sayı 10 - KURTULUŞ SOSYALİST DERGİ

Transkript

sayı 10 - KURTULUŞ SOSYALİST DERGİ
KAPAK
KAPAK ‹Ç‹
“Emperyalizm, militarizm
ve savafl, kapitalist s›n›f
kendi s›n›f hegemonyas›n›
bir direniflle karfl›laflmadan
uygulamaya devam ettikçe
asla ortadan kald›r›lamaz ve
zay›flat›lamaz. Baflar›l› bir
direniflin tek arac› ve dünya
bar›fl›n›n tek garantisi ise,
uluslararas› proletaryan›n
eylem kapasitesi ve onun …
d e v r i m c i i r a d e s i d i r .”
Rosa Luxemburg
15 Ocak 1919 Alman devrimciler Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht
öldürüldü.
‹Ç‹NDEK‹LER
s › n › f
m ü c a d e l e s i n d e
Savafl, katliam, sefalet, gericilik, haklar›n, kazan›mlar›n gasp›...
KURTULUfi ‹fiÇ‹ SINIFINDA, SOSYAL‹ZMDE .......... 7
T›rmanan emperyalist sald›rganl›¤a gösterilen tepkiler içerisinde ‘demokrasici’,
‘ulusalc›’ ya da ‘‹slamc›’ ak›mlar geliflirken iflçi s›n›f›n›n, komünizmin
ba¤›ms›zl›¤›n›n vurgulanmas› önem kazan›yor.
ÜÇ AYLIK DERG‹
OCAK 2005
SAYI: 10
Sahibi ve Yaz› iflleri Müdürü:
‹. Gürkan GÜMÜfiKAPTAN
Adres:
Üsküdar Caddesi P›nar ‹flhan› No:15 Kat: 3/48
Kartal / ‹STANBUL
Telefon ve faks: (0216) 488 55 05
Büro:
Necatibey Caddesi Sezenler Sokak No:3/11
S›hhiye / ANKARA
Telefon ve faks: (0312) 229 27 16
e-posta:
[email protected]
3 YTL
3 000 000 TL
Bask›:
Can Matbaac›l›k
Sovyetlerde toplumsal yap›n›n konsolidasyonu
SOSYAL‹ST EKONOM‹
VE S‹YAS‹ YABANCILAfiMA ................................. 35
Sosyalizm deneyiminin de¤erlendirilmesine yönelik olarak Sovyet tarihinin
incelenmesinde belirleyici öneme sahip olan toplumsal-ekonomik dönüflümün
sonuçlar›na ulaflt›¤› dönem ele al›n›yor.
SÜHA ILGAZ
Ulusal sorun ekseninde
PROGRAMIN SINIRLARI ........................................ 87
Türkiye ve Kürdistan için komünistlerin devrim programlar›n›n s›n›rlar›n›n,
dayanacaklar› nesnel zemin aç›s›ndan tan›mlanmadan önce, ulusal sorun
aç›s›ndan netlefltirilmesi gerekmektedir.
HACI YILDIZ
Sendika politikam›z aç›s›ndan
‘YEN‹ SEND‹KACILIK’ ANLAYIfiLARI .................. 127
Kapitalizmin ve iflçi s›n›f›n›n nitelik de¤ifltirdi¤i tezleri üzerinde yayg›nlaflan
‘yeni sendikac›l›k’ anlay›fllar›n›n elefltirisi, sendikal politikam›z›
belirginlefltirmemize olanak sa¤l›yor.
K.AL‹
Yönetiflim
GÖLGELER ‹MPARATORLU⁄U............................ 184
Burjuvazinin yönetim biçiminde gerçeklefltirmek istedi¤i de¤iflim altyap›daki
kaynaklar› ile iliflkisi içinde inceleniyor.
‹REM YALIMPALA
K U R T U L U fi
Savafl, katliam, sefalet, gericilik,
haklar›n, kazan›mlar›n gasp›...
KURTULUfi
‹fiÇ‹ SINIFINDA,
SOSYAL‹ZMDE
EMPERYAL‹ZM‹N SALDIRISI VE TEPK‹LER
ünya ölçe¤inde, politik geliflmeleri, Ekim Devrimiyle bafllayan ça¤›n yenilgisi ve iflçi s›n›f›n›n mücadelesinin gerilemesi belirlemeyi sürdürüyor. ‹flçi s›n›f›n›n, sosyalizmin yenilgisi, gerilemesi karfl›s›nda, emperyalizm, konumunu, hakimiyetini güçlendirmek üzere, daha aç›k biçimleri de gündeme getirerek, sald›r›s›n› art›r›yor. Emperyalist sald›r›, bir yandan askeri iflgal,
savafl, haklar›n, özgürlüklerin k›s›tlanmas›, kald›r›lmas›, bask›, fliddet biçimlerini al›rken di¤er
‹nsanl›¤›n bütün sorunlar›n›n teyandan da toplumsal ideolojik
melde emperyalist-kapitalist sisegemenlik aç›s›ndan gericili¤in temden kaynakland›¤› bugünkü
yayg›nlaflmas›, manevi de¤erler dünyada, iflçi s›n›f›n› temel aldüzeyinde demokratik kaza- mayan, komünizmi hedeflemen›mlar›n geriletilmesi buna efl- yen hiçbir hareketin bu sorunlalik ediyor.
ra kal›c› ya da tutarl› çözümler
T›rmanan emperyalist sald›r- sa¤lamas› mümkün de¤ildir;
ganl›k, ister istemez hem em- yaln›zca komünizmi hedefleyen
peryalistlerin aralar›ndaki çelifl- iflçi s›n›f› hareketi, kapitalizmi
kileri derinlefltiriyor, keskinlefl- ortadan kald›rarak insanl›¤›n
tiriyor, hem de kendisine tepki- kurtuluflunu olanakl› k›labilir.
D
6
7
POL‹T‹K DURUM
K U R T U L U fi
lerin ortaya ç›kmas›na, giderek daha belirgin biçimler almas›na yol
aç›yor. ABD, Irak iflgalinde, iflbirlikçi hükümet yaratarak olsun,
bütün halka yönelik katliam yaparak olsun, direnifli k›ram›yor, aksine iflgalden bu yana direnifl geliflip daha fazla yayg›nl›k kazan›yor.
Çoluk, çocuk, sivil, yaral› demeden uygulanan ABD vahfletinin sergilenmesi, hemen Vietnam savafl›n›n hat›rlat›lmas›na neden oluyor.
Vietnam karfl›laflt›rmalar› ise bofluna de¤il. ABD’nin Irak’ta bütün
çabas›na, vahfletine ra¤men k›ramad›¤› direnifl, emperyalist sald›rganl›¤›n durdurulmas›n›n, yenilmesinin olanaklar›n› tafl›yor; dolay›s›yla emperyalist sald›r› dalgas›n›n geri çevrilebilmesi için bafllang›ç noktas› olma umudunu temsil ediyor.
ABD’nin Irak’taki katliam›na karfl› dünya çap›ndaki tepkilerin,
iflgale karfl› gösterilen tepkiyle karfl›laflt›r›ld›¤›nda zay›f kalmas›,
öncelikle, ABD Baflkanl›k seçimleri sonuçlar›na dayan›yor. ABD
yönetiminin Irak’a sald›r›s›na karfl›, hem ABD içinde hem de bütün dünyada, yükselen protestolara ra¤men, Bush’un yeniden seçilmeyi baflarmas›, savafl karfl›t›, iflgal karfl›t› mücadeleyi zay›flatt›.
Emperyalist sald›r›n›n ideolojik boyutu, en önemli olarak 11 Eylül
ve El Kaide’yi baflar›l› biçimde kullanarak, terörizme, hatta ‹slam’a
karfl› bir haçl› seferi biçiminde giderek daha azg›n bir gericili¤i
toplumsal düzeyde hakim k›ld›. Bu gerici, sald›rgan ideolojik hakimiyet, ABD’den öteye, Avrupa ve di¤er ülkelere de dalga dalga
yay›lmakta. Hollanda gibi demokratik de¤erlerin, hoflgörünün yerleflti¤i varsay›lan bir ülkede, ‹slam’› elefltiren film yap›mc›s›n›n öldürülmesinden sonra, nüfusun büyük bir ço¤unlu¤u, özel yaflama
kar›fl›labilmesini, hatta terörle mücadele için yasalar›n çi¤nenmesini onaylar duruma geldi. Güvenlik korkusuyla topluma düflman
olarak terörü gösterip bunu da ‹slam’la çak›flt›ran bu ideolojik egemenlik, katledilen Irakl›lar› ‹slam’la ve terörle özdefllefltirebildi¤i
ölçüde, gösterilebilecek tepkileri de bast›rmaya hizmet ediyor.
ABD’nin sald›r› politikas› karfl›s›nda di¤er emperyalistlerin tav›rlar› da ikili bir özellik tafl›yor. ABD’nin, maddi, manevi gücünü
sonuna kadar zorlayan sald›r›s›, giderek bir krize girmekte olmas›ndan kaynaklan›yor. ABD, etkinlik alanlar›n› geniflletip derinlefltir-
meye, ba¤›ml›l›klar› pekifltirmeye çal›fl›rken ayn› zamanda di¤er
emperyalistler karfl›s›nda varolan üstünlü¤ünü kullanarak bunu
korumaya, sürdürmeye de çal›fl›yor. Bu anlamda ABD sald›r›s›n›n
genel olarak dünya halklar›n›n emperyalizme ba¤›ml›l›¤›n› art›ran
yönü, di¤er emperyalistlerin de ç›karlar›na hizmet ederken, di¤erleri karfl›s›nda ABD’nin üstünlü¤üne, etkinli¤ini geniflletmesine
yarayan yönü ise di¤er emperyalistlerin ç›karlar›yla çelifliyor. Bu temelde di¤er emperyalistler öncelikle ABD’nin tek yanl› müdahalesine karfl› ç›k›yor, ama bunu engelleyemedikleri ölçüde ortak olmaya, talandan pay almaya çal›fl›yorlar. Bu sald›r› s›ras›nda ABD’nin
zay›f düflmesinden ise, ancak bofllu¤u kendileri doldurabilecekleri
ölçüde memnun oluyorlar. Esas olarak, ABD’nin yenilgisinin, emperyalist-kapitalist sistemin varl›¤›n› tehlikeye düflürebilece¤inin
de¤erlendirmesiyle de tercihlerini elbette direniflten, halktan yana
de¤il, emperyalizmden, sald›rgandan, ABD’den yana yap›yorlar.
Gelecekte emperyalist rekabetlerinin sonucu birbirleriyle çat›flmalar›n›n olas›l›¤› ne kadar güçlü olursa olsun, varolan durumda
ABD ve AB aras›ndaki ittifak, iflbirli¤i iliflkileri a¤›r bas›yor. Ukrayna seçimlerinde, eski sosyalist ülkelerin emperyalist-kapitalist
pazara entegrasyonu, Rusya’n›n etkinli¤inin gelifliminin engellenmesi ve geriletilmesi aç›lar›ndan ortaklaflan ABD ve AB, ayn› safta
birlefliyor, Yuflçenko’yu destekliyorlar. Ayn› zamanda da giderek
t›rmanan rekabet içinde kendi gücünü dayatabilmek, ç›karlar›n›
savunabilmek üzere ve gelecekteki olas› çat›flmay› göz önünde tutarak AB’nin kendi ordusunu kurmas› vurgulan›yor.
T›rmanan emperyalist sald›rganl›k, çeliflkileri keskinlefltiriyor,
yeni mücadelelerin, çat›flmalar›n, savafllar›n koflullar›n› gelifltiriyor,
olgunlaflt›r›yor. Bafl›n› ABD’nin çekti¤i emperyalist sald›rganl›¤›n
oda¤›nda Ortado¤u bulunurken, Irak’tan sonra ABD’nin hedefine,
baflta ‹ran, bölge ülkeleri giriyor. Çeliflkiler keskinleflir, savafl tehditleri ve tehlikeleri yükselirken emperyalist rekabette, sald›rganl›kta pay sahibi olabilmek ya da muhtemel sald›r›ya karfl› durabilmek amac›yla dünyan›n çeflitli yerlerinde savunma haz›rl›klar›, silahlanma e¤ilimleri gelifliyor. Rusya’da Putin, yeni bir nükleer si-
8
9
POL‹T‹K DURUM
K U R T U L U fi
lah gelifltirdiklerini aç›klarken, Japonya’da, askeri müdahale yapabilmek için anayasa de¤iflikli¤i gündeme geliyor. Saddam Hüseyin
yönetiminin istenen tavizleri yerine getirmesinin ABD sald›r›s›n›
engellemeye yetmemifl oldu¤u ak›lda tutulunca, silahlanma çabalar›n›n artmas›n› anlamak zor de¤il. ABD, Irak’a saplanm›flken, direnifli k›rmakta zorlan›rken, baflka güçler kendi konumlar›n› güçlendirmek için bu durumu bir f›rsat olarak kullanmaya çal›fl›yor.
Özellikle kendilerini gelecekte hedef olarak gören Kuzey Kore’den
‹ran’a kadar nükleer alternatife yönelme e¤ilimi gelifliyor. Hatta
Enerji Bakan› Güler’in, nükleer teknolojiye sahip olabilmek gerekçesiyle nükleer santralleri savunan aç›klamas›yla, Türkiye’nin de
nükleer güç olma talebi ileri sürenlerin kervan›na kat›ld›¤› söylenebilir.
Emperyalist rekabet ve sald›r›, enerji kaynaklar› ve yollar›yla Ortado¤u üzerinde odaklan›rken, bölge ülkelerine de bu çerçevede yeni düzenlemeler ve roller düflüyor. Geniflletilmifl Ortado¤u ve Kuzey Afrika Projesiyle bu hedefe yönelik düzenlemeler uygulamaya
konurken NATO kurulmufl oldu¤u Avrupa’dan bölgeye do¤ru yöneltiliyor. Balkanlar ve Afganistan’dan sonra Irak’ta görevlendirilip
Moritanya’dan, Fas’tan ‹srail’e, Ürdün’e kadar iflbirli¤i içinde, emperyalist sald›rganl›k do¤rultusunda bölgede etkin hale getiriliyor.
Bölge ülkeleri bir yandan kendileri emperyalist sald›r›n›n hedefi
durumundayken bir yandan da karfl›s›nda duramayacaklar›na dayanarak emperyalist talandan pay kapma hesab›na giriyorlar.
Türkiye’deki politik yönelimleri de bu türden çeliflkiler belirliyor. Türkiye’deki egemen politikalar da, emperyalist sald›r›n›n neden oldu¤u kay›plar›, zararlar› azaltma çabalar› ile emperyalist sald›r›ya ortakl›k rolleri üstlenip vurgundan pay kapma hevesleri aras›nda biçimleniyor. Emperyalist sald›r›n›n müslüman Ortado¤u
üzerinde odaklanmas›na ba¤l› olarak nüfusu ‘ezici ço¤unlu¤uyla’
müslüman, politik rejimi ‘Bat›’ yanl›s› Türkiye’nin köprü rolü,
müslüman Ortado¤u’yu ‘Bat›ya’ ba¤lama, müslüman Ortado¤u
halklar›n› kapitalist-emperyalist sistemin çerçevesi içinde tutma
rolü belirginlefliyor. Türkiye’nin NATO ve Geniflletilmifl Ortado-
¤u Projesi ile de, AB üyeli¤i ile de iliflkilenmesi bu temelde biçim
al›yor.
ABD ile AB aras›ndaki rekabetin, mücadelenin varolan koflullarda ortakl›k, ittifaklar çerçevesinde gerçekleflmesine ba¤l› olarak,
Türkiye’ye, Geniflletilmifl Ortado¤u Projesi, NATO ve AB ile iliflkili olarak düflen görevler birbirlerini d›fltalam›yor, birbirlerini tamaml›yorlar. ABD ve AB aras›nda çeliflkiler birikir, rekabet k›z›fl›rken, emperyalist-kapitalist sistemin varl›¤›n› korumak, sürdürmek
aç›s›ndan ç›karlar›n›n ortakl›¤›, Türkiye’ye iliflkin politikalar›nda
ortak paydalara sahip olabilmelerine zemin yarat›yor. Bu anlamda
Geniflletilmifl Ortado¤u Projesinde, NATO’da, AB adayl›¤›nda,
birbirlerinin karfl›s›na konmadan ve do¤rudan bir çat›flmaya yol açmadan, Türkiye’ye benzer ifllevler tan›nabiliyor. Bu ise, kabaca, bir
aya¤›n› ‘Do¤uya’ bir aya¤›n› ‘Bat›ya’ basmak, ‘Do¤unun’ içinde
‘Bat›y›’ temsil etmek, ‘Do¤unun’ parças› olarak görülürken ‘Bat›n›n’ amaçlar›na hizmet etmek, müslüman Ortado¤u halklar›n›n
emperyalizme isyan›na karfl› duvar oluflturmak, fiziki gücüyle emperyalist sald›r›y› destekleyip direnifli bast›rmakt›r. Bugün AB aç›s›ndan Türkiye’nin adayl›¤›n›n de¤erlendirilmesi de bu çerçevenin
d›fl›nda de¤ildir. Art›k 11 Eylül’den sonra de¤iflen dengeler içerisinde, ‘müslüman teröre’ karfl› stratejik bir güç olarak Türkiye’ye
ihtiyaç duyuluyor; kalabal›k nüfusu ve düflük geliriyle yükleyece¤i
büyük maliyetin nas›l karfl›lanabilece¤i bu çerçevede ele al›n›yor.
10
11
BURJUVA POL‹T‹KALAR VE YI⁄INLAR
gemen s›n›flar›n, emperyalistlerin egemenliklerini, hakimiyetlerini sürdürebilmek için yöneldikleri geleneksel yöntemlerden olarak, hakimiyetleri alt›nda tutmak istedikleri kitlenin bir kesimini kendi saflar›na çekerek di¤erlerine karfl› kullanmas›, savaflt›rmas›, bir az›nl›¤›n ço¤unluk üzerinde hakimiyetini sa¤layabilmesi, koruyabilmesi aç›s›ndan ço¤unlukla bir zorunluluk olmakla birlikte, bast›rmak istedi¤i kitlenin bir kesiminin silahland›r›lmas›n›n, harekete geçirilmesinin kendi içinde bar›nd›rd›¤›
tehlikeler yüzünden de çeliflkili bir durum yarat›r. Emperyalistle-
E
POL‹T‹K DURUM
K U R T U L U fi
rin Türkiye’ye yükledi¤i rol temelinde hükümete gelen AKP’nin
durumu da bunu yans›tmaktad›r. Müslüman taban›na dayanarak
‘müslüman terörizmine’ karfl› ‘Bat› demokrasilerini’ savunmay›
üstlenen AKP’nin "müslüman demokratl›¤›", faflizmin "nasyonal
sosyalizmi" kadar çeliflkili bir kavram› ifade etmektedir. AKP’nin
politikalar›nda da bu çeliflki kaç›n›lmaz olarak her ad›mda ortaya
ç›kmaktad›r. Emperyalistlerin ç›karlar›n›, taleplerini gerçeklefltirmeye çal›fl›rken dayand›¤› taban›n ç›karlar›yla, talepleriyle çat›flmakta, bu çeliflki, izlenen politikalarda aksamalara, kesintilere, yalpalamalara yol açmaktad›r. Bu çeliflki, daha Irak savafl›n›n bafllang›c›nda, AKP yönetiminin de beklemedi¤i bir biçimde AKP ço¤unluklu meclisin asker gönderme tezkeresini geçirmemesiyle,
ABD iflgalinin Türk Ordusu eliyle gerçeklefltirilmesini engellemiflti. Bugün de AKP hükümeti, bir yandan Irak’taki iflgali, direniflin
bast›r›lmas›n›, ‘teröristlerin’ ezilmesini, iflbirlikçi hükümeti ve seçimlerin yap›lmas›n› desteklerken di¤er yandan da müslüman taban›n›n Felluce katliam›na tepkisi karfl›s›nda ‘soyk›r›m’ ifadesine
varan k›namalarla ABD yönetiminin diplomatik sald›r›lar›na u¤ruyor.
Dayand›¤› kitlenin taleplerinin aksi yöndeki politikalar›n uygulanabilmesindeki zorluklar, egemenlerle iflbirlikçileri, ABD emperyalizmiyle AKP hükümetini çeliflkiye düflürdü¤ü gibi, kendisinin
de hedefinin bir parças› oldu¤u talandan pay alma hesab›na dayanan iflbirlikçilik, talan›n kendisine vermek durumunda olan zarar›,
kayb› s›n›rland›rma çabas› s›ras›nda da, iflbirlikçisi oldu¤u egemen
güçle, emperyalistle çeliflen, daha do¤rusu pazarl›k eden bir konum
al›yor. Bu yüzden Türkiye, Irak’›n iflgalini, ABD’nin en sad›k müttefikleri olarak KDP ve KYB’yi içeren iflbirlikçi hükümeti desteklerken, Irak Kürdistan’›n›n, ileride ayr› devletin oluflumuna varabilecek biçimde güçlenmesini, bu do¤rultuda özerklik, federalizm
gibi geliflmeleri engellemeye, etkisini, geliflmesini s›n›rlamaya, denetimi alt›nda tutmaya çal›fl›yor. Türkiye, sömürgeci egemenli¤ini
koruyabilmenin güvencesini Kürdistan’›n parçalanm›fll›¤›na, her
parçan›n sömürgecilik zincirinde tutulmas›na dayand›rmak biçi-
mindeki geleneksel politikas›n›, emperyalistlerin farkl› politikalar›yla çeliflti¤inde uygulamakta zorlan›p emperyalist politikalarla
uyumlulaflt›rabildi¤i ya da kendisine nispi bir etkinlik alan› açabildi¤i ölçüde de sürdürmek istemektedir. Türkiye’nin bu do¤rultuda Irak Kürdistan’› üzerindeki bask›s› ve müdahalesi Kerkük merkezli olarak yo¤unlaflmaktad›r. Kürt, Türkmen ve Arap nüfuslar›n
karfl›l›kl› göç ettirilmeleri temeline de dayanarak Kerkük’ün Kürdistan idari yap›s›na dahil edilmesini engellemeye çal›flmakta, müdahale tehdidini ileri sürmektedir. Buna karfl›l›k 1997’den beri
Irak Kürdistan’›nda Bar›fl Gücü olarak varl›¤›n› sürdüren askeri
kuvvetlerini, taleplerinde direnen KDP ve KYB’nin ABD üzerinde etkin olmas› sonucunda, geriye çekmek zorunda kalm›flt›r.
Yine geleneksel sömürgeci politikalar aç›s›ndan, Kürtlere Türkiye’de tan›nan kültürel, vb haklar, AB sürecinde kaç›n›lamayan ama
mümkün oldu¤u kadar s›n›rl› tutulmaya çal›fl›lan kay›plar, zararlard›r. Bu yaklafl›m çerçevesinde, haklar, özgürlükler, y›¤›nlar›n demokratik kazan›mlar› olmaktan çok, egemen politik güçlerin birbirleriyle rekabetinin, mücadelesinin araçlar› olarak ele al›nmaktad›r. Böyle bir yaklafl›mla izlenen politika, rakibine karfl› güçlenmek
için kendi muhalefetini bast›rmak, rakibini zay›f düflürmek için de
rakibinin muhalefetini desteklemekten ibaret olur. Gerçekten AB
sürecine efllik eden yasal düzenlemelerde, ‘demokratikleflmede’ bu
yaklafl›m›n belirtilerini görmemek mümkün de¤il. Gerçeklefltirilen düzenlemelerde, tan›nan haklarda belirleyici olan yan, kitlelerin haklar›n›n, özgürlüklerinin sa¤lanmas›, yerine getirilmesi de¤il, umut edilen daha büyük ç›karlar u¤runa AB’ye taviz verilmesidir. AB aç›s›ndan ise, söz konusu haklar, y›¤›nlar›n geçmifl mücadelelerinin ürünü kazan›mlar› temsil etmekle birlikte, bunlar›n
gündeme getirilifl biçiminde, emperyalist ç›karlar›na uygun tutumlara ve yap›lanmalara zorlamakta araç olarak kullanma hedefi
öne ç›kmaktad›r. Hatta Kürt hareketinin de ayn› politika kal›plar›
içerisinde tav›r gelifltirdi¤i, egemen güçlerin, emperyalistlerin ç›kar mücadelelerine dayanarak kendisine alan açmaya çal›flt›¤› ileri
sürülebilir. Zaten y›¤›nlar kendi kaderlerini kendi ellerini almad›-
12
13
POL‹T‹K DURUM
K U R T U L U fi
¤›, politik geliflmeleri belirlemedi¤i sürece de farkl› bir politika anlay›fl›n›n öne ç›kmas› beklenemez.
Y›¤›nlar haklar›, ç›karlar› için kendileri mücadeleye at›lmad›kça,
egemen politikalardan ba¤›ms›zlaflmad›kça, egemenlerin, aralar›ndaki çat›flmalarda, mücadelelerde, destekçisi, kuyrukçusu olmaktan, kendi ç›karlar› yerine egemen güçlere hizmet etmekten kurtulamaz. Kitlelerin eyleminin, politik tutumunun, emperyalistlerden, iflbirlikçilerinden, egemen güçlerden ba¤›ms›zl›¤›n›n tutarl›l›¤› ise, ancak bu yönelime, niteli¤i gere¤i, sömürüyü, bask›y›, ezilmeyi, eflitsizlikleri, güç mücadelelerini, hakimiyeti yeniden üreten
toplumsal iliflkilere son verme yetene¤ine sahip s›n›f›n, iflçi s›n›f›n›n damgas›n› vurmas›yla, iflçi s›n›f›n›n ç›karlar›n›n, hedefinin ifadesinin, komünizmin temel al›nmas›yla, belirleyicili¤iyle mümkündür. Buna karfl›l›k, emperyalizme, sömürgecili¤e karfl› direnifllerde, iflçi s›n›f› yerine farkl› s›n›fsal temeller, ulusal ya da dinsel
ideolojik-politik çizgilerin belirleyicili¤i, emperyalist sald›r›n›n,
sömürgeci hakimiyetin temelinde yatan toplumsal sisteme, kapitalizme karfl› olma hedefi, tutumu tafl›mad›¤› için, emperyalizmin,
sömürgecili¤in bir bütün olarak ortadan kald›r›lmas›n› sa¤layamaz, söz konusu hakimiyet iliflkilerini yeniden üretir.
Kapitalizme karfl› olmayan, iflçi s›n›f›n› temel almayan bir mücadeleyle, belirli bir anda, belirli bir yerde, emperyalizmden ba¤›ms›zl›k kazanmak ya da sömürgecilik zincirini k›rmak bütünüyle
imkans›z de¤ildir. Ama emperyalist ba¤›ml›l›k da, sömürgeci kölelik de kapitalizmden kaynakland›¤›ndan, kapitalizm bir bütün
olarak y›k›lmad›¤› sürece, belirli bir anda ya da yerde y›k›lan ba¤›ml›l›k, hakimiyet iliflkilerinin baflka bir anda ya da yerde yeniden
kurulmas›ndan kurtulmak mümkün de¤ildir. Bu nedenle, ulusal
mücadele içerisinde burjuvazinin, milliyetçili¤in a¤›r basmas›, önderli¤i, ulusal kapitalizmin kuruluflunu sa¤lama anlam›nda baflar›
kazansa bile, bir yandan ulusal kapitalizmin emperyalist-kapitalist
sistemle bütünleflmesi ve iflbirlikçilik temeli üzerinden, di¤er yandan bu ulusal kapitalizmin yay›lma ve baflka uluslar üzerinde üstünlük, hakimiyet kurma çabalar› içinde ulusal sorunu yeniden
üretir. Di¤er bir ifadeyle, ulusalc›l›k, milliyetçilik çözüm de¤ildir,
yan›lsamad›r; kitlelerin kendi ç›karlar›, egemenlikleri için de¤il,
burjuvazinin, egemen s›n›flar›n kendi aralar›ndaki ç›kar ve üstünlük mücadelesine destek olarak sevk edilmesine, kullan›lmas›na
hizmet eder.
‹slamc›l›k gibi dinci ak›mlar›n konumu da farkl› de¤ildir. Bu
ak›mlar da kitleleri, bütün sorunlar›n kayna¤› kapitalizmi y›kma
hedefine de¤il, yan›lt›c› hedeflere yöneltmektedirler. Emperyalizmin hakimiyet mücadelesinin, sald›r›s›n›n, nüfusu ço¤unlukla
müslüman olan Ortado¤u bölgesinde yo¤unlaflmas›na ba¤l› olarak,
dünya ölçe¤inde saflaflma, ‘uygarl›klar savafl›’, ‘Bat› - Do¤u karfl›tl›¤›’, ‘H›ristiyanl›k - Müslümanl›k çat›flmas›’ görünümü al›rken,
emperyalizm karfl›t› hareketlerin içinde de ‹slamc› ak›mlar güç kazan›yor. Bir yanda, ABD’de ve Avrupa’n›n bir çok yerinde müslümanlar›n terörle özdefllefltirilmesi, müslümanlar›n ve giderek ‘Ortado¤u görünümlü’ baflkalar›n›n yabanc› düflman›, ›rkç› sald›r›lara
u¤ramalar›, di¤er yandan Irak’ta, Ortado¤u’da ya da Uzakdo¤u’da
bütün Bat›l›lar›n emperyalist hakimiyetle özdefllefltirilmeleri, 11
Eylül’de ‹kiz Kulelerde bulunanlar›n, çal›flanlar›n düflman olarak
nitelenmesi, hatta Irak’ta emperyalist ambargoya karfl› yard›m görevlisi olarak y›llard›r çal›flanlar›n yaln›zca Bat›l› oldu¤u için kaç›r›l›p öldürülmesi, ayn› yan›lt›c› görüntünün –geliflen düflmanl›k,
çat›flma ve savafl ortam›n›n kayna¤› emperyalizmi ve temelinde yatan kapitalizmi kitlelerin gözlerinden gizleyen örtünün unsurlar›
olarak– iki yüzünü oluflturuyor.
Y›¤›nlar›n, savafllarda katledilmelerinden açl›¤a, sefalete mahkum edilmelerine, haklar›n›n, özgürlüklerinin, kazan›mlar›n›n
gasp edilmesinden çeflitli hakimiyet biçimleri alt›nda kölelefltirilmelerine kadar insanl›¤›n bütün sorunlar›n›n temelde emperyalistkapitalist sistemden kaynakland›¤› bugünkü dünyada, iflçi s›n›f›n›
temel almayan, komünizmi hedeflemeyen hiçbir hareketin bu sorunlara kal›c› ya da tutarl› çözümler sa¤lamas› mümkün de¤ildir;
yaln›zca komünizmi hedefleyen iflçi s›n›f› hareketi, kapitalizmi ortadan kald›rarak sorunlar›n çözümünü, insanl›¤›n kurtuluflunu ola-
14
15
POL‹T‹K DURUM
K U R T U L U fi
nakl› k›labilir. Bugün, iflçi s›n›f›n›n, sosyalizmin yenilgisi, s›n›f
mücadelesinin gerilemesi, bir yandan emperyalizmin dizginlenmemifl bir biçimde sald›r›s›n› t›rmand›rmas›n›n, di¤er yandan da emperyalist sald›r›ya tepkinin milliyetçi, dinci ak›mlar›n pefllerine tak›lmas›n›n, yönlenmesinin zeminini yaratmaktad›r. Varolan sorunlar› a¤›rlaflt›ran, mücadele koflullar›n› giderek daha da geriye çeken
bu k›s›rdöngünün k›r›labilmesinin olana¤›, iflçi s›n›f›n›n mücadelesinin geliflmesi, yükselmesi, politik geliflmeleri, yönelimleri belirlemesindedir.
‹flçi s›n›f›n›n mücadelesinin bütünlük kazanmas›, uzun vadeli hedefleri do¤rultusunda s›n›f düflman›na, burjuvaziye karfl› baflar›lar
elde etmesi için komünizm hedefine sahip olmas› önem tafl›d›¤› gibi, bu aç›dan komünizmin iflçi s›n›f›na önderli¤inin sa¤lanmas› da
belirleyici rol oynar. Di¤er bir deyiflle, komünizmin iflçi s›n›f› hareketi içerisinde etkinli¤i, önderli¤i, iflçi s›n›f›n›n mücadelesinin ileri at›lmas›, yükselmesi yönünde etkili olur; ayn› zamanda iflçi s›n›f›n›n mücadelesinin geliflmesi, küçük de olsa ileri ad›mlar atmas›,
komünizmin iflçi s›n›f› içerisinde örgütlenmesi, güç olmas› için zemin yarat›r. K›sacas›, iflçi s›n›f›n›n mücadelesinin geliflmesi, ilerlemesi, komünizmin örgütlenmesi, güçlenmesi do¤rultusunda, komünizmin iflçi s›n›f› içerisinde güçlenmesi ise, iflçi s›n›f›n›n mücadelesinin yükselmesi üzerinde olumlu yönde etkide bulunur; birinin geliflmesi, güçlenmesi, di¤erinin de geliflmesine olanak yarat›r.
‹çinde bulunulan a¤›r bask›, sömürü koflullar›n›n kald›r›labilmesi, emperyalist sald›r›n›n geri çevrilebilmesi aç›s›ndan da, iflçi s›n›f›n›n mücadelesinin yükselmesi, komünist önderli¤ine sahip olmas›, iflçi s›n›f›n›n komünist siyasi hareketinin, komünist iflçi partisinin varl›¤›, yarat›lmas› yaflamsal önemdedir. ‹flçi s›n›f›n›n komünist
siyasi hareketi, komünist iflçi partisi, iflçi s›n›f›n›n bugünkü bask›,
sömürü, sald›r› koflullar›na karfl› mücadelelerinin ilerlemesi, geliflmesi üzerinde yaflam zemini bulup yükselebilece¤i gibi, iflçi s›n›f›n›n komünist önderli¤ine, komünist partisine sahip olmas›, mücadelelerine ivme kazand›racakt›r. ‹flçi s›n›f›n›n komünizm hedefli
mücadelesi, emperyalist iflgale, sömürgeci esarete karfl› mücadelele-
ri tutarl›, kal›c› baflar›lara ulaflt›rabilece¤i gibi, emperyalist burjuvaziyi kendi evinde vurup kapitalizmi y›karak emperyalizmi bütün
ac› sonuçlar›yla birlikte dünya yüzünden silebilecektir.
EMPERYAL‹ST SALDIRI VE ‹DEOLOJ‹K BOYUTU
mperyalist tekelci rekabet ve savafl ortam›nda insanl›¤›n sorunlar› katlanarak art›yor. Sorunlar›n bir türlü tükenmez oluflu ve üstelik katlanarak art›fl› ise, sistem içi çözümlerin sonuçlar›n›n, sorunlar› yeniden üretmesinden kaynaklan›yor. Genifl
kitlelerin sorunlar›n›n çözümü ad›na burjuvazinin uygulad›¤› politikalar›n olumsuz sonuçlara yol açmas›, üstelik bu politik süreçlerin bafllang›ç ve bitifl noktalar›n›n, alg› düzeyinde bile neredeyse
dolays›z hale gelip ç›plak gözle görülecek kadar sadeleflmesi, bir süre tekrarland›ktan sonra gerçe¤i alg›lay›fl› mümkün k›lmal› ya da
kolaylaflt›rmal›yken, her yan› koyu bir kavray›fls›zl›k ve umursamazl›k sarabiliyor. Gerçe¤in ç›plakl›¤›na, do¤rudan alg›lanabilir
düzeyde sadeleflmesine bak›p, kitlelerin inisiyatifi ad›na umutlanmak gerekirken, ço¤u kez tam tersi tepkilere kaynakl›k etti¤ini
gözlemlemek düflündürücüdür. Tablonun içinde bar›nd›rd›¤› çeliflki ile birlikte bu kavray›fls›zl›k ve umursamazl›¤›n anlafl›lmas›, ancak insanl›¤›n kültür birikiminin yok edilip insan kimli¤inin flekilsizlefltirilmesi için yürütülen sald›r›n›n sosyal-psikolojik boyutunun a盤a ç›kar›lmas› ile mümkün olabilir.
Bugün için sald›rganl›¤›n en uç boyutunu ABD’nin Irak’taki fliddeti temsil ediyor, ama sald›r›n›n tek biçimi ve boyutu bundan
oluflmuyor. ‹nsanl›¤›n bir bölümü, paylar›na düflen sorunlar› savafl
ve fliddet biçiminde do¤rudan yaflar ve her an hissederken, önemli
bir bölümü, bu insanl›k dram›n› televizyonlardan izleyip uzak durmaya sevk ediliyor; bir ölçüde de tercihini bu yönde kullanm›fl oluyor. Bu ateflten uzak tutulmalar› ve atefle yaklaflt›r›lmamalar› için
genifl kitlelere çeflitli biçimlerde sal›k verilen ve dayat›lan yol, her
koflulda özgürlük ve demokrasiye ait kazan›mlar›ndan vazgeçmeleri ve üstelik bütün bu haklar›n› ayn› zamanda tefecilik de yapan bir
emanetçiye teslim etmelerinden baflka bir fley de¤il! Bir kez bu ter-
16
17
E
POL‹T‹K DURUM
K U R T U L U fi
cih kabul ettirildi¤inde ise, yang›n›n alevlenip yay›ld›¤› her durumda, kitlelerin hak ve özgürlüklere dair ellerinde ne kalm›flsa s›ras›yla onlar› da emanetçiye teslim etmek zorunda kalacaklar› bir
s›r de¤il. Burada kurulan iliflki aç›s›ndan, demokrasinin, demokratik hak ve özgürlüklerin terörü besledi¤i veya tersinden terörün demokratik hak ve özgürlük ortam›ndan beslendi¤i, en az›ndan bu
ortam› istismar etti¤ine dair ima kuvvetli bir vurguya sahip ve bu
ölçüde de ima olmaktan ç›kma yönünde h›zla ilerliyor. Bu yönde
al›nan mesafenin demokrasiyi tasfiye edece¤i ise apaç›k ortada.
Sosyalizmlerin y›k›lmas› ile birlikte, genifl bir co¤rafyay› kapitalizmin döngüsüne katmak için, serbest piyasa ve liberalizm flampiyonlu¤u yapan çevreler, bunlar›n d›fl›nda bir demokrasinin olmad›¤› ve demokrasinin de altyap›s›n›n serbest piyasadan, liberal ekonomik sistemden olufltu¤unu vaaz edip durdular. Bu söylem sadece
eski sosyalist ülkelere yönelik olarak uydurulmufl de¤ildi. Uzun bir
süredir, sosyal devlet düzenlemeleri içinde yaflayan toplumlar›n kazan›mlar›n› tasfiye etmenin ayn› flablon üzerinden gerçeklefltirilmeye çal›fl›ld›¤›na tan›k oluyorduk. Ekonomide rasyonelli¤in ancak tam rekabet koflullar›nda ve kârl›l›k esas›na dayal› olacak biçimlerde düzenlenmesinden geçti¤ini propaganda eden kapitalistler, bunun önündeki en önemli engelin iflçi s›n›f›n›n örgütlülükleri ve demokratik kazan›mlar› oldu¤unu kuflkusuz biliyorlard›. Genel olarak emperyalist dönemin karakteri olmas› itibariyle iktidar›n tekellere kadar daralt›lm›fl olmas› bir yana, bunun ideolojik düzeyde ve aç›ktan propaganda edilmeye çal›fl›lmas› flimdiye kadar
özenle sak›n›l›p kaç›n›lan bir yoldu. Bu olgu, iktidar›n bir çok
alandaki düzenlemelerinin sonucunda gerçekleflir ve propaganda
edilmesi düflünülmedi¤i gibi, saklan›l›p inkar edilen bir özellik arz
ederdi. Bu aç›dan demokratik hak ve örgütlülüklere yönelik sald›r›n›n demokrasi ad›na bafllat›lmas›nda ve kavramsal olarak da demokrasinin, burjuva s›n›f›n›n bütününün ç›karlar›n› da d›fltalayan
bir flekilde, kapitalist baronlara kadar daralt›lmas›nda flafl›lacak bir
fley yok. Ama art›k, esas olarak iktidar›n, gerçe¤i bilen ve ulusunun
ç›karlar›n› kollayabilecek; gerçe¤i ve bilgiyi gerekti¤i kadar aç›kla-
y›p kitlelerden saklamas› gerekebilen, bunu da kitlelerin güvenli¤inin en iyi flekilde sa¤lanmas› ad›na yapan bir grup taraf›ndan
kullan›lmas›, giderek daha çok mutlak hale gelmektedir. Bu mutlakl›¤›n d›fl›nda bir yerde ifllevi olabilecek demokrasi ise göreli bir
olgu olarak tan›mlanmaktad›r.
Bireysel hak ve özgürlüklerin, birey olman›n gerekleri olarak,
serbest piyasa ve liberalizm eksenli demokrasi flampiyonlu¤u, sosyalizm pratiklerinin ve sosyal devletin tasfiyesi sürecinde bafl rolü
alm›fl ve bu baflar›ld›¤› oranda da ifllevini tamamlamaktad›r. Birey
ad›na iflçi s›n›f›n›n örgütlülükleri, toplumsal örgütlülükler ve bunlar›n görüfl aç›s›ndaki kamucu perspektif tasfiye edilmifl, birey merkezli demokrasi kavray›fl›n›n bugünkü sorunlara, esas olarak da teröre çare olmad›¤› ve ne yaz›k ki bu nedenle bireysel hak ve özgürlüklerimizden vazgeçmemiz gerekti¤i çoktand›r vaaz edilmeye bafllanm›fl; liberalizmin özgür birey safsatas› bir çok ülkede kullan›l›p
ifllevini yerine getirdikten sonra, modas› geçmifl bir mal gibi f›rlat›l›p kenara at›lm›flt›r. Gürcistan’da uyguland›¤› ve flimdi Ukrayna’da sahneye konan oyunda oldu¤u gibi eski sosyalist ülkelerin kapitalist pazarlar olarak düzenlenmesi sürecinde hâlâ kullan›lan özgürlük ve birey olma flablonlar› ile pefli s›ra hemen yürürlü¤e sokulan anti-demokratik düzenlemelerin ve sosyal devlete dair tasfiyenin nas›l bir tezat oluflturdu¤u ise bu gürültü pat›rt› içinde görülememektedir. fiimdi demokrasinin referans noktas›, esas olarak birey de¤il toplum güvenli¤idir. Terör safsatas› üzerinden h›zla gelifltirilen bu safha, birey ve özgürlük kavramlar›n›n içinin nas›l dolduruldu¤uyla do¤ru orant›l› hayal k›r›kl›klar› yaratmaktad›r. Bugün gerçekten de kapitalizmin hak ve özgürlük kavray›fl›n›n rahminde bireyin yok say›lmas› ve hiçlefltirilmesi ekseninde tam bir
totalitarizm flekillenmektedir. Bütün bu geliflmelerin, kapitalizmin
tekelci rekabet mant›¤› ve emperyalizmin çeliflkileri ekseni d›fl›nda
anlafl›lmas› ise mümkün de¤ildir.
Demokrasi alan›n›n daralt›lmas›, hak ve özgürlüklere yönelik sald›r›, ‘iyi’ - ‘kötü’ denkleminin yarat›lmas› üzerinden gerçekleflmektedir. ‹yiyi geliflmifl kapitalist Bat›, kötüyü ise bunun d›fl›nda kalan
18
19
POL‹T‹K DURUM
K U R T U L U fi
halklar, ezilenler cephesi ve özellikle de ‹slam co¤rafyas›n›n merkezinde yer alan Ortado¤u ve Arap halklar› temsil etmektedir. Demokratik de¤erleri H›ristiyanl›¤›n tutuculu¤u ile de¤ifltirilen Bat›’n›n medeniyetinin, ‘kötü’ ‹slam co¤rafyas›n›n karfl›s›na ‘iyi’ ad›na ç›kar›ld›¤›n› görüyoruz. ‹lkel, barbar ve geri olan ‘kötü’, ç›plak
fliddet ve savaflla terbiye edilmeye ve gerekirse yok edilmeye çal›fl›labilir! Bat›’n›n halklar› bu denklemi kabul ettikleri ölçüde, antik
dönem Atina ve Roma’n›n, aslanlar›n önüne at›lan köleleri coflkuyla seyredebilen vatandafllar›ndan bir fark› kalm›yor. Ortado¤u halklar›n›n ve ezilenlerin u¤rad›¤› zulme insanl›¤›n geri kalan›n›n yabanc›laflmas›n›n temelleri de bu denklem üzerinden oluflturulmaya
çal›fl›l›yor. Kuflkusuz, kapitalizmin ekonomik durgunlu¤u derinleflip tekelci rekabet artt›kça, sömürge rantlar› düflmekte, emperyalizmin, sömürgecili¤in sürdürülmesi daha masrafl› hale gelmekte
ve ayn› zamanda geliflmifl kapitalist ülkelerdeki s›n›f mücadelesi de
uzlaflmac› zeminlerden devrimci bir perspektife do¤ru yönelmenin
imkanlar›na kavuflmaktad›r. Bu durum ezilenlerin yo¤unlaflt›¤›
co¤rafyalardaki savafl ve fliddetin gerçek nedenlerinin kavranmas›n›
kolaylaflt›rmakta ve uzak kalma, ötekileflme ve yabanc›laflma duygular›n› yok eden faktörleri devreye sokan bir süreci mümkün k›lmaktad›r.
Dünya üzerinde demokrasi ad›na yaflanan geliflmelerin en genel
anlat›m› neredeyse bütün co¤rafyalarda esas olan› ifade edebilmekte, anlat›m›n farkl›laflt›¤› alan ise geliflmelerin yönü aç›s›ndan de¤il a¤›rl›klar› aç›s›ndan olmaktad›r. Kuflkusuz eskisinden farkl› olarak bugünkü durumda, yeni olan bir fleyler de var. Geliflmelerin etkisinin bütün ülkeler üzerinde, ayn› oranlarda olmasa da, hemen
hemen ayn› yönde olmas› ve toptan bir anlat›m›n neredeyse bütün
co¤rafyalar› ayn› ölçüde aç›klayabilmesi, bu yeni durumun ipuçlar›n› veriyor.
Yeni durum, art›k dünya iflçi s›n›f›n›n sorunlar›n›n giderek ayn›laflmas› temelinde, ayn› olgunun ve geliflmelerin s›n›f üzerindeki
yabanc›laflt›r›c› etkilerinin azalarak, ortak düflünebilmenin nesnel
temellerine oturan ve k›sa vadeli ç›karlar› da gittikçe ayn›laflan bir
iflçi s›n›f›n›n olufltu¤unu göstermektedir. Yap›s›ndaki farkl›laflmalar ve çeflitlili¤i artarken hem mutlak hem de göreli olarak toplum
içinde geniflleyen iflçi s›n›f›, e¤er içinde bulundu¤u yenilgi durumu
ve psikolojisinden, örgütlülüklerini tahkim edip s›n›f mücadelesini yükselterek ç›karsa, burjuvazinin gelecek devrimci dalgadan yakay› kurtarmas› imkans›z gözüküyor. Ama burjuvazi, bu tablodan
dersini çoktand›r ç›karm›fl, iflçi s›n›f› gücünü yeniden fark etmeden, bunu engelleyecek düzenlemelere giriflmifl bulunmaktad›r.
Demokrasiye yönelik sald›r›s› ve iflçi s›n›f›n›n bütün örgütlülüklerini, sisteme muhalif olabilecek bütün oluflumlar› e¤er ezebiliyorsa
do¤rudan ezmesi, yok e¤er bunu gerçeklefltiremiyorsa, içlerini boflalt›p yedeklemesi, bu telafl›n›n ürünüdür. Sosyalizmlerin zaaflar›
ile beraber y›k›lmas›, sald›r›n›n fliddetlenerek artt›¤› ve iflçi s›n›f›n›n kazan›mlar›n›n sadece tarihten de¤il, bilinçlerden de kaz›narak
at›lmas› yönünde gayretkefl çabalar› beraberinde getiriyor. Kendi
birli¤ini kurup mücadelesini yükseltecek iflçi s›n›f›n›n çözümlerinin reformist biçimlerden devrimci biçimlere do¤ru e¤ilim gösterebilece¤i koflullar olgunlafl›rken, demokratik hak ve özgürlüklerin, iflçi s›n›f›n›n mücadelesini yükseltmesinden, en az›ndan buna
kalk›flmas›ndan önce, tek tek yok edilmesi ve mücadelenin imkanlar›n›n daralt›lmas›, burjuvazinin esas stratejisi olarak beliriyor.
20
21
AVRUPA B‹RL‹⁄‹ VE ‘DEMOKRAT‹KLEfiME’
vrupa Birli¤i tart›flmalar› içinde Türkiye’deki egemen s›n›flar, çevreler ve bu s›n›flar›n sözcüleri de, uzun bir süre Türkiye iflçi s›n›f›n›n gündemini iflgal eden ‘demokrasinin’ Birli¤e girerek elde edilebilece¤ini söylüyorlar. Tam bir umutsuzluk
ve sefalet koflullar›nda yaflayan Türkiye halklar›, bu propagandan›n
etkisine aç›k, Avrupa burjuvazisinin kendisinin sorunlar›na çare
olaca¤›n› umuyor. ‹flsizlik, ücretler, sendika, kad›n haklar› ve di¤er
konulardaki düzenlemeler Avrupa standartlar›na ulaflt›r›l›rsa, her
tür sorunumuzun çözülece¤ine inanmak isteyen y›¤›nlar, baflka bir
fley düflünmeden, Türkiye’ye müzakere tarihi verilmesine endekslenmifl olarak yafl›yorlar. ‹flin garibi, Avrupa Birli¤i’nden müzakere
A
POL‹T‹K DURUM
K U R T U L U fi
tarihi al›nmas›yla, burjuvazi, üyelik görüflmelerinin bafllayaca¤›n›
müjdeliyor, ama kimse kalk›p k›rk küsur y›ld›r Avrupa rüyas› ile
cebelleflen Türkiye’nin bu zamana kadar neyin görüflmelerini gerçeklefltirmekte oldu¤unu sormuyor.
Sadece burjuva cephede de¤il, sol liberal çevrelerde ve Kürt hareketi içinde de AB’ci anlay›fllar›n etkin oldu¤u gözlenebilmektedir.
AB’ne uyum yasalar› ve reformlar çerçevesinde demokratik devrimin tamamland›¤›n› ve flimdi sosyalist devrimi gündeme almak
gerekti¤ini söyleyebilen anlay›fllar›, devrim, sosyalizm ve benzeri
konularda ciddiye alman›n abesli¤i ortadad›r. Bunlar aç›s›ndan konuyu kavraman›n aczinden çok, ‘sosyalizm kurulam›yorsa, sömürüye karfl› ç›k›lam›yorsa, kötünün iyisi olarak, uyum yasalar› çerçevesinde, kapitalizm içerisinde sömürünün s›n›rlanmas›, demokratik
dönüflümlerin tamamlan›p sosyalizmin gündeme al›nmas›’ türünden bir kavray›fl›n yürürlükte oldu¤u söylenebilir.
Sol liberal çevrelerin bu savunular›, tam da topluma gözda¤› vermek ve geliflecek her türlü örgütlü mücadelenin önüne set çekmek
amac›yla, tutuklular›n, hükümlülerin, tutsaklar›n hak aramas›n›
yasaklayan ceza infaz yasas› gündemdeyken ileri sürülmektedir.
Buna karfl›n sol liberalizm, demokrasinin AB sürecinden baflka ç›kar yolunun olmad›¤›n› savunuyor. Kamu Personel Rejimi Yasas›,
Yerel Yönetimler Yasas›, özellefltirme, tafleronlaflt›rma ve sendikas›zlaflt›rma sald›r›lar› alt›nda Türkiye’de demokratik devrimin tamamland›¤›n› savunanlar›n, sosyalizm laflar›n›n ne kadar samimi
oldu¤unu düflünmek yarars›z olaca¤› gibi, bunlar›n sosyalizm anlay›fl›n›n iflçi s›n›f›n›n ç›kar›na olmas› da imkans›zd›r.
Birlik süreci ile Türkiye’de demokrasinin geliflece¤ini söyleyen
ve iflçi s›n›f›n›n haklar›n›n güvence kazanaca¤›n› propaganda edenler, örne¤in, Uluslararas› Çal›flma Örgütü’nün (ILO) ve Birleflmifl
Milletler sözleflmelerinin bu konulardaki düzenlemelerinin birli¤in
karmakar›fl›k mevzuat›ndan çok daha aç›k ve ileri düzenlemeler olmas›na ra¤men neden uygulanmad›¤›n› ve neden bu yöndeki geliflkin bir çok sözleflmenin imzalanmad›¤›n› da burjuvaziye sormay›
ak›l edemiyor. Türkiye’de oldu¤u gibi Avrupa’da da bu nispeten
ileri mevzuat›n tek tek ülkelerde uygulanmas›n› tavsiye etmek d›fl›nda ba¤lay›c› kararlar al›nm›yor. Kuflkusuz göreli olarak bak›ld›¤›nda, Avrupa iflçi s›n›f›n›n haklar› ve kazan›mlar› Türkiye iflçi s›n›f›ndan daha ileri. Ve Türkiye’nin yasal düzenlemelerle bu ileri
mevzuat› çal›flma yaflam›na ithal etmesi hiç de fena olmazd›! Ama
bu mevzuat, arkas›nda gerçek güçler oldu¤unda yaflam belirtisi kazanabilir. fiimdilik bize havuç olarak sallanan bu mevzuat›n bir de
sopas› var. Avrupa Birli¤i yönünde iflbirlikçi tekelcilerimizin istedi¤i düzenlemelerin gerçekleflmesi karfl›s›ndaki direnci k›rmak için
sallanan bu havuç, her seferinde sopayla desteklenecek. Avrupa iflçi
s›n›f› da çoktand›r gelifltirmek için pek de mücadele etmedi¤i haklara ve örgütlülüklerine sahip ç›kmak için harekete geçmifl, durumun ciddiyetinin fark›na varm›fl gözüküyor.
Avrupa Birli¤i’nin sosyal politikaya, çal›flma yaflam›na yönelik
olarak 1997’ye kadar hukukunu belirleyen, Avrupa Konseyinin
Sosyal Politikaya ‹liflkin Antlaflma (SP‹A) çerçevesinde yapt›¤› düzenlemeler, asgari koflullar›n tan›mlanmas› düzeyinde kalmaktayd›.
SP‹A’da oldu¤u gibi, 1997’de yerine geçen AT Anlaflmas› da, grev,
toplu sözleflme ve ücretler konusunda bütün ülkeleri ba¤lay›c› karar almamay›, teklefltirici olmamak gerekçesi ile ilke edinmifl oluyordu. AT Anlaflmas› ile, yürürlükten kalkan SP‹A’n›n içerdi¤i ve
istisna olarak belirtilen küçük ve orta boy iflletmelerin gelifliminin
engellenmemesi, bu iflletmelere idari, mali ve hukuki k›s›tlamalar
getirilmemesi hükmünün korunmas›, yasan›n yönünü aç›kça belirtmektedir. Çal›flma yaflam›na iliflkin konular›n, en genel düzeyde temel insan haklar› çerçevesinde düzenlenmesi ve bu aç›dan büyük ölçüde s›n›fsal dengelerce belirlenecek niyet ve yorumlara b›rak›lmas›, ileride burjuvazi taraf›ndan gündeme sokulacak bozucu
dayatmalar›n habercisi say›lmal›d›r. Ayr›ca ifl hukuku ve çal›flma
yaflam›na dair düzenlemelerin insan haklar› gibi soyut düzenlemelerle iliflkilendirilme yoluna gidilmesi, emperyalist Avrupa sermayesinin niyetlerini de asl›nda aç›kça ortaya koymaktad›r. Bu konuda iyi niyetle yorum yapmak, komünistlerin iflçi s›n›f›na önerilebilecekleri bir yol de¤ildir. Birli¤in genel olarak çal›flma yaflam›n› bi-
22
23
POL‹T‹K DURUM
K U R T U L U fi
reysel ifl hukuku çerçevesinde düzenlemesi bir yana, asgari düzeyde
yapt›¤› düzenlemelerin de küçük ve orta boy iflletmelere uygulanamazl›¤›, Türkiye için daha da a¤›r bir anlam kazan›r. Çünkü Türkiye’de iflçi s›n›f›n›n büyük bölümü bu tip iflyerlerinde çal›flmaktad›r.
Avrupa iflçi s›n›f›n›n kazan›mlar›n›n bir çok yerde geri al›nd›¤›,
iflçi s›n›f›na yönelik sald›r›n›n liberalizm ve serbest piyasa ekseninde tam yol sürdü¤ü koflullarda, dünya kapitalist sistemi aç›s›ndan
ekonomik bir daralma içinde olundu¤u ve rakip kapitalist ülkelerle rekabet koflullar›n›n iyilefltirilmesi ve olanaklar›n›n art›r›lmas›n›n, iflçi s›n›f›n›n sahip oldu¤u haklardan tavizler kopartarak, örgütlenme ve ekonomik kazan›mlar›n›n geriletilmesiyle mümkün
oldu¤u, burjuvazi taraf›ndan rahatça dile getirilebilmektedir.
Hepimiz ayn› gemide oldu¤umuza göre birazc›k fedakarl›k yapmas›n› iflçi s›n›f›ndan beklemek burjuvazinin hakk› de¤il mi? Bafllang›çta bu soruyla flekillenen ideolojik sald›r›n›n her alanda etkili
oldu¤unu ve bir çok sendikan›n gönüllü fedakarl›¤› kabul etti¤ini
biliyoruz. Oysa ki kaz›n aya¤›n›n baflka oldu¤u ve bu durumda
kaybedenin her zaman iflçi s›n›f› olaca¤› rahatl›kla görülebilirdi,
görülmeye baflland› da! Tam da bu noktada s›n›f mücadelesi daha
keskin biçimler almak üzere hareketlendi. Avrupa’n›n bir çok kentinde protesto eylemleri yap›ld›. Fransa’da, ‹spanya’da, ‹talya’da ve
daha bir çok ülkede yüz binlerce iflçi, emekçi, sosyal politika alan›nda Birli¤in düzenlemelerini protesto etmek için alanlara indi.
Bütün bunlar geriye çekilen haklar› sahiplenmek için gerçekleflmifl
eylemlerdi. Ekonomik kriz koflullar›n›n giderek a¤›rlaflt›¤›, s›n›fa
yönelik sald›r›n›n, milliyetçi ve faflist geliflmeleri besleyecek flekilde sürdürüldü¤ü göz önüne al›nd›¤›nda, iflçi s›n›f›n›n mücadele koflullar›n›n olumsuzluklar› da ortaya ç›kmaktad›r.
Avrupa Birli¤i projesinin ulus üstü bir oluflum oldu¤u ve bugünkü duruma göre ileri bir konumu temsil etti¤i yönündeki alg›, bu
biçimin içeri¤ini gizledi¤i ölçüde, tekelci sermayenin sözcülü¤ünü
de yapmaktad›r. Birlik içinde daha dar bir çerçeve oluflturan geliflmifl kapitalist ülkelerin bu süreçten kârl› ç›kaca¤› bellidir. Ama ge-
ri kalanlar aç›s›ndan, ikinci kuflakta bir Birlik ve giderek pazar düzenlemeleri söz konusu olacakt›r. Türkiye için daha flimdiden görülen ise, 1995’te imzalanan Gümrük Birli¤i’nin ötesinde bir anlam› olmayan imtiyazl› ortakl›k statüsünün dayat›laca¤›d›r. Birli¤in
kendisinin kapitalist tekelci bir yap› oldu¤u ve Avrupa içinde eflitsiz ulusal iliflkileri daha da körükledi¤i ortadad›r. Görülmesi gereken gerçek, Türkiye’deki sermaye s›n›f›n›n ç›karlar›n›n AB’nin düzenleme talepleri ile çak›flt›¤›, ayr›ca IMF ve DTÖ’nün eflitsiz ekonomik iliflkileri yeniden besleyen nitelikteki talepleriyle de ayn›
yönde oldu¤udur. Bu aç›dan AB ile kapitalist-emperyalist sistemin
bu iki kurumu aras›nda tam bir uyum bulunmaktad›r. Birlik süreci içinde Türkiye’de reformlar AB’nin bas›nc› ile gündeme gelmifl
olmakla birlikte, IMF ve DTÖ’nün dayatmalar› ile de uyum içinde gerçeklefltirilmifltir.
Bu olguya ba¤l› olarak, Türkiye iflçi s›n›f›n›n özlemlerini Avrupa
Birli¤i’ne endekslemek kolayc›l›¤›, sadece bir kolayc›l›k meselesi
olmaktan öte nas›l çeflitli tonlara ayr›lan iflbirlikçi bir karakter arz
ediyorsa, ulusal sorunlar›n çözümünü de Birli¤in bu yöndeki düzenlemelerine endekslemek, yine sadece kolayc›l›¤› de¤il, esas olarak iflbirlikçi bir aç›l›m› temsil etmektedir. Tam da bu noktada
Kürt sorununda çözümü Birlik süreci içinde arayan anlay›fl›n, ayn›
ak›beti paylaflaca¤›n› söylemek için kahin olmaya gerek yoktur.
Kürt ulusal hareketi, uzun bir süredir kendi iç ayr›flma ve çat›flmalar› üzerinden yol almakta, yeni flekillenmelere u¤ramaktad›r.
Bu geliflmeler ekseninde, ulusal hareketin kendi kaderini tayin
hakk›n› ‘birlik’ yönünde kullanmas›, birlikçi bir söylem tutturmas›nda flafl›lacak ya da garipsenecek bir fley yoktur. Nas›l ayr›lma tercihi karfl›s›nda flafl›rmamak, bu talebi garipsememek gerekiyorsa,
ulusal hareketin bu yönelimi karfl›s›nda da ayn› kavray›flla davranmak gerekmektedir. Ama burada söz konusu olan tercihin niteli¤inin ne oldu¤u, kiminle birlik yap›ld›¤›, önemli bir soru olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r.
ABD iflbirlikçisi Barzani çizgisinin Kuzey temsilcili¤ine soyunan
bir grubun yönelimi bilinmektedir. Bu grup karfl›s›nda merkezde
24
25
POL‹T‹K DURUM
K U R T U L U fi
yer alanlar›n etkinli¤i ve a¤›r basmas› bir olumluluk olarak gözükmektedir. Bu durumda, ABD iflbirlikçilerinin toplumsal temellerinin zay›fl›¤› ise, tehlikenin küçük oldu¤u anlam›na gelmemektedir. Bu grubun küçümsenmesi, ABD’nin bölgedeki dengeler üzerindeki etkisi nedeniyle, büyük bir yan›lg› olur. Etkinlikleri, iflbirlikçi yönelimin ileride güçlenebilecek olmas›ndan, geliflecek olaylar›n seyri içinde bu politikalar›n taban bulabilme flans›ndan kaynaklanmaktad›r. Bu olas›l›k, esas olarak ABDci çizginin Ortado¤u
ölçe¤inde etkinlik kurmas›yla do¤ru orant›l› bir biçimde artacakt›r. Merkezde yer alan anlay›fl›n bu çizgi karfl›s›nda konumlan›rken
tuttu¤u pozisyonun etkileri de, flimdilik gölgede kalan bir faktör
olarak ayn› yönde ifllev görmektedir. Kürt hareketini temsil etme
iddias› aç›s›ndan a¤›r basan örgütlenme, birlik yönünde irade belirtirken, sosyalizm vurgusunu ve marksizmi gündeminden ç›kard›¤› ölçüde, birlik tercihinin, kiminle ve hangi zeminde geliflece¤ine dair bir netlik de oluflmaktad›r.
AB çerçevesinde kurumlaflmas› beklenen Türkiye demokrasisi
içinde ‘birlik’ beyan› olarak tan›mlayabilece¤imiz bu tercih, s›n›fsal karfl›l›k ve çeliflkileri ile birlikte yürümektedir. Bu aç›dan, Az›nl›klar raporu ve Kürt hareketinin Kürtlerin az›nl›k de¤il de asli kurucu unsur oldu¤unu ileri sürmesi, ‘Demokratik Cumhuriyet’ hedefini öne ç›karmaktad›r. ‘Demokratik Cumhuriyet’, içerdi¤i bütün çeliflkileri ve aç›l›mlar›n›n ortaya koydu¤u kadar›yla, kendi aç›lar›ndan ne kadar olabilecekse o kadar olan bir eflitlikle, Kürt burjuvazisinin devlete dahil edilme, devlet iktidar›na ortak olma talebini ifade etmektedir. ‘Demokratik Cumhuriyetin’, niyetlerden
ar›nm›fl bir flekilde s›n›fsal tan›m›, Kürt hareketi aç›s›ndan bundan
baflka bir fley olabilir mi?
Birlik tercihinin esas olan bu yönü d›fl›nda, gittikçe daha tali bir
nitelik kazanan ikinci yönü ise, sosyalizm vurgusu ve kald›¤› kadar›yla marksizm söyleminin sürece efllik etmesidir. Türkiye’deki bütün ezilenlerle birlikte davranmak tercihi, Kürt halk›n›n kendi kaderini Türk halk›n›n kaderiyle ortaklaflt›rmas› ve birlikte kazan›lacak bir demokrasinin nimetlerinden birlikte yararlanmak söylemi,
‘Demokratik Cumhuriyetin’ s›n›fsal karfl›l›¤›n›n hemen yan›nda
yer almaktad›r. Kürt iflçi s›n›f›n›n ve köylülü¤ünün taleplerine karfl›l›k geldi¤i ölçüde Türkiye’de sosyalistlerle birlikte davranmak,
demokratik ya da sosyalist devrim perspektifinin d›fl›nda bir demokrasinin kazan›lmas› ekseni ile ele al›nmaktad›r. Bu ölçüde Kürt
özgürlük hareketinin bugüne kadar kazand›¤› prestij üzerinden,
Türkiye’de emekçi s›n›flar›n ve sosyalist hareketin önüne AB ekseninde bir demokrasi hedefi konulmaktad›r.
‘Demokratik Cumhuriyet’ talebini, demokratik devrim talebi ile
örtüflen ve devrimin yolunu temizleyen bir hedef olarak görmek
mümkün de¤ildir. Sol liberal çevrelerin, AB ile uyum çerçevesinde
ç›kar›lan yasalara bakarak demokratik devrimin tamamland›¤›n›
düflünmeleri ile, yine AB’nin demokrasisine göre tan›mlanan bir
‘Demokratik Cumhuriyet’ hedefinin demokratik devrimin yoluna
girifl anlam›na geldi¤i ya da bu yoldaki engelleri temizleyece¤i
kavray›fl› aras›nda özünde ne kadar fark olabilir? Böyle koyulmufl ve
bu eksende gerçeklefltirilecek bir ‘birlik’ tercihi, Kürt ve Türk
emekçi s›n›flar›n› sisteme iyice eklemlemekten baflka bir ifllev görmeyecektir. AB’nin, ulusal sorunlar ve az›nl›klar meselesinde sundu¤u çerçevenin ve varsay›lan genel kavray›fl›n›n flimdilik yeterli
bir ölçek oluflturdu¤u konusunda, hem sol liberalizm hem de Kürt
ulusal hareketi aç›s›ndan bir ortakl›k olufltu¤unu görmek flafl›rt›c›
olmamaktad›r. Bu anlamda, çoktand›r iflçi s›n›f› merkezli düflünüfl
yerine demokrasi merkezli projeleri tercih eden ve buradan sosyalizm ad›na laf söyleyebilen çevrelerin demokratik devrimlerinin
‘Demokratik Cumhuriyet’ hedefi üzerinden AB’nin s›n›rlar›na hapis oldu¤unu da deflifre etmek gerekir.
Bu durumda, Kürt ulusal sorununun çözümünü, bir yanda ABD
iflbirlikçisi Barzani çizgisi, di¤er yanda AB iflbirlikçisi bir di¤er çizgi fleklinde birbirleriyle tamamen z›t konumlanm›fl, ama özünde
demokratik emperyalizm hayalinden beslenen anlay›fllardan beklemek yanl›fl olur. Kürt meselesinin çözümü bir kez bu rotada görüldü¤ünde ise, bugün zay›f olan iflbirlikçi çizginin karfl›s›nda yar›n
güçlenecek olan›n fark›n›, ABD ile AB’nin emperyalizmleri aras›n-
26
27
POL‹T‹K DURUM
K U R T U L U fi
daki farka indirmifl olmaktan baflkaca bir meziyetimiz de kalmaz.
Bunlar› söylemifl olmak, çözümün yine bu geliflmeler içinde oluflacak olan iflçi s›n›f› merkezli bir örgütlenmeyi gerektirdi¤ini söylemifl olmay› içerir. Kürt ulusal sorunun çözümünün gerçek sahibinin Kürt iflçi s›n›f› oldu¤u, Kürt ulusal mücadelesi içindeki ayr›m,
çat›flma ve s›n›fsal tercihler üzerinden ortaya ç›kacakt›r. Böylesi bir
oluflumun ise, bugünkü geliflmelere kay›ts›z kalmayan ve ayn› zamanda da bu geliflmeleri mutlak veriler olarak de¤erlendirmeyen
bir yaklafl›ma dayanaca¤›n› varsaymak gerekir.
ABD SEÇ‹MLER‹ VE EMPERYAL‹ZM KARfiITI MÜCADELE
Kas›m’da bir ülkede seçim oldu; ancak bu seçim sanki onun
d›fl›ndaki dünyada kendi seçimlerinden daha ön s›rada yer ald›. Bütün dünya bu seçime kilitlendi. Bu bir yan›lsama, bir illüzyon mu, yoksa gerçekten dünyay› bu kadar ilgilendiren bir seçim miydi? Elbette ikincisi… Zira seçilen herhangi bir ülkenin
baflkan› de¤il, dünya jandarmal›¤› yapan ülkenin baflkan›yd›. Belki de bu seçime sadece Amerikan toplumu de¤il, ‘tüm dünya halklar› kat›lmal›yd›’. Bu esprinin gerçeklik pay›n›n hiç olmad›¤›n›
söylemek de mümkün de¤ildir. Öyle ya, o istedi¤i ülkeyi, istedi¤i
zaman iflgal edebilir; istedi¤i yönetimi dolayl› dolays›z devirebilir;
(her zaman kolay olmamakla birlikte) be¤enmedi¤i uluslararas› anlaflmalara kat›lmaz, kat›lsa da ifline gelmeyince ya hemen çekilir ya
da istemedi¤i maddelerini uygulamaz, Birleflik Milletler vb. gibi
uluslararas› kurulufllar›n ifline gelmeyen kararlar›na uymaz.
ABD’nin emperyal ç›karlar›, tüm dünya halklar›n›n ç›karlar›ndan
önde tutuldu¤u gibi, üstünde yaflad›¤›m›z gezegenin çürütülmesi
sorunundan da önde tutulmaktad›r. Bush yönetimi, örne¤in Uluslararas› Ceza Mahkemesi, Rusya ile Anti-Balistik Füze Anlaflmas›,
Biyolojik Silah Anlaflmas›, Global Is›nmaya Karfl› Kyoto Anlaflmas› vs. gibi uluslararas› bir çok anlaflmadan ya çekilmifltir, ya da anlaflmay› imzalamam›flt›r.
Bush seçimlerden oldukça güçlenerek ç›kt›; hem 3,5 milyon gibi az›msanmayacak oy fark›yla seçildi, hem de gerek Temsilciler
Meclisinde gerekse senatoda, partisi daha da sandalye kazand›, güçlendi.
Kerry ile Bush aras›ndaki fark, Ecevit’le Demirel aras›ndaki farktan çok daha azd›r. Bush de¤il de Kerry kazansayd›, yine ABD, emperyalizmin dünya jandarmal›¤›n› sürdürecek, dünyay› kan gölüne
çevirmeye devam edecekti. Ancak bundan, aralar›nda hiç bir nüans›n olmad›¤›n› ç›karsamak yanl›fl olur. Aksi halde hem tekeller aras› çeliflkileri, hem de egemenlerin havuç ve sopa yöntemlerini göremez duruma düfleriz. Zira Kerry ile Bush’un farkl›l›¤› havuç ile
sopan›n nispi farkl›l›¤›ndan baflka bir fley de¤ildir. Sopan›n yo¤unlaflmas›n› ç›kar›na daha uygun görenler Cumhuriyetçileri, hafifletilmesini daha yararl› görenler Demokratlar› desteklemifllerdir.
2000 seçimlerinde Cumhuriyetçileri destekleyen baz› tekeller
2004’te Demokratlar› desteklemekten imtina etmemifllerdir. Tabii
ki tersi de do¤ru. Hemen hemen ‘fire vermiyor’ denecek kadar istikrarl› grup, silah tekelleri ve petrolcülerdir. Bu seçimde de onlar
firesiz olarak Bush’un arkas›ndayd›.
Bush’un seçimleri kazanmas›, halk›n›n ve onu yönlendiren ABD
egemen s›n›f›n›n neyi tercih etti¤ini aç›kl›kla ortaya koymaktad›r:
iflgal, savafl ve katliam. Elbette burada, ‘Bush gibi zeka özürlü, pot
k›rmakta Recep Tayyip Erdo¤an’› bile geride b›rakacak birinin yerine daha akl› bafl›nda birine yönetimi teslim edemezler miydi?’ gibi bir soru sorulabilir. Buna bir soruyla da cevap verilebilir: ‘Türk
Hükümetlerinin Türkiye’yi yönetti¤inden daha fazla m› ABD Baflkan› ABD’yi yönetiyor?’ Nas›l ki Türkiye’de Türk oligarflisi ve emperyalizm hakimse, ABD’de de ABD egemen s›n›flar› hakim. Bu
anlamda Bush gibi bir kuklan›n daha çok ifllerine geldi¤i söylenebilir.
Bu seçimle ABD, bafllad›¤› ifli bitirme kararl›l›¤›nda oldu¤unu
ve dereyi geçerken at de¤ifltirmeye hiç niyetli olmad›¤›n› aç›kl›kla
ortaya koymufltur. Kerry de iflbafl›na gelse bu ifli devam ettirmek
zorundayd›. Tüm seçim kampanyas› da bunun iflaretini veriyordu.
Ancak bu ifli bafllatm›fl ve taban›yla tepesiyle bu ifle konsantre olmufl, bir hayli de deneyim kazanm›fl çok uygun bir ekip varken bu-
28
29
2
POL‹T‹K DURUM
K U R T U L U fi
nu de¤ifltirmenin yap›lan ifle zarar vermekten baflka ne anlam› olabilirdi ki?
ABD, Sovyet sisteminin çöküflünden sonra dünyay› yeniden dizayn etme, çift kutuplu dünyan›n tek kutbunun jandarmal›¤›ndan,
tek kutuplu dünyan›n tek jandarmas› durumuna geçme çabas›na
giriflti. Art›k Sovyet tehdidi kalk›p bütün güçler, emperyalistler,
bölgelerinde, nüfuz alanlar›nda kendi hakimiyetlerini kurmak istedi¤inden bu o kadar kolay de¤ildi. ABD’nin ise buna tahammül
edebilecek hali kalm›yordu.
Dünyan›n en çok petrol tüketen, üstelik tüketiminin yar›s›n› ithal etmek zorunda olan ABD’nin y›ll›k cari a盤› da 500 milyar dolar› buluyor. Cari a盤›n› dolar›n uluslararas› olarak kabul görmesi
sayesinde finanse eden ABD için, Euro’nun gittikçe istikrar kazan›p baz› ülkelerin de petrolü dolar yerine Euro ile satmaya bafllamas›, y›k›m anlam›na geldi¤inden, bu durumu çözmesi gerekiyordu. OPEC’i ne yap›p edip boyun e¤meye mecbur etmeli ve bunun
için de kendisine yeterince uyum göstermeyen, sorun ç›kartan baz›
ülke yöneticilerini ya boyun e¤dirmeli, ya da devirmeliydi.
ABD ekonomisi gittikçe s›k›fl›rken ABD’nin siyasi olarak tüm
dünya halklar›yla ve yer yer iktidarlarla çeliflkileri sürekli keskinlefliyor. Çare olarak giriflti¤i her eylem ise, durumu biraz daha kötülefltirmekten baflka ifle yaram›yor. Örne¤in içinden kolay kolay ç›kamayaca¤› Afganistan ile Irak batakl›¤›, bir yandan giderek derinleflen direnifle yol açarken, di¤er yandan hemen bir sonraki sald›r›
hedefi ilan etti¤i ‹ran’› iki büyük bafl a¤r›s›ndan, Saddam ve Taleban yönetiminden kurtararak rahatlat›yor. Bu da herhalde emperyalizmin ironisi…
Bu koflullarda, ABD Baflkanl›k seçim sonuçlar›n›n birinci anlam›, silah ve petrol tekellerinin sopan›n daha da fliddetli kullan›lmas›n› istedikleri ve bunu ABD halk›na da kabul ettirdikleridir. ‹kinci anlam›, Bush’un Kerry karfl›s›nda kulland›¤› dinci ve gerici argümanlar›n ABD halklar› taraf›ndan onaylanmas›d›r. Üçüncü anlam› ise, baflta Ortado¤u olmak üzere, dünya halklar›n› daha fliddetli kan ve gözyafl›n›n beklemekte oldu¤udur.
Büyük Ortado¤u Projesi de, ABD hegemonyas›n› gerçeklefltirmenin önemli araçlar›ndan biridir. Bu projeye göre ABD, hem AB,
hem de Çin ve Rusya önderli¤inde oluflacak bloklar›n önüne önemli bir set çekmifl olacakt›r. Bu sald›rgan hedeflerine ulaflmaya çal›fl›rken ABD emperyalizmini Ortado¤u’da çok zor günler bekliyor.
Bunun alt›ndan kalkabilmek için bölge ülkelerinin yard›m›na sürekli ihtiyaç duyaca¤› gibi, ABD’nin Ortado¤u’da, ‹srail’den sonra
güvenebilece¤i tek ülke, ‘müslüman’ Türkiye’dir.
ABD yüklendi¤i misyonu yerine getirmek için vahflice sald›rmaya devam edecektir. ‹kinci Bush yönetimi, birinciye göre daha güçlü oldu¤u gibi, kendisini ayn› do¤rultuda devam etmek için görevlendirilmifl olarak görmek durumundad›r. Ancak bu görevleri yerine getirmek öyle kolay de¤ildir. Afganistan ve Irak’ta giriflti¤i operasyonda, ne ileri gidebildi¤i ne de geri dönüfl imkan›n›n oldu¤u
bir batakl›¤a düflmüfltür. Asl›nda tek çare, ABD emperyalizminin
bir an önce çökertilmesi ve böylece dünya halklar›n›n, hatta ABD
halk›n›n da kurtulufludur. ABD emperyalizmi ne kadar erken çökertilirse, ABD halk› da dahil, dünya halklar› o kadar daha az zayiatla kurtulmufl olacakt›r. Tabii bu kurtuluflun geçici bir nefes almadan öteye gidebilmesi için, mücadele, kapitalizmin y›k›lmas›na,
sosyalist devrime ulaflmal›d›r.
Bu anlamda, bütün ABci liberallerin ve di¤er tüm ‘demokrasici’
anti-ABDcilerin kavrad›¤› gibi, ABD emperyalizmini geriletmekle ifl bitmiyor; tersine belki yeni bafll›yor. Zira ABD’nin bu vahfleti, ‘kötü emperyalistli¤inden’ veya Bush ve ABD oligarflisinin sadistli¤inden ya da demokrat olmamas›ndan kaynaklanm›yor. Bu
sald›rganl›¤›n ve vahfletin temeli, kapitalist-emperyalist sistemi
korumaya çal›flmakt›r ve bunu görev edinen de, kim olursa olsun,
ayn› uygulamalara baflvurmak zorundad›r. K›sacas›, ABD emperyalizmi gerilese, hatta yenilse de, kapitalizm y›k›lmad›¤› sürece, yerini baflka bir kapitalist-emperyalist ülke veya ülkeler blo¤u dolduracak ve dünya halklar› vahflice sald›r›lara u¤ramaya devam edecektir. Gerçek çözüm, dolay›s›yla hedef, kapitalist-emperyalist sistemin y›k›lmas›d›r.
30
31
POL‹T‹K DURUM
K U R T U L U fi
ABD’nin emperyalist vahfleti, kapitalist sistemden ve burjuva demokrasisinden kopar›l›p, demokratik olmayan kapitalizm veya emperyalizme ya da ABD’nin gaddarl›¤›na ba¤lanmaya çal›fl›ld›¤› ölçüde, komünistlerin görevi, bunun sistemin ürünü oldu¤u ve sistemin geldi¤i aflamada baflka türlü olabilmesinin onun do¤as›na
ayk›r› oldu¤u bilinciyle, emperyalist-kapitalist sisteme karfl› ajitasyon ve propaganda yaparak tüm halklar› uyarmak, bilinçlendirmektir.
ABD vahfletinin yaratt›¤› anti-Amerikan kinin miyoplaflt›rd›¤›
gözlere dikkat çekmek, komünistler için olmazsa olmazlardan biridir. Bugün, emperyalizmin beslemesi faflistler de, yine emperyalizmin beslemesi en radikal fleriatç›lar da ABD’ye karfl› cephede yer
al›yor görünmek zorunda kal›yorlar. Elbette ki faflistlerle fleriatç›lar› ayn› kefeye koymak do¤ru de¤ildir. Ancak bunlar›n hiçbiri antiemperyalist de¤ildir ve anti-Amerikanc›l›klar› da konjonktürseldir.
Sözgelimi Fethullah Gülen’i oldu¤u gibi, El-Kaideyi ya da Taleban› besleyip yetifltiren ABD’den baflkas› m›d›r? Bir de bunlar›n d›fl›nda bir tür Kemalistler var ki, ABD Kürtleri ve Rumlar› desteklerse anti-Amerikanc›, onlara karfl› olursa ABDci olurlar. Tutarl› ve
kararl› anti-emperyalist tek hareket, iflçi s›n›f› hareketidir, komünizmdir. Tüm di¤erleri konjonktürsel, pragmatisttir. Ama bu baflkalar›yla k›sa ve hatta bazen orta vadeli ittifaklar›n hiç yap›lamayaca¤› anlam›na gelmez. Ancak asla onlar›n ideolojilerini meflrulaflt›rmamak, baflka alanlarda onlara karfl› mücadeleyi durdurmamak,
engellememek, ittifak›n s›n›rl›l›¤›n›n, geçicili¤inin üstünü örtmemek ve kesintisiz olarak müttefiklerin tutars›zl›klar›n›, karars›zl›klar›n› deflifre etmek kofluluyla.
Türk faflist hareketi önemli geniflleme gösterdi ve verili koflula
uygun eylemlerini kesintisiz sürdürmektedir. Çeflitli okullar ve
yerlerde devrimcilere sald›r›lar›n› sürdürürken, di¤er yandan ifllerine gelmeyen sözler eden kiflileri ‘Taksim meydan›nda asmakla’ tehdit etmekteler. 78’liler Vakf›’n›n yapaca¤› ‘Netekim’ eylemini
CHPli belediye baflkan›yla omuz omuza yasaklamaya çal›flt›lar. Son
olarak; ‘Az›nl›klar Raporu’nu baflkan›n elinden faflist bir sendikac›-
n›n al›p y›rtmas› kendili¤inden bir olay de¤ildir. Faflistlerce prati¤e geçirilen bu eylemlerin, do¤rudan iliflkide olduklar› derin devletten, onun planlar›ndan ba¤›ms›z oldu¤unu düflünmek mümkün
de¤ildir.
ABD emperyalizminin hunharca sald›r›lar› dünya halklar›n›
ABD’ye karfl› kinle doldururken bu kin karfl›s›nda ABD beslemesi
faflistler ve floven Kemalistler de ABD karfl›s›nda tav›r al›yor görünmektedir. ABD beslemesi faflist MHP, bu görünümünü de kullanarak Türkiye’de yükselen flovenizmin önderli¤ini ele geçirmeye çal›flmakta, buna aday olmaktad›r. Bunda epey baflar› sa¤lad›¤›n› söylemek de yanl›fl olmaz. Ama bu, anti-Amerikan eylemde faflist
MHP ile yan yana durmak gibi bir yanl›fla sürüklememelidir. Bu,
dünya proletaryas› ve emekçi halklar›na en büyük ihanet olur. ‹ttifaklar, anti-ABDcili¤i anti-emperyalizme, anti-emperyalizmi antikapitalizme s›k› s›k›ya ba¤lamak ve nihai hedefin proletarya önderli¤inde komünizmin zaferi olmas› bilinci ve buna uygun yöntemler uygulanarak yürünmesi kofluluyla kurulabilir ve kurulmal›d›r.
Faflistler taban geniflletmek için anti-Amerikan bir görünüm vermeye çal›fl›rken, fleriatç›lar, kendileri pek istemese de tabanlar› zorlad›¤› için, ABD’ye karfl› durmak zorundad›rlar. Bu durum Amerikan iflbirlikçisi AKP’nin en önemli handikaplar›ndan biridir.
Bunlar› do¤ru de¤erlendirerek ve anti-Amerikan tepkiyi anti-emperyalist tepki haline dönüfltürerek kapitalizme karfl› güç birli¤i
oluflturmaya çal›fl›lmal›d›r. Ancak dikkat edilmesi gereken önemli
bir nokta, fleriatç›larla bar›fl içinde birlikte yaflanabilir izlenimi vermekten titizlikle kaç›nmak gere¤idir. Zira onlar en büyük düflman
olarak komünistleri görürler ve ‹ran baflta olmak üzere tüm teokratik ülkelerde komünistleri hunharca katletmifllerdir. Dolay›s›yla en
radikal fleriatç›larla kol kola girerek bu gerçe¤in üzerini örtmenin
ve s›n›f›n bilincini karartman›n affedilir bir yan›n›n olmad›¤›n› da
bilmek gerekir.
32
33
K U R T U L U fi
Sovyetlerde toplumsal yap›n›n konsolidasyonu
SOSYAL‹ST EKONOM‹
VE S‹YAS‹
YABANCILAfiMA
SÜHA ILGAZ
Sovyet iktidar› taraf›ndan, rejime
sadakati temelinde, yönetici, uzman konumlara getirilen yeni ayd›n tabaka, henüz yönetimle özdeflleflmese de, seçkin bir tabaka
olarak giderek maddi ayr›cal›klar
kazan›p ileriki dönemlerde Sovyet toplumunda hakim olan bürokrasinin kökenini oluflturdu.
flçi s›n›f›n›n komünizm
mücadelesinin baflar›s›n›n
önkoflullar›ndan birisi, bu
mücadeleye yol gösterecek
komünist program›n varl›¤›d›r. Yaflanan sosyalizm deneyimi, iflçi s›n›f›n›n komünist program›n›n yarat›lmas› do¤rultudaki çabalara hizmet etmek üzere, Kurtulufl Sosyalist Dergi’
de ele al›nmakta. ‹flçi s›n›f›n›n, kendisiyle birlikte bütün s›n›flar› ortadan kald›rarak, insanl›¤›, bask›n›n, sömürünün, yoklu¤un, yoksullu¤un
bulunmad›¤› kurtulufluna kavuflturmas›, ancak bu hedefe uygun
bir sosyalizm anlay›fl›n›n bu mücadeleyi yönlendirmesiyle mümkündür. Bu yüzden de, özellikle Ekim Devrimiyle giriflilen deneyimin yenilgiyle sonuçlanmas›n›n ard›ndan, bu deneyimin ve sosyalizm anlay›fl›n›n de¤erlendirilmesi belirleyici önem kazanm›flt›r.
Yaflanan sosyalizm deneyimi, baflar›lar›yla baflar›s›zl›klar›yla, eksik-
‹
34
35
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
leriyle kazan›mlar›yla, yanl›fllar›yla do¤rular›yla incelenmeli; bir
yandan giriflilen deneyimin baflar›lar›n› sa¤layan etkenler, di¤er
yandan da onu yenilgiyle sonuçlanmaya götüren etkenler saptanmal›; iflçi s›n›f›n›n mücadelesini yeniden devrimci at›l›m içine sokmak ve komünizm hedefine ulaflt›rabilmek amac›yla yenilgiden
ders ç›kart›lmal› ve bu derslerin katk›lar›yla sosyalizm anlay›fl› zenginlefltirilerek programatik düzeyde ifade edilmelidir.
Sovyet iktidar›n›n oluflumu, geçirdi¤i aflamalar ve sonunda y›k›lmas›na kadar varan süreç, söz konusu de¤erlendirmenin içerisinde
merkezi bir yer tutmak durumunda. Bu tarihi süreç, belirli özellikleriyle birbirlerinden ay›rt edilebilen dönemlerin birbirlerini izlemesinden olufluyor. Sözü edilen dönemlerde, dönemin ay›rt edici
özelliklerinin yan›s›ra, ikinci planda da olsa, içlerinde geliflen di¤er
özellikler, ileriki dönemleri etkileyen, belirleyen bir rol oynuyor.
Bu aç›dan, Ekim Devrimiyle giriflilen sosyalizm deneyiminin, komünizm hedefine uygun sosyalizm anlay›fl›n›n gelifltirilmesi do¤rultusunda bütünlüklü de¤erlendirilmesi, ayr› ayr› bu dönemlerin
incelenmesine dayanmak, bu dönemlerde geliflen yönlerin rejimin
niteli¤i konusunda neden olduklar› de¤iflimleri saptayarak sonuçlar ç›kartmak durumunda.
Ekim Devrimiyle oluflan Sovyet iktidar›n›n yaflad›¤› tarihi sürecin dönemlerine iliflkin Kurtulufl Sosyalist Dergi’
de yer alan incelemelerde vurgulanan, Sovyet rejiminin, iflçi s›n›f›n›n sosyalist devriminin ürünü olarak, iflçi s›n›f›n›n sosyalist iktidar› karakterinde ortaya ç›kt›¤›d›r. Egemenli¤in iflçi s›n›f›nda oldu¤u ve komünizm
hedefi do¤rultusunda sosyalist dönüflümleri gerçeklefltirmeye giriflen Sovyet iktidar›, bir yandan çeflitli sorunlarla mücadele içerisinde yavafl ya da h›zl›, bazen fazlas›yla ileri giden ya da bir süreli¤ine
geriye at›lan ad›mlarla, s›n›flar›n ortadan kald›r›lmas›, toplumun
komünizme götürülmesi yolunda ilerlemeye çal›fl›rken, bir yandan
da daha oluflumundan itibaren bu misyonu aç›s›ndan belirli eksiklikler, kusurlar tafl›maktayd›. Devrimin gelifliminin çeflitli nesnel
ve öznel koflullar›yla da ba¤lant›l› olarak, iflçi s›n›f›n›n, devletinin
gündelik yönetim ifllerine y›¤›nsal kat›l›m›, bu anlamda iflçi s›n›f›
demokrasisi, zay›f ve s›n›rl› kald›. Tarihsel hedefi do¤rultusunda
toplumun geri kalan›n› kendi düzeyine yükseltmesi gereken iflçi s›n›f›n›n kendi içerisindeki, yönetime kat›l›mda farkl›l›¤a, yöneten yönetilen ayr›m›na iliflkin olan bu sorun ise, sosyalist devrimin komünizme varabilmesi için devletin ortadan kald›r›labilmesinin önkoflulu olarak toplumun yöneten ve yönetilenlere bölünmesinin
yok edilmesi aç›s›ndan yaflamsal bir önem tafl›yordu.
Gerçekten de, birbirlerini izleyen dönemler boyunca dikkatler,
daha çok, iktidar›n varl›¤›n› koruyup sosyalist inflada ilerlemesi
için içinde bulunulan dönemde o an çözülmeleri zorunlu sorunlar
üzerinde toplan›rken, Sovyet iktidar›n›n tarihsel hedefiyle uyumlu
özellikler tafl›mas›na iliflkin olan di¤er sorunlar, acil olarak öne ç›kan bu sorunlar›n gölgesinde kal›yordu. Sovyet iktidar› karfl›devrimin sald›r›s›n› püskürtüp sosyalist inflada ilerlemeyi baflar›yordu
ama giderilemeyip yerlefliklik kazanan yap›sal sorunlar, ileriki dönemlerde farkl› sorunlar›n üzerlerine eklenmesine zemin haz›rlad›¤› gibi, sürecin daha fazla ilerlemesinin durmas›, kesintiye u¤ramas› tehlikesine de yol aç›yordu.
Sovyet iktidar›n›n karfl›devrimin çok yönlü ve güçlü sald›r›s›na
karfl› verdi¤i ölüm kal›m mücadelesi içerisinde, savafl koflullar›n›n
da etkisiyle, komünist toplumsal iliflkiler do¤rultusunda birçok
ileri ad›m›n at›lm›fl oldu¤u iç savafl döneminde, iflçi s›n›f›n›n, devletinin yönetimine kat›l›m›, öncüsüne, Bolflevik Partiye daral›yor,
parti ve devlet birbirleriyle çak›fl›yordu. Devrimin Avrupa’ya yay›lmas›n›n yenilgisi ve ürün fazlas›n› karfl›l›ks›z vermek istemeyen
köylülü¤ün isyan› karfl›s›nda Sovyet iktidar›n›n meta iliflkileri, kapitalizm do¤rultusunda geri ad›m atmak zorunda kald›¤› daha sonraki NEP dönemi s›ras›nda, parti ile devletin çak›flmas› sorunu kal›c›lafl›rken, iflçi s›n›f› egemenli¤inin kaderinin ba¤land›¤› Bolflevik
Parti içerisinde de demokratik iflleyifl zay›flad›¤›, çeflitli düzeylerdeki parti örgütlerinin tam zamanl› parti çal›flanlar›, parti sekreterleri temelinde flekillenen parti ayg›t› parti yönetimine kat›l›m aç›s›ndan ayr›cal›k kazand›¤› ölçüde, iflçi s›n›f› içerisinde giderilemeyen yöneten - yönetilen ayr›m›, öncüsüne, partisine de yans›maya
36
37
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
bafll›yordu.
Birinci Befl Y›ll›k Plan temelinde h›zl› bir sanayileflme at›l›m›yla birlikte, köylülü¤ün (meta iliflkileri içerisinde yiyecek sorununun bir türlü çözümlenememesine ba¤l› olarak) zorla da olsa kolektiflefltirilmesine giriflildi¤i sosyalist ekonomik infla döneminde ise,
bir yandan gerçeklefltirilmekte olan muazzam köklü dönüflüm ekonominin, toplumun, devletin yönetilmesi ifline duyulan ihtiyac› art›r›yor, di¤er yandan da karfl›lafl›lan çok çeflitli sorunlar temelinde
keskinleflen tart›flmalar ve mücadeleler partinin iç demokrasisinin
zay›flamas› ile sonuçland›¤› ölçüde, ani politika de¤ifliklikleri ve
tekil yöneticilerin keyfi tutumlar› öne ç›k›yordu. Yönetimin parti
ayg›t›n›n elinde toplanmas›yla birlikte, üye kay›tlar›n› tutarak parti ve devlet görevlerine atamalar› gerçeklefltiren Sekreterli¤in parti
ayg›t› üzerindeki denetiminin önemi de bu dönemde art›yordu.
Toplumsal-ekonomik yap›n›n dönüflümü do¤rultusundaki büyük
at›l›m›n gerçeklefltirilmesi s›ras›nda, baflta ekonomi yönetimi olmak üzere yönetimin Sekreterlik taraf›ndan üstlenilmesi do¤rultusundaki geliflme, yönetimin ve demokrasinin parti yöneticisi bir
kesime kadar daralmas›na ba¤l› olarak, iflçi s›n›f›n›n siyasi yabanc›laflmas›n› daha da derinlefltiriyordu.
Birinci Befl Y›ll›k Planla toplumsal-ekonomik yap›n›n dönüflümüne, sosyalist inflaya giriflen Sovyet iktidar›, dev bir a¤›r sanayinin kuruluflunu ve makineli tar›ma geçifli baflar›rken y›ll›k yüzde
yirmilere yak›n oranlarda yüksek bir büyüme h›z› gerçeklefltirmiflti. Ayn› dönemde emperyalist-kapitalist ülkeler tarihlerinin en a¤›r
bunal›m›n› yafl›yorlard›; ekonomik y›k›m on milyonlarca iflsiz yaratm›flt›. Ekonomik kriz emperyalistler aras›ndaki rekabeti, mücadeleyi keskinlefltirirken emperyalist sald›rganl›k da t›rmanmaktayd›. A¤›r koflullar alt›nda s›n›f mücadelesi, çat›flmalar yo¤unlafl›rken
azg›nlaflan milliyetçilik, flovenizm temelinde faflizm, karfl›devrimin
iflçi s›n›f›n›n sosyalist devrimine karfl›l›¤› olarak ileri sürülüyordu.
Faflizmin bir dizi ülkede iktidara gelifli ve aç›kça Sovyet iktidar›n›
hedef almas› ise, emperyalist savafl ve Sovyetlere yönelik emperyalist sald›r› tehdidini çok daha üst boyutlara ç›kar›yordu. Savafl teh-
didi ve silahlanma çabalar› da yine sanayileflme gere¤inin önemini
art›r›yordu.
Savafl ve silahlanma sorunlar› da sanayileflmenin h›zla sürdürülmesi gere¤ini öne ç›kart›yordu. Ancak k›sa süre içerisinde gerçeklefltirilen büyük at›l›m, bir yandan kahramanca coflku ve fedakarl›¤a, di¤er yandan kitlesel düzeyde bask› ve fliddete dayand›¤› gibi,
afl›r› zorlama, keyfi yöntemler, tar›mdan sanayiye büyük göç, iflgücünün vas›fs›zl›¤›, a¤›r çal›flma ve yaflam koflullar› gibi etkenler, da¤›n›kl›¤a, verimsizli¤e ve yavafllamaya neden oluyordu. Verimlilik
art›fl›na ve fedakarl›klar›n ürünlerinden yararlanma arzusuna yönelik olarak düzen ve istikrar talebi ile yak›n savafl tehdidinin de etkisiyle yeniden at›l›m ve zorlamaya yönelinmesi aras›ndaki gerilim,
çeliflki, savafl öncesi dönem boyunca, Sovyet iktidar›n›n politikalar›n› belirledi.
38
39
EME⁄‹N ÜRETKENL‹⁄‹ VE ‹K‹NC‹ BEfi YILLIK PLAN
Birinci Befl Y›ll›k Plan›n 1932 sonunda hedeflerine ulaflarak tamamland›¤› kabul edilmiflti. 1933-7 aras›nda uygulanmak üzere
‹kinci Befl Y›ll›k Plan haz›rlan›rken, bafllang›çta, h›zla ilerlemenin
sürdürülmesi anlay›fl› a¤›r bas›yordu. Ancak 1933 bafl›nda, demiryolu ulafl›m›n›n h›zl› sanayileflmeyle birlikte katlanarak artan tafl›mac›l›k ihtiyac›n› karfl›layamamas› ve sorunu çözmek amac›yla baflvurulan idari önlemlerin tersine daha fazla da¤›n›kl›¤a neden olmas› sonucunda gerilemesi, tar›mda sorunlar ve açl›k felaketi, yat›r›mlarda ortaya ç›kan yüzde 14’lük planlanmam›fl düflüfl ve toplam sanayi üretiminin art›fl h›z›n›n yüzde 20’den aniden yüzde 5’e inmesi gibi sorunlar biçiminde ekonomik infla çal›flmas›nda bir yavafllama ortaya ç›kt›. Engellenemeyen bu duraklama ise, yüksek temponun sürdürülmesi ›srar›ndan vazgeçilip ‹kinci Befl Y›ll›k Plan›n daha mütevaz› plan hedefleriyle benimsenmesini getirdi. At›l›m›n
ayn› h›zda sürdürülmesi yerine, kazan›mlar›n pekifltirilmesi ve ekonomik infla çal›flmas›nda ulafl›lm›fl, elde edilmifl olanlar›n daha iyi
örgütlenmesiyle verimlili¤in, üretkenli¤in yükseltilmesine öncelik
verildi. Bunun için tekni¤in gelifltirilmesi, teknikte ustalaflma, ka-
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
litenin yükseltilmesi, koflullar›n düzeltilmesi, yaflam standartlar›n›n iyilefltirilmesi hedefleri öne ç›kar›ld›.
Birinci Befl Y›ll›k Plana karfl›l›k gelen büyük at›l›m döneminde,
deyim yerindeyse, toplumun bütün çal›flma gücü, maddi manevi
olanaklar›, yepyeni bir sanayinin yoktan var edilmesine, modern bir
sanayi toplumunun bafl döndürücü bir h›zla yarat›lmas›na seferber
edilmiflti. Plan hedeflerinde toplam miktarlar›n, hacimlerin öne
geçti¤i bu at›l›m döneminde kalite, verimlilik gibi sorunlar arkada kal›yordu. Buna, ilk defa karfl›lafl›lan sorunlar karfl›s›ndaki tecrübesizlik, eski toplumdan devral›nan uzman kesimin tasfiye edilip yerlerine h›zla iflçi s›n›f›ndan yetifltirilen yönetici kesimin e¤itiminin yetersizli¤i, giderek daralan yönetici kesimin –demokratik
iflleyifllerin de zay›flamas›na ba¤l› olarak baflvurdu¤u– keyfi önlemlerin neden oldu¤u savrulmalar, hatalar, iflgücünün h›zl› sirkülasyonu ve özellikle köyden tezgah bafl›na yeni gelmifl büyük bir kesiminin düflük vasf› gibi etkenler eklendi¤inde verimsizlik, da¤›n›kl›k,
dengesizlik, israf gibi sorunlar büyümenin ayn› yüksek h›zla sürdürülmesini engeller duruma geliyor, üretimin örgütlenmesinin, verimlili¤inin düzeyinin yükseltilerek üretkenli¤in art›r›lmas› hedefi öne geçiyordu.
Hedeflerin a¤›r basan yönündeki bu de¤iflime uygun olarak ‹kinci Befl Y›ll›k Plan›n fiubat 1934’te Bolflevik Partinin on yedinci
kongresinde kabul edilmesinin ard›ndan, ekonomik yaflamda bir
toparlanma gerçekleflti. 1933’teki duraklama, ertesi y›ldan itibaren
yerini yeniden yüksek büyüme h›zlar›na b›rakt›, nispeten yükselen
yaflam standartlar› at›l›m dönemine efllik eden a¤›r koflullar›n, k›tl›¤›n, yoksunlu¤un yerini ald›. ‹kinci Befl Y›ll›k Plan dönemi boyunca ulusal gelir yüzde 112, sanayi üretimi yüzde 121, tar›msal
üretim yüzde 54, istihdam ise yüzde 18 artt›. 1937’de gerçeklefltirilen üretim içinde, toplam ürün fiyatlar›na oranla, sanayinin pay›
yüzde 83, tar›m›n pay› yüzde 17’ydi.
1934-6’daki yüksek büyüme h›zlar›, büyük ölçüde, 1929-33 zorluk y›llar›nda bafllan›lan büyük fabrikalar›n tamamlanmas› sayesinde elde edildi. Makine ve metalürji sektöründe çok etkileyici bir
s›çrama gerçeklefltirilirken hacim ve geliflkinlik derecesindeki büyük ilerleme, sanayinin bütün dengesinin dönüfltürülmesini ve
Sovyetlerin üretim araçlar›nda yabanc› ülkelere ba¤›ml›l›¤›n›n çok
büyük bir oranda azalt›lmas›n› sa¤lad›. Kurulan tak›m tezgahlar›n›n, 1932’de yüzde 78’i, buna karfl›l›k 1937’de ise yüzde 10’dan az›
ithal edilmiflti. Böylece 1937’de art›k, sanayileflmenin ve silah üretiminin temel araçlar› Sovyetler Birli¤i’nde yap›l›yordu. On y›ll›k
h›zl› sanayileflme at›l›m› içerisinde güçlü bir silah sanayisi için gereken sanayi temelinin yarat›lmas› baflar›lm›fl oldu. Ayr›ca nispeten
daha geri bölgelerin ve ulusal cumhuriyetlerin sanayileflmesi, kalk›nmas› için de bilinçli bir çaba harcand›. Öte yandan –giderek
a¤›r sanayiye ve silahlanmaya ayr›lan pay›n zorunlu olarak yeniden
art›r›lmas› nedeniyle plan›n alt›nda bir h›zla olmakla birlikte– tüketim araçlar› sanayileri de geliflti. Otuzlar›n bafllar›ndaki zorluk
y›llar›yla karfl›laflt›r›l›rsa, çok daha fazla tüketim maddesi mevcuttu.
Bu dönemde hedeflenen üretkenlik art›fl›na yönelik olarak, at›l›m
döneminde yarat›lan yeni modern sanayiyi, makineleri verimli çal›flt›rabilen, teknikte ustalaflan, etkin bir iflgücünün yetifltirilmesine, e¤itime büyük önem verildi. Stalin de 1931’deki "Her fleyi teknik belirler" slogan›n›n yerine, 1935’te "Her fleyi kadrolar belirler"
slogan›n› ileri sürüyordu. At›l›m döneminin vas›fs›z, verimsiz, disiplinsiz iflgücünü e¤itmek üzere, iflbafl›nda ç›rakl›k, iflletmelerin
kurslar›, iflkollar› düzeyinde teknik kolejler, fabrika e¤itim okullar› gibi çeflitli uygulamalara baflvuruldu. Bafllang›çta, yetiflmifl e¤itimci s›k›nt›s› ve afl›r› h›zland›rma yüzünden fabrika e¤itim okullar›, sanat›nda ustal›¤› zay›f elemanlar üretirken bunu düzeltmek
için e¤itim süresi uzat›l›p e¤itilenlerin say›lar› azalt›ld›. A¤›rl›¤›n
teknik e¤itim ve genel lise e¤itimi aras›nda birinden di¤erine kayd›r›lmas› s›ras›nda –afl›r›ya kaç›p uçlara savrulmalara ra¤men– büyük bir görev yerine getirildi ve daha verimli bir iflçi s›n›f› yarat›ld›. En yetenekli ve enerjik iflçilerin yüksek teknik e¤itimi için her
çaba harcan›rken, yüksek e¤itimde de büyük ad›mlar at›ld›. Bu çabalar›n sonucunda, ekonomideki yüksek e¤itimlilerin say›s›
40
41
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
1928’de 233 binden 1941’de 908 bine ç›kt›, bunun içinde mühendislerin say›s› 1928’de 47 binden 1941’de 290 bine ç›km›flt›. Meslek okullular›n say›s› da 1928’de 288 binden 1941’de 1 milyon
492 bine ç›karken bunlar›n aras›nda teknisyenlerin say›s› 1928’de
51 bin, 1941’de ise 320 bindi.
Emek üretkenli¤inin art›r›lmas› yönündeki çaba, di¤er yandan
da iflçiler aras›nda sürdürülen kampanyalarla somutlan›yordu. Sosyalist infla do¤rultusunda büyük at›l›m döneminde bafllat›lm›fl olan
‘flok çal›flma birlikleri’, ‘sosyalist yar›flma, emülasyon’ uygulamalar›n›n devam› olarak gelifltirilen Stahanovist hareket, tek tek iflçilerin di¤er iflçilerden çok yüksek oranlarda üretim gerçeklefltirmesine dayan›yordu. Standard›n on dört misli kömür ç›kartan Stahanov’un ad›yla an›lan hareket, s›k s›k çal›flma yo¤unlu¤unun art›r›lmas›ndan hoflnut olmayan iflçilerin tepkilerine de yol açsa, büyük
at›l›m döneminin verimsiz ekonomisine uygun olarak oluflmufl üretim standartlar›n›n yükseltilerek üretkenli¤in art›r›lmas› yönünde
etkili oldu. Böylece normlar, 1936’da, imalatta yüzde 30-40, kimyada yüzde 34, elektrik üretiminde yüzde 51, kömür madencili¤inde yüzde 26, petrol sanayisinde yüzde 25-29 art›r›ld›.
Ücret politikalar› ve çal›flma disiplini de üretkenli¤in art›r›lmas›
do¤rultusunda gündeme getirildi. ‹flçinin bir iflten di¤erine dolaflmas›n› h›zland›rd›¤›, buna karfl›l›k belirli bir iflte ustalaflmay›, vas›f kazanmay› teflvik etmedi¤i gerekçesiyle ücret eflitlikçili¤ine karfl› kampanya yürütüldü. Ücret farkl›laflmalar›, giderek karneyle da¤›t›m›n kalkmas›, 1934 ve sonras›nda temel ihtiyaçlar›n fazlas›yla
yükselen fiyatlar›, parça bafl› ücretlerle daha s›k› çal›flma yönünde
etkili oldu. Öte yandan ifle gelmemeye karfl› yapt›r›mlar›n artmas›n›n da etkisiyle, disiplin bütün ekonomide iyileflti.
Üretimin örgütlenmesinin gelifltirilmesi, e¤itim ve di¤er çabalar,
eme¤in üretkenli¤ini yükseltti. Bunlar›n sonucunda, örne¤in kömür madenlerinde madenci bafl›na üretkenlik 1932’de 16,2 tondan
1937’de 26,9 tona ç›kt›. Demiryolu ulafl›m›nda ise üretkenlik, demiryolu çal›flan› bafl›na, 1933’te 239 binden, 1937’de 356 bin tonkilometreye ç›karak etkileyici ölçekte artt›. ‹nflaat iflleri için sürek-
lili¤i korunan iflletmeler oluflturulmas›, iflgücü devrinin azalt›lmas›nda önemli rol oynad›. Yap›lan ifl yüzde 45 kadar artarken, inflaat
ifllerinde çal›flanlar 1932’de 2 milyon 289 binden 1937’de 1 milyon 576 bine düfltü. Köyden kente göç h›z› ‹kinci Befl Y›ll›k Plan
döneminde belirgin bir biçimde düfltü¤ü gibi, sa¤lanan üretkenlik
art›fl› sayesinde, çal›flanlar›n say›s› planlanandan az artt›. 1932’de
23 milyon olan toplam istihdam, 1937’de, planda öngörülen 29
milyon yerine, 27 milyon oldu.
‹kinci Befl Y›ll›k Plan dönemi boyunca t›rmanan savafl tehdidi,
silahlanma çabalar›n› gerektiriyor ve giderek daha yüksek oranlarda, kaynaklar› bu alana aktarmaya zorluyordu. Bütçede savunma
harcamalar›n›n pay›, 1933’te yüzde 3,4’ten, 1934’te yüzde 9,1’e,
1935’te yüzde 11,1’e, 1936’da yüzde 16,1’e, 1937’de yüzde 16,5’e,
1938’de yüzde 18,7’ye, 1939’da yüzde 25,6’ya, 1940’ta da yüzde
32,6’ya t›rmand›. Bu durumda savafl haz›rl›klar›, plan›n gerçeklefltirilmesini etkiledi.
Sosyalist ekonomik infla do¤rultusunda Birinci Befl Y›ll›k Planda
üretim araçlar› üretimine, a¤›r sanayiye öncelik verilmiflti. ‹kinci
Befl Y›ll›k Planda ise, dengesizli¤in giderilmesi, kazan›mlar›n konsolidasyonu, yaflam standartlar›n›n iyilefltirilmesi hedeflenerek tüketim araçlar› üretiminin gelifltirilmesi öne konulmufltu. Ancak savafl haz›rl›klar›, a¤›rl›¤›n yeniden a¤›r sanayiye kayd›r›lmas›n› getirdi. 1937’de tank yap›m›na öncelik verilmesi planlanandan az
traktör üretilmesine neden oldu¤u gibi, tüketim araçlar› üretimindeki art›fllar da planda öngörülen ölçüde gerçekleflmedi. Örne¤in
64 milyon metre kare yerine ancak 42 milyon metre kare konut infla edildi. Konut yap›m›ndaki yetersizlik nedeniyle, bir istatisti¤e
göre, 1935’te Moskova’da ‘eski binalarda’, kirac›lar›n ancak yüzde
6’s› bir odadan fazla odada, yüzde 40’› tek odada, yüzde 24’ü odan›n bir parças›nda, yüzde 5’i mutfak ve koridorda, yüzde 25’i ise
yatakhanelerde yafl›yordu. Sonuçta, 1932’ye göre 1937’de gerçekleflen üretim art›fl›, tüketim araçlar›nda planda öngörülen yüzde 134
yerine yüzde 100’de kal›rken üretim araçlar›nda planlanan yüzde
97 yerine yüzde 139’a ç›kt›. Yaflam standartlar› yükselmifl, yaflam
42
43
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
koflullar› iyileflmiflti; ama bu, ‹kinci Befl Y›ll›k Planla hedeflenenin
alt›nda kalm›flt›. Bir de¤erlendirmeye göre, gerçek ücretler, resmi
olarak ileri sürüldü¤ü gibi iki misli de¤il, ancak yüzde yirmiler gibi bir oranda artm›flt›. Ortalama parasal ücretlerdeki art›fl ise, planda öngörülen yüzde 23 yerine yüzde 114’ü buldu. Öte yandan bu
dönemde, e¤itim, kültür, sa¤l›k, sosyal güvenlik, sosyal hizmetler
aç›s›ndan da çok büyük bir ilerleme gerçeklefltirildi.
KOLEKT‹F Ç‹FTÇ‹L‹⁄‹N KURUMSALLAfiMASI
Büyük at›l›mla infla edilen sosyalist ekonominin verimli hale getirilerek yerlefltirilmekte oldu¤u bu dönemde tar›mda da bireysel
köylü çiftliklerinin yerini kolektif çiftliklerin (kolhoz) ve devlet
çiftliklerinin (sovhoz) almas› süreci tamamlanmaktayd›. 1934’ten
itibaren, geriye kalan bireysel çiftçilerin kolektiflefltirilmesi h›zlan›rken kolektif çiftliklerin özellikleri de 1935’te art›k belirginleflmiflti. fiubat 1935’te Kolhoz fiok Birlikleri ‹kinci Kongresinde kolhozlar için bir model tüzük benimsenmesiyle, kolektif çiftlikler,
standartlaflt›r›lan kal›c› bir sistem olarak yerlefltirildi. Kolhozun
gönüllü bir kooperatif olarak tan›mland›¤› bu tüzü¤e göre –yerel
parti ve devlet organlar›n›n talimatlar›yla ba¤l› olmakla birlikte–
üyelerin baflkan ve yönetim komitesi seçerek kendi ifllerini kendilerinin yönetece¤i vurgulanmakta, iflledi¤i toprak da süresiz olarak
kolhozun tasarrufuna b›rak›lmaktayd›. Devlete yap›lan teslimatlar,
Makine Traktör ‹stasyonlar›na (MTS) traktör, vb kiras› olarak yap›lan ayni ödemeler, tohumluk, yem, hasta ve yafll›lar›n bak›m› gibi
gereksinimler düflüldükten sonra geriye kalan nakit ve ürünün, çal›fl›lan iflgünü birimi (trudoden) ile orant›l› olarak, üyeler aras›nda
paylaflt›r›laca¤› saptanmaktayd›. Öte yandan model tüzükle, kolhoz ailesinin kendi evinin, –ürünü bireysel olarak tüketilebilir ve
pazarda sat›labilir biçimde– evine bitiflik küçük bir toprak parças›n›n ve belirli çiftlik hayvanlar›n›n olmas› hakk› da tan›nmaktayd›.
Tar›m›n kolektiflefltirilmesi, sosyalist ekonomik inflan›n hedefi
olmakla birlikte, NEP döneminde meta iliflkileri içerisinde yiyecek
sorununun çözülememesi üzerine, acil bir çözüm biçimi olarak
gündeme gelmiflti. Buna yönelik olarak kolektiflefltirmenin ifllevleri aras›nda, sanayileflme için gerekli tah›l teslimat›n›n sa¤lanmas›
öne ç›k›yordu. Bu do¤rultuda, planlama çerçevesinde mevsim bafl›nda, sabit teslimat fiyatlar› üzerinden kolhozlar›n devlete teslim
edecekleri tah›l miktar›, önceden saptan›yordu. Kolhozlar, düflük
fiyattan olan bu teslimatlar› gerçeklefltirdikten sonra artan tah›l›,
daha yüksek olan devlet sat›n alma fiyatlar›ndan devlete satabiliyorlard›. Ayr›ca köylü ya da kolhoz pazar› olarak nitelenen pazaryerlerinde, hem kolhozlar yine ürün fazlalar›n›, hem de tek tek
köylüler kendilerine ait ürünlerini serbestçe sat›yorlard›. Bafllang›çta hayvanlar da dahil her fleyin kolektiflefltirildi¤i uygulamalardan
–özellikle hayvanc›l›kta neden oldu¤u y›k›ma ba¤l› olarak– bir ölçüde geri ad›m at›lm›fl, öncelikle devlete tah›l teslimat› güvenceye
al›n›p kolektif çiftçilerin bir miktar kendi bahçesi ve hayvanlar› olmas›na izin verilmiflti.
Köylülerin gelirleri ve yaflam koflullar›, ‹kinci Befl Y›ll›k Plan döneminde iyileflti. K›rsal kesimde yaflam koflullar›ndaki iyileflme,
kente göçün azalmas›n›n bir nedeniydi. Ancak yine de tar›msal
üretimdeki art›fl, planda öngörülenden az olmufltu. 1937’de,
1932’ye göre, toplam tar›m ürünleri hedeflenen yüzde 177 yerine
yüzde 54, tah›l hasad› ise yüzde 50 yerine yüzde 37 artm›flt›. Üstelik 1937 iklim bak›m›ndan ola¤anüstü iyi bir y›ld›; tah›l hasad›,
1935 d›fl›nda, hep 1928’in gerisinde kalm›flt›.
Y›ldan y›la de¤iflen ve tar›msal üretimde dalgalanmalara yol açan
iklim koflullar›n›n yan›s›ra, zora baflvurularak h›zla gerçeklefltirilmifl olan dönüflümün neden oldu¤u verimsizlik de tar›m›n karfl›
karfl›ya oldu¤u sorunlarda rol oynuyordu. Sanayileflme için tar›mdan kaynak aktar›lmas›yla ba¤lant›l› olarak, tar›msal ürünlerin fiyatlar›, sanayi ürünlerine göre düflük tutuluyordu. Maddi teflvik
yoklu¤una ek olarak kolektiflefltirmenin aç›k bir çat›flma içinde
gerçeklefltirilmifl olmas›n›n neden oldu¤u zorluklar›n, y›k›m›n süren etkileri, özellikle atlar›n yüksek oranda k›y›m› sonucu çekim
gücü eksikli¤i, nispi verimsizli¤e, tar›msal üretim art›fl›n›n hedeflenenin alt›nda kalmas›na neden olmufltu. Yine de, k›rdan kente
44
45
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
göçe de ba¤l› olarak, 1928-32 döneminde 18 milyon ton olan devletin toplad›¤› tah›l miktar›, 1933-7 döneminde 28 milyon tona
ç›kt›. Bununla birlikte, 1932’den 1937’ye, kolhoz köylülerine, nakit ödemeler trudoden bafl›na yüzde 102, aile bafl›na yüzde 248, tah›l da¤›t›m› da trudoden bafl›na yüzde 74, aile bafl›na yüzde 183
artt›.
Kolhoz üyelerinin kolektif çal›flmalar›n›n karfl›l›¤› olarak elde ettikleri nakit ödemelerine ve tah›l da¤›t›m›na, özellikle hayvanc›l›k
alan›ndaki özel üretimlerinin gelirleri de eklendi¤inde, köylülerin
gelirleri, ortalama olarak artmakla birlikte, bunlar hem y›ldan y›la
hem de bölgeden bölgeye büyük ölçüde de¤ifliyordu. Fiyatlar› sanayi ürünlerine göre düflük tutulurken, daha çok –keyfi idari bask›
biçimini de alabilen– merkezi zorlamaya dayanarak tah›l teslimatlar›n›n art›r›lmas›, farkl› koflullar alt›ndaki kolhozlar aras›nda
önemli farkl›l›klara yol açt›¤› gibi, kolhoz ailesinin, ödemenin daha düflük oldu¤u kolektif çal›flman›n yan›s›ra, özel gelirlerini art›rarak hayat flartlar›n› iyilefltirdi¤i özel çal›flmaya yönelmesini getiriyordu. Buna karfl›l›k, kolektif çal›flmaya zorlamak için baflvurulan
önlemlerden biri de 1939’da bütün yetiflkin kolhoz üyelerinin yasal olarak zorunlu çal›flmalar› gereken asgari trudoden miktar›n›n
saptanmas› oldu.
Bireysel çiftçiler taraf›ndan ifllenen topraklar›n oran›n›n yüzde 1’e
düfltü¤ü 1937’de art›k kolektiflefltirme de fiilen tamamlanm›flt›.
Ancak, kolhoz üyelerinin çal›flmalar›n›n kolektif ve özel çal›flma biçimlerini almas›na ba¤l› olarak, 1937 ve sonraki y›llarda, tah›l ve
sanayi ekinleri kolektif çal›flmayla üretilirken hayvansal ürünlerde
özel üretim a¤›r basmaya devam etti.
Sosyalist ekonomik infla süreci boyunca, büyük ölçekli modern
makineli tar›ma geçmek amac›yla, kolektif çiftliklerin yan›s›ra
devlet çiftlikleri de, büyük tar›m alanlar›n› ifllemek üzere oluflturulmaktayd›. Verimlilik hedefiyle dev boyutlu sovhozlar kurulurken bunda afl›r›l›¤a var›ld›¤› ortaya ç›kt›. Sovhozlarda, 1931-2’de
hasat çok düflük düzeyde olurken, ekilen birim toprak alan› bafl›na
verim, kolhoz ve bireysel çiftliklere göre, yar› yar›ya az oldu. Buna
ba¤l› olarak 1934 sonras› sosyalist ekonominin konsolidasyonu döneminde, afl›r› büyük devlet çiftlikleri bölündü. 1937 ve sonras›nda ise, (hayvanc›l›kta baflar›s›z kalmakla birlikte) sovhozlar›n ürün
verimi, kolhozlar›n düzeyinin üstüne ç›kt›.
SOSYAL‹ST EKONOM‹K ‹NfiANIN TAMAMLANMASI
Birinci Befl Y›ll›k Plan döneminde büyük at›l›mla giriflilen toplumsal-ekonomik dönüflüm, ard›ndan gelen ‹kinci Befl Y›ll›k Planla somutlanan konsolidasyon döneminde, esas olarak sonucuna vard›; Sovyetler y›k›l›ncaya kadar temel çizgileriyle varl›¤›n› koruyacak olan toplumsal-ekonomik yap› ortaya ç›kt›. Sanayinin ard›ndan
tar›msal üretimde de bireysel iflletmelerin pay› ihmal edilebilecek
düzeye inerek yok oldu; geriye –bütünüyle denebilecek ölçüde–
devlet iflletmeleri ve kolektif iflletmeler kald›. 1937’de üretim araçlar›nda sosyalist mülkiyet yüzde 99’a ulaflt›¤› gibi, çal›flan nüfusun
da, art›k yaln›zca yüzde 6’s› bireysel köylü veya üreticiydi, buna
karfl›l›k –yüzde 36’s› fabrika, mesleki ve büro iflçisi ve yüzde 58’i
kolektif çiftçi ve küçük kooperatif üreticisi olmak üzere– yüzde
94’ü sosyalist iflletmeler için çal›fl›yordu. Sosyalist iflletmelerin, bu
anlamda, tek bafl›na hakimiyeti ve bununla birlikte, meta iliflkilerinin tasfiyesi ölçüsünde, sosyalist ekonominin kuruluflu tamamland›.
Büyük at›l›mla sosyalist ekonominin inflas›na giriflildi¤i Birinci
Befl Y›ll›k Plan döneminde, ekonomik plan do¤rultusunda üretilen
ürünlerin da¤›t›m›, büyük ölçüde piyasa iliflkilerinin, meta ekonomisinin yerini alm›flt›. Bu geliflimin bir parças› olarak fiyatlar, piyasada serbestçe belirlenmek yerine, merkezi plan›n gereklerine göre saptan›yordu. Bu nedenle fiyatlar do¤rudan maliyetlerle ba¤lant›l› olmad›¤› gibi, ayn› ürünler farkl› fiyatlardan da sat›l›yordu. Bu
çerçevede örne¤in ücretler yükseltiliyor ama ‘sübvansiyon yaparak’
ürünlerin fiyatlar› düflük tutuluyordu. 1935 ve sonras›nda temel
g›da maddelerinden bafllayarak tüketim maddelerinde karne kald›r›l›rken karne ve ‘normal’ fiyatlar ile ‘ticari’ fiyatlar birbirlerine
yaklaflt›r›l›yor, birlefltiriliyor, böylece k›smen fiyat farkl›l›klar› azal-
46
47
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
t›l›yordu; ama genel olarak ayn› ürünün farkl› fiyatlardan sat›ld›¤›
çok fiyatl›l›k sürdü.
Özel dükkanlar›n ortadan kalkmas›ndan sonra, geriye kooperatifler, iflletmelerin kendi iflçilerine hizmet veren ‘kapal›’ dükkanlar› ve
devlet dükkanlar› kalm›flt›. 1935’te devlet dükkanlar›n›n flehirlere,
kooperatiflerin ise k›rsal alana yönelik faaliyet göstermeleri kararlaflt›r›ld›. Kolhozlar, -perakende fiyatlar›ndan kooperatiflerden sat›n almalar› nedeniyle- ayn› maddeleri, toptan fiyatlar›ndan alan
devlet iflletmelerine göre, daha yüksek fiyattan al›yorlard›. Devletin ve kooperatiflerin dükkanlar›n›n d›fl›nda ise, kolhoz ya da köylü pazar› denilen pazaryerleri vard›. Tüccarlar, arac›lar ortadan kald›r›lm›fl, kâr amac›yla al›m-sat›m olarak ticaret yasaklanm›fl oldu¤undan, bu pazaryerlerinin sat›c›lar›, kendi ürünlerini satan köylüler, kooperatif ve kolektif iflletmeler, al›c›lar› da bireysel tüketicilerdi.
Sosyalist ekonominin kurulmas› ve yerlefltirilmesiyle d›fl ticaret
de büyük oranda azalm›fl, ekonominin bütünü için önemsiz boyutlara inmiflti. Büyük at›l›mla a¤›r sanayi temelinde modern sanayinin kuruluflu sayesinde, art›k bu dönemde makine, tezgah, vb ithalat› ihtiyac› sona ermifl ve d›fl krediler de geri ödenmiflti. Böylece
d›fl ticaret, 1930’da 9 milyar 177 milyon rubleden, 1937’de 3 milyar 70 milyon rubleye düflmüfltü. Buna karfl›l›k devlet ve kooperatif perakende al›m-sat›mlar› ile kolhoz pazarlar›ndaki al›m-sat›mlar›n toplam›, 1937’de 143 milyar 743 milyon, 1938’de de 162
milyar 974 milyon rubleydi. Bu anlamda toplam perakende al›msat›mla karfl›laflt›r›ld›¤›nda çok küçük bir yer tutan d›fl ticaret, ekonominin iflleyifli aç›s›ndan belirleyici bir önem tafl›m›yordu.
Sosyalist infla döneminde toplumsallaflt›r›lm›fl kesimin mali kaynaklar› birleflik bir mali planda toplanm›fl, yat›r›m harcamalar› da
karfl›l›ks›z olarak devlet bütçesinden ayr›lm›flt› (Kurtulufl Sosyalist
Dergi 9, Haziran 2004, s. 56). 9 Mart 1934 tarihli hükümet karar›yla da yine, devlet iflletmelerinde yat›r›mlar, geri ödenmemek
üzere bütçeden karfl›lanmaktayd›. Bütçe geliri içinde ise, önceki
dönemde (1930 vergi reformundan beri) oldu¤u gibi (Kurtulufl
Sosyalist Dergi 9, Haziran 2004, s. 57), dolays›z vergiler önemsiz
(tahvil sat›fl› gelirinden bile az) yer tutmaktayd›. 1935’te de, devlet
bütçesinin finansman›nda as›l kaynak, yüzde 60’› tar›m ve g›da sanayisinden sa¤lanan ve perakende ve toptan sat›fl fiyat› aras›ndaki
farktan oluflan dolafl›m vergisiydi. Al›m-sat›m esas olarak devlet taraf›ndan gerçeklefltirildi¤i gibi, perakende ve toptan fiyatlar›, maliyet veya de¤er de¤il planlama taraf›ndan belirleniyor; özellikle tah›l üzerindeki toptan ve perakende fiyat fark›yla sanayiye kaynak
aktar›l›rken, bu kaynak da, belirli bir getiri hesab›yla de¤il, yine
plan›n önceliklerine göre, devlet iflletmeleri aras›nda da¤›t›l›yordu.
‹kinci Befl Y›ll›k Plan döneminde belirleyici özellikleriyle kurumsallaflan toplumsal-ekonomik yap›, Sovyetler Birli¤inde, ileriki
dönemlerde, y›k›l›fl›na kadar temelde varl›¤›n› korudu¤u gibi, Do¤u Avrupa ülkelerinde ve di¤erlerinde de kendisini üretti. Temel
özellikleriyle flekillenen bu toplumsal-ekonomik yap›, öncelikle
ekonomik plan›n ba¤lay›c›l›¤›na ve üretim, girdi, fiyat, ücret, iflgücü, vb. her fleyi belirlemesine dayan›yordu. Planlama hedefleri aras›nda en üst düzeyde belirleyicilik, toplam üretim göstergelerine
tan›n›yor, planlamada ana yöntem olarak da ‘maddi dengeler’ sistemi kullan›l›yordu. Devlet iflletmelerinin Halk Komiserliklerine
ba¤l› olmas› temelinde, planlar, Komiserlikler taraf›ndan kendi iflletmeleri için gelifltirilip Devlet Planlama Komisyonu (Gosplan)
taraf›ndan koordine ediliyordu.
Bu sistemde üretimin ve bütün ekonomik faaliyetin belirleyicisi
kârl›l›k de¤il, siyasi düzey arac›l›¤›yla saptanan toplumsal öncelikler, ihtiyaçlard›. Buna ba¤l› olarak yat›r›m›n parasal getirisi hesaplanmad›¤› gibi, fiyatlar da maliyetlere ba¤l› olarak de¤il, maliyetlerden ba¤›ms›z oluflturuluyordu. Bu çerçevede, planlamac›lar iflletmenin varl›klar›n›, karfl›l›ks›z olarak alabildikleri, baflka bir iflletmeye, alana tahsis edebildikleri gibi, mali özerkli¤in (hozraflçyot) ifllevi de ürün cinsini, miktar›n› ya da üretim yöntemini belirlemek de¤il, kaynak kullan›m›nda tasarruftu.
Üretimin, ekonomik faaliyetlerin, piyasa, arz ve talep, fiyatlar taraf›ndan de¤il de genel ekonomik plan taraf›ndan belirlendi¤i bu
48
49
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
sistemde, neredeyse sonsuz çeflitlilikteki bütün ihtiyaçlar›n karfl›lanabilmesi için planlaman›n ayr›nt›lara kadar yap›lmas› gerekiyor;
bu aç›dan plan›n eksiklerini ise, idareciler -kurallar›n çi¤nenmesi
cezaland›r›lsa da- gayr› resmi iliflkilerle kapatmaya çal›fl›yordu.
Oluflan yeni toplumsal-ekonomik sistem, varl›¤› meta ekonomisinde, kapitalizmde bilinmeyen belirli sorunlar› gündeme getirmekle
birlikte, toplumun gereksinimlerinin piyasan›n dolay›m› olmadan
do¤rudan gözetildi¤i, dolay›s›yla önceli¤in piyasaya de¤il, toplumsal ihtiyaçlara tan›nd›¤› büyük bir tarihsel ilerlemeye karfl›l›k geliyordu.
Bu sistemin oluflumunda, öncelikle kapitalizm ve sömürü kald›r›lm›fl, özel olarak iflçi çal›flt›r›lmas› yasaklanm›fl, üretim araçlar›
toplumsallaflt›r›lm›flt›. ‹flçi s›n›f›n›n devleti taraf›ndan toplumsallaflt›r›lm›fl olan Sovyet iflletmelerinde üretim, toplumsal ihtiyaçlar
do¤rultusunda planlan›rken küçük üreticiler de kolektif ve kooperatif iflletmelerde birlefltirilmiflti. Bu ölçüde, s›n›flar›n ve meta iliflkilerinin ortadan kalkt›¤› bir toplum olarak sosyalizme geçifl gerçekleflmiflti. Ürünlerin üretimi, da¤›t›m› ile iflgücünün çeflitli üretim alanlar› aras›ndaki da¤›l›m›n›n belirleyicisi, toplumsal ihtiyaçlar do¤rultusundaki planlamayd›. Ancak toplumsal eme¤in ve ürünün da¤›l›m›n›n düzenleyicisi olarak meta üretimindeki de¤iflim
de¤erlerinin yerini do¤rudan harcanan eme¤in almas›, yeni bir içerik de tafl›sa, eski biçim alt›nda, yine ruble ya da ‘para’, ‘fiyat’, ‘ücret’ biçimi alt›nda gerçeklefliyordu. Bu biçimde, piyasa de¤il de
merkezi plan taraf›ndan belirlenen ‘para’, ‘fiyat’, ‘ücret’, yeni toplumsal-ekonomik yap›ya, sosyalizme hizmet ederek yeni bir içeri¤i
ifade etmekle birlikte, eski biçimleriyle ortakl›klar›, benzerlikleri
ölçüsünde, ortadan kalkan meta iliflkilerinin görünümde geriye
kalm›fl izlerini de yans›t›yorlard›.
Devlet iflletmelerinin ekonomik faaliyetleri piyasa üzerinden de¤il, do¤rudand›. Bu anlamda ‘para’ genel eflde¤er olmaktan çok bir
hesap arac›yd›. ‘Fiyatlar’, çeflitli plan gereksinimleri do¤rultusunda
saptan›rken, ‘ücretler’ de harcanan emek miktar›n› yans›tan belge
ifllevi kazan›yordu. Ancak, küçülmüfl ve s›n›rlanm›fl bir ölçekte de
olsa piyasa, kolhozlar›n ürün fazlalar›n› ve köylülerin özel ürünlerini satt›klar› kolhoz pazar› biçiminde varl›¤›n› sürdürüyordu. Toplam perakende al›flverifl içinde kolhoz pazarlar›n›n pay›, 1933’te
yüzde 19’dan 1938’de yüzde 15’e inmifl, ama bütünüyle ortadan
kalkmam›flt›. Daralm›fl ve s›n›rlanm›fl haliyle ekonominin bütünü
üzerinde hakim olmas› mümkün olmasa da, bu pazarlar, meta iliflkilerinin daha belirgin bir kal›nt›s›n› oluflturuyordu.
Kolhoz pazarlar›n›n varl›klar›n› sürdürmesi, bir yandan köylülerin kendilerine ait ürünlerini, bir yandan da kolhozlar›n fazla ürünlerini bu yerlerde satmalar›na dayan›yordu. Kolhoz üyelerinin kolektif çal›flmaya kat›lman›n yan›s›ra, ürünleri kendilerine ait olmak
üzere evlerinin yan›nda kendi küçük topraklar›n›n ve hayvanlar›n›n
varl›¤›na izin verilmiflti. Kolhozlar›n ise, iflledikleri toprak ve kulland›klar› üretim araçlar› devlete ait, buna karfl›l›k ürünleri (sabit
fiyatlardan zorunlu teslimatlarla birlikte) kolhoza aitti. Bu durumda kolhoz mülkiyeti, sosyalist mülkiyetin bir biçimi, ama devlet
mülkiyetine yükseltilmesi gereken daha düflük düzeydeki bir biçimi niteli¤i kazan›yordu.
S›n›flar›n ortadan kald›r›lmas› süreci de, kapitalizmin ve meta
iliflkilerinin ortadan kald›r›lmas› ile birlikte, benzer bir biçimde
ilerlemiflti. Kapitalistlerin ve kulaklar›n (tar›m burjuvazisinin)
mülksüzlefltirilmeleriyle di¤er sömürücü s›n›flar gibi burjuvazi,
küçük üreticilerin kolektiflefltirilmeleri ölçüsünde de küçük-burjuvazi ortadan kald›r›lm›flt›. Çok az say›daki bireysel üretici ihmal
edilirse, geriye sosyalist iflletmeler için çal›flan iflçiler ve köylüler
kalm›flt›. Kolektif çiftlikler de sosyalist iflletmeler say›ld›¤› ölçüde,
sosyalist üretimin gerçeklefltirilmesi aç›s›ndan, devlet iflletmelerinde çal›flan iflçiler ile kolektif çiftçiler aras›nda fark yoktu. Ancak
kolhozlar›n sosyalist mülkiyetinin devlet iflletmelerine göre dar,
bütün toplum yerine grupla s›n›rl› ölçe¤i ve ayn› zamanda kolektif
çiftçilerin kendilerine ait üretimleri aç›s›ndan ise, köylüler, iflçilerden farkl› say›l›yorlard›. Bu anlamda, iflçi s›n›f› ve köylülük –kapitalist toplumun eski s›n›flar› de¤il, art›k de¤iflip sosyalist toplumun s›n›flar› olduklar› ve aralar›ndaki s›n›fsal ayr›mlar›n giderek
50
51
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
silinmekte oldu¤u vurgulanmakla birlikte– iki farkl› s›n›f olarak
ayr›l›yorlard›.
Bütün bunlara ba¤l› olarak, kapitalizm, sömürü ve sömürücü s›n›flar ortadan kald›r›lm›fl, üretim araçlar› toplumsallaflt›r›lm›fl, meta iliflkilerinin ve s›n›flar›n kalkt›¤› toplumsal-ekonomik yap› olarak sosyalizmin kuruluflu ise esas olarak gerçekleflmiflti. Üretim
araçlar›n›n sosyalist mülkiyeti temelinde, toplumsal-ekonomik yap›da sosyalizm hakim olurken, di¤er s›n›flar›n ortadan kalkmas›yla geriye, sosyalist toplumun s›n›flar› niteli¤i kazanan iflçi s›n›f› ve
köylülük kal›yordu. Kolektif mülkiyetin devlet mülkiyetine göre
s›n›rl› karakteri ve köylülerin kolektif çal›flmaya ek olarak süren
özel üretimleri, sosyalizmin hakimiyetinin mutlak de¤il, nispi olmas›na karfl›l›k gelirken kolektif mülkiyetin devlet mülkiyeti düzeyine ve kolhoz köylülü¤ünün iflçi s›n›f›n›n düzeyine yükseltilmesi de sosyalizmin kuruluflunun bütünüyle tamamlanmas›n›n gerekleri haline geliyordu.
Bir y›l sonra, Ocak 1935’te toplanan 7. Sovyetler Kongresinde
yeni bir anayasa haz›rlanmas› karar›n›n al›nmas› da, yine sosyalist
infla çabalar›n›n kazan›mlar› temeli üzerinde bir rahatlama, yumuflama, istikrar talebine dayan›yordu. Devlet yap›s›n›n yeni bir anayasayla de¤ifltirilmesi, toplumun ekonomik ve s›n›fsal yap›s›ndaki
de¤iflimle, kapitalizmin, s›n›f uzlaflmazl›klar›n›n ortadan kald›r›lmas› ve sosyalizmin zaferiyle ve anayasan›n da varolan toplumsal
yap›y› ve iliflkileri hukuki biçimde ifade etmesi gere¤iyle gerekçelendiriliyordu. Kas›m 1936’da toplanan 8. Ola¤anüstü Sovyetler
Kongresi taraf›ndan onaylanan yeni anayasa, –devlet yap›s›ndaki ve
seçim sistemindeki de¤iflikliklerin yan›s›ra– bu do¤rultuda toplumsal yap›y› tan›ml›yordu.
Toplumsal yap›n›n tan›m›na yönelik olarak, yeni anayasada, iki
dost s›n›ftan, iflçiler ve köylülerden oluflan Sovyet toplumunun ekonomik temeli, "kapitalist ekonomik sistemin tasfiyesi, üretim alet
ve araçlar›n›n özel mülkiyetinin kald›r›lmas› ve insan›n insan taraf›ndan sömürüsünün kald›r›lmas› sonucunda sa¤lamca kurulan sosyalist ekonomik sistem ve üretim alet ve araçlar›n›n sosyalist mülkiyeti" biçiminde ifade ediliyordu. Sosyalist mülkiyetin ald›¤› iki
biçim de, "ya devlet mülkiyeti (bütün halk›n zenginli¤i) biçimi ya
da kooperatif veya kolektif mülkiyet (ayr› ayr› kolektif çiftlikler veya kooperatif birliklerin mülkiyeti) biçimi" olarak belirtiliyordu.
Daha sonra devlet mülkiyetinin ve kolektif mülkiyetin kapsam›na
girenler s›ralan›yor, kolektif çiftçilerin kiflisel mülkiyetleri içerisinde ise, evlerine bitiflik toprak parças›ndaki yard›mc› nitelikteki
çiftçilikleri, hayvanlar› ve küçük tar›m aletleri say›l›yordu. Ayr›ca
anayasa, tüketim araçlar›, gelir, vb. aç›s›ndan kiflisel mülkiyet hakk›n› tan›rken bireysel özel giriflime de aç›kça izin veriyordu:
‹ST‹KRAR ARAYIfiI VE 1936 ANAYASASI
Sosyalist ekonomik inflan›n kazan›mlar›n›n, ‹kinci Befl Y›ll›k
Planla, yerleflik, kal›c› duruma getirildi¤i konsolidasyon dönemini
belirleyen, giriflilmifl olan at›l›m›n, giderek yaklaflan savafl tehdidinin acillefltirdi¤i sanayileflme, ekonomik geliflme ihtiyac› do¤rultusunda sürdürülmesi ile bu ola¤anüstü çaban›n, fedakarl›klar›n
ürünlerinden refah düzeyini yükselterek yararlanma, rahatlama arzusu aras›ndaki çeliflkiydi. 1933 bafl›nda ekonomik geliflmede ortaya ç›kan sorunlar›n, yavafllaman›n da sonucunda, h›zl› büyüme
do¤rultusundaki at›l›m› sürdürmek yerine, ekonomik infla çal›flmas›nda ulafl›lan mevzilerin güçlendirilerek üretimin daha iyi örgütlenmesi, verimlili¤in, emek üretkenli¤inin yükseltilmesi politikas›na yönelinmiflti. Büyük at›l›m›n kazan›mlar›n›n konsolidasyonu
hedefi do¤rultusunda ‹kinci Befl Y›ll›k Plan›n kabul edildi¤i, Ocak
1934’te toplanan ve sosyalist inflan›n baflar›lar›na atfen ‘Muzafferler
Kongresi’ diye an›lan on yedinci parti kongresinde, yaflam›n iyileflmesi duygusu egemendi.
52
"SSCB’de hakim ekonomi biçimi olan sosyalist ekonomi sisteminin
yan›s›ra, yasa, baflkalar›n›n eme¤inin sömürülmemesi kofluluyla, bireysel köylü ve zanaatç›lar›n kendi kiflisel emeklerine dayanan küçük
ölçekli özel giriflimine izin verir." (aktaran Dobb, 1917’den Beri Sovyet
Ekonomisinin Geliflimi,
s. 283)
Anayasa de¤iflikli¤i, kapitalizmin, sömürücü s›n›flar›n tasfiye
53
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
edilip sosyalizmin zafer kazanmas›na, sosyalist sistemin yarat›larak
komünist toplumun ilk aflamas› sosyalizme esas olarak ulafl›lmas›na dayand›r›l›yordu. Buna ba¤l› olarak, yeni anayasa, girilen yeni
aflaman›n, yani sosyalist toplumun inflas›n›n tamamlanmas› ve komünist topluma derece derece geçifl aflamas›n›n, hukuki somutlanmas› biçiminde niteleniyordu. Ulafl›lm›fl olan›n, varolan›n ifade
edilmesi bak›m›ndan, anayasa, bir yandan sosyalist ekonomik sistemin hakimiyetini sapt›yor, di¤er yandan da kolektif çiftçilerin kiflisel mülkiyetleri alt›ndaki ek tar›msal üretimleri ile kendi eme¤ine dayanan bireysel özel giriflim biçiminde, belirli s›n›rlar içerisinde meta ekonomisinin unsurlar›na yer veriyordu. Bu yaklafl›m, meta iliflkilerinin, s›n›flar›n ortadan kalkt›¤› sosyalizme geçiflin esas
olarak tamamlanmas› ölçüsünde toplumsal gerçekli¤e belki ayk›r›
de¤ildi. Ancak bir yandan sosyalist ekonomik sistemin, sosyalist
mülkiyetin hakimiyeti vurgulan›rken öte yandan s›n›fsal farkl›l›klara, s›n›rl› da olsa üretimde kiflisel mülkiyet ve özel giriflime yer
verilmesi, s›n›fsal farkl›l›klar›n ve meta iliflkilerinin bütünüyle tasfiye edilerek sosyalizmin inflas›n›n tamamlanmas› yerine, onun, s›n›fsal farkl›l›klar›n ve meta iliflkilerinin bulundu¤u bir toplum olarak kavran›fl›na da kap› aç›yordu. Sovyet iktidar›n›n ileriki dönemlerinde ise, gerçekten de, komünizmin ilk aflamas› sosyalizmi meta
iliflkilerinin bulundu¤u bir toplum olarak tan›mlayan, hatta sosyalist ekonominin iflleyiflinde meta iliflkilerine yer veren böyle bir
kavray›fl ortaya ç›kt›.
Öte yandan, toplumsal yap›n›n tan›mlanmas›n›n yan›s›ra, yurttafllar›n hak ve görevlerinin (hatta belirli s›n›rlar içinde özel giriflimin) yasal güvenceye al›nd›¤› bir istikrar ortam› sa¤lamak üzere,
1936 Anayasas›, "dünyan›n tek bütünüyle demokratik anayasas›"
nitelemesiyle sunuluyordu. Yeni anayasa, demokratikleflme olarak,
genel, eflit, do¤rudan ve gizli oyla seçimler getiriyor, bu anlamda,
seçim sisteminde ve devlet yap›s›nda köklü bir de¤iflime karfl›l›k
geliyordu.
1918 ve sonra 1924 Anayasas›nda yer ald›¤› biçimiyle, seçimlerin s›n›rl›, eflitsiz, dolayl› ve aç›k oyla olmas›, Sovyet iktidar›nda
egemenli¤in mutlak olarak iflçi s›n›f›nda bulunmas›n›n ifadesiydi
(Kurtulufl Sosyalist Dergi
2, fiubat 2002, s. 72). ‹flçi s›n›f›n›n sosyalist devrimiyle, Ekim Devrimiyle oluflan Sovyet devletinde, sömürücüler, karfl›devrimciler vb. siyasi haklardan bütünüyle yoksun b›rak›ld›¤› gibi, köylülerin haklar› da eflit de¤ildi. Ayr›ca yasama ve
yürütmeyi birlefltiren ve yerleflim yeri de¤il iflyeri temeline dayanan
bu devlet yap›s›nda, üst sovyete delege seçimleri do¤rudan de¤il alt
sovyetler taraf›ndan gerçeklefltiriliyordu.
1936 Anayasas› ise, Sovyet devletinin bu önde gelen özelliklerini bafltan afla¤› de¤ifltiriyordu. ‹flçi s›n›f›n›n siyasi ayr›cal›klar› yerine, yeni anayasayla genel olarak toplum bireylerinin eflitli¤ine geçilmesi, sosyalizmin zaferiyle uzlaflmaz s›n›f karfl›tl›klar›n›n ortadan
kalkmas›na dayand›r›l›yor; –burjuva demokrasisinin burjuvazinin
egemenli¤ini güvenceye almas›na benzetilerek– kapitalizmi tasfiye
edip sosyalizmi kuran iflçi s›n›f›n›n, daha esnek devlet yap›s›yla
diktatörlü¤ünü güçlendirece¤i ileri sürülüyordu. Gerçekten Sovyet
iktidar›n›n oluflumu s›ras›nda, iflçi s›n›f›n›n d›fl›ndaki s›n›flar›n
haklar›n›n k›s›tlanmas› mutlaklaflt›r›lmam›fl, koflullara ba¤l› ya da
geçici olarak nitelenmiflti. Ancak uzlaflmaz s›n›f karfl›tl›klar›n›n
kalkt›¤› gerekçesiyle bütün bireylere eflit anayasal haklar tan›n›rken, ayn› dönemde, giderek her kap›n›n arkas›nda emperyalist ajan›, karfl›devrimci aramaya varan ve bütün toplumu saran bir terör
dalgas›na dönüflen ‘büyük temizlik’ kampanyas›n›n yükselmekte
oluflu, en az›ndan çok büyük ölçekte bir tutars›zl›¤a iflaret etmektedir. S›n›fsal temeldeki hak eflitsizliklerinin, iflçi s›n›f›n›n ayr›cal›klar›n›n ortadan kalkmas›ndan, silinmesinden önce, proletarya
diktatörlü¤ünün bask›, fliddet uygulamalar›nda azalma beklenecekken, –yeni anayasayla bütün yurttafllara eflit haklar tan›nd›¤›
tam bu dönemde– fliddet azalm›yor, tersine (oluflan beklentinin de
tersine) aniden art›yor, hatta daha önce görülmemifl boyutlarda bir
terör dalgas›na var›yordu.
Di¤er yandan, siyasi temsil sisteminin –Sovyet devriminin, iflçi
s›n›f› devletinin özelliklerinin somutlanmas›, biçimlenmesi aç›s›ndan en büyük kazan›m›na karfl›l›k gelen– iflyeri, fabrikalar temeli-
54
55
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
nin, konut, oturulan yer temeli lehine terk edilmesine, parlamenter sistemin bir ö¤esine dönüflten baflka bir aç›klama getirmek de
mümkün gözükmemektedir. Anayasada yasama gücünün (Halk
Komiserliklerinin kararnamelerle yasama gücünü kullanmas› kald›r›lmad›¤›ndan, asl›nda uygulamada tam anlam›yla gerçekleflmese de) yaln›zca Yüksek Sovyete tan›nmas› ve yan›s›ra yarg›çlar›n ba¤›ms›zl›¤›n›n vurgulanmas›, güçler ayr›l›¤›na ve dolay›s›yla yine
parlamentarizmin bir baflka ö¤esine dönüfl yönünde bir giriflimdi.
Merkezi organlara, Yüksek Sovyete do¤rudan seçimler de, tabandaki yerel sovyetleri siyasi iktidar›n temeli olmaktan uzaklaflt›r›yor,
devlet yap›s›n› bu aç›dan da parlamentarizme yaklaflt›r›yordu.
‹flçi s›n›f› d›fl›ndaki s›n›flar›n siyasi haklar› üzerindeki k›s›tlamalar› ve bu anlamda iflçi s›n›f›n›n ayr›cal›klar›n› kald›rarak parlamentarizme yaklaflan 1936 Anayasas›, faflizmin iktidara geldi¤i, emperyalist savafl ve sald›r› tehdidinin t›rmand›¤› dünya koflullar›nda
gündeme geliyordu. Bu koflullarda, demokratikli¤i vurgulanarak
öne sürülen yeni anayasan›n kabulünde, Sovyet iktidar›n›n, aç›kça
kendisini hedef alan faflizme karfl› ‘Bat› demokrasileri’ ile ittifak
aray›fl›n›n bir rolü vard›. Di¤er yandan yeni anayasa, ileri at›l›m›n
sürdürülmesi ile kazan›mlardan yararlan›lmas›, rahatlama e¤ilimleri aras›ndaki çeliflkinin, istikrar aray›fl›n›n bir ürünüydü. ‹stikrar
ve huzur talebi, Stalin’in, yeni anayasan›n onayland›¤› 8. Ola¤anüstü Sovyetler Kongresinde yapt›¤›, SSCB Anayasa Tasla¤› Üzerine
konuflmas›nda flu sözlerle yans›yordu:
nin hemen ard›ndan– aniden t›rman›fla geçerek bütün toplumu sard›. Yükselen terör dalgas›, toplumun her alan›na uzand›, toplumsal yap›n›n bütün ö¤elerini etkiledi.
Yeni anayasayla demokratikleflme, yumuflama, rahatlama yönelimleri öne ç›karken bir yandan da, arka planda, karfl›t yöndeki zorlama, bask›, fliddet e¤ilimleri giderek birikiyor, güç kazan›yordu.
Bu karfl›t yönelim ise –üstelik yeni anayasan›n yürürlü¤e girmesi-
MOSKOVA MAHKEMELER‹ VE TERÖR DALGASI
‹flçi s›n›f›n›n sosyalist devriminin, Ekim Devriminin ürünü Sovyet iktidar›, iflçi s›n›f›n›n sosyalist devletinin ald›¤› biçimdi. ‹flçi s›n›f› egemenli¤inin, proletarya diktatörlü¤ünün ifllevi ise, burjuvazinin, karfl›devrimin direncinin ezilmesi, küçük-burjuvazinin, ara
tabakalar›n yalpalamalar›n›n etkisizlefltirilmesi ve iflçi s›n›f›n›n sosyalist inflada birleflebilmek için kendi disiplinini sa¤lamas› olarak
üç ana noktada toplan›yordu.
Ekim Devrimi, o günün koflullar›nda karfl›s›nda direnebilecek
güç kalmad›¤›ndan, hemen hemen kans›z gerçekleflmifl, as›l aç›k
çat›flma daha sonradan geliflmifl ve bir ölüm kal›m mücadelesi halini alan iç savafla dönüflmüfltü. Sovyet iktidar›n›n bu mücadelede
bask›, fliddet, savafl organlar› olarak K›z›l Ordu ve Çeka (Ola¤anüstü Komisyon) Ekim Devriminin içinden gelen kökenlere sahipti.
K›z›l Ordu, Ekim Devrimini gerçeklefltiren K›z›l Muhaf›zlar›n yerini alm›flt›; karfl›devrim ve sabotaja karfl› mücadeleyle görevlendirilen Çeka da yine Ekim Devrimini örgütleyen Petrograd Sovyeti
askeri-devrimci komitesinin bir bölümünün devam›yd›.
‹ç savafl s›ras›nda, düzenli ordularla yürütülen silahl› çat›flman›n
yan›s›ra, isyanlar, suikastlar, ayaklanmalar karfl›s›nda, aç›k fliddet,
kurfluna dizmeye kadar varan yöntemler, hatta mülk sahibi s›n›flara yönelik ‘kitlesel k›z›l terör’ de uyguland›. Ayn› dönemde küçükburjuvazinin yalpalamalar›n› etkisizlefltirmek üzere, Sosyalist-Devrimcilere ve Menfleviklere yönelik, önderlerini defalarca tutuklay›p
serbest b›rakmaktan yarg›lay›p mahkum etmeye, sürgüne göndermeye, birço¤unu da Bolflevik Partiye kabul etmeye kadar de¤iflen
politikalara baflvuruldu.
‹ç savafl›n sonunda Sovyet iktidar›, köylülü¤ün isyan› karfl›s›nda
NEP’e, geri çekilme politikas›na geçerken, meta iliflkilerine, kapitalizme, s›n›f düflman›na taviz verirken, disiplinini güçlendirmek,
56
57
"kesinlik atmosferine ihtiyac›m›z var, istikrar ve netli¤e ihtiyac›m›z
var"
"Bir yerine birçok organ›n yasa yapt›¤› duruma son verme zaman›
geldi. Böyle bir durum yasalar›n istikrarl› olmas› ilkesine ayk›r›. Ve
flimdi her fleyden çok yasalar›n istikrar›na ihtiyac›m›z var." (Stalin, Le ninizmin Sorunlar›,s. 828-9)
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
rejimi koruyabilmek amac›yla çeflitli muhalefetleri de bast›rmaya
yöneliyordu. Bolflevik Partinin yeni politikan›n kabul edildi¤i
onuncu kongresinde Parti Birli¤i üzerine al›nan kararla hiziplerin
yasaklanmas›ndan öteye, ayn› dönemde Menflevikler ve SosyalistDevrimciler de bütünüyle tasfiye edilerek geriye tek yasal parti olarak Bolflevik Parti kalm›flt›. Öte yandan, meta iliflkilerinin belirli
s›n›rlar içinde geliflmesine izin verebilmek için gerekli olan istikrar
ortam›n› sa¤layacak yasal düzenlemelere gidilirken Çeka da yerini
GPU’ya –SSCB’nin oluflumuyla da OGPU’ya– b›rak›yordu. Sovyet
iktidar›n›n politikalar›n› belirleyen köylülükle mücadelenin meta
iliflkilerine taviz verilmesi biçimini ald›¤› NEP döneminde, s›n›f
mücadelesinin, geçifl döneminin a¤›r sorunlar›ndan kaynaklanan
çat›flmalar, Bolflevik Parti içindeki politik yönelim tart›flmalar›na
yans›yordu. Parti içindeki mücadeleler, Trotski ve Zinovyev’in partiden at›lmas›na, çeflitli muhalefetlerin tasfiyesine var›rken Birleflik
Muhalefetin platformunu gizlice basanlar› yakalayan OGPU da, bu
olayla ilk defa Bolflevik Parti içindeki mücadelede kullan›lm›fl,
kendisine baflvurulmufl oluyordu.
Meta iliflkileri içinde yiyecek sorununun çözümlenememesi ve
sanayileflme için gerekli kaynak sa¤lanmas› sorunu, çeliflkileri keskinlefltirerek NEP’i sona erdirdi. Tah›l› teslim etmek istemeyen,
stoklayan köylülere karfl› bask›, zor, aç›k fliddet, çat›flma biçimini
al›rken, meta iliflkilerine taviz yerine planl› sanayileflmeyle sosyalist
infla do¤rultusundaki politika de¤iflikli¤i, büyük ölçüde burjuva
toplumdan devral›n›p denetim alt›nda çal›flt›r›lan uzman, yönetici
tabakan›n tepkisine, direnifline de yol aç›yordu. Bunlara ba¤l› olarak, politika de¤iflikli¤iyle büyük at›l›ma giriflilirken terör boyutlar›na varan aç›k fliddet, as›l olarak köylülü¤ün kolektiflefltirilmesi
için k›ra yöneltilmekle birlikte, burjuva uzman, yönetici kesimin
direniflinin k›r›lmas›, tasfiyesi biçimini al›yordu. Bu geliflmeler içerisinde, 1928’de Don kömür madenlerinin 53 mühendis ve yöneticisinin emperyalist ajanlar› olarak –ifl kazalar›, düflük üretim, kötü yönetim gibi nedenlerle– sabotajla, y›k›c›l›kla suçland›klar› ve
ölüm cezalar›n›n verilip beflinin idam edildi¤i fiahti davas› da, ile-
riki dönemlerde gündemin merkezine oturan politik davalar›n bir
ilk örne¤i say›labilir.
H›zl› sanayileflmenin gerçeklefltirildi¤i ve tar›m›n kolektiflefltirildi¤i büyük at›l›m dönemi, ayn› zamanda iflçi s›n›f›n›n da hem
h›zla büyüdü¤ü hem de saflar›ndan yeni bir yönetici tabaka yetifltirildi¤i ve yeni komünist yöneticilerin burjuva ve eski Menflevik
ve Sosyalist-Devrimci uzman, yönetici kesimin yerini almakta oldu¤u dönemdi. Y›k›c›l›k, sabotaj iddias›, zor koflullar alt›nda giriflilen h›zl› dönüflüm s›ras›nda ortaya ç›kan dengesizlikler, aksakl›klar, baflar›s›zl›klar için kolayc› bir aç›klama sa¤larken, fiahti davas›n›n ard›ndan genel olarak burjuva ayd›n tabakan›n y›k›c›l›kla, sabotajla suçlanmas›, eski burjuva teknik uzmanlar›n tasfiye edilip
yerine yeni komünist yöneticilerin geçirilmesi sürecini h›zland›rd›.
Bu süreçte, 1930-1’de, haz›rl›k soruflturmalar› OGPU taraf›ndan
gerçeklefltirilen, aralar›nda eski Sosyalist-Devrimcilerin bulundu¤u
‘Emekçi Köylü Partisi’, baz› önde gelen teknik uzmanlar›n suçland›¤› ‘Sanayi Partisi’ ve Menflevik ‘Birleflik Büro’ davalar›nda d›fl
kaynakl› sabotaj, y›k›c›l›k iddialar›, bu do¤rultuda itiraflar ve verilen idam dahil a¤›r cezalar da rol oynad›.
1930’lar›n sonlar›nda do¤rudan do¤ruya Komünist Partinin ve
Sovyet devletinin önde gelen isimlerinden bafllayarak bütün toplumu saran terör dalgas› ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda, 1930’lar›n bafl›ndaki
bask› ve fliddet, farkl› özellikteydi. Sosyalist infla dönemindeki bask›n›n, zorun hedefi, öncelikle, kulaklar›n tasfiyesiyle kolektifleflmeye zorlanan köylülük, sonra da, eski uzman, yönetici tabakayd›. Ayn› yöntemlerin, bask› ve fliddetin komünistlere uygulanmas› ise,
söz konusu de¤ildi.
1927’de Trotski, Preobrajenski, Zinovyev ve sol muhalefetin,
1929’da Buharin, Rikov, Tomski ve sa¤ muhalefetin tasfiyesinden
sonra esas olarak parti içinde muhalefet de kalmam›flt›. Partiden
at›lan Trotski yurtd›fl›na sürülmüfl, di¤er muhalifler partiye dönmüfltü. 1930’da, partinin on alt›nc› kongresinde, izlenen politik
çizgiye muhalif herhangi bir görüfl ileri sürülmedi¤i gibi, 1934’teki on yedinci kongresinde de Zinovyev’den Preobrajenski’ye, Bu-
58
59
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
harin’den Radek’e var›ncaya kadar eski muhalifler, hatalar›na iliflkin piflmanl›k ifadeleriyle Stalin’e övgüler ya¤d›rmakta birbirleriyle yar›flm›fllard›. Yine 1934’te, OGPU afl›r› boyutlara varan yetkileri s›n›rlanmak üzere, ‹çiflleri Halk Komiserli¤i (NKVD) bünyesine
al›nm›flt›.
‘Muzafferler Kongresi’ olarak an›lan on yedinci parti kongresinde, sosyalist infla çabas›n›n en zor k›sm›n›n baflar›lmas› temelinde,
iyimserlik duygusu hakimdi. Kongrenin üzerinden daha bir y›l
geçmeden, düzenlenen bir suikastla partinin liderlerinden Kirov’un öldürülmesiyle ise, giderek yeniden zor ve fliddetin öne geçti¤i, ancak bu defa öncelikle partinin kendi üyelerine yönelen, farkl› bir süreç geliflmeye bafll›yordu. Partiye geri dönmüfl binlerce eski muhalif yeniden partiden at›l›yor, tutuklan›yor, sürgüne gönderiliyordu. Bu çerçevede, Ocak 1935’te, Zinovyev, Kamenev ve baflka eski muhaliflerin Kirov suikast›n› ‘ideolojik olarak’ teflvik etmekle suçlanarak mahkum edildikleri dava, bizzat parti üyelerinin
karfl›devrimcilikle suçland›¤› bir dizi davan›n ilkiydi.
A¤ustos 1936’da, daha anayasa tart›flmalar› sürerken, Zinovyev,
Kamenev ve on dört eski muhalif, aç›lan yeni bir davayla, sürgündeki Trotski’nin yönetiminde karfl›devrimci bir terörist merkez örgütleyip Kirov’u öldürmekle ve Stalin ve di¤er önderlere suikast
planlamakla suçlanarak kurfluna dizildiler. Bu dava s›ras›nda Buharin, Rikov, Tomski ve baflkalar› hakk›nda da iddialar ileri sürülüp
soruflturma aç›lmakla birlikte, o an için bunlar daha öteye götürülmedi. Eylül 1936’da Stalin ve Jdanov, politbüro üyelerine gönderdikleri telgrafla NKVD’nin bafl›na Yagoda’n›n yerine Yejov’un geçirilmesini istiyorlard›:
Telgraf›n ertesi günü, istenen de¤ifliklik gerçekleflirken,
NKVD’de Yagoda’yla birlikte üst kademeler de yenilendi. Ocak
1937’de bu defa Pyatakov, Radek ve baflkalar› yine Trotski’nin önderli¤inde karfl›devrimcilik, sabotaj, y›k›c›l›k, Alman ve Japon faflistlerinin ajanl›¤›yla suçlan›p ço¤u idam edildiler. Haziran
1937’de Genelkurmay Baflkan› Tuhaçevski ve K›z›l Ordunun önde
gelen komutanlar› tutuklan›p Alman ve Japon ajanl›¤› ve hükümet
darbesi haz›rlamakla suçlanarak kurfluna dizildiler. Mart 1938’de
ise, Buharin, Rikov, Yagoda ve baflkalar›, ‘Sa¤c› ve Trotskist Blok’
olarak yine sabotaj, karfl›devrimcilik, Alman ve Japon casuslu¤u ile
suçlan›p idama mahkum edildiler.
Savc› Viflinski’nin gösteriye dönüfltürdü¤ü Moskova duruflmalar›nda, bir yandan NKVD’nin uzun iflkenceleri sonucunda, bir yandan partiye olan inançlar› ve ona zarar vermeme kayg›lar›na ba¤l›
olarak Bolflevik Partinin çok say›da önde gelen ismi, y›llard›r, hatta Ekim Devriminden beri hain, karfl›devrimci, emperyalist ajan›
olduklar›n› itiraf ettiler. En önde gelen kiflilerin karfl›devrimcilikle
suçland›¤› Moskova Mahkemeleri tüm toplumu sarst›, terör dalgas› tepeden afla¤›ya yay›ld›. Hruflçov’un yirminci kongrede söyledi¤ine göre, 1934’te on yedinci kongrede seçilen 139 asil ve yedek
Merkez Komite üyesinden 98’i, yani yüzde yetmifli, 1937-8’de tutuklan›p kurfluna dizildi. On yedinci kongrenin 1961 delegesinden
1108’i, yani yar›dan fazlas› karfl›devrimci olarak tutukland›. Orduda temizlik generallerin yüzde doksan› ve albaylar›n yüzde sekseni
olmak üzere subaylar›n yar›s›na ulaflt›. Sovyet yönetiminin en üst
kademelerinden bafllayan karfl›devrimci av›, toplumsal bir histeriye
dönüflerek her alan› etkiledi. Bolflevik Partinin merkez organlar›ndan bafllayarak cumhuriyetler ve bölge örgütleri ve tabana kadar
bütün örgütleri, Komsomol, sendikalar, Halk Komiserleri Konseyinden bafllayarak komiserlikler, Sovyet devletinin kurumlar›, Genelkurmay Baflkan› ve ordu komutanlar›ndan bafllayarak K›z›l Ordu, NKVD, Sovyetler Birli¤ine s›¤›nm›fl yabanc› komünistler, akademisyenler, teknik uzmanlar, iflletme yönetimleri, sanatç›lar, edebiyatç›lar bask› ve fliddet uygulamalar›n›n hedefi oldu. Sonuçta
dört - befl milyon insan karfl›devrimci olarak kovuflturuldu, tutukland›, kamplara sürüldü; bunlar›n dört yüz - befl yüz bini kurfluna
60
61
"Yejov Yoldafl›n ‹çiflleri Komiseri olarak atanmas›n› mutlaka gerekli ve acil görüyoruz. Yagoda, Trotskist-Zinovyevist blo¤u a盤a ç›karma görevi için yetersiz oldu¤unu kesin biçimde kan›tlam›flt›r. OGPU
bu sorunda dört y›l geç kalm›flt›r." (aktaran Medvedev, Tarih Yarg›la s›n, s. 171)
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
dizildi. 1938 sonunda, zirveye ulaflan terör dalgas›n›n h›z› yavafllarken, ‹çiflleri Halk Komiseri olarak Yejov’un yerine Beria getiriliyordu. Bolflevik Partinin Mart 1939’da toplanan on sekizinci kongresinde ise, Stalin ve Jdanov, temizlikte afl›r› gitmeyi elefltiriyorlard›.
Stalin’in intikam› ve bütün gücü kendi elinde toplamas›yd›. ‹mha
süreci, ilerledikçe, bask› ve fliddet yöntemlerinin komünistlere uygulanmas›n› onaylamayan di¤er parti yöneticilerini de hedef alarak,
ileri gelenlerin önemli bir ço¤unlu¤unu içerecek boyutlara ulaflm›flt›. Bu aç›dan temizli¤in bu kadar ("dört y›l") gecikmesinin nedeni de, Stalin’in eski kuflaktan Bolfleviklere karfl› giriflmek istedi¤i sald›r› karfl›s›nda yönetimin ço¤unlu¤undan gelen dirençti. On
yedinci kongrede, Pyatakov gibi eski muhaliflerin merkez komiteye seçilmesi ve Stalin’in ‘genel sekreter’ yerine yaln›zca ‘sekreter’
olarak nitelenmesi bu direncin göstergeleriydi. Bu yüzden Stalin,
eski muhalifleri fiziki olarak imha etmeye parti yönetiminin gösterdi¤i direnci aflabilmek için, önce do¤rudan kendisine ba¤l› bir
ayg›t yaratm›fl ve bununla sald›r›y› bafllatm›flt›.
Terör dalgas›, istikrar, huzur vaat edilen iyimserlik ortam› içerisinde, "dünyan›n en demokratik anayasas›" olarak nitelenen yeni
anayasan›n tart›fl›lmas› s›ras›nda aniden yükselmiflti. Ama kazara,
tesadüfen ya da kendili¤inden ortaya ç›kmam›flt›; bu anlamda önceden planlanm›flt›. Stalin, OGPU’yu dört y›l gecikmekle suçlad›¤› telgraf›ndan yaklafl›k dört y›l önce, Ocak 1933’te, parti merkez
komite ve merkez denetim komisyonu ortak plenumuna "Birinci
Befl Y›ll›k Plan›n Sonuçlar›" üzerine rapor verirken yok edilen düflman s›n›flar›n kal›nt›lar›n›n ortadan kald›r›lmas› konusunda eski
partilerin yan›s›ra eski muhalifleri de hedef gösteriyordu:
BÜYÜK TEM‹ZL‹⁄‹N TOPLUMSAL ‹ÇER‹⁄‹
Rejimin önde gelenlerinin önemli bir ço¤unlu¤unun kurban› oldu¤u büyük temizli¤in ulaflt›¤› boyutlar, ileri sürülen iddialar›n
inan›lmazl›¤›n›, akla, gerçekli¤e ayk›r›l›¤›n› ortaya koyuyordu.
Ama Çarl›¤a karfl› mücadele dönemlerinden beri partide yer alm›fl,
önderlik etmifl Bolfleviklerin karfl›devrimcilikle, emperyalist, faflist
ajanl›¤›yla suçlanmas› kadar, Sovyet iktidar›n›n organlar›n›n sahte
suçlamalarla göstermelik mahkemeler düzenlemesi de ayn› ölçüde
inan›lmazd›. Hatta sürecin bafl›nda, suçlananlar, Bolflevik Partinin,
Sovyet iktidar›n›n, toplumun karfl›s›nda tekil kifliler olarak görüldü¤ünde, NKVD’nin uzun provalar›ndan sonra aç›k duruflmalarda
sahnelenen gösteriler, inand›r›c› olmay› baflard›. Ad›m ad›m ilerleyip hedeflerini geniflleten süreç, aç›kça ak›ld›fl› boyutlar›na vard›¤›nda ise, y›¤›nlar› dalga dalga içine çekerek kendine ortak etmiflti.
Sabotaj, y›k›c›l›k suçlamas›n›n h›zl› toplumsal dönüflümde ortaya ç›kan aksakl›klara kolayc› bir aç›klama sa¤lamas›ndan öteye, t›rmanan emperyalist savafl tehdidi de her yerde düflman aramaya toplumsal zemin yarat›yordu. Büyük at›l›m öncesinde, içinde bulunulan geçifl döneminin a¤›r sorunlar›, parti içindeki tart›flmalara ve iç
mücadelelere neden olmufltu. Ama sosyalizmin zaferinin ilan edildi¤i bu dönemde, parti içerisinde, tek bir a¤›zdan Stalin’e övgüler
düzmenin d›fl›nda bir ses ç›km›yordu. Parti yönetimine muhalefet
ettikleri dönem yaklafl›k on y›l geride kalm›fl olan eski muhalifler
partiye dönmüfl, görev alm›fl ve hakim politik çizgiyi destekliyorlard›; dolay›s›yla savafl gibi zor koflullarda farkl› çizgileri savunma
tehlikesi bile oluflturmuyorlard›. Buna ra¤men karfl›devrimcilik
suçlamalar›yla eski muhaliflerin hedef al›nmas›, bir bak›fl aç›s›ndan
62
"Sovyet devletinin gücünün büyümesinin ölen s›n›flar›n son kal›nt›lar›n›n direniflini fliddetlendirece¤ini ak›lda tutmal›y›z.... Bu, eski
karfl›devrimci partilerin, Sosyalist-Devrimciler, Menflevikler ve merkez ve s›n›r bölgelerinin burjuva milliyetçilerinin, yenilmifl gruplar›n›n faaliyetlerinin canlanmas› için zemin sa¤layabilir, ayn› zamanda
da Trotskist ve Sa¤ sapmalar aras›ndaki karfl›devrimci unsur parçalar›n›n faaliyetlerinin canlanmas› için zemin sa¤layabilir. Elbette bunda korkunç olan hiçbir fley yok. Ama e¤er bu unsurlar› h›zl› biçimde
ve özel fedakarl›k yapmadan halletmek istiyorsak bütün bunlar› ak›lda tutmal›y›z." (Stalin, Leninizmin Sorunlar›,s. 627-8)
Daha sonra temizlik s›ras›nda yeniden gündeme getirilen, baflvurulan bu sözlerde terör dalgas›na yol açan anlay›fl›n belirli yönleri
63
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
bulunabilir. Bir yön, yok edilmifl olan s›n›flar›n kal›nt›lar› ile mücadelenin fliddetlenmesi ve bunlar›n daha büyük bir güçle bast›r›lmas›, ezilmesi, imha edilmesidir. Böyle bir yaklafl›m ise aç›kt›r ki,
yeni anayasan›n gerekçelendirildi¤i sosyalizmin zaferi, düflman s›n›flar›n yok olmas›, böylece daha büyük esnekli¤in benimsenerek
yasaklamalar›n, s›n›rlamalar›n, bask›lar›n kald›r›lmas› yaklafl›m›yla
taban tabana z›tt›r ve büyük bir çeliflki ve tutars›zl›k oluflturmaktad›r. Di¤er yön, komünist parti içinde varolmufl muhalefetlere yönelik karfl›devrimci nitelemesidir; her türlü farkl›l›¤› otomatik olarak ihanet, düflmanl›k boyutuna vard›ran indirgemeci bir e¤ilimin
yans›mas›d›r. Bundan da öteye, suçlan›lan ya da kuflkulan›lanlar›n
daha ortada bu yönde hiçbir faaliyetleri bulunmuyorken, s›rf böyle
bir faaliyetin geliflme ihtimaline karfl›, bu durumda verebilecekleri
zarar› önleme ad›na, (‘önleyici’) tutum gelifltirilmesidir. Belli ki bu
türden yaklafl›mlar, iyimserlik ve yumuflama ortam› içinde aniden
ortaya ç›kan ve eski muhaliflerden bafllayarak Bolflevik Partinin,
Sovyet iktidar›n›n en önde gelen insanlar›n›n birço¤unu yutup yukardan afla¤›ya bütün topluma ulaflan terör dalgas›nda önemli rol
oynam›flt›r.
Stalin, 1933’te, eski muhalifleri de hedef gösterdi¤i sözlerini,
ölen sömürücü s›n›flar›n kal›nt›lar›n›n, baflta kolektif çiftliklere, iflletmelere, fabrikalara, devlet dairelerine ve hatta Bolflevik Partiye
s›zd›klar› iddias›na dayand›r›yordu. Bunlar›n Sovyet rejiminin düflmanlar› olarak y›k›c›l›k ve sabotaj faaliyetleri örgütlediklerini, kamu mülkiyetine sald›rmak için ya¤ma ve h›rs›zl›k yapt›klar›n› ileri sürüyordu. Bu temelde, Birinci Befl Y›ll›k Planla düflman s›n›flar›n üretimdeki konumlar›ndan at›lmalar›n›n baflar›ld›¤›n›, görevin, bunlar›n kal›nt›lar›n›n iflletme ve kurumlardan temizlenmesi
ve bütünüyle zarars›z duruma getirilmeleri oldu¤unu söylüyordu.
Buna yönelik olarak da devletin, proletarya diktatörlü¤ünün güçlendirilmesini savunuyordu:
lar›n kal›nt›lar›n› nihai olarak ezmek için ve hâlâ yok edilmekten uzak
bulunan ve yak›nda da yok edilmemifl olacak olan kapitalist kuflatmaya karfl› savunmay› örgütlemek için gerekli olan– en üst düzeye kadar
güçlendirilmesinin sonucu olarak sönümlenecektir." (Stalin, Leniniz min Sorunlar›,s. 626)
"S›n›flar›n ortadan kald›r›lmas›, s›n›f mücadelesinin söndürülmesi
ile de¤il, tersine fliddetlendirilmesi ile elde edilecektir. Devlet, devlet
iktidar›n›n zay›flat›lmas›n›n sonucu olarak de¤il, tersine –ölen s›n›f-
Devletin güçlendirilmesini savunurken bundan yana olmayanlar› da "dejenere ya da iki yüzlüler" olarak niteleyip partiden at›lmalar›n› istiyor, hedef gösteriyordu. Bu flekilde, Stalin, sömürücü s›n›flar›n kal›nt›lar›n› temizleme ad›na, bask›n›n, fliddetin art›r›l›p
Bolflevik Parti içindeki eski muhaliflere kadar uzanan bir kesime
yöneltilmesini istedi¤i gibi, parti içinde, yönetiminde bu tutumu
onaylamayan, desteklemeyenleri de hedef al›yordu. Bir anlamda,
Moskova Mahkemeleriyle geliflen temizlik dalgas›, Stalin’in
1933’te talep etti¤i do¤rultuda ilerledi, deyinilen sözlerle gündeme getirilen süreci izledi. Eski muhaliflerden bafllayan temizlik,
partinin üst yönetiminin ço¤unlu¤unu yok etti.
Büyük temizli¤in ard›ndan, Mart 1939’da toplanan on sekizinci
parti kongresine raporunda ise, Stalin, bu dönemde sömürücü s›n›flar›n kal›nt›lar›n›n bütünüyle temizlendi¤ini, art›k s›n›f uzlaflmazl›klar›n›n, çat›flmalar›n›n bulunmad›¤›n› ve iflçilerin, köylülerin,
ayd›nlar›n dostça iflbirli¤i yapt›¤›n› söylüyordu. Ama bu sözlerin
ard›ndan Stalin, kapitalist kuflatma gerekçesiyle yine devletin sönümlenmesine karfl› ç›k›yor, hatta bunu komünizm dönemine kadar ilerletiyordu. Bu çerçevede Stalin, devletin sönümlenmesi do¤rultusunda ilerlenmemesini, sömürücü s›n›flar›n, s›n›f uzlaflmazl›klar›n›n kald›r›lm›fl olmas› bak›m›ndan, iç koflullara de¤il, d›fl
düflmanlara, d›fl koflullara dayand›r›yordu. Ama Sovyet devletinin
ve Sovyet istihbarat servisinin öneminin küçümsendi¤inden söz
ederken asl›nda hedefi içeriye yöneltiyor, yine eski muhalifleri yabanc›lar›n ülke içindeki ajanlar› olarak gösteriyor ve "Trotskist, Buharinist çete liderlerinin Ekim Devriminin ilk günlerinden beri yabanc› casusluk örgütlerinin hizmetinde komplocu faaliyetler yürüttü¤ünü" söylüyordu.
Ekim Devrimini gerçeklefltiren Bolflevik Parti önderlerinin o ta-
64
65
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
rihlerden beri karfl›devrimci, y›k›c›, emperyalist ajan› olarak akla,
gerçekli¤e ayk›r› biçimde suçlanarak mahkum edilip idam edilmeleri, büyük temizli¤in geliflimine yol açan yaklafl›m›n dayanaklar›n› çürüten en belirgin yan›yd›. Bir yumuflama, esneklik, demokratikleflme havas› içinde, yeni anayasayla, seçim sisteminde, devlet
yap›lanmas›nda köklü bir de¤iflikli¤e gidilirken, di¤er yandan y›¤›nsal boyuta ulaflan bir terör dalgas›yla bask›, fliddet t›rmand›r›l›yordu. Bolflevik Partinin, Sovyet iktidar›n›n, K›z›l Ordunun üst
yönetici kesimlerinden bafllayarak bütün topluma uzanan casus, y›k›c›, karfl›devrimci av› biçimindeki bu fliddet, terör, kapitalist kuflatma yüzünden proletarya diktatörlü¤ünün, sosyalist devletin
güçlendirilmesiyle gerekçelendiriliyordu. Ama emperyalist devletlerin paral› hizmetinde sabotaj, karfl›devrim örgütlemekle suçlanarak tasfiye edilenlerin y›¤›nsal boyutu, milyonlarca kifliyi bulmas›,
böyle bir de¤erlendirmeyi temelsiz b›rak›yor ve emperyalist komplo, yabanc› düflmanlar biçiminde bir d›fl etkenden çok, bask› ve fliddetin içeriye yöneltildi¤ine, as›l hedefin içeride oldu¤una, bir iç etkene iflaret ediyor. ‹çeride ise, sömürücü s›n›flar tasfiye edilmiflti;
bunlar›n kal›nt›lar›yla mücadele olsa bile, bunun söz konusu y›¤›nsal boyutlara ulaflmas› mümkün de¤ildi. Geriye kalan s›n›fsal farkl›l›klar ise, –uzlaflmaz olmad›¤› vurgulanmakla birlikte– iflçi s›n›f›
ve köylülük aras›nda varl›¤›n› sürdürüyordu. Ama büyük temizlik,
köylülü¤e karfl› yürütülen bir mücadeleye de karfl›l›k gelmiyordu;
köylülükle olan mücadele, büyük at›l›m döneminde gerçekleflmiflti.
Büyük temizli¤in gerçekte toplumsal içeri¤i ise, bütün bir yönetici kesimin yenilenmesi oldu. Ekim Devrimiyle burjuva devlet y›k›l›p parçalanm›fl, Bolfleviklerin yönetiminde iflçi s›n›f› egemen olmufltu. Sovyet iktidar›, NEP döneminin sonuna kadar Bolfleviklerin denetiminde burjuva, küçük-burjuva uzman kesimi çal›flt›r›rken bir yandan da iflçi s›n›f› içerisinden kendi yönetici kesimini yetifltiriyordu. Sosyalist ekonominin inflas›na giriflilen büyük at›l›m
dönemiyle eski toplumdan devral›nan teknik uzman kesimin yerini iflçi s›n›f›ndan yetifltirilen bu yönetici kesim al›yor; konsolidas-
yon döneminde de kendi gençli¤inin, yeni neslin e¤itimiyle yeni
bir ayd›n tabaka yarat›l›yordu. Büyük temizlikle eski toplumsal s›n›flar›n kal›nt›lar›n›n temizlenmesi, Ekim Devrimini gerçeklefltiren Bolfleviklere, eski toplumun komünistlerine kadar var›rken, iflçi s›n›f›ndan yetifltirilmifl yönetici kesim de tasfiye edilip yerini, bu
defa, eski toplumu yaflamam›fl, Ekim Devriminden sonra büyüyüp
yetiflmifl yeni nesilden e¤itilen genç ayd›n tabaka al›yordu. Bir bak›ma, eski toplumun s›n›flar›n›n ve kal›nt›lar›n›n temizlenmesi,
kapitalist toplumda yaflayarak lekelendi¤i ileri sürülen bütün eski
kufla¤a, bu arada, iflçi s›n›f›na, yönetici kesime, komünistlere kadar,
bütün topluma kadar uzan›yordu. (Bu aç›dan istisna oluflturanlar›n
bafl›nda Stalin’in geldi¤ini asl›nda aç›kça belirtmeye gerek yok.)
Yeni anayasada somutlanan yumuflama, yasall›k, istikrar e¤ilimi
ile büyük temizlikle beliren bask›n›n, fliddetin güçlenmesi aras›ndaki keskin çeliflki, en temelde, döneme damgas›n› vuran, elde
edilmifl olanlara dayanarak kurumlaflma iste¤i ile, h›zl› geliflme
do¤rultusunda toplumsal seferberli¤in, altüst oluflun sürdürülmesi
e¤ilimi aras›ndaki çeliflkinin bir yans›mas›yd›. Bu anlamda, dönemin bafl›nda parti yönetiminde a¤›r basan, parti ve Sovyet yönetimine kadar uzanacak bir fliddet ve tasfiye hareketine gösterilen direnç ve parti ayg›t›n›n afl›r›l›k ve keyfiliklerini dizginleme çabas›,
sosyalist inflan›n kazan›mlar› üzerinde elde edilen konumlar› koruma e¤ilimine karfl›l›k geliyordu. Bu e¤ilim, bir bak›ma, a¤›rl›kl›
olarak iflçi s›n›f› içerisinden yetifltirilip yönetici kademelere getirilerek siyasi ve giderek maddi ayr›cal›klar kazanan kesimlerin ç›karlar›n›n ifadesiydi. Buna karfl›l›k, özellikle t›rmanan savafl ortam›na
ba¤l› olarak ekonomik büyümenin h›zla sürdürülmesi ihtiyac›, yeni seferberlikleri, a¤›r koflullar›, fedakarl›klar› dayatt›¤› gibi, geliflmenin ileriye do¤ru sürdürülebilmesi, verimlili¤in art›r›lmas› da,
tezgah bafl›ndan al›n›p h›zl› e¤itimden geçirilmifl yönetici, uzman
kesimin, düzenli e¤itim verilerek yetifltirilmifl, e¤itilmifl genç nesille yenilenmesini gerektiriyordu.
Aniden t›rman›p bütün toplumu saran terörün ald›¤› ola¤anüstü
boyutlar, varolan konumlar› koruma temelinde bu dönüflüme kar-
66
67
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
fl› gösterilen direncin göstergesiydi. Bu direncin büyüklü¤ü ölçüsünde, üstesinden gelebilmek için baflvurulan araçlar, yöntemler
keskin biçimler al›p, ak›ld›fl› boyutlara t›rmand›; Bolflevik Parti
önderlerini emperyalist ajan› olmakla, karfl›devrim örgütlemekle
suçlamaya, yüz binleri, milyonlar› fiziki olarak imhaya, tasfiyeye
vard›. Bu terör dalgas›, Sovyet iktidar›n›n her alandaki yönetici kesimlerini büyük ölçülerde tasfiye etti¤i, böylece ayr›cal›kl› konumlar›n› yerleflik k›lmaya, kurumsallaflt›rmaya yönelen önemli bir kesimi imha etti¤i gibi, –y›k›c›, ajan, karfl›devrimci av› biçiminde de
olsa, belirli bir y›¤›nsal hareketlilikle birlikte– iyi e¤itimden geçirilmifl genç bir ayd›n tabakan›n yönetici, uzman konumlara getirilmesini, yenilenmeleri için bu kademelerin temizlenmesini sa¤lad›.
Ayn› kongrede yap›lan tüzük de¤iflikli¤i ise, partiye yeni üye
al›mlar›nda üretimde yer alan iflçilere yönelik tercih yap›lmas›n›
kald›r›yordu. 1929’da al›nm›fl bir merkez komite karar›, yeni al›nan üyelerin sanayi bölgelerinde yüzde 90’›n›n, k›rsal bölgelerde
ise yüzde 70’inin üretimdeki iflçiler olmas›n› gerektiriyordu. On sekizinci kongredeki tüzük de¤iflikli¤inden sonra ise, yeni al›nan
üyelerin yüzde 70’inden fazlas› yeni ayd›n tabakadan geliyordu.
Yönetici, uzman konuma getirilenler, ayn› zamanda Bolflevik Parti’ye al›n›yordu. Kongre ve konferans delegeleri aras›nda bu kesimin oran›, 1934’te yüzde 10’dan, 1939’da yüzde 26’ya, 1941’de de
yüzde 42’ye ç›km›flt›.
Sovyet iktidar› alt›nda yetiflen genç bir kuflak e¤itilmifl ve sayg›
gösterilmesi istenen yeni bir ayd›n tabaka yarat›larak uzman, yönetici konumlara getirilmiflti. Bu geliflme, yönetimin, iflçi s›n›f›n›n
y›¤›nlar›ndan bir ad›m daha uzaklaflmas›na karfl›l›k geliyordu. S›n›f›n y›¤›nlar›n›n yönetime kat›l›m› sa¤lanamad›¤› ölçüde, s›n›f
ad›na onun bir kesiminin yönetimi kal›c›laflm›fl, s›n›f›n saflar›ndan
tek tek iflçilerin yönetici konuma yükseltilmesi de sorunu çözmemifl, yeniden üretmiflti. S›n›f›n saflar›ndan yönetici konuma yükseltilmifl kesimin tasfiye edilip yerine yeni bir ayd›n tabakan›n geçirilmesi ise, söz konusu sorunu yeni bir düzeye ç›kart›p s›n›f›n kendi iktidar›na yabanc›laflmas›n› derinlefltiriyordu.
Ekim Devrimiyle oluflan Sovyet iktidar›n›n, iflçi s›n›f› demokrasisi aç›s›ndan, iflçi s›n›f›n›n yönetime y›¤›nsal kat›l›m› aç›s›ndan
aksayan yan›, geliflim sürecinde geçirdi¤i aflamalarda da giderilemeyip kal›c› özellikler kazanarak yerleflmiflti. ‹flçi s›n›f› içerisinden
yeni yöneticiler ç›kart›lmas› ya da uzman, yönetici tabakan›n yarat›lmas› da, s›n›f›n y›¤›nsal yönetimini sa¤lam›yor, s›n›f›n kendi
içindeki yöneten - yönetilen bölünmesini, siyasi yabanc›laflmas›n›
ortadan kald›rm›yordu. S›n›f›n y›¤›nsal yönetimi gerçekleflemedi¤i
sürece de, s›n›f ad›na bir kesimi, iflçi s›n›f›n›n, sosyalizmin, Sovyet
iktidar›n›n ç›karlar›n› korumay›, savunmay› üstleniyordu. Bu durum ise, çeliflkili bir süreç yarat›yordu. Bir yandan Sovyet iktidar›,
sosyalist hedefleri do¤rultusunda ilerliyor, sosyalist inflada baflar›ya
YEN‹ AYDIN TABAKA VE YÖNET‹M
Büyük terör dalgas›n›n ard›ndan yeni bir ayd›n kesim, uzman,
yönetici konumlara terfi ettirilirken ayd›n tabakaya yönelik geçmiflten kalan afla¤›lamalara karfl› da kampanya aç›l›yordu. Stalin,
Mart 1939’da, on sekizinci kongreye raporunda, yeni ayd›n tabakan›n sadakatini vurguluyordu:
"Bu dev gibi kültürel çal›flman›n sonucu olarak, ülkemizde kalabal›k bir yeni Sovyet ayd›n tabakas›, iflçi s›n›f›, köylülük ve Sovyet çal›flanlar›n›n saflar›ndan yükselen, halk›m›z›n kendi soyundan, asla sömürünün boyunduru¤unu tan›mam›fl, sömürücülerden nefret eden ve
SSCB halklar›na sadakatle ve adanm›fll›kla hizmet etmeye haz›r bir
ayd›n tabaka ortaya ç›kt› ve geliflti.
Halk›n bu yeni, sosyalist ayd›n tabakas›n›n ortaya ç›k›fl›n›n, ülkemizde kültürel devrimin en önemli sonuçlar›ndan biri oldu¤unu düflünüyorum." (Stalin, Leninizmin Sorunlar›,s. 908)
Stalin, "bu dönemde parti taraf›ndan befl yüz bin genç Bolflevik’in
devletin ve partinin yönetici mevkilerine atand›¤›n›" aç›klad›¤› bu
konuflmas›nda, yeni ayd›n tabakaya sayg› gösterilmesini istiyordu:
"Yeni ayd›n tabakam›z için, ona karfl› s›cak bir tutum alma, ona ilgi ve sayg› ve iflçi s›n›f›n›n ve köylülü¤ün ç›karlar› do¤rultusunda
onunla iflbirli¤i gere¤ini ö¤reten yeni bir teori gerekli." (Stalin, Leni nizmin Sorunlar›,s. 938)
68
69
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
ulafl›yordu; di¤er yandan bu baflar›lar›n kazan›lmas›nda baflvurulan
araçlar, yöntemler yüzünden, her baflar›, baflka bir yönden çarp›kl›klar›n, kusurlar›n birikmesine neden olarak onu içten içe zay›flat›yordu. S›n›f›n içindeki eflitsizlik, yönetimin s›n›f›n y›¤›nlar› yerine bir kesiminin ayr›cal›¤› olarak sistemleflmesi, iflçi s›n›f›n›n yabanc›laflmas› temelinde, sosyalizm ve komünizm do¤rultusundaki
sürecin itici, maddi gücünü zay›flat›yor, ayn› zamanda da siyasi ayr›cal›kl› kesimin maddi ayr›cal›klar da kazanarak sosyalizmin, s›n›f›n genelinin ç›karlar›n› savunmak yerine kendi kesiminin ç›karlar›n› korumaya yönelmesinin zeminini haz›rl›yordu.
Yönetimin, demokrasinin bir kesime daralmas›, Sovyet iktidar›n›n oluflum sürecinden itibaren, s›n›f›n y›¤›nlar›n›n yönetime kat›l›mdan geri çekilmesiyle geliflmiflti. ‹ç savaflta Sovyet devleti ile
Bolflevik Parti birbirleriyle çak›flm›fl, yönetim partiye indirgenmiflti. NEP döneminde keskinleflen iç mücadeleler s›ras›nda partide
demokratik mekanizmalar bozulurken, s›n›f›n içindeki yöneten yönetilen ayr›m›, bir biçimde partiye yans›m›fl, bafl›nda genel sekreter olarak Stalin’in bulundu¤u parti ayg›t› belirginleflip parti içerisinde de partinin yönetimine kat›l›m aç›s›ndan eflitsizlik ortaya
ç›km›flt›. NEP döneminin ard›ndan büyük at›l›mla sosyalist inflaya
giriflilirken yönetim de parti ayg›t›n›n elinde toplan›yor, s›n›f ad›na yöneten kesim daha da daral›yordu. Ancak süreç, s›n›f›n, sosyalizmin ç›karlar›n›n, onun ad›na, parti yönetimine kadar daralan bir
kesim taraf›ndan güvenceye al›nmas› noktas›nda da durmad›; bu
ayr›cal›kl› kesimin huzur ve istikrar talep ederek kendi konumunu
korumaya yöneldi¤i aflamada, yeni bir boyuta t›rmand›. S›n›f›n ve
sosyalizmin ç›karlar›n› savunmak üzere yönetimin daralmas›, ‘sömürü boyunduru¤unu tan›yan’, ‘eski kuflak’ parti ve Sovyet yönetiminin terör dalgas›yla büyük ölçüde tasfiye edilmesiyle de, bu defa, sosyalizmin bekçisi olarak, tap›n›lacak ölçüde yüceltilen Stalin’in mutlak iktidar›na kadar vard›.
STAL‹N’‹N MUTLAK ‹KT‹DARI
Büyük temizlikle, Bolflevik önderlerin çok yönlü iflkencelere da70
K U R T U L U fi
yanan sahte suçlamalarla imha edilmeleri, Sovyet iktidar›n›n ürünü
oldu¤u Ekim Devriminin özlemleri, koflullar›, geliflimi ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda, bunlarla ba¤daflmaz, bu anlamda anlafl›lmas›, kabul
edilmesi güç bir sonuçtu. Ekim Devrimi günlerinin koflullar›ndan
bak›ld›¤›nda ihtimal verilemeyecek böyle bir hareketin yirmi y›l
sonra ortaya ç›k›p yukardan afla¤›ya parti önderli¤inden y›¤›nlara
kadar her düzeyde benimsenebilmesi de özel olarak aç›klama gerektirir.
Terör dalgas› aniden, beklenmedik bir biçimde yükselmifltir, ama
gerçekleflirken üzerine dayand›¤› çeflitli yönler, unsurlar, daha önceden, zamanla, süreç içerisinde birikmifltir. Ekim Devrimini baflaran iflçi s›n›f›n›n gereksinim duydu¤u demokratik e¤itim, a¤›rl›kl› olarak, fiubat Devriminin sa¤lad›¤› demokratik ortamda h›zla
keskin biçimler alan aç›k s›n›f mücadelesi içerisinde dokuz ayda tamamlanm›flt› (Kurtulufl Sosyalist Dergi 2,
fiubat 2002, s. 53). Rusya’n›n maddi ve manevi geri koflullar›n›n, nesnel ve öznel bak›mdan s›n›rl›l›klar›n›n, yükselen bir dünya devrimi ile, daha geliflkin
bat› iflçi s›n›flar›n›n deste¤i ve belirleyicili¤i ile afl›lmas›, tamamlanmas› umuluyor ve bunun için mücadele ediliyordu. Ancak çaba
gösterilenin gerçekleflmemesi, Ekim Devrimin bat›ya yay›l›p dünya devrimine dönüflmesinin yenilgisi yüzünden, fiubat’tan Ekim’e
kadar olan k›sa dönemde h›zl› bir sürece karfl›l›k gelen demokratik
e¤itimin yetersizli¤inin neden oldu¤u eksikliklerin, kusurlar›n etkilerinin azalt›lmas›, giderilmesi sa¤lanamad› (Kurtulufl Sosyalist
Dergi 8,Aral›k 2003, s. 127). Ekim Devriminden sonra, kültürel
devrim ve y›¤›nlar›n yönetime kat›l›m›n›n gelifltirilmesinin önemi
vurgulanmaya devam ediyordu, ama ileriki dönemlerde y›¤›nlar›n
kolayl›kla tek yanl› politikalara, çözümlere yönelebilmelerinde, demokratik e¤itim, kültür konusundaki yetersizlik, eksiklik de rol
oynad›.
Bu etkenin de pay› oldu¤u bir geliflmeyle, Sovyet iktidar›n›n oluflumundan itibaren, yönetime kat›l›m iflçi s›n›f›n›n öncü kesimine
daral›rken, özellikle iç savafl s›ras›nda, Bolflevik Parti ola¤anüstü bir
otorite kazanm›flt›. Bu otorite, parti içerisinde Trotski’den bafllaya71
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
rak muhaliflerin, "partiye karfl› do¤ru, hakl› olunmaz" diye kendi
farkl› görüfllerini geride tutmalar›na, bast›rmalar›na kadar vard›¤›nda abart›l› boyutlar al›yordu. Partinin yüceltilmesine liderlerinin yüceltilmeleri de eklendi¤inde daha sak›ncal› bir yönelimin
önü aç›l›yordu. Lenin’in politik ikna yetene¤i aç›s›ndan üstünlü¤üyle karfl›laflt›r›ld›¤›nda daha çok idari yöntem, manevra ve önlemlere yönelen Stalin’in, Aral›k 1929’da, ellinci do¤um y›ldönümünün o zamana kadar görülmemifl ölçüde görkemli bir biçimde
kutlanmas›yla kifli yüceltilmesi daha da afl›r› bir biçimde geliflti.
Parti önderlerinin ve bas›n›n›n birbirleriyle yar›flan övgüleriyle resmi politika biçimini alan bu tutum, ‘daima do¤ru, asla yan›lmaz’
nitelemeleriyle Stalin’in neredeyse tap›n›lacak düzeye, ‘tanr› kat›na’
ç›kart›lmas›na vard›. Kültürel geliflmifllik düzeyindeki düflüklük,
eksiklik temelinde, dini inançlardakinin benzeri, basitlefltirilmifl
‘iyi’ - ‘kötü’ karfl›tl›klar›, indirgemeleri yayg›nlafl›rken Stalin’in
‘tanr›’ ya da ‘peygamber’ rolünü, karfl›s›nda Trotski’ye yüklenen
‘Judas’ (‹sa’ya ihanet eden havarisi) ya da ‘fleytan’ rolü tamaml›yordu.
Öte yandan kifli yüceltilmesinin yan›s›ra demokratik iflleyifllerin
zay›flamas›, keyfi tutumlar›n öne geçmesi, çok yönlü, kapsaml› politik yaklafl›mlar›n olanaklar›n› zay›flat›yor, kaba, tek yanl› de¤erlendirmeler a¤›r bas›yordu. Bu temelde, h›zl› ve büyük ölçekli toplumsal-ekonomik dönüflümün sorunlar›n›, aksakl›klar›n›, baflar›s›zl›klar›n› d›fl düflmanlar›n ajanlar›n›n sabotajlar›na ba¤lamak, y›¤›nlara hedef göstermenin kolay yolu oluyordu. fiahti davas› ve izleyen
davalarda emperyalist ülkelerin ajan› olarak sabotajla, y›k›c›l›kla
suçlananlar, eski toplumdan devral›nan burjuva ve küçük-burjuva
uzmanlard›. Bu kesime karfl› ileri sürülen karfl›devrimcilik, y›k›c›l›k suçlamalar›, Ekim Devriminin ard›ndan gelen dönemdeki isyanlar› ve NEP’in sona ermesine gösterdikleri direnç nedeniyle,
gerçeklikle çeliflkili ya da imkans›z gözükmüyordu. Ama bu davalar ilk örnekleri olarak, daha sonra büyük temizlik s›ras›nda bir dizi davada casusluk, y›k›c›l›k iddialar›n›n ileri sürülmesinin yolunu
açt›klar› gibi, belki ‘özel sorgulama yöntemlerinin’, iflkenceyle as›l-
s›z itiraflara zorlama uygulamalar›n›n gelifltirildi¤i deneyler oldular.
‘Parti çizgisinin’, ‘önderli¤in’ ve hepsinin cisimleflmesi olarak
Stalin’in yüceltilmesi, putlaflt›r›lmas› ile birlikte politik tutumlar›n tek yanl›laflmas› sonucunda, y›¤›nlar, keskinlefltirildikleri ölçüde sivrilen ve daralan hedefler do¤rultusunda seferber edilirken Stalin’in ‘en güvendi¤i adamlar›n›’ kilit noktalara getirdi¤i bir süreç
gelifliyordu. Bolflevik Parti’nin ve Sovyet iktidar›n›n ileri gelenlerinin önemli bir bölümünü imha eden büyük temizli¤in, emperyalistlerin hizmetinde y›k›c› bir komplonun varl›¤› iddias›na dayanarak bafllat›lmas›nda, Stalin ve ‘parti çizgisinin’ putlaflt›r›l›p mutlaklaflt›r›lmas›n›n ve y›¤›nlar›n tek yanl›laflt›r›lm›fl hedeflere yönlendirilmesinin yan›s›ra, do¤rudan Stalin’e ba¤l› bir ‘özel ayg›t›n’
yarat›l›p denetimi ele geçirmesi belirgin bir rol oynad›. ‹flkenceyle
düzmece iddialara dayanan itiraflar›n haz›rlanmas› gibi kabul edilemez uygulamalar› gizlice gerçeklefltiren bu ayg›t, parti yönetiminin ço¤unlu¤unun bu yöntemlere direncinin afl›lmas›n› ve yönetimin de Stalin’in elinde toplanmas›n› sa¤lad›.
Kitlelerin demokratik e¤itiminin, kültürünün yetersizli¤i, gerili¤i temelinde, yönetimin tek bir bireyin elinde toplanmas›, bireysel düzeye kadar daralmas› bak›m›ndan, Ekim Devriminin, yönetimi y›¤›nlar›n ellerine vermek, toplumdaki yöneten - yönetilen bölünmesini kald›rmak hedeflerinin taban tabana karfl›t› sonuçlar
üreten süreç, çeliflkili özellikler tafl›yordu. Bu aç›dan Ekim Devriminin hedefleri ile çeliflen sonuçlar üreten süreç, ayn› zamanda da
yine Ekim Devriminin hedeflerine ulaflma çabalar›na ba¤l› olarak
geliflmiflti. Sovyet iktidar›n›n karfl›s›ndaki sorunlar›n afl›labilmesi,
sosyalist ekonominin inflas› için baflvurulan araçlar ve yöntemler,
bir yandan varolan koflullarda, içinde bulunulan anda, bu amaçlara
ulafl›labilmesini sa¤lam›fl, di¤er yandan uzun vadeli hedefler aç›s›ndan, sürecin bu hedeflere do¤ru ilerleyebilmesi aç›s›ndan yeni sorunlar›, engelleri yaratm›fl, biriktirmiflti.
Savafl öncesi a¤›rlaflan koflullar içerisinde, toplumsal at›l›m›n, seferberli¤in sürdürülmesi, Sovyet iktidar›n›n varl›¤›n› koruyabilme-
72
73
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
si aç›s›ndan yaflamsal önem tafl›d›¤› ölçüde ve Bolflevik Parti yönetiminde a¤›r basan e¤ilim, bu yönde h›zl› bir ilerlemeyi, giderek
ayr›cal›klar kazanmaya karfl›l›k gelen konumlar›n› kal›c›laflt›rmak
do¤rultusunda ‘istikrar’ talep ederek geri çekti¤i, engelledi¤i ölçüde, Stalin, bafllatt›¤› büyük temizli¤in, yönetici, uzman kesimlerin
direncinin afl›lmas› ve yenilenmesi sonucuna yol açmas›yla, parti
yönetiminde a¤›r basan kesimin bürokratikleflmesine karfl› Sovyet
iktidar›n›n ilerlemesini, ç›karlar›n› savunan bir konumu temsil etmifl oluyordu. Sovyet iktidar›n›n varl›¤›n› korumak, güçlendirmek
üzere, toplumsal at›l›m›n, seferberli¤in –bürokratikleflen kesimin
bunun karfl›s›ndaki engellemelerinin de afl›larak– sürdürülmesi,
belki sosyalizmin, iflçi s›n›f›n›n, y›¤›nlar›n ç›karlar›na uygundu.
Y›¤›nlar da bu do¤rultuda seferber ediliyor, söz konusu süreçlere
destekleri ve bu anlamda kat›l›mlar› sa¤lan›yordu. Ama kitlelerin
giderek daralm›fl bir yönetim taraf›ndan kendileri d›fl›nda kararlaflt›r›lan politikalar›, süreçleri desteklemeleri ile kaderlerini kendilerinin belirlemeleri, bu anlamda yönetime kat›lmalar›, kendilerini
yönetmeleri aras›ndaki fark, komünizme ilerleyifl aç›s›ndan, sosyalizmin nihai hedefleri aç›s›ndan yaflamsal önemdeydi. Devletin varl›¤›n›n bütünüyle ortadan kalkabilmesinin önkoflulu olarak ‘herkesin yönetip yönetimin bir ayr›cal›k olmaktan ç›kmas› ve dolay›s›yla kimsenin yönetmesine gerek kalmamas›’ do¤rultusundaki hedeften uzaklafl›lmas›, komünizme ilerleyiflin önünde engel oluflturdu¤u gibi, bürokratikleflen bir kesim tasfiye edilirken yönetimin daha da daral›p kitlelerden uzaklaflmas›, paradoksal olarak, maddi ayr›cal›klar kazanan seçkin kesimin yönetimi ele geçirebilmesinin,
bürokrasinin iktidar›n›n olana¤›n› yarat›yor, koflullar›n› haz›rl›yordu.
Bir aç›dan Stalin, y›¤›nlar›n, bütün toplumun, bask› ve zoru da
içeren, fedakarca ve kahramanca bir seferberli¤iyle, Sovyetlerin modern, sanayileflmifl bir güç, kaynaflm›fl bir toplum olarak inflas›n› ve
ileri kapitalist ülkelere yetiflerek onlar›n karfl›s›nda durabilmesini
temsil ediyordu. Üstelik Stalin’in bu hedefe ulaflabilmek için öne
sürdü¤ü "on y›ll›k" sürenin sonunda Sovyetler savafla girmek zorun-
da kalm›fl ve bu savafl› da kazanm›flt›. Buna dayanarak, baflvurulan
bütün uygulamalar›n bu sürecin zorunluluklar› ve gerekleri olarak
de¤erlendirilmesi, –bir yandan o andaki sorunlara çözüm sa¤lan›rken di¤er yandan kullan›lan araçlar ve yöntemler yüzünden gelecekte ölümcül olacak baflka sorunlar›n yarat›lmas› nedeniyle– uzun
vadeli hedeflerin, komünizmin nihai ç›karlar›n›n, o an varl›¤›n› koruma do¤rultusunda, k›sa vadeli hedeflere feda edilmesine karfl›l›k
gelir. Anl›k hedeflere ulaflmay› sa¤lad›¤› ölçüde arac›n amaca uygunlu¤unu sorgulamayan bir dar yararc›l›k, pragmatizm, Sovyet
iktidar›n›n karfl›laflt›¤› a¤›r sorunlar›n üstesinden gelmesinde ‘baflar›l›’ olmakla birlikte, komünizm hedefine do¤ru ilerlemesinin
durmas›na ve bozulup y›k›lmas›na neden olan etkenlerin oluflmas›na, birikmesine de yol açm›flt›r.
Bu anlamda, Stalin’in temsil etti¤i politikalar›n ve uygulamalar›n de¤erlendirilmesinde, Ekim Devriminin sosyalist hedefleri
do¤rultusunda öne konulan amaçlar ile bunlara ulaflmak için baflvurulan araçlar, bu iki yön ayr› ayr› ele al›nmal›d›r. Bu biçimde
yaklafl›ld›¤›nda, iflçi s›n›f›n›n ç›karlar›n›n ifadesi komünizmden
uzaklafl›p koparak savunduklar› sosyalizm anlay›fllar›n› Stalin döneminin elefltirisine dayand›ran çeflitli sapmalardan ve di¤er ak›mlardan da farkl› bir tutum al›nmas› mümkün olur. Sovyet iktidar›n›n
elefltirisinde, bozulup bürokratikleflmesinin de¤erlendirilmesinde,
sorunun kökenini, sosyalizmin tek ülkede kurulmaya çal›fl›lmas›ndan uzlaflmaz s›n›f karfl›tl›klar›n›n ortadan kalkt›¤›n›n saptanmas›na, sosyalist ekonominin meta iliflkilerini tasfiye ederek inflas›ndan
iflçi s›n›f›n›n siyasi egemenli¤ine, diktatörlü¤üne kadar, iflçi s›n›f›n›n –bu dönemde hayata geçirilmekle birlikte, asl›nda Ekim Devrimiyle önüne koymufl oldu¤u– sosyalist hedeflerinde arayan yaklafl›mlar, Stalin dönemi elefltirisinin, iflçi s›n›f›n›n komünizm mücadelesini hedeflemeyen, iflçi s›n›f›n›n nihai ç›karlar›n›n ifadesi komünizm niteli¤i tafl›mayan yönelimlere, politikalara gerekçe gösterilmesine karfl›l›k gelir. Oysa sorun, ulafl›lan sosyalist hedeflerde de¤il, bunlara ulafl›l›rken baflvurulan yöntemlerde ve esas olarak da iflçi s›n›f›n›n devletinin yönetimine y›¤›nsal kat›l›mdan uzaklaflma-
74
75
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
s›nda, bunun iflçi s›n›f› demokrasisinde neden oldu¤u bozulma ve
yabanc›laflmadad›r. Bu anlamda, sorun, iflçi s›n›f›n›n egemenli¤i
düzeyinde de¤il, devletinin biçimi düzeyinde aranmal›d›r; sorun,
Ekim Devriminin hedefledi¤i kapitalizmin, sömürücü s›n›flar›n
tasfiyesi ve sosyalizmin inflas›nda de¤il, bu süreçte, iflçi s›n›f›n›n
devletinin komünizme varabilmek için zorunlu özelliklerinin bozulmas›na yol açan pragmatizmdedir.
TIRMANAN SAVAfi ORTAMINDA
A⁄IRLAfiAN KOfiULLAR
Yönetimin mutlak biçimde Stalin’in elinde toplanmas›n› sa¤layan büyük temizli¤in toplumsal maliyeti de büyük oldu. T›rmanan emperyalist savafl ortam›n›n tehdit etti¤i Sovyet iktidar›n›n giriflti¤i temizlik, bir aç›dan, içte birli¤ini, sa¤laml›¤›n› güçlendirmek üzere, a¤›r savafl koflullar›nda yalpalamayaca¤›ndan ve güvenilirli¤inden –geçmiflteki muhalefetleri ya da bu kesimleri saf d›fl› etme eylemine karfl› isteksizlikleri nedeniyle– kuflku duyulan bütün
kesimleri tasfiye hatta imha ederek parti, devlet, ordu, ekonomi yönetiminin yenilenmesiydi. 1933’te ekonomik infla h›z›n›n yavafllamas›, 1934’te ‹kinci Befl Y›ll›k Plan›n benimsenmesiyle afl›lm›fl,
toparlanma ve yeniden h›zl› büyüme sa¤lanm›flt›. Ancak bu geliflme 1937’de aniden duraklad›, hatta örne¤in demiryollar›nda tafl›nan yük 1938’de azald›. Yavafllaman›n nedeni, bir ölçüde, kaynaklar›n silahlanmaya kayd›r›lmas›yd›; ama daha da önemli olarak, büyük temizlikle, parti ileri gelenlerinden devlet görevlilerine, iflletme yöneticilerinden teknik elemanlara var›ncaya kadar büyük bir
kesimin tasfiye edilmesi, bu yüzden vahim boyutlara ulaflan yetiflmifl kalifiye eleman s›k›nt›s› ve ayn› zamanda da aksakl›klar, hatalar karfl›s›nda hemen öne sürülen sabotaj, y›k›c›l›k suçlamalar›n›n
yaratt›¤› sorumluluk almaktan uzak durufl, kaç›flt›.
Mart 1939’da on sekizinci parti kongresinde Üçüncü Befl Y›ll›k
Plan kabul edilirken, üretim tekni¤i ve sanayinin büyüme h›z› aç›s›ndan baflta gelen kapitalist ülkelere yetiflilip geçildi¤i saptan›p
ekonomik olarak, kifli bafl›na düflen sanayi ürünleri miktar› aç›s›n-
dan da ileri kapitalist ülkelere yetiflilip geçilmesi hedefleniyordu.
Bu dönem, ayn› zamanda, emperyalist savafl›n bafllad›¤› ve 1941’de
Nazi Almanya’s›n›n sald›r›s›yla Sovyetler Birli¤i’nin de savafla girdi¤i, büyük temizli¤in de sözü edilen etkileriyle koflullar›n giderek
a¤›rlaflt›¤› bir dönemdi. Sonuçta savafl› bütünüyle kendisinden
uzak tutamasa da, Sovyetler Birli¤i, 1934’te Milletler Cemiyetine
kat›lm›fl, Fransa, Çekoslovakya, Mo¤olistan, Çin’le ve sonra da Almanya’yla sald›rmazl›k paktlar› yaparak savafla girmekten kaç›nmaya çal›flm›flt›. Savafl ortam›n›n yan›s›ra, büyük temizli¤in yol açt›¤› insan kayb› ve da¤›n›kl›k ile ba¤lant›l› olarak ekonomik geliflmede yavafllama ve t›kan›kl›k yaflan›rken yaflam ve çal›flma koflullar› da a¤›rlafl›yordu.
Sosyalist ekonominin inflas›yla birlikte, kapitalist ekonominin temel unsurlar›ndan iflsizlik ortadan kalkt›¤› gibi iflgücü eksikli¤i
belirmiflti. Sanayi, inflaat ve ulaflt›rmada, 1937’de 1,2 milyona,
1938’de 1,3 milyona, 1939’da 1,5 milyona ulaflan iflgücü eksikli¤i
de ekonomik yavafllamada rol oynuyordu. Öte yandan çal›flma disiplinini art›rmak için, önce 1938’de sonra da 1940’ta bir dizi kararname yay›nlanarak, ifle gelmemeye, gecikmeye, ifli terk etmeye
hapis cezas› getirildi, iflgünü yedi saatten sekiz saate, çal›flma haftas›, alt›da befl günden, yedide alt› güne ç›kar›ld›. ‹flyerine yönelik
olarak aniden a¤›rlaflt›r›lan bask›, buna uyumsuz, gevflek, liberal
görülen yöneticilere, yarg›ya da yöneldi; ifl disiplinsizli¤i gerekçesiyle a¤›r cezalar verilmesinde isteksiz savc›lar, hakimler, müdürler,
doktorlar yarg›land›, cezaland›r›ld›. Bu dönemde baz› sosyal sigorta yard›mlar› da k›s›ld›. 1938’de do¤um izni 112 günden 70 güne
indirildi. Anayasada paras›z e¤itim öngörülmesine ra¤men,
1940’ta lise ve yüksek e¤itim paral› oldu. A¤›rlaflan yaflam koflullar›, kolhoz köylülü¤üne de, trudoden bafl›na tah›l da¤›t›m›n›n
1937’de 4 kilodan, 1940’ta 1,3 kiloya düflmesi biçiminde yans›d›.
Ayr›ca 1939’da kolektif çiftçilerin özel üretimleri için kendilerine
b›rak›lan topraklar› küçültülürken kolektiflefltirilen hayvanlar›n
oran› art›r›ld›. Bu dönemde yiyecek ve tüketim maddelerinde de
k›tl›klar, yokluklar beliriyor, karaborsa fiyatlar› resmi fiyatlar›n
76
77
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
üzerinde yükseliyordu.
T›rmanan savafl ortam›nda koflullar a¤›rlafl›rken y›¤›nlardan beklenen fedakarl›klar ve bu do¤rultudaki bask› ve zorlamalar da art›yordu. Sosyalist inflan›n kazan›mlar›ndan gerilemelere karfl›l›k gelen önlemlere baflvurulmas›n›, bir ölçüde, büyük temizlik sonucunda, y›¤›nsal boyut alan terörün y›¤›nlar üzerinde bask› arac›na dönüflmesiyle, yeni ayd›n tabakan›n toplumsal konumunun, ‘sayg›nl›¤›n›n’, üretimde yer alan iflçilerin üzerine ç›kar›lmas›yla, yönetimde ve toplumda yarat›lan maddi ve manevi de¤ifliklik sa¤lam›flt›.
Savafla girmeden hemen önceki dönemde yaflanmaya bafllanan
zorluklar, savafl s›ras›nda yaflanacaklar›n habercisiydi. 1941’de Nazi Almanya’s›n›n sald›r›s›yla girilen savafl, koflullar› kökten de¤ifltirdi. Bütün çabalar savafl› kazanmaya yöneltildi. Büyük temizli¤in
savafl ortam›nda iç birli¤ini sa¤lamlaflt›rmak gibi bir amac› olmufl
olsa bile, savafl bafllad›¤›nda yaflanan sorunlar, baflar›s›zl›klar, yenilgiler, bir ölçüde, Sovyet iktidar›n›n, ekonominin, K›z›l Ordunun
yönetici kademelerinin büyük oranda tasfiye edilmifl, imha edilmifl
olmas›n›n, belki daha da önemlisi, terörün bast›r›c› etkisiyle y›¤›nlar›n inisiyatifinin köreltilmesinin sonucuydu.
SOVYET ‹KT‹DARININ KARAKTER‹NDE
DÖNEM‹N BEL‹RLEY‹C‹ YER‹
Sovyetler Birli¤i’nde sosyalizmin konsolidasyonu dönemi, sosyalist ekonominin inflas›n›n esas olarak tamamland›¤› dönemdi. Kendisinden önceki büyük at›l›m döneminde, a¤›r sanayi temelinde
modern bir sanayinin yarat›lmas› ve tar›m›n kolektiflefltirilerek
makineli ve büyük ölçekli hale getirilmesi do¤rultusunda elde edilen kazan›mlar, bu dönemde, eme¤in üretkenli¤i, verimlilik yükseltilerek kal›c›laflt›r›l›p yerlefltirilmifl ve tamamlanm›flt›. Bu büyük toplumsal-ekonomik dönüflümün sonucunda, modern tekni¤e
dayanan ve esas olarak kendi kendisine yeterli bir toplumsal-ekonomik yap› yarat›lm›flt›. Bu dönemde Sovyetler Birli¤i’nin d›fl ticareti önemsiz boyutlara inerken savafl tehdidi karfl›s›nda silahlan-
ma ihtiyac›n›n gerektirdi¤i a¤›r sanayi temeli de sa¤lanm›flt›. Büyük dönüflümün di¤er bir ifadesi de giderek yükselen flehirleflme
oran›yd›. 1926’da yüzde 18 olan flehir nüfusunun toplam nüfusa
oran›, 1939’da yüzde 33’e ç›km›flt›.
Kapitalizmin ve meta iliflkilerinin tasfiyesi sonucunda ortaya ç›karak bu dönemde yerleflip belirgin biçimini alan, üretim ve da¤›t›m›n toplumun ihtiyaçlar› do¤rultusunda merkezi olarak planlan›p gerçeklefltirilmesine dayanan sosyalist toplumsal-ekonomik yap›, Sovyetler Birli¤i y›k›l›ncaya kadar onu belirleyen temel özelli¤i
olarak varl›¤›n› korudu. Ancak sosyalist ekonominin inflas› esas olarak tamamlan›rken –toplumsal yap›da belirleyici olamayacak düzeyde de olsa– meta iliflkilerinin izleri ve kal›nt›lar› bütünüyle ortadan kalkmam›flt›. ‹leriki dönemlerde, sosyalizmin sorunlar›n›, t›kan›kl›klar›n› çözmek ad›na, sosyalist üretim iliflkilerini meta iliflkileriyle düzeltme, ‘reforme etme’ giriflimlerinin –sistemin y›k›lmas›na yol açmadan– baflar›l›(!) olamamalar› da oluflturulan yeni
toplumsal-ekonomik sistemin meta ekonomisinden yap›sal ayr›l›¤›na, farkl› niteli¤ine iflaret eder (Kurtulufl Sosyalist Dergi 3,
May›s
2002, s. 106). Buna karfl›l›k, sosyalizmin ilerleyiflinin önüne ç›kan
olumsuz etkenler aç›s›ndan, meta iliflkilerinin bütünüyle ortadan
kalkmam›fl olan iz ve kal›nt›lar›, yeniden meta iliflkilerine geçilmesine neden olabilecek bir boyutta olmamalar›na ra¤men, sosyalist
iliflkilerin içine meta ekonomisinin unsurlar›n› ithal etme giriflimlerine, ‘olumsuz örnek’, ideolojik kaynak olarak, sosyalizme uygun
düflmeyen yanl›fl anlay›fllara araç olma, zemin sa¤lama anlam›nda
bir rol oynam›flt›r.
Sovyetler Birli¤i’nde sosyalist ekonomik sistemin yerlefltirildi¤i
bu dönem, ayn› zamanda siyasi yap›da da büyük de¤iflikliklerin
gerçekleflti¤i bir dönemdi. "Dünyan›n en demokratik anayasas›" biçiminde nitelenen 1936 Anayasas›, sömürücü s›n›flar›n, s›n›f uzlaflmazl›klar›n›n ortadan kalkmas›na dayan›larak kabul edilirken hemen ard›ndan t›rmanan terör dalgas›yla Bolflevik Partinin, Sovyet
iktidar›n›n ileri gelenlerinin büyük bir kesimi tasfiye ve imha ediliyor, yeni ayd›n tabaka uzman, yönetici konumlara getirilirken yö-
78
79
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
netim kiflisel boyuta kadar daral›yordu.
Demokratikleflme, yumuflama, esneklik gerekçeleriyle iflçi s›n›f›n›n siyasi ayr›cal›klar›n› kald›ran yeni anayasa, seçim sisteminin temelini iflyerlerinden yerleflim yerlerine çekerek Sovyet iktidar›n›n,
iflçi s›n›f›n›n sosyalist devletinin en önemli kazan›mlar›ndan birine
karfl›l›k gelen bu özelli¤inden taviz veriyor, vazgeçiyordu. Çeflitli
aç›lardan parlamentarizme yönelen 1936 Anayasas› ile, istikrar ortam› do¤rultusunda yasal güvence sa¤lanmas›, kolektif çiftçilerin
kiflisel üretimlerinin ve bireysel üreticilerin özel giriflim haklar›n›n
tan›nmas›na kadar var›yordu. Bir taraftan bireysel üretimi yasal güvenceye al›rken di¤er taraftan iflçi s›n›f›n›n siyasi ayr›cal›klar›n› kald›ran yeni anayasa, iflçi s›n›f›n›n egemenli¤inin, devlet yap›s›n›n s›n›fsal temelini –geniflletmek ad›na– zay›flat›yordu. Ayn› dönemde
ola¤anüstü boyutlara t›rmanan bask›, fliddet uygulamas›, terör dalgas›, yumuflama ve esnekleflme gerekçesini geçersizlefltirirken, bireysel üretim, giriflim hakk›n›n tan›nmas›, meta iliflkilerinin bütünüyle ortadan kalkmam›fl olan kal›nt›lar›n›, anayasal düzeye tafl›yordu. Bu anlamda, yeni anayasal düzenlemeler, devletin bask› ayg›tlar›n›n güçlendirildi¤i koflullarda iflçi s›n›f›n›n siyasal a¤›rl›¤›n›n, etkinli¤inin, dolay›s›yla kat›l›m›n›n zay›flamas›na hizmet ediyor, sosyalizme geçiflin esas olarak tamamlanmas› temelinde meta
iliflkilerinin henüz ortadan kalkmam›fl kal›nt›lar›na yer vermesiyle
de ileride sosyalizmin meta iliflkilerini içeren bir toplum olarak
kavran›fl›na kap›y› aç›yordu.
Yeni anayasa, siyasi ayr›cal›kl› kesimin konumlar›n› güvenceye
alma, istikrar isteminin ifadesiyken terör dalgas› ise, t›rmanan savafl ortam›nda fedakarl›klar›n, bask› ve zorlamalar›n art›r›lmas› isteminin ifadesi oldu. Yaklaflan emperyalist sald›r› ve savafl koflullar›nda Sovyet iktidar›n›n, toplumun birli¤ini güvenceye almak üzere, güvenilirliklerinden kuflku duyulan yönetici kesime yönelik
olarak –emperyalist-faflist ajanl›¤›, karfl›devrimcilik suçlamalar›yla– bir imha ve tasfiye seferberli¤ine giriflildi. Büyük temizlikle,
büyük bir yönetici kesim tasfiye edilir, yönetim mutlak biçimde
Stalin’in elinde toplan›rken, Sovyet iktidar› taraf›ndan yetifltirilmifl
genç bir ayd›n tabaka, rejime sadakati temelinde, yönetici, uzman
konumlara getiriliyordu. Bu de¤iflim, beyaz yakal›, ayd›n, yönetici, uzman konumdakilerin oran›n›n çeflitli kademelerinde artmas›yla Bolflevik Parti’ye yans›makla birlikte, yönetim, kiflisel ölçekte
darald›¤› ölçüde de, yeni ayd›n tabakan›n ifllevi, yönetimi devralmaktan çok, ona hizmet etmek oluyordu. Bu geliflmeyle, yeni ayd›n tabaka, henüz yönetimle özdeflleflmese de, seçkin bir tabaka olarak giderek maddi ayr›cal›klar kazan›yor, ileriki dönemlerde Sovyet
toplumunda hakim olan maddi ayr›cal›kl› bürokrasinin kökenini
oluflturuyordu.
‹stikrar talebiyle konumlar›n› korumak isteyen siyasi ayr›cal›kl›
kesime büyük temizlik sonucunda darbe vurulmas›, büyük bir kesimin tasfiye edilmesi, çeliflkili gibi de görünse, iflçi s›n›f›n›n y›¤›nlar›n›n iradesi yarar›na bir geliflmeyi sa¤lamad›. Baflvurulan yöntemler ve yaklafl›m, yönetimi, geniflletmek yerine daha da daraltt›,
s›n›f›n y›¤›nlar›na yaklaflt›rmak yerine daha da uzaklaflt›rd›. Ayr›cal›klar›n kendisi tasfiye edilmedi¤i, s›n›f ad›na yönetim yerine, s›n›f›n y›¤›nsal yönetimi gerçekleflmedi¤i sürece, ayr›cal›k kazanan
kesimin tasfiyesi, s›n›f›n, sosyalizmin ç›karlar›n›n korunmas›n› güvenceye almad›; bu tasfiye s›ras›nda, yönetim daha da darald›¤› ve
s›n›f›n y›¤›nlar›ndan uzaklaflt›¤› için, ayr›cal›klar›n ve yeni ayr›cal›kl› kesimlerin do¤mas›na, bunlar›n ayr›cal›klar›n› kal›c›laflt›rmalar›na karfl› mücadelenin temelini zay›flatt›. S›n›f›n, sosyalizmin ç›karlar›n›n, kazan›mlar›n›n amaca uygun düflmeyen yöntemlerle,
araçlarla korunmak istenmesi, ilerideki kay›plar› kolaylaflt›rd›.
Toplumsal yap›n›n her alan›na uzanan, karfl›devrimci, casus av›
biçimindeki terör dalgas›, sorumluluktan kaçma e¤ilimini gelifltirerek bireylerin inisiyatifini köreltiyordu. As›ls›z iddialar, düzmece
davalar, tarihin günlük amaçlara yönelik olarak çarp›t›lmas›, tahrif
edilmesi, sahtekarl›k, yalan ve gizli gündemlerin politika arac› olarak kullan›lmas›, s›n›f›n politik bilincini bozuyor, politikaya yabanc›laflt›r›yordu. ‹flçi s›n›f›n›n komünizm mücadelesinin amaçlar›na, sosyalizme hizmet etmeyen, uygun olmayan bu yaklafl›m ve
yöntemler, y›¤›nlar› sosyalizmin ç›karlar›n› kendi iradeleriyle ger-
80
81
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
çeklefltirmekten geri çekerek s›n›f› mücadelesinde silahs›zland›r›yor, zay›flat›yordu. Günün zorunluluklar› temelinde, pratik yararlar u¤runa baflvurulan araçlar, hedeflenen amaca gerçekte hizmet
etmiyor, ona zarar veriyordu.
‹flçi s›n›f›n›n, sosyalizmin ç›karlar› ad›na, bu amaca uygun olmayan araçlara baflvurulurken –herhangi bir farkl› görüfl ya da muhalefet bile söz konusu olmamas›na ra¤men– güvenilirliklerinden
kuflku duyulan genifl bir yönetici kesim tasfiye edilip yönetim, deyim yerindeyse, ‘sosyalizmin bekçisi’ olarak Stalin’in elinde toplan›yordu. ‘Eski kuflaktan’ yönetici kesim tasfiye edilip iflçi s›n›f›n›n,
sosyalizmin ç›karlar›n› savunma sorumlulu¤u bireysel boyutta ‘fani omuzlara’ yüklenirken yönetimin daral›p y›¤›nlardan uzaklaflmas› kiflisel düzeye var›yordu. Sovyet iktidar›n›n iflçi s›n›f›n›n komünizm hedefi do¤rultusunda ilerlemesinin güvencesinin Stalin’in
flahs›nda bireylere yüklendi¤i bu geliflme ise, iflçi s›n›f›n›n, y›¤›nlar›n politik yabanc›laflmas›n› art›rarak asl›nda, iflçi s›n›f›n›n komünizm hedefiyle çeliflen e¤ilimlerin, geliflmelerin ortaya ç›kabilmesi
ve etkin olabilmesi aç›s›ndan, alan› daha da fazla aç›yor, ortam yarat›yordu. Sovyet iktidar›n›n ileriki dönemlerinde maddi ayr›cal›klar kazan›p bunlar› yerleflik bir duruma getirerek kendi özel ç›karlar›n›, iflçi s›n›f›n›n, komünizm mücadelesinin ç›karlar›n›n önüne
geçiren bürokrasi de, ‘eski kufla¤›n’ tasfiye edilip s›n›f›n, y›¤›nlar›n
yönetimden daha da uzaklaflt›r›ld›¤› bu zeminde geliflti.
Ayr›cal›klar kazanarak kendi konumlar›n› kal›c›laflt›rmaya yönelen kesimlerin tasfiye edilmesi, çeliflkili bir biçimde –s›n›f›n y›¤›nlar›n›n yönetimi ellerine almas› gerçekleflmedi¤i için– yeni ayd›n
tabakan›n yarat›l›p ayr›cal›kl› konumlara getirilmesi sonucunu do¤urdu. ‹flçi s›n›f›n›n ve sosyalizmin ç›karlar›n›n savunulmas›n›n
güvencesinin y›¤›nlar yerine Stalin’in flahs›na indirgenmesi ise,
Sovyet iktidar›n›n geliflimini, kaderini bir bireyin varl›¤›na, iradesine ba¤layarak temelinden zay›flat›yor, gerçek dayana¤›ndan yoksun b›rak›yordu. Bu koflullarda, toplumdaki ayr›cal›kl› konumunun yan›s›ra giderek Bolflevik Parti içinde de etkinlik kazanan yeni ayr›cal›kl› tabakan›n hakimiyetinin, yönetimi elinde toplamas›-
n›n önünde Stalin’in flahs›ndan baflka engel kalm›yor, bu anlamda
arzulanan›n tam tersine sosyalizmin ç›karlar›n›n korunmas›ndan,
savunulmas›ndan uzaklaflman›n olanaklar› art›r›lm›fl, güçlendirilmifl oluyordu.
‹flçi s›n›f›n›n, sosyalizmin ç›karlar›n› savunmak üzere de olsa, Stalin’in yönetimi, iktidar› elinde toplamas›, iflçi s›n›f› iktidar›n›n komünizme ilerleyifl için zorunlu özelliklerini bozuyor, s›n›f›n y›¤›nlar›n› yönetimden daha da uzaklaflt›r›yordu. Yönetimin bireysel
boyuta kadar daralmas›, y›¤›nlar›n kaderlerini kendi ellerine almas›ndan, kendilerini do¤rudan yönetmelerinden bütünüyle uzaklaflmaya karfl›l›k geliyordu. Ama öte yandan, Stalin’in temsil etti¤i
politikalar, uygulamalar, desteklerini alarak y›¤›nlar› seferber etti¤i gibi, y›¤›nlar›n, sahip olduklar› bilinç düzeylerine karfl›l›k gelen
taleplerini ifade ediyordu. Di¤er bir deyiflle, Stalin’in iktidar›, bir
bireyin, y›¤›nlara ra¤men, onlar›n elinden iktidar› almas› de¤il, onlar›n varolan bilinçleri, talepleri do¤rultusunda, bu taleplerle uyum
içerisinde, iktidar olmas›yd›. Bu aç›dan sorun, y›¤›nlar›n, bilinç
düzeylerinin yetersizli¤iyle, iflçi s›n›f› demokrasisinin, yönetime y›¤›nsal kat›l›m›n komünizme ilerleyiflte zorunlulu¤unu kavramaktan yoksun olmalar›d›r ve Bolflevik Parti’nin de bu aksakl›¤› gidermekte baflar›s›z kalmas›d›r.
Y›¤›nlar›n yönetimden uzak kalmalar› ile taleplerinin, ç›karlar›n›n onlar ad›na bir bireyin yönetimiyle gerçeklefltirilmesi aras›ndaki çeliflki ise, sonsuza kadar varl›¤›n› sürdüremezdi. Tarihin ak›fl›n›, y›¤›nlar›n yerine, onlar›n ad›na, bireyin etkilemesi, belirlemesi
kal›c› olmad›. Stalin’in, yönetimi elinde toplayarak, iflçi s›n›f›n›n,
sosyalizmin ç›karlar›n› savunmas›, bunlar›n güvence alt›na al›nmas›n› sa¤lamad›. Y›¤›nlar ad›na ç›karlar›n›n savunulmas›, y›¤›nlar›n,
kazan›mlar›n›, ç›karlar›n›n dolayl› temsilini de kaybetmelerine, iktidar›n y›¤›nlara hizmet etmesinin son bulmas›na kadar vard›. Önce bürokrasinin iktidara gelmesiyle, sonra da Sovyet iktidar›n›n y›k›lmas›yla, bir anlamda ‘tarih intikam›n› ald›’.
Bu dönemde, k›sa vadeli hedeflere ulaflmay› sa¤lad›¤› ölçüde
uzun vadeli amaçlara uygunlu¤u sorgulanmayan araçlarla ve yön-
82
83
S O S Y A L ‹ Z M V E Y A B A N C I L A fi M A
K U R T U L U fi
temlerle, h›zla gerçeklefltirilen sosyalist ekonominin inflas› esas olarak tamamland›; Sovyetler Birli¤i emperyalist savaflta varl›¤›n› korumay› baflard›, savafl› kazan›p dünya ölçe¤inde etkin oldu. Ancak
bu süreçte, günlük hedeflere ulafl›l›rken, uzun vadeli amaçlar aç›s›ndan, kusurlar, bozukluklar ve engeller birikiyordu. Sosyalist
mülkiyet temelinde sosyalist üretim yerlefltirilirken meta iliflkilerinin ortadan kalkmam›fl kal›nt›lar› anayasa düzeyine yans›yor, parlamentarizm do¤rultusundaki de¤ifliklikler, bozulmalar iflçi s›n›f›n›n egemenli¤inin arac› olarak Sovyet devletinin s›n›fsal temelini
zay›flat›yordu. En önemli çarp›lma olarak iflçi s›n›f›n›n, y›¤›nlar›n
yönetimden uzaklaflmas›, siyasi yabanc›laflmas› ise, maddi ayr›cal›kl› bir bürokrasinin hakimiyetine olanak sa¤layarak Sovyet iktidar›n›n komünizm hedefine do¤ru ilerlemesini engelleyecek özellik tafl›yor; iflçi s›n›f› ad›na yönetim, iflçi s›n›f›n›n egemenli¤ini tehlikeye düflürüyordu.
Komünizmin alt aflamas› olarak sosyalist toplum, kapitalizmin,
sömürünün, meta iliflkilerinin, üretim araçlar› karfl›s›ndaki farkl›
konumlar› aç›s›ndan s›n›flar›n ortadan kalkm›fl oldu¤u toplumdur
(Kurtulufl Sosyalist Dergi 1,
Kas›m 2001, s. 170). Sosyalist toplumsal-ekonomik yap›n›n üzerinde yükselen üstyap›n›n, toplumun s›n›flara bölünmüfllü¤ünün izlerinin ve devletin bütünüyle ortadan
kalkt›¤› komünizmin üst aflamas›na ulafl›labilmesi için gerektirdi¤i siyasi örgütlenme, devlet ise, iflçi s›n›f›n›n ve s›n›flar ortadan
kalkt›¤› ölçüde tüm toplumun y›¤›nsal olarak yönetime kat›l›m›n›
sa¤layarak yöneten - yönetilen ayr›m›n›n giderilmesinin koflullar›n› yaratan, gelifltiren iflçi s›n›f› demokrasisi biçimindedir (Kurtulufl
Sosyalist Dergi 6, Mart 2003, s. 105). Sovyetler Birli¤i’nde sosyalist
inflan›n izledi¤i süreç, bu aç›dan çeliflkili sonuçlar do¤urmufltur.
Bir yandan altyap›da, ekonomi düzeyinde sosyalist infla hedeflerine
ulafl›lm›fl, sosyalist üretim örgütlenmifl, di¤er yandan bu dönüflümü, inflay› gerçeklefltiren iflçi s›n›f›n›n devleti, komünizme ulaflmak için zorunlu özellikleri aç›s›ndan bozulmaya u¤ram›fl, üstyap›da, politika düzeyinde eksiklikler, kusurlar, çarp›kl›klar oluflmufltur. Di¤er bir anlat›mla, sosyalizme geçifl, sosyalist inflan›n ekono-
mik hedeflerine ulaflmas›, sosyalist ekonominin kuruluflu aç›s›ndan
gerçekleflmifl, iflçi s›n›f›n›n egemenli¤inin, sosyalist devletin biçimindeki, özelliklerindeki, yap›s›ndaki bozulma buna efllik etmifltir.
Sovyet iktidar›n›n daha sonraki geliflimi ve kaderi, bu çeliflkili niteli¤inin ürünü oldu. Ekonomik temel, sosyalist toplumsal-ekonomik yap›, Sovyetler Birli¤i’nin iç ve d›fl, maddi ve manevi, bütün
yaflam›nda belirleyici olmakla birlikte, siyasi yap›, iflçi s›n›f› demokrasisi, sosyalist devlet düzeyindeki eksiklik, çarp›kl›k, komünizme ilerleyifli engelleme yönünde etkili olarak Sovyetlerin t›kanmas›na ve y›k›lmas›na yol açt›.
84
85
u anlamda, bu dönemde, sosyalist toplumsal-ekonomik yap›ya geçifl esas olarak tamamlanm›fl, Sovyet iktidar›n›n daha
sonraki dönemlerde yap›s›n›, niteli¤ini, karakterini belirleyen sistem olarak sosyalizm yerlefltirilmiflti; ama ayn› zamanda, sosyalist devrimi, s›n›flar›n ortadan kald›r›lmas› eylemini gerçeklefltiren iflçi s›n›f›n›n siyasi temsilindeki, devlet yap›s›ndaki gerileme ve
bozulmalarla birlikte ve de komünizme ilerleyifl yerine kendi ayr›cal›kl› konumunu korumaya çal›flan bir bürokrasinin hakimiyetinin zeminini yaratarak ileride t›kanmas›na ve y›k›lmas›na yol açacak eksiklik, çarp›kl›k ve bozukluklarla birlikte. Sovyet iktidar›n›n
daha sonraki tarihini bu dönemde kazand›¤› nitelikler ve özellikler
belirledi; iç ve d›fl geliflmeler, mücadeleler, kurulmufl olan sosyalist
toplumsal-ekonomik yap› temelinde gerçekleflti; s›n›f ad›na yönetimin bireysel boyuta daralmas› –‘sosyalizmin bekçisi’ olarak Stalin’in yaflam›n›n sona ermesiyle– maddi ayr›cal›kl› bürokrasinin hakimiyetine vard›.
B
KAYNAKÇA
J. V. Stalin, Problems of Leninism (Leninizmin Sorunlar›),
Foreign Languages Press, Peking, 1976
M. Dobb, Soviet Economic Development Since 1917 (1917’den Beri
- Sov
yet Ekonomisinin Geliflimi),
London, 1978
R. Medvedev, Let History Judge (Tarih Yarg›las›n),Spokesman
Books, London, 1976
K U R T U L U fi
Ulusal sorun ekseninde
PROGRAMIN
SINIRLARI
HACI YILDIZ
G‹R‹fi
rogram sorunu, marksist-leninist literatürde farkl› yönlerden
tart›fl›lm›fl ve Komünist Manifesto
’dan günümüze bir çok program ortaya konulmufltur. Bu programlardan her biri, içinde
bulunan dönemin koflullar›ndan kalkarak iflçi s›n›f› iktidar› ve s›n›fs›z toplum hedefine ulaflman›n imkanlar›n› ifade etmektedir. Süreç içinde, iflçi s›n›f› iktidar› ve s›n›fs›z toplum hedefinden vazgeçerek marksist ak›mdan kopan, gerçeklefleSon zamanlara kadar, misak-› millici
bilir hedef olarak günmant›¤›n etkileriyle Türkiye’nin Kürdisdeminin bafl›na toplutan’› da içeren bir bütün olarak düflümun demokratik dönülmesinin sonucu olarak, iki farkl› sosnüflümünü koyan, deyo-ekonomik yap›n›n etmenleri, s›n›flar
mokrasici, sosyal deve s›n›f mücadelesinin dengeleri, birbimokrat
programlar
rine kar›flt›r›l›p k›s›r bir perspektife s›¤d›a¤›rl›k kazanm›flt›r.
r›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Oysa dünya üzeNesnel zeminini kapirindeki bütün ülkeler ve sosyo-ekonotalist- emperyalist sismik biçimlenifller gibi, Türkiye ile Kürtemdeki geliflmelerde,
distan da farkl› farkl› incelenip strateji
bu geliflmelerin iflçi s›ve taktikler gelifltirilmek zorundad›r.
P
86
87
PROGRAMIN SINI RLARI
K U R T U L U fi
n›f›n›n yap›s›nda meydana getirdi¤i de¤iflikliklerde bulan bu e¤ilim, iflçi s›n›f› hareketinde etkili oldu¤u ölçüde, sosyalizm ve s›n›fs›z toplum hedefi de ütopya olarak tan›mlanmaya mahkum edilmifltir.
Marksizmi teorik temelleri, program felsefeleri olarak beyan etmekten vazgeçip, bugünkü sorunlar›n çözümleri olarak, demokratik dönüflümleri amaçlaflt›ran ve bu ölçüde özel mülkiyet sistemini
aflan bir perspektifin gerisinde konumlanan program anlay›fllar›,
gerçekçilik temellerini yitirirler. Bu çerçevede, iflçi s›n›f›n›n mücadelesinin imkanlar›n› gelifltirmesi beklenen her türden demokratik
kazan›m›n, tam aksine bir etki yapabildi¤i; sömürü olgusunu daha
ince bir koza ile örerek görülmesini, alg›lanmas›n› engelledi¤i, sistemin daha sa¤lam dayanaklara kavuflmas›na yarayan, ideolojikpsikolojik argümanlara dönüflebildi¤i görülmektedir.
Proleter devrimci toplumsal dönüflümler, s›n›flar savafl›m› alan›n›n genel e¤ilimleri üzerinde ifadesini bulan bilinçli bir eylemin
ürünüdürler. Her ne kadar bu alan›n karmaflas›, öngörülemez olaylar› ba¤r›nda besleyip, her geliflme ve olguyu program konusu yapmay› ya da tersinden bu geliflmelerin programda öngörülmüfl olmas›n› olanaks›z k›lsa da, programlar zaten bir eylem plan› olmad›klar›ndan, bu durumun kendisi bir zaaf yaratmaz. Programa nelerin girece¤i, hangi konular›n ve e¤ilimlerin programda yer bulaca¤› konusu, genel olarak program anlay›fllar›nda büyük farkl›l›klar oluflturmam›flt›r. Bu yaz› ise ulusal sorun ekseninde
, programda
yer bulan konular›n birbiriyle nas›l ba¤lant›land›r›l›p, ayr›m noktalar›n›n nas›l belirlenece¤i konusunu ele almakta, bunu konu
edinmektedir.
Komünist bir program›n önkoflulu, program metninin, birbirleri ile karfl›l›kl› iliflki içinde bir karmafl›kl›¤› oluflturan bir çok konu
bafll›¤›n›, sa¤lam teorik referanslar› ile bütünlüklü bir flekilde kavram›fl olmas›d›r. Bu, program›n komünist s›fat›na lay›k olmas› için,
kendisinde aranacak bir özelliktir. Bu aç›dan Türkiye ve Kürdistan
için komünistlerin devrim programlar›n›n s›n›rlar›, dayanacaklar›
nesnel zemin aç›s›ndan tan›mlanmadan önce, ulusal sorunun dev-
rim stratejisi ve örgütlenme anlay›fl› ile ba¤lant›land›¤› noktalar
aç›s›ndan program mant›¤›n›n netlefltirilmesi gerekmektedir. Bu
gereklilik, özellikle bugünün dünyas›nda ve bölgesel geliflmelerin
karmafl›klaflt›¤›, genifl bir ülkeler, uluslar ve milliyetler karmaflas›n›n yafland›¤› ve merkezinde Ortado¤u’nun bulundu¤u co¤rafyada,
komünistlerin hangi programla, ne tür bir netlikle siyaset yapabileceklerinin de s›n›rlar›n› gösterecektir. Hemen belirtilmelidir ki,
bu aç›dan, hem tarihsel geliflmelerin ve sosyalizm deneyiminin,
hem de Marx, Engels, Lenin çizgisinin, ulusal sorunun konuluflu ve
özünün serimlenmesi aç›s›ndan sundu¤u temelin sa¤laml›¤›, örgüt
ve program düzeyinde ayn› ölçüde karfl›l›k bulmamakta, bu aç›dan
tamamlanmas› ve afl›lmas› gereken bir s›n›rl›l›¤› da beraberinde getirmektedir. Kurtulufl Sosyalist Dergi
’nin program çal›flmas›, hem
marksizm-leninizmin teorik temellerinin sundu¤u imkanlar› kullanmak hem de sosyalizmin genel tarihiyle beraber, bu tarihten etkilenmifl kendi özel tarihinin olumluluklar› üzerinden giderek s›n›rl›l›klar›n› aflmak perspektifi ile, konunun bir yan›n› a¤›rl›kl›
olarak ele almaya bafllam›fl olacakt›r. Bu aç›dan eksik kalan örgütlenme anlay›fl› ve perspektifleri, bu temel üzerinden di¤er say›larda gündeme gelecektir.
Kuflkusuz ki program›n belki de en önemli konu bafll›¤›, önümüzdeki devrimci ad›m›n ne oldu¤unu belirten teze karfl›l›k gelir.
Herkesin bildi¤i gibi bu tez, devrim stratejisi kavramlaflt›rmas› ile
literatürdeki yerini alm›flt›r. Kurtulufl Sosyalist Dergi
’nin 7. say›s›ndaki "Program ve Strateji Sorunlar›; Demokratik Devrim ve Sos yalist Devrim " bafll›kl› yaz›, bu konudaki bak›fl aç›m›z› sergilemektedir. Yine, dergimizin 8. say›s›ndaki, "Sosyo-ekonomik yap›
tahlili aç›s›ndan; S›n›flara Bakmak " bafll›kl› yaz›da ise, s›n›fsal
geliflmiflli¤e ve üretim iliflkilerine bakarken kullan›lacak temel verilmektedir. Ama Türkiye ve Kürdistan’da oldu¤u gibi, bu yaz›lar›n konu çerçevesi olan ülke ve ulus olgular›, hem nesnel olarak
hem de bu nesnel zeminden kaynaklanan (ve teoride de yan›lsamalara yol açan) öznellikleri aç›s›ndan, her zaman için bu yaz›lardaki
kadar netçe ifade edilemeyebilmektedir. Bu nedenle yukar›da an›-
88
89
PROGRAMIN SINI RLARI
lan yaz›lar, en genel sorunlar› çözmenin olanaklar›n› sunmakta,
ama bizi, bundan daha ileri bir noktaya götürmemektedir. Çünkü,
ait olduklar› düzeyin teorik sorunlar›n›, kavramsal netlik ve teorik
bütünlü¤ü içinde ifade eden bu yaz›lardan, ayn› zamanda baflka bir
ifllevi yerine getirmelerini; programla baflka bir düzeyden, ulusal
sorun alan›ndan iliflkilenen kar›fl›kl›klar›n, bulan›kl›klar›n giderilmelerini beklemek yanl›fl olur. Bu beklenti, hayattaki karmafl›kl›k
ve sorunlar›, teoride çözüp bitirmek türünden bir idealizme yak›n
durmak anlam›na gelecektir. Bu nedenle ilgili yaz›lar›n ifade etti¤i teorik çerçevenin d›fl›ndan bir seri sorunun ideolojikolarak çözülmesi, teorik ve programatik netlik için ön koflul olarak belirmektedir. Biz bütün bu sorunlar›, bu yaz›m›zdaki bafll›¤a atfen, Progra m›n S›n›rlar› kavramsallaflt›rmas› üzerinden ortaya koymaya, çözmeye ve bu sayede de Türkiye iflçi s›n›f›n›n devriminin niteli¤inin
–ki bu ayn› zamanda Kürdistan iflçi s›n›f›n›n devrim program› için
de bir netlik anlam›na gelir– saptanmas›n›n; teorik, ideolojik, ampirik veriler üzerinden oluflturaca¤›m›z bir tezin olanaklar›n›yaratmaya çal›flaca¤›z. Hemen belirtmeliyiz ki bu olana¤a, en genel olan
teorik çerçevenin d›fl›ndan, bir baflka düzeyden kaynaklanan kar›fl›kl›klar ve bu kar›fl›kl›¤a izin verip zemin oluflturan teorik tarihimi zin ön kabullerini sorgulamadan ulaflamay›z.
Son zamanlara kadar, Kürdistan’daki sosyo-ekonomik yap›, hiç
bir zaman ayr› bir analize tabi tutulmam›flt›r. Bunda kuflkusuz ki
misak-› millici mant›¤›n etkileri vard›r. Türkiye, sürekli olarak
Kürdistan’› da içeren bir bütün olarak düflünülmüfl, bu bütünün
bir parças› olarak de¤erlendirmenin ötesinde bir alg› düzeyine tekabül edebilecek Kürdistan kavram› gündeme getirilememifltir.
Bunun sonucu olarak ise sosyo-ekonomik yap›n›n etmenleri, s›n›flar ve s›n›f mücadelesinin dengeleri k›s›r bir perspektife s›¤d›r›lmaya çal›fl›lm›flt›r. ‹ki farkl› sosyo-ekonomik yap› birbirine kar›flt›r›lm›flt›r. Dünya üzerindeki bütün ülkeler ve sosyo-ekonomik biçimleniflleri nas›l ki farkl› farkl› inceleyip, strateji ve taktikler gelifltirmek zorundaysak Türkiye ile Kürdistan’› da ayn› tarzda ele almal›y›z. Bu aç›dan y›llar önce yap›lan bir vurgunun karfl›l›klar› bilim90
K U R T U L U fi
sel bir yöntemle ortaya ç›kar›lmal›d›r.
"Siyasi ve ekonomik yap›s› birbirinin ayn› olmayan, birinin di¤eri
taraf›ndan belirlendi¤i iki toprak parças›, birbirine kar›flt›r›lmaktad›r.
Nas›l ki, dünyada kapitalizmin ald›¤› hakimiyet biçimini tek tek ülkeler aç›s›ndan, ayn› formlarla aç›klayamaz ve ayn› taktik ve stratejileri öneremezsek, Türkiye ile Kürdistan’›n durumuna da ayn› tarzda
yaklaflmak gerekiyor." (Yeni Öncü 24, A¤ustos 1990, s. 109)
Program›n s›n›rlar›n›n nereden geçti¤i, nerelere de¤erek baflka
alanlardaki farkl› ulusall›klara ait s›n›f mücadelelerine ivme kazand›rd›¤›, tersine hangi noktalarda ise, bu ayn› türden s›n›rlar›n iç içe
geçip kalkarak farkl› ulusal mücadelelerin etkisine aç›k olundu¤u
türünden sorulara verilecek yan›tlardan önce, ampirik olan›n hangi
co¤rafyaya ait oldu¤u netlefltirilmeli; Türkiye, Kürdistan ve bölge
devriminin dinamikleri, tafl›d›klar› bütün karmafl›kl›k ve iç içe
geçmifllikle beraber, esas olarak ait olduklar› bölmelere yerlefltirilmelidir.
Birleflik devrimci bir dalgan›n, iki ülkede farkl› s›n›fsall›klar› flekillendiren devrimci durumlar yarataca¤› ya da tersinden farkl› s›n›fsall›klar üzerinden flekillense de sonuç olarak iki ülke devrimci
hareketlerinin birleflik devrimci bir dalgaya dönüflebilece¤i varsay›m› ne kadar do¤ruysa, tariflenen bu sürecin nas›l ve ne biçimde geliflece¤inin flartlara ba¤l› oldu¤u gerçekli¤i de, bu do¤ruya yap›lan
vurgu oran›nda ön plana ç›kmaktad›r. Tek bafl›na bu an›msatma,
kuflkusuz ki, Kürt tarihinin çok parçal› co¤rafyas›n›n, benzer ama
ço¤u yerde yaln›z yaflanm›fl kesitlerinin bugüne tafl›d›¤› sorunlara
yan›t vermeye yetmeyecektir.
S›n›fsal olan›n en çok karmafl›klaflt›¤› düzey olarak ulusal sorun
ve farkl› ulusall›klar, program netli¤i aç›s›ndan en önce dikkate
al›nmas› gereken konulardan biridir. Özellikle Kürt meselesi ve
Kürdistan sorunu gündeme geldi¤inde bir çok programatik mesele, iç içe geçmifl bir flekilde bir di¤erini do¤urmakta, beslemekte ya
da gölgelemektedir. Kuflkusuz, biraz önce de belirtti¤imiz gibi,
gerçek yaflam›n ve toplumsal hareketlilikler zemininde geliflen s›n›f mücadelesinin, saptanm›fl bir programa harfiyen uymas›n› bek91
PROGRAMI N SINI RLARI
K U R T U L U fi
lemek, idealist bir bak›flt›r. Bu aç›dan programlar›n, toplumsal hareketliliklerin anl›k biçimlenifllerini de¤il, orta vade ve genel e¤ilimin yönünü konu edindi¤ini tekrar belirtmeliyiz. Söz konusu olan
bugünün ulusal sorunlar›, ulusal sorunun bugünkü biçimleniflleri
olunca, emperyalizm ve enternasyonalizm konular›n›n üst bafll›klar
olarak, özellikle öne ç›kt›¤›, bu bafll›klardan ba¤›ms›z bir ulusal sorunun, zaman ve mekandan kopuk ve bu nedenle de anlafl›lmaz,
kendinden menkul konular olarak belirdi¤i görülecektir. Bu da, tarihi uluslar, milliyetler aras› çat›flma ve birlikler olarak gören burjuvazinin anlay›fl›na ricat etmek, idealist tarih anlay›fl›n›n s›¤l›¤›nda bo¤ulmak demek olacakt›r.
Sosyalizmlerin y›k›lmas› ile birlikte s›n›f mücadelesinin de¤iflen
dengeleri üzerinden artarak geliflen sömürgeci emperyalist politikalar ve eflitsiz ulusal iliflkiler, ç›plak gözle görülür bir nitelik kazanm›flt›r. Ezilen uluslar ve milliyetler üzerinde artan oranlarda savafl ve fliddet yöntemleri uygulanmaktad›r. Ulusal sorunun özünü
çarp›tan milliyetçi, ulusalc› ak›mlar›n her türlüsünün bu olumsuz
koflullarla birlikte giderek yay›ld›¤› görülmektedir. Bu koflullarda,
marksist-leninist kavray›fl›n ve program yönteminin, konunun
özünün emperyalizm ve enternasyonalizm ekseninde ele al›nmas›n› zorunlu k›ld›¤›, bunun d›fl›ndaki bak›fl aç›lar›n›n, hangi iddia ve
niyete sahip olursa olsun, burjuva ve küçük burjuva s›n›fsal içerikler düzeyini aflamayaca¤›; genel olarak burjuvazin çözümlerinin s›n›rl›l›¤› nedeniyle, di¤er bütün demokratik sorunlarda oldu¤u gibi, ulusal sorunun çözümünde de sonuna kadar tutarl› olamayaca¤› bilince ç›kar›lmal›d›r.
Bu aç›dan yap›lacak olan çal›flmalar, devrim stratejisi ve örgütlenme ölçe¤i gibi programa iliflkin iki önemli konu bafll›¤›n›n, ulusal sorunla hangi temellerde iliflkilendi¤ini, marksist tarih yöntemi
ile ortaya koyarak bafllamal›d›r. Genel ve orta vadedeki e¤ilimlerin
yönünü do¤ru saptayabilmek ancak bu sayede mümkün olabilecektir. Bunun d›fl›ndaki yöntemlerle davranan politik çizgilerin s›n›f
mücadelesine dair anl›k geliflmelerde do¤ru taraf olmalar› bile, ço¤unca rastlant›ya ve sezgilere kalacakt›r.
Bu yaz› esas olarak, program›n önemli konu bafll›klar›ndan devrim stratejisinin ulusal sorunla iliflkilenmesi konusunda, Türkiye
ve Kürdistan realitelerindeki s›n›r netliklerini tan›mlayacakt›r.
Ulafl›lan netlik, üzerinden yap›lacak di¤er çal›flmalarla farkl› yönlerde sürdürülmeli ve mant›ki sonuçlar›na vard›r›lmal›d›r. Bu yönlerden biri, Türkiye’yi Kürdistan’› da içeren bir bütün, Kürdistan’›
Türkiye’nin bir parças› olarak de¤erlendiren sosyo-ekonomik ölçeklere dayanan demokratik devrim stratejilerinin arka planlar›n›
deflifre etmek olmal›d›r. Bu bafll› bafl›na bir konu oluflturmakta ve
öncesinde Türkiye ve Kürdistan devrimleri üzerine temel tezlerin
ileri sürülmüfl olmas›n› gerektirmektedir. Bu yaz›n›n sa¤layaca¤›
imkanlar üzerinden ulaflaca¤›m›z netlikler, Türkiye ve Kürdistan
özelinde enternasyonalizmi örgütsel boyutuyla nas›l yaflama geçirece¤imizi belirlememize de yarayacakt›r. Kuflkusuz bu konuda ortaya koymaya çal›flacaklar›m›z, demokratik devrimi yanl›fl ve farkl›
bir amaçla formüle eden her türden demokratik devrim
savunular›na, k›smen de olsa bir yan›t oluflturacak; bu sayede, Türkiye ve
Kürdistan’da geçerli devrim stratejisinin savunulabilme imkanlar›
gerçek a¤›rl›klar›na kavuflacakt›r.
ENTERNASYONAL‹ZM VE PROGRAMIN MANTI⁄I
Komünistlerin, iflçi s›n›f›n›n sosyalist devrim ve iktidar mücadelesine öncülük etmeleri, bu hedefe ulaflman›n teorik ve örgütsel imkanlar›n›, öncelikle bir program ekseninde ifade ederek kitlelerin
bilincine ç›karmalar› ile olanakl›d›r. Bu do¤rultuda bir faaliyeti
sürdürmek iddias›ndaki komünistlerin, güçlü teorik bir çerçeveye,
kavramsal bütünlük ve tutarl›l›¤a sahip olmalar› gerekti¤ini belirtmifltik Kuflkusuz bu tutarl›l›k ve bütünlü¤ün imkanlar›, en genel
anlamda marksizmin s›n›f teorisinde bulunabilir.
Bu teorik çerçeveyi dinamik analiz yöntemleri ile güncel olana
uygulamak, ampirik geliflme ve göstergeleri bu çerçeve üzerinden
saptamak, bize, her günkü s›n›f savafl›m› zemininde geliflen kapitalist üretim iliflkilerinin devrimci birikimini do¤ru anlama ve örgütsel olarak kavrama imkan›n› verecektir. Program, bu kapasiteyi
92
93
PROGRAMI N SINI RLARI
K U R T U L U fi
içermek için, öncelikle iki noktada netlikle tan›mlanm›fl olmal›d›r.
Bu noktalardan ilki -I-, iflçi s›n›f›n›n birli¤inin ulusal burjuvalar
taraf›ndan çizilen devlet s›n›rlar›nda kesintiye u¤ray›p, s›n›f›n uluslararas› örgütlenme boyutunun s›n›rlanmas›ndan kaynaklanan,
program›n s›n›rlar› üzerindeki netlik ihtiyac›d›r.
‹kinci nokta ise -II-, farkl› sosyo-ekonomik yap›lar› içeren ama
ayn› zamanda bir devlet taraf›ndan hükmedilen genifl co¤rafyalar
üzerinde (Ekim Devrimi böyle bir deneyimdir), toplumsal ve s›n›fsal dönüflümler gerçeklefltirmek üzere uygulanan programlar›n, bu
her biri farkl› sosyolojik gerçeklikler karfl›s›nda, özerklik dereceleri
aç›s›ndan farkl›laflmas›, ayr› programlar olarak somutlaflmas›n›n ge rekebilirli¤iüzerine bir netlik aray›fl›d›r.
Bu iki konu, flimdiye kadar, netli¤in de¤il karmaflan›n hakim oldu¤u alanlar› oluflturmufltur. Bu karmafla, geçmifl y›llarda devrimci siyasi çizgiler aras›nda ciddi polemik konular›n› oluflturmufl olan
ulusal sorun, özelde de Kürt ulusal sorunu ile önümüzdeki devrimci ad›m›n ne oldu¤u; demokratik ya da sosyalist devrim stratejisine göre mi politika belirlemek gerekti¤i üzerine sonu gelmez tart›flmalar›n oluflup iç içe geçmesine ve a¤›rl›kl› olarak da sa¤l›ks›z
sonuçlara yol açm›flt›r. Oysa ki, bu iç içe geçen ve birbirinin s›n›rlar›n› ihlal eden konu bafll›klar›n›n, kendilerine ait düzeylerde de¤il, birbirlerinin yerine ikame edilerek ele al›nmas›, bafllang›çtaki
niyetleri ne olursa olsun, Kürtlerle en çok dayan›flma içinde olduklar›n› düflünüp devrimci stratejiler çizmeye çal›flanlar›n, en olmad›k s›n›f düflmanlar› ile yan yana gelmelerine yol açmakta; devletin
demokratikleflmesi mücadelesine saplan›p kalmalar›na neden olmaktad›r.
Kapitalizm, bütün dünya üzerine yay›lm›fl bir sistemdir. Yayg›nl›¤›n›n yan› s›ra farkl› toplum ve ülkeler aç›s›ndan eflitsiz geliflmifl
yap›lar› meydana getirmekte, bunlardan oluflmaktad›r. Geliflmifl
kapitalist, emperyalist ülkelerin yan› s›ra, geç kapitalist, ba¤›ml›,
sömürge ve yar›-sömürge ülkeler bir arada bulunmakta; kapitalizm
öncesi ekonomi biçimleri ve onlara ait üretim iliflkileri ile birlikte
geliflen kapitalist ekonomik yap›lar, dünya ekonomisinin birer gerçekli¤i ve parças› olarak ayn› anda bütün bir kapitalist sistemi oluflturmaktad›r.
Sermaye karfl›s›nda sürdürülen sosyalizm ve s›n›fs›z toplum mücadelesi, kendi mant›¤› aç›s›ndan, iflçi s›n›f›n›n bütün dünya üzerinde birlikte örgütlenmeye gitmesini zorunlu k›lmaktad›r. Program, uluslararas› boyuttaki bu gerçeklik üzerinde oluflturulur. Bu
nesnel zemin, ulusal ölçekte de olsa iflçi s›n›f› iktidar›n›n mümkün
olabilece¤i uluslararas› konjonktürün gelifliminin, her zaman için
veri al›nmas› demektir. Eflitsiz geliflim içindeki farkl› kapitalist
ekonomiler; ulus ve devletler gerçekli¤i, devrimci programlar›n en
önce dikkate alacaklar› konular›n bafl›nda gelir. Dünya yüzeyinde
birlikte örgütlenmek, bir ve ortak hareket etmek zorunda olan iflçi
s›n›f›, devletlerin s›n›rlar› ile birbirlerinden ayr›ld›¤›nda, bu s›n›rlar, sadece fizik s›n›rlar olarak kalmamakta, farkl› düzeyde geliflmifl
olman›n ve bundan kaynaklanan eflitsiz ekonomik iliflkilerin de
besledi¤i kültürel, psikolojik, ideolojik her türden farkl›l›¤›n ayr›m ve düflmanl›k boyutlar›nda gelifltirilmesi ve bu sayede iflçi s›n›f›n›n birli¤inin engellenmesi için kullan›lmaktad›r. Farkl› devletler ve uluslar›n burjuvalar› taraf›ndan bölünmüfl iflçi s›n›f› gerçekli¤i, bu türden ayr›mlarla birlikte, esas olarak s›n›rlar› devletler taraf›ndan çizilen alanlarda ayr› örgütlenmek zorunlulu¤unu do¤urmaktad›r. Kapitalizmin farkl› geliflmifllik düzeylerine tekabül eden
bu durum karfl›s›nda, uluslararas› s›n›f hareketinin bilefleni olarak
her ulustan iflçi s›n›flar›n›n gözetmeleri gereken ortak hareketin ç›karlar›n›n, her zaman tek bir program ve örgüt yap›s›nda ifade edilmesi mümkün olmamaktad›r.
Bu durumdan, enternasyonalizmin mümkün olmad›¤› sonucuna
varmak yanl›flt›r. Nesnelli¤in kendisi, enternasyonalizm kavram›n›
reddetmeye ya da geçersizleflti¤ini ileri sürmeye izin vermese de,
baflka türden eksik ve yanl›fllar içeren enternasyonalizm anlay›fllar›na zemin oluflturmaktad›r. Bizim program yöntemimiz ise, s›n›f
hareketinin her bir parças›n›n (seksiyonunun), fizik s›n›rlar›na ra¤-
94
95
I.
PROGRAMI N SINI RLARI
K U R T U L U fi
men tek bir dünya ve emperyalizm tahlili üzerinden gelifltirilecek
enternasyonal merkezi programa bak›p onu referans almas› ve ulusal program›n› uluslararas› s›n›f hareketinin genel plan›na uyarlamas› fleklinde somutlaflacakt›r.
‹flçi s›n›f›n›n devrim program›, arka plan›nda kapitalizmin uluslararas› iliflki ve geliflmelerini, kapitalist üretim iliflkileri ve çeliflkilerinin ald›¤› biçimleri gözetmekle birlikte, kendi s›n›fsal çözümlemelerini ve örgütsel konumlan›fllar›n›, ait olduklar› ulus ve
ülke ölçe¤inde belirler. Bu aç›dan enternasyonalizm ve ulusall›k s›n›rlar›n›n nerede iç içe geçip nerede belirsizleflti¤ine yönelik bir
karmafla, esas olarak çözülmüfltür. ‹flçi s›n›f›n›n mücadelesi dünya
ölçe¤inde sermaye iliflkisi ve egemenli¤ine son vermek içindir ve
bunu ulusal ölçekte sonul hedeflerine, s›n›fs›z toplum amac›na
ulaflt›rmak, sermayenin tan›m› gere¤i olanaks›zd›r. Bu nedenle
onun mücadelesi dünya tarihi plan›nda ve enternasyonalizm zemininde bir mücadeledir. Ama bu mücadelesini yürütürken, ülke ve
devlet s›n›rlar› ile karfl›laflmakta, esas olarak kendisi d›fl›nda dayat›lan ve s›n›f mücadelesinin s›n›rlan›p, iflçi s›n›f›n›n birli¤inin parçaland›¤› ölçekler olarak, ulus devletler içinde geliflen siyasi mücadeleler taraf›ndan büyük ölçüde belirlenmektedir. Bu s›n›r› aflmak
için, mutlaka s›n›rlar›n bugünden kalkmas›n› beklemek, hele ki
bunu burjuva iktidarlar›n gerçeklefltirmesini beklemek, tam bir
hayaldir. Ama hayal olmayan ve enternasyonalizmi mümkün k›lan
örgütlenme ve hareket biçimleri, iflçi s›n›f›n›n mücadele tarihinin
deneyleri içinde mevcuttur.
Bu deneylere dayanarak, ilkin küreselleflme tart›flmalar›n›n genel
çerçevesinden kaynaklanan uluslararas› ideolojik yan›lsamalar›n giderilmesi gerekmektedir. ‹kinci olarak da, Türkiye ve Kürdistan iflçi s›n›f›n›n sosyalizm mücadelesinin önünde zaten engel olan flovenizmin, uluslararas› planda küreselleflme yan›lsamas›ndan beslenerek etkinli¤ini art›rmas›ndan, özelde Türkiye ve Kürdistan gerçekliklerinin özgünlüklerinden kaynaklanan yan›lsamalar› gidermek
gerekir.
Küreselleflme söyleminde yer alan ve ulusal›n gerçekli¤inin kalmad›¤›, s›n›rlar›n belirsizleflti¤i, giderek anlams›zlaflt›¤›na vurgu
yapan bu tez, tart›flmalarda ifade edildi¤i biçimiyle, emperyalizmin
mümkün olmaktan ç›kt›¤› sav›na kadar varan bir seri ve temelsiz
argüman› içermektedir. Ama bir genel ç›lg›nl›k ve ak›ls›zl›k ça¤›
olarak çürüyen kapitalizm, bu argümanlar›n pazarlamac›lar›n› oldu¤u gibi al›c›lar›n› yaratmakta da güçlük çekmemektedir. Oysa ki
karmaflay› yaratan ilk kayna¤›, marksizmin devlet teorisine dayanan bir konumlan›fl rahatl›kla kesecektir.
‹leri sürdü¤ü savlar ne olursa olsun, küreselleflme söyleminin bütün gerçekli¤i, sosyalizmlerin y›k›lmas›ndan sonra keskinleflen emperyalist rekabet ortam›nda, çokuluslu flirketlerin ve tekelci yap›lar›n, dünyay›, devletlerini de önlerine katarak, yatay ve dikey olmak
üzere yeniden paylafl›m savafl›m›na tabi tutmalar›ndan oluflmaktad›r. Yatay paylafl›ma ülkeler, co¤rafyalar, hammaddeler, enerji yollar›, mali ba¤›ml›l›k üzerinden iflleyen finans tezgahlar› girmektedir. Dikey paylafl›m ise, sosyalist sistemin varl›¤› süresince kendisinden güç ve moral alarak yükselmifl iflçi s›n›f›n›n mücadelesinin
sosyal kazan›mlar›nda ifadesini bulan kamu alan›n›n, sosyal devletin tasfiyesi, sosyal kavram›n›n içinde telakki edilen hizmetlerin
parçalanarak paylafl›lmas› ve flimdiye kadar el at›lmam›fl bu alanlardaki potansiyel karlar›n, çokuluslu flirketlerin sömürüsüne aç›lmas›ndan oluflur. Ve bu aç›dan da halen, keskin bir rekabet artarak devam etmektedir. Kuflkusuz yatay ve dikey bölünme diye ay›rd›¤›m›z emperyalist paylafl›m mücadelesinin bu iki hatt›n› birbirinden
keskin çizgilerle ay›rmak, leninist emperyalizm teorisi aç›s›ndan
do¤ru bir analiz olmayacakt›r. Mali ba¤›ml›l›k ve borç iliflkilerinin,
hammadde kaynaklar›, enerji yollar› ve co¤rafi tasarruflar›n kullan›lmas›, askeri tasallutu aç›s›ndan öncü ve aç›c› hamlelerin yolunu
döfledi¤ini biliyoruz. Üstelik, emperyalizmi, sadece hammadde ve
enerji kaynaklar›n›n paylafl›m› olarak görmek, klasik sömürgecilik
dönemi ile aras›ndaki s›n›r çizgilerini yok edecektir. Klasik sömürgecilikten farkl› olarak emperyalizmin, pazar paylafl›m› yoluyla, ye-
96
97
ULUSALLIK VE ENTERNASYONAL‹ZM
PROGRAMI N SINIRLARI
K U R T U L U fi
ni pazarlara sermaye ihrac› üzerinden art›kde¤er sömürüsünü yayg›nlaflt›r›p derinlefltirmek fleklinde geliflti¤ini ve bunun esas oldu¤unu belirtmek gerekir. Emperyalizm, özellikle bugün, klasik (eski) sömürgecilik dönemindeki askeri yöntemleri nispeten ön plana
ç›karm›flsa, bu durum, basit bir flekilde petrol ve madenlerin paylafl›m›na ve bunlara olan talebin art›fl›na ba¤lanamaz. Paylafl›m
amac›yla uluslararas› alanda gerçeklefltirilen askeri müdahalelerin
art›fl›n›n, kitlelerin bilincinde ve günlük yaflam›n alg› düzeyinde
do¤rudan kavranabilir olan nedeni, esas olarak sosyalist sistemin y›k›lmas› ise, ilkinin tersine daha yap›sal bir temelden kaynaklanan
ve do¤rudan, günlük yaflamda alg›lanmas› mümkün olmayan etmenin, kapitalizmin krizinin büyüklü¤ü ve yayg›nl›¤› oldu¤unun
özellikle vurgulanmas› gerekir. Petrol ve enerji kaynaklar›n›n paylafl›m›nda giderek daha çok askeri yöntemlere baflvurulmas›, kendi
pazar bölgeleri üzerinde dolafl›mda olan meta kitlesinin maliyetlerini tekelci rakiplerinin aleyhine denetlemek ve bunun etkileri üzerinden galebe çalmak için zorunlu oldu¤u ölçüde askeri müdahale,
operasyon ve savafllar kaç›n›lmazlaflmaktad›r. Sömürge ve ba¤›ml›l›k iliflkilerinin, tekelciler aras› de¤iflen güç dengeleri do¤rultusunda yeniden düzenlemeye tabi tutulmas›, bütün bir sömürge ve ba¤›ml› ülkeler co¤rafyas›nda askeri müdahaleleri, bu etmenler nedeniyle gündeme getirmektedir.
Yeni sömürgecilik kavramlaflt›rmas› ile tan›mlanan bütün bir
co¤rafyada ve giderek tekelci devletlerde de, gün geçtikçe küreselleflme söyleminin yald›zlar› dökülmekte, söylemin ötesinde gerçekli¤in, sosyal devletin ortadan kald›r›lmas› yönünde oldu¤u a盤a
ç›kmaktad›r. Sistem, içinde bulundu¤u krizin boyutlar› ve daralmas› aç›s›ndan, devletin, nispeten kamu ad›na ve yarar›na emekçi
s›n›flar›n kazan›mlar›n› tasarruf etmesine tahammül edemez olmufltur. Bu kazan›mlar›n kald›r›lmas› ise, kamu oyunun ve halk›n
tepkisini, iflçi s›n›f›n›n örgütlü muhalefetini harekete geçirebilir ve
bu türden karfl› ç›k›fllar zay›f ve hedefsiz de olsa çoktan bafllam›fl
bulunmaktad›r. Bu türden muhalefetin artmas› ihtimali bile egemenlerin, devleti, bask›c› karakterini ön plana ç›kararak, neredeyse
salt güvenlik ve askeri birimlerden müteflekkil bir flekilde yeniden
düzenlemelerini gerekli k›lm›flt›r. Devletler, iflçi s›n›f›n›n ulusal
bölmelerini birbirinden yal›tmak ve her bir parçay› bask› ve fliddetle denetim alt›nda tutarak emperyalist sömürü düzeninin ifllemesini sa¤lamak üzere, ulusall›k ve ülke temelinde yeniden organize
edilmektedir. Bu öne ç›kan baflat e¤ilimin yan›nda, uluslararas›
emperyalist merkezlerin askeri düzenekler, birlikler üzerinden, yeni dönemin olas› gerilimlerine haz›rland›klar›n›, ulusal devlet ölçe¤inde yeniden organize edilen devletlerin yetersiz kald›¤› bir çok
nokta ve yerde daha çok devreye girecekleri, bugünden yaflanan somut örneklerden de anlafl›lmaktad›r. Sistemin tafl›d›¤› gerilimler,
haks›zl›k, sömürü, ezme - ezilme iliflkileri, ulusal bask› vb.lerinden
oluflmakta, bu görüntüler alt›nda biçimlenmekteyse de, asl›nda bu
görüntülerin hepsinin arkas›nda, bir s›n›fsal iliflki biçimi, s›n›fsal
sömürü gerçe¤i yatmaktad›r. Emperyalistler, dünya üzerindeki talanlar›n›n nedeni olarak bu mutlak gerçe¤i ön plana ç›karmamak
ve bunun üzerinden s›n›fsal sosyalist bir muhalefetin yükselmesini
engellemek için, kendi muhalefetlerine do¤rudan müdahale etmeyi ve onu biçimlendirmeyi; muhalefeti, bu yolla haz›rlad›klar› yanl›fl kaplarda biçimlendirmeyi, esas stratejileri düzeyine yükseltmifllerdir.
Emperyalist paylafl›m alan›nda rekabet ve çat›flma içinde bulunan
güçler için ulusall›k ölçe¤i h›zla de¤iflmifltir. Avrupa Birli¤i örne¤inden anlafl›labilece¤i gibi, rekabet ve savafl›m halindeki tekelci
sermaye gruplar›n›n, karfl›tlar›n›n tehditleri karfl›s›nda ayakta kalmak ve karfl›l›k vermek referans› ile ulusall›k tan›m› yapt›klar›,
ABD tehdidi karfl›s›nda, ortak bir Avrupa ulusu olmak zorunlulu¤u d›fl›nda bir yol, bütün gerilim ve çeliflkileri ile birlikte birlik yolunda yürümek d›fl›nda bir yöntem bulamam›fllard›r. Nas›l, bütün
parçal›l›¤›na ra¤men bir Amerikan ulusundan söz edilebiliyorsa,
görülen odur ki, bu gidiflle Avrupal›lar›n ulusal kimlikleri, gelece¤in Birlik Ulusunun etnik kökenli unsurlar›, kültürel formlar› ve
federatif yap›lar› olup ç›kabilecektir! Böyle oldu¤unda da, Avrupa
içinde ulusal eflitsizlikleri besleyecek bir geliflmenin sonucu olarak
98
99
PROGRAMI N SINI RLARI
K U R T U L U fi
karfl›l›k bulabilece¤i, tekelci emperyalist rekabet ortam›n›n bir gere¤i olarak flekillenece¤i, çeliflkileri ile beraber gerçekleflebilece¤i
için Birli¤in kendisi oldukça tart›flmal› olacakt›r. Böyle bir geliflmenin gerçekten eflitlikçi, uluslar› aflan bir perspektife oturmas› ancak sosyalizm koflullar›nda mümkün olabilecektir. Sosyalizm koflullar›nda ve sosyalizm taraf›ndan gerçeklefltirilmedi¤inde ise, bu
parçal›l›¤›n yan›nda, esas olarak, yükselen militarist ve merkezi bir
Avrupa Birleflik Devleti olacakt›r. Böylece art›k dünyada, biri yetmezmifl gibi iki ABD’den söz edilir olacak. Halihaz›rda varolan ve
dünden bugüne bütün dünyay› kana bulayan ABD, kendisi için bir
tehdit oluflturmamas› ve hegemonyas›n› kabul etmesi için Avrupa
Birli¤i’nin bütün geliflme yollar›n› ipotek alt›na almaya çal›flacakt›r. Daha bugünden böyle davrand›¤›n› görmek de mümkündür.
Üstelik ABD aç›s›ndan bak›ld›¤›nda tekelci rekabet aç›s›ndan bu
oldukça mant›kl›d›r ve ABD’nin yerine Avrupa’y› koymufl olsak
da, uygulanan politikada özünde de¤iflen hiçbir fleyin olmayaca¤›n› görmek gerekir.
ABD, birlik süreci mant›ki sonuçlar›na varm›fl bir Avrupa Birli¤i, flimdikinden çok daha güçlü ve militarist bir rakip olarak karfl›s›na ç›kmadan önce, tekelci yap›lar›n rekabeti aç›s›ndan gerekli
gördü¤ü müdahaleleri, bugünden, parça parça yapmay› tercih etmektedir. Bu politika, hem toptan emperyalist bir savafl›n maliyetinin düflürülmesi ve ondan kaç›n›lmas› imkan›n› vermekte hem de
çeliflki ve zaaflar› artan ABD ekonomisinin karfl›s›na daha güçlü bir
rakibin ç›kmas›n› geciktirmeyi ve mümkünse engellemeyi amaç
edinmektedir.
Sürecin öteki taraf›nda yaflananlar ise, sömürü alanlar›nda parçalanma ve çeflitli düzeylerde sömürge iliflkisi yaflayan bölge ve ülkelerde, tam bir ulusal ba¤›ml›l›k iliflkisi, ulus alt› oluflumlar›n, varolan ulus tan›mlar›n› daraltan bir flekilde ulus-devlet ölçekleri d›fl›na tafl›nmas› ve emperyalist merkezlerin, ulus ve devlet bütünü
d›fl›na tafl›d›klar› bu parçalarla do¤rudan iliflkiler gelifltirmesi fleklini almaktad›r. Di¤er bir anlat›mla ulusal sorun ve ba¤›ml›l›k iliflkisi her düzeyde yeniden üretilmekte, ba¤›ml›l›k ve sömürge ilifl-
kileri art›p perçinlendi¤i ölçüde, ulusal sorun derinleflmekte, çözülmüfl göründü¤ü yerde, yeni dinamikler biriktirmektedir. Emperyalizmin rekabet alanlar›nda varolan ve siyasal ba¤›ms›zl›klar› ile
uzun süre yaflam›fl olan ulus devletler, tafl›d›klar› bütün çeliflkileri
ile birlikte ulus alt› parçac›klara ayr›lmak yoluyla, milliyetler dönemine geri döndürülmekte, oluflma ve bütünleflme yoluna girmifl
uluslar, süreçlerini tamamlayamad›klar› ölçüde, çok de¤iflik etkenler üzerinden parçalanmaya konu edilmekte; ulusal oluflum ve kazan›mlar›n da gerisine düflürülmektedirler.
En genel olarak tasvir etmeye çal›flt›¤›m›z bu tablo karfl›s›nda,
küreselleflme söyleminden kaynakl› olarak ulus-devletin ortadan
kalkt›¤› yan›lsamas›na teslim olmak ve bu tespit üzerinden soyut
bir emperyalizm karfl›tl›¤› ile yetinmek, sosyalizm ad›na tam bir
yan›lsama olacakt›r. Program, ulus ve ülke ölçe¤inde oluflturulmal› ve bu ölçek, dünya devriminin bir parças› olarak, ona tabi olmal›d›r. Sürece karfl› ç›kmak, parçalanmakta olan ulus bütünlerini anti-emperyalizm ekseninde ve sosyalist devletler federasyonu hedefi
ile bir araya getirmekle mümkün olabilecektir. Kar›fl›kl›¤›n kaynakland›¤› birinci kayna¤a, küreselleflme söylemine karfl› bu veriler üzerinden yaklaflmak, yol aç›c› ve yeterince netlik sa¤lay›c›d›r.
Bu durum, enternasyonal örgütlenmenin önemini bir kez daha
kavray›p, buna uygun duyarl›l›klar ve örgüt formlar›n› yaflama geçirmek gerekti¤inin alt›n› çizmektedir.
Program›n ulusal ölçekte, bir sosyo-ekonomik biçimlenifle denk
gelen bir flekilde ortaya konulmas›, hiç bir flekilde onun niteli¤inin
ulusal bir program olmas› anlam›na gelmez. Ulusal soruna tutarl›
çözüm için, iflçi s›n›f› merkezli iktidar ve sosyalizm anlay›fl›na sahip olunmas›n›n zorunlulu¤u, gereklili¤i ve ulusal sorunlar›n tutarl› çözümü için, iflçi s›n›flar›n›n devrim programlar› d›fl›nda bir
yolun bulunmad›¤›, sorunun çözümünün sosyalizmden geçti¤i,
bugün, dünyada ve özellikle bölgede ulusal sorunlar zemininde yaflanan karmafla karfl›s›nda kal›n harflerle belirtilmelidir. Bu soruna
yönelik olarak gelifltirilen s›n›f perspektifi d›fl›ndaki ulusalc› çizgiler ve sorunu yeniden üretmekten baflka sonuç üretemeyecek olan
100
101
PROGRAMIN SINI RLARI
K U R T U L U fi
demokrasici projelerinin teflhiri için, program ve örgütlenme düzeyinde iflçi s›n›f› merkezli oluflumlar›n yaflama geçirilmesi zorunlu
kofluldur.
II.
Ulusal örgütlenmeler ve iflçi s›n›f› partileri, uluslararas› s›n›f hareketinin bölümleri, seksiyonlar› olarak, hareketin merkezi program›na, bu durumda yarat›lmas› gereken enternasyonal bir plana,
programa ba¤l› kalmal›; ba¤lanmal›d›r. Bu durum, iflçi s›n›f› hareketinin bütününün ç›karlar›n›n, bir bölümünün, seksiyonunun ç›karlar›na üstün tutulmas›, iflçi s›n›f›n›n parçalar›n›n ç›karlar›n›n
bütüne tabi k›l›nmas›, onu gözeterek tan›mlanmas› anlam›na gelir.
Programlar, enternasyonal bir merkezden oluflturulan bir ana
metne bakarak ülke gerçekli¤ine göre uyarlanabilir. Bu merkezden
yönetilen ulusal seksiyonlar taraf›ndan oluflturulabilir. Ya da tersinden, her bir parça taraf›ndan, kendi ölçeklerinde sürdürdükleri iktidar mücadelelerine koflut ve bunun bir ürünü olarak, uluslararas›
bir merkezin oluflturulmas›n› amaçlayan, hareketin merkezileflmesini gözeten bir mant›k ile de yaz›labilir. Her iki durumda da, iflçi
s›n›f›n›n iktidar› ve s›n›fs›z toplumun imkanlar›n›n ancak, esas olarak uluslararas› boyuttaki dengeler ve süreçler üzerinden gerçekleflebilir bir olgu oldu¤u gözetilmek zorundad›r. Geliflmifl kapitalist,
emperyalist, azgeliflmifl, ba¤›ml›, sömürge ülkeler ve bunlara ait
farkl› geliflmifllikte sosyo-ekonomik biçimlenifller, ayn› anda, kapitalist sistemin eflitsiz geliflmifl yap›lar›n› olufltururlar. Bu durum,
kapitalizm öncesi üretim biçimlerinin kapitalist üretim iliflkileri
ile birlikte varl›¤›n› sürdürdü¤ü, giderek geliflmifl kapitalist ülkelere uzanan yelpazedeki kapitalist dünyan›n, farkl› geliflmifllikte ve
birbirlerinden yal›t›lm›fl iflçi s›n›flar›ndan olufltu¤unu da anlatmaktad›r. Program, bu meselelere yan›t üretmek zorundad›r ve bunun
arac›d›r. Bugünkü dünya kapitalist sistemi, bütün uluslar ve ülkeleri genelleflmifl meta ekonomisi içinde birlefltirse de, eflitsiz geliflimin ve sömürü iliflkilerinin yaratt›¤› dengesizlikler, iflçi s›n›f›n›n
devrim program›n›n konusunu oluflturur. Nesnel temelleri itiba-
riyle s›n›flar›n yok oldu¤u, bütün bu dengesizlik ve eflitsizliklerin
esas olarak giderilece¤i sosyalizme geçifl dönemi olan proletarya
diktatörlü¤ünün bu yöndeki görevlerinin program meselesi ile iliflkili olarak aç›klanmas› gerekir.
‹flte bu noktada uluslar, ülkeler ve devletler üzerinden flekillenen
iflçi s›n›f›n›n yal›t›lm›fl ve parçalanm›fll›¤›n›n program›n biçimsel
s›n›rlar›n› oluflturdu¤u ve bu s›n›ra ra¤men, iflçi s›n›f›n›n devrim
programlar›n›n bu s›n›rlar› aflarak s›n›f hareketinin uluslararas› birli¤inin örgütsel ifadelerine dönüflmesinin olanaklar›n› ve potansiyelini tafl›d›¤›n› belirtmek gerekir.
Komünist enternasyonal program›ndan bafllayarak, ülke programlar›n›n oluflturulmas›, hep bu bak›fl aç›s› ile ele al›nmak zorundad›r. Bu aç›dan, ülke ve devlet s›n›rlar› ile bölünmüfl s›n›flar›n
devrimci programlar›nda kategorik bir sorun ortaya ç›kmaz. Ama
bir devlet yap›s› içerisinde içerilmifl farkl› ulus ve milliyetler varsa,
durum kar›fl›k bir hal alabilmektedir. Bu durumda, ayn› devlet yap›s› içinde olan ülke ve uluslar iflçi s›n›flar› için gözetilmesi gereken, birlikte örgütlenmenin imkanlar›d›r. Bu çizginin nereden geçti¤i, ne zaman ve hangi koflullarda ayr› program ve örgütlenmeye
yol açt›¤› da ayr›ca saptanmal›d›r. ‹flçi s›n›f›n›n ve sosyalizmin ç›kar›n›n, parçal› ve federatif yap›lardan de¤il merkezi, birleflik, tek
devlet örgütlenmesi içinde kaynaflmaktan geçti¤ini ve bu aç›dan
marksizmin birli¤i öne ç›kard›¤›n› biliyoruz. ‹flçi s›n›f›n›n birlikte,
enternasyonalist örgütlenmesinin, sadece ülke ve devlet s›n›rlar› ile
kesintiye u¤ram›fl olmad›¤›n›, ulusal ayr›mlar›n ve devletli olmamakla birlikte farkl›, kendi s›n›fsal-sosyolojik gerçeklikleri ile birlikte varolan ülkelerin, ayr› örgütlenmelerin zeminini oluflturdu¤unu belirtmeliyiz.
Örgütlenme ve parti teorisi aç›s›ndan bu durumun mant›ki sonuçlar› vard›r. Farkl› ülke, ulus gerçeklikleri, iflçi s›n›f›n›n birlikte
örgütlenme anlay›fl› taraf›ndan nas›l içerilmelidir, sorusunun yan›t› k›smen RSD‹P tarihi içinde, hem onu olumlayarak ve hem de
baz› noktalardan olumsuzlayarak verilebilir. Farkl› ülkelere denk
gelen bölge komiteleri, bu partinin merkezi yap›s› içinde, ayr›m
102
103
PROGRAMIN SINI RLARI
K U R T U L U fi
gözetilmeden infla edilmifltir. Merkez komite ile mahalli yap›lar,
bölge komiteleri aras›ndaki iliflkiler merkeziyetçilik esaslar› çerçevesinde düzenlenmifltir. Ama bu çerçevenin, yerel örgütlerin ulus
ve ülke çerçevesinde denklikleri oldu¤u ölçüde, buradan kaynakl›
sorunlarda özerklik kazand›¤›n› söylemek yanl›fl olmaz1. Çarl›¤a
karfl› verilen mücadele, bütün bölge ve ülkelerde demokratik devrim mücadelesi fleklinde somutlaflm›fl, buna paralel olarak ve bu süreç içinde parti birli¤i hiyerarflik bir sistemde kurulmufltur. Demokratik devrimin içinden sosyalizme ilerlendi¤i, sosyalist devrime geçilmeye çal›fl›ld›¤› tarihsel kesit için ise, süreç daha bir karmafl›klaflm›flt›r. Bu noktada uluslar›n kaderlerini tayin hakk› slogan›, uluslar hapishanesi olan Çarl›¤›n duvarlar›n›n y›k›ld›¤›n›, ama
duvarlar›n ard›ndan ç›kan bir çok ulus, s›n›fl› toplum için, iflçi s›n›f› iktidarlar›na, merkezi Rusya’daki Bolflevikler kadar haz›r olunmad›¤›n› ortaya ç›karm›flt›r. Sosyalist devrime, demokratik devrimden kesintisiz bir flekilde ilerlenmek mümkün olmam›fl, asgari
talepler ile program bütünlü¤ünün kurulamamas› bir çok sorunun
yaflanmas›n› da beraberinde getirmifltir.
Lenin’in Çarl›k hakimiyetindeki bütün bölgeleri genifl Rusya
topraklar› olarak tan›mlamas›n›, bir dil sorunu olarak kabul etsek
de sorun ortadan kalkm›fl olmaz. Ve bu nedenle, tek bafl›na RSD‹P
tarihinden, bir parti ve program teorisi ç›karmak yanl›fl olur. Hatta denilebilir ki daha sonra, SBKP, biçimsel olarak uluslar›n eflitli¤i ilkesine daha yak›n düflmektedir. Genifl bir ülkeler, uluslar ve s›n›flar co¤rafyas› olan Çarl›k Rusya’s› için, demokratik devrimden
sosyalist devrime giden yol, fiubat’tan Ekim’e dokuz ayda ve bir
program ekseninde afl›labilecek kadar k›sa olmam›flt›r. Kuflkusuz,
yolun bu kadar k›salt›lmaya çal›fl›lmas›n›n nedenleri, o dönemin
saikleri ve beklentileri aç›s›ndan de¤erlendirilmelidir.2
Çarl›k Rusya’s› co¤rafyas› ve sonras›nda, RSFSC (Rusya Sosyalist
Federatif Sovyetler Cumhuriyeti) ve SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli¤i) deneyimlerinden, iflçi s›n›f›n›n her bir ülkede
farkl› program ve taleplerle iktidarlar›n› kurmas›, kendi programlar› üzerinden giderek di¤er ulus ve halklarla kaynaflmas› gereken
bir sosyalizm anlay›fl› ç›karmak, bu ölçüde yanl›fl olmayacakt›r. Bu
nedenle, asgari ve azami program iliflkilenmesini, demokratik ve
sosyalist devrim kavramlaflt›rmas›n›n, bütün bu genifl co¤rafyada,
ulusal sorun üzerinden ne ifade etti¤ini tart›flarak a盤a ç›karmak
gerekir.
Çarl›k Rusya’s› için asgari program ile demokratik devrim aras›nda bir eflitlik ileri sürmek yanl›fl olmayacakt›r. Feodal aristokrasinin
y›k›lmas› ve yerine baflka bir sistem geçirmek, asgari olarak ileri sürülen ve gerçekleflmesi demokratik halk iktidar›na denk gelen bir
talep olmufltur. Çarl›¤›n y›k›lmas› gerçekleflmifl, ancak demokratik
halk iktidar›n›n de¤il burjuva iktidar›n›n önü aç›lm›fl, k›sa süreli
bir burjuva iktidar› oluflmufl ve Ekim devrimi ile y›k›larak yerine
sosyalist iktidar kurulmufltur. fiubat Devrimi ile k›sa süren burjuva iktidar›, ulusal ezilmifllik ve sömürgeler sorununa çözüm olmam›fl ve burjuvazi, k›sa süren iktidar› boyunca emperyalist bir poli-
RSD‹P ikinci kongresinde sunulan "Parti Tüzü¤ü Üzerine Rapor", bu ç›kar›m› destekler bir içerik tafl›maktad›r.
"…Herhangi bir mahalli konu bir bütün olarak Partiyi ilgilendirece¤inden
dolay› Merkez Komitenin yetkilerinin s›n›r›n› kendisinin tayin etmesine izin
verilmelidir ve Merkez Komite mahalli olaylara, mahalli ç›karlara karfl› gelse bile, müdahale edecek durumda olmal›d›r, böyle bir eylem bir bütün olarak partinin ç›kar›na olmal›d›r." (RSD‹P’in Görevleri-Program-Taktik-TüzükTezleri, s.197)
Her ne kadar mahalli kavram›, ülke ölçe¤inde düflünülmemiflse de, kavram›n›n farkl› ülke ve uluslara karfl›l›k gelebildi¤i düflünülürse, bir co¤rafya
temeli olmadan federasyon talep eden Bund’a önerilen özerkli¤in, her biri
bir ulus ve ülkeye karfl›l›k gelebilen mahalli örgütlenmelere tan›nmamas›n›
düflünmek yanl›fl olacakt›r. Merkez Komite ile mahalli örgütlenmelerin iliflkisi tan›mlan›rken, Merkez Komitenin, bir bütün olarak partinin ç›kar›na
olan durumlarda mahalli olaylara ve do¤all›¤›yla mahalli örgütlenmeye müdahale etmesi söz konusu edilmektedir. Burada da z›mnen bir özerkli¤in
içerildi¤ini ileri sürmek, fazla bir zorlama gerektirmez. Ayn› zamanda iliflkinin s›n›r› tan›mlan›rken, parçan›n bütüne tabi oldu¤u da, enternasyonalizm
çerçevesinde belirtilmifl olmaktad›r.
1
104
2
Bu konuya Kurtulufl Sosyalist Dergi’nin 6. say›s›nda "Geçiflin ‹mkanlar›"
adl› yaz›da k›smen de¤inilmektedir.
105
PROGRAMIN SINI RLARI
K U R T U L U fi
tikaya yönelmifltir. Rus burjuvazisinin iktidar› karfl›s›nda, Çarl›¤›n
bask›s›ndan kurtulan di¤er milliyetler burjuvazisi için ise sorun,
kendi pazar›na sahip olmak ve devletleflmek, ulusal devlet olmak
fleklinde belirdi. K›sa süreli bir soluklanma, canlanma flans› verse
de farkl› milliyetlerden burjuvalar fiubat Devriminden böyle yararlanmay› s›n›fsal ç›karlar›na uygun buldular.
flehirlerde yaflam›n dayan›lmaz ölçülerde zorlaflt›¤› koflullarda, köylülü¤e verilen tavizler ile bu s›n›f› rahatlatt›. fiubat günlerinin Rusya diye tan›mlanan onlarca ülke co¤rafyas›n›n her biri için, ulusal
kimliklerinin oluflmas› yönünde bir etkisi oldu¤u yads›namaz. Bunun ise büyük ölçüde köylülük temelinde flekillenmesi do¤al kabul
edilmelidir. Çarl›¤›n oluflmas› ve Rusluk temelinde bir devlet olarak flekillenmesi, Mo¤ol ve Türk ak›nlar› karfl›s›nda Ruslar›n bütün
milliyetlerin koruyucusu ve hamisi olarak belirmesi yoluyla gerçekleflmiflti. Ulusun, kapitalizmin ve burjuvazinin icad› oldu¤u
gerçekli¤i aç›s›ndan, Çarl›k hakimiyeti alt›ndaki milliyetlerden
bahsedilse de, bunun ötesindeki ulusal oluflumlar›n güdük kald›¤›n› kabul etmek gerekir. Kapitalizmin, merkezi Rusya’da Avrupa’dakine oranla azgeliflmiflli¤i bir yana, Rusya’n›n çevresine gidildikçe görece geliflmemiflli¤inin artt›¤› ya da hiç geliflmedi¤i; hem
kapitalizmin Rusya’daki gelifliminin görece yenili¤i hem de fiubat
günlerinin ulusal bilinci uyand›rmadaki zamansal s›n›rl›l›¤›, ulusal
hareket ve ulusal oluflumlar›n Çarl›k Rusya’s›n›n genifl co¤rafyas›nda nispeten göz ard› edilmesini, tali olarak de¤erlendirilmesini anlamam›z› kolaylaflt›r›r. Ama yine de, s›n›rl› geliflmifl ulusall›k süreçlerinin, devrimin ilerlemesi, sosyalist dönüflümlere yönelmesi
noktas›nda direnç merkezleri oluflturma biçiminde etkisinin oldu¤unu düflünmek yanl›fl olmaz. Ekim Devrimi, köylülük karfl›s›nda
s›n›fsal karakterini vurgulay›p bask›c› yönüne a¤›rl›k verdikçe, karfl›s›nda, maddi olanaklar› ve yaflam koflullar›ndan mahrum kal›p yal›t›lsalar da, köylülü¤ün talepleri ile konuflabilen ulusal burjuvalar› bulabilmifltir. Bir baflka flekilde söylersek, bu genifl co¤rafyan›n
her bir farkl› ulusal burjuvazisi, ayn› s›n›f›n, köylülü¤ün talepleri
arkas›na saklanabilmifl, maddi zeminlerini kaybetseler de, ideolojik, kültürel ve psikolojik zeminlerde var olabilme, yok olmama ve
uygun f›rsatta kendilerini yeniden üretecekleri koflullar› bekleme
yolunu seçmifllerdir.
Stalin ve Ekim Devrimi deneyimi, ulusal sorunu, köylülük meselesi ile çak›flan bir noktadan ele alm›fl, Rusya co¤rafyas› diye tan›mlanan genifl bir ülkeler toplam› için, merkez Rusya’n›n çevre-
"Rusya’da burjuva devrimi döneminde (fiubat 1917’den itibaren),
çevre-bölgelerde ulusal hareket, bir burjuva kurtulufl hareketi niteli¤i tafl›yordu. Yüzy›llar boyunca ‘eski rejim’ taraf›ndan ezilen ve sömürülen Rusya’n›n uluslar› ilk kez olarak güçlerinin bilincine vard›lar ve
ezenlere karfl› savafla at›ld›lar. Hareketin slogan› ‘ulusal bask›n›n ortadan kald›r›lmas›’ idi. Rusya’n›n çevre-bölgeleri, göz aç›p kapayana
kadar, ‘bütün ulusu’ temsil eden kurumlarla doldu. Demokrat burjuva ayd›nlar, hareketin bafl›nda yürüyorlard›…. iflte ulusal burjuvazinin güçlerini çevresinde toplad›¤› ‘bütün ulusu’ temsil eden kurumlar bunlard›. Söz konusu olan, ulusal bask›n›n ‘temel nedeni’ olan çarl›ktan kurtulmak ve ulusal burjuva devletleri kurmakt›. Uluslar›n
kendi kaderlerini tayin etme hakk›, çevre bölgelerin ulusal burjuvazilerinin iktidar› ele almalar› ve ‘kendi öz’ ulusal devletlerini kurmak
için fiubat Devriminden yararlanmalar› biçiminde yorumlan›yordu.
Devrimin daha sonraki geliflmesi, yukarda belirtilen burjuva kurumlar›n›n hesaplar›na girmiyordu ve giremezdi de. Ve maskesini at›p
gerçek yüzüyle beliren bir emperyalizmin çarl›¤›n yerine geçti¤i, ve
bu emperyalizmin milliyetler için daha güçlü ve daha tehlikeli bir
düflman oldu¤u, yeni bir ulusal bask›n›n temeli oldu¤u gözden kaç›r›l›yordu.
Nitekim çarl›¤›n y›k›lmas› ve burjuvazinin iktidara geçmesi, ulusal bask›n›n ortadan kald›r›lmas› sonucunu vermedi. Bu bask›n›n eski kaba biçimi yerine, daha ince, ama daha da tehlikeli yeni biçimde
bir ulusal bask› kondu." (J. Stalin, Marksizm ve Ulusal Sorun ve Sömür
ge Sorunu,s. 88)
Stalin, Ekim Devriminden önce kurulmufl ulusal hükümetler
için flöyle diyor:
"…Gerçek flu ki ulusal hükümetler, sosyalizmin laf›n› ile duymak
istemiyorlard›" ( Stalin, age,s. 93)
Ekim günleri ve iç savafltan sonra gündeme giren NEP dönemi,
106
107
PROGRAMI N SINI RLARI
K U R T U L U fi
bölgelerle iliflkisi olarak; merkezdeki sanayi proletaryas›n›n devriminin, kendisini saran ve çarl›ktan devrald›¤› köylülük miras› ile
iliflkisi olarak kavramlaflt›rm›flt›r. S›n›fsal analiz düzeyinde yads›namayacak olan bu kavramsallaflt›rma, nesnel olarak farkl› milliyetlerin, uluslar›n varoldu¤u koflullarda, merkez ile çevre-bölgeler iliflkisi çerçevesindeki yaklafl›m›n›, örgütlenme alan›nda da yeniden
üretmifltir. Sanayi proletaryas› alan›nda örgütlenen RSD‹P, sanayinin geliflmedi¤i çevrede zay›f kalm›flt›r. Köylülük örgütlenmesini
d›fllayan bir merkezi parti olarak, ayn› zamanda, farkl› ülkeler temelinde ayr› örgütlenme anlay›fl›na varabilecek bir özerklik kavram›na sahip olamam›flt›r.
RSD‹P’in enternasyonalist örgüt yap›s›, çok farkl› milliyetten iflçi s›n›flar›n›n üstünde yükselmesi, bu partinin omurgas›n› esas olarak Rus iflçi s›n›f›n›n oluflturdu¤u gerçe¤i ile birlikte ele al›nmal›d›r. Bu noktada, asgari program ekseninde, ortaça¤a özgü üretim
iliflkilerinden geliflmifl kapitalist tekelci yap›lara kadar uzanan bir
çok de¤iflik sosyo-ekonomik3 yap›y›, çarl›¤›n devrilmesi slogan› ile
birlefltirebilmek, bütün bu uluslar› ortak bir yön ve harekete sevk
etmek bafllang›çta mümkün olsa da, bütün bunlara tek bir demokratik devrim süreci (ve program›n kesintisiz sosyalizme ilerlemesini) yaflatmak mümkün olmam›flt›r. Her biri kendi s›n›fsal ayr›flma
ve yap›laflmalar› ile birlikte iflçi s›n›f› merkezli sovyet iktidarlar›na
varmaktan çok uzak bir seyir izlemifltir.
Buradan bizim ç›karaca¤›m›z sonuç, programlar›n farkl›laflmas›
ve iflçi s›n›flar›n›n geliflen kapitalist üretim iliflkileri içinde kendilerini tam boy ortaya koyarak emekçi s›n›flar›n öncülü¤ünü ele alBu yaz› boyunca, sosyo-ekonomik yap› kavram›, hakim üretim biçiminin ne oldu¤u sorununun karfl›l›¤› olman›n ötesinde bir anlamda kullan›lmaktad›r. Feodal ve kapitalist üretim biçimleri, bunlar›n ayn› anda bir arada
bulunabilen bileflimleri, sosyo-ekonomik yap›n›n tam karfl›l›¤› olmaktad›r.
Bununla birlikte, s›n›fsal flekillenmeler ve buna ait toplumsal yap›lar, giderek s›n›fsal güç iliflkilerini belirleyen, ortaya ç›karan bütün bir yap› anlam›nda kullan›lan bu kavram, altyap›ya yapt›¤› vurgunun yan›nda üstyap›daki s›n›fsal flekillenme ve güç iliflkilerini, sosyolojiyi de ifade etmektedir.
malar› gereklili¤idir. Baz› ülkelerin s›n›fsal kristalleflmeleri, iflçi s›n›f› yönünden zay›f olsa da, bu zay›fl›klar›yla iktidar olabilme imkan› ayn› zamanda bir handikap yarat›r ve açmaz ancak bir dünya
devrimi içinde geçerken tolere edilebilecek, çözümlenebilecek türden bir sorun teflkil eder. Kuflkusuz, bir dünya devrimi ekseni, do¤rudan iflçi s›n›f› iktidar›n› mümkün k›lmayan kapitalizmin nesnel
geliflmiflli¤i koflullar›n›n; s›n›fsal ayr›flman›n ve iflçi s›n›flar›n›n nicel ve nitel geliflmiflli¤inin düzeyi aç›s›ndan mutlaka demokratik
devrim ve demokrasi mücadelesi sürecinden geçerek sosyalist iktidar›n› kurmas›n›, bütün parçalar ve ülkeler için yaflanmas› gereken
mutlak bir model olarak ifade etmeyi gerektirmez. Ama bu, bask›n
ölçe¤in yan›nda kapsanabilecek birimlerin içerilmesi durumu, bir
dünya devrimi dalgas› içinde telafi edilebilecek türden kusurlar› tarif eder. Rusya tarihi için ise Bolflevikler, acilen yetiflecek bir Avrupa ve dünya devrimi karfl›s›nda, bir bütün olarak kendilerini, neredeyse Avrupa ve dünya devriminin geçerken kapsay›p çözümleyece¤i bir sorun olarak düflünmeye ve böyle davranmaya e¤ilimlilerken, ölçe¤in küçülmesi, ortaya koyulan sorunun büyümesini beraberinde getirmifltir.
Rusya’daki uluslar ve iflçi s›n›flar› için, program serbestli¤i ve ülke-bölge (seksiyon) örgütlenmesi, birlikte örgütlenmenin bir yöntemi olarak ortaya koyulabilmifl olsayd› e¤er, uluslar›n eflitsiz geliflmesi ve eflitsiz ulusal iliflkilerin önüne geçebilmek aç›s›ndan tarihin
sundu¤u olumluluklardan daha fazlas›na sahip olabilirdik. Bu noktada, Rus devrim tarihi içinde örgütlenme anlay›fl ve deneyimine
biraz de¤iflik bakmay› deneyebiliriz.
RSD‹P örne¤inde, seksiyon örgütlenme anlay›fl› ve imkanlar›n›n
z›mnen içerildi¤ini ileri sürebilmemiz, iki aç›dan mümkün olabilmektedir. Bu kan›tlardan ilki, o zaman›n koflullar›nda Rus çarl›¤›n›n genifl co¤rafyas› içinde, her bir bölgenin birer parti gibi çal›flt›¤›, bölge komitelerinin, birer ülke ve partiye denk geldi¤i gerçekli¤idir. Öyle ki, Moskova’da ya da Petersburg’da al›nan bir karar›n
örne¤in uç bölgelere iletilmesi aylar alabilmektedir. Ya da, müslüman bir ülke olan K›rg›zistan’dan, ‹afle Halk Komiserli¤i, y›ll›k flu
108
109
3
PROGRAMI N SINI RLARI
K U R T U L U fi
kadar miktar domuz talep edebilmektedir. Ama bütün bu olumsuzluklarla beraber yine de karfl›l›kl› bir diyalog ve her biri ayn›
partinin birer organ› olarak da olsa farkl› ulus ve ülkeler, muhataplar söz konusudur.
‹kinci olarak ise, ulusal sorun karfl›s›nda farkl›laflan görevlerin ve
bu aç›dan yap›lan farkl› vurgular›n kayna¤›, bölgesel ayr›mlardan,
farkl› ülke gerçeklerinden kaynaklan›r. Bu ayr›ma göre partinin organlar›, kollar›, ayn› hiyerarfli içinde olsalar da farkl›laflan ve bu ölçüde strateji, taktik, siyasi manevralar aç›s›ndan inisiyatif ve özerklikle yükümlenmesi gereken organ ve parçalar, parti örgütleri olarak öne ç›kar. Ezen ulus komünistleri ve ezilen ulus komünistleri
tan›m› ile bunlar›n ulusal sorun karfl›s›ndaki görevleri, en genel
olarak bilinen ifllevselli¤i d›fl›nda, konumuza denk düflen ve gözden
kaçan bir aç›dan da ayr›ca de¤erlendirilirse, z›mnen içerilen ama
a盤a ç›kar›l›p mant›ki sonuçlar›na götürülemeyen bir örgütlenme
karfl›s›nda olundu¤u kavranabilir. Bilindi¤i gibi, milliyetçi burjuva ideolojilerinin halklar, uluslar ve iflçi s›n›f› ölçe¤inde yaratt›¤›
tahribat›n giderilmesine yönelik, en ifllevli enternasyonalist iflbölümü, bu ayr›mlaflma üzerinden gerçekleflir. Ezen ulus komünistleri,
ayr›lma talebini de içerecek flekilde UKKTH’n›n kabulü yönünde,
ezilen ulus komünistleri ise yine bu hak temelinde "birlik" yönünde propaganda yaparlar. Bunun ideolojik görev ve süreçlerden öte
bir anlam›, fizik, co¤rafi bir denkli¤i ve son olarak da örgütsel bir
denkli¤i vard›r. fiöyle ki, esas olarak bu ayr›m, ba¤›ml›l›k, yar›-sömürge ya da sömürge iliflkisini yürüten ezen ulusun ülke s›n›rlar›
ile, buna maruz kalan ezilen ulusun ülke s›n›rlar›n› ve bu co¤rafyalarda farkl›laflm›fl sosyo-ekonomik yap›lar› veri almaktad›r. Bu formülasyonun Lenin taraf›ndan ve Çarl›k Rusya’s› flartlar›nda ileri sürülmesinden, buradaki ezme - ezilme iliflkisinin ba¤›ml›l›k, yar›sömürge veya sömürge iliflkisi oldu¤u, yani; her biri ayr›, nispeten
farkl›laflan kavramlar olsa da yine ayr› ülke ve ulus gerçekliklerine
karfl›l›k geldi¤i, daha bir önem kazan›r.
Formülün iki taraf› bir bileflke oluflturmakta ve ortak bir yön çizmeye çal›flmaktad›r. Bu ikisinin ayn› devlet s›n›rlar› içinde olma-
s›na karfl›n, esas olarak iki ulusun ülke co¤rafyalar›n›n ayr›l›¤›n›n
kabul edildi¤ini belirtir. Bu ise, tek bir hiyerarflik silsile içinde ve
alt programlara sahip olmadan da olsa, komünist iflçi örgütlenmelerinin bu farkl› ülke co¤rafyalar›nda yo¤unlaflt›¤›n›, iflçi örgütlerinin ulusal, ülke farkl›l›¤› üzerinden flekillendi¤ini ortaya koyar.
Ulusal sorun karfl›s›nda, ezen ve ezilen ulus komünistlerinin üstlerine düflen görevin biçimsel olarak farkl›laflmas›, kültürel, psikolojik, ideolojik ve sosyolojik aç›lardan, flu ya da bu ölçüde farkl› olan
ve bu farkl›l›klar› ayr› bölge ve co¤rafyalarda yaflayan uluslar ve sosyo-ekonomik yap›lar gerçe¤i üzerinden flekillenir. Rusya co¤rafyas› için, ayn› Çarl›k s›n›rlar› içinde halklar ve uluslar yüzy›llar boyunca kar›flm›fl, her fabrikada her milletten insan›n ayn› anda çal›flt›¤› bir durum oluflmufltur. Bund’la olan tart›flma esas olarak bu eksenlidir ve partinin milliyetler temelinde örgütlenemezli¤i, federatif parti anlay›fl›na karfl›tl›k, partinin kuruldu¤u y›llardaki sert tart›flmalarda belirlenmifltir. Bu aç›dan bafllang›çta çubu¤un bükülmesi, birlikte örgütlenme noktas›ndaki kesin kararl›l›k ve gerekirlik, bölge örgütlerinin, mahalli örgütlerin, ulusal meselelere denk
geldi¤i ölçüde özerkliklerinden söz edilmesi ile s›n›rl› kalm›flt›r.
Bunun üstüne, çevre- bölgelerde köylülü¤ün ezici yo¤unlu¤unun,
özerkli¤e yap›lan vurguyu zay›flatmak yönünde etki yapt›¤›n› da
eklemek gerekir.
Ulusal sorunun Rusya’da, Sovyetik organlar içinde, sosyalizm koflullar›nda ald›¤› biçim, milliyetlerden uluslaflma sürecine kesin
olarak girmemifl toplumlar›n, burjuvazinin öncülü¤üne terk edilmeden, sovyet halklar›n›n bilefleni yap›lmas› fleklinde düflünülmüfl
ve öyle gerçeklefltirilmeye çal›fl›lm›flt›r. Bütün olumsuzluklar› ile
birlikte görülmesi gereken bu olumluluk ve yönelim, halklar›n
içinde bulunduklar› durum ve s›n›fsal flekillenmeleri zemininde yine de mümkün olabilmifltir. ‹flçi s›n›f› partisi olarak RSD‹P, uluslar ve ülkeler ekseninde farkl›laflan bir sosyo-ekonomik temelde,
her bir ulus ve ülke için ayr› ayr› partilerin toplam›ndan oluflmam›flt›r. Böyle olmas›n› savunmak da do¤ru de¤ildir. Ama farkl› ülke ve ulus gerçeklerini, program›n ölçe¤i düzeyinde esas almak ge-
110
111
PROGRAMI N SINI RLARI
reklili¤inin üstünden atlanmas›, ileride sorunlara yol açabilmifltir.
Aradan geçen yüzy›l ve emperyalizmin çeliflkileri ile beraber
dünya halklar›na müdahaleleri, ulusal sorunu Rusya co¤rafyas›n›n
halklar›ndan çok farkl› ve geri bir boyuta tafl›m›flt›r. Bu aç›dan, günümüzün çeliflki ve biçimlenifllerini kavrayacak olan, ulusal ölçekte geliflme ve farkl›l›klar› yap›s›nda içeren, birlikte örgütlenme ve
mücadele birli¤inin bütün imkanlar›n› zorlayan bir anlay›fl› gelifltirmek zorunludur.
Bu perspektiften bakt›¤›m›zda, ulusal sorunun devrim stratejisine de¤me noktas›n› belirleyerek Kürt ulusal sorununun Türkiye iflçi s›n›f›n›n devrim program›na nas›l yans›yaca¤›n› ve her iki devrimin programlar›n›n s›n›rlar›n› belirleme imkan›na kavuflmufl olaca¤›z
ULUSAL SORUN VE DEVR‹M STRATEJ‹S‹
Ulusal sorun genel ve teorik bir mesele oldu¤unda, her bir sosyalistin, do¤runun bu en genelleflmifl halini flaflmaz bir flekilde temrin etmesi al›fl›ld›k bir durumdur. Ama söz konusu olan Kürdistan
sorunu oldu¤unda genel teorik do¤rular›n böylesine h›zla ideolojik
yanl›fllar biçimine büründü¤ü ve flovenizmin her çeflidinin sosyalizm ad›na savunuldu¤u baflkaca bir konu daha yoktur.
Genel teorik do¤rular›n, özgün alana uygulanamaz jargonlaflm›fl
biçimleriyle beraber, marksizmin ulusal sorun teorisinin yanl›fl, eksik kavranmas›ndan kaynaklanan ve böylece Türkiye ve Kürdistan’›n özgünlüklerini bir karmaflaya dönüfltürüp yans›tan anlay›fllar›n, yan›lsamalar›n a盤a ç›kar›lmas› gerekmektedir.
Proleter devrim, iflçi s›n›f›n›n öncülü¤ünde yap›lacak olan bir
toplumsal altüst olufltur ve bu altüst olufl bir kez bafllad›¤›nda, nerede duraca¤›n› bir programla s›n›rlamak mümkün olmad›¤› gibi,
bu yönde davranmak do¤ru da de¤ildir. Ama bir ülkede iflçi s›n›f›n›n devrim program›n›n esas olarak bir çerçevesi; s›n›flar›n yap›s›,
durumlar›, karfl›l›kl› konumlan›fllar› ve güç iliflkilerinin tahliline
çerçeve olmas› nedeniyle sosyo-ekonomik yap›lar›nca belirlenen fiziki bir s›n›r› vard›r. Bu s›n›rlar içinde bir iflçi s›n›f› iktidar›n›n ger112
K U R T U L U fi
çekleflmesi, program›n baflar›yla uygulanmas› durumunda, do¤ald›r ki etkilerini s›n›rlamak istenen bir fley olamaz. Esas olarak bir
ülkede komünist devrim program›n›n enternasyonalist bak›fl aç›s›
ile haz›rlanm›fl olmas›, dünya devriminin bir parças› olarak kendisini tan›mlamas› gerekir. Ço¤u yerde ve bir çok konu bafll›¤›nda iç
içe geçmifl iki co¤rafyan›n ve iki ulusun s›n›fsal kompozisyonu
e¤er esas olarak ayn› ise, birleflik bir devrim, benzer ya da ayn›
programlarda ifadesini bulabilir. Ama, s›n›fsal kompozisyonu, ekonomik yap›s›, belki de hakim üretim biçimleri farkl› iki ulus, iki
ülke (ya da üç ve daha fazla) söz konusu oldu¤unda, iki ayr› program ve iki ayr› devrimci strateji (örne¤in birinde demokratik devrim, di¤erinde sosyalist devrim gibi) gündeme gelebilecektir. Bu
durumda program›n kendisinin "hakim üretim biçimi nedir?" ya
da "devrimin stratejik ad›m› nedir?" gibi sorulara, bir co¤rafya tan›m› yaparak yan›t vermeye bafllamas› gerekir. Bu tan›m›n kendisi, devrim stratejilerinin hemen hemen hepsindeki s›n›fsal analizlerde ya da sosyo-ekonomik yap› tahlillerinde, Türkiye’nin co¤rafi
bir bütün olarak yeniden tan›mlanmaya muhtaç oldu¤u gerçe¤ini
a盤a vurmaktad›r.
Bir dönem için a¤›rl›kl› olarak Türkiye’de hakim üretim biçimi
olarak feodalizm tahlilini gelifltirenler baflta olmak üzere, devrim
stratejilerinin hemen hepsi, Kuzey Kürdistan co¤rafya ve sosyolojisinin verilerini Türkiye Devrimi’ne ithal etmifltir. Bu kar›fl›kl›¤›n
nedenleri ve nas›llar› ayr› bir araflt›rma konusudur. Türkiye’de "hakim üretim biçimi feodalizmdir" diyen az say›da siyasal yap› d›fl›nda, "önümüzdeki devrimci ad›m nedir" sorusuna, demokratik devrim
diye yan›t verenlerin dayand›klar› en temel gerekçelerden Köylülük,
Toprak Sorunu ve Ulusal Sorun
bafll›klar›n›n a¤›rl›kl› olarak Kuzey
Kürdistan realitesine ait oldu¤u, bu hastal›k nedeniyle bir ç›rp›da
atlanabilmifltir4.
4
Burjuva devrimlerinin çözmesi beklenilen bu sorunlar›n üçü de, ortak
bir zemin ve iliflkilenme düzeyine sahiptir. Köylülük ve toprak sorunu, ayn› eksenli sorunlar olarak, meta ekonomisinin ve kapitalist üretim iliflkilerinin temellerinin yayg›nlaflmas›n›n ve esas›nda meta ekonomisinin genellefl-
113
PROGRAMIN SINI RLARI
K U R T U L U fi
Kürdistan’› Türkiye bütünü içinde alg›lad›¤› için, a¤›rl›kl› olarak Kürdistan gerçekli¤ine ait olan bu üç sorunu Türkiye’ye ve
Türkiye iflçi s›n›f›n›n devrimine ithal eden siyasi çizgiler, böylece
Kürdistan realitesini de tan›mam›fl olmaktad›rlar. Bunun karfl›l›¤›nda ise her iki ülkede de, birinde ulusal s›fat› ile ayr›lmak üzere
demokratik devrim
tespitleri yapmaktad›rlar. Kürdistan’da ulusal demokratik, Türkiye’de ise sadece demokratik devrim stratejileri
saptayan siyasi çizgiler için, iki ülke devrimci hareketlerinin, ayr› örgütlenme anlay›fl› ve buna dair s›n›r çizgileri koyulmadan bir programla birbirine ba¤lanmas›, bu anlay›fllar aç›s›ndan esas olarak bir
sorun oluflturmam›flt›r. Kürt ulusal sorunu kültürel etnik bir mesele düzeyine indirgenmifl, Türkiye devriminin demokratik talepleri bölümünde ifade edilmesinin, ayr› bir Kürdistan örgütlenmesini gereksizlefltirdi¤i fikri ifllenmifl, bu fikir ve politika öne ç›kar›lm›flt›r. Türkiye devriminin geçerken çözece¤i demokratik sorunlar aras›nda de¤erlendirilmesine efllik etmesi gereken, Kürdistan’›n
ayr› bir ülke, sosyo-ekonomik ölçek olarak tan›nmas›n›n gereklili¤i, bu gereklili¤in asgari olarak seksiyon5 örgütlenmesini içermesi
ve bu örgütlenmenin program›n›n oluflturulmas›n› zorunlu k›ld›¤›
görülememifltir. Bu eksik bak›fl aç›s›ndan örgütlenme ve parti sorununa yaklafl›mlar gelifltirilmifl, Kürt devrimcilerine, Türkiye’deki örgüt ve partiler içinde yer almalar› ya da bölücülükle suçlanmalar› d›fl›nda çok fazla bir seçenek b›rak›lmam›flt›r. Sömürgecili¤e ait
bir ezme-ezilme iliflkisini yaflayan Kürdistan ve Kürt ulusal soru-
nunun, program›n demokratik talepleri aras›nda yer alm›fl olmas›ndan kaynaklanan olumlulu¤u, Kürdistan’›n s›n›rlar›n› program düzeyinde netçe çizip ayr› bir sosyo-ekonomik yap› ve siyasi ölçek olarak tan›mad›¤› için sakatlanm›fl, esas olarak flovenizmin etkisinde
kal›nm›flt›r.
mesi olarak yayg›n bir pazar›n oluflmas›n›n gerekleri olarak çözümlenirler.
Bu aç›dan bak›ld›¤›nda toprak sorunu ve köylülük eksenli sorunlar, ulusal
meselenin geliflim zemini olarak, ulusal ideolojik flekillenmenin içinde ortak bir pazar mant›¤›yla birleflirler.
5
Tek bir devlet s›n›r›n›n içindeki farkl› ulus - ülkelerin iflçi s›n›flar›n›n birlikte örgütlenmesinin imkanlar›n› yaratan seksiyon örgütlenme anlay›fl›, esas›nda, farkl› sosyo-ekonomik birimlerin üzerinde yükselen ayr› örgütlerin
varl›¤› anlam›na gelir. Özerklikleri ile birlikte demokratik merkeziyetçi bir
mekanizmayla bir araya gelmenin koflullar›, tek bir devletin s›n›rlar›n›n içinde bulunman›n oluflturdu¤u olanaklarla, iflçi s›n›flar›n›n lehine kullan›l›r.
114
DEMOKRAT‹K DEVR‹M VE ULUSAL SORUN ‹L‹fiK‹S‹
Türkiye’de s›n›flara bakarken, program›n s›n›rlar›n› do¤ru çizmek gerekir. Türkiye’de ulusal sorun, sömürge meselesidir. Bu nedenle, Türkiye’de iflçi s›n›f› aç›s›ndan ulusal sorun, demokrasi meselesidir; demokrasi e¤itimi, demokrasi kültürü, ezen bir ulusun
özgür olamayaca¤›, ezen ulusun iflçi s›n›f›n›n bu iliflkiye karfl› ç›kmadan, eflitsizlikleri kald›rmak amaçl› bir toplumsal sistem olan
sosyalizmi kuramayaca¤› eksenli ele al›nmas› gereken bir sorundur.
Türkiye’de kapitalist üretim biçiminden ve burjuva iktidar›ndan
bahsediyor, bu saptamay› yap›yorsak, demek ki flöyle ya da böyle
geliflse de, bir burjuva devriminin oldu¤unu söylemifl oluyoruz.
Burjuva demokrasisi, burjuva devrimleri içinde ifade edilip, toplumun bütün tabakalar›nda flu ya da bu düzeyde karfl›l›k bulan taleplerin bütünü olarak kavramlaflt›r›lan bir soyutlamad›r. Kavram›n
bir ideallefltirmeyi; her biri bir toplumsal soruna ve bu sorunlar›n
çözümüne denk gelen taleplerin bütününü ifade etti¤ini kabul etti¤imizde, ayn› flekilde bu taleplerin burjuvazi taraf›ndan neden
karfl›lanamayaca¤›n›n aç›klamas›n› kendi anlam bütünlü¤ünde
içerdi¤ini de kabul etmifl oluyoruz. Cins sorunu, ulusal sorun, örgütlenme özgürlü¤ü, toprak sorunu vb gibi sorunlar›n, burjuvazinin iktidar›nda neden sonuna kadar gerçekleflmeyece¤inin yan›t›,
bizzat bu sorunlar›n özel mülkiyet sistemlerinin ürünü olmas›nda
karfl›l›¤›n› bulur. Bu durumda, burjuva devrimlerinin, burjuvaziyi
iktidara tafl›mas› ile do¤ru orant›l› olarak bu sorunlar›n çözümlerinin s›n›rl›l›¤› ve k›smi olarak çözülmesi, yine karfl›l›¤›n›, burjuvazinin bu taleplere ne kadar ihtiyaç duydu¤u ve bu talepler için mücadeleye at›lan kitlelerin burjuvaziyi ne kadar ileri iteleyebildi¤i ile
s›n›rl›d›r. Hiç bir burjuva devrimi demokratik sorunlar› sonuna ka115
PROGRAMIN SINI RLARI
K U R T U L U fi
dar çözme yoluna gitmemifltir ve bu sorunlar›n gerçek çözümleri
özel mülkiyet sisteminin ortadan kalkmas›ndan geçti¤i için de buna bafltan niyetli de¤ildir. Burjuvazi bunu iktidara yaklaflt›kça ve
yerlefltikçe ö¤renir Kendi devriminin sloganlar›n› özel mülkiyet rejimi ile s›n›rlamakla, tam anlam›yla ihanet etmek aras›ndaki tercihi, iflçi s›n›f›n›n bu taleplere nas›l sahip ç›kt›¤› ve onlardan ne için
yararland›¤› taraf›ndan belirlenir. Sonuna kadar çözmedi¤i taleplerinden biri de hiç kuflkusuz, ulusal sorun, uluslar›n özgürlü¤ü ve
eflitli¤i meselesidir. Burjuvazinin iktidar yürüyüflüne ve klasik burjuva devrimlerine ait olan uluslar›n özgürlü¤ü, eflitlik ve kardeflli¤i slogan›, bu çerçevede de¤erlendirildi¤inde, belki de en çok amac›na yaklaflan talep olarak belirir. Kad›nlar›n eflitli¤i, sendika kurma ve örgütlenme özgürlü¤ü alanlar›ndaki geliflmelerin boyutu ne
olursa olsun, ulusal pazar›n oluflmas› amaçl› olarak, uluslar›n özgürlü¤ü slogan›, hangi düzeyde geliflmifl olursa olsun kapitalist ülkelerde en az›ndan hakim uluslar ad›na mümkün oldu¤unca sonuçlar›na götürülmüfltür. Kuflkusuz, baflka bir iktidar alan›na, rakip
milliyetlerden burjuvalar›n denetimine ait alanlar, bir çok karmafla
yaratm›fl; bir baflka egemenlik alan›na müdahale, kendi alan›n› geniflletme talebi, ulusal sorunlar› iç içe geçirmifl ve bir çok noktada
baflka biçimlerde sorunu yeniden yaratm›flt›r.
Türkiye’de burjuva devrimi, bu genel tasvirin d›fl›nda, çok daha
fazla eksik ve güdük kalm›flt›r. Kitlelerin kat›l›m› ve sahiplenmesi
çok s›n›rl›d›r. Ne kad›n sorununu, ne örgütlenme özgürlü¤ünü, ne
seçme seçilme hakk›, ne e¤itim, ne de ulusal sorunu belirgin bir flekilde çözmemifl, bir çok yerde bu haklar› çi¤nemifl, yok saym›flt›r.
Kürt ulusal sorununun çözümünü gerçeklefltirmesini de, bu çerçevede Türk burjuvazisinden beklemek do¤ru olmaz.6 Kuflkusuz
Türkiye’de burjuva devrimi, eksik, güdük ve yar›m kalm›flt›r. Ve
kuflkusuz ki, Türkiye’de iflçi s›n›f› devrimi, Kürt ulusal sorununun
çözümünü, kendi kaderini tayin hakk›n› tan›yacakt›r. Bu sorunun
kendisini, bu sorundan kaynakl› olarak gündemde olan demokratik bask› ve gerilikleri, s›n›rl›l›klar›, demokratik devrimle özdefllefltirmek ve do¤rudan demokratik devrim stratejisi gelifltirmek, burjuva demokrasisi, burjuva devrimi ve sosyalist devrim anlay›fllar›n›
birbirine kar›flt›rmaktan kaynaklanmaktad›r.
Kürt ulusal sorununun varl›¤›, hiç bir burjuva devriminin genel
olarak demokratik talepleri sonuna kadar karfl›lamad›¤› gibi, ulusal sorunlar› da sonuna kadar çözemeyece¤inin kan›tlar›ndan biridir. Burada yap›lan ‘sonuna kadar’ tan›mlamas›, birkaç olguyu ayn› anda tan›mlamaktad›r. ‹lk olarak, Türk burjuvazisinin kendi
ulusal sorununu, ayr› bir devlet kurmak ve hakim oldu¤u bir pazar
yaratmak yoluyla çözümledi¤i, ama Türk emekçi s›n›flar›n› ba¤›ml› bir ekonomik yap› içinde emperyalist sömürü zincirine ba¤lad›¤› ve bu yönden, geliflmifl kapitalist ülke ve uluslarla eflit bir iliflkinin olanaklar›n› yok etti¤ini anlat›r. Bu kapsam›n yan›nda, Türk
burjuvazisi için, kendi pazar›n›n geniflletilmesi amac›yla Kürdistan’›n sömürge yap›ld›¤›n›, bunun yan›nda farkl› etnik gruplar›n
haklar›n›n tan›nmad›¤› ve bunlar›n yok say›ld›¤›, bu nedenle de
Türk burjuvazisinin devletinin baflka uluslarla eflit bir iliflki kurmay› d›fltalad›¤›n› da anlatmaktad›r. Kürt sorununu, örne¤in Türk
burjuvazisinin, kendi pazar›na sahip olmad›¤›, kendi iktidar›n›,
ulusal devlet ölçe¤inde kurmad›¤›n›n kan›t› olarak göstermek, kategorik olarak yanl›fll›¤› ilk bak›flta görülen bir tezdir. Oysa ki, burjuva devriminin ve ayn› karakterde olmas›ndan ötürü demokratik
Esas olarak ‹ttihat ve Terakki ile bafllayan ve onda somutlaflan, Kurtulufl Savafl› ve Kemalizm ile süren Türkiye’deki burjuva devrimi, Türklük temelinde bafllam›fl ve sürmüfl de¤ildir. Bütün milliyetlerden devflirdi¤i kadrolarla ve milliyetçi olmayan bir söylemle yola ç›kan ‹ttihat ve Terakki, iktidara geldi¤inde örne¤in toplanma ve örgütlenme özgürlü¤ü taleplerini iflçi
hareketleri ve grevler karfl›s›nda tan›mam›flt›r. Mustafa Kemal ve Millici Güçler taraf›ndan önce eflitlik ve kardeflçe yaflanacak bir ülke için birlikte savafl-
maya, vatan› kurtarmaya ve ulusal kurtulufl savafl›na destek olmaya ikna
edilen di¤er milliyetler ve burjuvalar› da, sonras›nda tam olarak inkar edilecekleri, asimilasyon d›fl›nda bir yöntemle muhatap olamayacaklar› bir Cumhuriyete yol alacaklard›r. Bu, kuflkusuz Türk burjuva devriminin ulusal sorunlar karfl›s›nda ald›¤› tavr›n, fiubat devriminde Rus burjuvazisinin ald›¤› tav›rla ortak s›n›fsal karakterini oluflturur. Daha da ötesinde, bütün demokratik taleplerde oldu¤u gibi, ulusal sorunun çözümünde de burjuva devriminin karakteri budur.
116
117
6
PROGRAMI N SINIRLARI
K U R T U L U fi
devrimin çözmesi, karfl›lamas› beklenen sorunlar aras›nda yer alan
ulusal sorun, Türkiye’de burjuva devriminin sonuçlar› aç›s›ndan
bakarsak, iki kere çözülmüfl olmaktad›r. Burjuva demokrasisinin
kavramlaflt›rmas› aç›s›ndan ise iki kere çözümsüzlü¤e mahkum
edilmifltir; sonuç, Türk ulusu aç›s›ndan emperyalizme ba¤›ml›l›k,
Kürt ulusu aç›s›ndan ise sömürge statüsüne mahkumiyettir.
Burjuva demokrasisinin, demokratik talepleri sonuna kadar karfl›layamayaca¤›n›n kan›t› olarak, kuflkusuz sömürgelerin varl›¤›
gösterilebilir. Ama, burjuvazinin sömürgelerinin olmas›na, sömürge sorununun varl›¤›na bak›p burjuva devriminin tamamlanmam›fll›¤›n› görmek ne kadar do¤ruysa, bu do¤ruyu devrim stratejisinin saptanmas›nda mutlak ölçüt almak; sömürgelerin varl›¤› koflullar›nda demokratik devrimi, zorunlu ad›mdüzeyine yükseltmek,
bafltan sona çeliflkili bir tutumdur. Bütün demokratik sorunlarda
oldu¤u gibi, ulusal sorunun da varl›¤› ya da yoklu¤u, ulusal demokratik hak ve özgürlüklerin flu ya da bu ölçüde geliflmiflli¤i,
önümüzdeki devrimci ad›m›n saptanmas›nda as›l belirleyici etmen
de¤ildir. Hiç bir burjuva devrimi demokratik talepleri, bunlara
denk düflen sorunlar› tutarl› bir flekilde çözüp karfl›lamad›¤› ve karfl›layamayaca¤› için, burjuva devrimlerinin tamamlan›p tamamlanmad›¤›n›n ölçütü de demokratik sorunlar›n varl›¤› ya da yoklu¤u
de¤ildir. E¤er bu ölçüt olsayd›, bugün baflta ABD olmak üzere Avrupa’n›n geliflmifl kapitalist ülkelerinde varolan demokratik sorunlardan ve genel olarak oligarflilerinin demokrasi düflmanl›¤›ndan
ötürü, bu ülkelerde geçerli stratejiler olarak demokratik devrim
saptamalar› yapmak gerekirdi.
Bir ideallefltirme olarak burjuva demokrasisinin içerdi¤i, baflta
ulusal sorun olmak üzere bütün talepler gerçek çözümlerine ancak
s›n›fs›z toplumda kavuflacaklard›r. Ulusal sorun da demokratik sorunlar çerçevesinde, burjuva devriminin önemli gündem maddelerinden biri olarak öne ç›kar. Di¤er demokratik talepler gibi, bu sorunun da tutarl› ve sonuna kadar giden bir çözümünü gelifltirmek,
ne burjuvaziden ne de burjuva devrimlerinden beklenebilir. Bu aç›dan burjuvazinin ilericili¤i ve gericili¤i, burjuva devrimlerinin ne-
yi ne kadar çözüp çözemeyece¤i üzerine genel bir çerçeve çizmekte
yarar görmekteyiz. Bu çerçeveden ulusal soruna yaklaflmak daha
aç›klay›c› olacakt›r.
Emperyalist dönemle birlikte burjuvazi gericileflmifl ve genel bir
e¤ilim olarak iktidarlara, burjuvazinin az›nl›¤›n› oluflturan oligarfliler yerleflmifltir. Burjuvazinin gericili¤i, onun s›n›f karakterinde
sakl›d›r. Feodalizm koflullar›nda üretim yöntem ve iliflkilerini sürekli de¤ifltirip gelifltirmesi, siyasal iktidar mücadelesine giriflti¤inde bütün toplumu kucaklayarak demokratik talepler ileri sürmesi,
burjuvazinin devrimci karakterini ve devrim barutunun kapasitesini oluflturmufltur. ‹ktidara yerleflti¤i oranda, herkes için talep edilen demokratik haklar kendisinden istenmeye bafllanm›fl ve bu taleplerin burjuvazinin s›n›f ç›karlar› ile çeliflmesi, onun devrimci barutunun tükendi¤i noktay› belirlemifltir. Bu s›n›f gerçekten demokratik sorunlar› çözmek güdüsü ile de¤il, iktidar güdüsü ile hareket etmifltir. Burjuvazinin karakteri, kendi karfl›t›nca ve kendi
karfl›t›n›n, iflçi s›n›f›n›n taleplerince de belirlenmektedir. Ç›kar›n›,
iktidara yerleflti¤i ölçüde kendi devrimini durdurmakta bulan burjuvaziye karfl›n, iflçi s›n›f›n›n ç›kar›, burjuva devrimini sürdürmekten, hak ve özgürlüklerini geniflletmekten ve bu temelde s›n›f mücadelesini yükseltmekten yanad›r.
Burjuvazi, yayg›n kavran›fl›n aksine, emperyalist dönemle birlikte burjuva devriminin ideallerine s›rt çevirmemifltir. Tarihin ilk
burjuva devrimi olmamakla birlikte, en karakteristi¤i olan Frans›z
‹htilali ve 1848 devrimlerinden bu yana burjuvazinin genel tavr›,
kendi demokrasisini iktidar› aç›s›ndan tan›mlamaktan yana olmufltur. Hatta Frans›z ‹htilali örne¤inden ç›kard›¤› dersler nedeniyle
karfl›t›ndan, emekçi s›n›flardan o kadar korkmufltur ki, ‹ngiltere ve
Avrupa’n›n bir çok yerinde aristokrasi ile uzlaflma yolunu seçmifl,
onlarla iktidar› paylaflarak isçi s›n›f› korkusunu yenmeye çal›flm›flt›r.
Bir s›n›f olarak burjuvazinin kendi devriminin ideallerine s›rt çevirip gericileflmesi, kendi do¤as›nda sakl›d›r.
Karl Marx, 18 Brumaire’de konuyu ve burjuva cumhuriyetinin
118
119
PROGRAMI N SINIRLARI
özünü flöyle aç›klar:
K U R T U L U fi
Öz olarak, burjuva demokrasisi, burjuvazinin iktidara yerleflmesi
ile birlikte kendi engelini de kazanm›fl olmaktad›r. Tekelci emperyalist dönem ve oligarflik iktidarlarla birlikte, burjuva demokrasisinin ve buna dayal› cumhuriyetlerin nesnel temelleri de ortadan
kalkm›flt›r. Yoksa bir s›n›f olarak burjuvazinin siyaseten gericileflmesi için, genel ve yanl›fl bir kan› oldu¤u üzere kapitalizmin emperyalist aflamas›n›, oligarflik iktidarlar› ve tekelci yap›lar› beklemek gerekmemifltir. Hem burjuvazinin hem de birer devlet biçimi
olarak burjuva demokrasilerinin tarihi bunun kan›tlar›n› sunmaktad›r.
Burjuvazinin, feodalizmin tasfiyesi sürecinde burjuva devriminin talebi olarak uluslar›n kaderlerini tayin hakk›, yani ulusal sorun, özünde pazar ve devlet olma düzeyinde bir sorundur. Burjuvazinin kendine ulus oluflturma hedefiyle, sömürgelerini bu haktan
yoksun b›rakma tutarl›l›¤›n›, onun, bir ve büyük pazar hedefi aç›s›ndan kavramamak, program ve devrim anlay›fl›nda çözülmez dü¤ümlere yol açacakt›r. Bugün, bütün burjuva cumhuriyetlerde, ister oligarflik devlet biçiminde, isterse burjuva demokrasisine ait,
onun ürünü oldu¤unu düflündü¤ümüz kurumlarla birlikte varolmaya devam eden ülke ve devletlerde olsun (ki bunlar ayn› zamanda tekelci yap›lar›n geliflti¤i ve oligarflik iktidarlar›n hüküm sürdü¤ü ülkeler olabilmektedir), sömürgecili¤in, eski ve yeni halleri uygulanmaktan bir an bile geri kal›nmamaktad›r ve zaten geliflmeler
bu yöndedir.
Özellikle ulusal sorunla etkileflimi ba¤lam›nda demokratik devrim konusunun do¤ru kavran›lmas›, tan›m çerçevesini çizerken
kulland›¤›m›z referanslarca belirlenecektir. Engels’in dedi¤i gibi,
"flimdi do¤ru diye kabul edilenin daha sonra ortaya ç›kacak giz li bir yanl›fl yan› bulundu¤u ve ayn› flekilde, bugün yanl›fl diye
kabul edilenin daha önce do¤ru olarak görülmesini sa¤layabil mifl do¤ru bir yan› bulundu¤u bilinir". Ama hem dün hem de
bugün ba¤lam›nda Engels’in referanslar›, tali olan›n de¤il, asli olan›n temel al›nmas›, bu arada da tali yönün gözden kaç›r›lmamas›
fleklinde kavran›rsa yararl› olabilir. Baflka konulardaki (demokratik
devrim meselesindeki) aç›l›mlara temel at›l›rken, gerekçeler olufltururken, ulusal sorun konusunun dünkü do¤ru kavran›fl›n›n, bugünkü yanl›fllara ikame edilmesi, konunun tarihsel boyutundan
kopar›ld›¤›n›; her dönem ve her toplum için bir örnek demokrasicili¤e soyunuldu¤unu gösterir.
Burjuva devriminin demokratik sorunlar diye kategorize edilen
talepleri, tutarl› bir flekilde çözmesini beklemek, demokrasici bir
anlay›fl› beraberinde getirir. Ki bu esasen yanl›flt›r. Türk burjuvazisi, kendi devletini kurdu¤u, pazar›n› oluflturdu¤u ölçüde, ulusal sorununu çözmüfl olmaktad›r. O kendi devriminin sonucunu getir-
120
121
"…Kendi gerçek ifllerini, düzen partisi olarak, yani siyasal bir etiket alt›nda de¤il, toplumsal bir etiket alt›nda; gezici prenseslerin flövalyeleri olarak de¤il, burjuva düzenin temsilcileri olarak; cumhuriyetçilere karfl› kralc›lar olarak de¤il, öteki s›n›flara karfl› burjuva s›n›f› olarak yürütüyorlard›. Onlar›n düzen partisi olarak, toplumun öteki s›n›flar› üzerindeki egemenlikleri, daha önceleri Restorasyon döneminde, Temmuz monarflisi döneminde oldu¤undan daha mutlak, daha sert oldu ve zaten ancak parlamenter cumhuriyet biçiminde bu
egemenli¤in olana¤› vard›, çünkü, yaln›z bu biçimde Frans›z burjuvazisinin iki büyük kesimi birleflebilir ve bu bak›mdan da s›n›flar›n egemenli¤ini bu s›n›f›n ayr›cal›kl› bir kesiminin egemenli¤inin yerine
koyabilirlerdi. Ama, gene de, düzen partisi olarak, cumhuriyete sald›r›yorlar ve ona karfl› nefretlerini dile getiriyorlarsa da, bunu, yaln›z
kralc› inançlar›ndan dolay› yapm›yorlard›. ‹çgüdüleri, her ne kadar
cumhuriyet, kendi siyasal egemenliklerini daha iyi yerine getiriyorsa
da, gene cumhuriyetin kendilerini toplumun ezilen s›n›flar› ile karfl›
karfl›ya getirerek, onlar›, bu s›n›flara karfl› arac›s›z, tac›n gölgesine
gizlenmeksizin, kendi aralar›ndaki ve krall›¤a karfl› ikincil savafl›mlar›yla ulusun ilgisini baflka yönlere çekemeden aç›kça savaflmaya zorlayarak, bu egemenli¤in toplumsal temellerini afl›nd›rd›¤›n› söylüyordu onlara. Onlar› kendi s›n›f egemenlikleri karfl›s›nda titreten ve onlara egemenliklerinin daha tamamlanmam›fl, daha geliflmemifl, dolay›s›yla daha az tehlikeli biçimlerinin hasretini çektiren fley, zaaf duygular›yd›…" (K. Marx, Louis Bonaparte’›n 18 Brumaire’i
, s. 45)
PROGRAMI N SINIRLARI
mifl, siyasal ba¤›ms›zl›k alt›nda bir ülke ve bir devlete sahip olmufltur. Ulusu sömürmek ve kendisinin denetiminde tutmak ayr›cal›¤›n› elde etmifltir. ‹flçi s›n›f› ve emekçi halk için ise ulusal bask› ve
sömürü bitmemifl yeni biçimleri ile sürüp gitmektedir. Burjuvazinin çözümü, özellikle geç kapitalist ülkelerde emperyalizmle ba¤›ml›l›k iliflkisi oldu¤u ölçüde, ulusal sömürüyü ve uluslar›n eflitsizli¤ini sistemlefltirmekte, ba¤›ms›zl›k görüntüsü alt›nda ulusal
eflitsizli¤i yeniden üretmektedir. Ama, bu görüntüden, ulusal sorunun yeniden üretilmifl biçiminden (emperyalizme ba¤›ml›l›k) ve
bunun yan›nda sömürge olgusunun varl›¤›ndan (yar›-sömürgenin
sömürgesi) kalkarak, burjuva devriminin ulusal sorunu çözmedi¤ini, bu nedenle de önümüzdeki devrimci ad›m›n demokratik devrim oldu¤unu ileri sürmek bambaflka bir iddiad›r. ‹flçi s›n›f›n›n
devrim program›nda ifade edilen emperyalizmden ba¤›ms›zlaflmak
talebi, burjuva devriminin çözmüfl göründü¤ü bu ulusal sorunu, ya
da daha do¤ru bir anlat›mla ulusal sorunun yeniden üretilmifl olan
halini, emekçi s›n›flar lehine çözmeyi ve uluslar›n tam eflitli¤ini hedefler. Bu nedenle de Türkiye iflçi s›n›f›n›n devrim program›nda
ulusal sorun, dünkü kavran›fl› ile ulusal sorunun çözümü ve ayr›
bir Türk devleti olmak talebiyle de¤il, bugünkü karfl›l›¤› olan
emperyalizmden ba¤›ms›zl›k talebi ile tan›mlanarak, demokratik
talepler aras›nda yer alabilir. Bu iki kavramlaflt›rma aras›nda ifllevsel bir fark vard›r ve ulusal sorunun bugünkü do¤ru kavran›fl›, salt
bu sorun üzerinden , Türkiye’de demokratik devrim stratejisi gelifltirmeye izin vermez.
Türkiye’de, burjuva devriminin yar›m, güdük kald›¤›n›, bunun
temel nedenlerinden birinin de Kürt sorununun çözümsüzlü¤ü oldu¤unu kan›t göstererek, Türkiye iflçi s›n›f›n›n önündeki stratejik
ad›m›n demokratik devrim oldu¤unu ileri süren siyasi çizgiler bulunmaktad›r. Türk burjuva devriminin yar›m ve güdük kalmas›na
bir çok kan›t bulunabilecekken ve hatta bu yönde bir çaba ile, kimilerince turizmin geliflmesi burjuva devrimin ilerlemesine kan›t
olarak gösterilebilmiflken, baflka bir ulus ve ülkenin iflçi s›n›f›n›n
122
K U R T U L U fi
devriminin temel gerekçesi, nas›l olup da Türkiye’de demokratik
devrimin temel gerekçesi yap›labilmektedir? Oysa ki, burjuva dev rimininyar›m ve güdük kalmas›, burjuva demokrasisinin
tamamlanamayaca¤›, demokratik sorunlar› sonuna kadar çözemeyece¤i temel
tezinin kan›t› olmaktan baflka bir fley ifade etmez. Bu yar›ml›k, eksiklik ve tamamlanmam›fll›k, burjuvazi için de¤il, taleplerin karfl›lanma düzeyinden hoflnut olmayan iflçi s›n›f› içindir. Burjuvazi için
talepler, onun istedi¤i çerçevede karfl›lanm›flt›r. Bu çerçeve burjuva
demokrasisinin ideallerini, sloganlar›n› ifade etmese bile, burjuvazinin bundan bir flikayeti olmam›flt›r! Burjuva devriminin yar›m,
eksik ve güdük kald›¤› saptamas›, iflçi s›n›f›n›n devrim stratejisine
etkisi aç›s›ndan tek bafl›na hiç bir fley ifade etmez
Bütün bu sorunlar›n yan›tlar›, program›n s›n›rlar›n›n netlikle çizilmesinde karfl›l›¤›n› bulur. Bu netlik, alt› kal›nca çizilerek flöyle
ifade edilmelidir.
Kürdistan’›n sömürge statüsü ve Kürt ulusal sorununun
varl›¤›, Türk burjuvazisinin de¤il Kürt burjuvazisinin –kuflkusuz iflçi s›n›f›n›n da– ulusal sorunudur; Kürdistan iflçi s›n›f›n›n önündeki devrimci ad›m›n, Kürdistan’da devrim stratejisinin saptanmas› aç›s›ndan en önde gelen verilerden biridir.
Bunun aksine Türkiye’de iflçi s›n›f›n›n önündeki devrimci
ad›m›n saptanmas› aç›s›ndan, Kürt ulusal sorunu, ayn› a¤›rl›¤a sahip de¤ildir.
Türkiye’de Leninist demokratik devrim stratejini savunmak için,
Kürdistan devriminin karakterini belirleyecek olan veriler üzerine
dayan›lamaz. Yok e¤er bu hatada ›srar edilecekse, ayn› flekilde, ‹ngiltere, ‹spanya gibi geliflmifl kapitalist ülkeler için de, bir tek sömürgeci devletler olmalar›na dayan›larak demokratik devrim stratejisini ileri sürmek gerekirdi ki bu durumun leninist demokratik
devrim anlay›fl› ile tezat oluflturmad›¤›n› kim ileri sürebilir? Bu temel saptama bir kez yap›ld›¤›nda, Türkiye’de demokratik devrim
stratejisini ileri sürenlerin iki kola ayr›ld›klar›n› da rahatl›kla görebiliriz. Bunlardan ilkinin, do¤rudan misak-› milli flovenizminin flu
123
PROGRAMI N SINIRLARI
K U R T U L U fi
ya da bu düzeyde etki alan›ndakilerden, di¤er kolun ise, iflçi s›n›f›
merkezli iktidar ve sosyalizm anlay›fl›ndan uzaklafl›p demokrasicili¤i stratejik çizgi yapanlardan olufltu¤u görülecektir. Demokratik
sorunlar›n varl›¤›n›, demokratik devrim stratejisi için yeterli gören
ve reformizmi temel alan bu anlay›fllar, bir dönem için Kürt ulusal
mücadelesinin ald›¤› keskin biçimler ve sert çat›flma ortam›n›n etkisinde, bu demokratik sorunu sahiplenerek, kendi reformizmlerini uzun süre gizlemek imkan› bulabilmifllerdir.
Bütün bu anlat›lanlar›n tam tersi bir noktadan, bugün ulusal sorunu yaflayan ülke ve uluslar›n iflçi s›n›flar› için de önlerindeki devrimci ad›m›n demokratik devrim oldu¤u gibi bir sonuç ç›karmak,
yine ayn› mant›k çerçevesinde yanl›flt›r. Irak’ta, Kürdistan’da ya da
Afganistan’da, iflgal alt›nda yaflayan ülkelerde, mutlaka devrim
stratejisi demokratik devrim
olacakt›r sonucu ç›kar›lamayaca¤› gibi,
ulusal sorunlar›n› çözmüfl, kendi ulus devletleri olan ülkeler için de
mutlaka, önlerindeki devrimci ad›m sosyalist devrim olacakt›r denilemez.. Önümüzdeki devrimci ad›m›n saptanmas›nda demokratik sorunlar›n varl›¤› ya da yoklu¤u de¤il, iflçi s›n›f›n›n güç, örgütlülük ve haz›rl›k derecesi, temel önem oluflturmaktad›r.
124
125
K U R T U L U fi
Sendika politikam›z aç›s›ndan
‘YEN‹ SEND‹KACILIK’
ANLAYIfiLARI
K. AL‹
G‹R‹fi
Bafllang›çta k›smi, bölgesel ve genifl bir havzaya da¤›lm›fl iflyerlerinde örgütlenebilecek sendikay›, varsa iflkolu düzeyinde yetkili sendika
merkezine ba¤lamak, yoksa sendikay› iflkolu düzeyinde genellefltirmek, sendikal çal›flman›n yönü olmal›d›r. Sendikal örgütlülük gibi s›n›f hareketinin çeflitli düzeylerdeki
birlikleri oluflturuldukça, üretim sürecinin, öznel olarak parçalanmas›n›n karfl›s›nda, nesnel olarak bütünlü¤ü daha alg›lanabilir olacak,
bunun üzerinden s›n›f bilincinin
geliflmesi ve birli¤inin gerçekleflmesinin imkanlar› artacakt›r.
omünistler, s›n›f›n
örgütlü ve birleflik
gücünü iktidar mücadelesine yöneltmek, s›n›f
hareketinin yönünü kendi
iktidar›na çevirmek üzere
politika üretirler. Bunu, s›n›f zemininde ve onun tarihsel-bütünsel ç›karlar›n›
ifade eden organik bir parças› olarak yaparlar. Komünistlerin, s›n›f hareketinin
birli¤i ve tarihsel ç›karlar› d›fl›nda bir perspektifleri yoktur. Bu bak›fl, komünistlerin, s›n›fa öncülük görevlerinin gereklerini ve bu
görevlere ait ifllevlerini yerine getirmek için s›n›f hareketinin genel
K
126
127
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
düzeyini veri almalar›n› gerektirir. S›n›ftan kopuk ve hareketin o
anki niteli¤inden ayr› politikalar›n yaflama geçirilme flans›n›n olmad›¤›; komünist fikirlerin oldu¤u gibi, komünist faaliyetin unsurlar›n›n da s›n›fla birleflmesi gerekti¤ini vurgular. Komünistlerin, bunun d›fl›nda bir s›n›f mücadelesi anlay›fl› olamayaca¤› gibi,
ne kadar samimi niyetlerle oluflturulursa oluflturulsun, flu ya da bu
nedenle iflçi s›n›f› zemininin d›fl›nda kalan ‘komünist fikirlerin’ ilelebet komünist kalma flans›n›n olamayaca¤›; giderek ve mutlaka
baflka s›n›fsal temellere yönelece¤i de bir gerçek olarak belirir.
‹flçi s›n›f›n›n ve sosyalizmin tarihi, mücadele örgüt ve araçlar› ile
birlikte varolmufltur. Bu aç›dan, s›n›f›n taleplerinin içeri¤i, bu talepler do¤rultusunda oluflturdu¤u örgütlerinin niteliklerini do¤rudan belirlemifltir. Dayan›flma örgütlerinden sendikalara, sendikalardan kooperatiflere, partiden konsey ve komitelere kadar, çok çeflitli örgütlülük ve arac›n biçim ve nitelikleri, s›n›f›n hareketinin o
anki talep ve yönelimleri taraf›ndan belirlenmifltir. Bu aç›dan, taleplerin ve hedefin, bafllang›çtaki ifade edilifl ve kavran›fl› de¤iflti¤i,
netleflti¤i ve s›n›f›n öncü kesimlerinden öte geneli taraf›ndan bilince ç›kar›l›p sahiplenildi¤i ölçüde, bu örgütlülüklerin hedef ve nitelikleri, görece de¤iflebilmifl, s›n›f›n nihai ç›karlar›na göre tan›mlanabilmifltir. Ama, bu aç›dan da s›n›f›n bölüntüleri ve farkl› kesimleri aras›ndaki ayr›mlar, geri ve öncü kesimler aras›ndaki bilinç ve
örgütlülük düzeyleri, ayn› zemin ve tarihte çok farkl› örgütlülüklerin s›n›f hareketinin farkl› ihtiyaçlar›na karfl›l›k gelecek flekilde
varl›k kazanmas›n›n nedeni olmufltur. S›n›f hareketi, bütün düzeylerinin ayn› anda karfl›l›kl› iliflkisi, iç içe geçip ayr›flmas› ile bir bütün oluflturur. S›n›f hareketini sadece ekonomik, ideolojik ya da politik, demokratik düzeylerden birine denk gelecek flekilde s›n›rlamak ve böyle tan›mlamak yanl›flt›r.
Parti ile sendika, s›n›f›n farkl› düzeydeki talep ve hedeflerine karfl›l›k geldi¤i gibi, ayn› s›n›f hareketinin farkl› bilinç düzeylerine de
karfl›l›k gelir. S›n›f hareketinin içinde geliflen örgütlülükler parti ve
sendika d›fl›nda, spor ve kültür-sanata yönelik kulüp ve derneklerden, dayan›flma ve tüketim kooperatiflerine kadar uzanan bir çeflitlilik oluflturur. Komünist Manifesto ’da ifade edildi¤i gibi, modern
sanayinin durmadan yo¤unlaflan ve geniflleyen yap›s›, burjuvazinin
mezar kaz›c›lar›n›, bizzat burjuvazinin kendisinin sürekli üretiyor
olmas›n›n nesnel zeminini verir. ‹flçiler, bafllang›çta, k›smi ve anl›k
kazan›mlar›n› genellefltiremediklerinde, kal›c›laflt›ramad›klar› bu
haklar›n› kay›p etmifllerdir. Ve bu nedenle, baz› tekil olaylarda, anl›k, k›smi ve geçici olarak,
"Proleterlerin bir s›n›f olarak ve bunun sonucu, bir siyasal parti olarak örgütlenmeleri, gene iflçilerin kendi aralar›ndaki rekabet yüzünden sürekli bozulur. Ama daha güçlü, daha sa¤lam, daha kuvvetli olarak durmadan yeniden do¤ar. Burjuvazinin kendi aras›ndaki bölünmelerden yararlanarak, iflçilerin özel ç›karlar›n›n yasal olarak tan›nmas›n› zorlar." (Marx - Engels, Komünist Manifesto
)
128
"… iflçiler galip gelirler, ama ancak bir süre için. Savafllar›n›n gerçek meyveleri o andaki sonuçlarda de¤il, iflçilerin durmadan geniflleyen birli¤inde yatar." (age)
‹flçi s›n›f›n›n geniflleyen birli¤i, "… sanayiin burjuvazinin elde
olmayarak teflvik etti¤i ilerleyifli, emekçilerin rekabetten ileri gelen
yal›t›lm›fll›klar›n›n yerine, birlikteliklerinden ileri gelen devrimci
dayan›flmalar›n›n" (age) bir sonucu olacakt›r. Burjuvazi bu nedenle, dünküne oranla çok daha iyi bilmektedir ki, "modern sanayiin
geliflmesi, … ayaklar›n›n alt›ndan bizzat ürünlerini ona dayanarak
üretti¤i ve mülk edindi¤i temeli" çekip almaktad›r. Her fleyden önce ürettiklerinin kendi mezar kaz›c›lar› oldu¤unu, devrilmesinin ve
proletaryan›n zaferinin ayn› ölçüde kaç›n›lmaz oldu¤unu belirten
Komünist Manifesto ’nun ö¤ütlerini, iflçi s›n›f›ndan daha çok
önemseyen kapitalistler, kendi konumlan›fllar›n› Manifesto’nun tarifinin tam karfl›s›nda kurmaktad›rlar. Burjuvazinin tarihsel deneyiminden kalkarak üretim sürecini parçalamas›, emek rekabetini
bütün boyutlar› ile körüklemesi, s›n›f›n devrimci dayan›flmas›n›n
engellenmesi amac›ylad›r. Burjuvazinin ve kapitalizmin ömrünü
uzatacak hiçbir politika burjuvazi taraf›ndan uygulanabilir de¤ildir. S›n›f mücadelesinin gerekleri olarak flekillenen siyasal karar ve
tercihlerle üretim sürecinin parçalanmas›, esas olarak konjonktürseldir.
129
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
Sendikalar, s›n›f hareketinin ve sosyalizm mücadelesinin geçirdi¤i evrim içinde, bafllang›çtaki dayan›flma ve ekonomik mücadele
nitelikleri ile birlikte varolmufllar, s›n›f hareketinin siyasallaflt›¤› ve
s›n›f bilincinin geliflti¤i, sahiplenildi¤i tarihsel durumlarda, s›n›f›n
iktidar mücadelesinde demokratik görevler üstlenebilmifllerdir.
Buna dayanarak s›n›rlar›, ekonomik ve demokratik mücadele ile çizilmifl örgütlülükler olan sendikalara, bunun ötesinde anlamlar
yükleyen siyasi çizgiler de olmufltur.
Komünistler için, iflçi s›n›f›n›n iktidar mücadelesi ve s›n›f hareketinin bütün birikim ve güçlerinin s›n›flar mevzilenmesinde buna göre düzenlenmesi esast›r. Sendikalar iflçi s›n›f›n›n demokratik
ve ekonomik örgütlülükleri olma yetenekleri ile defalarca kendini
kan›tlam›fl örgütlerdir. Buna ra¤men s›n›f hareketinin geri çekildi¤i, yenildi¤i durumlarda, sendikalarda gerici ve uzlaflmac› çizginin,
s›n›f aristokrasisinin ve bürokrasinin önemli mevziler kazanabildi¤i ve bu konumlar› ile s›n›f uzlaflmac›l›¤›n› had safhaya götürebildiklerini tarihsel deney ve günümüzün geliflmelerinden biliyoruz.
Ekonomik örgütlülük ve mücadele aç›s›ndan sendikalar, bafllang›çtan bu yana s›n›f›n genelinin ç›karlar›n› gözeten nitelikleri ile
ön plana ç›kmazlar. S›n›f›n di¤er kesimlerine karfl›, üretim birimlerinde ve iflkollar›nda çal›fl›lan iflçilerin kendi haklar›n› garantiye
almak, hatta patrona karfl› oldu¤u gibi d›flar›daki iflsiz kitleye karfl› da kendi ifl güvencelerini sa¤lamak için mücadele ederler. iflçi s›n›f›n›n k›smi, bölgesel ve anl›k ç›karlar›n›n güvencesinin, bu kazan›mlar›n s›n›f›n geneline yayg›nlaflt›r›lmas›ndan ve uzun vadeli kazan›mlara dönüfltürülmesinin bu sayede olaca¤›ndan hareket eden
sendikalar, iflkollar› ve giderek bütün çal›flanlar› içine almay› hedefleyen bir sendikal birlik perspektifine kavufltukça, demokratik nitelikleri, demokrasi mücadelesindeki ifllevleri artar. Bu perspektif,
sendikal bilinç ile siyasal bilincin iç içe geçti¤i ve salt sendikal
alandan kaynaklanamayacak bir niteli¤e sahiptir.
Sendikal düzeyin, mücadele ve örgütlülük aç›s›ndan kendisine
ait özellikleri ve gerekleri vard›r. Sendikal örgütlülü¤ün düzeyinin,
iflçi s›n›f›n›n kazan›mlar›n›n bir göstergesi oldu¤u kadar, kapitalist
sömürü karfl›s›nda iflçilerin en önemli öz savunma dayanaklar› oldu¤u unutulmamal›d›r. Sömürünün s›n›rland›r›lmas›, iflçi s›n›f›n›n
hak ve özgürlülüklerinin toplumsal düzeyde tan›mlanmas› aç›s›ndan sendikalar, ayn› zamanda demokratik örgütlülüklerdir; iflçi s›n›f›n›n hak ve özgürlüklerine yönelik yasal düzenlemelerde taraft›r.
Kapitalistler, tek tek ve bir bütün olarak sömürüyü art›rmak
için, bulduklar› her f›rsatta iflçi s›n›f›n›n örgütlülüklerine ve bütün
tarihsel kazan›mlar›na sald›rmak, onlar› geri almak için yeni strateji ve taktikler gelifltirmek durumundad›rlar. Özellikle, kâr oranlar›n›n azalmas› ve kriz karfl›s›nda ilk olarak iflçi ücretlerine, iflçi s›n›f›n›n hak ve özgürlüklerine sald›r›rlar. Çünkü kârlar›n düflmesi ve
kapitalist rekabet karfl›s›nda iflgücü sömürüsünü art›rmak d›fl›nda
bir yollar› yoktur. ‹flçi s›n›f›na sald›r›, hak ve özgürlüklerinin s›n›rland›r›lmas› yönündeki geliflmeler, kölelik koflullar› diye tan›mlanabilecek düzeyde bir gerilemeye yol açm›flt›r. Bu geri düzeye çekilifl, s›n›f›n bu geri konuma itilifli, örgütlülük bilincinin tafl›y›c›
unsurlar›na sald›r› ile mümkün olmufltur. Bu sald›r› bir çok yönden ayn› anda sürdürülmektedir.
130
131
‹fiÇ‹ SINIFININ VE SEND‹KALARIN DURUMU
Sosyalizmlerin y›k›m› ve iflçi hareketinin gerileyip mevzi kaybetmesi, kapitalizmin a¤›rlaflan ve aral›klar› s›klaflan kriz koflullar›nda
yaflanm›flt›r. Bu durum, s›n›fa sald›r›n›n ve s›n›f›n örgütlülüklerinin da¤›t›lmas›n›n, bafll›ca karl›l›k kaynaklar›ndan görülmesine yol
açm›flt›r. Sosyalizme ve genel olarak örgütlülük fikrine sald›r›, kiflilerin varolan örgütlülükler üzerinden de¤il, tek bir birey olarak
sistemle iliflkilenmelerine yönelik politikalara h›z kazand›rm›flt›r.
‹flçi s›n›f›n›n farkl› kesimlerine uygulanan ayr› statü ve ücret politikalar›, genel olarak örgütlülükler üzerinden ve bir bütün olarak
de¤il, kapitalistlerle bireysel düzeyde iliflkilenmeyi getirmifltir. Bir
kez bu baflar›ld›ktan sonra, her düzeyde örgütlülükler, baflta sendikalar olmak üzere yeniden ve yeniden yasal düzenlemelere u¤rat›lm›flt›r.
Türkiye’de askeri diktatörlük döneminden bu yana yaflananlar,
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
iflçi s›n›f›n›n her düzeyde örgütlülüklerinin yok edilmesi do¤rultusunda geliflmifltir. D‹SK’in seksen öncesinin koflullar›nda yaflama
geçirmeye çal›flt›¤› ‘s›n›f ve kitle sendikac›l›¤›’ anlay›fl›, bütün hata
ve eksiklikleri ile birlikte do¤ru bir yönelimi ifade etmekteydi. O
koflullarda nispeten mücadelenin karfl›l›¤› al›nm›fl, sigorta ve ücret
koflullar› belli ölçülerde düzeltilmifl, bu durum, örgütlülük bilincine yans›m›flt›. Askeri diktatörlük, iflçi s›n›f›n›n örgütlülüklerine
sald›r›rken, Türk-‹fl çat›s›nda uzlaflmac› ve iflbirlikçi yöneticilerle
iflçi s›n›f›n› tek bir çat› alt›nda toplamaya çal›flm›flt›. Bunda da oldukça baflar›l› oldu.
Askeri diktatörlü¤ün kapatt›¤› sendikalar›n yeniden aç›lmas› ise,
hiç bir fleyin eskisi gibi olmad›¤›, ideolojik ve politik yenilginin zaaflar›n›n her yan› kaplad›¤› koflullarda gerçekleflti. ‹flçi s›n›f›n›n
dünya çap›nda ve bütünlüklü bir sald›r› karfl›s›nda oldu¤u ve bu
sald›r›n›n baflar› kazand›¤› koflullarda, s›n›f›n örgütlülükleri önemli ölçüde da¤›t›lm›fl ve güçsüz b›rak›lm›flt›r. Yasal düzenlemelerin
iflçi haklar›n› yans›tt›¤› bir çok durumda kanuna karfl› hile yoluna
baflvurulmufl, yasalar çi¤nenmifl ve pefli s›ra yasal olarak da varolanlar›n sürekli geriletildi¤i düzenlemeler gündeme getirilmifltir. Kamuda örgütlü sendikalar›n gücünün ve kitlesinin özellefltirmelerle,
statü farkl›l›klar› ile daralt›lmas›, kamu ve yerel yönetimlere iliflkin
düzenlemelerle birlikte bu alanda örgütlü sendikalar› neredeyse
yok olma durumuna getirmifltir. Özel sektörde örgütlü olan sendikalar ise, tafleronlaflma ve esnek çal›flma uygulamalar›n›n önce yasad›fl› ve flimdilerde yasal olarak uygulanmas› ve genel karakter kazanmas› ile ayn› sonuca do¤ru h›zla yaklaflm›flt›r. Bu sendikalar, sahip olduklar› uzlaflmac› çizgilerinin ve bu do¤rultuda uygulad›klar› politikalar›n bir sonucu olarak, özellikle yöneticilerin ihanetleri
ile, baflta kendi üyeleri olmak üzere genel olarak iflçileri satm›fl ve
onlar üzerinden burjuva politikas›n›n alan›nda konumlanmay›
amaç edinmifllerdir.
Bu süreç, iflçi s›n›f›n›n daha önce kolektif ve örgütlü olma beceresi gösteren kesimlerini flimdilerde kuflat›lm›fl ve parçalanm›fl bir
az›nl›k duruma sokmufltur. Bu az›nl›k kesimler ise, ç›karlar›n› iflçi
s›n›f›n›n bütününe yönelik politikalarda de¤il de, di¤er kesimlere
göre ayr›cal›kl› konumlar›n› korumak ad›na, s›n›f›n geri kalan›n›n
mücadelesine yabanc›laflmakta bulmaktad›r. Oysa ki eldeki kazan›mlar›n s›n›f›n genelinin talebi olarak savunulmas›, varolanlar›n
kal›c›laflmas›n›n tek güvencesidir. Uygun koflullarda erken emeklilik yolunu seçebilen bu iflçiler, bireysel kurtulufl gibi gözüken bu
tercihlerinin, emeklilik haklar›n›n ve koflullar›n›n giderek kötüleflmesi, yok olmas› karfl›s›nda ne kadar büyük bir yan›lg› oldu¤unu
geç de olsa anlayabileceklerdir.
S›n›f›n örgütlülü¤ünün parçalanmas› amac›yla uygulanan tafleronlaflma ve esneklik uygulamalar›, kapitalist üretim sürecinin ve
karl›l›¤›n bir gere¤i olarak propaganda edilmekte ve sosyalistler de
bu propagandan›n etki alan›na girebilmektedir. Bu çevreler, sendikalar›n kalan örgütlülüklerinin, içinde bulundu¤u uzlaflmac› ve iflbirlikçi çizgiyi, yöneticilerin flahs›ndaki bürokratik ihanet çizgisini, bütün sendika üyelerinin karakteri ve sendikay› da, bir bütün
olarak iflçi aristokrasisinin örgütlülükleri olarak göstermektedir.
Sendika kavram›n›n tarihinde içkin olan, bir iflyerindeki veya iflkolundaki iflçilerin haklar›n› ve ifl güvencesini di¤er iflçilere karfl› da
korumaya yönelik ayr›mc› içeri¤i, sendika aristokrasisi kavram›yla
ayn› anlama gelmez. ‘Sendika bürokrasisi’ ve ‘iflçi aristokrasisi’ kavramlar› birbirleri ile iliflkili olmakla birlikte, bir ve ayn› fleyler de¤ildir. Ayn› iflyerinde çal›flan ve sendikal› olan iflçiler, genel olarak
benzer koflullara sahiptir ve iflçi aristokrasisi ile farkl›l›klar› bulunur. Bugün, üretim sürecinin tafleronlaflma ile parçalanmas› ve mekansal olarak birbirinden yal›t›k yerlerde sürecin farkl› evrelerinin
gerçeklefltirilmesi, ayn› iflyerindeki bir grup iflçinin sendikal› olmas› ve bunun d›fl›ndaki tafleron iflçilerinin her türlü haktan yoksun
bulunmas›, bu iflyerindeki iflçilerin bir bütün olarak iflçi aristokrasisini oluflturdu¤unu göstermez. Durumu böyle göstermek, iflçi s›n›f›n›n örgütlülüklerine ve örgütlülük fikrine verilebilecek en büyük zararlardand›r. Üstelik, sendikal› iflçilerin iflçi s›n›f›n›n çok küçük bir az›nl›¤› olarak kald›¤› bugün, bu küçük az›nl›¤›n uzlaflmac› bir çizgide bulunmas› sonucundan kalkarak, bu sonucu
, iflyeri ve
132
133
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
iflkolu temelindeki geleneksel sendikac›l›¤›n varaca¤› yer olarak
propaganda edip teori düzeyine yükseltmek
, iflçi s›n›f›n›n örgütlülüklerine ve örgütlülük fikrine kapitalistlerin verdi¤i zararla eflde¤er
olabilecektir.
Sendikalar›n bugün içinde bulundu¤u durum bir sonuçtur ve sonucu karfl›ya alarak gelifltirilebilecek bir strateji do¤ru olmaz. Sonucu yaratan nedenleri karfl›m›za almak, iflçi s›n›f›n›n örgütlülük
fikrini, iflyeri ve iflkolu düzeyinde örgütlülü¤ü esas alan s›n›f sendikac›l›¤› fikrini sahiplenmek gerekmektedir.
Askeri diktatörlük koflullar›n›n olumsuzluklar›n›n giderilmesi,
89 Bahar Eylemleri ile mümkün olabilecekken, duvar›n ve sosyalizmlerin y›k›lmas›, bu koflullar› uluslararas› geliflmelerin de etkisi
ile tersine çevirmifltir. Bugüne kadarki kay›plar ve yenilgiler, iflçi
s›n›f›n›n gücü ve örgütlülüklerinde ciddi zaaflar ve y›k›mlara neden olmufltur. ‹flçi s›n›f›n›n gücü, say›s›ndaki art›flla ters orant›l›
geliflmifltir. Say›s›ndaki art›fl, fizik olarak s›n›rlar›n›n geliflip, geçmifl dönemin baz› ayr›cal›kl› grup ve kesimlerini içine almas›n›n
yan›nda, en kötü koflullardaki bölümünü oluflturan iflsiz kesimin
10 milyonun üzerinde bir say›ya ulaflmas› ile, sa¤l›ks›z ; örgütlülük
fikri ve becerisine uzak bir geliflme göstermesi beraberce geliflen süreçler olmufltur. Sigortal› ve sendikal› iflçi say›s›n›n h›zla düflmesi ve
s›ras›yla bu ikisinin iflçi s›n›f›n›n çok az ve giderek daralan bir kesimini oluflturmas›, sendikal politika konusunu hangi çerçeveden
ele almak gerekti¤ine asl›nda iflaret etmektedir. Bu aç›dan da sendikalar›n bugünkü zay›f ve uzlaflmac› niteliklerinin, s›n›f hareketinin yenilgisinin bir sonucu oldu¤u ve bu sonuç üzerinden bir karfl› strateji gelifltirilemeyece¤ini belirtmek gerekir. Öyleyse gelifltirilmesi gereken strateji, sendikalar›n bugünkü durumunu, genel
olarak s›n›f hareketinin yenilgisinin nedenlerine ba¤lamal› ve di¤er
düzeydeki örgütlülüklerin destekleyicili¤i ve yol aç›c›l›¤› sakl› kalmak üzere, sendikal politikan›n yeniden inflas›n› önüne görev koymal›d›r Bugünkü sendikalar›n içinde bulundu¤u bütün olumsuzluklar› veri al›p, bunlar› hedef tahtas›na koymaktan ibaret kalacak
sendikal politikalar, s›n›f hareketinin sendikalaflma ihtiyac›na yan›t
olamaz. Bütün bu olumsuz nitelemeleri, kuflkusuz bu sendikalardaki bürokrasi ve uzlaflmac›lar hak etmektedir. Karfl›ya al›nan sendika ve konfederasyonlar›n, bir çok elefltiriyi fazlas›yla hak etmelerine ra¤men, bunun ötesinde hedef seçilmesi üzerinden, s›n›f›n sendikal örgütlülük ihtiyac› karfl›lanamaz. S›n›f hareketinin ihtiyac›
olarak sendikal örgütlülüklerin, iflyerleri ve fabrikalar›, üretim birimlerini temel alarak tabandan örülmesi sonucunda kazan›lacak
mevzilerin, sendika bürokrasisinin devrilmesine hizmet edece¤i kesindir. Böyle bir hareketin örülmesini, kendi konumlar› için tehlike gören bürokratlar ve onlar›n belirledi¤i örgütlülüklerin bu yöndeki geliflmelerin karfl›s›nda olacaklar› mutlakt›r. Sendika ve konfederasyonlar›n tabanlar› ile buluflmay› amaçlayan sendikal bir hareketin örülmesi ve sendikalar›n varolan örgütlülüklerinin, iflçi s›n›f›n›n birli¤inin önünde engel de¤il, olanak olarak görülmesi gerekti¤i, en baflta da bunu kavram›fl olan iflçiler taraf›ndan dile getirilmelidir. Bu aç›dan da sendikal bürokrasinin yenilmesi, s›n›f hareketinin bugünkü ihtiyac› olan sendikalaflma mücadelesinin sonucu olacakt›r.
Bugün s›n›f hareketinin ana gündemi, ne kadar yak›c› ve acil
olursa olsun sendikal bürokrasi; sendikalar›n uygulad›klar› uzlaflmac› politik çizginin yok edilmesi, y›k›lmas›ndan ibaret de¤ildir.
Sendikal örgütlenmenin nicelik ve niteli¤i sürekli gerilerken, bu
durumun esas nedenleri öne ç›kar›lmal›, bu gerilemenin sonucu
olarak geliflen sendikal bürokrasinin olumsuzlu¤u beslemesi,
olumsuzlu¤un esas nedeni olarak görülmemelidir. Üstelik, sendikal bürokrasinin oluflturdu¤u olumsuz tabloyu veri al›p, buradan
kalkarak iflyeri ve iflkolu temelindeki sendikac›l›¤›, bütün olumsuz
anlamlar›n yüklendi¤i ‘geleneksel sendikac›l›k’ kavram› üzerinden
sendika bürokrasisi ile eflitleyip mahkum etmeye çal›flan anlay›fllar,
iflçi s›n›f› hareketinin birli¤ini sa¤layacak nesnel zemini yanl›fl tan›mlamaktad›rlar. Sendikal bürokrasiye karfl› mücadelenin önemi
ve bunun baflar›lmas›, s›n›f hareketinin ihtiyaçlar› üzerinde örülecek sendikalaflma hareketinin alt›ndan kalkabilece¤i bir sonuç olabilir.
134
135
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
Alt›n› bir kez daha çizmek gerekir ki, bugün, s›n›f hareketinin
ihtiyac›, sendikalaflma ve sendika mücadelesidir. 12 Eylül’den bu
yana neredeyse çeyrek as›r geçmifltir ve art›k ideolojik, kültürel ve
yap›sal1 olarak olumsuz biçimlenmifl, burjuva ideolojisinin en geri
ve yoz olanlar›n›n etki alan›nda bir iflçi s›n›f› gerçe¤i ile karfl› karfl›yay›z. Buna ra¤men bugün, bir çok nedenle fark›nda olunmas›
engellense de, toplumsal düzeyde s›n›f gerçe¤inin alt› daha kal›n
çizilmifltir. Yeni yetiflen kuflaklar, siyasal bilinç üzerinden olmasa da
her günkü pratikleri ile yaflad›klar› iflçilik gerçe¤i üzerinden, bir s›n›fa ait olduklar›n›, baflta psikolojik düzeyde içsellefltirerek yafl›yor.
Ayn› flekilde, genifl kitlelerin yaflam kalitelerinin h›zla düflmesi, bir
dönem önceki olanaklarla karfl›laflt›rma f›rsat› sunmakta ve örgütlülü¤ün gere¤i bir tür kendili¤indenlikle kavranabilmektedir. ‹flçi
s›n›f›n›n kolektif haf›zas›ndaki örgütlülük bilinci, ne kadar darbe
alm›fl olursa olsun silinebilmifl de¤ildir ve iflçiler u¤rad›klar› her
haks›zl›kta, bu haf›zadan bir fleyleri canland›rmaktad›r. ‹flçilerin d›fl›nda, dünün küçük burjuvalar› ve s›n›f hareketinin lanetleyicisi orta tabakalar bile, pefline tak›ld›klar› liberal, gerici, faflist ç›kmazlar›n hayal k›r›kl›klar› üzerinden iflçi s›n›f›n›n halihaz›rda ortal›kta
bulunmayan hegemonyas›n›n toparlay›c›l›¤›na ihtiyaç duyabilmektedirler. Fakat, s›n›f hareketinin gelece¤ini karartabilecek baflka etmenlerin devrede oldu¤u unutulamaz! Gerici ve dinci ideolojiler ile kitleleri uyutan tarikat örgütlenmeleri, milliyetçi-faflist
ideolojilerin korporatist yaklafl›mlar› ve özellikle Kürt Ulusal Ha-
reketi’ne karfl› s›n›f içinde gelifltirilen floven-milliyetçi anlay›fllar s›n›f hareketini bölmek ve yönünü flafl›rtmak için, sosyalizmin yeminli düflmanl›¤›na devam ediyorlar. Tam da bu noktada ‘kölelik
yasalar›’n›n uygulamaya koyulmas›, k›sa vadedeki bütün olumsuzluklar›na ra¤men, s›n›f hareketinin orta ve uzun vadede kaç›n›lmaz
olarak ve mutlaka yükselmesini getirecektir! Sorun, bu hareketin
niteli¤inin, her zamankinden daha çok, öncülü¤ünü kazanacak olana ba¤l› olmas›nda dü¤ümlenmektedir.
Kapitalizmin, iflçi s›n›f›na, içinde bulundu¤u koflullar›n ücretli
kölelik düzeni oldu¤unun teflhir edilmesi için dolayl› ifade ve anlat›mlar› gerektiren geçmifl dönemin koflullar›na göre, ‹fl Kanunu ve
çal›flma yaflam›na iliflkin yeni yasal düzenlemelerle do¤rudan teflhirinin olanakl› oldu¤u bugünkü koflullar, burjuvazinin pervas›z sald›r›lar›, bir yönüyle sendikal örgütlenmenin koflullar›n› ve zorunlulu¤unu sürekli beslemekte, yükseltmektedir.
"… Ve burjuvazinin art›k toplumda egemen s›n›f olarak kalacak ve
kendi varl›k koflullar›n› topluma belirleyici yasa olarak dayatacak durumda olmad›¤› burada aç›kça ortaya ç›k›yor. Egemen olacak durumda de¤ildir, çünkü kölesine köleli¤i çerçevesinde bir varl›k sa¤layacak
durumda de¤ildir, çünkü kölesini, onun taraf›ndan beslenece¤i yerde,
onu beslemek zorunda kald›¤› bir duruma düflürmeden edemiyor.
Toplum bu burjuvazinin egemenli¤i alt›nda art›k yaflayamaz, bir baflka deyiflle, onun varl›¤› toplumla art›k ba¤daflm›yor." (Marx - Engels,
Komünist Manifesto
)
1
‹flçi s›n›f›n›n yap›sal olarak de¤iflti¤i saptamas›, iflçi s›n›f›n›n niteli¤i de¤iflmifltir türünden bir sav de¤ildir. Bu yaz› aç›s›ndan esas olarak, üretim sürecinin organizasyonunun, teknik örgütleniflinin de¤ifltirilmesinin sonucu
olarak iflçi s›n›f›n›n yap›s›ndaki de¤ifliklikten söz edilmektedir. Sektörel bileflim, kad›n, erkek, çocuk iflgücü, kafa kol eme¤i oranlar› iflgücünün yap›s›na etki eden faktörlerden oldu¤u gibi, üretim sürecinin örgütlenifli, do¤rudan bu faktörlere etki eden, belirleyen özellikleri ile öne ç›kabilmekte, bu
ise, iflçi s›n›f›n›n ideolojisi, kültürü, al›flkanl›k ve gelenekleri ile olan iliflkisini olumsuz etkileyebilmekte, do¤rudan örgütlülüklerini hedef alarak, s›n›f›
geri bilinç ve örgütlülük biçimlerine mahkum edebilmektedir. S›n›f›n örgütlülük ve bilinç düzeyi, onun yap›sal özellikleri aras›nda say›lmal›d›r.
Bu aç›dan, geniflleyen iflçi s›n›f›, yeniden ileri at›lmak için yeni ve
flimdi nas›l flekillenece¤ini sonuna kadar bilemedi¤imiz mücadele
araç ve yöntemlerini devreye sokacakt›r.
‹flçi s›n›f› ne kadar parçalanm›fl, s›n›f bilinci ne kadar geriletilmifl
olursa olsun, iflçi s›n›f›n›n geniflleyen yap›s› karfl›s›nda bütün ekonomik, sosyal ve siyasal haklar›n geriletilmifl olmas›n›n ortaya ç›kard›¤› çeliflki, hak ve özgürlük taleplerinin, örgütlenme ihtiyac›
ile buluflmas›n› getirmekte; en basit ekonomik taleplerden demokratik taleplere kadar olanlar›n hepsi, kendini ancak örgütlenme
prati¤i ile a盤a vurmaktad›r. Tek tek iflyerlerinde olsun, iflkolu düzeyinde olsun, bütün hak talepleri, örgütlenme zorunlulu¤unu da-
136
137
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
yatmaktad›r. Örgütlenme talebi, örgütlülük bilinci ne kadar yara
alm›fl olursa olsun, baflka bir düzeyden kendini zorunlu k›lmakta,
hak arama mücadelesi, sendikal örgütlülü¤ün yeniden tesisi fleklini almaktad›r. Kapitalistlerin sald›r›lar› sonucunda iflçi s›n›f›n›n
parçalanan birlik ve örgütlülü¤ü, kendili¤inden yeni bir birikimi
haz›rlamaktad›r. Tam da bu noktada kapitalistler, sendikal örgütlülüklere afl›r› bir tahammülsüzlük göstermektedirler. Çünkü yaflanan kriz ortam›nda kapitalistler, hem örgütlülükleri hem de s›n›f
içgüdüleri ile bilmektedirler ki, iflgücünün sömürüsünü s›n›rland›racak en ufak bir giriflim dahi, iflçilerin gelifltirecekleri örgütlülüklerin bir ürünü olacakt›r. Her fley, s›n›f savafl›m›n›n ac›mas›z (uzlaflmazl›k) kurals›zl›¤› çerçevesinde gerçekleflmektedir. Bütün sorunlar, sendikal örgütlenme çal›flmalar› ve direnifller üzerinden patlak
vermekte, sorunlar›n çözümü noktas›nda taraflar, sendikal örgütlülükleri üzerinden netleflmektedir.
Sendikalaflma sorunu, bugün dünden çok daha fazla s›n›f hareketinin siyasal düzeydeki performans›na ba¤l›d›r. Sendikalar, iflçi s›n›f›n›n ekonomik ve demokratik örgütlülükleri olmakla beraber
bugün, sorunun çözümü, siyasal düzeyde bir taraflaflmadan geçmektedir. Çünkü, geçmifltekine oranla bugün, iflçi s›n›f›n›n birli¤i
parçalanm›fl ve bu, dünkü koflullarda nesnel olarak oluflmufl s›n›fsal
birli¤in olanaklar›n›n, üretim sürecinin birbirinden yal›t›lm›fl bölümlere ayr›lmas›, tafleronlaflma ve esnek çal›flman›n dayat›lmas›
sonucunda öznel olarak ortadan kald›r›lm›fl olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. S›n›f›n birli¤inin nesnel koflullar›n›n ortadan kald›r›lmaya çal›fl›lmas› ise, iflçi s›n›f›n›n genifllemesi, çal›flan kesimin mutlak,
iflsiz kesimin göreli büyümesi ile beraber gerçekleflmektedir. Sermayenin merkezileflmesi ve tekelleflme daha da artmakta, ayn› üretim sürecinin farkl› bölüm ve birimlerinde birbirinden habersiz çal›flan iflçiler, kapitalistlerin siyasi ve öznel tercihi olan üretim stratejilerinin etkisiyle, birli¤in nesnel imkanlar›ndan yal›t›lmaktad›r.
Bu durum, proleterleflme ve mülksüzleflme süreci ile paralel bir flekilde, iflçi s›n›f›n›n genelini toplumsal dokunun bütününe yayarak,
s›n›f›n eskisine oranla ezici bir ço¤unlukla, di¤er toplumsal kesim-
ler üzerinde hegemonya kurmas›n›n imkanlar›n› da yaratmaktad›r.
Bu aç›dan, ekonomik ve demokratik örgütlülüklerin baflar›s› dünkünden daha çok siyasal düzeydeki mücadelenin belirleyicili¤i üzerinden geliflecektir. Sendikal mücadele ve örgütlülü¤ün baflar›s›n›n,
siyasal düzeydeki mücadeleye dünkünden daha fazla ba¤l› olmas›,
sendika örgütlülü¤ünün siyasal düzeye ait bir örgüt oldu¤u anlam›na gelmez. Sendikal örgütlülük sorunu, dünkünden daha çok s›n›f hareketinin farkl› düzeydeki baflar›lar›na ba¤›ml› ve duyarl› bir
konuyu oluflturmaktad›r.
S›n›f hareketi içinde öncelikler, sendikal örgütlenmeye öncülük
ederek perspektif sunmak fleklinde belirmektedir. ‹flçi s›n›f› içinde
öncü konumlar almak ve s›n›f temelinde öncü iflçilerle buluflmak
aç›s›ndan olsun, s›n›f›n geneline yönelik politikalar oluflturmak aç›s›ndan olsun, iflçi s›n›f›n›n bugünkü konumu ve talepleri, sendikalaflma zemininde komünistlere yeni imkanlar sunmaktad›r. Ama
bu imkanlar, kuflkusuz ki sadece komünistler için de¤ildir. S›n›f zemininde politika yapan her türden ideoloji, bu koflullar›n üzerinden s›n›f›n öncülü¤ünü kazanabildi¤i, s›n›f›n hareketine yön verebildi¤i ölçüde, geçmiflteki etkilerinden çok daha büyük bir orana
ulaflabilir..
Kuflkusuz bu perspektif, s›n›f›n büyük k›sm›n› gündemine almakta ve buradan giderek, halihaz›rda eldeki sendikal yap›lar› ele
geçirmek ve sendika bürokrasisine karfl› mücadele etmek için en
do¤ru yolu ve imkanlar› sunmaktad›r. S›n›f hareketi, sendika bürokrasisine ve s›n›f uzlaflmac›l›¤›na karfl› mücadelesini, sendikalaflma hareketini yeniden ve do¤ru temellerde örerek gerçeklefltirecektir. Sendika bürokrasilerinin ve varolan sendikal yap›lar›n, tabandan gelifltirilecek eylemlilikler karfl›s›ndaki engelleyici, pasifize
edici ve ihanete ulaflabilen ezici müdahaleleri karfl›s›nda, çal›flmalar›n ve sendikal hareketin bir noktas›nda, bugünkü sendikal konfederasyon ve yap›lar›n da afl›lmas› ve tamamen karfl›ya al›nmas› gerekebilir. Ama bu durum, iflkolu sendikac›l›¤›n›n karfl›ya al›nmas›n›n gerekçesi yap›l›rsa, sendikal hareket tamamen yanl›fl bir yola
girmifl olacakt›r.
138
139
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
Öyle ise bugün, iflçilere ve iflçi s›n›f›na önerilecek sendikal politikan›n olabildi¤ince netlefltirilmesi ve bu hareketin, süreç içinde ortaya koydu¤u sorunlar çerçevesinde ayr›nt›land›r›lmas› gerekmektedir.
SEND‹KA POL‹T‹KAMIZ
‘Yeni sendikac›l›k’ anlay›fllar›n›n elefltirisine geçmeden önce, sendika politikam›z› Eylül 2003 tarihli bir özel say›m›za da baflvurarak özetlemeye çal›flal›m.
Bilindi¤i gibi sendikalar as›l olarak iflçi s›n›f›n›n ekonomik mücadele örgütleridir. Günlük yaflam›n iyilefltirilmesi, sömürünün s›n›rland›r›lmas› amaçl› mücadele, s›n›f›n bütününü kapsay›c›, kitleselli¤i gözeten bir tarza sahip olmal›d›r. Yine bilindi¤i gibi ekonomik kazan›mlar›n güvence alt›na al›nmas› ve kal›c›laflmas›, ücret
talebini aflamayan sendikac›l›¤a karfl›, ekonomik haklar› sadece ücrete indirgemeyen demokratik bir mücadele, demokratik talepler
için mücadele perspektifine de sahip bir sendikal anlay›fl› gerekli
k›lmaktad›r. Bu mücadelenin, s›n›f ve demokrasi bilincinin oluflmas›na hizmet eden, örgütsel anlamda da sendikal demokrasiyi afla¤›dan yukar›ya bütün iflçiler için iflleten bir bütünlükle yürütülmesi, s›n›f ve kitle sendikac›l›¤›n›n temellerini oluflturur.
Dünyada ve Türkiye’de on y›llard›r iflçi s›n›f›n›n mücadelesi, sermayenin azg›nlaflan sald›r›s› karfl›s›nda gerilemifltir. ‹deolojik, politik, ekonomik bütün düzeylerde yenilmifl, geri çekilmifltir. Buna
karfl›l›k ise kapitalist egemenlik güçlenmifltir. S›n›f›n parçalanma
süreci, di¤er düzeylerde oldu¤u gibi, sendikal düzeyde de sürüyor.
Bununla birlikte, iflçi s›n›f›n›n gündelik mücadele birli¤i giderek
zay›fl›yor. ‹flçilerin birli¤i, tafleronlaflt›rma, özel sözleflmeli personel, memur kadrosu, sendikas›zlaflt›rma, iflsizler, çeflitli biçimlerde
bölünüyor. Burjuvazinin ideolojik, politik, ekonomik alanlardaki
sald›r›s› karfl›s›nda, –s›n›f›n genel mücadele koflullar›yla ba¤lant›l›
olarak– direnemeyen sendikalar eriyor, yok oluyor.
Mücadelenin gerilemesinin parças› olarak sar› sendikac›l›¤›n etkinli¤i art›yor. Sendikac›l›¤›n gelece¤ini karartan sendika bürok-
ratlar›, konumlar›n› kendi kiflisel ç›karlar› için kullan›yor, sendikal
mücadelenin geçmifl birikimlerinden kalanlar› h›zla talan ediyorlar.
Di¤er alanlarda oldu¤u gibi, sendikal alanda da bu gerilemenin
durdurulmas›, sürecin tersine çevrilmesi, bur bütün olarak s›n›f
mücadelesinin geliflmesine, yükselmesine ba¤l›d›r. S›n›f mücadelesinin yükselmesi, s›n›f›n gündelik mücadelesinin birli¤inin güçlenmesine, bu mücadelenin s›n›f›n genel hedeflerine yönelmesine
dayan›r. Sendikal mücadeleyi siyasi mücadeleye ba¤lamay›, ona tabi k›lmay›, s›n›f mücadelesinin bütün biçimlerini ayr›lmaz bir biçimde komünizm do¤rultusunda birlefltirmeyi hedefleyen komünistlerin görevi, iflçi s›n›f›n›n sendikalaflma, sendikal örgütlülü¤ün
gelifltirilmesi, y›¤›nsallaflt›r›lmas›, demokratiklefltirilmesi, sendikalardan sar› sendikac›l›¤›n temizlenmesi mücadelesinde bütün
güçleri ile yer almak, öne geçmeye çal›flmakt›r. ‹flçi s›n›f›n›n gündelik mücadelesinin birli¤i, komünist bir siyasi hareketin temeli
oldu¤u gibi, komünistlerin siyasi çal›flmas›n›n da zeminidir.
Bu noktada a盤a ç›kan en önemli görevlerden biri; varolan sendikalardaki sar› ve bürokratik sendikac›l›¤›n teflhiri, tabandan, üretim birimlerinden bafllayarak hangi sendika olursa olsun, bu anlay›fllar›n ve bunlar›n temsilcilerinin temizlenerek, bu sendikal birimlerde s›n›f sendikac›l›¤›n›n hakim k›l›nmas› mücadelesinin verilmesidir.
Sendikal faaliyet do¤rudan üretim birimlerindeki s›n›f çal›flmas›n›n bir yan› ama önemli bir yan› olarak ele al›nmal›d›r. Sendika bürokratlar›n› bir biçimiyle örgütleyerek veya iflçileri sendika bürokrat› haline getirerek sendika yönetimlerini ele geçirme veya bu
tarzla sendikal çal›flma yapma anlay›fl›, s›n›f sendikac›l›¤›n›n ilkeleriyle ba¤daflmaz; tersine varolan sendikal statükolar› yeniden üretir.
Bugün, genelde kabul gören, ‘devrimci iflçiler sendika yönetimlerine’ slogan› yerine; bu slogan›n yanl›fll›¤›ndan de¤il ama bizim
verili koflullar›m›z›n gere¤i olarak, ‘devrimci iflçiler bulunduklar›
üretim birimlerinde s›n›f sendikac›l›¤›n›n ilkelerini gerçeklefltirmeye’ slogan› öne ç›kar›lmal›d›r. Devrimci iflçilerin, öncü iflçilerin,
140
141
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
üretim birimlerinde, iflyerlerinde ve fabrikalardaki taban örgütlerinin kolektif denetleyicili¤i ve besleyicili¤inden uzak kalarak sendika yönetimlerinde görev almas›, kaç›n›lmaz olarak onlar›n flahs›nda bir bürokratlaflmay› getirecektir. Ancak tabandaki örgütlülüklerin yeterince güçlü ve süreklili¤inin sa¤lanm›fl olmas› durumunda,
sendika yönetimlerine gelen öncü ve devrimci iflçilerin, s›n›f ve kitle sendikac›l›¤›n›n ilkeleri do¤rultusunda çal›flmalar›, bu çizgiye
ba¤l› kalmalar› sa¤lanabilir. Sendika yönetimlerinde görev al›nd›¤›
durumlarda, her düzeyde taban örgütlülüklerinin güçlendirilmesi
amac›yla hareket edilmeli, sendikal olanaklar bu amaçla kullan›lmal›d›r.
Genel olarak çal›flma yap›lan üretim biriminde hangi sendika
yetkiliyse o sendikada olunmal› ve o üretim birimindeki sendikay›
s›n›f sendikac›l›¤› temelinde örgütlemeliyiz. E¤er çal›flma yapt›¤›m›z birimde sendika yoksa, o ifl kolunda hangi yetkili sendika amac›m›za nispeten daha uygunsa onu seçmeliyiz. Sendika politikam›z›n bir parças› olarak da, yasal ve yasad›fl› yollarla s›n›f›n karfl›s›na
ç›kar›lan sendikal engellemelere, sendikas›zlaflt›rma politikalar›na
karfl› demokratik bir hak olan sendikal örgütlenme özgürlü¤ü için
genifl çapl› kampanyalar önermek ve bu noktada s›n›f içinde ajitasyon ve propaganda faaliyeti yürütmeyi hedeflemeliyiz.
S›n›fs›z ve sömürüsüz bir dünya mücadelesi verebilecek tek s›n›f
olan iflçi s›n›f›n›n, sermayenin bugünkü sald›r›lar›na karfl› en temel
görevlerinden biri de sendikal birli¤ini yaratmas› ve bunun üzerinden mücadelesini gelifltirmesidir.
ve e¤itmesine karfl› burjuvazi, öznel olarak üretim sürecini parçalara ay›r›p yal›tmak, s›n›f›n birli¤ini yasal ve yasa d›fl› yollardan olabildi¤ince engellemek için çal›flmaktad›r. Bu tercihi, bütün ideolojik savlar›na karfl›n, üretim sürecini parçalara ay›r›p parçalar› birbirinden yal›tmas›, üretim mant›¤› aç›s›ndan daha kârl› oldu¤u için
de¤il, iflçi s›n›f›n›n geniflleyen ve tarihsel ç›karlar› her geçen gün
ayr›m noktalar›n› siliklefltirip, bunlar›n önüne ad›m ad›m daha geçen geliflmesinin, engellenemez sonucu yak›nlaflt›rmas›ndand›r.
Nesnel olan› öznel olarak parçalamak, görüleni görülmez k›lmak,
burjuvazinin s›n›f mücadelesindeki stratejisidir. Bunun karfl›s›ndaki sendikal politika, öznel olan alanda, siyaset düzleminde gelifltirilmek durumundad›r. ‹flkollar›n› farkl› düzeylerde tan›mlarla yasal
olarak ço¤altmak, yap›lan iflin niteli¤ini ve bu iflkollar›ndaki iflçilerin, ayn› merkezi üretim sürecinin birimlerini oluflturduklar› gerçe¤ini de¤ifltirmez. Bu nedenle sendikal birlik, iflkollar›n›n kapsad›¤› bütün üretim birimlerini bir araya getirmekten bafllay›p, bütün iflkollar›nda çal›flanlar› kapsayan merkezi bir temelde kurulmal›d›r. Bu mücadelenin karfl›laflaca¤› yasal ve yasad›fl› engeller, iflçi s›n›f›n›n geçmifl mücadele deney ve birikimlerine yaslan›p uluslararas› dayan›flma ve mücadele birli¤ine uzanan ve her koflulda tarihsel-s›n›fsal hakl›l›¤›na dayanan bir noktadan afl›lmal›d›r. Bu aç›dan
sendikal mücadele, iflçi s›n›f›n›n flu ya da bu parças›n›n eylemlili¤ini örgütleyen ve yasalar› de¤il meflruiyeti temel alan; bu nedenle de
neredeyse köleli¤i ça¤r›flt›ran yasalar› her f›rsatta çi¤neyen; bütün
tekil sorunlar›n genel karakter tafl›d›¤›n›, baflka bir birime ve sektöre yayg›nlaflt›r›lmam›fl hiç bir kazan›m›n ertesi gün için bile güvencesinin bulunmad›¤›n› bilip, bu gerçe¤i baflta kazan›mlar›n o
anki sahibi iflçilere olmak üzere s›n›f›n geneline propaganda eden
bir siyasal yönteme sahip olmal›d›r. Bu yöntem ise tekrar tekrar
vurgulanmal›d›r ki, iflkollar›ndan bafllamak üzere ve bütün çal›flanlar›n merkezi birli¤ine hizmet edecektir.
Büyük ölçekli üretimin, çok de¤iflik yol ve yöntemlerle tasfiye
edilmesi, üretimin birbirinden tamamen yal›t›lmaya çal›fl›lan küçük ve orta ölçekli iflletmelere, tafleron firmalara kayd›r›lmas›na
ra¤men bu tür üretim birimlerinin belli havzalarda toplanmas›,
burjuvazinin iflçi s›n›f›n› parçalara ay›r›p emek rekabetini art›rma
stratejisini geçersizlefltirecek olanaklar› da beraberinde yaratmaktad›r. Nesnel olarak tekelleflme ve üretimin yo¤unlaflmas› e¤ilimi ve
bu nesnel sürecin bizzat burjuvazinin mezar kaz›c›lar›n› yaratmas›
142
‹flçi s›n›f›, kapitalist sald›r›ya karfl›, flu ya da bu ölçüde muhalefet
ediyor, çeflitli biçimlerde protestosunu yükseltiyor. Özellefltirmele143
SEND‹KAL POL ‹T‹KA
K U R T U L U fi
re karfl› PETK‹M iflçileri, TEKEL iflçileri, SEKA iflçileri, direnifller,
iflgaller, gösteriler, yürüyüfller, mitingler yapt›lar. D‹SK, Türk-‹fl,
Hak-‹fl, KESK, Petrol-‹fl, Nakliyat-‹fl, E¤itim-Sen ve di¤er sendikalar, ‹fl Yasas›na, Kamu Yönetimi yasalar›na, özellefltirmelere, kölelefltirilmeye, iflsizli¤e, sefalet ücretlerine, zorunlu tasarruflar›n geri ödenmemesine karfl› binlerce iflçinin, hatta yüz binlerin kat›ld›¤› çok say›da miting düzenlediler.
‹flçi s›n›f›, burjuvazinin sald›r›s›n› durdurmak, haklar›n› kazanmak için mücadele etmek zorunda. Sürdürdü¤ü mücadeleler ise,
bir süredir baflar›dan çok baflar›s›zl›kla, yenilgiyle sonuçlanmaktad›r. Bu sonuçta, s›n›f›n parçalanmas›n›n, birli¤ini sa¤layamamas›n›n pay› büyük. Mücadele, s›n›f›n o an sald›r›ya u¤rayan kesimiyle
s›n›rl› kald›¤›, di¤er kesimleri taraf›ndan yeterince desteklenmedi¤i, ilgisiz kal›nd›¤› sürece, yenilgiye mahkum oluyor. Bu durumda, teker teker s›ras› gelen kesimler, yaln›z bafllar›na kald›klar› ölçüde, burjuvazi taraf›ndan kolayl›kla yenilgiye u¤rat›labiliyor. Zaten toplumda, iflçi s›n›f› karfl›s›nda, bir az›nl›k olan burjuvazi de
gücünü buradan, s›n›f›, ç›karlar› mücadelede birleflmelerini gerektiren kesimleri parçalayabilmesinden, birbirlerinin karfl›s›na dikebilmesinden al›yor. Burjuvazinin, ifli s›n›f›n›n kazan›mlar›na, haklar›na yönelik sald›r›s›n›n zemini ve önemli bir parças›, ideolojik
sald›r›, ideolojik egemenlik mücadelesidir. Burjuvazinin özellefltirmelerden kurals›z çal›flt›rmaya, sosyal haklar›n ortadan kald›r›lmas›ndan ücretlerin farkl›laflt›rmas›na, düflürülmesine kadar çeflitli
sald›r›lar›nda kazand›¤› baflar›lar, öncelikle bunlar›n hakl›l›¤›na
toplumu, iflçi s›n›f›n› ikna etmesine, haklar› elinden al›nan kesimi
s›n›f›n geri kalan›ndan tecrit etmesine, yaln›zlaflt›rmas›na, s›n›f› bu
biçimde parçalamas›na dayan›yor. Bu aç›dan da günümüzde bütün
pervas›zl›¤› ile süren bu sald›r›n›n, iflçi s›n›f›n›n toplumun belle¤inde yer eden haklar›na karfl›, burjuvazinin on y›llar boyunca sürdürdü¤ü ideolojik mücadelesinin üzerinden yükseldi¤i ve bu haz›rl›¤›n bir sonucu oldu¤u bir kez daha vurgulanmal›d›r.
kazanabilmek için her fleyden çok mücadele birli¤ini sa¤lamaya,
gelifltirmeye ihtiyac› var. ‹flçi s›n›f›, s›n›f›n üyeleri, mücadelenin baflar›s› için bireysel kurtulufl aray›fllar›n›n yerine s›n›fsal dayan›flmay› geçirmek, tek tek kendi kurtulufllar›n› s›n›f›n, toplumun kurtuluflunda aramak zorundad›r. Mücadelenin bu yönde ilerlemesiyle,
tafleron iflçilerinden geçici iflçilere, kay›ts›z iflçilerden iflsizlere, kamu çal›flanlar›ndan beyaz yakal›lara, iflçi s›n›f›n›n çeflitli kesimlerinde s›n›f›n parçalar› olundu¤u bilinci geliflebilir; bireysel sözleflme, bireysel çözüm çabalar› yerini örgütlenme ve örgütlü mücadele çabalar›na b›rakabilir, sendikalar bir az›nl›¤› kapsamaktan ve kitleden koparak yozlaflm›fl yöneticilerin ç›kar araçlar›na dönüflmekten kurtulup s›n›f›n y›¤›nlar›n›n mücadelesini yükseltebilir. ‹flçi s›n›f›n›n parçalar› sald›r›n›n ucu kendilerine dokundu¤unda tepki
göstermekten ç›kabilir. S›n›f›n bütününün ç›karlar› gözetilmeye
baflland›¤›nda, s›n›f mücadelesi bütünlüklü bir biçim alacak ve
burjuvaziye karfl› mücadele baflar›lara imza atacakt›r.
S›n›f mücadelesinin bütünlü¤ü, onun bütün boyutlar›n›n, ekonomik, ideolojik, politik mücadelenin birbirinden kopart›lamaz
birlikteli¤idir. Mücadele eden s›n›flar›n temel hedefi ekonomik ç›karlar, üretilen zenginli¤e el konulmas›, sömürünün sürdürülmesi
ya da engellenmesi olmakla birlikte, bu do¤rultuda, ideolojik egemenlik mücadelesi de politik gücün, devlet iktidar›n›n kullan›lmas› da maddi kazan›mlar için mücadelenin arac› ve kopmaz parças›d›r. S›n›f mücadelesinin baflar›s›, ekonomik, ideolojik, politik mücadelenin birlefltirilmesine, birlikte sürdürülmesine ba¤l› oldu¤u
gibi, iflçi s›n›f›n›n k›smi ya da anl›k ç›karlar›ndan öteye onun nihai
ve evrensel ç›karlar›n› temsil eden komünizm, iflçi s›n›f›n›n mücadelesinin birli¤ini sa¤lama yetene¤indedir. S›n›f mücadelesinin
yükselmesi, komünizmin s›n›fla birleflmesinin, s›n›f içerisinde güç
kazanmas›n›n zeminini sa¤lad›¤›, gelifltirdi¤i gibi, komünizmin s›n›f içerisinde güçlenmesi, s›n›f›n önderli¤ini kazanmas› da s›n›f
mücadelesinin ilerlemesinin, geliflmesinin, burjuvaziye karfl› zafer
kazanmas›n›n önkoflulu ve güvencesidir.
Sendikal politikam›z› genel olarak yukar›daki temellerde ifade
‹flçi s›n›f›n›n burjuvazinin sald›r›s›n› durdurabilmek, haklar›n›
144
145
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
etmekteyiz. ‹flkollar› temelinde bir araya gelen çal›flanlar›n birli¤ini sa¤lamak amac›yla, ne kadar da¤›n›k ve birbirinden yal›t›lm›fl
olursa olsun bütün üretim birimlerinde sendikal örgütlenmeye giriflmek ve bunu da s›n›f ve kitle sendikac›l›¤› ilkeleri ile gerçeklefltirmek. Bu aç›dan, bafllang›çta k›smi, bölgesel ve genifl bir havzaya
da¤›lm›fl iflyerlerinde örgütlenebilecek sendikay›, varsa iflkolu düzeyinde yetkili sendika merkezine ba¤lamak, yoksa sendikay› iflkolu
düzeyinde genellefltirmek, sendikal çal›flman›n yönü olmal›d›r.
Baflta sendikal örgütlülük olmak üzere s›n›f hareketinin çeflitli düzeylerdeki birlikleri oluflturuldukça, üretim sürecinin öznel olarak
parçalanmas›n›n tersine nesnel olarak bütünlü¤ü daha alg›lanabilir
olacakt›r. Bunun üzerinden s›n›f bilincinin geliflmesi ve birli¤inin
gerçekleflmesinin imkanlar› artacakt›r . Bu aç›dan iflkollar› temelinde ve merkezi (demokratik merkeziyetçilik) düzeyde tan›mlanmas› gereken sendikal faaliyet, en olumsuz koflullar›n yafland›¤› bugün en alttan bafllanarak örülmek zorundad›r.
Sendikal hareket ve örgütlülü¤ün yenilgi koflullar›na ve sendikal
yönetimlerin içinde bulunduklar› ihanetlere, uzlaflmac› çizgilere
bakarak, iflkollar› ve merkezi düzeyde örgütlenmeyi esas alan s›n›f
ve kitle sendikac›l›¤›n› geleneksel sendikac›l›k kavram› ile mahkum etmeye çal›flan ve bizim, ‘yeni sendikac›l›k
’ diye tan›mlad›¤›m›z
bir anlay›fl geliflmifltir. Bu anlay›fl, kuflkusuz bugünkü sendikal yap›lar›n olumsuzluklar›ndan sorumlu olmad›¤› gibi, bütün bu
olumsuzluklar bu anlay›fl› savunanlar›n marifeti de de¤ildir! Ama
sendikal alandaki t›kan›kl›k ve çözülmenin önüne geçmek ve yeni
bir strateji oluflturmak iddias›ndaki ‘yeni sendikac›l›k’ ak›m›n›n
de¤erlendirilmesi, hem iflçi s›n›f›n›n iktidar› noktas›ndan tan›mlanan sosyalizm anlay›fl›ndan vazgeçmek durumunda olanlara hem
de sosyalizmin iflçi s›n›f›n›n kendi eseri olaca¤› gerçe¤ini görmek
istemeyenlere bir yan›t olacakt›r.
dan iktisat tezlerinin bu etkileri kullanarak kendini yeniden tahkim etmifl olanlar›ndan yeni sa¤ ideolojiler, kuflkusuz ki, çeflitli sol
siyasi ak›mlar› farkl› düzeylerde etkiledi. Siyasi ak›mlar›n niteliklerini her düzeyde belirleyen ideolojik ve s›n›fsal dayanaklar›n›n
komünizmden farkl›laflmas› ile do¤ru orant›l› artan bu etki, özellikle s›n›f mücadelesine, sendikalara, sendikal mücadele anlay›fllar›na yönelik olarak çeflitli aç›lardan oluflan yeni k›r›lmalar› daha önceden varolanlar›n üzerine ekledi.
Kendisini yeni dönem-eski dönem, geleneksel sendikac›l›k-yeni
sendikac›l›k karfl›tl›¤› içinde tan›mlayan yeni sendikac›l›k 2 anlay›fl›n›n, en belirgin özellikleri, Türkiye’de Toplumsal Hareket
Sendikac›l›¤› (THS) kavram› ile ifade edilen ve Yön Dergisi çevresinin savundu¤u ak›mda görülmektedir. Yeni sendikac›l›k anlay›fl›ndan etkilenen bu gibi çizgilere, Birleflik Sendikal Hareket
(BSH), bir y›l öncesine kadar varolup yasal olarak da tan›nma mücadelesi veren ama flimdi ortadan kalkm›fl olan Birleflik ‹flçi Sendikac›l›¤› (B‹S) ve benzer bir e¤ilim içinde olan yeni ‘Türkiye Komünist Partisi’nin ‹flçi Konseyleri deneyimleri örnek verilebilir.
Biz bu örneklerden BSH d›fl›nda kalanlar›n› ele al›p inceleyece¤iz.
Çünkü bu örnek, kendisini, genifl olarak THS’n›n argümanlar› ile
ifade etmeyi seçmifltir. THS’n›n d›fl›nda yeni olarak söyledi¤i bir
fley de yoktur. fiimdi ortadan kalkm›fl ve PTT direniflinin örgütlenmesinde aktif rol alm›fl olan B‹S ise, tekil bir örnek olarak flimdi yaflam›yor olsa bile, sendikal anlay›fl örne¤i olarak, yeni sendikac›l›k
zemininde ortaya ç›km›fl bir örnektir ve bu örne¤in kendisi benzer-
‘YEN‹ SEND‹KACILI⁄IN’ GENEL ÇERÇEVES‹
Seksenli y›llar›n bafl›ndan bu yana her alanda etkin olan gerici felsefi sistemler –bask›n olarak da post-modernizm– ve en antikas›n-
Yeni sendikac›l›k kavram›, eski tip meslek örgütlülükleri ve vas›fl› emek
örgütlülükleri yerine sanayi devrimi ile kitleselleflen vas›fs›z iflçiler temelinde örgütlenen iflçi sendikalar›n› ifade etmekteydi. Burada kullan›ld›¤› anlam›yla, yeni sendikac›l›k kavram› ise, iflkolu ve büyük üretim birimleri temelinde örgütlenen sendikalar› geleneksel sendikac›l›k olarak ifade edip kendisini bunun karfl›s›nda kuran ak›m› ifade etmektedir. Bu sonucu üretmekle birlikte gerekçeleri ve ürettikleri bu sonuç üzerinden gelifltirmek istedikleri toplumsal iliflkiler alan› olarak sosyalizm anlay›fllar› çok farkl›laflabilen
anlay›fllar› bir tek yeni sendikac›l›k kavram› alt›nda toplamak, bu nedenle
yanl›fl olmayacakt›r.
146
147
2
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
lerinin ortaya ç›kabilece¤ini kan›tlamaktad›r.
Birbirinden ne kadar farkl› geleneklere ait siyasi çizgiler olurlarsa olsunlar, bu çizgilerin savunduklar› sendika anlay›fllar›n›n dayand›klar› varsay›m ve kabuller, esas olarak ayn› iki kaynaktan beslenmektedir ve bu yüzden, yeni sendikac›l›k bafll›¤› alt›nda sokulmalar›nda bir sak›nca yoktur.
1. Kapitalizmin geliflimi ve ekonomik sürecin tahliline yönelik
yanl›fl saptamalar –ki bunlar küreselleflme söyleminin tezlerine dayan›r– yeni sendikal anlay›fllar›n dayand›¤› varsay›mlar›n birinci
kayna¤›n› oluflturmaktad›r. Kapitalistlerin iflçi s›n›f›na karfl› mücadelelerinde ileri sürdükleri argümanlardan hiç de farkl›laflmayan
yeni sendikac›l›kanlay›fl›n›n varsay›m ve kabulleri, s›n›f mücadelesinin araçlar› olan sendikalara yönelik olarak gelifltirilebilecek bütün örgütlenme ve mücadele stratejilerini bafltan yanl›fl temellere
mahkum etmektedir. Yeni sendikac›l›kanlay›fl›, kapitalistlerin, geçici ve k›smi olan e¤ilimler üzerinden gelifltirdikleri öznel bir stratejiyi, mutlak ve tarihsel e¤ilimlerin zorunlu sonucu olarak de¤erlendirme yanl›fl› üzerine infla edilmifltir.
2. Dayand›klar› felsefi arka plan ve dünya görüflüne, en genel olarak da savunduklar› sosyalizm anlay›fl›n›n sendikal alana uyarlanmas›na ait varsay›m ve ön kabulleri yeni sendikal anlay›fllar› besleyen ikinci kayna¤› oluflturmaktad›r. Bu varsay›m ve ön kabuller ise,
a- Sendikal hareketin krizi, b- Kapitalist üretimin yeni stratejisi ve
kapitalist üretimin de¤iflimi, c- ‹flçi s›n›f›n›n yeni nitelikleri ve yeni iflçi s›n›f›, saptamalar›na dayanan gerekçeler ekseninde ifadelendirilmektedir.
Bu varsay›mlar üzerine infla edilen tez, sendikalar› demokratik
halk muhalefetinin merkezi, daha da ötesi halk iktidar›n›n özneleri olarak de¤erlendirmeye varabilecek mant›ki kurgular içerdi¤inden, (ço¤unca da bu sonuca var›p, siyasal bir söyleme dönüfltürdü¤ünden) iflçi s›n›f›n›n mücadelesini bafltan sakatlamakta, dayand›¤›
s›n›fsal zemin ve savundu¤u ideoloji nedeniyle, ekonomik ve en
fazlas›ndan demokratik mücadelenin araçlar› olabilecek sendikal
örgütlülüklere, siyasal iktidar mücadelesinin görevlerini yükleme-
yi denemektedir.
Yeni sendikal anlay›fllar, bundan önceki dönemde köylülük ve
küçük-burjuvazinin, emek vurgusu ekseninde iflçi s›n›f› ile buluflturulmas› ile gelifltirilen bir tür halkç›l›¤›n, bu iki kesimin kapitalizm flartlar›ndaki y›k›m› ve bunun sonucunda geniflleyen iflçi s›n›f›n›n çok parçal› ve karmafl›k yap›s› içinde, kendisini yeniden var
etme koflullar›n› yaratabilecek varsay›mlar› temel almaktad›rlar!
YÖNTEM YANLIfiLARI
Bu iki kaynaktan ald›¤› verileri, kendi s›n›fsal durufl ve sosyalizm
savunular›na göre harmanlayan siyasi çizgiler, düflünce ve yöntem
tarz›nda bir dizi yanl›fl› birlefltirerek bir yönteme de ulaflm›fl oluyorlar. ‹ki yönlü olan parça bütün iliflkisinde, a¤›rl›klar›n keyfiyen
de¤erlendirilmesine neden olan bu yöntemsel yanl›fla, hem felsefi
kavray›fllar›, hem de eklektik ideolojik durufllar› izin vermektedir.
Esas olarak küçük-burjuva bir zeminden, kapitalizmin iflleyifl yasalar› ve marksizmin s›n›f bilgisi d›fl›nda tahliller gelifltirmeye izin
veren bu yöntem, yanl›fl bilginin üzerine do¤ru görülen bir teori
infla etmeye izin verdi¤i için tercihi kolaylaflmaktad›r. Çünkü ulafl›lmak istenen sonuç, dayan›lan s›n›fsal ç›karlara göre düzenlenmektedir Bir ikinci tercih nedeni ise, s›n›f merkezli demokrasi ve
sosyalizm anlay›fl›na olan uzakl›klar›d›r ki, bu da do¤rudan dayan›lan s›n›fsal tabanla iliflkilidir.
Sol ve sosyalist saflarda, kapitalizmin, sosyalizmlerin y›k›lmas›ndan sonraki yöneliminde beliren e¤ilimlerin bir ya da birkaç›n›n
mutlaklaflt›r›lmas› sonucunda sorgulanmadan benimsenen ve yukar›da iki madde olarak aç›klad›¤›m›z (yaz›n›n devam›nda ayr›nt›land›raca¤›m›z) varsay›mlar, geliflmenin bütünü yerine ikame edilmifl, mutlak kabul edilen bu e¤ilimin tersine, farkl› yönlerden etki
eden e¤ilimler analizin içine dahil edilmemifltir. Bu e¤ilimlerin bir
ya da birkaç›n›n, kapitalist ekonomik sistemin, nesnel düzeydeki
geliflmelerinin varaca¤› (engellenemez) mutlak sonuçlar›n belirtileri olarak de¤erlendirilmesi; yine bu geliflmelerin ortaya ç›kmas›,
belirmesi sürecinde öznel olan› ve iflçi s›n›f›n›n iradesini yok sayan
148
149
SEND‹KAL POL‹T‹KA
bir mant›¤›n ve düflünüflün ürünüdür. Bu düflünüfl, s›n›f mücadelesinin dengelerince do¤rudan etkilenen sermaye birikim politikalar› gerçe¤inin aksine, bu politikalar›n oluflturulmas›nda s›n›fsal
dengeler ve s›n›f mücadelesinin, kapitalistler taraf›ndan hiç hesap
edilmedi¤ini ön kabul almaktad›r. ‹flçi s›n›f›n›n gücü ve örgütlülüklerinin zay›f ya da kuvvetli olmas›n› göz ard› eden ve bu faktörü, kapitalizmin bugünkü e¤ilimlerinin üzerinde etkisiz kabul
eden anlay›fllar, esas olarak s›n›fsall›k faktörü taraf›ndan belirlenen
ekonomik-politik stratejileri, ekonomik yasall›k düzeyinde geliflen
mutlakl›klar olarak de¤erlendirmekte ve bu nedenle de, sosyalizmlerin y›k›lmas›n›n do¤rudan ürünü olan öznel, ar›zi ve geçici olan
koflullar› nesnel, mutlak ekonomik kaç›n›lmazl›klar diye vaaz etmekte; toplumsal gerçekli¤i ve bu gerçekli¤e temel oluflturan s›n›fsal yönelim ve politikalar› sakatlamaktad›r.
Kapitalizmin geçirmifl oldu¤u evrimin iflçi s›n›f›n›n niteli¤i ve
yap›s›nda karfl›l›kl› olarak de¤iflikliklere yol açt›¤› ve açaca¤› gerçe¤inden hareketle, bunun geri dönülmez bir flekilde olumsuz siyasal
sonuçlara ulaflaca¤›n› varsayan bu anlay›fllar, nesnel süreçleri mutlak, kaç›n›lmaz ve kendinden menkul bir flekilde de¤erlendirmektedir. ‹flçi s›n›f›n›n mücadele, örgütlülük ve bilinç faktörünü, geliflmeler üzerinde etkisiz eleman olarak görüp kapitalizmin de¤iflimini nesnel bir süreç olarak mutlaklaflt›ran; bu de¤iflimin sonuçlar›n›
veri al›p, sendikal anlay›fl› bu zemin üzerinde tan›mlamak yolunu
seçen yeni sendikal anlay›fllar , iflçi s›n›f›n›n flu anki (geleneksel
diye tan›mlanan) sendikal örgütlülüklerine olumsuz yaklaflmakta,
bu örgütlülükleri bürokrasinin kaleleri olarak de¤erlendirmekte ve
geleneksel olarak tan›mlad›¤› sendikalar ile bu sendikalar›n örgütledi¤i iflçi s›n›f›n›n belli kesimlerine mesafeli ve hatta giderek düflmanca bir tutum tak›nabilmektedir. ‹flçi s›n›f›n›n geleneksel sendikalar›n›, ekonomik mücadele örgütlülü¤ü anlay›fl›n›n d›fl›na ç›kmamak, demokratik ve siyasal olanla ilgilenmemek ve ekonomizmle suçlayan yeni sendikac›l›k anlay›fl›,
bu varsay›mlar üzerinden
tezlerini gelifltirdi¤i için nesnel süreçleri, kendinden menkul ve
mutlak olarak de¤erlendirdi¤inin fark›na varamamakta; büyük
150
K U R T U L U fi
üretim birimlerinde örgütlü olan sendikalar›, içinde bulunduklar›
durumdan dolay›, toptan iflçi aristokrasisinin örgütlülükleri olarak
de¤erlendirmektedir. Belki de bu nedenden ötürü s›n›f mücadelesinde en devrimci konumlan›fl›n, geleneksel sendikac›l›k olarak de¤erlendirdikleri bu yap›lar karfl›s›nda savunduklar› yeni sendikac›l›k
anlay›fl›n›n yaflama geçirilmesinin ürünü olaca¤› ileri sürülmektedir!
1. ‘YEN‹ SEND‹KACILIK’ ANLAYIfiLARININ
ÜRET‹M SÜREC‹NE ‹L‹fiK‹N GEREKÇELER‹
Büyük üretim birimleri ve fabrikalarda örgütlü sendikalar›, kapitalizmin geniflleme döneminin bir parças› ve onun ürünü olarak
de¤erlendiren bir ön kabul, yeni sendikac›l›kanlay›fl› taraf›ndan esas
al›nmaktad›r. Yeni sendikac›l›k anlay›fl›, geleneksel sendikac›l›¤›, talebin bir unsuru olarak iflçi s›n›f›n›n daha fazla ücret almas›na, buna dayanarak da örgütlülük ve ücret sendikac›l›¤›na izin verilen refah ve geniflleme döneminin bir ürünü olarak de¤erlendirir.
Bu dönem boyunca sistem aç›s›ndan tahammül edilebilir örgütlülükler olarak de¤erlendirildi¤i varsay›lan geleneksel sendikac›l›¤›n
ifllevinin, içine girilen dönemde de¤iflti¤ini ileri süren bu ön kabule göre art›k sendikalar, iflçi s›n›f›n›n geniflleyen yap›s› içinde az say›da ayr›cal›kl› ve aristokrat iflçinin, s›n›f›n bütünü karfl›s›ndaki konumlan›fllar›n› ve s›n›f bürokrasisini temsil etmektedir. Yeni sen dikac›l›¤a göre, kapitalizmin rasyonelleri içinde büyük ölçekli
üretimin ekonomik (kârl›) olmad›¤› bir momentte bulunulmaktad›r. Büyük üretim birimleri parçalanmak yoluyla iflletmeler küçültülmekte, merkez kapitalist ülkeler emek yo¤un sektörlerden kurtulmak ve geliflmifl teknolojilere ve yeni ekonomiye hakim olan
sektörlere yönelmek için büyük üretim birimlerini parçalara ay›rarak küçülmektedirler. Çokuluslu firmalar›, bundan önceki dönemde okyanustaki büyük gemilere, flimdi ise ›rmaktaki küçük ama süratli teknelere benzeten yeni sendikal anlay›fllar,bu küçülme ve parçalanmay›, ekonomik rasyoneller temelinde aç›klama tercihindedir.
Tabii bu de¤iflim de do¤rudan iflçi s›n›f›n›n yap›s› ve kapitalizmin
151
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
co¤rafyas›nda da¤›l›m› noktas›nda de¤iflimlere yol açmaktad›r. ‹flsizlik yayg›nlaflmakta, hizmet sektöründe y›¤›lma artmakta, kitlesel üretim yerine esnek ve siparifl üzerine, stoksuz- yal›n üretim
ikame edilerek geleneksel mavi yakal› iflçi s›n›f› tasfiye edilmektedir. Bütün bu geliflmelerin sonucunda iflçi s›n›f›n›n geniflleyen yap›s› karfl›s›nda, sorumluluklar› artmas› gereken sendikalar, geliflen
ve karmafl›klaflan sorunlar karfl›s›nda aciz kalmakta, s›n›f›n bütününe karfl› sorumluluklar›n› yerine getirmemekte, sorumsuz davranmakta ve hatta sendikas›z, örgütsüz, sigortas›z ve her türlü güvenceden yoksun olarak çal›flan ve sürekli geniflleyen kesimler karfl›s›nda, kendi ayr›cal›kl› konumunu korumak ve sürdürmek d›fl›nda bir
sendikal politikay› tercih etmemektedir!
Geliflmelerin, dünya çap›ndaki s›n›fsal dengelerin büyük altüst
oluflunun, sosyalizmler sonras› dönemin bir sonucu olarak gerçekleflti¤ini telaffuz etmeden, bu yönelimin kapitalizmin kendi karl›l›k ve ekonomik gereklerinin bir ürünü oldu¤unu ileri süren yeni
sendikac›l›k anlay›fl›, küçük ve hareketli iflletmelerin, yeni ekonominin ve karl›l›¤›n bir gere¤i olarak geliflti¤ini düflünmektedir.
Geleneksel sendikac›l›¤›n mutlak olan bu geliflme karfl›s›nda tutunma ve iflçi s›n›f›n›n bütününe yönelik politika gelifltirme flans›
da bulunmamaktad›r. Zaten eski tip sendikac›lar, konumlar› ve ayr›cal›klar›n›, kendilerini kuflatan iflçi s›n›f›n›n bu en genifl ve en zor
durumdaki geri kalanlar›na ra¤men korumak d›fl›nda bir stratejiye
de sahip de¤ildir!
Yeni sendikac›l›k anlay›fl›n› savunanlar, bilerek ya da bilmeyerek, yeni ekonomi’nin zaferini ilan edenlerle ayn› argümanlar› kullanmaktad›r. Daha önce de belirtti¤imiz gibi, bu anlay›fl, kapitalistlerin geçici ve k›smi olan e¤ilimler üzerinden gelifltirdikleri öznel stratejilerini, mutlak ve tarihsel e¤ilimlerin zorunlu sonuçlar›
olarak de¤erlendirme yan›lsamas›ndad›r.
Yukar›da ileri sürülen argümanlar, kuflkusuz, görüntünün bir
parças›n›, yüzlerce e¤ilimden bir kaç›n› ifade etmektedir. Ama ne
görüntünün bütünü ve kendisidir ne de ifade etti¤i gerçeklik, s›n›fsal mücadele zemini d›fl›nda geliflen ekonomik rasyonellerin so-
nucudur. Ama bu e¤ilimlerin özellikle burjuvazi taraf›ndan abart›larak ön plana ç›kar›ld›¤›, geliflmenin yönünü belirleyen mutlakl›klar olarak vazedildi¤i bilinmektedir.
Geliflmelerin yönünü teknolojik determinizmin saptad›¤›na yönelik olarak önemli bir vurgu içeren, tarih bilgisi aç›s›ndan sakat
olan bu anlay›fllar, yaflanmakta olan de¤iflimleri bütünlü¤ü içinde
görememektedirler. Bütün bu geliflmeleri yeni ekonomi’ in gerekleri olarak de¤erlendirmekte ve bilim d›fl› sonuçlara varmaktad›rlar.
Yeni sendikac›l›k anlay›fllar› n›n kendilerini temellendirdi¤i
varsay›mlar›n ‘yeni ekonomi’ anlay›fl› ile benzeflti¤ini belirtmifltik.
Yeni sendikac›l›¤a göre, kapitalist üretim büyük ölçekli olmaktan
giderek küçülmekte, küçük birimlere bölünmekte, sanayi çevreye
kayd›r›lmakta ve hatta ekonomik karl›l›k, bilgi üretimine, bilgi
teknolojilerine dayanmaktayd›. Bu ise üretimin temelinde iflgücünün de¤il bilginin, giderek daha fazla yer almak yoluyla iflçi s›n›f›n› tasfiye etti¤ini, bu nedenle de büyük ölçekli üretimin gereksizleflti¤ini ileri sürmek anlam›na gelmektedir. ‹flçi s›n›f›n›n tasfiye
edildi¤ini ve teknolojinin, bilginin, robotlar›n üretim sürecinde iflçilerin yerini ald›¤›n› ileri süren yeni ekonomi, merkez kapitalist
ülkelerde iflçilerle kapitalistler aras›nda geliflen mücadelelerde, makinelere ve robotlara ra¤men iflçileri tercih etti¤i için kapitalistlerin taltif edilmesini beklemektedir! E¤er buna ra¤men iflçiler uzlaflmay› seçmezlerse üretim birimlerinin ucuz iflgücü sunan çevre ülkelere kayd›r›laca¤›, böylelikle de yüksek iflgücü ve çevresel maliyetlerinden kurtulacaklar› yönünde tehditlerini s›n›fa karfl› kullanan kapitalistler, bütün bu tezlere dayanarak, s›n›f›n pazarl›k ve
mücadele gücünü zay›flatabilmifllerdir. Mant›ki ç›kar›m›n›, sonul
olarak, üretim sürecinde iflgücünün yerini bilginin ald›¤› sav›na
vard›ran yeni ekonomi’nin, iflgücünün üzerinden yarat›ld›¤›n› bildi¤imiz art›kde¤erin, ekonominin temeli olmaktan ç›kt›¤›n› savunmak gafleti d›fl›nda bir k›ymet-i harbiyesi yoktur. ‹leri teknoloji üreten ve bir web sayfas› üzerinden e-ticaret yapan firmalar›n
egemen olup belirledi¤i ileri sürülen yeni ekonomi savunusunun
152
153
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
kalp at›fllar›n›n izlendi¤i ABD’deki Nasdaq endeksinin h›zla inifle
geçmesi ve Bush iktidar› ile birlikte geliflen flirket iflaslar›, pefli s›ra bütün homurtular› ile çal›flmaya bafllayan silah ve savafl sanayi,
ekonominin temelinde bulunan fleyin saf sofistike bilgi de¤il, do¤an›n dolays›z tahribi ile birlikte en dolayl› olan›ndan en do¤rudan
olan›na kadar mutlak bir iflgücü sömürüsü oldu¤unu bir kez daha
herkese gösterdi. ‹flgücünün yerini bilginin ve robotlar›n almakta
oldu¤u sav› ise, iflçilerin yerine hiçbir makinenin ya da bilginin kar,
faiz ya da ranta temellik eden art›kde¤eri üretemeyece¤i, yani kapitalizmin s›n›rlar› gerçe¤ine çarp›p durmaktad›r.
Kuflkusuz ki, yeni ekonominin tezlerinin bir ço¤unundan etkilenen yeni sendikal anlay›fllar›n savunduklar›, gerçe¤in bir yönüyle
iliflkilidir; bu aç›dan da k›smi olarak geçerlilik arz etmektedir. Örne¤in, a¤›r sanayi denen ve esas olarak mutlak art›kde¤er sömürüsünün geçerli oldu¤u, çevreye zararl› iflkollar›n›n, kademeli olarak
perifer ülkelere kayd›r›ld›¤› bir gerçektir. Bir e¤ilim olarak bu geliflme, kapitalizmin tarihi boyunca hep olagelmifltir. Ucuz iflgücünü (iflgücü sömürüsünü) esas alan kapitalizmin, kendi do¤as›ndan
kalkarak, yeni sa¤ ideolojilere (ve tabi görmek isteyenlere de), verdi¤i bir yan›t olarak sürekli yinelen bu geliflme, iflçi s›n›f›n›n gücü
ve örgütlülü¤ünün zay›flad›¤› koflullarda, yeni ekonominin tezlerine zemin haz›rlayabilmifltir. Kuflkusuz bu tarihsel e¤ilim, kapitalist rekabetin do¤as›ndan kaynaklanmaktad›r. Bu geliflme, bir bütün olarak iflçi s›n›f›n›n a¤›rl›klar›n›n, kapitalist rekabet ve iflbölümüne göre de¤iflmesi d›fl›nda bir anlam tafl›mamaktad›r. Geri ve
do¤aya zararl› teknolojilerin çevre ülkelere kayd›r›lmas›, ‘merkez
ülkelerde sanayi üretimi kalmam›flt›r ya da bu e¤ilim sürerse kalmayacakt›r’ yönündeki söylemlere temel oluflturmufltur. Oysa ki
söylendi¤inin aksine, göreli art›kde¤er sömürüsü ve ileri teknoloji,
bu nedenle de e¤itimli, kalifiye iflgücü gerektiren üretim birimlerinin, çevreye kayd›r›lmas› gibi geliflmeler de¤il, üretkenlik (iflgücü sömürüsü) art›fllar›na göre yeniden düzenlemeler söz konusudur.
Kuflkusuz, esas olarak bu geliflme, bir bütün olarak s›n›f mücadelesinin dengelerinin kökten de¤iflti¤i sosyalizmlerin y›k›m› sonra-
s›nda gerçekleflmifltir. Bu yeniden düzenlemeler ekseninde, çokuluslu firmalar›n dev tesislerinde bir daralma olabilmekte, ama esas
olarak ayn› mekanda olmasa da flirket bünyesinde çal›flanlar ço¤almaktad›r.
Merkez kapitalist ülkelerdeki bu yeniden yap›lanma, dünyada
sosyalizmler sonras› altüst oluflun belirledi¤i s›n›f mücadelesi koflullar›nda kapitalistlerin sahip oldu¤u en avantajl› konumlarda
gerçekleflmektedir. Bu düzenlemelerde de karl›l›k esast›r. Firmalar,
kendi bünyelerinde istihdam etmeleri gereken iflgücünü ve iflin
belli bölümlerini, baflka ülkelerdeki uzmanlara siparifl edebilmekte
böylelikle de ucuz iflgücü sa¤layarak maliyetleri düflürmektedirler.
Örne¤in ABDli bir uçak firmas›, uça¤›n belli bölümlerinin dizayn›n› baflka ülkelerdeki uçak mühendislerine tasarlatmak yolunu seçebilmektedir. ABDli bir uçak mühendisinden on kere daha ucuz
bir Rus uçak mühendisi, firman›n tercihi olmaktad›r. Ama uçak
fabrikas›n› baflka ülkelere kayd›rmak, daha ciddi ve riskli bir tercih
oldu¤u gibi ekonomik oldu¤u tart›flmal› bir karar olacakt›r. Örnekleri ço¤altmak mümkündür. Yine, çokuluslu bir yaz›l›m firmas›, Hintli ya da Çinli mühendisleri çal›flt›rmak tercihinde olursa,
iflin bu bölümünü, çal›flt›raca¤› bir ABDli mühendisten yedi kez
daha ucuza getirebilmektedir. Bunun için Hintli ya da Çinli mühendisi ABD’ye, yani iflin yap›ld›¤› ülkeye yerlefltirmesi de gerekmemektedir. Her alanda yap›lan mimari çizim ve tasar›mlar için
Macar, Filipinli ve fiilili bir mimar, ayl›k 250 dolara çal›fl›rken,
ABDli bir mühendis 3 bin dolar alabilmektedir. Çokuluslu bir mimarl›k ya da benzer firmalardan biri çevre ülkelerdeki mimarlara
siparifl vermifl olsun! Macar, Filipinli veya fiilili mimarlara ›smarlanm›fl çizimler, bu mimarlar taraf›ndan kendi ülkelerinde tamamlad›¤›na göre, bu durumda yeni ekonomi savunucular›n›n, mimari
tasar›m›n konusu olan yap›lar›n, yine s›ras›yla Macaristan, Filipinler ya da fiili’de gerçeklefltirilmesini savunmalar› gerekmez mi?
Tart›flmay› flöyle sürdürmek mümkün ve yararl› olacakt›r. Yeni
ekonomi savunusunun bu tezinin, bir bütün olarak yeni ekonomi
savunular›n›n merkezinde duran ABD ekonomisinin, örne¤in ne-
154
155
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
den, Hazar çevresi petrolü ve do¤algaz›n› Orta Asya’dan güneyde
Karafli liman› yak›nlar›na inen paralel iki boru hatt›yla, önce Afganistan sonra da Pakistan topraklar›ndan (ki hala güvenli bir bölgeye ulafl›lm›fl olmuyor) geçirdi¤i, riskli ve sanc›l› bir hammadde
stratejisi gelifltirmifl oldu¤unu aç›klamas› olanaks›zlaflmaktad›r.
Yeni ekonomi savunusuna göre, varolan fabrikalar› hammadde kaynaklar›n›n yan›na tafl›mak gerekmez mi? Üstelik yap›lan onca siyasi, askeri ve teknik masraf›n da, bu kararla gereksizleflece¤i ortadayken! Bu durumda, ilgili üretimin sonuçlar›n› sanal ortamda istedi¤i noktaya tafl›yabilmenin avantajlar›n› kullanmaktad›r. Bu durum
üretilen her fleyin ve dünya ekonomisinin belirleyici üretim alan›n›n, bilgi, biliflim, yaz›l›m ve bilgisayar teknolojileri oldu¤u anlam›na gelmez. Ama bir meta olarak bilgisayar›n üretimi, üretim sürecinde kullan›lan yaz›l›m programlar›, baflta üretim mallar› üreten
sektör olmak üzere, tüketim mallar› üreten sektöre ve hizmet sektörlerine yard›mc› materyal sa¤lamaktad›r ki bu durumda bilgisayar ya da bilgisayar üzerinden yap›lacak iflin mahiyeti, esas üretim
sürecinin ak›fl, organizasyon ve kontrolü d›fl›nda, üretilen metan›n,
üretilmesinde bilgisayar›n da kullan›ld›¤› metan›n niteli¤inde bir
de¤ifliklik yaratmamaktad›r. Bu durumda bilgisayar›n, kazma kürek, çekiç vb alet ve edevattan daha hay›rl› bir geliflme ve keflif oldu¤u, ama nitelik olarak üretim sürecinin organizasyonunu de¤ifltirip üretkenlik art›fl› sa¤lad›¤› ama üretim sürecinin amac› haline
gelen bir farkl›l›¤› temsil etmedi¤i unutulmamal›d›r.3
Bütün bu örneklerden ç›kar›labilece¤i gibi, çokuluslu flirketlerin
ve üretim birimlerinin, geliflen koflullar ve de¤iflen s›n›fsal dengeler içinde yeniden yap›lanmaya gittikleri do¤rudur. Ama bu hiçbir
flekilde çal›flanlar›n say›s›n›n azald›¤› ve üretimin niteli¤inin kökünden de¤iflti¤i anlam›na gelmemektedir.
Bu geliflmeleri, dünyan›n bugüne kadar görmedi¤i fleyler olarak
de¤erlendiren yeni ekonomi savunusu (yeni sa¤ da denebilir), s›n›f
mücadelesinin koflullar› gerektirdi¤inde kapitalizmin do¤as›nda
varolan e¤ilimlerin, a¤›rl›klar›n›n art›r›larak kapitalistler taraf›ndan uygulamaya sokulabilmesini, kapitalizmin çehresini de¤ifltiren
tamamen orijinal, geliflmeler olarak sunmaktad›r. Kendisi gibi de¤erlendirme yapmayanlar› gerçe¤i ›skalamakla ve üstelik kendi savunular› karfl›s›nda gelifltirilen her türlü tezi yanl›fl olmakla suçlayan yeni ekonomi tezleri, ne yaz›k ki yeni sendikac›l›k anlay›fl›n›
savunanlarca muhatap al›nabilmifl, daha do¤rusu, yeni sendikac›l›k
anlay›fl› bütün bu suçlamalara karfl›l›k verme sürecinde infla edilmifltir. Yeni ekonominin tezlerine yan›tlar üretilmeye çal›fl›l›rken
yap›lan en temel yanl›fl ise, bir çeflit teknolojik-ekonomik determinizme düflülmesi olmufltur. Bu yanl›fl›n kayna¤›nda, ekonomi-politik biliminin, burjuvazinin sözcülerince iktisat disiplinine dönüfltürülürken geçirdi¤i evrimin en temel özelli¤i bulunmaktad›r. Bu
özellik ise, kuflkusuz sosyal bir bilim olarak s›n›flar temelinde aç›klamalar› esas alan ekonomi-politi¤in yerine, bilgiyi ve gerçe¤i, nesne ile nesne, insan ile nesne aras›ndaki iliflkilere hapsedip bu alanda arayan ve bunlar› nesnel mutlakl›klar olarak vazeden iktisad›n
kavramlar› ile düflünülmesidir.
Kapitalizmin karl›l›k üzerinden üretimi örgütlemesi, üretim sürecinin ak›fl›n› bir araya toplamas›, mekansal olarak bir araya getirmesi ise büyük üretim birimlerinin ortaya ç›kmas›n›, büyük üretim birimlerinin örgütlenmesini zorunlu k›lm›flt›r. Kapitalist rekabet ve karl›l›k üzerinden oluflan kapitalist üretimin haritas›, de¤iflen s›n›rlara sahip olmakla birlikte, bu esneklikte esas karl›l›kt›r.
Ekonomik ak›lc›l›k aç›s›ndan karl›l›¤› belirleyen ise, iflletmenin
büyüklü¤ü ya da küçüklü¤ü olmaktan çok bunun da arkas›nda yatan iflgücü sömürüsü ve bu aç›dan üretim sürecinin organizasyonudur. Bu aç›dan, kapitalist üretimin tarihi boyunca ayn› mekanda
gerçeklefltirilen büyük ölçekli üretim birimlerine do¤ru yol al›nm›fl
olmas› ve kapitalist üretimin böyle bir mekansal temelde geliflmesi tesadüf de¤il, karl›l›¤›n gere¤idir. Ama iflte tam da bu nedenden
3
Yeni Ekonomi iddialar› konusunda ayr›nt›l› bir çal›flma için: Temel Demirer -Cahide Sar›, "Yeni Ekonomiden Önleyici Savafla… Veya Eski(meyen)
Soru(nsal)lar›yla ABD…" (Uzun Yürüyüfl 62, May›s-Haziran 2003; Uzun Yü rüyüfl 63, Temmuz-A¤ustos 2003)
156
157
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
ötürü, bir araya gelen iflçiler, her günkü pratik varolufllar› içinde ve
üretim süreci içindeki konumlan›fllar› ile kapitalizmin mezar kaz›c›lar› olarak bilenip durmaktad›rlar! Kapitalizmin krizlerinin temelinde yatan, üretimde canl› eme¤in yerine cans›z eme¤in, makinelerin, sürekli olarak artan bir flekilde ikame edilerek kullan›lmas› ile, (sermayenin organik bileflimi düflük olan ve daha çok mutlak
art›kde¤er sömürüsü temelindeki) geri teknolojiye dayanan üretim
birimlerinin, merkezden çevreye kayd›r›lmas› gibi iki faktörün, bir
tarihsel durakta birleflmesi, kapitalizmi farkl› bir hareketlenmeye
itmifltir. Bu hareketlenme, sosyalizmden ve onun bir sonucu olan
sosyal devlet gerçe¤inden kurtulan kapitalizmin, her biri a¤›rlaflarak gelen dönemsel krizlerine acil yan›tlar üretme iste¤inin, daha
öncekilerden farkl› olarak bu sefer, s›n›f mücadelesinin kendi lehine ve a¤›rl›kl› olarak de¤iflmesi koflullar›nda ve bir an önce karfl›lanmas› iste¤inden kaynaklanm›flt›r. Üretime yönelik de¤iflimler,
bu koflullar›n (tarihsel durak) tan›m›ndan ç›kar›lmal›d›r. ‹flçi s›n›f›n›n ve sosyalizmin kazan›mlar› bir bir geri al›n›rken, iflçi s›n›f›n›n
örgütlülü¤ünün kapitalist sömürüyü s›n›rland›rmas› gerçe¤ine tahammül edilememekte ve bu yüzden s›n›f›n gücünü oluflturan birli¤i her düzeyde parçalanmaya çal›fl›lmaktad›r. Bu sald›r›ya karfl›
yan›t gelifltirilebilecek en uygun mevziler, do¤al olarak büyük ölçekli üretim birimleri olmakta, bu nedenle ekonomik karl›l›k hesaplar› elverdi¤i ölçüde, mekansal bir parçalanmay› hedefleyen kapitalistler, tafleronlaflma ve bunun tamamlay›c›lar›ndan esnek üretim temelinde yeniden yap›lanmaya gitmektedirler.
Sigorta, sendika ve ifl güvencesi, kapitalistler için yüksek iflgücü
maliyeti demektir. Bu aç›dan yüksek iflgücü maliyetleri, uzun bir
mücadelenin kazan›mlar›ndand›r ve s›n›f›n iflgücü sömürüsünü s›n›rland›rmas› anlam›na gelmektedir. Kriz koflullar›nda, iflgücü sömürüsünü art›rmak d›fl›nda esas olarak bir seçenek yoktur ve iflçi s›n›f›n›n örgütlülüklerine sald›r›labilecek en uygun tarihsel ortam›
yaflayan kapitalizm, bu f›rsat› kendisi aç›s›ndan en iyi flekilde de¤erlendirmektedir. Üretimin parçalanmas›, farkl› bölümlere ayr›lmas›n›n, görece karl› oldu¤u alanlar, iflkollar› vard›r. Ama parçal›,
da¤›n›k, büyük ölçekli olmayan üretimin karl› oldu¤u ya da olaca¤› yolunda kan›tlanm›fl hiçbir çal›flma olmad›¤› gibi bilindik böyle bir deneyim de yoktur. Kapitalistler, iflçi s›n›f›n›n örgütlü yap›lar›n› ve kazan›lm›fl haklar›n› tasfiye etme sürecinde baflvurduklar›
bu yolu ekonomik de¤il, siyasi olarak tercih etmektedirler. Bu nedenle de örne¤in, iflçi s›n›f›n›n her türlü birli¤ini parçalay›p, daha
da ötesi kazan›lm›fl bütün haklar›n› tasfiye ettiklerinde, e¤er bunu
bir de kültürel, ideolojik ve psikolojik boyutta pekifltirebilirlerse,
s›n›f mücadelesinde, neredeyse mutlak bir hakimiyet kurmufl olacaklard›r. Oysa ki iflte tam da bu noktada, karl›l›k ve kapitalist rekabet onlar› tekrar iflçi s›n›f›n› ayn› çat› alt›nda, büyük ölçekli üretim temelinde örgütlemeye yöneltecektir. Aksinin olmas› için hiçbir gerekçe icat edilmifl de¤ildir.
‹flçi s›n›f›na sald›r› bütün fliddeti ile sürmekte, s›n›f›n birli¤i sürekli darbeler almakta, iflçi s›n›f›n›n bütün kazan›lm›fl haklar›n›n
tasfiyesi anlam›nda esneklik ve tafleronlaflt›rma politikalar› bütün
h›z›yla sürdürülmektedir. Ama bunlar, hedeflediklerini mutlak
olarak gerçeklefltirebilecek politikalar de¤ildir. Kapitalistler ne kadar parçalarsa parçalas›n, farkl› bölüntülerini ne kadar birbirinden
yal›t›rsa yal›ts›n iflçi s›n›f› sürekli genifllemekte ve bu da amaçlan›n
tam aksine s›n›f›n birli¤inin yeni imkanlar›n› devreye sokmaktad›r.
Büyük ölçekli üretimin tasfiyesi, geçici, lokal ve dönemseldir.
Mutlak olan ise iflçi s›n›f›n›n sürekli büyüyüp geniflledi¤idir. S›n›f
mücadelesinin olumsuz koflullar›nda bile s›n›f›n örgütlülü¤ünün
parçalanmas› kolayca gerçeklefltirilememektedir. S›n›f›n her türlü
güvenceden yoksun, sigortas›z, sendikas›z büyüyen ve geniflleyen
kesimlerinin, s›n›fa sald›r›dan kurtulabilmifl ve bu nedenle de karfl› sald›r›n›n ilk tahkimatlar›n›n yap›lmas› gereken elde kalan örgütlülükleri, her türden burjuva kuflatmaya teslim etme lüksleri
yoktur.
Sosyalizmlerin y›k›lmas› ve s›n›f mücadelesinin gerilemesinin geçici ve göreli koflullar›n›n sonuçlar›n› mutlak olarak de¤erlendirip,
iflçi s›n›f›n›n yap›s›n›n kökten de¤iflti¤ini ve bunun da karfl› koyulmaz mutlak e¤ilimler oldu¤unu savunmak, tarih bilimini s›n›flar
158
159
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
mücadelesi d›fl›nda kabul etmek anlam›na gelir ve bu görüfl kabul
edilemez.
çevrenin savundu¤u ‘toplumsal hareket sendikac›l›¤›’, bu savunu
di¤erlerini aflan boyutlarda ve ‘yeni sendikac›l›k’ anlay›fl›n›n bütünlüklü olarak somutland›¤› en aç›k örne¤i oluflturdu¤u için ilk olarak de¤erlendirilecektir.
2. ‘YEN‹ SEND‹KACILIK’ ANLAYIfiLARININ
FELSEF‹ GÖRÜfi VE SOSYAL‹ZM SAVUNULARI
Yeni sendikac›l›k bafll›¤› alt›nda toplad›¤›m›z görüfllerin aras›nda vurgu farklar› ve a¤›rl›klar›n de¤iflik noktalara kayd›r›lmas› d›fl›nda temelden bir fark olmad›¤› görülebilir. Yeni ekonomi savunusunun argümanlar› ile etkileflim farkl›l›¤›n›n kökeninde kuflkusuz, ‘siyasi ak›mlar›n niteliklerini her düzeyde belirleyen ideolojik
ve s›n›fsal dayanaklar›n›n komünizmden farkl›laflmas›’ bulunmaktad›r. Yeni sendikac›l›k savunusunun beslendi¤i ikinci kaynak olarak belirtti¤imiz ‘felsefi dayanak ve sosyalizm savunular›n›n’ bu yaz›y› aflan boyutlarda irdelenmesi gerekmektedir. Ama, sendikal
alandaki politikalar ve bu politikalardaki farkl›laflmalar›n niteli¤i
ya da tersinden bu politikalarda ortaklaflman›n, paralel politikalar
savunman›n ne anlama geldi¤i ve bu anlamlar›n siyasal düzeydeki
karfl›l›klar›, mutlak olarak bu politikalarla do¤ru orant›l› olmayabilmektedir! Sendikal politikalardan siyasal sonuçlar ç›karmak
için, savunular›n sahiplerinin görüfllerinin, di¤er tamlayanlarla birlikte ele al›nmas› zorunludur. Tek bafl›na sendikal politika çok fleyler ifade edebilece¤i gibi, siyasal düzeyde çok yanl›fl ç›kar›mlara da
zemin haz›rlayabilir. Bu aç›dan, yeni sendikac›l›k savunusu yapan
farkl› çevreler farkl›l›klar›n› oluflturan nedenlerle çok de¤iflik noktalar ve a¤›rl›klardan seçtikleri, gerçe¤e ait olmakla birlikte k›smi
olan görüntüler ve olgular›n üzerine, kendi siyasal bütünlerine hizmet edecek flekilde infla ettikleri tezlerini, politik ç›kar›mlar›n› ifade etmeye yarad›¤› ölçüde sendikal politika oluflturmak aç›s›ndan
da kullanmaktad›rlar.
Yaz›n›n bafl›nda bu savunuyu paylaflan çevreler say›lm›fl ve bir
çok noktada ortaklaflt›klar› vurgusu yap›lm›flt›. fiimdi hem ortaklaflt›klar› hem de ayr›flt›klar› noktalarda bu yeni sendikal anlay›fllar› ele alaca¤›z. Bunlardan en tipik ve tezlerini en uç siyasi sonuçlar›na kadar takip eden siyaset olarak Yön çevresi görülmektedir. Bu
160
2. 1- ‘YÖN ÇEVRES‹’ VE TOPLUMSAL HAREKET SEND‹KACILI⁄I
Yön dergisinde dile getirilen sendikal anlay›fl ve politikalar, kendileri taraf›ndan ‘toplumsal hareket sendikac›l›¤›’ ad› alt›nda kavramlaflt›r›lmaktad›r. Dünyan›n çeflitli yerlerinde geliflen yeni emek
hareketlerinin , Brezilya’dan, Güney Afrika’ya, Güney Kore’den
Filipinlere ve Hindistan’a kadar uzanan bir çeflitlilik oluflturdu¤u
ve buralarda ortaya ç›kan yeni sendikal hareketlerin kendilerini
toplumsal hareket sendikac›l›¤› kavram› ile ifadelendirdiklerini ise
flöyle belirtmektedirler.
"Bu kavram, teorik bir model oluflturmaktan çok, farkl› ülkelerde yaflanan deneyimlerin’ ortak yanlar›na vurgu yapmak ve yeni sendikal hareketleri, geleneksel olandan ay›rmak için kullan›l›yor. Ancak
nas›l tek bir s›n›f ve kitle sendikac›l›¤› modeli olmad›ysa, tek bir ‘toplumsal hareket sendikac›l›¤›’ modeli de yoktur ama bütün bu deneyimlerin paylaflt›¤› ortak bir perspektif vard›r." (www.ths.org)
THS kavram›n›, dünya yüzeyinde geliflen çok genifl deneyimlerin
ortak yanlar›na vurgu yapmak için kullanan Yön çevresinin tezlerini, daha önce belirtti¤imiz yeni sendikac›l›k anlay›fl›n› besleyen
ikinci kaynakla ayn› bafll›klar alt›nda ele almak mümkündür. S›ras›yla, a- Sendikal hareketin krizi, b- Kapitalist üretimin yeni stratejisi ve de¤iflimi, c- ‹flçi s›n›f›n›n yeni nitelikleri ve yeni iflçi s›n›f›. Tabii Yön çevresi esas olarak bütün gerekçelerini, sahip oldu¤u
bir sosyalizm savunusuna ve bu savunu aç›s›ndan ölçüp biçti¤i ve
ona göre örgüt modelleri oluflturmaya çal›flt›¤› bir s›n›f tan›m›na
göre belirliyor. Bunlar› s›ras›yla ele alal›m.
a. Sendikal hareketin krizi daha genifl bir toplumsal ölçekte tan›mlanan ‘emek hareketi’nin krizi ekseninde ele al›nmaktad›r. Bu
kriz ise, ‘sosyalist blok’un çöküflü ile aç›klanmamal›d›r.’ ‘Sendi kal krizin tek bafl›na ortaya ç›kan bir olgu olmad›¤›n›’, ‘emek
161
SEND‹KAL POL‹T‹KA
hareketinin, daha genel olarak ezilenlerin toplumsal hareketle rinin krizinin bir parças›’ oldu¤unu ise,
"Çünkü asl›nda ‘sosyalist blok’un çöküflünün dünya çap›nda yaratt›¤› esas etki, sermayenin eme¤e yönelik genel sald›r›s›n› biraz daha
h›zland›rmak ve krizin siyasal sonuçlar›n› bütün ç›plakl›¤›yla ortaya
ç›karmak oldu. Gerçekteyse, özellikle 1990’larda tüm ç›plakl›¤›yla
görülebilen kriz, 20 y›l› aflk›n süredir biriktirilen bir dizi olgunun tarihsel sonucuydu." (agy)
fleklinde aç›klamaktad›rlar. Emek hareketi kavram› ile çok genifl
bir yelpaze tan›mlanmakta ve sendikalar emek hareketi içinde bir
parça olarak de¤erlendirilmektedir. Sendikalar›n, reformizme teslim olmas›, kendilerine dayat›lan ‘öz savunma eyleminden, yani
sermayenin egemenli¤i karfl›s›nda iflçi s›n›f›n›n düzen karfl›t›
ba¤›ms›z mücadelesinden vazgeçme’ koflulunu kabul etmeleri sonucunu do¤urmufltur. Bu teslim olmufl sendikalar ve onlar›n kadrolar›, yeni bir sendikal hareketin önünde en büyük engel olarak
de¤erlendirilmektedir. Ama tersi olsa bile, yani sendikal demokrasinin oldu¤u, mücadeleci, militan sendikac›l›¤›n bulundu¤u ve yönetimde oldu¤u koflullarda bile, sendikal krizi yaratan nesnel koflullar, sendikal etkinli¤i engellemektedir. Çünkü,
"bu olumluluklar, krize neden olan nesnel geliflmeler karfl›s›nda
bir direnç yaratmaya yetmiyor." (agy)
fleklindeki aç›klama ile, bugün kapitalist üretimin ald›¤› biçimin, kapitalistlerin üretim biçimini nesnel temellerde de¤ifltirdiklerini kabul etmektedir. Krize neden olan nesnel geliflmeler, kapitalist üretimin yap›s›ndan kaynaklanmakta; bu geliflmeler karfl›s›nda iflkolu düzeyinde örgütlülü¤ü ve örgütlülü¤ün temeli olarak iflyerlerini, fabrikalar› temel olan sendikac›l›k geçersiz, çaresiz ve niyetsiz olarak de¤erlendirilmektedir.
b. Kapitalist üretimin yeni stratejisi ve kapitalist üretimin de¤iflimi karfl›s›nda, düzen sendikac›l›¤› ile, s›n›f ve kitle sendikac›l›¤›
ak›m›n›n ana gövdesi direnememifltir. Bu nedenle de, ‘üretimin
sermaye taraf›ndan yeni bir temelde örgütlenebilmesinin yolunu
açm›fllard›r’ Bu aç›dan s›n›f ve kitle sendikac›l›¤› çizgisini, do¤ru162
K U R T U L U fi
dan karfl›ya al›p karfl› ç›kt›¤› gibi bir görünümün oluflmas›ndan rahats›zl›k duyan yeni sendikac›l›k anlay›fl›, s›n›f ve kitle sendikac›l›¤›n›n, iflçi s›n›f›n›n
"… cinsiyet, din, dil, ›rk, milliyet fark› gözetmeksizin bir bütün
olarak ve ba¤›ms›z s›n›fsal ç›karlar› temelinde örgütleme ilkesinin
kendisi de¤il ama, bu ilkeyi gerçeklefltirme biçimi -özellikle iflçi s›n›f›n›n de¤iflik bileflenlerini; örne¤in çal›flan iflçilerle iflsizleri bütünlefltirmede eskimifltir ve yeni dönemin koflullar›na uygun biçimde yeniden oluflturulmal›d›r. S›n›f ve kitle sendikal anlay›fl›n›n yeniden oluflturulmas›nda yeni bir örgüt yap›s›, mücadele tarz› ve örgütlenme
program› gibi unsurlar kritik bir önem tafl›maktad›r."
saptamas›nda bulunmaktad›r. Asl›nda s›n›f›n bir bütün olarak
örgütlenmesi ile iflyeri ve iflkolu düzeyinde ve bu temelden kalkarak, mümkün olabildi¤ince ayn› do¤rultuda birli¤inin sa¤lanmas›
perspektifi, s›n›f ve kitle sendikac›l›¤›n›n temelinde yatan düflüncedir. Ama bu birlik, örgütsel biçimlerden öteye, bu biçimler üzerinden sermaye ve onun örgütlülüklerine karfl›, s›n›f mücadelesi ekseninde gerçeklefltirilebilir. Bu aç›dan s›n›f ve kitle sendikac›l›¤›,
kendini iflyeri ve iflkolu düzeyinde tan›mlamak noktas›nda bafllayan
ve buradan kalkarak farkl› düzeylerde infla edilmesi gereken bir birlik anlay›fl›n›n ürünüdür. Bu anlay›fl da, yeni sendikac›l›ktan farkl› bir sosyalizm ve felsefenin ürünüdür.
Tamamen yeni bir iflçi kitlesiyle karfl› karfl›ya olundu¤unu ve bu
kitleyi geleneksel sendikal çizgilerin örgütleyemeyece¤ini savunan
yeni sendikac›l›k, geleneksel sendikac›l›k anlay›fl›na bürokratlaflma, iflçi s›n›f›n› satma, düzenle uyumlaflma, iflbirli¤i gibi bir sürü
olumsuzlu¤u –ki bunlar büyük oranda gündemdedir- yükleyip, yeni iflçi kitlesinin yeni bir sendikal yap›da ve harekette örgütlenmesini zorunlu görmektedir. Yeni sendikac›l›k anlay›fl›n›n dayand›¤›
toplumsal taban, iflçi olmaktan öteye halkt›r. Çünkü iflçi s›n›f› çok
katmanl› yap›s› ile halk ile özdefllefltirilmektedir.
"Yeni bir sendikal hareket ise yeni örgütlenme ve mücadele biçimleri anlam›na gelir. Bu süreçte s›n›f ve kitle sendikal anlay›fl›n›n
olumlu miras›, yeni sendikal harekete aktar›lmal›d›r. Yeni sendikal
hareketin yarat›lmas›nda belirleyici dinami¤in yeni iflçi kitlesi oldu¤u ise asla unutulmamal›d›r.
163
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
…ikisi aras›ndaki fark öz olarak temel al›nacak iflçi s›n›f›n›n bilefliminin/yap›s›n›n de¤iflmifl olmas›ndan kaynaklan›yor. S›n›f ve kitle
sendikac›l›¤›, büyük ölçekli iflyeri temelinde örgütlenen iflkolu sendikalar› olarak geliflmiflken, "toplumsal hareket sendikac›l›¤›", iflyeri ve
iflkolu s›n›rlar›n›n d›fl›nda, iflçi s›n›f› çal›flan›yla iflsiziyle bir bütün
olarak, aileleriyle ve di¤er halk katmanlar›yla birlikte örgütleyen ve
mücadeleye yönelten organlara dayan›yor."
edilmeksizin yeni bir sendikal hareketten söz edilemeyece¤i anlafl›lmal›d›r." (agy)
Bu tan›m›n, iflçi s›n›f› kavray›fl› aç›s›ndan sorunlu oldu¤u, iflçi s›n›f›n› ezilenler kategorisi d›fl›nda alg›lama flans›n›n olmad›¤› anlafl›lmal›d›r. ‹flçi s›n›f› üretim süreci temelinden kalkarak de¤il, ezilenler kategorisi ve eflitsizlikler çerçevesinde tan›mlanmaktad›r.
Asl›nda bunun bir gerekçesi de sosyalizm anlay›fl›ndan kaynaklan›r.
Sosyalizmi üretim süreci temelinde de¤il de farkl›l›klar›n bir arada
yaflayaca¤› ve eflitsizliklere karfl› olma noktas›nda tan›mlayan bu
anlay›fl, iflçi s›n›f› içinde bir ayr›m yapma tarafl›s› de¤ildir. Daha
önce de belirtti¤imiz gibi, bu kavray›fl biçim, küreselleflme söylemi ve ideolojisinin savlar›n› do¤ru olarak kavrayan bir yerden konuflmaktad›r. Kendileri de bu gerçe¤i kabul etmektedirler.
"… Bu çerçevede, ‘toplumsal hareket sendikac›l›¤›’n›, s›n›f ve kitle sendikal anlay›fl›n›n, yeni sermaye stratejisine ba¤l› ‘küreselleflme’
koflullar›ndaki dönüflmüfl biçimidir, fleklinde tan›mlamak mümkündür." (agy)
c- THS’na göre, geleneksel iflçi s›n›f› yap›s›n›n parçalanmas› nedeni ile ortaya ç›kan yeni iflçi s›n›f› kitlesi örgütsel bir temel olarak
kabul edilirse, devrimci bir içerik kazan›lacakt›r. Bu kesim ise, iflkolu düzeyinde ve büyük fabrikalarda örgütlü olanlar temelini de¤il, küçük atölyelerde, enformel sektörlerde, evde, mevsimlik, geçici, tafleronda çal›flanlarla iflsizlerin oluflturdu¤u bir kesimdir.
Bütün bunlar da bir mahallede, bir bölgede yaflad›¤› için, sendika örgütlenmesi mahalle ve bölge temelinde gerçeklefltirilmelidir.
"Sendikal hareketin mahalli örgütlenme biçimleri, yerel dayan›flma sand›klar›, iflçi/sendika evleri, tüketim koopreratif1eri, mahalle
dernekleri, mahalli iflçi komiteleri ve konseyleri vb. olarak gerçekleflmektedir." (agy)
Aç›ktan iflkolu sendikac›l›¤› reddedilmez ama bu kabul, fabrikan›n ve o iflkolunun yo¤un olarak bulundu¤u mahallin örgütlenmesinin bir parças› oldu¤u ölçüde bir kabuldür.
"Bu yaklafl›m iflkolu sendikalar›n›n reddedilmesi de¤il, ifllevlerinin ve çal›flma biçimlerinin de¤iflmesi anlam›na gelir. ‹flkolu sendikalar› bile olsa, bunlar hedef kitleye/bölgeye yönelik olarak ortak ve kolektif bir örgütlenme program›yla hareket etmektedirler. Bu örgütlenme anlay›fl› konfederal örgütlerin önemini ve rolünü artt›rmaktad›r." (agy)
Bu noktada, sendikan›n ve bu temelde örgütlenmek istenen
emek hareketinin nitelikleri ve ifllevleri ile ilgili siyasi maruzat ortaya ç›kmaya bafllamakta daha do¤rusu aç›kça ifade edilmektedir.
Yön dergisi çevresi, içinden geldi¤i gelene¤in bütün kavramlar›n›
oldu¤u gibi devralm›fl ve yeni duruma bire bir uygulamakta ayak
diremektedir. Giderek direnifl komiteleri mant›¤› yeni oluflan toplumsal kompozisyona, sendikac›l›k ve emek hareketi kavram› üzerinden giydirilmeye çal›fl›lmaktad›r.
"Yeni iflçi kitlesini oluflturan atipik, sigortas›z, sendikas›z, sanayi
sitelerinde, küçük atölyelerde, hizmet sektöründe vb. çal›flan iflçilerin
örgütlenmesine yönelik çözümlerin, ‘toplumsal hareket sendikac›l›¤›’n›n ay›rt edici yönünü oluflturaca¤› aç›kt›r. Bu anlamda, yeni iflçi
kitlesinin, örgütlenmede ‘temel’ al›nmas› do¤ru olan yaklafl›md›r.
Bundan, s›n›f›n geleneksel kesimlerinin örgütlülü¤ünün önemsizleflti¤i de¤il, yeni iflçi kitlesi örgütlenmeksizin ve mücadeleye seferber
"‹flyerinin sendikal örgütlenmenin tek zemini olarak görülmemesi, iflyeri örgütlülü¤ünün önemsizleflmesi anlam›na gelmez. Aksine
‘toplumsal hareket sendikac›l›¤›’n›n bütün örneklerinde, öncelikle
güçlü bir iflyeri örgütlenmesinin sa¤land›¤› görülüyor. Bu iflyeri örgütlülükleri iflyeri- komite ve konseyleri vb. biçiminde ortaya ç›k›yor.
‹flyeri örgütlülükleri aras›ndaki iliflki ise bölge komitesi, genel grev
komitesi gibi örgütlenmelerle sa¤lan›yor. Bununla birlikte iflyeri örgütlülüklerine dayanan sendikal hareketin, ancak mahalli sendikal organlarla bütünleflerek gerçek bir toplumsal hareket oluflturabilmesi
164
165
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
de yine bu deneyimlerin ortaya koydu¤u bir olgudur." (agy)
"‹flçi s›n›f›n›n ortak ve militan mücadele tarihinin yaratt›¤› komite ve konseyleri deneyiminin ‘toplumsal hareket sendikac›l›¤›’ çerçevesinde yeniden tan›mlanmas› zorunludur. Bugünkü koflullarda ‘komite ve konseyler’in sadece iflyeri temelinde tan›mlanmas› eksik bir
yaklafl›m olacakt›r. Kuflkusuz iflyerinde oluflacak komite ve: konseyler,
yeni bir sendikal hareketin ve gerçek bir iflçi demokrasisinin temel yap› tafllar› olmaya devam edecektir. Bununla birlikte yeni örgütlenme
biçimlerine paralel olarak komite ve konseyler kavram›n›n bölge ve
mahalleyi de kapsayan bir temelde yeniden tan›mlanmas› gerekti¤i de
aç›kt›r." (agy)
yin örgütü olan sendikalardan ifllev aç›s›ndan haylice farkl›, nitelik
aç›s›ndan ise apayr› bir örgütlülük olmas›, siyasal örgütün, bu bilincin eylemli tafl›y›c› olmas›ndan kaynaklan›r. Eylemli ve örgütlü
tafl›y›c›l›k ise, her iki düzeyin örgütlerinin iflçi s›n›f› zemininde gerçekleflmesinden ötürü iç içe geçmifl durumlar› ortaya ç›kar›r. Bu
durumlar›n iç içe geçmesi, örgütlülüklerin birbirine kar›flt›r›lmas›
sonucunu verirse, burjuvaziye karfl› s›n›f mücadelesinin araçlar› ve
ifllevleri kar›flt›r›lm›fl olacakt›r. THS savunusu bu karmaflaya düflülmesinin bir sonucu olarak da flekillenmektedir.
SINIF VE SOSYAL‹ZM ‹L‹fiK‹S‹ AÇISINDAN THS
‹flçi s›n›f›n›n mücadele ve örgütlülük aç›s›ndan en ileri unsurlar›n› ço¤unca büyük üretim birimlerinde örgütlü olan, modern sanayi proletaryas› oluflturmufltur. Bugünkü hak ve özgürlüklerin temelinde de büyük ölçüde bu kesimin geçmifl mücadele ve örgütlülük deneyimleri bulunmaktad›r. Kuflkusuz bu kesim, mücadelesinin sonuçlar› aç›s›ndan en çok hak ve kazan›m› elde eden ve s›n›f›n
geri kalan›na göre daha örgütlü olmas›n›n meyvelerini toplayan bir
kesimdir. Bu kazan›mlar›n› s›n›f›n geneline ve genel olarak toplumsal tabana yayg›nlaflt›ramad›¤›nda ise kazan›mlar›n›n burjuvazi taraf›ndan geri al›nmak üzere katlan›lan maliyetler statüsünde
de¤erlendirildi¤ini bilmesi gereken s›n›f›n bu kesimi, ne yaz›k ki
bu bilgiye do¤ufltan sahip de¤ildir. Bu bilgi s›n›f bilincinden kaynaklan›r ve bu bilincin tafl›y›c›s›, her koflulda onun siyasal örgütlülü¤üdür. Modern sanayi proletaryas› bu bilginin süreklili¤ini, öncü siyasal örgütü üzerinden sa¤lar. Ama örne¤in, bunun gibi olmayan ve kendi do¤rudan deneyim ve gözlemleri ile edinebilecekleri
bir bilgi vard›r ki bu da ne yaz›k ki yeni sendikac›l›k anlay›fl›n›n savunucular›n›n unuttuklar› türden bir bilgidir: ‹flçi s›n›f›n›n ayr›cal›kl› olmakla suçlanan sendikal anlamda örgütlü olup büyük ölçekli birimlerde çal›flan kesimi, s›n›f›n geri kalan›na göre ne kadar iyi
durumda olursa olsun, sonuç olarak en çok sömürülen kesimini
oluflturmaktad›r. Komünist siyasal örgütlülü¤ün, ekonomik düze166
"Bütün bu özelliklerin ortak sonucu, sendikal hareketin ekonomik, politik ve ideolojik mücadelenin bütünselli¤i üzerine oturtulmas›d›r. ‘Toplumsal hareket sendikac›l›¤›’, iflçi s›n›f›n›n bir bütün
olarak, di¤er ezilen halk kesimleriyle mücadele birlikteli¤i içinde,
sermaye s›n›f›na ve devlete karfl› saflaflt›rmay› ve ekonomik-demokratik talepleri siyasal taleplerle bütünlefltirmeyi hedeflemektedir." (agy)
Geleneksel sendikac›l›k çizgisi, iflkolu düzeyinde örgütlü iflçilerin ekonomik ve demokratik haklar›n› gelifltirme mücadelesinin,
s›n›f›n politik örgütünün mücadelesine eklemleme perspektifiyle
s›n›rl› olmakla suçlanmakta ve bu s›n›r›n afl›lmas› çabas› olarak
THS
"… Sermaye iktidar›n› geriletme anlam›nda, ülkedeki demokrasi
mücadelesinin temel taleplerini savunma; emekçi halk iktidar›na yönelme anlam›nda, iflçi s›n›f›n›n ve emekçi halk›n yöneten olmas›n› öngören bir demokrasi anlay›fl›n›n nüvelerini yaratma olarak özetlenebilir. Kuflkusuz bu yaklafl›m›n güncel geliflmelere ba¤l› olarak somutlaflt›r›lmas› gerekir." (agy)
Yeni bir toplumsal sistem olan sosyalizmi, üretim iliflkileri temelinde tan›mlanmaktan vazgeçmemiflsek e¤er, iflçi s›n›f›n›n öncü kesimlerinin mücadelesi ile kurulacak bir sistem olarak da tan›ml›yor
oldu¤umuzu ön kabul al›yoruz demektir. Öyledir çünkü, bir bütün
olarak iflçi s›n›f›n›n ürünü olacak sosyalizm, kapitalist üretimin ve
art›kde¤erin yarat›c›s› kesimlerin en örgütlü oldu¤u ve yeni bir
toplumsal sistemi kurmaya en yetenekli bulundu¤u alanlardan bafllanarak örgütlenecektir. Bu aç›dan komünist partinin iflçi s›n›f›n›n
167
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
öncülerinin örgütü olmas›, hem siyasal hem de ekonomik bir nitelik tafl›r ki, bu ikisi sürekli karfl›l›kl› etkileflim içinde oluflan özelliklerdir. Siyasal olarak iflçi s›n›f›n›n bazen bir kesimi bazen de baflka bir kesimi hareketlenebilir ve zaman zaman iflçi s›n›f› hareketinin öncülü¤ünü yapabilir. Ama üretim sürecinin en örgütlü kesimi olmas› anlam›nda modern sanayi proletaryas›n›n ekonomik, demokratik ya da siyasal düzeydeki eylemlili¤i ve hareketi, iflçi s›n›f›n›n bütününü sürüklemek ve pefline katmak aç›s›ndan oldu¤u gibi, ayn› zamanda bu öncülü¤ü sosyalizmin kuruluflu için kullanmaya en ehil olan›d›r da! Tarih modern sanayi proletaryas›n›n baflar›l› eylemleri ile s›n›f›n genel durumunun iyilefltirilebilece¤inin
örnekleri ile doludur. Ne yaz›k ki, bu öncülü¤ün sosyalizmin kurulufluna kadar götürülmesinin tek örne¤inin baflar›l› bulunmamas› ve bu nedenle tarih ve teori kay›tlar›ndan silinmeye çal›fl›lmas›,
yeni sendikac›l›¤›n koordinatlar›na da s›zm›fl bulunuyor. S›n›f›n di¤er kesimlerinin k›smi, geçici ve konjonktürsel eylemliliklerin, bu
tan›mlamalar› aflan boyutlarda s›n›f›n bütününü peflinden sürüklemek, öncülük etmek gibi bir flans›, hele hele yeni bir toplumsal sistem olan sosyalizmi kurmak gibi bir olas›l›¤› yoktur.
S›n›f›n bütün kesimlerini tek düzeyde ve yatay olarak örgütlemenin modeli olan THS, federatif ve konfederatif düzeyde tan›mlad›¤› örgütlülü¤ü ile, halkç›l›¤›n yeni bir tan›m›na ulaflmaktad›r. Kapitalizmin tarihi, s›n›f›n yenilgilerinin oldu¤u gibi zaferlerinin de
tarihidir. Bu gelgitler içinde sendikalar bazen düzenle bütünleflmifl,
mücadelenin yükseldi¤i koflullarda ise mücadeleci karakterleri ile
belirmifllerdir. ‹flçi s›n›f›n›n homojen bir bütün olmad›¤› ve büyük
fabrikalarda örgütlü kesimlerinin daha güçlü ve pazarl›k imkanlar›n›n daha iyi oldu¤u bir gerçektir. Buradan ç›kar›lmas› gereken
kuflkusuz, neden bu fabrika iflçilerinin daha fazla ücret ald›klar› olmasa gerek! Oysa bir küçük-burjuva bu sonucu rahatça ç›karabilmekte ve bir sürü devrimci lafazanl›¤› da ihmal etmemektedir. ‹flçi s›n›f›n›n da¤›n›k, geçici, küçük birimlerde çal›flan kesimlerinin
üzerinden oluflturulacak sendikal örgütlülüklerine yaslanarak, sisteme ve kapitalist sömürüye karfl› bir demokrasi infla etmeye kal-
kanlar, asl›nda küçük-burjuva e¤ilimleri üzerinden gelifltirdikleri
bir demokrasi anlay›fl›na yaslanmakta ve oradan iflçi s›n›f› iktidar›n› merkeze alan sosyalizm anlay›fl›na karfl› yumruklar›n› sallay›p
durmaktad›rlar.
168
169
"...bir küçük-burjuva ahlakç›s›, Proudhonvari bir yaklafl›mla, iflçi
s›n›f›n› iyi ve kötü yanlardan oluflan bir çeliflki olarak görür. Ve kendince kötü belledi¤i yönü, yani modern sanayi proletaryas›n› görüfl
alan› d›fl›na kovarak, böylece iyili¤e kavuflulaca¤›n› vazeder.
Bunlar Marx’›n dedi¤i gibi, sentez olmay› arzularken birleflik bir
yan›lg›dan öte bir varl›k sergileyemeyen Proudhon’lard›r." (Elif Ça¤l›, Büyüyen ‹flçi S›n›f›,s.12)
2. 2- B‹RLEfi‹K ‹fiÇ‹ SEND‹KACILI⁄I
B‹S, kendi varl›k nedenini ekonomik yap›daki köklü de¤iflimler
temelinde aç›klamaktad›r. Türkiye ekonomisinin nesnel dönüflümü B‹S’in dayand›¤›, daha do¤rusu hedefledi¤i iflçi s›n›f› kitlesini
ortaya ç›karm›flt›r. 1980 sonras› Türkiye ekonomisinin içine girdi¤i dönüflüm, ithal ikameci birikim modelinin yerine getirilen ihracata dönük sermaye birikim modelinin geçirilmesi ve bu eksende
iflçi s›n›f›n›n geçirdi¤i evrim ya da iflçi s›n›f›na dayat›lanlarla aç›klanmaktad›r. Üretim maliyetlerinin düflürülmesi, emek yo¤un sektörlerde eme¤in de¤ersizlefltirilmesi,
"tafleron uygulamalar›n›n art›r›lmas›, evde çal›flman›n ortaya ç›k›fl›,
sözleflmeli çal›flman›n yayg›nlaflmas›, küçük ve orta ölçekli iflletmelerinin say›sal art›fl›na ba¤l› olarak sigortas›z istihdam›n kolaylaflmas›
ve geçici çal›flma biçimlerinin egemen hale gelmesi gibi olgular yeni
sermaye birikim stratejisinin vazgeçilmez unsurlar› olmufltur." ("Biz
Kimiz, Hedefimiz Ne?"
adl› B‹S broflüründen.)
B‹S, her fleye ra¤men, Yön çevresinin THS’dan farkl› olarak, flu
do¤ru saptamay› da yapmaktad›r.
"Bu noktada, enformelleflme sürecinin ölçeksel olarak büyümekle
birlikte formel ekonomiyi besleyen bir karakter gösterdi¤ini ve bu
ikisinin birbirleriyle çat›flma halinde olan yap›lar olmad›¤›n› belirtmek gerekiyor. Enformel ekonomide yer alan bir tafleron iflletmenin
veya ev iflçisinin üretimini veya hizmetini formel nitelik gösteren iflletme için gerçeklefltirdi¤i çok aç›kt›r. Dahas› birçok üretim birimin-
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
de formel ve enformel özellikler bir arada gözlemlenmektedir." (agb)
nimseyen ba¤›ms›z sendikalarla birlikte Türkiye’nin ihtiyac› olan yeni bir iflçi sendikalar› konfederasyonunun kurulmas›n›n imkanlar›n›
yaratmay› öncelikli görev olarak benimser.
Tüm bu perspektif ve ilkelerin ›fl›¤›nda B‹S, temel sendikal anlay›fl›n› ‘sosyo-politik s›n›f sendikac›l›¤›’ olarak tan›mlar"
Daha sonra bu aktard›¤›m›z tespiti rakamlarla aç›klamaktad›r.
"Bu kabusun boyutlar›n› anlayabilmek için 1991 ve 1998 y›llar›
aras›nda küçük ölçekli iflletmelerin art›fl oranlar›na bakmak yeterlidir.
Söz konusu zaman zarf›nda 1 ila 9 iflçi çal›flt›ran iflyerlerinin say›s›
yüzde 52 oran›nda artarken, 100 kifliden fazla say›da iflçi istihdam
eden iflletmelerin say›s› yaln›zca yüzde 16 oran›nda artm›flt›r. Bu küçük iflletmelerin halen hemen tamam›, ana firmaya mal ve hizmet tedarik eden tafleron firmalard›r." (agb)
"Türkiye’de sigortas›z ve güvencesiz iflçilerin say›s› yüzde 60’lar›n
üzerindedir" tespiti yapan B‹S, büyük sendikal konfederasyonlar› iflgücünün yüzde 60’›n› göz ard› etmekle suçlamakta ve
"Sendikal› üye say›s›n›n günden güne gerilemesi bu konfederasyonlar›n de¤il yeni iflçileflen emek gücünün taleplerini savunmak, y›llard›r kendilerine aidat ödeyen iflçilerin haklar›n› bile korumaktan aciz
olduklar›n› gözler önüne sermektedir. Konfederasyonlar›n bu acziyetlerine daha yak›ndan bakmak, B‹S’in ortaya ç›k›fl›n›n gerekçelerini
anlamay› kolaylaflt›racakt›r."
saptamas›n› yapmaktad›r.
B‹S’e göre, 1952’de kurulan Türk-‹fl, gerçek bir iflçi örgütü olarak kurulmam›flt›r. Sendikal mücadeleyi ücret mücadelesi ile s›n›rlam›flt›r. Bu y›llarda sendikan›n ilgi alan›ndaki iflçiler için, k›rsal
ba¤lant›lar› yeni kopmufl ve geçmifline göre iflçilik koflullar›n›n
sundu¤u imkanlar, bizzat iflçiler taraf›ndan mücadele edilmesi gereken de¤il, nimet bellenmesi gereken koflullar olarak de¤erlendirilmektedir. D‹SK ise bu iflçilik koflullar›n›n bozulmas›ndan daha
çok, politik konjonktürün belirleyicili¤inde s›n›f mücadelesine yönelmifltir. Bu anlat›lan tarihsel dersler üzerinde ve yeni geliflen iflçilik koflullar›nda B‹S, kendisini,
"… yak›n vadede, sigortas›z, güvencesiz iflçilerin ve iflsiz iflçilerin
sorunlar›n› sendikal bir örgütlülük bünyesinde çözmeyi, uzun vadede
ise yeni ve mücadeleci bir iflçi hareketinin temellerini bu iflçileri esas
alarak atmay› hedeflemektedir….günün ihtiyaçlar›na yan›t veremeyen geleneksel sendikalar›n yerine, gerek bu sendikalar›n taban›nda
bulunan muhalif sendikac›larla, gerekse de mücadeleci bir hatt› be170
diye ifade etmektedir.
Daha önceki yeni sendikac›l›k örneklerinden THS bafll›¤›nda
uzun uzun anlat›lan tan›d›k bir saptama da B‹S taraf›ndan yap›lmaktad›r.
"Böylesi bir alanda sendikal faaliyetin iflyerinin s›n›rlar›n› aflmas›
gerekti¤ini tespit eden B‹S, çal›flmalar›n›, emekçi semtlerini ve evleri de içerecek biçimde genifl bir zeminde yürütür." (agb)
Sendikal perspektifini ekonomizme indirgemeyece¤ini söyleyen
B‹S, "iflçileri sermaye medyas›n›n manipülasyonlar›na karfl› uyan›k
k›lma hedefi do¤rultusunda ve sermaye ile emek aras›nda gerçekleflen politik iktidar mücadelesinde eme¤in yan›nda olma bilincini
kazand›rmaya dönük tart›flma toplant›lar› yürütür" demek yoluyla,
ekonomizme neden ve nas›l karfl› oldu¤unu da anlatm›fl olmaktad›r!
Sendikas›zl›¤a, sigortas›zl›¤a, kad›n ve çocuk eme¤inin sömürülmesine karfl› mücadele veren B‹S, ayn› zamanda emperyalizmin
neo-liberal politikalar›na, sahte demokrasiye, emperyalist savafl
yanl›lar›na karfl› mücadele etmeyi kendine hedef olarak görmektedir. Buna da daha önce aktard›¤›m›z gibi ‘sosyo-politik s›n›f sendikac›l›¤›’ ad›n› vermektedir.
B‹S, enformelleflmenin, ölçeksel olarak büyümekle birlikte, formel ekonomiyi besleyen bir karakter gösterdi¤ini, "Enformel ekonomide yer alan bir tafleron iflletmenin veya ev iflçisinin üretimini
veya hizmetini formel nitelik gösteren iflletme için gerçeklefltirdi¤i
çok aç›kt›r" fleklinde tespit etmektedir. Asl›nda bu tespiti yaparak,
bir hatadan kurtulma flans›n› yakalayabilecekken, veri ald›¤› bu
nesnel koflullar›n s›n›f mücadelesinin öznel koflullar›nca belirlenen
bir nesnel çerçevede iflledi¤ini belirtmeye kadar vard›rmamaktad›r.
Kapitalistler için, üretimi ve bu temelde iflçi s›n›f›n› parçalama, ifli
171
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
ve ifl ak›fl›n› düzensizlefltirme ve iflçi s›n›f›n› birbirinden yal›t›k parçalar olarak biçimlendirme stratejisinin, küçük ve yal›t›k üretim
birimlerinin daha karl› ve ak›lc› oldu¤u saptamas›ndan kaynakland›¤›n› düflünmektedirler. Oysa ki bu tercih, iflçi s›n›f›n›n örgütlülü¤ünün kapitalistlere yükledi¤i üretim maliyetlerinin karfl›s›nda,
üretimin böylesi parçalanmas› nedeniyle katlan›lan maliyetlerin
görece daha küçük olmas›n›n ve uzun vadede iflçi s›n›f›n›n birli¤inin ve örgütlülü¤ünün bu sayede da¤›t›lmas›n›n getirisinin, onlar
için paha biçilmez de¤erde olmas›ndan kaynaklan›r. B‹S, zaten enformel sektörlerin esas olarak formel sektörler için çal›flanlardan
olufltu¤unu söyleyerek gerçe¤in esas olan yönü ve görüntüsünü de
yakalam›fl olmaktad›r. Ama bunu de¤il de, geçici olan durumu veri al›p, bunun üzerinden bir örgütlenme stratejisi gelifltirmifl olmas›, yenilgiyi kaç›n›lmaz olarak beraberinde getirecektir. Bu aç›dan,
ne kadar mücadeleci ve ne kadar inatç› olursa olsun, bu anlay›fl yeni sendikac›l›k ak›m›n›n içinde bir yerde durmaktad›r. B‹S, kuflkusuz bir yerlerde, geleneksel sendikac›l›k anlay›fl› içinde tarifledi¤i
yap›lar›n, büyük ölçekli üretim birimlerinde çal›flanlar›n ve onlar›n
sendikal örgütlülüklerinin kuflat›lmas› ve kendilerine getirilmesi
gerekti¤ini de söylemektedir. Kendi zemini olarak kabul etti¤i düzensiz, sendikas›z, geçici ve tafleron çal›flan genifl kitlenin, iflyerlerinden bafllayarak yaflad›¤› bölgelere kadar uzanan bir alanda varl›k
kazand›r›lmas› gereken sendikal bir zeminde örgütlenmesi gerekti¤ini ve ancak böyle bir örgütlülü¤ün, flu anda burjuvazi ile uzlaflm›fl olan ve geleneksel sendikalar› kuflataca¤›n› ileri sürmektedir.
Üretti¤i politikalara pek dahil etmemifl olsa da B‹S, bütün olarak kendi zemini olarak gördü¤ü yeni iflçi kitlesinin, birbirinden
yal›t›k olsa da büyük üretimlerini sürekli büyüten formel iflletmeler için gerçeklefltirdiklerini de kabul etmektedir. K›sacas›, küçük
küçük dereler bilsinler ya da bilmesinler, sonuçta büyük bir ›rma¤a dökülmekte, ›rmak da denize ulaflmaktad›r. Çokuluslu flirketler
için çal›flanlar, onlar için üretim yapanlar ya da geliflmenin bu yönü karfl›s›nda giderek artan iflsiz kitlesi, asl›nda nesnel geliflmenin
ana karakterini oluflturmaktad›r. Ama ne yaz›k ki B‹S’in üretti¤i
politikalar bu nesnel geliflmeyi temel almadan üretilmifl olmaktad›r.
Söylemeye gerek yok ki, büyük ölçekli üretimin içindeki iflçi kesimlerini esas alarak kurulabilecek sosyalizm kavray›fl›n›n belirleyicili¤inde oluflturulmufl politikalar d›fl›nda hiç bir örgütlenme ve
mücadele stratejisi, hiç bir yol ve anlay›fl, bugün dünden çok daha
belirgin olarak dünya çap›nda bir ve bütün olma imkanlar›, bununla birlikte sorunlar› da artm›fl olan iflçi s›n›f›na politika diye önerilemez.
172
2. 3- ‹fiÇ‹ KONSEYLER‹ VE TKP
TKP’nin s›n›f hareketine ve sendikal alana bak›fl›n›4, yeni sendikac›l›k anlay›fllar›n›n içine dahil etmekteyiz. fiimdiye kadar anlatt›klar›m›z çerçevesinde, yeni ekonomi tezlerine karfl›, küreselleflme
karfl›t› tezleri savunan TKP, THS ve B‹S örneklerinin dayanaklar›
ile ayn›lar›n› kullanmasa da, bu siyasi çizginin sendikal harekete
bak›fl›n› belirleyen, s›n›f üzerinden kendi politikalar›n› var etmek
istemi, kendi politikalar›na uydu¤u ölçüde s›n›f› telaffuz etmesi;
kendi siyasi çizgisi ve politikalar›n› alg›layamayan s›n›f›n bir hükmünün olmad›¤› ve burjuvazinin kuyru¤una tak›larak kendilerini
anlayamad›¤› yak›nmas›na s›¤›nmas› sonucu, yeni iflçi s›n›f› hareketi ve sendikal örgütlenme anlay›fl›n› savunmas›n› getirmektedir.
1- ‹lk olarak 22-24 Haziran 2001 tarihinde Atina’da komünist
parti temsilcilerinin kat›l›m›yla gerçeklefltirilen ‘Komünist Partiler
ve Sendikal Hareket’ adl› toplant›ya sunduklar›, "Devrimci Strateji, Parti ve Sendika" adl› tebli¤ (ki o zaman S‹P çat›s› alt›nda faali4
Bu partinin s›n›f ve sendika anlay›fl›n› bir kaç belge üzerinden ortaya
koymak ve bu belgelerin en son olarak ortaya koyduklar› programlar›na nas›l yans›d›¤›n› göstermek gerekiyor. Bunlar s›ras›yla flöyle:
1- 2001 tarihli, "Devrimci Strateji, Parti ve Sendika" adl›, (Atina) tebli¤.
2- U¤ur ‹fllek, S›n›f Tavr› Dergisi Genel Yay›n Yönetmeni, "Siyasal Bir ‹flçi Hareketi ‹çin Ça¤r›m›zd›r"
3- "Yeni bir iflçi s›n›f› hareketi için B‹LD‹RGE" (taslak)
4- "Bildirge"
173
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
yet gösteriyorlard› ve daha komünist parti olmam›fllard›!) ile bafllamak gerekiyor. Bu tebli¤de ifade edilen bir yön, bu partinin eylemini merkeze alma anlay›fl›d›r. Kuflkusuz parti, s›n›f›n eyleminin
kendisi de¤ildir. Ama parti s›n›f›n eylemine yön vermek, ona öncülük etmek için u¤rafl›r. Bu aç›dan,
le de¤il, öznel olarak kapitalistlerin tercihleri ile aç›klanmaya çal›fl›lmaktad›r.
"...Yeni solun siyasal mücadele ile ideolojik mücadele aras›ndaki
ba¤lant›lar› koparan ve giderek ‘öncülük’ nosyonuna düflmanl›k üreten yaklafl›mlar› iflçi s›n›f› partileri ile iflçi s›n›f› aras›ndaki temas yüzeyinde bulunan di¤er örgütlenmeler konusunu iyice karmafl›k hale
getirmifltir." (Devrimci Strateji, Parti ve Sendika
adl› makaleden)
"...‹flçi s›n›f› partileri, s›n›f mücadelesinin bütün boyutlar›na iliflkin
bilinçli bir üretim ve müdahale merkezidir; üretim ve müdahale konular› aras›nda s›n›f›n ekonomik mücadelesi ve sendikal pratikler de
vard›r." (agm)
"Bu duruma karfl› mücadele ve iflçi s›n›f› hareketinin yeniden inisiyatifi ele almas›, parti ile sendikalar aras›ndaki iliflkide baz› düzeltmelerin yap›lmas›yla mümkündür" dendikten sonra, flunlar
söylenmekte ve bir mant›k kurgusunun ilk halkalar› böylece infla
edilmeye bafllanmaktad›r.
fleklindeki vurgular yerindedir. Ama bu netlik, sendikal politikan›n oluflturulmas› ve s›n›f hareketinin en önemli faktörlerinden biri olmas› gereken sendikalar yerine, merkezi roller üstlenmesi için
düflünülen ‘iflçi konseyleri’ projesi oluflturulmaya baflland›kça kar›flacakt›r. Bugün yaflanan önemli geliflmelerden biri olarak, hemen
her ülkede sendikas›zlaflt›rma ve sendikal› iflçilerin görece ve mutlak olarak azalmas› e¤ilimine de¤inilmekte ve bu aç›dan, yeni sendikac›l›k anlay›fl›n›n veri taban› oldu¤u gibi tekrarlanmaktad›r.
"Bugün sendikalar Türkiye iflçi s›n›f›n›n ancak yüzde 9 civar›nda
bir kesimini kapsamaktad›r. Yani sendikalar›n iflçi s›n›f›n› ekonomik
kavga bafll›¤›nda da temsil etme yetenekleri kalmam›flt›r. Türkiye iflçi s›n›f›n›n yüzde 90’lar› aflan k›sm›n›n sendikas›z, sigortas›z ve iflsiz
oldu¤u, üstelik sendikalarda kayda de¤er bir örgütlenme dinami¤inin
bulunmad›¤›, tersine gerek düzenin gerekse egemen sendikac›l›¤›n,
örgütlenme giriflimlerinin önünü kesti¤i gözetildi¤inde, s›n›f›n toplam›n›n mücadeleye kaz›n›lmas› için baflka araçlar›n projelendirilmesi gere¤i ortaya ç›kmaktad›r." (‘Siyasal Bir ‹flçi Hareketi ‹çin Ça¤r›m›z
d›r’ adl› makaleden)
Yeni sendikac›l›¤›n çizdi¤i genel çerçeve ayn›yla tekrarland›ktan
sonra, bu ak›m›n di¤er temsilcilerine oranla ekonomik gerekçeler174
"… iflçi s›n›f›n› genel olarak örgütsüzlefltirmeye dönük yürütülen
bir sald›r›da kapitalistlerin önemli baflar›lar elde etmesidir." (Atina
Tebli¤inden)
"Bugün, birçok ülkede ‘partiyle sendikalara’ stratejisi öne ç›kart›lmak zorundad›r. Komünist hareket son 10-15 y›lda yaflanan geri çekilifle ra¤men, yap›s› gere¤i sermaye s›n›f›n›n sald›r›lar› karfl›s›nda
ideolojik ve siyasi aç›dan sendikalardan daha fazla olana¤a sahiptir.
Kald› ki iflçi s›n›f›n›n s›n›rlar›n›n geniflledi¤i, s›n›f›n büyük bölümünün sendikal örgütlülükten yoksun kald›¤› bir dönemde, sendikalar›
siyasi partinin temel toplumsal taban› olarak görmek mümkün de¤ildir." (agm)
"Yap›lmas› gereken, partinin sendikal›-sendikas›z, faal-emekli, çal›flan-iflsiz, kalifiye-düz, okumufl-okumam›fl bütün emekçilere dönük
yürütece¤i özgün bir faaliyetin sonucunda sendikal yap›lar›n da ayaklar› üzerinde do¤rulmalar› ve nihayetinde bir kez daha devrimci bir
s›n›f hareketinin yarat›lmas›d›r. … K›sacas›, iflçi s›n›f› hareketinin gelece¤i giderek güç kaybeden sendikal yap›lara b›rak›lamaz." (agm)
Sendikalara yeni üyeler kazand›rman›n, "genç iflçilerin örgütlü
mücadeleden nefret etmeleri" ile efl anlaml› oldu¤unu söyleyen ve
"sermaye s›n›f›n›n kontrol etti¤i sendikalar›n birer mücadele arac›
ve okulu olarak kullan›lmas› mümkün de¤ildir" saptamas›ndan
sonra, "O halde sendikalar› da canland›racak baflka bir strateji devreye sokulmal›d›r" yarg›s›na varan TKP,
"söz konusu stratejiyi hayata geçirmek için ciddi bir haz›rl›k evresine girmifl ve sendikal yap›lar içersinde olup da, bu yap›lar›n içinde
bulundu¤u duruma fliddetle muhalefet eden unsurlarla birlikte bu
stratejinin ana hatlar›n› oluflturmaya bafllam›flt›r." (agm)
Bu strateji, öncü olan TKP’nin siyasal ve ideolojik müdahalele175
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
riyle yolunu temizleyen yeni bir s›n›f hareketinin yarat›lmas›d›r
fleklinde ifade edilmektedir. Bu s›n›f hareketinin yarat›lmas› ise,
ti, s›n›f hareketinin, s›n›f›n her günkü mücadelesinin hiç bitmeyen;
her gün ileri f›rlamas›, geri çekilmesi, uzlaflmas›, ihaneti, grevleri,
direniflleri, be¤enip be¤enilmeyece¤i komünistlere kalmam›fl eylemleri ile kendili¤inden sürüp giden, s›n›f›n flu ya da bu parças›n›n flu ya da bu kadar fark›nda olabildi¤i ya da olamad›¤› bir bilinç
eflli¤inde gerçekleflen bütün bu görüntü ve olgular› be¤enmemekte; kendisine, bu s›n›f› de¤il, siyasallaflm›fl bir s›n›f› lay›k görmektedir! Ama ne yaz›k ki s›n›f flimdilik budur!… Kendi hareketinin
bilincinde ve kendisine yeter olsa, partiye ne gerek var? S›n›fa gitmeden, s›n›f d›fl›nda kotar›lm›fl bir proje olarak kendinizi parti olarak ilan etti¤inizde, s›n›f›n sizin projelerinizi anlamas› ve kabul etmesi d›fl›nda bir s›n›f politikan›z, bu perspektifin d›fl›nda bir sendikal anlay›fl›n›z da ne yaz›k ki olamaz! Bu nedenle TKP’nin s›n›f›n birli¤i ve bütünlü¤üne ve mümkünse bir ve bütün olarak parti
politikalar›na deste¤ine ihtiyac› vard›r. Tebli¤ flöyle bitiyor:
"…ekonomik bafll›klarla siyasi bafll›klar aras›ndaki ba¤lant›y› daha
bafllang›çta kurmaya bafllayan, iflsizleri, emeklileri, teknik elemanlar›,
hatta baz› sektörlerde ö¤rencileri kapsayan bir ölçekte bulunmaktad›r.
Bu ölçek bugünkü bürokratik sendikal yap›lar› sarsacak ve sendikalar› yeniden s›n›f mücadelesinin vazgeçilmez örgütleri haline getirecektir."
Bu tebli¤in ifade ettikleri aç›s›ndan daha dile getirilmemifl olup
sonras›nda, ‘made in party’ damgas› ile siyasal bir s›n›f hareketi
yaratman›n organlar› olarak s›n›fta çal›flmak üzere atamas› yap›lacak iflçi konseyleri , her günkü tek düzeli¤i içindeki s›n›f hareketinin fluras›ndan ya da buras›ndan, yani s›n›f hareketinin içinden ürememifl; s›n›f hareketinin be¤enilmeyip, ona siyasal karakter kazand›r›lmas› için, komünistler taraf›ndan icat edilmifltir.
"‹fiÇ‹ KONSEY’‹ yeni bir s›n›f hareketi yaratman›n kolektif araçlar›ndan biri olarak oluflturuldu."
Ne yaz›k ki bu komünistler, flimdilik s›n›f›n bir haylice d›fl›ndad›r! Belki de bu nedenle, bu cümlelerden sonra, temkinli olarak bir
hat›rlatma yapmay› ihmal etmemektedir.
"‹flçi s›n›f› hareketini atomize etmeye, onu parçalamaya dönük her
tür giriflime karfl› bugün daha fazla parti ve sonra da daha fazla sendika diyoruz." (agm)
Bugün de ortal›¤› iflçi s›n›f›n›n öz örgütlerinin kapsad›¤›n› kimse söyleyemez. ‹flçi Konseyleri’nin de, iflçi s›n›f›n›n de¤il, TKP’nin
öz örgütü oldu¤unu belirtmek gerekir. Hem de yeni bir s›n›f hareketi yaratmak için, s›n›f içine yap›lmaya çal›fl›lan bir müdahalenin!
Asl›nda, iflçi s›n›f›n›n komünist partisi oldu¤u iddias›ndaki bu par-
‘Siyasal Bir ‹flçi Hareketi ‹çin Ça¤r›m›zd›r’
makalesinde ise,
flu saptamalar yap›lmaktad›r. 1. ‘‹flçi s›n›f› umutsuzdur. 2. Saflar›nda faflist ve gerici tahribat hat safhalardad›r. Bu nedenle faflist ve gerici ak›mlara karfl› mücadele güncel kavgan›n niteliklerinden olmal›d›r. 3. En önemli saptamalardan biri olarak da Kürt emekçi dinami¤i üzerine söylenenlerden olufluyor. "Tar›m reformunun Kürt illerindeki sonuçlar› ve metropollerdeki yo¤un iflsizlik ve yoksulluk
Kürt emekçilerini s›n›f mücadelesine tafl›yacak ana kanallard›r. Bu
kanallar›n aç›k tutularak Kürt emekçi dinami¤inin iflçi s›n›f›n›n
mücadelesine kazan›lmas› vazgeçilemez ve ertelenemez bir ihtiyaç
olarak görülmelidir." 4. "…genç iflçiler bu ülkenin ayd›nl›k gelece¤inin ana tafl›y›c›s›d›r….emekçi kad›nlar›n da ayn› çerçevede ele
al›nmas› ve… kad›n emekçilerin s›n›f mücadelesinin tafl›y›c› bölmelerinden biri haline getirilmesi zorunludur." 5. Ayd›n ve sanatç›lar Türkiye iflçi s›n›f›n›n mücadelesinde buluflturulmal›d›r…
Meslek odalar› ve dernekler bir bütün olarak iflçi s›n›f› mücadelesi-
176
177
"Tam da bu noktada konuflman›n bafl›nda vurgulad›¤›m ikinci düzlem önem kazanmaktad›r: ‹flçi s›n›f› partilerinin genel olarak s›n›fla
temas kuracaklar› toplumsal örgütlenmeler meselesi. Sovyetler, iflyeri
komiteleri vb. örgütlenmelerin devrimci mücadelenin özgün momentlerinde ortaya ç›kt›¤›n› biliyoruz. Dolay›s›yla zaman ve mekan
parametrelerinden ba¤›ms›z öznel kararlarla bu konuda ad›m atmak
söz konusu olamaz. Ancak bu bafll›klara kafa yormadan, baz› kanallar› flimdiden açmadan bilinmez bir gelecekte ortal›¤› iflçi s›n›f›n›n öz
örgütlerinin kaplayaca¤›n› düflünmek de yanl›flt›r." (agm)
SEND‹KAL POL‹T‹KA
K U R T U L U fi
ne kazand›r›lmal›d›r.
Makalenin, ‘Sendikal Yap›lanmas› ‹çinde Türkiye ‹flçi S›n›f›’
bafll›¤›nda da bir çok saptama yap›lmaktad›r. Bunlardan baz›lar›
flöyledir.
sizlere, tar›m emekçilerine, ayd›n ve sanatç›lara uzanan bir emek ve
s›n›f hareketi yaratman›n, siyaset düzleminde gerçeklefltirilece¤i
söylenmektedir. TKP, yeni bir s›n›f hareketi yaratman›n stratejisi
olarak iflçi konseylerini, konseylerin toplumsal taban› olarak da
halk katmanlar›n› belirlemifltir. Bu amaçla
"Sendikal hareket dünyada bir süredir, iflçi s›n›f› mücadelesini s›rtlayacak yap› olmaktan ç›km›flt›r. Kuflkusuz, her dönemde sar› sendikalar varolmufl ve sendikal harekette bir iç mücadele de yaflanm›flt›r.
Ancak gelinen noktada, karfl›m›zda ihanetin e¤ilimi veya potansiyeli
de¤il kurumsall›¤› durmaktad›r."
"‹lerici sendikal harekete yap›labilecek en büyük katk›, Türkiye iflçi s›n›f›n›n s›n›f mücadelesi içindeki konumunu politik ve ideolojik
olarak güçlendirmektir. Bu müdahalede sendikal mücadele zeminini
ihmal etmemek gerekir ancak bu zeminin d›fl›nda yeni alanlar infla
edilemedi¤i durumda herhangi ciddi bir mesafe kat edilemeyecektir."
Bu makalenin de¤iflik alt bafll›klar›nda, bütün bu konu ve gündemler karfl›s›nda iflçi s›n›f›n›n pozisyonu tan›mlanmakta ve sonuç
olarak ‘Görev ve Sorumluluklar›m›z’ ifade edilmektedir.
"S›n›f Tavr› dergisi olarak, iflçi s›n›f›n›n siyasete, siyasetin iflçi s›n›f›na ekmek ve su kadar ihtiyac› oldu¤unu düflünüyoruz. Türkiye iflçi
s›n›f›na daha etkili biçimde seslenmek ve ulaflmak için güçlü bir s›n›f
hareketinin infla edilmesi gere¤ine inan›yoruz. Ülke emekçilerinin
belki de tarihlerinde olmad›¤› kadar örgütlü hareket edifle, ayd›nlat›lmaya, bilgilendirilmeye ve e¤itilmeye ihtiyac› oldu¤unu görüyoruz.
Bu üç ihtiyac›n karfl›lanmas›nda, sendikalar ve meslek örgütü gibi
kurumlar›n ifllevsizlefltiklerini sapt›yoruz. Sendikal t›kanman›n kendisini de aflman›n yolunu, yeni bir zeminde ve siyasal bir iflçi hareketinin infla edilmesinde görüyoruz. Bu mümkündür ve flu ya da bu düzeyde oluflmufl birikim, kat edilen mesafe böylesi bir görevin alt›ndan
kalkmak için fazlas›yla umut vermektedir."
"‹flçi s›n›f›n›n ancak kamucu ve yurtsever bir ideolojik bilinçle biçimlendi¤i ve bu do¤rultuda bir siyasal kimlik edindi¤i ölçüde s›n›f
kimli¤i edinebilece¤ini."
savunan ‘iflçi konseyleri’ anlay›fl›, yeni sendikac›l›¤›n temel niteliklerinden birini daha ön plana ç›karmaktad›r. Ekonomizme, yani,
"‹flçilerin önce ekonomik bilinç ve mücadeleyle donanmalar›, sonra
siyasallaflacaklar› biçimindeki flablona" (agm)
karfl›d›r. Bu nedenle de.
"siyasal, ideolojik ve kültürel olarak donat›lmayan emekçilerin temel haklar› do¤rultusunda kavga veremeyeceklerinin kan›tland›¤›"
(agm)
saptamas›nda bulunmaktad›r. Sonuç olarak TKP’nin iflçi konseyleri anlay›fl›,
"Türkiye’nin sosyalizme, sosyalizmin iflçi s›n›f›na, iflçi s›n›f›n›n sosyalist siyasete gereksinimi acildir. Yeni bir iflçi s›n›f› hareketi bunun
için gereklidir. Sosyalizmin meflru ve güçlü bir seçenek olarak tüm
toplumun ve emekçi kitlelerin önüne ç›kar›lmas› ile iflçi s›n›f›n›n siyasallaflt›r›lmas› bu sürecin iki temel kanal›n› oluflturuyor." (Bildirge
Tasla¤›)
Sendikal zemindeki t›kanman›n afl›lmas› için ‘siyaset’i ön plana
ç›karan, sendikal alan d›fl›nda kanallara vurgu yapan ve giderek,
Kürt emekçi dinami¤inden, kad›n ve gençlere, bunlardan, ö¤retmenler, e¤itimciler, teknik elemanlar, hekimler, sa¤l›k emekçileri
vb ara kesimlerden olup proleterleflme sürecine girmifl kitlelere, ifl-
demek yoluyla, bütün bir iliflkiler zincirini ters kurdu¤unu ifadelendirmektedir. Sosyalizmin iflçi s›n›f›n›n öz eylemi olaca¤›n› ve
iflçi s›n›f›n›n gerçek kurtuluflunun komünizmle mümkün oldu¤unu kavrayan komünistler, Türkiye’nin sosyalizme ihtiyac›n› ifadelendirmek için de¤il, iflçi s›n›f›n›n gerçek kurtuluflunun, ulusaldan
bafllayan ve enternasyonale giden bir yol oldu¤unu söylemeyi tercih etmek zorundad›rlar. Kuflkusuz TKP, sosyalizm program›n›
desteklemeyen iflçi s›n›f›n› ve onun be¤enmedi¤i hareketini by pas
edip yenisini yaratmak istemektedir. Bu aç›dan t›pk› THS ve B‹S
örneklerinde oldu¤u gibi, toplumsal zemin tarifini mahalle dina-
178
179
SEND‹KAL POL‹T‹KA
miklerine kadar gevfleterek tan›mlayabilmektedir.
"Sanayi iflçisi çekirde¤i çevresinde, iflsiz ve yar› iflsizleri informel
sektör çal›flanlar›n›, emeklileri, sigortas›zlar›, ayr› ve özgün bir dinamik bar›nd›ran emekçi kad›nlar›, mahalle dinamiklerini kapsayan
birleflik bir hareket amaçl›yoruz.…
‹fiÇ‹ KONSEY’i…iflçi s›n›f› hareketini siyasallaflt›rmak….genifl iflçi kitlelerini mücadeleye çekmek ve e¤itmek amac›yla oluflturulan bir
merkezdir." (agm)
S›n›f mücadelesinin salt ekonomik-sendikal örgüt ve araçlarla yürütülemeyece¤ini, ideoloji ve siyasette varl›k gösteremeyen s›n›f›n
yenilmeye yazg›l› oldu¤unu ve
"Toplumsal kurtulufl, yaln›zca üretim ve emek süreçlerinin somut
ve ço¤u kez ekonomik sonuçlar›na karfl› ç›k›larak gerçeklefltirilemez.
Üretim maddi temeli üzerinde yükselen toplumsal iliflkilerin de¤ifltirilmesinde temel kald›raç siyasettir.
‹flçi s›n›f›na toplumun bütününden gidilmesi, iflçi s›n›f›n›n verili
toplumun temel sorunlar›yla iliflkilendirilmesi, iflçi kitlelerinin siyasal iktidar› hedefleyen bir mücadele içine çekilmesi bugünkü durumdan ç›k›fl›n temel hareket noktalar›d›r." (agm)
saptamas›nda bulunan TKP, daha önce de aktard›¤›m›z gibi,
Kürtlerden kad›nlara, gençlerden k›r yoksullar›na genifl bir kesimi,
s›n›f hareketinin ana gövdesi olarak görmekte ve bunlardan oluflturulacak siyasal düzeyde bir hareketi, daha do¤rusu siyaset düzleminden müdahale ile yeniden yarat›lacak bir s›n›f hareketini
"‹flçi s›n›f› içindeki çeflitli katman ve kesimlerin, s›n›f güçlerinin yan
yana getirilmesinde ba¤lant› düzeyi siyasal örgütlenmedir. Sanayi iflçisiyle kamu emekçisinin, teknik elemanla kent ve k›r yoksulunun, çal›flanla iflsizin, sigortal›yla sigortas›z›n, sendikal›yla sendikas›z›n s›n›fsal
birlik ve dayan›flmas› ancak Parti arac›l›¤›yla kurulabilir." (agm)
Peki, parti bunu nas›l gerçeklefltirecektir. Bu sorunun yan›t› flöyle verilmektedir:
"Toplumsaldan ve siyasetten s›n›fa, s›n›ftan siyasete kanallar açmak,
partiyle s›n›f› kaynaflt›rmak, yeni ve devrimci bir iflçi hareketi oluflturmak yolunda ‹fiÇ‹ KONSEY’inde bir araya geliyoruz. Bu sürecin
öncü gücü Parti’dir." (agm)
180
K U R T U L U fi
Parti olmak, iflçi s›n›f› içinde bir güç olmay›, s›n›f›n organik bir
parças› olmay› veri al›r. E¤er parti iseniz, s›n›f›n içinde örgütlülükleriniz var demektir. S›n›f›n eylemine öncülük edebilen, s›n›f hareketinin bütün gelgitlerinde, komünizmi rehber edinen, öncü iflçileri komünizm düzeyine, s›n›f›n genelini ise öncü iflçilerin düzeyine yükseltmeyi amaçlayan bir perspektifiniz ve çal›flma tarz›n›z olmal›d›r. Ayr›ca, komünistlerin be¤enmeyip feshedecekleri bir s›n›f
hareketi anlay›fl›, projecilik d›fl›nda bir anlama gelmez. S›n›f›n d›fl›ndan ona politika götürmek ve s›n›f›n bu politikay› desteklemesini beklemek, burjuva politik tarz d›fl›nda bir fley de¤ildir. S›n›fa
d›flar›dan götürülen fley ideolojidir ve üstelik bu bir kez böyle söylendi¤inde bu durum kutsanm›fl bir gerçek olarak sürüp gitmez.
Çünkü s›n›f›n görece d›fl›nda olan komünist parti, kendi kanallar›
ile toplumsal›n içine girebilir ve oradan ald›¤› bilgileri, s›n›f›n ç›karlar› için yo¤urur. Bunu ise s›n›f zemininde yapar. Bu partinin
oluflum dönemi ile ilgili bir ön kabuldür. Parti, ideolojinin üretiminde ve ideolojinin s›n›fla buluflturulmas›nda merkezi ve en
önemli araçt›r. Partinin oluflmas›, örgütlerini iflçi s›n›f› içinde kurmas› anlam›ndad›r ve böyle oluflmufl bir parti, her günkü s›n›f hareketi ile muhatapt›r. ‹flçi s›n›f›n› ve onun gelifltirdi¤i hareketi be¤enmeyip, s›n›f hareketini yok saymak, yeni ve daha siyasal bir s›n›f hareketinin yarat›lmas›n› önüne hedef koymak, bir komünist
partinin politikas› olamaz. S›n›f hareketi iptal edilemez, dönüfltürülür… Ne kadar geri ve kuflatma alt›nda olursa olsun, s›n›f hareketinin bugünkü durumunu be¤enmeyen ve yeni bir s›n›f hareketi yarataca¤›m diyen bir komünist parti, kendi varl›k iddias›n› tart›flmak zorundad›r. Asl›nda, s›n›f hareketinin yönünün ve destekledi¤i politikalar›n karfl›s›na, kendi politikalar›n› koyan ve s›n›f›n
kendi politikalar›n› seçmesini, tercih etmesini talep eden bir siyasal oluflum olarak TKP’nin söyledi¤i, ‘benim s›n›fla ba¤›m, s›n›f
içinde örgütlülü¤üm iflte bu kadar; ben politika olufltururum s›n›f
beni takip eder’ anlay›fl›ndan baflka bir fley de¤ildir! Sendikal politikas›n› olufltururken de tamamen bu perspektif ve kayg› ile yani
s›n›f hareketini feshedip yeni bir s›n›f hareketi, TKP’yi anlayacak
181
SEND‹KAL POL ‹T‹KA
bir s›n›f hareketi oluflturmak iste¤i ile davranmaktad›r.
SONUÇ
›n›f hareketinin geri çekilip mevzilerini kaybetti¤i, örgütlülüklerinin küçüldü¤ü ve güçsüzleflti¤i, hepsinden kötüsü, ideolojik olarak yenildi¤i, burjuva ideolojisinin çeflitli türlerinin
etkisi alt›nda kalm›fl bir iflçi s›n›f› hareketi gerçe¤i ile karfl› karfl›yay›z. ‹flçi s›n›f›n›n nitelik de¤ifltirdi¤i ve de¤erin kayna¤›n›n iflçi de¤il bilgi oldu¤unu, bilginin ise, kapitalist üretimin yasalar›ndan
farkl› süreçlerin sonucu yarat›l›p üretim sürecine uyguland›¤›n›
söyleyeninden, iflçi s›n›f›na eskisi gibi ihtiyaç olmad›¤›ndan s›n›f›n,
üretim sürecinden gelen gücü üzerinden kullanaca¤› devrimci bir
potansiyelinin kalmad›¤›n› iddia edenine kadar çok çeflitli görüfller
geliflmifl bulunmaktad›r. Hangi türden olursa olsun bu görüfller, iflçi s›n›f› merkezli bir iktidar ve devlet kavray›fl›ndan uzak olunmas› ya da uzaklafl›lmas›n›n sonuçlar›d›r. Yeni sendikac›l›k tan›m› ile
anlatt›¤›m›z görüfller ise, çok genifl bir yelpazede ifadelendirilebilmekte, bu çerçevede gördü¤ümüz çevre ve anlay›fllar devrimci niyet ve sosyalizm amaçlar›ndan azade bir flekilde, savunduklar› görüfller çerçevesinde pratik etkinliklerine devam etmektedirler. Kuflkusuz onlar› belirleyecek olan, devrimci niyet ve sosyalizme olan
inançlar›ndan önce pratik etkinlikleri olacakt›r.
Emek sermaye çeliflkisi uzlaflmaz karakterde sürdü¤ü ölçüde s›n›f
hareketi hep varolacakt›r. Bu hareket, kendi bilinç ve örgüt biçimlerini yaratmaktad›r ve yaratacakt›r da. Bu uzlaflmaz çeliflkinin çözümü için, iflçi s›n›f›n›n bir parças› olan komünistlerin gelifltirece¤i politikalar ve örgütlülükler ile iktidar hedefini programlaflt›r›p
mücadeleye ve harekete politik bir nitelik kazand›r›lmas›, kendili¤inden süreçlerin ak›nt›s›na b›rak›lamaz. Bu nedenle, s›n›f hareketinin her düzeyi ve bu düzeylere karfl›l›k gelen örgüt biçimlerinde
bulunmak, bu düzeylerin karfl›l›kl› iliflkilerini kurup gelifltirmek,
harekete politik bir nitelik kazand›rmak komünistlerin görevi oldu¤u gibi, hareketin her düzeyine dair bir duyarl›l›k ve kat›l›m ge-
S
182
K U R T U L U fi
lifltirmek de zorunludur.
‹flçi s›n›f›n›n yap›s›n› ne gibi de¤iflimler geçirdi¤ini ve niteli¤ini
do¤ru saptay›p, buna göre mücadele örgüt ve biçimleri gelifltirmek, burjuva ideolojisinin ve politikalar›n›n do¤ru analiz edilip
teflhirini de zorunlu k›lar. Bu yap›lamad›¤›nda, flu ana kadar iflçi s›n›f›n›n en genifl birli¤inin ürünü olarak var olagelmifl tarihsel kazan›mlar›n, sendika örgütlülüklerinin y›k›m› ve sendikas›zlaflman›n önüne geçmek mümkün olmayacakt›r. Komünist pratik faaliyet, bu mevzilerin sendika bürokrasisinden ve onlar›n bozucu etkilerinden ar›nd›r›l›p, mücadelenin ileri at›labilmesi için yeniden
tahkim edilmesi, yayg›n bir sendikalaflma mücadelesinin bafllat›lmas› için taktikler gelifltirmelidir.
183
DEVLET VE ALTYAPI
K U R T U L U fi
"‹ktisatç›lar nas›l burjuva s›n›f›n›n bilimsel temsilcileriyseler, sosyalistler ve komünistler de
proleter s›n›f›n teorisyenleridirler. Proletarya bir
s›n›f olarak kendisini oluflturacak ölçüde henüz
yeterince gelifltirmedi¤i sürece ve bunun sonucu proletaryan›n burjuvaziyle olan savafl›m› henüz politik bir nitelik almad›¤› sürece ve üretici
güçler, proletaryan›n kurtuluflu ve yeni toplumun kurulmas› için gerekli maddi koflullar› bir
an için görmemizi sa¤layacak ölçüde burjuvazinin ba¤r›nda henüz geliflmedi¤i sürece, bu teorisyenler, ezilen s›n›flar›n isteklerini karfl›lamak üzere sistemler uyduran ve can al›c› bir bilim bulmaya çal›flan ütopyac›lard›r ancak. Ama
tarih ilerledikçe ve onunla birlikte proletarya savafl›m›n›n çizgileri daha da belirginlefltikçe,
bunlar›n kafalar›n›n içinde bilim aramalar›na
art›k gerek kalmaz; gözlerinin önünde olup bitenleri saptamalar› ve bunun sözcüsü durumuna gelmeleri yeterlidir. Bilim arad›klar› ve sistemler kurmakla kald›klar› sefaletin içinde sefaletten baflka bir fley bulamazlar, sefaletin içinde
eski toplumu alafla¤› edecek devrimci, y›k›c› yönü göremezler. Tarihsel hareketin bir ürünü
olan bilim, bu andan sonra kendisini bilinçli
olarak tarihsel hareketle birlefltirmifl, doktriner
olmaktan ç›km›fl ve art›k devrimci olmufltur." *
Yönetiflim
* Karl Marx, Felsefenin Sefaleti, s. 133
184
GÖLGELER
‹MPARATORLU⁄U
‹REM YALINPALA
on y›llarda kapitalizmin küresel ölçekte yürütülen restorasyon
sürecine ba¤l› olarak bu sürecin yap› tafllar›n› tan›mlayan pek
çok kavram dile yerleflmifltir. Küreselleflme bu kavramlar›n en
meflhur ve en çok tart›fl›lan›d›r. Yönetiflim ise son dönemde üzerinde bafllat›lan tart›flmalara karfl›n yeterli analizi yap›labilmifl ve bu
analizlere ba¤l› teflhiri gerçeklefltirilebilmifl bir kavram de¤ildir.
Ancak küreselleflmeyi bir durumun adland›rmas›ndan ziyade burjuvazinin kapitalizmin restorasyonu sürecindeki ere¤inin tarifi olarak kabul edersek, bu ere¤in yarat›lmas› sürecini yönetiflim kavram›n› analize tabi tutmadan kavramak mümkün görünmemektedir.
Ve bu analiz küreselleflme sermayenin bir projesi olarak de¤erlendirildi¤inde politik düzey içerisinde ele al›nmas›n› zorunlu k›lar.
Çünkü bu projenin ba¤l› oldu¤u edim s›n›fsald›r ve di¤er s›n›flara
yöneliktir. ‹flte küreselleflmenin politik çerçevesini oluflturan eylemin ve bu eylemin sonucu olarak küreselden yerele yay›lan burjuvazinin iktidar›n›n ald›¤›/almas› ön görülen biçimin ad›d›r yönetiflim. Tafl›d›¤› bu merkezi anlam ve burjuvazinin küresel planlar›n›n
S
185
DEVLET VE ALTYAPI
K U R T U L U fi
içerisinde tafl›d›¤› rol nedeniyle yönetiflim kavram› iflçi s›n›f› taraf›ndan daha genifl tart›fl›lmay› hak etmektedir. Dünden bugüne
burjuvazinin s›n›f iktidar› konusundaki deneyim ve birikimlerinin
gelinen konjonktürde ald›¤› biçim ve özeti gibi görünen yönetiflim
kavram›, kapitalizmin tarihsel geliflimi ve kapitalizmin bütünselli¤i içerisine oturtularak de¤erlendirilmedi¤inde burjuvazinin iktidar›nda üstlendi¤i/üstlenece¤i temel rol anlafl›labilir olmayacakt›r.
Bu nedenle yönetiflim bir yandan dünden bugüne iktidar ve devlet
kavramlar›n›n kapitalizm içerisinde geçirdi¤i evrimin ald›¤› son
biçim olarak gözler önüne serilmeli, di¤er yandan ise kapitalist bir
üretim tarz›n›n (üretim iliflkileri ve üretici güçlerin diyalektik bütünlü¤ü) günümüzde geldi¤i noktan›n bir sonucu ve yar›na tafl›y›c›s› olarak analiz edilmelidir. Bu kendi s›n›fsal kurtuluflunu tarihsel olarak ayn› zamanda insanl›¤›n kurtuluflu çat›s› alt›nda kurmak
zorunda olan iflçi s›n›f› için mutlak zorunlu bir eylemdir. Afla¤›daki metin bu eylemin parças› olma çabas›ndad›r.
Kelimeye DB taraf›ndan yüklenen anlamlar farkl› düzlemlerde yer
alsa da hep ayn› olguya yönelir: Burjuvazinin küresel iktidar›, ya da
kapitalizmin bekas›. ‹lk düzlem sistemdir. "Hem iç hem d›fl siyasal
ve ekonomik iktidar›n gevflek ve genifl bölüflümü sistemi", "yenidünya düzeninin bir parças› olan ve minimal devletin nezaret etti¤i demokratik kapitalist yap›"…
‹kinci anlam› klasik burjuva demokrasisini tan›mlamaktad›r: Yasama, yürütme ve yarg›n›n kuvvetler ayr›l›¤›na ba¤l› klasik burjuva demokrasisi kurumlar›na sahip Bat› tipi siyasal rejim. Üçüncü
anlam› yönetseldir. "Sa¤l›kl› kalk›nma yönetimi ile efl anlaml›d›r".
Buna göre yönetimler, hesap verebilirlik, saydaml›k ve kalk›n man›n yasal çerçevesi bafll›klar› alt›nda toplanan ilkelere uygun
davranmal›d›r. Bugün AKP iktidar› ve burjuvazinin sözcüleri taraf›ndan da s›kl›kla kullan›lan bu ilkelerden kastedilenler ise flunlard›r.
"Hesap verebilirlik; kamu görevlileri eylemlerinden sorumludur. Makro düzeyde etkili mali yönetim, harcamalarda d›flsal kontrolörlük sistemi, kontrolör denetimi sonuçlar›n› de¤erlendirme
mekanizmalar› yarat›lmal›d›r; mikro düzeyde rekabet ve kat›l›m›n
(STK kat›l›m›) yayg›nlaflt›r›lmas› desteklenmelidir; yerellefltirme
politikalar› üzerinde çal›fl›lmal› ve yerel hizmetlerin fiyatland›r›lmas› sa¤lanmal›d›r.
Kalk›nman›n yasal çerçevesi; özel sektör için aç›k, öngörülebilen ve istikrarl›, herkese yans›z ve adil biçimde uygulanan bir kurallar ve hukuk yap›s› ile ba¤›ms›z bir yarg› sistemi var olmal›d›r.
Bilgilendirme; Özel sektör hesaplar› için yaflamsal öneme sahip
olan türden ekonomik koflulla, bütçe, piyasalar ve hükümet tasar›mlar› herkes için güvenilir ve ulafl›l›r olmal›d›r.
Saydaml›k; aç›k yönetim, hesap verebilirli¤in geniflletilmesi,
yolsuzlu¤un s›n›rland›r›lmas›, politika yap›m›nda kamu ve özel
sektör aras›nda dan›flma süreçlerinin desteklenmesi"2
Dördüncü düzey kamu sektörü iflletmecili¤idir, "özel sektör ön-
YÖNET‹fi‹M: TEMEL ÇERÇEVE
Yönetiflim kavram›n›n etimolojik ve epistemolojik kaynaklar›
hakk›nda yeterli veriyi bizlere Birgül Ayman Güler sunmaktad›r.1
T›pk› Türkçe’de oldu¤u gibi ‹ngilizce’de de kavram, türetme bir
kelime ile imlenmektedir: Yönetmekten türetilen yönetiflim, go vernment ten türetilen governance sözcü¤ün ilk karfl›lafl›ld›¤› metin Dünya Bankas› (DB) ç›k›fll›, 1989 tarihli ve Afrika’yla iliflkilidir. Metin Afrika’daki ‘governance krizi’ nden söz etmektedir. Avrupa Birli¤i kaynaklar›nda ise kavram ‘subsidiarité’ kelimesiyle imlenmifltir. S›kl›kla Good Governance
(‹yi Yönetiflim) fleklinde kullan›lmaktad›r. Bafllang›çta Government terimine efl anlaml› kullan›lan kelimeye zamanla farkl› anlamlarda yüklenmeye bafllam›flt›r.
1
Her ne kadar B.Ayman Güler ayr› bir paradigman›n içinde hareket etmesi nedeniyle çal›flmalar›n›n sonucunu ulusal ölçekli çözüm biçimlerine ulaflt›rsa da sözünü etti¤imiz Praksis Dergisinin 9. Say›s›nda yer alan "Yönetiflim:
Tüm ‹ktidar Sermayeye" bafll›kl› çal›flmas›yla kavram›n epistemolojik ve etimolojik yap›s› hakk›nda genifl bir bilgi birikimini bizlere sunmaktad›r.
186
2
Praksis 3 Ayl›k Sosyal Bilimler Dergisi 9, s. 102–3
187
DEVLET VE ALTYAPI
K U R T U L U fi
cülü¤ünde büyüme için uygun çerçeveyi yaratabilecek profesyonel,
hesap veren bir bürokrasi ile donat›lm›fl daha küçük devlet"… Say›lan bu ilkeler ayn› zamanda Yeni Liberal Ekonomi3 teorisinin
gündeme getirdi¤i iktidar anlay›fl› ve devlete biçti¤i rol ile de ilgilidir. fiimdiden söyleyebiliriz ki kapitalizmin Dünya Bankas› ve di¤er küresel sald›r› araçlar›n›n bugün sahip ç›kt›¤› politik tutum
daha çok Yeni Liberal Ekonomi modelinin izlerini tafl›maktad›r.
Hesap verebilirlik le gerçeklefltirilmeye çal›fl›lan fley bürokrasinin
denetiminin yasal denetim mekanizmalar›na ba¤l› olarak devlet içi
süreçlerin ürünü olmaktan ç›kart›larak d›flsal denetim mekanizmalar›na ba¤l› hale getirilmesidir. Ülkemizde Kamu Yönetimi Temel
Yasa Tasar›s› tart›flmalar›nda da en s›k üzerinde durulan konulardan
birisini bu konu oluflturmaktad›r. ‹çsel denetim mekanizmalar›n›n,
hukuksal denetim mekanizmalar›n›n zay›flat›ld›¤› ya da tümüyle
yok edildi¤i yeni devlet yap›lanmas›nda denetim mikro veya makro düzeyde tümüyle d›flsal mekanizmalara b›rak›lmaktad›r. Mikro
düzeyde daha çok özel denetim flirketleri sisteme eklemlenirken
makro düzeyde Uluslararas› Tahkim’den IMF’ye, Dünya Bankas›na, Kredi De¤erlendirme Kurulufllar›na de¤in genifl bir skalada
emperyalizmin sald›r› araçlar› sistemin art›k yaln›zca fiili de¤il ayn› zamanda da meflru ve yasal parçalar› haline dönüflmektedir. Say daml›k ve Bilgilendirme de keza yine hâkim ekonomik politikalarla birebir iliflkilidir ve sermayenin küresel düzeyde serbest dolafl›m›n› ve sermaye yat›r›mlar›n›n gerçekleflebilmesi için burjuvazinin ihtiyaç duydu¤u veri ak›fl›n›n güvenlik alt›na al›nmas›n›; h›zl›,
zaman›nda ve yeterli düzeyde sa¤lanmas›n› temel al›r. Kalk›nma n›n yasal çerçevesi herkese eflit ve adil bir yasal çerçeveden söz
ederken rekabetin koflullar›n›n yarat›lmas›n› güvence alt›na almaya
çal›fl›r. Rekabet ise genel kullan›ld›¤› biçimden farkl› olarak kat›l›m kavram› ile ba¤lant›lan›r.
"Rekabet ifllerde deregülasyon, hizmetin ihale-sözleflme ile özel sektöre gördürülmesi ve kamu- özel ya da kamu- kamu rekabeti yarat›lmas› demektir; buna kamu yönetimi aç›s›ndan bak›l›rsa özellefltirmeden baflka anlam› yoktur. Kat›l›m, bir hizmetin gördürülmesine iliflkin olarak tercih ve taleplerin bir biçimde dile getirilmesini sa¤lama
mekanizmas›d›r; böylece hizmetin niteli¤i ve hacmi halk4 taraf›ndan
belirlenecektir. Hizmet kullan›c›lar›n›n karar organlar›na ya da düzenleyici kurumlara kat›l›m›, bunlar›n temsilcilerinin hizmeti veren
kurumun encümenine atanmas› ya da kullan›c›lara hisse verilmesi,
kullan›c›lar›n karar süreçlerine böyle do¤rudan kat›l›m› zor ise türlü
dan›flma süreçleri gelifltirilmesi, tan›mlanan kat›l›m yollar› olarak örneklendirilmektedir."5
3
Yeni Liberal Ekonomi ile kastedilen fley Neo-Liberal Ekonomiden farkl›
bir fleydir ve kelime karfl›l›¤› olarak ayn› fleyi iflaret etmekle birlikte kavram
olarak farkl› anlamlar içermektedir. Konunun ayr›nt›lar› ilerleyen bölümlerde yer alacakt›r.
188
Bir yandan rekabetin koflullar› güvence alt›na al›n›rken di¤er
yandan oluflan talep bilgisinin üretim öncesi oluflturulmas› öngörülmekte, üretim anarflisine engel olunmaya çal›fl›lmaktad›r.
DB taraf›ndan ortaya at›lan kavram› gelifltiren OECD raporlar›nda Yönetiflimin taraflar› net olarak tan›mlanmaktad›r: Bireyler, kurumlar, kamu ve özel sektör unsurlar›. Daha sonra çerçeve daha da
sadelefltirilerek Sermaye, Bürokrasi ve STK’lar halini alm›flt›r. Bu
netlik en ç›plak haliyle 1997 Birleflmifl Milletler Kalk›nma Program›nda karfl›m›za ç›kmaktad›r. Program Yönetiflimi flöyle tan›mlamaktad›r: "Governance, bir ülkenin ifllerinin yönetimi için her
kademede kullan›lan ekonomik, siyasal ve yönetsel yetkilerin uygulan›fl›d›r. Governance devleti kuflat›r, ama devleti aflarak özel sektör ile sivil toplumu da kapsar." Art›k siyasal alan› tek bafl›na devletin doldurmas›n›n d›fl›nda yeni bir durum tarif edilmektedir. Bu
durum iktidar›n ne oldu¤u ile de¤il ama iktidar›n nas›l iflledi¤i,
araçlar› ve biçimleriyle ilgili bir tart›flman›n bundan sonraki süreçte gündemimizi daha fazla iflgal edece¤inin ipuçlar›n› sunmaktad›r.
Sonradan söyleyece¤imiz sözü bafla al›p flimdi söyleyebiliriz. Yönetiflim ile birlikte devlet bir bask› ve onay kurumu olarak varl›¤›n›
devam ettirirken yönetmek edimi dünden daha fazla devlet d›fl›
4
5
Ya da tüketici diyebiliriz.
Praksis 9, s. 104
189
DE VLET VE ALTYAPI
K U R T U L U fi
alanlara kaymaktad›r.
Türkiye yönetiflim kavram› ile 1996 y›l›nda Habitat II Konferans› ile tan›flm›flt›r. Bu tan›fl›kl›k zaman kaybetmeksizin prati¤e
dönüflmüfl ve Kamunun Yeniden Yap›land›r›lmas›, Reform ve Avrupa Birli¤i ile iliflkili ideolojik bir maskenin ard›na gizlenerek uygulamaya yönelik ad›mlar at›lm›flt›r. Ad›n› Rio de Janerio’da yap›lan ‘Birleflmifl Milletler Yeryüzü Zirvesi’nin 21. Gündem maddesinden alan Yerel Gündem 21 program› ‘Türkiye’de Yerel Gündem
21’lerin gelifltirilmesi ve teflviki’ projesi ile bafllam›flt›r.
Yasa Tasar›s› Genel Gerekçeler k›sm›nda da bu yönetim anlay›fl› de¤iflikli¤i devlette yeniden yap›lanman›n gerekçesi olarak sunulmaktad›r. Gerekçe o denli aç›k bir dille yaz›lm›flt›r ki yorumlamada yanl›fla düflmeye olanak tan›mamaktad›r.
"BMKP’nin deste¤iyle, Uluslararas› Yerel Yönetimler Birli¤i, Do¤u Akdeniz ve Ortado¤u Bölge Teflkilat›’n›n (IULA-EMME) koordinatörlü¤ünde yürütülen proje, bafllang›çta Türkiye’nin co¤rafyas›na
ve belediyelerin siyasal konumlar›na göre dengeli olarak belirlenen 9
kenti kapsam›flt›r. Birinci y›lsonunda bu uygulaman›n baflar›l› sonuçlar› görüldü¤ü için, proje BMKP taraf›ndan revize edilmifl ve kent say›s› 23’e ç›kar›lm›flt›r.
Bu projenin Türkiye’de uygulanmas› amac›yla haz›rlanan Proje Doküman›, 6 Mart 1998 Tarih ve 23278 say›l› Resmi Gazete'nin mükerrer say›s›nda yay›mlanm›flt›r. Proje orta¤› kentlerin say›s›n› art›ran
Proje Revizyonu ise 8 fiubat 1999 tarih ve 23605 say›l› Resmi Gazete'de yay›mlanm›flt›r." 6
Projenin amaçlar› yönetiflim ilkeleriyle hemen tümüyle örtüflmektedir.
"Program›n ana hedefi, sivil toplumun karar alma süreçlerine kat›lmas› ve yerel yat›r›mlar› etkilemesi yoluyla (abç), yerel yönetiflimin
güçlenmesini sa¤lamakt›r." 7
Sürdürülebilir Kalk›nma Dünya Zirvesi Ulusal Raporunda yukarda sayd›¤›m›z yönetiflim ilkeleri say›larak uygulamada kaydedilen ilerlemelerden söz edilmesi de, keza kalk›nma düflleri ile bezeli bir siyasal sistem de¤iflikli¤inin nas›l hazmedildi¤ini görmek aç›s›ndan oldukça ilginçtir. Benzer biçimde Kamu Yönetimi Temel
6
7
Sürdürülebilir Kalk›nma Dünya Zirvesi Ulusal Raporu (Taslak)
http://www.youthforhab.org.tr
190
"Dünyada yaflanan h›zl› ve çok yönlü de¤iflim özellikle yönetim anlay›fl›nda ve klasik bürokratik yap›larda köklü bir yeniden yap›lanmay› gündeme getirmifltir. Dünyada yönetim anlay›fl›n› ve yap›lar›n›
köklü bir flekilde etkileyen veya uyaran de¤iflim faktörleri dört ana
bafll›k alt›nda özetlenebilir:
Ekonomi teorisinde de¤iflim,
Yönetim teorisinde de¤iflim,
Özel sektörün rekabetçi yap›s› ve kaydetti¤i ilerlemeler
,
Toplumsal elefltiri ve de¤iflim talebi ile sivil toplumun geli
flimi.
Bütün bu teorik ve reel de¤iflimler do¤rultusunda kamu yönetiminin toplumsal rolü ve ifllevleri ile bunlar› yerine getirirken uygulayaca¤› yöntemler ve oluflturaca¤› kurumsal yap›lar tart›flma konusu haline gelmifltir. Genel olarak ifade edilecek olursa, toplumun taleplerine karfl› daha duyarl›, kat›l›mc›l›¤a önem veren, hedef ve önceliklerini netlefltirmifl, hesap veren, fleffaf, daha küçük ancak daha etkin bir
kamu talebi dile getirilmifltir. Kamunun üretimden çekilmesi, düzenleyici ifllevinin güçlendirilmesi, özel sektör ve toplum ile paydafll›k
iliflkisi gelifltirmesi öngörülmüfltür.
Yaflanan bu de¤iflimler k›saca küreselleflme ve bilgi toplumuna geçifl çerçevesinde aç›klanabilir. ‹ç ve d›fl aras›ndaki ayr›m›n göreli olarak kolay çizilebildi¤i bir dünyan›n yerini, s›n›rlar›n gittikçe belirsizleflti¤i ve etkileflimin yo¤unlaflt›¤› bir ortamda d›flar›s› ile içerisinin
kaynaflmas› alm›flt›r. Üretim faktörleri içinde bilginin ve teknolojik
geliflmenin katk›s› belirleyici hale gelmifltir. Sonuç olarak; iç pazar
a¤›rl›kl› ve sanayi toplumuna özgü kurumlarda köklü bir de¤iflim ihtiyac› ortaya ç›km›flt›r.
Kamunun rolünü yeniden tan›mlama ihtiyac› do¤uran bu de¤iflimler özellikle özellefltirme, sivilleflme ve yerelleflme fleklinde geliflen
e¤ilimleri desteklemektedir. Kamu kurulufllar› özel sektörün daha verimli üretim yapt›¤› alanlar› terk etmekte, eskiden ‘do¤al tekel’ olarak düflünülerek devletin kontrolüne b›rak›lan alanlar dahi düzenleyi191
DEVLET VE ALT YAPI
K U R T U L U fi
ci yap›lar kurulmak suretiyle özel kesime aç›lmakta, baz› kamu hizmetleri sivil toplum kurulufllar›na devredilmekte, merkezi yap›lar yerine yerinden yönetim anlay›fl› hâkim hale gelmektedir." 8
katk› sunan örgütlenmeler s›ralan›rken yar›n iktidar›n hangi bileflenler üzerinden (dolay›ms›z olarak) ikame edilece¤inin görüntüsünü sunmaktad›r.
Yasa tasar›s›ndan yapt›¤›m›z bu uzun al›nt› üzerine söylenebilecek ilk fley metnin hukuk yaz›n›nda görmeye al›fl›k olunmayan bir
aç›kl›kla kaleme al›nm›fl olmas›d›r. Bu aç›kl›k neredeyse devletin
s›n›flar üstü görüntüsünü bile ortadan kald›ran bir ç›plakl›ktad›r.
Bu aç›kl›¤›n birkaç nedeni olabilir. Öncelikle iktidar iflçi s›n›f›n›n
tavr›n›n art›k denklem d›fl› oldu¤unu düflündü¤ü, genifl y›¤›nlar›n
içinde bulundu¤u felç durumu nedeniyle tepkisizli¤inin garanti
görüldü¤ü noktada devletin eril yap›s›n› gizlemek ihtiyac› duymamaktad›r. Di¤er bir neden AKP iktidar›na yönelik kimi sermaye
gruplar›nda ve bürokraside süre giden takiye kuflkular›na yasan›n
hangi saiklerde haz›rland›¤›n›n en aç›k dille anlat›lmas› yoluyla
güvence verilmektedir. Ve üçüncü olarak art›k iktidar›n bu yeni
görünümünün yasan›n uygulamas›nda sorun yaratmamas› için tüm
herkesçe nedenleriyle birlikte bilinmesi istenmektedir.
Yasan›n›n genel gerekçeler k›sm› sermayenin geldi¤i noktan›n,
tercihlerinin ve nedenlerinin çok iyi bir özetini sunmaktad›r. Temel
gerekçe kapitalizmin küresel ölçekte yaflad›¤› dönüflümdür. Bu dönüflüme ba¤l› olarak ekonomi teorileri, yönetim teorileri de¤iflmifltir ve devlet eliyle sermaye yarat›lmas›na gerek kalmam›fl, rekabetçi yap›s›yla geliflen sermayenin önünde devlet ekonomik aktör olarak engel haline gelmifltir. Ayn› zamanda ‘toplumsal elefltiri ve de ¤iflim talebi’ ile kitleler sisteme ba¤l›d›rlar. Ayr›nt›s›na sonra girmek üzere ekonomi teorisindeki de¤iflimin liberal tercihleri, yönetim teorisindeki de¤iflimin DB orijinli yönetiflimi kastetti¤ini flimdiden söylemekle yetinelim.
Yönetiflim daha yasan›n haz›rlan›fl sürecinde sermayenin yeni yönetim biçimi olarak egemen tarzd›r. Yasa metninin bafllang›c›nda
"Ayr›ca bu Kanun Tasar›s›n›n haz›rlanmas›nda; Baflbakanl›k, TODA‹E, Bilgi Üniversitesi, TESEV, TOBB, TÜS‹AD, IULA, Ak Parti
ve CHP taraf›ndan yap›lan atölye çal›flmalar› ile bu çal›flmalara kat›lan çok say›da bilim adam›, bürokrat, yönetici, ifladam›, belediye baflkan›, vali ve uzman›n katk›s› ve eme¤i bulunmaktad›r." 9
8
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasar›s›
http://www.basbakanlik.gov.tr
192
Ayn› sermaye örgütlerini Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu Tasar›s›’n›n haz›rlanmas›nda da görmek flafl›rt›c› de¤ildir. Bu
konuda AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Ahmet Alpay Dikmen flu tespitlerde bulunmaktad›r:
"Kamu mali yönetiminin ve denetiminin yeniden yap›land›r›lmas›
çal›flmas›n› bafllatan AKP Hükümeti de¤ildir. 10 y›la yak›n zamand›r
çeflitli kurum ve kurulufllar içerisinde buna yönelik çal›flmalar yürütülmektedir. Bu çal›flmalar› sürükleyen kurulufllar da son zamanda hemen her tafl›n alt›nda görmeye al›flt›¤›m›z kurulufllard›r:
1) 11.10.1995 tarihinde Maliye bakanl›¤› ve Dünya Bankas› (DB)
aras›nda ‘Kamu Mali Yönetim Projesi’nin ‘Harcama Yönetimi’ sistemini çözümlemeye yönelik bir proje anlaflmas› imzalanm›fl ve bu proje yard›m›yla Türk elit ve entelektüellerine ‘nas›l bir kamu mali yönetimi sistemine sahip olmalar› gerekti¤i ö¤retmifltir’,
2) IMF ‹cra Direktörleri Kurulu’nun 6. gözden geçirmeyi onaylayabilmesi için Kamu Mali Yönetimi ve Denetimi Yasa Tasar›s›n›n yasalaflt›r›lmas› ön flart olarak ileri sürülmüfltür,
3) Avrupa Birli¤i Uyum fiartlar› da yasay› bize ‘flart’ koflmaktad›r.
Yasa tasar›s› Maliye Bakanl›¤› taraf›ndan ‘Avrupa Birli¤i ve uluslararas› standartlarla uyumlu bir kamu iç kontrol sistemi oluflturulmas›’
amac›yla, 3 A¤ustos 2002 tarihinde T.B.M.M.’ne sunmufltur. Seçim
döneminde kadük olan tasar›, 58. Hükümet Acil Eylem Plan›nda da
ilk alt› ayl›k tedbirler aras›nda yer alm›fl ve AKP hükümetince tekrar
Meclis’e sunulmufltur.
9
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasar›s›
http://www.basbakanlik.gov.tr
193
DEVLET VE ALTYAPI
K U R T U L U fi
4) Al›flageldi¤imiz ‘yönetiflim’ uygulamalar› çerçevesinde, yasan›n
haz›rlanmas›nda yine büyük sermaye ve uluslararas› kurulufllar aktif
görev alm›flt›r. Yönetiflim toplant›lar›nda TESEV, TOBB, TÜS‹AD
ve Uluslararas› Yerel Yönetim Birli¤i (IULA) (abç) haz›r bulunmufltur." 10
netmek için getirdikleri bir sistem deniyor. Siyasi iktidarlar sürekli de¤iflti¤inden onlar arac›l›¤›yla yap›lan müdahaleler yetersiz kal›yor. Özerk kurumlar kurdurup, kendi seçtikleri insanlarla Türkiye ekonomisine yön veriyorlar. Bu saptaman›n gerçeklikle iliflkisi
var m›?"12 fleklindeki soruya flöyle yan›t veriyor:
Türkiye’de Yönetiflim ilkelerinin karfl›land›¤› ve ilk uygulamaya
geçti¤i alanlardan bir tanesi de Üst Kurullard›r. Popülist politikalardan uzaklaflma, ekonomi yönetimini özerk k›lma, politikan›n
ekonomi yönetimi üzerindeki kirletici etkisini ortadan kald›rarak
ekonomide serbest piyasa kurallar›n› ifller k›lma gerekçeleriyle
oluflturulan üst kurullar, gittikçe ekonomik hayat›n yönetilme alan›n› iflgal etmektedir. Merkez bankas›n›n özerklefltirilmesi ve idari
yap›s›n›n yenilenmesi ile bafllayan süreç BDDK, Enerji Piyasas›
Üst Kurulu gibi örneklerle gelifltirilmifltir. Bugün Üst kurullar›n
say›s› on beflin üzerine ç›km›flt›r ve yenileri s›ras›n› beklemektedir.
Üst Kurullar›n oluflturulmas›nda hangi sürecin yafland›¤›na dair
AÜ SBF Ö¤retim Üyesi ve CHP Milletvekili Prof. Dr. O¤uz
Oyan’›n tan›kl›¤› ilginçtir.
"Bu teori, Türkiye’yi dünyadan tamamen kopuk bir varl›k gibi ele
al›yor; çünkü sonuçta üst kurullar sayesinde Türkiye dünyaya daha
fazla ayak uyduruyor. Gerek rekabet ve do¤al tekellerin yayg›n oldu¤u alanlarda, gerekse mali piyasalarda denetim ve regülasyonun özerk
kurumlar taraf›ndan hayata geçirilmesi, Türkiye’de uydurulmufl bir
fley de¤il. Tam tersi, AB’deki genel norm bu. Ancak birçok konuda
oldu¤u gibi, Türkiye’nin bu alanlarda gerekli reformlar› uzun süre
kendi bafl›na yapmamas› da göz ard› edilmemeli. Rekabet kurumunun oluflturulmas›, Gümrük Birli¤i sürecinin zorunlulu¤u olarak ortaya ç›kt›. Telekomünikasyon ve enerji alanlar›nda üst kurullar›n kurulmas›, bir yandan IMF taraf›ndan dayat›ld›, bir taraftan da Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecinin bir gere¤iydi. (abç) BDDK’n›n
oluflturulmas› ise, istikrar program›n›n hayata geçirilmesinin ön flartlar›ndand›. Ama tüm d›fl faktörlere ra¤men, Türkiye piyasa ekonomisini hayata geçirmek istiyorsa ve bu piyasa ekonomisi vahfli kapitalizm de¤il denetlenebilir bir kapitalizm olacaksa, bu tür müdahalelerin yap›lmas› laz›m." 13
"2000 y›l› flubat ay› bafl›nday›z. Ankara'da Sheraton Oteli giriflinde
Dünya Bankas› uzman› Bay Lorenz Pohlmeier bana ve yan›mdaki iki
arkadafla tar›m sat›fl kooperatifleri birliklerinin tepesinde oluflturmay›
düflündükleri ‘Yeniden Yap›land›rma Kurulu’na üyelik teklifinde bulunuyor. 7 kiflilik kurulun 4 üyesinin kendileri taraf›ndan belirlenece¤ini söylüyor. Hangi s›fatla Türkiye Cumhuriyeti yasalar›na göre kurulmas› planlanan bir üst kurula üye önerebildiklerini soruyoruz.
‘E¤er paray› biz veriyorsak, kararlar› da veririz’ yan›t›n› veriyor."11
Ayn› konuyla ilgili bir itiraf Türkiye ‹hracatç›lar Meclisi Yay›n
Organ› Turkishtime’da yer al›yor. Sabanc› Üniversitesi Ö¤retim
üyelerinden ‹zzet Atiyas ile yap›lan Röportajda Atiyas "Üst kurullarla ilgili, ortaya at›lan bir görüfl var: Bunlara, ‹MF ve Dünya Bankas› gibi güçlerin, Türkiye’deki ekonomik yap›y› denetlemek, yö10
11
Cumhuriyet Gazetesi 7 Kas›m 2003
www.inadina.com
194
fiimdilerde (istimin arkadan geldi¤i) Üst Kurullara Dair Yasa Tasar›s› son fleklini ald› ve önümüzdeki günlerde meclise sevki bekleniyor. Yasa tasar›s› ile özellikle 8 üst kurul14 yasa kapsam›na al›n›yor. Tasar›ya göre üst kurul baflkan ve yard›mc›s› bakanlar kurulu
taraf›ndan atand›ktan sonra alt› y›l hiçbir gerekçe ile görevden al›nam›yor. Geri kalan üyelerin atanma yetkisi ise kurul baflkan›na b›12
http://www.turkishtime.org/21/24_4_tr.asp
http://www.turkishtime.org/21/24_4_tr.asp
14
(Bankac›l›k Düzenleme ve Denetleme Kurulu [BDDK], Enerji Piyasas›
Düzenleme Kurulu [EPDK], Kamu ‹hale Kurulu [K‹K], Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu [RTÜK], Rekabet Kurumu [RK], Sermaye Piyasas›
Kurulu [SPK], Telekomünikasyon Kurumu [TK], Tütün, Tütün Mamulleri
ve Alkollü ‹çkiler Piyasas› Düzenleme Kurulu [TAPDK] )
13
195
DEVLET VE ALTYAPI
rak›l›yor. Yasa meclisten ç›kana de¤in nas›l bir flekle bürünece¤ini
ise ancak sermaye bilir.
Üst kurullar gibi yönetiflimin karakteristik bir di¤er yap›s› da,
s›kça duymaya al›fl›k oldu¤umuz Sivil Toplum Kurulufllar› d›r
(STK). Günümüzden on, on befl y›l öncesine de¤in devletin bofl b›rakt›¤› alanlarda örgütlenme olarak Demokratik Kitle Örgütleri
görülürdü ve bu örgütler kitlelerin talepleri do¤rultusunda, devlete karfl› muhalefet yürütürlerdi. Bugün sermaye devlet d›fl› alanlar› daha çok STK’larla iflgal etmeye çal›fl›yor. Bu bir rastlant› de¤ildir. Aksine ortaya ç›kan yeni durum Yönetiflim anlay›fl›n›n bir zorunlulu¤udur.
Konunun aktörlerinin iddias› STK’lar arac›l›¤› ile devlet - toplum karfl›tl›¤›n›n yerini, devlet - toplum birlikteli¤inin alaca¤›d›r.
Ancak Avrupa Birli¤i’nin örgüt flemas›nda da a盤a ç›kan yönetsel
yap›lanma, yarat›lan birliktelik yan›lsamas›n›n neyin yerine ikame
edildi¤ini göstermektedir. Avrupa Birli¤i tüm demokrasi söylemlerine karfl›n genel oya, toplum iradesine yaln›zca Avrupa Parlamentosunun oluflturulmas› sürecinde baflvurmaktad›r. Avrupa Parlamentosu d›fl›ndaki tüm AB organlar› atanm›fllar üzerinden yürütülmektedir.
Avrupa Parlamentosunun erk alan›n›n s›n›rl› olmas›na ba¤l› olarak demokratikli¤e ve kat›l›ma yönelik getirilen elefltirilere
STK’lar üzerinden yan›t gelifltirilmektedir Genel oy yerine
(STK’lar üzerinden) kat›l›m AB’de yönetiflim anlay›fl›n›n sonucu
olarak infla edilmektedir. AB’deki yönetiflim anlay›fl› ayn› biçimde
Türkiye’ye transfer edilmektedir. Türkiye’ye müzakere süreci öncesinde AB Komisyonu raporunda da yer alan STK’lar›n›z› gelifltirin
tavsiyesi böyle bir arka plana yaslanmaktad›r. Peki, ama AB’nin bu
denli önemsedi¤i ve toplumsal onay mekanizmas› olarak genel
oyun yerine ikame etti¤i STK’lar nas›l örgütlenmelerdir? Bu konuya aç›kl›k getirmek için ‹ktisadi Kalk›nma Vakf›’n› mercek alt›na
alan AÜ SBF Arafl. Görevlisi Esra Ergüzelo¤lu’nun aktard›¤› bilgilere baflvurmak anlaml› olacakt›r.
196
K U R T U L U fi
"‹KV, özel sektör örgütlerini ve sermaye tabanl› sivil toplum kurulufllar›n›15 bünyesinde toplayan bir flemsiye örgüt niteli¤indedir. Sermaye s›n›f› d›fl›ndaki kitleleri temsil eden üyesi bulunmamaktad›r.
Üyelerin belirlenmesinde oldukça seçici davrand›¤› görülmektedir.
Genel Kurul ya da yönetim kurulunca belirli baz› kriterlere sahip olmad›¤› belirtilen özel sektör kurulufllar›n›n ‘gönüllü’ olmas›, üyelik
için yeter sebep oluflturmamaktad›r."16
‹KV geçti¤imiz günlerde imzalanan AB Anayasas›n›n haz›rland›¤› Konvansiyon toplant›lar›na kat›larak 6 dakikal›k bir konuflma
hakk› elde eden, böylece AB’nin kat›l›m mekanizmalar›n› ifller k›lan bir STK’d›r. Konvansiyon delegesi 105 kiflinin tümünün atanm›fllardan olufltu¤u ve geri kalan kat›l›m ve onay sorununun ‹KV
benzeri STK’lar üzerinden sa¤land›¤› düflünüldü¤ünde STK’lar›n
devlet - toplum birli¤i sorununun afl›lmas›nda ne gibi bir ifllevinin
oldu¤u a盤a ç›kmaktad›r. Politika alan›n›n al›fla geldi¤imiz araçlar›ndan farkl› olarak ‹KV ne bir parti ne bir sendikad›r. Yaln›zca
sermayenin seçkinlerini kapsayan bir örgüt olmas›na karfl›n tüm
toplumu temsil etme iddias›yla devlet ayg›t›n›n yerine getirmesine al›fl›k oldu¤umuz faaliyetleri yerine getirmektedir. ‹KV özelinde STK’lar›n yegâne ifllevi, kat›l›m bafll›¤› alt›nda sermaye ç›k›fll›
politikalara di¤er s›n›f ve katmanlarda onay sa¤lamas› de¤ildir.
STK’lara tek bafl›na hegemonya araçlar› misyonu yüklemek
STK’lar›n gerçekte kaplad›¤› alan› daraltarak kavramak anlam›na
gelir. STK’lar ayn› zamanda devlete ait kurumsal bir yap›ym›flças›na devletin yönetsel ve fonksiyonel alanlar›n› iflgal etmektedir. Bu15 Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odalar› ve Ticaret Borsalar› Birli¤i (TOBB), ‹stanbul Sanayi Odas› (‹SO), ‹stanbul Ticaret Odas› (‹TO), ‹stanbul Ticaret Borsas› (‹TB), Ege Bölgesi Sanayi Odas› (EBSO), ‹stanbul Haz›r Giyim ve Konfeksiyon ‹hracatç› Birlikleri (‹HK‹B), ‹stanbul Menkul K›ymetler Borsas› (‹MKB), ‹zmir Ticaret Borsas› (‹ZTB), ‹zmir Ticaret Odas› (‹ZTO), Türkiye bankalar Birli¤i (TBB), Türkiye ‹hracatç›lar Meclisi (T‹M), Türkiye ‹flveren Sendikalar› Konfederasyonu (T‹SK), Türk sanayici ve ‹fl Adamlar› Derne¤i (TÜS‹AD), Türkiye Ziraat Odalar› Birli¤i (TZOB), Türkiye Sigorta ve Reasürans fiirketleri Birli¤i.
16 Esra Ergüzelo¤lu, ‹ktisat Dergisi 441–444, s. 80
197
DEVLET VE ALTYAPI
K U R T U L U fi
gün AB ve benzeri konularda çal›flmalar yap›p devlete raporlar sunan, kurumsal bazda giriflimlerde bulunan pek çok STK mevcuttur. Yaln›zca ‹KV’yi konu edinmifl olmam›z STK’lar›n bugün yaln›zca bu alanda boy gösterdi¤i anlam›na gelmemektedir. E¤itimden sa¤l›¤a, yasa haz›rlanmas›ndan d›fl politikaya de¤in pek çok
alanda faaliyet gösteren ve gün geçtikçe yaflam›n daha genifl alanlar›n› iflgal edece¤i belli olan pek çok STK mevcuttur. Bu nedenle
yukar›da Kamu Yönetimi Temel Yasa Tasar›s› gerekçelerinde de
söylendi¤i gibi "Toplumsal elefltiri ve de¤iflim talebi ile sivil toplumun geliflimi " yönetiflim anlay›fl›n›n garantisi olarak görülmektedir. Ancak bu yeterli olmasa gerekir ki AKP iktidar› dernekler
yasas›nda yapt›¤› de¤ifliklikle STK’lar›n önündeki engelleri kald›rma yoluna gitmektedir. Geçti¤imiz günlerde köflkten dönen dernekler kanununa göre:
Temel Kanunu’nun Genel Gerekçeler k›sm›nda sözü edilen Ekonomi Teorisinde ve Yönetim Teorisinde de¤iflikli¤e gidilmesinden ne
kastedilmektedir ve bu de¤ifliklikleri yaratan süreç nedir. Küresel
plan›n yerel parçalar› olarak dile getirilen bu bafll›klar› aç›klayabilmek için yine konuyu küresel düzeye tafl›mak faydal› olacakt›r.
"MADDE 10. - Dernekler, tüzüklerinde gösterilen amaçlar› gerçeklefltirmek üzere, benzer amaçl› derneklerden, siyasi partilerden, iflçi ve
iflveren sendikalar›ndan ve mesleki kurulufllardan maddi yard›m alabilir ve ad› geçen kurumlara maddi yard›mda bulunabilirler.
5072 say›l› Dernek ve Vak›flar›n Kamu Kurum ve Kurulufllar› ile
‹liflkilerine Dair Kanun hükümleri sakl› kalmak üzere, dernekler kamu kurum ve kurulufllar› ile görev alanlar›na giren konularda ortak
projeler yürütebilirler. Bu projelerde kamu kurum ve kurulufllar›,
proje maliyetlerinin en fazla yüzde ellisi oran›nda ayni veya nakdi katk› sa¤layabilirler."17
denilerek bir yandan STK’lar›n sermaye ile maddi iliflki kurmas›n›n önü aç›l›rken di¤er yandan da devlet ile STK’lar›n yönetim
alan›n›n paylafl›m›na olanak sa¤lanmakta, böylece yönetiflimin bir
aya¤›na daha hukuki meflruluk sa¤lanm›fl olmaktad›r.
Yönetiflim hakk›nda genel bir bilgilenme düzeyi sa¤layabilecek
bu aktar›mdan sonra temel bir soruyu gündemimize alabiliriz. Sermayeyi bugüne de¤in al›fl›k oldu¤umuz iktidar biçiminden yeni
bir forma yönlendiren nedenler nelerdir? Ya da Kamu Yönetimi
17
TBMM tutanaklar› 17/7/2004
198
KAP‹TAL‹ZM‹N KÜRESEL KR‹Z‹
Bugün kapitalizm hakk›nda birbiriyle taban tabana z›t görüfller
çat›flma içindedir. Bir yanda reel sosyalizmin çözülüflünün ard›ndan
rakipsiz kalan kapitalizme alternatifsiz bir sistem olarak tap›nan
anlay›fllar, di¤er yanda çürüyen kapitalizmin çöküflünü büyük bir
huflu içinde bekleyen ama yaln›zca bekleyen anlay›fllar. Oysaki bu
iki uç yaklafl›m›n d›fl›nda sistemin yasalar›n› bilerek sistemi nesnel
bir analize tabi k›lmak gerekmektedir. Marksizm’in her defas›nda
yeniden s›nanan ve her s›namadan do¤rulanarak ç›kan devrevi kriz
yaklafl›m› geçerlili¤ini sürdürmektedir. Ancak her kriz pefli s›ra sermeyenin politik müdahale araçlar›n› da pefli s›ra sürüklemektedir.
T›pk› bugün de 1929’da oldu¤u gibi (ki o zamanda savafl politik
bir araç olarak ortaya ç›km›flt›) benzer bir biçimde belki de daha
fazla y›k›ma neden olacak politik araçlar devreye sokulmaktad›r.
Bu nedenle kapitalizmi ve krizini anlamak tek boyutlu ele al›nd›¤›nda her zaman yan›lt›c› sonuçlar verecektir. Bu nedenle siyasal
düzeye iliflkin bir analiz bu düzeydeki de¤ifliklikleri do¤uran alt
yap›ya ait nedenleri ortaya koymakla mümkün olabilir. Üst yap›da
kurumsal dönüflümlerin böyle dramatik hal ald›¤› dönemlerde yüzeyin alt›nda daha büyük çalkant›lar yafland›¤›n› düflünmek mant›ksal bir ak›l yürütmedir ama yanl›fl da de¤ildir. O zaman yüzeyin
daha derinliklerine inmek gerekir.
‹kinci dünya savafl›n›n ard›ndan yaflanan y›k›mla birlikte daralan
ekonomi, ortaya ç›kan talep art›fl›n› karfl›lmak için h›zl› bir geniflleme sürecine girmifltir. Kapitalizmin bu genifllemeye ba¤l› refah
dönemi kimilerince alt›n ça¤ olarak adland›r›lm›fl ve savafl›n ard›ndan bafllay›p 1973 y›l›na de¤in sürmüfltür. Ancak bu tarihten itibaren dünya ekonomisi genifllemenin s›n›rlar›na gelmifl, büyüme
199
DEVLET VE ALTYAPI
K U R T U L U fi
temposu yavafllam›fl, 1990’lara gelindi¤inde ise neredeyse bir y›k›ma dönüflmüfltür. Gerilemede baflat rol merkez kapitalist ülkelerdedir. De¤iflim flu flekildedir:18
Benzer bir durum Dünya imalat sanayi katma de¤er (‹SKD) art›fl h›z›nda da görülmektedir.
Ülke Gruplar› ‹tibariyle ‹malat Sanayii Katma De¤er Art›fl
H›zlar›, 1970–2000a
TABLO I19
Dünya Ekonomisinde Gayri Safi Yurtiçi Hâs›la (GSY‹H)
Art›fllar›, 1970–2001 (y›ll›k ortalamalar)
Ülke Gruplar›/Bölgeler
Dünya
ABD
AB
Japonya
Di¤er
Geliflmekte olan ülkeler
Dönüflüm geçiren ülkeler
1970–79
4,1
3,3
3,2
5,2
3,2
5,6b
5,5c
1980–89
3,3
2,9
2,2
3,8
4,5a
4,3
2,9
1990–99
3,1
2,6
2,1
1,8
4,1a
5,4
-4,1
2000–01
3,6
2,5
2,5
0,9
3,6
4,8
5,8
a Dört geliflmifl Do¤u Asya ekonomisi (Kaplanlar›)içerir
b Çin Hariç, "Kaplanlar"
c Eski Sovyetler Birli¤i ve Do¤u Avrupa Ülkeleri
Burjuva iktisad›n›n kendisine kaynak edindi¤i veriler ve kavramlarla sorunlara yaklaflmak büyük ölçüde yan›lt›c›d›r. GSY‹H, Katma De¤er vb...
Tüm bu kavramlar›n ciddi bir elefltiri süzgecinden geçirilmesi gerekir. Burjuva ideolojik yüklemle bozuflmufl gerçeklikten do¤ru sonuçlar üretmek her
zaman mümkün olmaz. Ancak e¤ilimsel kaba bir görüntü elde edilebilir.
Marksizmin flu an kullanabilece¤i net bilimsel verilerin söz konusu olmad›¤› bir ortamda iki fley yapmak zorunluluktur:Birincisi elefltiri gözlü¤ümüzü
takmay› unutmamak ikincisi ihtiyatl› olmak. ‹htiyatl› yaklafl›m› elden b›rakmayanlar için afla¤›daki veriler yeterli olmayabilir. Do¤rudur da. Ancak
amac›n ifas› için bu veriler bile yeterlidir.
19
‹ktisat Üzerine Yaz›lar I Adl› derlemede Oktay Türel’e ait "Dünyada
Sanayileflme Deneyimi: Geçmifl Çeyrek Yüzy›l ve Gelecek ‹çin Beklentiler"
bafll›kl› makaleden al›nm›flt›r. Tablodaki veriler: IMF (2002, 2000, 1998,
1988a, 1988b)
18
200
TABLO II20
Ülke Gruplar›/Bölgeler
Dünya
Geliflmifl Ülkeler
Kuzey Amerika
Bat› Avrupa
Japonya
Do¤u Avrupa ve Eski SSCB
Geliflmekte olan ülkeler
1970–80
3,6
2,8
2,3
2,6
5,2
7,1
6,9
1980–90
3,1
2,8
3,1
1,8
4,8
2,6
5,1
1990–2000
2,8
1,9
4,4
1,5
0,6
-3,4
6,4
Dünya ‹SKD art›fl h›z›n›n dönemler itibariyle Dünya GSY‹H
Art›fl›n›n alt›nda kalmas› dikkat çekicidir. Dünya ‹malat Sanayii
Katma De¤erinin GSY‹H içindeki oran› da benzer biçimde kapitalizmin küresel seyrini izlemek için anlaml› veriler sunar. Ancak
bu tabloya geçmeden önce tart›flman›n ilerleyen bölümlerine kaynakl›k sa¤layacak bir di¤er tabloyu önce ele almak gerekebilir. Bu
tablo Dünya ‹malat Sanayii Katma De¤erinin teknolojik yap›s›na
iliflkindir. 1970 ile 2000 y›llar› aras›ndaki yüzdelik paylar itibariyle de¤iflimi veren göstergelerde Orta ve ‹leri teknoloji kullan›m›na
ba¤l› sektörlere bir kayma yaflanmaktad›r Özellikle makine imalat›nda belirgin bir art›fl söz konusudur.
20
agm Tablodaki veriler: UNIDO (2002a, 1996b:21;1992,52)
201
DEVLET VE ALTYAPI
TABLO III21
K U R T U L U fi
Dünya ‹malat Sanayii Katma De¤erinin
Teknolojik Yap›s›, 1970-2000 (yüzdelik paylar)
Sektörler
Do¤al kayna¤a dayanan +
Düflük teknoloji kullanan
Orta ve ‹leri teknoloji kullanan
Makine imalat›
Ulafl›m araçlar›
Kimya sanayii
Di¤er ‹malat
1970
1980
1990
1995
2000
57,2
40,1
20,9
8,3
11,8
1,8
54,9
43,6
22,5
9,1
12,0
1,6
49,7
48,9
24,2
10,0
14,7
1,4
48,3
50,3
26,1
9,2
15,0
1,4
40,5
58,1
35,4
8,7
14,0
1,4a
fiimdi bu tablonun ard› s›ra ‹SKD’nin GSY‹H içinde ki pay›n›
gösteren tabloya bakarsak genel bir de¤erlendirme flans›na sahip
olabiliriz.
TABLO IV22 ‹malat Sanayii Katma De¤erinin
GSY‹H ‹çindeki Pay›, 1970-99 (yüzde)
Ülke Gruplar›/Bölgeler
Dünya
Geliflmifl Ülkeler
Kuzey Amerika
Bat› Avrupa
Japonya
Do¤u Avrupa / Eski SSCB
Geliflmekte Olan Ülkeler
Türkiye
21
22
1970
28,3
30,6
24,8
30,5
36,0
41,3
20,2
15,3
1980
25,8
28,1
21,5
27,1
29,2
43,9
20,9
17,2
1990
23,0
23,7
18,5
23,9
29,1
36,6
21,9
18,0
1995b
21,9
21,5
17,5
21,7
22,1
27,7
22,5
22,6
agm Tablodaki veriler: UNIDO (2002a:55–7, 1996b:25)
agm Tablodaki veriler: UNIDO (2002a:39–43, 1997, 1996a:21)
202
1999
22,1
21,3
16,3
20,6
20,7
29,2
22,0
22,9
Kapitalizmin küresel krizi bir efsane de¤ildir. El yakan, can ac›tan gerçekli¤i içinde olanca somutlu¤u ile gözler önündedir. Savafl
y›llar›n›n ard›ndan gelen daralm›fl ekonominin geniflleme e¤ilimi
1970’lerle birlikte son bulmufl, sistemi zorlar hale gelmifltir. Görünen odur ki emperyalist ülkeleri s›k›flt›ran cendere ileri teknoloji
kullan›m›na dönük çözüm aray›fllar›na karfl›n küresel sermayenin
can›n› ac›tmaya devam etmektedir. Tüm emperyalist ülkelerde
GSY‹H büyüme oranlar› düflme e¤ilimindedir ve bu e¤ilim eldeki
verilerin gösterdi¤i tarihler içerisinde tutarl› bir çizgi izlemektedir.
Benzer bir flekilde ayn› e¤ilim imalat sanayii katma de¤er oranlar›
içinde söz konusudur. Tarihlerin kapsad›¤› dilim biliflim ça¤› ad›
verilen üretimde teknolojinin yeni biçimlerinin kullan›lmas›na
karfl›n böyledir. Bu zaman dilimi içerisinde bilgi ve iletiflim teknolojilerinde yaflanan devrim niteli¤indeki geliflmeler, bu geliflmelerin üretim sürecinde yaratt›¤› yap›sal de¤iflim görünen odur ki kapitalizmi küresel krizinden kurtarmaya yetmemifltir. Hem de bu
teknolojik de¤iflimin üretim sürecinde en yo¤un kullan›ld›¤› ülkelerde kriz en çarp›c› biçimlerde ortaya ç›km›flt›r. Bir dönemin örnek modeli olarak gösterilen ve teknolojik geliflmesini toyotizm
olarak adland›r›lan üretim biçimiyle örtüfltüren, yüksek büyüme
rakamlar› yakalayan Japonya’n›n içine düfltü¤ü durum ilginçtir.
‹SKD art›fl h›z› 1970–80 aras›nda 5,2 iken bu rakam 1990–2000
aras›nda 0,6’ya gerilemifltir. Ayn› dönemde GSY‹H art›fl h›z›
5,2’den, 0,9’a gerilemifltir Bu gerilemeyi belki de çöküfl olarak adland›rmak daha olas›d›r. Tüm dünyada imalat sanayiinde orta ve
ileri teknoloji kullan›m› 1970 ile 2000 aras›nda yüzde 40’lardan
yüzde 60’lara artm›flken ayn› dönemde imalat sanayinin GSY‹H
içindeki pay› yüzde 28’lerden yüzde 22’lere gerilemifltir. Ayn› gerileme yine ayn› tarihselleme içinde GSY‹H ve ‹SKD art›fl› içinde
söz konusudur. Krizin zorlad›¤› teknoloji kullan›m›, sabit sermaye
yat›r›mlar›ndaki art›fl, soruna ilaç olmufl gibi görünmemektedir.
Üretime dönemeyen sermaye art› de¤er üretmekten uzaklaflt›¤›
oranda ya basit servet kimli¤ine geri döner ya da spekülatif nitelik
kazan›r. Bugün olan da budur. Afla¤›daki tablo üretim alan›nda
203
DEVLET VE ALTYAPI
K U R T U L U fi
kendisine yer bulamayan sermayenin nas›l spekülatif nitelik kazand›¤›n› göstermektedir.
TABLO V 23
YIL
1979
1984
1986
1990
1994
Günlük Finans ‹fllemleri Miktar›
ve Y›ll›k ‹hracat Miktar› (milyar dolar olarak)
A
Borsadaki Günlük
‹fllem Miktar›
75
150
300
500
1200
B
Y›ll›k Dünya
‹hracat Miktar›
1546
1800
1998
3429
4269
20.6
12
6.7
6.9
3.6
Kaynak: Piont’un (1995, s. 38–39) kitab›ndaki verilere dayan›larak bu
tablo Robert Went taraf›ndan oluflturulmufltur.
24
Eric Toussaint, Ya Paran› Ya Can›n›, s. 89
204
Büyümesi (milyar dolar ve yüzde olarak)
Aktif türü
1980
1991–92
B/A (yüzde )
Borsa verilerinin günlük de¤erleri içerdi¤i y›ll›k dünya ihracat
rakamlar›n›n ise y›ll›k miktarlardan olufltu¤una dikkat edilirse rakamlar aras›ndaki çat›flma daha belirgin hale gelecektir. 1994 rakamlar›yla dört günlük borsa ifllem miktar› bir y›l içinde tüm dünyada gerçeklefltirilen ihracat rakamlar›ndan fazla tutmaktad›r. Borsalarda gerçekleflen ifllemlerinde özünde yat›r›mla iliflkilenmedi¤i
bilinmektedir. "Borsalarda gerçekleflen ifllem miktar›n›n yüzde
95’i mal ve hizmet operasyonlar›ndan ba¤›ms›z finans hareketlerine tekabül etmektedir."24 Keza benzer biçimde meta ticareti günlük
ifllem hacmi 1996 rakamlar› ile 1.400 milyar dolar› bulan döviz
hacminin ancak yüzde 10’unu tutmaktad›r. Ayn› durumu finansal
alandaki at›l büyümede de görmek olas›d›r.
Kapitalizmin krizini ve kriz sonucunda sistemin ald›¤› görünümü ayr›nt›land›racak daha pek çok veriyi s›ralamak mümkündür.
Ancak yukar›da s›ralad›¤›m›z rakamlar resmi çizmek görmek için
yeterli ›fl›¤› bize sa¤lamaktad›r.
23
TABLO VI 25 1980’den 1992’ye Finansal Aktif Stoklar›n
Döviz
Uluslar aras› tahvil
Kamu tahvilleri
fiirket tahvilleri
Banka tahvilleri
Banka d›fl›nda tahviller
Hisse senetleri
Toplam
4839
207
1934
487
489
2750
10706
% 43
% 12
% 18
%9
% 28
% 100
11288
1465
8707
1856
1844
10323
35483
% 32
% 41
% 25
% 10
% 29
% 100
Gerçek
rakamla
y›l›k ortalama
büyüme oran›
1
3
9
7
6
5
Üretim araçlar›ndaki geliflmenin, üretim sürecindeki baflkalafl›m›n tüketimi canland›rmad›¤›, yeni pazarlar yaratmad›¤›, yani krize çözüm olmad›¤› koflullarda sistem içine düfltü¤ü bataktan ç›kmak için iki fley yapmaktad›r. Bunlardan ilki rekabet koflullar›n›n
güçlüden yana yeniden tarifi, ikincisi ise pazar›n yap›s›na müdahaledir. Bugün küresel ölçekte yaflad›¤›m›z bafl döndürücü geliflmelerin arka plan›nda yatan temel politik yönelim bunlard›r. Bir yanda
pazar ülkeler, ba¤›ml› ülkeler üzerinden yürütülen ad› konmam›fl
bir ‘üçüncü dünya savafl›’ yaflan›rken di¤er yandan küresel ölçekte
pazar yeniden dizayn edilmektedir. Pazar paylafl›m›, pazar›n ge niflletilmesi ve pazar›n derinlefltirilmesi iflte kapitalizmin dö nemsel politikalar›n›n özeti bu üç bafll›kta özetlenebilir. Bu zemin üzerine yapbozun tüm parçalar› yerlefltirilebilir ve her parça
25
Mc. Kinsey, 1994, in Chesnais, 1996
205
DEVLET VE ALTYAPI
K U R T U L U fi
kendisine uygun bir yer bulur. Ancak yapbozun yan yana getirilebilmesi, ifller hale gelebilmesi için bir müdahaleye, politik dolay›ma ihtiyaç vard›r. ‹flte bu müdahalenin parçalar›n› yap›flt›ran birlefltiricinin ad› yönetiflimdir. Yönetiflimin krizdeki rolünü anlamak
için neleri yan yana getirdi¤i, yapbozun hangi parçalar›n› birlefltirdi¤ini anlamak gerekir. Yani günümüzün tüm moda kavramlar›n›
esnek üretimi, post-fordizmi, iflçi s›n›f›n›n sonunu vb. görünür k›lmak gerekir.
getirmifltir. Bu ayn› zamanda krizin kapitalizme içkin bir durum
oldu¤unun da itiraf›d›r. Yap›sal nedenlerden kaynaklanan28 ve afl›lma olanaklar› ortadan kalkan (en az›ndan dönemsel krizleri engelleyememe anlam›nda) krizle birlikte yaflama ve krizin yönetilmesi
krize uyum sa¤layan bir sistemin inflas›n› zorunlu k›lar. Bugün diyebiliriz ki kapitalizmin giriflti¤i restorasyon hareketini belirleyen
temel etken sermayenin bu yaklafl›m›d›r. 2001 krizi s›ras›nda dönemin (DB’dan devflirme) Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakan›
Kemal Dervifl’in söylemine hâkim olan ve her halde sermayenin genel e¤ilimini yans›tan yaklafl›m da budur. Dervifle göre krizleri yönetmek gerekir ve krizlere her zaman olumsuz fleyler olarak bakmamak laz›md›r. Ona göre krizler de¤iflimin olanaklar›n› sunar. ‘Her
kriz do¤ru yaklafl›l›rsa sistemin ba¤›fl›kl›¤›n› art›r›r, sistemi güçlü
k›lar.’ Sermaye buldu¤u bu yaklafl›m› ad›m ad›m infla etmeye bafllar. Eme¤i silahs›zland›r, sömürüyü art›r, rekabetin koflullar›n›
güçlüden yana düzenle, krizle birlikte oluflan dalgalara an›nda
yan›t ver ya da birlikte dalgalan: ‹flte bulunan sihirli formül…
Bu onlarca y›l süren paradigman›n terk edilmesi, her fleyin sil bafltan yeniden infla edilmesi demektir. Bu ekonomi politikalar›nda liberalizm, üretimin örgütlenmesinde post-fordizm (ya da esnek üretim), iktidar biçiminde yönetiflim ve eme¤e sald›r›da despotizm ve
savaflt›r. Bir paradigmadan di¤erine geçifl, iradi müdahalelere sa¤lansa bile yaln›zca bir tercihin ürünü de¤ildir. Kapitalist ekonomik
paradigma de¤ifliklikleri tarihsel pek çok sürecin koflullamas› ve ortaya ç›kan yeni koflullar›n zorlamas›yla gerçekleflir. Tüm dünyan›n
kapitalizmle eklemlenmifl tek bir ekonomik sistem haline gelifli ve
paylafl›m› demek olan emperyalizm ortaya ç›kan krizlerle birlikte
dünyan›n sömürü ve hegemonya alanlar› olarak yeniden paylafl›m›n› zorunlu k›lar. Elde edilen art› de¤eri sermaye haline dönüfltürme
güdüsü ayn› zamanda sermayenin yay›lmac› tavr›n›n da belirleyicisidir. Oysa yer kürenin s›n›rlar›n›n olmas›, s›n›rs›z bir ifltah›n önünde engel olarak dikilir. Do¤an›n do¤rudan sömürülmesinin s›n›rla-
FORD, TAYLOR VE KEYNES
Kapitalizmin kriz içerisinde olmas› kapitalizmin y›k›lmas› için
gerek flartt›r26, ancak yeter flart de¤ildir. Bu nedenle politik müdahale biçimlerinin var olmad›¤› koflullarda kapitalizmin krizi kapitalizm d›fl› çözümleri yaratmaz. Böylesi bir ortamda kriz ya 1929
bunal›m›nda oldu¤u gibi kimi y›k›mlara yol açarak sistem içi afl›l›r ya da 1970 sonras› gözlemledi¤imiz gibi kronikleflip ard arda
gelen ve birbirinin üzerine eklenen krizler halini al›r. Burada art›k
devresel ve sinüzoidal bir kriz durumundan söz edemeyiz. Kriz art›k fasikülasyonlar halini alm›flt›r.27 Bu tablo belki de özel flartlar›n
sonucu olarak oluflmufl bir durum olarak de¤erlendirilebilir. Kapitalizm d›fl› alternatif bir sistem olarak reel sosyalizmin var oldu¤u
koflullarda krizin emperyalist güçler aras›ndaki ç›kar çat›flmas›n›
1929 benzeri boyutlarda ›s›tmas› söz konusu olmayabilir. Krizin
sistem içi afl›lmas›n›n olanaklar›n›n bulunmad›¤› flartlarda sermaye, krizle birlikte yaflama ve krizi yönetme kavramlar›n› gündeme
26
Kapitalizmin krizinden her zaman tek bafl›na ekonomik krizi anlamak
do¤ru de¤ildir. Kapitalizmin krizi ayn› zamanda ideolojik ve politik krizi anlam›na da gelir. Kapitalizmin krizi dedi¤imizde anlad›¤›m›z bu üç düzeyin
devrimci dönüflüm aç›s›ndan anlam› ve karfl›l›kl› iliflkileri bir baflka yaz›n›n
konusu olabilir. Ancak yaz›n›n s›n›rlar› dâhilinde flu kadar›n› söyleyebiliriz.
Bu üç düzey kendi özerk alanlar› olan ve bu özerklik dahilinde bir birini ivmelendiren bir role sahiptir.
27
Geçmifl yaz›nda sözü edilen on y›ll›k devrevi krizleri art›k görmemekteyiz. Bunun yerine kapitalizm neredeyse bir krizden ç›karken yeni birisine
girmektedir.
206
28
Daha fazla bilgi için KSD 5.
207
DEVLET VE ALTYAPI
K U R T U L U fi
r›na ulafl›ld›¤›nda, do¤an›n dönüfltürülmesi süreci bafllar. Do¤a
ürünlerinin geçim malzemesi olmas›n›n bir ad›m ötesine tafl›larak,
do¤a ürünleri makinelerin iflleyece¤i ham maddeler haline gelir.
Ancak makinelerin do¤ay› sermayenin uzant›s› haline getirmesinin
de bir sonu vard›r. Yeni s›n›rlar yeni durumlar› yarat›r. Art›k makine yap›m›nda kullan›lan ham maddeler ya da makinelerin iflledi¤i hammaddeler de¤il, makine üretimi ham maddeler ve makine
ürünü do¤ad›r söz konusu olan. Sermayenin yatay yay›l›m› s›n›rlar›na dayand›¤›nda dikey yay›lma baflat görünüm kazan›r. Teknolojik geliflmeye ba¤l› olarak ortaya ç›kan ç›lg›nlaflm›fl üretim düzeyi
kapitalizmin önüne ç›kan tüm f›rsatlara karfl›n yatay genifllemenin
s›n›rlar› oldu¤unu ona her gün ve her gün yeniden hat›rlatmaktad›r. Çözülen SSCB’nin ard›ndan ortaya ç›kan ekonomilerin kapitalizm tercihleri, Çin’in kapitalist pazara eklemlenmesi yatay yay›lmayla krizin afl›lmas›n›n yeterli olanaklar›n› sunmam›flt›r; t›pk›
gözü dönmüfllükle Irak, ‹ran, Kuzey Kore gibi sermaye dolafl›m›na
engel ç›kartan ülkelere sald›rman›n yetmeyece¤i gibi. Üretim art›fl›n› karfl›layamayan tüketim, yeni tüketim kal›plar›n›n yarat›lmas›n› zorunlu k›lar. Piyasada var olabilmenin yolu ürün çeflitlili¤i ve
anl›k tüketici talebinin karfl›lanmas›d›r. Bu geçmifl üretim biçiminin büyük miktarda, standart, kütlesel tüketime dayal› kal›plar›n›n
de¤iflmesi anlam›na gelir. Fordist üretimden post-fordist esnek üretime geçifl kendisini bir zorunluluk olarak dayat›r.
1930’larda ortaya ç›kan ve ikinci dünya savafl› sonras›nda yayg›nlaflan fordist üretim ve birikim biçimi kapitalizmin alt›n ça¤› olarak adland›r›lan döneme damgas›n› vurmufltur. Fordizm, Ford’un
bütün Amerikal›lar› araba sahibi yapma slogan›nda kendisini bulan kitlesel üretim, kitlesel tüketimi olanakl› k›lan ücret art›fl›,
merkezi kontrol- toplu pazarl›k, üretime ve ürüne yabanc›laflma ve
üretim d›fl› alanlar› da flekillendiren disiplin anlay›fl›yla karakterize
edilir. Bant tipi seri üretimin parçalad›¤› ifl, ifli gören iflgücünün niteliklerini s›radanlaflt›r›p standardize ederken, kitlesel üretimle
ucuzlayan ürüne, toplu sözleflmenin olanaklar›yla artan gelir düzeyi sayesinde ulaflmak daha da kolaylafl›r. Devletin kolektif sermaye
olarak bir ekonomik aktör kimli¤inde sürece dahil olmas› ile üretimin koflullar›n›n üretimi sermayenin maliyet hanesinden ç›kart›l›r ve birikimin önünde dönemsel olarak hemen hiçbir engel kalmaz. Art›k alt›n ça¤ bafllam›flt›r. Aç›kt›r ki, fordist üretim modeli, Keynesyen ekonomi anlay›fl› ile birebir iliflkilidir. Keynesyen
ekonomi tam da 1929 bunal›m›n›n ürünüdür. Kapitalizmin do¤al
yasas› olarak kabul edilen Say Kanunu’nun geçerlili¤ini yitirmesi,
geçerli olan ekonomi teorilerinin iflas› anlam›na gelir. Her arz›n
kendi talebini yaratmas› sonucu görünmez bir elin ekonominin
dengelerini kuraca¤›na yönelik inanç büyük buhran›n gelip geçici
olmad›¤›n›n görülmesi ve gittikçe derinleflmesi ile uçup gider.
Keynes bu durumdan temel bir ders ç›kart›r: müdahale. Laissez
faire, laissez passer (b›rak›n›z yaps›nlar, b›rak›n›z geçsinler) ideolojisinin29 d›fl›na ad›m at›fl, yeni bir burjuva ekonomi teorisinin inflas›na yol açar. Teorisinin üzerinde yükseldi¤i bir di¤er ekseni bunal›mdan ç›kartt›¤› ikinci ders oluflturur: ‹flçi s›n›f›.
Keynes Klasik ‹ktisad›n temel kavramlar›ndan tam bir kopufl
içinde de¤ildir. Marjinal verim düzeyini do¤uran beklentiler nosyonuna sad›kt›r. Ancak beklentilerin de¤er oluflturabilecek bir iliflkiler bütününü harekete geçirebilmesi için güven ortam›n›n sa¤lanm›fl olmas› gerekir. Bu ise kriz ortam›n›n risklerle dolu dünyas›nda en son bulunabilecek fleydir. Öyle ise iki fley yapmak gerekir.
Bunlardan ilki kendisini s›n›f tavr›n›n tüm çeflitlili¤i ile ortaya koyan ve dünyan›n do¤usunda kendi iktidar›n› kuran iflçi s›n›f›n›n
denklem içine dâhil edilmesi ve ikincisi ekonomiye devletin müda-
208
209
"Bireylerin ekonomik etkinliklerini yerine getirirken kendilerine bir
yazg› gibi bafltan verilmifl bir ‘do¤al serbestlik’e sahip olduklar› kesinlikle
do¤ru de¤ildir. Mal mülk sahiplerine ve zamanla sahibi olanlara ezeli haklar veren hiçbir ‘pakt’ yoktur. Dünyada özel ç›kar ile genel ç›kar› her seferinde denk getirecek flekilde ilahi güç taraf›ndan kesinlikle yönetilmemektedir. Ve bu dünyada, pratikte bu ikisin sonunda ba¤daflt›racak bir düzen
kesinlikle kurulmam›flt›r. Ekonomi Politi¤in ilkelerinden iyi anlafl›lm›fl kiflisel ç›kar›n her zaman lehinde iflleyece¤i sonucunu ç›karmak kesinlikle do¤ru olmaz. Ve kiflisel ç›kar›n genelde iyi bilindi¤i de kesinlikle do¤ru say›lmaz." (Keynes, aktaran: Naz›m Güvenç, Keynesizm, s. 29
28
DEVLET VE ALTYAPI
K U R T U L U fi
halesi. Bu gerçekli¤in görülmesi ve geçmifl efsanelere ra¤men itiraf
edilmesi: iflte Keynesyen ‹ktisad›n temelleri bunlard›r. Böylece iflçi
s›n›f›n›n denkleme, "iktisad›n hukukiye dahil olmas›"30 sa¤lan›r.
Ancak devletin üstlenmesi gereken rol bu kadarla s›n›rl› de¤ildir.
General Theory ’de Keynes "Yat›r›mlar›n do¤rudan düzenlenmesi
hususunda... daha büyük bir sorumluluk alan devlet istiyorum"
der. Böylece devlete yeni bir rol daha biçilmifl olur. Art›k devlet
yaln›zca ekonominin kurallar›n›n koyucusu ve takipçisi de¤ildir.
Devlet ekonomiye üretken sermaye kimli¤i ile dâhil olur. Böylece
‹talyan ve Alman faflizminin devlete biçti¤i rol Keynesyen teoride
yerini bulur. S›kl›kla Keynes’in teorilerinden ilham›n› alan devlet;
Sosyal Hukuk Devleti, Sosyal Refah Devleti ya da yaln›zca Refah
Devleti olarak adland›r›l›r. Bu adland›rmalar bir yandan s›n›f bilincinde yan›lsamaya yol açan ça¤r›fl›mlar› tetiklerken di¤er yandan
ise Keynes’in vard›¤› sonucun bir zorunluluk oldu¤unu maskeleyip
onu bir tercih olarak sunar. Oysaki o "Çamuru bal›¤a tercih eden,
kaba ve görgüsüz proletaryay›- tüm hatalar›na ra¤men hayata nitelik kazand›ran ve tüm insani ilerlemenin özünü içinde tafl›yan- burjuvaziye ve entelijensiyan›n üstünde tutan [komünist ve marksist]
amentüye nas›l evet diyebilirim?"31 diyecek kadar iflçi s›n›f›na düflman ve "[iflçi partisi] bir s›n›f partisidir ve söz konusu olan s›n›f benim s›n›f›m de¤ildir. E¤er savunacaksam, kendi ç›karlar›m› savunaca¤›m... Bana adalet ve iyi niyet olarak görünecek fleylerden etkilenebilirim; ancak s›n›f savafl› beni e¤itimli burjuvazinin taraf›nda bulacakt›r"32 diyecek kadar da burjuva s›n›f bilincine sahiptir. ‹flte bu s›n›f bilincidir ki onu iflçi s›n›f›n›n her gün yükselen eylemlili¤i karfl›s›nda dehflete düflürür33 ve çözüm yollar› aramaya iter. ‹flçi s›n›f›n›n denkleme dâhil olmas› eski dengelerin art›k söz konu-
su olamayaca¤› anlam›na gelir. Öyle ise iflçi s›n›f›n›n da dâhil oldu¤u yeni dengeler kurulmal›d›r. Say yasas›n›n arz - talep dengesinin
art›k ifllemiyor oluflunun arkas›nda yatan neden denkleme yeni bilinmeyenlerin eklenmifl olmas›d›r. Öyle ise çözüm denklemi yeniden tan›mlamak de¤il midir? Krizin nedeni sermaye haline dönüflemeyen art› de¤er, yani arz fazlas›d›r. Arz fazlas› yat›r›m düzeyinin
gerilemesine, bu da marjinal verim program›nda de¤erlerin düflmesine neden olmaktad›r. Arz merkezli çözüm yollar› aramak yerine, talep merkezli çözümleri iflçi s›n›f›n›n denkleme dâhil edilmesiyle yeniden kurmak tek ç›kar yol olarak görünmektedir. Oysa o
güne kadar uygulanan "ücretleri düflürerek maliyeti azalt›p arz› art›rmak ve düflen fiyatlar›n piyasay› canland›rmas›n› beklemek veya
faiz hadlerinde meydana gelecek de¤iflimlerle tasarruf - yat›r›m
dengesinin düzelmesini ve yat›r›mlar›n yeniden canlanmas›n› beklemek ya da talebi art›rmak için ücret politikalar›yla oynamak"34
fleklindeki politikalar sonuç vermemektedir. Öyle ise talep art›fl›n›
istihdam art›fl› üzerine kurmak, istihdam art›fl›n›n sa¤land›¤› yerde iflsizlik oranlar›n› azaltarak iflçi s›n›f›n›n sisteme dair umutlar›n›
art›rmak bir yandan ekonominin ihtiyaç duydu¤u güven sorununu
çözebilecek bir yandan da arz fazlas› nedeniyle t›kanan çarklar› tekrar ifller k›labilecektir.
Keynes’in yer ald›¤› madalyonun di¤er yüzünde iki kiflinin sureti görülür: Frederick Winslow Taylor ve Henry Ford. Hemen hemen efl zamanl› olarak sahne alan bu iki isim kapitalizm tarihinin
en belirleyici flahsiyetleri aras›nda yer almay› iflçi s›n›f›n›n öfkesine
karfl›n hak ederler. En az Keynes kadar iflçi s›n›f› düflman› ve kendi
s›n›flar›n›n hizmetkârd›rlar. ‹flçilerin do¤ufltan günahkâr, aptal ve
ayn› zamanda tembel35 oldu¤u ön kabulünden hareket eden Taylor
31
Michael Hardt - Antonio Negri, Dionysos’un Eme¤i - Devlet Biçiminin
Bir Elefltirisi, s. 68
32
Aktaran Robert Skidelsky, Düflüncenin Ustalar›, Keynes, s. 75
33
"E¤er bilerek ve isteyerek Orta Avrupa’y› güçten düflürmek, yoksullaflt›rmak istiyorsak, iddia ediyorum ki, bunun intikam› fazla gecikmeyecektir.
O zaman, reaksiyoner güçlerle ümitsiz devrim nöbetleri aras›nda patlak verecek son iç savafl› ki son Alman savafl›n›n dehfleti onun yan›nda hiç kala-
cakt›r, kazanan kim olursa olsun uygarl›¤› ve kufla¤›m›z›n ilerlemesini yerle
bir edecek bir iç savafl› hiçbir güç fazla geciktirmeyecektir." (Keynes, The
Economic Consequences of the Peace, s 170, aktaran: Michael Hardt - Antonio Negri, Dionysos’un Eme¤i - Devlet Biçiminin Bir Elefltirisi, s. 54
34
Naz›m Güvenç, ‹ZM’ler serisi Keynes, s. 41
35
‹flçi s›n›f›na uygun görülen bu s›fatlar bizzat Taylor’un metinlerinde
geçer.
210
211
DEVLET VE ALTYAPI
K U R T U L U fi
bunun çözüm yollar›n› ‘bilimsel’ yöntemlerle aramaya giriflir. 1911
y›l›nda yazd›¤› Bilimsel Yönetimin ‹lkeleri adl› kitab›yla iflin örgütlenifline ve yönetimine iliflkin yeni ilkeler getirir. ‹flin yönetiminde do¤as›nda kaytarma bulunan emek gücünün inisiyatifi devam etti¤i müddetçe gerçek kâra ulaflmak mümkün olmayacakt›r.
Ona göre iflçiler kas›tl› olarak iflin temposunu yavafl tutar ve iflin
gerçek bilgisini burjuvaziye vermezler. Öyle ise Bilimsel Yönetim
anlay›fl› ile iflin yönetiminden iflgücünün uzaklaflt›r›lmas› gerekmektedir. Böylece üretim sürecini iflçilerin becerilerinden tümüyle
ar›nd›rmak ve üretim sürecinde tasar›m› üretimden ay›rarak onlar›
zihinsel faaliyetlerden uzaklaflt›rmak zorunluluk haline gelmektedir. Ancak bunun sonucunda üretimin bilgisi yönetimde toplanabilecektir. Böylece iflçi onu insan yapan tüm özelliklerinden ar›nd›r›l›r. ‹flin bilgisine sahip olamad›¤› için ifle yabanc›laflmas› üründen
üretim sürecinin kendisine yönelik hale gelir ve derinleflir. Taylorist yönetim ve organizasyon anlay›fl› k›sa sürede yayg›nl›k kazanm›flt›r. ‹flçi s›n›f› zihinsel faaliyetlerden ve beceriden uzaklaflt›r›lm›fl
ve böylece s›radan, standart vas›fs›z emek haline getirilmifltir.
Emek-gücünün tüm vas›flar›ndan ar›nd›r›lmas› bir yandan de¤erini düflürürken ayn› zamanda onun pazarl›k gücünü de elinden al›r.
Parça bafl› ifl, performansa göre ücret hep Taylorizmin üretti¤i kavramlar olarak üretim sürecine girmifltir. Teori dünyas›ndan ç›k›p
vücut bulmas› ise Henry Ford’un akar band teknolojisiyle gerçekleflir. Bu iki isim iliflkilerini belki kendi öznellikleri üzerinden kurmam›fllard›r ama zorunluluklar onlar›n tarih sahnesine birlikte
do¤malar›na neden olur. Böylece sacaya¤› tamamlan›p iflçi s›n›f›
sisteme dâhil edilir. Üretime yabanc›laflm›fl, pazarl›k gücünü yitirmifl, iflle ücret aras›nda kurulan performansa dayal› iliflkiye ba¤l›
olarak yo¤un bir tempoda posas› ç›kana kadar çal›flan iflçi s›n›f›ndan art›k korkmak gerekmez.
kûm etmek, e¤er hak etmemiflse onu katletmektir... Eme¤in bölümlere ayr›lmas›, bir halk›n katledilmesidir."36 Bu katliam dürtüsü kapitalizmin do¤as›nda vard›r. Marx Kapital’in iflbölümü ve manüfaktür bölümünde flöyle yazar:
FORD‹ZMDEN ESNEK ÜRET‹ME,
SOSYAL SERMAYE DEVLET‹NDEN YÖNET‹fi‹ME
"Bir insan› bölümlere ay›rmak, e¤er hak etmiflse onu ölüme mah212
"Basit elbirli¤inde oldu¤u gibi manüfaktürde de kolektif çal›flma
organizmas›, sermayenin bir var olufl biçimidir. Çok say›da parça-iflçiden oluflan iflleyifl, kapitaliste aittir. Bunun için de, eme¤in bir birlefliminden do¤an üretken güç de, sermayenin üretken gücüymüfl gibi
görünür. Tam anlam›yla manüfaktür, daha önce ba¤›ms›z olan iflçileri sermayenin emir ve komutas› alt›na sokmakla kalmaz, ayr›ca iflçilerin de kendi aralar›nda kademeli bir derecelenmesine yol açar. Basit
elbirli¤i, bireylerin çal›flma biçimini büyük ölçüde de¤iflikli¤e u¤ratmad›¤› halde, manüfaktür, bunu, bafltan sona altüst eder, emek-gücünü ta kökünden kavrar. ‹flçinin tek bir iflteki becerisini, bir y›¤›n üretici yetenekleri ve içgüdüleri aleyhine zorlayarak, onu, ço¤u organlar›ndan yoksun, garip bir yarat›k haline getirir; bu, t›pk› La Plata devletlerinde, salt derisi ya da ya¤› için koca hayvan›n bo¤azlanmas›na
benzer. Yaln›zca parça ifller farkl› bireyler aras›nda da¤›t›lmakla kalmaz, bireyin kendisi de, bir parça-ifllemin otomatik motoru haline getirilir." 37
"Kolektif iflçiyi ve onun arac›l›¤› ile sermayeyi toplumsal üretme
gücü bak›m›ndan zenginlefltirmek için, manüfaktürde her iflçinin bireysel üretme gücü bak›m›ndan yoksullaflmas› gerekir." 38
Ancak bunun gerçekleflmesi önsel olarak belirli bir sermaye yo¤unlu¤una ihtiyaç duyar. Toplam sermaye miktar› artar. Kapitalist
örne¤in on günde bir araban›n yap›m› için gerekli ham maddeyi
elinde bulundurmak yerine on araban›n bir günde yap›m› için gerekli ham maddeyi sat›n almak zorundad›r. Benzer biçimde ifl ne
kadar çok bölümlere ayr›l›rsa o denli fazla iflgücüne ihtiyaç duyulur. Bu o iflçilerin iflgünü karfl›l›klar›n›n kapitalistte var olmas›n›
gerektirir. Bütün bunlara iflin gereksinim duydu¤u maddi koflulla36
D. Urquhart, Familiar Words, s. 119, aktaran: Karl Marx, Kapital, c. 1, s.
377
37
38
Karl Marx, Kapital, c. 1, s. 377
Karl Marx, Kapital, c. 1, s. 376
213
DEVLET VE ALTYAPI
K U R T U L U fi
r›n yarat›lmas›, iflin denetiminin kendisinin de bir ifl haline gelmesi, tasar›m›n üretimden ayr›lmas› gibi faktörler eklendi¤inde iflin
yeni örgütlenme biçiminin ihtiyaç duydu¤u sermaye yo¤unlu¤undaki artma ortaya ç›kar. Paradoksal olarak diyebiliriz ki kapitalizmi krize sürükleyen sermaye yo¤unlu¤u ayn› zamanda üretimin bir
üst örgütlenme biçiminin koflullar›n› da yarat›r. Bu iflin yeni örgütlenme biçimi krize burjuvazinin politik müdahalesinin olmad›¤›
koflullarda krizi derinlefltirecek bir faktör halinde iken politik müdahale sonras› (savafl, sosyal sermaye devleti, faflizm vb) krizin afl›lmas›na ba¤l› olarak birikimi s›çratacak bir faktör haline gelir. Ancak kapitalizmin temel çeliflkisi var oldu¤u sürece yeni koflullar yeni olanaklar› yarat›r. Sermayenin eme¤i boyunduruk alt›na almak
için att›¤› her ad›m eme¤in elinde bir silaha dönüflür.1970’lere gelindi¤inde fordist üretim modeli iflas bayra¤›n› çekmifltir. ‹kinci
dünya savafl› ile üretim fazlas›n›n tüketilmesi ve yeni talep alanlar›n›n yarat›lmas›yla oluflan büyüme e¤ilimi s›n›rlar›na dayanm›fl,
ucuz ve standart mala yönelik talep azalm›fl, kitlesel üretimin sonucu üretim fazlas›na pazar yarat›lamam›fl, Taylorist ifl örgütlenmesinin yaratt›¤› yabanc›laflma emek verimlili¤ini düflüren bir etken
halini alm›flt›r. Ayr›ca üretim biçimi iflçi s›n›f›n›n mücadelesini etkin k›labilecek olanaklar› da dezavantajlar›yla birlikte içinde bar›nd›rm›flt›r. Bant sistemi ile üretim sürecinin küçük parçalara bölünerek birbirine ba¤lanmas› küçük bir iflçi grubunun bile üretim sürecini engellemesine olanak sa¤lam›fl, ifle yabanc›laflan, bu yabanc›laflma sonucunda hata oran› artan iflçiler kay›plara neden olmufllard›r. Sosyal taleplerin kurumsallaflmas›, sendikal mücadelenin s›n›f›n kitlesel talep aray›fllar›n›n yayg›n arac› haline dönüflmesi s›n›f
mücadelesinde dengeleri yeniden zorlar hale gelmifltir. Yeni dönem
yine kriz içinde do¤mufltur.
YADSINMANIN YADSINMASI: ESNEK ÜRET‹M
Bugün esnek üretim modeli iki ayr› düzeyin tek bir görüngü halinde ortaya ç›kmas›n›n adland›rmas›d›r. Ekonomik düzey ve politik düzey tek bir kavram içerisine oturtulmaya çal›fl›lmaktad›r. Bir
yanda yeni ifl örgütlenmesi anlam›nda esnek üretim ekonomik düzeyde bir de¤iflim olarak sunulurken, di¤er yanda sermaye ile çat›flma halindeki eme¤in yaflanan de¤iflimde almas› arzulanan rol egemenler taraf›ndan tarihsel gereklilik gibi sunulmaktad›r. Oysa yeni yap›lanma sürecine iflçi s›n›f›n›n verece¤i yan›t henüz netleflmemifltir. ‹flçi s›n›f›n›n süreç karfl›s›ndaki duruflunu burjuvazinin tarif
etti¤i biçimiyle (üretimin organizasyonunun ürünü olarak) bafltan
kabul etmek teorik oldu¤u kadar pratik sonuçlar› itibariyle de yanl›flt›r. Esnek ifl organizasyonu karfl›s›nda arzulad›¤› emek tavr›n› iflçi s›n›f›n›n bilincinde hakim k›lmaya çal›flmak burjuvazi için do¤ru bir ad›md›r. Ancak eme¤in alaca¤› tutumun eme¤in kendi dinamiklerinden ba¤›ms›zlaflt›r›larak kavrama dâhil edilmesi, eme¤in ba¤›ms›z s›n›f tavr›n›n reddi anlam›na gelmektedir. Eme¤e biçilen bu yeni rolün kabulü; yani esnek üretim sürecinin olanakl›
hale gelmesinin nedeni yerine sonucu olarak bu yeni rolün kabulü
s›n›f d›fl› pozisyon al›fllar›n kap›s›n› aralamak anlam›na gelmektedir. Bu nedenle esnek üretim ve eme¤e sald›r› birbiriyle alakal› ama
ayr› olgular olarak de¤erlendirilmelidir. Eme¤e sald›r› flu bafll›klar
alt›nda yürütülmektedir.
Say›sal esneklik: Her iflletmenin iflçi al›m› ve ç›kar›m› konusunda tek belirleyeninin iflletmenin karlar›n›n temel al›nmas›, iflçi ç›karmada herhangi bir müeyyide ile karfl›laflmamas› savunulmaktad›r. Ça¤r› ile çal›flma, k›smi süreli çal›flma, deneme süreli çal›flma,
ödünç ifl iliflkisi gibi uygulamalarla say›sal esneklik sa¤lanmaktad›r. Yeni ifl yasas› ile özel sektörde ifl güvencesi tümüyle ortadan
kald›r›lm›flt›r. Benzer bir süreç kamuda da sürdürülmektedir.
Zamana göre esneklik: Çal›flma sürelerinin iflletmenin karl›l›¤›n› gözetecek tarzda ele al›nmas›n› öngörmektedir. Kayan ifl süreleri, telafi edici çal›flma, yo¤unlaflt›r›lm›fl ifl haftas› gibi kavramlar bu
çerçevede üretilmifltir. Yeni ifl yasas› ile 8 saatlik ifl günü kavram›
kalkm›flt›r. Yeni ‹fl Kanunu 65. Maddede "Taraflar›n anlaflmas› ile
haftal›k normal çal›flma süresi, iflyerlerinde haftan›n çal›fl›lan günlerine, günde on bir saati aflmamak koflulu ile farkl› flekilde da¤›t›labilir. Bu halde, iki ayl›k süre içinde iflçinin haftal›k ortalama ça-
214
215
DEVLET VE ALTYAPI
K U R T U L U fi
l›flma süresi, normal haftal›k çal›flma süresini aflamaz. Denklefltirme
süresi toplu ifl sözleflmeleri ile dört aya kadar art›r›labilir"39 denmektedir. Böylece günlük 8 saat, haftal›k 45 saat çal›flma süreleri
iflçi s›n›f›n›n yeni bir mücadele dalgas›na kadar tarihe kar›flmaktad›r.
Fonksiyonel esneklik: ‹flçinin ifl yerinde görev tan›m›n›n esneklefltirilmesi anlam›na gelmektedir.
Ücret esnekli¤i: Sendikal mücadelenin yok farz edildi¤i koflullarda emek-gücünün de¤erinin serbestleflmifl emek piyasas› ortam›
göz önüne al›narak belirlenmesini ön görmektedir.40
Temel dört bafll›k alt›nda toplanan ve esneklik kavram› içine s›¤d›r›lan hak gasplar› özünde sermayenin her dönemki sald›r› planlar›n›n içinde yer alan fleylerdir ve konjonktürsel de¤ildir. Konjonktürsel olan sermayenin sald›r›s›nda ne denli baflar›l› olabilece¤idir.
Ve bu baflar›n›n düzeyi ölçüsünde esnek üretim modeli uygulama
alan› bulabilecektir. Yukar›da tariflenen s›n›flar aras› iliflkilenme
biçimi burjuvazinin her zaman rüyalar›n› süsleyen ve gerçekleflebilece¤ini hayal bile edemeyece¤i bir sömürü ortam›n› yarat›r. Ve bugün bu cennete kavufltuklar›n› düflünmektedirler. Sald›r›lar›n› da
bu yan›lsama üzerine infla etmektedirler. Burjuvazinin yaratt›¤› bu
yan›lsama güncel marksist yaz›n› ve söylemleri de derinden etkilemifltir. De¤iflmeyen bir nakarat s›kça tekrarlan›r olmufltur: ‹flçi s›n›f› ortadan kalkm›flt›r, iflçi s›n›f› form de¤ifltirmifltir ya da iflçi s›n›f›n›n karakteri de¤iflmifltir. Böylece kapitalizm ötesi bir süreç, iflçi s›n›f› d›fl›nda bir tarihsel özne tarifi olanakl› hale gelir. Oysaki
Ekim Devrimi ve pefli s›ra gelen Avrupa iflçi ayaklanmalar›, bunal›m› derinlefltiren grev dalgalar› nas›l ki s›n›f›n burjuvazi taraf›ndan
denkleme dâhil edilmesini zorunlu k›lm›fl ve bu zorunluluk yeni
bir üretim biçiminin genelleflmesinin olanaklar›n› yaratm›flsa, flimdi de gerçekleflen fley ayn› dinamikler üzerinden yürümektedir. ‹flçi s›n›f›n›n ideolojik krizi, bu krizi derinlefltiren reel sosyalizmin
çözülüflü s›n›f hareketlerini dönemsel olarak tarih sahnesinin gerilerine itmifltir. Ortaya ç›kan realite sermayenin art›k denklem içine s›n›f› dâhil etmedi¤i krizi aflma modellerini uygulamay› mümkün görmesidir. Ancak görüngü iddia edilenin tam aksine hala ve
›srarla iflçi s›n›f›n›n –mücadele halinde veya de¤il– üretim sürecinin temel belirleyeni oldu¤unu göstermesi bak›m›ndan önemlidir.
Bu durumun kabulü esnek üretim modelli bir birikim sürecinin
yafland›¤› kapitalist bir dünyada verilecek mücadelenin karakterini
belirleyecektir. Bir tarafta dönemsel yenilgisinin ard›ndan s›n›fsal
mücadelesini kazand›¤› deneyimler ve dönemin olanaklar›yla zenginlefltiren iflçi s›n›f›n›n yan›nda saf tutanlar di¤er tarafta kaybettikleri tarihin öznesini bofl sözcükler aras›nda arayanlar. Tarih hakl› olan› tayin etmek için fazla gecikmeyecektir. Üretimin yeni örgütlenmesi anlam›nda, yani gerçek anlam›yla esnek üretime gelince...
Kapitalizmin otuz y›ld›r içinden ç›kamad›¤› bunal›m yat›r›ma
dönemeyen, böylece sermaye niteli¤i kazanamayan art› de¤er birikiminin devasa boyutlara ulaflmas›na neden olurken patolojik bir
olgu olarak ekonominin ayn› zamanda küresel bir talan ekonomisine dönüflmesine neden olmufltur. Üretimle ba¤lar› zay›flayan mali
sermaye üretimi finanse etmek yerine borsa ve mali piyasalar arac›l›¤› ile ekonomilerin talan›na giriflmifltir. Her geçen gün kendisini
yiyerek büyüyen bir canavara dönüflen mali sermaye ayn› zamanda
kendi var olufl koflullar›n› da yok etmektedir. Bu durum farkl› pek
çok yönü ve sonuçlar›yla tart›fl›lmay› hak eder. Ancak konumuz
çerçevesinde diyebiliriz ki mali sermayenin yap›s›nda baflat hale gelen bu niteliksel dönüflüm ayn› zamanda kapitalist dünya pazar›ndaki t›kanman›n da göstergesidir. Biliflim ve iletiflimdeki yaflanan
tüm geliflmelere karfl›n üretim karl› bir alan olmaktan h›zla uzaklaflm›fl, mali sermayenin sald›r›lar› ç›lg›n bir hal alm›flt›r. Art› de¤er ancak emek sömürüsü sonucu elde edilebilen, emek sömürüsü
ise üretim süreci sonucu gerçekleflen bir olgudur. Oysa keskinleflmifl rekabet koflullar›nda eski tarz üretim mali sermayenin vaat etti¤i kolay para kazanma yollar› karfl›s›nda burjuvazi için hiçte cazip
Resmi Gazete Yay›m Tarih ve Say›s›: 10.6.2003 – 25134
Daha genifl bilgi için:
http://members.tripod.com/~metalworkers/yayin/esnek1.htm
39
40
216
217
DEVLET VE ALTYAPI
K U R T U L U fi
bulunmamaktad›r. Öyle ise üretim sürecinde kar› maksimize eden,
riskleri azaltan ve sömürüyü art›ran bir üretim sürecine gidilmesi
gerekmektedir. Sermayenin kar›n› maksimize edilebilmesi için bir
yandan emek-gücü ucuzlamal›, di¤er yandan da pazar›n ihtiyaçlar›na anl›k olarak yan›t gelifltirebilecek reflekslere sahip olunmal›d›r. Bu ise fordist-taylorist üretim modelinin terk edilmesi anlam›na gelir. Kriz üreten eski paradigmalar›n yerine ‘0’ hatal› üretim,
toplam kalite yönetimi, kalite çemberleri, çekirdek iflletme, çevre
iflletme vb. kavramlarla ifllerlik kazanan esnek üretim modelinin
yeni üretim biçimi paradigmas› olarak belirginleflmesi, yerel bir
uygulama olmaktan ç›k›p genel bir sistem haline dönüflmesi gecikmez. Stoka dayal›, standart ürün hedefli, iflçi hatalar›n›n kar kayb›na neden oldu¤u bant tipi kitlesel üretimin yerini; anl›k tüketici
taleplerine yan›t verebilen, ürün çeflitlili¤i ve hatas›z üretimi temel
alan üretim modeli alm›flt›r. Esnek üretim ile birlikte iflletme içinde iflin parçalara bölünmesi iflletmeler aras› parçalanmaya dönüflmüfl; üretim merkezde yer alan büyük-çekirdek iflletmeler ve çevresinde ana iflletmeye girdi sa¤layan tedarikçi küçük firmalardan
oluflan bir organizasyonun konusu haline gelmifltir. Böylece fason
üretim yayg›nlaflm›fl, tafleron iflletme yeni üretim biçimi için vazgeçilmez bir kurum halini alm›flt›r. Eme¤in ifl üzerinden de¤il, ifl
bölümü yapm›fl iflletmeler üzerinden gerçekleflen parçalanmas› sayesinde merkezde iflin bütününün bilgisine sahip ayr›cal›kl› bir iflçi s›n›f›n›n yarat›lmas› sak›ncas›z hale gelmifltir. Böylece ileri teknolojinin kullan›m›, bu teknolojiyi kullanma yeterlili¤inde bilgi
ve beceriye sahip iflçilerin üretim sürecinde konumland›r›lmas› olanakl› olmufltur. Yayg›nlaflt›r›lan ö¤retim kurumlar›, bilgiye ulaflma
yollar›n›n ve üretim bilgisinin basitlefltirilmesi ile iflsiz kalifiye y›¤›nlar yaratarak yedek iflgücü ordusu nitelik de¤ifltirmifltir. D›flar›da her iflçinin yerini almaya haz›r bir di¤erinin yarat›lmas›yla karmafl›klaflm›fl üretim sürecinin ihtiyac› olan vas›fl› emek s›radan
eme¤e dönüfltürülmüfl, böylece sermayenin eme¤e ba¤›ml›l›¤› azalt›lmaya çal›fl›lm›flt›r. ‹flçinin (iflletme içi) iflin bütününün bilgisine
sahip olmas› sayesinde ifle yabanc›laflman›n yaratt›¤› sorunlar›n gi-
derilmesi yeni üretim modelinin taylorizmin alternatifi olarak yayg›nlaflmas› sonucunu do¤urmufltur. ‹flçiler iflletmenin baflar›s›n›n
(kârl›l›¤›n›n) sa¤lanmas› için sorumlu k›l›nm›fl ayn› zamanda bir
birileriyle tek tek veya ekipler halinde rekabete sokulmufllard›r.
Böylece iflletme ile yan›lsamal› bir aidiyet iliflkisi kuran iflçinin s›n›fsal kimli¤ine yabanc›laflmas› farkl› bir tarzda yeniden üretilmifltir. Art›k tek amaç müflteri memnuniyeti, hatas›z ve kaliteli üretim
olmufltur. Fordist üretim modelinde ayr›flm›fl ürün kontrol departmanlar›n›n yerini özdenetim sorumlulu¤una sahip iflçiler alm›flt›r.
Stoka yönelik üretim, tam zaman›nda ve talebe yönelik üretim anlay›fl›yla yer de¤ifltirirken bu durum de¤iflen anl›k pazar dalgalanmalar›na yan›t verecek yönetim anlay›fl›na gereksinim duymufltur.
Bürokratik yap›lar›n anl›k refleksi geciktirdi¤i bir üretim ve pazarlama sürecinde hiyerarflik örgütlenme modeli terkedilmifl yönetime
ba¤l› yatay iliflkiler öncelenir olmufltur. Bütün bunlar fordist-taylorist üretim modelinin yads›nmas›d›r. Ancak fordist üretim modelinin kendi tarih öncesinin yads›nmas› üzerine infla oldu¤u göz
önüne al›nd›¤›nda karfl›m›za diyalekti¤in o büyülü yasas› ç›kar:
yads›nman›n yads›nmas›. Beceriye sahip iflçinin üretimine dayal›
modelin yads›nmas›yla ortaya vas›fs›z eme¤e dayal› üretim yeniden
yads›narak bafllang›c›n özelliklerine sahip ama onu aflan bu nedenle de art›k o olmayan, üretim bilgisine sahip ancak bu bilginin s›radanlaflt›¤› iflçiye dayal› üretim modeline ulafl›lm›flt›r. Yads›nman›n yads›nmas› ile ulafl›lan sonuç kendisini ekonomi teorilerinde de
üretir. Esneklik kendisine dair sözcükleri Yeni Klasik ‹ktisat (New
Classical Economics) kuram›nda bulur.
Keynes’in iktisada müdahalesi devrim olarak adland›r›l›rsa monetaristlerin ve bunlar›n içinden ayr›flan ‘yeni klasik iktisatç›lar›n’
müdahalesini de karfl› devrim olarak adland›rmak gerekir. Yeni
Klasik ‹ktisat (YK‹) Okulu genel denge düflüncesine geri dönüfltür.
Kuram›n ana iskeletini iki kavram oluflturur; bunlardan biri rasyonel beklentiler önermesi di¤eri de ‘market clearing’ denilen denge
tezidir. Bu okulun klasik iktisat anlay›fl›n›n devam› olarak görülmesinin nedenlerinden biri budur. Market clearing tezine göre et-
218
219
DEVLET VE ALTYAPI
K U R T U L U fi
kin ve rekabetçi koflullar alt›nda çal›flan piyasalarda al›c›lar›n belirli bir fiyat üzerinden almay› istedikleri meta miktar› ile sat›c›lar›n
buna raz› olmalar› sonucu ortaya ç›kan arz birbirini dengeler. Ancak bu dengenin sa¤lanmas› için mal ve hizmet fiyatlar›n›n ve ücretlerin esnekli¤ine ihtiyaç vard›r. Çünkü dengeyi sa¤layan rasyonel beklentiler ancak bu esnekli¤in yaratt›¤› atmosferde gerçekleflebilir. Okulun ikinci temel argüman›n› oluflturan rasyonel beklentiler kavram› kayna¤›n› Keynes’in de kulland›¤› beklentiler nosyonundan al›r. Ancak burada beklentiler uzun vadeli öngörü ve tahminlerden ayr› olarak bilgiye dayal› anl›k davran›fllard›r. Keynes’te
beklenti kavram› sermayenin yat›r›m karar› al›rken ileriye dönük
beklentilerin bu karar üzerinde etkin olmas›n› anlat›r. Ancak bu
beklentiler sermayedarlar›n kafalar›nda tasarlad›klar›, planlad›klar›
tahminlerden öteye gitmez. Ancak YK‹ kuram›nda rasyonel beklentiler kavram› iktisadi oyuncular›n (üretici ve tüketiciler) her türlü veri taban›n› kullanarak ileriye yönelik kestirimlerde bulunmalar› anlam›na gelir. Bu kestirimler veri taban›, bilgi kaynaklar› yeterli oldu¤u ölçüde rasyonel ve do¤rudurlar. Hiçbir iktisadi oyuncu karar al›rken rasyonalite d›fl› davranmaz ve sistematik hata yapmaz. ‹flte ücret ve fiyat esnekli¤inin sa¤land›¤› bir ortamda yeterli
ve do¤ru veriye sahip olarak karfl› karfl›ya gelen arz ve talep sahiplerinin ekonomik dengeyi anl›k olarak sa¤lamalar›n›n Yeni Klasik
‹ktisatç›lara göre gerekçesi budur. Bu bak›fl çerçevesinde saydaml›k, bilgiye ulafl›m kanallar›n›n aç›k olmas› ve esneklik temel öneme sahiptir. ‹flgücü esnekli¤inin sa¤lanabilmesi için ise belirli bir
oranda istihdam fazlas› iflgücünün bulunmas› gerekir. Önemli olan
iflsizlik de¤il, iflsizli¤in denge içinde olmas›d›r. Bu dengeyi oluflturacak olan fley ise yine serbest piyasa koflullar›d›r. Oluflturulan bu
kurguda devletin rolü de hem Klasik ‹ktisatç›lardan hem de Keynesyen anlay›fltan farkl›d›r. Devlet ekonomik bir aktör olarak kolektif sermaye kimli¤i ile sürece dâhil de¤ildir. Ancak oyunun kurallar›n› devlet koyar ve bu kurallar›n iflleyiflinden sorumludur. Ücret ve fiyat esnekli¤inin takipçisi ve kollay›c›s› devlettir. Piyasa taraf›ndan sa¤lanmayan, toplu pazarl›k yöntemi ile emekle sermaye-
nin oluflturdu¤u denge serbest piyasa flartlar›nda sa¤lanacak dengenin yerine ikame edilemez. Bir yandan rekabetin koflullar›n› olufltururken di¤er yandan iflçi s›n›f›n› silahs›zland›r›r. Bunu gerçeklefltirebilmek için ise istikrarl› bir siyasi ortama ve güçlü iktidarlara
ihtiyaç duyar. ‹flte bu noktada yapbozun parçalar› resmi gösterecek
bütünlü¤e art›k sahiptir.
220
YÖNET‹fi‹M VE DEVLET
Yönetiflim kavram›n›n nas›l bir arka plan üzerinde geliflti¤ini, ifllevini ve iflleyiflini yukar›daki sat›rlardan ç›karsamak art›k okuyucu
için kolayd›r. Ancak yaz›n›n bu noktas›nda yönetiflimin Marksist
devlet teorisinin içindeki yerini k›saca tarif etmek gerekmektedir.
Rivayet muhtelif; bir tarafta küçülen hatta s›n›rlar› belirsizleflip
yok olan devlet, di¤er tarafta güçlenen yetkinleflen devlet. Bir tarafta ulusall›k vurgusu di¤er tarafta küreselleflme. Peki, ama yönetiflim nedir? Bu soruya yan›t verebilmek için devlet üzerine tekrar
birkaç söz söylemek gerekir. Üçüncü say›da açt›¤›m›z tart›flman›n
tazelenmesi belki de yönetiflimin devlet teorisi içindeki yerini bulmam›zda bize yön gösterebilir. Sözünü etti¤imiz tart›flman›n sorusu fluydu: devlet ve s›n›f iktidar› ayn› fley midir? Soruyu Althusser’in cümlesi ile de sorabiliriz: "Üretim iliflkilerinin (yani sömürü
iliflkilerinin)41 yeniden-üretimi nas›l sa¤lan›r?"42 Althusser bu soruyla bir yandan s›n›f iktidar›n›n ifllevine aç›kl›k getirirken di¤er
yandan bu ifllevin yerine getirilmesinde yap›lar›n tekillefltirilmesinin de önüne geçer. Ve devleti ayr›flt›r›r: bask› ayg›t› olarak devlet
ve devlet iktidar›. Bu ayr›flt›rma bir yandan ard› s›ra gelen topografik sorunlara neden olurken; ayn› zamanda s›n›f iktidar›n›n tek
arac›n›n bask› ayg›t› olmad›¤›n›n ayn› zamanda ideolojik ayg›tlar
arac›l›¤› ile de üretim iliflkilerinin yeniden üretiminin sa¤land›¤›n›n gösterilmesi aç›s›ndan önemlidir. Öyle ise s›n›f iktidar› bask›
ayg›t› olarak devletin sa¤lad›¤› siyasal koflullar›n yaratt›¤› kalkan›n
41
42
Ben ekledim.
Louis Althusser, ‹deoloji ve Devletin ‹deolojik Ayg›tlar›, s. 38
221
DEVLET VE ALTYAPI
K U R T U L U fi
ard›nda üç düzeyin43 diyalektik birli¤ine dayal› iflleyifli ile sa¤lan›r.
Bu düzeylerin birbirleriyle kurdu¤u iliflki ya da devlet iktidar› anlam›nda devletle olan ba¤lar› bu yaz›n›n tart›flma konusu de¤ildir.
Ancak flunu söyleyebiliriz ki herhangi bir s›n›f iktidar›n› yani sömürü iliflkilerinin yeniden üretimini üç düzey üzerinden de gerçeklefltirir. Ülkemiz marksist çevrelerinde genellikle s›n›f iktidar›
ile devlet efl anlamlarda kullan›l›p bu iki kavramda bask› ayg›t› olarak devlete indirgenerek tart›fl›ld›¤› için soru dönüp dolafl›p devlette meydana gelen de¤iflikliklerde kilitlenmektedir. Böylece devlet
biçiminin ne oldu¤u sorusuna yan›t devletin yasama, yürütme ve
yarg› kurumlar›n›n birbirine karfl› konumlar› ya da iktidar blo¤unun yap›s›na iliflkin tahlillerde aran›r. Oysaki yönetiflim kavram›n›n tart›fl›lmas›na ay›rd›¤›m›z bu yaz›da gördük ki de¤iflim tek bafl›na devletin bask›c› karakterinin kurumsal biçimleniflinin çok ötesinde üretim iliflkilerinin yeniden üretiminin yani sömürü iliflkilerinin yeniden üretiminin yap›s›nda genel bir farkl›laflma ile sa¤lanmaktad›r. Yönetiflim kavram› ile burjuvazi bir yandan yönetim ayg›tlar›nda bir farkl›laflma yarat›rken di¤er yandan yönetici elitin
yap›s›n› de¤ifltirmekte ve ayn› zamanda yönetimde mekânsal bir
kaymaya yol açmaktad›r. Öncelikle devlet ekonomik aktör olarak
üretim iliflkilerine müdahale rolünden s›yr›lmaktad›r. Böylece geriye ekonominin kurallar›n› koyan ve koydu¤u kurallar› gözeten
devlet kalmaktad›r. Di¤er yandan ekonominin yönetimini yerelleflme bafll›¤› alt›nda parçalara ayr›flt›rmakta böylece anl›k de¤iflimlere kolay yan›t verebilen bir yap›ya dönüflmektedir. Üretimin örgütlenmesinde oldu¤u gibi bu parçalanm›fl yap›yla yatay bir iliflki kurarak hantal hiyerarflik yap›dan uzaklaflmaktad›r. Ansal de¤iflimlere yan›t› ilk elden sa¤lamak için yönetim sektörlerin üzerine infla
edilmekte ve do¤rudan sermayenin temsilcileriyle iliflkilendirmektedir. ‹ktidar›n onay mekanizmalar›nda genel oyun rolü zay›flat›l›p
bask›c› karakteri güçlendirilmektedir. Ve tüm bu mekanizmalar
arac›l›¤› ile bir yandan ekonomilerin küresel serbest pazara eklemlenmesinin önündeki engeller kald›r›l›rken ayn› zamanda ulus ötesi sermayenin müdahale kanallar›n› geniflletilmektedir. ‹flçi s›n›f›n›n bu sürece verece¤i yan›t henüz tam anlam›yla netleflmemifltir.
Ancak bir yandan yeni sürecin kapitalizmin temel çeliflkisini ortadan kald›rmad›¤› aksine daha belirgin hale getirdi¤i di¤er yandan
ise esnek üretim modelinin umulan›n aksine k›r›lganl›klar tafl›yor
oluflu göz önüne al›n›rsa s›n›f›n tavr› gecikmeyecektir. Tam zaman›nda üretim arzusu stoklar›n ortadan kald›r›lmas› ile birleflti¤inde
ve iflin iflletmeler aras›nda bölünmesi bu faktörlere eklendi¤inde
çarklar tümüyle iflçi s›n›f›n›n tavr›na ba¤l› olarak dönebilir hale
gelmifltir. ‹flin bütünü karfl›s›nda etkin bir konuma yükselen vas›fl› eme¤in kendisine ba¤›ml› hale gelmifl sermaye karfl›s›nda artan
sömürü oranlar›na karfl› verece¤i yan›t sitemin kaderini belirler
önemdedir. Bugün kimi yazarlarca çekirdek ve perifer olarak bölümlenmifl olarak görünen iflçi s›n›f›n›n sömürü koflullar›n›n sertli¤ine ba¤l› olarak birbirinin içinde eriyece¤ini öngörmek kehanet
olmasa gerektir. S›n›f›n ayn› kaderi paylaflan katmanlar›n›n ayn› bilinçte buluflmas›, ortak s›n›fsal kimliklerini yeniden keflfetmeleri
mücadele tarihinin s›kça gösterdi¤i bir durumdur. Ülkemizde h›zla vas›fl› emek iflsizli¤i artmaktad›r. Bu iflsizlik oran› bir yandan vas›fl› eme¤in standartlaflmas›na ve rekabete neden olurken ayn› zamanda iflsiz kalma korkusunu da pefli s›ra getirerek elit ruh halinde çözülmeye neden olmakta ortak s›n›fsal reflekslere olanak sa¤lamaktad›r. Japonya örne¤inde oldu¤u gibi yüksek teknolojiye dayal› esnek üretimin krizleri aflmada çözüm olmad›¤› bir olgu olarak
ortada durmaktad›r. Sömürünün gittikçe yo¤unlaflt›¤›, s›n›fsal çeliflkilerin keskinleflti¤i bir dünyada iflleyifli s›n›f›n tavr›na bunca
ba¤l› bir sistemin kapitalizmin gelece¤ini nas›l ayd›nlataca¤› yan›t› belirsiz bir soru de¤ildir. Bu nedenle yönetiflim iflçi s›n›f›n›n bask› alt›nda tutulmas› aç›s›ndan kilit öneme sahip bir projedir. Projenin sahipleri var ve bellidir. Projenin amac› var ve bellidir. Kelime oyunlar›n›n aras›nda ne denli gizlenmeye çal›fl›l›rsa çal›fl›ls›n.
43
Ekonomik, siyasal ve ideolojik düzeyler.
222
223
DEVLET VE ALTYAPI
GÖLGELER ‹MPARATORLU⁄U
Yönetiflim kelime olarak öznesiz bir yükleme sahiptir. Kimin yönetiflece¤i, kime karfl› yönetiflece¤i dilbilgisi kurallar›yla yan›tlanamaz. Bu anlamda kelime bilinçle ve özenle seçilmifl bir kavram›
imlemektedir. Kelimenin bu yap›s› temsil etti¤i olgunun böyle oldu¤u anlam›na gelmez. Oysaki bugün teori dünyam›z bu yan›lsaman›n yeniden üreticileri ile doludur. ‹mparatorluk kitab›yla teorik anlamda 盤›r açt›klar› iddia edilen Hardt ve Negri öznesi belli olmayan bir sisteme karfl› öznesi belli olmayan bir s›n›f savafl›n›
pazarlamaktad›r. ‹flçi s›n›f›n›n yerini alan ‘çokluk’la hangi s›n›f›n
iktidar›n› temsil etti¤i belirsiz imparatorlu¤a karfl› enternasyonalist olmayan ama küresel bir savafl verilmelidir. Ve savafl verilecek
fley bir bar›fl sistemidir.
K U R T U L U fi
de¤iflen ekonomi anlay›fl›d›r, de¤iflen yönetim anlay›fl›d›r. Ve onlar
en sald›rgan iktidar biçimini gölgeler imparatorlu¤u olarak gizleyebilmek için her fleye sahipler. Bir tek ihtiyaçlar› var: uysal bir iflçi s›n›f›. Ölümü ilan edilmifl, mezar› kaz›lm›fl, kimliksizleflmifl, çaresiz bir iflçi s›n›f›na. Her fleye sahipler ama yinede korkuyorlar.
Çünkü sahip olamad›klar›, teslim alamad›klar› bir tek fley var: Tarih bilinci. O bilinç bize sömürü var oldukça sömürüye karfl› mücadelenin de var olaca¤›n› ö¤retiyor. Ta ki yeni bir dünya kurulana
dek.
"‹mparatorluk ancak evrensel bir cumhuriyet, kapsay›c› ve s›n›rs›z
bir mimariyle tasarlanm›fl bir iktidar yap›lar› ve karfl›t dengeler a¤›
olarak görülebilir. ‹mparatorlu¤un yay›lmas›n›n emperyalist yay›lmayla hiçbir ortakl›¤› yoktur ve fetih, ya¤malama, katliam, halklar›
kölelefltirerek sömürgelefltirme e¤ilimindeki ulus devletlere dayanmamaktad›r. Bu emperyalizmden farkl› olarak ‹mparatorluk, iktidar
yap›s›n› geniflletir ve pekifltirir […] Son olarak, bir bar›fl fikrinin ‹mparatorlu¤un geliflimi ve yay›lmas›n›n temelinde yatt›¤›n› unutmamam›z gerekiyor. Bu, aflk›n bar›fl fikriyle, yani yaln›zca aflk›n egemenin (niteli¤i savafl taraf›ndan belirlenen) bir topluma dayatabilece¤i
bar›flla taban tabana z›t olan içkin bir bar›fl fikridir."44
Oysaki mesele ne devletlerin ortadan kalkt›¤› bar›flç› bir imparatorlukla ilgilidir, ne küreselleflmeyle ne de yerelleflmeyle. Belki de
egemenlerin kendi sözleri bizden görünenlerin sözlerinden daha
yal›n ve daha aç›kt›r. Onlar alternatifsiz olman›n sarhofllu¤uyla çok
net konufluyorlar. Kamu Yönetimi Temel Yasa Tasar›s›’ndan ilk bölümde aktard›¤›m›z gibi de¤iflen sermayenin rekabetçi yap›s›d›r,
43
M. Hardt - A. Negri, ‹mparatorluk, s. 183
224
225
özgürlük sokakta
KURTULUfi KAVGADA
ARKA KAPAK
içi
‹steme Adresi
Üsküdar Caddesi P›nar ‹flhan› No:15 Kat: 3/48 Kartal / ‹STANBUL
Telefon ve faks: (0216) 488 55 05 e-posta: [email protected]
ARKA KAPAK

Benzer belgeler