dosyayı indir - Leges Yazılım

Transkript

dosyayı indir - Leges Yazılım
MEDYATİK DEKLANŞÖR
Medyatik Deklanşör’den Merhaba;
editörden
Saygıdeğer ve Sevgideğer Okuyucularımız;
Dördüncü sayımızla yine birlikteliğimiz devam ediyor. “Aydınlar Persfektifinden” çıktık yola, “Uygarlığın Meşaleleri”yle “Yeni Eğitim Yılına Adım Attık” ve “Bu
Dünya Hepimizin” le üçüncü sayımızı tamamladık. Dördüncü sayımızla da ne şekilde
olursa olsun her türlü engele rağmen yolumuza devam diyoruz. Mefkûrelerimizdir, istenilene ulaşmak adına savaşmak için bize rehberlik eden, yolumuzdan alıkoyamayan.
Var oluş savaşının, yok oluşa direniş olduğunu kabulle ilerliyoruz adım adım.
Av. Zehra Birsen YAMAK
Genel Yayın Yönetmeni
Sihirli bir elin ördüğü ağın dokunulmaz güzelliğinin bilemiyoruz ki hangi noktasında atılan gizli bir
pençenin söktüğü ilmeklerden teker teker düşüyoruz sadık yarin koynuna. Yaşam; insanoğluna bir armağan, oysa insanoğlu “birbirinin önünden ekmek kapan insanlar” deyimini acımasızca gerçekleştirmek için
olanca gücünü sarf ediyor. Özgür irademizle yaşadığımızı sandığımız şu dünyamızda, sosyal medyanın
etkisinde yaptığımız seçimlerin tüketiciliğinde, dümensiz bir geminin çizdiği yolda rotasız gidiyoruz. Düşündürülmeyen, güdümlü bir toplum olmamızı sağlayanlara verdimiz açıklar, iletişimi, gayesinden uzak
kullanmakta olduğumuzun göstergesi. Oysa iletişim, bu konuda bizi uyaracak, önderlik edecek, toplumun
refahına kendini adamış aydınlar ve fikirlerinden faydalanma açısından kullanıldığında hep bir adım daha
ileri gitmemizi sağlayacak bir araç.
Hemen hemen çoğu kişinin inkâr ettiği, sorarsanız kabullenmediği, hatta kendisini yok edeceği bir
canavar diyebileceğimiz “ötekileştirme” duygusu yatıyor insanın içinde. İnsanın mayasında var olan sevgi,
insanın görünen yüzünde, oysa sevgi kadar da bir ötekileştirme duygusu geziniyor insanın görünmeyen
yüzünde. Aksi halde, insanoğlunun birbirini yok etme uğrunda verdiği savaş nasıl izah edilebilir ki? Aynı
güç, asgari ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan bir toplum için sarf edilse ya da daha konforlu yaşamak adına
verilseydi dünyamız daha güzel yaşanır hale gelmez miydi? Bunca icada imza atan insanoğlunun bu kadar
basit bir konuya çare bulmuyor ve olanaklarını bu yönde kullanmıyor olması, tamamıyla bencilliğinin
kuklası olduğunu göstermiyor mu? Vahşi doğayı örnek alarak saldırıyı yaşam ilkesi yapmış insanoğlunun,
iradesi olmayıp sadece içgüdüleriyle yaşayan hayvanlardan farklı yani eşref-i mahlûkat olarak yaratıldığını
düşünmesi gerekmez mi? Kötülerin, iyilerden her zaman baskın çıkıyor olması bizi yıldırtmamalı, sayımız
ve gücümüz ne kadar az olursa olsun, insanlığın iyiye gitmesi için var gücümüzle savaşmalıyız ve her yenilgiyi yeni bir zaferin başlangıcı olarak algılayıp yolumuza devam etmeliyiz diye düşünüyorum.
Savaşsız bir dünyanın bir ütopya ve bunu gerçekleştirmeyenin de bizler olduğunu bilmemize rağmen
yine de iyiliklere varmak için kötülüklerle var gücümüzle savaşmak, binlerce Deniz Yıldızından hiç olmazsa birini kurtarmak gibi bir fayda sağlamak uğrunda çaba sarf etmek, en azından bir insan olduğumuzu
hatırlatır bizlere…
MEDYATİK DEKLANŞÖR
KASIM & ARALIK 2015 • 1
MEDYATİK DEKLANŞÖR
4
MEDYATİK DEKLANŞÖR
DERGİSİ
Leges Yazılım Yayıncılık
Tic. Ltd. Şti. adına
Sahibi ve Sorumlu Müdür
Ömer Faruk KAHRAMAN
BİLİŞİM SUÇLARI
10
Genel Müdür
Cavit TAŞOLUK
Genel Yayın Yönetmeni
Av. Zehra Birsen YAMAK
Grafik-Tasarım
LegesGraf
16
KASIM-ARALIK 2015
Yıl: 2
Sayı: 4
ISSN: 2148-5542
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
İki ayda bir yayınlanır
Basıldığı Yer:
20
Yıldız Matbaacılık ve Baskı Sistemleri
Ziya Gökalp Mah. 42/4 Sk. No: 18/2
Zeytinburnu-İstanbul
Tel: 0212 416 09 39
Yönetim Yeri:
Sümer Mah. 29/5 Sk. No:2 Nur Apt. K: 4/11
Zeytinburnu-İstanbul
24
Reklam Tarifesi:
İç Sayfalar: 4000 TL + KDV
Kapak İçleri: 6000 TL + KDV
Arka Kapak: 10.000 TL + KDV
İnsört (4 Sayfa): 14.000 TL + KDV
FİYAT / ABONE
Yurtiçi (Birim): 20 TL
Yurt dışı: 15 Euro
1 Yıllık yurtiçi abone bedeli: 120 TL.
Yurt dışı: 90 Euro
Abone Bedeli:
Leges Yazılım Tic. Ltd. Şti.
2•
KASIM & ARALIK 2015
Bilişim Uzmanı Dr. İlker KARA’nın
kişisel görüşlerini içeren bir akademik
çalışmasını, çağımızda bilinmesi gerekli
konuların en önemlilerinden biri olduğunu
düşünmemiz nedeniyle okurlarımızla paylaşıyoruz.
27
BEYKENT ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ
PROF. DR. MEHMET EMİN KARAHAN:
“Öğrencilik ve mesleki hayatım
boyunca yaptığım işleri hep çok severek
yaptım. Bunun için de hep başarılı
oldum. Tekrar başa dönmek mümkün
olsa yine aynı hayat seyrini takip
ederdim. Halen her derse girişimde ve
her gün Üniversiteye gelişimde heyecan
duyuyorum. Bu heyecanı duyduğum
sürece de görevimi sürdürmeyi
düşünüyorum.”
SAYIŞTAY 1. DAİRE ve DAİRELER
KURULU (ONURSAL) BAŞKANI CELAL
OYMAK İLE SÖYLEŞİ
“Bulunduğum yerden memnun
olmak için alt tabakada bulunanlara
bakıp şükrederek; yerimden daha
yüksek yerlere gelebilmek için üst
makamdakilere bakarak ve çaba
sarf edip çalışarak buralara geldim.
Yaşadığım karanlık günlerde bile
olumlu düşünceden hiç kopmadım.”
INTERVİEW WİTH ALTERNATİFBANK HEAD
OFFİCE, ASSET AND LİABİLİTY ASSİSTANT
MANAGER GÜRAY URAY
“I always have professional mentality
accompanied with discipline while working.
I like my job and fulfill all the requirements
because I think working in treasury is
an important and enjoyable quantitative
challenge. I should also confess my family is
a great incentive for me to keep working.”
BURDUR BAROSU BAŞKANI SAYIN
AV. RAMAZAN GEDİK İLE SÖYLEŞİ
“Belli miktar üzerindeki davalarda
avukat zorunluluğu getirilmelidir.
Belli işlerde vekaleti sadece avukatın
alabilmesi zorunluluk olmalıdır. Avukat
özellikle ceza dosyalarını incelemede
hiçbir kısıtlamaya tabi olmamalıdır.”
İSTANBUL TİCARET ÜNİVERSİTESİ KÜTÜPHANE
VE DÖKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANI YASİN
DEMİRBAŞ İLE SÖYLEŞİ:
“Ancak öncelikle bilgi odaklı
sektörlerdeki işletmeler tarafından
tanınmamız ve farkında olunmamız
gerekmektedir.”
MEDYATİK DEKLANŞÖR
32
İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ
HUKUK FAKÜLTESİ MEDENİ HUKUK
ANABİLİM DALI ÖĞRETİM ÜYESİ
DOÇENT DR. EBRU CEYLAN:
“Ülkemizde akademik mevzuattaki
kurallarla kuşatılmışız. Bu kuşatma
içinde bütün engellere ve bütün zorluklara rağmen hukuk bilimi yapma çabası
içindeyiz. Bu iş, cesaret ve sabır işidir.
Birçok haksızlıkla karşılaştım ama her
şeye rağmen yoluma devam ettim, vazgeçmedim.”
39
44
TÜRKİYE NOTERLER BİRLİĞİ
YÖNETİM KURULU ÜYESİ İSTANBUL
BEYOĞLU 58. NOTERİ GÜLÜZAR
IRMAK İLE SÖYLEŞİ:
“Ne yazık ki, şu an genç hukukçuların
noter olma şansı görülmüyor. Bu
nedenle uzun staj süresinden sonra,
yaş sınırı getiren bir düzenleme
yapmak isterdim. Bununla ilgili olarak
çalışmalar olduğunu da belirtmeliyim.
Umarım yakın bir gelecekte gençleşen
bir meslek haline geliriz.”
İZMİR ÜNİVERSİTESİ HUKUK
FAKÜLTESİ CEZA VE CEZA
MUHAKEMESİ HUKUKU ANABİLİM
DALI ÖĞRETİM ÜYESİ- YRD. DOÇ. DR.
SEVİNÇ ARSLAN HIZAL:
61
64
72
“Aslında birbiriyle ilgisizmiş
gibi görünen Tıp ve Hukuk
disiplinlerinin birbiriyle ne
denli bağlantılı olduğunu, daha
doğrusu tıbbi uygulamalar
esnasında hukuk bilgisine çok
ihtiyaç duyulduğunu fark ettim.”
50
52
KAMBUR AĞA ROMANININ
YAZARI MEHMET EMİN TİRİL
İLE SÖYLEŞİ:
“Pozitif düşünen bir
insanım. Her zaman
her koşulda rahatlıkla
kendime uygun bir ortam
bulabiliyorum.”
YALOVA ÜNİVERSİTESİ HUKUK
FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ YARDIMCI
DOÇENT DOKTOR
TUNCA ÖZGİŞİ İLE SÖYLEŞİ:
“Akademik hayatın özünde
sürekli yenilenme ve kendini
geliştirme vardır. Bu motivasyonla yeni bilgiler edindikçe,
yeni olaylara tanık oldukça
insan monotonluktan sıyrılır.”
56
İSTANBUL BEYOĞLU 29. NOTERİ
MUAMMER AKMAN İLE KISA BİR
SÖYLEŞİ:
“Fakülte sayısının inanılmaz
şekilde artması sonucu yeni
serbest avukat bürosu açmak
cazip olmaktan çıkmıştı.
Noterlik belgem vardı ve ben
de noterliğe başladım.”
ADALET BAKANLIĞI ÇORUM
DENETİMLİ SERBESTLİK
MÜDÜRLÜĞÜNDE SOSYOLOG
YUSUF YAĞBASAN İLE SÖYLEŞİ:
“Okumayı ve araştırmayı
seven bir yapım var, kendimi
devamlı geliştiriyorum, başarılı
olabilmek için her gün okuyor
ve araştırıyorum. Değişen
toplum yapısına bizim de katkı
sunabilmemiz önemlidir. Sevgi, aşk,
araştırma, merak ve en önemlisi
de istek olmadan hiçbir meslekte
başarılı olunamaz.”
SPA SEKTÖRÜ İNŞAATI VE
MALZEMELERİ TİCARETİYLE
İŞTİGAL EDEN ENVOYSPA FİRMASI
SAHİBİ SERTAÇ KORAY SUNGUR İLE
SÖYLEŞİ:
“Bu işi sadece otellerin
içine sıkıştırmayı doğru
bulmuyorum ama yatırım
maliyeti yüksek olması sebebi
ile bu işi otellerin sırtladığı da
bir gerçek.”
74
MEHMET AKİF ÜNİVERSİTESİ
İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER
FAKÜLTESİ HUKUK BİLİMLERİ
ANABİLİM DALI BAŞKANI DOÇ. DR.
MURAT KAYIKÇI İLE SÖYLEŞİ:
“Sanat, özellikle edebiyat ve din
üzerine okumaktan büyük haz
duyuyorum. Uzun süredir süren
bu okumalarımın bir meyvesi
olarak bilimsel alanımın dışında
bütünüyle özgür bir eser
yazmayı düşünüyorum.”
78
İNSANLIK MI EŞEKLİK Mİ ?
-IV(Bu da Benim Masalım)
Av. Zehra Birsen YAMAK
İSTANBUL AREL ÜNİVERSİTESİ ULUSLAR
ARASI İNGİLİZCE BÖLÜMÜ ÖĞRETİM
ÜYESİ DOÇ. DR. SEDA ÜNSAR İLE
SÖYLEŞİ:
“University of Southern California’da siyaset
biliminde burslu doktoraya kabul aldım ve
mezuniyet sonrası Amerika’ya gittim. Arada
Claremont Graduate University’de aynı
dalda master yaptım. Amerika ve Avrupa’da
birçok bilimsel konferans ve seminere
katıldım. Doktora sonrası London School of
Economics’te ziyaretçi akademisyen olarak
bulundum.”
KASIM & ARALIK 2015 • 3
MEDYATİK DEKLANŞÖR
Bilişim Uzmanı Dr. İlker KARA’nın kişisel görüşlerini içeren bir akademik
çalışmasını, çağımızda bilinmesi gerekli konuların en önemlilerinden biri olduğunu
düşünmemiz nedeniyle okurlarımızla paylaşıyoruz.
BİLİŞİM SUÇLARI
işlenen suçlarla yapılan mücadele noktasını, hukuki boyutu
ve alınması gereken tedbirler
hakkında görüş ve öneriler
sunmaktadır.
Anahtar Sözcükler: Bilişim Alanındaki Suçlar, Bilişim Suçları, Türk Hukuku,
Cezaî Yaptırımlar.
CYBER CRIMES
Dr. İlker KARA*
Bilişim Uzmanı
* Fizik Bölümü, Fen Bilimleri Enstitüsü,
Gazi Üniversitesi, 06500 Teknikokullar, Ankara, Türkiye.
4 • KASIM & ARALIK 2015
Özet: Gelişen teknoloji, bilişim
ürünlerine yönelik talebin artmasına ve gündelik yaşamdaki birçok
eylemin dijital araçlarla yapılmasına olanak sağlamıştır. Geleneksel
masaüstü bilgisayarlarına ek olarak
mobil cihazlarında (akıllı cep telefonları, tablet bilgisayarlar vs.) da
internet erişimini mümkün kılması
bağlantı sanal ortamlara bağlanmanın göreceli maliyetini azaltmış, bu
sanal ortama bağlantı kuran insan sayısı ve ortalama bağlı kalma süresini
arttırmıştır. Teknolojide yaşanan bu
olumlu gelişmeler kötü niyetli insanlar içinde yeni fırsatlar doğurmuştur.
Bu durum sanal ortamdaki mağdur
kullanıcılara yönelik saldırı düzeylerini de artırmakta ve bu kişilerin sanal ortamda siber suça maruz kalma
olasılığını artırmıştır. Bu çalışmada;
bilişim sistemlerinin kullanılmasının
faydalarının yanı sıra ve bu yolla
Abstract: The advancing
technology has given an opportunity to increase demands
of computer products and to
perform many daily life actions with digital devices. In
addition to desktop computers, mobile devices (smart phones,
tablets etc.) also made possible to
connect internet and brought down
the connection costs. Depending on
it, the connected people and connection time to internet has increased.
Such positive developments in technology caused new opportunities for
bad people, too. This situation has increased the levels of attacks and the
probability of to be exposed to cyber
crimes for internet users in the virtual
environment. Besides the benefits of
using IT systems, this study presents
suggestions and opinions about legal
structure, necessary precautions and
struggling points with crimes committed by using IT systems.
Keywords: Crimes In The Field
Of İnformation, IT Crimes, Turkish
Law, Criminal Sanctions.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
Giriş
sim, görüntü gibi bilgi ve
dokümanlar şahsa karşı;
karalama, şantaj gibi suçları işlemek üzere kullanılır.
Sanal yaşam ortamı, kullanıcıların çevrimiçi olarak 3 boyutlu
modellenmiş bir dünyada işlerini
yapabilmelerini sağlayan sistemlerdir. Bu sistemler, günlük ve
mesleki hayatımızı önemli ölçüde kolaylaştırmasının yanında
da, yeni hukuki düzenlemeleri
zorunlu kılan bir sorun hâline
gelmiştir [1].
Bilişim teknolojilerinin hızlı
bir şekilde ge­lişmesi sonucunda
“internet” denilen kav­ramda ortaya çıkmıştır. Faydalarının yanı
sıra internet; art niyetli kişilere
ulaşılması kolay, izlerinin diğer
suçlara göre daha zor bulunacağı,
sanal bir suç işle­me ortamı sunmuştur.
Bilişim denilince; veriyi alıp
verebilen işleyebilip dönüştürebilen ve hayatımıza kolaylık sağlayan tüm fonksiyonlardır. Bilişim
bilgi ve teknolojinin birlikte kullanılarak üretilen sonuçlar olarak
kısaca tarif edilebilir. Bilişimin
birkaç yönü vardır. Bunlar bilgisayar yazılımı, bilgisayar donanımı, bilgisayar kullanıcısı ve bilgi
toplumu olarak sınıflayabiliriz.
Bilişimin yönleri birbirleri ile bir
araya gelerek veya ayrı ayrı kullanılabilir.
Siber suç kavramında; cep
telefonu (SSM, MMS), tablet
bilgisa­yarlar, cep bilgisayarları,
sosyal medya ve iletişim ortamları, sohbet siteleri, web si­teleri,
online oyunlar, e-posta aracılığıyla bir kişi veya bir grup tarafından
başka bir bireyin şahsına ait bilgilerin rızası dışında paylaşılması, silinmesi, kullanılması, banka hesaplarının çalınması, bilgi
Bilişim alanında suçların
en önemli özelliği suçlu
ile mağdur arasında
mekânsal mesafenin
bulunmasıdır. Ayrıca,
bilişim teknolojisinin
işleyiş tarzı sebebiyle,
suç çoğu zaman
birçok ülkeyi
ilgilendirebilmektedir
teknolojileri sistemlerine yönelik
saldırılar, bilgisayar virüslerinin
ve diğer zararlı yazılım unsurlarının (Örneği; Malware zararlı
yazılımlar) dağıtılması – bulaştırılması, çocuk pornografisi ya da
sanal ortamdaki telif haklarının
ihlali yer alır. Siber suçlar yaygın
olarak; sahte web siteleri (fake
web sitesi) oluşturulur, kişilerin
şif­releri ve kullanıcı bilgileri ele
geçirilir, web sitelerine ve sunucularına yönelik saldırı­lar düzenlenir (defacement), virüs taşıyan
e-postalar (spam mail) yollanarak
elektro­nik saldırılar yapılır. Mağdurun bilgisi ve rızası dı­şında ele
geçirilen şifre, kullanıcı adı, re-
Bilişim alanında suçların en önemli özelliği
suçlu ile mağdur arasında
mekânsal mesafenin bulunmasıdır. Ayrıca, bilişim teknolojisinin işleyiş
tarzı sebebiyle, suç çoğu
zaman birçok ülkeyi ilgilendirebilmektedir gerçekten, bilişim alanında
suçların temel özelliği,
sınır
tanımamalarıdır.
Siber suçları tespit etme ihtimali
geleneksel suçlara göre daha düşüktür. Siber suçu ortaya çıkartmaya yarayacak delillerin türü ve
formatı, bir de bunları elde etme
yöntemleri geleneksel suçlara
nazaran farklıdır. Delillerin işlenmesi ve bunların mahkemeler
tarafından kabule hazırlanması
gerekmektedir.
İfade edilen suçlara karşı çeşitli güvenlik yaklaşımları, yöntemleri ve teknikleri geliştirilmiştir. Teknolojinin hızla gelişmesi
ile güvenlik tabanlı unsurlar siber
suçlar karşısında uygulamada yaşanan sıkıntılar mevcut hukuki
düzenlemelerin yeterliliği ise tartışma konusu oluşturmaktadır.
Ülkemizde suç işleme eğilimi
sosyo-ekonomik toplumsal bir
olgu olmakla beraber bu durumun sanal ortamda işlenmesinde
dikkat çekici bir şekilde giderek
artma eğilimindedir.
2013 yılından 2014 yılına sanal ortamda işlenen suçların toplam sayısında % 28.9 gibi çok
KASIM & ARALIK 2015 • 5
MEDYATİK DEKLANŞÖR
Ülkemizde suç işleme
eğilimi sosyo-ekonomik
toplumsal bir olgu
olmakla beraber bu
durumun sanal ortamda
işlenmesinde dikkat
çekici bir şekilde giderek
artma eğilimindedir
yüksek boyutta artışı dikkat çekicidir. Burada bilişim sistemine
yönelik suçlar en çok işlenen suç
türünde olmuştur. Bilişim sistemi
üzerinden çocuğun cinsel istismarı suçu % 133 artışla en çok artan
suç türü olmuştur. Çocuk pornografisi suçu ise %129 artışla en
çok artan ikinci suç türüdür. Çok
tartışılan sosyal medya üzerinden
işlenen suçlarda % 36.3 gibi bir
artış olmuştur [2,3].
Çocuk istismarı, karmaşık nedenleri ve trajik sonuçları olan,
tıbbi, hukuki, gelişimsel ve psiko-sosyal kapsamlı ciddi bir
halk sağlığı sorundur. Grooming
(Ayartma), bir kişinin cinsel istismar fiilini gerçekleştirmeye hazırlık yapmak için çocukla internet
ortamında cinsel içerikli sohbet
etmesi olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir ifadeyle çocuklara
6 • KASIM & ARALIK 2015
cinsel
istismarda
bulunmak amacıyla
bilişim sistemleri ile
arkadaşlık kurmak,
güvenlerini kazanarak çocukla buluşarak fiziksel istismar
bulunmaya çalışmak
olarak da ifade edilmektedir. Bu arkadaşlık çocukla cinsel
bir etkileşim gerçekleştirebilmek
için
kurulan duygusal arkadaşlık bağını ifade etmektedir.
Ayrıca bu fiilin, çocuklara cinsel
etkinliklere ve çocuk pornografisini özendirmek amacıyla kullanıldığı bilinilmektedir. Grooming birbirinden farklı çocuklara
yönelik suçların hazırlık hareketi
olarak değerlendirildiğinden birçok ülkede (Avustralya, Kanada,
Kosta Rika, Hollanda, Birleşik
Krallık)suç olarak kabul edilmesine rağmen ülkemizde yasal bir
düzenleme bulunmamaktadır [3].
Son iki yılda ülkemizde, bilişim sistemi üzerinden çocuğun
cinsel istismarı suçunun en çok
artış gösteren suç türü olması
nedeniyle bu alanda yasal düzenlemelerin kapsamlı bir şekilde
artırılması ve Grooming kavramı
tanımlanarak Çocukların Cinsel
İstismarı TCK Madde 103, Cinsel
Taciz TCK Madde 105, Müstehcenlik TCK Madde 226/3, Çocukların Kullanıldığı Pornografik
Materyal), maddesi kapsamına
eklenmesi zorunlu hale gelmiştir.
Ülkemizde faaliyet gösteren
çeşitli internet sitelerinin (oyun
siteleri vb.) yaygın olarak kullanılmaktadır. Facebook, instagram
ve twitter gibi sosyal paylaşım si-
teleri art niyetli kişilerce, bireysel
ve kamu kurumlarına karşı bilişim suçunun işlenmesinde aracı
olarak kullanılmakta, bu durum
göz önüne alındığında sosyal
medya kuruluşlarının ülkemizde
resmi temsilciliklerinin bulunmasının gerekmekte olduğu aşikârdır. Çünkü bürosu olmayan bu
kuruluşlarda suç soruşturmalarında bilgi ve belge talep edildiğinde
kolluk kuvvetlerinin verilere ulaşması güçleştirmektedir [4].
Bilişim suçunu farkında olmadan işlemek ya da bilmeden
iştirak mümkündür. Özellikle
kullanıcıya ait hedef bilgisayarlar
ele geçirilebilmektedir. Bu hedef
bilgisayarlar zombi bilgisayar haline dönüştürüp bot-net ağına (bir
sisteme erişilmesini engellemek
amacıyla yapılan saldırılar) dâhil
edilebiliyor. Böylece kullanıcı
izni ve bilgisi olmadan üzerinden
işlemler yapılması mümkün hale
gelmektedir. Adware yazılımları
başka bir siteye yönlendirme yapması gibi
Kablosuz modemi şifresiz kullanmanın sonucunda kullanıcının
internet trafiği açık hale gelebilir
bu durum kötü niyetli kişiler tarafında kullanması ile sonuçlanabilmektedir. Fishing (oltalama ya
da yemleme) suçu bu duruma en
iyi örnektir. Phishing saldırıları
son zamanların en gözde saldırı
çeşidi olarak karşımıza çıkmaktadır. Yemleme yöntemi kullanılarak bilgisayar kullanıcıları her
yıl milyarlarca dolar zarara uğratılmaktadır. Özellikle hedef modem configure (düzene sokmak,
düzenlemek) edilmediyse bu bağlantı noktasından sınırsız sayıda
bağlantı yapılabilir.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
Sanal kart, internet ortamında
alışverişte riski sıfıra indirmek
amacıyla, kredi kartı yerine kullanılmak için tasarlanmış bir karttır.
Sanal kartlar, bankanın kredi kartı sisteminde fiziksel bir kartmış
gibi sanal olarak tanımlanırlar,
fakat fiziksel olarak mevcut değildirler.
lerde, petrol ve doğalgaz hatları, hava kontrol sistemleri, uydu
sistemleri, elektronik
bankacılık, metro, tren
hatları, elektrik dağıtım
şebekeleri v.b. sistemler
siber savaşların hedefleri olacaktır.
Bilişim suçundan zarar görmemek için sanal kart kullanmak
alınacak önlemler arasında sayılabilir. Bu kart tanımlama yapılırken sanal kart geçerlilik tarih ve
limit ayarı kullanıcıların tarafından belirlenmektedir, dolayısıyla
kart numarası çalınsa bile o karttan sadece o limit kadar alışveriş
yapılabilecektir. Olası bir bilişim
suçuna maruz kalma ihtimalini
önemli ölçüde azaltmaktadır.
Ülkemiz de zaman
zaman bu saldırılara
maruz kalmaktadır. Bu
bağlamda yapılan her
çalışma ve ar-ge çalışmaları ile yenilenen ve
güçlenen ülkemizde siber savunma için gerekli alt yapı çalışmaları hızla devam etmektedir.
Web kamerası, bilgisayara
bağlanan ve gerçek hayattaki görüntüleri bilgisayara tıpkı bir video kayıt aygıtı gibi aktarmanıza
olanak sağlayan aygıttır. Görünüm olarak birçok çeşidi olmakla birlikte hepsinin yaptığı iş, dış
dünyadan aldıkları görüntüyü bir
kablo aracılığıyla bilgisayara aktarmak ve bilgisayarınızı bir çeşit
video kayıt aygıtı gibi kullanabilmenizi sağlamaktır. Kamerası
kapalı olduğu halde kişinin bilgisayarına girilip aktif hale getirilip
onu izlemek mümkündür. Bu durum alanında uzman kişiler tarafından hedef bilgisayarlara zararlı
yazılımlar yüklenerek gerçekleştirilebilir. Fakat eğer kullanıcı
manuel açılma sistemine sahip bir
web kamerası kullanıyorsa saldırı
yapan, fiziksel olarak müdahale
etmesi zorunludur.
Günümüzde hayat her yönüyle sayısallaşmamış olsa da su an
Çocuk istismarı,
karmaşık nedenleri
ve trajik sonuçları
olan, tıbbi, hukuki,
gelişimsel ve psikososyal kapsamlı
ciddi bir halk sağlığı
sorundur
istisnasız her şeyin sayısallaştığı,
uluslararası protokollerin ve standartların hayatın tümüne nüfuz
ettiği “Sanal Bir Dünya ”olacaktır. Siber Saldırı: kişi, şirket, kurum, örgütlerin bilgi sistemlerine
veya iletişim altyapılarına yapılan
planlı ve koordineli saldırıların
tümüdür. Genellikle; ticari, politik veya askerî amaçlıdır.
Siber Savaş ise bir devletin,
başka bir devletin bilgisayar sistemlerine veya ağlarına hasar vermek ya da kesinti yaratmak üzere
gerçekleştirilen sızma faaliyetlerinin tümüne denir. En çok bilinen örnek olarak Wikileakes’in
yaptığına ise siber savaş denebilir. Günümüzde siber saldırılar
hızla büyüyen bir sorun olarak
değerlendirilebilir. Gelecek zaman dünyasında; Nükleer tesis-
Sonuçlar ve Öneriler
Teknolojinin hızla gelişmesi hayatı kolay­laştırmakla, hızlandırmakla ve bilgiyi pay­laşılır
kılmakla birlikte birçok işimizi
otur­duğumuz yerden yapabilme
imkânı sağla­maktadır. “Siber”
kavramının beraberinde getirmiş
olduğu “Siber Suçlar” kavramı
adını her geçen gün biraz daha belirginleştirmektedir. Bu çalışmada
ifade edilen hukukî durum; Türk
hukukunun güncelliği konusunda çeşitli değerlendirmelerde bulunarak bazı önerileri de dolaylı
yönden sunmuştur.
Bilişim hukuku ya da bilişim
suçları denildiğinde internetle birlikte bilişim sistemleri teknolojisi
ve kullanımının günümüzde ulaşmış olduğu boyut itibarıyla ilk bakışta kuşkusuz çok geniş bir alan
akla gelmektedir. Ülkemizde bilişim alanındaki yasal düzenleme
çalışmaları Telekom İletişim Başkanlığının kurulması ile birlikte
KASIM & ARALIK 2015 • 7
MEDYATİK DEKLANŞÖR
için düzenlemelerin yapılması gereklidir.
Bilişim sistemlerine yönelik
olarak işlenen suçlarda ve bilişim sistemlerinin vasıta olarak
kullanıldığı bazı suçlarda örneğin
“Nitelikli Dolandırıcılık” (158/1f), “Bilişim sistemleri aracılığıyla
kişiler arasındaki konuşmaların
dinlenmesi ve kayda alınması”
(Madde 133) ve “Sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme
veya değiştirme” (Madde 244)
gibi suçlarda hapis ve adlî para
cezasına hükmolunur [2].
Bir kişiye ait verileri,
hukuka aykırı olarak
ele geçiren, başka
birisine veren veya
yayan kişi; iki yıldan
dört yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır
çok hızlı bir şekilde gelişme göstermiştir. Bilişim alanında suçlar,
ülkemiz bakımından ilk olarak,
Fransız hukukunun bu konudaki
düzenlemelerinden de etkilenerek
1991 yılında o zamanki 765 sayılı TCK’ya yapılan eklemelerle
yaptırım altına alınmıştır. 2005
yılında yürürlüğe giren 5237 sayılı yeni TCK ile bilişim alanında
suçlar, bizde ve batı hukukunda
yaşanan gelişmeler doğrultusunda bütünüyle yeniden düzenlenmiştir.
Gelişen ve yaygınlaşan teknolojiye uyum sağlamak için her
alanda yasal düzenlemeler yapmak tabii ki bir zorunluluk. Özellikle güvenli işlem yapılması ve
bilişim suçlarından dolayı bilişim
mağduriyetinin
yaratılmaması
8 • KASIM & ARALIK 2015
Özel Hayatın Gizliliğine Yönelik Suçlar; (Haberleşmenin
Gizliliğini İhlali) Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini
ihlal eden kişi, bir yıldan üç yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kişilerin özel hayatının gizliliği ihlal eden kimse, bir yıldan üç
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kişisel verilerin kaydedilmesi; hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimse bir
yıldan üç yıla kadar hapis cezası
verilir. Verilerin Hukuka Aykırı
Olarak Verme veya Ele Geçirme;
Bir kişiye ait verileri, hukuka aykırı olarak ele geçiren, başka birisine veren veya yayan kişi; iki
yıldan dört yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır.
Siber Suçun mağduru olduğunda yapılması gerekenler;
Hemen bağlantı kesilmeli,
İster Wi-Fi, isterse telefon veya
kablolu hat olsun internette nasıl
bağlandıysa bağlantı kesilmelidir.
İş yerinde iseniz Bilgi Teknolojisi (BT) bölümü ile irtibata geçilmelidir. Kişisel verilerin yanı sıra
gizli şirket bilgileri de çalınmış
olabilir. Ev kullanıcı ise güvendi-
ğiniz bir kaynaktan destek almayı
düşünüp ve İnternet Servis Sağlayıcınız (IIS) irtibata geçilmelidir.
Bilgisayarınızı güncel bir antivirüs programı ile taranmalı ve
önemli bilgileriniz yedeklenmelidir. Bilgisayarınızın işletim sistemini yeniden yükleyerek veya
yedekleme yazılımı kullanarak
sıfıra dönmeyi göz önünde bulundurulmalıdır.
Şahsa karşı işlenen suçlarda
şikâyetçi olduğunuz konular ile
ilgili elde edebildiğiniz tüm deliller ile birlikte en yakın Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat
edilerek şikâyetçi olunabilir.
Sonuç olarak; toplumda bilişim güvenliğinin ve bilincinin zaman içinde toplumsal farkındalığı
artırarak bir kültür haline dönüştürmek olmaktır. Bu sürecin korkuyla değil, ancak bilinçli sevgiyle ve eğitimle kazandırılabileceği
önemle vurgulanmalıdır.
Kaynaklar
[1] İlker Kara, Ümit Sönmez, Gamze
Kaya, Özge Kaymakçıoğlu. 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununun 134üncü
Maddesinin Uygulama Yönünden Değerlendirilmesi Kazancı Hakemli Hukuk
Dergisi Bahçeşehir Üniversitesi 2014;
73-81.
[2] İlker Kara, Gamze Kaya. Türkiye’de Bilişim Alanında İşlenen Suçların
Uygulama Bakımından Hukuki Boyutunun Değerlendirilmesi Kazancı Hakemli
Hukuk Dergisi Bahçeşehir Üniversitesi
2015; 154-168.
[3] İlker Kara. Bilişim Sistemleri
Aracılığıyla İşlenen; “Çocuk Cinsel İstismarı Suçu “Hukuk ve Hayat Dergisi
2015; Şubat Sayısı.
[4] İlker Kara, 5237 sayılı Türk Kanununun 243-246 ıncı Maddesinin Uygulama Yönünden Değerlendirilmesi Kazancı Hakemli Hukuk Dergisi Bahçeşehir
Üniversitesi 2015Nisan; 1-7.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
KASIM & ARALIK 2015 • 9
MEDYATİK DEKLANŞÖR
BEYKENT ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ
PROF. DR. MEHMET EMİN KARAHAN İLE SÖYLEŞİ
“Öğrencilik ve mesleki hayatım boyunca yaptığım
işleri hep çok severek yaptım. Bunun için de hep
başarılı oldum. Tekrar başa dönmek mümkün olsa
yine aynı hayat seyrini takip ederdim. Halen her
derse girişimde ve her gün Üniversiteye gelişimde
heyecan duyuyorum. Bu heyecanı duyduğum sürece de görevimi sürdürmeyi düşünüyorum.”
--M. D :Merhabalar, Saygılar;
Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz iki ayda bir yayımlanan
dergimiz Medyatik Deklanşörden
geliyoruz. Şahsınızla kısa bir söyleşi
gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur musunuz efendim?
-- Memnuniyetle, buyurun.
--M. D :Sizi, sizden tanımak istesek, ne kadarını, hangi cümlelerle
nakletmek istersiniz? Bulunduğunuz
konuma gelinceye kadar neler yaptınız?
-- Uşak, Merkez Ürünköy 1949 doğumluyum. İlk
Öğrenimimi Uşak Cumhuriyet İlkokulunda 1960da,
Orta Öğrenimimi 1963de Uşak Halit Ziya Uşaklıgil Ortaokulunda ve Lise eğitimimi de 1966da Uşak
Lisesinde tamamladım. 1971 Haziran döneminde
İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesinden,
Yüksek İnşaat Mühendisi olarak mezun oldum.
1971 Ekim ayında İstanbul Teknik Üniversitesi
Mühendislik Mimarlık Fakültesi, İnşaat Bölümünde Asistan oldum. Ayni bölümde 1975te Doktoramı
tamamladım.1980de İstanbul Teknik Üniversitesi
Maçka İnşaat Fakültesinde Doçent, 1988 yılında
10 •
KASIM & ARALIK 2015
da İstanbul Teknik Üniversitesi, İnşaat Fakültesi
Hidrolik ve Su Yapıları Anabilim Dalında Profesör
oldum. 1977-1979 arası iki yıl Kanada’da Queen’s
ve Alberta Üniversitelerinde doktora üstü araştırma yaptım. İTÜde, akademik çalışmalarım dışında;
Anabilim dalı Başkanlığı, Bölüm Başkan Yardımcılığı, Dekan Yardımcılığı ve Rektör Yardımcılığı
idari görevlerinde bulundum. İ.T.Ü.de öğrenciler
tarafından iki kez, İnşaat Fakültesinin en beğenilen
öğretim üyesi seçildim. 2009 yılında kendi isteğimle, emeklilik yaş haddini beklemeden emekli oldum
ve Beykent Üniversitesine geçtim. Beykent Üniversitesinde 3 ay İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanlığı, 9 ay Rektör Yardımcılığı yaptım ve akabinde
Beykent Üniversitesi Rektörlüğüne atandım. 5 yıl-
MEDYATİK DEKLANŞÖR
--Tempolu çalışma
gücünün ve başarının
arkasında, huzurlu bir
aile ortamı ve desteği
ile mesleği severek
yapmak vardır. Buna
meslek aşkı da diyebilirsiniz. Rahmetli FetAkademik hayahi Gemuhluoğlu’nun
tım boyunca kitap,
deyimi ile insan hiç
tebliğ ve makale tüaşık olmamışsa, onun
ründe 63 yayınım ve
yaptığı hiçbir işten
Science Citation Inhayır gelmez ve kişi
dex tarafından tarayaptığı işte başarılı
nan dergilerde,200’ü
olamaz. Burada kastedilen aşk
aşkın atıfım vardır.
Tempolu çalışma gücünün illa karşı cinsten birisine duİnşaat Mühendisliği dışınyulan aşk değildir. İnsan işine
ve başarının arkasında,
da, Tarih, Edebiyat, Şiir, Türk
aşık olabilir, eşine aşık olabihuzurlu bir aile ortamı
Halk Müziği ve Türk Sanat
lir, tarihe, coğrafyaya, İstanve desteği ile mesleği
Müziği, Futbol, Voleybol ve
bul’a, benim gibi Boğaziçi’ne,
severek yapmak vardır.
Basketboldan hoşlanırım.
bir sevgiliye vb. aşık olabilir.
Buna meslek aşkı da
Önemli olan bu aşk duygusuÖğrencilik ve mesleki hanun tadılmış olmasıdır. Ancak
diyebilirsiniz
yatım boyunca yaptığım işleri
aşk duygusunu tadan bir kişi
hep çok severek yaptım. Buyaptığı işe sevgisini katabilir.
nun için de hep başarılı oldum.
Sevgi başarının harcıdır.
Tekrar başa dönmek mümkün olsa yine aynı hayat
--M. D: Üniversitenizin, maddi açıdan yeterli
seyrini takip ederdim. Halen her derse girişimde ve
her gün Üniversiteye gelişimde heyecan duyuyo- bir araştırma fonuna ve zengin bir kütüphaneye
rum. Bu heyecanı duyduğum sürece de görevimi ve dökümantasyona sahip olduğunu söyleyebilir
misiniz?
sürdürmeyi düşünüyorum.
--Üniversitemizde akademik personelimizin ihti1969 da ilk kez Konya’ya gittim ve Hz. Mevyaç
duyduğu her türlü araştırma fonu desteği verillana’yı ziyaret ettim. Giriş kapısında; “Ya olduğun
gibi görün ya da göründüğün gibi ol” sözünü okudu- mektedir. Kütüphanemizde yeterli doküman vardır.
ğumda adeta titremiştim. Benim hayatıma yön veren İlave ihtiyaç doküman talebi olursa da hemen karşılanmaktadır. Bu konuda Mütevelli Heyetimizin de
ve hayatımı şekillendiren bu söz olmuştur.
hiçbir kısıtı yoktur. Her türlü teşvik verilmektedir.
Evliyim. İki Kızım var. Eşim de emekli öğretÜniversitemizde araştırma ve yayın faaliyetleri
mendir.
teşvik edilmektedir. İndex’li dergilerde yayımlanan
Mesleki hayatımda her zaman eşimin ve kızla- her makale için 6600 TL teşvik verilmekte ve ayrırımın desteğini ve sabrını yanımda buldum. Kendi- ca haftada bir gün de araştırma izni verilmektedir.
lerine müteşekkirim. Akademisyene katlanmak zor- Ulusal ve Uluslararası sempozyum, kongre, kondur. Akademisyenin gecesi, gündüzü hep çalışmakla ferans vb.ne iştirak eden akademik personelimizin
geçer. Huzurlu bir ortama sahip değilseniz çalışa- yol masrafları ve katılım ücreti de karşılanmaktadır.
mazsınız ve başarılı olamazsınız.
Akademik personelimiz olan doktora öğrencilerimi--M. D: Sizi başarıya götüren bu tempolu ça- ze de haftada bir gün araştırma izni verilmektedir.
dır Rektörlük görevini yürütmekteyim.
Birinci dönem Rektörlük dönemim bitti.
18.Ocak.2015 de ikinci dönem Rektörlük
dönemim başladı.
lışma gücünü nasıl elde ediyorsunuz, mesleğinize
olan aşk mı diyelim?
--M. D: Üniversitenizi Kitle Üniversitesi tanımından Araştırma Üniversitesi tanımına taşıyacak hangi düzenlemelerden söz edebilirsiniz?
KASIM & ARALIK 2015 • 11
MEDYATİK DEKLANŞÖR
Bir Üniversitenin kitle Üniversitesinden, araştırma Üniversitesine dönüşümü uzun vadede gerçekleştirilebilecek bir süreçtir. Akademik kadro ve
araştırma alt yapısının, bu değişime imkân verecek
şekilde geliştirilmesi gerekir. Mütevelli Heyetimiz
bu hususta da Üniversitemizin önünü daima açmıştır ve açmaya da devam etmektedir.
-- M. D: Üniversitenizin İnsan Kaynakları
açısından bir sıkıntısı var mıdır?
Üniversitemizin aynı zamanda
bir araştırma Üniversitesi de
olması için, Mütevelli Heyetimiz
araştırmacı öğretim elemanlarımızı
ve araştırmaları sınırsız desteklemektedir. Bir akademik elemanımız,
ben ders vermeyeceğim sırf
araştırma yapacağım derse ona da
müsaade ederiz
--Üniversitemiz bir Vakıf Üniversitesidir. Eğitim
ağırlıklı bir Üniversiteden, Eğitim + Araştırma ağırlıklı bir Üniversiteye dönüşüm akademik personelin
araştırmaya daha fazla yönelmesi ve yöneltilmesi
ile sağlanabilir. Bu durum araştırma çalışmalarını
teşvik etmekle mümkün olabileceği gibi, araştırmaya ilgi ve ihtiyaç duymakla da mümkündür. Biz
Üniversite olarak araştırma çalışmalarına her türlü
destek ve teşviki veriyoruz. Genç ve dinamik bir
akademik kadroya sahibiz. 2014-2015 eğitim-öğretim yılında, bir yıllık sürede 16 Yrd. Doçentimiz,
Üniversitelerarası Kuruldan Doçentlik unvanı aldı.
Bu sayı çok önemli ve oldukça büyük bir sayıdır.
Akademik kadromuzun aktifliğini ve araştırmaya
olan ilginin yüksek olduğunu göstermektedir. Bu gidiş Kitle Üniversitesinden, Araştırma Üniversitesine
dönüşümü hızlandıracaktır.
Üniversitemizin aynı zamanda bir araştırma Üniversitesi de olması için, Mütevelli Heyetimiz araştırmacı öğretim elemanlarımızı ve araştırmaları sınırsız desteklemektedir. Bir akademik elemanımız,
ben ders vermeyeceğim sırf araştırma yapacağım
derse ona da müsaade ederiz.
12 •
KASIM & ARALIK 2015
--Üniversitemizin gerek idari ve gerekse akademik personel olarak, İnsan Kaynakları açısından bir
sıkıntısı yoktur. Halen 56 Lisans Bölümünde 14216
öğrenci, Ön lisansta 62 Programda 7259 öğrenci olmak üzere, toplam (ön lisans + lisans) 21475
öğrencimiz ve 433 kadrolu akademik personelimiz
mevcuttur. Bir bu kadar akademik personel de ders
saati ücretle başka Üniversitelerden ders vermek
için gelmektedir. İstanbul’da oluşumuz ve yerleşkelerimize ulaşım kolaylığımız öğretim elemanı teminini kolaylaştırmaktadır. Halen çalışmakta olan 322
idari personelimiz vardır. Gerek duyduğumuzda,
akademik ve idari personel sayımızı hemen artırabilme imkânına her an sahibiz.
-- M. D: Üniversitenizin uyguladığı “Farabi Değişim Programı” ve “Mevlana Değişim
Programı”nın sağladığı faydalar nelerdir?
--Farabi ve Erasmus değişim programları Üniversitemizde etkin ve efektif olarak değerlendirilmekte, öğrencilerimiz ve öğretim elemanlarımız bu
programlardan yararlanarak yurt dışına gitmekte ve
yurt dışından da öğrenciler gelmektedir. Bu değişim
programları Uluslararasılaşmayı gerçekleştirmekte,
kurum kültürünü de ulusal ve uluslararası ölçekte
geliştirmekte ve güncel tutmaktadır.
-- M. D: Üniversite yerleşkelerinin farklı mahallerde bulunası idari açıdan bir zorluk meydana getiriyor mu?
--Bizim; Beylikdüzü, Ayazağa ve Taksim olmak
üzere 3 yerleşkemiz var. Üç yerleşkemiz de ana ulaşım arterleri üzerinde bulunduğu ve kent merkezine
de yakın olduğu için, ulaşım eğitim ve idari açıdan
bir sıkıntı yaratmamaktadır. Yerleşkelerimize toplu
taşıma alternatifleri ile kolayca ulaşılabilmektedir.
-- M.D: Kentsel Dönüşüm programı kapsamında yeniden inşa edilen binaların olası deprem
karşısında ne derece dayanıklı olacağını düşünü-
MEDYATİK DEKLANŞÖR
yorsunuz, bu konuda bir inşaat mühendisi olarak eklemek istediğiniz bir husus var mı?
--Kentsel dönüşüm programı çerçevesinde yeniden inşa edilen binalar, yeni deprem yönetmeliğine ve çağdaş teknolojiye uygun olarak yapılacağı
için elbette depreme karşı daha dayanıklı yapılar
olacaktır. Bunda bir kuşku yoktur. Eski deprem yönetmeliklerine ve eski inşaat teknolojilerine göre
yapılmış, yeterli donatıya ve deprem perdelerine
sahip olmayan, beton kalitesi düşük, mevcut donatısı da korozyona uğramış binalar olası depremlere
karşı son derecede riskli yapılardır ve bu yapıların,
kentsel dönüşümle, yıkılarak yeniden yapılmaları
gerekir. Bu hususta pratik uygulamada ve mevzuatta
sıkıntılar varsa bunların da acilen giderilmesi gerekir. Her depremden sonra kaybettiklerimiz için ağlamak bizim kaderimiz olmamalıdır. Bir yapı daha önceki depremlerde hasar görmüşse, mutlaka yıkılmalı
ve tekrar yapılmalıdır. Kentsel dönüşüm yapılırken
vatandaş da ilave mali yük altına sokulmamalıdır.
Vatandaşımız ömür boyu çalışıp, başını sokacak bir
daire sahibi olmuşsa, dairesinin yeniden yapılması
için hiçbir ekonomik gücü yoktur.
-- M.D: Mesleki hayatınızda tüm hayallerinizi gerçekleştirebileceğinizi söylemeniz mümkün
mü?
--Böyle bir şey söylemek doğru olmaz. Gerçekleştirilecek hayaller biterse, ömür de bitmiş demektir. Daima henüz gerçekleşmemiş yeni hayallerimiz
olmalıdır. Bu bize hayata tutunma ve çalışma azmi
verir. Kişisel olarak değerlendirecek olursam, mesleki hayatımda, akademik ve idari olarak bütün kademelerde görev aldım. Ama hala gerçekleştirmek
istediğim hayallerim vardır. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar, bunu unutmamalıyız.
-- M.D: Biraz da özel hayatınıza yönelsek;
mesleğinizin dışında hayatınızı renklendiren
hobi diyebileceğimiz uğraşlarınız var mıdır?
Müzik, kültür-sanat, spor vb.
--Edebiyatı, Şiiri, Divan Edebiyatını ve Tarihi
seviyorum. Belgesel izlemekten hoşlanırım. Bunlarla ilgili olarak fırsat buldukça okuyorum. Amatör seviyede de olsa şiir yazıyorum. Gençliğimde
güreş yaptım, karate öğrendim ve futbol oynadım.
Fanatik bir Galatasaray taraftarıyım. Metin Oktayları, Turgay Şerenleri seyretme şansına sahip oldum.
Halen maçlara düzenli gidemesem de televizyonda
Beylikdüzü, Ayazağa ve Taksim
olmak üzere 3 yerleşkemiz var.
Üç yerleşkemiz de ana ulaşım
arterleri üzerinde bulunduğu ve
kent merkezine de yakın olduğu
için, ulaşım eğitim ve idari açıdan
bir sıkıntı yaratmamaktadır.
Yerleşkelerimize toplu taşıma
alternatifleri ile kolayca
ulaşılabilmektedir
izlemeye gayret ediyorum. Bugün de Galatasaray’ın
galibiyeti beni sevindiriyor, mağlubiyeti de üzüyor.
Diğer spor dalları için de iyi bir izleyici olduğumu
söyleyebilirim. Boş vakitlerimi tamamen ailemle
birlikte değerlendiririm.
-- M.D: Biraz da “Kelâm-ı Kibar”dan söz etseniz, sizi en çok etkileyen bir cümleyi bizimle
paylaşır mısınız?
--Demek Kelam-Kibar ‘ dan da haberiniz var.
Peki kısaca Kelam-Kibar ‘ dan söz edelim. Ben
1966-1971 arasında öğrenci olarak,1971-2009 arası
da Asistan, Doçent ve Profesör olarak İstanbul Teknik Üniversitesi’nde bulundum. 2009 Eylül ayında
kendi isteğimle emekli olup Beykent Üniversitesine
geldim. 2009’dan geriye doğru 165 hafta süre ile her
Pazartesi sabahı 2000 e yakın tanıdığıma iyi haftalar mesajı gönderdim ve mesajın altına da “Haftanın Güzel Sözü” diye özlü bir söz koydum. Beykent
Üniversitesine gelince bunu sürdüremedim. Fakat
gönderdiğim “Haftanın Güzel Sözleri”ni bir kitapçık haline getirdim ve adına da Kelam-ı Kibar dedim. Kibar bildiğiniz gibi güzel demek. Kelam ise
üst perdeden söylenmiş söz demektir. Söz nötr bir
varlıktır. Ona değer veren onu kullanan kişidir. Alt
KASIM & ARALIK 2015 • 13
MEDYATİK DEKLANŞÖR
“İnsanda güzel olan yüzdür,
Yüzde güzel olan gözdür,
İnsanı insan yapan,
Ağızdan çıkan sözdür ”.
-- M.D: Renklerin üzerinizdeki etkileri
nelerdir, eşyalarınızda, giysilerinizde, arabanızda iç açıcı olduğunu düşündüğünüz
ya da hiç tercih etmem dediğiniz renkler
var mıdır?
--İç karartıcı ve cırtlak renkler dışında
bütün renkleri severim.
Daima henüz gerçekleşmemiş
yeni hayallerimiz olmalıdır.
Bu bize hayata tutunma ve
çalışma azmi verir. Kişisel olarak
değerlendirecek olursam, mesleki
hayatımda, akademik ve idari
olarak bütün kademelerde görev
aldım. Ama hala gerçekleştirmek
istediğim hayallerim vardır. İnsan
hayal ettiği müddetçe yaşar, bunu
unutmamalıyız
perdeden değer verirse laf, üst perdeden değer verirse kelam olur. Bunun için ALLAH’ın Kelamı deriz.
ALLAH’ın Sözü veya ALLAH’ın Lafı demeyiz.
Kelam-ı Kibar’da çok güzel özlü sözler var. Belki hepimizin bildiği, fakat tekrar okunup, tefekkür
edilmesinde yarar olan sözler.
Örneğin Tolstoy insanın değerini şu şekilde tanımlıyor ;
“İnsanın değeri bir bayağı kesirle ifade edilebilir.
Bu kesrin paydasında insanın kendisini ne zannettiği, payında da insanın gerçek değeri vardır. Biz
de biliriz ki, kesrin paydası büyüdükçe değeri küçülür”.
İnsanın değerini matematiksel olarak bundan
daha güzel tanımlamak mümkün değildir.
Kelam-ı Kibar’da buna benzer çok güzel sözler
var. Kelam-Kibar’ı Hz. Mevlana’nın şu güzel sözü
ile bitirdim ;
14 •
KASIM & ARALIK 2015
-- M.D: “Aşk” denilince, -kapsama
alanı ve türünü tayin şahsınıza ait olmak
üzere- nasıl tanımlarsınız?
-- Aşk. Sadece üç harften ibaret fakat anlamı,
kapsamı o kadar geniş ki her şeyi kuşatıyor. Her şeyi
güzelleştiren O Aşkla yapılmayan hiçbir işten hayır
gelmez. Aşkı tatmamış bir kimsenin yaptığı hiçbir
işten de hayır gelmez. Her şeyi güzelleştiren, kıymetlendiren aşktır. Aşık Veysel ;
“Güzelliğin on para etmez, bendeki aşk olmasa”
diyor.
İşte aşk budur. Aşk çirkini bile güzel yapan, değersizi bile değerli kılandır.
Şahsımla ilgili olarak aşkın kapsama alanını ve
türünü tanımlamak istersem, aşık ruhlu ve sevgi
dolu bir kişiliğim var diyebilirim. Yaptığım her işi,
yaşadığım her olayı aşk ile bezemeye çalışırım.
-- M. D: Sayın Rektörümüz, şahsınızla söyleşi
yapmak muradına nail olduk. Dergimize değer
kattınız, şereflendirdiniz. Üniversiteniz hakkında sizden öğrenmek istediğimiz çok şey var fakat çok değerli zamanınızı bize hasrettiğinizin
farkındalığı ile söyleşimizi burada noktalıyoruz.
Minnet ve şükranlarımızın arzıyla, ilim ve bilim
dolu sağlıklı ömür dileklerimizle efendim.
-Bu söyleşi imkânını bana verdiğiniz için, ben
de sizlere çok teşekkür ederim. Bu söyleşiyi okuyan
herkese saygılarımı ve kucak dolusu sevgilerimi sunuyorum.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
MEDYATİK DEKLANŞÖR
KASIM & ARALIK 2015 • 15
MEDYATİK DEKLANŞÖR
SAYIŞTAY 1. DAİRE ve DAİRELER KURULU (ONURSAL)
BAŞKANI CELAL OYMAK İLE SÖYLEŞİ
“Bulunduğum yerden memnun olmak için
alt tabakada bulunanlara bakıp şükrederek;
yerimden daha yüksek yerlere gelebilmek için üst
makamdakilere bakarak ve çaba sarf edip çalışarak
buralara geldim. Yaşadığım karanlık günlerde bile
olumlu düşünceden hiç kopmadım.”
Bir yasadaki bir
hükmün değişikliği
yerine, 10-15 yasadaki hükümleri
bir torba yasa
içinde değiştirip
yürürlüğe koymak
kanun tekniğine
uymadığı gibi, bu
acelecilik adalete
ve hukuka güveni
de sarsmaktadır
Merhabalar, Saygılar;
M.D: Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz iki
ayda bir yayımlanan dergimiz
Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Şahsınızla küçük bir
söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur musunuz?
-Memnuniyetle, [email protected]
-M.D: Söyleşilerin klasik
sorusu; özgeçmişinizi alabilir
miyiz diye sorsak, ne kadarını,
hangi cümlelerle nakletmek istersiniz? Bulunduğunuz konuma gelinceye kadar neler yaptınız?
-Bir kitabımın arka sayfasında
özgeçmişim hakkında şu bilgiler
16 • KASIM & ARALIK 2015
yer almakta: “1946 yılında Şanlıurfa’da doğdu.
İlk, orta ve lise tahsilini
burada tamamladı. 1970
yılında Ankara Hukuk
Fakültesinden
mezun
oldu. 1973 yılında avukatlık ruhsatı aldı. 1974
yılında Sayıştay’da denetçi olarak göreve başladı. 29 Nisan 1998 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisince Sayıştay üyesi olarak seçildi.
Halen 1.Daire Başkanı ve Daireler
Kurulu Başkanı olarak görevini
sürdürmektedir. Şiirleri Ajans-Türk, Çele, Çağrı, Harran, Yaşasın Edebiyat, Ankara Edebiyat, Tay, Berfin Bahar,
Dost Dost, Bizim Ece, Türk Dili,
Defne, Dikili Ekin, İz Edebiyat,
Sarı Zeybek, Türkiye Barolar Birliği, Türk İdareciler dergilerinde;
Fakülteli Ozanlar, Şair Hukukçular, Kadı Burhaneddin’den Günümüze Hukukçu Şairler, Urfa Şairleri, Şiirle Yaşayanlar, Ana Şiirleri,
Mevlana Şiirleri antolojilerinde
yayımlanmıştır. Mesleki yazıları ve incelemeleri; İdarecinin Sesi, Türkiye Barolar
MEDYATİK DEKLANŞÖR
Yine “Nice Halleri Var Sevdanın” isimli
kitabın arka sayfasında
dünya çapında bir kültür
ve edebiyat ustası Prof.
Dr.Talat Sait HALMAN
ve edebiyatçı şair Mehmet AYDIN’ın hakkımda
aşağıdaki ifadeleri bulunmakta; Bütün erkleri
uhdesinde
toplayan iktidar
tabi ki, denetimden kaçınır ve
hatalarının
ortaya çıkmasını
istemez
Birliği, Sayıştay, İller ve Belediyeler, Anahtar dergilerinde; Radikal gazetesinde ve Av.Dr.Faruk
Erem’e Armağan kitabında yayımlanmıştır. Eserleri:
1-Düşler Yakın Takipte, Şiirler,
kendi yayını, Ankara, Şubat 2000
2-Nice Halleri Var Sevdanı,
Şiirler, Engin Yayınevi, Ankara,
2004
3-Düşünce Okyanusu Mevlana,
(Nevin Balta ile Beraber), Kanguru Yayıncılık, Ankara, 2007
4-Mevsimsiz, Şiirler, Engin Yayınevi, Ankara, 2010
5-Netice-i Kalem-Hayata Yön
Veren Sözler, Engin Yayınevi
6-Temel Mali Kanunlar Sayıştay Yargısı ve Hak Arama Yolları,
Vizyon Yayınları
“Celal Oymak hukuk
bir şair, Sayıştay’da 5.Daire Üyesi. Birçok kimse
sanır ki hukuk dili ile şiirin lirizmi bağdaşmaz. Hukuk, rasyonel
düşüncenin sesini kuru, ara sıra
çetrefil sözlerle ifade eder. Oysa
şiirin dili özgürdür, kalıpları kırar,
kıvrak ritimler yaratır. Oymak,
hem şairliği, hem hukukçuluğu
ömür boyu sürdüren az sayıda
insanlardan biridir. O, şiir yaşamında romantik duygular, güzel
imgeler, ince hayallerle kucak
kucağa. Şiir, onun için bir sığınak değil, canlı bir ütopya. Orada
güzellikleri, aşkı, dilin musikisini
arıyor. Şiirlerinin çoğunda yumuşacık duygular, incelikli söyleşiler
egemen…” Prof.Dr.Talat Sait HALMAN
“Değerli hukukçu ve şair sayın
Celal OYMAK’ın ilk şiir kitabı
“Düşler Yakın Takipte” adıyla yayınlanmıştı. Oymak, elinizdeki bu
ikinci kitabı ile şiir atlasına yeni
bir mavi boyut daha getirmiştir.
O, şiirlerinde yaşamın yakalanmamış, tadılmamış hep gizli yanlarına eğilir. Varlıkların çelişkilerini
ideler. Dizelerinde aşka, özgürlüğe
ve kardeşliğe yeni şarkılar oluşturmak ister. Oymak, şiirlerinde
zamanın ve mevsimlerin acımasızlığından yakınır, kimi zaman büyük kalabalıklar arasında kendisini
yalnızlık içinde görür.”
Mehmet AYDIN
40 yıllık meslek hayatımda
umutla, sabırla ve azimle çalışarak
ve tüm zorlukları aşarak mesleğimin en yüksek tepesine kadar çıktım. Çünkü sebat, çaba ve çalışma
olmadan hiçbir engel aşılamaz. -M.D: Sizi başarıya götüren
bu tempolu çalışma gücünü nasıl
elde ediyorsunuz?
-Bulunduğum yerden memnun
olmak için alt tabakada bulunanlara bakıp şükrederek; yerimden
daha yüksek yerlere gelebilmek
için üst makamdakilere bakarak ve
çaba sarf edip çalışarak buralara
geldim. Yaşadığım karanlık günlerde bile olumlu düşünceden hiç
kopmadım. Üzülerek ifade ediyorum, içinde bulunduğumuz tablo
hiç toz pembe değil.. -M.D: Zaman zaman çıkarılan, halkın “Torba Kanunları”
dediği yolla bazı kanunlarda
değişiklik toplumumuza fayda
sağladığına inanıyor musunuz?
-İnanmıyorum.
Uygulayıcı
olan hukukçular işin içinden çıkamıyor; sıradan bir vatandaş nasıl
anlasın ve hakkını arasın. Kırk ambar olan bu torbalardan nasıl hak
ve adalet çıksın. 90’lı yıllarda Türkiye Barolar
Birliği’nin Dergisinde, “Yargıda
ve Yargılamada Kalite” isimli 18
sayfalık inceleme yazım yayınlanmıştı. Vicdanla cüzdan arasında sıkıştığını söyleyen Yargıtay
Başkanının bu sözünün ötesinde,
bugüne değin yargının birçok sorunu azalmadı, arttı. 70’li yıllarda
Ankara Hukuk’ta hocamız Şakir
Berki’ye; “Adalet nerede” diye
sorduğumuzda, “Çocuklar adaletin
ırzına geçtiler” demişti. Şimdilerde
adalet her şeyden ürken oldu, ortalıkta görünmüyor. Her erk kendine
mal etmek istiyor. Rozetlere nakşedilen, gözleri görmeyen adalet
dağıtıcısı ne yapsın. Son 30 yılda
o kadar çok yasa değişti ki, hangi
KASIM & ARALIK 2015 • 17
MEDYATİK DEKLANŞÖR
hükmün yürürlükten kaldırıldığı;
hangisinin geçerli olduğunu ayırt
etmek imkansız hale geldi. Bir yasadaki bir hükmün değişikliği yerine, 10-15 yasadaki hükümleri bir
torba yasa içinde değiştirip yürürlüğe koymak kanun tekniğine uymadığı gibi, bu acelecilik adalete
ve hukuka güveni de sarsmaktadır. -M.D: Ülkemizin, tek partinin tercihlerine dayalı yasalar
ve kanun hükmündeki kararlar veya torba yasalarla yönetildiği, bu durumun yürütmeyi
güçlendirdiği ve denetim dışına
çıkarttığı yolundaki bazı aydınların görüşlerine katılıyor musunuz?
-Katılıyorum. Kanun hükmünde kararnameler, yasama
organı yerine, Bakanlık Kurulu tarafından yürürlüğe konulan
metinlerdir. Yasama organı devre
dışı bırakılmaktadır. Torba yasalar ise, yasama organı tarafından
acelecilikle, yeterli görüşmeler
yapılmadan ve kamuoyu tam aydınlatılmadan birçok yasayı kapsayacak şekilde çıkarılan yasa
metinleridir. Bu durum yürütme
organını güçlendirir, yürütmenin
eylem ve işlemlerinin denetim dışına çıkarılmasına neden olabilir.
Bütün erkleri uhdesinde toplayan
iktidar tabi ki, denetimden kaçınır ve hatalarının ortaya çıkmasını
istemez. -M.D: Bütün çatısı Verimlilik-Tutumluluk(VET) üzerine
kurulmuş bulunan 21.02.1967
tarihli 832 Sayılı Mülga Sayıştay
Kanunu hangi açıdan yetersiz
görülerek 3/12/2010 tarihli 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu çıkarılma ihtiyacı hissedildi. Birkaç
cümle ile özetlemeniz mümkün
mü?
18 • KASIM & ARALIK 2015
yıştay Kanununun birçok birçok
hükmünü zımnen ortadan kaldırdığından; bu kanunun 5018 Sayılı
Kanuna uyarlı hale gelmesi için
3.12.2010 tarihli 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu yürürlüğe konulmuştur. 5018 Sayılı Kanunun çatısı, verimlilik, etkinlik ve
tutumluluk(VET) ilkeleri üzerine
kurulmuş olup, 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu da bu ilkeler doğrultusunda denetim standartlarını
uygulamaya koymuştur. Ülkemiz Sayıştay’ının
da üyesi bulunduğu
Dünya Sayıştaylar
Birliği (INTOSAI)
tarafından belirlenen denetim, performans denetimi
olup; bu denetim,
kaynakların verimli,
etkin ve tutumlu bir
biçimde kullanılıp
kullanılmadığının
denetimini kapsar
-5018 Sayılı Kanundan önce
yürürlükte olan 1050 Sayılı Kanun
o zaman temel mali kanun hükmünde idi. Buna uygun denetim
de 21.02.1967 tarihinde yürürlüğe
konulan 832 Sayılı Sayıştay Kanunu uyarınca yapılıyordu. 1050 Sayılı Kanunun yerine
10.12.2003 tarihinde yürürlüğe
konulan Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunu denetimin yöntemini ve sorumluların sorumluluk
hallerini kapsamlı bir şekilde değiştirdiğinden ve 832 Sayılı Sa-
Ülkemiz Sayıştay’ının da üyesi bulunduğu Dünya Sayıştaylar
Birliği (INTOSAI) tarafından
belirlenen denetim, performans
denetimi olup; bu denetim, kaynakların verimli, etkin ve tutumlu
bir biçimde kullanılıp kullanılmadığının denetimini kapsar. Bu denetim sistemi, Sayıştay’ın anayasal konumuna uygun
olarak, Avrupa Birliği Müktesebatının üstlenilmesine ilişkin Türkiye Ulusal Programında açıkça
belirtilen ve Lima Deklarasyonu
ile INTOSAI Denetim Standartlarındaki hükümler uyarınca geliştirilerek uygulamaya konulmuştur. -M.D: 6085 Sayılı Sayıştay
Kanununun sosyal kontrol aracı olarak faaliyetlerini izleme
ve hesap verebilirliği sağlama
mekanizması şeklinde algıladığımız denetimi tümüyle gerçekleştirmeye olanak tanıdığını
düşünüyor musunuz?
-Sayıştay görevini tam olarak
yerine getirirse ve yaptıklarını tam
olarak kamuoyuna yansıtabilirse;
bu durumda toplum yönetime güven duyabilir. Ülke kaynaklarının
ne şekilde kullanıldığını görmüş
olur. -M.D: Yeni Sayıştay Kanununa bir madde de siz ekleyin ya da
düzenlemesini uygun bulmadığınız bir maddeyi çıkarın deseler
MEDYATİK DEKLANŞÖR
şen dünyada tek başımıza kalamayız. -M.D: Biraz da özel sohbete
yol alsak, hayatınızı renklendirecek hobileriniz var mı? Müzik,
resim, edebiyat, spor vb.
Bana göre aşk
masallarda yaşanmış
bir olgu, örneğin,
Kerem ile Aslı, Leyla
ile Mecnun, Ferhat ile Şirin’in aşkı
insanı hayal denizine
sürükleyen, mutluluk
düşlerini gördüren,
oyalayan bir duygudur bence
nasıl bir madde eklemek ya da
hangi maddeyi çıkarmak isterdiniz?
-Yersiz ödemeleri yapanlarla
birlikte, yersiz ödeme yapılan kişilerin (ahizlerin) de sorumlu tutulacağı bir mekanizma oluşturabilir.
Ayrıca hiçbir kamu kaynağının denetim dışı kalmaması için bir madde eklenebilir. -M.D: Dünya Sayıştaylar Birliği INTOSAI’ye üye olmamızın
ülkemize sağladığı faydalar nelerdir?
-Ülkeler arası bilgi ve deneyim
paylaşımı sayesinde standart denetim kuralları uygulanır. Küreselle-
-Hobisiz bir insanı düşünemiyorum. Çocukluğumdan bugüne
değin resme karşı merakım ve ilgim hiç eksilmedi. Gittiğim yerlerde fotoğraf makinesi ya da şimdiki
çok işlevli cep telefonu ile değişik kareleri yakalarım. Sosyal
medyada, instagramda paylaşırım
bunları. Gezmeyi severim. Kitap
okumayı ve yazmayı çok seviyorum. Mesleki inceleme yazılarımın yanı sıra, üç şiir kitabım,
Mali Kanunlar ve Sayıştay Yargısı, Düşünce Okyanusu Mevlana
isimli kitaplarım, Hayata Yön Veren Sözler isimli derleme kitabım
yayımlandı. -M.D: “Netice-i Kelam-Hayata Yön Veren Sözler” isimli
kitabınızda sizi en çok etkileyen
üç cümleyi okurlarımızla paylaşır mısınız?
-1-“Ölçülü olunuz; derde deva
olan ilaç ile ölüme sebep olan zehir arasındaki fark ölçüdür.”
2-“Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkalarına yapma,”
3-“Güçsüz adalet ve adaletsiz
güç, iki büyük felakettir.”
-M.D: Sizce renklerin ortak
dili var mıdır? Eşyalarınızda,
giysilerinizde tercih ettiğiniz
ya da hiç kullanmam dediğiniz
renkler hangileridir?
-Renklerin ortak bir dilinin olduğuna inanıyorum. Mavi ve yeşil
huzuru, mutluluğu ve dinginliği
simgeler. Siyah, adı üstünde kara
bahtımızın yüzüdür. Beyaz, temizliği, sadeliği, berraklığın adıdır.
Giysilerimde, yıllar süren görevin
ağırlığı mıdır, siyahı, laciverdi ter-
cih etmişimdir. Emekliliğimde ise
belki bir karşı duruştur, açık renkleri tercih eder oldum.
-M.D: Burcunuzu öğrenebilir
miyiz? Burçların kişinin karakter oluşumunu etkilediğine, aynı
burçtaki insanların aynı eğilimi
gösterdiklerine inanır mısınız?
-Burcum, kova. Kendim seçmedim burcumu. Yaratıcı güç “sen
kova ol” dedi. Burçların ve isimlerin insanın karakterini oluşturduğunu, kaderine yön verdiğine inanıyorum. Aynı burçtan olanların
aynı eğilimi, (isimler farklı olduğu
için) gösterdiklerine pek inanmıyorum. -M.D: “Aşk” desek-kapsama
alanı ve türünü tayin şahsınıza
ait olmak üzere-tarifiniz nasıl
olurdu?
-Aşka gelince, ben pek aşka
gelemem ve inanmam, adı sanı her
an değişen bu soyut nesneye…
Bana göre aşk masallarda yaşanmış bir olgu, örneğin, Kerem
ile Aslı, Leyla ile Mecnun, Ferhat
ile Şirin’in aşkı insanı hayal denizine sürükleyen, mutluluk düşlerini gördüren, oyalayan bir duygudur bence.
-M.D: Söyleşimiz, ülkemizin
geleceğinin sizin gibi aydınlar
sayesinde üst seviyelere taşınacağı inancını yerleştirdi içimize.
Okuyucularımızda da bu izlenimi bırakacağınızdan eminiz.
Daha fazla sormak isterdik ancak değerli vaktinizi almamızın
farkındalığı, dergimizin sayfa
sınırı söyleşimizi burada noktalamak zaruretini getirdi. Minnet
ve şükranlarımızın arzıyla, ilim
ve bilim dolu sağlıklı ömür dileklerimizle efendim.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
KASIM & ARALIK 2015 • 19
MEDYATİK DEKLANŞÖR
INTERVİEW WİTH ALTERNATİFBANK HEAD OFFİCE, ASSET
AND LİABİLİTY ASSİSTANT MANAGER GÜRAY URAY
“I always have professional mentality
accompanied with discipline while working. I like
my job and fulfill all the requirements because
I think working in treasury is an important and
enjoyable quantitative challenge. I should also
confess my family is a great incentive for me to
keep working.”
Hello,
-We are from bimonthly
published Medyatik Deklanşör
magazine in which people can
find all about publication world.
We would like to make a short
chat with yourselves. Will you
be so kind to accept.
-Of course, with pleasure.
-A usual
question
of
interviews, will you talk about
yourself briefly?
Contact e-mail: [email protected]
20 •
KASIM & ARALIK 2015
-I was born in 1972 in İstanbul.
My home country is Trabzon
whereas I was grown up in Bursa
and lived there until 1990 up to
my university education. When I
was student I was fond of maths,
so studied maths at Bosphorus
University. However lessons full of theories made
we think I was not belonging to that world, I gave
up in two years. While I was studying maths, I took
economics as elective and that was the time I met
with economics and liked it. Afterwards, I studied
economics at İstanbul University, at the same time
I worked as equity researcher in Acar Securities, a
MEDYATİK DEKLANŞÖR
brokerage house, where I met stock
exchange market. After four years
university study, I began to work in
Abank treasury department.
In treasury department I worked
at various desks and experienced
markets such as money market,
fixed income, foreign currency and
derivatives markets. I still work here
as asset and liability assistant manager
and I like my job. I have been married
for 15 years and we have a 11 years
old daughter.
-How do you sustain your desire
to work that lead you to success, is
it a passion for your profession?
-I always have professional mentality
accompanied with discipline while working. I like
my job and fulfill all the requirements because I think
working in treasury is an important and enjoyable
quantitative challenge. I should also confess my
family is a great incentive for me to keep working.
-Do you think that graduates studied in foreign
languages in universities have more chance to be
employed than graduates studied in their native
language.
-As banking sector becomes global day by day,
we can clearly say that it is a great advantage to
speak especially English. It is essential to follow
up actual professional knowledge since most of the
publications are emitted in English. Besides, it is vital
to carry on relationships with foreign colleagues.
Native language speakers can work in domestic
originated units. The same situation applies for most
of the high level employments in Turkey.
-Is banking business actually an art of taking
risk?
-Certainly, if there is no risk there is no much
profit. The point is to consciously take measurable
and supervised risk. It is indispensable to diversify
loans among sectors and put stop loss limits for
treasury deals to restrict losses. Being optimistic
is the main motivation for a banker, as it is said in
the markets “optimistics win, while pessimistics are
justified”.
-How can we define the word portfolio? What
are the key points to be considered in forming
optimal portfolio?
-Portfolio is putting various investment tools
together. When forming a portfolio one should first
take into account risk appetite of the investor. On one
hand you should combine fix and variable income
investments according to investor’s choice, on the
other hand you should diversify risk especially
among variables. The aim is to earn much with a
reasonable risk level.
-Do you believe Central Bank’s decisions and
practices on economic headway are adequate?
-As Turkey is a dual-currency economy, Central
Bank can only be able to control Turkish Lira
emission. There is a foreign currency emission in
cash in circulation which leads to lack of monetary
control. Therefore Central Bank’a decisions and
measures sometimes can not be enough to manage
monetary pool. However, we should keep in mind
that Central Bank is responsible of only price
stability of the economy, not of main targets such as
growth or unempyloyment.
-Do you agree with the statements announced
from prime ministry that Central Bank has
proved herself by taking necessary steps and has
been succesful many times against international
fluctuations?
KASIM & ARALIK 2015 • 21
MEDYATİK DEKLANŞÖR
-I can say that Central
Bank is successful in liquidity
management,
bringing
precautions to protect banking
system of foreign currency
liquidity crisis by forcing them
to keep foreign currency and
gold instead of some portion
of their Turkish Lira reserves.
Nevertheless, we have many
times witnessed that Central
Bank could not have supervised
interest rate policy effectively in
past, in the event of international
financial instabilities because of
her political way of behaviour.
-Do you agree with some intellectuals thinking
that our country is administrated by laws based
on single party’s preferences and by laws passed
with multiple clauses in them, and this situation
ensures powerful majority and at the same time
causes lack of inspection?
-I agree that all these strengthen execution
power of the majority party, on the contrary obstruct
inspection. Performance of administration gains
speed but what if practices of the majority are
inconvenient or wrong? In my opinion the policies
and performances in all fields must be created
and executed in a democratic manner, which will
embrace the masses.
It is essential for a collective progress of the
society.
-Do you think Turkish economy perform well?
-Since it is not based on know-how and production
as desired, the economy can only grow by importing
raw materials and energy. As a result we give trade
deficit, get obliged to borrow more and have huge
external debts. We should ensure universities,
private sector and government cooperate together to
produce technology and add value to the economy.
This will contribute to fair distribution of income
and wellfare accompanied by better wages and
decreasing goods prices.
22 •
KASIM & ARALIK 2015
-Let’s go on a bit private. Do
you have hobbies giving colour
to your life?
-I like reading realistic
novels and didactic books in
fields of religion, history and
actual politics. Mostly I prefer
watching movies in my spare
times at home. Outside, I like
walking down streets in the city
and taking photographs.
-What about love? How can
you describe love in your point
of view?
-Love is an imagination that humans create in
their minds. However it is a great dream one dive
into and abandon oneself. When in or near love, its
delightful, whereas it gets painful when one moves
away.
-Do you believe in common language of
colours? Do you prefer specific colours in your
clothes and belongings or refuse to use any of
them?
-I usually prefer blue because for me it calls
peace and comfort. Accustomed to formality in
my professional life I do not generally use female
colours like pink.
This interview convinced us to believe that our
countries future will be carried away to higher
standards, thanks to intellectuals like you. We
are sure readers will have the same impression.
We would like to ask more, but due to our page
limit we have to stop here.
Thank you for your time. Wishing you a
healthy long life full of knowledge and wisdom,
submitting our gratefulness and thankfulness.
Have a clear life ahead.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
MEDYATİK DEKLANŞÖR
KASIM & ARALIK 2015 • 23
MEDYATİK DEKLANŞÖR
BURDUR BAROSU BAŞKANI SAYIN
AV. RAMAZAN GEDİK İLE KISA BİR SÖYLEŞİ
“Belli miktar üzerindeki davalarda avukat
zorunluluğu getirilmelidir. Belli işlerde vekaleti
sadece avukatın alabilmesi zorunluluk olmalıdır.
Avukat özellikle ceza dosyalarını incelemede
hiçbir kısıtlamaya tabi olmamalıdır.”
--M. D : Merhabalar,
Saygılar;
Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz iki ayda bir yayımlanan dergimiz Medyatik
Deklanşörden geliyoruz.
Şahsınızla kısa bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur
musunuz efendim?
Siyaset; yasama
yetkisi ile evrensel
hukuka ve hukukun
üstünlüğüne dayalı,
temel hak ve özgürlükleri kapsayan,
tarafsız ve bağımsız
yargıyı benimseyen
yasalar yapmalı ve
bu alandan çekilmeli
Burç Mahallesi Hükümet Caddesi No:22
Merkez / BURDUR
0 248 233 49 55 Tel.
0 248 233 23 77 Fax.
24 • KASIM & ARALIK 2015
-- Merhaba. Hoşgeldiniz.
--M. D : 18.10.2014 günü, 8
yıl aradan sonra yeniden Burdur
Barosu Başkanlığına seçildiniz.
Tebriklerimizi sunarak; özgeçmişinizi rica etsek ne kadarını
okurlarımızla paylaşmak istersiniz?
-- Üniversite dönemine kadar
tüm öğrenim hayatım Burdur’da
geçti. 1982’de Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandım. 1986’da mezun oldum.
1987’de avukatlık ruhsatımı aldım.
8 ay askerlik arasından bu yana da
Burdur Barosu avukatı olarak çalışmaktayım. Evli ve iki çocuk babasıyım. 2004-2006 döneminde baro
başkanlığı yaptım. Bu dönem meslektaşlarım tekrar bana görev verdiler ve bu görevi layıkıyla yapmaya
çalışıyorum.
--M. D : Sizce, yürürlükteki
Avukatlık Kanunu hukuki meselelerin çözümünün sağlanması açısından avukatlara yeterli
yetkileri tanımakta mıdır, neler
eklenmeli ya da neler çıkarılmalıdır diye sorsak cevabınızı ana
başlıklar altında birkaç cümle ile
özetlemeniz mümkün mü?
-- Mevcut Avukatlık Kanunundaki bazı haklarımız yasal olmayan
yollarla ve idari yöntemlerle kısıtlanmaktadır. Biz öncelikle mevcut
yasamızdaki haklarımızı tam ve
gerçek anlamda kullanabilmeliyiz.
Tabii ki yeni bir avukatlık yasasına ihtiyaç vardır. Bu konuda TBB
nin de bir çalışması mevcuttur. Bu
çalışma şimdilik kadük kaldı. Yeni
avukatlık yasasında “Barolar Adalet Bakanlığı denetiminden çıkartılmalıdır. Belli miktar üzerindeki
davalarda avukat zorunluluğu getirilmelidir. Belli işlerde vekaleti
sadece avukatın alabilmesi zorunluluk olmalıdır. Avukat özellikle
ceza dosyalarını incelemede hiçbir
kısıtlamaya tabi olmamalıdır” gibi
başlıklar sayabiliriz. Bunların dışında yeni yasada vekalet, kimlik,
arabuluculuk, uzlaşmacılık, zorunlu müdafilik (CMK) gibi konularda
bu söyleşiye sığdıramayacağım düzenlemelerin yapılması gerekir.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
--M. D : Türkiye’de kökten
çözüm denilebilecek bir yargı reformuna ihtiyaç var mıdır yoksa
bazı ıslahat hareketleriyle yargı
yeterli hale getirilebilir mi?
-- Son zamanlarda bir çok reform paketleri açıldı, ancak istenen
sonuca ulaşılamadı. Bu nedenle
yargı reformlarına ve paketlerine
biraz soğuk bakıyorum. Gerçek
anlamda tarafsız, bağımsız ve fakat sorumlu bir yargının oluşması
için yargının tüm unsurlarının iyi
niyetle bir araya gelmesi gerekiyor.
Türkiye Barolar Birliği’nin de destek verdiği ve Baroların katılımı ile
Bursa ve İzmir’de yapılan “Türkiye Adaletini Arıyor” mitinglerinin
ana amacı da bu idi. “Adalet ama
hemen adalet, gecikmeden adalet”.
Güncel siyasetin de yargının üzerindeki elini çekmesi gerekiyor. Siyaset; yasama yetkisi ile evrensel
hukuka ve hukukun üstünlüğüne
dayalı, temel hak ve özgürlükleri
kapsayan, tarafsız ve bağımsız yargıyı benimseyen yasalar yapmalı
ve bu alandan çekilmeli. Kuvvetler
ayrılığı ilkesine bağlı kalarak, hukukla sınırlanmayı bilmeli, içine
sindirmeli.
--M. D : Adaleti sağlayacak
hukuk adamlarının menşei olan
hukuk fakültelerindeki eğitimin
yeterli olduğuna inanıyor musunuz?
-- Hayır. Bu kadar çok hukuk
fakültesinin olduğu bir yerde kaliteden söz etmek mümkün değil. Nicelik olarak çoğalmakta olan hukuk
fakülteleri, nitelik olarak azalmakta/kalite kaybetmektedir. Bu konuda çeşitli sınırlamalar ve denetim
mekanizmaları getirilmelidir. Son
zamanlarda bu konuda iki sevindirici gelişme var. Bunlardan birisi
YÖK düzenlemesi: bundan sonra
150.000’nin altında kalan öğren-
Bundan sonra
özellikle avukatlık
yapanlarda
yabancı dil bilen
meslektaşların
öne çıkması
kaçınılmazdır
ciler Hukuk Fakültelerine alınmayacaklar. Daha önce böyle bir sınırlandırma yoktu. Bence 100.000
sınırlandırması daha doğru olurdu.
Diğeri ise Türkiye Barolar Birliği’nin Hukuk Fakülteleri ile ilgili
yaptığı çalışma. Burada TBB, Türkiye’de bulunan Hukuk Fakültelerini davet etti. Hukuk Fakültelerinde bulunması gereken standartlar
belirlenecek ve bu standartlara
Türkiye’deki hangi fakültelerin uyduğu açıklanacak. Bu standartların
altında kalanları öğrenciler tercih
ederken düşünmeli! Bu gelişmeler
sevindirici gelişmeler ama asla yeterli gelişmeler değil.
--M. D : Küresel yaşamın hüküm sürdüğü çağımızda Hukuk
Fakültelerinde ulusal dille eğitimin yanında uluslararası bir dille eğitim mecburiyetinin bulunmaması bu alanda bir eksiklik
midir?
-- Evet eksikliktir. Küresellik
dışında Avrupa Birliği ile ilgili
gelişmelerde dikkate alındığında uluslararası dile ihtiyaç olduğu açıktır. Bundan sonra özellikle
avukatlık yapanlarda yabancı dil
bilen meslektaşların öne çıkması
kaçınılmazdır.
--M. D : Baronuza kayıtlı avukatların mesleki sorunlarından
söz eder misiniz, genelde hangi
konuda sorun yaşanmaktadır?
--Mesleki sorunlar Türkiye’nin
neresinde giderseniz üç aşağı beş
yukarı benzer özellikler göstermektedir. Sayımız çoğalıyor. Mesleki başarı ile ekonomik başarının
dengelenmesinde özellikle genç
arkadaşlarımız sorun yaşıyor. Bunun dışında, İcra işlemleri ve icra
kalemleri ile ilişkiler büyüyen bir
sorundur. Mahkeme kalem ilişkiKASIM & ARALIK 2015 • 25
MEDYATİK DEKLANŞÖR
toplum örgütü saymak mümkün
değil. Bu yapılar her zaman, her
toplum ve devlet için tehlikelidir.
--M. D : Dünyanın gidişatına
“dur” demek imkânınız olsaydı,
öncelikle neyi düzeltmek, nereden başlamak isterdiniz?
--Çok klasik olabilir belki ama;
yoksulluğa ve savaşlara dur demek isterdim. Özgürlüğün, barışın
hakim olduğu, geçim sıkıntısının
olmadığı ve doğanın ve doğal güzelliklerin yok edilmediği bir dünya isterdim. İyi insanlarla, iyilik ve
güzelliklerin olduğu bir dünyada
yaşamak isterdim.
Özgürlüğün, barışın
hakim olduğu, geçim
sıkıntısının olmadığı
ve doğanın ve doğal
güzelliklerin yok
edilmediği bir dünya
isterdim
rek kuvvet kazandığında siyasal
iktidarı zorlayacak güç haline
gelebilir mi?
-- Sivil toplum örgütleri gerçek
demokrasi ile yönetilen ülkelerin
olmazsa olmazlarıdır ve demokrasinin daha da gelişmesi, sağlıklı yapıya kavuşmasına itici güç
olurlar. Sivil toplum örgütlerinin
güçlenmesi, yasal zeminde siyasal
iktidarı zorlar, sınırlandırır ve yönlendirir.
lerinde hak etmediğimiz sorunlar
ve uygulamalar ile karşılaşabiliyoruz. Bazı hakimlerin yasal olmayan
zorlama ve sorumsuz uygulamaları
da bizleri üzmektedir. Ancak, biz
temelde iyi niyetle bunları aşma
çabası içindeyiz ve aşacağız.
--M. D : Zamanımızda, emperyalist güçler tarafından güdülen ulus karşıtı, etnik ve mezhep ayrımcılığına dayalı, yabancı
sermayeyle beslenen sivil toplum
örgütlerinin, demokratik kitle
örgütleri adı altında ülkeyi parçalama yolunda bir tehlike oluşturduğuna inanıyor musunuz?
--M. D : Sizce, Türkiye’de
demokratik yapının tam olarak,
sağlıklı bir yapıda oluşturulabilmesi için sivil toplum örgütlerine
ihtiyaç var mıdır, örgütlenmenin
önemi nedir, kitle örgütleri gide-
-- Sivil toplum örgütleri derken
olması gerekenden, samimi, meslek, ülke ve dünya sorunlarına duyarlı bir örgütlü yapıdan söz ediyoruz. Emperyalist devletlerin maşası, arka planda değişik düşünceleri
ve hesapları olan yapıları bu sivil
26 • KASIM & ARALIK 2015
--M. D: Burcunuzu öğrenebilir miyiz? Burçların kişinin karakter oluşumunu etkilediğine,
aynı burçtaki insanların aynı
eğilimi gösterdiklerine inanır mısınız?
-- İkizler burcuyum. Ben pek
inanmıyorum, ancak eşim benim
ikizler burcunun karakteristik özelliklerini taşıdığımı ısrarla söylüyor.
-- M.D: Dergimize değer kattınız, şereflendirdiniz. Ülkemiz
sizin gibi ömrünü ilime ve bilime
vakfetmiş aydınlar ve uygarlığın
meşalelerini elinde tutanlar sayesinde ayakta durmaktadır ve
durmaya da devam edecektir.
Daha çok sormak isterdik ancak değerli zamanınızı almanın
farkındalığı ve dergi sayfamızın
sınırlı oluşu söyleşimizi burada
noktalamak gereğini fısıldıyor
kulağımıza. Sağ olun, var olun.
Bizi kabul ettiğiniz için minnet ve
şükranlarımızı arz ediyor, sağlıklı ilim-bilim dolu bir ömür diliyoruz efendim.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
MEDYATİK DEKLANŞÖR
İSTANBUL TİCARET ÜNİVERSİTESİ KÜTÜPHANE VE
DÖKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANI YASİN DEMİRBAŞ
İLE SÖYLEŞİ:
“Ancak öncelikle bilgi odaklı sektörlerdeki
işletmeler tarafından tanınmamız ve farkında
olunmamız gerekmektedir.”
-- M.D : Merhabalar, Saygılar;
Yayın dünyası ile ilgili her kesimden bir
örnek
bulabileceğiniz
iki ayda bir yayımlanan
dergimiz Medyatik Deklanşör’den
geliyoruz,
yüksek şahsınızla söyleşi
yapmak istiyoruz, kabul
buyurur musunuz efendim?
-- Öncelikle şahsıma
göstermiş olduğunuz teveccüh için teşekkür ederim.
Kütüphane Haftası’nın
toplumdaki Kütüphane
görünürlüğünü arttırması,
Kütüphane algısını
güçlendirmesi gerekir
fakat kütüphaneye gitme
alışkanlığının olmadığı ve
okuma oranının düşük olduğu
Türkiye toplumunda bu
amaca ne kadar ulaşılabildiği
tartışılabilir
-- M.D : Öz geçmişinizi öğrenmek istesek
kendi kelimelerinizle ne kadarını yansıtmak istersiniz?
-- 1974 Antalya Finike doğumluyum. İlk ve orta
öğrenimimi Finike’de tamamladım. 1994 İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilgi Belge Yönetimi (Kütüphanecilik) lisans ve 1999 İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Turizm yüksek
lisans mezunuyum. Çalışma hayatına 1994 yılında
TUGEV (Turizm Geliştirme ve Eğitim Vakfı) Kütüphane Sorumlusu olarak başladım, İstanbul Ticaret Odası Dış Ticaret Enstitüsü Kütüphane Sorumlusu olarak devam ettim ve 2001 yılından itibaren
İstanbul Ticaret Üniversitesi Kütüphane Daire Başkanı olarak sürdürmekteyim.
KASIM & ARALIK 2015 • 27
MEDYATİK DEKLANŞÖR
--M.D: Bilgi odaklı
sektörlere yönelik işletmelerdeki nitelikli eleman
açığının, bilgi ve belge
yönetimi programından
mezun öğrencilere imkan
sağlayacağını düşünüyor
musunuz?
-- Bilgi okuryazarlığı
kavramının
oturmadığı,
kütüphane
kullanımının
yeterli seviyeye ulaşmadığı ve doğru bilgiye en kısa
zamanda ulaşma yollarının
yeterince öğrenilmediği ülkemizde biz bilgi profesyonelleri için geniş bir yelpazede iş olanağından bahsedebiliriz. Ancak öncelikle
bilgi odaklı sektörlerdeki
işletmeler tarafından tanınmamız ve farkında
olunmamız gerekmektedir.
--M.D: Bilgi ve Belge
Yönetiminin Fakülte içerisinde bir bölüm olarak
konulmasının geçmişine bakacak olursanız,
hangi yıllardan itibaren
Türkiye’de buna ihtiyaç
duyuldu?
güçlendirmesi gerekir fakat
kütüphaneye gitme alışkanlığının olmadığı ve okuma oranının düşük olduğu Türkiye
toplumunda bu amaca ne kadar ulaşılabildiği tartışılabilir.
Yapılan etkinliklerle mesleğin sorunları ele alınıp tartışılmakta, ayrıca meslektaşların da birbirini tanıma ve
hasret gidermekte olduğunu
da göz ardı etmemeliyiz.
--M.D: Kütüphaneciliğin
sorunlarından söz edebilir
misiniz?
İnsanlar her kitaptan
başka bir şey öğrenerek
ve aynı zamanda
okuduğu metni zihninde
canlandırarak bir nevi
yaşayarak okur ya da
okumalıdır
--Osmanlı döneminde
kütüphaneler olmakla birlikte evrensel anlamda kütüphanecilik ve kütüphanelerden bahsetmek mümkün değildir. Cumhuriyetle birlikte kütüphaneci ihtiyacı açılan kurslarla giderilmeye çalışılır, kursların
yeterli olmadığı değerlendirmesiyle Ankara Üniversitesi çatısı altında Kütüphanecilik Enstitüsü adı altında eğitime başlanır. Sonra İstanbul ve Hacettepe
Üniversitelerinde de bölümler açılır ve daha sonra
Kütüphanecilik ve Arşivcilik bölümlerinin birleştirilmesiyle Bilgi Belge Yönetimi adını almıştır.
--M.D: Her yıl Mart ayının son pazartesi günü
başlayan hafta­nın Kütüphane Haftası olarak değerlendirilmesinin faydaları neler olabilir?
-- Kütüphane Haftası’nın toplumdaki Kütüphane görünürlüğünü arttırması, Kütüphane algısını
28 •
KASIM & ARALIK 2015
-- Türkiye’de bir çok meslek alanında olduğu gibi kütüphanelerin ve kütüphaneciliğin de sorunları mevcuttur.
Bunlardan en belli başlı olanları:
- Tüm kütüphanelerin
bina, bütçe ve personel sorunları
- Halk kütüphanelerinin
nitelik ve nicelik sorunları
- Her yıl ilan edilen kamu
kadrolarında
kütüphaneci
kadrolarının yok denecek kadar az olması
- Okul kütüphanelerinin
hiç olmaması, olanların da yetersiz olması ve bu nedenle ortaöğretimden üniversiteye gelen öğrencinin
kütüphane ve okuma kültürüne uzaklığı.
- Türkçe konu başlıkları listesinin olmaması
--M.D: Kütüphaneler, sadece akademisyenlerin, araştırmacıların faydalanacağı mecburi
kaynak olarak mı kullanılıyor yoksa halkın da
merak ettiği, kültür düzeyini belli bir seviyeye
getirmede veya yükseltmede kütüphanelerden
faydalanıldığına şahit oluyor musunuz?
-- Maalesef ki genelde sadece akademisyenlerin
çalışmaları için, öğrencilerin ödev için ve araştırmacıların faydalandığı kurumlar olarak işlevimizi yerine getiriyoruz. Bir üniversite kütüphanecisi olarak
MEDYATİK DEKLANŞÖR
görülmektedir. Türkiye’de okuma kültürünün yaygın olmaması ve kütüphaneye gitme alışkanlığının
olmaması bunun en büyük sebebidir.
-- M.D: Kitaplar insanların hayatında neleri
değiştirebilir, örneğin, kitaplar kişinin hayal gücünü geliştirebilir mi sizce?
Belirli koleksiyonlarını
sayısallaştıran kütüphaneleri
ise bu bağlamda daha işlevsel
olarak görüyorum. Örnek
vermek gerekirse Türkiye’de
herhangi bir kütüphanede
var olan ama online olarak
erişemediğiniz, varlığından
bile haberdar olmadığınız
1800’lü yıllara ait bir İstanbul
fotoğrafına Amerikan Kongre
Kütüphanesi kataloğundan
erişip kullanabiliyorsunuz
akademisyenlerin ve öğrencilerin kişisel gelişim için
de kütüphaneyi kullandıklarını gözlemliyoruz. Fakat özellikle tüm toplumun yararlanması için oluşturulmuş Halk kütüphaneleri özelinde baktığımızda
böyle bir kullanımdan söz etmek mümkün değil.
Avrupa ve batı ülkelerine bakıldığında birçoğunda
toplumdaki kütüphanelere üye olma ve kullanma
oranlarının Türkiye’ye göre kat be kat fazla olduğu
-- İnsanlar her kitaptan başka bir şey öğrenerek
ve aynı zamanda okuduğu metni zihninde canlandırarak bir nevi yaşayarak okur ya da okumalıdır.
Bir roman okuduğunuzu varsayarsak ve o romanı
okurken zihninizde canlandırarak okuduğunuzu da
düşünürsek (ki öyle olmalıdır) kafanızda canlanan
karakterleri olayın içinde hayal edersiniz, sonra belki metnin içinde kendinizden bir şey bulursunuz,
durup düşünürsünüz. Kitap okurken o esnada tüm
kontrolün bende olduğunu hissederim karakterler
benim yönetimimde, sanat yönetmeni benim, dekor
ve kostümü ben zihnimde canlandırıyorum. Mesela çok zevk alarak okuduğum bir eserin tiyatro ya
da film olarak senaryolaştırılmış halini izlediğimde
çok yavan bulduğum, okurken aldığım keyfi almadığım olmuştur.
--M.D: “Kitap Aklın ilacıdır” , “Kitaplar Sessiz Öğretmenlerdir”, “Günümüzün Gerçek Üniversiteleri Zengin Kütüphanelerdir” sloganlarıyla beslenen kütüphanelere bir de sizden bir
slogan eklesek ne söylerdiniz acaba?
-- Kitap aydınlatır, değiştirir.
--M.D: Kültür gezilerinin ve müzelerin kütüphaneye katkısı olacağı düşünülebilir mi sizce?
-- Müze kütüphane birlikteliğiyle iç içe hizmet
veren örnekler vardır ve bunları birbirini tamamlayıcı ögeler olarak görmek gerek. Genelde müzenin
bir koleksiyonu olarak başlayıp zamanla ilgili konuda bir kütüphanenin oluşturulmasıyla müze içinde kütüphane varlığı gerçekleşir.
Kültür gezileri açısından ise kendim de arkadaşlarım ile kültür gezileri organize eden birisi olarak
Kütüphanede araştırma yapmadan gezilecek yer ile
ilgili birkaç kitap karıştırmadan o gezinin yapılabileceğini sanmıyorum. Gezilecek bölgenin tarihi,
coğrafyası, kültürü, müzikleri vs gibi bilgilerin en
sağlıklı temin edilebileceği yer Kütüphanelerdir.
--MD: Sayısal kütüphane tanımı halkımıza
bayağı yabancı, aslını sizden öğrensek?
KASIM & ARALIK 2015 • 29
MEDYATİK DEKLANŞÖR
-- Sayısal kütüphaneler, sayısal olarak doğmuş
yani orijinali sayısal olan kaynaklar ile geleneksel
her türlü bilgi kaynağının sayısala dönüştürülmüş
biçimlerini seçen, derleyen, düzenleyen, saklayan,
koruyan, bilgisayar ortamında erişilmelerini sağlayan ve bu süreci yöneten sistemler olarak tanımlanabilir. Günümüzde birçok kütüphane geleneksel
kaynaklar yanında sayısal kaynaklarla da hizmet
vermektedir, böylelikle bir nevi melez kütüphaneler
oluşmuş oluyor. Özellikle üniversite kütüphaneleri
melez kütüphane örneğinde gösterilebilir.
Belirli koleksiyonlarını sayısallaştıran kütüphaneleri ise bu bağlamda daha işlevsel olarak görüyorum. Örnek vermek gerekirse Türkiye’de herhangi
bir kütüphanede var olan ama online olarak erişemediğiniz, varlığından bile haberdar olmadığınız
1800’lü yıllara ait bir İstanbul fotoğrafına Amerikan
Kongre Kütüphanesi kataloğundan erişip kullanabiliyorsunuz.
--M.D: Prof. Dr. Jale Baysal’ın, “Kadın
Eserleri Kütüphanesi”ni kurduğunu biliyoruz.
Ülkemizde, buna benzer şekilde özel olarak kurulmuş başka kütüphaneler de bulunuyor mu?
-- Ülkemizde konu kütüphaneleri bulunmakta
ve kullanılmaktadır. Bazıları, bir noktada (genelde internetin gelişmesiyle) işlevlerini kaybettiklerinden ya da bina, bütçe sorunları gibi nedenlerle
kapanmakta ya da küçülme yoluna gitmektedir.
Bunlardan en önemlilerden birisi olan bu günlerde
kapatılacağı basında yer alan Çelik Gülersoy tarafından kurulan İstanbul Kitaplığı’dır. Bir diğeri de
yine kapatılan Borusan Müzik Kütüphanesidir.
Belli başlı ve farklılığı ile dikkat çeken birkaç
özel konu kütüphanesini söylemek gerekirse;
- SALT Araştırma Kütüphanesi,
- Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi Kütüphanesi
- Mimarlar Odası Arşiv ve Dokümantasyon Merkezi
- Nesin Matematik Köyü Kütüphanesi
- Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi
- Baksı Müzesi Kütüphanesi
- İstanbul Modern Müzesi Kütüphanesi
- Sadberk Hanım Müzesi İhtisas Kütüphanesi
--M.D: Kütüphanenizde kullanılan sınıflama
sisteminden söz eder misiniz?
-- Kütüphanemizde Kongre Kütüphane Sınıfla30 •
KASIM & ARALIK 2015
Kütüphanemizde 140.000
üzerinde elektronik kitaba,
26 veritabanı üzerinden
20.000 civarı elektronik
dergiye, 3000 civarı
elektronik gazeteye ve
1 milyondan fazla elektronik
tez ve bitirme projesine
erişim sağlanmaktadır
ma Sistemi (LC) kullanılmaktadır. Açık raf kullanan
üniversite kütüphanelerinin genel olarak tercih ettiği
bir sistemdir. Sistemin online olarak kullanılan versiyonuna aboneliğimiz bulunmakta, sınıflama konusunda uzman kütüphaneciler bu sistemi kullanarak
yayınların sınıflama numarası ve konu başlıklarını
belirlemektedirler. A’dan Z’ye harflerle oluşturulmuş ana konu ve alt konu numaralarına göre raflardaki yönlendirmelere göre kullanıcı ister doğrudan
rafta aradığı konu grubuna giderek isterse sistemden
arama yapıp yer numarası ile aradığı yayınları bulabilmektedir.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
ekranına kullanıcı adı ve şifrelerini girmeleri yeterli
oluyor.
-- M.D: Görme engelliler için özel bir hizmetiniz var mı?
-- Görme engelliler için özel bir hizmetimiz bulunmamaktadır.
-- M.D: Biraz da özel hayatınıza yönelsek;
mesleğinizin dışında hayatınızı renklendiren
hobi diyebileceğimiz uğraşlarınız var mıdır?
Müzik, spor vb.
“Ulaşamadığınızda aşk,
ulaştığınızda da evlilik”
diyorlar sanırım
-- M.D : Kütüphanenizde; e-Kitaplar, e-dergiler ve e-tezler bulunuyor mu?
Kütüphanenizden faydalanacak kişilerin, kütüphanenizin kaç veri tabanına abone olduğu ve
bu veri tabanlarına nasıl ulaşılacağı hakkında
bilgiyi nereden elde edeceklerini söyleyebilir misiniz?
-- Kütüphanemizde 140.000 üzerinde elektronik
kitaba, 26 veritabanı üzerinden 20.000 civarı elektronik dergiye, 3000 civarı elektronik gazeteye ve 1
milyondan fazla elektronik tez ve bitirme projesine
erişim sağlanmaktadır. Kütüphane web sayfasında
(http://kutuphane.ticaret.edu.tr/) elektronik kaynaklar sekmesi altında (erişim linkleri ve ilgili içerik
bilgileri bulunmaktadır.
-- M.D: Kurumunuzda e-mail aracılığıyla
abone olunan tüm elektronik kaynaklara, proxy
ayarları yapılarak ulaşılması mümkün oluyor
mu?
-- Hazır bir proxy sistemi kullanmaktayız. Böylelikle üniversitemiz mensupları herhangi bir proxy
ayarı yapmalarına gerek kalmadan abone olunan
tüm elektronik kaynaklara kullanıcı ad ve şifrelerini kullanarak kampüs dışından da erişebiliyorlar.
Elektronik kaynaklar sayfasında kampüs dışı erişim
butonuna tıklanıldığında karşılarına gelen şifre
-- Tarih, coğrafya, gezi, spor, müzik, halkoyunları, fotoğraf ve motosiklet ilgi alanlarımdan en başlıcalarıdır. 5-6 kişilik gruplar olarak genelde benim
organize ettiğim İstanbul’da semt, Türkiye’de şehir
ve bölge gezileri yapıyoruz. Gezi öncesinde Kütüphane kaynaklarını da kullanarak bölge ve semt hakkında bilgiler toparlayıp gezilecek yerlerin de durumuna göre bir rota belirleyip zaman planlamasını
yapıyor ve gezilerimizi gerçekleştiriyoruz.
Halk müziğine ve halkoyunlarına ilgim neticesinde 5-6 yöreye ait halk oyunlarını oynayabilmekteyim. Hobi olarak sayılırsa İstanbul’un ulaşım
sorunun da bir sonucu olarak 7-8 yıldır motosiklet
kullanmaktayım. Sağlıklı yaşam prensibiyle spor
yapmaya da çalışan birisiyim.
-- M.D: Renklerin üzerinizdeki etkileri nelerdir, eşyalarınızda, giysilerinizde, arabanızda iç
açıcı olduğunu düşündüğünüz ya da hiç tercih
etmem dediğiniz renkler var mıdır?
-- Renkler konusunda bir ayrımım yok. Her renk
uygun ortam ve malzeme üzerinde gayet güzeldir.
-- M.D: “Aşk” denilince, -kapsama alanı ve
türünü tayin şahsınıza ait olmak üzere- nasıl tanımlarsınız?
-- “Ulaşamadığınızda aşk, ulaştığınızda da evlilik” diyorlar sanırım.
-- M. D : Şüphesiz ki kütüphaneniz hakkında
öğrenmek istediğimiz bilgiler bunlarla sınırlı değil ancak çok değerli zamanınızı almanın farkındalığı ve dergimizin sayfa sınırı söyleşimizi burada noktalamak mecburiyetini getiriyor. Bu derece zor uğraşınız için size kolaylıklar diliyor, ilim
ve bilim dolu sağlıklı ömür geçirmenizi temenni
ediyoruz. Minnet ve şükranlarımızın arzıyla.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
KASIM & ARALIK 2015 • 31
MEDYATİK DEKLANŞÖR
İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ
MEDENİ HUKUK ANABİLİM DALI ÖĞRETİM ÜYESİ
DOÇENT DR. EBRU CEYLAN İLE SÖYLEŞİ
“ Ülkemizde akademik mevzuattaki kurallarla
kuşatılmışız. Bu kuşatma içinde bütün engellere
ve bütün zorluklara rağmen hukuk bilimi yapma
çabası içindeyiz. Bu iş, cesaret ve sabır işidir.
Birçok haksızlıkla karşılaştım ama her şeye
rağmen yoluma devam ettim, vazgeçmedim.”
Merhabalar, Saygılar;
-- M.D: Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi
bulabileceğiniz iki ayda
bir yayımlanan dergimiz Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Bir
akademisyen olmanız
sıfatıyla şahsınızla küçük bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur musunuz?
-- Evet. Tabii yapabiliriz.
-- M.D: Söyleşilerin
klasik sorusu; özgeçmişinizi alabilir miyiz diye sorsak,
ne kadarını, hangi cümlelerle
nakletmek istersiniz? Bulunduğunuz konuma gelinceye kadar
neler yaptınız?
[email protected]
32 • KASIM & ARALIK 2015
-- İstanbul’da doğdum, Ataköy
İlkokulu, Sainte-Pulchérie Fransız Koleji, Saint Benoit Fransız
Lisesinden sonra İstanbul Hukuk
Fakültesinden 1994 yılında me-
zun oldum. Akademik hayatıma
Prof. Dr. Kemal Oğuzman‘ın asistanı olarak Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Medeni
Hukuk Anabilim dalında atanarak
1 Nisan 1995’de çalışmaya başladım ve 2005 yılı Temmuz ayına
kadar asistanlık döneminde Prof.
Dr. Erden Kuntalp başta olmak
üzere pek çok önemli Medeni
Hukuk Hocasıyla beraber çalıştım. 1995 yılı sonbaharında Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitü’sünde Özel Hukuk yüksek lisans programına başladıktan
sonra 1997-1998 yılında Belçika
Hükümetinin araştırma bursunu
kazanarak Belçika ‘da Brüksel
Üniversitesi‘nde (Université Libre de Bruxelles) Tüketici Hukuku
ve Yüksek lisans tezi üzerine Belçikalı Hukuk Hocalarıyla çalışmalar yaptım. 9 Şubat 1999 tarihinde
“Türk Hukukunda Taşınır Satımı Sözleşmesinde Sözleşmeden
Dönme “ isimli tezini savunarak
yüksek lisans derecesi kazandım.
2000 sonbaharında başladığım
Galatasaray Üniversitesi Sosyal
MEDYATİK DEKLANŞÖR
Bilimler Enstitü’sündeki
Özel Hukuk doktora programından 15 Haziran 2005
tarihinde “Türk ve İsviçre
Hukukunda Boşanmanın
Hukuki Sonuçları “ isimli
doktora tezini savunarak
hukuk doktoru unvanını oybirliğiyle kazandım.
2005 Ekim ayı itibariyle
başladığı Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Medeni Hukuk Anabilim Dalında
Yrd. Doç. Dr. olarak atandıktan
sonra Prof. Dr. Aydın Aybay Hocayla beraber 2008 Eylül ayına
kadar çalıştım. 2008 Eylül ayında Yrd. Doç. Dr. olarak atanarak
İstanbul Aydın Üniversitesi’nde
çalışmaya başladım. 2010 yılında yayınlanan ve Doçentlik yayın
aşamasında kabul edilen Doçentlik tezi çalışması “ Türk, İsviçre
ve Avrupa Birliği Hukukunda
Tüketicinin Hukuki Durumu “
üzerinedir. 2008 Ağustos ayında İsviçre’de Lozan Üniversitesi
(Université de Lausanne) Hukuk
Fakültesinde ve Mukayeseli Hukuk Enstitüsünde ( İnstitut Suisse de Droit Comparé) Doçentlik
tez çalışmasıyla ilgili araştırmalar yaptım. 07.04. 2014 tarihinde
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde yapılan sözlü sınav sonunda “ Medeni Hukuk Doçenti “
unvanını kazandım. İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi
‘nde 2009 Temmuz ayından 2012
Temmuz ayına kadar 3 yıl Hukuk
Fakültesinde Dekan yardımcılığı
görevinde bulundum, halen aynı
Üniversite ‘de Medeni Hukuk
Anabilim Dalında Doç. Dr. olarak görevine devam ediyorum.
Türkiye Barolar Birliği’nin meslek içi eğitim seminerlerinde ve
--M. D: Sizi başarıya
götüren bu tempolu çalışma gücünü nasıl elde
ediyorsunuz, mesleğinize olan aşk mı diyelim?
Kendimi
geliştirmekten ve
her gün bugün
hukukta ne
öğrendim diye
kendime sormaktan vazgeçmedim.
Aşamalı ve engelli koşu olan bu
meslekte, umutlu, sabırlı, kararlı
ve dirençli olmayı
ve cesurca fikirlerimi söylemeyi zaman
içinde öğrendim
İstanbul Barosu’nun Staj Eğitim
Merkezinde eğitim kadrosunda
yer alıyorum, seminerlerde Borçlar Hukuku, Tüketici Hukuku ve
Aile Hukuku üzerine dersler ve
konferanslar verdim. Özellikle
Aile Hukuku, Borçlar Hukuku ve
Tüketici Hukuku üzerine araştırmaları ve çalışmalarım mevcuttur. Annem ve babam avukattır.
Babamı 10 Ekim 2008 tarihinde
maalesef kaybettim. Bir bankada
görev yapan insan kaynakları alanında uzman olan bir kız kardeşim var.
- Tabii ben mesleğimi çok seviyorum, hukuk okumak, araştırmak
ve yazmak benim için
bir tutkudur. Ülkemizde
akademik
mevzuattaki
kurallarla kuşatılmışız.
Bu kuşatma içinde bütün engellere ve bütün zorluklara rağmen
hukuk bilimi yapma çabası içindeyiz. Bu iş, cesaret ve sabır işidir. Birçok haksızlıkla karşılaştım
ama her şeye rağmen yoluma
devam ettim, vazgeçmedim. Bu
zorlu yolda başarmamı isteyenler de oldu, istemeyenler de oldu.
Ülkemizde bu kadar az akademisyenin yetişmesinde büyük ölçüde
bazı Hocaların gençlerin önünü
kesmeleri yatıyor. Böyle yaptıklarında ise sonuçta bütün toplum
zarar görüyor. Ülkemizde sadece
165 doçent var, bu sayı bu kadar
çok açılan Hukuk Fakültesi karşısında elbette yeterli değildir.
Genç, yetenekli ve yaratıcı akademisyenlerin önünün açılması
ve desteklenmesi gerekir. Bizim
işimiz, toplumsal bir görevdir.
Biz, toplumun aydınlanması için
görevliyiz. Sadece kişisel menfaatlerini düşünen bazı akademisyenler, gençleri yetiştirmeyerek
topluma kötülük yapıyorlar. Ben,
bugüne dek hep genç arkadaşlara
destek oldum, engel olmadım, olmam da. Doçent olana kadar pek
çok sınavı başarmanız gerekiyor.
Hukukta akademisyen olmak
gerçekten zordur, çünkü her aşamada iyi bir akademisyen olduKASIM & ARALIK 2015 • 33
MEDYATİK DEKLANŞÖR
ğunuzu ve gücünüzü ispatlamak
zorundasınız. Doktora tezinde,
yüksek lisans derecesinde yazdığınız tezden daha üstün, daha
kapsamlı bir tez yazmanız gerekiyor. Doçentlik tezinde de Doktora tezinden bir adım daha ileri
gitmeniz gerekli. Bugüne kadar
hem kariyer basamaklarını çıktım, hem de üniversitenin idari ve
akademik pek çok görevini yerine
getirdim. Yaptığım şey beni ileriye götürecek, hep buna inandım.
Gerçekten de araştıra araştıra
hukuk araştırmanın ne kadar büyük bir tutku olduğunu gördüm.
Kendimi geliştirmekten ve her
gün bugün hukukta ne öğrendim
diye kendime sormaktan vazgeçmedim. Aşamalı ve engelli koşu
olan bu meslekte, umutlu, sabırlı,
kararlı ve dirençli olmayı ve cesurca fikirlerimi söylemeyi zaman
içinde öğrendim. Yaşama felsefem, insanlara yardımcı olmak,
zorluklara karşısında yılmamak
üzerinedir. Zaten bizim mesleğin
zorluklarını baştan kabullenerek
bu işe girdim.
--M. D: Eğitimlerinizi çeşitli
üniversitelerde görmüş olmanı34 • KASIM & ARALIK 2015
Yabancı dili bilmek,
bugün artık
dünyadaki
gelişmeleri anlamak
ve yaşadığınızın
farkına varmanız
için şart oldu.
Mesleki alanda ben,
Fransızcamı çok
kullandım
zı iyi bir akademisyen olmanın
çeşitlilik şartı olarak mı değerlendiriyorsunuz yoksa nerede
imkân varsa orada gerçekleştirmenizin bir sonucu mu?
-- Ben lisansımı İstanbul Hukuk Fakültesinde, Yüksek lisansımı ise Marmara Üniversitesinde, doktoramı ise Galatasaray
Üniversitesinde yaparak farklı
Hukuk Hocalarını tanıma şansını
yakaladım. Birçok Hukukçuyla
tanışıp çalıştığınız zaman hukuka
bakışınız daha da zenginleşiyor,
dünyaya daha geniş bakabiliyorsunuz. Hukuku yorumlamada tek
doğru olmadığını görüyorsunuz.
Yurtdışında yüksek lisans tezimle ilgili Brüksel Üniversitesi’nde
ve Doçentlik tezimle ilgili Lozan Üniversitesi’nde araştırmalar yapma şansım oldu. Brüksel
Üniversitesinden yabancı Hocalarım Anne Limpens ve Andrée
Puttemans gerçekten Avrupa Birliği’ndeki Tüketici Hukuku ve
Borçlar Hukuku alanında bana
çok bilgi verdiler. Benim yetişmemde Galatasaray Üniversitesi
Hukuk Fakültesinde geçirdiğim
asistanlık dönemimde beraber
çalıştığım değerli Hocalarımın
katkıları büyüktür. Özellikle beni
asistanı olarak kabul eden Hocam
Prof. Dr. Kemal Oğuzman‘ın ve
yıllarca beraber çalıştığım Hocam
Prof. Dr.Erden Kuntalp‘ten, Hocam Prof. Dr. Özer Seliçi’den ve
özellikle Maltepe Hukuk Fakültesinde beraber çalıştığım Hocam
Prof. Dr. Aydın Aybay‘dan mesleki bakımdan çok etkilendim.
-- M.D: Üniversitelerde, yabancı dille eğitim gören mezunların, iş bulma konusunda, anadille eğitim görenler karşısında
daha şanslı olduklarını düşünüyor musunuz?
--Yabancı dili bilmek, bugün
artık dünyadaki gelişmeleri anlamak ve yaşadığınızın farkına
varmanız için şart oldu. Mesleki
alanda ben, Fransızcamı çok kullandım. Dil bilen iş bulma konusunda bilmeyene nazaran daha
önde oluyor. Hukuk alanında dil
bilmek, bugün eskisine oranla
çok daha önem kazandı.
-- M.D: Mülga 4077 Sayılı
Kanunda düzenlenmemiş olan
buna karşılık 6502 Sayılı Tü-
MEDYATİK DEKLANŞÖR
keticinin Korunması
Hakkındaki Kanunun tüketici lehine
getirdiği birkaç yenilikten kısaca söz edebilir misiniz?
--Tüketici Hukuku
alanı, en çok Avrupa Birliği Hukukuna
uyum
sağladığımız
alanlardan biridir. Ben
bu alanın önemini yüksek lisans
tezimle ilgili araştırmaya gittiğim
Brüksel Üniversitesinde araştırmalarda bulunurken fark ettim.
Avrupa’da fikri hukuk ve tüketici hukuku üzerinde çok çalışılan
hukuk alanlarıdır. Biz, doğumdan
ölüme kadar tüketiciyiz. Ancak
insan olarak üreticiliğimiz maalesef bu kadar uzun değil. Tüketici
Hukuku ile ilgili hukuki sorunlar
insan hayatında her zaman ortaya
çıkmaktadır. 6502 Sayılı Kanunun eski 4077 sayılı Kanuna göre
getirdiği olumlu düzenlemeler
de var, ancak bazı konularda ise
tüketicilerin hakları bakımından
eskisine göre daha sınırlayıcı
düzenlemeler getirdi. Ben; avukatlar ve hukuk öğrencileri için
rehber niteliğinde bir kitap çalışması yaptım, şubat ayında Leges
Yayınları bu çalışmamı bastı. Kitabımın ismi “6502 sayılı Yeni
Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanunun Getirdiği Düzenlemeler
“. Burada soru ve cevap şeklinde
yeni Kanunun tanıtımını yaptım,
ilgili mevzuatı ve ilgili Yargıtay
kararlarını da ekledim. Bu kitabımda yeni Kanunu eski Kanunla
karşılaştırarak olumlu ve olumsuz
bulduğum noktaları belirttim, görüşlerimi açıkladım. Yeni Kanun-
Tüketici Hukuku
alanı, en çok Avrupa
Birliği Hukukuna
uyum sağladığımız
alanlardan biridir.
Ben bu alanın
önemini yüksek
lisans tezimle ilgili
araştırmaya gittiğim
Brüksel Üniversitesinde araştırmalarda
bulunurken fark
ettim
da en temel değişiklikler olarak
şunları söyleyebilirim: Kanunun
kapsamına giren tüketici işlemlerinin alanı genişledi, artık eser,
vekâlet gibi işlemler de tüketici
işlemi olarak kabul edilecektir.
Kanımca Tüketici hakem heyetlerinin iş yükü bu durumda çok
artacaktır. Kanunun kapsamına
sadece tüketici işlemleri girmedi,
bir de ticari uygulamalar da girdi.
Böylece haksız ticari uygulamalara karşı tüketicinin korunması
kanımca çok isabetli oldu. Bankacılık sözleşmelerinde kredi kartı
üyelik ücreti, hesap işletim ücreti
gibi ücretlerle ilgili Yönetmelik
çıkarıldı, ancak burada
ücretler bakımından
kesin bir şekilde tüketicilerin lehine olacak
şekilde bir sınırlama
getirilmedi. Bunu da
kitabımda eleştirdim.
Tüketici sözleşmelerindeki haksız şartların denetimi yetkisi
Bakanlığa
verildi.
Tüketici sözleşmelerinde bilgi verme ve aydınlatma
yükümlülüğü getirilmesi kanımca
çok isabetli oldu. Böylece tüketiciler, sözleşmeyle bağlanmadan
önce şartları hakkında yeterince
bilgi sahibi olacaklar ve şartları
uygunsa kabul edecekler. Tüketici, sipariş etmediği bir ürünün
kendisine gönderilmesi durumunda bundan artık sorumlu olmayacaktır. Ayıplı malla ilgili ve ayıplı
hizmetle ilgili tüketicinin haklarında bazı değişiklikler yapıldı.
Tüketiciye sözleşmeyi yaptıktan
sonra bazı sözleşmelerde cayma
hakkı tanınması kanımca isabetli
oldu. Taksitli satışlarda, ön ödemeli konut satışlarında, finansal
hizmetle ilgili mesafeli sözleşmelerde uzun süreli tatil hizmeti
sözleşmelerinde tüketici kredisi
sözleşmelerinde cayma hakkı getirildi. Ön ödemeli konut satış
sözleşmelerinde, işyeri dışında
yapılan sözleşmelerde, abonelik
sözleşmelerinde tüketiciyi koruyan tedbirlere yer verildi, devre
tatil, paket tur sözleşmeleri yeniden düzenlendi, gazete ve dergi
promosyonlarına konu ürün ve
hizmet sınırlaması geldi, garanti
belgesi uygulaması değiştirildi,
tüketicilerin haklarını aramalarıKASIM & ARALIK 2015 • 35
MEDYATİK DEKLANŞÖR
nı kolaylaştırıcı düzenlemeler getirdi, piramit
satış sistemleri yasaklandı, cezalarla ilgili önemli düzenlemeler getirdi.
Kredi kartları ekonomik
bakımdan çok önemli
bir ödeme aracı olduğundan dünyada son yıllarda
kredi kartları pazarının
büyümesiyle birlikte yeni
yasal düzenlemeler yapıldı. Bizde de ilk defa TKHK.
m.10/A hükmüyle 2003 yılında
düzenlendi. Ancak bu düzenleme
bütün sorunları çözmede yeterli
olmadığından 5464 sayılı Banka
Kartları ve Kredi Kartları Hakkında Kanun ‘da kredi kartı ilişkisi detaylı şekilde düzenlendi.
Kredi kartlarıyla ilgili ülkemizde
yaşanan sorunların ne kadar çok
sayıda olduğunu fark edince ben
de doçentlik tezimi bu alanda
yazmak istedim. Kredi kartları
toplumun tüketimi alışkanlıklarını etkileyen önemli bir araçtır.
Kredi kartları bilinçli kullanıldığı
takdirde sorun yaratmaz. Ancak
ülkemizde olduğu gibi ekonomik
krizleri ve işsizlik gibi sosyal sorunların yaşayan, gelir dağılımı
bozuk, enflasyonu yüksek tasarruf eğilimi düşük olan yerlerde
kullanılması durumunda çeşitli
olumsuz etkiler de yapabilir. Doçentlik tezimde olumlu ve olumsuz etkilerini detaylı inceledim.
-- M.D: 6563 Sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi
Hakkındaki Kanunun yeterli
düzenlemeler içerdiğine inanıyor musunuz? Bir madde de siz
ekleyin ya da çıkarın denilmiş
olsaydı hangi düzenlemeyi ekler
36 • KASIM & ARALIK 2015
Atatürk sayesinde Cumhuriyetin
getirdiği en büyük
devrim Hukuk
devrimidir. Bu
devrimle, çağdaş
hukuk düzenine biz
de katıldık
ya da çıkarırdınız?
-- Elektronik ticaretin hukuk
kurallarına göre işlemesi amacıyla kuralların düzenlenmesine
ihtiyaç vardı. Bu bakımdan Kanunun çıkarılmasını isabetli buluyorum. Bu Kanun, ticari iletişimi,
hizmet sağlayıcı ve aracı hizmet
sağlayıcıların sorumluluklarını,
elektronik iletişim araçlarıyla yapılan sözleşmeler ile elektronik
ticarete ilişkin bilgi verme yükümlülüklerini ve uygulanacak
yaptırımları belirtmek amacıyla
çıkarıldı. Elektronik ticaret, bugün şirketlerin çok kullandığı bir
yöntem oldu. Hizmet sağlayıcı,
elektronik iletişim araçlarıyla bir
sözleşmenin yapılmasından önce
bilgi verme yükümlülüğü altındadır. Siparişle ilgili kuralların
getirilmesi isabetli oldu. Ticari
elektronik iletinin içeriği
alıcıdan alınan onaya uygun olması gerektiği düzenlendi. Ticari elektronik ileti gönderme şartı
düzenlendi. Aracı hizmet
sağlayıcılarının yükümlülükleri
düzenlendi.
Hizmet sağlayıcı ve aracı
hizmet sağlayıcının bu
Kanun çerçevesinde yapmış olduğu işlemler nedeniyle elde ettiği kişisel verilerin
saklanmasından ve güvenliğinden
sorumlu olduğu, kişisel verileri ilgili kişinin onayı olmaksızın
üçüncü kişilere iletemeyeceği ve
başka amaçlarla kullanamayacağı
düzenlendi. Bu Kanunda, cezai
hükümler bakımından daha ağır
cezalar getirilmesinden yanayım.
-- M.D: Zaman zaman çıkarılan, halkın “Torba Kanunları” dediği yolla bazı kanunlarda değişiklik yapılmasının toplumumuza fayda sağladığına
inanıyor musunuz?
--Torba yasaların topluma
yarar sağladığına inanmıyorum.
Annem ve babam da avukat olduğundan ve bütün çevrem avukatlarla dolu olduğundan çocukluğumdan beri hukukun içindeyim.
Hukukun ve adaletin ne kadar
önemli olduğunu çocukken öğrenmiştim. Hukukun toplumda
çok önemli bir yeri var. Hukukun
yeterince etkili olmadığı zamanlarda adaletsizlikler çok yaşanıyor. Hele bizim gibi az okuyan ve
yetişmiş insan gücünün az olduğu toplumlarda hukuk hep arka
planda kalıyor. Torba yasalar,
yasa yapma tekniği bakımından
MEDYATİK DEKLANŞÖR
isabetli bir yol olarak görülmemektedir. İçinde farklı konulardaki kuralları barındıran torba
yasalar içinde mevzuatta hangi
değişikliklerin yapıldığını bulup
aramak gerçekten hukukçuların
işini zorlaştırmaktadır. Bu açıdan
kanımca klasik yasa yapma tekniğinden vazgeçmemeli.
-- M.D: Ülkemizin, tek partinin tercihlerine dayalı yasalar ve kanun hükmündeki kararlar veya torba yasalarla yönetildiği, bu durumun yürütmeyi güçlendirdiği ve denetim
dışına çıkarttığı yolundaki bazı
aydınlar görüşlerine katılıyor
musunuz?
-- Hukuk, demokrasinin ayrılmaz bir parçasıdır. Demokraside
yıkıcı olmayan her fikre yer vardır. Atatürk sayesinde Cumhuriyetin getirdiği en büyük devrim
Hukuk devrimidir. Bu devrimle,
çağdaş hukuk düzenine biz de
katıldık. Hukuk devletinde yasama, yürütme ve yargı organları da
hukuk kurallarına uygun hareket
etmek zorundadır. Mecliste çoğunluk yanında azınlığın de sesini duyurmaya elbette hakkı vardır. O nedenle sadece tek partinin
seçimlerini yansıtan yasaların,
ülkemizde demokrasinin varlığını
olumlu etkilemeyeceğini düşünüyorum.
-- M.D: Mesleki hayatınızda
tüm hayallerinizi gerçekleştirdiğinizi söylemeniz mümkün
mü? Eğitim-öğretim adına yapmak istediğiniz ancak yapamadığınız şeyler olduğunu düşünüyor musunuz?
Müzik dinlemeyi
severim, hobi olarak
üniversite yıllarımda
vitray kursuna
giderek vitray
yapmayı öğrenmiştim,
çok hoşlanarak
vitraylar yaptım
-- Mesleki hayatımda bütün
hayallerimi elbette daha gerçekleştirmedim. Daha yapmayı umduğum çok hayallerim var. Uluslararası konferanslara gitmeyi ve
yurtdışında Türk hukukuyla ilgili
konferanslar vermeyi istiyorum.
Türkiye çapında Türk hukukunu
anlatmak için Türkiye Barolar
Birliğinin konferanslarında, 2010
yılından beri eğitici kadrosunda
görev yapıyorum, böylece Türkiye’deki hukukçularla iletişim
içinde olabiliyorum. İstanbul
Barosu Staj Eğitim Merkezinde
de avukat stajyerlere staj dönemlerinde dersler verdim. Hakem
olarak birçok hukuk dergisinde
görev yapıyorum. Gelecekte de
yayınlarıma ve diğer akademik
faaliyetlerime devam etmek istiyorum. Özellikle Aile Hukuku
kitabı yazmayı istiyorum. Aile
Hukukunun toplumda ne kadar
önemli bir alan olduğunu doktora
tezimi yazarken daha çok farkına
vardım. Doktora tezim, “Türk ve
İsviçre Hukukunda Boşanmanın
Hukuki Sonuçları” hakkındadır.
Bu tezimde Yeni Medeni Kanuna
göre boşanma davalarının sebeplerini ve özellikle hukuki sonuçlarını inceledim. Boşanma, çok
boyutlu bir sorun. Ben hukuki
açıdan eşleri ve çocukları etkileyen konuları Yargıtay kararları ve
İsviçre Federal mahkeme kararlarını da inceleyerek görüşlerimi
belirttim.
KASIM & ARALIK 2015 • 37
MEDYATİK DEKLANŞÖR
Aşkta kasıtlı olarak
iki ayrı benin ötesine
geçip “bizi“
yaratmak gerekir.
Aşk, diğerini
kendi seçimlerinde
desteklemektir,
sadece kendisi
olduğu için sevmektir,
saymaktır,
güvenmektir
--M. D: Biraz da özel sohbete
yol alsak, hayatınızı renklendirecek hobileriniz var mı? Müzik, resim, spor vb.
-- Müzik dinlemeyi severim,
hobi olarak üniversite yıllarımda vitray kursuna giderek vitray
yapmayı öğrenmiştim, çok hoşlanarak vitraylar yaptım. Tiyatroyu
eskiden beri çok severim. Üniversite yıllarımda her hafta mutlaka
tiyatroya giderdim, şimdi o kadar
sık gidemiyorum. Yüzmekten
çok hoşlanıyorum. Bisikleti ise
eskiden beri severim. Fırsat buldukça sevgili yeğenim Poyraz’la
38 • KASIM & ARALIK 2015
vakit geçirmekten, tiyatrolara ve
müzelere gitmekten mutluyum.
Tarih, sosyoloji, psikoloji, felsefe
ve edebiyat kitaplarını okumaktan
hoşlanırım. Şiir yazma denemelerim de oldu, ancak geçiciydi. Çocukluğumdan beri gerek annem
gerekse babam çok okuyan insanlardır. Ben de evde onların etkisinde kaldım. Fransız kolejinde
ve Fransız lisesinde, Fransız edebiyatını Fransızca orijinal eserleri
okuyarak öğrenme şansım oldu.
Fransız ve Rus edebiyatını bugüne dek hep yakından takip ettim.
Ben fırsat buldukça gezmeyi çok
seviyorum, gezmenin insana çok
farklı pencereleri açtığını ve farklı insanlarla tanışma şansını verdiğini biliyorum. Şimdiye kadar
Avrupa ‘ya, Ortadoğu ülkelerine
ve Kuzey Afrika ülkelerine gittim. Gelecekte, Rusya’ya ve Kuzey ve Güney Amerika’ya gitmek
istiyorum.
tir, sadece kendisi olduğu için
sevmektir, saymaktır, güvenmektir. Ben henüz bekârım, gelecek
ne gösterir bilemem. Umarım her
şey gönlüme göre olur.
--M. D: “Aşk” desek -kapsama alanı ve türünü tayin şahsınıza ait olmak üzere- tarifiniz
nasıl olurdu?
--M. D: Söyleşimiz, ülkemizin geleceğinin sizin gibi aydınlar sayesinde üst seviyelere taşınacağı inancını yerleştirdi içimize. Okuyucularımızda da bu
izlenimi bırakacağınızdan eminiz. Daha fazla sormak isterdik
ancak değerli vaktinizi almamızın farkındalığı, dergimizin
sayfa sınırı söyleşimizi burada
noktalamak zaruretini getirdi.
İlim ve bilim dolu sağlıklı bir
ömür sürmeniz dileklerimizle,
minnet ve şükranlarımızın arzıyla. Yolunuz açık olsun.
-- Aşk, bana göre iki kişi arasındaki en önemli yakınlıktır, birbirine değer vermektir, birbirine
hayranlıktır. Dürüstlük, saygı,
iletişim ve derin bağlantıya dayanan içtenlikli bir ilişkiyi insanlar
birbirinden beklemektedir. Ancak
her zaman aşk mümkün olmuyor.
Bana göre yaşamımı paylaşma
özlemini duyduğum kişi “aşkım”
olmalıdır. Aşkta kasıtlı olarak iki
ayrı benin ötesine geçip “bizi“
yaratmak gerekir. Aşk, diğerini
kendi seçimlerinde desteklemek-
--M. D: Renklerin ortak diline inanır mısınız? Eşyalarınızda, giysilerinizde tercih ettiğiniz
ya da hiç kullanmam dediğiniz
renkler var mı?
-- Renklerin etkisi olduğunu
düşünürüm. Ben sıcak renklerden
hoşlanırım, sıcakkanlı ve dışadönük biri olduğumdan bana bu
renkler daha fazla uymaktadır.
Maviyi, kırmızı, beyazı severim,
bunlar içimi ısıtır. Her renk, insanda farklı duygular uyandırır.
Kimi renkler insanı sakinleştirir,
kimileri heyecanlandırır, bazı
renkler kendine güveni arttırır.
Benim de sevdiğim renkler daha
çok kullandığım renklerdir.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
MEDYATİK DEKLANŞÖR
TÜRKİYE NOTERLER BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU
ÜYESİ İSTANBUL BEYOĞLU 58. NOTERİ GÜLÜZAR
IRMAK İLE KISA BİR SÖYLEŞİ
“Ne yazık ki, şu an genç hukukçuların noter
olma şansı görülmüyor. Bu nedenle uzun staj
süresinden sonra, yaş sınırı getiren bir düzenleme
yapmak isterdim. Bununla ilgili olarak çalışmalar
olduğunu da belirtmeliyim. Umarım yakın bir
gelecekte gençleşen bir meslek haline geliriz.”
Merhabalar, Saygılar;
-- M.D: Yayın dünyasıyla
ilgili her şeyi bulabileceğiniz iki ayda bir yayımlanan
dergimiz Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Şahsınızla
küçük bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur musunuz?
le
--Elbette ve büyük bir zevk-
-- M.D: Söyleşilerin klasik
sorusu; özgeçmişinizi alabilir
miyiz diye sorsak, ne kadarını, hangi cümlelerle nakletmek istersiniz? Bulunduğunuz konuma gelinceye kadar
neler yaptınız?
--Sivas doğumluyum ama
1.5 yaşında getirildiğim İstanbul’da hatırlıyorum kendimi. En büyük şansım Ermeni
ve Rum komşularımızın şefkatinde bir çocukluk geçirmemdi. Başarılı bir öğrencilik
hayatım oldu. Çocukken izlediğim Petrocelli yüzünden (!)
hukukçu olmaya karar verdim.
Latin Noterler Birliği,
çoğunlukla Kara
Avrupası Hukuk
Sistemini uygulayan
Ülke Noterlerinin
örgütüdür. Öncelikle
tabi olduğumuz hukuk
sisteminin aynı olması
bakımından büyük
yararı var
Galiba
benim
çağdaşım
diğer hukukçular da öyleydi.
İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nden 1985 yılında
mezun oldum. 20 yıl avukatlık
yaptım.
Hukukçuluğun
“dünyanın en zevkli, en güzel
ve en yararlı mesleği olduğu
fikrindeyim. İyi ki Petrocelli
hayatıma girmiş. Sonra 2005
yılında meslekle ilgili olmayan nedenlerle “hayatı sıfırlamak” ihtiyacı hissettim. Biraz
da noter arkadaşlarımın yönlendirmesi ile noter oldum ve
halen bu görevimi yürütüyorum.
--M.D: Hukuk Fakültesi mezunu olarak tercihinizi
Noterlikten yana kullandıracak etken nedir diye soracak
olsak?
--Uzun süre avukatlıktan
sonra arkadaşlarımın yönlendirmesi ve değişiklik isteği
beni bu tercihe götürdü.
KASIM & ARALIK 2015 • 39
MEDYATİK DEKLANŞÖR
-- M.D: Mesleğinizin ifası açısından 1512 Sayılı Noterlik Kanunu düzenlemelerini yeterli buluyor musunuz, bir madde de siz ekleyin ya da
çıkarın deseler nasıl bir madde eklemek ya da
hangi maddeyi çıkarmak isterdiniz?
--1512 sayılı Noterlik Kanunu, düzenlendiği dönemde dünyanın en ileri ve çağdaş yasası ünvanını
hak eden bir içeriktedir. Ancak, elbette zaman, dünyadaki gelişmeler, teknolojinin hayatımıza girmesi
nedeniyle yetersiz kaldığı durumlar var. Burada bir
konunun altını özellikle çizmek gerekir. Atamalarda
müdahalenin ve kayırmanın asla olmadığı bir
meslektir noterlik. Bunu 1512 sayılı Yasaya
borçluyuz.
Değişmesi gereken birçok madde var. O nedenle tek bir madde göstermek yerine mesleğimizin
önemli bir sıkıntısı olan konuya dikkat çekmek
isterim. Ne yazık ki, şu an genç hukukçuların noter olma şansı görülmüyor. Bu nedenle uzun staj
süresinden sonra, yaş sınırı getiren bir düzenleme
yapmak isterdim. Bununla ilgili olarak çalışmalar
olduğunu da belirtmeliyim. Umarım yakın bir gelecekte gençleşen bir meslek haline geliriz.
-- M.D: Türkiye Noterler Birliği ‘nin, Latin
Noterler Birliği üyesi olması hangi açıdan yarar
sağlamaktadır?
--Latin Noterler Birliği, çoğunlukla Kara Avrupası Hukuk Sistemini uygulayan Ülke Noterlerinin
örgütüdür. Öncelikle tabi olduğumuz hukuk sisteminin aynı olması bakımından büyük yararı var. Birlik
tarafından alınan direktiflerin uygulanması, Avrupa
Ülkelerindeki gelişmelerin uyarlanması bu açıdan
son derece kolay ve hukukumuzla uyumlu. Dünyanın en çağdaş Ülkelerini kucaklayan bir oluşum
Latin Noterler Birliği. Önemli bir yol göstericiliği
fonksiyonu var. Farklı hukuk sistemlerindeki ülkeler dahi örneğin Amerika’nın bazı eyaletleri uyum
sağlayarak üye olmak isteği içindeler.
Avrupa Ülkelerinin benimsediği “önleyici yargı”
işlevimizi hayata geçirmemiz bakımından önemli
bir öncü. Nitekim Adalet Bakanlığı da Yargı Reformu Strateji Planına “Avrupa Noterlerinin örnek alınması” hedefini koymuş bulunmakta. Latin Noterler
Birliği tüm dünyada yaşanmakta olan “yargının
yükünü azaltmak” yolunda etkin adımlar atmış bir
meslek örgütü. Bilindiği gibi bu ihtiyaç Türkiye’de
40 •
KASIM & ARALIK 2015
Noterliklerde düzenlenen
her türlü evrak delil gücüyle
ihtilafı önleyici bir niteliğe
sahip. Çekişmesiz yargı işlerini
yapmaya başladık. Mirasçılık
Belgesi noterliklerimizde ve
aynı gün verilmekte
ciddi bir sorun. Dolayısıyla bu hususta da Latin Noterler Birliği’nin büyük fayda sağladığı açıktır.
-- M.D: Kanaatinizce; Avrupa, Orta ve Güney Amerika ülkelerinde noterlerin sorumluluk
alanında olan gayrimenkul alım-satım ve ayni
haklara ilişkin hukuki işler ile çekişmesiz yargı
işlemlerinin noterlere devredilmesi ile ihtilafların
doğmadan önlenmesi sağlanabilir mi?
--Bugün hemen hemen bütün dünya ülkelerinde gayrimenkul alım satım ve ayni haklara ilişkin
resmi senetler noterler tarafından düzenleniyor. Ortadoğu Ülkeleri de dahil olmak üzere böyle. Yalnız
Amerika’nın bazı eyaletlerinde emlak danışmanları
tarafından yapıldığını biliyoruz. Yukarıda da belirttiğim gibi Amerika Eyaletlerinin bir kısmı Noterlik
yapılanmasını tamamlayıp Latin Noterler Birliği’ne
–dolayısıyla sisteme – dahil olmak istiyorlar. (Türkiye’de bunun noterlerde olmamasının tek sebebi,
Genç Cumhuriyet’te yeterli hukukçularının olmamasıdır.) Çünkü, insan yaşamının en önemli yatırımı olan ve barınma ihtiyacını gideren gayrimenkul
MEDYATİK DEKLANŞÖR
-- M.D: Noterlikte gerçekleştirilecek işlemler
konusunda dünya ülkeleri ile sağlanacak entegrasyonla taşınmaz satışlarının çağdaş bir yapıya
kavuşacağı görüşüne katılıyor musunuz?
İcra Dairelerimizdeki yükün
fazlalığı artık basına konu
olacak boyuta gelmiştir.
Vatandaşın alacağına
kavuşmasını hızlandıran, icra
dairelerinin yükünü azaltacak
olan modeli benimsiyoruz
edinmek korumaya/korunmaya muhtaç bir işlemdir.
Bu nedenle de resmi senet şeklinde yapılır. Doğal
olarak bu önemli işlemin bir tarafsız hukukçu tarafından yapılması gerekir. Ayrıca noterler yaptıkları
işlemlerin sorumluluğunu taşıyan güven kurumlarıdır.
İhtilafların çözülmesi hususuna gelirsek. Bugün de bu işlevimizi yerine getirdiğimizi rahatlıkla
söyleyebilirim. Noterliklerde düzenlenen her türlü
evrak delil gücüyle ihtilafı önleyici bir niteliğe sahip. Çekişmesiz yargı işlerini yapmaya başladık.
Mirasçılık Belgesi noterliklerimizde ve aynı gün
verilmekte. Miras Hukuku bilgimizle, ciddiyetle düzenliyoruz. Bugüne değin bir itiraz yaşamadık. Yani
Mahkemeler kadar sağlıklı yürütüyoruz. Bunun gibi
diğer çekişmesiz yargı işlerini de başarıyla yapabilecek bilgi ve donanıma sahibiz. İhtilafın doğmasını
önleyen fonksiyonumuz olduğu gibi bizler yargıya
güçlü deliller üreten hukukçularız.
--Kesinlikle. Hukukçu incelemeden işlem yapmaz önce buradan başlayalım. Vatandaşın almayı
düşündüğü taşınmaz ile ilgili her türlü bilgi kendisine verilecektir, yanıltılması önlenecektir. Ödemenin
yapılıp yapılmadığı denetlenecektir. Tapu Sicil Muhafızlığı sayısından çok daha fazla noterlik konumlanmıştır. En ücra ilçemizde dahi noter bulunmaktadır bu demektir ki, çok daha hızlı işlem yapacak
durumdayız. İhtiyaç oldukça yeni noterlikler yapılanabilir, hizmet vatandaşa yaklaşır. Devlete hiçbir
yükü olmaz. Bir hukukçu yaklaşımıyla “gerçek irade” saptanır. Yani hem çağdaş hizmet sunulur ve
hem de vatandaşı güvene alan bir yapı kurulur.
-- M.D: Türkiye Noterler Birliğinin, İcra Dairelerinin yükünü azaltmak için noterlerin icra
takibi yapabilmesini sağlayan Macaristan modeli önerisine bakış açınız nedir?
--Macaristan’da başarı ile uygulanan model,
Latin Noterler Birliği tarafından üye ülkelere önerilmiş bulunmaktadır. Yakın bir gelecekte Avrupa
Noterlerinin bu konuda etkin olacağı görülüyor.
Noterlerin kolaylıkla yapabileceği işlemlerden biri.
Avukat meslektaşlarımız açısından da hız sağlayacak bir yöntem olduğu fikrindeyim. Burada noterin
rolü başvuru üzerine resmi tebligatları tamamlayarak haciz aşamasına getirmek. İcra Dairelerimizdeki
yükün fazlalığı artık basına konu olacak boyuta
gelmiştir. Vatandaşın alacağına kavuşmasını
hızlandıran, icra dairelerinin yükünü azaltacak olan
modeli benimsiyoruz.
-- M.D: Zaman zaman çıkarılan, halkın “Torba Kanunları” dediği yolla bazı kanunlarda değişiklik yapılmasının toplumumuza fayda sağladığına inanıyor musunuz?
--Hukuktaki hantallığı ortadan kaldırmak amacıyla istisnaen yasaların değiştirilmesi gerekebilir.
Hayatın zorladığı, hem hukuk otoritelerinin ve hem
de kamuoyunun görüş birliğinde olduğu hususlara
ilişkin olmalıdır. O zaman fayda sağlayabilir. Ancak
Ülkemizde yaygın olarak tercih edilen bir yöntem
haline gelmiştir. Bu haliyle fayda sağlaması mümkün olmadığı gibi zararları söz konusudur. “KomisKASIM & ARALIK 2015 • 41
MEDYATİK DEKLANŞÖR
daha çok mutlu eder?
yon Sistemini” devre dışı bırakarak yeterince tartışılmadan yasa
çıkarılması “hukuku aşma” yöntemi gibi görünüyor. Maalesef fayda
sağladığı fikrinde değilim.
-- M.D: Ülkemizin, tek partinin tercihlerine dayalı yasalar
ve kanun hükmündeki kararlar
veya torba yasalarla yönetildiği,
bu durumun yürütmeyi güçlendirdiği ve denetim dışına çıkarttığı yolundaki bazı aydınlar
görüşlerine katılıyor musunuz?
-- Torba yasa uygulamasının
“Komisyon Sistemini” aşarak
TBMM ve kamuoyu denetiminden/ görüşlerinden uzaklaşmak
olduğu yönündeki görüşümü belirtmiştim. Bu durumun yürütmeyi güçlendirdiği açık. Kaygılara
katılıyorum.
--M. D: Mesleğinizle ya da
özel yaşantınızla ilgili ilginç
hatıralarınızdan birini bizimle
paylaşmak ister misiniz?
En zor ve moralsiz
anımda hayatımı
renklendirmek bir
kitap ile mümkün.
Yani okumak çok
ciddi bir terapi benim
için ve çok mutlu
oluyorum
-- Bizler iradeyi tespit ediyoruz. Bu nedenle de
işlem yapmak isteyen ilgilinin akıl sağlığının yerinde olup olmadığı çok önemli. Şüphe duyduğumuzda
hekime göndeririz. Bundan 4 yıl önce bir damat ve
kayınvalidesi noterliğime geldiler. Taşınmaz devrine ilişkin vekaletname düzenlenmesini istedi damat.
Kayınvalide ile konuşmaya başladım ve daha ilk
cümlede demans olduğu ortaya çıktı. Üstelik ileri
safhada. Damada bu durumda vasi kararı alınması
gerektiğini anlattım. “Ama her zaman böyle değil”
dedi. Yine anlattım. “Tamam” deyip gittiler. Aradan
1 saat geçti, damat heyecanla geldi. “Noter hanım,
kayınvalidemin aklı geri geldi, inanmazsan eve gidelim sen de gör. Yapalım şu işlemi” dedi. Koşa koşa
gelmesi, ter içinde ve heyecanla yalvarması hepimizi gülümsetse de yapmadık ve gerekli mercilere durumu bildirdik. Yurdum insanının zekasına güldük
niye var olduğumuzu da bir kez daha anladık.
--M. D: Biraz da özel sohbete yol alsak, hayatınızı renklendirecek hobileriniz; müzik, resim,
spor vb. varsa söz eder misiniz, hangi uğraşı sizi
42 •
KASIM & ARALIK 2015
-- Aslında hobi demeye dilim
varmıyor hayatımın gereksinimi çünkü. En zor ve moralsiz
anımda hayatımı renklendirmek
bir kitap ile mümkün. Yani okumak çok ciddi bir terapi benim
için ve çok mutlu oluyorum.
Düzenli spor yapıyorum ve engelim çıktığında vicdan azabı
çekecek kadar bağlandım spora. Bir de yazmayı seviyorum.
Duygularımın satırlarda can
bulması mutlu ediyor beni.
--M. D: Renklerin ortak
diline inanır mısınız? Eşyalarınızda, giysilerinizde tercih ettiğiniz ya da hiç kullanmam dediğiniz renkler var
mı?
-- Hiç kullanmam dediğim
bir renk yok. Az kullandığım
bir renk, kahverengi. Renklerin psikolojimiz üzerinde etkisi
olduğuna ve bunu yaşamımıza
yansıttığımıza
inanıyorum.
Buna ortak dil denebilir belki. Mavi neyi çağrıştırır
sorusuna 10 kişiden 7’si aynı cevabı verir örneğin.
Bir ortak dil var ve sanırım biz duygularımızla oluşturuyoruz bu dili.
--M. D: “Aşk” desek -kapsama alanı ve türünü tayin şahsınıza ait olmak üzere- tarifiniz nasıl
olurdu?
-- Aşk, sevginin hormonlu halidir.
--M. D: Söyleşimiz, ülkemizin geleceğinin
sizin gibi aydınlar sayesinde üst seviyelere taşınacağı inancını yerleştirdi içimize. Okuyucularımızda da bu izlenimi bırakacağınızdan eminiz.
Daha fazla sormak isterdik ancak değerli vaktinizi almamızın farkındalığı, dergimizin sayfa
sınırı söyleşimizi burada noktalamak zaruretini
getirdi. İlim ve bilim dolu sağlıklı bir ömür sürmeniz dileklerimizle, minnet ve şükranlarımızın
arzıyla. Yolunuz açık olsun.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
MEDYATİK DEKLANŞÖR
BAHARA UYANMAK
Uyusam bir akşam, bahara uyansam. Ilık, güneşli bir sabahın müziği kuş cıvıltıları olsa ve
çiçek kokuları sarmalasa her yanı. Yönümü güneşe dönsem ve usul usul esen bir rüzgarın busesi
okşasa yüzümü. Gözlerim kamaşsa ışığından güneşin, yumsam gözlerimi ninni gibi dinlesem
denizi. O güzel havayı solusam doyana kadar ve doydukça acıksam çam kokulu nefese.
Uyusam bir akşam, barışa uyansam. Savaşların bitişi kutlansa davul-zurna, akordeon,
piyano, violonsel ve tüm enstrümanlar eşliğinde. Her coğrafyadan ayrı bir tını yükselse. Her
beden ayrı bir figürle eşlik etse. Halay çeksek, sirtaki oynansa, valslerle katılınsa barışın sesine.
Artık aşkın dansını düşünse insanlar.
Uyusam bir akşam, yanı başımızdaki ülkenin kara gözlü çocukları için bitmiş olsa savaş
uyandığımda. Gözyaşlarını görmesem de kahkahalarını duysam uzaktan uzağa. Aynı toprakların
değişik renkleri insan kardeşlerim çok uzaklardaki şeytana uymasalar, omuzlarındaki melekleri
dinleseler.
Uyusam bir akşam, uyandığımda melekler ihtilal yapmış olsalar. Sevgiyi kanatlarına
yükleyip, dağıtmaya koyulsalar artık. Sevgi yıldızları yağsa yer yüzüne, ışık dolsa yüreğimize.
Bir kıvılcım çaksa beynimizde güzellikler, iyilikler üretsek bizde. Öğretsek büyümeye koyulmuş
çocuklara ve onlar “biz büyüdük kirlendi dünya” demeseler.
Uyusam bir akşam, uyandığımda zalimler de masumiyet kazansa. Cezalandırmak zorunda
kalınmasa. Herkes “ben” egemenliğinden kurtulsa, “biz” diyenlerin sayısı artsa. Güzel koltukların,
yükseklerin, yüksektekilerin esaretinden eser kalmasa. Hayatlara, düşüncelere, düşlere konulan
ipotekler fek edilse.
Sabaha uyandığımda korku kaplamasa her yanımı. Haber almaktan korkmasam. Zehirlerin
yok ettiği fidanları göstermese kimse bana. Boy verse sağlıkla, coşkuyla ağaçlar ve gelecek olsalar
bize. Uzaktaki fidanları da korusak, her fidanın var oluşu yarınlarımızdır desek.
Sabah uyandığımda kızdıklarıma vereceğim dersi düşünmek yerine, o gün sesini duymak
istediğim sevdiklerimin listesini yapmaya koyulsam. Kırmasam kimseyi, beni de kırmasalar.
Hatamı bana söylerken sözlerin arasına sevgiyi koysalar, bende öyle yapsam. Hiçbir insana
kıyılmasa.
Ve kimse kırılmasa boş yere ya da fazladan. “Dal rüzgarı affetmiş ama kırılmış” olmasa ben
uyandığımda. Bazen de gizlesek insanoğlunun yanlışını bir tek ona söylesek, bağırmasak ulu
orta.
Deli gönlüm havalandı yine ve yalancı bahara uyandı bu sabah. Kara kışın ortasındaki
zamansız güneşe. Cıvıltılar yok, çiçek kokusu eksik. Karadeniz öfkeyle çırpınıyor. Ajanslar
şeytandan haber taşıdılar yeniden.
Küçük umutlarım var yine de. “Kardelen”lerle neşelenen bu küçük dünyamızda bir de
“Taşdemir” şiiri olabilir belki. Yada bir başka “arkadaşım, şairim” döktürüverir dizelerle sevgiyi.
Ben yetinirim, mevsim yine bahar olur.
GÜLÜZAR IRMAK
15.01.2007-Ordu/Ulubey
KASIM & ARALIK 2015 • 43
MEDYATİK DEKLANŞÖR
İZMİR ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ CEZA VE CEZA
MUHAKEMESİ HUKUKU ANABİLİM DALI ÖĞRETİM ÜYESİYRD. DOÇ. DR. SEVİNÇ ARSLAN HIZAL (HUKUK VE TIP
DOKTORU) İLE SÖYLEŞİ
“Aslında birbiriyle ilgisizmiş gibi görünen
Tıp ve Hukuk disiplinlerinin birbiriyle ne
denli bağlantılı olduğunu, daha doğrusu tıbbi
uygulamalar esnasında hukuk bilgisine çok
ihtiyaç duyulduğunu fark ettim.”
lunduğunuz konuma gelinceye
kadar neler yaptınız?
“Hasta Hakları”
kavramını aslında geniş yorumlamamız gerekiyor. Çünkü sağlık
hizmeti sadece
hasta olan bireylere sunulmayıp
sağlıklı bireyleri hastalıklardan
korumak üzere
de sunuluyor
--M. D : Merhabalar, Saygılar;
Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi
bulabileceğiniz dergimiz Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Şahsınızla kısa bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur
musunuz efendim?
-- Elbette, memnuniyetle.
[email protected]
44 • KASIM & ARALIK 2015
--M. D : Sizi, sizden tanımak
istesek, ne kadarını, hangi cümlelerle nakletmek istersiniz? Bu-
-- Ben Bulgaristan’da doğdum
ve 1973 yılında ailemle birlikte
Türkiye’ye göç ettim. Çocukluk
çağlarımda tüm çocuklar gibi öğretmen olma isteğim vardı. Ancak
bununla birlikte başkalarından
farklı olma, hiç yapılmamış bir şeyleri yapma arzum da vardı. Sanırım
bunun şu anki konumuma etkisi
oldu. Aslında bulunduğum konuma
gelişim oldukça uzun ve değişik bir
süreç sonrasında oldu. Hukuk eğitimi alma isteğim lise yıllarımda da
vardı. Ancak o dönemde Bursa’da
oturuyorduk ve Bursa’da hukuk fakültesi yoktu. Şehir dışında bir hukuk fakültesinde okuma olanağım
olmadığı için tek tercih yaparak
1982 yılında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandım. 1988
yılında tıp fakültesinden mezun
olup mecburi hizmete gittiğimde
de mesleğimi uygularken birçok
konuda hukuk bilgisine ihtiyacım
olduğunu fark ettim. Aslında birbiriyle ilgisizmiş gibi görünen Tıp
ve Hukuk disiplinlerinin birbiriyle
ne denli bağlantılı olduğunu, daha
doğrusu tıbbi uygulamalar esna-
MEDYATİK DEKLANŞÖR
sında hukuk bilgisine çok ihtiyaç
duyulduğunu fark ettim. Bunun
üzerine tıp alanında uzmanlaşmak
yerine sağlık hukuku alanında uzmanlaşmaya karar vererek yeniden
üniversite sınavlarına girdim ve
1993 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanarak
hukuk eğitimi aldım. Bu esnada aslında hep akademik anlamda bu iki
disiplini bağdaştırabilecek Sağlık
Hukuku veya Tıp Hukuku gibi bir
alanın oluşturulabilmesini hedefledim. Bir yandan hekimlik yapmaya
devam ederken bir yandan da kamu
hukuku alanında yüksek lisans ve
doktora yaptım ve sağlık hukuku ve
tıp ceza hukuku alanında çalışmalar
yaptım. Fakat hedeflediğim alanda
doğrudan çalışabilme olanağını
2012 yılına dek bulamadım. 2012
yılında bu alanda yapılan çalışmalar akademik boyuta taşındı ve
İzmir Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü bünyesinde Türkiye’deki
ilk Sağlık Hukuku Yüksek Lisans
Programı açıldı. Ben de yaklaşık 20
yıllık bir sürecin ardından hekimlik
mesleğine veda ederek İzmir Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Ceza
Usul Hukuku ve Sağlık Hukuku
dersleri vermeye başladım.
--M. D: Sizi başarıya götüren
bu tempolu çalışma gücünü nasıl elde ediyorsunuz, mesleğinize
olan aşk mı diyelim?
-- Kesinlikle. Kanaatimce çalışmanın çok büyük bir payı olmakla birlikte başarının temelinde,
insanın yaptığı işi çok sevmesi yatar. Benim hedefime ulaşmak için
yaşadığım süreç oldukça uzun ve
zorluklarla doluydu ve bu sürecin
büyük bir bölümünde sadece bir
hekim değil, bir eş ve aynı zamanda
bir anneydim de. Benim yerimde
bir başkası olsa belki de belirli bir
branşta uzmanlaşarak çok daha erken akademik bir kariyer yapmayı
tercih edebilirdi. Ancak ben eşimle
ve kızımla geçireceğim zamandan
Çoğu
zaman
doğrudan sağlık
mesleği mensubundan kaynaklanmayan organizasyon kusurlarında da bu durumun faturası
sağlık
mesleği
mensuplarına çıkarılmakta
çalma pahasına ve tabii ki onların
büyük desteği ile hedeflediğim yolda yürümeyi tercih ettim. Sanırım
bu da sadece insanın mesleğini sevmesiyle mümkün olabilir.
--M. D: “Hasta Hakları” denildiğinde ne anlamalıyız? Sizce,
Hasta Hakları Yönetmeliğinde
tespit ettiğiniz en önemli eksiklik
nedir?
-- “Hasta Hakları” kavramını
aslında geniş yorumlamamız gerekiyor. Çünkü sağlık hizmeti sadece
hasta olan bireylere sunulmayıp
sağlıklı bireyleri hastalıklardan
korumak üzere de sunuluyor. Hasta hakları kavramını dar yorumladığımız takdirde koruyucu sağlık
hizmeti alan kişileri bu kavramın
kapsamı dışında bırakmış oluruz.
Bu bağlamda “hasta hakları” yerine “sağlık hizmeti alan” kişilerin
haklarından söz etmek ya da doğrudan sağlık hakkından söz etmek
sanırım daha doğru olacak. Hasta
Hakları Yönetmeliğinde de sağlık
hizmetinden yararlanma ihtiyacı
bulunan fertlerin sırf insan olmalarından kaynaklanan haklarından
söz edilerek daha geniş bir tanımlama tercih edilmiş. Temelde bu
haklar yaşama hakkı ve insan onuru
ile doğrudan ilişkili. Çünkü sağlık
hizmeti niteliği gereği kişinin vücut
bütünlüğüne ve en mahrem alanına yöneliktir. Dolayısıyla kişinin
rızası olmaksızın vücut bütünlüğünün bozulması ya da sırlarının ifşa
edilmesi haklarının ihlali anlamına
gelecektir. Hasta Hakları Yönetmeliği, özellikle hastanın rızası
ve aydınlatılmış onamına ilişkin
eksiklikleri sebebiyle eleştirilmişti. Ancak 08 Mayıs 2014 tarihinde
yapılan değişiklikle Yönetmelikte
bu konular daha açık ve ayrıntılı
KASIM & ARALIK 2015 • 45
MEDYATİK DEKLANŞÖR
bir biçimde düzenlendi.
Kanaatimce Hasta Hakları Yönetmeliğindeki
düzenlemeler
yeterli
ancak sorun Yönetmelikle düzenlenen hakların hayata geçirilebilmesinde. Örneğin Hasta
Hakları Yönetmeliğinin
21. maddesinde hasta
mahremiyetine saygı
gösterilmesinden söz
ediliyor. Fakat buna
rağmen
hastanelerin
acil servislerinde 5-6 hasta yatağı
yan yana olacak şekilde yerleştirilmiş ve yataklar arasında sadece
ince bir perde bulunuyor. Bazen bu
perde bile tam kapanmamış oluyor.
Hasta ile hekimin ya da diğer sağlık
mesleği mensubunun konuşmaları
bir diğer hasta veya hasta yakını
tarafından rahatlıkla duyulabiliyor.
Benzer durum birden fazla hastanın
yattığı odalar hatta doğum salonu
için bile geçerli. Böyle bir durumda
bu hakların Yönetmelikte düzenlenmiş olması bana göre bir anlam
ifade etmiyor. Önemli olan mevzuattaki düzenlemenin kağıt üzerinde
kalmayarak hayata geçirilebilmesidir.
--M. D: Sağlık hizmeti alanlar ile sağlık hizmeti sunanlar
arasında ortaya çıkan çatışma ve
bunun şiddete dönüşmesinin temelinde neler yatmaktadır ve bu
konudaki önleyici tedbirler neler
olabilir, ülkemizde, her iki taraf
için de etki faktörünün yüksek
olacağına inandığınız hangi tamamlayıcı düzenlemelere ihtiyaç
vardır?
-- Sağlık hizmeti alanlarla sağlık hizmeti sunanlar arasında ortaya
çıkan çatışma ve bunun şiddete dönüşmesinin temelinde kanaatimce
önemli bir sistem sorunu yatmakta. Elbette toplumumuzda her şeyi
şiddetle çözme eğiliminin hakim
olduğu sorunsalını göz ardı etmeksizin, hekimlik yaptığım dönem46 • KASIM & ARALIK 2015
Daha önce paternalist olarak
adlandırdığımız
hekimin babacıl
ve otoriter yaklaşımının yerini
hasta ile bilgiyi
paylaşan, hastayı aydınlatan hekimler aldı. Ancak bu değişim
sürecinin sonuçlarının tamamen
olumlu olduğunu
söylemek güç
lerde çok yakından gözlemlediğim
birçok olgudan hareketle söyleyebilirim ki şiddetin temelinde gerçek
durum ile örtüşmeyen ve bilinçli
olarak çok yükseltilen beklentiler
yatmakta. Sağlık hizmeti alanların
güler yüzlü sağlık mesleği mensuplarından hızlı, kaliteli ve etkili
bir hizmet alma beklentisine karşılık, sağlık hizmetini sunanların da
Dünya Sağlık Örgütünün belirlediği standartlara uygun bir poliklinik
ve girişim sayısı, yeterli araç gereç
ve uygun fiziksel alt yapı beklentisi, bunun yanında tabiri caizse “leb
demeden leblebiyi anlayan”, kolay aydınlatılan entelektüel seviyesi
yüksek hasta beklentisi
maalesef gerçeklerle
örtüşmemekte. Elbette
her iki tarafın beklentileri de insan hakları
bakımından olması gerekeni içeriyor. Ancak
mevcut sistemde bazı
kamu kurumlarında bir
günde tek bir hekim
tarafından 150 hastaya
poliklinik veya acil sağlık hizmetinin sunulduğu bir ortamda her iki
taraf için de bu beklentilerin gerçekleşme ihtimalinin ne denli düşük olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Bunun yanında şikayet mekanizmasının belirli hallerde kötüye kullanılması sağlık mesleği mensuplarının defansif yaklaşmasına da
sebep olmakta. Çoğu zaman doğrudan sağlık mesleği mensubundan
kaynaklanmayan organizasyon kusurlarında da bu durumun faturası
sağlık mesleği mensuplarına çıkarılmakta. Konuyu önleyici tedbirler bakımından değerlendirecek
olursak, bu konuda Türk Tabipleri
Birliği ve bazı yazarlar tarafından,
sağlık mesleği mensupları aleyhine
işlenen fiillerle ilgili özel bir yasal
düzenlemenin bulunmamasının ve
sağlık mesleği mensuplarına yapılan sözel saldırı, yaralama, darp ve
öldürme gibi fiillerin genel hükümlere tabi olmasının, sağlık mesleği
mensuplarına yönelik şiddetin önlenmesinde ve çalışan güvenliğinin
sağlanmasında dezavantaj yarattığı
belirtilmiştir. Ben de bir makalemde özel sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık mesleği mensuplarının
da verdikleri hizmetin niteliği bakımından kendileri aleyhine işlenen suçlarda kamu görevlisi gibi
kabul edilmeleri gerektiğini yani
bu suçları işleyenlerin cezalarının
artırılması gerektiğini savunmuştum. Nitekim bu konuda bir kanuni
düzenleme de yapıldı ancak sadece
cezaların artırılmasının sorunu
MEDYATİK DEKLANŞÖR
çözeceğine inanmıyorum. Başta da
söylediğim gibi bu bir sistem sorunu. Sağlık mesleği mensuplarının
çalışma koşullarının iyileştirilmesinin yanında hizmetiçi eğitim ve
hasta ile iletişim konusunda eğitimler düzenlenmesinin, hastalar
bakımından ise mevcut koşulların
gerçekçi olarak ortaya konularak
beklentilerin mevcut duruma uygun düzeyde tutulmasının şiddetin
önlenmesine katkı sağlayacağı düşüncesindeyim. Bununla birlikte
İdarenin, hem hastaların haklarını
hem de sağlık mesleği mensuplarının güvenliğini sağlama yükümlülüğüne uygun tedbirler almasının
da çok büyük önem taşıdığını vurgulamak isterim.
--M. D: Teknoloji, eğitim, ekonomi, yönetim ve hukuk alanında yaşanan gelişmelerin, hasta ve
sağlık çalışanı arasında var olan
bilgi ve güç asimetrisini dengelediği, hasta hakları ve hasta memnuniyeti konusunda ülkemizde
kayda değer adımların atıldığı
yolundaki görüşlere katılıyor
musunuz?
-- Gerçekten toplumda teknolojik gelişmelere paralel olarak
her türlü bilgiye ulaşım kolaylaştı. Elbette eğitim, ekonomi ve hukuk alanında yaşanan gelişmeler
de temelde insan hakları ve özelde sağlık hizmeti alanların hakları
bakımından oldukça önemli bir rol
oynadı. Daha önce paternalist olarak adlandırdığımız hekimin babacıl ve otoriter yaklaşımının yerini
hasta ile bilgiyi paylaşan, hastayı
aydınlatan hekimler aldı. Ancak
bu değişim sürecinin sonuçlarının
tamamen olumlu olduğunu söylemek güç. Öncelikle hastaların hastalıkları ile ilgili bilgileri internet
üzerinden veya güvenilir olmayan
kaynaklardan almaları, bazı hallerde hasta-hekim ilişkisini ve hekimle aralarındaki güven duygusunu
zedeleyebiliyor. Hatta bazen bu
durum yanıltıcı bir şekilde hekimin
gerekli muayene ve tetkikleri yapmadığı düşüncesini hakim kılıyor,
bunun sonucunda hekime
yönelik şiddet eylemleri
bile ortaya çıkabiliyor. Bunun yanında bazı hallerde
hasta mahremiyetinin korunması da zorlaşabiliyor.
Örneğin hekimin e-reçete
yazması neticesinde eczacının şifresini verdiği her
eczane çalışanı elektronik ortamda hasta ile ilgili
bilgileri görebiliyor. Aynı
durum sağlık kurumlarında hasta bilgilerinin elektronik ortamda
muhafaza edilmesi esnasında da
olabiliyor. Kanaatimce teknolojik
gelişmelerden yararlanarak sağlık
hizmeti alan kişilerin işlemlerini
kolaylaştırmak, kendi hastalıkları
ve hakları konusunda bilgilenmelerini sağlamak oldukça büyük bir
avantaj ancak hekim-hasta dengesinin kurulmasında doğru bilgi ve
güvenilir kaynakların olması ve
veri güvenliğinin sağlanması koşuluyla. Aksi halde avantaj olarak
görünen her şey dezavantaj haline
gelebiliyor.
--M. D: Hangi yıllarda Tükiye’de sağlık hizmetlerinin finansmanı ve örgütlenmesi tartışmaya açılmış ve sağlıkta dönüşüm
programı uygulanmaya başlamıştır?
--1990’lı yıllardan itibaren
Türkiye’de sağlık hizmetlerinin
finansmanı ve örgütlenmesi tartışmaya açılmış, hükümetlerce çeşitli modeller önerilmiş ve sürekli
bir reform arayışı içine girilmiştir.
2003 yılından itibaren de “Sağlıkta
Dönüşüm Programı” uygulanmaya
başlamıştır. Bu programla birlikte
sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi yeniden gündeme gelmiştir.
--M. D: Türkiyde sağlık hizmetlerinin
özelleştirilmesine,
sağlık hizmetlerine duyulan güven açısından halkımızın bakış
açısı nasıl olmuştur? Kanaatinizce, kamu hizmetini mi üstün görmekteler özel sağlık hizmetlerini
mi?
Multidisipliner
bir alanda çalışma yapmak, orijinal olması ve
yeniliklere açık
olması bakımından bazı avantajlar sağlamakla
birlikte, özellikle
çalıştığınız alanı
bilen sınırlı sayıda bilim insanı
bulunması bakımından bazı hallerde dezavantajlı hale gelebiliyor
-- Türkiye’de sağlık hizmetlerine duyulan güven açısından bakıldığında hastaların özel kuruluşlar
tarafından sunulan sağlık hizmetlerinin daha kaliteli olacağı yönünde bir yargısının bulunduğu, fakat
doğrudan ücret ödenmesi ya da fark
ücreti alınması aşamasında ödemedeki güçlükler sebebiyle halkın büyük bir kısmının kamu kurumlarını
tercih ettiği görülmektedir. Ancak
burada bir hususu açıklamakta yarar görüyorum. Türkiye’de sağlık
hizmetlerinin özelleştirilmesi, sağlık hizmetinin tümünün özel sağlık kurumları tarafından sunulması
KASIM & ARALIK 2015 • 47
MEDYATİK DEKLANŞÖR
Hem
evimde
hem de üniversitedeki çalışma
odamda çocuklarım gibi gördüğüm çiçeklerim
var. Ayrıca özellikle okuduğum
kitaplarda veya
izlediğim filmlerde
betimlenen
yerleri gezip görmekten çok hoşlanıyorum
şeklinde doğrudan olmayıp dolaylı
yoldan kademeli olarak kamu kurumlarında gerçekleştirilmiştir. İlk
olarak kamu hastanelerinde yemekhane, çamaşırhane gibi birimlerden
başlatılan özelleştirme uygulamaları, özel hasta muayeneleri, özel hasta yatakları, özel tarifeler, özel ve
süit odalarla devam etmiştir. 2005
yılında Sağlık Bakanlığına bağlı
olarak birinci basamak sağlık hizmeti sunan kuruluşlar dahil olmak
üzere Sağlık Bakanlığına bağlı tüm
kurumlara “muayene, teşhis, tedavi, laboratuar tetkik ve tahlil işlemlerini, aşı, ilaç, serum, insan kanı
ve kan ürünlerini” tarife üzerinden
fiyatlandırma ve döner sermayeye
gelir kaydetme yetkisi verilerek uy48 • KASIM & ARALIK 2015
gulamaya başlamıştır. Böylelikle sağlık
hizmetlerinin hemen
tümü idare tarafından
tarifelendirilmiş ve
hizmetten yararlanma para ödeme koşuluna bağlanmıştır.
Ancak kullanıcıların
neredeyse tamamının sigortalı olması
ve ödemelerin büyük
çoğunlukla bu kuruluşlar tarafından yapılması, hizmet
kullanıcılarının sağlık hizmetinden
ücretsiz yararlandığı yanılsamasına
sebep olmuştur. Özelleştirme uygulamaları kapsamında kamu kurumları tarafından sunulan sağlık
hizmetlerinin fiyatlandırılması ve
kişilerden katılım payı alınmasına
ilişkin olarak yapılan bir çalışmada katılım payının, özellikle geliri
yetersiz olanların ya da yoksulluk
sınırı altında gelir elde edenlerin,
gerektiğinde sağlık kurumlarına
gitmelerini geciktirebildiği, hatta
rahatsızlıkların önemsenmemelerine ya da gizlenmelerine neden
olabildiği ortaya konmuştur. Aynı
çalışmada düşük gelirli bireylerin, yüksek gelirli bireylere göre
katılım payı uygulamasına daha
olumsuz baktığı da tespit edilmiştir. Bana göre katılım payı, hastanelerde daha yüksek oranlarda uygulanması bakımından, tarafsızlık ve
eşitlik ilkesini yoksullar aleyhine,
özellikle ciddi rahatsızlıklarda çok
daha fazla ihlal etmekte, yoksul kişilerin hastanelere müracaatını geciktirmekte veya engellemektedir.
Kanaatimce konuyu bu yönüyle
irdelemek gerekmektedir.
--M. D: Araştırma ve inceleme
yaptığınız konuların multidisipliner yapıda olması, konu hakkında yapmak istediğiniz açıklamaların yeterince istediğiniz düzeyde olmasına engel teşkil ediyor
mu?
-- Multidisipliner bir alanda çalışma yapmak, orijinal olması ve
yeniliklere açık olması bakımından
bazı avantajlar sağlamakla birlikte,
özellikle çalıştığınız alanı bilen sınırlı sayıda bilim insanı bulunması
bakımından bazı hallerde dezavantajlı hale gelebiliyor. Çalışmanız
tek tek her disiplinin uzmanları
tarafından kısmi olarak anlaşılabildiğinden bazı hallerde önemi
tam olarak anlaşılamayabiliyor.
Sağlık hukuku ve tıp ceza hukuku
alanında çalışma yaparken benim
için en büyük zorluk bu noktada
ortaya çıkıyor. Neticede her iki alanı hem hekimler ve sağlık mesleği
mensupları bakımından hem de hukukçular bakımından anlaşılabilir
kılacak açıklamalara yer vermek
gerekiyor. Ancak her iki alanın da
beklentilerini tahmin edebiliyor olmak ortak bir kesişim alanı bulmamı kolaylaştırıyor.
--M. D: Sağlık alanında bilişimden yeterince yararlanılabiliyor mu, aksi halde ortaya çıkacak sorunlar neler olabilir?
--Yukarıda da belirttiğim gibi
son yıllarda sağlık alanında bilişimden oldukça fazla yararlanılmaya başlandı. Hastaların muayene
olmak üzere randevu almalarından
başlayarak, tahlil sonuçlarının, sağlık raporlarının ve reçetelerin elektronik ortamda oluşturulması yaygınlaştı. Hatta bazı kamu kurumları
şeklen kredi kartına benzeyen hasta
kartları oluşturarak hasta ile ilgili tüm bilgileri elektronik ortamda
muhafaza etme ve hastanın tercih
ettiği hekime bu kartı vererek hekimi geçmişte yapılan tedavilerle
ilgili olarak kolaylıkla bilgilendirme çalışmalarını deneme amaçlı
uygulamaya başladılar. Artık ameliyatlar bile başka bir şehirde veya
ülkede bulunan hekimin konsültan
olarak katılımı ile internet üzerinden bağlantı kurularak gerçekleştirilebiliyor. Tüm alanlarda olduğu
gibi sağlık alanında da bilişimden
yararlanmak artık bir lüks olmaktan çıktı, bir zorunluluk halini aldı.
Elbette yukarıda değindiğim deza-
MEDYATİK DEKLANŞÖR
vantajların ortadan kaldırılmasına
yönelik olarak gerekli tedbirlerin
alınması koşuluyla. Bu tedbirlerin
alınması konusunda İdareye önemli
görevler düşüyor.
-- M.D: Biraz da özel hayatınıza yönelsek; mesleğiniz dışında
yaşamınızı renklendiren hobilerinizden söz etsek, hangi uğraşı
sizi daha çok mutlu eder?
--Mesleğime büyük bir zaman
ayırmakla birlikte boş vakitlerimde çiçeklerle ilgilenmek beni dinlendiriyor. Hem evimde hem de
üniversitedeki çalışma odamda
çocuklarım gibi gördüğüm çiçeklerim var. Ayrıca özellikle okuduğum
kitaplarda veya izlediğim filmlerde
betimlenen yerleri gezip görmekten
çok hoşlanıyorum. Kitapta anlatılan
veya filmde hissettirilen duyguyu
bizzat o yerde algılamaya çalışıyorum. Bunun yanında yaz aylarında
yüzmek, kış aylarında kayak yapmak, sınırlı düzeyde de olsa spor
yapmak için birer fırsat benim için.
-- M.D: Renklerin ortak diline inanır mısınız, eşyalarınızda,
arabanızda, giysilerinizde daha
çok tercih ettiğiniz ya da “hiç
kullanmam” dediğiniz renkler
var mıdır?
--Genellikle bütün renkleri severim ve kullanırım. Hatta bazı
renklerin insanın o günkü ruh halini
yansıttığını düşünürüm. Ancak sanırım iş hayatımda siyah ve beyaz
renkleri biraz daha fazla kullanıyorum. Renkler benim için uyumlu
oldukları ölçüde sınırsız bir şeklide
kullanılabilirler. Hiç kullanmam diyebileceğim bir renk yok.
--M. D: Burcunuzu öğrenebilir miyiz? Burçların kişinin karakter oluşumunu etkilediğine,
aynı burçtaki insanların aynı
eğilimi gösterdiklerine inanır mısınız?
--Doğum tarihime göre Yengeç
burcundanım. Ancak burçların insanların karakterlerini etkilediğine
Bana göre insanın başka bir
insanı,
bütün
bencilliklerinden
arınmış bir şekilde kendisinden
daha fazla önemsemesi,
değer
vermesi “aşk” tır
inanmıyorum. Sanırım ben biraz
mantıksal düşünüyorum. Burçlarla
ilgilenen insanların başka insanlarla ortak noktaları bulunduğunda
bunu aynı burçtan olmalarına bağlamalarını “algıda seçicilik” olarak
kabul ediyorum. Bana göre her insan belirli bir konuya önem verip
bu konuyla ilgili olayları daha dikkatli bir şekilde takip etmeye başlarsa bir süre sonra daha önce hiç
fark etmediği ayrıntıları fark edebiliyor ve başka insanlarla arasında
ortak noktalar bulabiliyor. Burçlara
inanmak da böyle bir şey, önce inanıyorsunuz sonra olayları inandıklarınız doğrultusunda değerlendiriyorsunuz.
-- M.D: Sizce “Aşk” nedir, türünü ve kapsama alanını tayin
şahsınıza ait olmak üzere, nasıl
tarif edersiniz?
--Dünya var olduğundan beri
insanlar aşkı tarif etmeye çalışmış
ve hala tarif etmeye çalışmaktalar.
Aşkın sadece kimyasal bir reaksiyon olduğunu iddia edenler de var.
Birçok düşünürün, şairin ve yazarın
üzerine eserler verdiği bir konuda
benim bir tarifte bulunmam sanırım
fazlaca iddialı bir şey olur. Ancak
yine de aşk ister iki insan arasında
olsun, isterse insanın hayvanlara
veya doğaya bakışında olsun, özünde değer vermek vardır. Bana göre
insanın başka bir insanı, bütün bencilliklerinden arınmış bir şekilde
kendisinden daha fazla önemsemesi, değer vermesi “aşk” tır. Ancak
aşk kelimesinin değersizleştirilmesine ve her şeyin mazeretiymiş gibi
kullanılmasına karşıyım. Ülkemizde sıkça rastlandığı şekilde bir erkeğin aşık olduğu kadını kıskandığı
için şiddet uygulaması ya da öldürmesi kesinlikle aşk değildir.
--M. D: Söyleşimiz, geleceğimiz açısından çok önemli bir
noktada olduğunuzu, sizin gibi
aydınlar sayesinde ülkemizin
üst seviyelere taşınacağı inancını
yerleştirdi içimize. Okuyucularımızda da bu izlenimi bırakacağınızdan eminiz. Daha fazla sormak isterdik ancak değerli vaktinizi aldığımızın farkındalığı,
söyleşimizi burada noktalamak
zaruretini getiriyor. İlim ve bilim
dolu sağlıklı bir ömür sürmeniz
dileklerimizle, minnet ve şükranlarımızın arzıyla. Yolunuz açık
olsun.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
KASIM & ARALIK 2015 • 49
MEDYATİK DEKLANŞÖR
KAMBUR AĞA ROMANININ YAZARI
MEHMET EMİN TİRİL İLE SÖYLEŞİ
“Pozitif düşünen bir
insanım. Her zaman
her koşulda rahatlıkla
kendime uygun bir
ortam bulabiliyorum.”
Merhabalar, Saygılar;
-- M.D: Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz iki ayda bir yayımlanan dergimiz Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Şahsınızla küçük
bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur musunuz?
— Tabi ki, çok memnun olurum.
Her romancı bilhassa
-- M.D: Söyleşilerin klasik sorusu; özgeçmişinizi alabilir miyiz diye sorsak, ne kadarını, hangi
cümlelerle nakletmek istersiniz? Bulunduğunuz
konuma gelinceye kadar neler yaptınız?
işlerken de duygusal anlar
—Doğum yerim Çanakkale. Çok çabuk geçen
ön eğitim yılları ve askerlik, ardından yurtdışı. Yurtdışında elektronik eğitimi gördüm. Nihayetinde
emekli olunca ailecek zamanımızın büyük bir bölümünü Türkiye’de geçirmeye karar verdik. Çanakkale çok güzel bir şehir, Kambur Ağa’yı da burada
yazmaya başladım. Ne kadar iyi ne kadar kötü bunu
tabii okuyucu karar verecek ama şimdiye kadar gelen yorumlar çok güzel. Ben de ortaya çok güzel bir
eser çıktığına inanıyorum.
yaşar
--M. D: Sizi başarıya götüren bu çalışma gücünü nasıl elde ediyorsunuz?
ilk romanlarında kendi
başından geçen olayları
roman kahramanı üzerinden yansıtır ve bu konuyu
[email protected]
50 •
KASIM & ARALIK 2015
—Pozitif düşünen bir insanım. Her zaman her
koşulda rahatlıkla kendime uygun bir ortam bulabiliyorum. Gençlik yıllarımda müzik çalışmaları yapardım, şimdi zamanımın büyük bir bölümünü resim ve roman çalışmaları kaplıyor, bu da beni tabii
çok mutlu ediyor.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
--M. D: Kambur Ağa isimli romanınızı okuma fırsatı bulduk, ilginç bir hayat hikâyesini sade bir
dille aktarmada son derece başarılı
olmuşsunuz. Bu romanı kaleme
alırken duygusal anlar yaşadığınız
oldu mu?
—Olmaz mı, tabii ki oldu. Her
romancı bilhassa ilk romanlarında
kendi başından geçen olayları roman
kahramanı üzerinden yansıtır ve bu
konuyu işlerken de duygusal anlar
yaşar. Çünkü siz bu olayı bire bir yaşamışsınızdır. Onlar artık sizin mesai
arkadaşınız olmuştur; sevdiğiniz
bir roman kahramanı öldüğü zaman
üzülürsünüz. Ben mesela Hacer Nine’yi örnek verebilirim. Bana en zor
gelen, yazmayı bitirdiğimde bütün
roman kahramanlarından ayrılmak
oldu.
--M. D: Bir romanı kurgularken kendinizi okuyucu yerine koyup kahramanların ve olayların
zaman ve mekân açısından tutarlılığını kontrol eder misiniz?
Müzik benim
gençlik yıllarım.
Resim hâlâ
uğraşım. Sporda
galiba biraz geç
kaldık, ama onun
yerini roman aldı
—Buna elbette çok önem veriyorum, aksi düşünülemez bile. Bu yüzden
zaman açısından sorunlar yaşamışımdır. Tabii bunu
giderebilmek için romanı baştan sona tadilat yapmak zorunda kaldığım zamanlar da olmuştur.
--M. D: Bir roman yazarının duygularını adlandırmada okuyucuya aktarım gücünü yeterli
buluyor musunuz? Eseriniz Türkçe imla kuralları açısından eleştiri alırsa bu konuda eksik olduğunuzu mu düşünürsünüz yoksa bu konunun
editörün görevinde olduğu yolunda bir savunmada mı bulunursunuz?
—Bu bir yetenektir. Ya okuyucuya duygularınızı, düşüncelerinizi ulaştırırsınız, ya da ulaştıramazsınız. Sizin tarzınıza karşı çıkan birileri olacaktır
muhakkak. Buna da saygı duymak gerektiğine inananlardanım. Uzun yıllar yurtdışında yaşadığım
için Türkçe imla konusunda çok iddialı değilim ama
hatalar çok bariz değilse okuyucunun öküz altında
buzağı aradığını düşünürüm.
--M. D: Romanda geçen herhangi bir konu
hakkında alt kültür araştırması yapar mısınız?
Örneğin; roman kahramanınız bir suçlu veya avukatsa
bir hukukçudan, hasta veya
doktorsa bir tıp otoritesinden
yardım almayı düşünür müsünüz?
—Tabii ki bilmediğim konularda bir bilene danışmak
âdetimdir. Bu romanda da çok
yardım aldığım kişiler oldu.
Mesela alternatif tıp konusunda
birçok dostumdan büyük yardım aldım.
--M. D: Ticaret ve Yazmak
dışında uğraşılarınız var mı?
Müzik, resim, spor vb.
—Evet bu güzel bir soru.
Müzik benim gençlik yıllarım.
Resim hâlâ uğraşım. Sporda
galiba biraz geç kaldık, ama
onun yerini roman aldı.
--M. D: Renklerin ortak
diline inanır mısınız? Eşyalarınızda, giysilerinizde tercih ettiğiniz ya da hiç kullanmam dediğiniz renkler var
mı?
—Marka, pek sevmem, sadece
bana rahat olan giysiler tercih ederim. Renk konusuna gelince çok apstak renkler olmadığı müddetçe
benim için bir sorun olmaz.
--M. D: “Aşk” desek tarifiniz nasıl olurdu?
--Aşk, aşk. Bunun tarifini yapan biri var mı? Ben
mutluyum. Eğer aşk buysa ben âşığım.
--M. D: Söyleşimiz, ülkemizin geleceğinin
sizin gibi gayretli insanlar sayesinde üst seviyelere taşınacağı inancını yerleştirdi içimize. Okuyucularımızda da bu izlenimi bırakacağınızdan
eminiz. Daha fazla sormak isterdik ancak değerli
vaktinizi almamızın farkındalığı, dergimizin sayfa sınırı söyleşimizi burada noktalamak zaruretini getirdi. İlim ve bilim dolu sağlıklı bir ömür
sürmeniz dileklerimizle, minnet ve şükranlarımızın arzıyla. Yolunuz açık olsun.
--Teşekkür ederim.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
KASIM & ARALIK 2015 • 51
MEDYATİK DEKLANŞÖR
YALOVA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRETİM
ÜYESİ YARDIMCI DOÇENT DOKTOR TUNCA ÖZGİŞİ
İLE SÖYLEŞİ
“Akademik hayatın özünde sürekli yenilenme
ve kendini geliştirme vardır. Bu motivasyonla
yeni bilgiler edindikçe, yeni olaylara tanık
oldukça insan monotonluktan sıyrılır.”
--M. D : Merhabalar,
Saygılar;
Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz iki ayda bir yayımlanan dergimiz Medyatik
Deklanşörden geliyoruz.
Şahsınızla kısa bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur
musunuz efendim?
-- Memnuniyetle, buyurun.
--M. D : Sizi, sizden
tanımak istesek, ne kadarını, hangi cümlelerle nakletmek istersiniz?
Bulunduğunuz konuma
gelinceye kadar neler
yaptınız?
[email protected]
52 • KASIM & ARALIK 2015
-- 1981 Sivas Şarkışla doğumluyum. Liseye kadar öğrenim hayatım Sivas’ta geçti. Sonrasında
İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Tarih Bölümünü kazanarak İstanbul’a geldim. Yüksek
Lisans eğitimimi Marmara Üniversitesi’nde Doktora eğitimimi
yine İstanbul Üniversitesi’nde
tamamladım. Bu süreçte Öğretmenlik mesleğini icra ettim. 2009
yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde misafir öğretim görevlisi
olarak görev yaptım. 2010’dan
bugüne Yalova Üniversitesinde
Öğretim Üyesi olarak bulunmaktayım.
--M. D: Sizi başarıya götüren bu tempolu çalışma gücünü
nasıl elde ediyorsunuz, mesleğinize olan aşk mı diyelim?
-- İnsan hayatındaki en önemli noktalardan birine temas ettiniz. Meslek tercihi ve mesleğini
sevmek. Açıkçası lise yıllarından
beri hedefim akademisyen olmaktı. Bunun için çok yoğun bir
çalışma temposuna girdim. Özellikle lisansüstü eğitim aşamaları
çok yoğun geçti. İstanbul gibi bir
şehirde bir taraftan çalışmak bir
taraftan öğrenci olmak çok zor.
Yaklaşık 6 yılım bu şekilde geçti.
Halk tabiriyle bir koltukta iki karpuz taşımak bu olsa gerek. Bir de
aileniz ve ilgilenmeniz gereken
çocuklarınız varsa… İşte tüm bu
zorlukları aşmanın yolu mesleğime olan bağlılıktan geçti. Çünkü
akademik hayatın özünde sürekli
yenilenme ve kendini geliştirme
vardır. Bu motivasyonla yeni bilgiler edindikçe yeni olaylara tanık
MEDYATİK DEKLANŞÖR
oldukça insan monotonluktan sıyrılır.
--M.D: Nevruz’un
milli birlik ve beraberliğin pekiştiği gün
olarak kutlanması
gerekirken birilerin
eylem yaptığı bir tarihe dönüşmüş olmasını hangi nedenlere
bağlıyorsunuz?
-- Öncelikle Nevruz olgusunu
tüm boyutlarıyla anlamak için
atayurdumuz Orta Asya’ya bir
ziyaret gerçekleştirmek gerekiyor. Bunu yaptım ve resmi davetli olarak oraya gittim. Hayalimin
ötesinde bir durumla karşılaştım.
Bir kere oradaki Nevruz ritüellerindeki incelik bile insanı kendine hayran bırakıyor. Mesela biz
Kazakistan’a gitmiştik. İlk dikkatimi çeken şey insanların kalabalık gruplar halinde şehri temizlemeleri olmuştu. Kurulan büyük
çadırlarda sunulan ikramları tahmin bile edemezsiniz. Sanki iki
üç gün insanlar bu dünyadan sıyrılıp başka bir dünyanın insanı
oluyorlar. Bir yıllın semeresi o
günlerde alınıyor. Nevruz insanlar için taze bir başlangıç oluyor.
Açıkçası Orta Asya’daki Nevruz
şölenlerini görünce, kültürümüz
için çok özel olan bu günlerde
şeklen yapılan törenlerden ziyade
o ruhu yakalamak için çaba gösterilmesi gerektiğine inanıyorum.
Böyle olunca da toplumun bu
günleri gerginlik içinde geçirmeyeceğini tahmin ediyorum.
-- M.D: Tarihimizi hakkında
birbiriyle çelişkili bilgiler elde
ediyoruz. Sizce gerçek tarihimizi öğrenmek için neyi okumalı,
Nevruz olgusunu
tüm boyutlarıyla
anlamak için
atayurdumuz Orta
Asya’ya bir ziyaret
gerçekleştirmek
gerekiyor. Bunu
yaptım ve resmi
davetli olarak
oraya gittim.
Hayalimin ötesinde bir durumla
karşılaştım
için ilk şart objektif olmaktır. Bilgi tek kaynaktan değil farklı bakış açılarının da olduğu farklı
kaynaklardan edinilen
çıkarımlarla değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
Özellikle tarihi konularla
ilgili arşiv belgelerinin
önemi büyüktür. Kesinlikle arşiv belgeleri göz
ardı edilmemelidir. Tarihi konulara hayatını
vakfetmiş değerli akademisyen
hocalarımızın eserlerine ve saygın süreli yayınlara başvurulmalıdır. Bu elekten geçen tarih bilgisi
çelişkinin en aza indirgendiği bir
hale dönüşebilir.
hangi kaynaklara başvurmalıyız?
-- M.D: “Türk Parlamento
Tarihinde Cumhuriyet Senatosunun Yeri” isimli makalenizde,
1960-1980 arasındaki dönemde
19 yasama yılı görev yapan Senatonun kendisinden bekleneni
veremediğinden 1982 Anayasasının yürürlüğe girmesiyle kapandığından söz ediyorsunuz.
Senatodan beklenenlerin nelerdi, neleri veremedi, birkaç cümle ile bizi aydınlatabilir misiniz?
-- Evet bu çelişkili durum
internetin hayatımıza girmesiyle daha da arttı. İnternette
kontrolsüz bir bilgi patlaması
var. Aslı astarı olmayan birçok
konu paylaşımlarla geniş kitlelere
yayılıyor. Biz aşağı yukarı her
ders öğrencilerin edindikleri bu
bilgilerle ilgili meraklı sorulara muhatap oluyoruz. Merhum
Uğur Mumcu’nun bir sözü var:
“Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz.”Ben bu sözün başına
bir şey daha ekliyorum. “Doğru”
sözcüğü. Doğru bilgiye erişmek
-- Çağdaş siyasi sistemlerde
iktidar erki, kurumlar arasında
dengeli bir biçimde paylaştırılmıştır. Bundaki temel hedef devletin güç odaklarının herhangi birinin aşırılıkların önüne geçmektir. Devlet için hayati öneme sahip
bir kelime var: Denge. Dengeyi
sağlamanın yolu her kurumun
yetki sınırlarının içinde kalmasından ve denetlenebilir olmasından
geçmektedir. 1960 sonrası süreçte
çift meclisli parlamentonun erdemine inananlar genellikle, ikinci meclis sayesinde yasama ve
KASIM & ARALIK 2015 • 53
MEDYATİK DEKLANŞÖR
dediği yolla bazı kanunlarda değişiklik toplumumuza fayda sağladığına inanıyor musunuz?
İnternette
kontrolsüz bir
bilgi patlaması var.
Aslı astarı olmayan birçok konu
paylaşımlarla geniş
kitlelere yayılıyor
denetim çalışmalarının kalitesinin
yükseleceği görüşünde olmuştur.
Bir başka deyişle, oluşturulacak
ikinci meclisle, birinci meclisin
aşırılıklarının frenlenmesi, orada
kabul edilen bir yasanın, gerek
yerindelik gerek anayasaya uygunluk açısından ikinci meclis
tarafından gözden geçirilmesi ve
varsa gerekli düzeltmelerin yapılması amaçlanmıştır. Senatonun
işleri yavaşlattığı düşüncesi, yasaların, bütçelerin görüşülmesinde yaşanan aksaklıklar, tabii senatörlük kurumunun antidemokratik
özellikleri Senatonun kapatılmasına yol açmıştır.
-M.D: Zaman zaman çıkarılan, halkın “Torba Kanunları”
54 • KASIM & ARALIK 2015
--Ben yasaların insan
hakları ve özgürlükleri
baz alınarak hazırlanması
taraftarı olan bir kişiyim.
Bunun için de hazırlanan
yasaların ince elenip sık
dokunması
gerektiğini
savunmaktayım. Anayasada zaten bu söylediğim
prensipler
öngörülmüş
olup şeklen bu şekilde bir
işleyiş söz konusudur. Ancak birbirinden bağımsız
konuların bir torbaya konup tek
kalemde işin işinden çıkmak,
yasaların hızlı çıkması açısından
uygun olsa da toplumda tartışma
zemini olmadan ve ölçülüp tartılmadan böyle bir yola başvurulması uygun görünmemektedir.
Özellikle yasa hazırlanma sürecinde komisyonların fonksiyonsuz bırakılmasının büyük sakıncaları vardır. Bu durum gerekli
tartışma zeminini ortadan kaldırmaktadır. Zaten birçok torba yasa
maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmektedir.
-- M.D: Birkaç cümle de YUZEM’e ayırsak, neden gerek
duyulduğundan söz etseniz?
-- YUZEM Yalova Üniversitesi’nin Uzaktan Eğitim Merkezi birimidir. Kurulduğu günden
bugüne o birimin sorumluluğunu
üstleniyorum. Yalova Üniversitesi 2012-2013 akademik yılı ile
birlikte Uzaktan Eğitim Modelini uygulamaya başladı. Uzaktan Eğitim Modeli, öğretmen ve
öğrencinin aynı mekânlarda bu-
lunmak zorunda olmadığı ve eğitim-öğretim faaliyetlerinin bilgi
iletişim teknolojileri sayesinde
yürütüldüğü bir eğitim sistemi
modelidir. Teknolojik gelişmeler
dünyada her geçen gün artmakta
ve bu artış eğitime direkt olarak
yansımaktadır. Üniversitemiz öğrencilerine, evrensel bilgi ve teknolojik gelişmeleri, en kısa sürede
ve en etkin bir biçimde sunmayı
hedeflemektedir. Üniversitemiz
bünyesinde bazı dersler “Uzaktan
Eğitim” yöntemiyle verilmeye
başlanmıştır.
-- M.D: Mesleki hayatınızda
tüm hayallerinizi gerçekleştirebileceğinizi söylemeniz mümkün mü?
-- Yaşımız itibariyle akademisyenliğin ortalarındayız. Birçok hayalimiz var gerçekleştireceğimiz. Bunun için de çok zorlu
engeller var. Bunları aşmamız
gerekiyor. Ancak bu meslekteki
en büyük hayalim şu. Doktora
derslerimize giren merhum değerli bilim insanı Oktay Aslanapa hocamız o günlerde 92 yaşındaydı ve yaşlılığın getirdiği tüm
güçlüklere rağmen öğrencileriyle
içiçeydi. Ben de yaşım ne olursa
olsun bilim yolundan ayrılmayıp
hayatımın son anına kadar, öğrencilerimle içiçe olmak istemekteyim. Bunun için de daha yapmamız gereken çok şey var.
-- M.D: Biraz da özel hayatınıza yönelsek; mesleğinizin
dışında hayatınızı renklendiren
hobi diyebileceğimiz uğraşlarınız var mıdır? Müzik, kültürsanat, spor vb.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
YUZEM Yalova Üniversitesi’nin
Uzaktan Eğitim Merkezi birimidir.
Kurulduğu günden bugüne o
birimin sorumluluğunu üstleniyorum
--Müziğe ve resme ilgim var.
Amatör olarak ney üflemekteyim.
Hat sanatıyla bir ara meşgul olmuştum. Yalova kültür sanat etkinlikleri açısından gelişmiş bir
yer. Uygunluk durumuna göre
bu etkinliklere de katılmaktayız.
Ayrıca evimizin bahçesinde farklı bitki türleri mevcut. Onların
bakımı ile de ilgileniyorum. Son
olarak kediler. Kediler çok farklı
karaktere sahip enteresan varlıklardır. İyi bir gözlemciyseniz,
onların hal ve hareketlerinden
hayata dair çok güzel dersler çıkarabilirsiniz Şu an için 7 kedinin
bakımını yapıyoruz.
-- M.D: Renklerin üzerinizdeki etkileri nelerdir, eşyalarınızda,
giysilerinizde,
arabanızda iç açıcı olduğunu
düşündüğünüz ya da hiç tercih
etmem dediğiniz renkler var
mıdır?
--Bilimsel olarak insanın etrafına yaydığı bir enerjisinin ve aurasının olduğunu biliyoruz. Ben
daha çok koyu pastel renkleri tercih ederdim. Klasik kahverengi,
lacivert, siyah, gri.. Eşim de daha
çok canlı renkleri tercih eder.
Onun teşvikiyle bu canlı renklerin
hakim olduğu eşyalarımız, giysilerimiz oldu. Şimdi anlıyorum ki
canlı renkler insanı canlandırıyor.
Ayrı bir enerji veriyor. Artık renkler açısından bir
ön yargım yok.
Her rengin ayrı
bir güzelliği, insana kattığı ayrı bir
enerjisi var.
--M. D: Burcunuzu öğrenebilir miyiz? Burçların kişinin
karakter oluşumunu etkilediğine, aynı burçtaki insanların
aynı eğilimi gösterdiklerine inanır mısınız?
--Astroloji eski devirlerden
beri insanoğlunun ilgi duyduğu
bir alandır. Tabi benim de ilgimi
çekmektedir. Burcum yay, özelliğini de taşıyorum. Yay’ların en
belirgin özelliği özgürlüğüne düşkün olmaları. Bu benim hayatımın
vazgeçilmezi. Başka insanlarda
da bunu gözleme imkanı buldum.
Genelde birçoğunda benzer durumlar söz konusu.
-- M.D: “Aşk” denilince,
-kapsama alanı ve türünü tayin
şahsınıza ait olmak üzere- nasıl
tanımlarsınız?
ki ismi. Ama bu bitki biraz tehlikeli. Şöyle ki başka bir bitkinin
yanında çıkan bu sarmaşık türü,
yanındakini sarıyor ve bu şekilde
büyüyor. Ta ki onu boğup kurutuna kadar. Bence gerçek aşk, insanın kalbini sarıp onu canlandırandır, kurutan değil.
-- M. D: Dergimize değer
kattınız, şereflendirdiniz. Sizden öğrenmek istediğimiz çok
şey var fakat çok değerli zamanınızı aldığımızın farkındalığı
ve dergimizin sayfa sınırı söyleşimizi burada noktalamamız
gerektiğini hatırlatıyor. Minnet
ve şükranlarımızın arzıyla, ilim
ve bilim dolu sağlıklı ömür dileklerimizle.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
--Aşk kelimesi etimolojik olarak Farsçadan dilimize geçmiş.
Aşk aslında sarmaşık türü bir bitKASIM & ARALIK 2015 • 55
MEDYATİK DEKLANŞÖR
İSTANBUL AREL ÜNİVERSİTESİ ULUSLAR ARASI
İNGİLİZCE BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇ. DR. SEDA
ÜNSAR İLE SÖYLEŞİ
“University of Southern California’da siyaset
biliminde burslu doktoraya kabul aldım ve
mezuniyet sonrası Amerika’ya gittim. Arada
Claremont Graduate University’de aynı dalda
master yaptım. Amerika ve Avrupa’da birçok
bilimsel konferans ve seminere katıldım. Doktora
sonrası London School of Economics’te ziyaretçi
akademisyen olarak bulundum.”
--M. D : Merhabalar, Saygılar;
Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz
ayda bir yayımlanan dergimiz Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Bir akademisyen olmanız sıfatıyla
şahsınızla küçük bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur musunuz?
--Teşekkür ederim; memnuniyetle.
--M. D : Söyleşilerin klasik sorusu; özgeçmişinizi
alabilir miyiz diye sorsak, ne kadarını, hangi cümlelerle nakletmek istersiniz? Bulunduğunuz konuma
gelinceye kadar neler yaptınız?
[email protected]
56 •
KASIM & ARALIK 2015
--- Lisede fen öğrencisi olmama rağmen, üniversitede uluslararası ilişkiler okudum. Öğrenci Yerleştirme
Sınavında Türkiye 49unculuğum dolayısıyla Koç Üniversitesi’nde burslu okudum. Üniversite eğitimim sırasında, Avrupa’da (İtalya, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti,
Hollanda vb) birçok seminer, konferans ve aktiviteye
katıldım. Bu aktivitelere dünyadan birçok üniversite
öğrencisi başvuruyordu ve aralarından burslu olarak
seçiliyorduk. Harvard, Georgetown, Bocconi, Charles,
Catholic University of Leuven gibi üniversiteler ve AB
kurumları tarafından düzenlenen, tanınmış önemli biliminsanları, diplomatlar ve gazetecilerle de tanıştığımız,
süresi bir haftadan altı buçuk haftaya kadar değişen aktivitelerdi bunlar. Bir yazı Sorbonne’da geçirdim. Aslında yurtdışı yaşam deneyimim 18 yaşında AFS’li olarak
Tayland’la başladı. AFS (American Field Service) bir
uluslararası öğrenci değişim programı. Bizim zamanı-
MEDYATİK DEKLANŞÖR
daha şanslı olduklarını düşümızda, neredeyse üniversite ginüyor musunuz?
riş sınavı gibi ağır bir sınavı geçtikten ve diğer AFS adaylarıyla
--- Evet, yabancı dille eğitisosyal, siyasi bir konu üzerine
min önemli olduğunu ve erken
düzenlenmiş tartışma panelinde
yaşlarda başlaması gerektiğini
başarı sağladıktan sonra, bireydüşünüyorum. Fakat son yıllarsel görüşmede de başarılı bulunda Türkçe’nin hem sözlü hem
duğunuz takdirde kazandığınız
yazılı olarak dilbilgisi kuralbir programdı. AFS’de de bölge
larına aykırı kullanımlarla çok
birinciliğim vardı. Üniversitebozulduğunu, çok üzülerek göden sonra Amerika’da okumaya
rüyoruz. Dil, bence biraz kisisel
devam edeceğimi düşündüğümyetenek isi fakat herhangi bir
den Tayland’ı seçmiştim. Tayyabancı dile hakim olabilmek
land’dan döndükten sonra da
için önce anadile tam hakim
her fırsatta yurt dışında olmak
olunması gerekir. Üniversiteistedim ve bu aktiviteler de buna
de yabancı dil gereklidir çünkü
vesile olmuş oldu. Üniversitede
maalesef Türkiye’de bilim iktibiraz asiydim; sanırım aslındar olamadı. Bilimin iktidar olda olması gerektiği gibi. Ders
duğu, üretildiği dillerin başında
Türkiye’ye döndüğüm
programımız en iyi Amerikan
İngilizce geliyor. Bu sebeple,
üniversiteleriyle aynıydı. Fakat
için mutluyum. Eğitim, bilimsel gelişmeyi takip edebilbizim lise eğitimimiz Amerikan
mek için İngilizce’yi anadil gibi
liselerinden çok farklıydı; mebilmek şart.
bilgi aktarımından zisela biz üniversitede okutulan
-- M.D: Uluslar arası Günmatematiği üniversite sınavlayade, mantık ve bilim
cel Sorunları özetlerseniz, ilk
rına hazırlanırken görmüştük.
beş sırada hangileri yer alır
Amerika’da, biliyorsunuz, eğiçerçevesinde özgür
sizce?
tim üniversitede ancak baslar.
Üniversiteye başlayıp uluslarave bağımsız düşünme
-- Uluslararası siyaset, kürerası ilişkiler yerine lisede gördüsel kapitalizmin emperyalist heeylemini öğretmeyi
ğümüz fen ve matematik derslegemonyası ve literatürün gayet
rini görünce protesto etmiştim;
Oryantalist paradigmasıyla kave düşünce gücünü
derslere girmemiştim. Fen ve
tegorize ettiği ‘gelişmekte olan/
matematiği sevmediğimden degelişmemiş’ coğrafyaların bu
geliştirmeyi sağlamalı
ğil –ki özellikle matematiği hep
hegemonyaya karşı direnişinin
özlemişimdir- uluslararası ilişkibir hikayesi. Bu hikayede tek
ler derslerini ayrıntılı olarak son
bir sorun var aslında: tamamiki senede görecek olmamızdan ve uygulanan sistemin lanamamış makro-tarihi kurumsal dönüşümlerden mübize uymadığını düşünmemdendi tepkim. Bu durum or- tevellit sosyo-ekonomik kökenli sosyo-politik süreçler.
talamamı biraz düşürdü ama yine de University of Sout- Bu süreçler, ekonomik kalkınmanın önünün kesilmesiyhern California’da siyaset biliminde burslu doktoraya le, siyasi ve sosyal sonuçları tehlikeli olabilecek hızlı ve
kabul aldım ve mezuniyet sonrası Amerika’ya gittim. içi boş bir ekonomik büyüme, etnikleştirilmiş ve dinselArada Claremont Graduate University’de aynı dalda leştirilmiş siyaset alanı ve buna bağlı olarak terör olarak
master yaptım. Amerika ve Avrupa’da birçok bilimsel basitleştirilebilir. 16. Yüzyılda, Batı Avrupa’da üretim
konferans ve seminere katıldım. Doktora sonrası Lon- sürecinin kapitalist olarak örgütlenmesi, Avrupa’nın dedon School of Economics’te ziyaretçi akademisyen ola- ğişen sosyo-ekonomik yapısıyla beraber sosyo-politik
rak bulundum. Oradan European University Institute’ta sistemini değiştirmiş – ki bu örgütlenme anayasal meşMax Weber postdoktora programına kabul aldım. Ya- rutiyetin parlemontalarıyla korunmuş- ve yaklaşık bir
zın Türkiye’de Boğaziçi Üniversitesi’nde ders verdim. yüzyıl içinde yarattığı pazar ekonomisini, kendi içinde,
Tekrar Amerika’ya dönerek University of Southern Ca- merkez ve çevre olarak kökleştirerek, 19. Yüzyıl Sanayi
lifornia’da ders verdim. 2012 Şubat ayında Türkiye’ye Devrimi ve sömürge arayışıyla diğer coğrafyalara uzandönüş yaptım. 2013 Haziranında doçentliğimi aldım.
mıştır. Bu yeni yapı, 20. Yüzyıl teknolojik devrimiyle
-- M.D: Üniversitelerde, yabancı dille eğitim gören mezunların, anadille eğitim görenler karşısında
de, hız ve fonksiyon değisimiyle beraber, daha karmaşık finansal ilişkiler ağı ve bir ‘çok uluslu şirket düzeni’
KASIM & ARALIK 2015 • 57
MEDYATİK DEKLANŞÖR
yaratarak aslında en başında hayali metalara dönüştürülmüş emek, para ve doğayı hedef alıyor ve hatta tehdit ediyor. Bu tehdit karşısında toplumsal - ve ancak o
şekilde bireysel- korunma yollarını bulmak, 21. Yüzyıl
insanının hegemonya düzeniyle temel imtihanı.
-- M.D: “Ortadoğuda Dönüşüm: Demokrasinin
Çıkmazı” isimli makalenizde, bu çıkmazın ne olduğunu okurlarımızla da paylaşır mısınız?
-- Makalenin üç alt başlığı vardı. Birincisi, tanıdık
kriz: kapitalist ekonomi ve topluma bakış. İkincisi, tanıdık paradigma: Ortadoğu’ya bakış. Üçüncüsü, tanıdık
kış: tehlikedeki demokrasi; ve son yerine: demokrasinin çıkmazı. İlk bölümde, az önce bahsettiğim kapitalist ekonominin doğal olduğu varsayılan krizleri ve
bu krizlerin toplumları sıkıştırmasını analiz ediyorum.
Farklı ideolojilerle şekillenen sosyo-siyasi direniş hareketleri, toplumların bu durum karşısında nefsi mudafaası. İkinci bölümde, tam da bu sıkıştırmayı yaşayan
Ortadoğu’ya, ekonomi politik perspektifinden değil de
ısrarla kültürel perspektiflerden bakılmasını, Batı paradigmasındaki hakim Oryantalist söyleme bağlıyorum.
Örneğin gayet sosyo-ekonomik yapısal faktörlerin yarattığı sosyo-siyasi durumların, Ortadoğu’ya genelleştirilebilen ve Batı zihninin söyleminden başka gerçekliği olmayan bir statik din kimliğiyle açıklanması -ki
bu kimlik yerel güçlerce de benimsenebiliyor; özellikle, Batı paradigmasından baktığının farkında olmayan,
yani Oryantalizmi içsellestirdiğinin farkında olmayan,
sol iddiasında olup, solun evrensel değerlerini tehdit
eden kimlik politikalarını, ezilmiş kesimlerin haklarına sahip çıkma adına sahiplenen fakat bunu yaparken
solun asıl sebep-sonuç zinciri olarak görmesi gereken
ilerlemeci kurumsal dönüşümün altını oyduğunu fark
etmeyen, benim ‘Yeni-Sol’ diye adlandırdığım ‘(neo)liberalleşmis sol’ kesimler ve tabi zihniyet olarak Batı’ya
karşı (burada Batı’dan kastım bilimsel düşünce devrimi
diyelim çünkü iki Batı var karşımızda, biri Sokrates’e
zehir içirdikten sonra günah çıkararak kurumsal inşasını
özgür akıl ve vicdan üzerine yapmış, demokrasi veya
insani değerlerin Batı’sı; diğeri, Öteki üzerinden yarattığı kimliğini sağlamlaştırmak için Öteki’yi sömüren
faşizmin ve ırkçılğın beşiği olan Batı), ideolojik olarak
Batı’yla söylemsel bir savaş içinde ve fakat aslında Batı
emperyal hegemonyasıyla farkında olarak veya olmayarak iş birliği halindeki etnik ve dinsel siyaset yani
kimlik siyaseti güçleri tarafından. Üçüncü bölümde,
Ortadoğu toplumlarının nefsi müdafaa yaparken, ‘Arap
Baharı’- ki bahar sözcüğünün kullanılışını yine Oryantalist ve hegemonyacı bir kodlama olarak vurgulamak
lazım- adı altında gelen ve gayet tanıdık olan kış, yani iç
savaş ve din eksenli insani değerlere düşman siyasi hareketler. Bu durumda, sonuç da, hapsolan demokrasinin
çıkmazı olarak tanımlanabilir. Yalnız, bu, bir kurumsal
58 •
KASIM & ARALIK 2015
insanın giyiminin onun
ruhunu yansıttığını
düşünüyorum. Bu sebeple, kıyafette uygulanan herhangi bir kısıtlama veya
şekillendirmeye karşıyım
durum tespit ve analizidir. Sistem çıkmazda olsa da, onu
değiştirecek olan insanlardır.
-- M.D: Mesleki hayatınızda tüm hayallerinizi
gerçekleştirebileceğinize inanıyor musunuz? Eğitim-öğretim adına yapmak istediğiniz daha başka
neler olabilir?
--- Bu, zor bir soru. Şöyle yanıtlayabilirim. Türkiye’ye döndüğüm için mutluyum. Eğitim, bilgi aktarımından ziyade, mantık ve bilim çerçevesinde özgür
ve bağımsız düşünme eylemini öğretmeyi ve düşünce
gücünü geliştirmeyi sağlamalı. Özellikle son on beş senelik dönemde, eğitimde en çok çıkmaza giren ya da
hedef alınan nokta bu. Bu sebeple, Türkiye’de olup bu
anlamda birşeyler yapabilmek beni mutlu ediyor.
-- M.D: Biraz da özel hayatınıza yönelsek; mesleğinizin dışında hayatınızı renklendiren hobi diyebileceğimiz uğraşlarınız var mıdır? Müzik, kültürsanat, spor vb.
--- Tabi. Edebiyat, sinema ve dans üç tutkum. Küçükken annemle, babamla, anneannemle sokağa çıktığımızda yanıma iki roman alırdım. Bir yerde oturursak,
MEDYATİK DEKLANŞÖR
canım sıkılmasın diye ve iki
tane, birinden sıkılırsam diğeri
olsun diye. Bir defterle dolaşır;
piyes, hikaye yazardım. Kendi
kendime dans kareografileri
yapardım. Üniversitede ve sonrasında sinema dersleri aldım.
Fakat Türkiye’de sistemde başarılı bir oğrenci olunca, sistem
size bir hayat seçimi yaptırıyor,
hem de 18 yaşında. Örneğin,
Amerika’da olduğu gibi sistem
dışı bir özgürlük alanı bırakmıyor.
nın dayanılmaz hafifliği’ni,
kendini yok etmeden hissedebilmek için, hayata yüklediği
anlamı bir başkasında hissetmesi. Bir çarpışma, yükseliş,
düşüş, kaos, varoluş, yokoluş, aklın devre dışı kalması. İnsanın varoluşunun tek
şahidi, zamanın durduğu ve
ait olduğu an. İki insanı birbirinden ayıracak herşeyin, sözün, durumun, yaşanmışlığın,
şartların yok edemediği, hatta
yok etmek için yapılan herşeyin güçlendirmekten başka
-- M.D: “Moda”nın hayabir işe yaramadığı his. Akılla,
tınızdaki yeri nedir?
mantıkla önüne geçmeye, en--- Çok önemli. Şöyle ki;
gellemeye, şiddetini azaltmainsanın giyiminin onun ruhunu
ya calıştıkça başarılamayan.
Aşk tanımlanabilecek birşey
yansıttığını düşünüyorum. Bu
Matematiğin, bilimin –henüzsebeple, kıyafette uygulanan
çözemediği bir nokta var, teolsaydı, aşk olmazdı. Kısaca
herhangi bir kısıtlama veya
melde tutarsız olan bir nokşekillendirmeye karşıyım. Ruta; öyle çözümsüz ki, varlığı
şunu söylemek gerek. Aşk;
hunda sanat olan insanın bir
–şimdilik- göz ardı ediliyor.
bence, insanın kaosta bir
estetik felsefesi de oluyor. MoBen aşkın bu yüzden fiziksel
daya estetik felsefesinin sanatolarak yaşadığımız dünyayla,
nokta dahi olmamasından
sal bir dışa vuruş biçimi olarak
hayatla tutarsız olduğunu dübakıyorum.
şünüyorum. Çünkü aşk da o
doğan ‘varolmanın
çözülmezlik boyutunda. Ha-- M.D: Burcunuzu öğredayanılmaz
hafifliği’ni,
yatla aynı boyutta değil. Tabi
nebilir miyiz, burçların, kişi
birçok aşk çeşidi var. Benim
karakterleri üzerine etkisine
kendini yok etmeden
bahsettiğim tutkulu aşk, yani
inanıyor musunuz?
ham aşk, ilişkiden yani topluhissedebilmek için,
--- Burcum ikizler; yüksemun ‘mutlu’ -uyumlu- olma
lenim akrep. İkizlerin entellekhayata yüklediği anlamı bir
zorunluluğunu dayatmasıyla
tüel merakı, aynı anda birçok
oluşan sosyal inşadan ayırt
başkasında hissetmesi
şeyle ilgilenmesi, seçmediği
edilmesi gereken aşk. Nedenşeyde aklının kalması, çok
siz ve amaçsız, kendiliğinden
yönlü ve çok kişilikli oluşu
ve sadece kendi varlığı için ve
bana uyuyor ama mesela ben
fakat kesinlikle karşılıklı olan. Böyle bir aşk imkanlar
sıradan bir ikizlere göre duygusal bir insanım. Akrep dahilinde yaşanmaz, yaşanırsa aşk olmaz.
burcunun da tutkuyu temel aldığı ve sevdiklerine karşı
-- M.D: Dergimize değer kattınız, şereflendirdiçok korumacı olduğu söylenir. Bu da bana çok uyan bir
niz.
Ülkemiz sizin gibi ömrünü ilime ve bilime vakdurum. Yani bazı genel özelliklerde burçlar ve karakfetmiş
aydınlar ve uygarlığın meşalelerini elinde
terler arasında örtüşme var, bazı özelliklerse hiç uyuştutanlar
sayesinde ayakta durmaktadır ve durmaya
muyor. Bu sebeple, bu soruya tam olarak ne diyeceğimi
da
devam
edecektir. Daha çok sormak isterdik anbilmiyorum.
cak değerli zamanınızı almanın farkındalığı ve dergi
-- M.D: “Aşk” denilince, -kapsama alanı ve tü- sayfamızın sınırlı oluşu söyleşimizi burada noktarünü tayin şahsınıza ait olmak üzere- nasıl tanım- lamak gereğini fısıldıyor kulağımıza. Sağ olun, var
larsınız?
olun. Bizi kabul ettiğiniz için minnet ve şükranla--- Aşk tanımlanabilecek birşey olsaydı, aşk olmaz- rımızı arz ediyor, sağlıklı ilim-bilim dolu bir ömür
dı. Kısaca şunu söylemek gerek. Aşk; bence, insanın diliyoruz efendim.
kaosta bir nokta dahi olmamasından doğan ‘varolma-
MEDYATİK DEKLANŞÖR
KASIM & ARALIK 2015 • 59
MEDYATİK DEKLANŞÖR
60 • KASIM & ARALIK 2015
MEDYATİK DEKLANŞÖR
İSTANBUL BEYOĞLU 29. NOTERİ MUAMMER AKMAN
İLE KISA BİR SÖYLEŞİ
“Fakülte sayısının inanılmaz şekilde artması
sonucu yeni serbest avukat bürosu açmak
cazip olmaktan çıkmıştı. Noterlik belgem
vardı ve ben de noterliğe başladım.”
Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Şahsınızla küçük bir söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz.
Kabul buyurur musunuz?
-- Hoş geldiniz efendim. Buyrunuz.
-- M.D: Söyleşilerin klasik
sorusu; özgeçmişinizi alabilir
miyiz diye sorsak, ne kadarını,
hangi cümlelerle nakletmek istersiniz? Bulunduğunuz konuma gelinceye kadar neler yaptınız?
Noterlik mesleği koruyucu
hekimlik gibidir. Koruyucu hekimlik nasıl
hastalıkları önleme görevini üstlenmişse,
noterlik mesleği de hukuki ihtilafları
doğmadan, daha baştan önleme amacını
taşımaktadır
Merhabalar, Saygılar;
[email protected]
-- M.D: Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz iki
ayda bir yayımlanan dergimiz
--1959 Çanakkale doğumluyum. İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesi mezunuyum. Mezun
olduktan sonra kısa bir dönem
serbest avukatlık, daha sonra çeşitli kamu kurumlarında avukatlık
yaptım. 2003 yılında emekli oldum ve aynı yıl noterlik mesleğine başladım. On yıl boyunca yurdun çeşitli bölgelerinde çalıştım.
2 yıl önce de İstanbul’a atandım.
-- M.D: Hukuk Fakültesi
mezunu olarak Avukatlık, Hakimlik, Savcılık gibi seçenekler
de varken tercihinizi Noterlikten yana kullandıracak etken
nedir diye soracak olsak?
KASIM & ARALIK 2015 • 61
MEDYATİK DEKLANŞÖR
--Emekli olana kadar avukatlık yaptım zaten. Aslında kamu
avukatlığından emekli olduktan
sonra serbest avukatlık yapmak
isterdim. Yani avukatlık mesleğini seviyordum, ancak geçen yıllar
içinde fakülte sayısının inanılmaz şekilde artması sonucu yeni
serbest avukat bürosu açmak cazip olmaktan çıkmıştı. Noterlik
belgem vardı ve ben de noterliğe
başladım.
-- M.D: Mesleğinizin ifası
açısından 1512 Sayılı Noterlik
Kanunu düzenlemelerini yeterli
buluyor musunuz, bir madde de
siz ekleyin ya da çıkarın deseler
nasıl bir madde eklemek ya da
hangi maddeyi çıkarmak isterdiniz?
--1512 sayılı yasa gelişmeler karşısında çok yetersiz kaldı.
Noterlik camiası da bunun farkında zaten ve bir taslak hazırlanıp
Meclis komisyonuna sunuldu.
Yıllardır komisyonda görüşülmeyi bekliyor. Noterlerin kusursuz
sorumluluğunu düzenleyen 162.
maddeyi kaldırır ve kusurlu sorumluluğa dönüştürürdüm.
-- M.D: Kanaatinizce; Avrupa, Orta ve Güney Amerika
ülkelerinde noterlerin sorumluluk alanında olan gayrimenkul alım-satım ve ayni haklara
ilişkin hukuki işler ile çekişmesiz yargı işlemlerinin noterlere devredilmesi ile ihtilafların
doğmadan önlenmesi sağlanabilir mi?
--Noterlik mesleği koruyucu
hekimlik gibidir. Koruyucu hekimlik nasıl hastalıkları önleme
62 • KASIM & ARALIK 2015
Sadece icradaki iş
yükünü azaltmak
amaçlı, tek taraflı
olarak noterlere ek
görevler, sorumluluklar da yüklenmemeli
görevini üstlenmişse, noterlik
mesleği de hukuki ihtilafları doğmadan, daha baştan önleme amacını taşımaktadır. Yani şu anda
da bu misyonlarını verilen yetki
ve alanları çerçevesinde yerine
getirmektedirler. Çıkarılacak yasalarda yetkinin sınırları hiçbir
tartışmaya mahal bırakmayacak
şekilde belirlenmek şartıyla, ihtilafların önlenmesi ve azaltılması
konusunda noterler çok daha etkin olabilirler.
-- M.D: Noterlikte gerçekleştirilecek işlemler konusunda
dünya ülkeleri ile sağlanacak
entegrasyonla taşınmaz satışlarının çağdaş bir yapıya kavuşacağı görüşüne katılıyor musunuz?
--Elbette katılıyorum. Olması
gereken de budur zaten. Yanlış
anlamaları önlemek için hemen
bir açıklama yapmak gerekir. Noterler tapu-sicil teşkilatının görevlerine talip değiller. Biz sadece,
gayrimenkul satış sözleşmelerinin noterce yapılması gerektiğini
savunuyoruz. Nasıl araç satışında
işin hukuki kısmı olan sözleşme
noterce yapılıyor ve sicili trafikçe
tutuluyorsa, taşınmaz satışlarında
da benzer sistemi savunuyoruz.
Latin Noterler Birliği üyesi olan
Türkiye Noterler Birliği bu entegrasyonu kolayca ve başarıyla
sağlayabilecek konumdadır.
-- M.D: Türkiye Noterler
Birliğinin, İcra Dairelerinin yükünü azaltmak için noterlerin
icra takibi yapabilmesini sağlayan Macaristan modeli önerisine bakış açınız nedir?
-- Adalet Bakanlığı, Türkiye
Barolar Birliği ve Türkiye Noterler Birliği arasında konu enine
boyuna ele alınıp modelin ne kadarı alınırsa ne kadar faydalı olur
şeklinde ortak bir zeminde anlaşılabilirse mesele olmaz. Ancak
sadece Bakanlık istemi ile ve sadece icradaki iş yükünü azaltmak
amaçlı, tek taraflı olarak noterlere ek görevler, sorumluluklar da
yüklenmemeli. Bu üç taraf (Bakanlık-Barolar-TNB) bir uzlaşma sağlarsa noterler sorumluluk
almaya hazırdır.
-- M.D: Zaman zaman çıkarılan, halkın “Torba Kanunları” dediği yolla bazı kanunlarda değişiklik yapılmasının toplumumuza fayda sağladığına
inanıyor musunuz?
MEDYATİK DEKLANŞÖR
Aldığımız ücretin büyük kısmı
harç, damga ve
değerli kağıt olarak
doğrudan
devletindir
--Kesinlikle hayır. Maalesef
bu yolla Meclis denetimi de zorlaştırılıyor. Bugün torba yasayla
çıkarılan bir yasa üç gün sonra
değiştirilmek zorunda kalıyor.
Meclisin vakti boşa harcanıyor.
Hukuk sistemi açısından da birçok sıkıntıya yol açıyor. Darmadağınık bir metinler sistemi ya da
sistemsizliği.
-- M.D: Ülkemizin, tek partinin tercihlerine dayalı yasalar
ve kanun hükmündeki kararlar
veya torba yasalarla yönetildiği, bu durumun yürütmeyi güçlendirdiği ve denetim dışına çıkarttığı yolundaki bazı aydınlar
görüşlerine katılıyor musunuz?
-- Katılıyorum
ve ben de aynı görüşteyim.
-- Fazla vakit-imkan bulamasam da deniz diyorum. Yüzme,
olta, zıpkın.
--M. D: Mesleğinizle ya da özel
yaşantınızla ilgili
ilginç hatıralarınızdan birini bizimle paylaşmak
ister misiniz?
--M. D: Renklerin ortak diline inanır mısınız? Eşyalarınızda, giysilerinizde tercih ettiğiniz
ya da hiç kullanmam dediğiniz
renkler var mı?
--Hatıra değil de
tüm noterlerin her
gün serzenişle karşılaştıkları ve
üzüldükleri bir hususu dile getirmek isterim. Vatandaşlarımız
genelde noterlerin çok ücret aldıklarından şikayetçiler. Bilmedikleri bir şey var, biz de bundan
şikayetçiyiz. Biz bir nevi maliye
tahsildarıyız. Aldığımız ücretin
büyük kısmı harç, damga ve değerli kağıt olarak doğrudan devletindir. Biz noterler topladığımız
bu paraları ayda iki kez (onbeş
günde bir) maliyeye yatırırız. Noterlik işlemlerindeki harç, damga
oranlarının ve değerli kağıt bedellerinin düşürülmesi gerekmektedir. Bu oran ve bedeller normal
düzeye çekilse noter işlemleri
artar. Böylece hukuki ihtilaflar da
azalır. Zira ücreti yüksek bulan
taraflar noterde sözleşme yapmak yerine, aralarında sözleşme
yapmayı tercih ediyorlar ve taraflardan birinin sözleşmeye aykırı
davranması halinde, yıllarca süren davalar ortaya çıkıyor.
--M. D: Biraz da özel sohbete yol alsak, hayatınızı renklendirecek hobileriniz şiir dışında
neler söyleyebilirsiniz, müzik,
resim, spor vb.
-- Her rengin ayrı bir güzelliği
var bence. Sevmediğim dediğim
bir renk yok. Giysilerde elbet cinse, yaşa göre renk tercihleri farklı.
Yaşıma uygun, fazla iddialı olmayan renkler giyim rengi olarak
tercihim.
--M. D: “Aşk” desek -kapsama alanı ve türünü tayin şahsınıza ait olmak üzere- tarifiniz
nasıl olurdu?
-- Türü ve kapsama alanı ne
olursa olsun, koşulsuz sevmektir
aşk.
--M. D: Söyleşimiz, ülkemizin geleceğinin sizin gibi gidişatın farkında olanlar sayesinde üst seviyelere taşınacağı
inancını yerleştirdi içimize.
Okuyucularımızda da bu izlenimi bırakacağınızdan eminiz.
Daha fazla sormak isterdik ancak değerli vaktinizi almamızın
farkındalığı, dergimizin sayfa
sınırı söyleşimizi burada noktalamak zaruretini getirdi. İlim
ve bilim dolu sağlıklı bir ömür
sürmeniz dileklerimizle, minnet
ve şükranlarımızın arzıyla. Yolunuz açık olsun.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
KASIM & ARALIK 2015 • 63
MEDYATİK DEKLANŞÖR
ADALET BAKANLIĞI ÇORUM DENETİMLİ SERBESTLİK
MÜDÜRLÜĞÜNDE SOSYOLOG YUSUF YAĞBASAN İLE
SÖYLEŞİ
“Okumayı ve araştırmayı seven bir yapım
var, kendimi devamlı geliştiriyorum, başarılı
olabilmek için her gün okuyor ve araştırıyorum.
Değişen toplum yapısına bizim de katkı
sunabilmemiz önemlidir. Sevgi, aşk, araştırma,
merak ve en önemlisi de istek olmadan hiçbir
meslekte başarılı olunamaz.”
Merhabalar, Saygılar;
-- M.D: Medyatik Deklanşöre hoş geldiniz diyerek öncelikle; özgeçmişinizi ve bugüne kadar
neler yaptığınızı öğrenmek isteriz.
[email protected]
64 •
KASIM & ARALIK 2015
-- Öncelikle hoş bulduk, Medyadik Deklanşöre
söyleşi yapmak beni son derece mutlu etti, aslında
hayat içinde zamanla yarış yapıyoruz. 1978 Ankara
doğumluyum ve ilk ve ortaokulu Ankara da tamamladım, sonra ortaokul yıllarımda bir yıl okuluma ara
verdim ve o dönem babamın Avusturya’da olması
nedeniyle onun yanına gittim, bir yıl eğitimime orada devam ettim. Bir yıl yurtdışında olmamın kişiliğime ve eğitimime çok şey kattığını düşünüyorum
çünkü çocukluktan gençliğe adım attığım bir zaman
dilimine denk gelmesi yeni insanlar ve yeni kültürlerle tanışmanın insanın yaşamına renk kattığını
düşünüyorum. Bir yılın sonunda tekrar Ankara’ya
dönerek eğitim hayatıma devam ettim. Ortaokulu
bitirdikten sonra yine Ankara’da Lise olarak süper
Liseye başladım ve başarılı bir şekilde bitirerek üniversite sınavına girdim. İlk tercihim olan Kırıkkale
Üniversitesi Sosyoloji bölümünü kazandım ve sonrasında bölüm birincisi olarak mezun oldum. Aynı
yıl Kırıkkale Üniversitesi Sosyoloji Anabilim dalında Çocuk Suçluluğu üzerine yüksek lisans yaparak
bu alanda sosyal bilimlerde eksik olan bir araştırmaya öncülük etmiş oldum. 2006 yılında evlendim ve
MEDYATİK DEKLANŞÖR
için her gün okuyor ve
evliliğimden bir tane
araştırıyorum. Değişen
dünyalar tatlısı oğlum
toplum yapısına bizim
oldu ve evlendiğim yıl
de katkı sunabilmemiz
Adalet Bakanlığında
önemlidir. Sevgi, aşk,
sosyolog olarak Ordu/
araştırma, merak ve en
Ünye Denetimli Serönemlisi de istek olmadan
bestlik Müdürlüğünde
hiçbir meslekte başarılı
göreve başladım, sonolunamaz.
ra kısa dönem olarak
askerliğimi Samsun-- M.D: Türkiye’de
Esentepe Kışlası’nda
ve dünyada sosyoloji
Rehberlik araştırma
çalışmaları hangi aşamerkezinde tamamlamada, bu çalışmaların
dım. Askerlik dönüşü
topluma yansıması ne
Gümüşhane ve Sungurderecede gerçekleşiyor?.
Günümüzde artık
lu’da görev yaptım ve
Türkiye de ve dünya da
şimdi de Çorum Denekütüphane yerine bilgi
sosyoloji çalışmaları detimli Serbestlik Müdürlümerkezi deniyor ki, bana
vamlı gelişmektedir. Sosyoğünde son iki yıldır görev
lojinin ilgilendiği alan topyapıyorum ve Denetimli
göre doğru bir tanım.
lum ve toplumun kurumlarıSerbestlik Müdür YarÇünkü
artık
kütüphanedır. Bu açıdan bakıldığında
dımcılığı yazılı sınavını
sosyoloji için toplumla ilgili
kazandım. Mülakat Sınalerden on-line olarak veya
fikir ve düşünceler insanlık
vında da başarılı olabilirDVD’lere
yüklenmiş
halde
tarihi kadar eskidir. Ancak
sem artık bakanlık nereyi
toplumu ve toplumsal olayelektronik kaynaklara da
uygun bulursa yeni görev
ları bilimsel olarak araştırıp,
yerinde
başlayacağım.
ulaşılıyor
incelemeyi oldukça yeni
Çalışma hayatımda klasik
bir gelişme olarak değerbir devlet memuru zihnilendirebiliriz. Bu bağlamda
yeti hiç olmadı. Araştırmayı seven ve devamlı üzerine koyan bir yapım var Sosyoloji İki Yüz Yıllık bir geçmişe sahip bir bibu nedenle alanımda yüksek lisans yapmama rağ- lim dalıdır. Sosyoloji 19.YY’da, özellikle Batı Avmen Adalet Bakanlığında görev yapmam nedeniyle rupa toplumlarında meydana gelen önemli siyasi,
hukuk alanında da yüksek lisans yapmaya karar ver- sosyal, ekonomik ve entellektüel gelişme ve değişdim ve Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Kamu melerin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Batı AvruAnabilim Dalında Denetimli Serbestlik Üzerine pa toplumlarında meydana gelen büyük değişimler
Yüksek Lisans yaparak mesleğimde hukuki bilgile- modern toplum denilen bir toplum biçimini ortaya
rimi devamlı geliştirmeye çalıştım. Eğitim doğuştan çıkarmıştır. Modern toplum; eski topluma ait birbibaşlar ve insanın yaşamının bitimine kadar devam rinden kopuk toplulukların bütünleşmesini, gelenek
eder düşüncesi hakim olduğundan bu nedenle ala- ve dinden kopmayı, bireyleşmeyi, rasyonelleşmeyi,
nımla ilgili yayınlanmış bir çok makale ve yazılarım kentleşmeyi, eşitsizliği kapsayan bir dizi süreçle
bulunmaktadır ve çocuk suçluluğu konusunda çalışortaya çıkmıştır. Bu karmaşık toplumu incelemek
malarım devam etmektedir.
sosyolojinin konusu haline gelmiştir. Türkiye’de ise
--M. D: Sizi başarıya götüren bu tempolu ça- Ziya Gökalp ile sosyolojinin 20. yüzyılda başladığı
lışma gücünü nasıl elde ediyorsunuz, mesleğinize aşikardır ve dünyada çok hızlı değişen toplum yaolan aşk mı diyelim?
pısıyla beraber sosyolojisinin de değişik alanlarda
-- Okumayı ve araştırmayı seven bir yapım var, geliştiği ve bir çok bilime öncülük ettiğini görebikendimi devamlı geliştiriyorum, başarılı olabilmek liyoruz ve bir çok bilim sosyolojiden yararlanmakta
KASIM & ARALIK 2015 • 65
MEDYATİK DEKLANŞÖR
Çocuk suçluluğu, çocukların
cinsiyet, yaş, eğitim
durumları, ailelerindeki
sosyoekonomik yetersizlikler,
ailelerin parçalanması ve aile
üyeleri arasında
gözlenen sapma davranışlar
ile yakından ilişkilidir
ve sosyoloji toplumun aynası olarak yapılan çalışmalara ışık tutmaktadır.
-- M.D: Siyasetin sosyal yaşantı üzerinde mi
etkisi mi ağır basıyor yoksa toplumun kültürel
yaşantısı mı siyaseti etkiliyor, bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
-- Aslında bu iki olguyu birbirinden ayırmak
mümkün değildir, iki olguda zaman içinde birbirinden etkilenmiştir. Genelde toplumun kültürel yaşantısı siyaseti etkiliyor diyebiliriz. İnsan, tarihin her
döneminde ve her toplumda birbirinden çok farklı
hayat şartları, sosyal, kültürel ve ekonomik yapılar
içinde yaşamıştır, günümüzde de bu yapı ve ortam
farklılıkları içinde yaşamaya devam etmektedir.
Kültürel antropoloji ve etnoloji, tarih içinde ve günümüzdeki insan topluluklarının ve kültürlerinin şaşılacak derecede çokluğuna dikkat çekmektedir. Bu
farklı doğal ve sosyal çevreler insanların ve insan
gruplarının farklı davranışlarına, iletişim ve etkile66 •
KASIM & ARALIK 2015
şimlerine, sosyal düzenlerine neden olmaktadır. İnsanların tutumları ve hareketleri, karşılıklı ilişkileri,
dilleri, sembolleri, masalları, efsaneleri, gelenekleri
ve görenekleri, içinde yaşadıkları farklı sosyal hayat
biçimleri ve sosyo-kültürel tarihlerinden dolayıdır.
Sosyo-kültürel hayat çok hızlı değişiklik gösteren
bir hayattır. Toplumsal değişmeye cevap vermek
için nasıl ki hukuki yapımız kendisini devamlı güncelliyorsa aynı şekilde toplumun kültürel yaşantısı
da siyaset kurumunun gelişmesini ve ihtiyaca cevap
vermesini etkiliyor. Bazen de siyasetin diğer kurumlarla işlevselliği nedeniyle sosyal yaşantı üzerinde
etkisinin olduğunu görebiliyoruz. Siyaset, mevcut düzenin gelişmesi için kanunların değişmesine
olumlu katkı sağlarken bazen de kültürel yapıda
mevcut hukuk düzeni ihtiyaca cevap veremediğinden kanunların değişmesi için kültürel yapının siyaset üzerinde etkisi olduğunu görebiliyoruz.
-- M.D: Halkımız genelde “Millet” kelimesiyle
“Ulus” kelimesinin aynı anlama geldiğini, sosyologlar ise farklı anlam taşıdığını söylemekteler.
Toplumun bir inanca ya da bir ırka bağlı olmaları bakımından bir arada olmaları konusunda bizi
aydınlatabilir misiniz?
-- Sosyolojik olarak “ümmet” Aristokrat toplumun, “ulus/millet” burjuva toplumunun “toplumsal
bilinç kavramı”dır. Arapca “millet” sözcüğü, “ümmet” anlamıyla “müslüman milleti” biçiminde kullanılmaya başlamış, Osmanlı’da Burjuva hareketlerinin gelişmesine koşut olarak “ulus” anlamıyla kullanılmaya başlanılmıştır. Millet” ya da “ulus” (ikisi
de aynı şeydir; biri Arapça biri Türkçe) sosyalizmin
ortadan kaldırmayı savladığı Burjuva sınıfının kültürüne bağlı bir kavramdır. Burjuva kültürünün “yarışmacı” ve “benci” bütün özelliklerini aynen taşır.
Ulus ya da Millet, çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu
topluluktur. Ulus ya da Millet adı verilen bu topluluk tanımı feodalitenin yıkılışı ve kapitalist düzenin
oluşumu sürecinde ortaya çıkmıştır. Bir topluluğun
“ulus” olarak adlandırılabilmesi için: Toplulukta ortak bir dilin konuşulması, topluluğun tarihsel geçmişe sahip olması, şimdi bir arada yaşayan bu topluluğun, gelecek için de bir arada yaşama inancında
olması, topluluktaki bireylerin birlik ve beraberlik
içinde, ortak duyguları paylaşması, toplulukta kültürel ortaklık bulunması gereklidir.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
-- M.D: Günümüz Türkiye’sinde toplumumuzun seküler yaşantı içerisinde olduğu söylenebilir mi?
-- Sosyolojik bağlam da olaya bakıldığında
bir kaç cümle ile açıklamak zor olsa da açıklamaya çalışacağım Türkiye’de Sekülerlik söz konusu
olduğunda kamu oyunda yaygın olarak akla gelen
karşılık veya algılama laiklik ekseninde olmaktadır.
Sekülerlik kavramı bir yönüyle din devlet ayrılığını ve devletin dinsel inançlar karşısında yansız bir
tutum alışını ifade eden laiklik kavramını içermekle birlikte öte yandan bunu da aşan bir içeriğe sahiptir. Zira bu kavram dar anlamda laiklik olarak
algılanmakta birlikte daha geniş anlamıyla manevi ya da dinsel değerlerin ve bunlara dayalı yaşam
pratiklerinin yerine modern dünyevi ideallerin ve
hedeflerin geçirilmesi ve bu noktada pratikte yaşanan dönüşümü ifade etmek üzere modernleşme süreciyle doğrudan bağlantı içinde olması nedeniyle
toplumumuzun seküler yaşantı içinde olduğunu görmekteyiz.
-- M.D: Psikoloji ve Felsefe derslerinin, Sosyoloji öğrenimi müfredatına konulmasının amacı
nedir?
-- Aslında bu disiplinleri birbirinden ayırmak
mümkün değildir ve tarih öncesinden günümüze kadar bu disiplinler birbirlerini geliştirmişler ve geliştirmeye de devam edeceklerdir. Müfredatımızda bu
disiplinler öylesine birbirine girmiştir ki, sosyoloji
mezunu yeterli pedagojik dersleri aldığında milli
eğitimde felsefe grubu öğretmeni olarak atanması
ve yine psikoloji mezunları ise pedagojik dersleri aldığında ise rehber öğretmen olarak atanması mümkündür ve Felsefe öğretmenleri de aynı şekildedir.
Müfredatlarında bu derslerin birbirinden etkilenmesinin ana sebebi birbirlerini tamamlamasıdır. Nasıl
ki psikoloji bireyi incelerken toplumu(sosyolojiyi)
göz önüne alıyorsa aynı şekilde sosyolojinin de ele
aldığı konularda insanın yaşam tarzı etkilidir ve
süreç olarak da felsefenin meraktan dolayı ortaya
çıkması ve toplumu ve insanı etkilemesi nedeniyle
bu disiplinler zaman içinde birbirlerini etkileyerek
toplumun gelişmesine katkı sağlamıştır.
-- M.D: “Çocuk Suçluluğunun Sosyolojik Boyutu” isimli makalenizde “Günümüzde suç ve
çocuk suçluluğu problemi, tek nedenle açıklanamayacak kadar karışık ve evrensel bir boyut
Cezainfaz kurumunda
bulunan suç profili ne olursa
olsun şartlı tahliyesine bir
yıl kalan iyi halli hükümlüler
Denetimli Serbestlik Siteminden yararlanarak tahliye
olmaktadırlar
kazanmıştır” demişsiniz. Bu nedenlerin birkaç
tanesini bizimle paylaşır mısınız?
-- Suç olgusu her geçen gün farklılıklar göstermektedir. Bu değişmeye paralel olarak çocuk suçluluğu dünü, bugünü ve yarını açısından incelendiğinde suçluluk konusu içinde ayrı bir öneme sahip olduğu görülmüştür. Ruhsal, zihinse,l fiziksel yönden
tam bir olgunluğa erişmemiş toplum içindeki rol ve
görevlerini tam olarak benimseyememiş çocukluk
dönemi dediğimiz olgunun içinde yer alan bireylerin suç işleyip işlememesi ya da suçlu olup olmaması en az içinde bulunduğu gelişim evresi kadar
karmaşıktır.
Çocukların işledikleri suçlar, sebep ve nitelik
açısından erişkinlerin suçlarından farklıdır. Yani çocuk suçluluğu, hukuksal örüntüsünün dışında, psiko-pedagojik ve sosyal bir olgudur.
KASIM & ARALIK 2015 • 67
MEDYATİK DEKLANŞÖR
belirlenmiş doğru davranış değişikliği yerine suçlu
davranışın öğrenildiği yerler olabilmektedir. Daha
sonra çocuk okulu terk ederek eğitimini eksik bırakmaktadır. Üçüncüsü ise iç göçtür. Alt yapısı olmadan alınan bu göçler gece kondu mahallelerini
ortaya çıkarmıştır.
Gece kondular ne göç edilen yerin özelliğini ne
de kentin özelliğini göstermektedir. Bu nedenle çocuk içinde bulunduğu çevreye bağlı bir sosyal çatışma yaşayarak suç davranışında bulunmaktadır.
Türk Ceza Adalet sistemindeki
en önemli yeniliklerin başında
Elektronik izleme gelmektedir
Tüm dünyada ve bizim ülkemizde çocukluk ve
gençlik çağında işlenen suçlar devamlı bir gündem
teşkil etmektedir. Toplumların geleceği açısından
hukukçular, toplum bilimciler, eğitimciler, yöneticiler ve suç bilimcileri çocuk suçluluğu, çocuk suçluluğunun nedenleri ve çocuk suçluluğunun önlenmesi konularında önemli çalışmalar yapmışlardır. Her
araştırma sonuçlarıyla beraberinde bir takım soruları da içinde barındırmıştır. Zira zamana karşı bilim
yarışmaktadır. Gelişen ve değişen dünya beraberinde değişen değer yargılarını, ahlak kurallarını, hızlı
ve düzensiz kentleşmeyi, artan nüfusu, ekonomik
bunalımları, göçleri, hızla gelişen bilgi teknolojisini
ve yanlış kullanıldığında oluşan sorunları da beraberinde getirmektedir.
İlk olarak, sosyalizasyon sürecinin yaşandığı
ailede veya yakın akrabalarda suç modelleri varsa
çocuk suç modellerini öğrenerek sosyalizasyonunu sürdürecektir. İkincisi, anne-babaların eğitim
seviyesi oldukça düşüktür. Yeterli eğitime sahip
olmayan anne-babalar çocuklarına doğru rehberlik
yapamayacaklardır. Ailelerde genellikle eğitim düzeyi düşüklüğü ile ekonomik yetersizlik paralel gelişmektedir.
Eğitim kurumları çocukların ikincil sosyalizasyon çevresini oluşturmaktadır. Çocuk okulda yanlış
arkadaş çevresi içinde bulunduğu zaman önceden
68 •
KASIM & ARALIK 2015
Çocuk suçluluğu, çocukların cinsiyet, yaş, eğitim
durumları, ailelerindeki sosyoekonomik yetersizlikler, ailelerin parçalanması ve aile üyeleri arasında
gözlenen sapma davranışlar ile yakından ilişkilidir.
-- M.D: Aile Hukuku Mahkemelerinin boşanma talep eden eşlerin bir uzmandan yardım alma
konusundaki yönlendirmelerinin, -toplumumuzun sosyo-kültürel yapısı karşısında- psikolojik
ve sosyolojik açıdan taraflara bir fayda sağladığına şahit oldunuz mu?
-- Çok güzel bir konuya değindiğiniz için size
teşekkür ediyorum. Sosyolojinin önem verdiği kurumların başından aile kurumu gelmektedir. Bir toplumda aile her zaman önemlidir. Aileleri bir araya
getiren değerler vardır ve bu değerler zaman içinde
azalmaya başladığında ülkenin sosyo-ekonomik ve
kültürel yapıları da bu süreci hızlandırdığından bireyler boşanmak için aile mahkemelerine gitmektedir. Ülkemizde her yerde aile mahkemesi bulunmadığından nüfusu 100 binin altında olan yerlerde ise
aile mahkemesi sıfatını asliye hukuk mahkemeleri
bakmaktadır ve haliyle aile mahkemesinin olduğu
yerde aile mahkemesinin kendi uzmanları yardımcı
olurken aile mahkemesinin olmadığı yerlerde bu işi
genelde dışardan temin edilen kişiler yapmaktadır.
Bu durum, adalet sistemimizin eksik yanlarından
birisidir, bu nedenle aile mahkemesine bakan her
mahkemenin kendisine ait bir uzmanı olması ve uzmanın bu alanda kendisini yetiştirmesi, aile ve çocuk konusunda eğitim alması gerekmektedir. Çünkü
mahkemeler, boşanma davalarında eşleri, evliliği
kurtarma veya evliliklerde çocuğun menfaati düşünüldüğünde bir uzmana yönlendirmektedir. Uzmanın, alanında kendisini yetiştirmiş bir kişi olması ve
toplumun sosyolojik ve psikolojik yapısını çok iyi
bilmesi nedeniyle, boşanma öncesi ve sonrası hem
çiftlerin hem de çocukların yaşayacağı ortamın psi-
MEDYATİK DEKLANŞÖR
kolojik ve sosyolojik bir analizini yapması nedeniyle çiftlerin tekrar birbirlerine bir defa daha şans verdiği görülmektedir. Ailenin, toplumumuz açısından
önemli olması nedeniyle bu alandaki çalışmalarımın
ve tecrübelerimin çok fayda sağladığını düşünüyorum.
-- M.D: Kanunun “Denetimli Serbestlik” adı
altında düzenlemeler getirdiği bir alanda görev
yapıyorsunuz. Halkımızın bu konudaki dermeçatma bilgilerini gerçek kaynağından öğrenmemize yardımcı olacağı noktasından hareketle, bu
kurumun kimler üzerinde etkili, olduğunu, kimlere uygulandığını bir uzman ağzından kısaca
dinlesek?
-- Çağdaş ceza hukuku anlayışında; suçlunun iyileştirilmesi ve topluma yeniden uyumunun sağlanması konusu cezanın insanı yöntemlerle çektirilmesi faaliyetinin en önemli bölümünü teşkil eder. Cezaların ve güvenlik tedbirlerinin bireyselleştirilmesi
ve suçluların rehabilitesinin temininde günümüzde
uygulama alanı oldukça genişlemiş olan denetimli
serbestlik ve yardım sistemi en etkili alandır.
Denetimli Serbestlik (probation), ceza mahkemelerinde görülen bir hizmet olup, suçluluğu
saptanan sanık hakkında psiko-sosyal bir anket yapılmasını ve bu sistemden yararlandırıldığında hükümlünün toplumda denetimi ile tabi olacağı hürriyet rejiminin koşullarını belirlemektedir. Suçluların
toplumda gözetimi sosyal yardım yöntemlerinin uygulanmasını, suçlunun sorunlarının uygun bir şekilde çözümlemesine engel olan zorlukların giderilmesini, şahsın çevresine uyumunu sağlamayı ve suçluyu, sosyal ve hukuksal sorunlarını yerine getirmeye
yöneltmeyi kapsamaktadır. Bu nedenle de sanık için
en uygun denetimli serbestlik tedbiri verilmesi öngörülmüştür. Buna göre denetimli serbestlik; alternatif bir infaz sistemidir. Hapis cezasının alternatifi
olan bu sistemde şüpheli, sanık ve hükümlüler şartı
bağlı olarak serbest bırakılmakta ve kendilerine bir
takım yükümlülükler getirilmektedir.
Sonuç itibariyle, denetimli serbestlik kavramını iki şekilde tanımlayabiliriz. Birincisi İnfaz ikincisi ise Rehabilitasyon yapmaktır. Birincisi en genel
anlamıyla denetimli serbestlik, hapis dışı tedbirlerin
infazını yapan sistem olarak tanımlanabilir. Bu sistem de Mahkeme tarafından verilen hapis veya para
cezalarının yerine denetimli serbestlik tedbirlerinin
Spor benim hayatım desem
yalan olmaz, kendimi bildim
bileli spor yapmayı severim,
doğa yürüyüşü, futbol,
basketbol ve bisiklete
binme gibi
yanı sıra yapılan yeni değişikliklerle ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanunun 105 inci maddesinde yapılan değişiklikle
Cezainfaz kurumunda bulunan suç profili ne olursa
olsun şartlı tahliyesine bir yıl kalan iyi halli hükümlüler Denetimli Serbestlik Siteminden yararlanarak
tahliye olmaktadırlar. Bir yıl boyunca Denetimli
serbestlik altında tedbirlerini yerine getirerek hem
infazı gerçekleşirken hem de toplumla uyumu sağlanması yönünde yapılan çalışmaların sonucunda
rehabilitasyonu sağlanmaktadır. Ayrıca Ceza Adalet
Sisteminin soruşturma ve kovuşturma evrelerinde şüphelinin daha iyi tanınması ve uygun tedbirin
belirlenmesi imkânı sağlayan “Sosyal Araştırma
Raporu” düzenleyen; tutuklama yerine verilen adli
kontrol tedbirlerinin ve belli şartlar altında hapis cezası yerine öngörülen hapis dışı tedbir kararlarının
infazını yapan; hapis cezasının infazı sırasında yükümlülük belirlenerek koşullu salıverilen kişilerin
denetimini yapan; koruma kurulları vasıtasıyla, suçtan zarar gören mağdurlar kişiler ile eski hükümlülere yardımcı olan bir sistem şeklinde tanımlanabilir.
-- M.D: Şüpheli, sanık ve hükümlülerin; toplum içinde izlenmesi, gözetimi ve denetiminin
KASIM & ARALIK 2015 • 69
MEDYATİK DEKLANŞÖR
elektronik
cihazların
kullanılması
suretiyle
yerine getirilebilmesi ülkemizde uygulanmakta
mıdır?
--Denetimli Serbestlik
hizmetlerinin genel amacı, toplumun huzur ve
mutluluğunu sağlamak,
suç işleyenleri iyileştirerek ve sosyalleştirerek
yeniden üretken birer birey olarak toplum içindeki yerini almasına yardım
etmektir. Bunu yapmak
için de öncelikle toplumu
suçlulardan korumak ve
suçluyu iyileştirmek gerekmektedir.
-- Türk Ceza Adalet
sistemindeki en önemli
yeniliklerin başında Elektronik izleme gelmektedir.
Şüpheli, sanık ve hükümlülerin; toplum içinde izlenmesi, gözetimi ve denetiminin yapılması elektronik izleme sayesinde
Denetimli Serbestlik hizmetleryapılmaktadır. 11 Nisan
Bir toplumda suç
2012 tarihinde 5402 sayılı
işleyen
insanları ceza ininin genel amacı, toplumun huDenetimli Serbestlik Hizfaz kurumunda özgürlüzur ve mutluluğunu sağlamak,
metleri Kanununa 15/A
ğünden yoksun bırakarak
suç işleyenleri iyileştirerek
maddesi eklenmiştir. Bu
ıslah etmek hem topluve sosyalleştirerek yeniden
madde “Şüpheli, sanık ve
ma hem de kendisine bir
hükümlülerin toplum içinfaydası
olmamaktadır.
üretken birer birey olarak topde izlenmesi, gözetimi ve
Bu nedenle denetimli
lum içindeki yerini almasına
denetimi elektronik cihazserbestlik hizmetleri topyardım etmektir
ların kullanılması suretiylumun huzur ve mutlulule de yerine getirilebilir.”
ğunu sağlamak için, suç
hükmünü içermektedir.
isleyen veya koşullu saMevcut mevzuatımızda yer alan dört karar türünün lıverilen kişilerin yeniden suç işlemesini önlemeyi,
elektronik izleme yöntemleriyle denetlenmesi müm- suçluların cezalarını toplum içinde rencide olmadan
kündür.
çekmelerini sağlamayı ve onlara her konuda rehBunlar;
berlik yaparak topluma kazandırılmasına katkıda
1- Konutun terk edilmesinin yasaklanmasına iliş- bulunmayı amaç edinmiştir. Denetimli serbestliğin
kin kararlar,
yararlı birçok yönleri vardır: Kişi cezasını sosyal
2- Belirlenen yer veya bölgelere gitmeme şeklin- çevresinden kopmadan kendisine ve topluma yararlı
de verilen kararlar,
bir faaliyette bulunarak çekeceğinden rehabilite ola3- Belirli bir yerleşim bölgesinin terk edilmesi- caktır. Kişiye verilecek rehberlik hizmetleri ile suçlu
nin yasaklanmasına ilişkin kararlar ile
davranışın sebepleri tespit edilerek çözümüne çalı4- Alkol kullanımının yasaklanmasına ilişkin ka- şılacak, kişinin suçlu davranıştan arınarak topluma
rarlardır.
yararlı bir birey olması sağlanacaktır. Suça sürüklenen çocukların gerektiğinde barınma imkânı da buÜlkemizde yaklaşık 2000 kişi Elektronik izleme
lunan bir eğitim kurumuna devamı sağlanarak suç
yöntemiyle takip edilmektedir. Aile Sosyal ve Pove suçlu davranışlardan arınması sağlanacaktır. Kişi
litikalar Bakanlığı ise Adalet Bakanlığı Elektronik
Ceza infaz kurumuna alınmadığından devlet bütçeİzleme Şube Müdürlüğünü ziyaret ederek yerinde
sine önemli bir yarar sağlayacak suçtan zarar gören
inceleme yapmış ve şiddet gören bayanlara da uymağdura verilecek psiko-sosyal destek sayesinde
gulanabilirliği konusunda Denetimli Serbestlik Dasuçun mağdura verdiği zarar en aza indirgenecektir.
ire Başkanı Esat IŞIK tarafından bilgilendirilmiştir.
Meslek sahibi olmayan eski hükümlü ve mağdurlara
-- M.D: Denetimli Serbestlikten beklenen fay- verilecek eğitim programları ile meslek edinmeleri
da nedir?
ve bu mesleklerini yapabilmeleri için gerekli destek
70 •
KASIM & ARALIK 2015
MEDYATİK DEKLANŞÖR
da genelde takım giymem nedeniyle koyu rengi
tercih ediyorum, özel hayatımda ise genelde spor
giyinmeyi sevdiğimden açık rengi tercih ederim.
Açık ve canlı renkler daha enerjik ve harekete hazır hissetmemi sağlıyor. Canlandırıcı etkisi vardır.
Motivasyonumu, enerji, coşku ve yaşama sevincimi
artırmasına neden olur. Hiç kullanmam dediğim bir
renk yoktur, kendine özgü ve kullanım alanına göre
tercih edilmesi nedeniyle her rengi seviyorum.
--M. D: Burcunuzu öğrenebilir miyiz? Burçların kişinin karakter oluşumunu etkilediğine, aynı
burçtaki insanların aynı eğilimi gösterdiklerine
inanır mısınız?
Aşk beynin kalbe
bağlanmasıdır ve artık
nesnellik sağduyu bitmiştir
sağlanarak üretken ve topluma yararlı bireyler olmaları sağlanacaktır.
-- M.D: Biraz da özel hayatınıza yönelsek;
mesleğiniz dışında yaşamınızı renklendiren hobilerinizden söz etsek, hangi uğraşı sizi daha çok
mutlu eder?
-- Spor benim hayatım desem yalan olmaz, kendimi bildim bileli spor yapmayı severim, doğa yürüyüşü, futbol, basketbol ve bisiklete binme gibi...
Küçük yaşlardan itibaren spora başladığım için
mutlaka gün içinde spora vakit ayırırım, sabahları
veya akşamları yürümeyi veya koşmayı, hafta da bir
iki kez halı saha maçlarını kaçırmam. Sporun yanında, kitap okumayı severim, özellikle de piyasaya
yeni çıkan güncel kitapları mutlaka takip ederim.
Kendi kütüphanemde yaklaşık 200’e yakın kitabım
vardır ve okuduğum bir çok kitabı da dağıtırım. Ayrıca, herkesin mutlaka bir kütüphanesi olması gerektiğini, olmuyorsa da okuyabileceği bir kitabının
olmasını tavsiye ederim. Müzik dinlemek insanın
ruhunu dinlendirdiği için mutlaka spor yaparken
müzik dinlerim.
-- M.D: Renklerin ortak diline inanır mısınız,
eşyalarınızda, arabanızda, giysilerinizde tercih
ettiğiniz ya da “hiç kullanmam” dediğiniz renkler var mıdır?
Renklerin insanın psikolojisi üzerinde önemli
bir etkisinin olduğunu düşünüyorum. İş hayatım-
-- Benim burcum Boğadır. Burçların kişinin karakter oluşumunu etkilediğine, aynı burçtaki insanların aynı eğilimi gösterdiklerine inanan çok arkadaşım olmasına ve bu alanda astrolojinin gelişmesine
rağmen çok fazla inandığımı söylemek yanlış olur
çünkü her insanın aynı günde doğmuş olsa da karakteristik özellikleri çok değişkendir, haliyle insanoğlunu çözmek son derece zordur zira insanoğlu
karmaşık bir yapı içermektedir. Sonuçta herkesin bir
kaderi var ve bu hayatta herkes bu kaderini yaşayacaktır.
-- M.D: Sizce “Aşk” nedir, türünü ve kapsama
alanını tayin şahsınıza ait olmak üzere, nasıl tarif
edersiniz?.
-- Bu sorunuza karşılık olarak hangi aşkı desem?
İnsan yaşamında aşkı birden fazla olguyla tanımlamak mümkündür, meslek aşkı, din aşkı, müzik aşkı,
bilim aşkı, merak aşkı gibi... Aşk beynin kalbe bağlanmasıdır ve artık nesnellik sağduyu bitmiştir, aşk
olağanüstü bir duygudur ve sıradan bir duygu değildir çünkü sık yaşanmaz ve aşk heyecandır, hayattır.
--M. D: Söyleşimiz, sizin gibi toplum sorunlarına eğilen aydınlar sayesinde ülkemizin üst
seviyelere taşınacağı inancını yerleştirdi içimize.
Okuyucularımızda da bu izlenimi bırakacağınızdan eminiz. Daha fazla sormak isterdik ancak
değerli vaktinizi aldığımızın farkındalığı, dergimizin sayfa sınırı söyleşimizi burada noktalamak
zaruretini getiriyor. İlim ve bilim dolu sağlıklı bir
ömür sürmeniz dileklerimizle, minnet ve şükranlarımızın arzıyla. Yolunuz açık olsun.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
KASIM & ARALIK 2015 • 71
MEDYATİK DEKLANŞÖR
SPA SEKTÖRÜ İNŞAATI VE MALZEMELERİ
TİCARETİYLE İŞTİGAL EDEN ENVOYSPA FİRMASI
SAHİBİ SERTAÇ KORAY SUNGUR İLE SÖYLEŞİ
“Bu işi sadece otellerin içine sıkıştırmayı
doğru bulmuyorum ama yatırım maliyeti
yüksek olması sebebi ile bu işi otellerin
sırtladığı da bir gerçek.”
çalışma hayatına, daha sonra seyahat
acentesi açtım, bir süre bu sektörde
faaliyet gösterdik sonra bir arkadaşımın teklifiyle reklam ajansı açtık.
Spa sektörüyle tanışmam da bu şekilde oldu.
Sigorta sektörü, Seyehat Acentesı, Reklam Ajansı ve en sonunda
Spa sektöründe karar kılmanızın
en başta gelen nedenini bizimle
paylaşabilir misiniz?
Günümüzde ise
teknolojinin de
imkanları ile birlikte
kulağa, gözümüze,
burnumuza hatta dilimize bile hitap eden
gelişmelerden söz
edebiliriz ve bu beş
duyu organımızı ayrı
ayrı uyaran yeni terapiler keşfedilmiştir
[email protected]
72 • KASIM & ARALIK 2015
Merhabalar, Saygılar;
-- M.D: Yayın dünyasıyla
ilgili her şeyi bulabileceğiniz
iki ayda bir yayımlanan dergimiz Medyatik Deklanşörden
geliyoruz. Şahsınızla küçük bir
söyleşi gerçekleştirmek istiyoruz. Kabul buyurur musunuz?
— Tabi ki, çok memnun olurum.
M.D: Özgeçmişinizi alabilir
miyiz diye sorsak, ne kadarını,
hangi cümlelerle nakletmek
istersiniz? Bulunduğunuz konuma gelinceye kadar neler
yaptınız?
— Sigorta sektörüyle başladım
—Bu sektöre girmemin sebebi
Reklam Ajansı zamanında müşterim
olan firmaların yaptıkları işlerden
çok etkilenmem sayesinde oldu. O
dönemde Reklam Ajansındaki ortağımla ayrılma kararı aldığımızda
Spa Sektöründe faaliyet gösteren
müşterilerimden birinin teklifiyle
onlarla çalışmaya başladım. Bir kaç
sene sonra da kendi şirketim olan
ENVOYSPA’yı kurdum.
-- M.D: Halkımızca; IlıcaKaplıca olarak tabir edilen termal
kaynakları olan işletmeler tarafından sunulan, genelde başta romatizmal hastalıklar yanında diğer
bazı hastalıkların da çaresi olduğu
varsayılan bir tedavi ve rahatlama
yoluna, SPA’nın getirdiği ek konfor ve modern uygulamalar neler
olabilir?
—Sizin de söylediğiniz şeylere
bu işin başlangıcı diyebiliriz. Günümüzde ise teknolojinin de imkan-
MEDYATİK DEKLANŞÖR
ları ile birlikte kulağa, gözümüze,
burnumuza hatta dilimize bile hitap
eden gelişmelerden söz edebiliriz
ve bu beş duyu organımızı ayrı ayrı
uyaran yeni terapiler keşfedilmiştir.
Son dönemde artık otellerde popüler
olmaya başlayan macera duş sistemi
buna örnek olarak verebiliriz. 3-4
tane farklı senaryo mevcuttur. Duş
yaparken senaryoya göre değişkenlik gösteren sesler, ışıklar, kokular
kullanılıyor.
-- M.D: Spaların, otel içerisinde otel işletmeciliği tarafından
hizmete sunulmasına nasıl bakıyorsunuz? Otel içerisinde olan
spaların tamamıyla özgün işletmeciler tarafından mı işletilmesi gerektiğini düşünüyorsunuz yoksa
spaların otelden bağımsız bir mekanda hizmet vermesi lüzumuna
mı işaret ediyorsunuz?
—Bu işi sadece otellerin içine
sıkıştırmayı doğru bulmuyorum ama
yatırım maliyeti yüksek olması sebebi ile bu işi otellerin sırtladığı da
bir gerçek.
Her işte olduğu gibi, işletme kısmının, profesyonellerine bırakılması
gerektiğini düşünüyorum.
-- M.D: Spa sektörü hizmetlerini insanların ihtiyacı mı yoksa
zevki mi olarak değerlendiriyorsunuız?
—Bunun giderek artan bir ihtiyaç olduğunu kanıtlayan bir sürü
işaret olduğunu söyleyebilirim. Hatta ekonomik krizlerde insanların önceliklerinin başına geçen bir ihtiyaç.
-- M.D: Sizce Spa sektörü Türkiye’de istenilen düzeyde gelişmekte göstermekte midir?
-- Yetişmiş insan gücü yetersiz
olmasına rağmen çok hızlı gelişmekte, spa projesi iyi olmayan bir
otel, resindence ve ya site projeleri
müşteri bulmakta zorlanıyor. Buda
insanların spa sektörüne ne kadar bilinçli yaklaştığının bir kanıtıdır.
-- M.D: Spa sektörünün
gereçleri olan malzeme satışıyla ilgileniyorsunuz, işletmeciliğini düşündüğünüz
oldu mu?
— Çok güzel bir soru oldu,
biz firma olarak spa&wellness
anahtar teslim inşaatının
yanında bu sektöre malzeme
satışı hatta danışmanlığını da
yapıyoruz. Ara sıra müşterilerimiz aynı soruyu soruyor. Bizi
yansıtacağını inandığım bir işletme fikrine sıcak bakıyorum.
-- M.D: Merakımızı celbetti, spa&wellness sektörünün turistik amaçlı uzun
süreli seyahati gerçekleştiren
örneğin transatlantik tarzı
gemilere de hitap ettiği, uygulama alanı bulduğu oluyor
mu?
— Tabiki de hatta artık
olmazsa olmazların arasına
girmiş durumda. Otel tatillerine göre gemi turlarının seyahat güzergahından dolayı
tatil süresi daha uzun ve günün
çoğunluğu gemide yol alırken
geçiyor. O kadar kişinin ortak
kullanımında olan alanlar ne
kadar büyük ne kadar konforlu olursa memnuniyet de artıyor. Bunların en başında gelen
Spa alanının bakımlı, büyük ve
konforlu olması müşteri memnuniyeti açısından çok önem
teşkil ediyor.
--M.D: Mesleğiniz dışında hobi
denilebilecek uğraşılarınız var
mı? Müzik, resim, spor vb.
—Çok vakit bulamıyorum, vakit
bulursam dalma sporu ile ilgileniyorum.
--M.D: “Aşk” desek tarifiniz
nasıl olurdu?
— Ailem ve çocuklarımdır.
--M.D: Söyleşimiz, ülkemizin geleceğinin sizin gibi gayretli
Spa alanının bakımlı,
büyük ve konforlu
olması müşteri memnuniyeti açısından
çok önem teşkil
ediyor
insanlar sayesinde üst seviyelere
taşınacağı inancını yerleştirdi içimize. Okuyucularımızda da bu
izlenimi bırakacağınızdan eminiz.
Daha fazla sormak isterdik ancak
değerli vaktinizi almamızın farkındalığı, dergimizin sayfa sınırı
söyleşimizi burada noktalamak
zaruretini getirdi. İlim ve bilim
dolu sağlıklı bir ömür sürmeniz
dileklerimizle, minnet ve şükranlarımızın arzıyla. Yolunuz açık
olsun.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
KASIM & ARALIK 2015 • 73
MEDYATİK DEKLANŞÖR
MEHMET AKİF ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ
BİLİMLER FAKÜLTESİ HUKUK BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
BAŞKANI DOÇ. DR. MURAT KAYIKÇI İLE SÖYLEŞİ:
“Sanat, özellikle edebiyat ve din üzerine
okumaktan büyük haz duyuyorum. Uzun
süredir süren bu okumalarımın bir meyvesi
olarak bilimsel alanımın dışında bütünüyle
özgür bir eser yazmayı düşünüyorum.”
Merhabalar, Saygılar;
Yayın dünyasıyla ilgili her şeyi bulabileceğiniz
iki ayda bir yayımlanan dergimiz Medyatik Deklanşörden geliyoruz. Bir akademisyen olmanız sıfatıyla şahsınızla kısa bir söyleşi gerçekleştirmek
istiyoruz. Kabul buyurur musunuz efendim?
-- Memnuniyetle, buyurunuz.
--M. D : Sizi, sizden tanımak istesek, ne kadarını, hangi cümlelerle nakletmek istersiniz?
Bulunduğunuz konuma gelinceye kadar neler
yaptınız?
Akademik yaşam tabiatı
gereği gerçekten çok yoğun
ve yorucu bir tempo gerektiriyor. Aksi taktirde başarılı
olma şansınız yok
[email protected]
74 •
KASIM & ARALIK 2015
--Bir insanın kendini anlatması oldukça güç. Ne
kadar ve hangi konuda kendimi ifade etsem ne kadar ve ne yönde kendimi tanıtabilirim bilmiyorum.
Ancak arzu ederseniz bir özgeçmiş formatına benzer bir tarzda kendimi tanıtmaya çalışayım. 1971 yılında Trabzon’da doğmuşum. Üniversite yaşamıma
kadar öğrenimimi Trabzon’da tamamladım. Çocukluğumdan beri sosyal bilimlere ve sanat, edebiyat
gibi konulara özel bir ilgim vardı. Bu ilgime karşılık
bulduğum bir çevrede yetiştim diyebilirim. Ancak
garip bir tesadüf eseri benim okuduğum dönemde,
Trabzon Lisesi’nde edebiyat şubesinin bulunmayışı benim fen şubesi mezunu olmamı sağladı. Buna
karşın bu durum kamu yönetimi okumama engel
olamadı. Bildiğim kadarıyla sınıfımın tek sosyal
bilimcisi olarak Bursa’da Uludağ Üniversitesinde
kamu yönetimi bölümünü okumuş oldum. Mezuniyetten sonra hukuk konularına olan ilgim nedeniyle
MEDYATİK DEKLANŞÖR
Aslında maddi imkanlarının
ve kamu yönetimi alanında
ve –nedense- buna paralel
bana destek olur düşüncesiyolarak toplumun saygısının
le Kocaeli Üniversitesinde
giderek azaldığı bir meslek
kamu hukuku alanında yüksek
haline gelen akademisyenliği
lisans yaptım. Bu dönemde
bunca zorluğuna karşın sürProfesör İsmet Giritli, Rona
dürebilmenin başka bir geAybay, Emin Artuk, Vecdi
rekçesi sanıyorum olamaz.
Aral ve daha sonra tez danışmanlığımı da yapan İbra--M. D: Yüksek lisans
him Kaboğlu gibi birbirinden
ve doktora eğitimlerinizi
değerli hukukçu hocalardan
farklı üniversitelerde gerders aldım. Daha sonra ise,
çekleştirdiğinizi görüyoruz.
akademik yaşama iyice ısınan
Bu durum akademisyenler
bir akademisyen adayı olarak,
için çeşitlilik şartı mı yoksa
yine bir tesadüf eseri Abant
nerede imkan varsa orada
İzzet Baysal Üniversitesi İİBF
gerçekleştirmenin
gereği
Kamu Yönetimi bölümünmi?
de akademik yaşama girmiş
-- Akademik yaşamda
oldum. Bundan bir yıl sonra
farklı üniversitelerde öğrenim
yani 1998’de kamu yönetimi
görme koşulu malumunuz
İnsan
hakları
bölümünün siyaset ve sosyal
yok. Ancak farklı üniversitebilimler (kent ve çevre bilimsorunun
kaynağını
lerde öğrenim görmek, farkleri) anabilim dalında doktora
lı ekolleri, hocaları tanımak,
öğrenimi için Ankara Üniverkanımca toplumsal
bilim yolculuğunda insanın
sitesi Siyasal Bilgiler Fakülteyapıda aramak
ufkunu genişletiyor. Bu nesi’ne gittim ve zorlu ama zevkdenle ben öğrencilerime kendi
li olarak tanımlayabileceğim
gerekir
deneyimimden yola çıkarak,
bir süreçten sonra 2004 yılında
lisans, yüksek lisans ve dokdoktor ünvanını aldım. Ünivertora öğrenimlerini mümkünse
sitem olan Abant İzzet Baysal
Üniversitesi’ne döndüm ve bir yıl sonra yardımcı farklı üniversitelerde yapmalarını şiddetle öneridoçent, 2010 yılında da yerel yönetimler, kent ve yorum. Bunun bir anlamı da şudur: nerede imkân
çevre bilimleri alanında doçent oldum. Sonrasında varsa değil, akademik donanımını nerede daha çok
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’ne geçtim ve halen geliştirme olanağın varsa orada öğrenimine devam
bu üniversitenin İİBF kamu yönetimi bölümünde etmelisin.
görev yapıyorum.
-- M.D: Türkiye’de ciddi bir İnsan Hakları
--M. D: Özgeçmişiniz bize akademik hayatınızın çok yoğun olduğunu gösteriyor. Sizi başarıya
götüren bu tempolu çalışma gücünü nasıl elde
ediyorsunuz, mesleğinize olan aşk mı diyelim?
-- Akademik yaşam tabiatı gereği gerçekten çok
yoğun ve yorucu bir tempo gerektiriyor. Aksi taktirde başarılı olma şansınız yok. Akademik yaşamda
başarının bir başka koşulu da –belki bu tespit her
mesleğe yönelik olarak da yapılabilir- mesleğinizi
sevmeniz. Ben de sanıyorum bu sevgi neticesinde
bu çalışma temposunu yakalayabildim diyebilirim.
sorunu var mıdır? Varsa neden kaynaklanmaktadır. Bu konudaki çözüm önerileriniz nelerdir?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye
hakkındaki kararlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
-- Doğrusu bu soruya bu dönemde kendim için
bir soruna yol açmadan nasıl yanıt vermem gerektiğini bilmiyorum. Bu sorunuza yanıt olmuştur zannediyorum. İnsan hakları sorunun kaynağını kanımca toplumsal yapıda aramak gerekir. Ancak yine de
popüler işletme kitaplarında, beş derste zengin nasıl
olunur tarzı kitaplarda olduğu gibi bir çırpıda şunlar
KASIM & ARALIK 2015 • 75
MEDYATİK DEKLANŞÖR
şunlar yapılırsa insan hakları ihlalleri ortadan kalkar
gibi mucize çözümler önerme imkanımız bulunmuyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye hakkındaki kararlarına gelince,
AİHM kararlarının bir bütün olarak insan hakları ihlallerinin önüne geçilmesi
bakımından caydırıcı ve harekete geçirici bir işlev gördüğünü söylemek, geçmişe
şöyle bir bakıldığında, pek
de mümkün görünmüyor.
Ancak bu durum yurttaşların uluslararası düzeyde
haklarının korunması bakımından AİHM’nin önemini
ortadan kaldırmıyor.
-- M.D: Kuvvetlerin
birleştirilmesi
halinde
yargı, yürütmenin bir
uzantısı haline getirilirse
sakıncaları neler olabilir?
anlamına gelmiyor. Burada
yapılan, bir uzmanlık alanına yönelik olan derslerin
yabancı bir dilde verilmesi, başlı başına yabancı dil
öğretilmesi değil. Dolayısıyla burada mezun olunan üniversitenin yabancı
dille eğitim vermesi değil,
mezunların iyi seviyede
yabancı dil bilmesi daha
önemlidir denebilir.
Aslında “torba kanunlar”
normal dışı bir yasama
faaliyetidir ve bu nedenle
bu tür düzenlemelerin çok
ender başvurulması
gereken bir kanun yapma
yolu olması gerekir
-- Aslında sorduğunuz
soru cevabı da kendi içinde
barındırıyor. Kuvvetler ayrılığı prensibi, yasama,
yürütme ve yargı güçleri için bir fren ve denge öngören bir yönetim modeli getirmektedir. Bunlardan
birinin diğerinin alanına girmesi bu dengenin bozulması anlamına gelir. Sorunuzda olduğu gibi yargının
yürütmenin bir uzantısı haline geldiği bir durumda
yargı bağımsızlığından ve adaletten söz edilemez.
--M.D : Halkın “Torba Kanunları” diye nitelendirdiği, yürürlükte
bulunan mevzuata zaman
zaman değişiklikler ve ekler getiren bu tür düzenlemelere bakış açınız nedir?
-- “Torba Kanunlar”ın
kısaca ve kabaca, hükümet
için kolay ve çabuk yasa
yaparak istediğini yapabilme, muhalefet için yasaya
katkı ya da müdahale –yani
muhalefet- etme olanağı
bulamama, yurttaş içinse
yasama faaliyetlerinden bihaber olma anlamına geldiği söylenebilir. Aslında “torba kanunlar” normal
dışı bir yasama faaliyetidir ve bu nedenle bu tür düzenlemelerin çok ender başvurulması gereken bir
kanun yapma yolu olması gerekir.
-- M.D: Üniversitelerde, yabancı dille eğitim
gören mezunların, iş bulma konusunda, anadille
eğitim görenler karşısında daha şanslı olduklarını düşünüyor musunuz?
-- M.D: Ülkemizin, tek partinin tercihlerine
dayalı yasalar ve kanun hükmündeki kararlar
veya torba yasalarla yönetildiği, bu durumun yürütmeyi güçlendirdiği ve denetim dışına çıkarttığına dair bazı aydınların görüşlerine katılıyor
musunuz?
-- Bu soru üniversite tercihi öncesinde en çok sorulan sorulardan biridir. İyi düzeyde bir yabancı dil
bilmek, gerek özel sektörde, gerek kamu sektöründe, gerekse de akademik yaşamda olmazsa olmaz
koşullardan biri haline gelmiştir. Hatta istihdamda
giderek ikinci ve üçüncü bir yabancı dil tercih nedeni olarak karşımıza çıkıyor. Ancak burada toplumda
bir kafa karışıklığı söz konusu. Yabancı dille eğitim veren bir üniversite iyi bir dil eğitimi veriyor
-- Tabi burada bir genellemeden söz ediliyor.
Yürütmenin güçlendiği konusunda sanıyorum kimsenin kuşkusu yok. Hatta siyasal iktidar bunun da
ötesine geçerek yürütmenin daha da güçlendirilmesi
gerektiğini söylüyor ve seçim sonuçları da gösteriyor ki halen bu söylem toplumun önemli bir kesiminde kabul görüyor. Kanımca -ekonomik istikrar
gibi gerekçeler bir tarafa bırakılırsa- yürütmenin
güçlenmesi demokrasinin zayıflaması anlamına
76 •
KASIM & ARALIK 2015
MEDYATİK DEKLANŞÖR
şınız var mıdır?
-- Belki garip gelebilir ama okumak… Sanat,
özellikle edebiyat ve din üzerine okumaktan büyük
haz duyuyorum. Uzun süredir süren bu okumalarımın bir meyvesi olarak bilimsel alanımın dışında
bütünüyle özgür bir eser yazmayı düşünüyorum.
--M. D: Renklerin ortak diline inanır mısınız?
Eşyalarınızda, giysilerinizde tercih ettiğiniz ya
da hiç kullanmam dediğiniz renkler var mı?
--Doğrusu bu konuda hiçbir şey bilmediğimi itiraf etmeliyim. Eşyalarımda natürel renkleri, giysilerimde maviyi ve griyi tercih ederim. Beyaz çorap
kullanmam. Zaman zaman bazı renkleri özlerim,
sözgelimi sarıyı…
Eşyalarımda natürel
renkleri, giysilerimde
maviyi ve griyi tercih ederim.
Beyaz çorap kullanmam
gelir, dolayısıyla bunu demokrasiye inanan birinin
savunması güçtür. Burada demokrasinin, yönetim
yetkisini çoğunluğa verirken azınlığın haklarının
korunabildiği bir rejim olduğunu hatırlamak gerekir.
-- M.D: Adalet, sübjektif nitelikli bir değer
midir, herkes için mutlak doğru olmadığı, duruma göre değiştiği söylenebilir mi sizce?
-- Adaletin sübjektif nitelikli bir değer olup olmadığı tartışmasının, başka bir deyişle sübjektif
yani öznel adalet kavramının hukuk literatüründe
oldukça uzun bir geçmişi vardır. Her insanın erdem
bağlamında, kişisel bir adalet anlayışı bulunmaktadır. Bu nedenle kişisel adalet anlayışının bulunması adaleti göreceli hale getirmekte, bu durumda
ise insanlar arası ilişkilerin nasıl düzenleneceği sorunsalı ortaya çıkmaktadır. Bu noktada ise objektif
yani nesnel adalet kavramı karşımıza çıkmaktadır.
Objektif adalet, kişinin özelliklerini değil kişilerin
somut durumlardaki ilişki biçimini önceleyen bir
kavramdır. Pozitif hukukun da bu çerçevede objektif hukuk kavramına dayanması kaçınılmazdır.
-- M.D: Bu yoğun yaşamınızın izin verdiği bir
zaman parçasını bulabildiğinizde, hayata mola
ya da teneffüs diyebileceğiniz bir anda yapmaktan hoşlandığınız hobi diyebileceğimiz bir uğra-
--M.D: Burcunuzu öğrenebilir miyiz? Burçların kişinin karakter oluşumunu etkilediğine, aynı
burçtaki insanların aynı eğilimi gösterdiklerine
inanır mısınız?
--Burcum oğlak. Bu konu da bilmediğim ve ilgimi çekmeyen bir alan. Doğrusu burçlara da, etkilerine de pek inanmam. Ancak burçların sosyalleşmeye
yaradığını düşünüyorum.
--M. D: “Aşk” desek -kapsama alanı ve türünü tayin şahsınıza ait olmak üzere- tarifiniz nasıl
olurdu?
-- Tarifi gerçekten zor. Göğüsteki bir sıcaklık hissi. Tadında bir acıyı da barındırıyor. Tabi bu bildiğimiz anlamdaki aşk. Kısa ömürlü olduğunu düşünüyorum. Onun için ben sevgiyi tercih ederim. Bir
de ilahi aşk var. Ancak bunun da erişilmesi çok zor
olmasına rağmen çok dejenere ve istismar edildiğini
düşünüyorum. Piyasa ilahi aşk, tasavvuf kitaplarından geçilmiyor. Bunları yazanların ne kadar konuya
vakıf olduğu da tartışılır.
--M.D: Söyleşimiz, ülkemizin geleceğinin sizin
gibi aydınlar sayesinde üst seviyelere taşınacağı
inancını yerleştirdi içimize. Okuyucularımızda
da bu izlenimi bırakacağınızdan eminiz. Daha
fazla sormak isterdik ancak değerli vaktinizi
almamızın farkındalığı, dergimizin sayfa sınırı
söyleşimizi burada noktalamak zaruretini getirdi. Minnet ve şükranlarımızın arzıyla, ilim ve
bilim dolu sağlıklı ömür dileklerimizle efendim.
MEDYATİK DEKLANŞÖR
KASIM & ARALIK 2015 • 77
MEDYATİK DEKLANŞÖR
İNSANLIK MI EŞEKLİK Mİ - I V (Bu da Benim Masalım)
Av. Zehra Birsen YAMAK
Hani, o malûm yokuşta; iyileşmek için nekahat devresi geçiren ya da ölmek için günlerini
sayan, siz nasıl algılarsanız o hal
içinde bulunan Cahilimiz vardı
ya? Artık hep Bilge’nin yolunu
gözler olmuş. Bilge de; insanlar
tarafından kendi kaderine terk
edilen bu hemcinsinden her
türlü desteğini esirgememeye
karar vermiş.” Elinden geleni
esirgemek insan işidir, aman
böyle bir hataya düşmemeyim”
Demiş. Hem Bilgeliği de bunu
gerektirmiyor muymuş? Sık sık
hemcinsinin yanına uğrayıp,
onun ihtiyacı olan şeyleri, arkadaşının mecburiyet tahtında
sıkıla sıkıla istemesine meydan
vermeksizin ona sunmaya devam ediyormuş. Eninde sonunda konu dönüp dolaşıp insanlara ve de insanlığa geliyormuş.
Zaten, onları birbiriyle tanıştıran ve yaklaştıran, insanlar ve
de insanlık değil miymiş?
-- Bu yokuşta hep insanları
düşünüyorum fakat mükemmelliği arayanlarının da yalnız
kaldıkları gerçeğine tanık oluyorum.
Demiş Cahil.
78 • KASIM & ARALIK 2015
Bilge de:
-- Yalnızlık insanların göğüs
gerebileceği bir konu değildir
dostum. Daha önce düşünmedikleri konuları düşündürmeye
başlar bu yalnızlık dediğimiz
şey. Senin yokuşta yaşadıklarını yaşatır onlara. Onlar da
senin yaptığın gibi, sırtındaki
yükleri atıp eşekleri tanımaya
başlarlar ve de akabinde eşekliği. Yalnızlıkları öyle çekilmez
bir hal alır ki, insanlar arasında yaşamadıklarını fark ederler. Yaşamlarına son vermek
yasaklanmıştır Yüce Yaratıcı
tarafından. İntihar etmek affedilmez suçtur, yalnız kalmak
ise Yüce Yaratıcıya aittir. İşte bu
ikilem arasında gider, gelirler.
Kimsenin kendilerini anlayamayacağının bilincine varırlar nihayetinde. Tedavülden kalkmış
paralar zengini ya da antika değerlerle dolu olduklarını düşünürler. İnsanca yaşamak adına
o güne kadar eldeki değerlerini
bozdurmaya kalkmadıklarını,
ne yazık ki hayatta kalmak bahasına, sahip oldukları değerleri bozdurmak için antikacılara
başvurmak ve onları ucuzcu bezirgânlara kaptırmak zorunda
olduklarını… Ne çare ki çaresizdirler. Eşeklerin ve de eşekliğin
insan hayatındaki önemini kavramışlardır artık.
-- Demek ki insanlarla tek
ortak yönümüz, iş işten geçtikten sonra birbirimizi tanımaya
ve anlamaya başlamak.
-- Evet dostum, hayatı boyunca birbirlerinin kıymetini
bilmeyen, arayıp sormayan,
küskün yaşayan insanların, biri
öldüğünde diğerinin cenaze töreninde ne aradığını düşünebiliyor musun artık?
-- Eskiden anlayamıyordum ama şimdi çözebiliyorum.
Ancak insanların arkasından bu
denli konuşmamız uygun mu
acaba?
-- Bak dostum, biz onların
arkasından konuşmuyor, kendimizi onlara duyurmak için çabalıyoruz, bizim açımızdan nasıl anlaşıldıklarını öğrenirlerse
ona göre davranışlarını gözden
geçirirler diye düşünüyorum.
Hem onların deyimlerinde, atasözlerinde biz dolaşmıyor muyuz, bizim yaptığımız ne kalır
ki onlarınkilerin yanında. Sen
MEDYATİK DEKLANŞÖR
eşeklerin deyim ve atasözlerinde kaç defa “İnsan” kelimesine rastladın ama onlarınki
diz boyu. ”Eşekkulaklı, eşek
herif, bırak eşek inadını, eşeğe
altın palan vursan yine eşektir...” Bunun gibi sayfalar dolusu
eşekli sözler.
-- Şu sonuncusu aklıma takıldı, eşeğin altın semeri; eşeğe,
eşekliğinden bir şey eksilttirmiyor, demek ki insanlar altınla
kaplanınca bu yüzden insanlığını kaybediyorlarmış.
-- Eşekçe bir yorum işte.
Yine de insanlar hakkında kafanı kurcalayan sorular varsa
bildiğimce öğretmeye hazırım
Sevgili Dostum, bu yokuşta bir
okul kurduğumuzun farkında
mısın?
-- Peki, sorayım öyleyse.
İnsanlar kendilerini yönetecek
kuralları koyuyorlar, sonra da
ilk önce kendileri sıkılıyorlar
ve çiğniyorlar. Görünen değerlerle hayatlarına yön veriyorlar.
Nesillerinin devamının ve mutlu paylaşımlarının yaşanacağı
yuva denen yeri; kaş, göz, boy,
pos denen ölçülerle kurup sonra bozuyorlar. Bir malın satıcısı
olduklarında o mala en yüksek
değeri biçiyor, alıcısı olduklarında en düşük değeri ödemeye
kalkıyorlar, oysa mal aynı mal.
Yaratılmışların en yücesi olarak
tanınan bu canlı türünün, bu derece çelişkiye düşmesine eşek
kafam hâlâ bir mânâ veremiyor.
-- Sevgili Dostum, sen nefis
denen şeytanın varlığından habersizsin, şeytan yaptırıyor bu
kötü davranışları onlara.
-- O zaman şeytanı cezalandırsın Yüce Yaratıcı.
-- Hayır Dostum, Yüce
Yaratıcı, insanları şeytana uyup
uymamak hususunda serbest
bırakmıştır. Aksi takdirde ilâhi
adaletten söz edilebilir miydi?
-- Hani, en mükemmel varlık insandı, ateşlerde yanmak
gibi ağır bir ceza göreceklerini
bilmelerine rağmen neden şeytana uymaya devam etsinler ki?
-- Af edileceklerini umdukları için.
-- O zaman şeytana uymadan
yaşayan insanların hakkı yenmiş olmaz mı?
-- Sevgili Dostum, belli ki
her cevabım yeni bir sorunun
kaynağını oluşturuyor. En iyisi
insanların bu dünyadaki davranışlarıyla sohbetimizi sınırlayalım, Tanrının onlara vereceği
ödüllerle, cezalarla ilgilenmeyelim, yoksa “Kalacağı Sınırı
Bilmemek yani Haddini Aşmak”
gibi insanca bir suç işlemiş oluruz ki, belki bu davranışımızla
öbür tarafta yargılanmak muafiyetinin sınırlarını da zorlamış
olabiliriz.
-- Yani insanların bize dokunan davranışlarıyla mı yetinelim demek istiyorsun?
-- Evet, aynen öyle, “anlayana sivrisinek saz, anlamayana
davul zurna az” misali. Ha, bu
arada sivrisinekler hakkında
sakın soru sormaya kalkma,
insanlarla varsa problemleri,
kendileri halletsinler dertlerini.
Kendilerini ilgilendirmeyen işlere burnunu sokmak da insan
işidir.
--İnsanlar hangi konunun
kendilerini
ilgilendirdiğini,
hangilerinin ilgilendirmediğini
ayırt edemezler mi? Bak biz; biraz önce farkına vardık ve sustuk, yani bir eşeğin idrak edebildiğini ...
-- Kendilerine dokunduğunda tabii ki idrak ederler dostum,
her şeyin ölçüsü kendileridir.
-- Hah! İçim biraz ferahladı,
bu yokuşta epeyce eşekçe yargıladık da onları, belki alınabilirler diye bir üzüntü vardı içimde.
İnsanlıklarının ölçüsü kendileri
ise bizim eşekçe değerlendirmemiz de gücendirmeyecektir
onları.
-- İnsanlar, insanlığını, eşekler de eşekliğini bildiği sürece
iki cins birbirine gücenmeden yaşayabilecektir Sevgili
Dostum. Ancak, dünya döndükçe insanlar eşekleri, eşekler de
insanları konuşmaya ve de yargılamaya devam edeceklerdir.
Meğerse mesele; gerçekleri
yalnızca Yüce Yaratıcının bilmesindeymiş. Sahnenin arkasını
görmeden, oyuncunun yönetmene tabi olacağını düşünmeden, sadece seyirci koltuğundan
oyunu seyredip eleştirmenin
yanlış olacağının bilincine varıldığı sürece mutsuzluk olmazmış. Yani, İnsanlar, insanlığını,
Eşekler de eşekliğini bilmeliymişler...
KASIM & ARALIK 2015 • 79
MEDYATİK DEKLANŞÖR
GİT
Eğlenme... Zarardır geçen her ânın...
Beyaz sevmeyene, al bulunur...Git..! Erdal HABİL
Elinde, koştuğun arsız çobanın...
Nasılsa, bir tutam bal bulunur... Git..!
Dimdik olmaz elbet bütün ağaçlar.
İnene kolaydır zorlu yamaçlar.
Sebîl bataklıkta; “kadar” lar – “kaç” lar...
Tutacağın çürük dal bulunur... Git..!
Hayat işte..! Kalanlarla gidenler..!
Konuşkan “Nasıl.!?” lar... suskun “Neden.!?” ler...
Önünde; mahfına secde edenler..
Ardında; artık, bir lâl bulunur... Git..!
Öğüt vermek ne’me; helâlse hasmın.!?
Elverir; mezatta anılsın ismin..!
Demek ki; içinde, sen denen cismin;
Harâmîye, haram mal bulunur... Git..!
Gönül sarayımı eyle de vîrân...
Pişmanlık meyline göz kırpma bir ân...
Çamurlara düşmüş nûr taht–ı revân...
Sîneni çiğneyen nal bulunur... Git..!
Bil ki; geçicidir her bir iflâsın...
Lüzûmu var mıdır tuttuğun yasın.!?
Vefâsı tükenmez, “karo”nun – “as”ın...
Kumarbaza son bir el bulunur... Git..!
Mülkündü ya hani, hayat sahnesi.!?
İzbe kaldırımlar da neyin nesi.!?
Sen..! Yıldızı sönmüş, Melek Annesi..!
Öksüze inâyet, rôl bulunur... Git..!
Ben..! Hiç inanamadım... Kabûl ve evet..!
Ne kurşun döktürdüm; ne aldım bilet..!
Bir tek sen..! Tek günah..! Güvercin Niyet..!
Falcıya da gülen fal bulunur... Git..!
Bir değil... üç değil... sen kadar suçun..!
Akıl mı; vârı ol, hiç kadar hiçin.!?
Ağlamayıp ağlattığın aşk için...
İnat gözlerinde sel bulunur... Git..!
Lâfım – sözüm “Git..!” olmuşken hanidir...
Sonra... Hakkın..! Kalmanda mânâ nedir.!?
Benimse de vebâl, boyun senindir...
Mîzân’ da mücrîme “Gel..!” bulunur... Git..!
Vebâl değil midir; kıyman ar’ına.!?
Beni boşver..! Ne bıraktın yarına.!?
Silktiğin umursuz omuzlarına...
Çekecek, ateşten şal bulunur... Git..!
Kıblegâh dedin ya sefîh nâmerde...
Artık kapanmalı şu siyah perde..!
Bir güle üç karga bulunan yerde...
Bülbüle de elbet, gül bulunur... Git..!
Cilvelidir kader... Belli mi olur...
Kim kimi ister de, kim kimi bulur...
Şaşkın ellerime... – Haykırsa da : “Dur..!” –
Zannetmem; saçından tel bulunur... Git..!
Bende olsa gerek, kusûrla ayıp...
Yoksa; kendinden mi mes’ûldür kayıp.!?
Yorulma, olmayan cürmümü sayıp..!
Ahvâline lâyık hâl bulunur... Git..!
“Olmasaydın..! Olmasaydık..!” demem de...
“Revâ mıdır… derim; “..şu dert bu dem’de.!?”
Hîbe yazıldığın hırsız haremde...
İffetine yağma tül bulunur... Git..!
Yetmem..! Yetinmesin şımarışların..!
Ağyârını sarsın buz sarışların..!
Vardır müşterisi, kara kışların..!
Mumdan, kelebeğe; “Kal..!” bulunur... Git..!
80 •
KASIM & ARALIK 2015
Bana bakma..! Ben..! Akıl mı tanırım.!?
Ayıplama..! Unutamam sanırım..!
Git diyemem..! – Gidemem..! Utanırım..!
Hancıdan; yolcuya yol bulunur... Git !!!

Benzer belgeler