2009 Ocak - türk eczacıları birliği
Transkript
2009 Ocak - türk eczacıları birliği
ISSN 1301-5060 HABERLER Türk Eczacıları Birliği'nin 2 Aylık Yayın Organı t Ocak - Şubat 2009 Sayı TEB 01 Yoksulluk, İşsizlik ve Açlık Bas bas Bağırırken!!! Evrim mi Yaratılış mı? Filistin Halkına Yardım 4. Ege Eczacılık Günleri Çevre ve İnsan Sağlığı Yayın Türü: Süreli Yayın İÇİNDEKİLER SAHİBİ Ecz. Erdoğan ÇOLAK Genel Başkan BAKIŞ SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Ecz. Hilmi ŞENER Genel Sekreter MERKEZ HEYETİ Ecz.Erdoğan ÇOLAK Ecz.Şevket KAYA Ecz.Hilmi ŞENER Ecz.Özgür ÖZEL Ecz.Mukaddes HARMANCI Ecz.Deniz İÇER Ecz.Sabih Tekin ÇAĞLAR Ecz.M. Sait Yücel Prof.Dr.Levent Üstünes Ecz.Çağatay ÇAKAR Ecz.Ali ASLAN YAYIN SEKRETERİ Ecz. Erdoğan ÇOLAK DİYALOG Ecz. Hilmi ŞENER Dönsel COŞAR Uzm. Ecz. Esra YANTURALI KAPAK VE SAYFA TASARIMI Tekin TEKİNER BASKI Neşe KILINÇ Baskı Tarihi: 12 Haziran 2009 YÖNETİM YERİ VE YAZIŞMA Willy Brandt Sokak No: 9 Çankaya / ANKARA Tel: 0.312 409 81 00 YAYIN KOŞULLARI Dergideki yazılar dengi adı gösterilerek yayımlanabilir. yazılardaki görüşlerden yazarın kendisi sorumludur. Dergi üyelere ücretsiz gönderilir. Yayınlanması istenilen yazıların, bilgisayarda Word programı ile yazılması ve yazıların orijinal çıktısı ile birlikte disketinde gönderilmesi teknik açıdan kolaylık sağlayacaktır. TEB Haberler Dergisi hakkındaki şikayetlerinizi, memnuniyetinizi ve önerilerinizi iletebilmek için; Türk Eczacıları Birliği Willy Brandt Sokak No: 9 Çankaya / ANKARA adresine, [email protected] e-posta adresine yazabilir ya da 0312 409 81 09’a faks çekebilirsiniz. 9 EVRENSEL İLAÇ ATIKLARI: ÇEVRE VE İNSAN SAĞLIĞI Ecz. Vildan ÖZCAN 12 YENİ MERKEZ HEYETİ 17 PROF. DR. BAŞER’E BİLİM ÖDÜLÜ 18 2008 YILINDA ECZACILIK AKADEMİSİ Özge ARIKAN, Serdar KILIÇ 19 FİLİSTİN HALKINA YARDIM KAMPANYASI 22 TEB HABERLER DERGİSİ YAYIN KURULU 23 ADALET BAKANLIĞI PROTOKOLÜ Ecz. Rida ŞİMŞEKEL 24 KISA KISA SAĞLIK 26 Fersa Ofset Tesisleri Ostim 36. Sokak No: 5/C-D Yenimahalle - ANKARA Tel: 0312 386 17 00 (pbx) www.fersaofset.com 5 2009 YILI SGK PROTOKOLÜ VE YAŞANILANLAR REKLAM SORUMLUSU Ayşen YALMAN 4 4. EGE ECZACILIK GÜNLERİ Ayşen YALMAN REDAKSİYON 3 YOKSULLUK, İŞSİZLİK VE AÇLIK BAS BAS BAĞIRIRKEN!!! 28 YEDİ ÇAY BİRİ AÇIK 32 BİR KÖRDÜĞÜM: EVRİM Mİ YARATILIŞ MI? Ayşen YALMAN 34 SAÇ KAYBI Ecz. Berna ÇİZMECİOĞLU 37 DÖRT RENK BİRARADA: CUNDA ADASI 40 KÜLTÜR - SANAT 42 GÜNCE Ecz. Meriç KALAYCIOĞLU 44 BASINDA TEB Ayşen YALMAN 46 Bakış Bu halka içerisinde biz eczacılar ilaç uzmanı ve danışmanı rolümüz ile halkanın tamamlanmasında önemli bir basamak olarak kamu hizmeti veriyoruz. Sunduğumuz hizmetin toplumsal yararını arttırmak amacıyla, sağlık alanının aktörleri ile yakın ve sürekli diyalog halindeyiz ve olmaya da devam edeceğiz. Bu halkanın bir boyutu ise ilaç üreticileri ve dağıtım kanallarıdır. Bizler için ilaç satış koşullarının iyileştirilmesi ve toplum sağlığını önceleyen bir rasyonaliteye uygun olarak düzenlenmesi ne kadar önemli ise, ilaç alım koşullarının da; bir bütünü oluşturan aktörlerin rollerine uygun olarak düzenlenmesi önemlidir. Bizler protokol görüşmeleri sürecinde temel olarak bu iki ayaktan bir tanesi olan ilaç satış koşullarını iyileştirmek için mücadele ettik, bu konudaki temel muhatabımız olan kamu ile yoğun bir müzakere süreci içinde olduk. Bu alanda özellikle düşük cirolu eczaneler için önemli, fakat hala eksiklikleri bulunan bir sonuca ulaştık. Şimdi daha net biçimde diğer ayak olan ilaç alım koşullarına yönelmek gerektiği kanısındayız. Sağlık alanının aktörlerinin hakkaniyete ve adalete dayanan ve kurumsal düzeylerde hak ve ödevlerini farkında olacağı bir ilişki sistemi kurulması gerekir. Varolan sistem içerisinde bu konuda eksiklikler olduğu görülmektedir. Bizler ilacın halka ulaştırılması ve tedavinin başlatılması konusunda belli kurallar ile bağlanmış durumdaysak, ilaç alımı konusunda belirlenmiş kuralların eşit bir biçimde bağlayıcı olmasını beklemek hakkımızdır. Bazı küçük adımlar eczacılık alanında önemli değişimler yaratabilecektir. Örneğin ilaç alım koşulları konusunda belirlediğimiz ortak doğrulara göre hareket etmemiz, tek tek her eczanenin ve dahası örgütümüzün hareket kabiliyetini arttıracaktır. Bu yaklaşım temelinde gerekli araştırmaları ve görüşme trafiğini başlattık. Bizim, eczacıların ilaç alım koşulları ve eczane ekonomilerini gündemimize almamızın temel nedeni karlılığımızı yükseltmek değildir. Temel neden sağlık hizmetinin sürekliliğini tehdit eden ekonomik darboğaz içerisinde “yaşamak” için ayakta kalmaktır. Diğer yandan sağlıklı toplum idealimizin bir gerçekliğe dönüşmesi için kamu kaynaklarının verimli kullanılması gerektiği aşikardır. Bunu sağlamanın en etkili yollarından bir tanesi bilimsel olarak etkinliği ve güvenliği kanıtlanmış ilaçlara en uygun maliyetlerle ulaşılmasını sağlayacak yöntemlerin zenginleştirilmesidir. Bu sayede kamu kendi kaynaklarını ‘marjinal’ kabul edilen hastalıkların ortadan kaldırılması için seferber edebilecektir. Böylelikle sağlık hizmetinin yaygın ve eşit bir biçimde sunulmasını sağlayabiliriz. Bu iki yaklaşım eşzamanlı bir biçimde politik hattımızı örmektedir. Akılcı ilaç kullanımını sağlamak tüm topluma karşı yükümlülüğümüzdür. Diğer yandan yerli ilaç sanayinin gelişmesi için çalışmak kanundan doğan ve dolaylı olarak hastalarımızın uygun maliyetli ilaca ulaşmasını sağlayacak, kamu kaynaklarını daha iyi sağlık hizmetine yönlendirecek bir yoldur. Bunun yanında eczanelerimiz kademeli karlılık sistemi uyarınca düşük fiyatlı ilaçların sunumu ile ekonomik sıkıntılar karşısında bir nefes alma yolu bulabilecektir. Tüm dünyayı saran ülkemizi ise maalesef teğet geçmeyen kriz karşısında, standart maliyetler göreli olarak sürekli yükselmekteyken; bizler birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeli ve kısa vadeli yol haritaları tanımlamalıyız. Yani birlik ve beraberliğin birer sözcükten öte, yaşamın bir gerçekliğine dönüşmesi ve somutlanması gerekiyor. Bu birlikte yürüdüğümüz tünelin ucundaki tek gerçek ışıktır. Bizler kurumsal düzeyde mücadelemizi kararlılıkla sürdürürken, meslektaşlarımızın da bu mücadelenin pratikte aktif bir parçası olması oldukça önemli. Bu anlamda yaşanan en büyük sıkıntılardan birinin hastalarımızın ilaç tercihi konusundaki kimi zaman yanlış ‘direnci’ olduğunun farkındayız. Eşdeğer ilaç politikalarını düzenli işleyen bir sisteme dönüştürmüş olan ülke örneklerini incelediğimizde anlıyoruz ki; bu sorun uzun vadeli farkındalık çalışmaları ile ancak aşılabiliyor. Bizler gerek eczanelerimizde yüz yüze gerekse farklı kanallar ile bu faaliyetlere hız vereceğiz. Tüm dünyayı sarstığı gibi mesleğimizi de derinden etkileyen bu kriz ortamını, halk sağlığını iyileştirmek ve sistemi adaletli bir biçimde işler kılmak için bir fırsat olarak görmeliyiz. Ecz. Erdoğan ÇOLAK TEB Genel Başkanı TEB HABERLER H er üretim süreci ancak üretilen hizmet ya da ürün tüketildiğinde tamamlanmaktadır. Bu toplumsalı meydana getiren her alan için geçerlidir. Farklı aktörlerin bir araya geldiği sağlık alanı ise, hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların hastalar tarafından tüketilmesi ve sağlığın yeniden tesis edilmesi ile tamamlanmaktadır. İlaç alım koşullarını kural tanımaz bir biçimde tek taraflı düzenleyen, bu nedenle de eczane ekonomilerini darboğaza sürükleyen üretici firmalar artık kendi sorumluluklarını sahiplenmek için adım atmak durumundadırlar. Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 Sevgili Meslektaşlarım, 3 Diyalog 4 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER Değerli meslektaşlarım, Son yarım yüzyılda teknoloji alanındaki ilerleme, gelişim ve değişim artık neredeyse takibini yapmakta zorlandığımız bir şekle büründü. Bu değişim rüzgarı, önüne kattığı pek çok alanı da zorunlu olarak değiştiriyor. Eğitimden sanata, sanayiden tarıma ve tabi ki sağlığa kadar hemen her alan, değişen dünya koşulları içerisinde kendine yeni bir yer buluyor. Evet dünyada, dış ve ekonomik politikalar yeniden yapılanıyor. Bu yüzyıl içerisinde meydana gelen savaşlar, terör saldırıları, büyük krizler dalga dalga bütün dünyayı etkilerken, ülkelerin birbirleriyle olan iletişimini, ilişkilerin niteliğini, ülke politikalarını ve politika yapıcıların bakış açılarını de etkiliyor, değiştiriyor, dönüştürüyor. İşte mesleğimizi layıkıyla yerine getirmek için çaba sarf ettiğimiz sağlık alanı da, değişim pastasından en büyük payı alıyor. Elbette ki olumlu ve olumsuz katkılardan söz edebiliriz. Ama oluşan bu yeni ekonomik sistem içerisinde sağlık alanında en olumsuz etkilenen kesim sanırım bizler oluyoruz. Kısıtlamaları, kesintileri, bir gecede oluşturulan yeni düzenlemeleri hep birlikte yaşıyoruz, görüyoruz. Tüm bunlar bir yandan zihnimizi meşgul ederken, halk sağlığının iyileştirilmesi, herkese eşit ve güvenilir sağlık hizmeti verebilmenin de yollarını arıyoruz. Ülke kaynaklarının daha rasyonel kullanılabilmesi için, son yıllarda üzerinde çok önemle durduğumuz eşdeğer ilaç politikası ise, gerek mesleki tatmin, gerekse ekonomik açıdan yeni bir ufuk açacak şüphesiz. Dünya ülkelerinin çok uzun yıllar önce farkına vardığı ve hayata geçirdiği eşdeğer ilaç uygulamaları ile, Avrupa’da hastalar ve kamu maliyesi açısından 20 milyon Euro tasarruf sağlandığını biliyoruz. Bu rakam ülkemizde son 5 yılda 3,8 milyar TL olarak açıklandı. Görülüyor ki, sadece bu kalemde bile önemli kazanımlar oluyor. Ancak bu türlü akılcı çözümler sadece tedavi maliyetlerini düşürücü olarak algılanmamalı. Hastaların ilaca kolay ulaşmasını sağlayıcı bir rolü üstlendiği de gözden kaçırılmamalıdır. Doğru teşhis ve doğru tedavi yönteminde uzman kişi hekimlerimizdir ancak, aynı etkiyi gösterecek ilaçların seçimi konusunda da, eczacılar uzmandır. Hastanın, hekimin ve eczacılarımızın bu yaklaşımı benimsemeleri, özümsemeleri ve katkıda bulunmaları ise, yürütülen projelerin başarıya ulaşmasındaki tek anahtardır. Gerek bizim gibi meslek örgütleri gerekse bakanlıklar düzeyinde maddi ve manevi teşviklerin uygulanması elbette önem arz etmektedir. Bizler de bu bilinci güçlendirmek ve yaygınlaştırmak için geliştirdiğimiz projeler kapsamında, reklam filmi, radyo spotu, afiş ve broşür hazırlatarak ulusal basında birkaç hafta içinde yayına başlayacağız. Bu yöndeki bilincin daha da pekişeceğini düşünüyoruz. Sevgili meslektaşlarım, Uzun süredir görüşmelerini yaptığımız İlaç Takip Sistemi, her ne kadar ilaçta sahteciliğin önünü kesme yönünde iyi niyetli bir çabanın ürünü olarak görünse de, birçok sorunu da beraberinde getireceği açık. Hepinizin de bildiği gibi, Sağlık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Çalışma ve sosyal Güvenlik Bakanlığı ile yaptığımız görüşmelerde, olmazsa olmazlarımızı net bir şekilde ifade ettik. Akılcı ve uygulanabilir bir sistemin ortaya çıkarıldığını somut olarak gördükten sonra sistemi destekleyeceğimizin altını kalın kalın çizdik. İlaç zinciri içerisindeki tüm aktörlerin sistemin içerisine dahil edildiği, tek bir ekrandan kontrol edilen, takas ve iade konularının çözümlendiği, veri koruma garantisini aldığımız bir sistemdi talebimiz. Bununla birlikte, eczacılarımızın yeni bir işletim programı satın almak zorunda bırakılmaması da önem listemizde üstlerde bulunuyordu. Bununla ilgili Birliğimiz tarafından hazırlanan TEBEOS adındaki işletim sistemimiz neredeyse tamamlanmak üzere. Bu programı da en kısa sürede meslektaşlarımıza ulaştıracağız. Taleplerimizin yerine getirilmediği bir sistemin parçası olmayacağımız gibi, İlaç Takip Sistemi’nin bir eczacı takip sistemine dönüşmesine de bir meslek örgütü olarak asla müsaade etmeyeceğiz. Sevgili meslektaşlarım, Sağlık Bakanlığı tarafından kanunlaştırılan sigara yasağı uygulamasını ben de destekliyorum. 17 Temmuz 2009 tarihi itibariyle restaurantlarda da yasağın uygulamaya girecek olması, ilk başlarda sigara içenleri tedirgin edecek olsa da; zamanla alışılacağını düşünüyorum. Sosyal birer varlık olan insanların ortak yaşam alanlarında birbirlerine saygı göstermesi zorunluluğu, sigara konusunda da olmalıydı. Sonuç olarak gayet isabetli bir kararla, içmeyenlerin pasif içicilikten kurtulduğu, başkasının dumanını paylaşmak zorunda olmadığı bu yeni düzeni memnuniyetle karşılıyorum. Örgüt olarak ve her şeyden önce sağlık profesyoneli olarak, geçtiğimiz senelerde, bu yasa henüz gündemde bile değilken, eczanelerde sigara içilmemesi için başlattığımız çalışmayla, çok önemli bir görevi yerine getirdiğimizi düşünüyorum. 16.09.2005 tarih 46/1 sayılı TEB Merkez Heyeti Kararıyla, 2005 yılından bu yana sağlık merkezi olan eczanelerde sigara içilmesi zaten yasak. Bu bilinçle hareket eden değerli meslektaşlarım, sigara içilmeyeceğini ifade eden işaretleri hemen eczanelerine koymuşlardı. Umarım, toplumumuzun diğer kesimleri tarafından da bu uygulamanın gerçek amacı anlaşılır. Hepinize sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Hoşçakalın… Ecz. Hilmi ŞENER Genel Sekreter TEB Haberler Dergisi Yazı İşleri Sorumlusu TOPLANTI Tokaç, CHP Hatay Milletvekili Ecz.Abdülaziz Yazar Birliği, Ege Bölgesi Eczacı Odaları ve ve AKP İstanbul Milletvekili Ecz.Mehmet Domaç, Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nin TEB Merkez Heyeti Üyeleri, Bölge Eczacı Odalarının işbirliğiyle 21-22 Şubat 2009 tarihlerin- temsilcileri, öğretim üyeleri ve çok sayıda eczacılık de Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. 2 gün süren organizasyon 4 bine yakın katılımcıya ev sahipliği yaptı. fakültesi öğrencisi katıldı. Ege Eczacılık Günleri’nin bir parçası olmaktan gurur duyduklarını belirten TEB Başkanı Erdoğan Çolak, İlaç ve eczacılık sektörüne yönelik tüm gelişmele- açış konuşmasında: “Bizler için ana şemsiye altında rin eczacılar tarafından daha yakından takip edile- birleştiğimiz etkinliklerimiz kadar bölgesel ve yerel bilmesi ve son dönemde yaşanan eczacılık sorun- organizasyonlar da oldukça önemlidir. Eczacılık ala- larının ortak bir platformda gündeme getirilmesi nında bölgesel işbirliğinin en önemli ürünlerinden amacıyla düzenlenen 4. Ege Eczacılık Günleri renkli biri olan Ege Eczacılık Günleri yalnızca bu bölgedeki ve zengin içeriğiyle göz doldurdu. Organizasyonun sektör paydaşlarını ve meslektaşlarımızı değil; mes- açılış törenine, Türk Eczacıları Birliği Başkanı Ecz. leğimizin genelini de zenginleştiriyor. Yerelde birik- Erdoğan Çolak, İzmir Eczacı Odası Başkanı Ecz. tirdiklerimiz aynı zamanda bütünü de kapsamalı ve Tuncay Sayılkan, Ege Üniversitesi Eczacılık Fakül- içermelidir. Ancak bu sayede birlikte derinleşebilir tesi Dekanı Prof.Dr.Varol Pabuçcuoğlu, Sağlık Ba- ve güçlenebiliriz. Ege Eczacılık Günleri’nin böyle bir kanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü Dr.Mahmut perspektifle, bu amaca yönelik planlandığını biliyo- TEB HABERLER 4 . Ege Eczacılık Günleri; Türk Eczacıları 4. Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 Uzm. Ecz. Esra S. YANTURALI EGE ECZACILIK GÜNLERİ 5 TOPLANTI ğinden, kimde toplandığından, gerçek karar verici pozisyonda kimin olduğundan öte; üretilen şeylerin toplumsal ihtiyaçlara göre dağıtılmasını sağlayacak mekanizmaların güçlendirilmesidir. İşte aslında bizim zincir eczane girişimine karşı çıkmamızın temelinde de bu yaklaşım bulunmaktadır. Birer sağlık merkezi olduğunu söylediğimiz eczanelerimizi sermayenin kendi “akılcı” işleyişine terk ettiğimizde, ilaç hizmetinin eşit ve yaygın dağılımından söz etmemiz mümkün olamaz.” Kritik gündem maddelerinden biri olan İlaç Takip Sistemi ile ilgili olarak da düşüncelerini aktaran Çolak, “Biz Türk Eczacıları Birliği olarak bu konuda nerede durduğumuzu bir çok kere ifade ettik; bizler, kurulacak sistemin bütünlüklü olması gerektiğini yani üretim ve dağıtım kanallarının da eşit bir biçimde dahil edilmesi gerektiğini savunuyoruz.” şeklinde konuştu. rum. İşte tam da bu nedenle, hem kişisel hem de kurumsal düzeyde bu etkinliğin sürekliliğinden ve canlılığından büyük bir mutluluk duyuyorum.” dedi Eczacıların, sorunlarını tarif ederken de çözüm yolları üretirken de her zaman çok boyutlu bir yaklaşıma sahip olduklarını, her şeyden önce bilimin tek gerçek fener olduğuna inandıklarını belirten Çolak daha sonra şöyle devam etti: 6 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER “Dünya büyük bir hızla değişip dönüşürken özellikle sağlık alanı da bu değişimden çok yönlü bir biçimde etkileniyor, ilaç da hızlı bir biçimde büyüyen ve karmaşıklaşan bir pazarın konusu oluyor. Bizim açımızdan en önemli unsur üretim araçlarının sahipli- İzmir Eczacı Odası Başkanı Ecz.Tuncay Sayılkan, katılımcı sayısının her geçen gün artmasından duyduğu memnuniyeti ifade ederek; “Eczacılık Günlerinde mesleğimiz ve sektörümüzle ilgili tüm bileşenler bir araya gelecek ve sorunları uzmanlar eşliğinde masaya yatıracağız” dedi. Sayılkan konuşmasında, sağlıkta dönüşümün en ağır faturasını ödeyen meslek guruplarının başında eczacıların geldiğini belirtti. Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr.Varol Pabuçcuoğlu, sağlık sisteminin eczacılardan daha etkin bir şekilde yararlanması gerektiğini belirtti. TOPLANTI Pabuççuoğlu’nun ardından bir konuşma yapan Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü Dr. Mahmut Tokaç, eczacıların birinci basamak sağlık sisteminin olmazsa olmaz parçaları olduğunu belirterek; “Sağlıkta dönüşüm programının en büyük yükü eczacıya yüklendi.” dedi. 2 gün süren 4. Ege Eczacılık Günleri’nde, eczacıların mesleki sorunlarının yanı sıra; “İlaç Takip Sistemi”, “Eczanelerde Karlılık Analizi”, “Eczacılık Mesleğinin Geleceği”, “Hastane Eczacılığı”, “Dermokozmetik Ürünlerin Kullanımında Eczacının Rolü”, “Bitkisel Çayların Kullanımı ve Eczacının Danışmanlık Görevi”, “Bitkisel Takviyelerin Kullanımında Eczacının Rolü”, “Dünya’da ve Türkiye’de Hastane Eczacılığı” gibi güncel gelişmeler ve yenilikler hakkında eczacıların uzmanlar tarafından bilgilendirilmelerine de olanak tanındı. İlaç Takip Sistemi Paneli Oturum başkanlığını Bursa Eczacı Odası Başkanı Uzm.Ecz.Kıvanç Atmaca’nın yaptığı panelde; TEB Merkez Heyet Üyesi Ecz.Sait Yücel “İlaç Takip Sistemlerinin Eczacı Açısından Değerlendirilmesi” konulu konuşmasında; sahte ilaç mücadelesi ve sahte kupür kaynaklı sözleşme fesihleri üzerinde durdu. Konya Eczacı Odası Başkanı Uzm. Ecz. Harun Kızılay “İlaç Takip Sistemine Genel Bakış” konulu konuşmasında, ilaç fiyat kupürlerinin değerli belge statüsünde olup suistimal edilebilir olduğu konusunu gündeme getirdi. TEB HABERLER Açış konuşmalarının ardından bilimsel programa geçilen organizasyonda, 2 günde 10 bilimsel sunum ve 2 panel gerçekleştirildi. Serbest eczacılar, kamu ve hastane eczacıları ve akademisyen eczacılar için, bilimsel ve güncel konulara yer verilen program çerçevesinde, sektördeki yenilik ve gelişmeler de katılımcılar ile paylaşıldı. Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 10 BİLİMSEL SUNUM TEB Denetleme Kurulu Başkanı Ecz. Şerif Boyacı “Sahte İlaçlarla Mücadele ve İlaç Takibi” konulu konuşmasında sahte ilaç ve sahte kupür kavramları hakkında bilgi verdi. 7 TOPLANTI Denizli Eczacı Odası Başkanı Ecz. Özen Ekiz ise “İlaç Takip Sisteminin Eczacıya Yansıması” konulu konuşmasında; Türkiye’de sahte ilaç değil sahte kupür sorunu olduğunu belirterek, İlaç Takip Sisteminin, Eczacı Takip Sistemine dönüşmemesi gerektiğini vurguladı. Etkinliğin bilimsel programı, oturum başkanlığını İzmir Eczacı Odası Eski Başkanı Ecz. Mustafa Sezen’in yaptığı panel ile sona erdi. Panel kapsamında İEİS Genel Sekreteri Turgut Tokgöz “Türkiye İlaç Pazarında Gelişmeler” konulu, TEB Merkez Heyet Başkanı Ecz. Erdoğan Çolak, “Profesyonel Mesleklerde Dönüşüm ve Eczacılık Mesleğinin Geleceği” konulu sunumlarını gerçekleştirdiler. TEB Başkanı Ecz.Erdoğan Çolak, “1970 sonrası eczacılık mesleğindeki dönüşümü; eczacı sayısındaki artış, ilaçta ihracatın ithalatı karşılama oranının azalması, teknolojik ilerlemenin insanın üretim süreci içindeki kontrolünü azaltması, ithalatın artması, otomasyon sistemleri, şirket evlilikleri, birleşme ve satın almalar, Rekabet Kurumu, SGK, İlaç Kurumu gibi özerk-bürokratik yapıların kurulması şeklinde özetledi. 2007 yılı itibariyle Türkiye ilaç pazarının büyüklüğünün yaklaşık 8 milyar dolar, kişi başına sağlık harcamasının 316 dolar, pazarın en büyük alıcısının ise %83’lük bir pay ile Kamu olduğunu” belirtti. Türkiye’nin günümüzdeki ilaç pazarı yapısının %51’ini patentli, %33’ünü jenerik, %16’sını ise OTC ürünlerinin oluşturduğunu bildiren Çolak, önümüzdeki 4 yıl içinde kişi başına düşen eczane sayısının 8 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER artmaya ve sağlık harcamaları içinde ilaç harcamalarının payının azalmaya devam edeceğini bildirdi. OTC ve ilaçta reklam, İTS ve diğer e-sağlık bileşenleri, geri ödeme değişiklikleri ve zincir eczane gibi mesleğimizi tehdit eden unsurlara yasal düzenlemeler ile zamanında müdahale edilmesi gerektiğini vurgulayan Çolak, bu mücadelede en güçlü yanımızın “örgütlü yapımız” olduğunu belirtti. Etkinliklere, eczacıların yanı sıra, doktorlar, hastane yöneticileri ve çalışanları, öğrenciler, fuar ürün gruplarına yönelik üretici ve satıcılar, ilgili kamu kurum çalışanları, dernek, birlik ve vakıf üyeleri ve medya temsilcilerinin katıldığı 4. Ege Eczacılık Günleri düzenlenen kokteyl ile sona erdi. PROTOKOL Basında ve kamuoyunda büyük yankı uyandıran süreç, Türk Eczacıları Birliği’nin ilk defa sözleşmeyi feshetme yetkisini kullanmak zorunda kalmasıyla başladı. Ek Protokolün; “Protokol 01.07.2009 tarihine kadar geçerlidir. Ancak yukarıdaki Madde (3,4)’te tanımlanan EK–1 mutabakat metninde düzenlenen ıskontolarla ilgili çalışmalar Ekim 2008 tarihinde başlatılarak 31/12/2008 tarihine kadar sonuçlandırılacaktır. Bu konuda çözüm bulunamaması halinde mevcut protokol ve sözleşmeler 01.02.2009 tarihi itibariyle feshedilecektir” şeklindeki hükmüne rağmen, mutabakat metninde yer alan ıskontolarla ilgili çalışmaların sonuçlandırılamaması ve konu hakkında mutabakat sağlanamaması nedeniyle, 2008 yılı SGK Sözleşmesi 1 Şubat 2009 tarihi itibariyle geçerli olmak üzere 2 Ocak 2009 tarihinde feshedildi. Fesih işlemi Sosyal Güvenlik Kurumu’na noter kanalıyla çekilen ihtarname ile bildirildi. Fesih işleminin ardından, TEB Başkanı Ecz. Erdoğan ÇOLAK bir basın açıklaması yaparak, Protokolünün 01.02.2009 itibariyle feshedilme gerekçelerini ve Türk Eczacıları Birliği’nin eczacılık mesleğinin dolayısıyla ilaç sunum hizmetinin sürdürülebilmesi adına savunduğu ilkeleri ve talepleri kamuoyuyla paylaştı. Sayın ÇOLAK, basın açıklaması’nda şunları vurguladı: “Bizler, sorunların çözümünden yana tutumumuzu hep sürdürdük. Ancak çözüm sürekli bir tarafın fedakarlığı üzerine inşa edilemez. Sürekli bizim haklı olduğumuzu ifade edip, hiçbir şey yapmayanlar, bugün itibariyle sözleşmesizlik dönemine geçiş sürecini de hazırlamışlardır. Bu süreçte sorumluluğu bulunanları; sağlık hizmetinin sağlık çalışanları tarafından meslek onuruna yakışır bir şekilde sunulmasını sağlamak için ellerini taşın altına koymaya davet ediyoruz. Çünkü biz yıllardır bu taşın altında ezilerek üstümüze düşen fedakarlığı fazlasıyla gerçekleştirdik." TEB Başkanı Ecz. Erdoğan Çolak, ardından Türkiye’de eczacılık mesleğinin onurlu bir şekilde sürdürülebilmesi adına 30.000 eczacının taleplerini aktardı: ARTIK BİR AN EVVEL 1) Muayene ücretinin eczaneler aracılığıyla tahsili uygulamasının sonlandırılması TEB HABERLER 2 009 yılı SGK İlaç Alım Protokolü; Türk Eczacıları Birliği’nin 2008 yılı Protokolünü 01.02.2009 tarihi itibariyle feshetmesiyle sözleşmesiz dönem oluşmasına 12 gün kala, halkın ilaca ulaşmasında herhangi bir sıkıntı yaşatmamak adına 19 Ocak 2009 akşamı imzalandı. İmza töreninin ardından, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK ve Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti Başkanı Ecz. Erdoğan ÇOLAK, basının karşısına geçerek, sözleşmenin imzalandığını kamuoyuna duyurdu. Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 Ecz. Neşe KILINÇ 2009 YILI SGK PROTOKOLÜ VE YAŞANILANLAR 9 PROTOKOL 2) 6643 sayılı yasanın 39. madde (j) bendi ile Türk Eczacıları Birliği’ne verilen sözleşme yapma yetkisinin mutlak olarak tanınması 3) 6197 sayılı yasa değişikliğine ilişkin yasa tasarısından eczacı-eczacı ortaklığının geri çekilmesi 4) Avans uygulamasının hayata geçirilmemesi, %100 ödeme yapılması 5) Kamu kurum ıskontoları yükünün eczacı üzerinden kaldırılması 6) Eczanelerin birinci.basamak sağlık kuruluşu olarak değerlendirilmesi 7) Reçete dağıtım sisteminin devamı 8) Hastanelerde eczacı istihdamı sağlanması 9) Günübirlik tedavi uygulamasının kaldırılması 10) Reçete onay sisteminin kesintisiz ve verimli çalışmasının sağlanması 11) Konsolide bütçe ve Yeşil Kart ödemelerinin biran önce yapılması 12) Fiili envanter denetimlerine acilen son verilmesi gerekmektedir. 10 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER Tüm bu haklı taleplerin muhatap bile bulamaması nedeniyle SGK sözleşmesinin feshedilmesinin ardından, Türk Eczacıları Birliği’nin devre dışı bırakılarak, eczanelerle SGK arasında tek tek sözleşme imzalanacağı yönünde spekülatif haberler oluşmaya başladı. 22 bin serbest eczacı tarafından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e hitaben ya- zılan, e-sözleşmeye karşı olunduğu ve TEB’in taraf olmadığı hiçbir sözleşmenin imzalanmayacağının bildirildiği dilekçeler, 09.01.2009 tarihinde Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti ve 51 Eczacı Odası Başkanı tarafından Bakana teslim edilerek, üyelerimizin ve Türk Eczacıları Birliği’nin kararlılığı ve örgütlü gücü bir kez daha gözler önüne serildi. Tüm bu gelişmelerin ardından, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun davetiyle, 10.01.2009 tarihinde başlayan görüşmeler, oldukça yoğun ve hareketli bir şekilde devam etti. Kurum tarafından, hazırlanan Protokol taslağında, Protokolde yer alması için büyük uğraşlar verilen, reçete iadesi maddesinde, yüzde yüz avans olarak yapılan ödeme sisteminin değiştirilmek istenmesi, sıralı dağıtım maddesinin Protokolden çıkarılmak istenmesi gibi birçok maddede değişiklik yapma talebi, görüşmelerin çoğu zaman tıkanmasına yol açsa da, yorucu mücadeleler verilerek ilerleme sağlanmaya çalışıldı. Ancak, bu görüşmeler esnasında, Türk Eczacıları Birliğinin üyeleri adına sözleşme imzalama yetkisinin Protokolde ifade edilmesi konusunun da tartışmaya açılması üzerine TEB görüşme masasını terk etti. Basının ve kamuoyunun da yakından takip ettiği SGK Protokol görüşmeleri sürecinde, 12.01.2009 tarihinde, TRT 1’de Tayfun Talipoğlu’nun sunuculuğunda, Türk Eczacıları Birliği, Sosyal Güvenlik Kurumu ve Sağlık Bakanlığı yetkililerinin katıldığı, canlı bir tartışma programı gerçekleştirildi. Program boyunca, Protokol sürecinde tıkanmalara yol açan maddeler, uzun uzun tartışıldı, taraflar görüşlerini ve taleplerini dile getirdi. Tayfun Talipoğlu’nun, meseleyi o gece, orada çözümlemek için kararlılıkla başlattığı ve saatlerce süren program, taraflar arasında bir uzlaşı sağlanamadan sona erdi. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Fatih ACAR ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK’in de zaman zaman katıldığı Protokol görüşmeleri, 19.01.2009 tarihinde, Sayın Faruk ÇELİK’in bizzat başından sonuna katıldığı ve SGK tarafından hazırlanan taslak Protokol metni yerine, 2008 yılı SGK Protokol metni üzerinden yürüyen toplantı sonucunda Sağlık Uygulama Tebliği’nde de talep ettiğimiz değişikliklerin yapılacağının taahhüt edilmesiyle imzalandı. 1. Avans ödemelerinde, Kurum tarafından, 45 gün içerisinde %75-90’ının, geri kalanın da kontroller tamamlandıktan sonra, belirsiz bir tarihte ödenmesi planlanırken, kontrollerin tamamlanarak, 60 gün içerisinde ödemelerin tamamının yapılması hükme bağlandı. 2. Kademeli iskonto oranlarının en alt basamağı ile en üst basamağı yeniden düzenlenerek, cirosu 350 binin altında olan ve sürekli olarak dile getirilen 8 bin eczane için iskonto kaldırılarak ticari faaliyetlerinin devamı noktasında katkı sağlandı. 3. Sıralı Dağıtım Sistemleri, Protokolün 3.7 maddesindeki yerini korudu. Bununla ilgili Yargıdan çıkacak kesin karara uyulacak. 4. Protokolde yer alan, “Kurum ve TEB arasında 3’er kişilik yetkililerden oluşan bir komisyon kurulur, Komisyon 3 ayda bir, müteakip ayın ilk haftasında toplanır ve protokol/sözleşmenin yürütülmesindeki aksaklıkları değerlendirir.” şeklindeki 10.1 maddesi ile, Protokolün yürütülmesinde ortaya çıkabilecek aksaklıklara, yeni sözleşme dönemini beklemeksizin, zamanında müdahale edilebilmesi sağlandı. 5. Muayene katılım paylarının eczanelerden tahsili uygulamasının tamamen kaldırılması konusunda ısrarla durulduysa da, şimdilik özel hastanelerdeki muayene katkı paylarının eczanelerden tahsiline son verildi, süreç içersinde, Kurum tarafından gerekli hazırlıklar tamamlandıktan sonra, bu yük, eczanelerin üzerinden tamamen kaldırılacak. 6. Eczanelerin SUT’taki yeri düzenlenerek birinci basamak sağlık kuruluşları arasında yer buldu. 7. Özel sağlık kurumlarında yapılan günübirlik tedavilerde, ilaçların eczanelerden temini esası getirildi. 8. Türk Eczacıları Birliği’nin sözleşme yapma hakkı, SUT’taki yerini aldı. 21 Aralık Mitingi ve Protokol Süreci sonunda, ayrıca; • 6197 sayılı Eczaneler ve Eczacılar Hakkında Kanun’da Türk Eczacıları Birliği’nin onaylamadığı hiçbir değişikliğin yapılmayacağı konusunda teminat verildi. • Sağlık Bakanlığı tarafından 501 eczacı alımı yapıldı, SGK tarafından da 500 eczacının istihdamı bekleniyor. • İlaç Fiyat Kararnamesi’nde yer alan eczacı karlılık oranları yeniden düzenlenerek, ilk iki kademedeki karlılık oranları arttırılarak, ilk üç kademenin yani, 100 TL’ye kadar olan ilaçların karlılığı yüzde 25 olarak düzenlendi. • SGK’da belli bir düzene oturtulan geri ödemelerin Konsolide Bütçeye Tabi Kurumlar ve Yeşil Kart için de bir düzene girmesi yönünde çalışmalar başladı. Yeşil Kartta Ocak ayında 200 milyon TL, Şubat ayında 126 milyon TL, Mart ayında 202,5 Milyon YTL, Nisan ayında da 100 milyon YTL’lik ödemeler yapıldı. Konsolide Bütçeye tabi Kurumlar için de Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından 14.01.2009 tarihinde, 570 milyon TL’lik yedek ödenek çıkartılarak muhtelif idare bütçelerine aktarıldı. Ayrıca Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü yayımlanan 09.02.2009 tarihli Genelge ile, ilaç ödemelerinin zamanında ve etkin bir şekilde gerçekleştirilebilmesi amacıyla, kamu idarelerince, bu giderlere ilişkin serbest bırakılan ödenekler dahilinde, tahakkuk işlemlerinin zamanında yapılması, söz konusu giderlere ilişkin faturaların ödenmesine öncelik verilmesi ve varsa ödeme süresi geçmiş olan faturaların ödenmesi hususlarında tüm tedbirlerin alınması gerektiği bildirildi. Bir sağlık çalışanı olan eczacıların ve eczacıları temsil eden Bölge Eczacı Odaları ve TEB Yöneticilerinin azimle ve büyük bir kararlılık ile yürüttüğü bu süreç örgütlü olmanın ne anlama geldiğinin açık ifadesi olmuştur. Tüm kazanımlarına rağmen bu Protokolün de bir gün biteceği ve sorunlu birçok alanın çözümsüz kaldığının bilinci ile eczacılık mesleğinin her geçen gün tabi olduğu dönüşümleri meslek yararına çevirmek için tüm meslektaşlarımız ve Birliğimiz ile mücadele etmeye devam etmek zorundayız. TEB HABERLER İMZALANAN PROTOKOL ve YAYIMLANAN SUT DEĞİŞİKLİĞİ TEBLİĞİ İLE: Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 PROTOKOL 11 DOSYA EVSEL İLAÇ ATIKLARI: Ecz. Vildan ÖZCAN ÇEVRE VE İNSAN SAĞLIĞI Günümüzde, gelişmiş ülkelerde zararlı atık yönetim çıkmaktadır. Bu uygun olmayan alternatiflerden uygulamaları en önemli çevre çalışmalarından biri her biri zararlı kimyasalların çevreye yayılmasına haline gelmiştir. Zararlı atık bertaraf yolları ile ilgili vesile olur. Bu da; insan ve çevre sağlığı açısından çok önemli ölçüde tecrübeler bulunmasına rağmen, risk oluşturmaktadır. Bu ürünlerin birçoğu normal ülkelerin gerçek zararlı atık potansiyelleri hakkında şartlar ve emniyet tedbirleri altında zarar vermeye- sıhhatli değerler maalesef henüz mevcut değildir. bilir, ama düzensiz ve emniyetsiz bir şekilde atıldığı Zararlı atıklar, çevre açısından diğer atık türlerinden zaman, insan üzerinde bir çok sağlık sorunu oluş- daha büyük bir öneme sahiptir. turmaktadırlar. Çevre koruma çalışmalarının bir sonucu olarak gü- 1995 yılında yapılan İstanbul Metropoliteninde Ev- nümüzde endüstri, her zaman doğru olmamakla sel Zararlı Atıkların Araştırılması çalışmasında; evsel birlikte zararlı atıklarla eşanlamlı olarak düşünülmektedir. Ancak yapılan araştırma sonuçları, depo yerlerine gelen katı atıkların %1’ini zararlı atıkların oluşturduğunu ve bu zararlı atıkların %20’sinin de evsel kaynaklı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Toplumlarda temizlik maddelerinin kullanımının önemli bir gereksinim olması ve bu maddelerin miktar ve çeşitlerinin de giderek artması, bunlardan kaynaklanan bir takım zararlı kimyasalların da bol miktarlarda çevreye atılması sonucunu ortaya çıkartmaktadır. Halbuki evsel kaynaklı zararlı maddeler, halk tarafından çeşitli kullanım ihtiyaçlarını karşılamak için satın alınmaktadırlar. Bunlara ilişkin en genel örnekler; rutin olarak evlerde kullanılan temizlik maddeleri, pestisit ihtiva eden aerasol spreyler, otomotiv gereçleri, boyalar ve çözücüler, ilaçlar ve metal temizleyicileri. Evlerde, bahçelerde ve garajlarda zaruri ihtiyaç olarak, 12 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER hobi olarak kullanılan ürünlerin bir çoğunun zehirli, tutuşabilir, korrozif veya diğer maddelere zarar verebilecek kadar reaktif özelliğe sahip olduklarından bu ürünler atıldığı zaman “Evsel Zararlı Atık” ismini alırlar. Evsel Zararlı Atıklar; doğrudan toprağa veya bir yüzeysel su kaynağına, mevcut kanalizasyon sistemine veya çöp toplama sistemi ile depo sahasına verildiği zaman birçok çevre problemi ortaya atıklar içindeki evsel zararlı atıkların çevre için doğurduğu zararlar incelenmiş ve İstanbul Metropolitan şehrindeki mevcut potansiyeli araştırılmıştır. Çalışmada, Evsel Zararlı Atıkların (EZA) öneminin ortaya konulması, bu konuyla ilgili yapılan çalışmaların gözden geçirilmesi ve İstanbul Metropolü için Evsel Zararlı Atıklar’ın mevcudiyetinin ve de- DOSYA Su sistemlerimizde mevcut farmasötikler, artık çevre ve insan sağlığı açısından çok ciddi sonuçlara varabilecek seviyelere gelmiş olup, alarm vermektedir. İnsan nüfusunun artması ve giderek yaşlanması atık ilaçların çevreye olan tehditlerinin her geçen gün daha da artmasına neden olmaktadır. ğerlerinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Çalışmada, İstanbul’un çeşitli semtlerindeki evlerden günlük atıklar temin edilmiş ve bu atıkların genel kompozisyonu içindeki EZA miktarları ve türlerinin dağılımları belirlenmiştir. EZA gruplarının tüm İstanbul genelindeki dağılımları yüzde olarak incelendiğinde; ilaç atıklarının EZA’ nın büyük bir bölümünü kapladığı (%41.6) ve sırasıyla temizlik malzemeleri (%13.5), medikal şampuan (%13.5), pil (%12.9), boya (%3.5), aerosol (%1.3), yapıştırıcı (%0.5) ve boru açıcı (%0.1) olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca EZA olarak tespit edilen atıklar biriktirilerek doluluk oranları da araştırılmış ve şu sonuçlar elde edilmiştir: İlaç (%28.9), medikal şampuan (%5.4), temizlik malzemeleri (%0.2), boya (%38.8), aerosol (%1), yapıştırıcı (%5), boru açıcı (%6.7). Buna göre kapsız olarak net EZA oluşum miktarı: Evsel atığın %0.19’u ve miktar olarak 0.81 gr./kişi/gün şeklinde belirlenmiştir. Kullanılmayan ilaçların geri toplanması NEDEN bir zorunluluk? Evimizdeki kullanılmayan ilaçlar ailemiz, toplumumuz ve çevremiz için geri dönüşümü çok zor olabilecek riskler taşımaktadır. BİR EZA OLARAK MİADI DOLMUŞ İLAÇLAR Miadı dolmuş ilaçların etkin ve yaygın bir şekilde imha edilmesinin koşullarının yaratılmadığı günümüzde bu ilaçlar bir yandan akılcı olmayan ilaç kullanımı, çocuklarda kazai zehirlenmeler, ilaç-ilaç etkileşimleri gibi nedenlerle toplum sağlığını olumsuz bir şekilde etkilerken, öte yandan bu ilaçların imha edilmelerindeki tek yol olan, bu kimyevi maddelerin çöplere bilinçsizce atılması ve lavabolara dökülmesi eylemleri özel olarak çevre sağlığını da doğrudan etkilemektedir. Zira artık zehir niteliği kazanmış bu ilaçlar yeraltı su kaynaklarının ve dolayısıyla toprağın kimyevi maddelerle kirletilmesinin koşullarını oluşturmaktadır. • • • • • İlaç Suistimali Hatalı Kullanım Çocuklarda Kazai Zehirlenmeler İntihar Girişimleri Çevresel Zararlar ana başlıklar olarak sayılabilir. EDAK Eczacı Kooperatifi’nin hazırlamış olduğu bir rapordan alınan verilere göre Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Zehir Danışma Merkezi’ne yaklaşık 4000 kişi başvurmakta ve bunların %65’ini 15-24 25-34 35-44 45-54 55-64 65-74 75+ Sayı 12 188 86 55 29 19 14 9 Yüzde 15,5 24,1 14,9 13,2 8,4 8,8 10,9 7,5 Kaynak: TÜİK 2006 İntihar İstatistikleri TEB HABERLER -15 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 Yaş gruplarına göre kimyevi madde kullanarak intihar edenler (2006) 13 DOSYA 14 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER ilaç zehirlenmeleri oluşturmaktadır. İzmir Karşıyaka Devlet Hastanesi İlaç İntihar İstatistiği’ne göre de 2007 Nisan-Aralık döneminde toplam 231 kişi ve 2008 Ocak–Aralık döneminde toplam 375 kişinin ilaç ile intihar girişiminde bulunarak hastaneye geldiği kayıt altına alınmıştır. Yine aynı raporda belirtildiği üzere İzmir Behçet Uz Çocuk Hastanesi doktorlarından Pamir Gülez, Murat Hızarcıoğlu, Ertan Kayserili, Hurşit Apa, Suna Asilsoy ve Hasan Ağın’ın yaptığı “Çocukluk çağı ilaç zehirlenmeleri: Epidemiyolojik değerlendirme” araştırma bulgularına göre; 31 Ocak 2006–31 Aralık 2006 tarihleri arasında ilaca bağlı zehirlenme tanısıyla yaşları 1 ay ile 16 yıl arasında değişen 271 olgu hastaneye yatırılmış olup, bu olguların %65,6’sı 1-4 yaş arasındadır. Zehirlenmeler, 219 olguda kaza-ihmal sonucuyla, 38 olguda intihar amaçlı, 14 olguda ise ilacın yüksek dozda reçete edilmesi sonucu gelişmiştir. 263 olgu söz konusu ilaçları evde, 8’i ise sokakta bulmuştur. İrlanda Ulusal İntihar Kayıt Yıllık Raporu (2002) beş sağlık kuruluşundan aldığı bilgiye dayanarak hazırladığı raporda, 2001 yılında İrlanda’da toplam 10.000 ilaçla intihar girişimine rastlandığını göstermektedir. Ulusal İntihar Araştırmaları Vakfı’nın araştırmasına göre sadece eski Batı Bölgesi Sağlık Kurulu’nun kayıtlarına göre bu bölgedeki ilaçla intihar girişimi vakası 1200’dür. Bu rakamlara ek olarak, İrlanda’da küçük çocuklarda kazai zehirlenmeler nedeni ile en az 3000 kişi acil yardıma başvurmuş, 1000 kişi ise hastaneye yatırılmıştır. Bütün bu rakamlar, kullanılmayan ilaçların doğru bir biçimde tavsiye edilmesi, insan ve çevre sağlığına zarar vermeyecek hale getirilmesinin önemine işaret etmektedir. Ancak, bu noktaya girmeden önce, ilaçların neden kullanılmadığını tespit etmek gerekmektedir. İLAÇLAR NEDEN KULLANILMIYOR? • İlaçların kullanım sürelerinin dolması • Doktorun ilaca devam etmemesi DOSYA • Doktorun başka bir ilaçla tedaviye başlaması • Hastanın kendini iyi hissetmesi • Advers ve alerjik reaksiyon • Hastanın ölmesi • Hastanın ilacı bırakması • Doktorların çok fazla ilaç yazmaları EVSEL İLAÇ ATIKLARININ BİRİKTİRİLMESİ VE İMHASI Toplumda kullanılmayan ilaçların sayısını azaltmak ve bu durumla bağlantılı olan sorunları ortadan kaldırmak ihtiyacı konusunda bir mutabakat söz Yönetimi birimlerinden oluşan Yürütme Komitesi konusudur. Kullanılmayan ya da miadı dolmuş olan Kullanılmayan İlaçların Uygun Biçimde Yok Edilmesi ilaçların serbest eczaneler aracılığı ile toplanma- Projesi’ni (DUMP) intiharları ve intihar girişimlerini sı ve yok edilmesi sistemi, organizasyon biçimleri azaltmak, çocuk zehirlenmelerini önlemek ve çevre farklı olsa da hemen hemen tüm Avrupa Birliği üye kirliliğini engellemek için uygun bir proje ve potan- ülkelerinde uygulanmaktadır. Bazı sistemler ülke siyel bir yol olarak görmektedir. düzeyinde iken, bazıları ise yerel ya da mahalli düzeyde olabilmektedir. Tüm sistemler hastaların kul- DUMP Projesi Ekim ve Kasım 2002 arasında altı ec- lanılmayan ya da miadı dolmuş ilaçlarını eczanelere zacının katılımıyla eski Batı Bölgesi’nde pilot olarak getirmesine ve ilaçların güvenli ve etkili bir biçimde uygulanmış ve pilot uygulama sonucunda projenin yok edilmesine dayanmaktadır. yaygınlaştırılması gerektiğine karar verilmiştir. Proje çerçevesinde poster ve broşürler basılmış, kişile- İrlanda Batı Bölgesi Sağlık Kurulu’nun Akıl Sağlı- re istenmeyen her türlü ilaçlarını güvenli bir biçimde ğı, Bağımlılık ve Paylaşılan Sağlık Hizmetleri Atık yok edebilmesi için eczaneye getirmesi gerektiği bilgisi iletilmiştir. Bu pilot çalışma boyunca toplamda 108 kilo ilaç eczanelere getirilmiştir. Önemli bir bulgu olarak belirtmek gerekir ki, geri döndürülen ilaçların cinsi çok belirgin oranda intihar girişimlerinde kullanılan ilaçlardır. DUMP projesi eski Batı Bölgesi’nde 157 eczacının katılımı ile istenmeyen ve kullanılmayan ilaçların geri toplanması konusunda çok başarılı olmuştur. Bu ilaçların maliyeti tahmi- yılında EDAK Ecza Kooperatifi’nin 5 ay gibi kısa bir süre pilot olarak uygulamış olduğu “Miadı Geçmiş Ürünleri Toplama Kampanyası” gösterilebilir. Söz konusu kampanya çerçevesinde 330.000 kutu ilaç, TEB HABERLER Ülkemizde konuya ilişkin tek örnek olarak ise, 2008 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 nen 31.350 Euro’dur. 15 DOSYA 120 varil sıvı ilaç EDAK üyesi eczacılardan prosedürlere uygun bir şekilde toplanarak, depolanmış, ayrıştırma işleminden sonra bertaraf edilmek üzere imha tesisine gönderimi sağlanmıştır. Hedeflenen ürün miktarının yaklaşık 4 katı kadar fazla bir miktara ulaşan toplanmış atık ilaçlar ülkemizde konuya ilişkin ihtiyacın da açık bir göstergesidir. Geri toplama programları ile çevreye zarar verecek olan farmasötik miktarları azalacağı gibi aynı zamanda güvenli olmayan depolama sonucu oluşa- ATIK İLAÇLA VERİ TOPLAMA Evsel ilaç atıkların geri toplanmasına yönelik yapılacak çalışmalarla, bir yandan topluma miadı dolan veya artık, kullanmadıkları ilaçlarını güvenli bir şekilde ev ortamlarından uzaklaştırabilmeleri için imkan sağlanırken, bir yandan da toplanılan bu ilaçlardan elde edilecek istatistiki veriler ışığında ve ilaçlarını eczanelere getirecek hastalardan alınan veriler doğrultusunda ülkemizde akılcı ilaç kullanımı çalışmalarına ve oluşturulacak olan politikalara da katkı sağlanabilecektir. bilecek zehirlenmelere, doz aşımlarına, hırsızlıklara ve gençler tarafından kötüye kullanılmaların önüne Evsel ilaç atıkları toplanırken kullanılmayan ilaçlara yönelik verilerin dokümantasyonu; geçilebilmekte, aynı zamanda çevre ve doğanın korunması kapsamında yerel toplulukların yerelde 1. Hangi ilaçların genel olarak kullanılmadığının veya fazla yazıldığının belirlenmesi 2. Hangi ilaçların genel olarak yarıda bırakılıp atıldığının belirlenmesi 3. Kullanılmayan ilaçların etkileri hakkında yapılan çalışmaya katkıda bulunmak 4. Atık ilaçların parasal değerinin belirlenmesi 5. Farmasötiklerin çevresel etkilerinin daha uygun olarak değerlendirilebilmesi ve daha net önlemler alınabilmesine imkan sağlayacaktır. yaşayanların sorun çözümüne ilişkin karar alma süreçlerine aktif katılımlarını kolaylaştırarak, ilgili yerel kamu kurumları ile işbirliğini güçlendirmektedir. Evsel ilaç atıklarının çevreye ve insan sağlığına verdiği zararların farkında olunmasına, tüm dünyada buna yönelik farklı çalışmalar, programlar yürütülmesine rağmen, ülkemizde konuya ilişkin olarak net verilere sahip olunmaması, karşı karşıya bulunulan zararların ve risklerin önlenmesi yönünde kurumsal önlemlerin alınmasını ve programların yürütülmesini engellemekte, evsel ilaç atıklarının geri toplanması ve bertarafına ilişkin herhangi bir çalışma da yapılmamaktadır. Yerel yönetimler, istenmeyen farmasötiklerin güvenli bir şekilde bertaraf edilmesi görevini üstlenecek yeterli kapasite ve ekipmana sahip değildir. Diğer taraftan üretim, dağıtım, satış ve tüketimde yer alan herkes bu atıkların çevreye ve insan sağlığına verdiği zarardan SORUMLUDUR. İlgili ürünlerin yaşam döngüsü içerisinde üretici, 16 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER toptancı, depocu, sunucu ve tüketici gibi tüm paydaşların içinde yer aldığı, farmasötik atıkların çevreye ve insan sağlığına verdikleri olumsuz etkilerin azaltılmasında sorumluluğun paylaşıldığı ve böylelikle farmasötik atık miktarının minimum düzeylere çekilebildiği yeni bir ilaç yönetim modelinin oluşturulması büyük bir aciliyet taşımaktadır. Her zaman ifade ettiğimiz gibi, ilaç yanlış kullanıldığında bir zehirdir. Yanlış ilaçların yanlış kişilerin elinde şakağa dayanmış bir namludan farkı yoktur. Hem doğanın hem de insanın geleceğini tehdit eden bu sağlık probleminin ortadan kaldırılması için, birincil sorumlular da yine sağlık çalışanları olmalıdır. MERKEZ HEYETİ ECZ. NEVİN TAŞLIÇAY 1974 yılında Kırşehir Kaman’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Kaman’da tamamladı. 1996 yılında Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldu.1997 yılından beri Ankara’da serbest eczacılık yapmaktadır.1999-2001 yılları arasında Ankara Eczacı Odası Bölge Temsilciliği, 2001-2007 yılları arasında Ankara Eczacı Odası Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerini yaptı. Ankara Eczacı Odası’nda, beş yıl Denetim Komisyonu Başkanlığını yürüttü. 2005 yılında, Ankara Eczacı Odası Dermokozmetik Komisyonunu kurdu. 2008 yılında kurulan Türk Eczacıları Birliği İlaç Dışı Ürünler Komisyonunda, komisyonun kuruluşundan itibaren görev yapmaktadır. Taşlıçay, evli ve iki çocuk annesidir. ECZ. ERDAL İŞBAKAN 1951 yılında Ordu’da doğdu. Eskişehir İ.T.İ.A Eczacılık Yüksek Okulu’ndan 1973 yılında mezun oldu. 1974 yılında, Ordu’da Deva Eczanesini açarak eczacılık mesleğine başladı. 1976 yılında kurulan Ordu Eczacı Odası’nın çeşitli kademelerinde görev yaptı. 1979-1981; 19811983 yılları arasında iki dönem Saymanlık, 19891991; 1991-1993; 1994-1996 yılları arasında 3 dönem Denetleme Kurulu Başkanlığı, 1997-1999 yıllarında 1 dönem Haysiyet Divanı Başkanlığı, 1999-2001 yıllarında Yönetim Kurulu Üyeliği, 20012005; 2005-2007; 2007-2009 yılları arasında 4 dönem Genel Sekreterlik ve TEB Kongre Delegeliği görevlerinde bulundu. İşbakan, evli ve 3 çocuk sahibidir. ECZ. MUSTAFA SAK 1970 yılında Çorum İskilip’te doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini İskilip’te tamamladı. 1992 yılında Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalında yüksek lisansa başladı.1993 yılında İskilip’te açtığı Derya Eczanesi ile serbest meslek hayatına başladı. 45.Bölge Eczacı Çorum Eczacı Odası’nın kurulmasıyla Büyük Kongre Delegeliğine seçildi ve 3 dönemdir aynı görevi sürdürmektedir. Pek çok sivil toplum örgütünün idaresinde ve yöneticiliğinde bulundu. Siyasi parti yöneticiliği yaptı. Avrupa Birliği Projeleri de hazırlayıp yöneten Sak, evli ve 2 çocuk sahibidir. ECZ. ARZU BEYKOZ 1960 yılında Erzurum’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Ankara’da, lise öğrenimini Erzurum’da tamamladı. 1982 yılında Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldu. 1984 yılında, Bolu’da açtığı Arzu Eczanesi ile meslek hayatına başladı. 2001-2005 yılları arasında Sakarya Eczacı Odası Bolu İl Temsilciliği yaptı. 35. ve 36.Dönem Sakarya Eczacı Odası Büyük Kongre Delegeliğine seçildi. Beykoz, evli ve iki çocuk sahibidir. ECZ. İSMAİL BAŞDİL 1962 yılında Denizli’de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Denizli’de tamamladı.1985 yılında Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldu.1988 yılında serbest eczacılık yapmaya başladı.1993-1995 yıllarında Denizli Eczacı Odası Nöbet Komisyonu Üyeliği, 1995-1997 yıllarında Denizli Eczacı Odası Yönetim Kurulu Üyeliği, 1997-2003 yılları arasında Oda Saymanlığı ve 2003-2007 döneminde Denizli Eczacı Odası Başkanlığı görevini sürdürdü. Başdil, evli ve iki çocuk babasıdır. TEB HABERLER ürk Eczacıları Birliği’nin 36. Dönem Merkez Heyeti’nde bazı değişimler oldu. Göreve başlayan yeni Merkez Heyeti Üyeleri ile ilgili bilgi ise aşağıdaki gibidir; Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 T YENİ MERKEZ HEYETİ ÜYELERİ 17 ÖDÜL T PROF. DR. BAŞER’E BİLİM ÖDÜLÜ ürk Eczacıları Birliği Eczacılık Akademisi Başkanı ve Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. K. Hüsnü Can Başer’e anlamlı bir ödül geldi. Yaptığı kapsamlı çalışmalardan ötürü Popüler Bilim Dergisi’nin Sağlık Bilimleri alanında 2008 yılı Bilim Ödülü’ne layık görülen Prof.Dr.Başer’e bu ödül Türkiye’nin tıbbi ve aromatik bitkileri üzerinde yaptığı üstün düzeyde bilimsel araştırmalar ve Türkiye florasının tanıtımına uluslararası düzeyde yaptığı katkılar nedeniyle verildi. Prof.Dr.Başer’e ödülü 22 Şubat 2009 tarihinde Ankara’da yapılan törende verildi. araştırmalarda başarının ekip çalışmasına bağlı olduğuna yürekten inananlardanım. Ekibimle ve araştırma ortaklarımızla en az yirmi yıldır uyumlu ve verimli bir beraberlik içindeyim. Tıbbi ve aromatik bitkiler ve uçucu yağlarla ilgili alanlarda en etkin araştırma ekiplerinden birine liderlik yaptığım için kendimi mutlu addediyorum.” PROF.DR. K.HÜSNÜ CAN BAŞER 15 Temmuz 1949’da Çankırı’da doğdu. 1972’de Eskişehir İ.T.İ.A.Eczacılık Yüksek Okulu’ndan birincilikle mezun oldu ve aynı okulda Farmakognozi asistanlığına başladı. 1974-1978 yılları arasında devlet bursuyla gittiği Londra Üniversitesi’nde Farmakognozi doktora- Başer aldığı ödülle ilgili TEB Haberler Dergisi’ne sını tamamladı. Yurda döndükten sonra EİTİA Eczacılık şunları söyledi; Yüksek Okulu’nda Farmakognozi öğretim görevliği ve “Diğer ödüllerim gibi, bu ödülü de yıllardır birlikte çalıştığım ekip arkadaşlarım adına aldım. Bilimsel 1978-1980 yıllarında EİTİA Kimya Mühendisliği Yüksek Okulu Müdürlüğü görevlerinde bulundu. 1981 yılında Farmakognozi dalında doçent oldu. Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde Dekan Yardımcılığı (1982-1993), Eczacılık Meslek Bilimleri Bölüm Başkanlığı (1982-1993), Farmakognozi Anabilimdalı Başkanlığı (1982-), Üniversite Yönetim Kurulu ve Senato Üyeliği (1981-2001), Senato Üyeliği (2007-) görevlerinde bulundu. Ayrıca, 1980 yılında Tıbbi Bitkiler Araştırma Enstitüsü adıyla kurulan 1982’de adı Tıbbi Bitkiler Araştırma Merkezi olan (sonraki adı, Tıbbi ve Aromatik Bitki ve İlaç Araştırma Merkezi) (TBAM)’ın Müdürlüğüne getirildi (1980-2002). 1987’de Farmakognozi Anabilim Dalı’nda Profesörlüğe yükseltildi. 18 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER 1993-2001 yılları arasında Eczacılık Fakültesi Dekanlığı görevini yürüttü. 2006 yılında Türk Eczacıları Birliği Eczacılık Akademisi Yönetim Kurulu Üyeliği’ne; Şubat 2008’de ise Akademi Başkanlığı’na atanmıştır. Halen Eskişehir Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Bölümü’nde Öğretim Üyeliği görevini sürdürmektedir. Prof. Dr. Başer evli ve iki çocuk babasıdır. ECZACILIK AKADEMİSİ 2008 YILINDA ECZACILIK AKADEMİSİ Özge AKYOL Serdar KILIÇ T ürk Eczacıları Birliği Eczacılık Akademisi için 2008 yılı; düzenlediği Meslek İçi Eğitim Programlarının sayısı ve eğitimlere katılan eczacılarımız bakımından en fazla eğitimin ve katılımcı sayısının olduğu yıl oldu. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde düzenlenen eğitimlere sadece 2008 yılı içerisinde 2873 eczacı katıldı. Eğitimlerin gerçekleştirildiği iller ve katılımcı sayıları şu şekildeydi: HATAY AĞRI 10 Mayıs 2008 69 2 ESKİŞEHİR AĞRI 7 Haziran 2008 63 3 DENİZLİ AĞRI 21 Eylül 2008 52 4 ADANA ASTIM VE ALERJİ 19 Ocak 2008 57 5 HATAY ASTIM VE ALERJİ 20 Ocak 2008 79 6 GİRESUN ASTIM VE ALERJİ 2 Şubat 2008 26 7 ORDU ASTIM VE ALERJİ 3 Şubat 2008 41 8 ISPARTA ASTIM VE ALERJİ 10 Mayıs 2008 31 9 AMASYA ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 12-13 Ocak 2008 24 10 ANTALYA ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 19-20 Ocak 2008 79 11 UŞAK ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 15-16 Mart 2008 25 12 İSTANBUL ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 26-27 Nisan 2008 55 13 BURSA ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 3-4 Mayıs 2008 27 14 DİYARBAKIR ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 6-7 Mayıs 2008 50 15 BATMAN ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 16 Mayıs 2008 88 16 KAYSERİ ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 24-25 Mayıs 2008 92 17 GAZİANTEP ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 31 Mayıs-1 Haz. 2008 55 TEB HABERLER 1 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 ECZACILIK AKADEMİSİ TARAFINDAN 2008 YILINDA GERÇEKLEŞTİRİLEN EĞİTİMLER KATILIMCI EĞİTİM YERİ EĞİTİM ADI EĞİTİM TARİHİ SAYISI 19 20 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER ECZACILIK AKADEMİSİ 18 KOCAELİ ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 7-8 Haziran 2008 29 19 İZMİR ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 14-15 Haziran 2008 75 20 İSTANBUL ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 14-15 Haziran 2009 77 21 K.MARAŞ ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 18-19 Ekim 2008 24 22 MARDİN ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 25-26 Ekim 2008 19 23 ANKARA ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 1-2 Kasım 2008 59 24 ERZURUM ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 8-9 Kasım 2008 41 25 ADIYAMAN ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 15-16 Kasım 2008 51 26 MANİSA ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 22-23 Kasım 2008 55 27 OSMANİYE ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 29-30 Kasım 2008 22 28 KÜTAHYA ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM 27-28 Aralık 2008 42 29 ANKARA ENDOKRİN VE ROMATİZMAL HASTALIKLAR 22-25 Şubat 2008 38 30 İSTANBUL ENDOKRİN VE ROMATİZMAL HASTALIKLAR 18-21 Ekim 2008 22 31 MERSİN ENDOKRİN VE ROMATİZMAL HASTALIKLAR 8-11 Kasım 2008 37 32 ANKARA ENFEKSİYON HASTALIKLARI 19-21 Nisan 2008 34 33 İSTANBUL İYİ ECZACILIK UYGULAMALARI-KLİNİK ECZACILIKFARMASÖTİK BAKIM 18-23 Mart 2008 32 34 ANKARA İYİ ECZACILIK UYGULAMALARI-KLİNİK ECZACILIKFARMASÖTİK BAKIM 18-23 Aralık 2008 49 35 GİRESUN HAMİLELİKTE VE LAKTASYON DÖNEMİNDE GÜVENLİ İLAÇ KULLANIMI 3 Mayıs 2008 26 36 MERSİN HAMİLELİKTE VE LAKTASYON DÖNEMİNDE GÜVENLİ İLAÇ KULLANIMI 31 Mayıs 2008 43 37 ORDU HİPERTANSİYON 14 Haziran 2008 37 38 TOKAT FARMASÖTİK BAKIM-HİPERTANSİYON-ASTIM 26-27 Ocak 2008 47 39 ANTALYA FARMASÖTİK BAKIM-HİPERTANSİYON-ASTIM 15-16 Mart 2008 80 40 ESKİŞEHİR FARMASÖTİK BAKIM-HİPERTANSİYON-ASTIM 5-6 Nisan 2008 79 41 SAMSUN FARMASÖTİK BAKIM-HİPERTANSİYON-ASTIM 26-27 Nisan 2008 108 42 UŞAK FARMASÖTİK BAKIM-HİPERTANSİYON-ASTIM 23 43 MANİSA FARMASÖTİK BAKIM-HİPERTANSİYON-ASTIM 44 KONYA FARMASÖTİK BAKIM-HİPERTANSİYON-ASTIM 3-4 Mayıs 2008 31 Mayıs-1 Haziran 2008 7-8 Haziran 2008 112 45 ZONGULDAK FARMASÖTİK BAKIM-HİPERTANSİYON-ASTIM 1-2 Kasım 2008 24 71 ECZACILIK AKADEMİSİ 46 ANKARA TEMEL İLKYARDIM 19-20 Ocak 2008 15 47 ANKARA TEMEL İLKYARDIM 16-17 Şubat 2008 12 48 ANKARA TEMEL İLKYARDIM 12-13 Nisan 2008 14 49 ANKARA TEMEL İLKYARDIM 3-4 Mayıs 2008 17 50 ANKARA TEMEL İLKYARDIM 25-26 Ekim 2008 15 51 ANKARA TEMEL İLKYARDIM 22-23 Kasım 2008 12 52 ANKARA TEMEL İLKYARDIM 27-28 Aralık 2008 12 53 SAKARYA OBEZİTE 9 Şubat 2008 49 54 SAMSUN OBEZİTE 1 Mart 2008 74 55 ESKİŞEHİR OBEZİTE 8 Haziran 2008 54 56 DENİZLİ OBEZİTE 20 Eylül 2008 45 57 ANTALYA OBEZİTE 46 58 ANTALYA UYGUN ANTİBİYOTİK KULLANIMI VE KLİNİK ECZACI 59 ADANA UYGUN ANTİBİYOTİK KULLANIMI VE KLİNİK ECZACI 25 Ekim 2008 31 Mayıs-1 Haziran 2008 7-8 Haziran 2008 60 DENİZLİ UYGUN ANTİBİYOTİK KULLANIMI VE KLİNİK ECZACI 28-29 Haziran 2008 41 61 UŞAK UYGUN ANTİBİYOTİK KULLANIMI VE KLİNİK ECZACI 1-2 Kasım 2008 28 62 KOCAELİ UYGUN ANTİBİYOTİK KULLANIMI VE KLİNİK ECZACI 22-23 Kasım 2008 31 63 MERSİN YAŞLILARDA GÜVENLİ İLAÇ KULLANIMI 1 Haziran 2008 39 TOPLAM 46 54 2873 BİLİM – HİZMET VE TEŞVİK ÖDÜLLERİ TEB HABERLER Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 Her yıl Eczacılık Akademisi bünyesinde gerçekleştirilen Bilim-Hizmet ve Teşvik Ödülleri için 2008 yılında da başvurular değerli jüri üyeleri tarafından değerlendirildi ve 2 Bilim ve 1 Hizmet ödülü verildi. Bilim Ödülü’ne; Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ekrem SEZİK ve Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Analitik Kimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sibel A. ÖZKAN; Hizmet Ödülü’ne ise Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mekin TANKER layık görüldü. Değerli bilim insanlarının ödülleri 13 Mayıs 2008 tarihinde Bilkent Otel & Konferans Merkezi’nde düzenlenen törenle verildi. 21 KAMPANYA İ FİLİSTİN HALKINA YARDIM KAMPANYASI srail’in, Filistin’nin Gazze Şeridi’ne 27 Aralık’ta gerçekleştirdiği hava saldırısıyla başlayan insanlık dışı vahşetin ve katliamın açtığı yaraların bir an önce sarılması için Birliğimize bağlı 51 Eczacı Odasının ve üyelerimizin katkılarıyla yurt çapında bir yardım kampanyası başlatılmıştı. “Gazze’ye Yardım Kampanyası” çerçevesinde acil ilaç listesinde bulunan 500.000 TL değerindeki ilaç ve sarf malzemesi, Filistin Gazze’ye gönderilmek üzere Kızılay’a teslim edildi. Ayrıca 51 Eczacı Odası’nın ve TEB Merkez Heyeti’nin katkısıyla toplanan 100.000 TL’lik maddi yardım da Gazze’nin yeniden kurulmasına bir nebze katkı sağlayacaktır. İsrail’in insanlık dışı hava ve kara saldırısı ile her gün artan yaralı sayısı, Filistin hastanelerini, acil sağlık hizmetlerini sunamaz hale getirdi. Ayrıca yaşanılan ilaç sıkıntısı, yetersiz tedavi koşulları ve ağır savaş şartları altında Filistin halkı, içinden çıkılamaz bir vahşetin ortasında çaresiz ve umutsuz bırakıldı. 22 Binlerce kişinin katledildiği bu tarz bir hain saldırı sonrasında yaraların sarılması için sağlık meslek örgütü olarak acil sağlık hizmeti sunmaya karar verdik ve hemen uygulamaya geçtik. Birçok ülkenin bilinçli olarak sustuğu anlarda Filistin halkının yalnız olmadığını dünyaya göstermek istedik. Filistin için ülkemizde başlatılan pek çok yardım kampanyasının yanı sıra, sağlıklı bir neslin yeniden inşa edilmesi hususunda bizim de payımız olsun istedik. Bu bağlamda, yardımını esirgemeyen, kampanya çağrımıza anında karşılık veren eczacılarımıza, ecza depolarına, eczacı odalarına yürekten teşekkür ediyoruz. Filistin halkına da tekrar geçmiş olsun diyor, çocuklarımıza bırakabileceğimiz daha yaşanılır bir dünya isteğimizi yineliyoruz. Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER Sadece Türkiye için değil, dünyada olan hiçbir olaya karşı duyarsız kalmayan biz eczacılar, sağlık alanın- daki hizmetlerimizin yanında, bireysel olarak küresel dünyada birlikte yaşamayı öğrenme görevlerimizin de farkındayız. Kzılay Derneği temsilcilerinden oluşan bir heyet Türk Eczacıları Birliği yönetimine bir teşekkür plaketi sundu YAYIN KURULU ürk Eczacıları Birliği’nin iki ayda bir Derginin, sorunsuz ve zamanında çıkması için özel bir yayımladığı TEB HABERLER Dergisi’nde, çaba gösteren Yayın Kurulu, Genel Yayın Yönetmeni TEB’in faaliyetlerine, projelerine yönelik ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ile alanında uzman haberlerin yanında, mesleki haberler, 11 kişiden oluşuyor. Yayın Kurulu’nda olmayan veriliyor. İlaç ve sağlık bilgileriyle de donanmış olan yayın organımız, geçmiş iki aya ait bilgi ve belgeleri içeriyor. 23.000 adet basılarak ücretsiz dağıtılan dergi, alanında en yüksek tiraja sahip dergi olma özelliği taşıyor. arkadaşlarımız da zaman zaman uzmanlık alanlarıyla ilgili dergiye yazı yazıyorlar. Kısacası, dergimizin çıkması konusunda ismi burada yazılı olmayan gizli kahramanlar da büyük bir özveri gösteriyor. Bu vesileyle, 2009 yılının bu ilk sayısında emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Soldan Sağa: Sahra Daşdemir (Tasarım ve Geliştirme Uzmanı), A. Serkan Mercan (Tasarım ve Geliştirme Uzmanı), Ecz.Vildan Özcan (Tasarım ve Geliştirme Uzmanı), Uzm.Ecz.Esra S. Yanturalı (Koordinatör), Özge AKYOL (Eczacılık Akademisi Koordinatörü), Ecz.Erdoğan Çolak (Genel Yayın Koordinatörü), Ecz.Hilmi Şener (Sorumlu Yazı İşleri Müdürü), Berivan Vargün (İnsan Kaynakları Uzmanı), Ayşen Yalman (Basın Danışmanı), Ecz Neşe Kılınç (Koordinatör), Ecz.Meriç Kalaycıoğlu (Koordinatör), Ecz.Berna Çizmecioğlu (Koordinatör) TEB HABERLER bilimsel makaleler ve güncel, sosyal olaylara da yer Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 T TEB HABERLER DERGİSİ YAYIN KURULU 23 PROTOKOL Ecz. Rida ŞİMŞEKEL G ADALET BAKANLIĞI PROTOKOLÜ eçmiş yıllarda, hükümlü ve tutukluların tedavisi için düzenlenen reçetelerin serbest eczanelerden temini için herhangi bir protokol bulunmaması uygulamada sorunlar yaşanmasına neden olmaktaydı. Türk Eczacıları Birliği tarafından bu sorunlar değerlendirilerek, tek tip protokol imzalanması için Adalet Bakanlığı nezdinde çeşitli kereler girişimlerde bulunuldu. Türk Eczacıları Birliği 36.Dönem Merkez Heyeti, 2008 yılı boyunca, Adalet Bakanlığı ve Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü yetkilileri ile görüşmeler yaptı. Bu görüşmelerin sonucunda, Adalet Bakanlığı ile Türk Eczacıları Birliği arasında bir protokol imzalanması fikri benimsendi ve bu yönde çalışma Türk Eczacıları Birliği ve Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü yetkililerinden oluşan bir heyet tarafından protokol metninin hazırlanması için çalışmalara başlandı. ilişkin esaslara ait protokol metni üzerinde yapılan çalışmaları yürüten heyette, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünü temsilen Tetkik Hakimi Durmuş Karaçalı, Kurum Hekimi Dr.Ahmet Kocaman, Ankara Sincan Açık Ceza İnfaz Kurumu Diş Tabibi Esra Eroğlu Şen ile Dr.Gamze Çakıroğlu ve Türk Eczacıları Birliği’ni temsilen TEB Merkez Heyeti Üyesi Ecz. Mukaddes Harmancı ve Planlama ve Koordinasyon Biriminden Ecz.Rida Şimşekel ve Uzm.Ecz.Esra S. Yanturalı katıldılar. Protokol çalışmalarının tamamlanması sonucunda, 25.12.2008 tarihinde düzenlenen bir törenle TEB Merkez Heyeti Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK ile Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Nizamettin KALAMAN tarafından, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü ile Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti arasında, “hükümlü ve tutukluların tedavisinde kullanılmak üzere reçete edilen ilaçla- 24 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER rın eczanelerden temin edilmesine ilişkin protokol” Hükümlü ve tutukluların tedavisi için düzenlenen imzalandı. Protokol, 01.01.2009 tarihinde yürürlü- reçetelerin serbest eczanelerden karşılanmasına ğe girdi. PROTOKOL Uzun yıllar süren çalışmalar ve görüşmeler sonucunda Adalet Bakanlığı ile Birliğimiz arasında tek tip protokol imzalanması ile, hükümlü ve tutuklu reçetelerinin, belirli bir standart dahilinde sözleşme yapan tüm eczaneler tarafından karşılanabilmesi sağlandı. Önümüzdeki dönemde, protokol hükümlerinin iyileştirilmesi ve protokolün sürekliliğinin sağlanması yönünde çalışmalar devam edecektir. Protokol hükümlerinin uygulanması ile ilgili yaşanan sorunların Birliğimize aktarılması halinde, konu derhal Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğüne bildirilerek, ilgili Ceza ve Tevkif Evi Müdürlüğü ile görüşme yapılması ve sorunun çözümlenmesi sağlanmaktadır. Ceza İnfaz Kurumlarının güvenlik ve özel statüleri dikkate alınarak, hükümlü ve tutuklular için Adalet Bakanlığı tarafından tespit edilen usul ve esaslar çerçevesinde işlem yapılması uygun görüldü. Kurum yetkilileri, hizmet verilecek olan hükümlü ve tutukluların özel bir statüde olmaları sebebiyle, oluşturulan Protokolün uygulama esaslarıyla ilgili olarak bir takım tedbirler aldıklarını bildirdi. Protokol uygulamaları ile ilgili olarak dikkat edilmesi gereken konular şu şekildedir: • Reçetelere ait tüm bedel Kurum tarafından ödenecektir. (hasta katılım payı uygulaması söz konusu değildir) • Referans fiyat uygulamasından doğabilecek fiyat farklarının reçete sahibi tarafından karşılanma imkanı olmaması sebebiyle, ucuz eşdeğer uygulaması esas alınacaktır. • Eczaneye verilen hükümlü ve tutuklu reçetelerine ait ilaçların bir sonraki günün mesai saati içinde en geç saat 10:00’a kadar kuruma eczane tarafından teslim edilmesi gerekmektedir. • Protokol eki Ek-2/D liste, ilaçların etken maddeleri dikkate alınarak düzenlenmiş olmakla birlikte Bedeli Ödenecek İlaçlar Listesinde (EK-2/D) yer almayan bir ilacın ödenmesi Kurum inisiyatifindedir. Protokolün yeni olmasına dayalı olarak, hükümlerin uygulanması ile ilgili herhangi bir sıkıntı yaşanması halinde, konunun Eczacı Odaları aracılığıyla Birliğimize aktarılması, görüşme ve yazışmalar ile sorunun çözümlenmesini ve protokolün sağlıklı ve uzun ömürlü olmasını sağlayacaktır. TEB HABERLER Hükümlü ve tutukluların tedavisi için düzenlenen reçeteler için belirlenen reçeteye yazım ve geri ödenme koşulları, protokol eki olarak hazırlanarak üyelerimize duyuruldu. Bu düzenlemeler, www.recete.org adresinde de yayımlanmaktadır. • Bu protokol kapsamında yer alan kişilerin tedavisi için düzenlenecek reçetelerin yazımında ve bu reçete bedellerinin geri ödenmesinde Kurum bazında yapılan özel düzenlemeler geçerli olduğundan, eczacılarımız tarafından reçetelerin kayıt işlemleri; “Eczane Otomasyon Programları” kullanılarak yapılacaktır. (Reçete kayıt işlemleri için SGK Provizyon Sisteminin kullanılması halinde, Adalet Bakanlığı ile imzalanan protokol kapsamında “ödenir” durumda olan reçetelerin, provizyon tarafından onay verilmemesi nedeniyle, “ödenmez” olarak değerlendirilmesi söz konusu olmaktadır. Bu durumu engellemek amacıyla, reçete girişinin, eczane otomasyon programı kullanılarak yapılması uygun olacaktır.) Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 Protokol ile ilgili esasların belirlenmesinde, Türk Eczacıları Birliği ile Maliye Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu arasında imzalanmış olan 2008 Yılı protokolü hükümlerinden yararlanıldı. Adalet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı tarafından kendisine verilen, Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği ile belirlenen reçeteye yazım ve geri ödenme koşulları üzerinde, hükümlü ve tutukluların tedavisi için düzenlenen reçeteler ile ilgili olarak özel uygulama yapılması yetkisini kullanarak, bazı ödenme koşullarında değişiklik ve düzenlemeler yaptı. 25 SAĞLIK HABERLERİ KISA KISA SAĞLIK... ŞİMDİ DE HANTA VİRÜSÜ Deli Dana, Kuş Gribi, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi vakası bize ulaştı. Geçen sene bu rakam 45 civarındaydı” dedi. (kene) derken şimdi de Hanta Virüsü sardı etrafımızı. Dünyanın küreselleşmesinin hızı oranında hastalıklar da giderek yayılıyor. Hanta Virüsü de onlardan bir tanesi. Son günlerde yaşanan ölümlerle birlikte gündeme gelen Hanta Virüsü, ilk kez 1950’li yıllarda Kore’de ortaya çıkmasına karşın, bugün ülkemizi ciddi oranda tehdit ediyor. Uzmanlar keneyle mücadelenin bahar aylarında başlamasının da son derece yanlış olduğunu savunuyor. Sınıflandırma çalışmasının yapılmıyor olmasının da kene vakalarının artışı üzerinde önemli etkisi olduğunu belirten uzmanlar, sınıflandırmanın Ateş, baş ağrısı, ishal, bulantı, kas ağrısı, öksürük, bir an önce yapılması gerektiğini ifade ederek, “Bu düşük tansiyon, kusma gibi belirtileri olan hastalı- türlerin mevsimsel aktiviteleri nedir? Ne zaman, ğın farelerden geçtiği söyleniyor. Sağlık Bakanlığı nerede, nasıl bulunuyorlar, bunlar çok önemlidir” yaptığı açıklamasında da, bazı kemirgen hayvan- şeklinde konuşuyor. ların dışkılarında, virüs taşıdıklarını ve bunu etrafa yaydıklarını, insanlara solunum yoluyla bulaştığını belirtiyor. Hastalık akciğer ve böbrek yetmezliğine neden oluyor. 26 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER KENE VAKALARI ARTARAK GERİ DÖNDÜ Virüsün son derece tehlikeli olduğuna dikkat çeken GÖZ TEDAVİSİNDE YENİ YÖNTEM TÜRKİYE’DE NASA astronotlarının göz tedavileri için geliştirilen ve 10 dakika süren “İlastik” yöntemi Türkiye’de uygulanmaya başlandı. NASA astronotları, ABD ordusu ve FBI çalışanlarının gözlerini tedavi eden ‘İLASTİK Lazer’ adlı yöntem Türkiye’de de uygulanıyor. uzmanlar, keneyle mücadelede kullanılan kimyasalların bu hayvanla beslenen canlıların yaşam süre- İLASTİK’in, kişinin yaşam kalitesini artıran bir yön- lerini kısalttığını belirterek, “kene popülâsyonun- tem olduğunu belirten uzmanlar, gözlük ve lens kul- da önemli ölçülerde artış olduğunu gözlemledik. lanımının da artık sona ereceğini söylüyor. Intralase Ankara’da Nisan’ın ilk 13 gününde 183 kene ısırığı teknolojisi kullanılarak göze uygulanan yöntem ile, SAĞLIK HABERLERİ bilinen tüm lazer uygulamalarındaki son gelişmeler ki maden suyundan örnekler alarak östrojen içeren bu yöntemde bir araya getiriliyor. göze uygulanan maddeler bulunup bulunmadığına baktı. Örneklerin operasyon yaklaşık 10 dakika sürüyor. yüzde 60’ında östrojen bulunduğu, cam şişelerdeki östrojen miktarının plastik şişelerdekilerden daha az olduğu tespit edildi. Cam şişedeki maden sularının yüzde 33’ünde, plastik şişe ve kutulardaki suların ise yüzde 78’inde önemli miktarda hormon bulunduğu saptandı. Bilim adamları, üreme sistemi üzerindeki etkisine bakmak için bu su örneklerinde çamur salyangozları yetiştirdi. Plastik şişelerdeki sularda, diğerlerine oranla iki kat daha fazla salyangoz embriyonu geliştiği görüldü. ODTÜ’NÜN BULUŞU FELÇLİLERE UMUT Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) araştırmacı- PLASTİK ŞİŞEDE ÖSTROJEN HORMONU ları, vücutta yenilenemeyen dokular arasında bulunan sinir dokularında meydana gelen iyileşemeyen hasarlarda, kök hücrelerin kullanımını içeren “sinir doku mühendisliği’’ çalışmalarında önemli başarı gösterdiler. ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vasıf Hasırcı başkanlığındaki ekip, kök hücreleri organize doku olmaya elverişli bir biçimde yönlen- suya geçen bazı maddelerin östrojen hormonu etki- dirmeyi başardı. Sinir sistemi hasarları için önem si gösterdiğini saptadı. Araştırmacılar, 9 çeşit cam taşıyan çalışmanın bundan sonraki aşamasında şişede maden suyu, 9 çeşit plastik şişede maden söz konusu sinir hücrelerinin oluşturduğu 3 boyutlu suyu ve 2 çeşit içi plastik filmle kaplı karton kutuda- yapı, tavşanlar üzerinde denenecek. TEB HABERLER tografi’’ ve “elektroeğirme’’ yöntemlerini kullanarak habere göre, Alman bilim adamları, plastik şişeden Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 farklılaştırarak elde edilen sinir hücrelerini “fotoliHindustan Times Gazetesi’nin internet sitesindeki 27 GÜNCEL Berivan VARGÜN YOKSULLUK, İŞSİZLİK VE AÇLIK BAS BAS BAĞIRIRKEN!!! İ şsizim berberlik yapabilirim, işsizim elektro- Bugünkü olumsuz koşullar ve mevcut görmezden nik ev aletlerini tamir edebilirim, işsizim bil- gelmeler devam ettiği sürece işsizlik ve yoksulluk gisayar teknisyeniyim, işsizim mühendisim, yadsınamaz bir gerçek olarak karşımızda duracak- işsizim peyzajcıyım, işsizim öğretmenim, tır. Milyonlarca işsizin var olduğu ülkemizde kriz, işsizim sosyal bilimciyim… yeni işsizler üretmekte ve yoksulluk hızlanarak büyümektedir. Bu krizin sosyal bir krize dönüşmeme- İşsizim çocuğuma mama ala- si için önlemlerin alınması gerektiği hatta yeniden mıyorum! İşsizim akşama ka- zin boyutu arttıkça gelir dağılımı daha da adaletsiz dar iş arıyorum, yürüyorum lışmayı artırırken kayıt içi istihdam gittikçe darala- çünkü ulaşım için verebilece- umutsuz, daha tahammülsüz hatta birbirlerine karşı ğim parayla sadece ekmek yapılanmaların gerektiği açıkça görülmektedir. Kriolacaktır ve olumsuz rekabet koşulları kayıt dışı çacak ve bireysel borçluluk artacaktır. İnsanlar daha daha acımasız olacaklardır. alabiliyorum! İşsizim kiramı ödeyemiyorum!...Bunlar sa- 28 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER dece işsizlerin çığlığı, peki ya işi olup ta asgari ücretle geçimini sağlamaya çalışan milyonlarca insanın çığlığı??? Necat KESKİN GÜNCEL sözleşmesi de yoksulluktan kurtulmayı temel insan hakkı olarak ilan etmektedir. Yoksullukla mücadele bir demokrasi sorunu ya da insan hakkı olarak görülmediği zaman yoksulların, işsizlerin hak talepleri yanlış algılamalara sebep olacaktır. * Herkesin, ülkesinin kamu hizmetlerinden eşit olarak yararlanma hakkı vardır. (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 21) Necat KESKİN Kasım ve 2008 Kasım arasında; bir yılda çalışma çağındaki nüfus 757 bin artmış, aynı dönemde iş arayan nüfus sayısında ise 1 milyon 93 bin artış görülmüştür. Bir yıl önce Kasım ayında yüzde 12 olan işsizlik oranı 2008 Kasım ayında yüzde 14.2’ye, kentlerde yaşayan genç nüfusun işsizlik oranı ise yüzde 21.6’dan 25.5’e tırmanmıştır. Bu göstergeler işsizliğin ne kadar büyük sorun olduğunu gözler önüne sermektedir. yal güvenliğe hakkı vardır. Ulusal çabalarla ve uluslararası işbirliği yoluyla ve her devletin örgütlenmesine ve kaynaklarına göre, herkes onur ve kişiliğinin serbestçe gelişimi için gerekli olan ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının gerçekleştirilmesi hakkına sahiptir (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde.22) * Herkesin, çalışma, işini serbestçe seçme, adaletli ve elverişli koşullarda çalışma ve Ocak ayı fiyatları baz alınarak yapılan “Asgari Geçim işsizliğe karşı korunma hakkı vardır. (İnsan Endeksi Araştırması’na göre ise çalışan bir kişinin Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23) Aralık ayında 1.394 TL 94 Kuruş olan yoksulluk sınırı, Ocak ayında 1.404 TL 66 Kuruşa, 4 kişilik bir ailenin Aralık ayında 2.757 TL 54 Kuruş olan asgari geçim haddi ise 2.776 TL 5 Kuruşa yükseldi. Diğer bir araştırma ise 2008 Kasım ayından Ocak ayı sonuna kadar 882 bin 898 kişinin sosyal güvenlik hakkını kaybettiğini göstermektedir. İşten çıkarılanlar ve kayıt dışı çalışmayı kabul edenlerin sayısındaki artışla yeşil kart iptalleri, bu durumun nedeni olarak görülmektedir. Yeşil kart dahil hiçbir sosyal güvencesi olmayanların sayısı Kasım ayı sonunda 4 * Herkesin, herhangi bir ayrım gözetmeksizin, eşit iş için eşit ücrete hakkı vardır. (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23) * Herkesin, kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır ve gerekirse her türlü sosyal koruma önlemleriyle desteklenmiş bir yaşam sağlayacak adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır. (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23) milyon 7 bin Aralık ayı sonunda ise 4 milyon 134 bin Herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlık ve kişi oldu. Ekonomik göstergelerdeki bu olumsuz ar- refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi tış kendini iyiden iyiye hissettiren mali krizle birlikte bakım hakkı vardır. Herkes, işsizlik, hasta- yoksulluğu daha da tırmandırmaktadır. lık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi Yoksullukla mücadele hem insan hakları hem de demokrasi sorunudur. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi de BM Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir. (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 25) TEB HABERLER sım 2008 işsizlik rakamlarında görmekteyiz. 2007 * Herkesin, toplumun bir üyesi olarak, sos- Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 İşsizliğin nasıl büyüdüğünü TÜİK’in açıkladığı Ka- 29 GÜNCEL Görülen odur ki geçmiş krizlerin önlenmesi için sorumluluğu ve yükümlülükleri en aza indirgemektir, yapılan çalışmalar (özellikle 2001 krizi sonrasında), yadsınamaz bir gerçektir. getirilen çözümler, yoksulluğun tamamen ortadan kaldırılması yönünde olması gerekirken yoksulluğun azaltılması ya da yoksulluğun hafifletilmesi yönünde olmuştur. Yoksul vatandaşlara istihdam alanları açılamamış, toplumsal eşitsizlik giderilememiştir. İnsani yaşam olanağı sağlayacak, sürekliliği olan bir gelir güvencesinden yoksunluk ise gün be gün artmıştır. Yoksullara yapılan yardımlar başvuru esasına göre değerlendirilmeye alınmaktadır. Sistem kişileri istihdama yöneltmekten ziyade kendine bağımlı kılmaktadır, ayrıca çoğu yerleşim biriminde aynı sosyoekonomik göstergelere sahip kişilerin başvuru yapmadıkları için yardım İşsizlik ve yoksulluğun fiziksel ve ruhsal sağlık sorunlarına, stres bozuklukları, depresyon, umutsuzluk, davranış bozuklukları ve özsaygı yitimine neden olduğu bilinmektedir. 30 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER alamadıkları da görülmektedir. Elbette yoksulluğun ve muhtaçlığın giderilmesi Yoksulluk beraberinde eğitim sorunlarını ve riskli için bugün önlemlerin alınması gereklidir; ancak davranışların sergilendiği ortamlarda daha fazla yoksulların, yoksullaşma nedenini yoksulluğun bulunmayı da getirmektedir. Çeşitli araştırmalar kendi içindeki kapasite yetersizliğine bağlayan göstermiştir açıklamalardan sebeplerden biri sağlık güvencesi yoksunluğudur. medet ummak, toplumsal ki kişileri intihar etmeye iten GÜNCEL Yoksulluğun çocuklar üzerindeki yaşamsal etkileri bilinen bir gerçektir. Çocuk ölümlerinin üçte biri yetersiz beslenmeden kaynaklanmaktadır. Kolay önlenebilir çocuk hastalıkları yoksul ailelere mensup çocuk ölümlerinin başka bir nedenidir. UNICEF verilerine göre her yıl olumsuz yaşam koşulları yüzünden 9.7 milyon çocuk yaşamını yitirmektedir. Yoksulluğun çocuklar üzerindeki etkilerinden bir diğeri ise aile bütçesine katkı sebebiyle çocukların yaşlarına uygun olmayan koşullarda çalıştırılmasıdır. Çocuk işçiliği, çocukların eğitim, gelişme ve sağlık hakkı gibi bir çok hakkının ihlaline sebep olmaktadır. Yoksullukla mücadelede, yoksulluğu üreten faktörlerin ortadan kaldırılması yönünde kalıcı çözümler getirilmelidir. Nüfusumuzun yaklaşık dörtte birinin Necat KESKİN yoksulluk sınırının altında yaşadığı kabul edilirken, yoksullukla mücadele ancak bölgelerarası eşitsizlikler ortadan kalktığı ölçüde, insani yaşama olanağını beraberinde getiren, sürekliliği olan bir iş güvencesi sağlandığı ölçüde, tüm vatandaşlar eksiksiz olarak sosyal güvenlik haklarını elde ettiği ölçüde başarılabilirse anlam kazanacaktır. TEB HABERLER intihar etme oranı yükselmektedir. Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 Ayrıca düşük sosyoekonomik düzeyli kesimlerde 31 SANATÇI ECZACILARIMIZ “YEDİ ÇAY BİRİ AÇIK” Ecz. Gönül Ocak’ın da içinde bulunduğu “Dilizi Yazı Grubu”nun hep birlikte gerçek yaşam öyküleri kitabı… Ecz. Gönül Ocak… Eczacılık mesleğine verdiği önem kadar sanata olan aşkıyla da biliniyor. (… )Sessiz iç çekişlerin, erken büyüyenlerin, ömrünü pencere önünde düşler kurarak geçirenlerin, kendi iç denizine yelken açanların, bir kartalın ka- 32 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER nadında uçanların, teknelerin taşıdığı ölü balıkların hüznünü yüreğinde duyanların, yüzyıl süren uykularından uyananların, unutanların, unutup yeniden hatırlayanların, masumiyetini kaybedip yeniden bulanların, yalnızların, yalnızlaştırılanların, kentlerin, sanal yağmurlarda şemsiye açanların öyküsü aslında “Yedi Çay Biri Açık.” SANATÇI ECZACILARIMIZ Yani, hem eczacı, hem yazar, hem fotoğraf sanatçısı… Günlük hayatın stresinden o kadar bunalmış ki, ortaya çıkardığı ürünlerle terapi uyguluyor kendine. Kısacası “sanatın her hali”ni seviyor kendi deyimiyle. Geri kalan hikayesini kendisi bakın nasıl anlatıyor: 1989 yılında Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldum, serbest eczacı olarak mesleğini sürdürüyorum. Yaklaşık on yıldır fotoğrafla, beş yıldır yazılı edebiyatla uğraşıyorum. Çeşitli karma fotoğraf sergilerine katıldım. Çeşitli dergilerde öykülerim yayınlandı. Yedi kişilik “Dilizi” adında bir edebiyat grubumuz var. Bu yıl iki ay önce aldığımız kararla bir öykü kitabı çıkarttık. Adı “YEDİ ÇAY BİRİ AÇIK” Sanatı seviyorum çünkü insanı önemsiyorum. Sanatsız bir yaşamın toplumları her zaman geriye götürdü- TEB HABERLER Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 ğünü düşünüyorum. 33 GÜNCEL Ayşen YALMAN BİR KÖRDÜĞÜM: EVRİM Mİ YARATILIŞ MI? H enüz 150 yıllık bir geçmişi olmasına rağmen, tüm dünyayı sarsan, belki de bilim tarihinin en büyük ayrılıklarının yaşandığı, birbirine karşıt görüşte olan- ların işten çıkarıldığı ve dergi kapağına koymaya bile tahammülü olmayanların kendilerine saplantı meselesi yaptığı, kısacası büyük tartışmaların yaşandığı “Evrim Teorisi” bugünlerde yine gündemden düşmüyor. Yıllar önce ortaya atılmış bir teori, neredeyse ringin iki zıt köşesine çekilmiş iki boksör gibi Darwin’in keşfe çıktığı Beagle isimli gemi evrimi destekleyenler ve desteklemeyenler olarak bugün dünyayı iki gruba ayırdı. Bugün olduğu gibi yıllar sonra da, hala aynı hararetli tartışmalara zemin hazırlayacak gibi görünüyor. Çünkü teorinin kurucusu olan Charles Darwin’in 200. doğum yıldönümü ve “Türlerin Kökeni” kitabının yayınlanışının 150.yılı nedeniyle 2009 yılı, UNESCO tarafından tüm dünyada “Darwin Yılı” olarak ilan edildi. Bu kapsamda hem Türkiye’de hem de dünyanın diğer ülkelerinde teori üzerine çok sayıda konferans, söyleşi, vs. yapılacak. Başka bir deyişle 2009 yılı, yine Evrim Teorisi tartışmalarının maksimum seviyede olduğu bir yıl olacak. Peki ev- 34 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER rim teorisi nedir? Nasıl ortaya çıkmıştır? Neden bu kadar hararetli tartışmalar yapılmaktadır? TEORİNİN ORTAYA ÇIKIŞI Dünyada yerleşmiş her medeniyet dünyanın, insanların ve diğer canlıların orjinleri hakkında kendilerine göre teoriler üretmeye çalışmışlardır. Gelenek- sel Hristiyanlık, Yahudilik ve Müslümanlık dünyası canlılığın kaynağını ve bu canlıların çevreye adaptasyonlarını sağlayan kanat, solungaç, el gibi organları “her şeye gücü yeten Tanrı” ile bağdaştırmışlar. İlk Çağ Yunanistanı’nda ise filozoflar yaratılışla ilgili kendilerine göre efsaneler üretmişler. Anaximander, hayvanların bir türünün tamamen diğer türüne dönüşebildiğini öne sürerken, Empedocles ise bir hayvan türünün kendinden önceki türlerde bulunan birçok kısmın bir bileşeni olabileceğini savunmuş. Öte yandan Augustine, bütün bitki ve hayvan türlerinin Tanrı tarafından yaratıldığını ifade etmiş. Yani, bir yanda biyolojik bir süreç devam ederken diğer yandan da dinsellik ön plana çıkmış. Yüzyıllar sonra aynı araştırmaların yapıldığını, aynı tartışmaların sürdürüldüğünü görmek ise mümkün olmuş. O güne kadar birçok kişinin adını koyamadığı ya da koymadığı teori, “Evrim Teorisi” olarak yıllar sonra isimlendirilmiş. GÜNCEL Charles Darwin Çocukluğunda okula gitmeyi pek sevmeyen, tıp öğrenimini de kan görmeye dayanamadığı için yarıda bırakan İngiliz Biyolog Charles Darwin, papaz olmaya karar verdikten sonra, doğa bilimlerine merak sarar. Daha 20’li yaşların başlarında Darwin, gezmeye, yeni yerler görmeye ve araştırmaya başlar. İngiliz keşif gemisi olan Beagle ile çıktığı uzun yıllar süren araştırmaları, özellikle Güney Amerika kıyılarındaki Galapagos Adaları’ndaki gözlemleri neticesinde, Evrim Teorisi’nin ilk taslağını kafasında oluşturmuştur. Yıllar süren çalışmalar sonrasındaysa, “Türlerin Kökeni” kitabı 1859 yılında, Darwin 50 yaşındayken yayımlanır. Charles Darwin Bunun gibi pek çok durumu, geçmiş bir olaya dayandıran Lamarck teorisini çok fazla ilerletemedi. Yıllar sonra, Darwin’in dedesi de bu teori üzerine çalışmalar yaptıysa da; açıkça ifade etmek gerekir ki; ikisi de ne Darwin kadar ses getirebildiler ne de bilime ışık tutacak çalışmalar yapabildiler. Genç bir araştırmacı olan Darwin, modern biyolojinin temeli sayılabilecek araştırmalarını, gençken çıktığı keşif gezilerinde incelediği çiçek, böcek, ağaç, vs. gibi nesnelerin başkalaştığı yönünde yoğunlaştırdı. Darwin, dünyadaki tüm canlıların kökeninin kendilerinden önce yaşamış türlere dayandığını, ayırt edilebilir farklılıklar, başarılı nesillerde meydana gelmiş genetik değişikliklerin bir sonucu olduğunu savundu. Yani evrim, bir canlı popülasyonunun genetik kompozisyonunun zamanla değişmesi anlamına geliyordu. Genlerdeki mutasyonlar, göçler veya çeşitli türler arasında yatay gen aktarımları sonucu türün bireylerinde yeni veya değişmiş özelliklerin ortaya çıkması, evrim sürecini yürüten temel etmen oldu. Evrim kuramının modern biyolojinin temeli olduğuna inananların sayısı hiç de az değil. Çünkü kuram, geliştirdiği teknolojilerle gündelik yaşamın içerisine girdi. Tedavide kullanılan antibiyotiklere karşı bakterilerin geliştirdiği direncin yönetimi, tarımda ürün kaybı ya da insan sağlığını korumak amacıyla haşerelere karşı kullanılan ilaçlara karşı gelişen direncin yönetimi, tarımda üretimi artırmak için yapılan ıslah çalışmaları, yeni ilaçların üretimi, virüse bağlı has- TEB HABERLER Aslında pek çok kaynak, evrim kuramını ilk bulan kişi olarak, Darwin’i bilir. Oysa gerçek biraz farklıdır. Çünkü Eski Yunan’da doğan evrim fikrini kapsamlı olarak ilk savunan kişi Fransız biyolog Jean Baptiste Lamarck olmuş. 19. yüzyıl başında ortaya attığı teori, “canlılar hayatları sırasında kazandıkları özellikleri, sonraki nesillere aktarırlar” varsayımına dayanıyordu. Lamarck, zürafaların ağaçların yüksek dallarına uzanmaya çalıştıkça boyunları uzayan ceylanlardan türediklerini savunmuştu. Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 Dünyada henüz sadece 2 milyon civarında tanımlanabilmiş ve sınıflanabilmiş canlı çeşidi var. Bazı tahminlere göre henüz tanımlanmamış 10 ila 30 milyon canlı türü var. Bir milimetrenin binde birinden kısa bakterilerden tutun, yerden yüksekliği 100 metreyi; ağırlığı binlerce tonu bulan Sequoia Servi Ağaçları’na kadar dünyadaki canlı türleri, cüsse, biçim ve yaşayış biçimi açısından çok büyük farklılıklar gösterir. Dünyadaki bu neredeyse sınırsız sayıdaki yaşam biçimi, evrimsel sürecin bir sonucu olarak kabul ediliyor. Teoriye göre, tüm canlılar, ortak atalardan geldikleri için akrabadırlar. Yeni nesiller, eski nesillere göre farklılıklar taşırlar ve ortak atadan uzaklaştıkça çeşitlilik artar. 35 GÜNCEL talıkların tedavisi, farklı canlılara ait genlerin bakterilere aktarılarak üretimde kullanılması gibi birçok yöntem evrimsel ilkelere dayanıyor. 36 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER EVRİME KARŞI YARATILIŞ % 16’sının ise benimsemediği ortaya çıkmış. Araştırmayı yapan uzmanlar, öğrencilere yapılan en büyük kötülüğün, Fen Bilgisi derslerinde evrim kuramının, yaratılışla birlikte işlenerek ikilik yaratılması olduğunu söylüyorlar. Tüm dünya evrim teorisinin zemini hazırladığı bilimsel çalışmalar SONUÇ yürütürken, eski çağlardan beri, Evrim teorisi görüldüğü gibi, pek çok şeyi din ile açıklayanlar, belirli bir ideoloji ile yaklaşılinsan ırkının ve tüm canlıların bir maya, belirli yönlere çekilmeyaratan tarafından meydana geye çok müsait ve çok esnek tirildiğine inanıyor. Bu çevreler, bir yapıya sahip. Dolayısıyla Darwin’e ve onun teorisine çok adeta kör düğüm olmuş. Ansert bir şekilde karşı çıkıyorlar. Bir cak bilim çevresinden pek varlığın zaman içerisinde başka bir çok kişi kabul etmese de, varlığa dönüşebilmesinin mümyarım yüzyıl önce, yöntem kün olamayacağını, ilerleyen tıp yetersizliğinden tartışma sasayesinde DNA, RNA gibi canlının lonlarının dışında bırakılan yapısal özelliklerinin değişemeyeevrimsel konuları, kuramın ceğinin anlaşıldığını söylüyorlar. Lamarck’ın Zürafa Teorisi 150.yılında dev kapıları ardıDolayısıyla “Evrim Teorisi”ne karşı na dek açarak buyur etmenin zamanı geldi. 2009 “Yaratılış Teorisi” ortaya atılmış oluyor. Tartışmalar yılı, karanlık kalmış pek çok konunun “Darwinizmhala güncelliğini koruyor. ciler” tarafından açığa çıkarılacağı, karşıt görüşte TÜRKİYE’DE EVRİME BAKIŞ olanların da en sert tepkiyi vereceği bir yıl olacağa benziyor. Ancak hiçbirimizin tam olarak kestireme2005 yılında gelişmiş ülkeler seviyesindeki 34 ülkediği, insanların maymunlardan mı geldiği yoksa bir yi içeren bir çalışmada, evrimi doğru kabul edenleyaratan tarafından mı meydana getirildiği ise hala rin oranı yaklaşık yüzde % 27 ile en düşük Türkiye’de sırrını koruyor. Nasıl meydana gelmiş olursak olabulunmuş. Gelişmiş Avrupa devletlerinde evrimin lım, gerçek olan bir şey var ki; bilim, ışık tuttuğu, doğru kabul edilme oranları Türkiye’den çok daha aydınlattığı noktalarda asla yanılmıyor! yüksek çıkmış. İzlanda’da halkın % 80’inden fazlası, Danimarka, Fransa, İngiltere, Japonya’da halkın Kaynakça: yaklaşık % 80’i evrimi kesin olarak doğru kabul Kence, Aykut, “Darwin 200 Yaşına Girerken Ülkeediyorlar. Türkiye’deki durum ise daha farklı. Din mizde Evrim Eğitimi”, Odtülüler Bülteni, Mart 2009, Kültürü derslerinin yanı sıra Fen Bilgisi ve Biyoloji derslerinin kitaplarında yaratılışçı görüşlere yer Ankara, sf. 6-7 veriliyor olması, ortaöğretimdeki öğrencilerin % http://www.geocities.com 75’inin evrim teorisine inanmamasının nedeni olahttp://www.radikal.com.tr rak gösteriliyor. 2008 yılında Hacettepe Üniversitehttp://www.popülerbilim.com.tr si Biyoloji öğretmeni adayı 98 öğrenci üzerinde yahttp://www.darwinyili.org pılan bir araştırmada, katılımcıların % 43’ünün evrim http://tr.wikipedia.org teorisini benimsediği, % 30’unun kararsız olduğu, http://dw-world.de İNSAN SAĞLIĞI VE HASTALIKLAR Ecz. Berna ÇİZMECİOĞLU SAÇ KAYBI dolaşım sistemi fonksiyonlarının herhan- K Erkeklik hormonuna bağlı olarak saçlar dereceli ola- gi bir şekilde bozulması saç büyümesini rak incelir ve kafa derisinde herhangi bir enflamas- olumsuz olarak etkiler. Saç dökülmesi mevsime ve yon veya iz oluşmadan saç kaybı meydana gelir. Bu kişiye göre değişiklik gösterebilir. Bununla beraber rahatsızlık genellikle kalıtsaldır. Erkeklerde çok sık günlük 60 ile 100 saç telinin dökülmesi normal ka- görülmekle beraber menapoz dönemindeki kadın- bul edilir. larda da görülebilmektedir. Saç dökülmesi kafanın işinin genel sağlık durumu, saç sağlığını da etkilemektedir; örneğin beslenme ve • Alopecia Androgenetica: üst bölümünden veya alından başlar. Tıbbi adı Alopecia olan saç kaybı, nedenlerine göre çeşitlilik gösterir. En sık görüleni erkeklik hormonu nedeniyle ortaya çıkan saç dökülmesidir ve erkeklerde sıkça görülen kelliğe neden olur. (Alopecia Androgenetica) timini durdururlar ve tüm kafa bölgesi kel olur. Bu durumun köklü sebepleri kimyasal reaksiyonlardır. Testesteron ve sebum arasındaki reaksiyon sonucu dihidrotestesteron (DHT), olarak bilinen bir türev üretir ve bu doğal olarak deri tabakasındaki yağın TEB HABERLER süreli yaşar. Zamanla foliküller tamamen saç üre- Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 Alopecia Androgenetica da saç anajen evreyi kısa 37 İNSAN SAĞLIĞI VE HASTALIKLAR gizlenmesine sebep olur. DHT saç folikülüne girer ve genetik olarak saç kaybına uygun olmasa bile kimyasal reaksiyonuyla saç folikülünü ve kökünü imha eder. Alopecia Areata: Bu rahatsızlıkta saç, değişik yaygınlıkta dökülür. • Alopecia Capitis Totalis: Saç dökülmesi tüm kafa derisinde görülür. Bu kadar geniş çaplı saç dökülmesinin bilinen bir sebebi yoktur. Saç folikülleri derinin altında yaşamaya devam ederler ve herhangi bir zamanda saç büyümesi imkanı vardır. Bazı hastalarda birkaç oval kel bölge varken bazılarında birkaç tutam saç hariç tüm kafa derisinde saç dökülmesi söz konusudur. Vakalar genellikle kalıtımla, stresle veya herhangi bir hastalığın bünyeyi zayıf düşürmesiyle ilişkilendirilmektedir. Bu durum her yaşta ortaya çıkabilir ve genellikle genç yaştakilerde daha sık görülür. Herhangi bir cins ayrımı yoktur. Genellikle kafa derisinde ortaya çıkar ancak vücudun kıl çıkan herhangi bir bölgesinde de görülebilir. • Alopecia Universalis: İlerleyici ve tüm saçlı deriyi kapsayan tipi ise Alope- Kıl kaybı tüm vücutta olursa bu isimle anılır. cia Capitis Totalis ismiyle anılır. •Diffuse Alopecia (Kadın Tipi Kellik): Diffuse Alopecia kadınlarda yıllar geçtikçe saç tellerinin incelmesi ile ortaya çıkar. Buna neden olan geniş birçok sebep mevcuttur ve spesifik olarak tanımlanmış probleme tıbbi önerilerde bulunulabilir. Stres ve hormonal dengesizliğin bu duruma yol açan faktörler olduğu düşünülmektedir. Özellikle perma ve boyama gibi bazı saç şekillendirmelerinin ve yanlış kullanılan kozmetik ürünlerinin saç gövdesinin büyümesi üzerinde olumsuz etkileri vardır. 38 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER • Traction Alopecia: Traction Alopecia kadınlarda çok fazla stresin saç üzerinde oluşturduğu baskı nedeniyle ortaya çıkar. Ayrıca sık saç taramanın, takılan tokaların, saç şekillendirici maşaların ve saç kurutma makinesi ile saç kurutmanın sonucu olabilir. İNSAN SAĞLIĞI VE HASTALIKLAR • Alopecianın sık görülen diğer türleri: Cicatricial Alopecia: Dermatozlarda lezyonun bıraktığı iz veya yaranın neden olduğu saç kaybı. Alopecia Senilis: Yaşlılıkla beraber görülen ve normal olan saç kaybı. Saç dökülmesi şikayeti ile birlikte sorgulanması ge- Psikolojik bir rahatsızlık sonucu görülen saç kaybı- reken hususlar şunlardır: dır. Kişi bir veya birkaç saç teli ile sürekli oynaya- – Kalıtımla mı ilgilidir? rak kopmasına neden olur. Gözle görülür derecede saç kaybı ile sonuçlanacak şekilde devam edebilir. Strese bağlı olarak saç yolma davranışı artabilir. – Bir deri hastalığına mı bağlıdır? – Hormonal dengesizlik sonucu mudur? – Beslenme bozukluğu, vitamin ve mineral eksikliği mi etkendir? – Kullanılan ilaçlara mı bağlıdır? Tedavi: Saç dökülmesinin tedavisinde öncelikle kişinin fizyolojik bir rahatsızlığın olup olmadığı araştırılmalıdır. Çeşitli deri hastalılarının da saç dökülmesine neden olabileceği göz önünde bulundurularak teşhise uygun tedavi yöntemi izlenmelidir. Alopecia Androgenetica-erkeklik hormonuna bağlı olarak görülen saç dökülmesinde ise androjenin hedef organlarda yarışmalı olarak inhibe edilmesi için kullanılan ilaçlar veya saç büyümesini uyarıcı etkisi olan ilaçlarla tedavi alınabilir. Bunların yanı sıra saçların gelişimine katkı sağlayan, vitamin ve mineral içeren, besleyici özelliği olan ürünler tavsiye edilebilir. TEB HABERLER • Trichotillomania: Teşhis: Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 Alopecia Adnata: Doğuştan hiç saç olmaması. 39 GEZİ - İNCELEME Ayşen YALMAN G DÖRT RENK BİRARADA: CUNDA ADASI özlerinizi kapatıp hayal etmenize gerek yok... Tüm gerçekliği ile sokak sokak karşınızda Cunda Adası… Batı Anadolu’da, Ege Denizi kıyısında, Balıkesir iline bağlı bir ilçe. Göz alabildiğine uzanan kumsalları, güneşi, pırıl pırıl denizi, denizi ile bütünleşmiş yeşili... Olağanüstü deniz manzaralı sahili, önde balıkçı tekneleri, ötede küçücük adaları ile bir doğa harikası. Eski taş sokaklar ve taş evleri Osmanlı döneminde şekillenmiş kent dokusu, dar ve kıvrımlı sokakları, cumbalı evleri ve konakları, Ayvalık’ı diğer kentlerden ayıran ve onu farklı kılan en temel özelliği. Cunda Adası’nda, geçmişin zarif edası ve vazgeçilmez zenginliğini taşıyan tarihi taş evleri, gülkurusu rengi ile her sokakta rengârenk işlemeleri ile görebilirsiniz. Cumbası dikme demir balkon korkulukları, pencere kafesleri, ahşap ya da kesme tas işçiliği... Göz kamaştıran nefis oymalar ile süslenmiş balkon ayakları üzerindeki motifler, 40 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER saatlerce izlemeye doyamayacağınız güzelliktedir. Taksiyarhis Kilisesi Cunda, adalar kenti Ayvalık’ın tek yerleşimi olan yeridir. Cunda’nın ilçe merkezine uzaklığı karayolu ile 8 km deniz yolu ile 3 mildir. Adaya dolmuş motorlar ile gidebilirsiniz. Çok sayıda kilise ve manastır barındıran adanın etrafı çam ve zeytin ağaçları ile çevrilidir. Ünü dünyaca bilinen Taksiyarhis Kilisesi, Agios Yannis ve Panaya Kiliseleri mutlaka görülmesi gereken tarihi yapılardır. TARİHİ Eşsiz bir doğal güzelliğe sahip olan ada hakkında ilk bilgi veren Yunanlı tarihçi Heredot, M.Ö. 459/454 yıllarında yöreden Ekatonisos olarak bahsetmiştir. Adalarda Aıol kenti vardır demekle yetinmiştir. Kentin ve bulunduğu adanın isminden bahsetmemiştir. Bölgeye gelen yazarlardan tarihçi ve coğrafyacı Stravon (M.S. 21-63/64), Plinius (M.S. 79), Klaodius Ailianos ve Ptolomomaios da eserlerinde adadan bahsetmişlerdir. Ama isim Kiliseler vermemişlerdir. Çünkü yöreyi tam olarak bilmiyorlardı. Yörede iki batık kent bulunmaktadır. M.Ö. 1500 yıllarında Yunanistan’dan gelenler, Anadolu’nun batı sahillerinde ve adalarında 12 şehir kurmuşlar. Bu kavmin ismi, Aiol’du. Bu 12 kentten biri de “Yunt Adası”nın doğusundaki sahilde kurulmuştu. Piri Reis’in 1513 yılında yazdığı “Kitab-ı Bahriye” sinde yöre adalarından Yunt Adaları olarak bahsetmektedir. Piri Reis’e göre adaların üzerinde başıboş gezen eşek, at ve kısraklardan esinlenerek bölgedeki adalara Yunt Adaları ismini vermiş Bir evin görüntüsü GEZİ - İNCELEME olduğu tahmin edilmektedir. Adaya, Moshonisia da denmektedir. M.S. 1770 yılına kadar tarihi belgelerde Yunda (Cunda) hakkında herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. 1770 yılında Osmanlı donanmasının Çeşme’de Rus donanması ile yaptığı savaşta sağ kurtulan Hasan Paşa ve hafif yaralı üç arkadaşı ile Foça Dikili yolu ile Ayvalık’ın güney kısmına gelirler. Tesadüf olarak yolları Papaz İkonomus’un çiftliğine düşer. Konuklarını çok iyi ağırlayan Papaz ile Hasan Paşa’nın dostlukları Ayvalıklılara özerklik belgesi verilmesini sağlar. Bu ferman ile iç işlerinde bağımsız bir yapıya kavuşan Rumlar, Eylül 1821 yılında çıkan Ayvalık isyanı, Rumların bir kısmı kaçmış kalanı da sürgün edilmiştir. Ayaklanma esnasında adadaki binaların büyük bir kısmı tahribata uğramıştır. İsyandan sonra ekonomik kaynaklar Sultan II Mahmut’un emriyle ya Müslüman ailelere satılmış veya emaneten verilmiştir. 1824 yılında kenti terk etmek zorunda bırakılan halkın geri dönmelerine izin verilir. olarak bilmemektedir. Oysa, İtalyanca bir sözcük olan “Cunda” sözcüğünün anlamı, Meydan Larousse’da bir denizcilik terimi olarak “yelken açmak” ya da “işaret sancaklarını çekmek için konulmuş yatay çubukların her iki ucu” olarak yazılmaktadır. Ada hakkında kitap yazan Rum yazarlar da, Türklerin adaya Yunt Adası dediklerini yazarlar. Cunda Adası, sonradan işgalcilere karşı kahramanca bir direniş gösteren Ali Bey’in adını almıştır. Ali Bey adası olarak da bilinir. Adanın 1700-1800’lü yıllarda ekonomik, sosyal, kültürel yönden bu günkü durumundan daha çok gelişmiş olduğu bilinmektedir. Fakat bölgede yaşanan depremler gelişmenin ilerlemesine engel teşkil etmiştir. Asıl tahribat ise 5 Ekim 1944 yılındaki depremde yaşanmıştır. Depremde adada ölüm olmamasına rağmen pek çok binanın tahrip olmasına neden olmuştur. Cunda Mühürü 1817 yılında yazılmış bir rum kartpostalı...dolap boğazı TEB HABERLER 1832 yılında bir fermanla geri dönmelerine izin verilen Rum halka malları iade edilir ve mülkiyet hakkı tanınır. 1840 yılında kaza yapılarak Karasi (Balıkesir) sancağına bağlanarak özerklik tamamen ortadan kaldırılır.1862 yılında Yunda belediye olur. Osmanlı ile Rum halkı anlaşarak belediyeyi kurarlar. Ada belediyesi için kazdırılan ilk mührün etrafında Yunanca olarak “Moshonisia Belediyesi 1862” yazmaktadır. Osmanlıca yazının yanlış okunması sonucu “Cunda” sözcüğü ortaya çıkmıştır. 1922 yılındaki mübadele ile adadan ayrılan Rumlarla yapılan görüşmelerde hiçbiri adanın adını “Cunda” Zeytincilik, balıkçılık ve turizm adanın önemli ekonomik faaliyetleridir.1976 yılında Ayvalık ve çevresindeki 17.900 hektarlık alanın doğal ve tarihi sit alanı olarak kabul edilmiş olması Adanın mimari yapısının korunmasında etkili olmuştur. Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 Cunda Sokağı 41 KÜLTÜR - SANAT KİTAP ORTAK HAYAT / Tzvetan TODOROV İnsan varoluşunu daha iyi bilmek sadece kendi içinde değil, aynı zamanda toplumun gelişiminde belirlediği amaçları etkilediği için de yararlıdır. Birbirine bağlı bazı antropolojik tasavvurlar nedeniyle, varoluşun amacının bir yandan bireyin serpilmesi, kendi’nin gerçekleşmesi, öte yandan da, her ne kadar birey için bazı yararları ortadan kaldırsa da, toplumun ilerlemesi olduğunu söylüyoruz. Ancak insan idealinin bu iki değişkesi, insanı toplumsal çevresiyle çatışma içinde gören ve birey ile toplum arasından birinin seçilmesini zorunlu sayan aynı insan tasavvuruna aittirler. Oysa, bu konuyu defalarca yinelemek gerekiyor, başkalarına dağıtarak yok edilebilecek ya da kasasına kapatıp keyfince yararlanılacak bir miras gibi, önceden oluşturulmuş bir kendi yoktur. Kendi ancak ötekilerle ilişkileri içinde ve bu sayede var olabilir; toplumsal alışverişi yoğunlaştırmak demek kendi ile olan ilişkileri yoğunlaştırmak anlamına gelir. Varoluşun amacı bunlardan biri ya da diğeri olamaz, daha çok kendi ya da daha çok toplum olamaz; bu amaç, Saint-Exupéry’nin dediği gibi “mucizevi saatlerde, insanlarla olan ilişkilerin belli bir niteliğe erişmesi” olabilir. KIRMIZI GÜNLER / Emre DEMİR Bozkurt Nuhoğlu, 68’in ruhunu en iyi yansıtan öğrenci liderlerinin başında geliyor... 27 Mayıs darbesinin altyapısını hazırlayan 28-29 Nisan Olaylarının içinde yer alan genç bir eylemci...Deniz Gezmiş gibi “heyecanlı ve fevri” bir kitle önderini bile kontrol etmeyi başarabilen bir ağabey... Deniz Gezmiş’i gerilla savaşından vazgeçirebilmek için ODTÜ ormanlarında 10 saat dil döken bir demokrat...1970’li yıllarda yüzlerce devrimci mahkûmu savunan bir avukat...Ve halen devam eden bir mücadele ruhu...Kırmızı Günler’i, bu kez Bozkurt Nuhoğlu’ndan dinleyin... BABA-I ESRAR / Ahmet ÜMİT ‘Ahmet Ümit’in son romanı, Bab-ı Esrar... Yaşamı, aşkı ve inancı yeniden düşünmek için... Yedi yüz yıldır çözülemeyen sır; Şems-i Tebrizi cinayeti... Yedi yüz yıldır süren bir sevda; Şems-i Tebrizi ile Mevlânâ 42 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER Bab-ı Esrar sadece bir gerilim romanı değil, aynı zamanda bir sırlar kitabı. Fantastik öğeleri kullanarak çok katmanlı bir dil yaratan Ahmet Ümit bu yapıtında Mevlevilik temelinde din ve inanç üzerine ilginç sorular soruyor. Din ile aşk arasında, inanç ile sevda arasındaki ilişkiyi bambaşka bir açıdan gözlerimizin önüne seriyor. Dünyayı, yaşamı, inancı ve aşkı, yeniden düşünmemiz, yeniden araştırmamız, yeniden okumamız için... KÜLTÜR - SANAT KİTAP UÇURTMA AVCISI / Khaled HOSSEİNİ Emir ve Hasan, Kabil’de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk... Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir’le Hasan’ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur. Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California’ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan’ın hatırasından kopamaz. Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları... Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor. Uçurtma Avcısı’nda anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü... MASUMİYET MÜZESİ / Orhan PAMUK Nobel ödüllü büyük yazarımız Orhan Pamuk’un üzerinde altı yıldır çalıştığı harikulade aşk romanı bu sözlerle başlıyor... Masumiyet Müzesi’ni okurken yalnız aşk hakkında değil, evlilik, arkadaşlık, cinsellik, tutku, aile ve mutluluk hakkındaki bütün düşüncelerinizin derinden etkilendiğini ve kitabın rengârenk dünyasından hiç ayrılmak istemediğinizi göreceksiniz. 1975’te bir bahar günü başlayıp günümüze kadar gelen İstanbullu zengin çocuğu Kemal ile uzak ve yoksul akrabası Füsun’un hikâyesi; hızı, hareketi, olaylarının ve kahramanlarının zenginliği, mizah duygusu ve insan ruhunun derinliklerindeki fırtınaları hissettirme gücüyle, elinizden bırakamayacağınız ve yeniden okuyacağınız kitaplardan biri olacak. Ülkemizde ve dünyada milyonlarca okurun sevgi ve hayranlığını kazanmış olan, kitapları elli sekiz dile çevrilen ve her yeni romanı büyük bir merakla bütün dünyada beklenen Pamuk, okurlarına unutulmaz rüyalar gibi, akıllardan hiç çıkmayacak sarsıcı bir hikâye anlatıyor. SATURNIN / Zdenek JIROTKA Çek edebiyatının Aslan Asker Şvayk’la bir tutulan karamizah klasiklerinden biri artık Türkçe olarak yayımlandı. Jirotka’nın son derece başarılı bir film uyarlaması da yapılan, dünyanın belli başlı dillerine çevrilen başyapıtı, bir asilzadenin Saturnin adlı bir uşak tutmasını ve ardından birçok baş döndürücü İşgal altındaki Çek Cumhuriyeti’nde, o zamanki adıyla Çekoslovakya’da, Jan Drda ve Eduard Bass’la birlikte ürün vermeyi sürdürerek Çek edebiyatının soluk almasını sağlayan Jirotka, bu karamizah başyapıtını da işgal yıllarında yayınladı. Dünya edebiyatında P.G. Wodehouse ve Jerome K. Jerome ile bir tutulan Jirotka’nın bu yapıtı, dünyaca tanınmış Çek illüstratör Adolf Born’un desenleriyle bir arada sunuluyor. TEB HABERLER uzanan bir efendi-uşak hikayesinin şaşırtıcı derecede renkli, canlı ve usta işi anlatımı. Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 serüven yaşamasını konu ediniyor. Kaynakları Goldoni’ye ve commedia dell’arte geleneğine kadar 43 GÜNCE Ecz. Meriç KALAYCIOĞLU 02 Ocak 2009 > Sosyal Güvenlik Kurumu ve Maliye Bakanlığı ile Birliğimiz arasında imzalanmış olan sözleşmeler, 01.02.2009 tarihi itibariyle feshedilerek, bu fesih işlemi Sosyal Güvenlik Kurumu ve Maliye Bakanlığına noter kanalıyla çekilen ihtar ile bildirildi. Fesih işleminin ardından, TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, basın açıklaması yaparak, miting sonrasında da devam eden sıkıntılar ve protokollerin 01.02.2009 itibariyle feshedildiğini basına ve kamuoyuna açıkladı. 13 Ocak 2009 > 06 Ocak 2009 > 21 Aralık Mitingi ve sonrasında yaşanan süreçte gelinen noktaya yönelik değerlendirme yapmak üzere Türk Tabipleri Birliği’nde bir toplantı düzenlendi. TEB Başkanı Ecz. Erdoğan ÇOLAK’ın bir sunum gerçekleştirdiği toplantı, Türk Tabipleri Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği, Hemşireler Birliği, Devrimci Sağlık İş Sendikası ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nın katılımı ile gerçekleştirildi. > 08 Ocak 2009 > > Birliğimiz tarafından SGK ve Maliye Bakanlığı Protokollerini sona erdiren ihtarnamelerin çekilmesiyle başlayan sürecin değerlendirilmesi, 12-16 Ocak haftasında yapılması planlanan TBMM ziyareti ile ilgili ön hazırlık yapılması amacıyla VII. Başkanlar Danışma Kurulu toplantısı yapıldı. Toplantı sırasında ayrıca TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, düzenlediği basın toplantısı ile, meslek örgütüne destek verdiklerini ve meslek örgütünün onay vermediği hiçbir yasa değişikliğini istemediklerini ıslak imzalı, kaşeli dilekçeleri ile bir kez daha gösteren 22.000 eczacının, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile Sağlık Bakanına hitaben yazmış oldukları dilekçelerini, basına ve kamuoyuna duyurarak; örgütün 22.000 eczacıdan aldığı güçle, eczacının, sağlık, meslek, yaşam hakkını hiçe sayan uygulamalara taviz vermeyeceğini bir kez daha tekrarladı. Aynı konu ile ilgili olarak da TEB Genel Sekreteri Ecz.Hilmi ŞENER, AKP Grup Başkan V. Akif GÜLLE ve Meclis Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İYİMAYA’yı ziyaret etti. > TEB Merkez Heyeti ve Denetleme Kurulu, eczacılar tarafından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile Sağlık Bakanına hitaben yazılan ve önceki gün bir basın toplantısı ile kamuoyuna duyurulan 22.000’er adet dilekçeyi Oda Başkanları ile beraber ilgili Bakanlıklara teslim ettiler. > > > 10 Ocak 2009 44 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 TEB HABERLER > Sosyal Güvenlik Kurumu’nun talebi üzerine 2009 yılı protokol görüşmeleri tekrar başladı. SGK’yı temsilen GSS Genel Müdürü Sami TÜRKOĞLU, Fiyatlandırma Dairesi Başkanı Hanefi GÖK ve Kurum yetkilileri ile TEB’i temsilen Sayman Ecz.Özgür ÖZEL, Merkez Heyeti Üyesi Ecz.Sabih Tekin ÇAĞLAR ve Av.Gökhan PEKCAN’ın katıldığı toplantıda, taraflar karşılıklı olarak isteklerini dile getirdiler. TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, Sayman Ecz.Özgür ÖZEL, Merkez Heyeti Üyesi Ecz.Sabih Tekin ÇAĞLAR ve Av.Gökhan PEKCAN, SGK’nda yapılan protokol görüşmelerine katıldılar. TEB-TEKB işbirliği ile 10-12 Nisan tarihleri arasında CNR Expo Center’da gerçekleştirilecek olan 2009 Farmavizyon Eczacılık Fuarı toplantısı TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, Genel Sekreter Ecz.Hilmi ŞENER, Merkez Heyeti Üyesi Ecz. Ali ASLAN ve Ecz.Çağatay ÇAKAR ile TEKB Başkanı Ecz. Abdullah ÖZYİĞİT’in katılımı ile gerçekleştirildi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK’in, SGK GSS Genel Müdürü Sami TÜRKOĞLU’na, Birliğimiz ile SGK arasında imzalanması gereken 2009 yılı protokolü sorununun çözümlenmesi ve aşılması için yetki vermesi üzerine, Sosyal Güvenlik Kurumu Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti’ni yeniden görüşmeye davet etti. Bu davet üzerine TEB Merkez Heyeti, Kurum ile protokol hakkında tekrar görüşme gerçekleştirdi. TEB Genel Sekreteri Ecz.Hilmi ŞENER ve Merkez Heyeti Üyesi Prof.Dr.Levent ÜSTÜNES, Türkiye’deki tüm eczacılık fakültesi dekanları ile birlikte Sağlık Bakanı Prof.Dr.Recep AKDAĞ’ı makamında ziyaret ettiler. Ziyarette 2008 Yılı SUT’nda ‘Sağlık hizmet sunumu bakımından basamaklandırılamayan diğer sağlık hizmet sunucuları’ bölümünde yer alan eczanelerin ‘birinci basamak sağlık kuruluşu’ olarak tanımlanması ve bu konuda SUT’da gereken değişikliklerin yapılması için Bakandan destek talep edildi. Aynı gün TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK ve Genel Sekreter Ecz.Hilmi ŞENER, Sağlık Bakanı Prof.Dr.Recep AKDAĞ’ı makamında ziyaret ettiler. Ziyarette Birliğimiz ile SGK arasında imzalanması gereken protokolde tıkanmaya yol açan konular görüşüldü. 15 Ocak 2009 > 12 Ocak 2009 > FIP’in (Uluslararası Eczacılık Federasyonu) 69 uncusunu İstanbul’da düzenleyeceği Dünya Eczacılık Kongresinin Ev Sahibi Komitesinde yer alan TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, Genel Sekreter Ecz.Hilmi ŞENER, Sayman Ecz.Özgür ÖZEL, Merkez Heyeti Üyesi Ecz.M.Sait YÜCEL ve Sabih Tekin ÇAĞLAR, Denetleme Kurulu Başkanı Ecz.Şerif BOYACI, TEB Eski Başkanı Ecz.Mehmet DOMAÇ, AİFD Başkanı Muhittin BİLGÜTAY, TİSD Başkanı Cengiz CELAYİR ve TEKB Başkanı Ecz.Abdullah ÖZYİĞİT, Kongre hakkında TEB Binasında bir toplantı gerçekleştirdiler. 14 Ocak 2009 09 Ocak 2009 > TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, Sayman Ecz.Özgür ÖZEL ve Merkez Heyeti Üyesi Ecz.Sabih Tekin ÇAĞLAR, gün içerisinde ilk olarak SGK Başkanı Fatih ACAR ile bir görüşme gerçekleştirerek, 2009 Yılı SGK Protokolünün, eczacı tabanının istekleri doğrultusunda imzalanması için belirlenen maddelerden taviz verilmeyeceği noktasındaki kararlığı bir kez daha ortaya koydular. Bu maddelerde istediğimiz şekilde uzlaşma sağlanamaması üzerine, aynı heyet, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK ile de bir görüşme gerçekleştirdiler. Ancak Bakan ile yapılan görüşmede, Birliğimizin istekleri konusunda yine bir uzlaşma zemini sağlanamadı. VIII. Başkanlar Danışma Kurulu toplantısı TEB Merkez Binasında gerçekleştirildi. Toplantıda, SGK ve Maliye Bakanlığı ile Birliğimiz arasında imzalanan protokolün Birliğimiz tarafından tek taraflı feshinden sonra, 10.01.2009 tarihi itibariyle tekrar başlayan görüşmelerde, Birliğimiz tarafından talep edilenler ve SGK tarafından önerilenler doğrultusunda oluşturulan son hali değerlendirildi. 19 Ocak 2009 > Protokol görüşmelerinin tekrar tıkanmasının ardından, SGK’nın eczacılara elektronik ortamda e-sözleşme imzalatma tehditinde bulunması üzerine basın toplantısı düzenleyen TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, TEB’in yasalardan ve GÜNCE Sağlık Bakanı ve Çalışma Bakanı, protokol görüşmelerinde yaşanan sorunların çözümü noktasında tekrar TEB’i, anlaşma zemini yaratabilmek için ayrı ayrı görüşmeye davet ettiler. Çalışma Bakanı ile uzun süren görüşme sonunda, 2009 Yılı SGK Protokolünün imzalandığı, TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK’in ortak basın açıklamaları ile kamuoyuna duyuruldu. > 13 Şubat 2009 > 20 Ocak 2009 > TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürü Naci AĞBAL’ı ziyaret ederek, imzalanması gereken 2009 Yılı Maliye Sözleşmeleri hakkında bir görüşme gerçekleştirdi. 22 Ocak 2009 > TEB Genel Sekreteri Ecz.Hilmi ŞENER, TBMM ile Birliğimiz arasında imzalanmış olan Meclis Sözleşmelerinin yenilenmesi talebimizi iletmek üzere, TBMM Baş Eczacısı Aziz ÇAMLICA ile birlikte TBMM Genel Sekreteri Ali Osman KOCA’yı makamında ziyaret etti. TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK ve Genel Sekreter Ecz. Hilmi ŞENER, TBMM Genel Sekreteri Ali Osman KOCA’yı makamında ziyaret ettiler. TEB Başkanı ve TBMM Genel Sekreteri, 2009 Yılı Milletvekilleri ve TBMM Kadrolu Personeli için olmak üzere iki ayrı sözleşme imzaladılar. > TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, İlaç Sanayii’nin yöneticileri ile bir araya gelerek, 2009 yılı protokolü ile SGK’nın 60 gün sonra eczacıya ödeme yapacak olmasından dolayı, ilaç firmaları tarafından dağıtım kanallarına uygulanan vadelerin yeniden düzenlenmesinin gerekliliği ve ticari iskontoların kaldırılmaması konusunda bir görüşme gerçekleştirdi. 31 Ocak 2009 > > > TEB Merkezi Heyeti ve Denetleme Kurulu, Antalya Eczacı Odası’nın yeni binasının açılışı ve sosyal tesislerin temel atma törenine katıldılar. TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK ve Genel Sekreter Ecz. Hilmi ŞENER, Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Maksut COŞKUN’u makamında ziyaret ettiler. 03 Şubat 2009 > TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK ve Genel Sekreter Ecz. Hilmi ŞENER, Maliye Bakanlığı Müsteşarı Hasan Basri AKTAN ile bir görüşme gerçekleştirerek, eczacıların 2008 yılından kalan Konsolide Bütçe alacaklarının çıkartılmasının gerekliliğinin altını bir kez daha çizerek konu hakkında bir genelge yayımlanmasını talep ettiler. 04 Şubat 2009 > TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, SGK ile bir görüşme gerçekleştirdi. TEB Merkez Heyeti ve Denetleme Kurulu, Ege Bölgesi Eczacı Odaları tarafından İzmir’de düzenlenen 4. Ege Eczacılık Günleri’ne katılım gerçekleştirdiler. TEB Başkanı Ecz. Erdoğan ÇOLAK, organizasyon kapsamında düzenlenen “Profesyonel Mesleklerde Dönüşüm ve Eczacılık Mesleğinin Geleceği” konulu panele konuşmacı olarak katıldı. 25 Şubat 2009 02 Şubat 2009 > TEB Genel Sekreteri Ecz.Hilmi ŞENER ve Sayman Ecz.Ali ASLAN, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdür Yrd. Ayşe Berrin DİKMELİK’i ziyaret ederek, 2008 yılından kalan Konsolide Bütçe Kurum ödemelerinin eczacıların hesaplarına aktarılması için Maliye Bakanlığı’nın gerekli ödeneği serbest bırakmasını talep ettiler. 21-22 Şubat 2009 29 Ocak 2009 > İlaç Sanayii ile ilaç alım vadelerinin iyileştirilmesi ve bazı ilaç firmaları tarafından kaldırılan ticari iskontoların geri verilmesi konusunda, 29.01.2009 tarihinde gerçekleştirilen toplantının sonuçlarının değerlendirilmesi için Birliğimiz Merkez Binasında bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantıda, TİSD Ankara temsilcisi Ecz.Kemalettin AKALIN, AİFD Ankara Sorumlusu Selçuk METİNER ve İEİS Yönetim Kurulu Üyesi Dr.Tandoğan TOKGÖZ ile TEB Merkez Heyeti ve Denetleme Kurulu bir araya geldiler. 17 Şubat 2009 23 Ocak 2009 > TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK ve Genel Sekreter Ecz. Hilmi ŞENER, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürü Naci AĞBAL’ı makamında ziyaret etti ve 2008 yılından kalan ilaç ödemeleri konusunu bir kez daha görüştü. TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK ve Denetleme Kurulu Başkanı Ecz.Şerif BOYACI, gün içerisinde sırasıyla Hedef Alliance Genel Müdürü Bülent DENKDEMİR, Selçuk Ecza Deposu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet KELEŞOĞLU, İEİS ve Abdi İbrahim İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Nezih BARUT, İEİS Yönetim Kurulu Üyesi ve Bilim İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Bülent KARAAĞAÇ ile birer görüşme gerçekleştirdiler. Görüşmelerde, 2009 yılı SGK Protokolü ile eczacıların 60 günde ödeme alacak olmalarından dolayı, ilaç firmaları tarafından dağıtım kanallarına uygulanan vadelerin yeniden düzenlenmesi ve ticari iskontoların kaldırılmaması konularında firmaların ve depoların üzerine düşen görevi yerine getirmesi istendi. 26 Şubat 2009 > TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, Genel Sekreter Ecz.Hilmi ŞENER, Denetleme Kurulu Üyesi Ecz.Ahmet Cemal TOPLU ve Gazi Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Remzi ÖRTEN, Maliye Bakanlığı Müsteşarı Hasan Basri AKTAN’ı makamında ziyaret ederek, karekod sistemi uygulaması ile birlikte eczaneler için stok affının getirilmesinin gerekliliği konusunda bir görüşme gerçekleştirdiler ve ardından bu konuda hazırlanan bir raporu sundular. TEB HABERLER > 11 Şubat 2009 Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1 eczacının örgütlü gücünden aldığı yetki ile sözleşme yapma yetkisinin olduğunu bir kez daha dile getirerek, SGK’yı ciddiyete ve hukuka uygun davranmaya davet etti. 45 BASINDA TEB Ayşen YALMAN BASIN ÖZETLERİ Ocak ve Şubat aylarında basında çıkan haberlerin ne yazık ki tamamını sayfa sınırlaması nedeniyle yayınlayamıyoruz. KANAL 24 “HABERLER” 03.01.2009 CNN TÜRK “HABERLER” 03.01.2009 KANAL B “BUGÜN CUMARTESİ” 03.01.2009 SKY TÜRK “HABERLER” 03.01.2009 ATV “GÜN ORTASI” 03.01.2009 STV “ANA HABER” 03.01.2009 KANAL TÜRK “ANA HABER” 03.01.2009 ART “ANA HABER” 03.01.2009 TV8 “ANA HABER” 03.01.2009 HABER TÜRK “ANA HABER” 03.01.2009 KANAL A “ANA HABER” 03.01.2009 ÜLKE TV “ANA HABER” 03.01.2009 TGRT HABER “ANA HABER” 04.01.2009 STAR “ANA HABER” 04.01.2009 NTV “EKONOMİ EKRANI” 05.01.2009 TRT 2 “İŞ GÜNÜ” 06.01.2009 Türk Eczacıları Birliği SGK ile imzaladığı İlaç Alım Protokolünü feshettiğini açıkladı. Eczacıların talepleri yerine getirilmezse, 1 Şubat’tan itibaren hastalar ilaca ulaşımda zorluk yaşayacaklar. TRT 1 “NASILSINIZ?” 12.01.2009 TEB HABERLER Tayfun Talipoğlu’nun hazırlayıp sunduğu programa SGK ve TEB yöneticileri birlikte katıldılar. Karşılıkla taleplerin iletildiği canlı yayın, yaklaşık 4 saat sürdü. 46 TEB HABERLER BASINDA TEB 47 BASINDA TEB