Prof. Dr. Osman HORATA – TDE 472 Eski Türk Edebiyatı Ders Notları
Transkript
Prof. Dr. Osman HORATA – TDE 472 Eski Türk Edebiyatı Ders Notları
Prof. Dr. Osman HORATA – TDE 472 Eski Türk Edebiyatı Ders Notları NEDÎM Gazel fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmış sana Mey süzülmüş şîşeden ruhsâr-ı âl olmuş sana yâl ü bâl: Boy pos ; ruhsâr : yanak “Nezaket haddeden (imbikten) geçmiş sana boy pos olmuş. Şarap da şişeden süzülmüş sana kırmızı bir yanak olmuş.” Bûy-ı gül taktîr olunmuş nâzın işlenmiş ucu Biri olmuş hoy birisi dest-mâl olmuş sana bûy: koku; taktîr : damıtma ; hoy: ter ;dest-mâl: mendil, el bezi “Gülün kokusu damıtılmış, nazın ucu işlenmiş; biri sana ter birisi de mendil olmuş.” Sihr-i efsûn ile dolmuşdur derûnun ey kalem Zülf-i Hârûtun demek mümkin ki nâl olmış sana sihr: büyü ; efsûn: büyü ;nâl: kamış kalemin içindeki ince lif Hârût: Büyü yapmakla meşhur olan bir melek. Bu sebeple cezalandırılarak Marut’la birlikte Babil kuyusuna asılmıştır. Şöyle gird olmış Firengistân birikmiş bir yere Sonra gelmiş gûşe-i ebrûda hâl olmuş sana gird: yuvarlak, çevre ; ebrû: kaş ;hâl: ben “Frengistan şöyle bir yer yere toplanıp birikmiş, sonra da kaşının köşesinde sana ben olmuş.” Küfür siyahlığı simgeler. Firengistan da kâfirler ülkesidir. Bu siyah rengi sebebiyle sevgilinin benine benzetilmektedir. Ol büt-i tersâ sana mey nûş eder misin demiş El-amân ey dil ne müşkilter suâl olmuş sana büt: put, mec.sevgili; tersâ: Hıristiyan;nûş: içmek; müşkilter: çok zor “Ey gönül! O Hıristiyan güzeli sana şarap içer misin demiş, aman sana ne de zor soru olmuş.” Sen ne câmın mestisin bi’llah kimin hayrânısın Kendin aldırdın gönül n’oldun ne hâl olmuş sana Prof. Dr. Osman HORATA – TDE 472 Eski Türk Edebiyatı Ders Notları bi’llâh: Allah için “Gönül! Sen nasıl bir kadehin sarhoşusun, Allah için söyle kimin hayrânısın? Ey gönül, kendinden geçtin, sana neler oldu?” Leblerin mecrûh olur dendân-ı sîn-i bûseden La’lin öpdürmek bu hâletle muhâl olmuş sana leb: dudak; mecrûh: yaralı; dendân: diş; muhâl: boş, imkânsız “Bûse (öpüş) kelimesindeki sin harfinin dişlerinden dudakların yaralanır. Bu şekilde senin dudağını öptürmen imkânsız hâle gelmiştir.” Yok bu şehr içre senin vasf etdiğin dilber Nedîm Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana “Ey Nedîm! Senin anlattığın güzel bu şehirde yok. Sen peri yüzlü bir güzelin hayalini görmüşsün.” Prof. Dr. Osman HORATA – TDE 472 Eski Türk Edebiyatı Ders Notları NEDÎM Gazel mefâîlün x4 Murâdın anlarız ol gamzenin iz’ânımız vardır Belî söz bilmeziz ammâ biraz ‘irfânımız vardır belî: evet “O yan bakışların ne demek istediğini anlarız, bizim anlayışımız vardır. Evet, güzel söz söylemeyi bilmeyiz amma biraz irfanımız (sezgimiz) vardır.” Şair, gazelde bir eğlence meclisinde içki sunan güzel ve ona karşı beslediği duyguları ifade etmektedir. Onun bakışlarından neler söylediğini bilecek kadar tecrübe sahibi olduğunu anlatmaktadır. O şûhun sunduğu peymâneyi redd etemeziz elbet Anunla böylece ‘ahd etmişiz peymânımız vardır peymân: and, yemin “O şuh güzelin sunduğu kadehi elbette reddetmeyiz. Onunla böylece anlaşmışız, andımız vardır. Münâsibdir sana ey tıfl-ı nâzım hüccetin al gel Beşiktaşa yakın bir hâne-i vîrânımız vardır Hüccet: senet, vesika, delil “Ey nazlı bebeğim? Beşiktaş’a yakın virane bir evimiz vardır. Sana da uygundur, iznini al da gel.” Beyitte, gel de evin senedini al, san vereyim, her şeyim sana feda olsun anlamı da vardır. Elin koy sîne-i billûra rahm et âşıka zîrâ Beyâz üzre bizim de pençe bir fermânımız vardır “Elini billur gibi bembeyaz göğsüne koy ve bize biraz acı. Çünkü bizim de elimizde beyaz kâğıt üzerine mühürlü, (senin kölen, kulun olduğunu gösteren) bir fermanımız vardır.” Güzel sevmekde zâhid müşkilin var ise benden sor Bizim ol fende çok tahkîkimiz itkânımız vardır itkân: sağlam kılma, emin olma “Ey ham sofu! Güzel sevmekte bir güçlüğün varsa gel benden sor. Bizim o konuda, çok sağlam bilgimiz, tecrübelerimiz vardır.” Kocup her şeb miyânın cânına can katmada âğyâr Behey zâlim sen insâf et bizim de cânımız vardır Prof. Dr. Osman HORATA – TDE 472 Eski Türk Edebiyatı Ders Notları “Başkaları her gece belini kucaklayıp, canına can katmakta. Hey zalim güzel! Biraz insaf et, bizim de canımız vardır.” Sıkılma bezme gel bîgâne yok da’vetlimiz ancak Nedîmâ bendeniz var bir dahı sultânımız vardır “Sıkılma, meclisimize gel, yabancı yok. Sadece davetlimiz olarak Nedim kulunuz ve siz sultanımız vardır.” Prof. Dr. Osman HORATA – TDE 472 Eski Türk Edebiyatı Ders Notları NEDÎM Gazel mefâîlün x4 Geçüp gitmekde’ömrüm derd ü mihnet gibi şeylerle Müşerref olmadı kasr-ı emel ferhunde-peylerle ferhunde-pey ayağı uğurlu “ Ömrüm, dert, tasa gibi şeylerle geçip gitmekte. Emel köşkü, ayağı uğurlu kimselerle müşerref olmadı.” Nedîm’in, neşe ve coşku dolu şiirlerinden farklı, hüzün ufkunda yazılmış bir şiiri. Belki de, aradığı sevgiliyi bulamamanın, ondan uzak kalmanın dertleriyle ömrünün geçip gittiğini anlatmaktadır. Emellerini köşke benzetilmekte, ayağı uğurlu olan ise beklediği güzeli temsil etmektedir. Figân u nâleler etmekde her dem bağrı yanıklar Bu bezm-i mihnete revnak verilmiş sanki neylerle Revnak: parlaklı, güzellik, süs “Bağrı yanık (âşıklar) her an feryat edip inlemekteler. Sanki bu mihnet meclisi (hayat) sanki neylerle süslenmiştir.” Felek câm-ı neşâtın telh eder Cemşîd-i vakt olsa İlâc olmaz humâr-âlûde-i idbâra meylerle humâr-âlûde: İçkinin verdiği baş ağrısına yakalanmış, sersem olmuş; idbâr: talihsizlik, düşkünlük. “Talih, zamanın Cemşid’i bile olsa mutluluk kadehini acılaştırır. Çünkü, düşkünlükten, talihsizlikten başı dönmüş bir insana şarap ilaç olmaz.” Talihi kötü olan insanlar için, şarap çare olmaz. Bu şarabın bulucusu Cemşid için de geçerlidir. Ferah bîgâne resmin gösterirse etmem istib’âd Gönül me’nûs-ı ahzân oldu derd-i tâ-be-keylerle istib’âd: Uzak görme, ihtimal vermemem; me’nûs: alışık ; ahzân: hüzünler; tâ-bekey: ne zamana kadar, niceye dek “Gönül sürekli dert çekerek sıkıntılara alıştı.Onun için sevincin bana yabancılık göstermesini uzak görmem.” Görinmez bir belâdır aşk-ı hûbân-ı cihân şimdi Nedîmâ kıl hazer germ-ülfet olma bizden eylerle germ-ülfet: çok sıkı dostluk Prof. Dr. Osman HORATA – TDE 472 Eski Türk Edebiyatı Ders Notları “Ey Nedîm, bizden iyilerle içli dışlı dost olma; dünya güzellerinin aşkı şimdi görünmez bir beladır.” Aşktan o derece dili yanan Nedîm, kendisini yeniden görünmez bir belaya tutulmaması için uyarmaktadır.