KUMARDA KAYBEDEN Bir gün Eflâtun, talebelerden
Transkript
KUMARDA KAYBEDEN Bir gün Eflâtun, talebelerden
KUMARDA KAYBEDEN Bir gün Eflâtun, talebelerden birini kumar oynarken yakalayıp azarlar. Ve : -İyi ama, ben çok az bir parasına oynuyordum diyen öğrencisine : -Ben seni kaybettiğin para için değil, kaybettiğin zaman için azarlıyorum, der. KAVANOZ Zamanın iyi ve üretken olarak kullanıma konusunda zaman zaman kurslar düzenleniyormuş. Iste bu kurslardan birinde zaman kullanma uzmani ögretmen, çogu hizli mesleklerde çalısan ögrencilerine: “Hadi, küçük bir sinav yapalim” demis. Ve masanin üzerine kocaman bir kavanoz koymus. Sonra bir torbadan irice kaya parçalari çikarmis, dikkatle üst üste koyarak kavanozun içine yerlestirmis. Kavanozda tas parçasi için yer kalmayinca sormus: “Kavanoz doldu mu” Siniftaki herkes, “Evet, doldu” yanitini vermis. “Demek doldu ha” demis hoca. Hemen egilip bir koca küçük çakil tasi çikartmis, kavanozun tepesine dökmüs, kavanozu eline alip sallamis, küçük parçalar büyük taslarin sagina soluna yerlesmisler. Yeniden sormus ögrencilerine: “Kavanoz doldu mu?” Isin sanildigi kadar basit olmadigini sezmis olan ögrenciler, “Hayir, tam da dolmus sayilmaz” demisler. “Aferin” demis zaman kullanim hocasi. Masanin altindan bu kez de bir koca dolusu kum çikartmis. Kumu kaya parçalari ve küçük taslarin arasindaki bölgeler tümüyle doluncaya kadar dökmüs. Ve sormus yeniden: “Kavanoz doldu mu?” “Hayir dolmadi!” diye bagirmis ögrenciler. Yine “Aferin” demis hoca. Bir sürahi su çikarip kavanozun içine dökmeye baslamis. Sormus: “Bu gördüklerinizden nasil bir ders çikardiniz?” Atilgan bir ögrenci hemen firlamis: “Su dersi çikarttik. Günlük is programiniz ne kadar dolu olursa olsun, her zaman yeni isler için zaman bulabilirsiniz.” “Hayir” demis ögretmen. “Çikartilmasi gereken asil ders su: Eger büyük tas parçalarini bastan kavanoza koymazsaniz daha sonra asla koyamazsiniz. Ve tabii, herkesin kendi kendisine sormasi gereken soruyu sormus: “Hayatinizdaki büyük tas parçalari hangileri? Onlari ilk is olarak kavanoza koyuyor musunuz? Yoksa kavanozu kumlarla ve suyla doldurup büyük parçalari disarida mi birakiyorsunuz?” WANTED ONU TANIYORMUSUNUZ? Çocuk Pazar sabahi saat 8.30 da uyandi. Cuma günü okuldan gelirken “bu hafta sonu önceki haftalardan farkli olacak. Kalan derslerimi tamamlayacagim ve önümdeki hafta içindeki sinavlara iyi hazirlanacagim.Diye karar vermisti. Bu sebeple Cuma aksam üstünü ve geceyi çok iyi geçirdi. Televizyon seyretti, müzik dinledi, uzun uzun telefonla görüstü ve gece oldukça geç saatte yatti. Çünkü ders çalismasi için daha önünde uzuuun uzuuun iki gün ve iki gecesi vardi. Cumartesi günü arkadaslariyla beraber oldu. Biraz dolastilar her zaman gittikleri yere gittiler. Sohbet ettiler sohbete o kadar çok dalmislardi ki zamanin nasil akip geçtigini fark etmedi bile. Ders çalismadigi için zaman zaman biraz rahatsizlik duydugu oldu ancak içinden gelen bu huzursuzlugu”daha önümde koskoca bir Pazar var” diyerek bastirdi. Pazar sabahi, iste bu sartlar altinda 9,00 da uyandi. Önce güzel bir sabah kahvaltisi yapti. Sonra sabah gazetelerini söyle bir göz geçirdi. Ders çalismak için sabah azimliydi. Saat 10.30 olmustu. Söyle bir televizyona göz atip odasina geçmek istedi fakat film öyle heyecanliydi ki bir türlü televizyonun basindan kalkamiyordu. Önünde daha koskoca bir Pazar günü oldugunu düsünerek bu filmi izlemesinde bir sakinca olmadigina karar verdi. Film bittiginde saat 12.00 i geçiyordu. Hafta içi günlerde bu saatte yemek yemege aliskin oldugu için karni acikti. Annesinin özenle hazirlamis oldugu yemekleri yerken evdekilerle koyu bir sohbete girdi. Yemekten sonra yine çalisma odasina yönelmisti ki televizyonda maç yayini baslamisti. Haftanin en önemli maçiydi. Bu maçi seyretmek için insanlarin birbirini çigneyip, dünyanin parasini verdiklerini düsününce ayagina kadar gelen bu maçi seyretmemenin büyük kayip olacagini düsündü. Tüm hafta bu maç konusulacakti maç biter bitmez ( nasil olsa 90dak.) siki bir sekilde çalismaya baslamaya karar vererek maçi izlemeye koyuldu. Maç bittiginde hafta sonu yasadiklarini düsünmeye baslamisti ki annesi içeriden çayin hazir oldugunu duyurdu. Oda çayi içip ders basina geçmenin dogru olacagina karar verdi çay bittiginde üzerine bir agirlik çökmüstü. Haftanin yorgunlugu , maçin gerginligi, sinav stresleri ve çayla birlikte yenilenler ... onu iyice gevsetmisti ” nasil olsa simdi çalisamam” diye düsündü ve dinlendikten sonra çalismaya karar verdi. Saat 19.00 siralarinda içindeki huzursuzlugu bastirmaya gayret ederek çalisma masasina yönelmisti ki en sevdigi arkadasiyla ,ailesi onlara misafirlige geldi. Misafir varken de ders çalisilmazdi ya ... birlikte sevdikleri diziyi seyrettiler. Artik kalan zamaninda sadece en önemli iki dersi çalisirim diye düsünüyordu. Fakat yavas yavas uyku bastirmaya baslamisti. Eger uyumazsa yeni baslayan haftaya yorgun ve uykusuz girecekti. Bu sebeple kendi kendine söyle dedi.” Bugün çalisamadim. AMA YARIN SÖZ ÇALISACAGIM”. Yari sikintili yari huzurlu odasinin yolunu son kez tuttu. Ancak çalismak için degil , uyumak için... KUŞ BAKIŞI Bir kral iki askerini alış veriş yapmaları için kaleden dışarı gönderir. İkisinin de eline 24' er altın verir ve "Bunları çok iyi değerlendirin, size söylediğim işlerde kullanın, sakın boşa harcamayın" der. İki arkadaş yola çıkarlar. Gidecekleri yere varırlar. Vardıkları yer göz alıcı bir güzellikte görünür onlara. Her tarafta insanlar alışveriş yapmakta, güzel ve çeşitli yiyecekler, kıyafetler satılmakta; insanların kimi neşe içinde kimi de mutsuz; ama alabildiğince canlı bir yaşam sürmektedirler. Askerlerden biri, kralın izin verdiği ölçüde bu güzelliklerden yararlanır eğlenir, bu arada kralın söylediklerini de hiç unutmaz. Onun istediklerini almak için 24 altının bir kısmını harcar, bir kısmını da yol parası için ayırır. Diğer asker ise gördüklerinden başı döner, kralın söylediklerini unutan bu asker eğlenceden başını alamaz, gününü gün eder, hatırına da kralı hiç getirmez. Nasıl olsa param çok, kaleden uzaktayım diyerek etrafında gördüğü güzelliklerden ölçüsüzce yararlanmak için altınların çok önemli bir kısmını harcar. Diğer asker parasını,ölçüsüzce harcayanı uyarır: "Kralımız bizi buraya bu işler için değil alışveriş için gönderdi, eğlenmeye harcayacağımız zamanı ve parayı da söyledi, yapmamız gerekenleri bir bir anlattı, verdiği paranın hesabını soracağını söyledi hatırlasana... Bak paran da az kalmış, bari onu harcama da yol parası olarak kullan" der; ama dinletemez. Adam beş parasız kalır. Kaleye dönme zamanı da gelir çatar. Parasını kralın verdiği gibi harcayan asker, rahat ve huzurlu bir şekilde kaleye varır ve kral tarafından ödüllendirilir. Diğeri ise yolda bin bir türlü eziyet çeker. Aç ve susuz bir şekilde çölleri dağları ve denizleri aşar. Saraya perişan bir şekilde, dilenci kılığında gelir. Altınların hesabını veremediğinden kral tarafından cezalandırılır. Bir günümüz 24 altın değerinde bir servettir. Onu verimli kullanmak, bir plan doğrultusunda değerlendirmek en kazançlı yoldur. Bize verilen bu 24 saat en iyi kullanırsak hedeflerimiz karşımıza güzel bir ödül olarak çıkar. Böylece idealimizdeki okulda okuma şansını yakalarız. Zamanımızı eğer bizden istenildiği gibi değil de, kafamıza göre rasgele harcarsak; sınavlarda başarısız olmak bizim için en büyük ceza olacaktır. Zaman tekrar kazanılmayan tek servettir; iyi değerlendirilirse meyveleri karşımıza ödül olarak çıkar