Temmuz 2007 - Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği
Transkript
Temmuz 2007 - Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği
TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU DERNEĞİ BÜLTENİ BULLETIN OF MEDICAL ETHICS AND LAW SOCIETY www.tipethukder.4t.com Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği a. Sahibi Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir Editörler Doç. Dr. Arın Namal [email protected] Prof. Dr. jur. Hakan Hakeri [email protected] Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Prof. Dr. İbrahim Başağaoğlu Yayın Kurulu Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir Prof. Dr. Esin Kahya Prof. Dr. Öztan Öncel Prof. Dr. Nil Sarı Doç. Dr. İbrahim Başağaoğlu Doç. Dr. Hanzade Doğan Doç. Dr. Hakan Hakeri Doç. Dr. Nüket Örnek Büken Doç. Dr. Zafer Zeytin Dr. Elif Atıcı Dr. Hakan Ertin Dr. Gülsüm Önal Gürsoy Editörlerin Yazışma Adresi Doç. Dr. Arın Namal İstanbul Universitesi İstanbul Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı, Horhor cad. 13 34260 Fatih-İstanbul Prof. Dr. jur. Hakan Hakeri Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usulü Hukuku Anabilim Dalı Alaettin Keykubat Kampüsü 42000 Konya Düzenleme Nobel Tıp Kitabevleri - Çapa-İstanbul Tel: (0212) 632 83 33 Baskı/Cilt Nobel Matbaacılık Basım Tarihi: Ekim 2007 Dernek üyelerine ücretsiz dağıtılır. Dernek Aidatları Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği üyelik aidatı 25 YTL’dır. TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU DERNEĞİ Hesap Numarası Türkiye İş Bankası Kadıköy Şubesi Hesap No: 1187/1429015 -2- EDİTÖRLERDEN Merhaba! Değerli Okurlar; Temmuz ayının başında, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi tıp hukuku alanında çok önemli bir adım olarak değerlendirilebilecek bir karar verdi. Karara konu olayda hasta, hekimin tedavi için yazdığı ilaçları kullandıktan sonra mide kanaması geçirmiştir. Bunun üzerine hastanın açtığı tazminat davası yerel mahkeme tarafından reddedilmiştir. Yargıtay yerel mahkemenin ret kararını bozmuştur. Bozma gerekçesinde şu hususlara dikkat çekilmiştir: "Davalı tarafından davacının bu konuda bilgilendirildiğine ve gerekli önlemlerin alındığına ilişkin davalı doktorun mücerret beyanı dışında dosyada herhangi bir bulgu ve belge yoktur. Ayrıca, tedavi öncesi mide şikâyeti olan davacının bu konuda uyarılmasına ve soru sorulmasına rağmen, kendi sağlığını riske atacak şekilde bu durumu bildirmeyerek ve ısrarla bu ilacı 9 gün kullanarak mide kanaması geçirmesine sebebiyet vermesi de hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. Üniversiteden seçilecek üroloji, gastroloji, dahiliye uzmanlarının bulunduğu üç kişilik bilirkişi heyetinden alınacak açıklamalı raporla belirlenip, sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, yeterli açıklamayı taşımayan bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi bozma nedenidir." Bu kararın önemi, aydınlatma konusunda Yargıtay’ın çığır açan 70’li yıllardaki kararından sonra, tekrar bu alanda çok önemli bir belirleme yapmasında kendisini göstermektedir. Kararda Yargıtay bir yandan aydınlatma zorunluluğuna işaret etmekte ve yan etkiler konusunun da aydınlatma kapsamında olduğunu belirlemekte ve ayrıca bu konunun ispatının da hekimin yükümlülüğü altında olduğunun altını çizmektedir. Belirtmek gerekir ki, Yargıtay kararını önemli kılan husus, malpraktis iddiasından çok, Yargıtay’ın aydınlatma hususunu ön plana çıkarmasıdır. Böylece malpraktis davalarında ispatı çok zor olan “hatalı tıbbi uygulama” yerine sadece aydınlatmanın yapılmamış olması bir tazminat nedeni olarak kabul edilmektedir. Bugün yabancı ülke tıp hukuku uygulamalarında, hastalar artık sonuç alınması çok güç olan malpraktis iddialarıyla uğraşmamakta, çoğu kez birçok hekimin eksik noktası olan “aydınlatmama” ile yetinerek tazminat talep etmektedirler. Yargıtay kararı bu yöndeki bir eğilimi çok açık bir biçimde ortaya koymamakla beraber, bu kararın bu yönde bir adım olduğu yorumu yapılabileceği kanaatindeyim. Hepinize sağlıklı günler dilerim. Prof. Dr. Hakan Hakeri Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Bülteni’nin 4. sayısını size ulaştırmış bulunuyoruz. Bülten’i tıp fakülteleri, hukuk fakülteleri ve barolar çerçevesinde, gittikçe daha çok isme ulaştırma gayreti içindeyiz. Aldığımız olumlu değerlendirmeler, ulaşan katkılar, bizi teşvik ediyor. Geçen sayımızın kapağında yer alan, Dişhekimi Sayın Yener Oruç’un “Hastanelerimiz” adlı fotoğraf sergisine ait kare, çok ilgi gördü. Bu sayımızın kapağında aynı sergiden bir başka kare yer alıyor ve bu kez sizleri etkileyen o karenin, bir hastaya değil de bir hasta yakınına ait olduğunu görüyorsunuz. Evet, sağlık kurumu içinde elinde hasta dosyası, Röntgen filmi ile boynu bükük, ürkek, üzgün duran o çelimsiz adam, bir hasta değil. O, hasta bir kız çocuğunun babası. Bu fotoğrafla bütün ilgililere, tıp alanında hasta yakınının da hasta kadar dikkate alınması, saygı, anlayış görmesi gerektiğini hatırlatmak istiyoruz. Hasta hakları içerisinde, hasta yakınlarının da hakları tanımlanmıştır. Bu hakları tanımamız, gözetmemiz vazgeçilmez önemdedir. Bu sayımızda yine ilginizi çekecek yazılar bulacağınıza inanıyoruz. Dernek Başkanı Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir, derneğin yaşama geçirmekte olduğu projelerinden söz ediyor. Prof. Dr. Hakan Hakeri, Trabzon’da gerçeklştirilen IV. Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumu’nu anlatıyor. Tıp doktoru, aynı zamanda tıp etiği ve tıp tarihi doktora derecesine sahip Dr. Hakan Ertin’in kaleme aldığı, 2006 yılında 26 ülkenin desteğini alarak Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen psikiyatrist Prof. Dr. Vamık Volkan’ın büyük başarılarına dikkat çeken yazı, kuşkusuz ilgi görecek. Uludağ Üniversitesi Deontoloji Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Dr. Murat Civaner’in yazısı, Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği’nin rotasını değerlendiriyor. Istanbul Tabip Odası Etik Kurulu Başkanı Doç. Dr. Kadircan Keskinbora’nın, kurulun çalışmalarını özetleyen yazısı, önemli bir değerlendirme. Tıp tarihi ve tıp etiği camiası, bir yıl önce yitirdiğimiz, bilimsel ve insani kişiliği hepimizi derinden etkileyen Prof. Dr. Ali Haydar Bayat’ı hep anıyor ve anacak. Bu sayımızda Prof. Dr. İbrahim Başağaoğlu, onun örnek kişiliğini yansıtan bir anısını paylaşıyor bizlerle. Adli tıp uzmanı Doç. Dr. Nevzat Alkan’ın, Amerika Birleşik Devletleri’nde Ölüm Araştırması Ofislerinin yapılanmasını ve çalışma biçimini anlatan yazısı, Bülten’e değerli bir katkı. Bir diğer değerli katkı, Istanbul Sağlık Müdürlüğü Hasta Hakları Koordinatörü Uzm. Dr. Gülsüm Önal’ın kendi koordinatörlüğünde yürütülen çalışmaları tanıtan makalesi. Bu sayıda, sağlık kurumlarında bir kalite ve standart ölçütü haline gelen etik danışmanlığa da değindik. Hekimlerin sosyal sorumlulukları doğrultusunda gerçekletirdikleri bir uluslar arası örgütlenme Atom Savaşlarını Önlemek İçin Uluslar arası Hekim Birliği (IPPNW), bu sayımızda Çernobil’in 20. yılında gerçekleştirdikleri uluslar arası kongreye değinilmek üzere söz konusu ediliyor. İlginizi çekeceğine inandığımız bir yazı da, sosyoloji uzmanı, tıp etiği alanında yüksek lisans tezi hazırlamakta olan Gül Kızılca Yürür’ün, Amerika Birleşik Devletleri’nde organ ve doku nakli yasalarına gözgezdiren yazısı. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nde bu yıl Prof. Dr. Feyza Erkan Krause yönetiminde uygulamaya konulacak, 30 ülkede benzerleri yaşama geçirilmekte olan “Sağlıkta Değerler Projesi”nin ilk adımı olan önemli bir bilimsel etkinliği anlatan bir yazı ile de buluşacaksınız sayfalarımızda. BÜLTEN’de birbirinden farklı konuların yanyana işlendiklerini görüyorsunuz. İlgili herkes, dilediği tıp etiği ve tıp hukuku konusuna dikkat çekebilsin istediğimizden, bu yaklaşımımızı sürdüreceğiz. Değerli hukukçularımız, sosyologlarımız, psikologlarımız, hekimlerimiz, tüm sağlık alanı çalışanlarımız, tıp etiği ve tıp hukuku çerçevesinde dikkat çekmek istediğiniz her konuya ilişkin yazılarınızla sayfalarımızda yer almanızı bekliyoruz. Saygıyla. Doç. Dr. Arın Namal -3- TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU DERNEĞİ’NİN ETKİNLİKLERİ YURT İÇİNDE VE YURT DIŞINDA İLGİ GÖRÜYOR Prof. Dr. Ayşegül DEMİRHAN ERDEMİR Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Başkanı [email protected] Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği büyük gelişmeler göstererek hem yurt içinde hem de yurt dışında kısa zamanda tanındı. Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği 2005, 2006 ve 2007 yıllarında İstanbul’da ve Bursa’da seminerler düzenledi, İstanbul’da 2005 ve 2006 yıllarında uluslararası katılımlı 2 sempozyum gerçekleştirdi. 1. Uluslararası Katılımlı Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Sempozyumu 27 Mayıs 2005’de İstanbul’da İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalları, Istanbul Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku Anabilim Dalı ve Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalı tarafından yapıldı, yurt içi ve yurt dışından tıp etiği ve tıp hukuku alanlarının önemli isimlerini aynı platformda buluşturdu. Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Türk Tabipleri Birliği Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kuruluna (TTB-UDEK) 7 Ekim 2006 da Gözlemci Üye olarak kabul edildi. Derneğin diğer faaliyetleri arasında şimdiye kadar 3 sayısı yayınlanmış “BÜLTEN” imiz bulunmaktadır. Editörlüğünü Doç. Dr. Arın Namal ve Doç. Dr. Hakan Hakeri’nin yaptığı BÜLTEN, bir dergi niteliğinde hazırlanmakta, Türkiye’deki ilgili tüm yerlere ve yurt dışına dağıtılmaktadır. Yönetim Kurulu Üyeleri: Ön sırada soldan sağa; Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir Doç. Dr. Arın Namal, Prof. Dr. Nil Sarı, Prof. Dr. Öztan Öncel İkinci sıra soldan sağa; Psikolog Güney Usmanbaş, Dr. Hakan Ertin, Prof. Dr. İbrahim Başağaoğlu Genel Kurul Divanı Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir Doç. Dr. Mehmet Okka Dr. Elif Vatanoğlu, Vet.Hek. Sezer Erer 2. Uluslararası Katılımlı Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Sempozyumu ise İstanbul Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı tarafından düzenlendi. Konusu “Yüksek Teknoloji Tıbbı-Etik ve Hukuki Sorunlar” olan bu sempozyuma da yurt içinden ve yurt dışından çok sayıda önemli araştırmacı katıldı. Bu etkinliklerde John Harris, Brigitte Tag, Gisela Bochenheimer Lucius, Jochen Taupitz, Darryl Macer gibi dünyaca ünlü bilim insanları ile sorunları birlikte tartışmanın ayrıcalığı yaşandı. Derneğin seminerleri, 2005-2006 kış ve yaz ve 20062007 yine kış ve yaz dönemlerinde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı, İstanbul Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı ve Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim dalında düzenlenmiştir. Derneğin şimdiye kadar 2 kitabı yayınlanmış olup, bunlar derneğin şimdiye kadar düzenlemiş olduğu iki simpozyumun bildiri kitaplarıdır. Bu kitaplarda hem yurt içinden, hem de yurt dışında tanınmış tıp etikçilerinin ve hukukçuların yazıları yer almaktadır. Derneğin web sitesi geliştirilmekte olup, web adresi: www. tipethukder.4t.com’dur. Derneğin İstanbul Valiliği İl Dernekler Müdürlüğüne bildirilen e-mail adresi tipetigivetiphukuku@ gmail.com’dur. Şu anda 17-20 Ekim 2007 de Antalya’da yapılacak olan 1. Uluslararası Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Kongresi hazırlıkları sürmektedir. Bu kongre, “Organ ve Doku Nakillerinde Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Sorunları” başlığı altında toplanacaktır. Şimdiye kadar, konusu oldukça spesifik olan bu kongreye yurt içi ve dışından 150’ye yakın başvuru yapılmıştır. Bu kongre, derneğin uluslar arası katılımlı ilk iki kongresi ardından ilk uluslar arası kongresi olup, derneğimiz ile Akdeniz Üniversitesi Hukuk ve Tıp Fakülteleri’nin yürüttüğü işbirliği ile Antalya’da gerçekleştirilecektir. -4- Kongreyi yurt dışından iki tanınmış kuruluş desteklemektedir. Bunlardan biri IMGB (Institut für Deutsches Europaisches und Internationales Medizinrecht Gesundheitsrecht und Bioethik der Universitäten Heidelberg und Mannheim / Heidelberg ve Mannheim Üniversiteleri Alman-, Avrupa ve Uluslararası Tıp Hukuku, Sağlık Hukuku ve Biyoetik Enstitüsü), diğeri de All Indian Bioethics Association’dur. Derneğin bu uluslararası kongreleri 4 yılda bir yapılacak olup, diğer ara yıllarda da uluslararası katılımlı sempozyum ve kongreler yapılacaktır. Bu arada derneğin yayın organlarından biri olacak bir yıllığın yayınlanmaya başlaması hususunda da çalışmalar başlamış bulunmaktadır. Bu konudaki hazırlıklar derneğimiz üyele- rinden Doç. Dr. Arın Namal ve tarafımdan yürütülmektedir. Yıllık, Türkçe, İngilizce ve Almanca olarak yayınlanacak ve uluslararası bir özellik taşıyacaktır. Bu konuda yayınevi ile görüşmede basımı hususunda olumlu görüşler elde edilmiştir. Yıllığın ilk sayısı 2008 yılında yayınlanacaktır. Yine derneğin tüzüğünde de kayıtlı olan dernek bilimsel çalışma kolları 15 Haziran 2007’de çeşitli alanlarda projelerini başlatmış bulunmaktadırlar. Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Genel Kurul Toplantısı 17 Mayıs 2007 de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalında yapıldı. Yeni yönetim ve Denetim Kurulu üyeleri aşağıda yer almaktadır: Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Yönetim Kurulu Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Denetim Kurulu Prof. Dr. Ayşegül ERDEMİR Prof. Dr. İbrahim BAŞAĞAOĞLU Prof. Dr. Öztan ÖNCEL Prof. Dr. Nil SARI Doç. Dr. Arın NAMAL Uz. Dr. Hakan ERTİN Psik.Güney USMANBAŞ Doç. Dr. Hanzade DOĞAN Prof. Dr. Zuhal ÖZAYDIN Dişhekimi Metin ÖNCEL Başkan 2. Başkan Genel Sekreteri Üye Üye Üye Sayman DERNEĞİN YENİ ÜYELERİ (2007) Doç. Dr. Mehmet Okka Selçuk Üniv. Meram Tıp Fak. Göz Hastalıkları AD 42080 Akyokuş-Konya [email protected] Uzm. Dr. Osman Usmanbaş Rıhtım Cad. Recaizade Sk. 2/2 Kadıköyİstanbul Prof. Dr. Seyfettin Uludağ İstanbul Üniv. Cerrahpaşa Tıp Fak. Kadın Hastalıkları ve Doğum AD. Cerrahpaşaİstanbul [email protected] Yrd. Doç. Dr. Sultan Alan Çukurova Üniv. Adana Sağlık Yüksek Okulu Numuna Hast. Yanı Adana [email protected] -5- POLİTİKA + TIP = V.V. Dr. Hakan ERTİN M.D., PhD. [email protected] Biraz bilmece, biraz denklem gibi olsa da bu başlığı kullanmayı ilgi mekanizmaları açısından tercih ettim. Bu makalede önemli birinden bahsedeceğim ve bu kişiye şiddetle dikkat çekmek isteği içindeyim. Sosyal bilimler ile tıbbı bir arada yorumlamayı (sosyal bilimler ve tıp ilişkisi gerçekten kafa yorulması gereken ve başka bir yazıda daha detaylı bir biçimde ele alınması gereken bir konudur) oldukça önemsediğim için V.V. benim için çok önemli bir figürdür. Evet denklemi açmaya başlayalım. V.V. = Vamık Volkan Türk bilim adamları arasında gerçekten istisnai bir yeri olan Vamık Volkan, 1932 yılında Lefkoşe’de doğdu. 1956 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdikten sonra Amerika’ya giderek psikiyatri alanında çalışmaya başladı. Kendisi yaklaşık 20 yıldır Virginia Üniversitesi’nde çalışmakta olup, “politik psikoloji dehası” olarak adlandırılmaktadır. Daha da önemlisi 2006 yılında 27 ülkenin desteğini alarak “Nobel Barış Ödülü” için aday gösterilmiş olmasıdır. Tıp ve sosyal bilimler parametrelerinin beraber kullanılmasının, etik alanında çok tartıştığımız konulara hayati çözümler üreteceğine inanıyorum. Sosyal bilimlerle uğraşanların tıp alanına giren konularda şaşırtıcı yorumlar yaptıklarını son yıllarda fazlasıyla görüyoruz. Bir tıp doktorunun ise tıp camiasının dışında, siyaset bilimciler tarafından daha fazla tanınması ilgi çekicidir. Şunu itiraf etmeliyiz ki; Vamık Volkan Türk tıp topluluğu içinde hak ettiği ilgiyi görememiştir. Sosyal bilimcilerin tanıyıp bizim fark edemediğimiz bu bilim adamını tanıtmak ise sanırım bizim disiplinimizin konusudur. Psikoloji argümanlarını kullanarak, sosyal alana dahiyane çözümler taşıyan bir hekim olan Volkan, Filistin ile İsrail arasında, kuzey fi- yortlarında 3 yıl süren gizli görüşmelere katılarak, iki taraf arasında uygun psikolojik ortamın oluşturularak çözüme ulaşılmasına yardımcı olmaya çalışmıştır. Bu pek alışık olmadığımız bir yöntem gibi durmaktadır ki; sanırım buradaki katkılarından dolayı da Nobel Barış Ödülü” ne aday olması bir başka şaşırtıcı olaydır bizler için. Kitleler arasında çatışmaları önleyecek çalışmalar yapması , barış için çaba harcaması, hekimliğin temel ilgi konusu olan insan yaşamı ve buna bağlı olarak insan onuruna katkısı sebebiyle ayrıca dikkate değerdir. Vamık Volkan’ın psikiyatri sahasına cesur katkısı ise, Sigmund Freud’dan beri var olan psikanalizin milletlerarası ilişkilere katılmaması geleneğini yıkmasıdır. Freud 1932’de Albert Einstein’a gönderdiği mektupta bunu dile girmiştir ve bu da psikanaliz çevrelerinde bir gelenek olmuştur. Ankara Ünv. Tıp Fak. Mezunu olmasına karşılık bizim maalesef pek de fazla tanımadığımız bu bilim adamımız, merkezi Viyana’da bulunan “World Council for Psychotherapy”(Dünya Psikoterapi Konseyi) tarafından verilen ve dünyanın en prestijli ödülü sayılan “Sigmund Freud Ödülü”ne ve “The American College of Psychoanalysts” adlı kuruluş tarafından her yıl en iyi psikoanalitik eğitimi veren kişiye sunulan “En İyi Eğitmen Ödülü”ne 2006 yılında layık görülmüştür. Vamık Volkan, uluslararası bir kurum olan Dünya Siyaset Psikolojisi’nin kurucularındandır ve ilk başkanıdır. Vamık Volkan; Gürcistan’da ve Arnavutluk’ta toplumsal sorunların çözümü için çalışmış; İsrail ve Filistin arasındaki çatışmaların önlenmesi amacıyla yapılan toplantılara katılmıştır. ABD eski Başkanlarından Jimmy Carter’ın danışmanlığını yapan Volkan, 2002 yılında Türk-Ermeni Barışma Komitesine üye olmuştur. Bu önemli bilim adamına, bir tıp tarihçisi olarak yaşarken dikkatleri çekmek amacıyla kaleme alınan bu yazının sonunda bir kez daha tıp mensuplarının toplum hayatında daha etkin roller üstlenebileceğini vurgulamak ve bunun için de gerekli organizasyon ve toplantıların yapılmasının önemini dile getirmek istiyorum. Tıp; katı, sert ve yüksek duvarlarını yıkıp multi-disipliner yaklaşımlara sıcak baktığı sürece yukarıda örneğini gördüğümüz “politik psikiyatri” gibi kavramlara daha kolay ulaşacağımız bir vakıadır. Bu tür açılımlar için illa ki dahiler gerekmeyecektir... TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU DERNEĞİ: BİRLEŞİM Mİ KESİŞİM Mİ? Dr. Murat CİVANER Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji AD [email protected] Aralık 2004'te kurulan Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği, tüzüğünde yer alan bilgilere göre temel olarak, a) tıp etiği ve tıp hukuku alanlarında bilimsel çalışmaların geliştirilmesine, b) tıp etiği ve tıp hukuku eğitiminin çağın koşullarına uygun biçimde gerçekleşmesine ve c) sağlık kuruluşlarındaki tıp etiği ve tıp hukuku sorunlarının çözülmesine yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Bu amaçların ifade ediliş biçiminden, Dernek’in her iki alanda da çalışmayı hedeflediği sonucuna ulaşı- -6- labilir. Bununla birlikte, çalışma alanı daha açık tanımlanmaya çalışıldığında, temel olarak iki olasılık ortaya çıkıyor. Birinci olasılıkta Dernek’in çalışma alanının, felsefenin bir alt dalı olarak tıp etiği ile kapsamı, etkinlik amacı, nitelikleri yeni yeni belirlenmeye başlayan bir uğraş alanı olarak “tıp hukuku”nu kapsadığı ileri sürülebilir. Diğer deyişle, bu iki alandan birinde yapılacak çalışmalar tüzükte belirtilen amaçlar açısından uygun olacaktır. Alanların birbirine göre önceliği bulunmamaktadır; her iki alandan yapılacak katkıların Dernek etkinliklerini zenginleştirmesi hedeflenmiştir. Diğer olasılığa göre, Dernek’in temel çalışma alanı, tıp etiği ve tıp hukuku ya da daha geniş anlamıyla sağlık hukuku alanlarının kesiştiği kümedir. Tıp etikçileri ile sağlık hukuku alanında uzmanlaşmış / yoğunlukla o alanda çalışan hukukçular bu kümeye yönelik olarak birlikte çalışırlar. Bu kümeyi daha iyi anlayabilmek için tıp/sağlık hukuku alanının tanımını düşünmek yararlı olabilir. İsmi dikkate alındığında bu çalışma alanının hukuka ait olduğunu görüyoruz; kısaca, sağlık hizmeti sunanların ve alanların yasal hak ve sorumlulukları ile uğraştığı söylenebilir. Hekimlerin mesleklerini uygularken karşılaştıkları hukuki sorunlardan sağlık kurumlarının malpraktisteki sorumluluğuna, yasal çerçevede tanınmış hasta haklarına ilişkin uygulamalara pek çok konu tıp/sağlık hukuku kapsamına sokulabilir. Tıp/sağlık hukukunun tıp etiğiyle kesiştiği kümede ise, tanımlardan gidersek, var olan ve olması gereken yasal düzenlemelerin ele alındığı düşünülebilir; bu kümeye ait etkinlikler, söz konusu yasal düzenlemeleri, normatif etiğin gerekçelendirdiği ahlaki kurallar açısından değerlendiriyor olmalı. Bu anlamıyla meslek ahlakına ilişkin düzenlemeler, diğer deyişle tıp deontolojisi ve yasal hasta haklarının neler olduğunu tanımlayan metinler de bu alanda değerlendirilebilir. Kişisel olarak, bu kesişim kümesinin Dernek’in çalışma alanını daha doğru tanımladığını düşünüyorum; Dernek etkinlikleri bu kümeye yoğunlaştığı ölçüde özgün, pratiğe ilişkin ve dolayısıyla, amaçlandığı gibi, sağlık hizmeti sunanlara ve alanlara yardımcı olacaktır. İSTANBUL TABİP ODASI ETİK KURULU Prof. Dr. H. Kadircan KESKİNBORA Göz Hastalıkları Uzmanı Deontoloji, Tıp Tarihi ve Etiği Uzm. [email protected] İstanbul Tabip Odası üyesi olan bütün hekimlere, katılım daveti ve çalışmaları duyurulan kurullardan biri de Etik Kuruldur. Çağrıya cevap veren üyeler 12 Aralık 2006 tarihinde toplanmış bundan sonraki toplantılarını da her ayın ilk Perşembe akşamı olacak şekilde organize etmiştir. Kurul, • Hekimlik pratiğinde ortaya çıkan ve İstanbul Tabip Odası yönetiminin önerdiği veya görüş istediği olgu ve konular hakkında görüş oluşturmak, • Sağlık ortamlarına hekimlik pratiği ve uygulamaları ile ilgili olarak etik ve bilimsel davranışa yönelik politikalar oluşturmak ve bunu deklare etmek, • Konu ile ilgili bütün taraflarla iletişim kurarak hekimlik uygulamalarında etik davranış modelleri geliştirmek suretiyle hekimlerde farkındalık yaratmak ve klavuzlar hazırlamak, • Günlük mesleki uygulamalar sırasında ortaya çıkan usule ve bilime uygun olmayan işlemler hakkında çalışmalar yapmak ve öneriler oluşturmak üzere çalışmalarına başlamıştır. • Ayrıca, çeşitli konularda çalışmak üzere alt gruplar oluşturulmuştur. Etik Kurul çalışmalarının yönetilmesi, çalışmalarının düzenlenmesi ve kayıtlarının tutulması açısından Etik Kurul Başkanlığı için Doç.Dr.Kadircan Keskinbora, Sekreterliği için Dr. Ali Demircan ve İstanbul Tabip Odası Yönetim Kururlu ile ilişkiler için İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Hüseyin Demirdizen görevlendirilmiştir. Her ayın ilk Perşembe gününün akşamında olağan toplantı kararı ile her ay en az bir kez toplanmayı hedefleyen kurul, bugüne kadar 6 kez toplanmıştır. Toplantılar ortalama 14 (10 ile 16 arasında değişen üye sayısı ile) üye katılımıyla gerçekleşmiş olup toplantı tutanakları ve kararları İstanbul Tabip Odası web sayfasında yayınlanarak bütün hekimlerimizin bilgisine sunulmuştur. Bu toplantılarda, 1. Aydınlatılmış Onam Formunu standartlaştırma çabasıyla bir Standart Aydınlatılmış Onam Formu oluşturulmuştur 2. Acil Hekimlik Uygulamalrında karşılaşılan etik sorunlar tartışmaya açılmış ve bu konuda etik ve bilimsel davranış farkındalığı oluşturulmaya çalışılmıştır. Halen bu konularda görüş alış verişi devam etmektedir. 3. Yeni Türk Ceza Kanunda “Sağlık Mensuplarının İhbar Yükümlülüğü” üzerinde görüş alış verişi yapılmış bu maddenin yarattığı Tıbbi, Etik ve Hukuksal sorunlar masaya yatırılmıştır. Konuyla ilgili çalışma tamamlandığında hekimlerimizin ve kamuoyunun bilgisine sunulacaktır. 4. İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu tarafından görüş istenen inceleme dosyaları görüşülüp tartışılmıştır. 5. Tıp Fakülteleri ve Eğitim Hastanelerinde yapılan uzmanlık eğitimleri için İstanbul Tabip Odasına yapılan şikayet dosyalarından örneklerin oluşturularak asistanlarda bu konularda farkındalık yaratmak ve konuya sahiplenmelerini sağlamak amacıyla örnek dosyaların oluşturulması için alt komisyon kurulmuştur. İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan’ın ilk çalışmalarımızda sunduğu “Mesleki Etik Bildirge” üzerinde henüz çalışmaya başlanamamış olup konu, ilk müsait gündeme alınacaktır. Halen Etik Kurul çalışmalarına katılan üyelerin listesi aşağıdadır: Özdemir Aktan, Orhan Arıoğul, Hüseyin Demirdizen, Ali Demircan, Şefik Görkey, Kadircan Keskinbora, İmdat Elmas, Gürsu Kıyan, Gürkan Sert, Yıldız Ertuğ Ünder, Erol Ünder, Faruk Yıldız, Süheyla Ağkoç, Yeşim Işıl Ülman, Saffet Ercan, Tolga Güven, Selahattin Kuşhan, Bilgi Baca, Serpil Yaylacı. Etik Kurul çalışmalarının halen, gönüllülük esasıyla yürütülmekte olup İstanbul Tabip Odası üyesi meslektaşlarımızın tümüne açıktır. -7- Saygılarımla RAHMETLİ HOCAMIZ PROF. DR. ALİ HAYDAR BAYAT’IN DERS ALINACAK BİR DAVRANIŞI Prof. Dr. İbrahim BAŞAĞAOĞLU İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı [email protected] Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Bülteni’nin Ocak 2006’da çıkan ilk sayısında Dernek Başkanı Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir Hocamızın dördüncü sayfada yer alan “Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği’nin Amaçları Hakkında” başlıklı yazısının son paragrafında, dernek, güler yüzlü ve iletişime açık bir kuruluş olarak tanımlandıktan sonra “oluşturduğu her tartışma platformunda katılımcıların konuşma, tartışma isteğini baskılayacak kibirliliğin, anlayışsızlığın ve saygısızlıkların var olamayacağı, etik ve hukuk disiplinlerine yaraşır bir atmosfer yaratacaktır” ifadeleri yer alıyordu. Bültenin editörlerinden Doç.Dr. Arın Namal da aynı sayıdaki “ Başlarken…” başlıklı yazısının sonlarına doğru derneğin kibirli, hoşgörüsüz her tutumun karşısında olacağını vurguluyordu. İlk sayıdaki bu satırları okuyunca memnuniyetimi sayın Namal ile paylaşıp, “işte arzu edilen, özlenen erdemler. Dilerim, çok az sayıda olan meslektaşlarımız bundan sonra profesyonel olarak içinde bulundukları ortamın gereğini yerine getirirler ve güzide bir topluluk oluşturarak örnek olurlar” demiştim. Fakat ne yazık ki geçen zaman, bilim alanında çalışanlar arasında bu erdemlerin yeterince önemsenmediğini gösterdi. Yine üzülerek belirteyim ki, boyutları da her geçen gün artmakta. Öyle bir zaman dilimine girdik ki, insanlarda zaten olması gereken dürüstlük, güvenilirlik, yardımseverlik, doğruluk, samimiyet, güler yüzlülük, çalışkanlık, onurlu olmak, riyakar olmama, saygınlık gibi birçok özellik bugün farklı algılanmaktadır. Beni şaşırtan da bu… Niçin bu değerlerden uzaklaştık? Niçin insan olmanın gereği olan bu özellikleri bir kenara bırakıyoruz? Geçenlerde yazışma dosyamdan bir evrakı ararken rahmetli Prof. Dr. Ali Haydar Hocamın gönderdiği 30.09.2003 tarihli mektubunu gördüm. Bugün, asistanların hocalarına yapmadığı bu örnek davranışı belki birilerimiz ders alır düşüncesiyle kaleme alıyorum. Rahmetli Hocamız, kendisine doldurması için verdiğim anket formunu hemen dolduramamış olması bir yana, yollamayı geciktirdiği için ne kadar üzgün olduğunu, gerekçesini açıklayarak şöyle belirtmektedir: “ Kongre çantam elime geçer geçmez ilk işim sana verdiğim sözü yerine getirmek oldu. Bugün kargo ile yolluyorum” diyor ve elime geçtiğinden emin olmak için de “Aldığında beni haberdar edersen sevinirim.” diyordu. Rahmetli Hocamla bir araya geldiğimizde, zaman zaman toplantılarda karşılaştığı, şahit olduğu ya da kendisine aktarılan bilgilerden. meslektaşlarımızın birbirlerine yönelik kırıcı davranışlarını üzülerek anlatırdı. İzmir’den bir toplantı için İstanbul’a geldiği bir gün, Anabilim Dalı’mızda yaptığı sohbet bu konuda verilmiş bir ders niteliğindeydi. O konuşmada bulunan arkadaşlarım bunu çok net bir şekilde hatırlayacaklardır. Hocamız bilimsel yeterliliğe çok önem verirdi. Ancak, kişiliği hep bunun üzerinde tutardı. Gördüğü hatalarda kırmadan, incitmeden uyarır, yol gösterirdi. Ne yazık ki, kendisine en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde erken sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Rahmetle anıyor, kişiliğini örnek alarak yeni kuşaklara aktarmayı görev sayıyorum. -8- Hocamız Prof.Dr. A.Haydar Bayat’ın Ege Üniversitesi Tıp Fakültesindeki Çalışma Odası 23 Mayıs 2000 - İZMİR Dr. İbrahim Başağaoğlu ve Dr.Adnan Ataç’a kitabını imzalarken (26.06.2003) -9- AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDE ÖLÜM ARAŞTIRMASI OFİSLERİ ve ÜLKEMİZ AÇISINDAN DEĞERLENDİRME Doç. Dr. Nevzat ALKAN İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Adli Tıp Anabilim Dalı [email protected] Sevgili Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Bülteni okuyucuları. Bültenin bu sayısında sizlere Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Adalet Bakanlığı’ nca Haziran 2007’ de yayınlanmış bir raporu temel alarak, o ülkedeki ölüm araştırması sisteminden bahsetmek istiyorum. Yazının devamında, bu raporu temel alarak ülkemizdeki durum ile ilgili de bazı değerlendirmelerde bulunacağım. Söz konusu raporun başlığı; “Ölüm Araştırması Ofisleri, 2004” (*) biçimindedir. Söz konusu rapordaki bilgilere geçmeden önce biraz ABD ve bu ülkede gerçekleştirilen ölüm araştırması işlemleri ile ilgili bilgilerin aktarılması uygun olacaktır. ABD, nüfusu yaklaşık 300 milyon kişi olan, 50 eyalet ve 1 federal yönetim toprağından oluşmuş ve resmi olarak 04 Temmuz 1776 yılında kurulmuş bir devlettir. Söz konusu ülkenin uygulamaları her eyalet bazında kendine has kurallar ve düzenlemeler içerir. Ölüm araştırması sistemi de bu biçimde eyaletler arasında farklılıklar gösteren bir yapılanma içermektedir. Ölüm araştırmasında ana olarak 2 ana sistem mevcuttur. Bunlardan birincisi; tıbbi muayeneci sistemidir (medical examiner system), diğeri ise koroner sistemdir (coroner system). Her iki sistem arasında yapılanma modeli açısından önemli farklılıklar söz konusudur. Ölüm araştırması ofislerinin işlevi şudur; ülkede meydana gelen ölümler ana olarak cenaze evlerine (funeral homes) yansır. Eğer söz konusu ölüm olayı ile ilgili herhangi bir şüphe, herhangi bir şikayet-ihbar ya da herhangi bir adli yön (kaza, cinayet, intihar, hastane ölümü vs.) mevcut ise bu tür ölüm olayları ölüm araştırması sisteminde yer alan ofislere (tıbbi muayeneci ofisi ya da koroner ofis) yansırlar. Söz konusu ofislerin temel görevi kendilerine yansıyan ölüm olayları ile ilgili araştırma yapmak, ölümü, sebebini, ölümde yer alan etmenleri ve ölümde sorumluluğu olan kişilerin konuyla ilişkisini ortaya koymaktır. Bu amaçla gerçekleştirilen işlemler arasında sadece cesetten alınan kan örneği, doku örneği olabileceği gibi, radyolojik değerlendirme, metabolik tarama gibi işlemler de olabilir. Yine üzerinde inceleme yapılan cesede, klasik otopsi işleminin tatbik edilerek (cesedin baş, göğüs ve karın boşluklarının açılması, söz konusu boşlukların ve organların makroskobik olarak değerlendirilmesi, şüpheli yerlerden mikroskobik inceleme için parça alınması ve inceleme yapılması, cesede ait sıvı ve organ parçalarında sistematik toksikolojik analiz tatbik edilmesi işlemleri) elde edilmek istenen amaca göre, bilgiler ortaya konulması da diğer işlemler arasındadır. ABD’de 2004 yılında ölen insan sayısı 2.398.343’tür. Söz konusu ölüm olayları öncelikle cenaze evlerine yansımışlardır. Bu ölüm olaylarında mevcut cesetlerin 956.000’ni ya direk olarak, ya da cenaze evlerinden sevk ile tıbbi muayeneci ya da koroner ofislere getirilmişlerdir. Söz konusu ofisler de kendilerine yansıyan 487.000 cesedin ölüm araştırması işlemlerinde görev almışlardır. Söz konusu ölüm araştırması işlemleri yukarıda belirtildiği gibi basit bir kan ya da doku parçası alımından, klasik otopsi işlemi tatbikine dek geniş bir yelpazedeki işlemleri kapsamaktadır. Ölüm araştırması ofislerine gönderilen ancak ayrıntılı herhangi bir işleme tabi tutulmayan yaklaşık 469.000 ceset ise genellikle ilk incelemeden sonra defnedilebilmeleri maksadı ile tekrar cenaze evlerine yönlendirilmişlerdir. ABD’de cesetlerin defnedilmeleri eyaletine ve dini inanışa göre değişkenlik göstermekle birlikte, genellikle toprağa gömme ya da krematoryum denen ölü yakma fırınlarında cesedin yakılması sureti ile gerçekleştirilmektedir. Bu yazı için temel aldığım raporda da, ABD’de 2004 yılında tatbik edilen klasik otopsi sayılarını gösterir net rakamlar söz konusu değildir. Ancak genel bilgi olarak ABD’de otopsi oranları, tüm ölümler içerisinde, yaklaşık %12’lik bir oranı teşkil etmektedir. Büyük yerleşim bölgelerinde kurulmuş olan ofislerde otopsi oranları, daha küçük yerleşim yeri ofislerine göre daha fazladır. Ölüm araştırması ofislerinin yerine getirmekte olduğu görevler arasında; özellikle cinayet olgularında mutlak olmak üzere, olay yeri incelemesine katılmak, gerekli olgulara otopsi işlemlerini uygulayarak ölüm sebebi ve mekanizmalarını ortaya çıkarmak ve işleme tabi tuttukları olguların bir bölümü ile ilgili olarak mahkemelere giderek bilirkişi tanıklık görevini yerine getirmek bulunmaktadır. Söz konusu ofisler belirtilen tüm bu işleri yapabilecek donanımda ve çeşitlilikte personel istihdam etmektedirler. ABD’de toplam ölüm araştırması ofisi sayısı 1.998 olup, bu ofislerde tam zamanlı olarak çalışan personel sayısı 7.320’dir. Ancak ABD’nin genel bir özelliği, ölüm araştırması prosedüründe de kendisini göstermektedir. Söz konusu ofisler belirtilen sayının çok daha üzerinde bir sayıda profesyonelden, o kişilerin profesyonel alanları ile ilgili hizmet satın almaktadırlar. Hizmet alınan bu kişiler ya o bölgede, ancak başka kurumlarda istihdam edilmiş olan profesyonellerdir, ya da tam zamanlı serbest görev yapan profesyonellerdir. Bu ülkede çok disiplinli çalışma alışkanlığının oturmuş olmasının ana sebebi; yapılan işin ideale yakın koşullarda yerine getirilmesine çalışılmasıdır. Sadece kendi ofisinde istihdam edilen profesyonellerin kullanıldığı söz konusu çok boyutlu işlemlerde, yapılan işte mutlaka bir eksiklik söz konusu olmaktadır. Bu da ölüm olayları gibi, pek çok olgusu ceza adalet sistemine yansıyan bir alanda kabul edilebilecek bir durum değildir. Anglosakson sisteminde (İngiliz-Amerikan Sistemi) ceza yargılamasında jüri sistemi mevcuttur. İdeale yakın ya da çok üst seviyede araştırılmamış olgular, iddia (savcılık) ve savunma sistemlerinin, birbirinden tamamen ayrı ve tam bir rekabet içerisinde olduğu ceza adalet yargılaması sisteminde, davaya getirilen diğer profesyonellerin vereceği bilgiler neticesinde, olgunun bir eksikliğinin ortaya konulmasına ve bu durum da bunu başaran tarafa önemli bir avantaj sağlamasına sebep olmaktadır. Bu durumun birkaç kez tekrar etmesi durumunda ise söz konusu ölüm araştırması işlemini gerçekleştiren profesyonellerin ve hatta ofis yöneticilerinin dahi pozisyonlarını kaybetmesi mümkündür. Durum bu denli iddialı olunca da her ofis, gerçekleştirdiği işlemleri ideale yakın ortamlarda yapmaya çaba harcamaktadır. Bu ofislerde bu biçimde, dışarıdan hizmet alımı şeklinde çalışan profesyonel sayısının tam olarak kaç kişi olduğu bilinmemektedir. Ancak bu ofislerde tam gün çalışan personel sayısı büyük ofisler için 20-50, orta boy ofisler için 10-20, küçük ofisler için ise 1-2’dir. Tam gün çalışan bu personelin yaklaşık %20’si adli tıp uzmanı, %13’ü laboratuar çalışanı, %1’i adli diş hekimi, adli entomolog ve adli antropolog gibi özel görevliler, geri kalanı da diğer çalışanlardır. - 10 - ABD’de mevcut 1.998 ölüm araştırması ofisinin yıllık bütçe toplamı 718.5 milyon ABD doları olup, ofis başına ortalama 387 bin dolarlık bir bütçe düşmektedir. 1.998 ofisten 1.590’ ı (% 80’ i) nüfusu 25 binden daha az olan il bazındaki yerleşim birimlerinde faaliyet göstermektedirler. Söz konusu ölüm araştırması ofislerinde kimliği tespit edilemeyen ceset sayısı yıllık olarak ortalama 4.400 olup, bu sayının yaklaşık 1.000 adedi her yıl, izleyen seneye kimliği saptanamamış ceset bilgisi olarak devretmektedir. Halihazırda ABD’de kimliği tespit edilememiş ceset kaydı sayısı 13.486’ dır. Yukarıda ortaya konulan bilgileri ülkemiz yönünden incelediğimizde; 1- Ülkemizde istatistiki bilgilerin derlenmesinden esas olarak sorumlu yapılanma merkezi Ankara’ da bulunan Türkiye İstatistik Kurumu’ dur (TÜİK). Söz konusu kurumun güncel çeşitli yetersizlik ve problemlerini bir yana bıraktığımızda, ülkemizde ölüm sayıları, sebepleri, otopsi sayıları vs. diğer durumlar ile ilgili istatistiki veriler ya hiç yoktur, ya da mevcut ise dahi bu sayılara ulaşabilmek büyük bir özveri ve çaba gerektirmektedir. Bu durumun elbette çeşitli sebepleri söz konusudur. Bu sebepler arasında kanaatimce en önemli sebep; söz konusu kuruluşun konuyla ilgili bilgi ve veri toplama araçlarının (istatistik formları) mevcut olmaması, mevcut olanların da uç birimlerde (periferde) layıkı ile doldurulmaması ya da bu formları dolduran görevlilerin söz konusu formların önem ve doldurma esaslarını kavrayamamış olmalarıdır. Elbette TÜİK’ nun yetişemediği bu alanla ilgili eksikliği giderebilecek başka yapılanmalar da mevcuttur. Bunlar arasında ilk akla gelen Sağlık Bakanlığı’ dır. Ancak bu yapılanmada da benzer yetersizlikler söz konusudur. Bu görevi yerine getirebilecek diğer bir yapılanma ise, merkezi İstanbul’ da bulunan ve ülkenin yarıdan fazla bölümünde örgütlenmesini tamamlamış olan Adli Tıp Kurumu (Adalet Bakanlığı’ na bağlı)’ dur. Ancak Adli Tıp Kurumu’ da henüz bu konuda herhangi bir misyon ya da vizyon içerisinde değildir. Bu bilgileri derleyebilmesi mümkün olabilecek diğer yerler arasında üniversitelere bağlı merkezler, adli tıp anabilim dalları ve adli tıp enstitüleri bulunmaktadır. Ancak bu yerler de, gerçekçi bakıldığında, henüz bu veriyi derleyip işleyebilecek alt yapı ve ekiplere sahip değillerdir. Bu konuda umut verici ve söz konusu aksaklık ve eksikliği giderecek yeni bir gelişme olarak, Avrupa Birliği’ ne Uyum Çalışmaları kapsamında tarama fasılları arasında İstatistik Faslı’ nın açılması ve bunun da ülkemiz istatistik sistemine bir ivme getirme ihtimali bulunması olabilir. 2- Ölüm araştırmaları açısından ülkemizin içerisinde bulunduğu diğer bir problem, konuyla ilgili mevcut hukuki mevzuattaki hatadır. Ölü muayenesi ve özellikle de otopsi işlemleri, 1930 tarihli Umumihıfzıssıhha Kanunu’ nun 216 ve izleyen maddeleri ile ve oldukça da yeni olan, 01.06.2005 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiş bulunan, Ceza Muhakemesi Kanunu’ ndaki düzenlemelere göre yürütülmektedir. Belirtilen düzenlemelere göre; ölü muayenesi ve defin ruhsatı düzenlemesi konusunda da önemli problem ve yetersizliklikler mevcut ise de asıl problemli alan, otopsi işlemleri ile ilgili düzenlemededir. Buna göre; “Ceza Muhakemesi Kanunu; Madde 87; Otopsi (1) Otopsi, Cumhuriyet savcısının huzurunda biri adlî tıp, diğeri patoloji uzmanı veya diğer dallardan birisinin mensubu veya biri pratisyen iki hekim tarafından yapılır. Müdafi veya vekil tarafından getirilen hekim de otopside hazır bulunabilir. Zorunluluk bulunduğunda otopsi işlemi bir hekim tarafından da yapılabilir; bu durum otopsi raporunda açıkça belirtilir. (2) Otopsi, cesedin durumu olanak verdiği takdirde, mutlaka baş, göğüs ve karnın açılmasını gerektirir. (3) Ölümünden hemen önceki hastalığında öleni tedavi etmiş olan tabibe, otopsi yapma görevi verilemez. Ancak, bu tabibin otopsi sırasında hazır bulunması ve hastalığın seyri hakkında bilgi vermesi istenebilir. (4) Gömülmüş bulunan bir ceset, incelenmesi veya otopsi yapılması için mezardan çıkarılabilir. Bu husustaki karar, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından verilir. Mezardan çıkarma kararı, araştırmanın amacını tehlikeye düşürmeyecekse ve ulaşılması da zor değilse ölünün bir yakınına derhâl bildirilir. (5) Yukarıdaki fıkralarda sözü edilen işlemler yapılırken, cesedin görüntüleri kayda alınır.” düzenlemesinin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeye göre, ülkemizde otopsi işlemleri genellikle pratisyen olan ve tek bir hekime yaptırılmaktadır. Otopsi teknik bilgi isteyen ve zor bir işlemdir. Söz konusu işlemi doğru yerine getirebilmek için adli tıp uzmanları 4 yıllık eğitimlerinin azımsanmayacak bir bölümünü bu işlemin öğrenilmesine harcamaktadırlar. Otopsi işleminde, ölüm sonrasında ortaya çıkan olağan değişikliklerin doğru olarak yorumlanabilmesinin yanısıra, o ölüm olayına özel olarak beklenen belirtilerin akla gelmesi, bu belirtilerin usülüne uygun bir biçimde aranabilmesi ve bulunan belirtilerin de doğru olarak değerlendirilebilmesi için özel bir eğitimden geçilmiş olması bir zorunluluktur. Ancak otopsi konusu, ülkemizde sağlık çalışanları tarafından pek önemsenmemekte, hatta zor bir yük olarak görülmekte, hukukçular da konunun önemini yeterince idrak edememektedirler. Bu sebeple otopsi konusu ülkemizin belli başlı büyük illeri dışında, ülke genelinde problemli bir konu olarak sürüp gitmektedir. Halbuki konu, ölüm olaylarını ilgilendiren ceza yargılaması açısından büyük önem taşımaktadır. Sonuç itibari ile bazı önerileri sıraladığımda; - Ülkemizde ölüm, ölüm sebepleri, otopsi işlemleri gibi konularda istatistiki veriler uygun metotlar ile ortaya konmalıdır, - Otopsi işlemi ile ilgili hukuki düzenlemede; “otopsi işlemi adli tıp uzmanı tarafından tatbik edilir.” diye net bir düzenleme yapılmalıdır, - Otopsi işlemleri her adli yargı çevresinde, iptidai metotlar ile değil, il merkezlerinde, ekipman ve donanımı sağlanmış belli birimlerde uygulanmalıdır, - Ve son olarak da; ülkemizin gelişmiş ülke seviyelerini yakalaması ve hatta geçebilmesi için her ferdin yoğun bir biçimde çalışması, o ülkelerin sistemlerinin çok iyi incelenmesi ve irdelenmesi ve sonucunda da ülkemiz şart ve özelliklerine en uygun özel Türkiye modellerinin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Konunun farklı yönleri ile ilgili daha fazla bilgi sahibi olabilmek maksadı ile aşağıdaki makaleleri okumanız uygun olacaktır; - Alkan N. Amerika Birleşik Devletleri' nde Tıp Eğitimi. Sendrom, 13; 17-25, (2001). - Alkan N, Sözen Ş. Amerika Birleşik Devletleri ile Ülkemizin Adli Tıp Eğitimi ve Uygulamalarının Karşılaştırılması. Ulusal Travma Dergisi, 6; 1-6, (2000). (*) Söz konusu raporun tamamına http://www.ojp.usdoj. gov/bjs/pub/pdf/meco04.pdf adresinden ulaşılabilir. Raporun İngilizce başlığı; “Medical Examiners and Coroners’ Offices, 2004.” biçimindedir. - 11 - HASTA HAKLARI UYGULAMALARI NEREDEN BAŞLADI, NASIL SÜRÜYOR? Uzm. Dr. Gülsüm ÖNAL İSTANBUL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ Hasta Hakları İl Koordinatörü [email protected] İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü İl Koordinatörlüğü, hasta hakları uygulamalarını il genelinde koordine etmek ve denetlemek amacıyla, 2003 yılında oluşturulmuş, S.B. Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nden alınan 26.04.2005 tarihli Hasta Hakları Uygulama Yönergesi ile valilik oluru alınmıştır. Başlıca faaliyetleri; 1. Hasta haklarıyla ilgili kurul ve birimlerin kurulması ve koordinasyonu, 2. Hasta haklarıyla ilgili eğitim uygulamaları, 3. Hasta haklarıyla ilgili sosyal sorumlulukların yerine getirilmesidir. I. Hasta Hakları Birimleri ve Hasta Hakları Kurulları 100 yatak ve üzeri tüm hastanelerimizde Hasta Hakları Birimleri ve Hasta Hakları Kurulları faaliyet halinde hasta başvurularını çözüme kavuşturmaktadır. Ayrıca hasta başvurularının otomasyonunu sağlayan Hasta Hakları Yeni Başvuru Modülü ile ilgili kullanıcılara eğitim verilerek, tüm hasta başvuruları web üzerinden takip edilmeye başlanmıştır. Tablo 1. Hasta Başvuru İstatistikleri- 2006 (Ocak-Temmuz) 2004 2005 2006 Dilekçe Yerinde Çözüm Toplam 754 799 9078 2185 7639 9078 2939 8438 10947 Tablo 2. Yıllar Göre Hasta Başvuru İstatistikleri (2004-2006) • 100 yatak altı hastaneler ve Ayakta Teşhis Tedavi Yapan Sağlık Kurum Kuruluşları için,13 Sağlık Grup Başkanlıklarında Hasta Hakları Birim ve Kurulları oluşturulmuş, denetimleri tamamlanan hasta hakları birimleri başvuru kabul etmeye yeni başlamıştır. - 12 - • Başvuruların değerlendirmesini yapan Hasta Hakları Kurulları, yeni üyeler ile genişletilmiş, kurul toplantıları yerinde gözlenerek tespit edilen sorunlar için tüm kurul üyelerinin katılım göstereceği “Hasta Hakları Kurul Eğitimleri” planlanmıştır. hem görevlilerimize hem de kamuoyuna ulaşılmaktadır. Aynı zamanda hasta hakları uygulamalarıyla ilgili atılan her yeni adım, kurumlarımıza pano ve broşür gibi dökümanlarla duyurulmaktadır. Faaliyetlerimizin daha yaygın duyurulmasında Müdürlüğümüz yayın organı olan “İstanbul'da Sağlık” sürekli olarak, ulusal gazete ve TV kanalları da zaman zaman kullandığımız araçlardır. Ayrıca geleneksel olarak 26 Ekim Hasta Hakları Günü'nde etkinlikler düzenleyen koordinatörlüğümüz, 2006 yılında ise, yıllardır hasta başvurularını fedakarca karşılayanKurul Başkanı ve Birim Sorumluları ile beraber sosyal bir program gerçekleştirecektir. II. Hasta Hakları Eğitim Uygulamaları • • Hasta Hakları Eğitici Eğitimi: 2004 yılından itibaren her yıl, üniversiteler ile işbirliği içinde uygulanmakta olan programda, 67 Kurul Başkanı, 75 Birim Sorumlusu eğitimci olarak yeterlilik kazanmıştır. Yeni görevlendirilen personel için başlatılan Uygulamalı Eğitim Programında (15 Temmuz–30 Eylül) 13 Kurul Başkanı, 13 Birim Sorumlusu, staj eğitimlerini tamamlamıştır. Sağlık Çalışanları Eğitimi Projesi: 100 yatak ve üzeri tüm hastanelerimizde sağlık personeline yönelik olarak uygulanan, sürekli eğitim niteliğinde devam eden proje kapsamında şu ana kadar 4326 sağlık personeli Hasta Hakları Eğitimi almıştır. SONSÖZ OLARAK • Tablo 3. Sağlık Çalışanları Eğitim Projesi İstatistikleri (ŞubatMart 2006) • • Toplumu Bilinçlendirme Eğitimi Projesi: Müdürlüğümüz tarafından proje için özel olarak hazırlanmış Hasta Hakları Filmi eşliğinde uygulanan, sürekli eğitim niteliğinde devam eden proje kapsamında, toplumun farklı kesimlerinden 4862 kişi eğitime katılmıştır. İSM Hasta Hakları Koordinatörlüğü olarak Hasta Hakları ile ilgili diğer eğitim ve faaliyetlere de destek verilmektedir Hasta Hakları Uygulamalarına -gerçek bir ihtiyaca seslenmesi nedeniyle- talebin sürekli oluşu uygulamanın güçlü yanını oluşturmaktadır. Ancak aynı zamanda, hastaların ihtiyacına cevap vermesi beklenen kesimin yalnızca hasta hakları çalışanları değil, o kurumdaki tüm sağlık çalışanları olması hasebiyle, sağlık çalışanlarının hasta hakları uygulamalarına tepkisi de olabilmektedir; sağlık çalışanları, hasta haklarının gündeme gelmesiyle beraber, kendi haklarını dile getirmeye başlamışlardır. Uygulamanın zayıf tarafını oluşturma riski olan bu eğilim, hasta hakları faaliyetinin süreklileştirip kalıcı kılındığı ve sağlık çalışanları haklarının da kurumsal olarak kabul edilip dile getirildiği sürece güçlü bir yöne dönüştürülebilir görünmektedir. Bu anlamıyla hasta hakları uygulamaları, aynı zamanda sağlık çalışanı haklarını da kapsayan yeni uygulamaların ihtiyacını gündeme getirmekte ve sağlık hizmetlerinde haklarla ilgili uygulamaların bütünsel ele alınması fırsatını da sunmaktadır. BAŞVURU SONUÇLARININ DAĞILIMI Tablo 4. Toplumu Bilinçlendirme Eğitim Projesi (Kasım 2006Mart 2006) HASTA LEHİNE SONUÇLANAN BAŞVURULARIN YILLARA GÖRE YÜZDE (%) DAĞILIMI (İstanbul Üniversitesi Hasta Okulu, HAKSAY-Hasta Hakları Eğitici Eğitimi Kursu, İstanbul Barosu Sertifikalı Sağlık Hukuku Meslek İçi Eğitim Semineri gb.) 3. Sosyal Sorumluluk • Faaliyetlerimizin kamuoyu ile paylaşımı bir sosyal sorumluluk olarak kabul edilmekte ve İstanbul Sağlık Müdürlüğü İnternet Sitesinde yer alan Hasta Hakları web sayfası ile Hasta hakları başvurularının analizinde en önemli sonuç, yıldan yıla hasta lehine sonuçlarının artmasıdır ki, bu durum bize, hasta hakları uygulamalarının giderek benimsendiği göstermektedir. - 13 - SAĞLIK KURUMLARINDA BİR STANDART ve KALİTE ÖLÇÜTÜ: ETİK DANIŞMANLIK Doç. Dr. Arın NAMAL İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı [email protected] Bir çok hastane ya da sağlık kurumu, büyük değişim süreçleri yaşıyor. Kurumların çoğu parasal sorunlarla kuşatılmış olsa da, geleceğe yönelik ortak ilkeler geliştirilmesine, bu ilkeler ışığında davranmaya gereksinim duyuyorlar. “Misyonumuz, vizyonumuz…”la başlayan tanımlamalara rastlanıyor sıklıkla. Bu amaçlara ulaşmada, hastane etik komitelerinin (Institutional Ethics Committees/Hospital Ethics Commit- tees), etik danışmanlık (Clinical Ethics Consultation Servi-ces-CECS) hizmetlerinin önemli rolü olacağı gittikçe daha iyi anlaşılıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1970’li yıllarda oluşturulmaya başlanan etik komiteler, günümüzde gelişmiş ülkelerde sağlık kurumlarının akredite edilebilmesinin vazgeçilmez koşulu haline gelmiştir. Etik komite şeklinde organize olarak, ya da başka organize oluş biçimleriyle gerçekleştirilen etik danışmanlık, hastalar ve yakınları için, hastanedeki profesyoneller ve bir kurum olarak hastanenin kendisi için, önemli bir profesyonel hizmet alanıdır. Amerika Birleşik Devletleri’nde Joint Commission for Accredition of Health Care Organizations (JCAHO) adlı sağlık hizmeti veren kurumları akredite eden kuruluş, hastanelerde etik komite kurulması koşulunu aramaktadır. Almanya’da da 2006 yılına ait bir veri, yaklaşık 200 hastanede etik komite, ya da farklı şekilde organize olmuş etik danışmanlık hizmeti verildiğini ortaya koymaktadır. Alman Tabipler Birliği Merkez Etik Kurulu, 24 Ocak 2006 tarihli konu ile ilgili açıklamasında etik danışmanlık hizmetinin yaygınlaşmasından duyduğu memnuniyeti dile getirmiş, bu hizmeti veremez durumda olan ilgili kurumları, eksiklerini gidermeye davet etmiştir. Basit bir kan alımından organ nakline kliniklerde verilen her karar, aslında etik bir karardır. Tedaviyi üstlenen ile hasta arasında genellikle toplumun genel normları ile örtüşen, bu nedenle çelişkisiz bir anlaşma oluşur. Ancak tedavi sürecinde rolü olanlar (hekim, hasta, hasta yakını, diğer sağlık görevlileri vd.) bazen öyle durumlar yaşarlar ki, karar vermek son derece güçleşir. Yaşamın başlangıcında ya da sonunda, gebeliğin ileri bir evresinde sonlandırılması gerektiğinde, transplantasyon tıbbı vb. zorlu durumlarda, hasta, hasta yakını, hekim ve hemşirelerin farklı değerlerle oruna yaklaşmaları, ortak bir karar verilebilmesini adeta olanaksız hale getirir. Modern tıpta, hekimlik sanatının kurallarına uygun bir çok tedavi seçeneği vardır ve bunlar gittikçe çeşitlenmektedir. Bu olanak, bir çok durumda şu soruyu doğurur: ‘Yapmam mümkün olan her şeyi yapmalı mıyım?’ Etik danışmanlık, böyle durumlarda etik açıdan temellendirilmiş, tarafların tümünün içine sindirebileceği bir karar verilmesine yardımcı olmak içindir. Etik danışmanlığın öncü ve klasik organizasyonu olan hastane etik komiteleri, insan üzerinde yürütülecek araştırmaları etik açıdan değerlendiren ‘Etik Kurul’lar ile karıştırılmamalıdır. Yerel Etik Kurullar, genellikle tıp fakültelerinde yapılanırlar ve işleyişlerini düzenleyen yönetmelikler oluşturulmuştur. Etik komiteler ise, hastanelerde olduğu gibi, yaşlı bakım evlerinde, sa- katların bakım gördüğü yurtlarda, gündüz bakım veren kurumlarda oluşturulabilirler. Etik komite, olguya özgü danışmanlık vermenin ötesinde, karşılaşılan önemli etik sorunlara yönelik rehber kurallar oluşturmaya çalışır, hastanede / sağlık kurumunda görevli tüm meslek grupları için etik eğitimleri düzenler. Hizmet biçimleri içinde, bireysel olarak görevlendirmeler de (etik danışman) bulunur. Etik sorunun yaşandığı birimde, etik komiteye ait bir grup ya da tek bir danışman, sorunun tartışılması, değerlendirilmesinde moderatörlüğü üstlenebilir. Kliniğin daveti, etik komitenin görevlendirmesi ile etik danışman, vizitlere de katılabilir. Etik sorun yaşanan olgu, etik komitede ele alınırsa, bir çok üyenin farklı bakış açıları ile irdelenme şansı kazanır. Ama bu durumda sorun, yaşandığı yerin uzağında bir yerde ve ancak belirlenecek bir zamanda değerlendirilecektir. Etik danışman ise zaman ve mekan bakımından esneklik içinde hizmet sunabilmektedir. Bir başka söyleyişle hastane etik komiteleri, Amerikan pragmatizmi ile klinik etik konsültanlık açılımı göstermişlerdir. Etik konsültan, hasta yatağının yanıbaşındadır (at the bedside). Hastayla doğrudan iletişim kurma, onunla ve çevresi ile süren iletişim, yanlış anlamaları en aza indirgeyen, daha iyi bir karara zemin hazırlayan özellik taşır. Klinik etik konsültanlık örneklerine Amerika Birleşik Devletleri’nde 1980’lerde rastlanmaya başlanmıştır. 1985’de Bethesda’da klinik etik konsültanların ulusal çapta bir konferansı düzenlenmiş ve bu toplantı, meslek derneğinin kurulması ile sonuçlanmıştır. Bochum Ruhr Üniversitesi (Almanya) Tıp Fakültesi Tıp Etiği ve Tıp Tarihi Kürsüsü’nün düzenlediği etik danışmanlık talep formu, net ve kısa şekilde düzenlenmiş aşağıdaki soruları içermektedir: ETİK DANIŞMANLIK BAŞVURU FORMU İsim: Bölüm: Klinik: Tel: Sizce etik sorun olan nedir (kısa tanım): Tıbbi durum nedir (hastanın yaşı, cinsiyeti, tanı/prognoz): Görüşmede kimler hazır bulunacak: Randevu tarihi, saati ile ilgili öneriniz: Danışmanlığı nerede almak istiyorsunuz (klinikteki odayı belirtin): Etik danışmanlık yapılanmalarının amacı, tedaviyi yürüten hekimin karar verme yetkisini sınırlandırmak, taşıdığı sorumluluğu azaltmak değildir. Hastane etik komitelerinin, sayıları 7-20 arasında değişen, hastane yönetimince görevlendirilmiş hekim, hemşire, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, hasta hakları temsilcisi, hastane yönetiminin temsilcisi, hukukçu, teolog gibi geniş bir temsil yelpazesi vardır. Eğitim almak açısından öğrenciler de komitenin toplantılarını izleyebilmektedir. Hastane yönetimi, etik komiteyi gereksinim duyduğu olanaklar bakı- - 14 - mından destekler, etik komite de çalışmaları hakkında hastane yönetimini bilgilendirir. Batıdaki sağlık kurumlarında etik komitelerin, akreditasyon açısından önemsenerek daha çok tepeden inme biçimde (Top-down Modell) kuruldukları gözlemlenmiştir. Bir diğer model, hastane sağlık çalışanlarının, karşılaştıkları etik sorunları birlikte ele alma gereksinimlerinden doğan, yani aşağının yukarıyı zorlamasıyla (Bottom-up Modell) oluşanlardır. Etik komitenin sağlık çalışanlarının isteği, girişimi ile oluşturulması, kurumdaki etik duyarlılığın, böyle bir oluşumu benimsemeye, destek vermeye hazır oluşun ifadesidir. Bu vazgeçilmezleşen hizmet biçimi, bizde hangi modelin ağırlıkta olacağı şekilde oluşturulacak, yaygınlaşacaktır dersiniz? Ya da yine sizce hangi modelde oluşturulmalı ve yaygınlaşmalıdırlar? KAYNAKLAR Kettner M: Ethik-Komitees. Ihre Organisationsformen und ihr moralischer Anspruch. Erwägen Wissen Ehtik 2005;16 (1):3-16. American Society for Bioethics and Humanities: Core Competencies for Health Care Ethics Consultation. Selbstverlag, Glenview 1998. Mac Rae S, Chidwick P, Berry S, Secker B et al: Clinical bioethics integration, sustainability and accountability: the Hub and spokes strategy. Journal of Medical Ethics 2005; 31: 256-61. Bundesärztekammer: Stellungnahme der Zentralen Ethikkommission bei der Bundesärztekammer zur Ethikberatung in der klinischen Medizin (24 Januar 2006). Deutsches Ärzteblatt 2006; 24: 1703-1707. Yeni yaklaşım: Sağlık Kurumlarında Cezalandırma Eğilimi Taşımayan Bir Kültürel Atmosfer Oluşturmak... DÜNYA HEKİMLER BİRLİĞİ (World Medical Association) HASTA GÜVENLİĞİ HAKKINDA BİLDİRGE (Washington, 2002) Hekimler, hastalarına en yüksek kalitede tıbbi bakım vermeye çaba gösterirler. Tıbbi bakımın kalitesinde hasta güvenliği önemli rol oynar. Tıp bilimi ve tekniğindeki gelişmeler, modern tıbbı karmaşık bir sistem haline getirmiştir. Hekimler, bu karmaşıklıktan kaynaklanan riskleri önceden farketmeye ve hastanın tedavisini kontrolde tutmaya çalışmalıdırlar. Hekimler, kararlarında hasta güvenliğini dikkate almalıdırlar. Hata oluşmasında genellikle şahıs ve işlem dışında bir dizi neden sorumludur. Bu nedenle, cezalandırmaya eğilim taşımayan bir kültürel atmosfer oluşturularak, kişileri ve kurumları cezalandırmak yerine, sistem hatalarından korunulması ve hataların düzeltilmesi için hataların bildirilebilmesi sağlanmalıdır. Hekimler, modern tıbbın yüklediği risklerin bilincinde olarak hasta güvenliği için etkili bir sistem oluşturulması için, mesleki sınırlarının ötesinde hastaları da içine alan her kesimle işbirliği yapmalıdırlar. Böyle bir sistemin oluşturulması için hekimlerin tıbbi gelişmeler hakkında sürekli bilgilendirilmeleri, onların da bu doğrultuda tıbbi bakımı sürekli iyileştirmeye çalışmaları gerekir. Hasta güvenliği ile ilgili bilgiler, hastalara da ulaştırılmalıdır. Ulusal hekim birlikleri, bu konuda üyelerine duyarlılık aşılamalıdır. Almanca versiyondan çeviren: Arın Namal DÜNYA HEKİMLER BİRLİĞİ (World Medical Association) TIBBİ VERİ BANKALARININ ETİĞİ İLGİLENDİREN YÖNLERİ HAKKINDA BİLDİRGE (Washington, 2002) Şahısların mahremiyet hakkı, elde edilen bilgilerin kullanımını ve üçüncü kişilere açıklanmasını kontrol altında tutmayı gerektirir. Bir hastanın sağlığı ile ilgili kişisel verilerin güvenli kullanımı, hekimin sır tutma yükümlülüğü ile sağlanır. Güven, hekimlik uygulamasının temelidir ve güvenin korunması, hekim-hasta ilişkisinin sürmesi için kaçınılmazdır. Cenevre Hekim Yemini, Lizbon Bildirgesi ve Helsinki Bildirgesi, hekimin sır yükümlülüğüne vurguda bulunmuştur. Tıbbi verilerin elde edilmesinin esas amacı, hastanın bakımıdır. Bu doğrultuda elde edilen bilgiler, giderek daha büyük oranda veri bankalarında saklanmakta ve retrospektif epidemiyolojik araştırmaları da kapsar şekilde, tıbbi araştırmalarda kullanılabilmektedir. Hastaya ait bu bilgiler (gerek fizik, gerekse ruh sağlığı hakkında), onun hekimine güvenmesi çerçevesinde elde edilmiştir. Hastaların, hekimlerinin kendileri hakkında hangi bilgileri topladığını, veri bankalarında sakladığını bilme hakları vardır. Bir çok ülkede hastalar, hasta dosyasındaki bilgilerin bir kopyasını elde etme hakkına sahiptirler. Hastalar, kendileri ile ilgili veri bankasında depolanmış bilgilerin yok edilmesini isteme hakkına da sahip olmalıdırlar. İstisnai olarak hastalara, kendilerine ya da üçüncü kişilere zarar vermelerine yol açabileceğinden, kendileri hakkındaki bazı bilgiler verilmeyebilir. Ancak hekim, böyle bir durumda neden hastadan kendisi ile ilgili bilgiyi esirgediğini açıklayabilmelidir. Her hekim, hastasına ait bilgilerin güvenliğinden sorumludur. Bu nedenle elektronik ortam da dahil olmak üzere, bu bilgilerin nasıl korundukları ile ilgilenmek durumundadırlar. Audit-sistemleri aracılığıyla kimin, ne zaman veriye ulaştığı saptanabilmelidir. Hastalar, kendileri ile ilgili verilerin bir veri bankasında depolanacağı ve hangi amaçlarla kullanılabileceği konularında bilgilendirilmiş olmalıdır. Hasta, kendisine ait verilerin üçüncü kişilere iletilmesini istemiyorsa, bu isteği saygı görmelidir. Ancak ölüm olayını ya da ağır bir zararı ortadan kaldıracaksa bu kurala uyulmayabilir. Hastalara ait veriler kullanılacaksa, isim anonimleştirilmelidir. Hangi verilerin depo edileceği, hastadan bu konuda ne türde onam alındığı, kimin verilere ulaşabileceği, bilgilerin ne zaman başka bilgilerle birleştirilebileceği ve üçüncü kişilerin bu bilgilerden yararlanabileceği yazıya dökülmüş olmalıdır. Almanca versiyondan çeviren: Arın Namal - 15 - AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDE ORGAN ve DOKU NAKLİYLE İLGİLİ YASAL UYGULAMALAR Gül Kızılca YÜRÜR (Sosyoloji Uzmanı) İ.Ü. Istanbul Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi AD Yüksek Lisans Öğrencisi Günümüzde insandan insana organ nakli uygulamaları için gereksinim duyulan organ sayısı, bağış yoluyla ulaşılabilen organların sayısını fazlasıyla aşmaktadır. Kısıtlı kaynaklar karşısında giderek artan talep, bu alış verişi düzenleyecek yasal uygulamaların geliştirilmesini zorunlu kılmıştır. Başka ülkelerde olduğu gibi A.B.D’de de amaç, bağışlanan organları en çok gerek duyulan yerlerde ve en verimli şekilde değerlendirmeyi mümkün kılacak, adil bir dağıtım sistemi oluşturmak olmuştur. A.B.D’de hem Eyaletlerin, hem de Merkezi Devletin organ ve doku bağışı ve nakliyle ilgili, kapsamlı yasal düzenlemeleri vardır. Böylece uygulamacıların konuyla ilgili karmaşık tıbbi, yasal ve ahlaki sorunlara çözüm bulmasına destek verilmektedir. Ancak zaman içinde geliştirilen çok sayıda yasa ve düzenlemenin gündelik organ ve doku nakli süreçlerini zorlaştırdığı da bir gerçektir ve günümüzde hukuğun bu alanında deneyim sahibi bir avukatın yardımı olmadan organ ve doku bağışı ya da nakli gerçekleştirmek neredeyse olanaksız hale gelmiştir. İşleyişi hantallaştıran bu durum da, bir eleştiri konusu haline gelmektedir. Yasal Düzenlemeler A.B.D yasaları organ bağışının her aşamasına ayrıntılı düzenlemeler getirmiştir. Zaman içinde son biçimlerini alan bu yasaların en önemlileri şunlardır: • Federal Devletin ilk hukuki düzenlemeleri • Uniform Anatomik Armağan Yasası, 1987 • Ulusal Organ Nakli Yasası • Hastanın Kendi Kaderini Belirlemesi Yasası, 1991 • Eyaletlerin Anatomik Armağan Yasaları Federal Devletin İlk Hukuki Düzenlemeleri 1968 öncesinde Federal Devletin organ ve doku bağışını düzenleyen yasaları yoktu. 1968 yılında çıkarılan Uniform Anatomik Armağan Yasası’ndan (UAAY) önce, organ ve doku bağışlarının yasal çerçevesini Eyaletler belirliyordu. Ne yazık ki, bu düzenlemeler eyaletten eyalete büyük farklar gösterebiliyordu. UAAY sayesinde bo sorunun aşılması ve tek tip bir hukuki çerçeve sağlanması amaçlanmıştı. UAAY ile bireylerin anatomik armağanlar sunmaları kolaylaştırılarak, mevcut nakledilebilir organ sayısının artırılması da hedefleniyordu. 1972 yılında Uniform Organ Bağışçısı Kartı 50 Eyaletin tümünde geçerli, resmi bir belge olarak kabul edildi. Böylece ülkenin her yanında, 18 yaşından büyük herkes, beyin ölümü durumunda organlarını bağışlama kararını verebilecekti. 1984 yılında, Ulusal Organ Nakli Yasası’yla (UONY), bağışlanan bütün organlar ulusal ve merkezi bir bilgisayar veri bankasında kaydedilmeye başlandı. Bu arşivi Ulusal Organ Paylaşımı Ağı (UOPA) işletecekti. UONY ile ayrıca organ bağışı sağlanması için çalışan organizasyonlara maddi destek verilmesi ve insan organlarının alım satımının yasaklanması noktaları yasal kapsama alındı. 1987 yılına gelindiğinde, 1968 yılında hazırlanan Uniform Anatomik Armağan Yasası’nın (UAAY)organ nakli teknolojisi ve biliminde gerçekleştirilen gelişmeler karşısında yetersiz kaldığı ve örn. organ naklinin ticarileştirilmesi riski karşısında eksikler barındırdığı görüldü. Bu soruna yanıt olarak, aynı yıl yeni bir UAAY hazırlandı. 1987 yılında hazırlanan UAAY’de şu noktalar netleştirilmekteydi: 1. Kan, sperm ya da insan yumurtası dışında, bütün insan dokuları ve organlarının satışı yasaktır. 2. Aile üyeleri karşı çıksa da, vefat eden kişinin organlarının bağışlama kararı öncelik taşır. 3. Yasayla organ bağışıyla ilgili evrakların düzenlenmesi kolaylaştırıldı. 4. Hastane ve Acil servis personeline “rutin talep” prosedürlerine uyma zorunluluğu getirildi. Buna göre, hastaneler hastaneye getirilen hastalara ya da öldüklerinde yakınlarına organ bağışı yapma konusunda talep götürmekle yükümlü kılındı. Hasta organlarını bağışlamak istediğini dile getirdiğinde, bu bilgi hasta kayıtlarına geçirilir. 5. Belirli şartlar altında, otopsi uygulanan ya da tahkikat uygulamasına maruz kalan kadavralardan tıp uzmanlarının nakledilebilecek organları almasına olanak tanındı. Bu yeni UAAY pek çok eyalette ateşli tartışmalara neden oldu. Özellikle vefat eden kişinin kararının ailesinin kararına göre öncelik taşıması, “rutin talep” maddesi ve tıp uzmanlarının otopsi uygulanan kişinin organlarını alabilmesi maddesi bazı eyaletlerde kabul görmedi ve eyaletler bu yasayı kabul etmeyerek, 1968 Yasasının eksik kısımlarını kendi düzenlemeleriyle tamamladı. Burada belirtilmesi gereken bir nokta, otopsi uygulanan bedenlerden organ alınabilmesi için, bu kişinin hiç akrabası olmadığının kesinlikle kanıtlanması gerektiği ve tıp uzmanlarının bu işlemi ancak bedenin vesayeti onlardaysa yapabilecekleridir. Uygulamayı gerçekleştirmeden önce, yerel makamların kişinin akrabası olup olmadığını ayrıntılı bir şekilde araştırması şart koşulmuştur. Ulusal Organ Nakli Yasası 1984 yılında, Ulusal Organ Nakli Yasası (UONY) organ nakliyle ilgili tutarlı bir yapı ve belirgin bir politikanın dile getirilmesine olanak tanıdı. Bu aşamada artık böbrek nakillerinin %80’i başarıyla sonuçlanmaktaydı ve cyclosporin sayesinde karaciğer nakli geçirenlerin nakil sonrası ilk yıl hayatta kalma oranları %35’den %70’e yükselmişti. Şüphesiz en büyük sorun, gereken sayıda organın bağışlanmamasıydı. UONY ayrıca yasal onay almış, organ bağışı sağlanması için çalışan organizasyonlara ve Organ Sağlanması ve Nakil Ağına maddi destek sağlanması için kaynaklar oluşturdu. Bu nakil ağı sayesinde, organ bağışı sağlanması için çalışan organizasyonlar kendi coğrafi bölgelerinde kullanım bulamayan organları başka bölgelerdeki organizasyonlara ulaştırabilecekti. Bu - 16 - yasayla organ bağışı sağlanması için çalışan organizasyonların planlanması, kurulması, işletilmesi ve faaliyet alanlarının genişletilmesi için bir maddi destek havuzu oluşturuldu. Bu havuzdan faydalanabilmek için, organizasyonun kâr amaçlı çalışmadığını, böbrek temini için sağlık sigortasından ödeme almaya uygun olduğunu kanıtlaması gerekiyordu. Ayrıca nakil merkezlerine organizasyon yoluyla sağlanan (böbrek dışındaki) organlara karşılık ödeme alabilmek için de belirlenmiş prosedürleri yerine getirmesi gerekiyordu. Öte yandan, bu yasayla insan organlarının alış satışı kesin olarak yasaklanmıştı. Yasayı hazırlayan komite, insan bedenini oluşturan parçalara birer meta gözüyle bakılmaması gerektiğini özellikle vurguluyordu. Yasanın getirdiği önemli kazanımlardan biri, organ bağışı ve dağıtımı konusunda çalışacak, 25 kişilik bir komite kurulması oldu. Bu komite organ bağışının artması ve bağışlanan organların dağıtımı ve organ ve doku nakli kapsamına giren politikaları incelemek ve geliştirmekle görevlendirilmişti. Komite tıbbi, hukuki, yasal, sosyal, ekonomik ve etik bakış açılarından konuyu ele aldığı ilk raporunu 1986 yılında yayınladı. Bu raporda özellikle bireylerin organlarını bağışlama eğiliminin artırılması için sürekli olarak organ nakli politikalarının geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekiliyordu. Hastanın Kendi Kaderini Belirlemesi Yasası, 1991 1991 yılında çıkarılan Hastanın Kendi Kaderini Belirlemesi Yasasıyla (HKKBY), kişinin vasiyetnamesine organ bağışı konusunu katması, tıbbi bakımıyla ilgili avukatına talimatlar ve yetkiler bırakması gibi geleceği belirleyen onam uygulamalarının yaygınlaştırılması amaçlanıyordu. HKKBY ile sine organ bağışı konusunu katması, tıbbi bakımıyla ilgili avukatına talimatlar ve yetkiler bırakması gibi geleceği belirleyen onam uygu- lamalarının yaygınlaştırılması amaçlanıyordu. HKKBY ile sağlık sisteminin bir parçası olan yasal düzenlemelerde önemli değişiklikler yapıldı. Bu kapsamda, hastaneler ve diğer sağlık hizmeti sunan kurum ya da kişilere şu beş noktada aşağıdaki yükümlülükler getirildi: 1. Bireyin, geleceği belirleyen onam hakkı da dahil olmak üzere, almak istediği tıbbi bakımın içeriği ve kapsamı hakkında karar verme hakkıyla ilgili yazılı bilgi sunma. 2. Hastanın tıbbi kayıtlarında bireyin geleceği belirleyen onam verip vermediğini belirtme. 3. Hastanın geleceği belirleyen onam’ında dile getirdiği kararlarından dolayı bir hastaya ayırımcılık ve olumsuz tepki göstermeme. 4. Geleceği belirleyen onamla ilgili eyalet yasalarına uyma. 5. Geleceği belirleyen onam’la ilgili konularda hizmet verdiği toplumu ve kendi çalışanlarını eğitmeye yönelik faaliyetlerde bulunma. A.B.D Yasalarına göre, karar verme vesayetine sahip kişiler yenilenebilir ve sağlıklarını etkilemeyecek dokularını (kan, platelet, sperm, plazma, insan yumurtası) dokuları (insan yumurtası gibi) bağışlayabilir. Ancak yaşamını sürdürmesi için elzem olan, kalp, akciğer, karaciğer gibi organlarını bağışlayamaz. Yaşam sonrası organ bağışçısı olmak için, kişi bir organ bağışçısı kartı edinebilir ya da sürücü ehliyetinin arkasındaki kısma imza atabilir. Bir diğer seçenek, organ bağışı konusunu vasiyetine dahil etmek ya da ölüm öncesi alınacak hizmetlerin kapsamını ve öldükten sonra bedenine ne yapılmasını istediğini belirtebileceği, geleceği belirleyen onam formunu doldurmaktır. KAYNAK: http://law.enotes.com/everyday-law-encyclopedia /organ-donation TIPTA BİR SOSYAL SORUMLULUK ÖRNEĞİ NÜKLEER SAVAŞLARA ENGEL OLMAK İÇİN ÖRGÜTLENEN HEKİMLER International Physicians for Prevention of Nuclear War-IPPNW www.ippnw.org “Bizim kadın ve erkek hekimler olarak görevimiz, yaşama ve sağlığa yönelik her tehdite karşı koymaktır!” Doç. Dr. Arın NAMAL [email protected] Hastanede diyabet hastasının kan şekerini düzenleyen hekim, doğuma yardım eden ebe, kazazedeye yardım eden acil hekimi, kuşkusuz hastasının yaşamı ve sağlığına hizmet etmektedir. Ama insanların sağlığını sadece hastalıklar ve kazalar tehdit etmez. Ayrımcılığa uğratılmak, kötü koşullarda yaşamak zorunda kalmak gibi toplumsal koşullar yanında savaş- lar da insan yaşamını doğrudan tehdit eder. Savaşlarda insanlara uygulanan şiddetin etkileri, hekimler ve tıbbi personelce yaşamı yeniden kazanmak üzere bin bir güçlükle, çok düşük başarı oranları ile giderilmeye çalışılır. Elbette atom silahlarının maruz bırakacağı şiddet, tasavvur edilemeyecek kadar büyüktür. - 17 - IPPNW, soğuk savaş yıllarında biri Amerikalı (Professor Bernard Lown), diğeri Rus (Professor Eugueni Chazov) iki kardiyolog tarafından, olası atom savaşının önüne geçmeye çalışma amacı ile 1980 yılında kurulmuştur. IPPNW, dünya ölçeğinde yaşam ve sağlığı tehdit eden unsurlara cephe alır. Çalışmalarında politik ve toplumsal sınırlamaları kabullenmez. Dünya üzerinde çelişkilerin barışçıl çözümü, uluslar arası anlaşmalar, atom silahlarının ve atom enerjisinin imha edilmesi ve sosyal sorumluluk taşıyan bir tıp anlayışının yerleşmesi politikasını benimser. IPPNW’ın 60 ülkede 200 000’den fazla hekim üyesi vardır. IPPNW-Almanya temsilcisi hekim ve gazeteci Ute Watermann, “Günümüzde Doğu-Batı Bloku çelişkisi aşıldı. Ama kısa bir soluklanma ardından, tehdit bir başka formda geri döndü...Sayısız savaş gösteriyor ki, yeni dünya düzenine karşın, dünya düzensizlik içinde. Nedenleri bir çok araştırmayla ortaya konmuş durumda: Kaynaklar için savaş, dünya ölçeğinde ekolojik felaket, zenginlikle yoksulluk arasında, kuzeyle güney, doğu ile batı arasında gittikçe derinleşen uçurum... IPPNW gelişme olmaksızın ve çevre korunmaksızın barışın sağlanamayacağının bilincindedir. En iyi olanaklara sahip Batı dünyası, hepimizin birbirimize bağlı olduğunu, savaş ve terörün tek bir adil ve dayanışmacı politika ile bertaraf edilebileceğini anlamalıdır. IPPNW bu nedenle atom silahları ile donanmanın ve sivil atom enerjisi kullanımının hastalık yaratıcı sonuçları, savaş nedenleri ve sivil çelişki giderici stratejiler, yoksulluk içindeki insanlarla ilgilenmektedir” demektedir. IPPNW, 1997 yılında “Nürnberg 1997" başlıklı, 10 maddeden oluşan etik bildirgeyi yayınlamıştır. Bu bildirgede yer alan 10 madde aşağıdaki konuları içermektedir: 1-Tıbbi denemelerin koşulları 2-Sağlık alanının temel taşı olarak “aydınlatılmış onam” 3-İnsan üzerinde deneyin türü 4- Üreme tıbbı ve prenatal tanı 5-Genetik tanı 6-Gen terapisi 7-Transplantasyon tıbbı 8- Ölüme refakat ve ölüme yardım 9-Tıp ve ekonomi 10Herkes için sağlık. IPPNW, 7-9 Nisan 2006 tarihlerinde Bonn’da (Almanya), “Zamanın Bombası: Atom Enerjisi- Çernobil’in 20. Yılı” adıyla bir uluslar arası kongre düzenledi ve hatırlattı: 26 Nisan 1986’da Çernobil’de atom reaktörünün 4. bloğu patladı. Reaktörün içinde 180 000 kilogram yüksek radyoaktif madde bulunuyordu. Bu, 1000 Hiroşima bombası demekti. Atmosfere en az 200 çeşit radyoaktif madde saçılmış oldu. Bu felaketin sonuçları hasır altı edildi, küçümsendi. Oysa, bitmeyecek bir felaketti yaşanan. Kimse torunlarına, hatta torunlarının torunlarına miras bırakılan tehlikenin büyüklüğünü yeterince anlayamadı. WHO, sadece 56 kurbandan söz etti. Kazanın hemen ardından 31 erkek öldü ışınların verdiği zarardan. Oysa Ukrayna, Belarus, Rusya ve Polonya’da, ayrıca Avrupa’nın Batısı ve Kuzeyinde uzun vadede kendilerini belli edecek, radyoiyot, sezyum ve stronsiyum solumuş yüzbinlerce kurban vardı. Kurbanlar, yardımsız, kendi hallerine bırakıldılar. Çernobil, uluslar arası ölçekte yardım edilmesi felaket bölgesi ilan edilmedi. Buraya sadece bazı özel insiyatifler yardım eli uzattı. 2000 yılına kadar 15 000-20 000 insanın genç insanın büyük olasılıkla felaketin kurbanı olarak yaşamlarını yitirdikleri görüldü. Felaket bölgesine tedbirsizce ilk yardıma, daha sonra da çalışmaya gönderilenlerde hastalanma oranı oldukça yüksekti. Çalışmaya gönderilenler, kazadan haberdardılar, ama tehlikenin boyutu hakkında bilgilendirilmemişlerdi. Beyin tümörü nedeniyle operasyon geçirmiş, ışın tedavisi görmekte olan bir genç, okuduğu okulun müdürü tarafından, hiçbir tedbir alınmadan ve hiçbir konuda bilgilendirilmeden, sadece ilkyardım ekiplerine destek olmaları için sınıfça gönderildiklerini anlatmaktadır acı içinde. Çernobil, atom enerjisinin sonunu getirmede başlangıç olabilirdi. Çünkü Çernobil ile iyice anlaşıldı ki atomenerjisine ne teknolojik, ne de toplumsal bakımdan hükmetmek, onu tam anlamıyla kontrol altında tutabilmek mümkün değil. Atom enerjisinin askeri ve sivil amaçlı kullanımı arasına kesin bir sınır çizmek güç. Radyoaktif çöp sorunu büyüyor. Atom enerjisi kullanımı sağlık, güvenlik teknolojileri, ekoloji, barış politikaları açılarından ekonomik ve toplumsal riskler içermektedir. Çernobil Felaketi üzerinden 20 yıl geçtikten sonra, bu gerçeklerin üzerinin daha da örtülmekte olduğu görülmektedir. Sessizce ağır basması istenen bir tavır amaçlanmış gibidir: “Çernobil geçmişte kalmalı, giderek unutulmalıdır!” Çernobil Atom Reaktörü Ukrayna’da olsa da, bu felaketten hiçbir ülke Beyaz Rusya kadar etkilenmemiştir. Felaketin olduğu gün rüzgar, nükleer bulutu, çok yakındaki bu ülkeye sürüklemiş, orada ormanların ve tarlaların 1/5’inden çoğu radyoaktif kirlenmeye maruz kalmıştır. Bu nedenle bir Beyaz Rus atom karşıtı dernek üyesi, “Biz dünyadaki en büyük radyoaktif deney laboratuarı olduk!” diye dile getirmektedir yakınmasını. Çünkü hala, radyoaktivitenin bulaştığı bölgede 5 milyon insan yaşamaktadır. Hekimler, çeşitli kanser türlerinin (akciğer, mide, barsak, mesane ve böbrek) artışını kayda geçirmektedirler. Mide, kalp ve tiroid hastalıklarına daha sık rastlanır olmuştur. Mezarlıklarda 30 yaşına ulaşamamış, yakın tarihlerde vefat etmiş bir çok insanın mezartaşı dikkat çekmektedir. Bir genetik uzmanı, radyoaktivitenin yüksek oranda bulaştığı bölgelerdeki çocuklarda genetik zararların %83 oranında arttığını belirlemiştir, ki bunun gelecek nesillerde yaratacağı sonuçlar, tümüyle meçhuldür. Bu acı sonuçlar yanında Doğu Avrupa’da hala Rus mimari tarzında 19 yüksek riskli reaktör faaliyet göstermektedir. IPPNW 2005 yılında Birleşmis Milletler’in (UNO), Çernobil gerçeğini yarı yarıya kötü göstermeye çalıştığını belirtmekte, bir çok Birleşmiş Milletler alt komisyonunun gerçeği belgeleyecek çalışmalara bizzat katılmakla birlikte, bu çalışmalarda yürütmenin, nükleer teknolojinin barışçıl kullanımını amaçlayan, yani bu teknolojiye tümüyle karşı olmayan Birleşmiş Milletler’e ait kuruluş Uluslar arası Atom Enerjisi Organizasyonu (IAEO)’nun elinde olması nedeniyle sonuçların manipüle edildiği görüşündedir. IPPNW, ısrarla 20 yıl önce gerçekleşen Çernobil felaketinin yavaş, sinsi, göze fazla çarpmayan şekilde öldürmeye devam ettiğine, sonu gelmeyecek bir kaza olduğuna, böyle sonuçları olabilen bir teknolojinin sorumsuzluk demek olduğuna dikkat çekerek, “Çernobil ne yazık ki hala güncel!” demektedir. - 18 - KAYNAKLAR 1. http://www.ippnw.org 2. http://www.ippnw-ulm.de/ 3. Watermann, Ute: IPPNW- Für eine gesunde, friedliche und menschenwürdige Welt. In: Kolb, Stehpan et. al. (Hrsg.): Medizin und Gewissen. Wenn Wert ein Wert würde. Frankfurt a. Main 2002, S. 428-429. TIP ETİĞİ ve TIP HUKUKU TOPLANTILARINDAN HABERLER Trabzon, 8-9 Haziran 2007 IV. TÜRK-ALMAN TIP HUKUKU SEMPOZYUMU Prof. Dr. jur. Hakan HAKERİ Konya Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Husulü Hukuku Kürsüsü Bşk. [email protected] Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Hasta Hakları Uygulama ve Araştırma Merkezi (HAHUM) ile Almanya’nın Augsburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından birlikte organize edilen IV. Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumu 8-9 Haziran 2007 tarihleri arasında KTÜ Turizm ve Otelcilik Meslek Yüksek Okulu Uygulama Tesislerinde yapıldı. Prof. Dr. Tevfik Özlü, Prof. Dr. Hakan Hakeri, Doç. Dr. Yener Ünver ve Yrd. Doç. Dr. Yahya Deryal tarafından düzenlenen sempozyumda, evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde, Türk-Alman hukuk ve tıp adamları, hasta haklarını masaya yatırdı. Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumları 2 yıldır yapılıyor. İlki Kasım 2005’te Konya Selçuk Üniversitesinde; ikincisi İstanbul Yeditepe Üniversitesinde ve üçüncüsü ise Almanya’da Augsburg Üniversitesinde gerçekleştirildi. İlk sempozyum “Avrupa Konseyi Biyotıp Sözleşmesi”; ikincisi “Aydınlatma ve Rıza”; üçüncüsü ise “Hekim Hataları” konularında düzenlenmişti. Dördüncü Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumunun konusu ise “Hasta Hakları”ydı. Sempozyumun eş başkanları HAHUM Başkanı Prof. Dr. Tevfik ÖZLÜ ve Augsburg Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Henning ROSENAU idi. Sempozyumun açılışına Trabzon Cumhuriyet Başsavcısı, Ağır Ceza Reisi, Bölge İdare Mahkemesi Başkanı, İl Sağlık Müdürü, Trabzon Tabip Odası başkanı, 18. Ecza Odası Başkanı, Trabzon Barosu Başkanı ve çok sayıda hukukçu ve sağlıkçı katıldı. Açılışta konuşan Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Hukukçularla hekimlerin mahkeme salonlarında karşı karşıya gelmemesi için ortak konularımızı bu tür toplantılarda birlikte tartışabilmeliyiz” dedi. Amaçlarının hastaların yaşadıkları sorunları görmek, nedenlerini ve çözüm yollarını araştırmak olduğunu söyleyen Özlü, “Sempozyumdan elde edilecek sonuçların hastaların ve tüm insanlığın yararına olacağını” belirtti. “Hasta hakları denince, sadece hastaların kullana- cağı hakların anlaşılmaması” gerektiğine de vurgu yapan Özlü, şöyle devam etti: “Hepimiz bugün olmasa da günün birinde hasta veya hasta yakını olarak sağlık hizmetinin alıcısı konumunda olabiliriz. Bugün sarf edeceğimiz çabalar, o gün alacağımız sağlık hizmetinin nitelik ve kalitesinin artırılması içindir." Sempozyum eş başkanı Prof. Dr. Henning Rosenau da yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi. “Bugün burada hastayı ön plana alan bir anlayışı görüyorum. Bu çok önemli bir gelişme. Hasta, sağlık kurumu ve hekim karşısında zayıf ve muhtaç durumdadır. Bu nedenle haklarının korunması gerekir. Sadece hukukçuların hastaların haklarını tanımlamakta ve korumakta yeterli olmaz. Hekimler ve hukukçular birlikte çalışmalıyız.” Almanya’dan tıp hukuku alanında çalışmalarıyla tanınan dört bilim adamı konuşmacı olarak sempozyuma katıldılar. İki gün boyunca evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde, Türk-Alman hukuk ve tıp adamları, hasta haklarını masaya yatırdı. Sempozyumda yayınlanan sunumların, Sağlık Hakkı Dergisinin özel sayısı olarak yayınlanması planlanıyor. Sempozyumda Prof. Dr. Hakan Hakeri, Hasta Hakları Kanunu Taslağı hakkında bilgi verdi. Hasta haklarının bir yönetmelikle değil de, bir kanun ile düzenlenmesinin bu hakların güvence altına alınması bakımından önem taşıdığını; kanunun en önemli özelliğinin sadece hakları belirtmek değil, ayrıca bunların hayata geçirilmesi için yaptırım sistemi öngörmek olması gerektiğini aktaran Hakeri, söz konusu taslakta hastaların sadece haklarına değil, sorumluluklarına da yer verilmesinin önemine işaret etti. Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. A.Nezih Kök, adli hekimlikte karşılaşılan sorunlara işaret etti. Adli hekimlikte birçok hasta hakkı ihlali olduğunu ve bunların kanunlar tarafından öngörüldüğünü açıkladı. Doç. Dr. Yener Ünver psikiyatride hasta hakları ihlallerine çokça rastlandığını, Türkiye’de acilen bu konuda bir yasa çalışması yapılması gerektiğini, Türkiye’de yabancı kurumlar tarafından yapılan incelemelerde, bu noktaya ilişkin insan hakkı ihlali derecesinde ihlallere işaret edildiğini belirtti. Yrd. Doç. Dr. Yahya Deryal, çocuk hastaların hakları başlıklı tebliğinde çocuk hakları üzerinde ayrıca durulması gerektiğini, ebeveynin çocukların yaşamı açısından önem taşıyan tıbbi müdahaleleri ret hakkının bulunmadığını; özellikle bu noktada çocukların hangi yaştan itibaren rıza yeteneğine sahip olduğu konusunun hala çözüme kavuşturulamadığını izah etti. Göttingen Üniversitesi Hukuk Fakültesi Tıp Hukuku Merkezi Müdürü Prof. Dr. Gunnar Duttge, biyo bankalar konusunu ele aldı. Biyo bankaların insanların araştırmalarda kullanılmak üzere vücutlarından parçaları bu bankalara teslim etmesi anlamına geldiğini açıklayan Duttge, bu parçaların bu insanların - 19 - tedavisi için değil, araştırmalarda ihtiyaç duyulması halinde kullanılmak üzere bağışlandığını anlattı. Duttge, bu parçaların kullanımına ilişkin birçok hukuksal problemin henüz çözüme kavuşturulmadığını açıkladı. Augsburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku ve Biyo Hukuk ve Tıp Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Henning Rosenau, etik kurulların hasta haklarının hayata geçirilmesi açısından önemi üzerinde durdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Veysel Başpınar, hekimin en önemli yükümlülüklerinden birisinin özen yükümlülüğü olduğunu ve hasta hakları açısından da en önemli yükümlülüğün bu yükümlülük olduğunu anlattı. Prof. Dr. Eva Schumann, Alman Hukuku’nda hekimin tazminat sorumluluğu ve bu bakımdan geçerli olan ispat gibi yargılama kurallarını açıkladı. Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk öğretim üyesi Doç. Dr. Zafer Zeytin, hekimin aydınlatma yükümlülüğü üzerinde çok ayrıntılı olarak durdu. Augsburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku öğretim üyesi Prof. Dr. Marion Albers, insanların ölümden sonra neler yapılması gerektiğine ilişkin vasiyet gibi, ağır hastalık, bitkisel hayat ve koma gibi durumlarda neleri kabul edip etmeyeceğine ilişkin olarak da tıbbi vasiyetler düzenlediklerini; ancak bu konunun çok tartışmalı olduğunu; sağlığında böyle bir vasiyet düzenleyerek tedaviyi reddeden kimselerin bu iradelerinin, hastalık halinde ne derece geçerli kabul edileceği konusunun hala çözüme kavuşturulmadığını, Almanya’da da bu konuda yasa çalışmaları bulunduğunu belirtti. Son olarak, İstanbul Barosu Sağlık Hukuku Komisyonu Başkanı Avukat Sunay Akyıldız, mevzuatımızda hastanın hak arama yollarını mahkeme kararları ve somut örneklerle açıkladı. Sempozyum çok ayrıntılı tartışmalara da sahne oldu. Birçok hekimin katıldığı toplantıda, hekimlerin yaşadıkları olaylara ilişkin sordukları sorular hukukçular arasında konunun ayrıntılı tartışılmasını sağladı. Sempozyumun beşincisi 28 Şubat-1 Mart tarihleri arasında Ankara’da “TIP CEZA HUKUKUNUN GÜNCEL SORUNLARI” konusunda yapılacak. ISTANBUL TIP FAKÜLTESİ’NDE DÜZENLENEN BİR TIP ETİĞİ ETKİNLİĞİ: SAĞLIK HİZMETLERİNDE DEĞERLER Günümüzde sağlık hizmetlerinde gitgide kaybolan insani değerlere yeniden kavuşmak amacıyla geliştirilen uluslar arası bir program Konferansçı: NEVILLE HODGKINSON Tarih: 27 TEMMUZ 2007 Istanbul Tıp Fakültesi’nde Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi ve İstanbul Üniversitesi Araştırma Fonu Başkanı Prof. Dr. Feyza Erkan Krause, bu yıl kendi Fakültesinde ikinci kez etiği konu alan bir etkinlik düzenleyerek, Prof. Dr. Feyza Erkan Krause hekim, hemşire ve diğer sağlık elemanlarını tekrar konu üzerinde düşünmeye ve tartışmaya davet etti. Bu etkinlikte konferansçı, İngiltere’den yazar, gazeteci, sağlık ve bilim muhabiri, Küresel Sağlık İçin Janki Vakfı Başkanı Naville Hodgkinson idi. Neville Hodgkinson Janki Foundation for Global Heathcare/Küresel Sağlık İçin Janki Vakfı Başkanı Yazar, Gazeteci, Sağlık ve Bilim Muhabiri - 20 - Prof. Dr. Feyza Erkan, toplantıyı açmak ve konferansçıyı takdim etmek için yaptığı konuşmada katılımcılara şöyle seslendi: “Sevgili hekimlerimiz, hemşirelerimiz, öğrencilerimiz. Gittikçe artan bir mutsuzluğa sürükleniyoruz. Saf duygularla, insanlığa hizmet ideali ile mesleğimizi seçtik, ama dalgalar bizi başka kıyılara sürüklemeye başladı. Kapımızda hasta kuyrukları, tatmin etmeyen maaş, ailemizin karşılayamadığımız ihtiyaçları, kendimize çizdiğimiz yolu değiştirecek cazip teklifler... Hep ‘Yüksel!’ diyen bir sistem, öte yanda ‘Sen insanlığa hizmet etmek için bu yolu seçtin!’ diyen içimizdeki ses. Değerlerini çiğneyenlerin en yüksek pozisyonlara geldiğini gördüğümüz bu ortamda seçimimizi nasıl yapacağız? Burn-Out Sendromu yaygınlaşıyor. Bu karanlık atmosferde İngiltere’den bir ses yükseldi ve onlar ‘Bizim bir çaremiz var: Sağlıkta Değerler Programı!’ dediler. Bu sesi yükselten İngiltere’deki Yankee Vakfı. Vakfın geliştirdiği programın başkanı, bugün aramızda olan konferansçımız Neville Hodgkinson. O, İngiltere’nin ünlü bir sağlık muhabiri. Sağlıkla mutluluk arasındaki ilişkiyi inceleyen kitapları var. Günümüzde sağlık kavramına yaklaşımda, tıpta hücreye odaklanılmışken o, sağlık hizmetinin insanın mutluluğunu önemsemesini, bunun için, insanın bütününün ele alınmasının gerekli olduğunu savunuyor. Bugün burada konuşmayı dinleyip, kendimize bazı sorular sormadan kliniklerimize dönmeyelim. Kendimiz ne yapabiliriz, sağlıkta değerleri korumaya başlayabilir miyiz, bunu düşünelim. Her şeyi öncüler değiştirmeye başlar, değişimin yolunu açarlar. Biz de öncü olalım. Bu toplantının önemi budur.” Neville Hodgkinson, Prof. Erkan’ın kısaca değindiği programın İngiltere’de çok etkili bir program olduğunu, sürekli eğitim programına alındığını, 30 ayrı ülkede bu programın uygulanması ile ilgili çalışmalar bulunduğunu belirterek sözlerine başladı ve özetle şu görüşleri aktararak konuşmasını sürdürdü: Tıpta hasta bakımı karmaşıklaştı, kullanımı güç aletleri kullanım becerisi kazanmak, kongrelere eksiksiz katılmak vb. teknik bilgi ve beceriyi edinmek, tek önem verilen şey halini aldı. Hastalarla iletişim becerisinin geliştirilmesi ise bu denli önemsenmemekte. En önce belirtilmelidir ki, hekimin, sağlık çalışanının kendisine bakabilmesi de çok önemlidir. Sağlık çalışanının kendisi mutsuz, sağlıksız olursa, başkalarına ne kadar yardımcı olabilir? Bir çok meslek, bunların başında da hekimlik, kendisini ‘Başkalarına hizmet ediyoruz’ şeklinde tanımlar. Ama meslek sahiplerinin kendisine hizmet etmeleri de önemlidir. Hekim, önce kendisini iyileştirmeli, kendi moralini yüksek tutmalı, kendi değerlerinin farkında olabilmelidir. İngiltere’de Jankee Vakfı, Hindistan’da yoksullara bakan hastaneleri desteklemek için kurulmuştu. Ama bu vakıf, diğer klasik vakıflar gibi para toplayıp dağıtmadı, onlara eğitim yoluyla yardımcı olacak projeler geliştirdi. ‘Sağlıkta Değerler’ projemizin oluşturulmasında eğitim becerileri, eğitim materyalleri geliştiren bir kişi, hekimler, psikiyatr, 1 alternatif tıp uzmanı, hasta temsilcileri, organizasyon danışmanı gibi çeşitli uzmanlıklara sahip kişiler yer alıyor. Projenin temel amacı, sağlık alanındaki uygulamaların her aşamasında değerlerin rehberliğini sağlayabilmek. Herkesin içinde insaniyet, insani bilinç vardır ama, günlük yaşamda bu çekirdek değer bazı engellerle karşılaşır. Ya da günlük koşullar, bu değerlerin üzerini örtmüş olabilir. Ayrıca yaşam içinde çok çeşitli taleplerle, tekliflerle karşılaşılır. Değerleriyle bağını yeterince kuramamış, bu bağı koruyamamış kişiler, zaman zaman değerlerini çiğneyebilmektedirler. Ama kişi, kendi değerlerinin farkında olur ve onlarla uyumlu davranma kararlılığını gösterebilirse, başkaları nedeniyle kendi değerlerini çiğnemez, bunun vereceği huzursuzluğu yaşamaması, tıp uygulayıcıları için çok ciddi bir sorun olan tükenmişlik sendromunun belirtileri azalır. Çünkü dış dünyadan empoze edilen değerlere göre yaşamak, gerilimi artırıcıdır. Oysa içimizdeki değerlere tutunursak, huzurumuz artar ve bu dışarıya da yansır. ‘Ben bu yaşamın kurbanıyım, mutsuzum!’ demeyi, yani bardağın boş tarafını görmeyi, vereceğimiz eğitim programıyla değiştirebileceğimize inanıyoruz. Sağlayacağımız iyimserlik, hem sağlık çalışanına, hem de hastalara yarayacaktır. Modern yaşamda herkes kendisini tükenmiş hissediyor, fakat içimizdeki nezaketi, şefkati, sabrı, insaniyet duygusunu ortaya çıkarabilmeliyiz. Takım çalışmasında, ki tıp takım çalışmasıdır, egolar su yüzüne çıkar ve insanlar çatışmaya başlar. Bu eğitim programı, egolarımızın farkına varmamızı sağlıyor ve aynı zamanda karşımızdakini anlamamızın gerektiğini, çünkü onun da önemli olduğunu. Biz değerliyiz. Değerimizin farkında olursak, kendimize özsaygımız varsa, başkasının bize göstereceği saygıya muhtaç olmayız, saygı beklentimiz kalkar. Kendimize duyduğumuz saygı, başkalarına duymamız gereken saygının da temelini oluşturur. Artık, ‘ruhsal bakış açısı’ kazanılması gerekiyor. Kaybolan insanlığımızı keşfetmek, içsel kaynaklarımızı yeniden ortaya çıkarmak. On yıl önce psikiyatri dergileri üzerinde bir araştırma yapılmış ve görülmüş ki, son yüzyıl içinde bu dergilerde “sevgi” teması hiç işlenmemiş, saygı, sevgi, şefkat konularında hiç araştırma yapılmamış. Sadece nöronlarla, medikal tedaviler, ilaç türleri üzerinde araştırmalar yürütülmüş. Neville Hodgkinson’un önemli bir vurgusu da, bugüne kadar kurumlarda hep hatalara odaklanılıyor olması. Hodgkinson, şimdi Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yeni yaklaşımın ‘İyi olan ne?’ yaklaşımı olduğunu, iyi olanlar vurgulandığında, olumsuzlukların azalacağına inanıldığını ve bu beklenti doğrultusunda sonuçlar alınabildiğinin görüldüğünü belirtiyor: Yani hem kurum, hem de bireyler, kötü olanı değil de iyi olanı görmeye yönelmeliler. İlk bakışta saçma gibi görünen olumlu olana odaklanma yaklaşımının, aslında bireyi de, kurumu da güçlendirdiği anlaşılmıştır. Hodgkinson., konuşmasının devamında her insanın içinde barındırdığı değerlerin bilincine ulaşmasında kendisine verilecek desteği kapsayan eğitim programlarının kullandığı yöntemleri anlattı. Katılımcıların soru ve katkılarıyla bütünleşen konferans, oldukça dinamik bir tempoda gerçekleşti. Konferansın simültane çevirisi, değerlerin egemen olduğu bir sağlık kurumu yaratmada gerçek bir idealist olarak yılmadan çalışan Prof. Dr. Feyza Erkan Krause’nin bu doğrultudaki özverisinin göstergelerinden biri olarak kendisi tarafından gerçekleştirildi. Prof. Dr. Erkan Krause, kapanış konuşmasını, İstanbul Tıp Fakültesi’nde, uzun zamandır hazırlığını yürüttüğü “Sağlıkta Değerler Programı” ile ilgili eğitimin önümüzdeki yıl başlatılacağı müjdesi ile noktaladı. - 21 - Doç. Dr. Arın NAMAL İ.Ü. Istanbul Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi AD DEONTOLOJİ ANABİLİM DALI ETKİNLİKLERİ Doç. Dr. Ömür ELÇİOĞLU [email protected] Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalı 2547 sayılı yasaya göre hazırlanan 18.02.1982 tarih ve 17609 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Üniversitelerde Akademik Teşkilat Yönetmeliği” hükümlerine göre hazırlanan ve 24.12.1982 tarihinde Anadolu Üniversitesi Rektörlüğünce onaylanarak yürürlüğe giren Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi Anabilim ve Bilim Dalları listesi ile 1984 yılında Öğr. Gör. Dr. Yaman ÖRS başkanlığında kurulmuştur. Anadolu Üniversitesi bünyesinde yer alan Tıp Fakültesi’nin 496 sayılı kanun hükmündeki kararname ile 18 Ağustos 1993 tarihinde yeni kurulan Osmangazi Üniversitesi’ne bağlanması ile birlikte Deontoloji Anabilim Dalı bu üniversitenin bünyesinde çalışmalarını sürdürmektedir. Anabilim Dalı öğretim üyeleri Tıp Fakültesi ve Eğitim Fakültesinde Deontoloji, Eğitimde Etik gibi lisans derslerini, Sağlık Bilimleri Enstitüsünde lisansüstü derslerini, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulunda da Mesleki Etik derslerini yürütmektedir. Deontoloji Anabilim Dalı Lisansüstü Programından 5 Yüksek Lisans ve 2 Doktora diploması verilmiştir. AKADEMİK KADRO Doç. Dr. Ömür ELÇİOĞLU (Anabilim Dalı Başkanı) Arş. Gör. Dr. Nurdan KIRIMLIOĞLU Arş. Gör. Nilüfer DEMİRSOY YÜKSEK LİSANS PROGRAMI HAKKINDA BİLGİ Deontoloji Yüksek Lisans Programı bilimsel düşünce ve eleştirisel sorgulayıcı yaklaşımı benimsemiş, tarihte yöntem sorununu anlamış, toplumsal etkileşim, toplumsal yapılanma süreç ve ürünlerini bilen, Tıp Tarihi alanında özgün bir çalışma yapabilecek, tıp uğraş alanı içinde giderek yoğunlaşan değer sorunlarını fark edebilen, zengin kültür mirasımızı daha iyi öğrenip anlayacak bilim uzmanları yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle öğrencilere Tarih İncelemesine Giriş, Araştırma Metotları ve Tıp Tarihi, Sosyal Tıp, Tıbbi Deontoloji ve Sağlık Mevzuatı, Türk Tıp Tarihi, Osmanlıca, Hukuk ve Etik dersleri verilmektedir. Yüksek Lisans Programı içerisinde öğrenciler hazırladıkları seminerler ile sunuş yapma becerisini de geliştirirler. DOKTORA PROGRAMI HAKKINDA BİLGİ Deontoloji Doktora Programı’nda; evrimsel tıbbı inceleyerek günümüz modern tıbbı ile karşılaştırmalar yapabilen, etik ve sistematik açıdan tıp etiği ve ilkelerini bilen, klinik etik uygulamalarda etiğin temel sorunlarına anlam ve yöntem açısından doğru yaklaşımda bulunabilen ve çözüm önerileri ortaya koyabilen, kendi uğraş alanı ile ilgili hukuki metinler hakkında bilgi sahibi olabilen Tıp Etiği Uzmanları yetiştirmek amaçlanmıştır. Deontoloji Doktora Programı’nda Genel Tıp Tarihi, Bilim Tarihi, Hukukun Temel İlkeleri, Medeni Hukuk ve Etik, Ceza Hukuku ve Etik, Arşiv Çalışmaları ve Dokümantasyon, Osmanlıca bilgisini yükseltmeye yarayan İleri Paleografya dersleri verilmektedir. Öğrenciler eğitimleri süresince uygulamalı etik vaka çözümlemeleri yapmak zorundadırlar. Bu uygulama etik sorunu tanımlama ve çözüm önerisi planlama konusundaki deneyimlerini pekiştirmeyi amaçlamaktadır. Deontoloji Doktora Programı’nda ders aşamasında olan 3, tez aşamasında olan 2 asil öğrenci bulunmaktadır. TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU DERNEĞİ www.tipethukder.4t.com - 22 - KİTAP TANITIMI tıp hukuku kapsamındaki bir çok konunun genel hükümlere göre değerlendirildiğine işaret etmektedir. Hakeri, burada önemli bir vurgulamada bulunmaktadır: “Artık konunun hem özel hukuk, hem de ceza hukuku yönünden derli toplu ele alınmasının zamanı gelmiştir. Bugün yabancı ülkelerde bir çok tıp hukuku enstitüleri bulunmaktadır. Ülkemizde de konuya gerekli önemin yavaş yavaş verildiği görülmektedir.” Hakeri, tıp hukukunun bütünsel bir yaklaşım gerektirdiğini, bu nedenle kitabının disiplinlerarası bir çalışma ile hazırlandığını, çalışmada tıp hukukunun, hem özel hukuk, hem anayasa hukuku, hem idare hukuku, hem de ceza hukuku boyutlarında irdelendiğini, ancak ceza hukukçusu olması nedeniyle ve tıbbi uygulamaların ceza hukuku yönünden değerlendirilmesinin en sık tartışılan yönü oluşturması nedeniyle ceza hukuku boyutunun ağır bastığını belirtmektedir. Kitap, tıp uygulamasındaki en önemli yeniliklere de spesifik olarak eğilen pek çok alt başlıktan oluşan 1- Tıp Hukukuna Giriş, 2- Tıp Hukukunun Temel Kavramları, 3-Tıp Ceza Hukuku bölümlerinden oluşmaktadır. Hakeri’nin kitabına yazdığı önsöz, Türkiye’nin batısında, doğusunda, kuzeyinde, güneyinde, köyünde ve kasabasında, bin bir türlü özveriyle, bir çok imkansızlıklar içerisinde, insanımızın yaşamı ve sağlığı için çaba gösteren bütün hekim, hemşire, ebe ve diğer sağlık personeline bir nebze yararlı olması ve hasta haklarının yaşama geçirilmesine katkıda bulunması dileğiyle sonlanmaktadır. Hakan Hakeri: Tıp Hukuku. Seçkin Yayınevi. Ankara 2007, 599 S. Konya Selçuk Üniversitesi Ceza ve Ceza Usulü Hukuku Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Hakeri’nin eserinin girişinde yer alan haklı değerlendirmesi, ülkemizde sağlık hukuku alanında başvuru kaynaklarının sınırlılığına işaret ediyor: “ Tıp hukuku, son zamanlarda gittikçe artan şekilde hek kamuoyunun hem de hekim ve hukukçuların gündemini meşgul etmeye başlamıştır. Esasen ülkemizde tıp hukukuna ilişkin çok fazla sayıda çalışma yoktur. Bunlardan en eski olanı, ceza hukukuna ilişkin olarak değerli hocamız Prof. Dr. Köksal Bayraktar x’ın otuz beş sene önce yazdığı ‘Hekimin Tedavi Nedeniyle Cezai Sorumluluğu’ adlı çok kıymetli eseridir. Yine konuyu Türkiye’de ilk defa özel hukuk açısından ayrıntılı olarak bilimsel manada ele alan ve çalışmasına hala atıflar yapılan Prof. Dr. Mehmet Ayan’ın ‘Tıbbi Müdahalelerden Doğan Hukuki Sorumluluk’ isimle eseri de bu çerçevede belirtilmelidir. Keza Çetin Aşçıoğlu’nun ikinci baskısı 1993’de yapılan ‘Tıbbi Yardım ve El Atmalardan Doğan Sorumluluklar’ isimli çalışması da konuyu hem ceza hem de özel hukuk yönünden ele alan önemli kitaplardandır. Bunun dışında bazı monografik çalışmalar bulunmakla beraber, son yıllarda genç hukukçuların yazdığı kitapların (Özlem Yenerer Çakmut: Tıbbi Müdahaleye Rızanın Ceza Hukuku Açısından İncelenmesi. İstanbul 2002 ve Barış Erman: Tıbbi Müdahalenin Hukuka Uygunluğu. Ankara 2003) dışında, konu daha çok tıp hekimleri tarafından ele alınmış, özellikle adli tıp uzmanları bu konuya ilgi duymuşlardır.” Hakeri, bu değerlendirmesi ardından ülkemizde tıp hukukuna ilişkin bütüncül bir düzenleme bulunmadığına, bu nedenle Kayıhan İçel (Proje Yöneticisi), Yener Ünver (Yayına Hazırlayan): Özel Yaşam, Medya ve Ceza Hukuku. Karşılaştırmalı Güncel Ceza Hukuku Serisi: 7. Seçkin Yayınevi. Ankara 2007, 520 S. - 23 - Medyanın özel yaşam alanına müdahalesi, sağlık çalışanları yanında hastaların da önemli ölçülerde rencide edildikleri bir hak ihlali alanıdır. Prof. Dr. Kayıhan İçel ve Doç. Dr. Yener Ünver, konunun hukuki boyutunu Prof. Dr. William M. Beaney, Prof. Dr. Eric Hilgendorf, Prof. Dr. Walter Kargl, Prof. Dr. Franz Riklin, Prof. Dr. Hans Kudlich, Doz. Dr. Arnd Koch, Av. Dr. Christian-Alexander Neuling, Dr. iur Seung Hee Hang, Samuel D. Warren, Louis D. Brandeis, Herbert Spencer Hadley, Carolyn Doyle, Mirko Bagadic, Mark A. Graber, Arthur Hartz, Paul James Andrew Nugent, Michael D. Gren adlı yazarların konuyu pek çok yönüyle ele aldıkları makalelerinin Türkçeye çevirilmesi ile oluşturdukları eserde kapsamlı biçimde açıklığa kavuşturuyorlar. Herbert Spencer Hadley’in “Mahremiyet Hakkı”, William H. Beaney’in “Yüksek mahkeme Kararlarında, Anayasal Bir Hak Olarak Mahremiyet Hakkı”, Carolyn Doyle ve Mikro Bagaric’in “mahremiyet hakkı: cazip Ama Kusurlu” başlıklı makaleleri, hasta hakları içerisinde önemli bir yeri olan “hastanın mahremiyetini koruma hakkı”nın hukuki temellerini kavrayabilmek açısından son derece öğretici. Kitabın ikinci bölümünü oluşturan “Özel Yaşam Hakkı ve Paparazzi” başlığı altında yer alan makalelerde, medyanın hastaların rızasını almadan kimliklerini deşifre edici görüntüleri kamuoyuna iletmesinin yarattığı hak ihlali boyutunun ciddiyetini kavramak mümkün. Kanımca bu değerli eser, medya mensupları yanında tıpçılar tarafından da mutlaka okunmalıdır. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından Marmara Üniversitesi’nin Sultanahmet’teki Rektörlük Binası’nda dü- Marmara Üniversitesi Sempozyum Özel Sayısı 1: Sağlık Hukuku ve Yeni Türk Ceza Kanunu’ndaki Düzenlemeler Sempozyumu 17 Kasım 2006. İstanbul 2007, 255 S. zenlenen sempozyum, aşağıda belirtilen 4 oturumdan oluşuyordu. Kitap, bu oturumlardaki sunumları kapsamaktadır: Prof. Dr. Turan Yıldırım (Marmara Üniv. Hukuk Fak.): Türk hukukunda hasta hakları, Prof. Dr. Hans Lille (Leipzig Üniv. Hukuk Fak.): Alman hukukunda hasta hakları, Prof. Dr. Köksal Bayraktar (Galatasaray Üniv. Hukuk Fak.): Hastanın kendi geleceğini bilme hakkı, Prof. Dr. Doğan Soyaslan (Çankaya Üniv. Hukuk Fak.): Organ, doku nakli ve zorla tedavi etmenin sağlık hakkı ve ceza hukuku açısından değerlendirilmesi, Doç. Dr. Hamide Zafer (Marmara Üniv. Hukuk Fak.): Ceza Muhakemesi Kanunu’nda sağlık haklarıyla ilgili düzenlemeler, Prof. Dr. Metin Feyzioğlu (Ankara Üniv. Hukuk Fak.): Zorla tedavi etme, hak kullanımı ve beslenmeyi engelleme suçu, Yard. Doç. Dr. Tuğrul Katoğlu (Bilkent Üniv. Hukuk Fak.): Hekimin ceza sorumluluğu, Yard. Doç. Dr. Melikşah Yasin (Marmara Üniv. Hukuk Fak.): Tıbbi hatalardan idarenin sorumluluğu, Doç. Dr. Yener Ünver (İstanbul Üniv. Hukuk Fak.): İnsan üzerinde deney, Doç. Dr. Serap Keskin (İstanbul Üniv. Hukuk Fak.): Gebeliğe son verilmesi, sterilizasyon, kastrasyon gibi tıbbi müdahalelerin Türk Ceza Kanunu bakımından değerlendirilmesi, Yard. Doç. Dr. Handan Sevük Yokuş (Dicle Üniv. Hukuk Fak.): Sağlık kapsamında yapılan müdahalenin Türk Ceza Hukuku’nda hukuka uygunluğunu sağlayan hükümler. Oturumlarda yapılan tartışmaları da içeren kitap, sağlık hukuku alanında önemli başvuru kaynakları arasında yerini almış bulunmaktadır. Napiwotzky, Annedore; Student, Johann-Christoph (Eds.) Was braucht der Mensch am Lebensende? Ethisches Handeln und medizinische Machbarkeit [İnsan Yaşamının Sonunda Neye Gereksinim Duyar? Etik Davranmak ve Tıbbi Olanaklar]. Kreuz Verlag, Stuttgart 2007. 199 S. - 24 - Almanya’da Hospiz hareketinin öncüsü, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nde 1 Kasım 2005 tarihinde bir konferans vermiş olan Prof. Dr.med. Johann-Christoph Student, çocuk hemşireliği üzerine psikoloji eğitimi gören Dr. phil Annedore Napiwotzky ile birlikte, ölme sürecinde tıbbın tutumunu etik açıdan irdeleyen, kendilerinin ve bu konuda çalışan önemli uzmanların büyük deneyim birikimlerini yansıtan bir eser sunuyorlar okura. Kitapta, “Ölme sürecinde, çeşitli durumlar içerisindeki insanın nelere gereksinimi vardır?” sorusu, hasta yatağı başında edinilmiş büyük deneyimler, etik açıdan önemli sorularla yoğrularak tartışılıyor: JohannChristoph Student: Yaşamın sonunda büyük duygular ve etik kararlar, Thomas Klie: Yaşamın sonunda kararlar-etik ve hukuki ikilemler, Ruth Schwerdt: Kalite ve kalifikasyon-Ağır hastaların bakımında madalyonun iki yüzü, Martin Klumpp: Bir zamanlar doğru olan, bugün müthiş acı verebilir!, Annedore Naptwotzky, Johann-Christoph Student: Bir hasta yakınının bakış açısı: Uyanık koma hastası ile nasıl iletişim kurabiliriz?-Bir deneyimin raporu, Johann-Christoph Student, Katrin Student: Bir hekim görüşü: Uyanık koma hastalarında yaşamı kısaltıcı müdahalelerde bulunulması ile ilgili beş tez, Petra Vetter: Bir hukukçu bayanın bakışı: Yaşamın sonunda besleme-Uyanık komadaki ve demanstaki insanın neye gereksinimi vardır? Thomas Klie: Bir hukukçunun bu konudaki yorumu, Martin Klumpp: Bir teologun bakışı: yaşamın sonunda onur- Ağır hasta, komada ve ölmekte olan insanla uğraşta “Öldarmeyeceksin!” ne demektir? Michael Kief: Bir pratisyenin bakışı: “Uyanık koma”daki bir insan ne kadar uyanıktır?Ağır kafatası-beyin yaralanmaları ardından gündelik yaşam, Ruth Schwerdt: Bir hemşirenin bakışı: Uç durumlardaki, örneğin uyanık komadaki insanların hemşirelik bakımlarında temel normlar, Andreas Lob-Hüdepohl: Onam veremez durumda olan insanların onuru- Hasta vasiyetlerinin yasal bağlayıcılığı konusunda güncel tartışmalara notlar, Georg Marckmann: Klinik etik komite (KEK)’e giriş, Heike Linder, Andrea Ziegler: Tıbbi bakım ve hasta bakımı rutininde etik ikilemler, Ulrike Schmid: Palyatif bakımda etik davranış kendisini nasıl belli eder? Martin Alsheimer: Bakımevlerinde palyatif kültür-model projelerden öğrenmek, Angelika Daiker: Yasa refakatte çaresizlik ve olanaklar, Annegret Braun: Siparişe göre çocuk? Prenatal tanının etkileri, Hans-Peter Ehrlich, Christine Ettwein-Friehs: Umut ile endişe arasında-Çocuk hospizi hangi desteği sağlıyor? Barbara Städtler-Mach: zaman ve para yetersizliğinde etik davranmak. 21-22 Nisan 2006 tarihlerinde Yeditepe Üniversitesi’nde gerçekleştirilen “Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumu”nda hekimin aydınlatma yükümlülüğü, ilgilinin rızası, Türk ve Alman hukukunda bu konular ile ilgili güncel gelişmeler tartışılmıştı. Bu sempozyum sunumları, Prof. hc. Dr. C. Doğan İzbırak (1950-…) anısına anılan özel sayıda yayınlanmış bulunmaktadır. Prof. Dr. Gerfried Fischer: Alman hukukunda hekimin aydınlatma yükümlülüğü, Doç. Dr. Hakan Hakeri: Türk tıp hukukunda aydınlatma ve tıbbi müdahalelerde bilgilendirilmiş rıza alınması yönetmeliği taslağı, Prof. Dr. Henning Rosenau: Rıza gösterme ehliyetine sahip olmayanlarda aydınlatma ve rıza, Doç. Dr. Faik Çelik: Hekimlik uygulamalarında aydınlatılmış onam, Prof. Dr. Gunnar Duttge: Hastanın merhamet düşünceleriyle yanıltılması (Thomas Mann) haklı görülebilir mi? Yard. Doç. Dr. Yahya Deryal: Özel sağ- Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi/Journal of Yeditepe University Faculty of Law 2006; (3) 2. Özel Sayı: Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumu. lık işletmelerinde hastanın aydınlatılması ve rızanın alınması, Doç. Dr. Ümit Kocasakal: Yeni Türk Ceza Kanunu’nda hekimin cezai sorumluluğu, Doç. Dr. Mahmut Koca: Yeni TCK’da hekimler hakkında uygulanacak yaptırımlar, Prof. Dr. Brigitte Tag: Tıp ceza Hukukunda özerklik, rıza, etik, Doç. Dr. Yener Ünver: Türk Tıp Hukukunda rıza, Doç. Dr. Sibel İnceoğlu: İnsan hakları bakımından ötanazi, Prof. Dr. Feridun Yenisey: Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre tıbbi deliller ve bilirkişi incelemesi, Doç. Dr. Ayşe Nuhoğlu: Beden muayenesi, Doç. Dr. Ali Cem Budak: Türk Medeni Usul Hukuku’nda tıbbi deliller, Doç. Dr. Veli Özer Özbek: Tıbbi deliller ve Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu, Yard. Doç. Dr. Ali Kemal Yıldız: Trafik suçları bağlamında bilimsel delillerin ispat fonksiyonu, Başkomiser İsmail Güneş: Suçların aydınlatılmasında parmak izi. ETKİNLİK HABERLERİ ROCHE SAĞLIK HUKUKU SEMPOZYUMLARI, 7 Bölge 7 Nokta sloganıyla Antalya-Sheraton Hotel – 31 Mart 2007, Gaziantep – Tuğcan Hotel-14 Nisan 2007, İzmir – AKM (6. Tıp Dahili Günleri) -28 Nisan 2007, Erzurum-Polat Rena- - 25 - issance Hotel – 12 Mayıs 2007, Trabzon-Zorlu Hotel-26 Mayıs 2007, İstanbul-Swissotel-23 Haziran 2007, Ankara-Sheraton Otel-30 Haziran 2007 tarihlerinde, aşağıda isimleri yer alan konferansçıların katılımı ile gerçekleştirildi: Doç. Dr. Hakan Hakeri (Selçuk Üniversitesi): TIP HUKUKUNA GİRİŞ (TIP HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARI) (GENEL TIP HUKUKU) Yrd. Doç. Dr. Yahya Deryal (Karadeniz Teknik Üniversitesi): HASTA HAKLARI Yrd. Doç. Dr. Özlem Yenerer Çakmut (Marmara Üniversitesi): AYDINLATMA VE RIZA Doç. Dr. Zafer Zeytin (Akdeniz Üniversitesi): HEKİMİN HUKUKİ SORUMLULUĞU Doç. Dr. Yener Ünver (İstanbul Üniversitesi): HEKİMİN CEZAİ SORUMLULUĞU Yrd. Doç. Dr. Ramazan Çağlayan (Kırıkkale Üniversitesi) MEMUR VE KAMU GÖREVLİSİ KAVRAMI – TIPTAN KAYNAKLANAN İDARE HUKUKU SORUMLULUĞU. TÜRKİYE BİYOETİK DERNEĞİ, 28-29 Nisan 2007 tarihlerinde Ankara’da "Sağlıkta Dönüşümün Etik Boyutu" konusuna odaklanan VI. TIP ETİĞİ SEMPOZYUMU’nu gerçekleştirdi. Sempozyum’da “Sağlıkta Dönüşüm Projesi”, “Küreselleşme Bağlamında Dünya Bankası Projeleri”, “Bir İlkesel Karşılaştırma: Sağlıkta Dönüşüm ve Sosyalleştirme”, “Ülkemizin Gereksinimleri Açısından Sağlıkta Dönüşüm”, “Sağlık Ortamına Etkileri Açısından Sağlıkta Dönüşüm” başlıklı paneller yanında konu ile ilgili 6 workshop yer aldı. SOCIETY for MEDICAL ETHICS and LAW - NEWS 1st International Medical Ethics and Medical Law Con- gress shall be held in Antalya in between 17th-20th October. The congress shall discuss ethical and judicial problems of organ transplantation. About 150 domestic and foreign applications were made for the congress. This congress is arranged by the collaboration of the Society of Medical Ethics and Medical Law and Akdeniz University, Law and Medicine Faculties. Two foreign well-known associations support the congress, IMGB (Heidelberg and Mannheim Universities, German, European and International Medical Law, Health Law and Bioethics Institute) and All Indian Bioethics Association. These international congresses of the society shall be made once in every 4 years and international symposiums and congresses shall be held in other intermediary years. Conferences to be given and reports to be presented in the congress shall be published by Nobel Medical Bookstore. Studies have been begun to publish one issue of the magazine of the society. These preparations have been executed by Prof. Dr. Aysegul Demirhan Erdemir, the president of the society and by Doc. Dr. Arin Namal, the member of board of directors of the society. This magazine shall be published in Turkish, English and German and it shall be international. First two issues of the magazine shall be published in 2008. General Board Meeting of the Society of Medical Ethics and Medical Law was held in Deontology and Medical History Departments of Cerrahpasa Medicine Faculty in May 17th, 2007. Here are the names of members of new board of directors. We believe that you will find interesting articles in this issue of the bulletin. Aysegul Demirhan Erdemir, the president of the society, mentions the projects that the society works on. Prof. Dr. Hakan Hakeri tells the 4th TurkishGerman Medical Law Symposium held in Trabzon. Dr. Murat Civaner, the Lecturer in Deontology Department of Uludag University has an article evaluating the route of the Society of Medical Ethics and Medical Law. Article of Assoc. Prof. Dr. Kadircan Keskinbora, the President of Ethical Board of Istanbul Medicine Chamber, is an important evaluation as an article summarizing the studies of the board. Medical history and medical ethics community always remember and will remember Prof. Dr. Ali Haydar Bayat who influenced us deeply with his scientific and humanistic personality. In this issue, Prof. Dr. Ibrahim Basagaoglu shares one of his memoir with us that reflect his exemplar personality. Article of Assoc. Prof. Dr. Nevzat Alkan, the forensic medicine expert, expressing the structure and work style of Death Research Offices in the United States of America is a precious contribution for the Bulletin. One other precious contribution is the article of Dr. Gulsum Onal, the Coordinator of Patient Rights of Istanbul Health Directorship, introducing us the studies performed under her coordination. We also mentioned ethical counseling in this issue that becomes a quality and standard criterion in health organizations. Another interesting article, which is about organ and tissue transplantation laws in the United States of America, is written by sociology expert Gul Kizilca Yurur who is preparing her master degree thesis on medical ethics. You will also meet with an article explaining an important scientific activity as a first step of “Project of Values in Healthcare” which is being performed in 30 other countries and which will be executed under the coordination of Prof. Dr. Feyza Erkan Krause this year in Istanbul Medicine Faculty of Istanbul University. You see that several subjects can be found side by side in the BULLETIN. Since we want that all relevant people should be able to draw attention into desired subjects of medical ethics and medical law, we will keep this approach. We want to see all our precious lawyers, sociologists, psychologists, physicians and all health sector employees with their articles about medical ethics and medical law subjects in our issue. - 26 - ANTALYA – TURKEY 18 - 20 Ekim 2007 / October 18 - 20, 2007 Antalya Uygulama Oteli ULUSLARARASI TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU KONGRESİ-ORGAN VE DOKU NAKLİNDE TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU SORUNLARI / I. INTERNATIONAL CONGRESS ON MEDICAL ETHICS AND MEDICAL LAW PROBLEMS OF MEDICAL ETHICS AND LAW IN ORGAN AND TISSUE TRANSPLANTATION DÜZENLEYENLER: AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ/ AKDENIZ UNIVERSITY FACULTY OF LAW, FACULTY OF MEDICINE TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU DERNEĞİ/ SOCIETY FOR MEDICAL ETHICS AND LAW IMGB ALL INDIAN BIOETHICS ASSOCIATION DESTEKLEYEN KURUM VE KURULUŞLAR: T.C. KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI BAŞBAKANLIK TÜRK TANITMA FONU TEMSİLCİĞİ TÜBİTAK PFIZER İLAÇLARI KONGRE DÜZENLEME KURULU BAŞKANLARI / PRESIDENTS OF ORGANIZING COMMITTEE Doç. Dr. Zafer ZEYTİN – Yrd. Doç. Dr. Murat TÜRE – Öğr. Gör. Dr. Hafize ÖZTÜRK TÜRKMEN 18 EKİM 2007 PerşembeOCTOBER 18, 2007 Thursday Açılış Konuşmaları – Opening Ceremony Takdim Konuşması – Presentation Speech • Tıp Etiği ve Tıp Hukuku: Hangisi Önce?/Medical Ethics and Medical Law: A Matter of Priority Yaman Örs Oturum Başkanı - Chairperson: Alper Demirbaş • Brain Death in Organ Donation: Its Jurisprudence and Bioethics in Turkey/Biyoetik ve Hukuk Açısından Organ Aktarımlarında Beyin Ölümü Nüket Örnek Büken, Erhan Büken • Organ Nakillerinin Önemi ve Organ Nakillerini Düzenleyen Yasalar/The Significance of Organ Donation and Organ Transplant Laws and Regulations Haluk Kiper - 27 - Oturum Başkanı – Chairperson: Öztan Öncel • Arguments Against Organ Trading / Organ Ticaretine Karşı Tartışmalar Yonghui Ma • Principles of Ethics of Using Embryos in Research Araştırmada Embriyo Kullanımında Etik İlkeler Badaruddin Abbasi • İmaj Değişikliği Gerçekleştiren Organ ve Doku Transplantasyonunun Tıp Etiği ve Hukuk Açısından Değerlendirmesi/The Assessment of Organ and Tissue Transplantation Implementing Image Change in Terms of Ethics and Law Şükran Sevimli • Türk Ceza Hukuku ve Aktif Ötanazi/Turkish Criminal Law and Active Euthanasia Ramazan Barış Atladı • Die Regelung der Aktiven Sterbehilfe im Deutschen Strafrecht Eine Brauchbare Anregung?/Active Euthanasia in German Criminal Law – a Useful Suggestion/Alman Ceza Hukukunda Aktif Ötanazi – Yararlı Bir Öneri Marisa Mertel • Laws Related to Organ Transplantation in Iran / Iran’da Organ Nakli İle İlgili Yasalar Ravan Esmaeli, M. Vahedi, M.A. Ebrahim Nasıri, Heidari Gorji, H. Jafari Oturum Başkanı – Chairperson: Hakan Hakeri • From the History of Cadaver Organs and Tissues Transplantation/Kadavradan Organ ve Doku Nakli Tarihinden Mark B. Mirsky • “Bana ne”, “Çünkü”ve “Ama” Yaklaşımı ile Organ Nakli Eğitim Çalışmalarında Kışkırtıcı Bir • Yöntem Önerisi /A Provocative Approach in Organ Transplantation Education: ‘I Don’t Care’, ‘Because’ and ‘But’ Elif Vatanoğlu, Hanzade Doğan • Vectors of Medical Ethics and the Legislation in a View of Medicine Achievements in the XX - the Beginning of XXI Centuries Yirminci Yüzyılda ve Yirmibirinci Yüzyılın Başlarında Tıbbi Başarılar Açısından Tıp Etiğinin ve Yasaların Vektörleri Yuri P. Lisitsyn, T. V. Zhuravleva • • Organ Naklinden İleri Gelen Toplumsal Sorunları Gidermek Üzerine Denemeler/Essays on Elimination of Social Issues Because of Organ Transplantation Yüsüpjan Yasin, Enver Yasin Veli veya Vasinin Çocuk Hasta Üzerinde Yetki Kullanmasının Yasal ve Etik Boyutu/Legal and Ethical Dimensions of Guardian Authority on Child Patient Nermin Çelik, Zehra Edisan, Cem Uysal Oturum Başkanı – Chairperson: Berna Arda • Future: Sustainable Bioethics of Policy and Governance amidst Ethical Dilemmas in Organ Transplantation through Human Enhancement/ Gelecek: Yönetim ve Politikada Savunulabilir Biyoetik – Organ Nakli ve İnsan Çoğaltılmasında Etik İkilemler Jayapaul Azariah • Canlı Vericili Organ Nakillerinde Etik Ethics in Organ Transplantations with Living Donors Alper Demirbaş Oturum Başkanı – Chairperson: Esin Kahya • Böbrek Naklinde Canlı Vericiler: Gönüllülüğü Belirlemede Puanlama ve Derecelendirme Modeli Önerisi/Living Donor Kidney Transplantations: A Proposal for a Model of Grading and Rating in Voluntariness Ömür Elçioğlu • Organ Nakli Bağlamında Ölümün Değeri ve Sadakat Anlayışına Karşılık Doktora Güven Sorunu Nil Sarı Oturum Başkanı – Chairperson: Ayşegül Demirhan Erdemir • Problem of Organ Transplantation in Sight of Muscovite: Different Aspects Moskovalının Görüşü ile Organ Nakli Sorunu: Farklı Bakış Açıları Yulia P. Chukova • Historical &Religious Perspectives in Dealing with AIDS/AIDS ile İlgili Dini ve Tarihi Görüşler Faisal A. Latif Al Nasir • Ethical Problems of Liver and Pancreas Transplantation From Living Donors/ Canlı Vericilerden Karaciğer ve Pankreas Naklinin Etik Yönleri Svetlana A. Kabanova, L. V. Zakhariants, P. M. Bogopolski • İnsan Cesedi Üzerinde Bilimsel Araştırmalar Yapılması/Making Scientific Research on Human Corpse Hasan Petek • Ulusal Böbrek Nakli Bekleme Listesi: Tıp Etiği Açısından Bir Değerlendirme/National Waiting List for Kidney Transplantation: An Evaluation from the Medical Ethics Point of View Murat Civaner, Gülsüm Önal Oturum Başkanı – Chairperson: Abdul Nasser Kaadan • Awareness, Knowledge and Attitude towards Informed Consent among Doctors in two Different Cultures in Asia: A Cross Sectional Comparative Study in Malaysia and Kashmir (INDIA)/Asya’da İki Farklı Kültürde Hekimlerin Aydınlatılmış Onamla İlgili Farkındalılık, Bilgi ve Tutumları: Malezya ve Kaşmir’de (Hindistan) Karşılaştırmalı Kesitsel Bir Çalışma Mohammad Y. Rathor, A.R.M. Faruzi, S.H. How, A.G. Rasool, K. Rehana - 28 - • • • • Organ Transplantation in Developing Countries (Heart Transplantation as an Example) Gelişmekte Olan Ülkelerde Organ Nakli (Örnek Olarak Kalp Nakli) Beshir El-Kateb Medical Oaths in the Medical History of Iran/İran Tıp Tarihinde Tıbbi Andlar Seyed Ahmad Reza Khezri The Concept of Lawful and Unlawful Foods for the Preservation of Health: An Islamic Medical Perspective Focus on Ethical Aspect/Sağlığın Korunmasında Yasal ve Yasal Olmayan Besinler Kavramı: Etik Bakış Açısı Odaklı İslami Tıbbi Bir Görüş Nurdeng Deuraseh, Zaih Ahmad Hasta Direktifinin (Patientenverfügung) Tabi Kılınabileceği Geçerlilik Şartları Üzerine BirAraştırma/An Inquiry into the Probable Terms of Validity for Future Patientenverfügungen in Germany Gökhan Güneysu Oturum Başkanı – Chairperson: Serap Şahinoğlu • Three Sides of Triangle of Transplantology: Legal, Ethical and Economical/Organ Naklinin Üç Yönü: Yasal, Etik ve Ekonomik Nino Chikhladze, Ramaz Shengelia, Nana Chelaia, Nato Pitskhelauri • Organ Nakli ve Ahlak/Organ Transplantation and Morality İbrahim Hakkı Aydın • Organ, Doku, Hücre Nakli Hizmetleri Hakkındaki Kanun Tasarısının Etik Açıdan Değerlendirilmesi /Evaluation in Point of Ethics on the Draft Law About Organ, Tissue, Cell Transplantation Services Alper Tunga Kökcü, Ömür Elçioğlu • Hekim ve Sağlık Teknisyeni Adaylarının Organ Nakline Karşı Tutumları/The Attitudes of Prospective Physicians and Health Technicians Towards Organ Transplantation Nilüfer Demirsoy, Ömür Elçioğlu • Organ Nakliyle İlgili Yasal Düzenlemeler Çerçevesinde İsviçre ile Türkiye Arasında Bir Karşılaştırma/A Comparison between Swiss and Turkish Legal Arrangements of Organ Transplantation Zehra Edisan, Mehmet Ali Akgül, Selim Kadıoğlu Oturum Başkanı - Chairperson: Yahya Deryal • Organ Bağışlamanın Dini Boyutu/The Religious Aspect of Organ Donation İsmail Yakıt • Bakıma Muhtaç Özürlüler İçin Bakım Ücreti Uygulamasının Etik ve Adli Tıp Yönünden Değerlendirilmesi/ Evaluation of Care Allowance for the Disabled in Need of Care from the Ethic and Forensic Medicine Point of View Sema Oğlak, Erdem Özkara • Çukurova Üniversitesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Lisansüstü Öğrencilerinin John Harris’in “Hayatın Değeri; Tıp Etiğine Giriş” Kitabı Hakkındaki Görüşleri/Opinions of Medical Ethics and History of Medicine Postgraduate Students of the Çukurova University on “The Value of Life” Rana Can, Selim Kadıoğlu • Böbrek Nakli ve Etik/Renal Transplantation and Ethics Selda Okuyaz, Erdem Akbay, Selim Kadıoğlu • Transplantationseinrichtungen unter dem Blickwinkel von Sicherheits- und Elektrotechnischen Anforderungen Volkmar Tag SEVGİ DOLU ANADOLU – DİA GÖSTERİSİ LOVING ANATOLIA – SLIDE SHOW/18 EKİM 2007 Adnan Ataç • 19 EKİM 2007 Cuma OCTOBER 19, 2007 Friday • Konferanslar – Conferences Oturum Başkanı – Chairperson: Nil Sarı • Tarih ve Etik Açıdan Canlı Anlayışının Değerlendirilmesi/The Evaluation of Livingthink from the Point of History and Ethics Esin Kahya • Etik ve Hukuğun Kavşağında Bir Konu: Organ ve Doku Aktarımları/A Phenomenon at the Junction of Ethics and Law: Organ and Tissue Transplantations Berna Arda Oturum Başkanı – Chairperson: Arın Namal C • Toplum Temelli Etik Yaklaşımı Açısından Organ Aktarımları/Organ Transplantations in Respect of Communtarian Ethics Hafize Öztürk Türkmen • Tabiî Olmayan Yollarla Çocuk Sahibi Olmanın Soybağına Etkisi/Der Einfluss eines auf unnatürlicherweise Geborenen Kindes auf die Abstammung Mehmet Altunkaya Oturum Başkanı - Chairperson: Faisal Alnasir • From Need to Desire: Ethical Parameters for Organ Transplantation and Regenerative Medicine/İhtiyaçtan İsteğe: Organ Nakli ve Rejeneratif Tıp İçin Etik Parametreler Gerhold K. Becker • Ölüden Organ Alınması Konusunda Karşılaşılan Bazı Hukuki Problemler ve Çözüm Yolları/Legal Problems and Solutions in Organ Donation from the Dead Şahin Akıncı • Organ Ticaretinde Alıcının veya Alıcı Temsilcisinin Ahlaki Sorumluluğu/The Moral Responsibility of Recipients and Their Representatives in Organ Trade N. Yasemin Oğuz Oturum Başkanı – Chairperson: Murat Türe C • The Notion of Bodily Integrity / Islamic Perspectives Beden Bütünlüğü Kavramı / İslami Bakış Açıları Giath Alahmad • Toplum Duyarlığı Oluşturmada Anahtar Bir Meslek Hemşirelik: Hemşirelerin Organ Aktarımına İlişkin Bilgi Düzeyleri (Çanakkale Örneği)/Nursing is a Key Profession Creating of Public Sensibility: Knowledge of Nursing about Organ Transplantation (A Sample of Çanakkale) Mukadder Gün, Hanife Çoban - 29 - • Latent Resources of Human Body/İnsan Bedeninin Gizli Kaynakları Larisa Urnysheva Organ Aktarımları ve Dağıtımı ile İlgili Temel Etik Sorunlar/Main Ethical Problems about Organ Transplantation Adnan Ataç, Muharrem Uçar GATA Tıp Fakültesi Öğrencilerinin Organ Bağışı Konusundaki Tutumlarının Araştırılması Determination of Military Medical Students’Attitudes towards Organ Donation Muharrem Uçar, Adnan Ataç, Hakkı İ. Özerhan, Mukadder Gün, Mahir Güleç Oturum Başkanı – Chairperson: Yasemin Oğuz • Balıkesir İlinde Yaşayan Erişkinlerin Organ Bağışı Hakkındaki Düşünceleri ve Eğitim İhtiyaçlarının Belirlenmesi Determination of Attitudes and Educational Requirements of Balıkesir Citizens about Organ Donation Semihat Türker, F.Bahar Sunay • Importance of Communication Between Medical Specialities: Case Series/Tıbbi Uzmanlıklar Arasındaki İletişimin Önemi: Olgu Dizileri Levent Bayam, C.E. Bruce, J Sampath, L Abernethy • Türkiye’de İlk Böbrek Nakilleri ve Organ Nakillerinde Etik Duyarlılığın Başlaması/The First Kidney Transplantations and the Initial Development of an Ethical Sensibility towards Organ Transplantations in Turkey Nuran Yıldırım • Ethical Reflection about the Tissues and Organs Donation: Between the Respect for Autonomy and the Imperious Solidarity/Organ ve Dokuların Bağışlanmasında Etik Yansıma:Otonomiye Saygı ve Otoriter Dayanışma Arasında Marta Dias Barcelos, M. Patrão Neves • Fairness by Inequity in Transplantatiton and General Health Care /Organ Nakli ve Genel Sağlık Hizmetlerinde Eşitsizlik Yoluyla Adalet Zümrüt Alpınar, Ayhan Sol Oturum Başkanı – Chairperson: Hafize Öztürk Türkmen • Organ ve Doku Naklinde Etik ve Hukuksal Sorunlar / Ethic and Legal Issues in Organ and Tissue Transplantation Bülent Oktay • Türkiye’de Mali Hukuk Açısından Organ Nakilleri / Organ Transplantation Regarding to Financial Law in Turkey Aziz Taşdelen Oturum Başkanı – Chairperson: İbrahim Başağaoğlu • Kemik İliği Transplantasyonunun Psikososyal Etkileri: Örnek Bir Çalışma/Psychosocial Effects of Bone Marrow Transplantation: A Sample Study Nurdan Kırımlıoğlu, Eren Gündüz • Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Tıp Etiğinin Köşe Taşları – Dini Yansımalar/Turning Points of Medical Ethics from Ottomans until Turkish Republic – Critical Reflections of Religion Hanzade Doğan, Ayşegül Demirhan Erdemir • Fetal Anomali Nedeniyle İleri Gebeliğin Sona Erdirilmesi Sürecinde Yaşanan Etik İkilem/ The Process of Putting an End to Late Pregnancy Because of Fetal Anomaly as an Ethical Dilemma Türkan Erer, İlhan Tuncer, Selim Kadıoğlu • Semavi Dinlerin Bakış Açısıyla Organ Nakli / Transplantation from the Perspetive of Monotheistic (Celestial) Religions İnci Hot, Esin Karlıkaya • Deontoloji ve Etik Kongrelerinin Tarihsel Süreç İçinde İncelenmesi; Hangisi Birinci? Historical Analysis of the Deontology and Medical Ethics Congresses: Which One is the First? Hakan Ertin, İbrahim Başağaoğlu, Esin Karlıkaya Oturum Başkanı – Chairperson: Selim Kadıoğlu • Kornea Transplantasyonunda (Keratoplasti) Tıbbi ve Etik Sorunlar/Ethical Problems in Corneal Transplantation Kadircan Keskinbora • Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu’nun Organ ve Doku Aktarımının Deontolojik Yönleriyle İlgili Görüşleri / Opinions of Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu on Organ and Tissue Transplantation Regarding to Deontological Aspects Ayşegül Demirhan Erdemir, Öztan Öncel, Sezer Erer, Elif Atıcı • Türkiye’de Yapılan Organ ve Doku Nakillerinin Sosyal ve Kültürel Açıdan Değerlendirilmesi/Evaluation of Organ and Tissue Transplantations in Turkey from Social and Cultural Points Mebrure Değer • Yüz Aktarımında Etik Sorunlar/Ethical Questions in Face Transplantation Funda Kadıoğlu, Cemil Dalay, İlter Uzel • Organ Aktarımı Yönelimler, Sosyal Sorumluluklar ve Etik/Organ Donation Trends, Social Responsibility and Ethics Şükran Sevimli - 30 - Oturum Başkanı – Chairperson: İsmail Yakıt • Organ Ticareti: Sağlık Hizmeti Neresinde? Organ Trade: Where Is The Health Care Service In It? Murat Civaner • Hısım Dışı Canlı Vericilerden Organ Aktarımlarında Lokal Etik Kurul Olmalı mı? /Should there be a Local Ethic Committee for Organ Transplantations from Non-Related Donors? Salih Gülten • Kadavradan Sağlanan Organların Dağıtımına Etik Açıdan Kritik Bir Bakış/ A Critical Look into the Distribution of Organs from Cadavers from the Ethical Perspective Salih Gülten • Konya İlinde Halkın Organ Bağışı Konusuna Bakış Açılarının Değerlendirilmesi/Public Attitudes towards Organ Donation in Konya Berrin Okka, Orhan Demireli, Tahir Kemal Şahin • Kidney Transplantation in Bangladesh: Opportunities and Challenges/Bangladeş’te Böbrek Nakli: Fırsatlar ve Karşı Çıkışlar Sanchoy Kumar Chanda Oturum Başkanı – Chairperson: Adnan Ataç • Çocukta Kök Hücre Aktarımına İlişkin Etik Sorunlar/Ethical Problems Regarding to Stem Cell Transplantations in Children Hafize Öztürk Türkmen • Türkiye’de Canlıdan Organ Bağışı, Toplumsal Cinsiyet ve Tıp Etiği/Living Organ Donation in Turkey, Gender and Medical Ethics Serap Şahinoğlu • Organ ve Doku Nakillerinde Deney Hayvanlarına Etik Yaklaşımlar/Ethical Approaches Concerning Test Animals in Organ and Tissue Transplantation Hilmi Özden, Neslihan Meriç, Ömür Elçioğlu • Renal Transplantation in the Indonesian Moslem Society. One Single Centre Experience Endonezya Müslüman Toplumunda Böbrek Nakli: Tek Merkezli Deneyim M. Sajid Darmadipura, Doddy M. Soebadi, Pranawa • Canlı Donörlerden Organ ve Doku Bağışı Konusuna Yaklaşım:İstanbul’da Bir Lisenin Öğrencileri ve Veliler Arasında Gerçekleştirilen Bir Anket Çalışması /Approaches to Organ and Tissue Donation from Living Donors: A Survey Conducted among the Students of an Highschool in İstanbul and Their Parents Gül Kızılca Yürür Film Gösterimi ADA Movie– THE ISLAND 19 Ekim 2007 PANEL – PANEL SESSION 20 EKİM 2007 Cumartesi OCTOBER 20, 2007 Saturday Oturum Başkanı – Chairperson: Henning Rosenau • Das Schweizerische Transplantationsgesetz – Überblick über die Rechtlichen Bestimmungen und Einige Überlegungen zu Ethischen Fragen der Lebendspende Sowie der Postmortalen Organspende /The Swiss Transplantation Act. Legal Real Regulations and Some Cogitations about Ethical Issues Concerning Living and Post-Mortem Donation/İsviçre Transplantasyon Yasası. Canlı ve Postmortem Bağış İle İlgili Etik Sorunlar ve Yasal Düzenlemeler Hakkında Bazı Tasarılar Brigitte Tag • Organ Naklinde Hekimin Aydınlatma Yükümlülüğü/Die Aufklärungspflicht des Arztes für Patienten bei der Organtransplantation Veysel Başpınar Oturum Başkanı – Chairperson: Hanzade Doğan • The Globalization of Organ Transplantation/Organ Naklinin Küreselleşmesi Ofra Greenberg • Xenotransplantasyon: Hayvandan İnsana Doku ve Organ Naklinin Etik Boyutu Xenotransplantation: Ethical Dimensions of Tissue and Organ Transplantation from Animals to Humans Esin Karlıkaya, İnci Hot • Çukurova Üniversitesi Balcalı Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Çalışan Sağlık Profesyonellerinin Organ Nakli ve Bağışına İlişkin Görüşleri/The Health Professionals’ Views Related to Organ Donation and Transplantation, Those Who Work at Balcalı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çukurova University Derya Şahin, Seçil Taylan, Sultan Alan • Organ Bağışında Modeller; Etik ve Ceza Hukuku Açısından Yorumlanması/Models on Organ Donation: An Interpretation from the Perspectives of Ethics and Criminal Law Hakan Ertin, Fatih Selami Mahmutoğlu, İbrahim Başağaoğlu Oturum Başkanı –Chairperson: Zafer Zeytin • Die Setzung von Standards in der Transplantation: Aufgabe und Legitimation der Bundesärztekammer Henning Rosenau • Die Zahl der Organspenden Erhöhen – Zu einem Drängenden Problem der Transplantationsmedizin in Deutschland Organ Bağış Sayısını Arttırmak – Almanya’da Organ Bağışlanmasında Önemli Problem Jochen Taupitz - 31 - Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Öngören Yeni Yasa Tasarısının Etik ve Hukuki Açıdan Tartışılması Oturum Başkanı – Chairperson: Nüket Örnek Büken • Hazırlanan “Organ, Doku ve Hücre Nakli Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı” Başkent Üniversitesi Görüşü Baskent University’s Opinion on the Prepared “Draft Law about Organ, Tissue and Cell Transplantation Service” Hamdi Karakayalı, Mehmet Haberal • Organ ve Doku Nakli, Etik ve Yeni Yaklaşımlar Hakkında Düşünceler Organ and Cell Transfers, Ethics and Thoughts about the New Trends Kudret Güven • Organ, Doku, Hücre Nakli Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı Hakkında Eleştiriler Critique of the Draft Law Regarding Organ, Tissue, Cell Transplantation Services Erhan Büken Oturum Başkanı – Chairperson: Şahin Akıncı • Organ veya Doku Ticareti Suçu / Die Strafbarkeit des Organs und Gewebehandels Hakan Hakeri • Organ Naklinde Kişinin Kendi ve Başkasının Geleceğini Belirleme Hakkı/Das Selbstbestimmungsrecht über sich selbst und anderen Zafer Zeytin Poster Tartışması – Poster Discussion Oturum Başkanı – Chairperson: Kadircan Keskinbora POSTERLER • • • Getting Informed Consent before Anesthesia for Patients, Consistent Legislating is Mandatory Anesteziden Önce Hastalardan Aydınlatılmış Onam Almak, Tutarlı Bir Yasa Yapmak Zorunludur Ebrahim Nasıri, Hedayat Jafari, Ravanbkhh Esmaeeli Medical Ethics in Clinical Trial Proposals in Mazandaran University of Medical Sciences, Iran İran / Mazandaran Üniversitesi Tıp Bilimlerinde Klinik Deney Önerilerinde Tıp Etiği Ebrahim Nasıri, Yousef Mortavazi, Reza Nasıri Pre-Transplantation Ethical Consideration and Study of Physical and Psychological Condition after Kidney Transplantation Consequences in the Patients Admitted in Hemodialysis Center of Sari in 2000"/2000 Yılında Sari Hemodializ Merkezine Alınan Hastalarda Transplantasyon Öncesi Etik Konular ve Böbrek Nakli Sonrasında Fiziksel ve Psikolojik Durum Çalışması Hedayat Jafari Prophylaxis of the Common Complication in Spinal Anesthesia after Cesarean Section and Ethics for Complications/Sezaryen Sonrası Spinal Anestezide Genel Komplikasyon Proflaksisi ve Komplikasyonlar için Etik Yousef Mortazavi, Ebrahim Nasıri, O. Rabie Organ Aktarımı Konusunda Hukukçuların Görüşleri/Jurists’s Opinions on Organ Transplantation Oya Ögenler, Handan Akın, Selim Kadıoğlu Sağlık Personelinin Beyin Ölümü ve Organ Bağışıyla İlgili İnanç ve Tutumları/Beliefs and Attitudes of Medical Personnel on Brain Death and Organ Donation in a Metropolitan Area of Eastern Turkey Süheyla Ünal, Zeynep Elyas, Yaşar Kaya, Cemal Özcan Çağlar Boyunca Organ Aktarımı / The History of Transplantation through the Ages Ahmet Doğan Ataman Hasta ve Kişilik Hakları Açısından Organ Aktarımları/Organ Transplantation in the View of Patient and Personel Rights Gülten Dinç Türkiye’de Organ ve Doku Nakli Merkezleri/Organ and Tissue Transplantation Centers in Turkey Sezer Erer, Elif Atıcı Organ Bağışı/Organ Donation Elif Atıcı, Sezer Erer • Oturum Başkanı – Chairperson: Arın Namal • Yoğun Bakım İnsancıllık Karşıtı mı?Hasta Merkezli Yoğun Bakım İçin Önemli Bazı Etik Kavramlar Intensiv = Inhuman? Einige Wichtige Ethische Begriffe Für Eine Patientenzentrierte Intensivmedizin Arın Namal • İnsan Genetiği Üzerinde Yapılan Tıbbi Araştırmalar ve İnsan Onurunun Korunması Medizinische Forschungsvorhaben an der Humangenetik und Schützen der Menschenwürde İlyas Doğan • • • • • • • • Organ ve Doku Nakli Hizmetlerinde Reklam Yasağı / The Prohibition of Advertisement on the Serves of Tissue and OrganTransplantation Yahya Deryal Aydınlatılmış Onam – Informed Consent Yönetici – Moderatör: Ömür Elçioğlu Oturum Başkanı – Chairperson: Aziz Taşdelen • • • Organ Transplantation and Medical Ethics: An Islamic Perspective Organ Nakli ve Tıp Etiği: İslami Bir Bakış Açısı Abdul Nasser Kaadan İnsan Hayatının İki Ucundaki Belirsiz Sınırlar / Uncertain Limits at Two Edges of Human Life Şahin Aksoy Tıbbi Müdahalelerden Doğan Zararlar İçin Mali Sorumluluk Sigortası (Organ Alıcısı ve Vericisinin Uğramış Olduğu Zararların Sigortası)/The Liability Insurance for the Damage that Arise from Medical Attention (The Insurance of Organ Doner and Taker Damage) İlknur Uluğ Tıp Etiği Eğitimi –Education of Medical Ethics Yönetici – Moderatör: Nüket Örnek Büken • Türkiye’de Organ Nakillerinde “Otonomi” Kavramının Kültürel ve Tıpta Uygulama Açısından Değerlendirilmesi/Evaluation of the Concept of ‘Autonomy’ for Organ Donation in Turkey both from the View Point of Cultural Issues and Medical Practice Hanzade Doğan Kutadgu Bilig ve Atabetül-Hakayık’daki Ahlak Kavramı’nın Tıp Etiğine Katkısı/Moral Concept in Kutadgu Bilig and Atabetul Hakayık and Their Contributions to Medical Ethics Hilmi Özden HEKİMLERİN CEZAİ VE HUKUKİ SORUMLULUKLARI HAKİM TURAN ATEŞ - Eylül 2007 - 356 sayfa - NOBEL TIP KÝTABEVLERÝ www. nobeltip .com BÜTÜN KİTAPÇILARDA - 32 -