II. YUTMA BOZUKLUKLARI KONGRESİ KİTABI için tıklayınız

Transkript

II. YUTMA BOZUKLUKLARI KONGRESİ KİTABI için tıklayınız
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
İÇİNDEKİLER
Kurullar
1
..........................................................................................................................................................................
Bilimsel Program
2
..........................................................................................................................................................................
Konuşma Özetleri
7
..........................................................................................................................................................................
Sözlü Bildiriler
19
..........................................................................................................................................................................
Poster Bildiriler
27
..........................................................................................................................................................................
Yazar İndeksi 55
..........................................................................................................................................................................
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
KURULLAR
Kongre Başkanları
Dr. A. Ayşe KARADUMAN
Dr. A. Şefik HOŞAL
Kongre Sekreterleri
Dr. Numan DEMİR Dr. Selen SEREL
Bilimsel Kurul
Dr. Osman ABBASOĞLU
Dr. Emine AKAL YILDIZ
Dr. Songül AKSOY
Dr. Sibel AKSU YILDIRIM
Dr. Umut AKYOL
Dr. Müfit AKYÜZ
Dr. Hülya ARIKAN
Dr. Murat ARSAVAR
Dr. Ahmet ATAŞ
Dr. İbrahim AYDOĞDU
Dr. Peter C. BELAFSKY
Dr. Erol BELGİN
Dr. Tanju BESLER
Dr. Bilgehan BUDAK
Dr. Mustafa CENGİZ
Dr. Pedro Clave CIVIT
Dr. Müzeyyen ÇİĞİLTEPE
Dr. Buket DALGIÇ
Dr. Hülya DEMİR
Dr. Numan DEMİR
Dr. Uğur DİLMEN
Dr. Gürsel DURSUN
Dr. Saniye EKİNCİ
Dr. Sevim ERDEM ÖZDAMAR
Dr. Cumhur ERTEKİN
Dr. Sibel EYİGÖR
Dr. Aydan GENÇ
Dr. Mustafa GEREK
Dr. Kıvılcım GÜCÜYENER
Dr. İbrahim GÜLLÜ
Dr. Haldun GÜNDOĞDU
Dr. Meltem HALİL
Dr. Mithat HALİLOĞLU
Dr. A. Şefik HOŞAL
Dr. Ianessa HUMBERT
Dr. Aykut İKİNCİOĞULLARI
Dr. A. Ayşe KARADUMAN
Dr. Nilgün KARAAĞAOĞLU
Dr. Taylan KAV
Dr. Hülya KAYIHAN
Dr. Nural KİPER
Dr. Hakan KORKMAZ
Dr. Gülden KÖKSAL
Dr. M. Emel KULAK KAYIKÇI
Dr. Babür KÜÇÜK
Dr. Haldun OĞUZ
Dr. Seval ÖLMEZ
Dr. Ferhan ÖZ
Dr. Esra ÖZCEBE
Dr. Hayriye Uğur ÖZÇELİK
Dr. Ozan ÖZGÜRSOY
Dr. Hasan ÖZEN
Dr. Kayhan ÖZTURK
Dr. İnci Nur SALTIK TEMİZEL
Dr. Gonca SENNAROĞLU
Dr. Ayşe SERDAROĞLU
Dr. Selen SEREL
Dr. Reza SHAKER
Dr. Bülent SİVRİ
Dr. Tutku SOYER
Dr. Semra ŞAHİN
Dr. Meryem TEKÇİÇEK
Dr. Bülent TIRNAKSIZ
Dr. Seyhun TOPBAŞ
Dr. Meral TOPÇU
Dr. M. Akif TOPÇUOĞLU
Dr. Haluk TOPALOĞLU
Dr. Figen TURAN
Dr. Güzide TURANLI
Dr. Ömer Faruk ÜNAL
Dr. Aydın YAĞMURLU
Dr. Yavuz YAKUT
Dr. Ebru YALÇIN
Dr. Orhan YILMAZ
Dr. Öznur YILMAZ TUNCA
Dr. İrfan YORULMAZ
Dr. Murat YURDAKÖK
Dr. Aysel YÜCE
Dr. Ayşegül ZENCİROĞLU
Düzenleme Kurulu
Dr. A. Ayşe KARADUMAN
Dr. A. Şefik HOŞAL
Dr. Numan DEMİR
Dr. İnci Nur SALTIK TEMİZEL
Dr. Selen SEREL
Dr. Ediz NECATİ
Dr. Özgü İNAL
Dr. Özgül N. ÜNLÜER
*Soyadına göre alfabetik olarak listelenmiştir.
1
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
BİLİMSEL PROGRAM
1. GÜN 05 ARALIK 2013 PERŞEMBE
KONGRE ÖNCESİ KURSLAR
10:00-12:00 KURS 1: POSTÜR-MANEVRA VE YUTMA
Kurs Eğitmenleri: Numan DEMİR, A. Ayşe KARADUMAN
Kurs Asistanı: Selen SEREL
- Yutma Anatomi ve Fizyolojisi
- Mekanik Yönden Yutma
- Yutmayı Etkileyen Anahtar Faktörler
- Yutma Bozukluklarında Değerlendirme Prensipleri
- Hangi Postür, Hangi Manevra, Ne Zaman?
- Yutma Bozukluklarında Tedavisinde Postür ve Manevra Kullanımı
- Vakalar ve Uygulama Yöntemleri
- Soru ve Cevaplar
*Kurs sonunda Yutma Bozuklukları Araştırma Derneği onaylı Katılım Belgesi verilecektir.
13:00-15:00 KURS 2: FİBEROPTİK ENDOSKOPİK (FEEST) YUTMA DEĞERLENDİRMESİ
Kurs Eğitmenleri: A. Şefik HOŞAL, Numan DEMİR
- Yutma Anatomisi
- FEEST Değerlendirme ve Prensipler
- FEEST Avantaj ve Dezavantajlar
- FEEST Uygulama Prensipleri
- Vakalarla FEEST Uygulaması
- FEEST ile Postür ve Manevra Kullanımı
- FEEST ile Terapi Planlama
- Pratik
- Soru ve Cevaplar
*Kurs sonunda Yutma Bozuklukları Araştırma Derneği onaylı Katılım Belgesi verilecektir.
15:30-17:30 ÇALIŞTAY: YUTMA BOZUKLUKLARININ TEDAVİSİNDE ELEKTRİK STİMULASYONU
Çalıştay Eğitmenleri: Dinesh VERMA, Numan DEMİR
- Introduction to Dysphagia
- Electrostimulation Introduction…
- Theory of E.stim and E.stim in Dysphagia
- Discussion and Closing
**Çalıştay sonrası katılım belgesi verilecektir. Katılım belgesi almaya hak kazananlar daha sonra düzenlenecek Vitalstim Terapi Uluslararası Sertifikasyon Programı’na
indirimli katılabileceklerdir.
2
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
2. GÜN 06 ARALIK 2013 CUMA
08:30-09:00 AÇILIŞ
A. Ayşe KARADUMAN, A. Şefik HOŞAL
09:00-10:00 I. OTURUM: DİSFAJİOLİST
Oturum Başkanı: Hasan ÖZEN
The Dysphagologist and Swallowing Therapy in Europe
Pedro Civit CLAVE
Esophogology for Dysphagologist
Reza SHAKER
10:00-10:15
Kahve Arası
10:15-11:45 II. OTURUM: YUTMAYI ANLAMAK
Oturum Başkanları: Aysel YÜCE, Sevim ERDEM ÖZDAMAR
Yutmanın Fenomenolojisi
Mehmet Akif TOPÇUOĞLU
Yutmanın Patomekanikleri
Numan DEMİR
How Motor Learning Can Help Us to Understand Swallowing
Ianessa HUMBERT
11:45-12:30 III. OTURUM: KRİKOFARENGEAL BİLEŞKE SORUNLARI VE SAĞALTIMI
Oturum Başkanları: Buket DALGIÇ, Bülent SİVRİ
UES Friends or FOE
Reza SHAKER
Krikofarengeal Bileşke Sorunları ve Sağaltımı
Aydın YAĞMURLU
12:00-13:30
Öğle Arası
13:30-14:30 SÖZEL SUNUMLAR
İbrahim AYDOĞDU, Sema AYDOĞDU
S1 Tongue Pressure Resistance Training for Dysphagia: Preliminary Results from a Clinical Trial
Catriona M. STEELE
S2 Tek Taraflı Vokal Kord Paralizilerinde Enjeksiyon Laringoplastinin Yutma Fonksiyonuna Etkisi
Kayhan ÖZTÜRK, Serap BULUT ÇÖBDEN, Bahar ÇOLPAN, Ertuğrul KİBAR
S3
Uzman Hekimlerin Disfajiye Bakışı
Işıl Özdemir, Müzeyyen ÇİYİLTEPE, Ayşegül Zencir Şen, Nihal AYDIN
S4
Amyotrofik Lateral Skleroz Tanılı Hastalarda Orofarengeal Yutma ve Solunum İlişkisinin Elektrofizyolojik Yöntemlerle İncelenmesi
Sezin ALPAYDIN BASLO, İbrahim AYDOĞDU, Ahmet ACARER, Leyla BAYSAL KIRAÇ, Cumhur ERTEKİN
S5
ALS’de Nörojenik Orofarengeal Disfajinin Klinik ve Elektrofizyolojik İzlemi
Sezin ALPAYDIN BASLO, İbrahim AYDOĞDU, Ahmet ACARER, Leyla BAYSAL KIRAÇ, Cumhur ERTEKİN
3
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
S6
Kalıntı Hissi
Numan DEMİR, Selen SEREL, A. Ayşe KARADUMAN, R.Önder GÜNAYDIN
S7 Özel Gereksinimi Olan Çocukları ve Ebeveynlerinin Beslenme Davranışlarının İncelenmesi
Meltem YAZICI, Numan DEMİR, Selen SEREL, Hatice KOÇAK, Özgü İNAL, A. Ayşe KARADUMAN
14:30-15:15 IV. OTURUM: ASPİRASYON VE TEDAVİSİ
Oturum Başkanları: Nural KİPER, Salih EMRİ
Aspirasyonun Patofizyolojisi
Uğur ÖZÇELİK
Aspirasyon Pnömonisinde Tedavi Yaklaşımları
Pınar ERGÜN
15:15-15:30
Kahve Arası
15:30-17:00 V. OTURUM: YUTMA DEĞERLENDİRMESİ
Oturum Başkanları: Cumhur ERTEKİN, Aydan GENÇ
Measurement of Swallowing Physiology on Videofluoroscopy
Catriona STEELE
Fiberoptik Endoskopik Yutma Değerlendirmesi
Sibel EYİGÖR
Klinik Karar Vermede EMG Değerlendirmesi
İbrahim AYDOĞDU
Poligrafik EMG ve Spontan Yutma
Cumhur ERTEKİN
17:00-18:00 VI. OTURUM: KANSER VE YUTMA
Oturum Başkanları: Babür KÜÇÜK, İbrahim GÜLLÜ
Baş Boyun Kanserlerinde Yutma
Hakan KORKMAZ
Kranioservikal Bileşke Kanserlerinde Yutma
Gökhan BOZKURT
Kemoradyoterapi Sonrası Yutma
Enis ÖZYAR
4
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
3. GÜN 07 ARALIK 2013 CUMARTESİ
08:30-09:30 VII. OTURUM: YUTMA, KONUŞMA, SOLUNUM VE TEMPORAMANDİBULAR EKLEM
Oturum Başkanları: Gonca SENNAROĞLU, Öznur T. YILMAZ
Yutma ve Konuşma Açısından Velofarengeal Bölge Fonksiyonu
Maviş Emel KULAK KAYIKÇI
Respirasyon, Fonasyon ve Yutma Fonksiyonlarının Etkileşimi
Fatma ESEN AYDINLI
Temporomandibular Eklem Rehabilitasyonu
Nevin ERGUN
09:30-10:30 VIII. OTURUM: PEDİATRİK YUTMA BOZUKLUKLARI
Oturum Başkanları: Haluk TOPALOĞLU, Rıdvan AKIN
Pediatrik Yutma Bozukluklarının Nöral Mekanizması
Kıvılcım GÜCÜYENER
Özafagal Yutma Bozuklukları
Sema AYDOĞDU
Beslenme Tedavisi ve Diyet Modifikasyonları
Fatma ÇELİK
10:30-10:45
Kahve Arası
10:45-11:45 IX. OTURUM: SALYA BOZUKLUKLARINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR
Oturum Başkanları: Meryem TEKÇİÇEK, Ayşe SERDAROĞLU
Dental Yaklaşımlar
Seval ÖLMEZ
Botox Uygulamaları
Devrim AKINCI
Cerrahi Yaklaşımlar
Rıza Önder GÜNAYDIN
11:45-12:15 KONFERANS
Oturum Başkanları: Hülya KAYIHAN, Sibel AKSU YILDIRIM
Oropharyngeal Dysphagia: A Major Geriatric Syndrome
Pedro Civit CLAVE
12:15-13:15 Öğle Yemeği
13:15-14:15 X. OTURUM: YOĞUN BAKIMDA YUTMA
Oturum Başkanları: Arzu TOPELİ İSKİT, Bijen NAZLIEL
Yoğun Bakımda Yutma
Necmettin ÜNAL
Yenidoğan Yoğun Bakım Emme Yutma Problemleri
Ayşegül ZENCİROĞLU
Yoğun Bakımda Hastaya Terapi Yaklaşımı
Selen SEREL
5
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
14:15-15:30 XI. OTURUM: YUTMA BOZUKLUKLARINDA TEDAVİ PRENSİPLERİ
Oturum Başkanları: A. Ayşe KARADUMAN, Kayhan ÖZTÜRK
Using Swallowing Physiology to Treat Dysphagia
Ianessa HUMBERT
Applying Principles of Plasticity to Swallowing Rehabilitation
Emily PLOWMAN
Yutma Bozukluklarında Kanıta Dayalı Uygulamalar
Seyhun TOPBAŞ, Müzeyyen ÇİĞİLTEPE
15:30-15:45
Kahve Arası
15:45-17:15 XII. OTURUM: YUTMA REHABİLİTASYONU
Oturum Başkanları: Ferhan ÖZ, Esra ÖZCEBE
The Effects of Electrical Stimulation on Swallowing
Ianessa HUMBERT
Expiratory Muscle Strength Training for Dysphagia Therapy
Emily PLOWMAN
Yutma Rehabilitasyonunda Program Çizme
Numan DEMİR
17:15-18:15 OLGU SUNUMLARI
Oturum Başkanları: İnci Nur SALTIK TEMİZEL, Bilgehan BUDAK
Beyin Sapı Kanaması Olan Olguda Yaklaşım
Özgü İNAL, Selen SEREL
Parsiyel Larenjektomi Sonrası Yaklaşım
Tijen CEYLAN, Hakan KORKMAZ
Krikofarengeal Barda Yaklaşım
Gülnur GÖLLÜ, Aydın YAĞMURLU
18:15-19:30 KAPANIŞ
DERNEK VE YUTMA BOZUKLUKLARI ARAŞTIRMA MERKEZİ TOPLANTISI
6
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
KONUŞMA ÖZETLERİ
7
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
YUTMANIN PATOMEKANİKLERİ
Numan DEMİR
Hacettepe Üniversitesi, Yutma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezi
Yutmayı hazırlayan birçok etmen aynı zamanda yutma bozukluğunun da nedeni olarak karşımıza çıkabilir. Yutma fonksiyonunu
daha iyi anlayabilmek için farklı yönleri ile konuyu ele almak karşılaşabileceğimiz zorluklara karşı mücadele gücümüzü artıracaktır.
Kemik yapı, kaslar, motor ve duyusal sinirlerin yerleşme biçimi yutma fonksiyonu için mekanik açıdan önemli bir avantaj sağlar.
Yapıların iç içe ve karmaşık dizilimi, her hangi biri yapı bozulduğunda diğerinin de buna eşlik etmesi ile sonuçlanabilir. Bu özelliğin
pozitif ve negatif yönde kullanılabileceği de akla getirilmelidir. Bozuk bir yapı diğerini bozabileceği gibi sağlam kalan yapı da bozuk
olanı desteklemek de kullanılabilir.
Orofarengeal bölge baş ve vücut arasında kalan vücudun en önemli köprüsüdür. Altta servikal omurlar, arka yukarda oksipital ve
sfenoid kemik, önde maksilla, mandibula, sert ve yumuşak damak bulunur. Tüm bu yapıların birleşim yeri hiçbir kemik yapı ile
bağı olmayan hyoid kemiktir. Hyoid kemik kaslar arasında asılı kalır ve bölgenin süspansiyon işlevini görür. Hyoid kemiğin işlev
görmemesi yutma fonksiyonu açısından büyük risk yaratır.
Yutmanın kontrolü beyin sapındaki merkezi patern jenaratörleri tarafından sağlanır. Refleks arktan biraz daha komplike bu sistem
sayesinde yutma ve solunum döngüsünde denge sağlanır. Solunum ve yutma ardışık ve karmaşık olaylar serisidir. Solunumu
tehlikeye sokan, ritmi bozan her durum yutmayı, yutma bozan herhangi bir neden de solunum fonksiyonunu tehlikeye sokar.
Orofarengeal bölge vücudun en fazla reseptör taşıyan bölgesidir. Buradaki reseptörler, yutma için çok yönlü ileri ve geri yönlü
bildirimlerin oluşmasını sağlar. Yutma gerçekleşirken refleksin oluşma zamanı, besinin kaç kez çiğneneceği, yutma esnasında
solunumun durma süresi, krikofarengeal sfinkterin açık kalma süresi vb. durumlar bu reseptörler aracılığı ile gerçekleşir. Yutma
bozulduğunda reseptörlerin ilgili beyin bölgelerine gönderdiği sinyallerin algılanma şeklinde bozulma olur. Böyle bir durumda
fonksiyonun normal yapıda gerçekleşmesi için eşik uyarandan daha fazla uyarıcı kullanılması gerekir. Bozuk olan sistemde bunu
sağlamak oldukça güçtür. Eşik uyarandan daha fazla sinyal yollama çabası durumu daha tehlikeli bir hale sokabilir.
Orofarengeal bölge aynı zamanda kapakçık ve borulardan oluşan bir musluk şebekesine benzer, lokmanın ileri yönlü hareketi,
besinin geri kaçmaması için bu şebekenin ahenk içinde çalışması gerekir. Örneğin yarık damak, dudak ya da üst özafagal sfinkteri
ilgilendiren bir patolojide basınç dağılımı azalacağından lokmaya karşı yapılan itme gücüde azalabilir. Bu nedenle ağız ya da farinks
içinde kalıntı oluşabilir, besin ters yöne doğru hareket edebilir. Havayolu kapanışı yetersiz olduğunda bölgedeki negatif ve pozitif
basınç dengesindeki bozukluk aspirasyonu tetikleyebilir.
Yaş, cinsiyet gibi özellikler birçok çalışmada yutma fonksiyonu açısından araştırma konusu yapılmıştır. Canlı büyürken yaşadığı
anatomik değişim yutma açısından avantaj ve dezavantajlar oluşturur. Bebeklik döneminde anatomik açıdan emme daha kolay bir
fonksiyonken, değişimle beraber daha efor isteyen bir davranış haline döner. Bebeklik döneminde sahip olduğumuz birçok özellik,
kaybolmadığı takdirde büyüdüğümüzde yutma güvenliği açısından risk yaratır. Cinsiyet karşılaştırmalı yapılan birçok çalışmada
erkek ve kadın arasında farklılıklar rapor edilmiştir.
Yutma mekanik yönden birçok şeyle ilişkilidir. Normal olan bir davranış biçimi kontrolümüz kaybolduğunda patolojik boyutta
sorunlar yaratabilir. Sorunlara çok yönlü bakış açısı katarak, kalıcı çözümler üretmek gerekir.
8
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
POLYGRAPHIC EMG AND SPONTANEOUS SWALLOWING
Cumhur Ertekİn
İzmir, Turkey
Polygraphic EMG (pEMG) is a new method for the evaluation of the spontaneous swallows (SS). pEMG is important when the
all cortico-subcortical pathways were not enough to send volleys for the voluntary swallows. Because the investigation of the
oropharynx could only be performed by the SS; it is reflexly provided by the oropharynx sensory inputs- medullary deglutition
center and the output of lower cranial nerves.
Second important indication of the pEMG is the uncooperative neurological patients such as unconscious patients, demented
cases, or aging states. Probably pEMG may be also useful in dysphagic but cooperative patients with whom the silent and overt
aspirations to the airway must be searched.
We have used 12 channels of routine EEG apparatus in which the swallowing related muscles such as orbicularis oris, submental
and masseter muscles were recorded superficially. In addition the laryngeal movement sensor and nasal sensor for respiration
were used. The other two muscles investigated were orbicularis oculi and tibialis anterior. Certainly the EEG, OCG, ECG and
EDA were included to the other channels.
pEMG were recorded under the observation of one of the investigators in our team during one-hour period. The normal controls
were left free by lying in supine position with the head upright at about 30 º from the background. The standards of the SS were
determined by both clinically and electrophysiologically. The results of normal subjects were compared with the patients with
Parkinson’s disease (PD).
In normal adult subjects, the SS were always activated synchronously with the laryngeal sensor and the swallowing apnea
during the excitation of the swallow related muscles for 1-2 seconds. Interestingly orbicularis oculi muscle was also activated
synchronously with SS.(Gusto-Facial Reflex ?) During sleep, the number of SS was reduced.
In patients with PD, a number of abnormalities were found in pEMG.
1. The rate of SS was significantly reduced, especially in the slow sleep stage.
2. SS were frequent just before, during and/or after the cough artefacts probably due to airway penetration.
3. The salvo type of consecutive SSs were recorded in about halves of the PD patients.
4. The relationship between the orbicularis oculi and SS swallowing synchronisation(Gusto-Facial Reflex) was disorganised in
many patients.
The normal pEMG findings and those of PD patients were discussed especially for the clinical applications
9
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
Kemoradyoterapİ Sonrası Yutma
Enis ÖZYAR
Acıbadem Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı, Istanbul
Baş boyun kanserleri radyoterapisi sırasında ve sonrasında ciddi yutma ile ilgili sorunlar meydana gelebilmektedir. Radyoterapi
uygulanan primer tümörün bulunduğu bölge (Larenks ve hipofarenks, nazofarenks, oral kavite, orofarenks, paranazal sinüsler, tükrük
bezi tümörleri) ve bu bölgelerle ilişkili olarak yutma fonksiyonlarını sağlayan organ ve dokuların etkilenmesi değişebilmektedir. Baş
boyun kanserleri tedavisinde radyoterapi postoperatif yada definitif olarak kullanılmaktadır. Kemoterapinin radyoterapiye eklenmesi
2 ana şekilde olmaktadır. Radyoterapi öncesi neoadjuvan yada indüksiyon olarak adlandırılan 2-3 lü ajanların uygulanması ya
da radyoterapi ile eş zamanlı olarak uygulanan konkomitan uygulama. Radyoduyarlılığı artırmak amacı ile verilen konkomitan
kemoradyoterapide ki ana amaçlar lokal bölgesel kontrolu artırmak, mikrometastaz kontrolü yapmak, organ fonksiyonunu
korumaktır. Her iki durumda da radyoterapiye kemoterapinin eklenmesi lokal kontrol ve yaşam oranlarını %10-20 seviyelerinde
artırmaktadır. Bu nedenle kemoradyoterapi bugün baş boyun kanserleri tedavisinde standart tedavi olmuştur. Ne var ki, lokal
kontrol ve yaşam oranlarında ki artışın yanısıra akut ve geç yan etkilerde de ciddi artış meydana gelmektedir. Bir çalışmada;
grade III-IV akut yan etkiler konkomitan kemoradyoterapi sonrası (mukozal % 100, deri % 18, hematolojik % 6, kilo kaybı % 0-18
(Med.%8) ) ve geç yan etkiler (faringeal striktür % 14 , larengeal kondrit % 6, osteoradionekroz % 4, periferal nöropati % 2) son
derece yüksek bulunmakla beraber yüksek lokal kontrol ve yaşam oranları bildirilmiştir. Bu başarı ‘Toxic Cure’ olarak adlandırılmıştır.
Kemoradyoterapi sırasında tedavi toleransında zorluk, tedavi planlamasında ki değişimlere yol açmakta, lokal kontrol ve geç
etkilerde olumsuzluğa neden olmaktadır. Tedavi sırasında ; ödem, mukozit, özefajit, kserostomi, yutmanın zorlaşması ve azalması,
yutma kaslarının az kullanımı meydana gelmekte, tedavi sonrasında ise doku fibrozisi, kas atrofisi ve yağ infiltrasyonu ve fonksiyon
kaybı meydana gelmektedir. Geç ya etkiler azaltılabilirmi ? Stratejiler arasında; Yeni az yan etkili sistemik ajanların kullanımı,
moleküler tedavilerin kullanımı, yutma kas/organlarının IMRT gibi teknolojilerle korunması, radyoprotektörler kullanılması ve
profilaktik yutma egzersizleri yapılması şeklindedir. IMRT ile hedefin daha iyi ışınlanması, normal dokunun korunması, xerostomide
% 70 azalma, yutma kasları ve larenksin korunması sağlanabilmektedir. Profilaktik yutma egzersizlerinin kullanılması son derece
yararlı olmaktadır. Kemoradyoterapi alacak hastalarda geç yutma fonksiyonlarının korunması açısından tedavi öncesinde yutma
terapistleri ile işbirliği yapılması büyük önem taşımaktadır.
10
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
PEDİATRİK ÖZOFAGAL YUTMA BOZUKLUKLARI
Sema AYDOĞDU
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Bilim Dalı, İZMİR
Çocukluk çağının yutma bozuklukları, özellikle 5 yaştan küçük çocuklarda, beslenme sorunları ile birlikte ele alınmaktadır. Bu iki
sorunun 0-2 yaşta görülme sıklığı %25-45 oranlarında bildirilmektedir. Nörolojik sorunlu çocuklarda bu oran %80’lere ulaşmaktadır.
Prematür veya düşük kilolu doğum, diğer sistemlere ait hastalıklar risk oluşturmaktadır.
YUTMA BOZUKLUĞUNU İŞARET EDEN DOLAYLI veya DOĞRUDAN BELİRTİLER
•
•
•
•
•
•
•
•
•
İştahsızlık, beslenme reddi
Kusma, regürjitasyon
Kilo alımının bozulması
Öğünlerde huzursuzluk, ağlama
Öğünlerin 45 dakikayı aşması
Baş ve gövdenin geriye yaylanması
Beslenme esnasında solunum sıkıntısı, apne, öksürük, nabız değişiklikleri
Yinelenen üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları
Büyük çocukların yutma güçlüğünü dile getirmesi
ÖZOFAGAL YUTMA BOZUKLUĞU NEDENLERİ
Çocukluk çağı doğumsal anomaliler ve komplikasyonlarının en çok belirti verdiği ve saptandığı bir yaş dönemidir. Her türlü sağlık
sorununun ayırıcı tanısında önemli bir başlıktır. Bu nedenle özofagal yutma bozuklukları da öncelikle doğumsal ve edinsel olarak
iki ana başlıkta ele alınmaktadır.
DOĞUMSAL NEDENLER
Komşuluk nedeni ile özofagus, trakea ve kalp ile ilgili anomaliler söz konusudur. Özofagus atrezisi yenidoğan döneminin acil
sorunlarındandır. İzole olabildiği gibi proksimal veya distal trakeaözofageal fistüllerle birlikte olabilir. Anomalinin tipine göre,
doğumun hemen ardından veya ileri aylarda semptomatik olabilir. En sık görülen tip (%90) özofagus atrezisi ve distal trakeal fistül ile
giden anomalidir. Atrezi erken dönemde bulgu verir. Proksimal fistülle giden tipler de doğumun ardından semptomatik olmaktadır. H
tipi fistül ise sık akciğer sorunlarının araştırılması ile ortaya konmaktadır. Doğumhanede uygulanan nazal kateterizasyon özofagus
atrezi tanısını erkene taşımaktadır. Kontraslı özofagus pasaj grafisi, spiral toraks tomografisi tanının kesinleşmesini sağlamaktadır.
Bunlar dışında özofagusun doğumsal striktürleri, laringotrakeaözofageal yarık gibi farklı anomalilere de rastlanmaktadır.
Kardiyak anomaliler, komşuluk nedeni ile disfaji ayırıcı tanısında önemli bir başlıktır. Aberran sağ subklavian arter, çift aortik arkus,
sağ aortik ark özofagusa baskı ile yutma bozukluğuna neden olmaktadır.
11
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
EDİNSEL NEDENLER
•
•
•
•
•
•
•
•
MOTİLİTE SORUNLARI
ANATOMİK BOZUKLUKLAR (doğumsal anomaliler dışındaki)
GASTROÖZOFAGEAL REFLÜ HASTALIĞI
ENFEKSİYÖZ NEDENLER
YABANCI CİSİMLER
YANIKLAR
Varisler
Tümörler
Disfajiye neden olan motilite sorunlarının başında akalazya yer almaktadır. Edinsel anatomik bozukluklar hiatus hernileri ve
özofagus striktürlerini içermektedir. Özellikle serebral palsili ve yutması hep sorunlu olan çocuklar büyük risk taşımaktadır. Pediatrik
özofagal yutma bozukluklarının en sık nedeni gastroözofageal reflü hastalığıdır (GÖRH). Kronik, yinelenen yakınmalarla karşımıza
gelmektedir. Kısa süreli ve geçici durumlarda ise üst solunum yolu enfeksiyonları ön plana geçmektedir. İmmun yetmezlik veya
kronik hastalıklar varlığında candida, sitomegalovirus ve tüberküloz enfeksiyonları hatırlanmalıdır. Yabancı cisimler genellikle öyküde
yer alırken kostik yanıklar gizlenebilmekte ve radyolojik yöntemlerle ortaya konulmaktadır. Özofagus varisleri yutma güçlüğünden
çok kanama ile ortaya çıkmakta, tümörler ise pratikte yok denecek kadar az görülmektedir.
ÖZOFAGUS MOTİLİTE BOZUKLUKLARI
Özofagus lokalizasyona göre proksimal ve distal, nedenlerin orijinine göre primer ve sekonder olarak ele alınmaktadır.
PROKSİMAL ÖZOFAGUS İLE İLGİLİ PRİMER NEDENLER
Distal sorunlara göre daha az sıklıkta görülmektedir. Özellikle çocukluk çağında çok enderdir. Üst özofagus sfinkterini oluşturan
krikofarengeal kas ile ilgilidir. Bu kasın akalazya, hipotonisite ve yutma ile inkoordinasyonu yutma sorunlarına neden olmaktadır.
Krikofarengeal akalazya genel toplumda %5-10 sıklıkta görülmekte ve etli gıdaların yutulma güçlüğü şeklinde karşımıza gelmektedir.
Küçük çocuklarda ise kusma, öğünlerde huzursuzluk, gıda reddi, yinelenen akciğer sorunları ile semptomatik olmaktadır.
Endoskopik dilatasyonlar, koyulaştırılmış gıdalarla beslenme tedavi edici olabilmektedir. Bu bölgenin en bilindik sorunu Zenker
divertikülü, erişkinlerin aksine, çocuklarda görülmemektedir.
DİSTAL ÖZOFAGUS İLE İLGİLİ PRİMER NEDENLER
Distal özofagus gövdesi veya alt özofagus sfinkteri (AÖS) ile ilgili sorulardır. Akalazya, difüz özofageal spazm, nutkraker
özofagus, nonspesifik motilite bozuklukları olarak tanımlanmaktadır. Akalazya dışındaki motilite sorunları pediatrik yaş döneminde
görülmemektedir.
Difüz özofagus spazmı (DÖS); lokmanın mideye iletilmesini sağlayan gövde peristaltizminin koordinasyon bozukluğu ile
karakterizedir. Disfajinin yanı sıra göğüs ağrısına neden olur ve nitrogliserin, kalsiyum kanal blokerleri ile tedavi edilmeye çalışılır.
12
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
Nutkraker özofagus; ileri yaşların sorunudur ve gövde peristaltizmi esnasında yüksek basınçların oluşumu ile karakterizedir. DÖS’e
benzer semptomlara neden olur ve aynı tedavi araçlarını gerektirir. Metabolik sendrom, obezite, GÖRH zemininde geliştiği kabul
edilmektedir.
Difüz özofageal spazm
Nutkraker özofagus
AKALAZYA
Çocukluk yaş grubunun en sık görülen motilite bozukluğudur. AÖS’nin gevşememesi veya yetersiz gevşemesi durumudur.
Prevalans 8-15/100.000 arasında değişmektedi5. Patogenezde; myenterik pleksus inflamasyonu, vagus dorsal motor çekirdeğin
dejenerasyonu, intestinal polipeptid, nöropeptid Y ve NO gibi nörotransmiter eksiklikleri sorumlu tutulmaktadır. Her yaşta
karşımıza gelebilir. Ailesel veya idyopatik zeminde ortaya çıkmaktadır. Otoimmun, infeksiyöz ve çevresel etkenlerin rol oynadığı
ileri sürülmektedir. Adrenocortikotropik hormon duyarsızlığı ve alakrima eşliğinde triple A veya Allgrove S sendromu olarak
tanımlanmaktadır. Hirschsprung hastalığı, Down Sendromu, Chagas hastalığı, pilor stenozu, Hodgkin lenfoma ve sarkoidoz ile
birlikte görülme olasılığı yüksektir.
KLİNİK: Disfaji, öksürük, halitozis, boğulma atakları, tekrarlayan akciğer infeksiyonları, takılma hissi, retrosternal ağrı gibi belirtilere
neden olmaktadır.
TANI: Özofagus pasaj grafisi, endoskopi ve manometri yol göstericidir. Baryumlu grafide AÖS’in kuş gagası görünümü, sfinkter
üstünde dilatasyon tanı koydurucudur. En duyarlı yöntem özofagusun manometrik değerlendirilmesidir. Özofagus gövdesinde
peristaltizm yokluğu, intraözefageal basınç artışı ve inkomplet AÖS gevşemesi tanıyı kesinleştirir. Endoskopide AÖS’den geçiş
13
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
sorunsuzdur. Hipertonisite farkedilmez. Lümenin olağandan geniş saptanması, gıda artıklarının görülmesi, yaygın özofajit bulguları
endoskopistte şüphe oluşturur. Radyolojik ve endoskopik şüpheler manometrik çalışmalarla desteklenmelidir.
TEDAVİ: Endoskopik (pnömotik) dilatasyon ilk denenecek yöntemdir. AÖS’de derin fissür oluşturulması anlamındadır. Ancak
serozası olmayan özofagusda perforasyon riski taşımaktadır. Deneyimli ellerde uygulanmalıdır. Teorik olarak yineleme riski vardır.
Son yıllarda botilinum toksin uygulamaları da gündemdedir. Dilatasyon gibi yineleme riski taşımaktadır. Bu iki yöntemde radikal
cerrahiyi zorlaştırıcı özelliktedir. Laparoskopik Heller myotomi, en güvenilir ve radikal tedavi yöntemidir.
SEKONDER ÖZOFAGUS MOTİLİTE BOZUKLUKLARI
PROKSİMAL ÖZOFAGUS
DİSTAL ÖZOFAGUS
Meningosel
Arnold chiari malformasyonu
Serebrovasküler olaylar
Multiple skleroz
Bulber poliomyelit
Nöromuskuler kavşak hastalığı
Myastenia gravis, botulizm
Polimyozit
Muskuler distrofiler
Gastroözefageal reflü hastalığı
Trakeaözefageal fistül
İntestinal psödoobstrüksiyon
Hirschsprung hastalığı
İnflamatuar myopatiler
Diabetes mellitus
Skleroderma
Dermatomyozit
GASTROÖZOFAGEAL REFLÜ HASTALIĞI (GÖRH)
Günümüzün moda hastalığı GÖRH; çocukluk çağı özofagal yutma bozukluklarının en önemli nedenidir. Modern yaşam tarzı,
hipermarket ve ayaküstü gıda (fast-foods) tüketim kültürü asit reflünün yanı sıra alkali veya asit-alkali reflü görülme sıklığını
giderek artırmaktadır. Endoskopik olarak özofajit bulgularının yanı sıra erozyon ve ülserlere de rastlanmaktadır. Özellikle safra
reflüsü ciddi karın ağrısı ile birlikte disfajinin en fazla görüldüğü reflü tipidir. Hiatus hernisi, skolyoz gibi anatomik sorunlar önemli
risk faktörleridir.
Atopik zeminde (total IgE yüksekliği) gelişen inek sütü alerjisi, bebeklik çağı reflülerinin en komplike nedenidir. Kusma, regürjitasyon
başta olmak üzere iştahsızlık, disfaji, kilo alamama ve malnütrisyon gibi ciddi komplikasyonlara yol açmaktadır. Başta inek sütü
14
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
olmak üzere çeşitli gıda alerjilerinin neden olduğu eozinofilik özofajit pediatrik disfajinin en önemli nedenlerinden biridir. Eozinofilik
infiltrasyon ve abse oluşumu ile ring özofagus ve striktürlere neden olmaktadır. Bu sorunun tanısında altın standart histopatolojik
değerlendirmedir. Klasik reflü tedavisi ve proton pompa inhibitörlerine yanıtsız reflü hastalığında öncelikle düşünülmeli ve çocuk
gastroenteroloji uzmanlarına sevk edilmelidir. Alerjen eliminasyonu, antihistaminik ve steroid tedavilerini gerektirmektedir.
Eozinofilik abse
Eozinofilik özofajit
RİNG ÖZOFAGUS
Çocukluk çağında en ağır ve komplike GÖRH; mental motor retardasyonlu, özellikle serebral palsili çocuklarda görülmektedir.
Pseudobulber paralizi nedeni ile yutması sorunlu olan bu çocuklarda reflü hastalığı ve striktür gibi komplikasyonlar atlanabilmektedir.
Bu çocukların her türlü yutma sorunları çocuk gastroenterologu ile tartışılmalıdır.
HİATUS HERNİSİ
GÖRH ve akalazya gibi pediatrik yaş grubunun önemli bir disfaji nedenidir. Nörolojik veya vertebral (skolyoz) sorunlu çocuklar ciddi
risk altındadır. Midenin fıtıklaşması %95 oranında sliding (kayma) tarzdadır (tip-1 hiatus hernisi). Sadece fundusun fıtıklaşaması
(tip-2) veya ikisi bir arada, karışık tip hernilere de (tip-3) rastlanmaktadır. Erişkinlerde GÖRH ile birlikteliği %80’lere ulaşırken,
çocuklarda %1-30 gibi çok farklı oranlarda bildirilmektedir.
ÖZOFAGUSUN KOSTİK YANIKLARI
Beş yaştan küçük çocuklarda, kaza olarak ortaya çıkan bu durum, %60-70’lere varan oranlarda mortalite riski taşımaktadır.
Striktür gelişim riski ise %70-100 dolayındadır. Koroziv maddeler pH durumlarına göre alkali (pH>7) ve asit (pH<7) olarak
sınıflandırılmaktadır.
Özofagusta en fazla hasar oluşturanlar alkali kimyasallardır. Yutma güçlüğü yaratmazlar ve likefaksiyon nekrozuna yol açarlar.
Sodyum hidroksit içeren deterjanlar, özellikle bulaşık makinası ve tuvalet temizleyicileri, sabun üretiminde kullanılan sudkostik en
sorumlu ajanlardır. Deterjanların kolay ulaşabilir yerlerde saklanması veya sudkostiğin su şişelerinde depolanması çocuklar için
risk oluşturmaktadır.
Hidroklorik, sülfürik asit gibi kimyasallar (tuz ruhu) koagülasyon nekrozu ile midede, özellikle pilorik bölgede yanıklara ve striktürlere
neden olurlar.
15
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
Kostik özofajit
Ülserler
Striktür gelişimi
KAYNAKLAR
1. Kakodkar K, Schroeder JW Jr. Pediatric dysphagia. Pediatr Clin North Am. 2013;60:969-77.
2. Mezoff EA. Focus on diagnosis: Dysphagia. Pediatr Rev. 2012;33:518-20. 3. Bruch SW, Coran AG. Congenital malformations of the esophagus. In: Wyllie R, Hyams JS, Kay M (eds): Pediatric
Gastrointestinal and Liver Disease. 4th ed. Philadelphia, Elsevier Saunders 2011, pp 222-231.
4. Vandenplas Y. Gastroesophageal reflux. In: Wyllie R, Hyams JS, Kay M (eds): Pediatric Gastrointestinal and Liver Disease. 4th
ed. Philadelphia, Elsevier Saunders 2011, pp 232-247.
5. Rudolf CD, Sood MR. Achalasia and other motor disorders. In: Wyllie R, Hyams JS, Kay M (eds): Pediatric Gastrointestinal
and Liver Disease. 4th ed. Philadelphia, Elsevier Saunders 2011, pp 248-254.
6. Saeed SA, Boyle JT. Other diseases of the esophagus. In: Wyllie R, Hyams JS, Kay M (eds): Pediatric Gastrointestinal and
Liver Disease. 4th ed. Philadelphia, Elsevier Saunders 2011, pp 55-261.
7. Mas E, Breton A, Lachaux A. Management of caustic esophagitis in children. Arch Pediatr.2012;19:1362-8. 8. Schoepfer A. Eosinophilic esophagitis. The gastroenterologist’s perspective. Pathologe. 2012;33 Suppl 2:225-7.
16
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
YOĞUN BAKIMDA HASTAYA YUTMA TERAPİSİ YAKLAŞIMI
Selen SEREL
Hacettepe Üniversitesi, Yutma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezi
Yutma güçlüğü, yoğun bakım hastalarında görülen ciddi bir komplikasyondur ve morbidite ve mortaliteye etkisi çok fazladır.
Yoğun bakım hastalarının yarısından fazlasında yutma güçlüğü görülmektedir. Yoğun bakımda yutma güçlüğü geliştirme için birçok
farklı faktör etkilidir. Bilincin kapalı olması (fazla analjezi ve sedasyon), zorunlu supin pozisyon, nazogastrik tüp, endotrakeal tüp,
trakeostomi tüpü ve mekanik ventilasyon varlığı yutma fonksiyonunu etkilemektedir. Ekstübasyon sonrası yutma disfonksiyonu
oranı (48 saatten fazla entübe olanlarda) %20-83 oranında gösterilmiştir. 48 saati geçen entübasyon, larinkste geçici bir
yaralanmaya sebep olur ve koruyucu mekanizmasında belirgin bir azalma görülür. Orofarengeal sekresyon insidansı artar. Ayrıca
orotrakeal tüp farengeal ve larengeal mukozadaki mekanoreseptör ve kemoreseptörleri etkiler. Bu da yutma refleksinde bozulmaya
sebep olur. Trakeostomi varlığı; larinks hareketini engelleme, üst solunum yolu desensitizasyonuna sebep olma, vokal kord
kapanma refleksininde bozulma, larengeal kasları kullanmamaya bağlı atrofi, şişen cuff ile özefagal kompresyon oluşturma ve
yutma esnasında subglottik hava basıncı kaybına sebep olarak yutma fonksiyonunu etkilemektedir. 21 günden uzun süren mekanik
ventilasyon kullanımının yutma güçlüğü prevelansını arttıran birçok faktör ortaya çıkardığı ortaya konulmuştur. Entübasyona bağlı
glottik yaralanma, trakeostominin larengeal harekete etkisi ve larinks kaslarının uzamış inaktivitesi mekanik ventilasyonun etkileri
arasındadır.
Klinisyen kilo kaybı, 38 dereceyi geçen ve açıklanamayan ateş, öksürme, bronşit-pnömoni, seste değişiklik, aspirasyon işaretleri
(öksürme, boğulma, balgam), uzamış oral beslenme, sıvı ve kıvamlı oral alımdan hoşlanmama, bolus iletiminde problem ve
oral alım esnasında sık postural değişiklikler gibi durumlarda yutma değerlendirmesi yapılması gerektiğini düşünmelidir. Yoğun
bakımda yapılabilecek yutma değerlendirmeleri; klinik yutma değerlendirmesi, Blue dye testi, elektromyografik değerlendirme,
modifiye baryum yutma çalışması ve fiberoptik endoskopik yutma değerlendirmesidir. Fiberoptik yutma değerlendirmesi yatakbaşı
değerlendirmede standardize bir yöntemdir ve rehabilitasyon planının oluşturulmasına yol göstericidir. Larinks ve farinksin yapısal
değişiklikleri, hareket ve duyu değerlendirmesi, sekresyona cevabın değerlendirilmesi, yutma fonksiyonunun direk değerlendirilmesi
ve terapiye cevabın değerlendirilmesini sağladığı için yoğun bakım hastalarında en sık tercih edilen yutma fonksiyonu değerlendirme
aracıdır.
Yutma bozukluğu olan hastaya terapi yaklaşımları; hyolarengeal mobilizasyon, postür egzersizleri, larengeal ROM egzersizleri
(Mendelson manevrası, Shaker egzersizi), çene ROM ezgersizleri, dil ROM egzersizleri (oral dil ROM, bolus manuplasyon
egzerzisleri), dil retraksiyon egzersizleri (Masako manevrası, dil retraksiyonu, esneme, gargara..), larengeal kapanış egzersizleri
(Süper supraglottik manevra, Vokal kord adduksiyon egzersizleri), elektrik stimülasyonu, termal taktil stimülasyon, duyusal girdiyi
arttıran teknikler ( Bolusu dil üzerine kaşıkla basınç uygulayarak yerleştirme, bolus tipinde değişiklik, geniş volümlü bolus, çiğneme
gerektiren bolus..) ve besin miktar ve yoğunluğunda yapılan değişiklikler olarak sayılabilir. Fakat önemli olan yapılan yutma
değerlendirmesi ışığında hastaya spesifik terapi programı oluşturmaktır. Yoğun bakım hastalarında da bu prensip uygulanmalıdır.
Yalnız her durumda dikkat edilecek belli kurallar da mevcuttur. Hasta mobilizasyonunun sağlanması, beslenme pozisyonunun
ayarlanması, solunum yutma koordinasyonunun sağlanması ve davranışsal terapi yaklaşımları ile oral alıma geçişin uyarılması bu
hasta grubunda çok önemlidir.
17
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
YUTMA REHABİLİTASYONUNDA PROGRAM ÇİZME
Numan DEMİR
Hacettepe Üniversitesi, Yutma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezi
Yutma bozukluğu ortaya çıkış nedeni birçok sebebe bağlanabilir. Hasta dağılımının çok geniş bir yaş aralığında ve farklı durum ve
tanıda olması her hasta için standart prosedürler uygulanması konusunda zorluk yaratır. Günümüzde rehabilitasyon konusunda
çizilmiş net protokoller olmamakla birlikte, etkinliği çalışmalarla ortaya konmuş bir çok egzersiz stratejisi türetilmiştir. Yutma
bozukluklarında tedavi yaklaşımlarını postür, manevra ve egzersiz kullanımı şeklinde özetlemek mümkündür. Diyet modifikasyonları
da bu şemada önemli yer tutmaktadır. Günümüzde nöromuskuler elektirik stimulasyonu ve solunum eğitimi de yutma rehabilitasyonu
literatürüne yerleşmiştir. Seçenekler arttıkça uygulanacak tedavilerin sayı ve süresi ile ilgili farklı seçenekler le karşılaşmak mümkün
olabilmektedir.
Bir egzersizin hangi temele dayandırılarak verildiği çok önemlidir. Yutma işlevinde güç, kuvvet, endurans, hız, esneklik, dayanıklılık,
farkındalık gibi unsurların farklı şekillerde tedavi programı içinde yer alması gerekir. Kuvvet gerektirmeyen bir bozuklukta, kuvveti
geliştirmeye yönelik çabalar endurans da bozulmaya neden olabilir. Farkındalığı yetersiz bir hastada kuvvet eğitimi işe yaramayabilir.
Yutma bozukluğu aspirasyonla sonuçlandığında, akciğerlerde hasar oluşur, benzer bir şekilde akciğerde bir problem olduğunda da
yutma ve ilişkili yapılarda fonksiyon bozukluğu olabilir. Bozukluğun hangisinden kaynaklandığını belirlemek çoğu zaman zor olabilir.
Bu nedenle sorunların farklı boyutları ile ele alınması çözüme yönelik seçenekleri artıracaktır.
18
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
SÖZLÜ BİLDİRİLER
19
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
S1
Tongue Pressure Resistance Training for Dysphagia:
Preliminary Results from a Clinical Trial
Catriona M. Steele
Toronto Rehabilitation Institute - University Health Network, Toronto, Canada
Purpose: Recent studies suggest that healthy older adults and individuals with dysphagia have reduced tongue strength. Studies
by Robbins and colleagues have shown that tongue strength can be improved through a program of progressive resistance
training over 6-8 weeks. Tongue strength training appears to improve penetration-aspiration, but improvements in post-swallow
pharyngeal residues have not been clearly established. We are conducting a randomized clinical trial of tongue-pressure resistance
training, comparing outcomes for a strength-based training protocol to a protocol in which both the amplitude and timing of
tongue-pressure are targeted. Our hypothesis is that the focus on both amplitude and timing will improve swallowing outcomes.
Methods: To date, 9 participants with post-stroke dysphagia have been enrolled in the study. Participants are randomized either
to a strength or amplitude-and-timing focused protocol and receive 24 sessions of treatment. Outcomes include tongue strength
measures, penetration-aspiration scale scores and residue ratings on a standardized videofluoroscopy protocol.
Results: We will demonstrate sample data from participants in both treatment arms who have shown positive outcomes. These
are defined as a sustained increase in tongue strength (above an effect size threshold of d = 0.6), a reduction in worst penetrationaspiration scale scores to 2 or better, and a reduction in post-swallow vallecular or pyriform sinus residues measured using the
Normalized Residue Rating Scale.
Conclusion: These preliminary individual case data show positive results for resolution of penetration-aspiration and vallecular
residue with tongue-strength training. With additional participants, it will be possible to compare outcomes between treatment
approaches.
20
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
S2
TEK TARAFLI VOKAL KORD PARALİZİLERİNDE ENJEKSİYON LARİNGOPLASTİNİN
YUTMA FONKSİYONUNA ETKİSİ
Kayhan Öztürk, Serap Bulut Çöbden, Bahar Çolpan, Ertuğrul Kibar
Selçuk Üniversitesı Tıp Fakültesi KBB AD.
Amaç: Unilateral vokal kord paralizisi nedeni ile enjeksiyon laringoplasti yapılan ve yutma terapisi verilen hastaların yutma
fonksiyonlarının değerlendirilmesi.
Materyal-Metod: 2009- 2013 yılları arasında, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz ve Baş-Boyun Cerrahisi
Kliniği’ne başvuran, unilateral vokal kord paralizisi nedeni ile aspirasyon şikayeti olan 40 hasta çalışmaya dahil edildi. Enjeksiyon
laringoplasti+yutma terapisi verilen 20 hasta ile sadece yutma terapisi verilen 20 hastanın yutma fonksiyonları ve ses kaliteleri analiz
edildi. Yutma fonksiyonları, fonksiyonel yutma sonuç skalası ile ve ses sonuçları ise Voice Handicap Index(VHI) ile değerlendirildi.
Bulgular: Enjeksiyon laringoplasti yapılan hastaların yutma skalalarının daha iyi olduğu görüldü ancak istatistiksel olarak anlamlı
fark saptanmadı. VHI sonuçlarında ise anlamlı artış olduğu görüldü.
Sonuç: Enjeksiyon laringoplasti unilateral vokal kord paralizilerinin tedavisinde kullanılan yöntemlerden biridir. Bu yöntem ile
aspirasyon problemi başarılı bir şekilde tedavi edilebilirken beraberinde hastaların ses kalitesinde artış sağlanabilir.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
S2
The effect of injection laryngoplasty on the swallowing functions in the patients
with unilateral vocal fold paralysis
Kayhan Öztürk, Serap Bulut Çöbden, Bahar Çolpan, Ertuğrul Kibar
Selçuk University, Faculty of Medicine, ENT
Purpose: To evaluate effects of injection laryngoplasty and/or swallowing therapy on the swallowing functions in the patients with
unilateral vocal fold paralysis.
Methods: 40 patients with aspiration due to unilateral vocal fold paralysis from 2009 to 2013 at the department of
otolaryngology, faculty of medicine, Selcuk University were evaluated, retrospectively. Both injection laryngoplasty and swallowing
therapy underwent twenty patients whereas only swallowing therapy applied remaining twenty cases who did not accept injection
laryngoplasty. All patients were evaluated with functional swallowing scale, voice handicap index (VHI-10) and objective voice
analysis methods using MDVP in CSL.
Results: All swallowing scales were improved in the both groups. Swallowing scales were better in the injection laryngoplasty
group although there was not a significant difference. On the other hand, there was a significant difference between injection
laryngoplasty and swallowing therapy group and only swallowing therapy group.
Conclusion: Injection laryngoplasty is one of the procedures for the management of unilateral vocal fold paralysis. Aspiration
problem can be treated with not only swallowing therapy but also injection laryngoplasty and swallowing therapy. Injection
laryngoplasty may be more helpful for voice quality of the patients with unilateral vocal fold paralysis.
21
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
S3
Uzman hekİmlerİn dİsfajİye bakışı
Işıl Özdemir1, Müzeyyen Çiyiltepe2, Ayşegül Zencir Şen3, Nihal Aydın2
Anadolu Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Dil ve Konuşma Bozuklukları Bölümü, Eskişehir; Metin Sabancı Spastik Çocuklar Vakfı, İstanbul
Anadolu Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Dil ve Konuşma Bozuklukları Bölümü, Eskişehir
3
Anadolu Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Dil ve Konuşma Bozuklukları Bölümü, Eskişehir; Bir İnci Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi,
Eskişehir
1
2
Amaç: Disfajinin tanılanmasında büyük öneme sahip olan özellikle KBB, FTR ve nöroloji alanlarındaki uzman hekimlerin disfaji
rehabilitasyonuna yönelik farkındalıklarını ortaya koymak, bu çalışmanın amacıdır. Bu çalışma, Türkiye’de disfaji farkındalığına
yönelik yapılan ilk çalışma olması nedeniyle önem arz etmektedir.
Materyal-Method: Disfaji farkındalık anketi araştırmacılar tarafından, yapılan araştırmalar sonucu geliştirilmiştir. Disfaji farkındalık
anketi iki bölümden oluşmaktadır. Ilk bölümde katılımcıların demografik bilgilerine ilişkin sorular, ikinci bölümde ise katılımcıların
yutma rehabilitasyonuna bakış açılarına dair çoktan seçmeli ve açık uçlu sorular bulunmaktadır. Anket geliştirildikten sonra yirmi
uzmanla pilot çalışma yapılmış ve sonuçlar üzerinden anket revize edilmiştir. Revize edilen anket sonrasında pilot çalışma dahilinde
kırk beş uzman hekime daha uygulanmıştır. Anketler uzman hekimlere mail yoluyla ulaştırılmış ve sonuçlar SPSS 21.0 programı
kullanılarak analiz edilmiştir.
Bulgular: Yapılan pilot çalışma, uzman hekimlerin %64,6’sının disfajiye dair bir eğitim almadıkları, %87,7’sinin diğer branşlara
yönlendirme yaptığı, %66,2’sinin disfajide farmakolojik tedavi uygulamadığı, %78,5’inin çalıştıkları merkezlerde yatakbaşı disfaji
değerlendirmesi yapılmadığı ve %67,7’sinin de özel bir beslenme uygulaması bulunmadığı sonuçlarını vermiştir. Katılımcıların
%84,6’sı ise dil ve konuşma terapisti tarafından yapılacak olan yutma terapisinin faydalı olacağını düşünmektedir.
Sonuç: Bu çalışma göstermektedir ki, disfaji ile sıklıkla karşılaşan bu uzman hekimler yeterli bilgi ve değerlendirme için yeterli
donanıma sahip değildir. Özellikle tanılama ve rehabilitasyon basamaklarında dil ve konuşma terapistlerinin desteğine ihtiyaçları
bulunmaktadır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
S3
SPECIALIST PHYSICIANS’ VISION ABOUT DYSPHAGIA
Işıl Özdemir1, Müzeyyen Çiyiltepe2, Ayşegül Zencir Şen3, Nihal Aydın2
Anadolu University, Instıtute of Medical Science, Speech and Language Disorders Department, Eskişehir; Metin Sabancı Spastic Children
Foundation, İstanbul
2
Anadolu University, Instıtute of Medical Science, Speech and Language Disorders Department, Eskişehir
3
Anadolu University, Instıtute of Medical Science, Speech and Language Disorders Department, Eskişehir; Bir İnci Special Education and
Rehabilitation Center, Eskişehir
1
Purpose: The aim of this study is to reveal the awareness of specialists especially neurology specialists, physiatrists and
otolaryngologists who are responsible for diagnosing dysphagia. This study has an importance of being the first one about
awareness of dysphagia in Turkey.
Methods: Dysphagia awareness questionnaire was developed by the researchers. There are two parts in the questionnaire.
Questions about the demographic information of participants can be found in the first part. Multiple choice and open-ended
questions about participants’ vision of dysphagia rehabilitation are in the second part. After questionnaire’s being developed,
pilot study was done with 20 specialists and the questionnaire was revised according to the results. Revised questionnaire was
conducted to 45 more specialists within the pilot study. Questionnaires were sent to the specialists by e-mail and the results were
analysed with SPSS 21.0.
Results: The pilot study shows that 64,6% of specialists have not had an education about dysphagia, 87,7% of them direct the
patients to the other branches, 66,2% of them do not apply to pharmacological treatment, 78,5%of them do not have bedside
dysphagia assessment and 67,7% of them do not have special feeding applications where they work. 84,6% of participants think
that swallowing therapy which is done by SLP can be useful.
Conclusion: Hence, these specialists who frequently face with dysphagia do not have knowledge about it and equipments to
evaluate it. Especially in the diagnosing and rehabilitation steps, they need the help of SLPs.
22
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
S4
AMYOTROFİK LATERAL SKLEROZ TANILI HASTALARDA OROFARİNGİYAL YUTMA VE SOLUNUM
İLİŞKİSİNİN ELEKTROFİZYOLOJİK YÖNTEMLERLE İNCELENMESİ
Sezin Alpaydın Baslo1, İbrahim Aydoğdu2, Ahmet Acarer2, Leyla Baysal Kıraç3, Cumhur Ertekin2
Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları EAH, Nöroloji Anabilim Dalı, İstanbul
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Nörofizyoloji Bilim Dalı, İzmir
3
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Nörofizyoloji Bilim Dalı, İstanbul
1
2
Amaç: ALS’de yutma, solunum ve yutma-solunum ilişkisini klinik ve elektrofizyolojik (EF) olarak değerlendirmek, disfaji-dispne
patofizyolojisine ışık tutabilmektir.
Materyal-Method: Çalışmaya 93 ALS olgusu ve 31 sağlıklı gönüllü alındı. ALS olguları bulber tutuluş yönünden bulber Normal (N),
üst motor nöron tutulumu (UMN), hem üst hem alt motor nöron tutulumu (Mikst) olmak üzere altgruplandırıldı. ‘Tek Yutma Analizi’,
‘Disfaji Limiti’, ‘Bardaktan Su İçme’, ‘BSİ-Solunum Eş Zamanlı Değerlendirme’, ‘Spontan Solunum Kaydı ve Komutla Apne Testi’
uygulandı. Yutma sırasında larinksin vertikal devinimi piezoelektrik sensor, submental kas EMG aktivitesi yüzeyel EMG elektrodları,
nazal hava akımı nazal sensor ile kayıtlandı. Sinyaller filtrelendi, rektifiye edildi. Delay-line tekniği kullanıldı.
Bulgular: 93 ALS olgusunun (36K, 57E) yaş ortalaması 58,2±1,09±10,6(27-78); 31 sağlıklı gönüllünün (18K, 13E) yaş
ortalaması 52,6±1,6±9,0(34-74)idi. Olguların 12’sibulbarN, 40’ıUMN, 41’iMikst tutuluşluydu. BulberN olguların %58,3’ünde,
UMN olgularının %87,5’inde DL’i patolojik saptandı. Yutma sırasında apnenin kesintisiz olması yutma-solunum ilişkisinin
korunmuşluğu olarak tanımlandı. Sağlıklı gönüllülerde ve 59ALS olgusunda apne kesintisizdi. Kesintisiz apnelerin yarıdan fazlası
UMN grubundaydı. Apnenin 3 ve daha çok bölündüğü vakaların %82’si Mikst tutuluşluydu. Olgular apneyi bölenler ve kesintisiz
sürdürebilenler olmak üzere iki grupta değerlendirildi. En anlamlı fark, mikst grupta, yutma hızı (p<0,001) ve süresinde (p<0,001)
idi. Solunum parametrelerinde anlamlı fark yoktu (p>0,05).
Sonuç: ALS’de yutmaya yönelik EF çalışmalar, bulber N ve UMN klinikli olgularda disfaji yakınması/bulgusu olmaksızın disfaji
saptamıştır. Yutma-Solunum ilişkisine yönelik EF çalışmalar ‘yutma sırasında apnenin bölük olması’nda dispneden çok disfajinin
rolünü düşündürtmüştür. Apnenin sıklıkla bulber Mikst tutuluşlu olgularda bölünmüş olması ‘bulber’ yutma merkezinin rolünü
vurgulamıştır. Elektrofizyolojik çalışmalar, disfaji ve dispne patofizyolojisi hakkında değerli veriler sağlamakta, disfajinin ve
aspirasyon riskininin erken tanımlanmasında yararlı olabilmektedir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
S4
The Evaluation of Swallowing and Respiration Relationship in Amyotrophic Lateral
Sclerosis Patients via Electrophysiological Methods
Sezin Alpaydın Baslo1, İbrahim Aydoğdu2, Ahmet Acarer2, Leyla Baysal Kıraç3, Cumhur Ertekin2
Bakırkoy Prof. Dr. Mazhar Osman RSSH, Neurology Department, İstanbul, Turkey
Ege University Faculty of Medicine, Neurology Neurophysiology Department, İzmir, Turkey
3
Istanbul University Istanbul Faculty of Medicine, Neurology Neurophysiology Department, İstanbul, Turkey
1
2
Purpose: To evaluate swallowing, respiration, swallowing-respiration relationship in ALS patients clinically and electrophysiologically.
Methods: 93ALS patients and 31normal controls were included. ALS patients subgrouped as; bulbar Normal (N), upper motor
neuron involvement (UMN), both upper and lower motor neuron involvement (Mixed). ‘Single Bolus Analysis’, ‘Dysphagia Limit’,
Sequential Water Swallowing’, ‘Simultaneous SWS-Respiration Recording’, ‘Spontanoeus Respiration and Apnea with Command’
were applied. Vertical laryngeal movement was recorded via piezoelectric sensor, submental EMG via surface electrodes, nasal
air flow via nasal sensor. Signals were filtered, rectified. Delay-line technique was used.
Results: Mean age of ALS patients (36F, 57M) was 58,2±1,09±10,6(27-78); mean age of normal controls (18F, 13M) was
52,6±1,6±9,0(34-74). There were 12bulbarN, 40UMN, 41Mixed patients. DL was abnormal in %58,3 of bulbarN, %87,5 of
UMN. Absolute apnea during swallowing was defined as ‘saved swallowing-respiration relationship’. Apneae of controls and
59ALS cases were absolute. Of the apneae with 3or more interruptions, %82 were Mixed. Two groups according to interruption
of apnea defined; absolute vs interrupted. The most significant difference was in Mixed group, in swallowing rate (p<0,01) and
swallowing time (p<0,01). There were no statistically significant difference inbetween respiratory parameters (p>0,05).
Conclusion: The study detected dysphagia in bulbarN and UMN patients even without clinical signs/symptoms. It emphasized
role of dysphagia more than dyspnea in cessation of apnea during swallowing. Cause apnea was frequently interrupted in Mixed
group, ‘bulbar’ swallowing center should be underlined. In conclusion, electrophysiological studies, not only give important clues
about pathophysiology but also help early diagnosis of dysphagia and aspiration risk in ALS patients.
23
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
S5
ALS’de Nörojenİk Orofarİngİyal Dİsfajİnİn Klİnİk ve Elektrofİzyolojİk İzlemİ
Sezin Alpaydın Baslo1, İbrahim Aydoğdu2, Ahmet Acarer2, Leyla Baysal Kıraç3, Cumhur Ertekin2
Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları EAH, Nöroloji Anabilim Dalı, İstanbul
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nöroloji Ana Bilim Dalı, Nörofizyoloji Bilim Dalı, İzmir
3
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Nörofizyoloji Bilim Dalı, İstanbul
1
2
Amaç: 2008-2013 yılları arasında kliniğimizde El Escorial-Airlie House kriterlerine göre kesin, muhtemel, olası ALS tanılı 40 olguda
nörojenik orofaringiyal disfaji gelişim ve seyrinin, klinik ve elektrofizyolojik(EF) verilerle tanımlanması.
Materyal-Method: 40 ALS olgusu ortalama 4aylık intervallerle izlendi. Toplam 100bakı çalışmaya dahil edildi. Yaş, cinsiyet, disfaji
yakınması, disfaji derecesi, disfaji süresi ile olgular tanımlandı. Bulber normal, UMN, Mikst ve AMN olarak alt gruplandırıldı. Yutma
EF çalışmalarında laringiyal devinim piezoelektrik sensor, submental kas aktivitesi SM-EMG yüzeyel elektrodları, solunum nazal
kanul ile kayıtlandı. Tek yutma analizi(SBA), disfaji limiti(DL), bardaktan su içme(BSİ), BSİ-eş zamanlı solunum(solBSİ), spontan
solunum, komutla apne testleri yapıldı. A-0, 0-2, A-C, ortalama yutma sayı, süresi, hız, kapasite, disfaji limiti, yutma-solunum
ilişkisi, komutla apne süreleri ve yutmalar arası interval değerlendirildi.
Bulgular: 17kadın, 23erkek hastadan oluşan grupta ortalama yaş 59.6, ortalama disfaji süresi 5.1aydı. Başlangıç vizitinde olguların
%30’unun disfaji yakınması yokken, yalnızce %13’ünün disfaji derecesi 1’di. Ortalama hız 7.2, ortalama kapasite 10.7, ortalama
A-0 süresi 525, ortalama 0-2 süresi 655, ortalama A-C süresi 1274’dü. İlk bakıda 8 bulber normal, 21 UMN, 7 Mikst, 4 AMN
olgusu mevcuttu. İzlemde spasyal seyirle uyumlu olarak olguların grup değiştirdiği gözlendi. DD, DL, hız, kapasite azalırken, yutma
sayı ve süresi artmıştı. UMN başlangıçlı 7olguda korunmuş yutma solunum ilişkisi zamanla bozuldu.
Sonuç: ALS olgularında izlemde nörojenik disfajiye ait EF bulgular değişim göstermektedir. Bu değişim ön planda yutma AMN grup
EF özelliklerine kayma yönündedir. Eklenen AMN tutuluş ile yutma solunum ilişkisi belirgin bozulma göstermiştir. Bulgular, disfaji
patofizyolojisinde yutma CPG rol ve önemini vurgulamakta, artan aspirasyon riski ve rehabilitasyon önerileri yönünden değerli
olabileceği düşünülmektedir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
S5
Neurogenic Oropharyngeal Dysphagia in ALS:
The Clinical and Electrophysiological Follow-Up
Sezin Alpaydın Baslo1, İbrahim Aydoğdu2, Ahmet Acarer2, Leyla Baysal Kıraç3, Cumhur Ertekin2
Bakırkoy Prof. Dr. Mazhar Osman RSSH, Neurology Department, İstanbul, Turkey
Ege University Faculty of Medicine, Neurology-Neurophysiology Department, İzmir, Turkey
3
Istanbul University Istanbul Faculty of Medicine, Neurology Neurophysiology Department, İstanbul, Turkey
1
2
Purpose: The purpose of this study is to describe the development, clinical and electrophysiological changes in neurogenic
oropharyngeal dysphagia of ALS patients submitted to our clinic between 2008-2013 in time.
Methods: 40 ALS patients were followed with a mean of 4 months time interval. 100 examinations were included. Cases were
described by age, sex, dysphagia symptoms, dysphagia degrees(DD), dysphagia periods and subgrouped as; bulbar normal(N),
bulbar upper motor neuron(UMN), bulbar lower motor neuron(LMN) and bulbar mixed(UMN and LMN). The EP studies were
single bolus analysis(SBA), dysphagia limit(DL), sequentital water swallowing(SWS), SWS-respiration analysis, spontaneous
respiration and apnea with command.
Results: 17 female, 23 male cases with a mean age of 59,6 were included. Mean dysphagia time was 5,1month. Although %30of
the patients had no dysphagia symptoms at attendance, only 13%were really DD1. Mean swallowing velocity was 7.2, capacity
was 10.7. A-0 interval was 525, 0-2 interval was 655, A-C interval was 1274. 8 bulbar normal, 21 UMN, 7 mixed, 4 LMN patients
were noted in first visits. In time cases changed subgroups. DD, DL, velocity, capacity were decreased while swallowing number
and swallowing time were increased. In 7 UMN patients the saved swallowing-respiration relationship had interrupted.
Conclusion: In conclusion, electrophysiological data of neurogenic oropharyngeal dysphagia in ALS patients showed changes in
time. This was most prominently in the way of known EP properties of LMN group. The results do not only emphasize the role of
swallowing CPG in severity of dysphagia but also can be useful for prevention of aspiration in clinical practice.
24
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
S6
Kalıntı Hİssİ
Numan Demir1, Selen Serel1, Aynur Ayşe Karaduman1, Rıza Önder Günaydın2
1
2
Hacettepe Üniversitesi, Yutma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezi
Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı
Amaç: Kalıntı yutma bozukluğunun temel semptomlarından biridir. Birçok hasta orofarengeal ve özefagal alanda kalıntı problemine
sahiptir. Bu çalışmanın amacı; hastanın kalıntı hissi ile gerçek kalıntı problemi arasındaki ilişkiyi araştırmaktır.
Materyal-Method: Ortalama yaşı 42.7±13.9 yıl olan 26 yutma bozukluğuna sahip hasta dahil edildi. Tüm hastalar fiberoptik
endoskopik yutma değerlendirmesi(FEYD) ile değerlendirildi. 5 ml puding ve katı kıvam kullanıldı. Hastalar kalıntı hislerine göre iki
gruba ayrıldı. Grup 1 kalıntı şikayeti olan ve grup 2 şikayeti olmayan hastalardı. Grup 1 kalıntı hissettikleri alanı gösterdi.
Bulgular: Hastaların %69,2(n:18)’si kalıntı hissine sahipti fakat FEYD’ye göre 57,7%(n:15)’sinin gerçek kalıntı problemi vardı.
Kalıntı hakkında hasta raporu ile yutma testi sonucu arasında istatistiksel olarak belirgin fark vardı(p≤0.05). Grup 1’de kalıntı
hakkında hasta raporu ve yutma test sonucu arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu(p<0.05). Grup 2’de hastaların
%37.5’inde kalıntı varken hasta raporu ve yutma test sonucu arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu(p>0,05).
Sonuç: Hasta hissi her zaman gerçek kalıntıyı göstermez. Kalıntı varken neden bazı hastalarda kalıntı hissi olmadığının altında
yatan nedenleri belirlemek için ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
S6
Residual Feeling
Numan Demir1, Selen Serel1, Aynur Ayşe Karaduman1, Rıza Önder Günaydın2
1
2
Hacettepe University, Swallowing Disorders Application and Research Center
Hacettepe University, Faculty of Medicine, Department of Otorhinolaryngology
Purpose: Residue is one of the basic symptoms of dysphagia.A lot of patients have residue problem in oropharyngeal or esophageal
area. The purpose of this study is to investigate the relationship between the residual feeling of patient and true residue problem.
Methods: 26 patients with swallowing disorders whose mean age were 42.7±13.9 years were included.All patients were
evaluated with fiberoptic endoscopic swallowing evaluation(FEES).5ml pudding and biscuit consistency were used.The patients
were divided into two groups according to residual feeling.The group 1 had residual complaints and group 2 had no complaints.
Group 1 described the area which they felt the residue.
Results: 69,2%(n:18) of the patients had residual feeling but 57,7%(n:15) had true residue problem according to FEES.There
is statistically significant difference between the patient report and swallowing test result about residue(p≤0.05).Statistically
significant difference between the patient report and swallowing test result about residue was found in group 1(p<0.05).Although
there is 37,5% of the patients had residue in group 2, there is no statistically significant difference between the patient report and
swallowing test result(p>0,05).
Conclusion: We concluded that patient feelings are not always show the true residue.Future studies are necessary to determine
the underlying reasons why some patients do not have residual feeling when there is residue.
25
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
S7
ÖZEL GEREKSİNİMİ OLAN ÇOCUKLARIN VE EBEVEYNLERİNİN BESLENME DAVRANIŞLARININ
İNCELENMESİ
Meltem Yazıcı2, Numan Demir1, Selen Serel1, Timuçin Aktan3, Hatice Koçak4, Bülent Elbasan5, Ayşe Karaduman1
Hacettepe Üniversitesi, Yutma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezi
Bilge Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi, Pediatrik Rehabilitasyon
3
Çağ Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü
4
Ankara Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Eğitim Araştırma Hastanesi, Yutma Polikliniği
5
Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü
1
2
Amaç: Bu çalışma özel gereksinimi olan çocukların ve ebeveynlerinin beslenme davranışlarının incelenmesi amacıyla yapılmıştır.
Materyal-Metod: Çalışmaya yaş ortalamaları 62.8±31.3 ay olan 43 erkek, 31 kız olmak üzere toplam 74 özel gereksinimli
çocuk dahil edildi. Çocuklar Kaba Motor Fonksiyon Sınıflandırma Sistemine (GMFCS) ve cinsiyete göre yaş, boy, kilo özellikleri ve
beslenme davranışları açısından ‘’Çocuk Beslenme Davranış Değerlendirmesi (ÇBDD)’’ ile karşılaştırıldı. Ebeveynlerin psikolojik
durumu Depresyon, Anksiyete, Stress Skalası (DASS) kullanılarak değerlendirildi.
Bulgular: Çocukların cinsiyete göre boy, kilo ve yaş karşılaştırmalarında fark bulunmazken (p>.05) GMFCS düzeylerine göre kilo
ve yaşları arasında anlamlı fark bulundu (F(4,69)=2.64, p<.05 ; F(4,69)=2.64, p<.05). Cinsiyet ve GMFCS düzeylerine göre
çocukların beslenme davranışları arasında anlamlı fark görülmedi (F(4,69) < 1, p>.05). ÇBDD’den elde edilen puanlara göre
ebeveyn ve çocuğun yemek yeme ile ilgili olumsuz davranışları çocuğun kilosundaki azalma ile ilişkili bulundu (p<0.05). Çocuğun
çeşitli besinleri almasıyla ilgili kısıtlanma, kilo ile ilişkili görülmezken, ailenin kullandığı kötü stratejilerin sıklığının çocuktaki kilo
kaybıyla ilişkili olduğu görüldü ( r(72)= -.378, p<.001; ve r(72)= -.282, p<.05). ÇBDD ebeveyn problem puanları ile DASS
puanları arasında anlamlı ilişki bulundu (p<0.05).
Sonuç: Özel gereksinimi olan çocukların bağımsızlık düzeyleri ile beslenmesinin ilişkili olmadığı görüldü. Aileler açısından esas
sorunun kilo kaybı olduğu ve bunun aile ve çocuk üzerinde stres yarattığı belirlendi.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
s7
INVESTIGATE the feeding behavıour of chıldren wıth specıal needs and theır
parents
Meltem Yazıcı2, Numan Demir1, Selen Serel1, Timuçin Aktan3, Hatice Koçak4, Bülent Elbasan5, Ayşe Karaduman1
Hacettepe University, Swallowing Disorders Application and Research Center
Bilge Special Education and Rehabilitation Center, Pediatric Rehabilitation
3
Çağ University, Faculty of Arts and Science, Department of Psychology
4
Ankara Physiotherapy and Rehabilitation Training and Research Hospital, Clinic of Swallowing
5
Gazi Universitesy, Faculty of Health Sciences, Department of Physiotherapy and Rehabilitation
1
2
Purpose: The aim of study was to evaluate feeding behavior of children with special needs and their parents.
Material-Methods: 74 children with special needs of whom 43 boys and 31 girls with mean age of 62.81±31.36 months old
were included in the study. The children were grouped according to Gross Motor Function Classification System (GMFCS)
and gender. The groups were compared with ‘’ Behavioral Pediatric Feeding Assessment- Behavior Section (BPFA)’’ for their
age, height, weight characteristics and their feeding behaviors .The psychological aspects of the parents was evaluated with
Depression, Anxiety, Stress Scale (DASS).
Results : There were no significant difference between height (p>.05), weight and age according to gender; however there was
a difference between weight and age according to GMFCS levels (F(4,69)=2.64, p<.05 ; F(4,69)=2.64, p<.05). There was no
significant difference between feeding behaviors of children according to gender and GMFCS levels(F(4,69) < 1, p>.05). Weight
losses of children were correlated with negative behaviors about feeding of the parent and child according to BPFA (p<0.05).
Poor strategies used by parents were related with weight loss of child; however, restriction of various nutrients intaking was not
in relationship with weight gain. There was a relationship between BPFA parent problem scores and DASS scores. The restriction
of different food intake was not correlated with child’s weight, but poor strategies frequency which was used by parents were
correlated with weight loss ( r(72)= -.378, p<.001; ve r(72)= -.282, p<.05). Significant correlation was found between BPFA
parental problem points and DASS points. (p<.05). Conclusion : Functional independence level are not found to be related to feeding of children with special needs. Weight loss is
the main problem for both families and children and they felt theirselves under stress.
26
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
POSTER BİLDİRİLER
27
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P1
Perkutan Endoskopİk Gastrostomİlİ Olgularımız
Zeliha Demirtaş1, Ödül Eğritaş Gürkan1, Aysel Ünlüsoy Aksu1, Sinan Sarı1, Billur Demiroğulları2, Buket Dalgıç1
1
2
Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Gastroenteroloji Ana Bilim Dalı, Ankara
Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Cerrahisi Ana Bilim Dalı, Ankara
Amaç: Kliniğimizde perkutan endoskopik gastrostomi (PEG) yerleştirilen olguları, PEG yerleştirilme endikasyonları, komplikasyonları
ve izlem süreleri açısından değerlendirmek.
Materyal-Metod: Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Gastroenteroloji bölümünde Ocak 2006-Temmuz 2013 yılları arasında
perkutan endoskopik gastrostomi (PEG) açılan 74 olgu retrospektif olarak incelendi.
Bulgular: Olguların 25’i kız, 49’u erkek olgulardı. PEG yerleştirilmesi sırasında olguların yaşı; 2-204 (ortalama: 43,91±49,13)
aydı. PEG yerleştirilen en küçük olgu 2 aylıktı ve vücut ağırlığı 2600 gr idi.
PEG yerleştirilme endikasyonları; 69 olguda yutma fonksiyon bozukluğu, bir olguda yetersiz kalori alımı, bir olguda sıvı elektrolit
desteği, üç olguda özel beslenme gereksinimi idi. Dört olguda (% 5,40) erken dönemde komplikasyonları, yirmi iki (%29,72)
olguda geç dönem komplikasyonları izlendi.
Olgular 0,1-94,7 (ortalama: 19,84±21,23) ay izlendi. Bu süre içinde 21 olguya PEG değişimi yapıldı. En uzun süre kullanılan PEG,
44,1 ay kullanıldı. Olguların beşi izlemde oral yol ile beslenmelerini sağlayabildiler ve PEG kateteri çıkartıldı.
Sonuç: Günümüzde PEG, yutma bozukluğu olan hastaların yanı sıra çeşitli metabolik ve genetik hastalıklarda, yeterli kalori ve sıvı
elektrolit desteğini sağlamak amacı ile kullanılmaktadır. Tekniğin geliştirilmesi ve yeterli anestezi desteği ile çok daha düşük ağırlıklı
bebeklerde PEG uygulanımı mümkün olacaktır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P1
Patients with Percutaneous Endoscopic Gastrostomy
Zeliha Demirtaş1, Ödül Eğritaş Gürkan1, Aysel Ünlüsoy Aksu1, Sinan Sarı1, Billur Demiroğulları2, Buket Dalgıç1
1
2
Gazi University, Faculty of Medicine, Pediatric Gastroenterology Department, Ankara
Gazi University, Faculty of Medicine, Pediatric Surgery, Ankara
Purpose: The aim of the study is to evaluate patients with percutaneous endoscopic gastrostomy (PEG) in terms of placement
indications, follow-up period and complications.
Methods: Medical files of 74 patients who had PEG placement procedures at Gazi University School of Medicine Pediatric
Gastroenterology Department during January 2006- July 2013 were examined retrospectively.
Results: There were 25 female and 49 male patients. Ages of patients at the time of PEG placement were 2-204 months (mean:
43.91 ± 49.13). The smallest patient was 2 months old with 2600 gram body weight.
Reviewing the PEG placement indications; 69 patients had swallowing difficulties, 1 patient had inadequate caloric intake, 1 patient
for fluid and electrolyte support and 3 patients had special dietary requirements. Early complications were observed in 4 (%5,40)
patients and late complications were observed in 22 (%29,72) patients
Follow-up of patients were 0.1- 94.7 (mean: 19.84 ± 21.23) months. PEG tube replacements were done in 21 patients. The
longest period for PEG usage was 44.1 months. Five of the patients were able to provide feeding via oral route and PEG catheters
were removed.
Conclusion: Today, PEG is used in swallowing disorders as well as to provide adequate caloric intake and fluid and electrolyte
support in various genetic and metabolic diseases. It will be possible to implement PEG in lower weighed infants with technical
development and adequate anesthetically support.
28
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P2
Olgu sunumu: Duchenne Musküler Dİstrofİ’lİ olguda TRAKEözAfagal fİstül
Selen Serel3, Şulenur Subaşı1, Numan Demir3, İpek Alemdaroğlu2, Öznur Yılmaz1, A. Ayşe Karaduman3
Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü
Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü
3
Hacettepe Üniversitesi, Yutma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezi
1
2
Fistül tamirini takiben veya sonraki zamanlarda özefagusta besin iletiminde problem olması sık karşılaşılan bir durumdur. Bu
soruna sekonder yutma ve beslenme kıvamında yapılan değişiklikler ile çözüm bulunabilmektedir.
Olgu sunumu: Brooke alt ve üst ekstremite fonksiyonel sınıflandırmasına göre birinci seviyede olan,6 yaşındaki Duchenne Musküler
Distrofi(DMD) tanılı olgu değerlendirildi. Doğduğunda özefagal fistül sebebi ile fistül tamiri ameliyatı geçirdiği ailesi tarafından
bildirildi. Normale yakın fiziksel ve fonksiyonel düzeye sahip olan olgunun boyun fleksiyon ve ekstansiyon kas kuvveti 5 değerinde
idi. Beslenme sonrası takılma hissi ve boğulma korkusu şikayetleri ile yutma bozukluğu ünitesine başvurdu.
Materyal-Metod: Yutma fonksiyonları açısından klinik değerlendirmeleri yapılan hasta Modifiye Baryum Yutma Çalışmasına alındı.
Değerlendirmede 3 ve 5 ml sıvı, puding ve katı besin kullanıldı.
Bulgular: Modifiye Baryum Yutma Çalışmasında normal orofarengeal yutma fizyolojisi saptandı. Puding ve katı besinde fistül tamiri
bölgesi (T8 seviyesi) altında kalıntı problemi gözlendi. Kalıntı puding kıvamında sekonder yutma ile temizlenebilirken, katı besinde
sekonder yutma kalıntı temizlemede etkili olmadı.
Sonuç: Doğumdan hemen sonra fistül ameliyatı geçiren olgunun 6 yıl sonra yutma şikayeti ile başvurması fistül bölgesindeki
yapısal değişikliklerden kaynaklanabileceği gibi DMD nedeni ile görülebilecek olan genel kas zayıflığının oral ve özefagal bölgeyi
etkilemesinden de kaynaklanabilir. DMD’de terminal dönemde görülen yutma problemlerinin böyle özel sorunu olan vakalarda daha
erken görülebileceği dikkate alınmalıdır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P2
Case study: TRACHEOEsophageal fistula in a DMD case
Selen Serel3, Şulenur Subaşı1, Numan Demir3, İpek Alemdaroğlu2, Öznur Yılmaz1, A. Ayşe Karaduman3
Hacettepe University, Faculty of Health Sciences, Department of Physiotherapy and Rehabilitation
Bezmialem Vakıf University, Faculty of Health Sciences, Department of Physiotherapy and Rehabilitation
3
Hacettepe University, Swallowing Disorders Application and Research Center
1
2
Problem in esophageal transition is a common problem following fistula repair or later procedure. It can be solved with secondary
swallowing waves and consistency changes in food.
The case: 6 year- old Duchenne Muscular Dystrophy(DMD) patient whose functional level was one according to Brooke lower
and upper extremity functional rating scale was evaluted. History of esophageal fistula operation when he was born was reported
by his family. Neck flexor muscle strength and neck extansor muscles strength were scored as 5 points and his physical and
functional levels were almost normal. He referred to swallowing disorders unit for his food stuck feeling and fear of drowning.
Methods:The patient was evaluated clinically and Modified Barium Swallow Study was performed. 3 and 5 ml liquid, pudding and
bisquit consistency were used while swallowing study.
Results: Normal oropharyngeal swallowing physiology was determined in Modified Barium Swallow Study. Residue problem
was observed below the fistula repair area(T8 level) in pudding and bisquit consistency.While secondary swallowing waves were
effective in pudding consistency, same result was not observed in bisquit consistency.
Coclusion: The reason of swallowing problem 6 years after fistula repair could be related with structural changes in fistula region.
General muscle weakness caused by DMD could also effect oral and esophageal regions. Swallowing problems are seen in
terminal phase in DMD patients, but they can be observed earlier in boys who have other special conditions like our case.
29
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P3
Yenİ Tanı Alan Gastroözefageal Reflü Hastalarının Beslenme Durumlarının
Saptanması
Nilgün Seremet Kürklü1, Nilgün Karaağaoğlu2, Gülşah Kaner3
T.C. Sağlık Bakanlığı Erzincan Üniversitesi, Mengücek Gazi Eğitim Araştırma Hastanesi, Erzincan
Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Ankara
3
Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Kayseri
1
2
Amaç: Pirozis ve asit regürjitasyonu gibi bulguları olan gastroözefageal reflü hastalığının (GÖRH) görülme sıklığının %15-20
olduğu tahmin edilmektedir. Bu araştırma, yeni tanı alan gastroözefageal reflü (GÖR) hastalarının genel özellikleri, beslenme
alışkanlıkları, besin tüketim durumları, fiziksel aktivite düzeyleri ile bazı antropometrik ölçümlerini belirlemek amacıyla planlanmıştır.
Materyal-Metod: İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma HastanesiGastroenteroloji Polikliniği’ne son bir yıldır gastroözefageal reflü
hastalığı (GÖRH) semptomları yaşayan endoskopik girişim uygulanarak GÖRH tanısı alan, yaşları 18- 65 arasında değişen 150
birey rastgele örneklem yöntemi ile seçilmiştir. Bireylerin genel özellikleri ve beslenme alışkanlıklarını belirleyebilmek için anket
formu uygulanmış, vücut ağırlığı, boy uzunluğu, bel ve kalça çevresi gibi antropometrik ölçümleri alınmıştır. Birbirini izleyen üç
günde 24 saatlik besin tüketimi ile fiziksel aktivite kayıtları alınmıştır. Bu kayıtlara göre bireylerin günlük enerji ve besin ögesi alımları
ve fiziksel aktivite durumları belirlenmiştir.
Bulgular: Bireylerin sıklıkla GÖRH semptomlarından olan asit regürjitasyonu ve yanma hissini yaşadıkları belirlenmiştir. GÖRH olan
erkeklerin BKİ 27.6±3.2 kadınların ise 30.4±6.2 kg/m²’dir (p<0.05). Bireylerin beslenme alışkanlıkları GÖRH semptomları öncesi
ve sonrasına göre değerlendirildiğinde, bireylerin öğün sayısı, öğün atlama durumu, yemek yeme hızları, yemek ısıları, tuz tüketimleri
açısından önemli farklılıklar olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Bireylerin GÖRH semptomlarını yaşadıktan sonra reflüjenik besinler
olan kolalı içecek, kahve, hazır meyve suyu, baharat, çikolata, kızartılmış yiyecekler, soğan, domates, turunçgiller tüketimlerini
azalttıkları öğrenilmiştir. GÖRH olan bireylerin %62.7’sinin sedanter olduğu ve erkek bireylerin fiziksel aktivite düzeylerinin kadın
bireylerden daha yüksek olduğu belirlenmiştir (p<0.05).
Sonuç: Sonuçlar; beslenme alışkanlıklarındaki değişimlerin GÖRH semptomlarının sıklığının ve şiddetinin azalmasında etkili
olduğunu; vücut ağırlığıdenetiminin ve fiziksel aktivitenin arttırılmasının ise GÖRH oluşumunu ve GÖRH semptomlarını azaltacağını
göstermektedir. -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P3
Determination of the Nutritional Status of Patients with Newly Diagnosed
Gastroesophageal Reflux Disease
Nilgün Seremet Kürklü1, Nilgün Karaağaoğlu2, Gülşah Kaner3
The Ministry of Health of Turkey Erzincan University, Mengücek Gazi Training and Research Hospital, Erzincan
Hacettepe University, Faculty of HealthSciences, Nutrition and Dietetic Department, Ankara
3
Nuh Naci Yazgan University, Faculty of Health, Sciences Nutrition and Dietetic Department, Kayseri
1
2
Purpose:It is estimatedthat %15-20 of persons in general population exhibit symptoms suggestive of gastroesophageal reflux
disease, such as pyrosisandacidregurgitation. This research was planned to determine general characteristics, dietaryhabits,
food consumption, physical activity levels and anthropometric measurements of newly diagnosed gastroesophageal reflux (GER)
patients. Methods: 150 individuals aged between 18-65 years old who refer to living gastroesophageal reflux disease (GERD) symptoms in
İzmir Atatürk Training and Research Hospital last one year and apply endoscopy with a diagnosis of GERD were selected by random
sampling method. A general questionnaire was applied for dietary habits and general properties, anthropometric measurements
such as weight, height, waist and hip circumference were taken, 24-hour dietary intake for 3 consecutive days and physical
activity levels were determined, According to the this records, energy and nutrient intake, physical activity levels of participants
were established.
Results: Individuals often determined with symptoms of GERD as acid regurgitation and heartburn. Men with GERD BMI
were27.6±3.2 kg/m² and women were 30.4±6.2 kg/m² (p<0.05). The eating habits of individuals by were evaluated before
and after GERD symptoms, there were significant differences about the number of meals, skipping meals status, rates of eating,
cooking temperatures, salt intake (p<0.05). Revealed that individuals after living symptoms of GERD reduced consumption of
refluxogenic foods as cola drinks, coffee, ready-made fruit juice, spices, chocolate, fried foods, onions, tomatoes, citrus fruits.
62.7% of individuals with GERD with a sedentary life and individuals male of physical activity was higher in female (p<0.05). Conclusion:The result that changes in dietary habits is effective in reducing the frequency and severity of GERD symptoms,
shows that body weight control and increasing physical activity will reduce the symptoms of GERD and the formation of GERD.
30
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P4
Yeme bozukluğu olan çocuklarda oral motor dİsfonksİyon
Selim Gökçe1, Müberra Tanrıverdi2, Banu Bal Çermik1, Eftal Gençgil3, Mekiye Filiz3
Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Bilim Dalı
Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi
3
Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
1
2
Amaç: Oral motor disfonksiyon (OMD) beslenme bozukluğunun iyi bilinen bir nedenidir. Bu nedenle yeme bozukluğu tanısı alan
çocuklarda OMD’un sık olabileceği düşünülmüş ve sıklığı araştırılmıştır.
Materyal-Metod: Bu kesitsel çalışmada, son 9 ayda yeme bozukluğu tanısı alan tüm çocukların ayrıntılı tıbbi ve diyet öyküleri
alındı. Fizyoterapist tarafından oral motor muayeneleri yapıldı ve ve sonuçlar kaydedildi. Elde edilen bulguların tanımlayıcı analizi
yapıldı.
Bulgular: çalışma gurubu 37 (16 kız, %43.2) hastadan oluşmaktaydı. ortalama yaş 2.81 ± 2.52 yıl (0.67-12) idi. 5 gurup
tanımlandı. 1) İnfantil anoreksi(n=5), 2) Duyusal besin reddi (n=22), 3) Komorbid durumlar (infantil anoreksi ve duyusal besin
reddi (n=7), 4) Kompleks yeme bozukluğu (n=2), 5) Postravmatik yeme bozukluğu (n=1). Toplamda 6 (%16.2) hastada OMD
saptandıOMD’u olan hastaların 4’ünde (10.8%) duyusal besin reddi vardı. Kalan 2 hastada ise komorbid durumlar ve kompleks
yeme bozukluğu vardı. İzole infantil anoreksi ve postravmatik yeme bozukluğu olanlarda OMD saptanmadı.
Sonuç: Yeme bozukluğu olan çocuklarda OMD sıktır. Duyusal besin reddi yüksek risk taşır ve rutin olarak oral motor disfonksiyon
açısından rutin olarak değerlendirilmedir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P4
Oral motor dysfunction in children with feeding disorder
Selim Gökçe1, Müberra Tanrıverdi2, Banu Bal Çermik1, Eftal Gençgil3, Mekiye Filiz3
Bezmialem Vakıf University, Department of Pediatric Gastroenterology, Hepatology and Nutrition
Bezmialem Vakıf University, Faculty of Health Sciences
3
Bezmialem Vakıf University, Department of Pediatrics
1
2
Purpose: Oral motor dysfunction (OMD) is a well-known cause of feeding difficulty. In this study, we hypothesized that a subset
of children with feeding disorders have an increased frequency of OMD.
Methods: In this cross-sectional study, medical and dietary history of all children diagnosed with feeding disorder during last
9 months were recorded in detail. Oral motor examination was performed by an experienced physiotherapist and results are
recorded. Data were analysed in descriptive manner.
Results: Study group consisted of 37 patients (16 females,43.2%). Mean age of study group was 2.81 ± 2.52 years (0.67-12.00).
In al, 5 groups of feeding disorders were identified. 1) Infantile anorexia (n=5), 2) Sensory food aversion (n=22), 3) Comorbidities
(infantile anorexia and sensory food aversion)(n=7), 4) Complex feeding disorder (n=2), 5) Postraumatic feeding disorder (n=1). In
all, 6 (16.2%) had oral motor dysfunction. Of them, 4 (10.8%) had sensory food aversion. Remaining 2 (5.4%) had comorbidities and
complex feeding disorder respectively. OMD was not identified in those with isolated infantile anorexia and posttraumatic feeding disorder.
Conclusion: OMD is frequently observed in children with feeding disorders. Those with sensory food aversion carry a special risk
and should be routinely evaluated.
31
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P5
Yutma Güçlüğünde Beslenme Yönetİmİ
Gülşah Kaner1, Birdem Amoutzopoulos2, Nilgün Seremet Kürklü3, Kübra Tel Adıgüzel4
Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Kayseri
TÜBİTAK, Marmara Araştırma Merkezi Gıda Enstitüsü Gebze/Kocaeli
3
T.C. Sağlık Bakanlığı, Erzincan Üniversitesi Mengücek Gazi Eğitim Araştırma Hastanesi
4
T.C. Sağlık Bakanlığı, Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi
1
2
Amaç: Yutma güçlüğü, yutma fonksiyonunun etkinliğini ve güvenliğini etkileyen bir semptomdur. Ağız yoluyla besin alımının
azalması ve bu duruma bağlı olarak malnütrisyon, dehidrasyon, aspirasyon ve pnömoninin oluşumuna yol açar. Orofarengeal
yutma güçlüğünün 50 yaşın üzerindeki dünya nüfusunun %22’sini etkilediği düşünülmekte, ayaktan tedavi gören hastaların %20
-30’unda, uzun dönem hastanede kalan hastaların ise %59-66’sında yutma güçlüğü olduğu öngörülmektedir. Yutma güçlüğü
tedavisi çok disiplinli bir yaklaşımı içermektedir. Yutma bozukluklarının tedavisine yönelik beslenmede yapılan değişikliklerin
önemini ortaya koyan pek çok tıbbi kanıt bulunmaktadır. Bu derlemenin amacı, yutma güçlüğünde uygulanabilecek beslenme
yönetimini destekleyen bilimsel uygulamaları belirlemektir.
Materyal-Metod: Disfaji ve beslenme ile ilişkili makaleler güncel kaynaklardan taranarak derlenmiştir. İncelenen araştırma
sonuçlarına dayanarak yutma güçlüğünün beslenme yönetiminde kullanılan uygulamalar özetlenmiştir.
Bulgular: Yutma bozukluklarının tıbbi beslenme tedavisinde, gıdaların dokusu ve tedavideki etkinliğine dair bilgi önem taşımaktadır.
Kronik ve akut yutma bozukluklarının yönetiminde farklı tipteki gıdaların etkilerini test eden çalışmalar bulunmaktadır. Yutma
güçlüğü beslenmesinde kullanılan farklı gıda dokuları ve tipleri çeşitli şekillerde adlandırılmıştır (normal, yumuşak, püre ya da çatal
ile ezilebilir vb.). Gıda dokularının adları dahi bazı ülkelerde sistematik bir yaklaşımla oluşturulmuş ve standardize edilmiştir. Bu gıda
tiplerinin kullanılabilirliğini ve klinik uygulamalarını açıklamak için oluşturulan rehberler de bulunmaktadır.
Sonuç: Gıda adlarının standardize edilmiş terminolojisi ya da gıdaların kullanımına yönelik rehberler gibi araçlar, yutma güçlüğünde
beslenmenin yönetiminde kullanılabilecek yardımcı elementlerdir. Türkiye’de de yutma güçlüğünün beslenme yönetimini
destekleyen bu tip bilimsel uygulamaların geliştirilmesine ve sistematik kullanımına gereksinim vardır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P5
Nutritional Management of Dysphagia
Gülşah Kaner1, Birdem Amoutzopoulos2, Nilgün Seremet Kürklü3, Kübra Tel Adıgüzel4
Nuh Naci Yazgan University Faculty of Health Sciences Nutrition and Dietetic Department, Kayseri
TUBITAK, Marmara Research Center Food Institute Gebze/Kocaeli
3
The Ministry of Health of Turkey Erzincan University Mengücek Gazi Training and Research Hospital, Erzincan
4
The Ministry of Health of Turkey Ankara Occupational Diseases Hospital
1
2
Purpose: Dysphagia is a symptom that affects the safety and efficacy of the swallowing function and result with reduced oral
intake and related malnutrition, dehydration, aspiration and pneumonia. It is estimated that oropharyngeal dysphagia affects 22%
of the world’s population greater than 50 years old, and 20-30% of patients in acute care hospitals and 59-66% of long term
care residents have dysphagia. Dysphagia treatment consists of a multidisciplinary approach. And there are number of repoted
medical evidence suggested the importance of dietary changes for the treatment of dysphagia. The aim of this review is to compile
scientific applications that support the nutritional management practices used in dysphagia.
Methods: Dysphagia and nutrition-related articles compiled by reviewing the current sources. Applications used in the nutritional
management of dysphagia was summarized based on the results of reviewed publication.
Results: In the nutritional management of dysphagia, the information on the texture of the foods and their effectiveness on the
treatment is important. There are studies tested the effects of different food types on the management of chronic and acute
dysphagia. The different food textures and types that are used in nutrition in dysphagia are named in various ways (normal,
soft, pureed or fork-mashable e.g.). In different countries, the name of food textures are even created and standardised with a
systematical approach. There are also guidelines established for the description of clinical applications and usability of these food
types.
Conclusion: The tools like standardised terminology of food names or guidelines on the use of foods are supportive elements
in the management of nutrition in dysphagia. In Turkey, there is also need for production and systematic use of such scientific
applications assisting the nutritional management in dysphagia.
32
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P6
Akut Dönem İnmelİ Hastalardakİ Dİsfajİ Tanısında Elektrofİzyolojİk
Değerlendİrmenİn Önemİ
Ebru Karaca Umay1, Ece Ünlü1, Canan Koker2, Bilge Gönenli2, Selçuk Çomoglu2
1
2
S.B. Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Fiziksel Tıp ve Rehabiltasyon, Ankara, Türkiye
S.B. Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Nöroloji Kliniği, Ankara, Türkiye
Amaç: Bu çalışmada, akut dönem inmeli hastalarda elektrofizyolojik değerlendirme yöntemin etkinliğinin sağlıklı kontrollerle
karşılaştırılarak araştırılması amaçlandı. Ayrıca ikincil bir amaç olarak, bu yöntem ile “disfajili” ve “normal yutmalı” olarak
tanımlanan hasta gruplarının inme ciddiyeti ve özürlülüğü bakımından farklı olup olmadığı da değerlendirildi.
Materyal-Metod: İnme sonrası ilk bir aylık dönemde hastanemiz Nöroloji Kliniği’nde yatırılarak tedavi edilen 42 inmeli hasta ile yaş
ve cinsiyet bakımından benzer 15 sağlıklı hastane personeli alındı. Hastaların demografik ve hastalık özellikleri kaydedildi. İnme
ciddiyeti Ulusal Sağlık Enstitüsü İnme Ölçeği ile, özürlülük derecesi Modifiye Rankin Ölçeği ile değerlendirildi. Tüm katılımcılara
elektrofizyolojik değerlendirme yapıldı. Submental elektrotlardan ve laringeal sensörden elektronöromiyografi (EMG) kayıtları alındı.
Yutmaya ait interval süreleri ve disfaji limiti kaydedildi.
Hasta ve kontrol grupları elektrofizyolojik değerlendirme yöntemi yönünden karşılaştırıldı. Hasta grubu kendi içinde, intervallerin
süresi ve disfaji limitine göre “normal yutmalı” ve “disfajili hasta” olarak ayrıldı ve inme ciddiyeti ve özürlülük derecesi bakımından
karşılaştırıldı.
Bulgular: Hasta grubunda kontrol grubuna göre tüm intervallerin süreleri anlamlı olarak uzun bulundu. “Disfajili” olarak tanımlanan
hastaların inme ciddiyeti ve özürlülükleri faringeal faz süresi bakımından, “normal yutmalı” hastalara göre anlamlı olarak yüksek
bulundu.
Sonuç: Özelikle normal miktarlarda sıvı içebilen akut dönem inmeli hastalarda elektrofizyolojik olarak yutma faz sürelerinin
değerlendirilmesi hassas ve objektif bir yöntemdir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P6
The Importance of Electrophysiologic Evaluation in Dysphagia Diagnosis in Acute
Period Stroke Patients
Ebru Karaca Umay1, Ece Ünlü1, Canan Koker2, Bilge Gönenli2, Selçuk Çomoglu2
1
2
Ministry of Health Ankara Diskapi Yildirim Beyazit Education and Research Hospital,Physical Medicine and Rehabilitation Clinic, Ankara, Turkey
Ministry of Health Ankara Diskapi Yildirim Beyazit Education and Research Hospital, Neurology Clinic, Ankara, Turkey
Purpose: It was aimed at investigating the efficiency of electrophysiological evaluation procedure by compared to healthy controls
in acute period stroke patients in this study. As a secondary aim, it was evaluated that whether the patient groups defined as
“dysphagic” and “with normal swallowing” were different from each other or not, in respect to the stroke severity and disability.
Methods: 42 stroke patients and 15 healthy hospital personnel were included in this study. Demographic and disease characteristics
of patients were recorded. The stroke severity and disability rate were evaluated. Electrophysiological evaluation was performed
in all participants. Electroneuromyography recordings were received from submental electrodes and laringeal sensor. Swallowing
interval times and dysphagia limit were recorded.
Patient and control groups were compared in terms of electrophysiologic evaluation method. The patient group separated in itself
as “normal swallowing” and “patients with dysphagia” according to the interval times and dysphagia limit and were compared in
terms of stroke severity and disability rate.
Results: The all interval times in the patient group were found significantly longer than the control group. The stroke severity and
the disability of the patients defined as “with dysphagia” were found significantly higher than the “normal swallowing” patients,
in term of the pharyngeal phase time.
Conclusion: The electrophysiologic evaluation the swallowing phase times is a sensitive and objective method in acute period
stroke patients that can drink liquid in normal quantities, especially.
33
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P7
Yutma güçlüğünün nadİr bİr nedenİ: Forestİer hastalığı
Harun Soyalıç1, Erdoğan Ayan2, Tezcan Çalışkan2, Battal Tahsin Somuk1, Erkan Gökçe3, Can Koçak1
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı, Tokat
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Beyin Cerrahisi Anabilim Dalı, Tokat
3
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Radyoloji Anabilim Dalı, Tokat
1
2
Amaç: Forestier hastalığı olarak da bilinen diffüz idiyopatik iskelet hiperostozisi (DISH)paravertebral ligaman ve kasların
ossifikasyonu sonucu ortaya çıkan vertebral osteofit oluşumları ile karakterizedir. Servikal osteofite bağlı yutma güçlüğü nadir
görülür. Özellikle yaşlı hastalarda yutma güçlüğünün nedeninin servikal osteofit de olabileceğini dikkat çekmek için bu olgu
sunulmuş ve literatür gözden geçirilmiştir.
Olgu: İleri derecede yutma güçlüğü şikayeti olan 83 yaşında erkek hasta kulak burun boğaz kliniğimize başvurdu. Yan servikal
grafi, servikal tomografide C3-C4 düzeyinde hipofarenkse bası yapan osteofitik spur formasyonu belirlendi ve cerrahi olarak eksize
edildi. Cerrahi tedaviden sonra hastanın yutma güçlüğü düzeldi.
Sonuç: Yutma güçlüğünün etyolojisinde farenks-hipofarenks- özefagus malignitesi , nörolojik hastalıklar yanında osteofit oluşumu
ile seyreden DISH hastalığı da dikkatlice araştırılmalıdır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P7
A rare cause of dysphagia: Forestier’s Disease
Harun Soyalıç1, Erdoğan Ayan2, Tezcan Çalışkan2, Battal Tahsin Somuk1, Erkan Gökçe3, Can Koçak1
Department of Otolaryngology & Head and Neck Surgery, Medical Faculty, Gaziosmanpaşa University, Tokat
Department of Brain Surgery, Medical Faculty, Gaziosmanpaşa University, Tokat
3
Department of Radiology, Medical Faculty, Gaziosmanpaşa University, Tokat
1
2
Purpose: Diffuse idiopathic skeletal hyperostosis(DISH) also known as Forestier’s disease caused by ossification of the
paravertebral muscles and vertebral ligament is characterized by the formation of osteophytes. Dysphagia caused by cervical
osteophytes is rare. Cervical osteophytes may cause difficulty in swallowing, particularly in elderly patients. To draw attention to
this fact it is reported and the literature is reviewed.
Case Report: In this case, a 83-year-old male patient applied our otolaryngology clinic with complaints of severe dysphagia is
presented and the literature is reviewed. C3-C4 cervical osteophytes with spur formation in the lateral cervical radiography-servical
tomography compresses the hypopharynx surgically were excised. patient suffering from dysphagia recovered completely after
surgical treatment.
Conclusion: Among the reasons pharyngeal dysphagia only hypopharynx-esophageal malignancies, and neurological diseases
but also DISH disease may be associated with the formation of osteophytes. Particularly in elderly patients this disease should
be investigated carefully.
34
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P8
Ankİlozan Spondİlİtlİ hastada servİkal osteofİte bağlı havayolu obstrüksİyonu ve
dİsfajİ: Bİr Olgu sUnumu
Yasin Kürşad Varsak, Mehmet Akif Eryılmaz, Hamdi Arbağ
Necmettin Erbakan Üniversitesi, Meram Tıp Fakültesi, Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Anabilim Dalı, Konya
Amaç: Bu çalışmada geniş servikal osteofite bağlı havayolu obstuksiyonu ve disfaji gelişen Ankilozan Spondilitli bir olguyu sunmayı
amaçladık.
Materyal-Metod: Progresif disfaji ve son zamanlarda gelişen dispne şikâyetleri ve 17 yıldır Ankilozan Spondilit tanısı olan 53
yaşında erkek hasta kliniğimizde değerlendirildi. İndirek laringoskopide farenks arka duvarında düzgün yüzeyli kitle izlendi. Servikal
vertebra bilgisayarlı tomografisi görüntülerinde C2-C3 vertebralarada anterior servikal osteofit izlendi. Trakeotomi açılmasının
ardından genel anestezi altında transoral yolla sevikal osteofit total olarak eksize edildi.
Bulgular: Cerrahi esnasında ve sonrasında komplikasyon gelişmedi. Tedavi sonrası hasta postoperatif 8. günde dekanüle edildi.
Postoperatif çekilen lateral boyun grafisi ile posterior faringeal duvarda osteofit olmadığı görüldü. Postoperatif 6. Ayda hastanın
dispne ve disfaji şikâyetlerinin olmadığı tesbit edildi.
Sonuç: Nadiren semptomatik olan geniş servikal osteofitler çoğunlukla geriyatrik populasyonda görülmekte ve disfaji,dispne,
disfoni, odinofaji gibi semptomlara neden olabilmektedirler. Bununla birlikte semptomatik geniş servikal osteofitler ve Ankilozan
spondilit nadiren birlikte görülmektedir. Semptomatik vakalarda transoral cerrahi eksizyon ana tedavi yöntemi olarak geçerliliğini
korumaktadır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P8
Dysphagia and airway obstuction due to cervical osteophyte in a patient with
Ankylosing Spondylitis: A case presentation
Yasin Kürşad Varsak, Mehmet Akif Eryılmaz, Hamdi Arbağ
Necmettin Erbakan University, Meram Medical Faculty, Department of Otolaryngology Head and Neck Surgery, Konya
Purpose: In this study we aimed to report a case presented with airway obstruction and dysphagia due to large cervical
osteophyte who has a previous history of Ankylosing Spondylitis.
Methods: 53 years old male patient presented with slowly progressive dysphagia and recently onset dyspnea and history of
AS for seventeen years. Indirect laryngoscopy revealed a smooth bulge in the posterior wall of pharynx. Computed Tomography
(CT) of the cervical spine demonstrated a large hypertrophic anterior cervical osteophte of C2-C3 vertebra. After tracheotomy
accomplished cervical osteophyte excised totally under general anesthesia via transoral approach.
Results: No complication occurred during and after surgery. The patient decannulated at postoperative day 8. Postoperative
control lateral cervical X-Ray has shown no osteophytes at posterior pharyngeal wall .There was no complaint of dysphagia and
dyspnea 6 months after surgery.
Conclusion: Large anterior cervical osteophytes are rarely symptomatic lesions mostly seen in geriatric population and may cause
symptoms such as dysphagia, dyspnea, dysphonia, odynophagia. Symptomatic large anterior cervical osteophyte with AS is
extremely rare. Transoral surgical excision is still the main treatment for symptomatic cases.
35
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P9
Servİko-Torasİk Dev Lİpom: Olgu Sunumu ve Lİteratürün Gözden Geçİrİlmesİ
Mehmet Akif Eryılmaz, Abitter Yücel, Hilal Yücel
Necmettin Erbakan Üniversitesi, Meram Tıp Fakültesi, Kulak Burun Boğaz ve Baş-Boyun Cerrahi Anabilim Dalı, Konya
Amaç: Olgu sunumumuzda, yutma bozukluğunun nadir nedenlerinden, suboksipital bölgeden baslayıp posterior servikal üçgende
seyrederek mediastinuma uzanım gösteren semptomatik,dev lipom vakasınının torakotomi yapılmadan başarılı bir şekilde cerrahi
eksizyonunu sunduk.
Materyal-Metod: 13 yaşında erkek hasta boyun sağ yayında uzun süredir bulunan ağrısız şişlik şikayeti ile başvurdu.Kitlenin
son dönemde büyüme gösterdiği ve yutma güçlüğü şikayetinin de eklendiği öğrenildi.Hastaya yapılan Manyetik Rezonans(MR)
incelemede, boyunda karotis arteri ve juguler veni, mediastende trakea ve özofagusu sola doğru iten yağ sinyal özelliğinde kitle
görüldü.Lezyondan ince iğne aspirasyon biyopsisi(İİAB) yapıldı ve histopatolojik inceleme ile lipom tanısı konuldu.Hasta genel
anestezi altında ameliyat edildi ve kitle total çıkarıldı.
Bulgular: Postoperatif dönemde hastada herhangi bir komplikasyon gelişmedi.Cerrahi materyalin patoloji sonucu lipom olarak
raporlandı.Hasta altı aydır takip altındadır.
Sonuç: Lipomlar vücudumuzun her yerinde görülebilen benign mezenşimal tümörlerdir. Lipomlar genellikle 5. ve 6. dekatta
görülmekle birlikte, nadiren ilk 2 dekatta izlenebilir.Lipomların dev olarak adlandırılabilmeleri için minimum 10 cm genişlikte veya
1000 gramın üzerinde ağırlıkta olmaları gerekir.Bizim olgumuzda ise lipomun boyutları 16x7 cm, ağırlığı ise 1120 gramdı.Klinik
olarak yüzeyel lipomlarda kozmetik problemler açığa çıkarken derin yerleşimlilerde kitle basısına bağlı semptomlar ortaya çıkar.
Etyopatogenezleri tam olarak bilinmemekle birlikte genetik, endokrin ve travmatik faktörler önde gelen nedenlerdir.Lipomların
tedavisi cerrahi olarak eksizyondur.Sonuç olarak derin yerleşimli dev servikotorasik lipomlar oldukça nadir görülmektedir ve kitlenin
yerleşimi ile büyüklüğüne bağlı olarak yutma bozukluğu yapabilceği göz önünde bulundurulmalıdır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P9
Cervico-Thoracic Giant Lipoma: Case Report and Review of the Literature
Mehmet Akif Eryılmaz, Abitter Yücel, Hilal Yücel
Necmettin Erbakan University, Meram Medical Faculty, Department of Otorhinolaryngology and Head and Neck Surgery, Konya
Purpose: We report succesfull surgical excision of symptomatic giant lipoma without thoracotomy which is starting from
suboccipital region, covering the posterior cervical triangle and extending to mediastinum.
Methods: A 13 year old male patient was referred to our department with complaint of painless swelling in his right neck for
a long time.It is learned that mass grew up in size and dysphagia symptom added in the last period.We performed Magnetic
Resonance Imaging(MRI), a fat signal property mass was seen that pushes carotid artery and juguler vein on the neck, trachea
and esophagus in the mediastinum to the left.Fine-needle aspiration biopsy(FNAP) was performed and the histopathological
diagnosis was lipoma.The patient was operated under general anesthesia and the mass was totally removed.
Results: No complications occurred during the postoperative period.The pathological examination of the surgical specimen was
reported as lipoma.The patient has been followed for 6 months.Etiopathogenesis is unclear, but genetic, endocrine and travmatic
factors are accused of.
Conclusion: Lipomas are benign mesenchymal tumors that can be seen all over the body. Lipomas usually occur in 5’th and 6’th
decades, but could rarely seen in the first two decades of life.Lipomas that are greater than 10 cm in width or heavier than 1000
gram in weight are called giant tumors.In our case, the lipoma size was 16x7 cm, 1120 gram in weight.In such cases, superficial
lesions cause cosmetic problems but when the mass is located deeply, symptoms occur due to compression of lesion.Treatment
modality of lipomas are surgical excision.As a result, deep-seated, giant cervivothoracic lipomas are extremely rare and it should
be considered that mass could cause dysphagia.
36
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P10
Yutma Güçlüğünün Nadİr Bİr Nedenİ: Hİpofarİnks Kanserİ
Mehmet Akif Eryılmaz, Abitter Yücel, Yasin Kürşad Varsak
Necmettin Erbakan Üniversitesi, Meram Tıp Fakültesi, Kulak Burun Boğaz ve Baş-Boyun Cerrahi Anabilim Dalı, Konya
Amaç: Hipofarinks bölge kanserleri yutma güçlüğünün nadir nedenlerinden biridir ve bu semptom hastalığın başlangıç dönemindeki
ilk belirtilerdendir.Bu olgu sunumumuz ile yutma güçlüğü ile başvuran hastalarda hipofarinks bölge lezyonlarının olabileceğine ve
bu hastaları erken dönemde yakalamanın önemine dikkat çekmeye çalıştık.
Materyal-Metod: 64 yaşında erkek hasta boyun sağ yanında son dönemde gelişen şişlik nedeniyle kliniğimize başvurdu.
Hastanın anamnezinde yaklaşık 1 yıldır olan yutma güçlüğü ve kilo kaybı şikayeti de mevcuttu.Hastanın muayenesinde sağ ön
servikal zincirde yaklaşık 2x1 cm boyutlarında sert fikse kitle mevcuttu.Yapılan endoskopik muayenede sağ piriform sinüs dolgun
görünümde idi.Hastaya çekilen boyun Manyetik Rezonans Görüntülemede sağ piriform sinüs duvarında heterojen kontrastlanan
kitle tespit edildi.Genel anestezi altında hastadan biyopsi alındı.Histopatolojik inceleme skuamöz hücreli karsinom gelmesi üzerine
hastaya parsiyel laringofarenjektomi ile bilateral boyun diseksiyonu operasyonu yapıldı.
Bulgular: Hasta postoperatif dönemde 29 gün kliniğimizde takip edildikten sonra taburcu edildi.Histopatolojik inceleme ile boyunda
karsinom infiltrasyonu tespit edildi.Hastalığın evresi T3N2bM0 olduğu tespit edilerek Radyasyon Onkolojisi bölümüne konsülte
edildi.
Sonuç: Başlangıç belirtileri yutma güçlüğü ve boğaz ağrısı olan hipofarenks bölge kanserleri nadir görülmekle birlikte erken
dönemde yakalanmaları zor olması sebebiyle baş-boyun kanserleri arasında ayrı bir önemi vardır. Genellikle ileri evrede yakalanan
hastaların prognozu radikal cerrahilere rağmen kötü olmaktadır ve bazı olgulara ikinci primer maligniteler eşlik etmektedir.Diğer
baş-boyun kanserleri gibi % 95’ten fazlası skuamöz hücreli karsinomdur ve en sık piriform sinüs kaynaklıdır.Tanı anında cerrahi
uygulanabilecek hasta oranı % 50 civarındadır.Bu olgu sunumumuzda, yaklaşık 1 yıl yutma güçlüğü şikayeti ile farklı kliniklere
başvurup tanı konulamayan, ileri evre bir hipofarinks kanseri olgusunu sunmaktayız.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P10
A Rare Cause of Dysphagia: Hypopharynx Cancer
Mehmet Akif Eryılmaz, Abitter Yücel, Yasin Kürşad Varsak
Necmettin Erbakan University, Meram Medical Faculty, Department of Otorhinolaryngology and Head and Neck Surgery, Konya
Purpose: Hypopharyngeal cancer is a rare cause of the difficulty in swallowing and this could be the initial symptom.We would
like to emphasize that hypopharyngeal region lesions could be diagnosed in early stages in patients admitted by difficulty in
swallowing.
Methods: A 64-year old male patient admitted with a right sided neck mass. He also had a history of weight loss and difficulty
in swallowing since last year. On physical examination there was a 2x1 cm hard and fixed tumor in right anterior cervical chain.
On direct laryngoscopy, the right sinus piriformis was occupied by a mass. There was a heterogenously contrasting mass on the
right piriform sinus wall on MRI. Under general anesthesia biopsy was performed and the tumor was squamous cell carcinoma
histopathogically.The patient underwent partial laryngectomy and bilateral functional neck dissection.
Results: Patient was discharged on 29th day postoperatively.Histopathological examination was revealed carcinoma infiltration in
the neck.The stage of the disease was T3N2bM0 and patient was consulted to radiation oncology department.
Conclusion: Although rarely seen, hypopharyngeal region cancers are partıcularly important head and neck cancer because of
the difficulty in early diagnosis. Since the patients are in advanced stages, despite the radical surgical interventions, the prognosis
is poor. The second primary malignancies are not rare.More than 95 % lesions are squamous cell carcinoma such as other head
and neck cancers and they are observed most frequently (66-75%) as piriform sinus tumors.In thıs case, we report an advanced
stage hypopharynx cancer with dysphagia.
37
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P11
Serebral Palsİlİ Çocuklarda Dİsfajİ Tedavİsİnde Masseter Kası Elektrİk
Stİmulasyonu Uygulaması -Dokuz Olguluk Ön Çalışma Sonuçları
Ebru Karaca Umay, Özgür Karaahmet, Ece Ünlü, Natalya Özen, Aytül Çakcı
S.B. Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Fiziksel Tıp ve Rehabiltasyon, Ankara, Türkiye
Amaç: Bu çalışmada, disfajisi olan serebral palsili (SP) çocuklarda, masseter kasına elektrik stimulasyonu tedavisi verilmesinin
etkinliğini değerlendirmek amaçlandı. Materyal-Metod: Çalışmaya, disfaji dışı bir nedenle kliniğimizde yatarak tedavi edilen 9 SP›li çocuk alındı. Çalışmaya; çocuğun
bakıcısına sorulan «çocuğunuzun bir yeme sorunu olduğunu düşünüyor musunuz?» sorusuna «evet» yanıtı veren çocuklar dahil
edildi. Çocukların bir öğünü gözlemlenerek ve fizik muayene ile disfaji semptomları ve yutmanın hangi fazında sorun olduğu
değerlendirildi. Bilateral masseter kası üzerine 3 hafta elektrik stimulasyonu uygulandı. Çocuklar, 3 hafta boyunca haftalık olarak
değerlendirildi. Bulgular: Fizik muayene bulgusu olarak; çocukların tamamında dil hareketlerinde zayıflık vardı. Yemek sırasındaki gözlemde ise
en fazla saptanan bulgular; ağızdan salya akması ile büyük gıdaları yemede ve ağızda tutmada zorluk idi. Tedavi sırasında ilk
haftadan itibaren bu bulgularda iyileşme gözlendi. 3. hafta sonunda 4 (%44.4) hastada salya akışının, 6 (%66.7) hastada büyük
gıdaları yemede ve ağızda yemeğin tutulmasındaki zorluğun tamamen ortadan kalktığı ve yemek yeme süresinin 45 dk. altına indiği
saptandı. Sonuç: Serebral palsili ve disfajili çocuklarda oral faz sorunları ön plandadır. Massseter kasına uygulanan elektrik stimulasyonu
tedavisinin, bu çocuklarda etkili olduğunu düşünüyoruz.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P11
Masseter Muscle Electrical Stimulation in The Treatment of Children With
Cerebral Palsy - Preliminary Study Results of Nine Cases Dysphagia
Ebru Karaca Umay, Özgür Karaahmet, Ece Ünlü, Natalya Özen, Aytül Çakcı
Ministry of Health Ankara Diskapi Yildirim Beyazit Education and Research Hospital, Physical Medicine and Rehabilitation Clinic, Ankara, Turkey
Purpose: The aim of this study was to evaluate the efficacy of the masseter muscle electrical stimulation therapy in children with
cerebral palsy (CP) effected by dysphagia.
Methods: A total of nine children with CP were included in this study who were admitted to the inpatient clinic due to reasons
other than dysphagia. Children whose caregiver responded ‘yes’ to the question on “whether he/she thinks the child has an
eating disorder” were included in the study. Symptoms of dysphagia and the phase of swallow were assessed through a physical
examination and observation of one meal of the children. An electrical stimulation was applied on the bilateral masseter muscle
for three weeks.
Results: Results of physical examination have shown a weakness in tongue movements in all subjects. The most common
observation during eating a meal included: drooling and difficulities in eating large pieces of food and keeping them in the mouth.
All of these findings improved after the treatment. At the end of week 3, 4 children (44.4%) have shown improvements in drooling,
and 6 (66.7%) in keeping and eating large pieces of food, as well as finishing the meals up faster. Conclusion: Oral phase problems are common in children with cerebral palsy and dysphagia. We think that the electrical stimulation
of the masseter muscle is an effective method in treatment of these children.
38
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P12
Aİle Hekİmİne Kayıtlı Kİşİlerİn Yeme Tutumları İle Aİle Yapılarının İlİşkİsİnİn
Araştırılması
Salim Özenç1, Sirzat Yesilkaya2, Dursun Karaman3, Nuri Yildiran4, Erdal Pan5, Mehmet Ince6, Erol Arslan7
Diyarbakir Asker Hastanesi, Aile Hekimligi, Diyarbakir, Turkiye
Gulhane Askeri Tip Akademisi, Aile Hekimligi, Ankara, Turkiye
3
Gulhane Askeri Tip Akademisi, Psikiatri Servisi, Ankara, Turkiye
4
Gulhane Askeri Tip Akademisi, Saglik Yonetimi, Ankara, Turkiye
5
Eskisehir Asker Hastanesi, Psikiatri Servisi,Eskisehir, Turkiye
6
Gulhane Askeri Tip Akademisi, Ail Servis, Ankara, Turkiye
7
Gulhane Askeri Tip Akademisi, Dahiliye Servisi, Ankara, Turkiye
1
2
Amaç: Yeme davranışındaki bozuklukların birçok sebebi mevcuttur. Aile faktörü de bunlardan birisidir. Bu çalışmamızda aile
hekiminde kayıtlı olan gençlerin yeme tutumları ile aile yapısı arasında ilişkinin olup olmadığının belirlenmesi amaçlanmıştır.
Materyal-Metod: Çalışmaya aile hekimine kayıtlı olan kişilerden Haziran - Ekim 2012 tarihleri arasında aile sağlığı merkezine
müracaat eden 14-24 yaşları arasındaki kişiler dâhil edildi. Kayıtlı 180 kişiden, çalışmaya katılmayı kabul eden ve soru formunu
tam olarak dolduran 149 kişi değerlendirmeye alınmıştır. Çalışmada sosyodemografik özellikler için Yarı yapılandırılmış görüşme
formu, Yeme Tutumu Testi (YTT) ve Aile Değerlendirme Ölçeği (ADÖ) kullanılarak veriler toplanmıştır.
Bulgular: Cinsiyetler arasında aile tutum ölçeği alt grupları ve yeme tutum puanları yönünden istatistiksel olarak anlamlı bir fark
saptanmamıştır (p>0.05). Bayanlarda erkeklere göre iletişim puanı yönünden istatistiksel olarak anlamlı yükseklik tespit edilmiştir
(p=0.040).
Sonuç: Bizim çalışmamızda, aile hekimliğine kayıtlı 14-24 yaşları arasındaki kişilerin yeme tutumları ile aile yapıları arasında bir ilişki
bulunamamıştır. Bu nedenle çalışmamızın sonuçları yeme tutumuyla aile işlevleri arasında ilişki olmadığını gösteren çalışmalarla
uyumludur. Ancak bu konu ile ilgili olası sebepleri ve bunların etkilerini inceleyen boylamsal çalışmalar yapılması gereklidir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P12
The Relationship Between Family Structure and Eating Attitudes of People
Registered With to The Family Doctors
Salim Özenç1, Sirzat Yesilkaya2, Dursun Karaman3, Nuri Yildiran4, Erdal Pan5, Mehmet Ince6, Erol Arslan7
Diyarbakir Military Hospital, Department of Family Medicine, Diyarbakir, Turkey
Gülhane Military Medical Academia, Department of Family Medicine, Ankara, Turkey.
3
Gülhane Military Medical Academia, Department of Psychiatry, Ankara, Turkey
4
Gülhane Military Medical Academia, Department of Healt Administration, Ankara, Turkey.
5
Eskisehir Military Hospital, Department of Psychiatry, Eskisehir, Turkey.
6
Gülhane Military Medical Academia, Department of Emergency Medicine, Ankara, Turkey
7
Gülhane Military Medical Academia, Department of Internal Medicine, Ankara, Turkey
1
2
Purpose: There are many causes of eating behavior disorders. Family factor is also one of them. In this study, we aimed to
determine whether there is a relationship between family structure and eating attitudes by young people who have registered to
the family doctors.
Methods: People registered with to the family doctors, between the ages of 14 to 24, and who have applied to the family
health center from June to October 2012 were included in the study. From the registered 180 people of 149 of them, who
agreed to participate in the study and filled out the questionnaire completely, were evaluated. The semi-structured interview form
for sociodemographic characteristics, Eating Attitudes Test (EAT), and the Family Assessment Scale (FAS) were used for data
collection.
Results: Between sexes, there were no statistically significant difference observed in terms of the sub-groups of FAS and the EAT
scores (p>0.05). A statistically significant elevation in terms of contact points have been identified in women than in men (p =
0.040).
Conclusion: In our study, there was no relationship found between eating attitudes and family structures was not found within the
people, who have registered to the family doctors, between the ages of 14 to 24. Corresponding to this, the results of our study
is compatible with studies showing that there is no relationship between family functioning and eating attitudes. However, it is
imperative to perform longitudinal studies analyzing possible causes and related effects of this issue.
39
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P14
Joubert sendromu’nda yutma bozukluğunun araştırılması: İkİ olgu sunumu
İpek Alemdaroğlu, Müberra Tanrıverdi
Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü, İstanbul, Türkiye
Amaç: Joubert Sendromu (JS), serebellar vermiste gelişme geriliği, beyin kökünde ‘Molar Diş İşareti’ gibi belirli beyin bölgelerinde
spesifik anormalliklerin görüldüğü, hipotoni ve gelişimsel gerilik/entelektüel özür ile seyreden, 1/100.000 insidansı olan genetik
bir bozukluktur. Dişeti, dil ve ağızda ekstra doku birikimi, dilde nodüller ve ağız koordinasyonunda bozukluk bildirilen diğer klinik
problemlerdendir. Amacımız; JS’li iki olgunun oral-motor disfonksiyonu değerlendirilerek yutma bozukluğunun araştırılmasıdır.
Materyal-Metod: JS tanısı alan 13 (erkek) ve 12 (kız) aylık iki olgunun doğum kilosu, değerlendirme tarihindeki kilosu ve doğum
hikayesi kaydedildi. ‘Oral Motor Değerlendirme Aracı’ (OMDA) ile oral-motor disfonksiyonu ve fiziksel özellikleri değerlendirildi.
OMDA kapsamında yüz, dudaklar, farinks/yumuşak damak, dil ve damağın yapısal-fonksiyonel özellikleri incelendi.
Bulgular: Olguların doğum ağırlıkları sırasıyla erkek 3600 gr, kız 3820 gr iken değerlendirme tarihinde 8500 gr ve 12000 gr idi.
Olgularda görülen ortak fiziksel problemler; hipotoni, anormal solunum paterni, gece apnesi, anormal göz hareketleri, otistik
davranışlar, görme bozukluğu, kaba motor becerilerde bozukluk ve gelişimsel gerilik idi. Ayrıca erkek olguda kol, göz, ağız
hareketlerinde koordinasyon bozukluğu, kız olguda baş kontrolünde zayıflık belirlendi. OMDA’da olgularda asimetrik yüz, büzülmüş
dudak, açık ağız, alt dudağını ısırma görüldü. Erkek olguda dudakta hafif geri çekilme, çizgi dudak, orta şiddette salya; kız olguda
dilde küçüklük, yumuşak damakta asimetri belirlendi.
Sonuç: JS’li olgularda belirlenen oral-motor disfonksiyonun yutma bozukluğuna neden olabileceği düşünüldüğünden, olgulara
oral-motor fonksiyonu geliştirmeye yönelik egzersizler önerilmiştir. Aylık takipler ile yutma fonksiyonları değerlendirilecektir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P14
Investigating the swallowing disorder in Joubert Syndrome:
Presentation of two cases
İpek Alemdaroğlu, Müberra Tanrıverdi
Bezmialem Vakif University, Faculty of Health Sciences, Physiotherapy and Rehabilitation Department, İstanbul, Turkey
Purpose: Joubert Syndrome (JS) is a genetic disorder with specific abnormalities in brain as underdevelopment of cerebellar
vermis and ‘Molar Tooth Sign’ in brain stem; characterized by hypotonia and developmental delays/intellectual disabilities with
1/100000 incidence. Other clinical problems are extra strands of tissue between gums, tongue and mouth; nodules on tongue
and disability in mouth coordination. Our purpose was to investigate the swallowing disorders in two cases with JS by oral-motor
dysfunction assessment.
Methods: Birth, current weights and birth history of two cases with JS diagnosis who are 13 (male) and 12 (female) months
of age were recorded. Oral-motor dysfunction with ‘Oral Motor Examination Tool’ (OMET) and physical characteristics were
assessed. Structural-functional features of face, lips, pharinx/soft palate, tongue and hard palate were assessed under OMET.
Results: Birth weights were 3600 g in male, 3820 g in female; current weights respectively were 8500 g and 12000 g. Common
physical problems were hypotonia, abnormal breathing pattern, night apneas, abnormal eye movements, autistic behaviours,
visual impairment, impairments in gross motor abilities and developmental delay. Arm, eye and mouth coordination disorder were
also seen in male and weakness in head control in female case. Asymmetric face, pursed lips, open mouth, bite lower lip were
seen in OMET. Mild lip retraction and scar lip; moderate drooling in male; small tongue, asymmetrical soft palate in female case
were seen.
Conclusion: Exercises to improve oral-motor dysfunction were instructed to cases with JS for these may cause swallowing
disorders. Swallowing functions will be evaluated with monthly follow-ups.
40
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P15
Malnutrİsyon Rİskİ Altındaki Hastalara Uygulanan Dİsfajİ Handİkap İndeksİnİn
Etkİlİlİğİnİn İncelenmesİ
Dilber Kaçar Kütükçü1, Müzeyyen Çiyiltepe2, Elçin Tadıhan Özkan2, Aslı Altınsoy2
1
2
Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi, Zihinsel Bedensel Engelli Çocuklar Bölümü
Anadolu Üniversitesi, Dil ve Konuşma Terapistliği Anabilim Dalı
Amaç: Malnutrisyon, hastanede yatan akut ve subakut devredeki hastaların karşılaştığı önemli problemlerden biridir ve çoğu
zaman tanılanmamaktadır. Hastanelerde yataklı hastalar için çeşitli malnutrisyon tarama formu ve tanı ölçekleri kullanılmaktadır. 25
maddeden oluşan, hastaların işlevsel, duygusal ve fiziksel durumları hakkında da bilgi veren Disfaji Handikap İndeksi (DHI) de bu
araçlardan biridir. Bu çalışmada DHI’nin etkililiğini belirlemek amaçlanmıştır.
Materyal-Metod: 8 aylık zaman zarfında 16-75 yaş aralığındaki 135 hasta, hastaneye yatışın ilk 24 saatinde DHI ile değerlendirilmiştir.
DHI ile toplanan verilerin yanı sıra hastaların antropometrik ölçümleri yapılmış ve yeme alışkanlıkları hakkında bilgi alınmıştır. Risk
altındaki 135 hastanın 72si baryum yutma çalışması ile de değerlendirilmiştir.
Bulgular: Çalışmaya dahil olan 135 hastanın %39.6’sında normal yutma ve beslenme durumu tespit edilirken, %48.5 oranındaki
hastanın malnutrisyon riski altında olduğu, %11.9 oranındaki hastanın ise malnutrisyonlu olduğu bulundu. DHI’deki duygusal
durumları yansıtan (toplum içinde yemek yiyememek, yemek yerken stres altında hissetmek vb) maddelerde hastaların %70’inin
yutma ve beslenme durumlarına ilişkin olumsuz etki altında oldukları görüldü. DHI’deki fiziksel durumu yansıtan maddeler analiz
edildiğinde hastaların en çok bolus kıvamındaki değişimi bildirdiği gözlenmiştir. Malnutrisyon riski altında olan hasta grubu akut
strok ve demans hastalarının oluşturduğu bir diğer bulgudur. DHI Türkiye’de ilk kez kullanıldığı için detaylı madde analizi de
yapılmıştır.
Sonuç: DHI ile Türkiye’deki, malnutrisyon riski altındaki hastaları belirlemek, bu hastaların hangi tanı grubundan geldiklerini
saptamak, hastaların fiziksel, duygusal ve işlevsel durumları hakkında bilgi edinmek mümkün olmuştur.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P15
Efficacy of Dysphagia Handicap Index With Patients at Risk for Malnutrition
Dilber Kaçar Kütükçü1, Müzeyyen Çiyiltepe2, Elçin Tadıhan Özkan2, Aslı Altınsoy2
1
2
Surp Pırgiç Armenian Hospital, Departmant Of Mental And Physical Retarded Children
Anadolu University, Speech and Language Pathology
Purpose: A clinical best decition making depends on the balance between recommendation of the safest food consistency to
reduce aspiration risk and maximize nutrition, hydration and quality of life. Eventhough there are several forms developped and
utilized in the hospitals, malnutrition in patients both acute or subacute setting is a major problem that is underdiagnosed. The
purpose of this study is to determine the effectiveness of the information gathered from the malnutrition screening tools in relation
to dysphagia handicap index (DHI) while planning patients’ effective dysphagia management regime.
Methods: For an 8 month period, 135 patients aged between 16-75 admitted to different parts of a general hospital who were
refferred for a dysphagia evaluation to the ENT Clinic within the first 24 h of admission. Each subject was asessed for malnutrition
by the hospitals malnutrition scale including anthropometric measurements and eating habits as well as dysphagia handicap
index. DHI is focusing on patient’s experience of dysphagia by patient self-assessment. Patient self-assessment can help health
care providers in the decision making process. It can be used with lower literacy levels and can be used in researches and in
clinical practice. Adding patient’s self-assessment to physiological measures strengthens clinical impressions. DHI consists of
25 statements. It has three main domains: functional, emotional and physical. All of the participants were also evaluated by the
ENT specialist due to the clinic policy. Of 135 at risk patients,72 of them were also evaluated by modified barium swallow study
at the time of admission.
Results: 39.6% of the patients had normal nutrition, 48.5 % of the patient were at risk for malnutrition and 11.9% of them had
malnutrition. 70% of the patients were effected mostly by emotional values of the DHI (items such as not able to eat in public,
feeling stress while eating). Looking at the physical components the most outstanding factor was the changes of the consistency
of bolus. When primary diagnosis were considered patients with acute stroke and demans were statistically significant at risk for
malnutrition. Detailed item analyses were done for DHI since this was the first time used in Turkey.
Conclusion: DHI, is an efficient tool for identifying patients at risk for malnutrision and the ones who are with malnutrision in
Turkey. It also gives information about functional, emotional and physical situations of patients.
41
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P16
Çocuklarda Krİkofarengeal Barda Üst Özofagus Dİlatasyonu
Gülnur Göllü1, Gönül Küçük1, Ergun Ergün1, Numan Demir2, Meltem Bingöl Koloğlu1, Hüseyin Dindar1, Aydın Yağmurlu1
1
2
Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı
Hacettepe Üniversitesi, Yutma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezi
Amaç: Krikofarengeal kas disfonksiyonu, ciddi disfaji nedenlerindendir. Krikofarengeal kasın çevresel darlığı; videofloroskopik
yutma çalışmalarında krikofarengeal bar şeklinde kendini gösterir. Krikofarengeal bar nedeni ile dilatasyon programına alınan
çocukların sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlandı.
Materyal-Metod: 2007-2013 yılları arasında disfaji öntanısı ile videofloroskopik çalışma sonucu krikofarengeal bar saptanan
toplam 14 çocuğun dosyaları geriye dönük tarandı. Dokuz kız, beş erkek olan hastaların ortanca yaşı 7 ay (15 gün - 4 yaş)
saptandı. Ortalama vücut ağırlığı 5kg olarak kaydedildi.
Bulgular: Çocukların 13‘ünde nörolojik, birinde metabolik hastalık altta yatan sebep olarak belirlendi. Olguların %57’sinde ciddi
yutma güçlüğü nedeni ile gastrostomi uygulaması yapıldı ya da gastrostomi ile hasta kabul edildi. İşlem genel anestezi altında,
kas gevşeticiler eşliğinde uygulandı. Öncesinde fleksible endoskop ile üst özofagus değerlendirildi ve endoskopla verilen hava
ile açılmadığı gözlendi. Çocukların 10’unda (%71) hegar, 4’ünde (%29)ise hegar ve balon ile dilatasyon yapıldı. Hiçbir çocukta
myotomi ya da botoks enjeksiyon uygulanmadı. İşlem sonrası akciğer grafisi ile hastalar değerlendirildi. Bir hastada üçüncü
dilatasyonu sırasında özofagus perforasyonu görüldü ve 13 gün sonra taburcu edildi. Bir hasta üç gün sonra mekanik ventilatöre
bağlandı ve kardiyak yetmezlik sonucunda ameliyat sonrası 4. günde, bir çocuk ise çoklu anomalileri (hidrosefali, neonatal sepsis
öyküsü, tekrarlayan pnömoniler) sonucunda aspirasyon nedeni ile onbir aylıkken kaybedildi. Diğer tüm olgular günübirlik cerrahi
girişim olarak dilatasyon programında takip edildi. Üç çocuk dilatasyondan fayda sağlayarak (ortalama 3 dilatasyon sonrasında)
programdan çıkartıldı. Bu çocuklardan iki tanesinin gastrostomisi çekilerek tam oral beslenmeye geçildi. Sonuç: Krikofarengeal disfonksiyon saptanan çocuklarda üst özofagus dilatasyonu disfajinin sağaltımında tercih edilecek
yöntemlerden biri olmalıdır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P16
Upper Esophagus Dilatation in Children with Cricopharyngeal Bar
Gülnur Göllü1, Gönül Küçük1, Ergun Ergün1, Numan Demir2, Meltem Bingöl Koloğlu1, Hüseyin Dindar1, Aydın Yağmurlu1
1
2
Ankara University School of Medicine, Department of Pediatric Surgery, Ankara
Hacettepe University, Swallowing Disorders Application and Research Center
Purpose: Dysfunction of cricopharyngeal muscle is a serious reason of dysphagia. Circumferential narrowness of cricopharyngea
lmuscle shows itself as cricopharyngeal bar in videofluoroscopic studies. Evaluation of results of children who were taken in to
dilatation program because of cricopharyngeal bar is aimed.
Methods: Folders of14 patients who were admitted to the hospital with complaint of dysphagia, detected cricopharyngeal bar by
videofluoroscopic studies were retrospectively reviewed. There were 9 girls and 5 boys and median age was7. Median weight
was 5kilograms.
Results: In 13 children there was a neurological disease, in one of them there was a metabolic disease underlying. 57%of patients
gastrostomy was performed or the patient admitted already having gastrostomy because of serious swallowing disorder. The
procedure was performed under general anesthesia. At first, upper esophagus evaluated by endoscopy, it was seen not opening
with air insufflation. In 10(71%) of the children hegar is used,4(29%) of them hegar and balloon dilatation were performed. In one
patient after third dilatation a perforation of esophagus was seen and patient was discharged 13days later. One patient needed
mechanic ventilation postoperative 3th day and died because of cardiac insufficiency one day later and one died of aspiration and
underlying multiple abnormalities such as hydrocephaly, neonatal sepsis history, pneumonias at the age of 11months. All other
cases were followed as daily surgical interventions. 3children got better,(average 3dilatations) were discharged of the dilatation
program. Two of these three children got out of gastrostomy,started to be feeded full orally. Conclusion: In the patients who had cricopharyngeal dysfunction,upper esophagus dilatation has to be one of the ways of
treatment of dysphagia.
42
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P17
Akalazyada Cerrahİ Gİrİşİm İle Hasta Konforu Her Zaman Düzelmeyebİlİr
Gülnur Göllü1, Ergun Ergün1, Gönül Küçük1, Numan Demir2, Tanju Aktuğ1, Hüseyin Dindar1, Aydın Yağmurlu1
1
2
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı
Hacettepe Üniversitesi, Yutma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezi
Amaç: Akalazya, alt özofageal sfinkterde gevşeme yokluğu ile karakterize özofageal motilite hastalığıdır. Tedavi seçenekleri arasında
dilatasyon, botoks enjeksiyonu ve en son olarak da cerrahi işlem gelir. Akalazya nedeni ile ameliyat edilen hastaların ameliyat
sonrası dismotilitelerinin değerlendirilmesi amaçlandı.
Materyal-Metod: 2006- 2012 yıllarında akalazya nedeni ile ameliyat edilip sonrasında yutma güçlüğü yaşayan hastalar geriye
dönük olarak tarandı. Yutma güçlüğü ve kilo kaybı nedeni ile getirilen çocuğun üçü kız ikisi erkekti.
Bulgular: 6-15 yaş arasında beş çocuğa katı gıda yutmada zorluk nedeni ile özofagografi çekildi. Alt özofagusda “kuş gagası”
şeklinde darlık ve üzerinde dilatasyon izlendi. Üst gastrointestinal sistem fleksibl endoskopi yapıldı ve alt özofagusun hava ile
açılmadığı izlendi. Beş olguya da özofagus dilatasyonu(1-3 kez) yapıldı ve bir hastaya botoks enjeksiyonu uygulandı. Fayda
görmeyen çocuklara Heller myotomisi ve olası reflüyü önlemek amaçlı fundoplikasyon yapıldı. Ameliyat sonrasında üçüncü hafta
kontrol özofagografilerinde darlık ya da gastroözofageal reflü izlenmedi. Takiplerinde 7 ay-24 ay (ortalama 10 ay) sonrasında
özellikle katı gıdaları yutmada sıvı gıdalara ihtiyaç duymaları nedeni ile videofloroskopi yapıldı. Hepsinde de özofagus kalibrasyonu
artmış, alt özofagus sfinkterinde darlık izlenmedi ve tersiyer kontraksiyonlar izlendi. Sonuç: Akalazya, özofagusun ender rastlanan motor hastalığıdır. Geç dönem tanı alan ve tortiyoze ya da geniş
özofaguslarda cerrahi girişim yapılmasına karşın alt özofagus sfinkterinde darlık olmadan da disfaji devam edebilmektedir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P17
Patient Comfort does not Always Get Better with Surgical Intervention in
Achalasia
Gülnur Göllü1, Ergun Ergün1, Gönül Küçük1, Numan Demir2, Tanju Aktuğ1, Hüseyin Dindar1, Aydın Yağmurlu1
1
2
Ankara University School of Medicine, Department of Pediatric Surgery, Ankara
Hacettepe University, Swallowing Disorders Application and Research Center
Purpose: Achalasia, an esophageal motility disease which is characterized with absence of relaxation of lower
esophageal sphincter. Dilatation, botox injection, and for the last chance, surgical intervention are among treatment
choices. The dysmotilities of patients who had surgical operations because of achalasia is aimed to evaluate.
Methods: Patients who had been operated between 2006 and 2012 and who had disorder of swallowing reviewed retrospectively.
Three girls and two boys were brought to the hospital with swallow trouble.
Results: Esophagofluoroscopy was performed five children because of having troubles of swallowing firm food.” Bird beak”
deformity at the level of lower esophagus and dilatation of upper segments had seen. Upper gastrointestinal tract endoscopy was
performed and lower esophageal sphincter was seen firm even with air insufflations and did not opened. Endoscopic balloon
dilatation was performed all 5 patients and botox injection was performed to one of them. They did not get benefit, and Heller
myotomy and fundoplication to prevent reflux were performed. Postoperative third week esophagofluoroscopy was performed
and no reflux or stricture were seen. In 7-24 months follow ups, (median 10 months) especially fluid need of swallowing firm food
was detected and videofluoroscopy was performed. Increased esophagus calibration, no strictures of lower esophageal sphincter
and tertiary contractions were seen all of the patients.
Conclusion: Achalasia, a rare motor disease of esophagus. Esophagus that diagnosed late and dilated or tortiosed, surgical
interventions may not be able to prevent disphagia even there was no lower esophageal sphincter stricture.
43
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P18
Çİğneme Problemİ İle Büyüme Gelİşİm Eğrİlerİ Arasındaki İlİşkİnİn Belİrlenmesİ
Özgü İnal1, Selen Serel2, Numan Demir2, A. Ayşe Karaduman2, Fatma Çelik3
TSK REHABİLİTASYON ve BAKIM MERKEZİ, Ankara, Türkiye
Hacettepe Üniversitesi, Yutma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezi, Ankara, Türkiye
3
Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Besleme ve Diyetetik Bölümü, Ankara, Türkiye
1
2
Amaç: Bu çalışma, çocuklardaki çiğneme problemi ile çocukların büyüme parametreleri arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi
amacıyla planlanmıştır.
Materyal-Metod: Çalışmaya 24-72 ay arası çocuk 75 dahil edilmiş ve çocuklar 3 gruba ayrılmıştır: 1.grup (n=25): katı gıdalara
geçişte çiğneme ile ilgili sorun yaşamayan ve bilinen bir sağlık sorunu olmayan, 2.grup (n=25): katı gıdalara geçişte sorun
yaşayan ve bilinen bir sağlık sorunu olmayan, 3.grup (n=25): nörogelişimsel gerilik nedeniyle çiğneme sorunu yaşayan çocuklar.
Çalışmaya katılan çocukların anneleri ile görüşülerek bir anket formu doldurulmuş, çocukların boy ve ağırlık ölçümleri kayıt edilmiş
ve WHO Anthro®(v.3.2.2) programına girilerek yaşa ve cinsiyete özgü z-skorları hesaplanmıştır.
Bulgular: Çalışmada 39 çocuk değerlendirildi (20erkek ve 19 kız). Çocukların yaş ortalaması 42,72 ± 13,71 ay. Çocukların yaşa
göre ağırlık z-skoru referans1 verilerine göre 1.gruptaki (n=24) çocukların %87.5’i ve 2. gruptaki (n=6) çocukların %66.7’si
normal aralıkta yer alırken, 3. gruptaki (n=9) çocukların %77.8’inin çok zayıf olduğu ve bu grupta yalnızca tek bir çocukta yaşa
göre ağırlığın normal sınırlarda olduğu saptanmıştır.
Sonuç: Katı gıdalara geçişin ertelenmesi ve çocuğun yalnızca sıvı/püre besinlerle beslenmesi yeterli enerji ve besin öğesi alımına
engel olarak çocuğun büyüme ve gelişmesini (çene, kas, diş vb) olumsuz etkileyebilir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P18
To DetermIne The RelatIonshIp Between The Chewing Problems And Growth
Developmental Curves
Özgü İnal1, Selen Serel2, Numan Demir2, A. Ayşe Karaduman2, Fatma Çelik3
TAF REHABİLİTATİON and CARE CENTER, Ankara, Turkey
Hacettepe University, Swallowing Disorders Application and Research Center, Ankara, Turkey
3
Hacettepe Üniversitesi,Faculty of Health Sciences, Department of Nutrition and Dietetics, Ankara, Turkey
1
2
Purpose: This study was planned to evaluate the relationship between chewing problems of children and their growth parameters.
Methods: A total of 75 children between 24-72 months were included and divided into 3 groups: 1st group (n=25): healthy children
without any chewing problems during transition period, 2n group (n=25): healthy children with chewing problems during solid food
transition period and 3rd group (n=25): children with neuro-developmental disorders and chewing problems. A questionnaire was
filled by mothers, weight and height measurements were recorded, age and sex specific z-scores were calculated by using WHO
Anthro®(v.3.2.2) program.
Results: In this study 39 children evaluated (20 male and 19 female).The mean age of the children were 42,72±13,71 months.
According to age specific z-score references1, %87.5 of children in the 1st group and %66.7 of children in the 2nd group were in the
normal range (>=-1SD & <1SD) while %77.8 of children in the 3rd group are underweight (<-2SD) and only one child in this group
had a normal weight for age.
Conclusion: Delayed introduction of solid foods and a diluted/puree based feeding alone may not provide enough energy and nutrients
which may lead to growth faltering and also slow down developmental processes (jaw, muscles, teeth etc).
44
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P19
Hemİsfer Lateralİzasyonu İle Çİğneme Domİnansı Arasındakİ İlİşkİnİn İncelenmesİ
Özgü İnal1, Selen Serel2, Numan Demir2, A. Ayşe Karaduman2, M. Seval Ölmez3
TSK REHABİLİTASYON ve BAKIM MERKEZİ, Ankara, Türkiye
Hacettepe Üniversitesi, Yutma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezi, Ankara, Türkiye
3
Hacettepe Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Ankara, Türkiye
1
2
Amaç: Çiğneme taraf tercihinin, hemisfer lateralizasyonun tipleri olan el, ayak, kulak ve göz taraf tercihi ile ilişkisinin incelenmesidir.
Lateralizasyon el, ayak, göz ve kulak gibi organlardan, sağ ya da sol taraftaki birinin kullanılma tercihi olarak adlandırılmaktadır.
Hemisferik lateralite periferik organların fonksiyonlarının lateralitesini belirleyen beyinin ilgili bölgeleri ile ilişkilidir ve genellikle el ve
diğer periferik organların tercih edilen tarafların kullanımıyla belirlenebilir. Çiğneme ise santral sinir sistemi tarafından kontrol edilen
kompleks ve bireye özgü bir süreçtir.
Materyal-Metod: Çalışmaya diş problemi bulunmayan 60 birey dahil edildi. Çiğneme taraf tercihini belirlemek için çiğneme ilk
döngünün gözlemlenmesi kullanıldı. Lateralite testi el, ayak, kulak ve göz için tercih edilen tarafı belirlemek için kullanıldı. İstatistiksel
analizde ki-kare testi kullanıldı.
Bulgular: Bireylerin yaş ortalaması 28,43±6,2 yıl olarak bulundu. Bireylerin % 71,7
tercih etti. Lateralizasyon testine göre bireylerin % 93.3’ü sağ elini,% 93.4’ü sağ ayağını,
sağ kulağını tercih etti. El, ayak, kulak taraf tercihi ile çiğneme taraf tercihi arasında
yoktu (p<0,05). Çiğneme taraf tercihi ve göz taraf tercihi arasında ise istatiksel olarak
‘si çiğnemede sağ tarafı tarafı
%70’i sağ gözünü ve % 76.7’si
istatistiksel olarak anlamlı fark
anlamlı fark bulundu (p>0,05).
Sonuç: El, ayak, kulak taraf tercihi ile çiğneme taraf tercihi birbiri ile uyumlu bulundu. Hemisfer lateralizasyonunun belirlenmesinde
yararlanılan el, ayak, kulak gibi periferik organlanların yanı sıra çiğneme taraf tercihinin de kullanılabileceği düşünülmüştür.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P19
Investigate Of The Relationship Between The Chewing Side Preference With
Hemispheric Laterality
Özgü İnal1, Selen Serel2, Numan Demir2, A. Ayşe Karaduman2, M. Seval Ölmez3
TAF REHABİLİTATİON and CARE CENTER, Ankara, Turkey
Hacettepe University, Swallowing Disorders Application and Research Center, Ankara, Turkey
3
Hacettepe Üniversitesi, Faculty of Dentistry, Ankara, Türkiye
1
2
Purpose: To ınvestigate relationship chewing side preference with another type of hemispheric lateralization; footedness,
handedness, eyedness and earedness. Lateralization is defined as a preference of left or right side of the peripheric organs such
as hand, foot,eye and ear. Hemispheric laterality relates to the portion of the brain which determines laterality in the function of
peripheral organs and usually diagnosed by hand and other sidedness. Chewing is an individualized, complex process controlled
by the central nervous system.
Methods: Sixty subjects without dental problems were included. The first cycle of mastication was used to determine for chewing
side preference. The laterality tests were performed for tasks (hand, foot, eye and ear) side peference. The Chi-square (x2) tests
were used in statistical analysis.
Results: The mean age of the subjects were 28,43±6,2 years. In these subjects; 71,7% preferred right side chewing and 93,3%
were right-handed, 93,4% were right- footed, 76,7% were right-eyed and 70% were right-eared according to laterality test. There
was no statistically significant difference between chewing side preference and handedness, footedness, earedness (p<0,05).
But statistically significant difference was found between chewing side preference and eyedness (p>0,05).
Conclusion: Chewing side preference was found to be compatible with handedness, footedness, earedness. We can also use
chewing side preference as well as peripheral organs like hand, foot and ear which are used to determine hemispheric laterality.
45
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P20
I. YUTMA BOZUKLUKLARI KONGRESİ
Ayşe Karaduman, Numan Demir, Selen Serel
Hacettepe Üniversitesi, Yutma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezi, Ankara, Türkiye
Amaç: Bu çalışmanın amacı I. Yutma Bozuklukları Kongresi katılım durumu, düzenlenen kurslar, kabul edilen bildiriler ve işlenen
konular hakkında bilgi vermektir.
Materyal-Metod: Kongre ile ilgili sayısal bilgiler kongre düzenlenmesi aşamasından itibaren kaydedilmiş olup, istatistiksel analizleri
yapılmıştır.
Bulgular: I.Yutma Bozuklukları Kongresi’ne 221’i katılımcı, 65’i oturum başkanı ve konuşmacı olmak üzere 286 kişi katılmıştır.
Katılımcıların %38.9 (n:86)’u hekim, %19.9 (n:44)’u fizyoterapist, %18.1 (n:40)’i öğrenci, %10 (n:22) dil ve konuşma patoloğu,
%3.2 (n:7)’si diyetisyen, %1.8 (n:4)’i odyolog ve %8.1 (n:18) diğer meslek dallarından oluşturmaktadır. Hekimlerin %37.2 (n:32)’sini
pediatrik gastroenterolog, %19.8 (n:17) kulak burun boğaz uzmanı, % 12.8 (n:11) pediatrist, %5.8 (n:5) fizik tedavi uzmanı, %5.8
(n:5) pediatrik cerrahi uzmanı ve %18.6 (n:16) diğer uzmanlık dalları oluşturmaktadır. Kongre kapsamında iki kurs düzenlenmiştir.
Yutma bozukluklarının endoskopik değerlendirmesi kursuna 62, drooling kursuna 67 kişi katılmıştır. Kongre kapsamında 10 tanesi
sözel, 4 tanesi poster olmak üzere 14 bildiri kabul edilmiştir. Kongrede nörolojik yutma problemleri, baş ve boyun kanserlerinde
yutma ve beslenme, pediatrik yutma bozuklukları, yutma bozukluklarında tanı konulması, yutma bozuklukları ve malnütrisyon,
yutma bozukluklarında rehabilitasyon yöntemleri, yenidoğan ve yutma konuları işlenmiştir.
Sonuç: I. Yutma Bozuklukları Kongresi’nin amacı; multidisipliner bir çalışma alanı olan yutma bozuklukları konusuna farkındalığı
arttırmak, bu alandaki güncel gelişmeleri paylaşmak ve farklı disiplinleri bir araya getirmekti. Katılımcı durumu ve işlenen konular
göz önünde bulundurulduğunda amacına hizmet eden bir kongre olduğu ortaya konulmuştur.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P20
First Congress of Swallowing Disorders
Aynur Ayşe Karaduman, Numan Demir, Selen Serel
Hacettepe University, Swallowing Disorders Application and Research Center, Ankara, Turkey
Purpose: The aim of this study was to provide information about the participation status of the 1st Congress of Swallowing
Disorders, courses, accepted papers and the topics.
Methods: The quantitative information about the congress has been recorded from the stage of conventions and statistical
analyzes were done.
Results: The congress included 286 participants (221 of them were participants and 65 of them were speakers and chairperson).
38.9%(n:86) of the participants were phsicians, 19.9% (n:44) of them were physiotherapists, 18.1% (n:40) were students,
10%(n:22) were speech language pathologists, 3.2%(n:7) were dietitians, 1.8%(n:4) were audiologists and 8.1%(n:18) were the
other professions. 37.2% (n:32) of the physicians were pediatric gastroenterologist , 19.8% (n:17) were otolaryngologist, 12.8%
(n:11) were pediatrician, 5.8% (n:5) were physiatrist, 5.8% (n:5) were pediatric surgeon and 18.6% (n:16) were other professions.
2 courses were arranged. There were 62 participants in endoscopic swallowing evaluation of swallowing disorders course and 67
participants in drooling course. Total 14 papers (10 of them were oral and 4 of them were poster) were accepted. The main topics
were neurologic swallowing problems, swallowing and feeding in head and neck cancer patients, pediatric swallowing disorders,
diagnosis in swallowing disorders, malnutrition, rehabilitation methods in swallowing disorders, newborn and swallowing.
Conclusion: Increasing the awareness about swallowing disorders which is a multidisciplinary field, sharing the current
developments in this field and bringing together different disciplines were aimed in this congress. When considering the participant
status and the topics, the congress reached its focus.
46
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P21
Yutma Bozukluğu Olan Çocuk ve Ebeveynlerİnİn Etkİlenİmlerİ
Numan Demir1, Selen Serel1, Özgü İnal2, Ediz Necati2, Aynur Ayşe Karaduman1
1
2
Hacettepe Üniversitesi, Yutma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezi, Ankara, Türkiye
Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü, Ankara, Türkiye
Amaç: Bu çalışma, yutma bozukluğunun çocuk ve aile üzerindeki etkilerini belirlemek amacıyla yapılmıştır.
Materyal-Metod: Veriler, araştırmacılar tarafından hazırlanan anket formu aracılığı ile ebeveynler için düzenlenen seminer esnasında
toplanmıştır.
Bulgular: Seminere çocuklarının yaş ortalaması 59.6±44.3 ay olan 31 aile katıldı. Çocukların doğum boy ortalaması 46.7±8.4
cm, kilo ortalaması 2914.3±888.2 gr iken şimdiki boy ortalaması 95.6±21.4 cm, kilo ortalaması 16.2±9.2 kg’idi. %58.1’inin
tekrarlayan akciğer enfeksiyon hikayesi mevcuttur. Son 6 aydaki ortalama enfeksiyon sayısı 4±4.1 idi. %41.9 hastaya yutma testi
yapıldı. %73.9 çocuğa nonoral beslenme önerildi. %73.3’ü tüple beslenme sonrası kilo aldığı belirtildi. Tüple beslenmenin hayatı
kolaylaştırması ortalama 4.9±2.8 olarak puanlandı. Aile kendi sağlığını tüple beslenme öncesi ortalama 3.7±2.7 olarak puanlarken,
sonrası 6.1±2.6 olarak puanlamıştır. Tüple beslenme öncesi ve sonrası arasında ailenin kendi sağlığı arasında istatistiksel olarak
belirgin fark bulundu (p:0.009). Aile çocuğunun tekrar orale geçmesini isteğini ortalama 9±1.6 olarak puanlamıştır. Seminer
memnuniyeti ortalaması 8.9±1.4’dir.
Sonuç: Ailelerin tüple beslenme konusunda farkındalıklarının iyi olduğu belirlendi. Ailelerin tüple beslenme konusunda endişelerinin
olmasına rağmen tüple beslenmenin çocuk ve aile sağlığını pozitif etkilediği belirlendi. Gerekli olduğunda nonoral beslenmeye
geçişin yapılması gerektiğinin önemi ortaya çıkmıştır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P21
The Responses of Children with Swallowing Disorders and Their Parents
Numan Demir1, Selen Serel1, Özgü İnal2, Ediz Necati2, Aynur Ayşe Karaduman1
1
2
Hacettepe University, Swallowing Disorders Application and Research Center, Ankara, Turkey
Hacettepe University, Faculty of Health Sciences, Department of Physiotherapy and Rehabilitation, Ankara, Turkey
Purpose: The study was conducted in order to determine the effects of swallowing disorders on child with swallowing disorders
and their parents.
Methods:The data were collected with a questionnaire form designed by the researchers during a seminar which is for the parents.
Results: 31 family whose childrens’ mean age was 59.6±44.3 months joined the seminar. Mean birth height of children was
46.7±8.4 cm, mean birth weight was 2914.3±888.2 gr, current mean height was 95.6±21.4 cm and mean weight was
16.2±9.2 kg. 58.1% of children had recurrent pneumonia. They had recurrent pneumonia an average of 4±4.1 times in the last
6 months. Swallowing tests were performed in 41.9% of children. Nonoral feeding was suggested to 73.9% of children. 73.3%
of nonoral fed children gained weight after tube feeding. Mean facilitation of life by tube feeding was scored as 4.9±2.8. Family
scored mean their health before tube feeding as 3.7±2.7, after as 6.1±2.6. Statistical significant difference was found in family
health between before and after tube feeding(p:0.009). Mean family desire to transition to oral feeding was scored as 9±1.6. And
the mean gladness of the seminar was 8.9±1.4.
Conclusion: The awareness of the family about tube feeding was determined to be good. Although physicians and families had
concerns about tube feeding, tube feeding affects health of children and parents positively. The importance of transition to nonoral
feeding when necessary has emerged.
47
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P22
Yutma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezİ
Aynur Ayşe Karaduman1, Numan Demir1, Selen Serel1, İnci Nur Temizel2
1
2
Hacettepe Üniversitesi, Yutma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezi, Ankara, Türkiye
Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye
Amaç: Çalışmanın amacı; Şubat 2013 tarihinden itibaren Hacettepe Üniversitesi Çocuk Hastanesi’nde faaliyet gösteren Yutma
Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin hasta profilini göstermektir.
Materyal-Metod: Yutma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne yutma bozukluğu şikayeti ile başvuran hastalar dahil
edildi.
Bulgular: Yaş ortalaması 41.1±48.9 ay olan 484 pediatrik hasta takip edildi. Hastaların %47.9’u kız, %52.1’i erkekti. %71.1’i
Hacettepe Üniversitesi bölümlerinden yönlendirilirken, %28.9’u Hacettepe Üniversitesi dışındandı. Yönlendiren bölümlerin
%25.7’sini gastroenteroloji, %19.3’ünü kulak burun boğaz, %18.2’sini pediatrik nöroloji, %8.6’sını pediatrik göğüs oluşturuyordu.
Tüm hastalar klinik yutma değerlendirmesi ile değerlendirildi. %24.5’ine videofloroskopik yutma değerlendirmesi, %1.9’una
fiberoptik endoskopik yutma değerlendirmesi ve %0.4’üne reflü değerlendirmeleri yapıldı. Başvuran hastaların %78.6’u oral yolla
beslenirken, %21.4’ü nonoral yolla beslenmekteydi.
Sonuç: Yutma bozuklukları alanında multidisipliner ve akademik çalışma ortamı oluşturmak ve bölümler arası iletişimi geliştirmek
amaçlı kurulan merkez, çalışma sonuçlarına göre amacı doğrultusunda çalışmaktadır.
Tanı
n (%)
Serebral palsi
143 (%36.9)
Tekrarlayan akciğer enfeksiyonu
112 (%28.9)
Çiğneme problemi
28 (%7.2)
Down sendromu
11 (%2.8)
Reflü
11 (%2.8)
Metabolik hastalık
6 (%1.6)
Drooling
4 (%1)
Özefagal atrezi
4 (%1)
Opere trakeoözefagal fistül
4 (%1)
Pierre robin sendromu
4 (%1)
Niemann pick sendromu
3 (%0.8)
Diğer
154 (%15)
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P22
Swallowing Disorders Application and Research Center
Aynur Ayşe Karaduman1, Numan Demir1, Selen Serel1, İnci Nur Temizel2
1
2
Hacettepe University, Swallowing Disorders Application and Research Center, Ankara, Turkey
Hacettepe University, Faculty of Medicine, Department of Pediatrics, Ankara, Turkey
Purpose: The aim of the study was to describe the patient profile of Hacettepe University Swallowing Disorders Application and
Research Center which was active since February 2013 in Hacettepe University Pediatric Hospital.
Methods: Patients with swallowing disorders who admitted to Hacettepe University Swallowing Disorders Application and
Research Center were included.
Results: 484 pediatric patients whose mean age were 41.1±48.9 year were followed. 47.9% of the patients were female,
52.1% of them were male. 71.1% of them were referred from Hacettepe University, 28.9% were from other hospitals. 25.7% of
the departments were gastroenterology, 19.3% were otolaryngology, 18.2% were pediatric neurology and 8.6% were pediatric
pulmonologists. Clinical swallowing evaluation were performed in all patients. 24.5% of them had videofluoroscopic swallowing
evaluation, 1.9% had fiberoptic endoscopic swallowing evaluation and 0.4% had reflux evaluation. 78.6% of the patients fed by
orally and 21.4% had nonoral feeding.
48
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
Conclusion: The center which was established to create multidisciplinary and academic environment in swallowing disorders field
and improve communication between departments works according to its aim.
Diagnosis
n (%)
Cerebral palsy
143 (36.9%)
Recurrent pneumonia
112 (28.9%)
Chewing problem
28 (7.2%)
Down syndrome
11 (2.8%)
Reflux
11 (2.8%)
Metabolic disease
6 (1.6%)
Drooling
4 (1%)
Esophageal atresia
4 (1%)
Operated trakeoesophageal fistula
4 (1%)
Pierre robin syndrome
4 (1%)
Niemann pick syndrome
3 (0.8%)
The others
154 (15%)
49
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P23
Nörolojİk yutma bozukluğu olan çocuklarda besİn tüketİm durumunun
değerlendİrİlmesİ
Nurcan Bağlam1, Emine Akal Yıldız2, Elif Acar Arslan3, Güzide Turanlı4
Hacettepe Üniversitesi, İhsan Doğramacı Çocuk Hastanesi, Beslenme ve Diyet Ünitesi, Ankara
Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Ankara
3
Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi Pediatrik Nöroloji Bilim Dalı, Ankara
4
İstanbul Medipol Üniversitesi, Çocuk Nöroloji Bilim Dalı, İstanbul
1
2
Amaç: Nörolojik olarak engelli çocuklarda yutma bozuklukları ve malnütrisyon sık görülen sorunlardandır. Çalışmanın amacı
hastanemizdeki yutma bozukluğu ve nörolojik hastalığı olan çocukların beslenme şekli ile enerji, makro ve mikro besin öğesi alım
durumlarını değerlendirmektir.
Materyal-Metod: Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Nöroloji Bilim Dalı takibinde yutma bozukluğu tanısı almış 1-10
yaş arası nörolojik hastalığı olan 96 çocuk hasta çalışmaya alınmıştır. Hastaların ebeveynleri tarafından doldurulan anket formu
ile çocuğa ait genel bilgiler, beslenme şekli ve çocuğun 24 saatlik besin tüketim kaydı alınmış, antropometrik ölçümler yapılmıştır.
Hastalar 1-5 ve 6-10 yaş şeklinde gruplandırılarak sırasıyla WHO-2006 ve WHO-2007 büyüme standartlarına göre Z-skoru
değerlerine bakılmıştır. Besin tüketimleri ve kullandıkları nütrisyon destek ürünleri BeBİS 7.2 programı kullanılarak birlikte analiz
edilmiştir. Günlük alınan enerji ve besin öğeleri, “Türkiye’ye Özgü Beslenme Rehberi”nde belirtilen yaş grubu ve cinsiyete göre
önerilen miktarlarla karşılaştırılarak yeterlilik düzeyleri hesaplanmıştır.
Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 45.5±28.7 aydır (12-113 ay).Çalışmada yer alan 96 hastanın %56.2’si erkek,%43.8’i kızdır ve
%49’u serebral palsi tanısı almıştır. Çocukların %50’sinin yaşa göre vücut ağırlığı Z skoru değerinin -2SD altında (çok zayıf) olduğu
saptanmıştır. Beslenme tipine göre ise hastaların %43.7’si yalnızca oral,%14.6’sı hem oral hem enteral,%41.7’si ise yalnızca
enteral yolla beslenmektedir.Çocukların %53.1’ inde enerji alım düzeyinin yetersiz olduğu saptanırken,hastaların hiçbirinde aşırı
enerji alımı olmadığı tespit edilmiştir.Çocukların %93.8’inin diyet posası,%35.4’ünün kalsiyum,%21.9’unun demir,%37.5’inin C
vitamini alımının yetersiz olduğu bulunmuştur. Hastaların nütrisyon destek ürünü kullanma oranı ise %69.8 idi.
Sonuç: Büyüme gelişme döneminde besin öğesi ihtiyacındaki artış ve uygun besin öğelerini sağlama konusunda sorun yaşamaları
nedeniyle yutma bozukluğu olan çocuklar malnütrisyon riski altındadır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P23
Assessment of dietary intake in children with neurological dysphagia
Nurcan Bağlam1, Emine Akal Yıldız2, Elif Acar Arslan3, Güzide Turanlı4
Hacettepe University, İhsan Doğramacı Children’s Hospital, Nutrition and Diet Unit, Ankara
Hacettepe University, Faculty of Health Sciences, Department of Nutrition and Dietetics, Ankara
3
Hacettepe University, Faculty of Medicine, Pediatric Neurology Department, Ankara
4
İstanbul Medipol University, Pediatric Neurology Department, İstanbul
1
2
Purpose: Dysphagia and malnutrition are common problems in neurologically disabled children.The aim of this study was to
evaluate feeding type,energy,macro and micro nutrient intakes of children with neurological dysphagia.
Methods: Between 1-10 ages,96 children,follow-up with the diagnosis of neurological disorders and dysphagia by Hacettepe
University Faculty of Medicine Pediatrics Neurology Department were included.General information about the child,feeding method
and a 24 hour dietary recall data were collected with applying a questionnaire to parents and anthropometric measurements were
analysed.Patients were classified as 1-5 and 6-10 years and evaluated Weight-for-age Z-score (WAZ) values according to the
WHO-2006 and WHO-2007 Growth Standarts respectively.Food consumption and nutritional support formulas were analysed
together using BeBİS 7.2 programme.Adequacy level of recommended energy and nutrient intakes for every age group and sex
were evaluated according to “Dietary Guidelines For Turkey.”
Results: The mean age was 45.5±28.7 months (12-113 months).In the study,out of total, percentage of boys and girls were
56.2% and 43.8%,respectively,and 49.0% were diagnosed with cerebral palsy.The percentage of underweight (WAZ<-2SD)
children was 50.0%.According to feeding type,children were classified into 3 groups;43.7% only oral feeding,14.6% both oral and
tube feeding,41.7% only tube feeding.Energy intake was insufficient for 53.1% of children while none of the children consumed
excessive energy.Dietary fiber,calcium,iron,vitamin C intakes were found to be insufficient (93.8%,35.4%,21.9%,37.5% of
children,respectively.)The ratio of using nutritional support formula was found as 69.8%.
Conclusion: Due to increase in nutritional requirements during growth and development period and also having difficulties providing
adequate nutrients,dysphagic children are under the risk of malnutrition.
50
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P24
Dİyetİsyenlerİn Dİsfajİ Farkındalığı
Gökçen Garipoğlu1, Hakan Birkent2, Numan Demir3, Ayşe Karaduman3
Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Diyetisyen Hizmetleri Bölümü
Gülhane Askeri Tıp Akademisi, KBB Ana Bilim Dalı
3
Hacettepe Üniversitesi Yutma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezi
1
2
Amaç: Hastanede yatan hastaların yaklaşık %12’sinde yutma güçlüğü görülmektedir. Hastaneye yatırılan hastaların beslenme
durumlarının klinik diyetisyenlerce takip ediliyor olması nedeniyle bu çalışmada da hastane diyetisyenlerinin disfaji konusundaki
farkındalıklarının sorgulanması ve disfaji rehabilitasyonundaki potansiyellerinin araştırılması amaçlanmıştır.
Materyal-Metod: Ankara’da bulunan Üniversite ve Eğitim Araştırma Hastanelerinde çalışan diyetisyenlerden gönüllü 46 katılımcıya
kişisel bilgi ve tutumlarını sorgulamak üzere, yüz yüze görüşme veya e-posta yoluyla anket uygulandı.
Bulgular: Çalışmaya katılan diyetisyenlerin çalışma süreleri 1-19 yıl arasında değişmektedir. Katılımcıların %89,1’i çalıştıkları
servislerde disfaji ile karşılaştıklarını belirtmiştir. Katılımcıların %76,1’i yemek esnasında öksürme, boğulma hissini, %73,9’u
besinlerde kıvam tercihini, %60,9 kilo kaybı ve yemek süresinin uzamasını disfaji belirtisi olarak değerlendirmiştir. Diyetisyenlerin
%91,3’ü postür bozukluğunun’, %84,8’i ‘yemek sonrasında öksürme ve boğulma hissinin, %76,1’i konuşurken ıslak ses varlığının,
%69,6’sı tekrarlayan pnomoninin, solunum yolu enfeksiyonlarının, %63’ü de salya kontrolünde zayıflığın disfajiye bağlı olabileceğini
öngörmemişlerdir. Disfaji problemi olduğunu düşündükleri hastalarda %97 oranında kıvam değişikliği önerdiklerini bildirmişlerdir.
Diyetisyenlerin %56,5’ i disfaji değerlendirilmesinde yatak başı değerlendirme yapılabileceği duyduklarını belirtirken, hiçbir yöntemi
bilmediklerini ifade edenlerin oranı da %32,6’dır. Diyetisyenler %56,5 oranında disfaji konusunda kendilerini yetersiz bulduklarını
söylemiştir. % 87’si lisans ve lisans sonrası bu konuda herhangi bir eğitim almamıştır. Bu hastaları %45,7 oranında sorumlu
hekimleri ile değerlendiren diyetisyenler, %32,6 oranında da nütrisyon ekibi ile görüştüklerini söylemiştir. %67,4 oranında ise disfaji
rehabilitasyonunda yer almak istedikleri görülmüştür.
Sonuç: Multidisipliner bir yaklaşımla disfajinin olumsuz sonuçları azaltılabilir, hatta tedavi edilebilir. Hastanelerde gelişen
malnütrisyon nedenleri arasında disfaji önemli yer tutmaktadır. Bu konuda diyetisyenlere önemli görevler düşmektedir. Bu nedenle
eğitim programlarında yutma bozukluklarına yer verilmelidir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P24
Dieticians’ Awareness of Dysphagia
Gökçen Garipoğlu1, Hakan Birkent2, Numan Demir3, Ayşe Karaduman3
Gülhane Military Medical Academy, Department of Dietitian Services
Gülhane Military Medical Academy, Department of Otolaryngology
3
Hacettepe University, Swallowing Disorders Application and Research Center
1
2
Purpose: Dysphagia is observed in 12% of hospitalized patients. Given the fact that nutritional status of the hospitalized patients is
being managed by clinical dieticians, we aimed to address awareness of clinical dieticians regarding dysphagia and to investigate
their capability about rehabilitation of dysphagia.
Methods: To address their personal knowledge and attitudes, a questionnaire was applied to 46 participants working in Academic
Hospitals and Teaching Hospitals at Ankara by face-to-face interview or e-mail.
Results: The participants had experience of 1-19 years. Of the participants, 89.1% mentioned that they encountered dysphagia in
their ward. Of the participants, 73.9% considered preference for consistency of foods as a symptom of dysphagia, while 60.9%
considered weight loss and prolonged eating time as a symptom of dysphagia. Of the dieticians, 91.3% didn’t predict posture
disorders as a result of dysphagia, while 84.8% didn’t predict cough or choking after meal and 76.1% didn’t predict presence
of wet vocal quality as a result of dysphagia. In addition, 69.6% was failed to predict that recurrent pneumonia and respiratory
tract infections resulted from dysphagia, whereas 63% didn’t predict weakened saliva control as a result of dysphagia. Ninety
seven percent of dieticians reported that they recommend change in the consistency of foods to patients considered as having
dysphagia. Of the dieticians, 56.5% reported that they could perform bedside assessment for dysphagia, while 32.6% mentioned
that they don’t know any method for assessment. Of the participants, 56.5% mentioned that they felt inadequate regarding
dysphagia. Eighty seven percent received no postgraduate training in this topic. Of the participants, 45.7% mentioned that they
consulted these patients with primary clinicians, while 32.6% reported that they consulted these patients with nutrition team. It
was seen that 67.4% of dieticians claim to involve in the rehabilitation of dysphagia.
Conclusion: The negative effects of dysphagia can be decreased, and even treated. Dysphagia is one of the causes of malnutrition
developing in hospital. Dieticians have important tasks in this context. Thus, education programs should include swallowing
disorders.
51
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P25
Atİpİk Otİzİmlİ Çocuklarda Oral Praksİs ve Beslenme Fonksİyonlarına Katılımın
MOHO Modelİne Göre İncelenmesİ
Meral Huri, Babak Kashefi Mehr, Hülya Kayıhan
Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi Ergoterapi Bölümü
Amaç: Otizmli çocuklarda beslenme problemlerinin görüldüğü bilinse de beslenme becerileri ile oral-motor planlama (praksis)
becerileri ile ilişkileri hakkında kısıtlı bilgi vardır. Çalışmamızın amacı atipik otizm tanısı ile takip edilen çocukların oral praksis ve
beslenme fonksiyonlarına katılımlarının normal gelişim gösteren çocuklar ile karşılaştırılmasıdır.
Materyal-Metod: Çalışmamıza yaşları 3-5 yıl arasında değişen atipik otizm tanısı ile takip edilen 22 (Grup 1) ve normal gelişim
gösteren 24 çocuk (Grup II) dahil edildi. Her iki grup çocuklara İnsan Aktiviteleri Modeli (MOHO)-Çocuk Kısa Aktivite Profili (ÇKAP)
ve Güney Kaliforniya Duyu Bütünleme ve Praksis Testi; Oral Praksis (OP) alt testi uygulandı. Gruplar elde edilen test sonuçlarına
göre istatistiksel yöntemler ile karşılaştırıldı.
Bulgular: Grup I’in yaş ortalaması 4,12±0,9 yıl iken Grup II’nin yaş ortalaması 3,8±0,5 yıl idi. Grup I’in OP ve ÇKAP puanı Grup
II’ye göre olarak düşüktü. OP ile ÇKAP irade (r: 0,814), duyusal işemleme (r:0,829) ve motor beceriler (r: =0,853) alt testleri
arasında korelasyonlar elde edildi (p<0,05).
Sonuç: Çalışmamızdan elde edilen sonuçlara göre atipik otizmli çocuklarda irade, duyusal işlemleme ve motor becerilerdeki
problemler oral praksise neden olabilir. Bu durum çocuğun beslenme fonksiyonlarına katılımını etkileyebilir. Daha kapsamlı
çalışmaların yapılması önerilmektedir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P25
Investigation of Oral Praxis and Participation to Feeding Functions via MOHO Model
in Children with Atypical Autism
Meral Huri, Babak Kashefi Mehr, Hülya Kayıhan
Hacettepe University, Faculty of Health Science, Department of Occupational Therapy
Purpose: Although feeding problems are common; it is not well-known about relationships between oral praxis and feeding skills
in children with atypical autism. The purpose of the study is to compare oral praxis and participation to feeding functions of
children with atypical autism vs normal developing children.
Methods: 22 with aypical autism (Goup I) and 24 normal developing children (Group II) between 3-5 years old were included to
the study. The children were evaluated via Model of Human Occupation (MOHO) by Short Child Occupational Profile (SCOPE),
Southern California Sensory Integration and Praxis Test (SIPT) Oral Praxis Subtest (OP). The results were compared.
Results: The mean age of Group I was 4,12±0,9 years while Group II was 3,8±0,5 years. Group I’s OP, SCOPE were lower
than Group II. Coraletions between OP and volition (r: 0,814), sensory proceesing (r:0,829) and motor skills (r: =0,853) were
recorded (p<0,05).
Conclusion: According to data obtained children with atypical may have problems in volition, sensory proceesing and motor skills.
This can cause oral praxis and effects the child’s participation to feeding functions. Further studies should be planned.
52
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P26
ÇOCUK BESLENME DAVRANIŞ DEĞERLENDİRMESİNİN TÜRKÇE UYARLAMASI, GEÇERLİLİĞİ VE
GÜVENİRLİĞİ
Meltem Yazıcı2, Numan Demir1, Selen Serel1, Timuçin Aktan4, Hatice Koçak5, Özgü İnal3, Ayşe Karaduman1
Hacettepe Üniversitesi, Yutma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezi
Bilge Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi, Pediatrik Rehabilitasyon
3
TSK REHABİLİTASYON ve BAKIM MERKEZİ, Ankara, Türkiye
4
Çağ Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü
5
Ankara Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Eğitim Araştırma Hastanesi, Yutma Polikliniği
1
2
Amaç: Çocuk Beslenme Davranış Değerlendirmesi (ÇBDD) çocuk ve aile değerlendirmelerini içeren ve bu değerlendirmelerde
olumsuz yemek yeme davranışlarının sıklığını ve bu davranışların aile tarafından problem olarak algılanıp algılanmadığını ölçen bir
ölçektir. Bu çalışma ÇBDD’ nin Türkçe uyarlamasının geçerlilik ve güvenilirliğinin göstermeyi amaçlamıştır.
Materyal-Metod: ÇBDD ölçeğinin Türkçe uyarlaması 62.81±31.36 ay yaş ortalamasına sahip özel gereksinimleri olan 74
çocuktan oluşan örnekleme uygulanmıştır. Ölçeğin kriter geçerliliği incelenmiş ve yapı geçerliliği hakkında fikir edinebilmek için
daha önce Türkçeye uyarlanmış, geçerliliği ve güvenilirliği belirlenmiş olan Çocuklarda Yeme Davranışı Anketi (ÇYDA) ve alt
ölçekleri ile ÇBDD ölçeği boyutları arasındaki korelasyonlar incelenmiştir.
Bulgular: ÇBDD maddeleri hesaplanan farklı ölçekler için Cronbach alfa iç tutarlılık katsayıları genel olarak kabul edilebilir düzeyde
bulunmuştur (α> .70). Yalnızca, ölçeğin Kısıtlanma ve Kötü Stratejiler alt boyutlarının alfa değerleri. 60 ile. 70 arasında yer almıştır.
ÇBDD değerlendirmelerinde cinsiyet açısından anlamlı bir fark gözlenmemiş, Kaba Motor Fonksiyon Klassifikasyon Sistemine
(GMFCS) göre sınıflandırılmış çocukların ÇBDD değerlendirmelerinde anlamlı bir fark bulunmamıştır(F(4,69) < 1, p>.05). Ölçek,
cinsiyet ve GMFCS düzeyinden bağımsız olarak kilo ve gıdaya yaklaşma ve ondan uzaklaşma davranışları ile ilişkili bulunmuştur
(p<0.05).
Sonuç: Çalışmanın bulguları ÇBDD tüm ölçeğinin ve bu ölçek maddelerinden hesaplanan alt ölçeklerin güvenilirliklerinin kabul
edilebilir düzeyde olduğunu göstermektedir. Ölçek çocuğun ve ebeveynin beslenme sırasındaki davranışlarını ve problem durumunu
ebeveyn ve çocuk açısından ayrı ayrı değerlendirebilme ve beslenme problemini çok yönlü araştırabilme olanağı sağlamaktadır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P26
THE TURKISH VERSION, RELIABILITY AND VALIDITY OF BEHAVIOURAL PEDIATRICS FEEDING
ASSESSMENT
Meltem Yazıcı2, Numan Demir1, Selen Serel1, Timuçin Aktan4, Hatice Koçak5, Özgü İnal3, Ayşe Karaduman1
Hacettepe University, Swallowing Disorders Application and Research Center
Bilge Special Education and Rehabilitation Center, Pediatric Rehabilitation
3
TAF REHABİLİTATİON and CARE CENTER, Ankara, Turkey
4
Çağ University, Faculty of Arts and Science, Department of Psychology
5
Ankara Physiotherapy and Rehabilitation Training and Research Hospital, Clinic of Swallowing
1
2
Purpose: Behavioral Pediatric Feeding Assessment is a scale that includes children and family assessments. In these assessments,
the permanence of negative eating behaviors and whether these behaviors are perceived as a problem by the family are assessed.
The aim of the study was to show the validity and reliability of Turkish version of BPFA.
Methods: Turkish version of BPFA applied to 74 children, at the average age of 62,81± 31,36 months, who had special needs.
The criterion validity of scale was analyzed. The correlations between Children’s Eating Behavior Questionnaire (CEBQ) which was
a valid and reliable test and BPFA were done for its structure validity.
Results: For calculated different scales of BPFA items, Cronbach alpha internal consistency coefficients were on generally
acceptable level (α>.70). Exclusively, the alpha datas of subscales about Restricted and Poor Strategies were between .60 and
.70. In BPFA assessment, there was no significant difference in terms of gender. There was no significant difference in BPFA
assessments of children who were classified according to GMFCS scores (F(4,69)<1,p>.05). Scale was a correlation between
the scale and the item of weight and feed behavior independent to gender and GMFCS level (p<.05).
Conclusion: The reliability of BPFA and its subscales was found as an acceptable level. Scale can be used to evaluate the behavior
during feeding and problem situation of child and parents in different perspectives. It is thought that this quality makes important
contribution to determine nutrition problems and precaution.
53
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
P27
ÖZOFAGUS ATREZİSİ VE TRAKEOÖZOFAGEAL FİSTÜL ONARIMI SONRASI YUTMA FONKSİYONUNUN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Şule Yalçın1, Numan Demir2, Selen Serel2, Tutku Soyer1, F. Cahit Tanyel1
1
2
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye
Hacettepe Üniversitesi, Yutma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezi
Amaç: Özofagus atrezisi ve trakeoözofageal fistül (ÖA-TEF) onarımı geçiren olgularda videofloroskopik çalışma ile yutma
fonksiyonlarını değerlendirmek amaçlanmıştır.
Materyal-Metod: Temmuz 2003-Mart 2013 arasında ÖA-TEF onarımı geçiren olgular anomali tipi, onarım süreci ve yutma ve
solunum sorunları açısından değerlendirilmiştir. Yutmanın oral, faringeal ve özofageal evreleri videofloroskopik ile incelenmiştir.
Bulgular: Ortanca yaş değeri 48 ay (4-120) olan, 12 kız, 8 erkekten oluşan 20 olguda en sık izlenen anomali Gross tip C (n=17)
olmuş, birer olguda ise A, D ve E tipleri görülmüştür. Olguların 17’sine birincil 3’üne geciktirilmiş birincil onarım uygulanmıştır.
Sıvıları yutmayla ilgili sorgulamada olguların hiç sorun yaşamadığı (n=15), sorunun düzeldiği (n=3) veya devam ettiği (n=2)
öğrenilmiş, katılarla ilgili sorgulamada ise sorun olmadığı (n=14), düzeldiği (n=3), devam ettiği (n=2), henüz katı alınmadığı
(n=1) saptanmıştır. Olgulardan ayrıca sık akciğer enfeksiyonu (n=8), sıvı alımında öksürük (n=7) ve besin takılması (n=3)
öyküleri de edinilmiştir. Yutma fonksiyonlarının değerlendirilmesinde videofloroskopide oral fazda dudak kapama, dil elevasyonu,
dil retraksiyonu ve ağız içi kalıntında hafif derecede bozuk saptanmıştır. Faringeal fazda ağır şiddetli bozukluklar velofaringeal
kapanış ve hyolarengeal elevasyonda (n=2) görülmüş aynı olgularda aspirasyon saptanmıştır. Özofageal fazda ise üst özofagus
sfinkterinde kalıntı, özofageal geri kaçış ve motilite bozuklukları olguların yarısında ağır (n=10) derecededir. Penetrasyonaspirasyon skalası incelendiğinde 1 olguda penetrasyon, 2 olguda aspirasyon bulunmuştur.
Sonuç: ÖA-TEF onarımı uygulanan olguların izlemlerinde yutma ve solunuma ait sorunlar görülebilmektedir. Yutma fonksiyonunun
videofloroskopik incelenmesinde oral ve faringeal fazlarda görülen sorunlar daha ender ve düşük derecede izlenmekte, özofageal
fazdaki fonksiyon bozuklukları daha sık ve ağır derecede gözlenmektedir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
P27
THE EVALUATION OF DEGLUTITION AFTER REPAIR OF ESOPHAGEAL ATRESIA AND
TRACHEOESOPHAGEAL FISTULA
Şule Yalçın1, Numan Demir2, Selen Serel2, Tutku Soyer1, F. Cahit Tanyel1
1
2
Hacettepe University Faculty of Medicine Department of Pediatric Surgery, Ankara, Turkey
Hacettepe University, Swallowing Disorders Application and Research Center
Purpose: The aim of the study is to evaluate the videofluoroscopic findings of deglutition in cases operated for esophageal atresia
and tracheoesophageal fistula (EA-TEF).
Methods: The cases with the repair of EA-TEF from July 2003 to March 2013 have been investigated in respect to the type of
anomaly and the operation, respiratory and deglutition symptoms. The analysis of videofluroscopic study for deglutition including
the oral, pharyngeal and esophageal phases has been recorded.
Results: The most common type of anomaly was the Gross type C (n=17) among the twelve girls and eight boys with a median
age of 48 months (4-120 months) in 20 cases. One case was detected in each A, D and E types. The primary repair (n=17) and
delayed primary (n=3) anastomosis was performed. None of the patients had dysphagia during liquids (n=15) three of them
had recovered and two had still problems. During liquid deglutition, 14 patients had no symptoms, three had recovered, two had
still problems and two had never started solid feeding. Recurrent pneumonia (n=8), cough in liquid intake (n=7), food impaction
(n=3) were observed. In videofloroscopic evaluation, minimal problems were detected in oral phase in lip close, tongue elevation,
tongue retraction and retention in mouth. In pharyngeal phase severe dysfunction was seen in two cases during velopharingeal
closure and hyolaryngeal elevation. In esophageal phase, retention in upper esophageal sphincter, esophageal back-flow and
motility problems were detected in half of the cases (n=10). In penetration aspiration scale, one patient had penetration, and two
patients had aspiration.
Conclusion: The cases with EA-TEF repair reveal respiratory and deglutitive problems. In videofloroscopic evaluation even the oral
and pharyngeal phases had minimal or moderate disorders, esophageal phases revealed prominent motility dysfunctions.
54
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
YAZAR İNDEKSİ
55
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
56
II. Yutma Bozuklukları Kongresi
5-7 Aralık 2013, Ankara
-AAcarer, Ahmet
Adıgüzel, Kübra Tel
Aksu, Aysel Ünlüsoy
Aktan, Timuçin
Aktuğ, Tanju
Alemdaroğlu, İpek
Altınsoy, Aslı
Amoutzopoulos, Birdem
Arbağ, Hamdi
Arslan, Elif Acar
Arslan, Erol
Ayan, Erdoğan
Aydın, Nihal
Aydoğdu, İbrahim
Aydoğdu, Sema
23, 24
32
28
26, 53
43
29, 40
41
32
35
50
39
34
22
23, 24
11
-BBağlam, Nurcan
Baslo, Sezin Alpaydın
Birkent, Hakan
50
23, 24
51
-ÇÇakcı, Aytül
Çalışkan, Tezcan
Çelik, Fatma
Çermik, Banu Bal
Çiyiltepe, Müzeyyen
Çolpan, Bahar
Çomoglu, Selçuk
Çöbden, Serap Bulut
38
34
44
31
22, 41
21
33
21
-DDalgıç, Buket
Demir, Numan
Demiroğulları, Billur
Demirtaş, Zeliha
Dindar, Hüseyin
28
8, 18, 25, 26, 29, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 51, 53, 54
28
28
42, 43
-EElbasan, Bülent
Ergün, Ergun
Ertekin, Cumhur
Eryılmaz, Mehmet Akif
26
42, 43
9, 23, 24
35, 36, 37
-FFiliz, Mekiye
31
-GGaripoğlu, Gökçen
Gençgil, Eftal
Gökçe, Erkan
Gökçe, Selim
Göllü, Gülnur
Gönenli, Bilge
Günaydın, Rıza Önder
Gürkan, Ödül Eğritaş
51
31
34
31
42, 43
33
25
28
-HHuri, Meral
52
-İİnal, Özgü
İnce, Mehmet
44, 45, 47, 53
39
-KKaner, Gülşah
Karaağaoğlu, Nilgün
Karaahmet, Özgür
Karaduman, A. Ayşe
Karaman, Dursun
Kayıhan, Hülya
Kıraç, Leyla Baysal
Kibar, Ertuğrul
Koçak, Can
Koçak, Hatice
Koker, Canan
Koloğlu, Meltem Bingöl
Küçük, Gönül
Kürklü, Nilgün Seremet
Kütükçü, Dilber Kaçar
30, 32
30
38
25, 26, 29, 44, 45, 46, 47, 48, 51, 53
39
52
23, 24
21
34
26, 53
33
42
42, 43
30, 32
41
-MMehr, Babak Kashefi
52
-NNecati, Ediz
47
-ÖÖlmez, M. Seval
Özdemir, Işıl
Özen, Natalya
Özenç, Salim
Özkan, Elçin Tadıhan
Öztürk, Kayhan
Özyar, Enis
45
22
38
39
41
21
10
-PPan, Erdal
39
-SSarı, Sinan
Serel, Selen
Somuk, Battal Tahsin
Soyalıç, Harun
Soyer, Tutku
Steele, Catriona M.
Subaşı, Şulenur
28
17, 25, 26, 29, 44, 45, 46, 47, 48, 53, 54
34
34
54
20
29
-ŞŞen, Ayşegül Zencir
22
-TTanrıverdi, Müberra
Tanyel, F. Cahit
Temizel, İnci Nur
Turanlı, Güzide
31, 40
54
48
50
-UUmay, Ebru Karaca
33, 38
-ÜÜnlü, Ece
33, 38
-VVarsak, Yasin Kürşad
35, 37
-YYağmurlu, Aydın
Yalçın, Şule
Yazıcı, Meltem
Yesilkaya, Sirzat
Yıldız, Emine Akal
Yılmaz, Öznur
Yildiran, Nuri
Yücel, Abitter
Yücel, Hilal
42, 43
54
26, 53
39
50
29
39
36, 37
36
57

Benzer belgeler

PDF ( 22 )

PDF ( 22 ) 2. SS were frequent just before, during and/or after the cough artefacts probably due to airway penetration. 3. The salvo type of consecutive SSs were recorded in about halves of the PD patients....

Detaylı