OLGUn ÇiÇek - UTED Dergi

Transkript

OLGUn ÇiÇek - UTED Dergi
264
AYLIK HAVACILIK DERGİSİ
2146-6394
KASIM 2013 YIL:22 www.uted.com.tr
Girne Amerikan Üniversitesi
Rektör Yardımcısı
OLGUN
ÇİÇEK
ile söyleşi
UÇAKLARDA
BUZ OLUŞUMU
bir peri masalı
Salz burg
Ümit Sayıl
Uçak Teknisyenleri
Derneği Başkanı
Aircraft Technicians
Association President
[email protected]
1968
UÇAK
Rİ
YENLE
TEKNİS EĞİ
N
R
DE
Değerli okurlar,
saygıdeğer meslektaşlarım,
Dear readers and
colleagues,
Sizlere geçmiş bayramınız kutlu olsun diyerek yazıma başlamak
Firstly, I would like to celebrate your past Eid al-Adha, the feast of
istiyorum. Fakat sektörümüzde bayramda da durmak yok, 7/24
sacrifice. However, the sector did not take pause during the feast,
yolcu emniyeti için çalışılmaya devam edildi. Yolcularımız sizlerin
working twenty-four-seven for the safety of the passengers.
sayesinde zamanında tatillerine gidip gelebildiler.
People went on their holidays and returned due to your efforts.
Sizleri yakından ilgilendiren, mesleğimizde yetki alabilmemizi
sağlayan İngilizce sınavları hakkında bilgi vermek istiyorum.
Birkaç kurumla eğitim ve sınav konusunda anlaşmalar
yapılmış olup eğitimlere başlanmıştır. Başka bir kurumla da
language exams, which concerns you all for the profession
certifications.
görüşmeler sürmekte olup, hedefimiz arkadaşlarımızı uzaklara
We have signed deals with a number of education institutions
göndermeden, eğitimlerini yakın çevre içerisinde almalarını
and trainings have began. Talks with another institution are
sağlamaktır. Bu konuda eğitim merkezleri isteklerimiz
on the way as we aim at providing education opportunities to
doğrultusunda çalışma yapıp en kısa sürede bizlere bilgi
colleagues at nearby destinations. We will keep posting the
verdikten sonra gelişmeler sizlerle de paylaşılacaktır. Maalesef,
developments after the education centers finalize their study and
sınavlar yine kendi merkezlerinde yapılacaktır. Bir şaibeye
müsaade etmemek adına bu şekilde olmasında fayda var
düşüncesindeyiz. Konu hakkında sizlere duyuru yakın zaman
içerisinde yapılacaktır.
report us. However, the exams will inevitably held at the centers’
own facilities. We believe that this will avoid any blemish. An
announcement on the issue will follow soon.
Sendikal seçimler başlamış olup, delege seçim sonuçları yavaş
The process of trade union elections have already began and
yavaş açıklanmaktadır. Seçim yapılan yerlerden gelen sonuçlar
results of the delegate polls are being posted. Early results from
mevcut yönetimin halen tercih edildiğini göstermektedir. Delege
spots where the elections have resulted show that the current
seçimlerinin kalan kısmında herkes için hayırlı sonuçlar getirmesi
management is still favored. We sincerely wish that the rest of
en büyük temennimizdir.
the elections will yield good results for all.
Havacılık sektörünün en önemli konularından biri olan kaçırılan
pilotlarımızın ilgili kurumların detaylı çalışmalarıyla vatanlarına,
ailelerine kavuşmuş olması bizi sevindiren olaylar arasındadır.
Kendilerine geçmiş olsun diliyoruz. Yazıma son verirken 29
2
I would like to share some developments about the English
We are very glad that our kidnapped pilots have rejoined their
families and country as a result of the detailed efforts by the
related bodies. We hope for the best for them. And finally, I would
Ekim Cumhuriyet Bayramınızı kutlayarak hepinize sağlık ve
like to celebrate the Oct. 29 the Republic Day and wish health
mutluluklar diliyorum.
and happiness to you.
3
34
UTED
İstanbul Cad. Üstoğlu Apt.
No: 24, Kat: 5 Daire: 8
Bakırköy/İstanbul
Tel: 0212 542 13 00/543 29 74
Faks: 0212 542 13 71
www.uted.com.tr
www.uteddergi.com
www.uted.org
[email protected]
16
Benim meskenim dağlardır
TREKKİNG
i
ersites
v
i
n
Ü
n
merika
Girne A rdımcısı
Ya
Rektör . Olgun Çiçek
r
Prof. D
minde
eğiti
k
ı
l
ı
c
a
lıyız”
v
a
m
“Ha
t
a
p
yi ka
mesafe
İmtiyaz Sahibi
Uçak Teknisyenleri Derneği Adına
Ümit Sayıl
44
Pitot tüpü
kazaları
Genel Yayın Yönetmeni ve
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Sefa İnan / [email protected]
Basın-Yayın Sekreterliği
İsmet Şahin / [email protected]
Elif Aydemir /[email protected]
Yazı Kurulu
Kıvanç Bayezit, Arif Sankaya, Ahmet Akpınar,
İsmet Şahin, Elif Aydemir, Dr. Handan Diker
Katkıda Bulunanlar
Şebnem Bayezit, Hasan Büber,
Mehmet Ertek, Volkan Kamar, Fatih Aydemir
14
22
Bir peri masalı
48
Umar İletişim Hizmetleri Ltd. Şti.
Harman Sok. No: 31/1
34153 Florya - İstanbul
Tel: 0212 573 15 65
[email protected]
www.umariletisim.com
Emekli ama havalı: F5
BASKI
Elma Basım Yayın ve İletişim Hizmetleri San. Tic.
Ltd. Şti.
Halkalı Cad. No:164 B-4 Blok
Sefaköy - Küçükçekmece İstanbul
Tel: 0 212 697 30 30
64
Yayın Türü: Aylık, süreli, yaygın
UTED’E ABONE OLABİLİRSİNİZ
Dergimize abone olmak için yıllık abone ücretini banka
hesabımıza yatırdıktan sonra dekontu bize fakslamanız yeterli.
Uted dergisi her ay adresinize gönderilecektir. Lütfen
ayrıntılı bilgi için derneğimizle irtibata geçiniz.
UTED dergİsİnİn geçmİş
sayılarına web sİtemİzden
ulaşabİlİrsİnİz.
Şeker şerbet
İSTANBUL
Haberler
Ajanda
28
TEKNİK:
AVİYONİK GENEL TEST
CİHAZLARI VE İŞLEMLERİ
30
TARİH: 10 KASIMLAR,
GAZİ MUSTAFA KEMAL VE
DÜŞÜNCE YAPISI
32
TEKNİK:
UÇAKLARDA BUZ OLUŞUMU
38
HAVACILIK: DIRTY DOZEN 2
40
TEKNİK:
ewıs 2
42
SÖYLEŞİ:
KEREM YAPICIOĞLU
52
GEZİ:
PAMUKKALE
56
KÜLTÜR:
LUNAPARK
58
ORİJİNAL:
ELEKTİRİKLİ BİSİKLET
62
SAĞLIK:
AYURVEDA
66
BULMACA
SALZBURG
YAPIM
4
06
5
Haberler / NEWS
Corendon Havayolları
Alanya’da bilgisayar
laboratuvarı açtı
Pilotlar sevinçle
karşılandı
Turkey welcomes
released pılots
Ağustos’ta Lübnan’da kaçırılan Türk Hava Yolları
pilotları Murat Akpınar ve Murat Ağca'nın, 71 günlük
esaretin ardından Türkiye’ye iade edilmesi ülkede
büyük sevinç yarattı.
Lübnan’da THY pilotlarını kaçıran “İmam Rıza’nın
Ziyaretçileri” adlı örgüt üyeleri, pilotları bırakmak
için Suriyeli muhalifler tarafından ülkenin kuzeyinde esir tutulan
9 Lübnanlı hacının serbest kalmasını talep ediyordu. Hacıları
elinde tutan Suriyeli grup ise Beşar Esad yönetiminin Suriye
hapishanelerindeki arkadaşlarının serbest kalmasını talep
ediyordu. Haftalardır süren diplomatik adımlar ve takas trafiği
sonucunda serbest bırakılan Türk pilotlar, 19 Ekim akşamı Atatürk
Havalimanı’na iniş yaptı.
Pilotları karşılamaya Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul
Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir
Topbaş, THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu ve THY Genel
Müdürü Temel Kotil’in de dahil olduğu devlet ve hükümet yetkilileri
gitti. Havaalanında aileleriyle hasret gideren pilotlar, yaptıkları
açıklamada şiddete maruz kalmadıklarını ve kurtulacaklarına
dair umutlarını hiç yitirmediklerini, ancak oldukça güç zamanlar
geçirdiklerini belirttiler.
Turkey heaved a breath on Oct. 19 when Murat Akpınar and Murat
Ağca, two Turkish Airlines (THY) pilots who were kidnapped in
Lebanon on Aug. 9, were released and delivered after 71 days of
captivity.
A group calling itself Zuwar al-Imam Rida (Pilgrims of Imam Riza)
was demanding the release of nine Lebanese hostage pilgrims
being held in northern Syria in exchange. The group, which was holding the pilgrims was demanding the
Bashar al-Asad regime to release some rebels in Syrian prisons.
Following weeks long shuttle diplomacy, pilots arrived at Istanbul
Atatürk Airport.
Statesmen and government representatives, including Prime
Minister Recep Tayyip Erdoğan, Istanbul Gov. Hüseyin Avni Mutlu,
Mayor Kadir Topbaş, THY Chairman Hamdi Topçu and THY CEO
Temel Kotil, welcomed the pilots at the airport.
Pilots, who also met their families at the airport, stated that they
were not exposed to violence and had never lost faith, but had
really hard times.
Corendon Havayolları sosyal sorumluluk çalışmalarına bir yenisini
daha ekleyerek Alanya ilçesinin Payallar beldesindeki Günay Demirel
İlk ve Orta Öğretim Okulu’na 20 kişilik bir bilgisayar laboratuvarı
kurdu. Laboratuarın açılışında bir konuşma yapan Alanya Milli
Eğitim Müdürü İbrahim Köseoğlu, ilçede hayırseverlerin desteğiyle
şimdiye kadar toplam 94 okul açıldığını, Corendon Havayolları gibi
ilçeye yatırım yapan hayırsever kurumların sağladığı desteklerle de
bu okulların eksik altyapı sistemlerinin tamamlanmakta olduğunu
belirtti. Corendon Havayolları Koordinatörü Nihat Demirkan,
Alanya’nın Corendon Turizm Grubu için çok önemli bir destinasyon
olduğunu, tur operatörleriyle birlikte ilçeye her yıl ortalama 100.000
turist getirdiklerini açıkladı.
Corendon opens lab at school
Corendon Airlines has founded a 20-student capacity computer lab at the Günay Demirel elementary and high school in the small
Payallar town, close to the Mediterranean tourism destination Alanya. Speaking at the opening ceremony of the lab, Alanya’s local
education authority İbrahim Köseoğlu said that philanthropists have opened 94 schools in Antalya and new ones such as Corendon
Airlines were developing the infrastructures of these facilities. Nihat Demirkan, the coordinator of Corendon Airways, said Alanya
was a very important destination for the company, which carries around 100,000 tourists to the region in cooperation with the tour
operators every year.
BoeIng’den uçak bakım
aplikasyonu
oeing, ticari yolcu uçaklarının rutin bakımı için özel iPad
uygulamaları geliştirdiğini duyurdu. Firmanın 747, 787
Dreamliner, 777 ve 737 uçak modelleri için hazırlanan iPad
uygulamaları, bu uçakların bakım süreçlerinde aktif olarak
çalışan teknisyenler için özel olarak geliştirilmiş. Uçakların
her türlü kılavuzlarına, parça numaralarına, envanter bilgilerine ve bakım
geçmişlerine anında erişim sağlayan uygulama, teknik problemlerin çok
daha düşük maliyet düzeylerinde ve kısa zaman içerisinde çözülmesine
yardımcı olmayı amaçlıyor.
Boeıng develops app for
aırcraft maıntenance
Boeing has announced that it has developed a routine maintenance iPad
application for commercial planes. The app for the 747, 787 Dreamliner, 777
ve 737 models is specially designed for technicians who take active role
in maintenance processes. With the app, technicians will have immediate
access to manuals, part numbers and other critical information to resolve
maintenance issues plane-side and collaborate with co-workers located
elsewhere. As a result, airlines will be able to enhance to reduce flight
delays and reduce operational costs.
6
7
Haberler / NEWS
Türkiye AWACS jetlerini
teslim aldı
ürkiye, 10 yıl önce 1.5 milyar dolar ödediği ve 5
yıldır teslimi geciken dört adet AWACS erken uyarı
uçağını teslim aldı. Üretici Boeing gecikmeden dolayı
Türkiye’ye ceza ödemek zorunda kalmıştı. Havada
yakıt ikmali testini de başarıyla geçen jetlerin yakında
tam olarak operasyonel hale gelmesi ve 24 saat
veri toplaması bekleniyor. Uzmanlar, Türkiye’nin sınır komşusu
Suriye’deki gelişmelerden dolayı uçağın öneminin daha arttığını
belirtiyorlar. Boeing ve TAI, uçağın son testleri üzerinde birlikte
çalışıyor.
Turkey delIvers
AWACS jets
Turkey has finally received its four early warning AWACS jets from
Boeing after a five year delay. The country had paid $1.5 billion for
the project 10 years ago, as the supplier was fined for the delay.
The AWACS jets, which successfully passed air refueling tests are
projected to become fully operational in the upcoming days and
collect data for 24 hours. The surveillance planes have gained
importance due to the unrest in Syria, sector professionals say.
Boeing and Turkey’s aerospace body TAI are jointly carrying out
further tests.
FAA, BoeIng 767 için
uyarı yayınladı
ABD’nin Federal Havacılık İdaresi (FAA) bir
dizi bakım sırasında ana bağlantı parçalarında
görülen çatlaklar ve ısıdan kaynaklı hasarlardan
dolayı Boeing 767 operatörlerinin ana iniş
takımlarını incelemelerini ve bakım programlarını
yenilemelerini istedi. Sorunlu parçalar arasında
tamamı iki tekerlek seti arasında kalan dişlilerin merkezindeki
pivot pimler gibi birleşenler sayıldı. Boeing, hizmet bülteninde
“Pivot bağlantı noktalarında olağan uçak operasyonları
sırasındaki blokajlama sırasında ortaya çıkan, ısıdan kaynaklı
hasar ve çatlaklar tespit edildi,” ifadesine yer verdi.
FAA warns over BoeIng
767 landIng gear
The U.S. Federal Aviation Administration (FAA) ordered Boeing
767 operators Oct. 3 to inspect main landing gear (MLG)
components and revise maintenance programs after cracks
and heat damage to pivot joint components were found during
dozens of gear overhauls. The damaged components included
pivot pins found in the center of the gear truck between the
two sets of wheels. “Heat damage and cracks were found at the
pivot joint location [and] caused by the truck pitching motion
during normal airplane operations,” Boeing says in a service
bulletin.
8
BoeIng, 777x için
EmIrates ile
birlikte çalışıyor
Emirates Başkanı Tim Clark, havacılık sektörü
yayınlarından AIN’e eylül ayı sonunda verdiği bir
röportajda şirketinin iki yıldan uzun bir süredir Boeing’in
777X modelinin tasarımına destek vermekte olduğunu
belirtti. Boeing’in 777X uçaklarının 2020 bitene kadar
büyük bir başarı öyküsü yazan 777-300ER’lerin yerine
geçmesi bekleniyor. Clark AIN röportajında “Evet bizim
bu işte bir katkımız var. İşin bütüne dair olarak birkaç
yıldır onlarla birlikte çalışıyoruz. Unutmayın ki bu bir
Boeing uçağı ve Boeing tasarımcıları kadar müşterilerinin
de sesine kulak verir” dedi. AIN, geçtiğimiz mayıs ayında
Boeing’in Emirates ve leasing müşterileriyle yeni geniş
gövdeli uçağın geliştirilmesi konusunda görüşmeler
yaptığını doğruladığını duyurmuştu.
Airbus muadil A350-1000 uçağını 2017’de piyasaya
sürmeyi planladığını açıklarken Boeing, 777X için
“2020’ye kadar” hedefini koruyor.
BoeIng, EmIrates
‘cooperate for 777X’
Emirates President Tim Clark said during an interview
with the sector publication AIN late September that
the Dubai-based company worked for more than two
years to assist Boeing in the design of the 777X, the
new jet expected to begin replacing the phenomenally
successful 777-300ER at the end of the decade. “Yes,
we’ve had an input there,” AIN quoted Clark as saying.
“We’ve been working with them now for a couple of
years on the whole thing. Don’t forget, this is a Boeing
airplane and they listen to their customers [and not
only the] designers.” AIN reported in May that Boeing
confirmed it had started discussions at that time with
airline and leasing customers about aspects of the
development of the new widebody. While Airbus now
expects the A350-1000 to enter service in 2017, Boeing
sticks to the end-of-decade target for the 777X.
IFTE havacılık
tutkunlarını
buluşturdu
lkemizde ilk sivil
havacılık eğitim
fuarı IFTE, sektör
yetkililerini, şirketleri,
havacılık tutkunlarını,
genç havacılık adaylarını ve eğitim
kurumlarını İstanbul’da bir araya
getirdi.
Türkiye`deki havacılık eğitimleri
organizasyonlarının yanı sıra
Amerika, Avrupa, Uzak Doğu ve
Ortadoğu`dan da birçok havacılık
eğitim kurumu ve bunlara hizmet
sağlayan şirketlerin katıldığı fuar 27-28 Eylül
tarihlerinde ziyaretçilerini ağırladı.
Etkinliğin ilk günündeki açılışa katılan ve stantları gezen
DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal, burada gazetecilere
verdiği demeçte, ülkemizde son yıllarda havacılık
sektöründe büyük bir atılım gerçekleştirdiğini söyledi.
Birdal, “Sektörde var olmak isteyen gençler için de bu
fuar önemli bir fırsat oluşturuyor” dedi. UTED dergisinin
standında derneğin Onursal Başkanı Sefa İnan, derginin
Genel Yayın Yönetmeni ve derneğin Yönetim Kurulu
Başkanı Ümit Sayıl, Yrd. Doç. Dr. Senai Yalçınkaya
görüşlerini paylaştılar.
FaIr gathers
avIatIon sector
IFTE, the first civil aviation training fair in Turkey, has
brought together sector authorities and companies,
aviation lovers, young candidates and educational
institutions in Istanbul.
The fair hosted aviation training companies and suppliers
from the U.S., Europe, Far East and the Middle East, along
with the local firms, on Sept. 27 and 28. Orhan Birdal, head
of the General Directorate of State Airport Authority, told
journalists on the sidelines of his visit to the event on the first
day that Turkey has been experiencing a boom in aviation
in recent years. “This fair is also offering an opportunity to
young people who seek a place in the sector,” he said. At the
UTED magazine stand, Sefa İnan, the honorary president
of association, Ümit Sayıl, the editor-in-chief of the UTED
magazine and the president of the foundation, and Associate
Professor Senai Yalçınkaya shared ideas.
Delta’dan 20 yılın ardından 40 AIrbus siparişi
Yaklaşık 20 yıllık bir aranın ardından Delta Air Lines Airbus’a 30
adet A321 ve 10 adet A330-300 siparişi verdi.
Airbus’tan yapılan açıklamaya göre Delta, A321’leri için CFM
International’ın xCFM56-5B motorlarını, A330-300 için ise GE
Aviation’ın CF6-80E1 motorlarını tercih etti.
Airbus ilk A330 teslimini 2015’te, ilk A321 teslimini ise 2016’da
yapmayı planlıyor.
Delta, Northwest Airlines ile birleşmesinin ardından filosunda
A320 ailesine ait 126 dar gövdeli uçak, 32 adet de A330
barındırıyor.
Delta places 40 AIrbus order after two decades
After a nearly two-decade halt, Delta Air Lines has placed its first order for Airbus airplanes as it signed for 30 A321s and 10 A330-300s,
the plane maker announced in September.
Delta picked xCFM56-5B engines from CFM International to power its A321s and CF6-80E1 engines from GE Aviation for its new A330s.
It expects delivery of its first A330 in 2015, followed by its first new A321 in 2016.
Following the merger of Delta and Northwest Airlines, the firm’s fleet now includes 126 A320-family narrowbodies and 32 A330s.
9
Haberler / NEWS
General ElectrIc, BoeIng 777X
motorunu test ediyor
eneral Electric, Boeing 777X ailesi için seçilen
100,000lb-thrust GE9X turbofan motorun kritik
bir parçası için başlatılan öncül testlerin ikinci
safhasına başladı.
GE9X programının başkanı Chuck Jackson
Flightglobal’a verdiği bir röportajda, yüksek
basınç kompresörü donanımı testlerinin GE’nin İtalya’nın Massa
kentinde bulunan yağ ve benzin türbini tesisinde eylül ayı
ortasında başlatıldığını söyledi.
GE yetkilisi, bu kritik testin başlatılmasını 400 koltuklu 777-9X’in
2020’de hizmete girmesinden hatırı sayılır bir süre öncesinde
atılan, riski azaltmaya yönelik önemli bir adım olarak tanımladı.
Test, şirketin GE9X için FAR Part 33 sertifikasyonunu
tamamlamayı planladığı tarihten beş yıl önce başlatılmış oldu.
General ElectrIc begIns core
test on 777X turbofan
General Electric has started a second series of preliminary tests
on a critical component of the 100,000lb-thrust GE9X turbofan
engine selected to power the Boeing 777X aircraft family,
Flightglobal reported on Oct. 10.
Testing began in mid-September on the high-pressure
compressor rig at GE’s oil and gas turbine test facility in Massa,
Italy, says GE9X program leader Chuck Jackson.
GE officials have described the beginning of the core tests now
as a significant step to reduce risk well before the 400-seat 7779X is scheduled to enter service in 2020.
The rig testing come five years before GE expects to complete
FAR Part 33 certification of the GE9X.
Nijerya’da uçak
kazası: 15 ölü
Nijerya’nın Lagos kentinde küçük bir yolcu uçağının
kalkıştan kısa bir süre sonra düşmesi sonucu 15 kişi
hayatını kaybetti.
Associated Airlines’a ait uçak, ülkenin güneybatısındaki
Akure şehri ile 225 kilometre mesafedeki Lagos arasında
charter seferi yapıyordu. Uçakta 20 yolcu ve 7 mürettebat
bulunduğu belirtildi.
Nijerya havacılık yetkilileri, motor sorunu nedeniyle
uçağın hatalı kalkış yaptıktan sonra düşüşe geçtiğini ve
alevler içinde kaldığını açıkladı.
Lagos’ta geçen yıl haziran ayında bir yolcu uçağı, bir
apartmanın üzerine düşmüş, kazada 163 kişi hayatını
kaybetmişti.
15 kIlled In NIgerIa
AIR crash
A charter plane carrying 20 passengers and seven staff
members crashed Oct. 3 shortly after take-off from Lagos
airport in Nigeria. Officials confirmed that 15 people died
as many others were injured.
The Associated Airlines plane was bound for Akure, which
lies about 225 kilometers north-east of Lagos.
The plane’s engine appeared to fail and the aircraft
plunged to the ground and burst into flames, officials said.
A passenger plane crashing into an apartment in Lagos
last year killed 163.
AIrbus yeni A330-300 ile tasarruf öneriyor
irbus CEO’su Fabrice Bregier, 25 Eylül’de Aviation Expo
China’da şirketin özellikle iç hatlar ve bölgesel rotalarda
kullanılmak üzere geniş gövdeli A330-300 modelinin daha
hafif bir versiyonu üzerinde çalışmakta olduğunu açıkladı.
Yeni A330 için Çin’in önemli bir pazar olabileceğini söyleyen
Bregier, “Yeni A330-300 versiyonunu kullanan şirketler kısıtlı
yer, havalimanı sıkışıklığı ve pilot eksikliği gibi sorunlara
çözüm üreten, kendini kanıtlamış, gelişmiş bir uçağın
sağlayacağı yararlardan faydalanacaktır” dedi. Şirket bu yeni
modelle yüzde 15’lik bir tasarruf önermeyi hedefliyor.
AIrbus to offer cost cut wIth new A330-300
Airbus plans to develop a new lower weight version of its A330-300 widebody specifically designed for use on domestic and regional
routes in high-growth markets with large populations and big traffic flows, the company’s CEO Fabrice Bregier said at the Aviation Expo
China show in Beijing on Sept. 25.
China itself is among the leading markets for the new version of the A330, Bregier said. “Operators of the new A330-300 variant will
benefit from a proven, mature and reliable aircraft that brings relief to limited airspace, airport congestion and pilot shortage,” he said.
The company plans at a 15% cost cut with the new version.
avrupa komisyonu yunanistan
birleşmesine yeşil ışık yaktı
Avrupa Komisyonu, Yunanistan’ın Aegean Airlines şirketinin Olympic
Air’i satın almasına yeşil ışık yaktı.
Yunan havayollarının bu ikinci birleşme çabası üzerine “derinlemesine
bir inceleme” yaptığını belirten Avrupa Komisyonu, Aegean tarafından
satın alınmaması halinde yaşadığı finansal güçlüklerin Olympic Air’in
“yakın gelecekte” piyasadan çekilmesine yol açacağına kanaat getirdi.
Bununla birlikte, Olympic’in piyasadan çekilmesi halinde Aegean’ın
ülkedeki “tek önde gelen yurtiçi hizmet sağlayıcı” konumunda
kalacağını ifade eden Komisyon, “Bu sebeple birleşme gerçekleşse de
gerçekleşmese de Olympic kısa sürede Aegean rekabetinden çekilmiş
olacaktır. Buna bağlı olarak, birleşme rekabete hiçbir şekilde zarar
vermeyecektir” dedi.
Komisyon, ayrıca Yunanistan’da yaşanan ekonomik kriz nedeniyle
2009-2012 arasında Atina’dan yurtiçi yolcu trafiğinde yüzde 26’lık bir
düşüş yaşandığını da belirtti.
10
EUROPEAN COMMISSION
SIGNALS GREEN LIGHT TO
GREEK MERGER
Aegean Airlines’ proposed acquisition of Olympic Air
has been cleared by the European Commission.
After “in-depth investigation” into the Greek airlines’
second attempt to join forces, the Commission has
concluded that financial difficulties would force
Olympic Air to exit the market “in the near future” if
not acquired by Aegean.
Besides, if Olympic went out of business, Aegean
would be Greece’s “only significant domestic service
provider”, it argues: “Therefore, with or without
the merger, Olympic would soon disappear as a
competitor to Aegean. Thus the merger causes no
harm to competition that would not have occurred
anyway.”
The Greek crisis has caused a 26% drop in demand
for domestic air passenger transport from Athens
between 2009 and 2012, noted the Commission.
11
Haberler / NEWS
JAL aynı gün iki 787’yi
geri çağırdı
apan Airlines (JAL), aynı gün içinde iki farklı sorun
nedeniyle Tokyo’ya doğru yola çıkan iki Boeing 787
uçağını kalkış noktalarına geri çağırmak zorunda
kaldı.
Birinci uçak, 9 Ekim’de Moskova’nın Domodedovo
Uluslararası Havalimanı’ndan kalktıktan kısa bir
süre sonra pilotların uçağın elektrik sisteminde bir sorun tespit
etmesinin ardından geri çağrıldı. Yetkililer, elektrik sorununun
uçağın tuvaletlerine ve mutfağına giden gücü etkilediğini
açıkladılar.
Bir diğer 787 ise San Diego’dan kalktıktan sonra sağ motordaki
anti-ice sisteminin aktivasyonunda sorun yaşadığı için geri döndü.
JAL, gerekli bakımların ardından iki uçağın da hizmete geri
döndüğünü açıkladı.
Bu yılın başında tüm 787 filosu uçağın lityum-iyon bataryalarındaki
sorun nedeniyle dört ay boyunca seferden alınmıştı.
Japan AIrlInes dIverts two
planes back In one day
Japan Airlines (JAL) called back Oct. 9 two Boeing 787 aircraft
bound for Tokyo back to their departure airports due to two
different technical issues after take-off.
The first aircraft had to return to Moscow’s Domodedovo
International airport when pilots discovered a failure in the
aircraft’s electrical system after take-off. The failure affected
power to the aircraft’s lavatories and galleys, a company
spokesman said.
A second plane turned back to San Diego after an alert indicating
failure in the right engine’s anti-ice system was activated.
Both aircraft have since returned to service after undergoing the
necessary maintenance work, says JAL.
The global 787 fleet was grounded for more than four months
early this year because of issues with the aircraft’s lithium-ion
batteries.
12
Yanlış uyarı
direktif getirdi
Bir Boeing 747 uçağında kakış sırasında yaşanan
yanlış bir “stick-shaker” uyarısı, ABD Federal Havacılık
İdaresi’nin (FAA) belirli bazı angle-of-attack (hücum
açısı) sensörlerinin kontrol ve test edilmesi yolunda bir
direktif yayınlamasına neden oldu.
747’nin birçok versiyonunu -400’ler de dahil olmak
üzere kapsayan direktif, “paddle” tipi bir sensörün uygun
yerleştirilmiş olup olmadığının gözle muayene edilmesini
gerektiriyor.
FAA’nın direktiflerine bağlı uçaklarda sensörlerin
perdövites uyarısı sisteminin operasyonal testi ve gerekli
hallerde değiştirilmesi gerekiyor.
Direktif, en eski 737 modellerini ve 727’leri de kapsıyor.
False stIck-shaker
actIvatIon trIggers
US dIrectIve
A false activation of a stick-shaker during take-off has
spurred a U.S. directive to check and test certain angleof-attack sensors on Boeing 747s.
The directive, which covers a range of 747 variants
including the -400, requires a general visual inspection
to determine whether a specific sensor with a paddletype vane is fitted.
For those aircraft affected the US FAA is demanding
an operational test of the stall-warning system and, if
necessary, replacement of the angle-of-attack sensor.
The directive also covers the earliest 737 models as well
as 727s.
13
Haberler
vİzyona
gİrecekler
Behzat Ç. Ankara
Yanıyor (1 Kasım)
Sunay Akın’dan
Söz Gösterisi
Sunay Akın, geçmişle bugün arasında köprüler kurarken,
aklımızdaki kapıları gülümseme anahtarıyla açıyor.
Kendi çalışmalarını modern meddah tavrıyla anlatırken
dinleyenlerine bir sunumda onlarca kitabın ışığını aktaracak.
İzleyenler, bu gösteride yaratıcı düşüncenin kendini
geliştirmesine tanıklık edecek. Sunay Akın “Söz Gösterisi”
adlı tek kişilik oyunuyla sizleri, 25 Ekim’de Caddebostan
Kültür Merkezi’ne ve 22 Kasım’da Kozyatağı Kültür
Merkezi’ne davet ediyor.
Haluk Bilginer’den Nehir
Usta oyuncu Haluk Bilginer, tek perdelik oyunuyla tiyatro sahnesinde. Jez
Butterworth’un yazdığı oyunda sahne alan Bilginer aynı zamanda oyunun
yönetmen koltuğunda yer alıyor. Haluk Bilginer, Canan Ergüder ve Ayça Bingöl’ün
rol aldığı oyun, 15-17 Kasım’da Trump Towers’da izlenebilir.
Deniz
Reyhan’dan
İçimdeki Işık
İDGSA-UESYO grafik bölümünden
Deniz Reyhan, son senelerde
“İçimdeki Işık” sloganıyla kendine
özgü bir dil oluşturup, bu dili
ileriye götürme noktasında ele
aldığı konuları plastik bir ifadenin içinde, tekniğinin imkanlarını sonuna kadar
kullanarak, geometrik bir yapı, yarı kübist bir işçilik ve renk skalasındaki zengin
açılımıyla ileriye taşıyor.
Sergi 16-24 Kasım tarihlerinde Kadıköy Caddebostan Kültür Merkezi 3. Kat Fuaye
Flamenko efsanesi
Rafael Amargo
İstanbul’da
İspanya’nın en saygın gösteri sanatları ödüllerinden
olan Max’ı 3 kez, “En İyi Dansçı” ödülünü 4 kez alan,
İtalya’nın en prestijli dans ödüllerine layık görülen
Akdeniz’in tutkulu ve yakışıklı dansçısı Rafael Amargo,
İstanbul’da flamenko severlerle buluşuyor. Flamenko
dansını, gelenekseli yitirmeksizin cesur yeniliklerle
sahneye taşıyan Rafael Amargo, “Suite Flamenca”
isimli gösterisiyle 15-19 Kasım’da Maslak Türker
İnanoğlu Show Center’da sahnede olacak.
14
Salonu’nda izlenebilir.
Klasik Müziğin İmparatoru
Türkiye’de
Müzik otoriteleri tarafından bu yüzyılın
en önemli müzisyenlerinden biri olarak
kabul edilen ve her birine 50-60 bin
kişinin katıldığı, konserlerinin biletleri
aylar önce tükenen Andre Rieu, 29
Kasım’da Sinan Erdem Olimpik Spor
Salonu’nda gerçekleştireceği konser için
Türkiye’ye gelecek. Gittiği her ülkede
halkın yoğun ilgisiyle karşılaşan Andre
Rieu, bugün olimpiyat statlarında konser
veren tek klasik müzik sanatçısı.
Sevilen dizi Behzat Ç. ekranlara veda
etti ama sevenlerinin boynunu bükük
bırakmadı. Sevilen karakter Behzat Ç. ikinci
sinema filmiyle izleyicisi karşısına çıkıyor.
Behzat Ç.’nin gidişinin ardından büroya
atanan Himmet adlı komiser büyük bir
cinayeti lehine çevirir ve İçişleri Bakanı’nın
suikastı nedeniyle ekibini terörle mücadele
komisyonuyla çalışmaya yönlendirir. Bu
sırada cinayet masasının üzerinde çalıştığı
iki dava vardır, ancak Himmet ekibinin
bu cinayetler yerine Bakan’ın davasına
odaklanmasını emreder. Tahsin ise önceliğini
bu cinayetlerden yana kullanır ve Behzat
Ç.’yi geçici göreve çağırmaya karar verir.
Ne var ki Behzat Ç.’nin göreve geri dönme
konusunda tereddütleri vardır.
Açlık Oyunları:
Ateşi Yakalamak (22 Kasım)
Dünya çapında ilgi uyandıran Suzanne
Collins’in romanlarından uyarlanan ilk
sinema filmi Açlık Oyunları, gişede büyük bir
başarı yakalamıştı. Serinin ikinci filmi Ateşi
Yakalamak’ta Katniss Everdeen’ın futuristik
ve bir o kadar da despotik dünyada geçen
sürükleyici maceraları devam ediyor. Genç
kadın bu sefer “Quarter Quell” için yarışıyor.
Tüm dünyada büyük yankı uyandıran
serinin ikinci filminde kadroda yine
Jennifer Lawrence, Liam Hemsworth, Josh
Hutcherson ve Woody Harrelson yer alırken
yönetmen koltuğunda bu sefer ilk filmden
farklı olarak Francis Lawrence oturuyor.
Tamam mıyız? (29 Kasım)
Yerli sinemamızın sevilen yönetmeni Çağan
Irmak’ın senaryosunu da kaleme aldığı
filmin kadrosunda başrolleri Aras Bulut
İynemli ve Deniz Celiloğlu’nun paylaşırken
Sumru Yavrucuk, Aslı Enver ve Gürkan
Uygun da rol alıyor. Kendi dünyasında
yaşayan engelli İhsan ve sorunları olan
heykeltıraş Temmuz’un birbirlerinden güç
alarak hayatın zorluklarının üstesinden
gelme mücadelesi ele alan film,
birbirlerinden oldukça farklı hayatlar süren
iki erkeğin kesişmesini konu ediniyor.
15
RÖPORTAJ / INTERVIEW
Girne Amerikan Üniversitesi
Rektör Yardımcısı
Girne American University Vice Rector Prof. Dr.
Prof. Dr.
Olgun Çiçek:
“Havacılık eğitiminde
mesafeyi kapatmalıyız”
“We should close gap in aviation training”
Türkiye'nin havacılık eğitiminde ABD ve Avrupa'nın gerisinde olduğunu
belirten Prof. dr. çiçek, bu farkı kapamak için sektör kurumları arasında
daha sıkı işbirliklerinin önemine işaret ediyor.
notıng that turkey lags behınd the us and europe ın cıvıl avıatıon traınıng,
professor çiçek says the sector components should develop colser tıes and
cooperatıon ın a bıd to close the gap.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
20 yıllık bir akademisyenim. Aslen Erzurumluyum.
Babam devlet memuru olduğu için Türkiye’yi
dolaştık. Türkiyeliyim yani. Üniversiteyi turizm
işletme alanında bitirdikten sonra 1990’da yüksek
lisans için İngiltere’ye gittim. Daha sonra Türkiye’ye
dönüp Dokuz Eylül Üniversitesi'nde öğretim
görevlisi olarak göreve başladım ve 1998’de Dokuz
Eylül Üniversitesi'nde doktoramı tamamladım. Daha
sonra iki yıl Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde görev
aldım. 2003 yılında gittiğim Dubai’de 8 yıl havacılık
bölüm başkanlığı ve işletme fakültesi dekanlığı
yaptım. 2011 yılında Kıbrıs’a dönerek Girne Amerikan
Üniversitesi’nde rektör yardımcısı olarak göreve
başladım.
Ülkemizdeki havacılık eğitimiyle ilgili neler
söylemek istersiniz?
Türkiye’deki havacılık eğitimi, gelişmekte olan,
çok yeni bir alan. Maalesef ABD ve Avrupa ile
kıyasladığımızda biraz geç kalmış durumdayız. Yine
de bu alana büyük bir önem verilmesi gerekiyor.
Eğitimde mesafeyi kısa sürede kapatabileceğiniz
16
Can you tell us about yourself and your career?
I have been an academic for 20 years. I am from the
eastern province of Erzurum. However, my father
was a state official and we moved across the country
during my childhood, which means I am from Turkey
indeed. After finishing the tourism management
department at the university, I went to the U.K. in
1990 to gain my masters degree. Then, I returned to
Turkey and started working as a tutor at Dokuz Eylül
University in the Aegean province of Izmir. I finished
my doctorate program at the same university in 1998
before I worked at Eastern Mediterranean University
on Cyprus for two years.
In 2003, I went to Dubai, where I worked as the head
of the aviation department and dean of the business
administration faculty for eight years. I returned to
Cyprus in 2011, and have been working as the vice
rector of the Girne American University since then.
What would you like to tell about the aviation
education in Turkey?
Aviation education is a new and a developing field in
the country. We lag behind the U.S. and Europe and
17
RÖPORTAJ / INTERVIEW
bir alan değil havacılık. Önümüzdeki 15 yıl içinde şu kadar
sayıda personele ihtiyaç var deniyor. Ancak bizim bu personeli
yetiştirebilmemiz, istenen düzeye getirmemiz çok kolay
değil. Yeni mezun birinden de bu eğitimde etkin olmasını
bekleyemezsiniz. Eğiticiler konusunda da sıkıntı var yani.
Örneğin Kıbrıs’ta pilot eğitimi verecek, doktoralı, konusunda
uzmanlaşmış hocalar bulmakta zorlanıyoruz. Bu zaten
sadece bizim değil, dünyanın sorunu. Gerçekten eğitimci
olan, akademik kariyeri olan pilot sayısı çok az ve onları
da zaten yurtdışında köklü üniversiteler almış ve koruyor
durumda. Dolayısıyla bizim belki de kendi elemanlarımızı ve
eğitimcilerimizi yetiştirmemiz ve bu halkaya onlar aracılığıyla
girmemiz gerekecek.
"Kıbrıs’ta pilot eğitimi verecek, doktoralı,
konusunda uzmanlaşmış hocalar
bulmakta zorlanıyoruz. Bu zaten sadece
bizim değil, dünyanın sorunu. "
"In Cyprus we can hardly fInd expert
tutors holdIng avIatIon doctorates
to provIde pIlot traInIng.
The whole world Is facIng such
a problem. "
we have to attach more importance to the issue. This is not
a field that you can close the gaps in a short span of time.
We are witnessing several calculations on the staff needed
for the 15 years. However, it is not that easy to raise such
personnel at a required level. You cannot expect a newly
graduate to take active role in training. There are problems
in providing trainers, that is to say. In Cyprus, for example,
we can hardly find expert tutors holding aviation doctorates
to provide pilot training. The whole world is facing such
a problem. The number of teaching pilots with academic
careers is very limited and some rooted universities abroad
are already employing them. Thus, maybe we have to raise
our own staff and trainers to get in the ring.
we have a four-year YÖK accredited program of Aviation
Management. The two-year cabin attendant program is also
YÖK certified. Besides, we have cooperation deals with the
Atlantic Flight Academy and Yavrukuş, which will provide us
the chance to provide PPL, CPL and ATPL trainings starting
from next year.
Currently, we do not have an aircraft engineering
department. However, if we can keep growing in aviation,
we can take such a step by improving our engineering
infrastructure and cooperating with a really good university,
as this is the case in some of our other departments.
For example, we already cooperate with Yıldız Tehcnical
University (YTÜ) in mechanical engineering and automotives.
YÖK has supported the 2+2 years model we implement
there. Cyprus needs a supporting hand.
What are your other expectations to strengthen the
aviation training?
The Directorate General of Civil Aviation (DGCA) should be
more open to the world. They should be involved in closer
ties with the sector and the educational institutions. The Civil
DGCA and the Higher Education Board (YÖK) have founded
a joint body and we have sent members there also. They
work on issues such as syllabus planning and educational
problems. It is important to carry these studies to more
specific fields and share the outcome.
What does the Girne American University offer aviation
sector candidates?
We are a new player in aviation training. However, since 2005,
Eğitimin güçlenmesi için başka beklentileriniz var mı?
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün de dışa açılması lazım.
Sektörle, eğitim kurumlarıyla daha da yoğun ilişkiler içinde
olmalılar. Sivil Havacılık ve YÖK ortak bir yapı kurdu. Biz
de oraya üye verdik. Müfredat planlaması, eğitim sorunları
gibi konuları ele alıyorlar. Bunların daha spesifik alanlarda
yapılması, burada üretilenlerin paylaşılması çok önemli.
Girne Amerikan Üniversitesi havacılık adayları için nasıl
eğitim seçenekleri sunuyor?
Biz de havacılık eğitiminde yeni bir üniversiteyiz. Ancak 2005
yılında başladığımız ve hala devam eden, Sivil Hava Ulaştırma
18
Turkish Cyprus has been facing a number of problems
due to the international sanctions. What are your
specific difficulties and have do you manage them?
Yes, there are some overall problems derived from the
realities of Cyprus, but we have overcome these difficulties
with international accreditations in some other departments.
For example, our tourism department is World Tourism
Organization certified. The business administration
department is accredited by the International Assembly for
Collegiate Business Education (IACBE) and the European
Council for Business Education (ECBE). In engineering,
we have ASIIN, which is valid across Europe. The English
language prep education is certified by the prestigious
EAQUALS. We would not have attracted foreign students
without these accreditations. Cyprus is not an internationally
recognized country. But the university has managed to
become a recognized school.
How about the foreign students’ interest in the
university?
Now, we have students from 79 countries. These countries
spread from Far East to Africa, from Balkans to Europe.
Foreign students stand for some 30 percent of our overall
19
RÖPORTAJ / INTERVIEW
Ancak, üniversitemiz uluslararası tanınan bir üniversite
olmayı başardı.
Yabancı öğrencilerin üniversitenize ilgisi nasıl?
Bizim şu anda 79 ülkeden öğrencimiz var. Uzakdoğu’dan
tutun Afrika’ya, Balkanlar’dan Avrupa’ya kadar. Öğrenci
kapasitemizin yüzde 30’unu yabancı öğrenciler
oluşturuyor. Bizim 10.000 öğrencimiz var ve 3.000’i
yabancı. Bu ciddi bir rakam. Gerçek anlamda uluslararası
bir üniversiteyiz.
Çok kültürlü ve uluslararası bir ortamımız, 25 ülkeden
hocalarımız var.
Amerika’da, İngiltere’de ve Hong Kong’da kampuslarımız
var ve İstanbul kampusumuz da gelişiyor.
Pilotaj eğitimiyle belki yine sınırları aşıp bir ilke imza
atacağız. Evet, Kıbrıs’a uçuşlar çok hassas. Hemen
havaalanını yan çizgisi Rum tarafı. Ancak Yavrukuş’un
Sivil Havacılık’tan aldığı uçuş onayları var. Biz
uçuşlarımızı onlar aracılığıyla gerçekleştirebileceğiz.
Geçitkale Havalimanı’nda eğitim uçakları var. Bu alanı ve
bu uçakları kullanacağız.
Kıbrıs’ın uçuş eğitimi konusunda önemli bir avantajı var.
Hava muhalefetinin olmaması hemen hemen 10 ay eğitim
uçuşu yapılmasına olanak tanıyor.
İşletmeciliği adlı, YÖK onaylı dört yıllık bir bölümümüz var.
İki yıllık kabin hizmetleri bölümümüz yine YÖK onaylı. Ayrıca
AFA (Atlantik Uçuş Akademisi) ve Yavrukuş ile yürüttüğümüz
işbirliği anlaşmalarımız var. Bu bağlamda PPL, CPL ve
ATPL eğitimleri verebileceğiz. Son olarak da dört yıllık
pilotaj programımız için YÖK’e başvurduk onay bekliyoruz.
Önümüzdeki yıl bu eğitime de başlamayı planlıyoruz.
Şu an için uçak mühendisliği bölümümüz yok. Ancak havacılık
alanında büyüdüğümüz takdirde mühendislik altyapımızı
geliştirerek ve tıpkı bazı diğer alanlarda yaptığımız gibi iyi bir
üniversiteyle işbirliği yaparak bu alana da adım atabiliriz.
Mesela Yıldız Teknik Üniversitesi ile makine ve otomotivde bir
işbirliğimiz var. Burada uyguladığımız 2+2 modelini YÖK de
destekliyor. Orası yavru vatan, oraya bir el uzatmak, destek
olmak gerekiyor.
KKTC, uluslararası ambargo nedeniyle birçok sorun
yaşıyor. Siz nasıl güçlüklerle karşılaşıyorsunuz ve bu
sorunları nasıl aşıyorsunuz?
Kıbrıs’ın gerçeklerinden kaynaklanan sorunlar var ama biz
bunları diğer bölümlerde uluslararası akreditasyonlar alarak
aştık. Örneğin turizmde Dünya Turizm Örgütü onayımız var.
İşletmede Uluslararası İşletmeciler Asamblesi onayı aldık
(IACBE, ECBE). Mühendislikte ASIIN dediğimiz, Avrupa’da
geçerli bir akreditasyon aldık. İngilizce hazırlık eğitimi
için Avrupa’nın dil alanında saygın kurumu EAQUALS’tan
akreditasyonumuz var. Bunlar olmasa yabancı öğrenci
çekemeyiz. Kıbrıs uluslararası olarak tanınmayan bir ülke.
20
capacity, which means that some 3,000 out of our 10,000
students are foreigners. This is a serious figure. This is an
international university in real terms. We have a multi-cultural
environment and professors from 25 countries.
We have campuses in the U.S., the U.K. and Hong Kong as our
Istanbul campus is developing.
Maybe we will expand our borders with pilot training. Yes,
flights are very sensitive in Cyprus. Just ascent to the airport,
the Greek side lies. But Yavrukuş has flight approvals from the
DGCA. We will be able to materialize flights that way. There are
training aircraft at Geçitkale Airport. We will use that port and
aircraft.
Cyprus poses an important advantage in flight training. The
good weather conditions enable almost 10 months of training
flights a year.
What do you do in your leisure time?
I do not have much leisure time, but I usually try to spare time
for myself and my family. It is good to relax by the seashore
and enjoy the nature at small weekend runaways to the
environs. Girne is a really green place. The social environment
in Cyprus is also satisfying. It is a pleasure to go out in the
evening and eat with friends. Still, escaping to some even more
quite places is good sometimes.
Visiting Istanbul or Antalya at the weekends is also fun. It
involves visits to friends and relatives, offers a change of
atmosphere, and fulfilling the longing for the homeland. In
terms of sports, I can only jog, And we go an d see a movie
once in a week.
Dinlenmek için neler yapıyorsunuz?
Çok fazla boş zamanımız olmuyor; olduğunda biraz
kendime ve aileme zaman ayırmaya çalışıyorum. Hafta
sonları yakın yererle kaçıp deniz kenarında bir hava
değişimi, doğaya dönüş çok iyi geliyor. Girne zaten çok
güzel ve yeşil bir yer. Kıbrıs’ta sosyal ortam çok iyidir.
Akşamları arkadaşlarınızla bir yerde buluşup yemek
yemek ve sohbet etmek çok keyiflidir.
Yine de bazen daha da sakin yerlere kaçmak güzel oluyor.
Hafta sonları İstanbul ya da Antalya’ya gelmek de güzel.
Eş dost ve akraba ziyaretleri, hava değişimi, memleket
özlemi... Hepsi bir arada. Spor adına sadece yürüyüş
yapabiliyorum. Haftada bir de sinemaya gidebiliyoruz.
Genç havacılık adaylarına nasıl mesajlar vermek
istersiniz?
Onlara önerim, konuya biraz yukarıdan, global düzeyde
bakıp büyük düşünmeleridir. Kendilerini yetiştirirken
İngilizceleri çok iyi olmalı. Kültür çok önemli. Bu
meslekte kültürler arası iletişim büyük önem taşır. Çünkü
çalıştığımız yerlerde farklı kültürlerden onlarca insan
vardır. Onları anlamak ve onlara kendimizi anlatabilmek
çok önemli.
Bir de kendi alanlarında kendilerini çok iyi yetiştirmeliler.
“Ben bu işi biliyorum ve dünyanın her yerinde
yapabilirim” diyebilmeliler. Sadece Türkiye’de bir
havayolunda işimi yaparım mantığını bırakmaları lazım.
Yeni nesilde bu değişimi görüyorum. Bu, güzel bir şey.
Örneğin Türk Hava Yolları’nın uluslararası olmak yolunda
önemli bir başarısı, yabancı pilotlardır. Demek ki bunlar iyi
pilot. Demek ki Türk Havayolları iyi bir havayoludur.
Önemli olan iyi pilot olmak ve tercih edilmektir. Başarılar
diliyorum onlara.
İSTANBUL'da düzenlenen IFTE fuarında
görüştüğümüz PROF. ÇİÇEK, genç
havacılık adaylarına kendilerini
uluslararası standartlara uygun biçimde
geliştirmelerini öneriyor.
speakıng to uted on the sıdelınes of the
ıfte event ın ıstanbul, prof. çıçek advıSes
young avıatıon sector candıdates to
traın themselves ın accordance wıth
the ınternatıonal standards.
What is your message to young aviation sector candidates?
I would advice them to look at the issue from a little above,
at a global level for a greater perspective. While improving
themselves, they should develop good English language skills.
Culture is highly important. Intercultural communication is highly
important in this profession, because at the workplaces there
are tens of people from different cultural roots. It is important to
understand them and express yourself.
They should improve themselves in all terms indeed. They
should be well-equipped enough to say that “I am good at this
profession and can work at any spot on earth.” They should give
up the conformism that is satisfied by working at any airliner
in Turkey only. And I can observe such a change in the new
generation. This is something good.
For example, employing foreign pilots is a success for Turkish
Airlines on its way to become an international airliner. This
proves that the hired pilots are good ones. This also proves that
Turkish Airlines is a good airliner. What matters is being a good,
preferred pilot. I wish success to them all.
21
GEZİ / DESTINATION
Yazı/Article: Dr. Handan Diker
Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi/Yeditepe University Instructor
[email protected]
nlü İskoç yazarı J. M. Barrie’nin yazdığı
ünlü çocuk masalı Peter Pan’ı hepiniz
bilirsiniz. Peter Pan yaramaz bir
çocuktur ve hep çocuk kalmak için
mücadele eden bir karakterdir. Onunla
sürekli çatışan Kaptan Hook ve ona yol
gösteren peri kızı Thinker Bell, masalın diğer
ünlü karakterleridir. İşte o hikâyede yer alan o küçücük peri
kızı, beni hem güzelliği hem tılsımı hem de hayal gücümü
harekete geçirmesiyle çok etkilemiştir. Birdenbire ortaya
çıkması ve yol göstermesi, asasını sallayarak her şeyi
değiştirmesi... İnsanları düşler ülkesine doğru sürüklemesi.
İşte bu kez çok sevdiğim bir ülkeye, Avusturya’ya ve
Avusturya’nın bir masal kentine Salzburg’a doğru yola
22
ou would all remember Peter Pan, the
famous tale by renown Scottish author J. M.
Barrie.
Peter Pan is a mischievous kid who struggles to
remain as a child. Captain Hook, who always quarrels
with Pan, and fairy Thinker Bell, who guides him all the
time, are the other two outstanding characters of the
tale.
That little fairy girl in the tale has always impressed me
with her beauty, charm and a definite impact that drives
my imagination. She shows up suddenly and guides Pan,
changes everything with a swing of her rod, riding people
to a land of dreams. It was like this beautiful fairy was
accompanying me during my trip to Austria, the beloved
Bir peri masalı / A fairytale:
SALZBURG
çıkarken sanki o peri kızı da bana eşlik ediyordu. Çünkü
bu bir gezi değil, adeta bir masaldı. Ve ben bu masalda
kaybolmamak için, dolaştığım yerlerin gerçek olduğunu
fısıldaması için yanımda hep Thinker Bell’i aradım durdum.
Türk Hava Yolları'nın İstanbul-Salzburg direkt uçuşu ile
2 saat 15 dakikada Salzburg Wolfgang Amadeus Mozart
havaalanına inmiştim. Burası oldukça küçük ama çok
etkileyici bir havaalanı. Bir tarafı Alp dağlarına yaslanmış
öte tarafı da uçsuz bucaksız yeşilliklere dayanmıştı.
İşte daha bu anda karşımda tam da kartpostallarda
gördüğümüz türden bir Avusturya manzarası
sergileniyordu. Şaşırmadım. Çünkü tam beklediğim bir
görüntü ile karşı karşıya idim.
Salzburg, Avusturya’nın bir eyaleti. Almanya sınırına
country, and its fabulous city of Salzburg. This was a fairy
tale indeed rather than a trip, and I was constantly in a
search for Thinker Bell not to get lost in the fairy tale, as she
would whisper to my ear that where I wandered was real.
We landed on the Salzburg Wolfgang Amadeus Mozart after
Turkish Airlines’ 2-hour-15-minute direct Istanbul-Salzburg
flight. This is a small but very impressive airport. It leans
on the Alpine Mountains from one side, while endless
green fields lie on the other. This was only a first example
of the Austrian landscape that one would be familiar from
postcards. I was not surprised though. This was exactly what
I had expected.
Salzburg is an Austrian federal state with a capital under the
same name. It is very close to the German border. It is, for
23
GEZİ / DESTINATION
Ünlü müzisyen Mozart,
kente damgasını vurmuş.
Composer Mozart has a
definite mark on the city.
24
da oldukça yakın. Örneğin Münih’e 50
dakikada trenle gidebiliyorsunuz.
Salzburg adına gelince, bölgenin adı
Salzach nehrinden geliyor. Kent bu
nehrin kenarına kurulduğu için Salzburg
denmiş. Kelime anlamı “Tuz Kalesi.”
150.000 nüfuslu bu küçük kent eskiden
tuz madenlerinden geçinen bir yer iken
zamanla turizmden önemli bir gelir elde
etmeye başlamış.
Şehirde mevsim sonbahar olmasına
rağmen o kadar çok turist vardı ki
inanamadım. Salzburg’da ulaşım otobüs
ve bizim artık unuttuğumuz troleybüsler
ile sağlanıyor. Ayrıca bisiklet de çok yaygın kullanılıyor.
Salzburg’da gezilecek görülecek yerler çok özgün, ayrıca
kent yılların tarihini de yansıtıyor.
Öncelikle Mozart’ın doğduğu ev ile başlamak istiyorum.
Salzburg’un en ünlü sokağı olan Getreidegasse üzerinde
yer alan sarı bir apartman burası. Kapıda ise şöyle yazıyor:
“Wolfgang Amadeus Mozart 27 Ocak 1756 tarihinde bu
evde dünyaya gelmiştir.” Ev günümüzde müze olarak
kullanılıyor. Her şeyden önce şunu belirtmek isterim ki beni
burası bir hayli etkiledi. Mozart bu evde tam 26 yıl yaşamış.
Evin içinde fotoğraf çekmek yasak. Küçük, mütevazı ve
sizi ilk görüşte etkileyen bir yer burası. İçeride kullanılmış
olan çini sobadan Mozart’ın yatağına, piyanosuna ve
kemanına kadar kişisel eşyaları sergilenirken, ayrıca
sizleri çok duygulandıracak bazı objelere de yer verilmiş.
Örneğin Mozart’ın saçı ve kullandığı yüzüğü. Evin genelinde,
Mozart’ın müziği kısık bir tonda geziniz boyunca size eşlik
ediyor. Siz böylesine bir ortamda duygulanmaz mısınız?
Aslında Mozart’ın evi kadar, evin yer aldığı sokaktan
da bahsetmek isterim. Eski şehrin tam merkezinde yer
alan sokağın en önemli özelliği dükkan tabelaları. Siyah
ferforjeden yapılmış olan bu tabelaların her biri adeta
ince bir sanat eseri. Ayrıca bu sokakta yer alan binaların
arası, gizemli pasajlarla dolu. Getreidegasse sokağı tam bir
alışveriş cenneti. Buradaki tüm binalar 9 ve 10. yüzyıldan
kalma. Binaların yapılış tarihleri genellikle üzerlerinde
yazıyor. Yanında da restore ediliş tarihleri var.
Mozart'a saygı
Salzburg’un en ünlü yiyeceği, yine Mozart adını taşıyan
çikolataları. Top şeklinde yapılan bu çikolatalar 1890 yılında
ünlü bir çikolatacı olan Paul Fürst tarafından yapılmış ve
Mozart’a ithaf edilmiş. Orijinal çikolata gümüş kâğıtta ve
mavi renkli. Bu eski çikolatacı dükkanı, bir pasaj içinde
yer alıyor. Zaten kapısındaki kalabalıktan hemen neresi
olduğunu anlayabiliyorsunuz. Bir başka Salzburg lezzeti
olan ünlü sacher turtası, bir tür kayısı marmelatlı pasta.
Ama muhteşem lezzetli ve özgün. Tabii bir de şinitzeli var
buranın. Yanında nefis patates salatası ile birlikte.
Salzburg’da ikinci durağım ünlü Mirabel Sarayı oldu.
1606’da inşa edilmiş olan bina 1710 yılında restore edilmiş.
İtalyan barok stilinde yapılmış olan saraya “Mirabile
bela” adı verilmiş. Anlamı ise şöyle: “Hayranlık uyandıran
güzellik.” Sarayın iç dekorasyonu çok görkemli olduğu için
bu adı almış. Çok sayıda melek tasviri ve oldukça gösterişli
heykeller kullanılmış.
example, only 50 minutes to Munich via train.
Literally, Salzburg means “Salt Castle,” taking the name
of the Salzach River, as the city was built build by the
salt-carrying water. This small city of 150,000 once used
to live on salt production, but today tourism also offers
large revenues to locals. Despite the fact that it was
autumn, not a high season, the number of the visitors
there was unbelievable. Buses and trolley busses, which
are long-forgotten in our country, are used in intra-city
transportation. Besides, bicycles are also very common.
The attractions of the city are unique and they frankly
reflect the rich history of the settlement.
I would like to begin with the house where Mozart was
born. This is a yellow flat on Getreidegasse, a famous street
here. And look what is written at the front door: “Wolfgang
Amadeus Mozart was born in this house on 1756, Jan. 27.”
The house serves as a museum today. I would like to
underline that it is really impressive. Mozart had lived there
for 26 years. It is prohibited to take photos inside. This
small, moderate place makes an impact at the first sight.
Along with a tiled stove used at the time, Mozart’s bed,
piano and fiddle, some other impressive objects, such as the
musician’s hair and ring are exhibited in the house. Mozart’s
place is all over the house but in a low tone. Wouldn’t such
an atmosphere touch you? The street where the house is
located is also noteworthy. A distinguishing thing about the
street is the shop signboards. These black, wrought iron
signs look like fine works of art. Between the buildings on
the street, mysterious passages are hidden. Getreidegasse
is a shopping heaven also. All buildings date back to the 9th
or 10th century. You can find the dates of construction along
with the restorations on almost all of them.
Ode to Mozart
The most famous taste in Salzburg is the local chocolate,
which is also named after Mozart. The ball-shaped chocolate
was first produced by Paul Fürst in 1890, who dedicated
his savor to the famous composer. The original Mozart
chocolate, in blue color, is wrapped in a silver paper. The
chocolate maker’s original store is also located inside a
passage here. It is not hard to spot it as a large crowd
always gathers at its front door. Another Salzburg flavor is
Sachertorte, or the Sacher tart. It is an apricot marmalade
cake indeed, but has a great and very authentic taste. Sure,
we should not forget the local chicken schinitzel, which is
served with the delicious potato salad.
My second stop in Salzburg was the famous Mirabel
Palace. It was built in 1606 and restored in 1710. The Italian
25
GEZİ / DESTINATION
Sarayın bahçesi sarayın kendisinden daha ünlü. 1606’da
yapılmış olan bahçede Herkül’den tek boynuzlu atlara,
Yunan mitolojisinde kullanılan figürlere kadar çok sayıda
heykel yer alıyor. Bahçenin tam ortasında ise şık bir fıskiyeli
havuz. Bahçe adeta cenneti andırıyor. Kırmızı güllerle
ve değişik çiçeklerle bezenmiş bir yer. Mirabel Sarayı
günümüzde Salzburg belediye binası olarak kullanılıyor.
Ben sarayın bahçesinde dolaşırken bir gelin ve damada
rastladım. Sonradan öğrendim ki burası evlilik törenlerinin
yapıldığı, dünyaca ünlü bir yermiş. Burayı ziyaret edip
gelinlikle bahçede fotoğraf çektirmek bir tür uğur
sayılıyormuş.
Kente bir tepeden bakmak
Salzburg’un en önemli, en görkemli ve en yüksekte bulunan
yeri ise Salzachtal vadisi yakınındaki Hohenwerfen Kalesi.
Buraya Salzburg Kalesi de deniliyor. Sarp bir kayanın
üstüne inşa edilmiş olan kale, kentin hemen hemen her
yerinden sizi selamlıyor. Burası Avrupa’nın en yüksek
kalelerinden birisi. Romalılar zamanında inşa edilen
kaleye bir fünikülerle üç dakikada çıkılıyor. Kalenin içinde
akşamları müzik dinletileri yapılıyor. Burası gizemli,
ürkütücü, fantastik ve çok etkileyici bir yer. Odalar,
mutfak, şövalyelerin kullandığı araçlar, kap ve gereçler ve
engizisyon aletleri burada sergileniyor. Kale 30 Yıl Savaşları
sırasında da kullanılmış. En son olarak ise Naziler kullanmış.
Kalenin hemen girişinde yer alan kafelerde soluklanıp, çay
ve kahvenizi yudumlayıp Salzburg’u izlemek bence büyük
26
baroquely palace is named as “mirabile bela,” which roughly
means “beauty that evokes admiration.” This is probably
because of the magnificent interior design. Many angel figures
and flamboyant sculptures were used here.
The garden of the palace is even more famous than the
building itself. The facility, which was built in the same year
with the palace, is home for lots of sculptures, including
those of Hercules, unicorns, and other figures of the Greek
mythology. There is a chic fountain right in the middle. The
garden, which inevitably resembles heaven, is decorated with
red roses and many other flowers. The palace is used as the
main municipal building today. As going around in the garden,
I came across a bride and a groom. This was before I learned
from the locals that wedding ceremonies were held there, and
this was world-famous! Taking a photo during a visit to here is
considered to bring good luck.
OverseeIng the cIty
The most magnificent and the highest spot in Salzburg is the
Hohenwerfen Castle by the Salzachtal Valley. Here is also
called the Salzburg Castle. It is built on a steep rock, saluting
almost everyone across the city down there. This is also one
of the highest castles in Europe and a funicular carries visitors
to the top in three minutes. It was built by Romans. Concerts
are held inside the castle at nights. This is a mysterious,
fantastic and enchanting place. Ancient rooms, kitchen,
tools used by knights, pottery, and inquisition equipment are
exhibited inside. The castle was used during and Thirty Years’
War, years before it was utilized by the Nazis.
bir keyif. Kaleyi gezerken kendimi bir an adeta bir zaman
tünelinden geçip Ortaçağ’a gitmiş buldum. Toparlanıp
gerçeğe dönüşüm biraz zaman aldı. Salzburgluların övünçle
bahsettiği bir şey daha var ki o da Anif bölgesi denen ve
Salzburg’un güneyine düşen bir kasabada 1965 yılında ünlü
“Sounds Of Music” (Neşeli Günler) filminin çekilmiş olması.
Burası adeta bir müzeye çevrilmiş. Film sanki Salzburg’da
yeni vizyona girmiş bir yapım gibi capcanlı tutuluyor ve bu
bölgeye turlar düzenleniyor Salzburg’un ünlü Mönchsbery
dağının tepesinde de modern sanat müzesi yer alıyor. 20 ve
21. yüzyıl sanat eserlerinin sergilendiği müze, çok görkemli
ve önemli.
Ortaçağı günümüzde yaşamak ister misiniz? İşte o zaman
Salzburg’a gitmeniz gerekiyor. Ya da Mozart’a gidip
oturmak, onun soluğu evi görmek, adım attığı merdivenleri
çıkmak, müziğini dinlemek... İşte o zaman yine Salzburg’a
gitmeniz gerekiyor. Bence günümüzde Ortaçağ nasıl
capcanlı yaşatılırmış, onu görmek için Salzburg’u görün,
yaşayın. Ben buradan çok etkilendim. Özellikle de ünlü
Avusturyalı yazar Stefan Sweig’ın (kendisi 1881 Viyana
doğumlu olup, 1917’de Salzburg’a yerleşmiş ve 20 yıl burada
yaşamış) şu sözleri ile yazımı bitirmek isterim: “Birisine
veda etmek çok zor bir sanattır. İnsan yüreği buna alışmaya
inatla karşı çıkar.”
Ben bu sözü Salzburg’a veda zamanı geldiğine kullandım ve
bu kentten hiç ayrılmak istemedim. Yüreğim buna alışmaya
inatla karşı çıktı çünkü. Ve en kısa zamanda gene gelmek
umudu ile Salzburg’dan ayrıldım.
I found it very pleasing to have a break at a cafe near the
front gate, enjoying coffee and tea, while watching Salzburg
from above. It felt like I went through a time tunnel, reaching
the Middle Age. It took me for a while to pull myself together
and return to the reality.
Salzburg residents also like to proudly tell about the fact
that the famous movie “Sounds of Music” was shot here, in
the southern town of Anif, in 1965. The town almost looks
like a museum because of the movie. One can easily think
that this was a newly released movie as it is still alive here.
Even “Sounds of Music” tours are held to the region.
There is a magnificent and important modern arts museum
at the top of Salzburg’s Mount Mönchsbery, where artworks
from the 20th and 21th centuries are exhibited.
So you want to taste a bite of the Middle Age? Then you
should definitely visit Salzburg. Or you want to pay a visit
to Mozart, see the house in which he used to breath and
climb the stairs that he used to step on while listening to his
music? Still, Salzburg is the right address. Visit the region to
witness how vivid tones of the Middle Age are restored. I was
really impressed by this place. Maybe it would be better to
quote famous Austrian author Stefan Sweig, who was born
in Vienne in 1881 and lived in Salzburg for 20 years starting
from 1917: “Saying goodbye to someone is a very difficult art.
Your heart would strongly resist to get used to this.”
This was what I thought of when the time to depart from
Salzburg came. I really did not want to leave this city. My
heart strongly resisted to getting used to this idea. But I had
to leave there, with hope in my heart to come back.
27
TEKNİK
AVİYONİK GENEL TEST
CİHAZLARI VE İŞLEMLERİ
ARINC bilgileri 32 bitlik bir bilgidir ve seri olarak iletimi yapılır. Bu
bilgi; etiket, SDI, data, SSM ve eşlik biti olarak adlandırılan beş
bölüme ayrılmış bir formata sahiptir. ARINC biti sayıcı 1’den (LSB)
32’ye (MSB) kadardır. ARINC 429 bus tester ile dışarıdan uçağın
ilgili sistemlerine veri paketleri gönderilerek bu paketlerin sağlıklı
bir şekilde ilgili sisteme ulaşıp ulaşmadığının kontrolü yapılmaktadır.
Bunun dışında box’ların içerisinde gömülü BITE test ekipmanları her
sistemin işlevine göre ayrı test işlemlerini gerçekleştirmektedir.
Yazı: Mehmet Ertek / Mühendis
A
viyonik sistemler, uçak üzerindeki tüm işlemlerin
sorunsuz bir biçimde gerçekleştirilmesini
sağlayan elektronik sistemlerdir. Uçağın tipine
göre değişmekle birlikte tüm aviyonik sistemlerin
kendisine ait özel test cihazları ve performans
sorunlarını gidermeyi sağlayan BITE (Built In Test Equipment)
sistemleri mevcuttur.
Aviyonik test cihazları, ait olduğu sisteme ait elektronik box
sistemini, kokpit kontrol panelini, haberleşme yollarını ve diğer
sistemlerle olan ara yüzlerini kontrol etmek amacıyla kullanılır.
BITE, aviyonik sistemlere ait box sistemlerinin (bilgisayar
kontrol kısmını oluşturan alıcı-verici vb.) içinde bulunan self-test
ekipmanlarıdır. Bu ekipmanlar kullanılarak uçak üzerinde takılı
vaziyetteki aviyonik sistemlerin, bazı kontrolleri yapılabilir ve
arızalarını tespit edilebilir.
Uçak üzerinde bulunan denetleyicilerin (controller), gösterge
ve haberleşme ekipmanlarının diğer data (veri) bağlantılarıyla
olan kumanda geçişleri için durum raporlarıyla haberleşmeye
ihtiyacı vardır. Bir uçak büyük bir bilgisayar ağı gibidir. Bu ağdan
beklenilen şey daha fazla işin, daha güvenilir olarak yapılmasıdır.
Ancak yapılan işin miktarı daima ikinci plandadır asıl önemli olan
güvenilirliktir.
ARINC 429, ticari uçaklarda yerel network tanımlamasında
kullanılan bir özelliktir ve aviyonik sistem elemanları arasında dijital
datanın transferi için kullanılan bir endüstri standardıdır. Özellikle
büyük yolcu uçaklarında çok sayıda kontrol yüzeyi ve iç donanımı
bulunduğu için iletim hattında çok fazla miktarda kablo kullanılması
gerekmektedir.
Günümüz uçaklarında konfor ve ihtiyaçlara cevap verebilmek
amacıyla birçok sistem geliştirilmiş olup bunların birçoğu pilot
tarafından kumanda edilmektedir. Eğer bu sistemlerin her biri
için ayrı bir iletim hattı kullanılmış olsaydı, özellikle büyük yolcu
uçaklarında tonlarca ağırlıkta kabloya ihtiyaç olacak, bunun
sonucunda da ağırlık artışı, maliyet artışı, bakım/tamir zorluğu
ve iç karışıklıklar gibi sorunlarla karşılaşılacaktı. Bu sorunlardan
kurtulmanın yolu, iletim hattındaki verileri her bir aygıta ayrı ayrı
götürmek yerine tek bir hat üzerinden ulaştırmaktır.
Bu amaçla uçaktaki farklı kısımlardan gelen verileri seri olarak
gönderme prensibiyle çalışan seri veri iletimi kullanılmaktadır.
Fakat seri iletim yöntemindeki bazı dezavantajlar güvenilirliği
azalttığından bu yöntemin uçak üzerinde direkt olarak kullanımı
uygun olmamaktadır. Bunun üzerine temeli RS 232
standardına sahip ARINC 429 standardı geliştirilmiştir.
Örneğin VHF haberleşme sistemine ait transceiver içinde bulunan
BITE ekipmanı, VHF transceiver’ın uçak yerde iken sinyal gönderme
ve almasıyla ilgili testlerin yapılmasını ve verici-alıcı modlarının
sağlıklı çalışıp çalışmadığını kontrol etmektedir. Radyo haberleşme
paneli için mevcut olan BITE ekipmanı ise radyo kontrol panelinin
VHF transceiver’dan sinyal alıp almadığının kontrolünü yapar.
Sistemin panelinde çalışma durumu normal ise aktif ve stand-by
frekans penceresinde ilgili frekans bilgisi görünür. Ancak bir arıza
olması durumunda panel üzerindeki frekans pencerelerinde FAIL
FAIL ya da PANEL FAIL uyarısı görünür. Bu durumda ilgili sistemde
VHF transceiver’ın bağlı olmadığı, VHF transceiver’ın enerjili
konumda olmadığı, ARINC 429 veri yoluyla ilgili bir problem
olduğu ya da kablolama hatası olduğu anlaşılır ve ilgili işlem
gerçekleştirilerek arıza giderilir.
Esen kalın...
28
29
tarİh
G
azi Mustafa Kemal’e ilişkin betimlemelere baktığımızda onun birçok niteliğinin ardı arda sıralandığını görürüz. Onun için en
kahraman asker, en iyi kumandan, başöğretmen, ileriyi gören şef, sezgileri güçlü bir diplomat, gerçek bir vatansever, bilimsel
düşünüşü temel alan, araştırmacı bir kişilik, devrimci bir kimlik ve bir bilge kişilik denir.
Bu niteliklerin içinde en az üzerinde durulanı onun belki de bilge kişiliğidir. Mustafa Kemal Atatürk düşünceleri ile yepyeni bir
devlet kurmuş, yepyeni bir toplum yaratmış, sadece Türk ulusu için değil, dünya uluslarına da etki eden yepyeni bir model oluşturmuştur.
Atatürk’ün yetişme yılları her biri Avrupa ile yakın ilişkili olan 3 kentte geçmiştir. Bunlar Selanik, Manastır ve İstanbul’dur. Selanik’te Fransız
kültürünü öğrenmişti. İmparatorluğun son yıllarında ortaya çıkan çeşitli düşünce akımlarının (ki bunlar, Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük
Batıcılık akımlarıdır) imparatorluğu kurtaracağına inanmadığını belirterek 1906 yılında Beyrut’ta iken arkadaşlarına tek kurtuluş yolunu
şöyle ifade edecektir: “Ulusal devlet kurmak, temelini de Anadolu ve Rumeli Türklüğünün oluşturacağı bir ulus devlet kurmak.”
Mustafa Kemal yetişme yıllarında etkili olan bu düşünce akımlarını iyice değerlendirmiş ve kendi düşüncelerini oluşturmuştur. Onun
kişiliğini belirleyen düşünce ise bilimsel düşünce olmuştur. Mustafa Kemal, “Yaşamda en doğru yol gösterici bilimdir” derken bilimsel
yöntemi işaret etmektedir.
Mustafa Kemal’in Jean-Jacques Rousseau’dan Voltaire’den, Auguste Comte’den Camille Desmoulins’den ve Montesquieu’dan esinlendiğini
biliriz. O bu düşünürlerin yapıtlarını Fransızcadan okumuştur. Ama öte yandan İslam ve tasavvuf düşüncesini de incelediğini biliyoruz.
Nitekim onun şu sözleri önemlidir: “Yemekten önce Mehmet Emin Bey’in Türkçe şiirleri ile Fikret’in Rübab-ı Şikestesi’nden aynı alandaki
kimi parçalarını okuyarak bir karşılaştırma yapmak istedim. İkisi de başka başka güzel. Ancak Türkçe olanda da öbüründe de aynı ölçüde
Arapça, Farsça sözcükler var. Farkı biri parmak hesabı, öbürü değil.”
Görüyoruz ki farklı düşünceler ve görüşler, bunların incelenmesi, değerlendirilmesi sonucunda Mustafa Kemal’in temel düşünceleri
ve görüşleri oluşmuştur. Bu görüşlerin en somut olarak ortaya çıktığı alan ise onun ilkeleri ve devrimleridir. Bugün altı ilke olarak
adlandırdığımız Atatürk ilkeleri onun düşünce yapısının en somut örneği iken Türk devrimi başlığı ile ele aldığımız bir dizi reform da bu
düşünce yapısının temel eylemleri olarak yaşama geçirilmiştir. Ve bu eylemler ve düşünceler de ulus devletin temel yapısını oluşturmuştur.
Türk devrimi ile ortaya çıkan yeni devlet de onun biricik ve en temel eseridir. Nitekim Gazi Mustafa Kemal 25 Aralık1922’de Le Journal
muhabiri Paul Herriot’ya Çankaya’da şöyle diyecektir: “Büyük Millet Meclisi tarafından idare edilmekte olan yeni Türkiye, Babıâli’nin idaresi
altındaki eski Osmanlı İmparatorluğu değildir. Yeni Türkiye şeref ve haysiyetini, kudret ve kuvvetini bilen ve haklarını korumak için varlığını
tehlikeye atmaya da hazır ve amadedir.”
Bu sözler onun kurduğu yeni devletin temel niteliklerini ne güzel özetliyor!
,
R
A
L
L
A
M
M
I
S
E
A
K
K
A
F
10
A
T
S
U
I
S
M
I
İ
P
Z
A
Y
GA
E
C
N
Ü
Ş
Ü
D
E
V
Yazı: Dr. Handan Diker
Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi
[email protected]
30
“Türk milletinin en zengin milli serveti,
Atatürk’ün fikir ve düşünceleridir.
Bu milli servetin gerçek ve tek mirasçısı da Türk gençliğidir.”
İsmet İnönü
31
TEKNİK
elale, akarsu yatağının dike yakın bir biçimde
aniden düştüğü, suların yüksekten dökülerek aktığı
kısım. Yaz aylarında turistik açıdan çok dikkat çeken
şelalelerin kış aylarında hava sıcaklığının
aşırı düştüğü bölgelerde nasıl bir görüntü
oluşturduğunu düşündünüz mü hiç?
Bugünlerde kış turizmi açısından ilgi çekici bir hal
aldı donan şelaleler. Birçok turist donarak muazzam
bir görüntü oluşturan bu büyük su kütlelerini görmek
için seyahat ederken, bazı gruplar da bu doğa harikasını
yeni bir heyecan akımı olan buz tırmanışı sporu için
kullanmaktadırlar.
Peki, suyun donması her zaman böyle güzel şeylere mi sebep
olur?
Buz, suyun donarak katı hale geçmesi. Kış aylarında hayatımızı
oldukça etkiler buz oluşumu, yerlerin buz tutması araçların
ve bizim işimizi oldukça zorlaştırır ve istenmeyen kazalara yol
açabilir. Buz oluşumu, arabalarda olduğu kadar uçaklarda da
tehlikeli ve istenmeyen bir durumdur.
Yazı: Volkan Kamar
32
Uçak üzerinde buz oluşumu, havada uçağın su damlacıklarının
aşırı soğumuş durumda bulunduğu bulutların içinden ya da
yağışın içinden geçmesi sonucunda oluşur. Aşırı soğumuş demek,
suyun donma noktası sıcaklığının altında sıvı formda bulunması
demektir. Suyun donması için iç sıcaklığını (bir maddenin
sıcaklığını değiştirmeden fiziksel durumunu değiştiren ısı)
kaybetmesi gerekir. Hareketsiz bir damlacığın iç sıcaklığını ortama
vermesi yavaşça olur, yani damlacığın aşırı soğumuş formda
kalmaya karşı eğilimi vardır. Bununla birlikte bu damlacık uçağa
çarptığında metal yapı damlacığın iç sıcaklığını alır ve böylece
damlacık donar.
Bunun oluşabilmesi için belirli şartların da gerçekleşmesi gerekir.
Bu şartlardan bazıları yükseklik, uçak yüzeyinin sıcaklığı ve
uçağın hızı gibi durumlardır. Mesela 40.000 fit üzerinde uçak
üzerinde buz oluşumu nerdeyse yok denecek kadar azdır çünkü
bu yükseklikte damlacıklar buz kristalleri halindedir, yani zaten
donmuş vaziyette bulunurlar ve uçak yüzeyini etkilemezler.
Yüzey genişliği de bir diğer etkendir buz oluşumunda. Yüzeyin
küçük olması daha kolay buz oluşmasına neden olur. Bu yüzden
uçak kuyruk kısımlarında kanatlara göre daha çabuk buz oluşumu
görülür.
Peki, uçak üzerinde buz oluşumunun ne gibi zararları vardır?
Kanat aerofil şeklinde ve hücum kenarlarındaki aerodinamik
akışta kayba yol açarak taşımanın azalmasına neden olur.
Taşımayı azaltırken aynı zamanda taşıma yüzeylerinin
pürüzlenmesi sonucu sürtünmenin artmasına yol açar.
Kontrol yüzeylerinin hareketlerinin kısıtlanmasına ya da tamamen
engellenmesine neden olabilir.
Uçak ağırlığını artırması sonucu uçağın dengesinin bozulmasına
neden olabilir.
Pitot/static portların donarak doğru bilgi vermelerinin
engellenmesine neden olabilir.
Kokpit camlarında görüşün azalmasına ya da tamamen
kaybolmasına neden olabilir.
Uçağın iniş esnasında buzlanma sonucu stall hızı artacak ve
pilotlar uçağı daha yüksek süratlerde indirmek zorunda kalacaklar
ve bu da uçağın durdurulmasının daha zorlaşması anlamına
gelecektir.
Buzlanmanın bu kadar tehlikeli olduğu havacılıkta, yerde ve
havada buzlanmanın engellenmesi amacıyla birçok tedbir
alınmakta ve aynı zamanda uçaklarda da buz önleyici sistem
bulunmaktadır. Kış aylarında havacılıkta alınan tedbirlerin
havacılıktaki buzlanmadan kaynaklanan kazaları neredeyse
sıfıra indirmesinin, kara ulaşımında da en azından elimizde olan
lastiklere zincir takma işi gibi tedbirleri almamıza örnek olması
dileğiyle…
33
SPOR
ın
llara vurman
da kendini yo
ar
h
k bir
ba
n
ca
So
.
la
rzıdır
net sayı
, bir yaşam ta
spor için cen
r.
Bu
g.
n
ki
kl
ek
Yolda olmak
k eksi ik olu
lu ise tr
lememek büyü
ve sportif yo
im
li
ey
ce
n
en
d
le
le
eğ
en
u bir kez bi
yaşarken bun
memlekette
la
rı yapıyor. Bu spor
ing organizasyonla
meyi
ne
de
kapsamında trekk
ilk
n
enler içi
an denemek istey
ca
ıllı
ak
i
ilgilenmek en azınd
ler
leştirme
rdan biriyle gerçek
ı
bu organizasyonla
trekking hazırlıklar
le
ziy
ge
bu
yapılacak
r
nle
olur. Grup halinde
ke
re
anız ge
nınızda bulundurm
n hazır
nasıl yapılmalı, ya
zorlu parkurlar içi
ha
da
en
rk
olu
i
hib
sa
gi
bil
ngi
konusunda
ngi mevsimde ha
Harita okumayı, ha
yı
ma
çık
şa
hale geleceksiniz.
ba
a
şartlarıyl
n olduğunu, doğa
lik
bir
nü
parkurların uygu
gü
en
artırırk
kademe zorluğu
öğrenerek kademe
parkurlara geçmek
un
uz
n
re
gerekti
parkurlardan kamp
lmış.
tamamen size ka
34
gibi kış sporları
ayak, sonowboard
cak
hava aktiviteleri an
dışında, tüm açık
Bunda
a.
zd
ısı hakim çoğumu
yazın yapılabilir alg
e ara
itim
eğ
a
ulların yaz aylarınd
olması
en büyük etken, ok
im
vs
me
k için en uygun
ma
çık
ya
yla
ya
i,
vermes
enlerin
de geçirmek istey
ve tatilini köylerin
z
ya
n
ya
ma
hasat yapıl
ekim, dikim veya
”
tili
ta
az
gelişen “y
sine bağlı olarak
de
aylarını tercih etme
ya da tatil beldesin
le
ey
zm
e sadece yü
i
gib
ive
yd
kültürümüz. Tatild
sk
,
raşütü
denenen yamaç pa
k
ço
lik
te
tek sefere mahsus
Üs
ksızlık.
yetinmek büyük ha
ce
ekstrem sporlarla
, evinizden binler
en
ey
rm
an gerekti
tif
na
er
büyük, pahalı ekipm
alt
eceğiniz bir
gitmeden yapabil
kilometre uzağa
varken.
bir spor olarak
iki hareketi, bunu
fiz
l
me
te
en
ın
sit
Yürüyüş insan
rtlar altında. Bu ba
ta olur normal şa
parkur
bir
lli
be
değerlendirmek ha
a
tirip, doğal ortamd
ge
e
lin
ha
in
ipl
ğada
aktiviteyi dis
biraz değişiyor. Do
tirdiğimizde işler
or.
niy
de
üzerinde gerçekleş
”
ng
rak “hiki
yüşlere genel ola
yine
yapılan uzun yürü
ne ve zorluk düze
iği
ell
öz
ı bölgenin
z
mu
nu
Yürüyüşün yapıldığ
ko
as
lıyor. Es
killerde sınıflandırı
elliği
öz
k
yü
bü
göre çok çeşitli şe
En
i.
dallarından bir
alt
un
or
sp
bu
“trekking” ise
yapılıyor oluşu.
gibi
ormanlık alanda
n mangal, piknik
yapmak fikri heme
pılması
ya
a
Doğada yürüyüş
nm
ısı
cesinde
asın. Trekking, ön
l
ne
yo
çağrışımlar yapm
es
of
yulan pr
ipmana ihtiyaç du
rı
rla
tu
gereken, belirli ek
ğa
do
ması,
ndır pek çok tur fir
bir spor. Uzun zama
TÜM SERVETİNİZ
AYAKLARINIZ
klarından, kayalık
alardan, dere yata
Upuzun dar patik
ceksiniz, adı
rın arasından geçe
kla
lılı
ça
sık
r,
ve
an
yamaçlard
a parkurlar da va
9 kilometrelik kıs
8.
şü
yü
rü
yü
ğ
la
uy
üzerinde da
cesi yolun uzunluğ
ler de. Zorluk dere
30
ğin
ne
30-40 kilometrelik
Ör
r.
ölçülüyo
reken zorluklarla
nişçe
değil, aşılması ge
resinde eğimsiz ge
et
om
kil
20
un
ur
rk
pa
bir
lik
n
kilometre
rından ıslanmada
, su yatağının kena
bir
lik
re
bir yoldan gidebilir
et
om
mı 10 kil
irsiniz. Ama topla
en
rahatlıkla geçebil
yatağının üzerind
re
de
bir
ak için
r
He
ir.
parkuru tamamlam
bil
ke
re
anız ge
patikayı tırmanm
z ve
nu
rsu
geçmeniz, dik bir
ıyo
çık
yola
az sürmeyecek bir
n en
içi
ak
koşulda 2 saatten
am
ml
de tama
ve keyifli bir şekil
gibi
lar
or
bu süreci sağlıklı
sp
n
tü
Bü
rahat olması.
zın
ını
lar
ak
ay
l
şu
önemli ko
riyor.
n ekipmanı gerekti
trekking de uygu
35
SPOR
lmanız
larca alternatif bu
bir araştırmayla on
nusunda
ko
ı
lar
yapacağınız kısa
or
iyesi, doğa sp
led
Be
eli
ca
Ko
ğin
k
mümkün. Örne
hir ve civarında ço
mekan sunuyor. Şe
urların
rk
pa
bu
pek çok alternatif
de
ernet sitelerin
İnt
r.
va
u
ur
rk
pa
rından
sayıda trekking
olduğu, su yatakla
i mevsim için ideal
e
içm
e
ind
uzunlukları, hang
er
rgah üz
rekmediği ve güze
rkur
pa
ve
e
giy
geçmek gerekip ge
bil
i ayrıntılı
edilemeyeceği gib
gun
uy
ze
ini
nd
suyu temin edilip
ke
bir incelemeyle
sa
Kı
ş.
mi
ril
ve
r
haritalarına ye
mümkün.
e
bir rota çizmeniz
rma biçimidir” diy
z aslında, o bir du
me
git
yulması
ko
la
yo
“Yol bir yere
rsa
bir yere gitmiyo
l
Yo
r.
va
r
şii
bir
dığınızı
başlayan ünlü
da yol almak, yaşa
iz. Capcanlı doğa
sin
siz
n
ke
re
ri
ge
k.
ğe
et de
ğlayaca
bandı orada serv
na şükretmenizi sa
, ağrı kesici, yara
hissetmenizi ve bu
ilacınız
bir
gi
an
bez, kas gevşetici
rh
he
nız
ndığı
alde devamlı kulla
n su
taşıyacaktır. Norm
k geçmeniz gereke
re
ze
Yü
n.
alı
ıza
nın
ya
ak
mez
kk
ha
varsa mu
cak olan su geçir
ipmanınızı koruya
ek
ve
yo
a...
ma
ınd
n
içi
lar
yatakları
, tabii yaz ay
anızdan çıkarmayın
nt
ça
t
sır
kı,
at
da
n,
ızı
ive
torbaların
ğınız bere, eld
re yanınıza alaca
gö
a
lığ
ak
sıc
z.
ve
ru
e
ıyo
Mevsim
ekipmandan saym
t ve aksesuarları
tozluk gibi kıyafe
ın çok
olması ayakkabın
dişlerin çok derin
masına
ak toplayıp ağırlaş
fazla çamur, topr
mez
sağlam ve su geçir
neden olur. Hafif,
a
am
maliyetli olabilir
bir ayakkabı biraz
,
niz
cağınızı düşünürse
uzun yıllar kullana
tlığa değecektir.
sağlayacağı raha
ğiz, bunda ne var
“Sadece yürüyece
çıkanlar olacaktır
ki?” diyerek yola
sonra
kaç kilometreden
etrafınızda, ilk bir
a şahit
karşılaşacakların
nasıl bir ıstırapla
n yanı sıra doğada
olabilirsiniz. Bunu
şlık
rüyüşte, kaygan ta
yapacağınız bu yü
dan
lar
mli kaygan toprak
YANINIZDA BULUNSUN er
zeminlerden ve ne
ksek
yü
,
k güzergah dik
nacağınız diğ
ço
k
Pe
z.
ini
ks
ce
Trekking için kulla
geçe
ak.
ac
an
ml
ma
ta
çirmeyen hafif bir
k
re
ipmanlar ise, su ge
ek
yamaçlardan geçe
mak
zı
ını
rası, denge sağla
kavrayan, ayaklar
t çantası, su mata
sır
Zemini tamamen
z.
ını
an
k için doğrudan
r en önemli ekipm
ve yolunuzu açma
saran, hafif botla
bir
ite
tiv
ak
bir
an
anızı sağlayacak
pıl
ya
lılıklara dokunmam
ça
Trekking doğada
rı
ay
stonu), ekipten
iç içe. Çoğu kez
baton (trekking ba
olduğundan suyla
cak
iz
en
çm
ge
en
ind
er
duyurmaya yaraya
üz
şerseniz sesinizi
dü
dere yataklarının
n
n
ızı
re
an
kti
sula… Sırt çant
zor ve kamp gere
dük, harita ve pu
dü
gerekecek, hatta
rli
k
me
re
n ve belden ke
derelerden yüze
omuzdan, göğüste
bazı parkurlarda
z ayları
ya
lar
ur
rk
laştıracaktır.
pa
ko
bu
ası taşımanızı lay
olm
geçilebiliyor (tabii
u
uğ
ı
old
l
yerin kalın olmas
n). Yağmurun bo
lden bağladığınız
Be
için çok daha uygu
ğlı ve
ba
ve
n
i
altır, göğüste
a toprağın neml
erindeki baskıyı az
üz
sonbahar aylarınd
ın
ri
an
ile
nt
nt
ça
abilir olması
yerdeki su biriki
uzlardan ayarlan
om
kaygan olduğunu,
yar,
ya
en
ıza
zd
zdan alıp sırtın
durulmalı, bu yü
ırlığını omuzlarını
ağ
göz önünde bulun
a
ızd
an
ça
nt
çirmemesi olduk
laylığı sağlar. Ça
bu size taşıma ko
ayakkabının su ge
ha
ız
da
kın
nin
(ça
mi
neri olmalı, çakı
nemli olması ze
kesinlikle, bir el fe
önemli. Toprağın
iniz).
akkabıya
ay
n
ru
mu
ça
yve bıçağı alabilirs
ve
me
ksa küçük bir
yo
kaygan olmasına
iç
k
de
ıza
ye
dek kıyafet,
n olur. Ayakkabın
nların yanı sıra ye
Bu
yapışmasına nede
acil
bir
,
ak
luk, polar, çakm
aklardaki ağırlığı
çamaşırı, yağmur
yapışan çamur ay
ı
ak
ay
uf
lm
da
ru
lar
yo
k yaralanma
yi zorlaştırır ve
rum çantası (küçü
du
artırarak yürüme
ı
e
as
niz
am
işi
vr
r
ka
da
madığınız ka
zın zemini tam
boy batikon hiç um
hızlandırır. Ayağını
ı
ca
as
un
tm
uğ
ba
old
k
nının mümkün
k makası, kıymı
yarayabilir), tırna
için ayakkabı taba
zlı
ga
,
ak
ac
bız
ni tam kavray
rına karşı cım
ve böcek sokmala
esnek olması, zemi
bandaki
Ta
.
kir
re
ge
ı
as
sık dişlerinin olm
36
BAŞLARKEN…
r ve kısa da olsa
un süreli yürüyüşle
uz
e
bil
lar
az
ur
rk
pa
En kısa
dan kalkar kalkm
yüzden masa başın
Bu
or.
riy
kti
re
ge
ve
tırmanış
nmaya başlamak
büyük hata olur. Isı
söre
yürüyüşe geçmek
fta önceden asan
ek için en az bir ha
çm
ge
e
ün
ön
n
da
hamlığı
reketleri yapmak
ş öncesi ısınma ha
veda edin. Yürüyü
rkurun ortalama
Kısa sayılan bir pa
ir.
bil
ıla
tır
laş
lay
işinizi ko
yarısının tırmanış
olduğunu, bunun
a
ınd
ar
civ
re
et
15 kilom
l edin.
olabileceğini haya
rini es geçmeyin.
esneme hareketle
n
içi
ş
yü
rü
.
yü
bir
Rahat
me hareketi yapın
bitirirken de esne
de
en
rk
şla
ba
şe
Yürüyü
u azaltır.
k yorgunluğunuz
erji
Molalarda esneme
alın. Çok fazla en
sinleri çantanıza
be
cu
ru
yu
do
ve
en
zd
En hafif
ınız artacak. Bu yü
açık havada iştah
harcayacaksınız,
düşündüğünüz,
ıyla doyuracağını
lam
an
m
ta
i
siz
durun.
a
yanınızd
, yiyecekler bulun
eniz gerekmeyen
irm
piş
da
litre
ya
iki
ız
ısıtman
ntanızda en az
ük yapmamak.” Ça
“y
r
ele
lim
ve su
ke
ak
r
ta
Anah
kaynakları bulm
larda içilebilir su
ur
rk
pa
r,
zı
Ba
ala
.
gıd
alı
su olm
tıracak hafif
mkün. Enerjiyi ar
mü
da
ak
t
pm
ra
ya
hid
si
on
takviye
Örneğin karb
üm faydalı olabilir.
üz
ru
ya
ku
,
ve
lı
viz
ce
lam
,
fındık
ytin ezmeli, sa
irli, domatesli, ze
yn
pe
,
i
ler
jiy
er
sin
en
be
ı
kli
ağırlıkl
hem de gere
hem kolay taşınır
viç
nd
sa
bir
lı
lık
ton ba
sağlar.
HAREKET VAKTİ
kking için nereye
emli soru ise “Tre
ön
en
an
kıl
n
ta
ra
Akılla
trekking için uygu
n yedi bölgesinde
’ni
iye
rk
Tü
ı,
”
ah
li?
gitme
Manavgat güzerg
ya yolu, Katıryolu,
an
parkurlar var. Lik
Ağrı Dağı bunlard
ıdere, Nemrut ve
ml
Ça
lu,
Bo
urlarda,
,
rk
as
pa
Anam
k belirlenmiş
profesyonel olara
a
Am
çı.
ka
bir
ce
sade
çıkmak isterseniz
ğınızı bilerek yola
neyle karşılaşaca
37
HAVACILIK
Yazı: Şebnem Bayezit
Ticari ve Yer Hizmetleri Eğitmeni
2
n
e
z
do
BİLGİ EKSİKLİĞİ:
Bilgisi olmayan ya da herhangi bir dalda eksik bilgi sahibi olan personel her
zaman işletmelerin başarısız olmasına neden olur.
Bir eğitmen olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim; eğitim her konuda olması
gereken temel unsurdur. Bilgi her zaman doğru kaynaktan alındığında işe
yarar, bu da eğitimle alınan bilginin doğru olduğunu gösterir.
Kulaktan dolma, yanlış bilgiyi öğrenmiş personel, bilgisiz personel
kadar tehlikelidir. Eğitimle temel kurallar çalışanlara aktarılır, farkındalık
oluşturulur, daha sonra iş başında tecrübeli personel ile bu bilgiler etkili hale
getirilir.
Ateşin ne olduğunu bilmeyen bir insan, ateş gördüğünde elini ateşe
değdirmekten korkar mı?
Eğitimi olmayan ya da eksik, yalan yanlış eğitim almış personel soru
sormaya utanır. Kendisine soru sorulmasından da korktuğu için her zaman
bir kaçak olacaktır.
Doğru bilgisi olan personel ise alıcı ve verici arasında yaşanacak eksik
iletişimi nasıl çözebileceğini, doğru çözümü bilir.
Eğitimlerini tam olarak almış, zaman ilerledikçe bilgilerinin güncelliğini
koruyabilen personel, geçmişte yaşanmış aksaklıkların tekrarlanmasına
engel olabilir.
Bilgi eksikliğinde önemli olan bir başka konu ise eksik bilgi nedeniyle
birilerine danışmanın ya da bilmiyorum demenin bir zayıflık olmadığının
çalışanlara anlatılmasıdır. Bilmedikleri öğretilmeli ve bilmiyorum diyen bir
personel bunun için küçük düşürülmemelidir.
Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, bildiğini bilmeyeni uyarınız, bilmediğini
bilene öğretiniz, bilmediğini bilmeyenden kaçınız.
Bilgisi eksik olan ya da bilgisi olmayan çalışan, öğrenmek ve araştırmak için
38
teşvik edilmeli. Araştırmayı seven personel çalıştığı kuruma uzun
vadede maddi ve manevi kazançlar getirir. Bir personel öğrenmeyi
severse öğretmeyi de sever.
Havacılık gerek teknik, gerekse kurallar bakımından karışık ve
her geçen gün kendini yenileyen bir organizmadır. Bu nedenle
deneyim, deneyimli personelin vereceği eğitimler, dokümanların
takip edilmesi, güncelliğin korunması, araştırmacı olmanın teşvik
edilmesi önemlidir.
Bilgi cimrisi olmanın önüne geçilirse, doğru bilgiye kolay
ulaşılırsa ve çalışanlar bu konuda motive edilirse, bu maddenin
olumsuzlukları engellenebilir.
DİKKATİN DAĞILMASI:
İnsan dikkatinin belli bir zaman aralığında hiç bozulmadan
korunması mümkün değildir. Yapılan araştırmalar sonunda beynin
bir konuya yoğunlaşma süresi en fazla 25-45 dakika olarak
belirlenmiştir.
Çalışan personelin dikkati ise pek çok nedenden dolayı dağılabilir.
Özellikle yüksek sesli ortamda çalışmak ya da iyi aydınlatılmamış
bir çalışma ortamı, çalışılan ortamda ısının yüksek veya az olması,
mevsimsel hastalıklar, vardiyalı çalışma, yeterli yetkinin verilmemiş
olması gibi pek çok neden sıralanabilir.
Psikologlar dikkat dağıtıcı şeylerin yapılan hatalarda bir numaralı
sebep olduğunu vurgular.
Çalışılan ortamdaki dış etkenlerden kaynaklı sorunları gidermek
(ısı, ışık, yalıtım, yüksek ses) daha kolaydır. Bu tür sorunlar işveren
tarafından giderilebilecek sorunlardır.
Bazı dikkat dağıtıcı nedenlerin ise tamamen ortadan kaldırılması
neredeyse imkansızdır. Bunların ise olumsuz etkileri azaltılabilir
(vardiyalı çalışma nedeniyle kaliteli uykusu olmayan personel).
Sağlıklı ve güvenli çalışma ortamı sağlandıktan sonra tamamen
çözülemeyecek olan diğer dikkat dağıtıcı unsurların etkisi nasıl
azaltılabilir?
İnsanlar her zaman düşünme eğilimindedir. İnsan özellikle de
hayatında yaşadığı olumsuzlukları daha fazla düşünür.
İhtiyaçlarla ya da sorunlarla meşgul olmayı engellemek için adil bir
görev dağılımı yapılarak, çalışanın meşguliyetinin sağlanması gerekir.
Görevler, bir iş yığıntısı şeklinde dağıtılmamalı, tamamlandıktan
sonra gereken doğru kontroller farklı kişiler tarafından yapılmalıdır.
Dikkat dağınıklığının sebep olacağı sorunların en aza indirilmesi,
personele verilen görevler tamamlandıktan sonra yapılacak
kontrollerle sağlanabilir. Yapılması gereken check-listler farklı
personeller tarafından yapıldığında dikkat dağınıklığının neden
olabileceği aksaklıkların önüne geçilmiş olunabilir.
Asla çalışanlardan acele ederek iş yapmaları beklenmemeli. Aceleyle
tamamlanmaya çalışılan işlerde her zaman bir şeyler eksiktir ve
gereken kontroller böyle bir ortamda ya yapılmaz ya da sağlıklı ve
doğru yapılmaz.
Devam edecek...
39
TEKNİK
İnsan Faktörü ve EWIS İlişkisi
Uçak kablolama sistemi
ve EWIS – 2
Yazı: Fatih Aydemir
G
eçtiğimiz ay EWIS (Electrical Wiring Interconnetion
System) hakkında genel bilgilendirme yapmış, olayın
tarihçesi hakkında bir hatırlatma sonrasında temelde
ATSRAC grubunun çalışmalarıyla ortaya çıkan ve
prosedürün bize önerdiği kontrol metotlarını öğrenmiştik. Bu ay
inceleyeceğimiz konu, aslında bu kontrol metotlarının uygulama
esasları ve güncel hayatta çalışma ortamında çoğu zaman
farkında olmayarak yaptığımız yanlışlar veya hatalı tutumlar.
Bu kategoriye doğru bilinen yanlışları da eklersek konuya geniş
ölçüde hakimiyet ve farkındalık sağlamış olacağız. Hatırlayacağınız
üzere araştırmalar bize iki farklı kontrol kriteri sunmaktaydı.
Bunlardan ilki, Genel Göz Kontrolü (GVI) diğeri de Detaylı Kontrol
(DET/DI) olarak adlandırılmaktaydı. İsimlerden de anlaşılacağı
üzere ilk metot kablo yerleşiminin genel durum olarak kabaca
kontrolünü, ikinci kontrol metodu ise arıza şüphesi duyulan
kablo teçhizatında ve bağlı olduğu diğer donanımdaki olası hata
ve hasarları bulmayı amaçlıyordu. Aslında otorite yayınlarına
baktığınızda (EASA AMC 20-21 ve 20-22) neredeyse bakımda
ve operasyonda uçağa eli değen herkesin kablo sisteminin
40
güvenilir kalmasından sorumlu tutulduğunu ve o sebeple de
birçok çalışan grubuna eğitim zorunluluğu tanımlandığını
göreceksiniz. Gerçekçi bir bakış açısıyla bakıldığında gerçekten
de bakımdaki bir uçakta ister temizlik yapsın, ister bir komponent
değişimi veya bakım yapsın hemen hepimizin tecrübesine ve bilgi
seviyesine bakılmaksızın mevcut kablo düzeneğini ve elektriksel
donanımı (ki buna artık EWIS diyerek kablolama sistemi diyoruz)
hasarlama riskine sahibiz. Bu riskin azaltılması ve nihayette sıfıra
indirgenmesinin ancak tüm çalışanlar tarafından benimsenmiş
hata/hasar önleyici uygulamalar yapılması ve kişisel bilinçle
sağlanacağı otorite nezdinde anlaşılmış durumda. Artık biz
teknisyenler şunun bilincinde olmalıyız: Hareket etmese dahi
veya mekanik bir etki altında yük taşımasa dahi üretimde uçağa
döşenen kablolar, uçağın servis hayatı boyunca aynı performansta
çalışamazlar. Bu kabloların tıpkı bir uçak komponenti gibi zaman
zaman “overhaul” edilmeleri gerekmektedir. Aynı zamanda
taşıdığı elektrik sinyalinin özelliğine ve kablo çapına bakılmaksızın
her bir iletkenin “arıza yapma ve sonuçta ölümlü bir kazaya yol
açma ihtimali” olduğunu da artık yaşanmış kazalardan biliyoruz.
Yukarıda gördüğünüz pilotaj hatası da bir insan tarafından
yapıldı ve HF araştırmaları bize bu hata payının bütün pilotlarda
olduğunu söylüyor. Kazanın microburst hava akımı (windshear)
sebebiyle olduğu kaydedilmiş.
Aslında bakımda çalışan personel de zaman zaman olmadık
hatalar yapıyor, ihtimal bile verilmeyen aksaklıklara veya iş
kazalarına ve hatta en kötüsü kaza/kırımlara yol açabiliyor.
Konunun EWIS ile ilgisini irdelemek adına şimdi isteseniz bazı
durumları modelleyelim. Kablo sistemi hasarlarının oluşum
mekanizmaları incelendiğinde üç veya daha fazla kademede
insan hatası öne çıkmakta. Hatalar tek boyutlu olmadığından
modellemeyi de buna göre çeşitlendirmek ve oluşan durumları
irdelemek lazım. Örneğin zaman zaman kasıt olmadan yapılan
ihlalleri, bilinçli yapılan ihlallerden ayırmak gerekli. İhmal
düzeyindeki bir davranışın neticeleri çok vahim olabiliyorken,
edinilmiş alışkanlıkların ortaya çıkaracağı etki de bundan aşağı
kalmamakta.
Kabiniçi panelleri söküldükten sonra elinizdeki kartı yapmak
üzere uçağa gittiniz fakat tabanda döşeli olması gerekli “dummy”
paneller yerinde yoksa, kendi ağırlığınız sebebiyle siz artık
kablolar açısından bir tehlike kaynağısınız. Anlık bir denge kaybı
neticesinde kablo demetinin üzerine basabilir ve farkında olmadan
çok basit şekilde hasarlanmasını sağlayabilirsiniz. Hele bir de
şirket içindeki çalışan baskısı ve gruplaşma etkileri varsa, belki
de yol açtığınız hasarı görseniz bile söylemekten çekineceksiniz.
İşte size vahim bir uçak bakımında insan hatası örneği. Bu türden
bir durumla karşılaşan bilinçli bir bakım personeli kazara bastığı
kablo demetinde ayak izinin olduğu yere değil, kablo demetinin
bağlı olduğu ilk kelepçelere bakmalı. Kablo demetinde bir sarkma
meydana gelip gelmediğine bakıldıktan sonra gerek duyulursa
DET/DI uygulanmalı. Tahmin ettiğiniz üzere, bahsi geçen
inspection kriterleri (GVI, DET/DI) yalnızca bakım kartları bize
söylediğinde yapılmıyor, aksine bir teknisyenin aklının köşesinde
kalması gerekli ve her zaman uygulanması muhtemel hasar
önleyici bakım işlemleri (tedbirler) arasındadır.
Kablo demetinin sıvıya maruz kalması (su, hidrolik, yakıt, drain
kaçakları vb.) durumunda ise kablo demetinin yine muhtemel
hasar yönünden gözden geçirilmesi önerilmektedir. Örneğin,
aileron sisteminde tespit edilen bir kanat hidrolik kaçağı
giderildikten sonra, kaçak oluşan bölge civarındaki kabloların
da sıvı tehlikesi açısından kontrol edilmesi önemli bir ayrıntı.
Airbus firmasının kendi hatasını kabul ederek yayınladığı, belli
yıllar arasında üretilen A320 uçaklarında (THY filosundaki bazı
A320 uçakları da bu listeye dahil) kanatlarda döşenmiş kabloların
ilk ağır bakımda değiştirilmesini zorunlu koşan talimatlarını ve
nedenlerini biraz da bu açıdan düşünün lütfen.
EWIS açısından “kritik bölge” olarak adlandırılan alanlarda bakım
yaparken daha dikkatli olunması da bir diğer en iyi uygulama
önerisi. Malumunuz bu alanlardaki kablo sistemi normalden
daha fazla bozucu etkiye maruz kalmakta ve kablolar sıklıkla
hasarlanmaktadır. Bu bölgeleri de çalışanların biraz daha ince
eleyip sık dokumaları gerekecek. Sonuçta EWIS hakkında
yayınlanan bütün talimat ve genelgeler, o bölgedeki bir hasarın
görülmemesinden her bir çalışanı sorumlu tutuyor. Listenin
tamamı için lütfen EWIS dokümanına başvurun ama bu kritik
alanların birkaçını yeri gelmişken hatırlayalım, dış ortam hava
koşullarına ve bozucu etkilerine açık alanlar (SWAMP Areas),
sıcak bölgeler, hidrolik veya her türden sıvıya maruz kalma riskini
içeren alanlar, hareketli parçalar ve EFCS sinyal kabloları.
Gördüğünüz bir kablo hasarını “Nasıl olsa başka biri daha görmüş
ve iletmiştir” diyorsanız dikkat buyurun, uçak bakımında insan
faktörü hatalarına başka bir örnek oldunuz demektir. O hasarın
görüldüğünü ve doğru kişilere iletildiğini varsaymak ancak ve
ancak bir iletişim problemi doğuracaktır.
“Bu türden hataları görmek benim işim değil!” diyorsanız
burada başka türden bir hata söz konusu oluyor. Son örnekte
direksiyonun başına siz geçtiniz ve az önce “kasıtlı bir ihmal”
yaptınız. Swiss cheese modeli için peynir dilimlerinde delik açan
da maalesef yine sizsiniz.
Konumuz insan faktörü iken “Nasıl olsa bir şey olmaz”cıları da
işlemek lazım. Zaman zaman kendini gösteren bu meslek hastalığı
genellikle tecrübesine güvenme neticesinde ortaya çıkmakta.
Başka bir sebebi ise bu zamana kadar problem oluşturmadan
gelmiş bir aksaklığı, bundan sonra da problem oluşturmayacağı
bahanesi ile gidermeme alışkanlığı. Günlük hayattaki iş yoğunluğu
veya zaman darlığı kendimizi kandırmak için bu türden bahaneler
uydurmamız için düşünce dünyamızı şekillendiriyor. Kısa bir
zaman sonra geriye dönüp objektif olarak baktığınızda ise görüp
göreceğiniz tek şey şu olacaktır; en başta söylediğiniz yalana
inanan düşünce sisteminiz. Kurtulmak için lütfen acil durumlarda
neler olabileceğini düşünün. Gördüğünüz o kablo hasarının hata
modelindeki son dilim olduğunu; bundan sonra kuvvetle muhtemel
bir kaza/kırım oluşacağını varsayın.
Uçak kablolama sisteminin güvenilir kalmasını temin etmek ve
mevcut konfigrasyonun bozulmamasını sağlamak hepimizin
görevidir. Uçakta ve atölyelerde çalışırken bundan böyle gereken
dikkat ve ehemmiyeti vermenizi temenni eder, iyi çalışmalar
dilerim.
41
söyleşİ
istemez gurbetçi psikolojisine kapılıyorsunuz. Ülkenizle ilgili her
şey, sizi orada yaşadığınız zamankinden daha çok ilgilendiriyor.
Bir bardak demli çay içtiğinizde size ülkenize götürüyor. Fakat
işin zor kısmı gün geçtikçe düzene daha çok alışıyorsunuz ve
ülkenizi ziyaret ettiğinizde birçok olumsuzluk gözünüze daha çok
batıyor.
Turist olarak gittiği Hollanda’ya gönlünü kaptıran Kerem Yapıcıoğlu, burada yaşamaya
ve mesleğine devam etmeye karar vermiş. Boş zamanlarında ölçekli modellerle ve
bisikletlerle ilgilenen Yapıcıoğlu, artık hobilerini oğluna aktarıyor.
Söyleşi: Elif Aydemir
erem Bey, sizi sadece şirkette Amsterdam
teknisyeni olarak biliyoruz. Bize kendinizi tanıtır
mısınız?
1979 yılı Temmuz ayında İstanbul’da dünyaya
geldim. İlk ve orta öğrenimimi Kocaeli’nde tamamladıktan sonra,
Eskişehir Anadolu Teknik Lisesi’nde Uçak Elektroniği ve Bakım
Teknisyenliği Bölümü'nü bitirdim. İşe girdikten sonra da Anadolu
Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldum.
Türk Hava Yolları’na nasıl girdiniz?
Okulun son iki senesi yaz stajlarını Türk Hava Yolları’nda
yapmıştım. Ocak 1998’de mezun olduktan sonra şubat ayında
THY’de çalışmaya başladım.
Şirkette hangi bölümlerde çalıştınız?
2006 yılına kadar Uçak Revizyon Atölyesi’nde, aynı yılın kasım
ayına kadar da Sabiha Gökçen Havaalanı ve geçici görevlerle
Avrupa’daki diğer meydanlarda görev yaptım.
Hollanda’ya yerleşme fikri nasıl ortaya çıktı? Sonuçta
buradaki yerleşik düzeninizi bozup gittiniz…
Şirkete ilk girdiğim günden itibaren yurtdışında görev yapmayı
kendime hedef olarak belirlemiştim. 2000 yılında bir turist
olarak geldiğim Hollanda’da “Bizim insanımız da bu düzeni ve
insani yaşama koşulların hak etmiyor mu?” diye düşündüm.
42
Daha sonra kafamda Hollanda için ilk fikirler oluşmaya başladı.
Akabinde 2004 yılında ilanla dış meydanlara teknisyen arandığı
dönemde başvurumu yaptım ve olumlu karşılandı. Fakat
çalışma izninin çıkması iki buçuk yıl sürdü.
Orada çalışma şartlarından bahseder misiniz, hava şartları
sizi zorluyor mu?
Hollanda yılın yaklaşık 10-11 ayını yağışlı geçiren bir yer. Rüzgarı
ise hiç eksik olmaz. Özellikle kışın apronda çalışmak bir hayli
zor oluyor.
Bu ülkede iş haricinde uğraştığınız herhangi bir hobiniz var
mıdır?
Ölçekli modelcilikle uğraşıyorum. Daha çok sivil havacılık
modelleri. Hollanda kişi başına düşen iki bisikletle Avrupa’da
lider durumda. Aynı zamanda bisiklet tamiriyle de uğraşıyorum.
Alışık olmadığımız cinsten çeşit çeşit bisikletler var burada.
Fakat oğlumuz dünyaya geldikten sonra hobilerimi bir süre
askıya almak zorunda kaldım. İnsan bütün enerjisini dünyaya
yeni gelen ve öğrenmesi gereken binlerce şey olan küçük
insana aktarmak istiyor.
İçinizde Türkiye’ye karşı bir özlem var mı yoksa oradaki
yaşam şartlarına tamamen alıştınız mı?
Çok ilginçtir yurtdışında yaşamaya başladıktan sonra ister
İşle ilgili ilginç bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
25 Şubat 2009’da yaşadığımız acı olay sanırım bir teknisyenin
başına gelebilecek en kötü olaylardan biriydi. Sabah ofiste
uçağın gelmesini beklerken telefonla uçağımızın meydana
gelemeden düştüğünü öğrendim. Hemen ofisten çıkıp uçağın
düşmüş olabileceği bölgeye gitmek için yola çıktım. Yaklaşık
yarım saat sonra olay yerindeydim. Karşılaştığım manzara beni
çok etkiledi. Ben uçağa ulaştığımda kokpit ekibimiz dışında
tüm yolcular tahliye edilmişti. Yaklaşık 50 kadar ambulans ve
2 ambulans helikopteri yaralıları hastanelere sevk ediyordu.
Kayıplarımıza tekrar Allah’tan rahmet diliyorum ve böyle bir
olayın bir daha gerçekleşmemesi için dua ediyorum.
Bildiğim kadarıyla yakın zamanda bir denetleme geçirdiniz.
Şirket dinamikleri açısından denetimin faydasını ne şekilde
gördünüz?
Bir değil üç denetleme geçirdik aslında. SHGM, Air Transat ve
İz Air tarafından yapıldı denetlemeler. Denetlemeler esnasında
herhangi bir bulguya rastlanılmadı. Şirkette çalışmaya
başladığım günden bugüne çok şey değişti. Kalite konusunda
büyük şirketlerle yarışır hale geldik. Denetlemeler kalitemizin
yükselmesinde büyük rol alıyor. Bize SHGM denetlemesinde
eşlik eden kalite denetçisi arkadaşlara da buradan bir kez daha
teşekkür ediyorum.
Gezmeyi sever misiniz? Hangi ülkelere gittiniz, en çok nereyi
sevdiniz?
Aslında buraya gelmeden önce yurtdışında daha çok geziyorduk
fakat ülke, aile ve dostların özlemi nedeniyle son yedi yıldır
tatillerimizi daha çok Türkiye’de geçirir olduk. Avrupa’da birçok
ülke, Uzakdoğu ve Afrika’da çeşitli ülkeleri gezdik. Fakat favori
ülkem İtalya’dır.
Amsterdam’a gelirsek bize nerelere gitmemizi tavsiye
edersiniz?
Amsterdam için 5-6 günlük bir gezi yeterli olur sanırım.
Gelecek tüm arkadaşlarım benimle irtibata geçebilir. Kendilerini
ağırlamaktan mutluluk duyarız.
Yiyecek konusunda sıkıntı çekiyor musunuz yoksa Hollanda
mutfağının damak tatları bize yakın mı?
Hollanda’da resmi olarak 500.000 civarında Türk yaşıyor.
Dolayısıyla yeterince Türk marketimiz mevcut. Kendi mutfakları
ise maalesef bizim damak tadımıza uygun değil. Dünyaca ünlü
Hollanda peynirleri sadece bu insanların pazarlama başarısından
dolayı ünlü. İstanbul’da herhangi bir şarküteride buradakinden
çok daha fazla çeşitte peynir bulmak mümkün.
Bu güzel söyleşi için değerli vaktinizi aldık, ilginiz için
çok teşekkür ederiz. Buradan bize iletmek istediğiniz bir
mesajınız var mı?
Asıl ben teşekkür ederim bizleri hatırladığınız için. Yurtdışına
çıkmayı düşünen tüm teknisyen arkadaşlarıma önce iyi
düşünmelerini, gidecekleri ülkelerdeki şartları araştırmalarını ve
doğru karar vermelerini öneririm.
Yurtdışındaki ve yurtiçindeki tüm teknisyen dostlara selam olsun.
İyi çalışmalar diliyorum.
43
KAZA ARAŞTIRMA
Yazı: Arif Sankaya, Hasan Büber
arih 6 Şubat 1996 ve yer Dominik
Cumhuriyeti, Puerto Plata. Burası küçük bir
Karayip adası ve “kış ayları” için ideal bir tatil
yeri…
Bir grup Alman turist, rötar yapan
uçaklarını beklerken onları Frankfurt’a
götürecek uçakta bazı mekanik problemler
meydana geldi. Havayolu şirketi, uçuş
için Türk charter şirketi olan Birgen
Havayolları’na ait bir uçak kiraladı. Üç
haftadır apronda bekleyen 757’yi uçuş için hazırlamak,
mürettebatı toplamak zaman almıştı. Belirlenen zamandan
yaklaşık 4 saat sonra yolcular uçağa alındı. Saat 11.30
sıralarında 301 sefer sayılı Birgen uçağı, aprondan ayrılmak için
izin isteyip pist başına geldi.
İkinci Pilot Aykut Gergin’in, hepsi son üç ayda olmak üzere
757’lerde yalnızca 75 saatlik uçuş tecrübesi vardı. Kaptan
Ahmet Erdem ise Birgen Havayolları’nın en deneyimli
pilotlarından biriydi, bu tip uçaklarda binlerce saatlik deneyimi
vardı. Muhlis Evrenesoğlu bu uçuşun gözlemci pilotuydu. İkinci
44
pilot gibi onun da 757 deneyimi 3 aydan azdı. 757-301 no’lu
uçuşu gerçekleştirmek üzere hızlanmaya başlamadan önce
yağmur başlamıştı.
İkinci pilot hız göstergelerini kontrol etti. Uçaklar kalkış için
hızlanırken hızı 80 nata geldiğinde kaptanın hız göstergesinin
ikinci pilotunkiyle aynı olduğunu doğrulaması gerekiyordu
ancak göstergelerdeki değerler tutmuyordu. Kaptan kalkış
hızına geldiği anı ona ikinci pilotun söylemesini istedi. 150
natlık hıza gelindiğinde uçak V1 hızına ulaştı ve artık kaptan
uçağı havalandırmak zorundaydı. Uçak havalandıktan sonra
Kaptan Erdem’in göstergeleri çalışmaya başladı. Kalkıştan
bir buçuk dakika sonra otomatik pilot devreye alındı. Ancak
tüm bilgisayar anında hata verdi. İki farklı uyarı, pilotları
uçağın çok hızlı gittiği yönünde uyardı. Ancak ikinci pilotun
göstergeleri, uçağın normal hızda, yani 220 natla yükseldiğini
gösteriyordu. Kaptanın göstergesi ise 325 nattaydı. Kaptan
her ikisinin de hatalı olduğunu düşünerek ikinci pilota bazı
sistemlerin sigortalarını çektirdi, böylelikle ilk gelen uyarı, yerini
aşırı hız uyarısına bıraktı. Aşırı hız uyarısı, ekibe 350 nata, bu
yükseklikte uçağın seyredebileceği azami hıza yaklaştıklarını
söylüyordu. Kaptan hızı azaltmaya karar
verdi ama hız göstergesi hala uçağın çok
hızlı gittiğini işaret ediyordu. Çelişkili bilgiler
sonucu kafası karışan Erdem, sonunda uçağın
istediğini yapmaya karar verdi ve yavaşladı.
Ancak 757, uyarı vermeye devam etti. Ekip
sorunu çözmeye çalışırken motorların durmak
üzere olduğunu gösteren “stick shacker”
(levye) uyarısı kokpiti kaygı verici bir
şekilde sarsmaya başladı. Gereğinden
yavaş bir hızla ilerleyen uçak, 2.000
metre yükseklikte sağa doğru yatmaya
ve hızla düşmeye başladı. Kaptan Erdem
yükselmek için umutsuzca çaba sarf
ediyordu. İkinci pilot uçağa tam güç verdi
ama uçak kalkıştan beş dakika sonra
radar ekranından kayboldu. Bu, 757’nin
karıştığı ilk kazaydı.
Araştırmacılar son dakikada
görevlendirilen uçağın tam anlamıyla hazırlanmadan
kalkmış olma ihtimali üzerinde durdu fakat uçağın Puerto
Plata Havaalanı’nda bakım için bekletilmediği bilgisine
ulaşıldı. Kayıtlar uçağın mekanik açıdan sorunsuz olduğunu
gösteriyordu. Birgen yeterli yolcu bulamadığından uçak ve ekibi
üç haftadır Dominik Cumhuriyeti’nde bekletiliyordu. Kazadan
yaklaşık üç hafta sonra insansız denizaltı aracı düşen uçağa
ait görüntüleri elde etti. Enkaz paramparçaydı. Kara kutuların
her ikisi de bulunup incelenmek üzere Washington’a gönderildi.
Yetkililer daha ilk anda uçakla ilgili bir gariplik sezdi, uçak
normal bir şekilde yükselmeye başlamıştı, otomatik pilotun
devreye alınmasından sonra uçağın burnunun fazla yükseldiğini
gördüler. Hız göstergesinin de olması gerekenden yüksekte
olduğu anlaşılıyordu. Hız göstergelerinde bir problem olduğu
açıktı. Kokpit ses kayıtlarından, uçak daha pistte hızlanırken
Kaptan Erdem’in hız göstergesinin çalışmadığını fark ettiği,
ancak sorunun uçuşu iptal edecek kadar önemli olmadığını
düşündüğü anlaşıldı. Yetkililer, uçak yükseldikçe kaptanın
göstergesinin hayata döndüğünü fark ettiler. Dikkatleri hız
göstergelerini besleyen pitot tüpüne çevrildi. Pitot tüpü, basit
anlamıyla hız algılayıcısıdır. Uçağın burnunun yanlarındaki bu
tüpler hava basıncına duyarlıdır.
Uçak ileri doğru giderken pitot
tüpünün içindeki basıncın artması
hız göstergesindeki ibrenin de
hareket etmesini sağlar. Ancak
pitot tüpü tıkanırsa uçaktaki
göstergelere yanlış bilgiler
gönderebilir. Araştırmacılar
uçak teknisyenlerini sorgulamak
üzere havaalanına geri döndü.
Teknisyenlerin bakım sırasında
pitot tüplerini kapatmış
olabileceklerini düşünüyorlardı. Bu
sıradan bir prosedür ancak tüpler
sonradan açılmazsa sonuçlar
ölümcül olabilir. Araştırmacılar
uçağın bekletildiği 25 gün
boyunca pitot tüplerinin üzerinin hiçbir şekilde kapatılmadığını
anladı. Yetkililer, pitot tüplerinin bu geçen sürede “bir
şekilde” tıkandığını düşünüyorlardı. Kanıtlar 2000 metre
derinlikte yatıyordu. Pitot tüpü tıkanmış olsa da yalnızca bu
sorun modern bir jetin düşmesine neden olmayabilirdi. Bu
tip uçaklarda toplam üç adet hız göstergesi vardır, bir uçuş
bilgisayarı da yere oranla uçağın hızını hesaplar.
Pilotların uçuşu iptal edip geri dönebilecekleri bir an varken
kaptan devam etmeyi tercih etmişti. Kalkıştan saniyeler
sonra Kaptan Erdem’in hız göstergesi hareketlenmeye
başladı. Ancak yetkililer göstergenin irtifa değişikliğine
yanıt verdiğini düşünüyordu çünkü göstergelere gelen hız
bilgisinin hesaplamasında irtifa bilgileri de kullanılıyordu.
Uçak yükseldikten sonra tüpün içinde kalan hava ince
atmosfer katmanında genişlemeye başlamış ve büyük bir
basınç oluşturmuş, bu durum kokpitteki göstergenin yanılarak
normalden yüksek bir hız değeri göstermesine sebep olmuştu.
Basıncı artıran şey, irtifa değişikliği olsa da göstergeler bunu
hız artışı olarak algılamışlardı.
Kaptan Erdem’in güvenebileceği beş farklı hız göstergesi vardı.
Ancak sorun ortaya çıktığında kontrol otomatik pilottaydı. Farklı
bir ayarlama yapılmazsa
otomatik pilot yalnızca tek
bir göstergeyi kullanırdı;
kaptanın tarafındaki tıkanmış
göstergeyi. Bilgisayar
uçağın çok hızlı gittiğini
sandı ve yavaşlatmak için
uçağın burnunu kaldırıldı.
Yetkililer bu noktada Kaptan
Erdem’in, ikinci pilotun
ve kendi göstergesinin de
bozuk olduğu yönünde yanlış
bir kanıya vardığını fark
etti. Aksine ikinci pilotun
göstergesi hep doğruydu,
uçak olması gerekenden daha
yavaş seyrediyordu.
45
KAZA ARAŞTIRMA
YENİ HAT
Amerikan Ulusal
Havacılık İdaresi (FAA)
tıkalı pitot tüpü
senaryosunun da pilot
eğitimlerine eklenmesi
zorunluluğunu getirdi.
Kaptan neye güvenebileceğini bilemez haldeydi, uyarı
mesajlarını aldıklarında bazı sigortaları çekmeye karar verdiler.
Sigortaları çekmek alarmı durdurmuştu ancak ibre saat yönüne
dönmeye devam ediyordu. Ta ki aşırı hız uyarısı devreye
girene kadar! Otomatik pilot bu sefer de uçağın aşırı hızlı
gittiği yönünde uyarılar gönderdi ama gerçek hala tam aksi
yönündeydi. Kaptan hızı daha da azaltmak için motor gücünü
kesmeye başladı. Yetkililer hızı zaten düşük olan uçakta gücün
daha da düşürülmesiyle ekibin nadir görülen uyarılardan birini
aldığını gördüler: Stick shaker. Uçuş kumanda kolları adeta
sallanıyor ve pilotlara uçağın burnunu indirmesini söylüyordu.
Uçak saniyeler içinde pilotlara önce çok hızlı gittiklerini sonra
da tehlikeli derecede yavaş olduklarını söylüyordu. Hiçbir pilot
bu iki uyarıyı ardı ardına almayı beklemezdi.
Artık tıkalı bir pitot tüpü nedeniyle oluşan uyarıların 301 sefer
sayılı uçağın kaptanı Ahmet Erdem’in kafasını karıştırdığı
biliniyor. Yetkililer şimdi de bir başka pilotu nasıl etkilediğini
öğrenmek için bir uçuş simülatörüne gittiler ve kazada oluşan
durumun aynısını yaratmaya çalıştılar. En deneyimli pilotların
46
bile simülatörün verdiği çelişkili uyarılar karşısında hareketsiz
kaldığını gördüler. Sonuçta Amerikan Ulusal Havacılık İdaresi
(FAA) tıkalı pitot tüpü senaryosunun da pilot eğitimlerine
eklenmesi zorunluluğunu getirdi. FAA ayrıca Boeing’den kafa
karıştıran uyarıların bazılarını değiştirmesini ve aralarında
pilotların göstergelerinin birbirini tutmadığını belirten yeni
uyarı sistemleri ve pilotların alarmları kapatabilmelerini de
kapsayan değişiklikler yapmasını istedi. Boeing pilotların
otomatik pilotun hız bilgisini hangi pilotun göstergesinin
kullanılacağını kontrol etmesine imkan veren bir dizi yeniliği
de getirdi. Bundan dünya genelinde kullanımda olan 1400 adet
Boeing uçağı etkilenmişti.
Araştırmacılar kaptanın hız göstergesinin pitot tüpüne
koruyucu kılıf takılmadığı ve eşek arıları tarafından kapatıldığı,
bunun sonucunda da göstergenin bozulduğu sonucuna vardılar.
6 Şubat 1996’da küçük bir böcek büyük bir hatalar zincirine, bir
uçağın düşmesine ve dünyanın en başarılı uçaklarından birinin
tasarımının değiştirilmesine neden olmuştu.
47
HAVACILIK
Emekli ama
havalı:
F-5
Türk Hava Kuvvetleri’nin emektar
F-5 uçaklarının sonuncusu da aktif
görevden alındı. Fakat vazifesi biten
demirden kuşlar nereye gider?
Gelin, birlikte peşine düşelim...
48
49
HAVACILIK
ugün yerinde yeller esen Ali Sami Yen stadı
1964’te açıldı. Kıbrıs’ta şiddet giderek
tırmanıyordu; İsmet İnönü, ABD ile konu
hakkında görüşme trafiğindeydi. Bir
uyarı uçuşu sırasında uçağı düşen Pilot
Yüzbaşı Cengiz Topel önce esir alındı,
sonra yaşamını yitirdi. Cumhurbaşkanı,
Cemal Gürsel’di. Süleyman Demirel ilk
kez parti başkanı oldu. İstanbul’un Galata
semtindeki Mobilyacılar Çarşısı, çıkan büyük
bir yangın sonucu yine o yıl ortadan kalktı.
Tokyo Olimpiyatları’nda serbest güreş takımımız birinci oldu.
Metin Erksan’ın bir yıl önce çektiği Susuz Yaz filmi de o yıl Altın
Ayı ödülü aldı; İdil Biret ise prestijli Boulanger Müzik Ödülü’nün
sevincini yaşadı. Fenerbahçe henüz üçüncü şampiyonluğunu
alırken Galatasaray ikinci kez düzenlenen Türkiye Kupası’nı ikinci
kez alıyordu. O günün dünyası da Türkiye’si de bambaşka bir
yerdi. F-5 adlı jetlerin yarım asırlık macerası işte bu yıl başladı...
Gelin görün ki her maceranın bir sonu var, bir zamanlar yeni
olan teknolojik ürünler bir yandan gelişmeye devam ederken
bir yandan da daha iyi modellere ilham vererek kendi sonlarını
hazırlıyorlar. Türkiye’deki son F-5 de eylül ayında emekliye
ayrıldı. F-5’lerin dünya çapındaki mazisi de çok daha eski değil
aslında. İlk uçuşunu 1957’de yapan bu İkinci Dünya Savaşı
sonrası mucizesi, 1962’de hizmete girdi. İki yıl sonra da Northrop
yapımı uçağın ilk Türkiye teslimatı yapıldı. F-5 hızlıydı, manevra
kabiliyeti yüksekti. Sadece saldırı değil, keşif gibi amaçlar için de
ideal bir yapıya sahipti. Ucuzdu. Sidewinder dahil olmak üzere
çeşitli mühimmat türlerini taşıyabiliyordu. Hem havadan havaya
hem de havadan karaya muharebe için dizayn edilmişti. F-5
toplam uçuş saatiyle, yaptığı hizmetlerle gerçekten kalifiye bir
emektardı...
Pancarköy’de bir şehitlik
Göreve başladıktan 10 yıl sonra Kıbrıs Barış Harekatı’nda
kullanıldı F-5’ler. Genellikle çok başarılı bir model olarak kabul
edildiler. Ancak, 1981’de öyle bir olay oldu ki...
Bandırma’daki 6. Ana Jet Üssü’nden kalkan bir F-5, Babaeski’ye
bağlı Pancarköy’e düştü. Düştüğü yerde, tatbikat halinde bir
birlik vardı. Maalesef Pilot Yüzbaşı Mustafa Özcan ve onlarca er
yaşamını yitirdi. O güne dair haber ve kaynaklar kısıtlı. Ancak
ölü sayısı 54 diye biliniyor. Her koşulda Türk askeri havacılığının
en büyük kazası. Bölgede yaşayanlar, kazadan dört beş yıl
sonra dahi uçak parçalarına denk geldiklerini söylüyor. Bugün
Babaeski’deki şehitlik, hala o günün acı hikayesini anlatıyor.
F-5’ler 1990’ların ortasına kadar da aktif olarak kullanıldı. Uçak
aslen Sovyetlerin MiG-21’inin ve L-Albatros’unun muadiliydi ve
bu sebeple Soğuk Savaş sürdüğü müddetçe görevde kalması
normaldi. Zaten ABD’nin geliştirdiği F-5N isimli bir model, Rus
uçaklarını taklit ediyor, eğitimlerde ve geliştirme çalışmalarında
“düşman uçağı” olarak görev alıyordu. ABD, F-5’leri Vietnam
Savaşı’nda da etkin olarak kullanmıştı.
50
Gösteri devam ediyor!
Türkiye’de ise F-16 rekabetini büyük bir olgunlukla karşıladı, bir
zamanların “Özgürlük Savaşçısı.” Pek çok F-16 pilotu, semayı
artık eğitim uçağı olarak kullanılan F-5’lerle keşfetti. Türkiye yeni
eğitim uçağı arayışını sürdürürken, taze bir rakiple karşılaştı F-5.
55 adet T-38 uçağı önümüzdeki yıl temmuz ayında orduya teslim
edilecek. Bunların beşinin modernizasyonu Eskişehir’deki 1’inci
Hava İkmal Bakım Merkezi Komutanlığı’nda tamamlandı ve
jetler Türk Hava Kuvvetleri’ne teslim edildi. Bu, Türkiye’de F-5
döneminin sonu sayılabilirdi. Eğer Türk Yıldızları adlı akrobasi
ekibimiz olmasaydı. Emekliye ayrılan F-5’ler ömürleri vefa etiği
sürece gösteriye devam edecek. Bir yandan en son rakibinin,
F-35’in geleceği günü bekleyerek.
Yaşar Kemal’in geçmişe özlemle yüklü, harika bir kitabıdır,
“Kuşlar da Gitti.” Florya’da tuttuğu kuşları Eminönü’ndeki Yeni
Cami’nin önünde azap buzat satan çocukların öyküsünü anlatır.
Hatırlamayanlara not: Azap buzat, para verip kafesteki kuşları
sevabına serbest bıraktırma işi.
Satılan kuşlar genellikle Florya’ya döner. Tıpkı gökleri dolaşıp
Florya’nın kıyısındaki Türk Hava Kuvvetleri Müzesi’nde huzur
bulacak olan demirden kuşlar gibi. F-5’ler gibi...
Bir zamanlar
Türk Hava Kuvvetleri'nin
önemli kozlarından olan F-5'ler
artık eğitim uçağı olarak dahi
kullanılmayacak
GENEL TEKNİK ÖZELLİKLERİ
F-5’lerin aslında Northrop F-5A/B Freedom
Fighter ve F-5E/F Tiger II iki ana modeli var.
Uçağın ayrıca F-5B adında iki kişilik eğitim
versiyonu ve RF-5 isimli keşif versiyonu var.
Uçağın genel özellikleriyse şöyle:
Mürettebat: 1 (F-5B’de iki kişi)
Uzunluk: 14,35 metre
Yükseklik: 4,10 metre
Kanat açıklığı: 7.85 metre
Kanat alanı: 17.28 metrekare
Yüklü ağılığı: 9.300 kg
Motor: 2 x General Electric J-85
İtiş gücü: 15.5 kN
Maksimum hız: 1526 km/s
Menzil: 1815 kilometre
Çıkabildiği maksimum yükseklik: 15.400 metre
51
GEZİ
mbeyaz bir
i sermiş be
ib
g
ü
t
r
ö
anılan
erine
, şifasına in
layarak üz
e
l
a
a
k
k
ya
k
u
n
a
m
d
... Pa
an biri.
cun
rçalarınd
antik şehir
tları bir u
pa
ir
lu
e
b
u
b
id
iş
i
d
m
k
a
t
e
n
e
d
lık
’nın
Gökyüzün
lara tanık
nya Mirası
UNESCO Dü
nde yüzyıl
e
si
l
e
v
iy
ir
ih
Z
r
...
e
ta
tep
ısıyla ve
çarpıcı yap
sularıyla,
52
asit bir jeolojik olayının yeryüzünde yarattığı
mucizelerden biri Pamukkale. Menderes Vadisi
üzerinde yer alan sıcak su kaynaklarının pek
çok noktadan yer yüzüne çıkması, bölgeyi
kaplıca cenneti haline getirmiş. Zengin
mineral yapısı ve yerin altından çıkan farklı
sıcaklıklardaki sular, çeşitli dertlerine şifa
arayanların uğrak yeri olmuş asırlar boyu.
Mineraller, bütün kaplıcalara başka bir ton vermiş.
Bu kaynak sularının en yoğun şekilde çıktığı yer, Karahayıt Köyü.
Denizli’de konaklanacak en ideal yerlerden biri Karahayıt, çok
sayıda otel ve kompleks burada hizmet sunuyor. Kaplıcaların
sularından burada bulunan otellerde de faydalanılabiliyor.
Kaynak sularının otellere verilmesi konusu oldukça tartışmalı
ama turistler 40 derecenin üstündeki sıcaklıkta kırmızı kaynak
sularının olduğu havuzları dolduruyor.
Tepeden dökülen sular, bembeyaz travertenleri ve doğal
havuzları oluşturmuş. Sıcaklıkları 35 ila 100 derece arasında
değişen 17 sıcak su alanı, antik dönemlerden beri kullanılıyor.
Termal su kaynaktan çıktıktan sonra, 320 metrelik kanalla
travertenlerden 60-70 metrelik kısmi çökelmenin olduğu katlara
dökülüyor ve ortalama 240-300 metre yol kat ediyor. Kireç
taşının kaynak sularıyla çözünmesi ve daha sonra katılaşmasıyla
bembeyaz olan bu tepe ve havuzlar, uzaktan bakıldığında
yumuşacık bulutları andırsa da ayaklarınızın altındaki pütürlü
zemin size buranın kireçten olduğunu hatırlatıyor. Bu pütürler bu
ıslak zeminde ayakta kalabilmeyi sağlıyor.
Yoğun turist ilgisi nedeniyle travertenlerin beyazlığının giderek
azaldığını söyleyenlerin sayısı oldukça fazla. Doğanın bu
mucizesinin korunması için gerekli önlemler artırılmış son
yıllarda. Artık ziyaretçilerin travertenlere ayakkabı ya da terlikle
girmemesi için girişten sonra da kontroller devam ediyor. Giriş
için alınan ücret de artırılmış. Ayakkabı giymemek koşuluyla
bu sıcacık suların tadını çıkarmakta ve şifalı olduğuna inanılan
çamurları vücudunuza uygulamakta özgürsünüz. Bölgeyi yaz
aylarında gezecekseniz, güneş gözlüğünüzü mutlaka yanınızda
bulundurun, parlak güneş bu bembeyaz tepeye vurduğunda
sulardan yansıyan yoğun ışık manzaranın keyfini çıkarmanızı
engelleyebilir.
Pamukkale’yi sıcak yaz aylarının dışında ziyaret etmenin başka
avantajları da var. Aynı tepenin üzerinde yer alan Hierapolis
antik şehrini ve travertenleri “kaynar” sulardan geçerek görmek
için nispeten serin bir günü tercih edebilirsiniz. Önce tepeye çıkıp
şehri gördükten sonra travertenlere inmek, daha iyi bir tercih
olabilir. Batan günün kızıllığını bu bembeyaz bulutun üzerinde
yaşamak oldukça keyifli.
YÜZYILLARDIR CAZİBE MERKEZİ
Bakmaya doyulmaz travertenler, bundan 2000 yıl kadar önce
kurulan şehirle hayat bulmuş. Hierapolis’in tarihi milattan
53
GEZİ
Travertenlerin üzerinden baktığınızda bereketli Menderes Vadisi
toprakları ve tüm Denizli ayaklarınızın altında.
önce 190’larda gidiyor ancak altın çağını milattan sonra, Roma
döneminde yaşamış. Pamukkale’de travertenlerin uzandığı
tepenin zirvesine göz alabildiğine yayılmış bu şehir. İçerisinde
gladyatörlerin dövüştüğü dev tiyatrosu, geniş agorası ve çok
sayıda havuz ve hamamıyla antik çağın gözde kentlerinden
biriymiş. Bu kadar hayat dolu olan kentin elbette büyük
tapınakları ve nekropolisleri, yani o dönemki lahitli mezarlıkları
olmuş. Bu şehrin kalıntıları travertenlerin tam üzerinden
Denizli’yi izliyor ve hazineleri Pamukkale Hierapolis Arkeoloji
Müzesi’nde sergileniyor. Bu arada müzenin kendisi de sergilediği
eserlere yaraşır biçimde tarihi yapılardan.
Hierapolis Hamamı’nın bölümlerinden olan üç kapalı mekan
ve bitişiğindeki kütüphane ve “gymnasium” olarak bilinen açık
mekanlar müze sergi alanları olarak düzenlenmiş ve üç salonda,
heykeller ve lahitler, takılar, giysiler, günlük eşyalar, sikkeler gibi
küçük parçalarla tiyatrodan kalan eserler sergileniyor.
Tarih kokan bunca yapının arasından size en çok keyif verecek
olanlardan biri antik Roma havuzu. 2000 yıllık havuz, bugün de
cüzi bir ücret karşılığında kullanıma açık. Tarihi sütunların yer
aldığı havuzda sizden yüzlerce yıl önce belki başka kılıklarla ama
aynı amaçla bu sulara kendini bırakan insanları düşünmek insana
farklı bir heyecan yaşatıyor. Havuza dökülen kaplıca sularının
da hem ruhu hem bedeni arındırdığına inanılıyor. Bu kutsal
şehre ayak basmadan önce bu havuzda arınmak gerektiği inancı
yüzünden havuzun şehrin girişine yapıldığı tahmin ediliyor.
SIRLAR AÇIĞA ÇIKIYOR
Yeryüzünü bu kadar etkileyen sular, yerin altını da işlemiş
oya gibi. Pamukkale civarında travertenler gibi minerallerin
erimesi yoluyla oluşan ya da şekillenen pek çok mağara var.
Antik Roma inancına göre tanrılar adına yapılan tapınaklar,
yine onlara adanıyordu. O dönemin en kalabalık şehirlerinden
Hierapolis’te de pek çok tapınak vardı, bunlardan en ünlüsü
duvarları Apollon kehanetleriyle kaplı olan Apollon Tapınağı.
Şehirden çıkan buluntular da müzede sergileniyor ama bu
şehirle ilgili sırların ya da araştırmaların bittiği anlamına
gelmiyor. Yakın zamanda İtalyan arkeologların ulaştığı
yeni bulgulara göre şehrin mağaralarından birinin yeraltı
dünyasına açıldığına inanılıyormuş. Mağaranın kapısı
ve girişindeki havuzun Yeraltı Tanrısı Hades’e adandığı
düşünülüyor. Antik dönemin en yoğun nüfuslu kentlerinden
biri Hierapolis, kendisine komşu olan diğer kentlerden farkı
depremlerle yıkıldıktan sonra tamamen Roma mimarisiyle
bezenmesi. İsa’nın havarilerinden Aziz Philippus’un burada
öldürülmesi, şehre dini bir önem de kazandırmış.
Kış aylarında daha da yoğunlaşan kaplıca turizminin en
önemli merkezlerinden Pamukkale. Asırlar boyunca bağrında
yaşayan insanların izlerini taşıyor ve 20 yılı aşkın süredir
UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Doğayla
tarihin bu muhteşem buluşmasını hala görmediyseniz en
yakın tatil planınıza dahil etmenizi şiddetle öneririz.
54
55
KÜLTÜR
Zamanın yıpratıcı darbelerine karşı ayakta durAn lunaparklar
bir büyüdü, bir küçüldü ama her zaman varlığını sürdürdü.
ıllar var ki çoğumuz İstanbul’da dönen
salıncaklardan görmemiştir. Hani şu
sokak sokak gezen, bir adamın koluyla
çevirdiği, toplasanız 10 çocuğu aynı anda
döndürmeyenlerden... Salıncakçı sokağa girdiği
anda, pencerenin dibinden bütün çocuklar
bağırmaya başlardı oysa: “Anne para atsana, bir şey
alacağım.”
Birçok insanın, özellikle 30 yaş ve üstü kuşakların ilk “lunapark
deneyimi” budur büyük olasılıkla. Önceleri lunaparka gitmek,
aile boyu bir seremoni gibiydi. Yılda bir, yaz ya da sonbaharda
lunaparka gidilirdi. Çünkü lunaparklar açık havada kurulurdu.
Çocuklar için atlıkarınca, salıncak ve dönen diğer şeyler sadece
kısa bir çember içinde düşük hızla bir iki tur döndüğünde
dünya turu atmış gibi olurduk çoğumuz. Trenler bazı büyük
lunaparklarda olurdu, çoğu mahalledekinde yoktu. Yetişkinler için
olan oyuncaklar ise devasa boyutta ve rengarenk ışıklarıyla göz
kamaştırırdı. Yanındaki büyüklerden birini ikna edebilen şanslı
çocuklar belki “balerin”e binme fırsatını yakalardı ama gondol
kesinlikle yasaktı. Bunun dışında, hep beraber dönme dolaba
binmede bir sakınca yoktu ama çarpışan arabanın yerini tutmazdı.
Mahallelerdeki küçük lunaparklarda durum böyleydi. İstanbul’un
en meşhur en büyük lunaparklarında ise bambaşka bir kültür
daha vardı. Lunapark gazinoları...
Lunaparkın hemen yanında kurulan gazinoların gündüz
matinelerinde Zeki Müren, Emel Sayın, Yıldırım Gürses, Selçuk
Ural, Şükran Ay gibi büyük isimler çıkardı.
İstanbul Bostancı’daki ve Vatan Caddesi’ndeki lunaparkların
yanında gazinoları vardı ama Küçükçiftlik’teki bunların en
özeliydi. Ankara’daki Gençlik Parkı ve İzmir Fuarı’nın lunaparkıyla
gazinosunu da efsane gibi anlatır o günleri görenler.
Yıllar geçtikçe değişen tüketim şekliyle eğlencenin bu türü de
değişim göstermeye başladı. 1990’larda İstanbul’da açılan bir
kapalı mekan lunaparkı, çığ gibi büyüyen bir ilgiyle karşılandı.
Devasa cam bir yapının içine kurulan “Tatilya” o dönem her
mevsim gidilebilen dev bir eğlence parkı olmuştu. Okulların
organize ettiği gezilerin yanında aileler için de gidilmesi farz olan
park, o dönem için epey yenilikçiydi. Roller coaster, şelaleden
kayan kayıklar, insanı defalarca ters düz eden meşhur alabora
birer cesaret gösterisine dönüştü. Sonraları ölümle sonuçlanan
kazaların yaşandığı park, yavaş yavaş popülaritesini kaybetti ve
kapılarını kapattı. Eğlence alanındaki tüketim çılgınlığı merkezinin
yerinde bugün bir alışveriş merkezinin yükselmiş olması manidar.
Yükselen tüketim kültürüyle mantar gibi çoğalan AVM’ler her
ihtiyacı karşılamaktaki iddialarını mini eğlence parklarıyla
taçlandırdılar. Lunaparktan sayılamayacak kadar küçük alanlarda
küçük trenler, elektrikli sallanan minik arabalar, top havuzu gibi
oyuncaklar koydular ama aynı tadı vermedi.
56
Eski lunaparklardan Vatan Caddesi’ndeki tarihe karıştı.
Küçükçiftlik’teki konser ve etkinlik alanına dönüştürüldü, şimdi
orada düzenlenen etkinliklerden birinin “Gazino Geceleri” olması
insanların eskiyi yad etmeyi sevdiklerinin bir kanıtı. Bostancı
Lunaparkı hala ayakta, eskisi kadar ziyaretçisi var mı
bilinmez ama şimdi yanında gazino yerine Bostancı
Gösteri Merkezi bulunuyor.
Dev oyuncaklara, lunaparklara olan merak
ve ihtiyacımız ise hiç bitmedi. Şekil
değiştirmekle birlikte daha
da büyüyen lunaparklar
var artık. İstanbul
Bayrampaşa’da
kurulan iki
büyük
park
bunlara
örnek
olabilir.
Parkada,
geniş bir arazi üzerinde kurulu, üzerinde
bir hayvanat bahçesi, lunapark, düğün
salonu, bowling salonu ve birçok
kafe var. Vialand ise çok daha
iddialı bir tanıtım kampanyası
yürütüyor şu günlerde,
bu yüzden şimdiden
eğlence parkları
arasında adını
sıkça duymaya
başladık. Arazisi
üzerinde dev bir
AVM de bulunduran
Vialand, yakın zamanın
Tatilya’sı olma yolunda. Daha mütevazı
birçok lunapark da yoluna devam
ediyor. Bu kadar büyük ve ünlü
olmasalar da İstanbul’un pek çok
semtinde daha küçük lunaparklar
yaşamlarını sürdürüyor. Oyuncaklar
için olmasa bile onları izlerken bir
çay keyfi yapmak hala cezbedici.
Zamana ayak uyduran her şey gibi
eğlence kültürü ve en önemli öğelerinden
biri olan oyun parkları şekil değiştirerek
de olsa insanın heyecan duyma ve
eğlenme ihtiyacıyla birlikte var olmaya
devam edecek.
57
ORİJİNAL
İstanbul’da bisiklet
kullanmak, bunu da
yokuş yukarı terleyerek
değil de güle oynaya
yapmak mümkün aslında.
Tek ihtiyacınız, biraz
elektrik desteği.
Uçan pedalların keyfini sürün:
edi tepeli kent derler ya İstanbul’a,
bu yedi tepe sadece “Suriçi” denen
tarihi kenti anlatır aslında. İstanbul eşsiz
güzellikte bir kenttir ama itiraf edelim,
yokuşlu bir kenttir aynı zamanda. Hoş,
birçok yokuş hiç beklenmedik bir anda size
eşsiz bir Boğaz manzarası sunabilir mesela
ama yokuşun derdini her gün çıkan bilir. Bir de
bisikletliler...
Uzakdoğu’da çoktan gündelik hayatın bir parçası haline
gelen, Batı’da da ise dev teknolojik adımlarla gelişen elektrikli
bisikletler, işte bu topografik soruna çok ama çok keyifli bir
çözüm öneriyor.
Tekerlek özgürlüktür. En azından reklamlar sayesinde bunu
böyle belledik. Bu özgürlük aracı bir de doğayla dost ve
zahmetsiz olunca hızla yaygınlaşmasını normal bulmak gerek.
Bugün güzel bir havada Moda sahiline, Zeytinburnu’na inin,
çok sayıda elektrikli bisiklet göreceksiniz. Hepsi de rengarenk.
58
Sanmayın ki bisikletliler hep o mahallenin çocukları. Biraz
sorun, öğreneceksiniz ki çok uzak yerlerden geliyorlar. Elektrikli
bisiklet, evinin çevresinde ideal bir bisiklete binme ortamı
bulamayanlara bir alternatif sundu. Neredeyse motosiklete yakın
bir hızda ilerleyebilen bisikletler var şimdi. (bu yüzden elektrikli
bisiklet ehliyeti konusu henüz çok tartışmalı). Yokuş falan da
dinlemiyorlar. Tek şarjla 60 kilometre kadar yol alanları var.
Hatta bir kısmı o kadar hafif ki istediğiniz zaman elektrik gücüyle
ilerleyip istediğiniz zaman da pedal çevirerek yol alabiliyorsunuz.
Konuya İstanbul’la başladık, ama haklı gerekçemiz var. Kentin
trafiği malum. Üstelik geçtiğimiz ay bu trafik yoğunluğu iyiden
iyiye arttı, gerçek bir krize dönüştü. Trafik yüzünden mesai
saatlerini değiştiren şirketler bile oldu. Bu trafikte, özellikle
nispeten işlerine yakın yerlerde oturanlar için iyi bir alternatif
oluşturuyor elektrikli bisikletler. Tabii bunun daha elverişli bir
hale gelebilmesi için trafik ve yol düzenlemelerinde genel olarak
iki tekerleklilere, özel olarak da bisikletlere daha fazla alan
açılması gerekiyor. Bekli de Tokyo gibi, Pekin gibi, İstanbul’un
daha rahatlamak için bir bisiklet devrimine ihtiyacı var. Ama
sanmayın ki elektrikli bisikletler sadece İstanbul’da. Nispeten
daha bisiklet dostu bir kent olan İzmir’de de çok sayıda elektrikli
bisiklet var. En azından satış rakamları bize bunu gösteriyor.
Bursa’nın bazı ilçelerinde ise esnaf elektrikli bisikleti çoktan
benimsemiş. Getir götür işlerinde çok pratik çünkü. Kısacası,
bisikletliler artık her yerde!
Hangi bisiklet?
Bugün çok sayıda markanın çok değişen fiyatlara elektrikli
bisikletlerini bulmak mümkün. Kaliteli bir “konvansiyonel”
bisiklet fiyatına satın alabileceğiniz elektrikli araçlar dahi var.
Aslına bakarsanız bisiklet ve motosiklet arasında bir yerde
duruyor bu yeni oyuncaklar. Kimisi bisiklete daha yakın, kimisi
motosiklete. Bu nedenle tercih yaparken öncelikle bu konuda bir
ayrım gözetmek gerekiyor.
Bu iki türü birbirinden kolaylıkla ayırt edebilirsiniz. Bisikletvari
olanların kadrosunda bir pil var, bir de küçük bir motor
59
ORİJİNAL
sistemi. Genellikle daha güçsüzler ama profesyonel bir
bisikletçinin iki katı güç üretebilen modeller de var.
İkinci tür ise daha ağır. 70-80 kiloya varan bu modellerde
pedalların neredeyse sembolik bir anlamı var çünkü pedal
gücüyle yol almak bu araçlarda neredeyse imkansız. Daha
ziyade ses yapmayan, narin bir motosiklet tecrübesi vaat
ediyor, ikinci tür.
Daha hesaplı olduğu için kurşun temelli piller kullananlar
da var, iyon pilin hafifliğinden yararlananlar da.
Tercih yaparken elbette sürüş keyfi de çok belirleyici.
Sadece siz pedal çevirirken elektrikli motor desteği veren
modeller var örneğin. Belli bir sürate ulaştığınızda ise
güvenlik kaygıları nedeniyle motor desteği kesiliyor. Belki
de en keyiflisi bunlar. Hızlandırılmış bir bisiklet kullanıyor
gibisiniz. Tabiri caizse “yağ gibi kayıyorlar.”
Bisiklet kökenli türlerde kullanılan karbon teknolojisi,
toplam ağırlığı çok azalttı. Ayrıca şaft mesafesindeki yeni
uygulamalar da verimliliği doğrudan etkiliyor. Şarj süreleri de
giderek kısalıyor. Öylesine çok bacaklı bir konu ki bu, dünyanın
önemli bisiklet ve motosiklet markalarıyla birlikte otomotivciler
de işin içine girmiş durumda. Elektrik-elektronikçileri de
unutmayın tabii. Tam bir yarış pisti, elektrikli bisiklet piyasası.
Sektör standartlarını oluşturmaya çalışıyorken, tüketiciler
de boş durmuyor tabii ki. Türlü türlü “custom,” yani kullanıcı
tarafından değiştirilmiş model var. Bu tür merakları olan insanlar,
kısa sürede birbirlerini buluyor. İstanbul’un Anadolu yakasında,
tıpkı büyük motorcular gibi, bir tür kulüp oluşmuş bile örneğin.
Harley Davidson’a benzeyen bisikletleriyle birlikte dolaşıyorlar,
birlikte eğleniyorlar. Tıpkı “chopper” motorcular gibi bisikletlerin
kadrolarını çeşitli desenlere boyamışlar. Hatta standart tekerlek
yerine gezi motoru tekerleği kullanalar dahi var. İnanın çok
renkliler. Ve çok eğleniyorlar.
ve
t
s
o
d
li
la
Doğay siz elektrik ı hızla
t
zahme lerin kullanım
bisiklet şıyor.
la
yaygın
60
61
SAĞLIK
Tıpla sanat arasında
bİr yerde duruyor,
Hİnt sağlıklı yaşam
öğretİsİ Ayurveda.
Belkİ baş ağrısına İyİ
gelen, beslenmeyİ
düzenleyen
pratİk önerİlerİ
öğrenmek İçİn
sabırsızlanıyorsunuz
ama önce “teorİk” bİr
kavrayış gerekiyor.
Bedeni ve ruhu besleyen
yaşam sanatı:
Ayurveda
ağlıklı yaşamak ve sağlığı korumak tüm insanlığın
ortak hedefi ve arzusu olageldi hep. Bunun için
ilaçlar, tedavi yöntemleri, hastalıktan korunma
yolunda elde edilen bilgi ve yöntemler kolektif
biçimde çoğaldı ve günümüze ulaştı. Bugün
modern tıp olarak temel aldığımız Batı tıbbı da
aslında bu dev birikimin rafine ve sistematik hali
olarak tanımlanabilir. Tıbbın bugünkü gelişimine
ulaşmasında basamak olan öğretilerden biri de
bugün alternatif tedavi yöntemi olarak başvurulan Ayurvedik tıp
ya da bilinen adıyla Ayurveda.
Ayurveda, yaşam bilimi ve sanatı olarak dilimize çevrilebilen
bir Hint öğretisi. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre bilinen en eski
sistematik tıp bilimlerinden biri. Ayurvedik tıbbı uygulayabilmek
için Hindistan’da Batı tıbbı gibi 6 yıllık eğitim almak gerekiyor.
Öğretinin Batı tıbbından temel farkı ise hastalığın oluşmasını
bekleyip sonra müdahale etmek değil, hastalıklar ortaya çıkmadan
kişinin sağlıklı uzun bir yaşam sürmesini sağlamak. Amaçsa tıbbın
her türünde ortak; kişinin bedensel, ruhsal, sosyal bütünlüğünü
sağlamak ve korumak.
Ayurvedik tıp, önceliklerini hastalığı önleme, sağlığı koruma
ve tedavi şeklinde belirler. Ayurvedik tıbba göre insan sağlığını
tehdit eden unsurlar kişinin zihinsel ve bedensel dengesini bozan
etmenlerdir. Hastalıkların, bedenin hastalığa yönelik dayanıklılığını
azaltan bedensel ve zihinsel unsurlardaki dengesizlikten
kaynaklandığına inanılır. Bu dengesizliğin düzeltilmesi amacıyla
bitkisel formüller, hayat tarzının değiştirilmesi ve diyet gibi
yöntemlerle bedene hastalığı yok edecek şekilde denge
kazandırılır.
Ayurveda tıbbı Tridosha yani üç kuvvet ilkesine dayanır: Vücuttaki
üç “dosha” (kuvvet) Vata, Pitta ve Kapha’dır. Ayurveda’ya göre
evreni oluşturan beş temel prensip; hava, boşluk, ateş, su ve
toprak bu üç ana kuvvet altında toplanır.
Hava + Boşluk: Vata
Ateş + Su: Pitta
Su + Toprak: Kapha
Ayurveda’ya göre kişinin sağlıklı olması bu üç kuvvetin dengede
olmasına bağlıdır.
Vata, bütün hareketlerden sorumludur. Bütün fiziksel ve psikolojik
değişimler Vata’nın baskın olduğu organlarımızı ve hareket
özelliklerimizi etkiler. Pitta, bütün işletim sistemlerinden sorumlu
kuvvettir. Gün içindeki stres ve enerji değişiklikleri Pitta’nın baskın
olduğu organları etkiler. Kapha ise bütün bağlantı, yapı, gelişim ve
sıvılardan sorumludur.
Ayurveda hekimleri bu üç kuvvet arasındaki dengeyi sağlamak
ve rahatsızlıkları tedavi etmek amacıyla kişinin yaşam stiline,
beslenmesine müdahale edebilir.
Ayurveda’da cerrahi müdahale gerektirenler hariç her türlü
rahatsızlık için bir tedavi yöntemi bulunduğu belirtiliyor.
Ayurveda’da beslenme çok önemli bir yer tutuyor. Hastalığı
önlemek, bedensel ve zihinsel sağlığı korumak için dengeyi
sağlamanın yolu kişinin günlük beslenme alışkanlığını
düzenlemekten geçiyor. Örneğin konsantrasyon eksikliği ve
dikkat dağınıklığı yaşayan bir kişinin sorunu psikolojik hareketlere
bağlandığı için Vata kuvvetini harekete geçirecek bir beslenme
stili öneriliyor. Hava ve boşluktan oluşan Vata, kuru olduğu için
sandviç gibi kuru besinler Vata için uygun değil. Çorba gibi sulu
gıdalar Vata’ya etki ederek, konsantrasyonu artırıyor.
beslenme şeklinde değişiklik gösteriyor. Modern tıpta kilo vermeye
yönelik diyetlerde, gün içinde alınan gıdaların, vücutta işlendikten
sonra kaç kalorilik enerji açığa çıkaracağı ve bu enerjinin ne
kadarının yakılacağı hesaplanarak beslenme düzeni oluşturuluyor.
Ayurveda’da bütün bitkilerin bünyeye farklı etkileri vardır. Kalori
olarak eşdeğer iki besinin farklı vücut yapılarında farklı etkiler
oluşturacağı hesaba katılarak beslenme düzeni oluşturuluyor.
Yani aynı kaloriye sahip iki besinden vücut yapısına uygun olan
hızlıca sindirilip yakılarak kilo verdirirken, diğerinin yakılması
zor olduğundan kilo aldırabilir. Önemli olan bünyeye uygun olan
besinleri seçmek ve doğru beslenmeyi bir yaşam tarzı haline
getirebilmek. Bu sayede kilo vermek daha kolay ve hızlı bir şekilde
gerçekleşiyor.
Ayurveda masajı
Ayurveda’da masaj tedavinin önemli bir ayağını oluşturur.
Ayurveda tedavisi yapılan her tür rahatsızlıkta masaja
başvurulabilir. Metabolik rahatsızlıkların yanı sıra stres tedavisinde
de sıkça başvurulur. Stres tedavisinde baş bölgesine uygulanan
masajda belirli bir yükseklikten alın bölgesine bitkisel yağ ya da
sıvı akışı sağlanırken, başın saçlı kısmındaki derisine elle masaj
yapılır. Sinir sistemine etki eden bu masaj, migren gibi sorunlara
iyi gelmektedir. Ayurveda masajında vücut yapısına ve bölgeye
göre farklı teknikler ve bitkiler, yağlar kullanılabilir. Bazı masajlar
kuru şekilde bitki tozlarıyla yapılırken masajların büyük bölümü
bitkisel yağlarla ıslak biçimde yapılır. Masajda yağ kullanımı elin
vücut üzerinde hareketini kolaylaştırmak için değil, yağı vücuda
temas yoluyla enjekte edebilmek içindir. Masaj, pişmiş pirincin
ya da başka bitkilerin bezlere konularak bu bezlerin özel yağlarla
vücuda tatbik edilmesi şeklinde de yapılabiliyor.
Masajın yapılacağı bölge, kişinin Ayurvedik yapısı, rahatsızlığın
çeşidine göre masaj tekniği, baskı miktarı, kullanılacak ilaç ve
yağların seçimi yapılıyor.
Baş, yüz ve ayak bölgelerinde çok sayıda sinir bulunduğundan
burada yapılacak masaj başka organları da etki edebilir. Bu
yüzden bu bölgelerde yapılacak masajda daha da özenli olunması
gerekiyor. Ayurveda, insan sağlığı ve yaşam kalitesi alanında
deneyimlenmiş kadim bir sanat. Alternatif bir tıp yönteminden
çok kişinin bedensel, zihinsel ve sosyal açıdan sağlıklı olmasında
yardımcı ve yol gösterici bir öğreti olarak değerlendirilebilir.
Zayıflatır mı?
Beden ve zihin sağlığını korumak için beslenmeyi ön planda
tutan Ayurveda, beslenme yaklaşımında modern tıptan farklı bir
yol izliyor. Ayurveda, kişinin beden yapısına ve mevsimlere göre
62
63
GURME
Şeker şerbet
Yüzlerce yıllık tecrübeden damıtılan lezzetler,
Eminönü’nün tarihi tatlıcılarında sizleri bekliyor.
ava iyice soğudu, sıkı giyinin, sizle
Eminönü’ne gideceğiz. Tarihi semte
Hansel’le Gratel’in çakıl taşları gibi
dağılmış tatlıcılara bir bir uğrayacağız,
içimiz ısınsın diye. Her molada ağzımızı
tatlandırarak yola devam edeceğiz. Bakarsınız
gücümüz yeter, önce Karaköy, oradan da
Beyoğlu’na şöyle bir uğrarız...
Mısır Çarşısı’nın yanından Tahtakale’den içeri girip sağa dönün.
Başdöndürücü bir kalabalık. Sanki İstanbul’un ticaretinin yarısı
bu daracık sokakta dönüyor. Yorgun düşüp küçük bir mola
vermek isteyenlerse, Tatlıcı Safa’da yer bulduklarında kendilerini
şanslı sayıyor.
Yeni milenyumla birlikte bilinmeye başlayan tatlıcılardan
Safa. Özenli bir işletme. Doğrusunu söylemek gerekirse ilk
mağazalarını İstanbul’da tatlıcılığın tarihi merkezlerinden
sayılabilecek Eminönü’nde açmış olmaları da akıllıca bir tercih.
Baklava, kadayıf çeşitleri ve tulumba tatlısında iddialılar.
Tahtakale’den çıkıp biraz ileride Yeni Cami’nin arkasında
ulaştığımızda ise bizi 15 değil, 240 yıllık bir lezzet efsanesi
bekliyor.
“Osmanlı ve Türk şekercilik zanaatında menkıbeleşmiş Hacı
Bekir ismi, günümüze kadar şekercilik ekolü olarak devam
edegelmiştir,” diyor “lokumun efendisi” internet sitesinde. 1777
yılında Kastamonu’dan İstanbul’a gelerek Bahçekapı’da küçük
şekerci dükkanı açmış, şekercinin isim babası Bekir Efendi. Tarif
ettiğimiz mağaza, kentin en eski ticarethanelerinden dolayısıyla.
64
Osmanlı tatlıcılık geleneğinin ana maddeleri bal ve pekmez 18.
yüzyılda yerini Avrupa’dan gelen şekere bırakıyorken Hacı Bekir
de şekeri önce havanda ezmiş; gül, tarçın gibi doğal aroma ve
boyalarla pişirip akide şekeri imal etmiş. Lokumun da ana fikri
buradan geliyor. Lezzeti nereden geliyor diye soracak olursanız,
yanıtlamakta zorlanırız. Ancak iki yüzyılı aşkın sürede dünyanın
dört bir yanından aldıkları prestijli ödüller, bu sırra haiz olmanın
pek de kolay olmadığını kanıtlıyor. Bugün ayrıca Beyoğlu ve
Kadıköy’de de mağazaları var Hacı Bekir’in.
Hemen çaprazda ise bir başka tatlıcılık abidesi var: Hafız
Mustafa. Burası da 1864’ten beri İstanbulluların damağını
tatlandırıyor. Dile kolay...
Onun da öyküsü dibek taşında akide şekeri yaparak başlamış.
Birkaç kez el değiştirmiş işletme ama yaklaşık 15 yıldır, beşinci
kuşak temsilcisi Mustafa Altun’un elinde. Eminönü’nde iki
yerlerine ek olarak yakın zamanda Taksim Meydanı’nda da bir
şube açtılar ki vitrinin önünden geçmek bile insanın kan şekerini
yükseltiyor.
Tarihsel ürünleri akide şekerini mutlaka tatmalısınız.
Şekerlemeler ve lokumlar da çok lezzetli.
Bunların dışında Eminönü’nde birçok başka tatlıcı
keşfedebilirsiniz. Özellikle baklava ve türevi tatlılara düşkünseniz,
tada tada damak tadınıza en uygun olan yeri bulabilirsiniz. Bu
seçenekler arasında Baklavacı Yaşar Usta’yı, helvacılıkla beraber
tatlı konusunda da ün yapan Koska’yı ve kebapta yakaladığı ünü
tatlıcılığa da taşımaya çalışan Develi’nin Develi Baklava’sını da
anmakta yarar var.
Biraz dinlendiyseniz, Galata Köprüsü üzerinden Haliç’in
diğer yakasına geçebiliriz. Adresimiz belli: Karaköy Gülloğlu.
Baklavanın en popüler markası Güllüoğlu, işine tutkuyla bağlı
bir patrona sahip. 1949’dan beri aynı adreste bulunuyor.
Aileden daha önce ayrılan ve şubeleşen Faruk Güllü’nün aksine
Nadir Güllü, başka bir şubeye sahip olmamakla da övünüyor.
İstanbulluların pek çoğunun baklavayı bilmediği yıllardan beri
faaliyette Güllüoğlu. Baklavanın kalitesini anlamak için beş
duyudan da yararlanılması gerektiği kanaatinde. Karaköy
Güllüoğlu’nun şubesi tek ama burada sunulan tek lezzet
baklava değil. Diyabet hastaları için şekersiz, Çölyak hastaları
için glutensiz baklava üretiyorlar. Şerbet yerine hurma suyu
kullanarak da Ortadoğu’ya özgü bir lezzet yaratmışlar. Hatta
Akdeniz için, zeytinyağı ile yaptıkları Medibak isimli bir ürünleri
de var. Çikolata, kuruyemiş, hamur işleri, yine bu mağazada
bulabileceğiniz ürünler.
Tatlı turumuzu burada sonlandırıyoruz. Ama dileyenler,
Boğaz’dan devam edip Bebek’te bademezmesinin de tadına
bakabilirler.
65
bulmaca
KAKURO
Aşağıdaki büyük kutudaki boş kareleri 1'den 9'a kadar olan rakamları kullanarak öyle bir doldurun ki her sütun üstündeki, her satır da solundaki
toplamı versin. İlk kutuyu biz size örnek olması için doldurduk.
ÖRNEk:
13
6
11
26
22
25
4
6
8
7
21
3
5
7
6
10
8
2
11
6
15
6
6
5
5
4
13
25
26
4
21
6
2
8
15
15
6
11
12
17
5
22
5
10
2
11
23
11
6
8
3
6
20
17
8
4
22
4
3
8
14
12
18
7
7
21
2
16
15
5
17
14
9
6
3
4
1
1
HİDATO
Büyük kutudaki boşluklanrı öyle bir doldurun ki ardışık sayıların birbirine teması dikey, yatay veya çapraz
olarak kopmasın. Tıpkı ilk örnekte olduğu gibi.
31
ÖRNEK:
4
5
8
4
5
8
7 25
9
1
3
6
9 24
18
2 16 10 18 23
25
6
1
2 16
15 11 17
13
22
21
25
27
34 35
23
28
22
9 18 19
15
15 11 17 19 22
17
8
1
16 11
14 13 12 21 20
4
5
1
5
8
3
9
4
2
4
3
9
4
1
2
9
6
9
Talihliler, 20 Kasım'a kadar doğru cevabı gönderen okurlarımız
arasında yapılacak çekilişle belirlenecektir.
8
6
2
Sudoku bulmacamızı doğru
cevaplandırarak
[email protected]
adresine ya da posta ile
derneğimize gönderen
5 okurumuz, elektronik
çerçeve kazanacak.
5
6
66
SUDOKU
5
8
87
6
Geçen ayın sudoku talihlileri: Mustafa YULA, Mete ERDEN,
Kamil BAŞTÜRK, Ömer IŞIK, Sedat KOÇAN
67
Haberler
68

Benzer belgeler

Güney Kutbu - UTED Dergi

Güney Kutbu - UTED Dergi İsmet Şahin, Elif Aydemir, Dr. Handan Diker Katkıda Bulunanlar Şebnem Bayezit, Hasan Büber, Mehmet Ertek, Volkan Kamar, Fatih Aydemir

Detaylı

ile söyleşi - UTED Dergi

ile söyleşi - UTED Dergi Elif Aydemir /[email protected] Yazı Kurulu Kıvanç Bayezit, Arif Sankaya, Ahmet Akpınar, İsmet Şahin, Elif Aydemir, Dr. Handan Diker Katkıda Bulunanlar Şebnem Bayezit, Hasan Büber, Mehmet Ertek, ...

Detaylı

Bayram Özçelik

Bayram Özçelik Elif Aydemir /[email protected] Yazı Kurulu Kıvanç Bayezit, Arif Sankaya, Ahmet Akpınar, İsmet Şahin, Elif Aydemir, Dr. Handan Diker Katkıda Bulunanlar Şebnem Bayezit, Hasan Büber, Mehmet Ertek, ...

Detaylı

Havacılık ve Uzay Müzesi Kaşiflerin ve Gezginlerin Kenti

Havacılık ve Uzay Müzesi Kaşiflerin ve Gezginlerin Kenti İsmet Şahin, Elif Aydemir, Dr. Handan Diker Katkıda Bulunanlar Şebnem Bayezit, Hasan Büber, Mehmet Ertek, Volkan Kamar, Fatih Aydemir

Detaylı

UTED ETkinliklEri DEvam EDiyor

UTED ETkinliklEri DEvam EDiyor Elif Aydemir /[email protected] Yazı Kurulu Kıvanç Bayezit, Arif Sankaya, Ahmet Akpınar, İsmet Şahin, Elif Aydemir, Dr. Handan Diker Katkıda Bulunanlar Şebnem Bayezit, Hasan Büber, Mehmet Ertek, ...

Detaylı