genellemeden söz ediliyor. Yürütmenin güçlendiği konusunda sanıyorum kimsenin kuşkusu yok. Hatta siyasal iktidar bunun da ötesine geçerek yürütmenin daha da güçlendirilmesi gerektiğini söylüyor ve seçim sonuçları da gösteriyor ki halen bu söylem toplumun önemli bir kesiminde kabul görüyor. Kanımca -ekonomik istikrar gibi gerekçeler bir tarafa bırakılırsa- yürütmenin güçlenmesi demokrasinin zayıflaması anlamına 76 • KASIM & ARALIK 2015 MEDYATİK DEKLANŞÖR şınız var mıdır? -- Belki garip gelebilir ama okumak… Sanat, özellikle edebiyat ve din üzerine okumaktan büyük haz duyuyorum. Uzun süredir süren bu okumalarımın bir meyvesi olarak bilimsel alanımın dışında bütünüyle özgür bir eser yazmayı düşünüyorum. --M. D: Renklerin ortak diline inanır mısınız? Eşyalarınızda, giysilerinizde tercih ettiğiniz ya da hiç kullanmam dediğiniz renkler var mı? --Doğrusu bu konuda hiçbir şey bilmediğimi itiraf etmeliyim. Eşyalarımda natürel renkleri, giysilerimde maviyi ve griyi tercih ederim. Beyaz çorap kullanmam. Zaman zaman bazı renkleri özlerim, sözgelimi sarıyı… Eşyalarımda natürel renkleri, giysilerimde maviyi ve griyi tercih ederim. Beyaz çorap kullanmam gelir, dolayısıyla bunu demokrasiye inanan birinin savunması güçtür. Burada demokrasinin, yönetim yetkisini çoğunluğa verirken azınlığın haklarının korunabildiği bir rejim olduğunu hatırlamak gerekir. -- M.D: Adalet, sübjektif nitelikli bir değer midir, herkes için mutlak doğru olmadığı, duruma göre değiştiği söylenebilir mi sizce? -- Adaletin sübjektif nitelikli bir değer olup olmadığı tartışmasının, başka bir deyişle sübjektif yani öznel adalet kavramının hukuk literatüründe oldukça uzun bir geçmişi vardır. Her insanın erdem bağlamında, kişisel bir adalet anlayışı bulunmaktadır. Bu nedenle kişisel adalet anlayışının bulunması adaleti göreceli hale getirmekte, bu durumda ise insanlar arası ilişkilerin nasıl düzenleneceği sorunsalı ortaya çıkmaktadır. Bu noktada ise objektif yani nesnel adalet kavramı karşımıza çıkmaktadır. Objektif adalet, kişinin özelliklerini değil kişilerin somut durumlardaki ilişki biçimini önceleyen bir kavramdır. Pozitif hukukun da bu çerçevede objektif hukuk kavramına dayanması kaçınılmazdır. -- M.D: Bu yoğun yaşamınızın izin verdiği bir zaman parçasını bulabildiğinizde, hayata mola ya da teneffüs diyebileceğiniz bir anda yapmaktan hoşlandığınız hobi diyebileceğimiz bir uğra- --M.D: Burcunuzu öğrenebilir miyiz? Burçların kişinin karakter oluşumunu etkilediğine, aynı burçtaki insanların aynı eğilimi gösterdiklerine inanır mısınız? --Burcum oğlak. Bu konu da bilmediğim ve ilgimi çekmeyen bir alan. Doğrusu burçlara da, etkilerine de pek inanmam. Ancak burçların sosyalleşmeye yaradığını düşünüyorum. --M. D: “Aşk” desek -kapsama alanı ve türünü tayin şahsınıza ait olmak üzere- tarifiniz nasıl olurdu? -- Tarifi gerçekten zor. Göğüsteki bir sıcaklık hissi. Tadında bir acıyı da barındırıyor. Tabi bu bildiğimiz anlamdaki aşk. Kısa ömürlü olduğunu düşünüyorum. Onun için ben sevgiyi tercih ederim. Bir de ilahi aşk var. Ancak bunun da erişilmesi çok zor olmasına rağmen çok dejenere ve istismar edildiğini düşünüyorum. Piyasa ilahi aşk, tasavvuf kitaplarından geçilmiyor. Bunları yazanların ne kadar konuya vakıf olduğu da tartışılır. --M.D: Söyleşimiz, ülkemizin geleceğinin sizin gibi aydınlar sayesinde üst seviyelere taşınacağı inancını yerleştirdi içimize. Okuyucularımızda da bu izlenimi bırakacağınızdan eminiz. Daha fazla sormak isterdik ancak değerli vaktinizi almamızın farkındalığı, dergimizin sayfa sınırı söyleşimizi burada noktalamak zaruretini getirdi. Minnet ve şükranlarımızın arzıyla, ilim ve bilim dolu sağlıklı ömür dileklerimizle efendim. MEDYATİK DEKLANŞÖR KASIM & ARALIK 2015 • 77 MEDYATİK DEKLANŞÖR İNSANLIK MI EŞEKLİK Mİ - I V (Bu da Benim Masalım) Av. Zehra Birsen YAMAK Hani, o malûm yokuşta; iyileşmek için nekahat devresi geçiren ya da ölmek için günlerini sayan, siz nasıl algılarsanız o hal içinde bulunan Cahilimiz vardı ya? Artık hep Bilge’nin yolunu gözler olmuş. Bilge de; insanlar tarafından kendi kaderine terk edilen bu hemcinsinden her türlü desteğini esirgememeye karar vermiş.” Elinden geleni esirgemek insan işidir, aman böyle bir hataya düşmemeyim” Demiş. Hem Bilgeliği de bunu gerektirmiyor muymuş? Sık sık hemcinsinin yanına uğrayıp, onun ihtiyacı olan şeyleri, arkadaşının mecburiyet tahtında sıkıla sıkıla istemesine meydan vermeksizin ona sunmaya devam ediyormuş. Eninde sonunda konu dönüp dolaşıp insanlara ve de insanlığa geliyormuş. Zaten, onları birbiriyle tanıştıran ve yaklaştıran, insanlar ve de insanlık değil miymiş? -- Bu yokuşta hep insanları düşünüyorum fakat mükemmelliği arayanlarının da yalnız kaldıkları gerçeğine tanık oluyorum. Demiş Cahil. 78 • KASIM & ARALIK 2015 Bilge de: -- Yalnızlık insanların göğüs gerebileceği bir konu değildir dostum. Daha önce düşünmedikleri konuları düşündürmeye başlar bu yalnızlık dediğimiz şey. Senin yokuşta yaşadıklarını yaşatır onlara. Onlar da senin yaptığın gibi, sırtındaki yükleri atıp eşekleri tanımaya başlarlar ve de akabinde eşekliği. Yalnızlıkları öyle çekilmez bir hal alır ki, insanlar arasında yaşamadıklarını fark ederler. Yaşamlarına son vermek yasaklanmıştır Yüce Yaratıcı tarafından. İntihar etmek affedilmez suçtur, yalnız kalmak ise Yüce Yaratıcıya aittir. İşte bu ikilem arasında gider, gelirler. Kimsenin kendilerini anlayamayacağının bilincine varırlar nihayetinde. Tedavülden kalkmış paralar zengini ya da antika değerlerle dolu olduklarını düşünürler. İnsanca yaşamak adına o güne kadar eldeki değerlerini bozdurmaya kalkmadıklarını, ne yazık ki hayatta kalmak bahasına, sahip oldukları değerleri bozdurmak için antikacılara başvurmak ve onları ucuzcu bezirgânlara kaptırmak zorunda olduklarını… Ne çare ki çaresizdirler. Eşeklerin ve de eşekliğin insan hayatındaki önemini kavramışlardır artık. -- Demek ki insanlarla tek ortak yönümüz, iş işten geçtikten sonra birbirimizi tanımaya ve anlamaya başlamak. -- Evet dostum, hayatı boyunca birbirlerinin kıymetini bilmeyen, arayıp sormayan, küskün yaşayan insanların, biri öldüğünde diğerinin cenaze töreninde ne aradığını düşünebiliyor musun artık? -- Eskiden anlayamıyordum ama şimdi çözebiliyorum. Ancak insanların arkasından bu denli konuşmamız uygun mu acaba? -- Bak dostum, biz onların arkasından konuşmuyor, kendimizi onlara duyurmak için çabalıyoruz, bizim açımızdan nasıl anlaşıldıklarını öğrenirlerse ona göre davranışlarını gözden geçirirler diye düşünüyorum. Hem onların deyimlerinde, atasözlerinde biz dolaşmıyor muyuz, bizim yaptığımız ne kalır ki onlarınkilerin yanında. Sen MEDYATİK DEKLANŞÖR eşeklerin deyim ve atasözlerinde kaç defa “İnsan” kelimesine rastladın ama onlarınki diz boyu. ”Eşekkulaklı, eşek herif, bırak eşek inadını, eşeğe altın palan vursan yine eşektir...” Bunun gibi sayfalar dolusu eşekli sözler. -- Şu sonuncusu aklıma takıldı, eşeğin altın semeri; eşeğe, eşekliğinden bir şey eksilttirmiyor, demek ki insanlar altınla kaplanınca bu yüzden insanlığını kaybediyorlarmış. -- Eşekçe bir yorum işte. Yine de insanlar hakkında kafanı kurcalayan sorular varsa bildiğimce öğretmeye hazırım Sevgili Dostum, bu yokuşta bir okul kurduğumuzun farkında mısın? -- Peki, sorayım öyleyse. İnsanlar kendilerini yönetecek kuralları koyuyorlar, sonra da ilk önce kendileri sıkılıyorlar ve çiğniyorlar. Görünen değerlerle hayatlarına yön veriyorlar. Nesillerinin devamının ve mutlu paylaşımlarının yaşanacağı yuva denen yeri; kaş, göz, boy, pos denen ölçülerle kurup sonra bozuyorlar. Bir malın satıcısı olduklarında o mala en yüksek değeri biçiyor, alıcısı olduklarında en düşük değeri ödemeye kalkıyorlar, oysa mal aynı mal. Yaratılmışların en yücesi olarak tanınan bu canlı türünün, bu derece çelişkiye düşmesine eşek kafam hâlâ bir mânâ veremiyor. -- Sevgili Dostum, sen nefis denen şeytanın varlığından habersizsin, şeytan yaptırıyor bu kötü davranışları onlara. -- O zaman şeytanı cezalandırsın Yüce Yaratıcı. -- Hayır Dostum, Yüce Yaratıcı, insanları şeytana uyup uymamak hususunda serbest bırakmıştır. Aksi takdirde ilâhi adaletten söz edilebilir miydi? -- Hani, en mükemmel varlık insandı, ateşlerde yanmak gibi ağır bir ceza göreceklerini bilmelerine rağmen neden şeytana uymaya devam etsinler ki? -- Af edileceklerini umdukları için. -- O zaman şeytana uymadan yaşayan insanların hakkı yenmiş olmaz mı? -- Sevgili Dostum, belli ki her cevabım yeni bir sorunun kaynağını oluşturuyor. En iyisi insanların bu dünyadaki davranışlarıyla sohbetimizi sınırlayalım, Tanrının onlara vereceği ödüllerle, cezalarla ilgilenmeyelim, yoksa “Kalacağı Sınırı Bilmemek yani Haddini Aşmak” gibi insanca bir suç işlemiş oluruz ki, belki bu davranışımızla öbür tarafta yargılanmak muafiyetinin sınırlarını da zorlamış olabiliriz. -- Yani insanların bize dokunan davranışlarıyla mı yetinelim demek istiyorsun? -- Evet, aynen öyle, “anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” misali. Ha, bu arada sivrisinekler hakkında sakın soru sormaya kalkma, insanlarla varsa problemleri, kendileri halletsinler dertlerini. Kendilerini ilgilendirmeyen işlere burnunu sokmak da insan işidir. --İnsanlar hangi konunun kendilerini ilgilendirdiğini, hangilerinin ilgilendirmediğini ayırt edemezler mi? Bak biz; biraz önce farkına vardık ve sustuk, yani bir eşeğin idrak edebildiğini ... -- Kendilerine dokunduğunda tabii ki idrak ederler dostum, her şeyin ölçüsü kendileridir. -- Hah! İçim biraz ferahladı, bu yokuşta epeyce eşekçe yargıladık da onları, belki alınabilirler diye bir üzüntü vardı içimde. İnsanlıklarının ölçüsü kendileri ise bizim eşekçe değerlendirmemiz de gücendirmeyecektir onları. -- İnsanlar, insanlığını, eşekler de eşekliğini bildiği sürece iki cins birbirine gücenmeden yaşayabilecektir Sevgili Dostum. Ancak, dünya döndükçe insanlar eşekleri, eşekler de insanları konuşmaya ve de yargılamaya devam edeceklerdir. Meğerse mesele; gerçekleri yalnızca Yüce Yaratıcının bilmesindeymiş. Sahnenin arkasını görmeden, oyuncunun yönetmene tabi olacağını düşünmeden, sadece seyirci koltuğundan oyunu seyredip eleştirmenin yanlış olacağının bilincine varıldığı sürece mutsuzluk olmazmış. Yani, İnsanlar, insanlığını, Eşekler de eşekliğini bilmeliymişler... KASIM & ARALIK 2015 • 79 MEDYATİK DEKLANŞÖR GİT Eğlenme... Zarardır geçen her ânın... Beyaz sevmeyene, al bulunur...Git..! Erdal HABİL Elinde, koştuğun arsız çobanın... Nasılsa, bir tutam bal bulunur... Git..! Dimdik olmaz elbet bütün ağaçlar. İnene kolaydır zorlu yamaçlar. Sebîl bataklıkta; “kadar” lar – “kaç” lar... Tutacağın çürük dal bulunur... Git..! Hayat işte..! Kalanlarla gidenler..! Konuşkan “Nasıl.!?” lar... suskun “Neden.!?” ler... Önünde; mahfına secde edenler.. Ardında; artık, bir lâl bulunur... Git..! Öğüt vermek ne’me; helâlse hasmın.!? Elverir; mezatta anılsın ismin..! Demek ki; içinde, sen denen cismin; Harâmîye, haram mal bulunur... Git..! Gönül sarayımı eyle de vîrân... Pişmanlık meyline göz kırpma bir ân... Çamurlara düşmüş nûr taht–ı revân... Sîneni çiğneyen nal bulunur... Git..! Bil ki; geçicidir her bir iflâsın... Lüzûmu var mıdır tuttuğun yasın.!? Vefâsı tükenmez, “karo”nun – “as”ın... Kumarbaza son bir el bulunur... Git..! Mülkündü ya hani, hayat sahnesi.!? İzbe kaldırımlar da neyin nesi.!? Sen..! Yıldızı sönmüş, Melek Annesi..! Öksüze inâyet, rôl bulunur... Git..! Ben..! Hiç inanamadım... Kabûl ve evet..! Ne kurşun döktürdüm; ne aldım bilet..! Bir tek sen..! Tek günah..! Güvercin Niyet..! Falcıya da gülen fal bulunur... Git..! Bir değil... üç değil... sen kadar suçun..! Akıl mı; vârı ol, hiç kadar hiçin.!? Ağlamayıp ağlattığın aşk için... İnat gözlerinde sel bulunur... Git..! Lâfım – sözüm “Git..!” olmuşken hanidir... Sonra... Hakkın..! Kalmanda mânâ nedir.!? Benimse de vebâl, boyun senindir... Mîzân’ da mücrîme “Gel..!” bulunur... Git..! Vebâl değil midir; kıyman ar’ına.!? Beni boşver..! Ne bıraktın yarına.!? Silktiğin umursuz omuzlarına... Çekecek, ateşten şal bulunur... Git..! Kıblegâh dedin ya sefîh nâmerde... Artık kapanmalı şu siyah perde..! Bir güle üç karga bulunan yerde... Bülbüle de elbet, gül bulunur... Git..! Cilvelidir kader... Belli mi olur... Kim kimi ister de, kim kimi bulur... Şaşkın ellerime... – Haykırsa da : “Dur..!” – Zannetmem; saçından tel bulunur... Git..! Bende olsa gerek, kusûrla ayıp... Yoksa; kendinden mi mes’ûldür kayıp.!? Yorulma, olmayan cürmümü sayıp..! Ahvâline lâyık hâl bulunur... Git..! “Olmasaydın..! Olmasaydık..!” demem de... “Revâ mıdır… derim; “..şu dert bu dem’de.!?” Hîbe yazıldığın hırsız haremde... İffetine yağma tül bulunur... Git..! Yetmem..! Yetinmesin şımarışların..! Ağyârını sarsın buz sarışların..! Vardır müşterisi, kara kışların..! Mumdan, kelebeğe; “Kal..!” bulunur... Git..! 80 • KASIM & ARALIK 2015 Bana bakma..! Ben..! Akıl mı tanırım.!? Ayıplama..! Unutamam sanırım..! Git diyemem..! – Gidemem..! Utanırım..! Hancıdan; yolcuya yol bulunur... Git !!!