SARAI LATINInew.indd

Transkript

SARAI LATINInew.indd
8
saray
Sayı:65 - 29 Şubat 2012
Abraham Lincoln‫ ﹺ‬Amerikada köleliği kaldıran Cumhurbaşkanı
Saray
Amerikalı siyasetçi, devlet başkanı, hukukçu.
Amerika İç Savaşı’nda (1861-1865) belirleyici rol
oynayan, demokrasiyi en iyi idare şekli olarak
gören, kölelik gibi sınıfsal ayrımlara karşı çıkan
Lincoln, 1861-1865 yılları arasında, Cumhuriyetçi Parti bünyesinde İllionis eyaletinden
seçilmiş ve Amerika Birlesik Devletleri’nin 16.
başkanı olarak görev yapmıştır. Devlet birliğinin
korunması gerektiği zor bir savaş döneminde,
oldukça riskli kararlar almış; birçok toplumsal
düzenlemeyle insan haklarının gelişmesine ve
eşitlenmesine büyük katkı sağlamış; yoksul ve
eğitimsiz bir aileden gelmesine rağmen devlet
başkanlığı kademesine kadar yükselerek, “Amerikan rüyası” kavramının baş aktörleri arasında
görülmüştür.
Abraham Lincoln, 12-subat 1809 yılında, Kentucky Hodgenville yakınlarında Hardin kasabasında, çiftçilikle uğraşan Virginia’lı Thomas
Lincoln ile Nancy Hanks çiftinin ikinci çocuğu
olarak dünyaya geldi. Oldukça kötü şartlar altında yaşayan ailenin, kısa adı Abe olan yeni üyesi,
Sinking Spring çiftliğinde, tahta bir klübede
doğdu. Baptist olan aile, köleliğe karşı oldukları
için büyük kiliseden uzaklaştırıldı. Bu bakış
açısı içerisinde yetişen Lincoln, küçük yaşlardan
itibaren köleliğe muhalif duygular besledi. Bunun
yanı sıra, dine karşı da aynı muhalefeti yürüttü
ve hiçbir kiliseye dahil olmadı. Lincoln, maddi
imkansızlıklar nedeniyle okula gidemediği için,
18 ay gibi oldukça kısa bir süre boyunca çevresindeki bazı eğitimli insanlardan ders aldı. Aynı
zamanda etrafından emanet edindiği kitapları
okuyarak, açığını kapatmaya çalıştı ve kendi
kendini eğitti. İncil, William Shekespeare İngiliz
ve Amerikan tarihiyle ilgili birçok kitap okudu.
Çiftçiliği hiçbir zaman sevmedi.
1830 yılına gelindiğinde, aile, Illionis’te bulunan
Macon adlı küçük bir kasabadaki kamu arazisine
taşındı. Eğitimini, pratik hukuk deneyimleriyle
pekiştiren Lincoln, kısa bir zaman içinde dürüstlüğü ve doğruluğu nedeniyle tanınır hale geldi ve
eyalet çapında takdir edilen, başarılı bir avukat
oldu.
1842 yılının Kasım ayında, Marry Todd ile
evlenen Lincoln’ün, bu evlilikten dört erkek çocuğu oldu (Robert Todd Lincoln, Edward Baker
Lincoln, William Wallace Lincoln, Thomas “Tad”
Lincoln). Marry Todd, Kentucky’li aristoratik bir
aileden geliyordu ve etrafında köle hizmetkarlarla birlikte büyümüştü; çocuklarını da kendi
gibi yetiştirmek istiyordu. Ne var ki, Robert Todd
haricindeki diğer oğulları delikanlılık çağına gelemeden hayatlarını yitirdi. Marry Todd ile evliliğinin ardından Lincoln, 1844’te, Whig partisinden
yakın arkadaşı William H. Herndon ile ortaklık
kurdu. İkili ileriki yıllarda, Rebuplican Party ‘nin
(Cumhuriyetçi parti) ilk üyelerinden olacaklardı.
1847 yılında, Birleşik Devletler Temsilciler
Meclisi’ne seçilen Lincoln, Whig partisinin lideri
olan Henry Clay’in çizgisini, kendi siyasi düşüncelerine oldukça yakın buluyordu ve onu
politik idolü olarak görüyordu. Mecliste geçirdiği
ilk dönemde, henüz yeni bir siyasetçi olduğu
için fazla ağırlığı ve etkisi yoktu. Ancak yine de,
Amerika - Mexica savaşıyla ve kölelik kurumuyla
ilgili Başkan James K. Polk’a yönelik eleştirel
görüşleri, dikkatleri üzerine çekmesine neden
olmuştu. 1848’de, bir yasayla ilgili, “savaşın
gereksiz ve anayasaya aykırı bir şekilde Birleşik
Devletler Başkanı tarafından başlatıldığı” söylemini içeren bir düzeltme metninin oylamasında,
81 Demokrata karşı yenilgiye uğrayan 82 Whig
arasında yer aldı. Ardından Lincoln, mecliste
yaptığı savaş karşıtı bir konuşmasında kullandığı
ağır ifadelerle şimşekleri üzerine çekti. Başkan
Polk’un meclise gönderdiği barış anlaşması
üzerine, ülkede gerilim gittikçe tırmandı. Gerillalar, savaş yanlısı devletçiler ve savaş karşıtları
arasında büyük ihtilaflar yaşanmaya başladı.
Hiçbir temsilci, Lincoln’ün düşüncelerini önemsemiyordu. Dolayısıyla Lincoln, bir sonraki seçimler
için yeniden adaylığını koymamaya karar verdi.
Aynı yıl yapılan seçimlerde, zalim bir general
olan Zachary Taylor ve Başkan Polk aleyhine
mücadele etti. Ancak seçimi kazanan yeni Taylor
yönetimi, kendisine merkezden uzak bir görev
vermeye kalkınca, İllionis’te elde ettiği siyasi
kariyerini tehlikeye atmak istemeyerek politikayı
bıraktı ve Springfield’e geri döndü. Lincoln,
İllionis eyaletinde geçirdiği 23 yıllık hukuk hayatı
boyunca, 5.100’den fazla davada avukatlık yaptı.
1854 yılında kabul edilenv Kansas-Nebraska
Anlaşması’nın, köleliğin yayılımını düzenleyen
1820 tarihli Missouri Uzlaşması’nı ortadan kaldırmasıyla birlikte Lincoln, politikaya geri döndü.
Senatoda, köleliğe izin veren eyaletlerle, köleliğe
karşı çıkan eyaletlerin eşit sayıda senatörle
temsil edilmesinin ortaya çıkardığı ihtilaf, herhangi birinin üstünlüğü ele geçirmesini önleyecek
şekilde Missouri uzlaşmasıyla çözülmüştü (Köle
edinimini yasaklayan Maine eyaleti ile köleciliğe
izin veren Missouri eyaleti birlikte birliğe dahil
edilerek senatodaki denge bozulmadı). Ancak,
Kansas-Nebraska anlaşması, bu düzenlemeyi
bozmakla birlikte, köleciliğin yayılımına müsaade
ediyordu.
Bunun üzerine, aynı çizgide yer alan görüşlerini
yeniden kurgulayıp, daha modern söylemlere
dönüştüren eski Whig, Free Soil, Liberty ve
Democratic partilerinin eski savunucuları biraraya gelerek, 1856’da, Republican (Cumhuriyetçi)
partiyi kurdular. Lincoln de bu sürecin içinde yer
aldı. 1858 yılında Lincoln, Stephen A. Douglas’ın
karşısında, senato seçimlerine adaylığını koydu.
Bu süreçte, iki tarafın birbirleri aleyhine yaptığı
karşılıklı konuşmalar, atışmalar tarihe geçti.
Lincoln seçimi kaybetse de, kölelik ve savaş
aleyhine sarf ettiği sözlerle kamuoyunun dikkatini
çekmeyi başardı. Böylece 1860 seçimlerinde
görüşlerini paylaşan kesimin desteğini aldı.
1860 yılında yapılan Birleşik Devletler başkanlık
seçimlerinde çoğunluğu elde eden Abraham
Lincoln, Amerika’nın 16. başkanı oldu. Seçimlerin ardından başkanlık koltuğuna oturan Lincoln’un ilk işi, Cooper Union söylevini, özellikle
köleliği savunan eyaletlerin dikkatine sunmak
oldu. Bunun üzerine, zaten kuzeyli Lincoln’ün
başkanlığa gelmesini sindirememiş olan Güney
Carolina eyaleti birlikten çekilme kararı aldı.
Güney Carolina’yı izleyen Mississippi, Florida,
Alabama, Georgia, Lousiana ve Texas eyaletleri
biraraya gelerek, “Confederate states of America” (Amerika Konfedere Devletleri) adında yeni
bir birlik kurdular. Sonrasında Kuzey Carolina,
Tennessee, Virginia ve Arkansas da aynı şekilde
birlikten çekildiklerini açıklayarak, yeni kurulan
konfederasyona bağlandılar ve Richmond’u
başkentleri ilan ettiler. Konfederasyonun anayasasının bir maddesinde, köleliğin, beyaz ırkın
zenci ırk üzerindeki doğuştan üstünlüğü olduğu
belirtiliyor ve bu nedenle iki ırkın haklarının hiçbir
zaman eşit olamayacağı vurgulanıyordu.
Washington’a gelen Lincoln’ün ilk işi, öncelikle
Güney eyaletleriyle uzlaşmaya çalışmak oldu.
Lincoln, hiçbir eyaletin diğerlerinin onayı olmadan birlikten ayrılamayacağını düşünüyordu.
Ancak, 12-nisan 1861 tarihinde, konfedere
devletlerin oluşturduğu milis kuvvetlerin Fort
Sumter’a saldırmasıyla birlikte, Birleşik Devletler
tarihinin en önemli krizlerinden biri olan Amerikan
İç Savaşı (kuzey-güney savaşı da denilebilir)
başladı. Bu gelişmenin ardından Lincoln, 75 bin
gönüllü askere bir çağrıda bulunarak, birliğin
bozulmaması için ayrılık yanlısı isyanın bastırılması ve özellikle güney eyaletlerinin abluka
Başyazar Yardımcısı
İsa Abdulkahhar
DİZGİ
ROMAN BEKİR
altına alınmasını istedi. Lincoln, böylesine kritik
bir zamanda kariyerinin zirvesine gelmişti ve bu
kariyerin başarısının belirleyicisi de iç savaşın
gidişatı olacaktı.
Başkan, savaşın ancak dikkatli ve hatasız bir
şekilde kontrol altına alınmasıyla, birliğin bozulmasının önüne geçileceğini düşünüyordu. Ancak
bu düşüncesinin karşısındaki tek zorluk savaş
değildi. Muharebe meydanlarında sergilenen
çabanın yanı sıra, özellikle senatodaki kendi
kabinesinin ve radikal Cumhuriyetçilerin muhalefetiyle de başa çıkmak gerekiyordu. Ayrıca, eşi
hakkında çıkan dedikodular nedeniyle, eşinin
erkek kardeşleri de Lincoln’e cephe alarak,
konfederasyon ordusuna geçmişti. Tüm bunlar
Lincoln’ün yüksek konumu gereği taşıdığı sorumlukların bir karşılığıydı; ancak 1862’nin Şubat
ayında 12 yaşındaki oğlu Willie’yi kaybetmek en
ağır ve en acı olanıydı. Ne var ki, bu olay bile
ünlü devlet adamını yıldırmadı.
Birliğin tekrar biraraya getirilmesi için savaşan
askerlerin nihai sonuca ulaşabilmesi ve düzenin
sağlanmasında etkili olabilmesi için askeri taktikler de ortaya koyan Lincoln, çok riskli bir karar
alarak, ordusunu zafere götürme becerisine sahip olamadığı gerekçesiyle, ünlü general George
B. McClellan’ı görevinden aldı (McClellan, aynı
zamanda bir Demokrat’tı ve Lincoln’ü gereksiz
yere savaşı uzatmakla suçluyordu). Bunun yanı
sıra, köleliğin yayılmasına son vermek için adım
adım ilerlemesine ve ateşli kölelik karşıtlarının baskısına rağmen, ordu kumandanlarının
yargı yetkisi çerçevesindeki köleliği yasaklayıcı
çalışmalarına yönelik emrini geri çekti. Çünkü
ona göre, birliği koruma zorunluluğu daha ağır
basıyordu. Lincoln’ün iki yanlı bir savaş stratejisi vardı: İlki, öncelikle birliğin merkezi olan
Washington, D.C.’yi geniş güvenlik önlemleriyle
korumak; ikincisi ise, savaşın süresini kısaltacak
agresif bir çizgide ilerlemek ve ofansif bir savaş
beklentisi içinde olan Kuzeyli halk ile yerel basını
bastırmaktı.
22-eylul 1862 tarihinde Lincoln, konfedere
devletlere son bir çağrıda bulunarak, yıl sonuna
kadar tekrar birliğe dönmelerini istedi. Bu dönüşü
sağlamak için de köleliği kaldırmaya yönelik
bir bildiri olan “Emancipation Proclamation”ı
(Özgürlük Bildirgesi) yayınlayacağını açıkladı.
Sözkonusu bildirgeyle, tüm eyaletlerdeki köleler
azat edilmiş sayılacak ve bu durum her eyaletin
kendi içinde de ayrıca karışıklık yaşamasına
neden olacaktı. Ancak hiçbir eyaletin bu çağrıya
riayet etmemesi üzerine Lincoln, sözünü tutarak,
1-ocak 1863 tarihinde Emancipation Proclamation’ı yayınladı. Aynı yıl, hitabet sanatındaki
hünerini ortaya koyan ünlü Gettysburg Address
konuşmasını yaptı. Bu nutukta, Birleşik Devletlerin bölünmesine neden olan, eyaletlerin ya da
kölelerin hakları üzerindeki fikir ayrılıklarının,
uzlaşılarak aşılması gerektiğini vurguluyordu.
1863’te, birlik kuvvetlerinin Gettysburg, Vicksburg ve Chattanooga’yı ele geçirmesiyle birlikte,
savaşın sonlarına gelinmeye başlandı. Çünkü
zafer, büyük ölçüde Kuzeyli birlik kuvvetleri tarafında görünüyordu. Ertesi yıl, general Ulysses S.
BAŞYAZAR
07504487791
07704487791
Email: [email protected]
Email: [email protected]
Grant’ı ordu komutasına getiren Lincoln, 4-mart
1865’te, ikisi dışında tüm eyaletlerde seçimleri
kazanarak, tekrar Birleşik Devletler Başkanı seçildi. Yeni başkanlık döneminin açılışında yaptığı
“hiçkimseye kötülük, herkese iyilik” temasını
vurgulayan konuşmasıyla da tarihe geçti. 9-nisan
1865’te ise, General Robert E.Lee’nin konferede
eyaletler ordusunun Appomattox’ta kuşatılmasıyla, güney teslim oldu ve savaş böylece sona erdi.
14-nisan 1865 tarihinde, Washington, D.C.’deki
Ford Tiyatrosu’nda sunulan “Our American Cousin” (Amerikalı Yeğenimiz) adlı bir temsile katılan
Lincoln, adlı tanınmış bir aktör ve aşırı güneyli
bir konfedere devletler casusu olan John Wilkes
Booth tarafından başından vuruldu ve ertesi gün
öldü.
Aslında Booth’un ilk planı, Lincoln’ü kaçırıp,
güneyli esirlerin iadesi koşuluyla salıvermekti.
Ancak sonradan planını suikaste çevirdi. Locanın arkasına saklanacak olan Booth, oyunun en
eğlenceli yerinde silahını ateşleyecek ve yükselen kahkahaların yardımıyla ateş sesi duyulmayacak, o da bu sayede kaçabilecekti. Planı
hazırlarken oyunu defalarca seyretmiş; en komik
sahnelerin zamanını dikkate almıştı. Ayrıca
başkanı dışarıdan görebilmek için, locanın giriş
kapısına küçük bir delik açmıştı. O akşam tiyatroya yakın koruması Ward Hill Lamon’u almadan
giden Lincoln, eşiyle birlikte oyunu balkondan
izlemek için yerine yerleşti. Yanlarında, General
Grant ile eşi ve Binbaşı Henry Rathbone da
bulunuyordu. Tam da planladığı gibi, oyunun en
çok gülünen sahnesine gelindiğinde locaya giren
Booth, Lincoln’e doğru bir el ateş etti. Başının sol
tarafından vurulan Lincoln yere yığıldı. Üstüne
atılan binbaşı Rathbone’u da bir bıçak darbesiyle
saf dışı eden Booth, locadan sahneye atladı ve
arka kapıdan kaçtı. Aynı gece, başkan yardımcısı Andrew Johnson ve Dışişleri bakanı William H.
Seward da suikaste uğramış; ancak şans eseri
kurtulmuşlardı.
Amerika Birleşik Devletleri’nin en önemli üç
kilit isminin, aynı gece öldürülmek istenmesinin
nedeni, ancak 1961 yılında ortaya çıkmıştır. Philadelphia’daki bir sahafın bulduğu askeri içerikli
bir kitapta yapılan incelemede, şifreli mesajlar
bulunmuştu. Uzmanlar tarafından incelenen ve
çözülen mesajlar, suikastın önündeki karanlık
perdeyi aydınlatıyordu. Lincoln hükümetinin
savunma bakanı Edwin M. Stanton’ın, kendi
güvenlik şefi Tuğgeneral C. Baker vasıtasıyla
suikastleri düzenlediği ve Abraham Lincoln’ü
üldürttüğü ortaya çıktı. Eğer suikastlerin tamamı
başarıya ulaşsaydı, devlet başkanı olmaya aday
en güçlü kişi Stanton olacaktı.
Genel bir bakış açısıyla, Amerikan tarihçilerinin
tespiti, Lincoln’ün etkisiz, fakat mükemmel bir yönetici olduğu yönündeydi. Etkisizdi; çünkü ofisini
büyük bir avukatlık bürosu gibi kullanıyor; eğer
olumsuz bir özellik ise, politikanın gerektirdiği
entrikaları uygulamıyordu. Ancak, birliği korumak
ve devamını sağlamak amacından hiçbir zaman
şaşmadı ve onun azmi sayesinde, iç savaş
sonrasında Birleşik Devletler’in dağılması engellendi. Sahip olduğu etkileyici hitabet yeteneği,
politika adına belki de elindeki tek argümandı.
Nitekim, başkanlık konuşmaları ve özellikle
Gettysburg Address söylevi, Amerikan oratoryasının baş eserleri arasında yer almaktadır. Lincoln ayrıca, uluslararası ilişkiler konusunda da,
beklenilenin aksine, oldukça iyi bir grafik çizdi. İç
meseleri halletmeden, diğer devletlerle yürütülen
ilişkilerin gerilmesi durumunda, ülkenin oldukça
zor bir sürece gireceğini, iki ateş arasında kalacağını bilecek kadar olaya hakimdi. Dolayısıyla
“Trent Affair” olayı nedeniyle İngiltere’yle savaşın
eşiğine gelinmesine rağmen, ustalıkla bu tehlikeyi bertaraf etti. Köleliği azat eden bildirisiyle de,
avrupa ülkelerinin iyi niyetini kazanmış oldu. İç
ilişkilerde de, 1862 yılında çıkardığı Homestead
Act (Ev ve Müştemilat Kanunu) ile etkili bir idari
karara imza attı.
Küçük bir barakada doğmuş, profesyonel
anlamda eğitim alamamış bir kişinin, ileride bir
gün, Amerika Birleşik Devletleri’nin 16. başkanı
ünvanına sahip olabilmesi, Lincoln’ün bireysel
azminin yanı sıra, “Amerikan Rüyası” denilen
olgunun da bir timsali olarak görülmüştür. Bu
yüzden, Amerikan halkının en sevdiği ve takdir
ettiği başkanlar arasındadır. Günümüzde Lincoln’ün resmi, 5 dolarlık banknotların ve 1 sentlik
madeni paraların üzerinde yer almaktadır.
Adres: Erbil,
Minare Mahallesi, Aşgal Caddesi
7
saray
ÇOCUĞUNUZ NE KADAR UYUMALI?
Sayı:65 - 29 Şubat 2012
H. Sevcan Kasapoğlu Serdarlı
Aslında uykusu olan ve uyumak isteyen bir çocuk istediği kadar uyumalı ve anneler
çocuğun uyumasına izin vermelidir. Çünkü çocuk kendi
vücudunun sesini dinleyerek
uyuma ihtiyacı hisseder.
Fakat kimi zaman da çocuklar özellikle 2 yaşlarından itibaren uykuları olduğu halde
uyumak istemezler ve vakitlerinin çoğunu uyanık geçirmeyi tercih ederler. Bunu
uyku ihtiyaçları olduğu halde
yaparlar. Hatta bazı çocuklar
sık sık yataklarından kalkıp
anne ve babasının yanına
gelir ve onlarla vakit geçirir.
Bunun çeşitli nedenleri vardır. Çocuğun yalnız kalmakla
ilgili korkuları olabilir. Gece
karanlıktan korkusu, kötü
rüya görme korkusu, uykuda
altına yapma korkusu gibi
korkuları olabilir. Ayrıca kendinden büyük kardeşi veya
küçük kardeşi varsa onları
kıskanıyor olabilir ve onların
anne ve babasıyla yalnız
kalmasını istemiyor olabilir.
Kimi çocuklar geç saatlere
kadar çizgi film seyretmeyi
tercih edebilir. Anne ve babasıyla oyun oynamak ve
onlarla vakit geçirmek istiyor
olabilir. Tabi çocuktaki bu
uyku sorunu yani yeterince
uyumama çocuğun gelişimi
açısından da sorun doğurur.
Ayrıca yeterince uyumayan
çocuk gün içinde yorgun
olur, kendini sersem hisseder. Sık sık huysuzlanır.
Genelde annelerin yaptıkları
hatalardan birisi şudur. Akşam belli bir saatte uyumayan çocuğunun uykusunun
olmadığını düşünüp, çocuğun anne ve babasıyla geç
saatlere kadar vakit geçirme-
sine izin vermektedirler. Eğer
çocuk gün içinde yeterince
uyumamışsa akşam mutlaka
uyku ihtiyacı vardır demektir.
Fakat çocuklar bulundukları
yaş itibariyle bunun farkında
olmayabilirler. Bu noktada
anne ve babaların dikkatli
olması ve bilinçli davranması
gerekir.
Tabi çocuğun büyümeye
başlamasıyla birlikte düşünceleri de değişmektedir.
Çocuklar çevresini keşfeden,
öğrenmeye meraklı kişiler
olarak vakitlerinin çocuğunu
uykuda geçirmek istemezler.
Oyun oynamak onlar için
vazgeçilmezdir. Uyku yerine
oyun oynamayı yeğlerler.
Tüm bu nedenler çocukların
özellikle uyku saatleri konusunda ve yeterince uyuma
konusunda sorun çıkarmalarına vesile olur.
Çocuğun gün içinde ne kadar uyku uyuduğunu bilmek
önemlidir. Örneğin 2 yaşlarındaki bir çocuğun günlük
uyku ihtiyacı ortalama 12
saat civarındadır. 2 yaşlarından sonra çocukların uyku
ihtiyaçları kademeli olarak
azalsa da çocuğun büyümesi ve gelişimi için örneğin
mümkünse öğlenleri 1-2 saat
uyku uyumasına alıştırmak
faydalı olur. Tabi her çocuğun uyku ihtiyacı ve düzeni
farklılıklar gösterebilir. Fakat
çocuğun yeterince uyuduğundan emin olmak gerekir.
Uyku konusunda ve uyku
saatleri konusunda sorun çıkaran çocuklar için elbette ki
bir takım önlemler alınabilir.
Bunlardan birisi çocuğu asla
uyuması konusunda zorlamamak ve uyumadığı için
ona ceza vermemektir. Bu
tür şeyler çocuğu uykudan
soğutan davranışlardır.
Tabi çocuklar büyüdükçe
uyku saatleri biraz daha geç
olacaktır. Çünkü çocuğun
uyku düzeni de değişim
göstermektedir. Bu amaçla
çocuğu çok erken bir saatte
akşam uykusuna yatırmak
sorun doğurabilir. Temel
gösterge çocuğun uykusunun gelip gelmediğidir. Uykusu gelmeyen bir çocuğu da
uyutmaya çalışmak beyhude
bir davranıştır.
Çocuk akşam uyumadan
önce çocuğu uzun sürecek
aktivitelerden uzak tutmakta
fayda vardır. Çünkü çocuk
bu eğlenceli aktiviteleri bırakıp da uyumaya gitmeyi
tercih etmeyecektir.
Çocuklara belli bir zamandan
sonra uykunun faydalarını
anlatmak, neden uyuması
gerektiğini hatırlatmak ve bu
konuda telkinlerde bulunmak fayda sağlayacaktır. Bu
konuda sevdiği insanlardan
örnek vermek, arkadaşlarından örnek vermek onun uyku
uyuma konusunda daha
olumlu olmasına yardımcı
olur. Çocukta onlara öykünecek ve uyumak çocuk için
çekici hale gelecektir.
Ayrıca gündüz uykusu çocukların gelişimi için faydalı olmakla birlikte çocuğu gündüz
uzun süreler uyutmak çocuğun gece uykusu için sorun
doğuracaktır. Bu sefer çocuk
akşam uyku uyumak istemeyecek, geç saatlere kadar
uyanık kalacak ve bu da onun
uyku düzenini bozacaktır.
Spor sahalarında gerçekleşen ani ölümler
Spor sahalarındaki ani ölüm
nedenlerini gazetemize anlatan gazeteci Saman Hoşnav,
sahadayken solunum sisteminin tıkanmasının kalp krizine yol açtığını söyledi. Maç
sırasında futbolcunun dilini
yutmasının ölüme sebebiyet
verdiğini ifade eden spor
yazarı Hoşnav, damarın faaliyetten düşmesinin kan dolaşımını engellediğini ve ölüme
neden olduğunu söyledi.
Sporcuların sahada ölmesinin
çok üzücü bir durum oldu-
Saray-Erbil
Bugüne kadar spor sahalarında birçok ani ölüm meydana
geldi. Ölenler arasında hakemler de bulunuyor. Bunlardan ABD’li ünlü voleybolcu
Flo Hyman (1986), Fransız
futbolcu Olivier Petit (1987),
Nijeryalı futbolcu Samuel
Okwarji (1989), basketbolcu
Hank Gathers (1990), kalp
krizinden ölen hakem Mike
Horth (2001), Brezilyalı futbolcu Marcio Dos Santos (2002)
ve daha birçoğu.
ğunu ifade eden Zaho takımı
futbolcusu Barzan Şirzat,
böyle vakalarla karşılaşmak
istemediklerini söyledi.
Süleymaniye kalecisi Bıgar
Enver, sahada gerçekleşen
ölümlerin çok üzücü olduğunu ifade ederek “Saha içinde
olsun dışında olsun ölümler
üzücüdür” dedi.
Spor yazarı Neva Latif, sahada gerçekleşen ani ölümlerin
karşı takım ve hakemler üzerinde de etkili olduğunu kaydetti.
Kolombiyalı futbolcu Andres Escobar’ın kendi kalesine attığı gol hayatına mal oldu
Karzan Hevleri-Erbil
Karzan Hevleri-Erbil
Kolombiyalı futbolcu Andres
Escobar, 2 Temmuz 1994
tarihinde, dünyanın abartısız
en güvensiz şehri sayılabilecek
Medellin’de bir bar çıkışında 12
kurşunla vurularak öldürülmüştü. 1967 – 1994 yılları arasında
yaşamış olan Andres Escobar,
Amerika maçında kendi kalesine
gol attığı için kupa sonrasında,
henüz 27 yaşındayken mafya
tarafından öldürüldü.
Futbol hayatında birçok başarıya
imza atan Kolombiyalı futbolcu, ülkesini 1994’te Brezilya’da
düzenlenen dünya kupasında
temsil etti.
İki numaralı formasıyla kendi
kalesine gol atan Escobar, takımı
ABD milli takımı karşısında berabere kalsa da ölümden kurtulmadı. Dünya kupası dönüşünden
henüz 10 gün geçmeden vahşice
öldürülen Escobar’ın bu şekil katledilmesi dünya sporu tarihinde
kara bir leke olarak kabul ediliyor.
Belgelere göre futbolcuyu öldüren çete üyesine büyük bir para
ödendi. Oğlunun ölüm haberini
alan baba Escobar, Midellin’de
çok kötü bir ruh hali içinde yaşıyor.
Üniversiteli ve sporcu Ravant
Celal, Escobar’ın ölüm haberinin
o zamanlar dünya medyasında
ilk sırada yer aldığını söyledi. Bir
futbolcunun sırf kendi kalesine
gol attığı için öldürülmesini tasvip
etmediğini ifade eden Celal,
böyle bir olayın ne Arap dünyasında ne de Avrupa’da yaşandığını hatırlattı. “Futboldan her şeyi
beklemek lazım” diyen üniversiteli Ravant Celal, dünyada artık
böyle durumlarla karşılaşılmadığını söyledi.
Sporcu Geylan Süleyman, o
zamanlardaki spor bilincinin
bugünkü gibi olmadığını belirtti.
Escobar’ın öldürülmesinin trajedik bir hikâyeye benzediğini ifade
eden Süleyman, Kolombiyalı
futbolcunun çok genç bir yaşta
öldürüldüğünü söyledi.
Olayın arkasında gizli ellerin bulunduğunu kaydeden Süleyman,
Escobar’ın kendi kalesine attığı
golün maksatlı olmadığını belirtti.
Escobar’ın ölümü, 1994 dünya kupasına damgasını vurdu.
Olayın üzerinden 16 yıl geçmiş
olmasına rağmen, Brezilya’daki
dünya kupası gündeme gelirken
ilk akla gelen şey Escobar’ın
öldürülmesi oluyor.
Erbil futbol takımı oyuncusu
Diyar Rahman, çoğu kez takımların bir futbolcunun golüyle
yenildiğini, ancak bunun olağan
karşılandığını söyledi.
Rahman, kendi kalesine attığı gol
yüzünden öldürülen Kolombiyalı
futbolcu Andres Escobar’ın adının tarihe yazıldığını söyledi.
6
saray
Kayseri Çarşısı ve anıların dili
Sayı:65 - 29 Şubat 2012
Türkmen basını
101. yılında
Ahmet Seyit
Yakup
Basının, toplumların hayatında önemli bir rol oynadığı
aşikârdır. Türkmenler olarak
kendi basınımızla 24 Şubat
1911'de tanıştık. Bu tarihte
Türkmen aydın Muhammet
Zeki Abdullah Kudsizade,
Havadis adında bir gazete
çıkardı. İlk sayısı 101 yıl önce
çıkan Havadis, Kerkük'te kendi dilimizde çıkan ilk Türkmen
gazetedir.
Bugün gazete çıkarmak çok
kolay olabilir, ancak 100 yıl
önce bir gazete çıkarmak
büyük uğraşlar gerektiriyordu. Bunun sebebi de; maddi
desteğin, modern matbaaların olmayışı ve okur sayısının
düşük olmasıydı.
Havadis, ileride yeni gazetelerin de çıkmasına ön ayak olmuştur. Al-Maarif, Ajans, Yeni
Şafak, Kerkük gibi gazeteler.
Havadis'te yalnız Türkmenler
değil, diğer milletlere mensup
yazarlar da yazı yazıp görüşlerini dile getiriyorlardı.
1991 yılının baharında, bölgemiz Saddam rejiminden
kurtulduktan sonra Türkmen
basını yeni bir ivme kazandı.
Bu kapsamda yeni tarzda yeni
gazete ve dergiler çıkarıldı.
Türkmeneli Gazetesi, Gökbörü Dergisi, Barış Dergisi, Doğru Dergisi, Kardeşlik Gazetesi
v.s.
Eski rejimin devrildiği 2003'ten
sonra bölgemizde modern
tarzda onlarca gazete ve dergi
çıkmıştır. Ancak buna karşılık
Türkmen gazeteciliği geriliyor.
Şöyle ki, 101 yıl önce çıkan
Havadis'ten kimsenin haberi
yok. Bugünü kutlamak kimsenin umurunda değil.
Türkmen partileri büyük miktarda para alıyorlar. Ancak
bunların hiçbirisinin kendi
gazeteleri yok. Tabi ki Saray
Gazetesi hariç. Yeni tarzda
çıkan ve taraf tutmayan Saray,
artık Türkmenlerin tek umudu
olmuştur. Bu gazete hepimizin
takdirini kazanmıştır.
101. Türkmen Basın Günü’nün kutlandığı şu günlerde,
Türkmen çevrelerini en azından aylık gazeteler çıkarmaya
davet ediyorum. Bunlar Saray'la el ele vererek Türkmen
kültürünü ve edebiyatını zenginleştirmeye çalışsınlar. Aynı
zamanda Türkmen yazarlara
da seslenerek fikir ve düşüncelerini halkımızla paylaşmalarını istiyorum.
"Anı olmadan mekânla doğrudan ilişki kurulamaz"Mahmut Derviş
Faysal Halil
Kalenin dibinde bir daş olaydım
Gelene gidene yoldaş olaydım
Bu Türkmence türkü, tam tercüme etmemiş olsam da beni
çok içten etkiliyor. Çünkü bana
Erbil’de görmüş olduğum ve
sevdiğim birçok şeyi hatırlatıyor. Bu sevdiklerimin başında
Kayseri Çarşısı geliyor. Çocukken, babama dükkânında eşlik
etmeyi çok severdim. Ama amacım çalışmak değildi, belki de
Kayseri Çarşısı’nı sokak sokak
dolaşmaktı. Burada dolaşmaktan çok haz duyardım. Öyle ki
bu yaşıma gelmeme rağmen
ara sıra çarşıyı dolaşıyorum.
Çarşı sokaklarını dolaşmak
bana çok şey öğretti. Yabancı
birisi, ilk kez ziyaret ettiği bir
şehri nasıl dolaşacağını bilmez
ve bu şehre alışana kadar uzun
bir zaman geçer. Eğer bu tespit
hiçbir yer için geçerli değilse, Erbil Kayseri Çarşısı için
geçerlidir. Çünkü bu çarşının
sokakları o kadar karmaşıktır ki,
hangi sokağın nereye gideceğini
kestirmek zordur. Ben hangi yolun Bakkallar Sokağı’na, hangi
yolun Büyük Cami Sokağı’na
gideceğini uzun uğraşlardan
sonra öğrendim.
Irak’ta hep mezarsız ölülerden
söz edilir. Örneğin Kayseri
Çarşısı’nda birkaç mezar ve
yatır var. Bu mezar ve yatırların
kimlere ait olduğunu hala anlamadım!
Bu yatır ve mezarların kime ait
olduğunu esnafa sorsaydınız
herkes farklı bir şey söylerdi. Bu
mezarlar benim dikkatimi çok
çekerdi.
Kayseri Çarşısı’nda dikkatimi
çeken başka bir şey de, her
esnaf erbabı için özel sokakların
bulunmasıydı. Marangozlar Sokağı, Bakkallar Sokağı, Kasaplar Sokağı, Kuyumcular Sokağı,
Terziler Sokağı gibi. Ancak
bugün böyle bir şey söz konusu
değil. Kayseri Çarşısı baştan
beri asfalt döşeliydi. Hatırlıyorum, çarşıya seksenli yıllarda
karo döşendi. Karo döşendiği
zamanlarda çoğu müşteri kayıp
düşerdi. Biz çocuklar kayıp
düşen müşterilere gülerdik.
Bazen Türkmen çocuklarla
aramızda tartışma yaşanırdı.
Çünkü bunlar bize, “Kirmançlar
karo üzerinde yürümeyi bilmez”
derdi.
Kayseri Çarşısı’nda, bazı yerleri
hariç, kuraklık vardı. Bu bugün
de böyledir. Çıraklar dükkânın
su ihtiyacını karşılamak için bidonla camiden su temin ederdi.
Doksanlı yıllarda Tacil Mahallesi
çocukları tahta arabalar üzerinde su getirerek Kayseri’deki
esnafa satardı.
Türkmenler kendilerini “Erbilli”,
Kürtleri de “Kirmanç” olarak
tanıtırdı. Bu ayrım bazen bu
iki halk arasında latife konusu
olurdu.
Kayseri Çarşısı’ndaki Kirmanç
esnafının çoğu kumaş ve Kürt
kıyafeti satardı. Babamın bütün
esnafla çok iyi ilişkileri vardı ve
bunlarla ayaküstü şakalaşmayı
ihmal etmezdi.
Sabah müşterilerinin çoğunu
köylüler oluştururdu. Erbilli
kadın müşteriler ise ellerinde
taşıdıkları sepetle sokak sokak
dolaşarak meyve, sebze, et ve
yoğurt alırdı. Kaldırımla çıkılan
sokağa, Dellalhane -bitpazarıdenilirdi. Burada sabahları yaşlı
Kürt kadınlar eski kıyafetler,
keseler ve elle örülmüş Kürt
çorapları satardı.
Dellalhanede iki kasetçi dükkânı vardı. Behal kasetçiliğinden
duyduğum şarkılar hâlâ aklımda. Bu kasetçiliğin sahibi Pirbal
amca adında bir Türkmen’di.
Pirbal amca Türkmen şarkı ve
hoyratları çalardı, hem de son
sesini vererek. Öyle ki komşu
dükkân sahipleri bu şarkılara
çok alışmışlardı.
Akşamları çarşı, memur, genç
kız ve oğlanlarla dolup taşardı.
Bunlar çarşıya gezmek için
gelirdi. Ancak esnaf için sabah
çarşısı çok daha bereketli ve
hareketli geçerdi. Pazartesi ve
Perşembe günleri çarşı hareketsiz olurdu. Çünkü bu iki günde
askerler çarşıya inerdi. Kadınlar
bu iki günde “Askerler, bizi taciz
ediyor” diye çarşıya inmemeye
dikkat ederdi.
Kayseri Çarşısı’nın her sokağının farklı bir kokusu vardı.
Kasaplar Sokağı’ndaki koku,
Sebzeciler Sokağı’ndaki kokudan farklıydı. Kozmetik ürünlerinin satıldığı sokaktan kadın
parfümü ve makyaj malzemelerinin kokusu gelirdi. Ancak
baharatçılar aynı sokakta toplanmıyordu. Hangi sokakta bir
baharatçı dükkânı olsa oradan
hep baharat kokusu gelirdi ve
oradan geçenler kendilerini
hapşırmaktan alamazdı. Müşteriler hapşırırken biz gülerdik.
Tenekeciler sokağından geçtin
mi, kükürt kokusundan burnunu tutmak zorundaydın.
Sokağa renk katan başka bir
şey ise, çarşıya inen delilerdi.
Şahap, Mamo, Vahit, bir sonraki aşamadaysa Sabır ve Halit
adlı deliler esnafa kimi zaman
dost kimi zamansa düşman
kesilirdi.
Çarşı esnafının resmi, bir film
gibi gözümün önünden geçiyor. Hacı İbrahim Terzi eski kıyafetleri tamir ederdi. Hacı Celal
halat satardı. Hıdır Attar baharat
satardı. Seyit Rifat kese satardı.
Kendisi çok sevecen biriydi.
Onun birine kızdığını hiç görmedim. Kendisi güzel bir Kürtçeyle
herkese “Hanavi minin” yani
“Kalbimdesiniz” derdi. Bugün
de ne zaman bu tabiri dinlesem
Seyit Rifat aklıma gelir.
Molla Şerif yoğurt ve ev malzemeleri satardı. Dükkânı
Kasaplar Sokağı’ndaki Kanebi
kahvesinin yanındaydı. Babam
kendisini sık sık ziyaret ederdi.
Türkmen kökenli Molla Şerif,
Erbil Ovası Kirmançlarının tüm
havadislerini bilirdi. Bunların çoğuyla dosttu. Akrabalarım Molla
Şerif’in dükkânında randevulaşıyorlardı veya aldığı malzemeleri
onun dükkânında bırakıyordu.
Molla Şerif çok sakin biriydi
ve yerinden hiç kıpırdamazdı.
Dükkânı neredeyse küçük bir
divanhaneyi andırıyordu. İşlerini de her zaman misafirlerine
yaptırırdı.
Bir mekândan söz ederken,
kendi kişisel anılarımıza da
başvuruyoruz. Çünkü bu mekânlar insanların anılarına
bağlıdır. İnsanların anılarından
soyutlanmış mekânlar, kuru bir
taştan ibarettir ve şuna inanıyorum ki bir şehrin her sokağının
kendi anısı ve hikâyesi vardır.
Bu bağlamda bir şehrin tarihini
korumak isterken, bu şehirde
yaşamış insanların anılarına da
saygı gösteriyoruz.
Diyorlar ki, Erbil birkaç bin
yıllık tarihe sahip bir kenttir.
Benim bundan hiçbir şüphem
yok elbette. Ancak nereden
bakılırsa bakılsın, bu tarihe hiç
ama hiç saygı gösterilmemiştir.
Bunda elbette Erbil sakinlerinin
de kusuru vardır. Ayrıca kentin
modern tarihi de unutulmuştur.
Bazen düşünüyorum ve kendi
kendime diyorum ki, acaba kentin bazı yerleri neden sessizce
yıkılıp yok ediliyor?
Neden hiç kimse buna ses
çıkarmıyor ve “Birçok anıyı
paylaştığımız ve sevdiğimiz bu
yerleri yok etmeyin” demiyor?
Neden kimse o Irak’lı Yahudi’ye
örnek olmuyor? Bu Yahudi,
2003’te meydana gelen Körfez
Savaşı’na karşı çıkmak için
gösteri yaparak, Tel Aviv’de ellerinde taşıdığı pankarta aynen
şunları yazmıştı “Bağdat’ı vurmayın. Dicle yakasında birçok
anım var”.
Bu Yahudi Irak’ı uzun yıllar önce
terk etmiş olsa da, Bağdat’a
karşı duygusu hep tazeydi.
Peki, biz Erbilliler ne durumdayız? Şehrimize nasıl bir duygu
besliyoruz? Acaba kendi anılarımıza saygı duyuyor muyuz?
Yahudilerden söz açmışken,
biraz da bu halktan söz edeyim. Acaba bu halkın Erbil’deki
tarihine ne oldu? Bu şehrin eski
sakinleri, Yahudileri çok severdi.
Bir tarihçi şöyle yazıyor, “Erbilliler, Yahudileri Filistin’e herkesten daha iyi şekilde uğurladılar.
Erbilliler, Yahudilerin şehri terk
ettiği gece sabaha kadar ağladılar”.
Peki ya Araplar? Arapların,
Erbil’deki tarihi de unutuluyor.
Bunların Erbil’de kendi mahalleleri vardı ve ekmek satarak
geçiniyorlardı.
Korkarım yarın veya öbür gün
Kayseri Çarşısı’nın tarihi de
unutulur!
5
saray
Sayı:65 - 29 Şubat 2012
Türkmen edebiyatçı ve yazarlar ilk kongrelerini yaptılar
Hedefimiz tüm Türkmen edebiyatçı ve
yazarları tek çatı altında toplamaktır
Dilaver Bezirgan-Erbil
Türkmen Edebiyatçı ve Yazarlar Birliği ilk kongresini Erbil’de
gerçekleştirdi. Türkmen parti ve
çevrelerinin temsilci gönderdiği
kongrede, birliğin yeni idare
heyeti seçildi. 23 Şubat 2012
günü gerçekleşen kongrede
gazetemize konuşan birlik başkanı, hedeflerinin tüm Türkmen
edebiyatçı ve yazarları tek çatı
altında toplamak olduğunu
söyledi. “Türkmen kültürüne,
edebiyatçı ve yazarlarına hizmet için çalışıyoruz” parolası
altında düzenlenen kongrede
birlik başkanı, yardımcıları ve
idare heyet üyeleri seçildi. Bir
yıl önce Erbil’de kurulan birliğin toplam 69 Türkmen üyesi
bulunuyor.
Birliğin seçilmiş başkanı Esat
Erbil, hedeflerinin tüm Türkmen
edebiyatçı ve yazarlarını tek
çatı altında toplamak olduğunu
söyledi. Sırf kendilerini düşünen Türkmen partileri gibi olmak istemediklerini ifade eden
Erbil, birliklerinde tüm çevrelerden Türkmen yazarların bulunduğuna dikkat çekti.
Birliğe üyelik için 18 yaşını
doldurmuş olmak gerektiğini
ifade eden birlik başkanı Esat
Erbil, üyenin en az 30 yazıya
ve 50 hoyrata imza atmış olması gerektiğinin altını çizdi. Çok
sayıda genç üyeye de sahip
olduklarını belirten Erbil, Kültür
Bakanı’nın birliklerine bütçe
sağlaması için Maliye Bakanlığı’na yazı yazdığını kaydetti.
Erbil, “Ancak Maliye Bakanlığı
taleplerimizi yerine getirmiyor”
dedi.
Kongre açılış törenine Kürt
çevresinden hiç kimseyi davet etmediklerini ifade eden
Erbil, bu çevrelerin kendilerine yardım eli uzatmadıklarını
kaydetti.
Kongreyi, masraflarını kendileri ödeyerek düzenlediklerine
dikkat çeken birlik başkanı,
sorunlarını kendileriyle paylaşmak için Kürt kültürel kurumları ziyaret edeceklerini söyledi.
Bir Türkmen yazar olan İbrahim Halil, birliğin bugüne kadar hiçbir icraata imza atmadığını söyledi.
Kongrenin, Türkmen edebiyatçı ve yazarlarını birbirine
yakınlaştırmak için iyi bir başlangıç olduğunu savunan Halil,
kongre düzenlemenin çağın
bir gereği olduğunu kaydetti.
Birliğin sekreteri olan Muhammet İlhanlı, kongrenin serbest
bir havada düzenlendiğini söyledi. Birlikte tüm Türkmen çev-
relerinin temsil edildiğini ifade
eden İlhanlı, birliğin Türkmen
aydınları temsil ettiğine dikkat
çekti.
Maddi olarak sorun yaşadıklarını belirten İlhanlı, “Tüm
Türkmen çevrelerinden yardım
beklerdik. Ancak bunlar bize
sadece manevi olarak destek
oluyorlar” diye konuştu.
Birliğin dış ilişkiler sorumlusu
Burhan Yaralı, Türkmen yazarları toplamayı başardıklarını
söyledi. Kongreyi başarılı bir
adım olarak niteleyen Yaralı,
“Türkmen partilerinin başaramadığını biz yaptık ve tüm
yazarlarımızı toplayabildik”
diye konuştu.
Yaralı, ileriye dönük etraflı bir
program hazırladıklarını da
söyledi.
Yazar Hemin Cemal, birlik
olarak maddi yardım almadan
bir şey başarmalarının mümkün olmayacağını ifade etti.
Cemal, “Eğer maddi destek
sağlanmazsa diğer Türkmen
çevreleri gibi biz de pasif olacağız. Birliğe ruhsat alabilmek
için iki yıl boyunca çalmadığımız kapı kalmadı.” diye konuştu.
Kongrede, bir yargıcın denetiminde yapılan idare heyeti
seçimini aşağıda adı geçen
delegeler kazandı:
-Esat Erbil- Birlik Başkanı
-Hüsam Hasret- Başkan Yardımcısı
-Muhammet İlhanlı-Sekreter
-Ercüment Terzi-İdare ve Maliye Sorumlusu
-Riyaz Demirci- Teşkilat Sorumlusu
-Yaşar Altıparmak- Enformasyon Sorumlusu
-Dilaver Bezirgan-İlişkiler Sorumlusu
-Burhan Yaralı-Dışilişkiler Sorumlusu
-Dr. Salim Otrakçı- Üye
-İman Selim Garip-Yedek üye
-Şemsettin Veli Erbilli- Yedek
üye
ğunu belirten Awad, “Kendimi
sanki Avrupa’daymışım gibi
hissettim. Iraklılar, keşke biz
de Erbil’deki gibi caddelere
sahip olsaydık diyorlar. Erbil’in dört bir yanını modern
oteller ve alışveriş merkezleri
sarıyor. Bu bizi çok sevindiriyor. Kentte trafik bilinci çok
yüksek, birisi hastaysa Erbil’e
gelsin hemen iyileşir” diye
konuştu.
Ülkedeki kanallarda yayınlanan programların, Irak’taki tüm etnik grupların dilek
ve isteklerini karşılamasını
temenni ettiklerini ifade eden
Awad, Arapça yayın yapan
televizyonların, birlik ve beraberliğin bir ifadesi olarak
Türkmence ve Kürtçe programlar da yapması gerektiğini
söyledi. Awad, “Basra’dan
Zaho’ya kadar uzanan ül-
kemizdeki tüm vatandaşlar
mutlu olsunlar” diye konuştu.
Konserde Irak’ın meşhur ses
sanatçısı Salah Adulgafur da
yer aldı. İki yıldan beri Erbil’de ailesiyle birlikte yaşayan Adulgafur, Suriye’den
Erbil’e geçtiğini söyledi. “Erbil
vatanımızdır” diyen Adulgafur, köken olarak Kürt ve
Hanekinli olduğunu kaydetti.
Güzel olarak nitelediği Erbil’in, her açıdan geliştiğini
ifade eden ses sanatçısı
Adulgafur, “Geçmişin acılarını
bir kenara atmalı ve sevgiyle
bir arada toplanmalıyız. Ülkemizi güzelleştirelim” dedi.
Erbil’de yeni caddelerin, üst
geçitlerin ve modern yerleşim
yerlerinin inşa edildiğini ifade
eden ses sanatçısı Salah
Adulgafur, “Zengin uygarlığa
sahip bir ülkeyiz. Ortak bir
toprak ve ortak bir tarihe sahibiz. Bereketli bir toprağımız
var. Irkçılık ve ayrım yapmak
kimseye fayda sağlamaz.
Bizim sevgiye ve birliğe
ihtiyacımız var. Dünyadaki
gelişmiş ülkelere bakmalıyız”
diye konuştu.
Ses sanatçısı Yas Hızır ise,
Erbil’i defalarca ziyaret ettiğini söyledi. Gazetemize
konuşan Hızır, imar, huzur ve
emniyet bakımından Bağdat’ın da Erbil gibi olmasını
temenni ettiklerini ifade etti.
Yurtdışındaki gurbetçi ses
sanatçılarını ülkeye dönmeye
çağırdı.
Erbil’i hiçbir zaman unutmadıklarını dile getiren güzel sesiyle ünlü ses sanatçısı Hüseyin Nimet, bu şehri yetmişli
yıllarda sürekli ziyaret ettiğini
hatırlattı. Erbil’in Avrupalı bir
şehirden hiçbir farkının olmadığını ifade eden Nimet,
“Irak’ın diğer şehirleri de Erbil
gibi olsun. Bu şehrimizin insanları çok vefalı, kültürlü ve
misafirperverdir. Ülkemizde,
farklı etnik grupları arasında
ayrım yapılmamalıdır. Çünkü
yabancı bir ülkeyi ziyaret ettiğimizde şu veya bu milletteniz demiyoruz, belki de Iraklıyız diyoruz” diye konuştu.
Bölge başkanıyla görüşmek
istediğini ifade eden Nimet,
bir süre önce görüştüğü eski
bölge başbakanı Dr. Berhem
Salih’i kültürlü ve hürmetli bir
.kişilik olarak niteledi
Ses sanatçısı Hamit Mansur
da Erbil’i çok ziyaret eden
bir sanatçıdır. Erbil’i ve halkını çok sevdiğini ifade eden
Mansur, “Erbil halkı da beni
.çok seviyor” dedi
Iraklı ses sanatçıları: “Erbil halkını seviyoruz”
Seyit Fahrettin Erbilli-Erbil
Bir konser için Erbil’e gelen
Iraklı ses sanatçıları, mimari
anlamda bu kentte gerçekleşen gelişmenin, huzurun ve
istikrarın Irak’ın diğer kentlerine de yansımasını arzu
ettiler. Gruptaki sanatçılar
Erbil halkını çok sevdiklerini
de ifade ettiler.
Ses sanatçısı Dr. Fazıl Awad,
Erbil’in çok güzel bir şehir olduğunu söyledi. Gazetemize
konuşan Awad, Erbil halkının
misafirperver olduklarını ve
sanatçılara büyük hürmet
gösterdiklerini kaydetti.
Erbil’e ilk kez 1970’te geldiğini hatırlatan güzel sesli
sanatçı Awad, kentte mimari
anlamda gerçekleşen gelişmelere hayran olduğunu
ifade etti. Kentteki huzur ve
emniyetin ileri derecede oldu-
4
Sayı:65 - 29 Şubat 2012
KDP’li yönetici Çınar Saad Abdullah:
saray
Yedinci kabinede 3 kadın bakan olmalı
Röp: Saray
KDP’li yönetici ve Mesleki Örgütler Daire Sorumlusu Çınar
Saad Abdullah gazetemize
verdiği röportajda, Türkmenlerin
mesleki örgütlerdeki sayısının
çok düşük olduğunu söyledi.
Bu örgütlerde Türkmenlere kota
uygulandığını ifade eden Abdullah, “Ancak sağlanan kota
sayısı çok düşüktür” dedi. Bölge
hükümetindeki kadın sayısına
da temas eden KDP’li yetkili
Bayan Çınar Abdullah, “Yedinci
kabinede en az 3 kadın bakanının yer almasını talep edeceğim” diye konuştu.
Saray: Çoğu mesleki örgüt,
bölge hükümetinden bütçe
almasına rağmen, üyelerinden
üyelik aidatı da alıyorlar. Buna
ne diyorsunuz?
Ç.Abdullah: Bu normal bir şey.
Örgütler hükümetten bütçe
alıyorlar diye üyelerinden üyelik
aidatı alamazlar gibi bir durum
söz konusu değildir. Çünkü bu
uygulama dünyadaki tüm mesleki ve sivil toplum örgütlerinde
geçerlidir. Avrupa’da, Amerika’da partiler kendi üyelerinden
üyelik aidatı alıyorlar. Aksi tak-
dirde üyelikleri kabul edilmez.
Bu, partiye veya örgüte bağlanmak gibi bir şeydir.
Saray: Partiniz şubeleri için ne
zaman konferans düzenleyecek?
Ç.Abdullah: Nisan ayı başında.
Saray: Acaba konferansta şube
yöneticileri değişecek mi?
Ç.Abdullah: Tabi ki değişikliler
yapılacak. Şubelerin yeni yöneticileri seçilecek.
Saray: Deniliyor ki KDP, hükümetin görev süresini uzatmak
istiyor. Bu iddia doğru mu?
Ç.Abdullah: Bu konuda hiç
bilgim yok.
Saray: Yeni kabinede bakanlıklar için vekiller seçilecek mi?
Ç.Abdullah: Sanmıyorum.
Çünkü bunun için bazı yasaların
değiştirilmesi gerekecek. Bu da
biraz zaman alır.
Saray: Yeni kabinede size herhangi bir görev teklif edildi mi?
Ç.Abdullah: Hayır, herhangi bir
teklif almadım.
Saray: KDP ile İslami Birliği
arasındaki ilişkiler konusunda
konuşmak ister misiniz?
Ç.Abdullah: KDP olarak diğer
gruplara her zaman barış eli
uzatıyoruz ki bölgede barış
sağlansın ve sorunlar çözülsün.
Belli ki Bahdinan Bölgesi’ndeki
son olaylar KDP ve İslami Birliği
arasındaki ilişkilerin gerilemesine neden oldu. KDP olarak
bölgede huzurun hâkim olması
için İslami Birliği ile aramızdaki
gerilimi gidermek istiyoruz.
Saray: Yedinci kabinedeki kadın
sayısının düşük olduğunu düşünmüyor musunuz? Bir önceki
kabinede de sadece 1 kadın
bakan vardı?
Ç.Abdullah: Yeni kabinede
kadın sayısının arttırılmasını is-
tiyorum. 1 kadın bakan beklentimizi karşılamıyor ve yeni kabinede 3 kadın bakan istiyoruz.
Saray: Parti olarak Türkmenlerin mesleki örgütlerdeki katkılarını nasıl buluyorsunuz?
Ç.Abdullah: Türkmenler bu
örgütlerin hepsinde yer alıyorlar.
Türkmenlere çoğunluk teşkil
ettikleri bölgelerde kota uygulanmaya çalışılıyor. Örneğin;
öğretmenler sendikası, gazeteciler sendikası ve diğerlerinde.
Ancak bazı örgütlerde bunların
sayısı az veya hiç yok.
Saray: Türkmenlere özel mesleki örgütler kurmak için yardımcı
olur musunuz?
Ç.Abdullah: Bu hükümetin
görevidir, bizim değil. Kürdistan Bölgesi’nde ikamet eden
Türkmenler kendilerine özel
mesleki örgütler kurma hakkına sahiptirler. Sanırım bu
hususta herhangi bir engel de
söz konusu değildir. Daire olarak hiçbir örgüte parasal yardımda bulunmuyoruz. Eğer bir
grup, mesleki bir örgüt kurmak
istiyorsa, hükümete sunmak
üzere program ve içtüzüğünü
hazırlar.
poze etme zamanı geride kaldı.
Toplumumuz kendi kararını kendi verir. Belli ki Erbilliler beni bu
makama uygun bulmuşlar. Bu
yaklaşımı partilerden de bekliyorum. Şehrime hizmet etmeyi çok
istiyorum.
Saray: Yoksul halka çok yardım
ettiğiniz söyleniyor.
H.Hoşnav: Bu aslında benimle ve yüce Allah arasında bir
husustur. Dolayısıyla bu konuda
konuşmak istemiyorum. Zengin
birisi olduğum için fakirlere yardım etmeyi bir görev olarak biliyorum. Örneğin, her dereceden
600’den fazla öğrenciye maaş
tahsis etmiş bulunuyorum. Ayrıca kronik hastalıklara yakalanmış 400’den fazla insana maaş
ödüyoruz. Bunu ben bir iyilik
değil bir görev olarak görüyorum. Erbilliler, kendilerine değil
yabancılara yardım eli uzatan bir
toplum olarak biliniyor. Öyleyse,
yardıma muhtaç kendi insanlarımıza neden yardım etmeyelim?
Saray: Hewler uydu kanalına
maddi olarak kim yardım ediyor?
H.Hoşnav: Kanalın masraflarını
77 adlı şirket değil, kendim karşılıyorum. Dört ortağından biri
olduğum bu şirket, kanala tek bir
dolar dahi yardım etmiyor. Keza,
Sekoyto adında çıkardığımız
dergiye de benden başka kimse
yardım etmiyor.
Saray: Medya alanındaki yeni
projeleriniz nelerdir?
H.Hoşnav: İlerideki günlerde
Seko adında bir radyo kurmayı
planlıyoruz.
Saray: Bazen derginiz zamanında çıkmıyor.
H.Hoşnav: Başyazarın değişmesi derginin biraz geç çıkmasına
yol açtı.
Saray: Hem Hewler televizyonu
müdürünün hem de Seko dergisi
başyazarının değişmesi sizce
normal mi?
H.Hoşnav: Elbette normal. Eski
başyazarımız üyesi olduğu
grupla sorun yaşıyordu. Ancak
sonra bu sorunlar çözülünce o
da grubuna döndü. Biz tarafsız
insanlar istiyoruz. Bu listemizde yer alan üyeler için de geçerlidir. Adaylarımızın tarafsız
olmasını istiyoruz. Birisi listemizden Erbil il meclisi seçimleri
için aday olmak istiyorsa, üyesi
olduğu partiden en az 5 yıl önce
ayrılmış olması gerekir.
Saray: Erbil toplumu her yönden mağdurdur. Sizce iktidar
partisi ve hükümet, bu toplumu
ve taleplerini göz ardı etmiyor
mu?
H.Hoşnav: Erbil hem bölge
hem de merkez hükümeti için
çok önemli bir karar merkezidir.
Dolayısıyla hem KDP hem de
KYB Erbil toplumunu hesaplarından çıkarmamalılar. Çünkü
bu toplum dengeleri değiştirebilecek kapasiteye sahiptir. Erbil
toplumu çok sabırlıdır ve karar
almakta acele etmez. Umarım iktidar partisi ve muhalefet
bu toplumun bu tavrını yanlış
yorumlamaz ve toplumu kızdırmaz. Erbil toplumu hükümetin
kaldıramayacağı veya yapamayacağı hiçbir şeyi empoze
etmez ve her zaman meşru
taleplerle karşımıza çıkar. Kısacası Erbil’in birçok eksikliği ve
sıkıntısı var.
Hewler uydu kanalı sahibi Hereş Hoşnav: Türkmen
partilerin faaliyetlerini de yayınlıyoruz
Röp: Saray
Kürdistan İşadamları Birliği Başkanı ve Hewler uydu kanalı sahibi Hereş Hoşnav, sahibi olduğu
uydu kanalının, Kürdistan Bölgesi’nin tüm millet ve kesimlerinin
kanalı olduğunu söyledi.
Hoşnav, kanal olarak Türkmen
partilerinin faaliyetlerini de yayınladıklarını söyledi.
Saray: Bir işadamı olarak neden
medya alanına girdiniz?
H.Hoşnav: Kurumumuzun adı
United Medya’dır. Biz AUC, Camiye ve Hewler’e hizmetlerimizi
sunuyoruz. Örneğin bir televizyon kanalı açmak istiyorsanız
tek yapacağınız şey bize para
ödemektir. Sonra gerisini bize
bırakın. Biz uygun bir fiyatla size
tam donanımlı bir uydu kanalı
kurabiliriz. Sorunuza gelince;
ben eskiden özel sektörde çalışıyordum. O dönemler masif
elektrik müdürüydüm. Ardından
Sanayi ve Enerji Bakanlığı’nda
elektrik genel müdür vekili olarak
görev yaptım. 1997’de kamudan
ayrılarak petrol işlerinde çalıştım. Bundan üç yıl sonra ‘77’
adlı bir Türk şirketinde müteahhitlik yaptım. Şirketi bölgeye
ben getirdim ve beraber çok iş
başarabildik.
Bu şirketle Bağdat’ta da çalıştık.
Amerikalılar’dan yaklaşık 1,5
milyarlık iş teklifi aldık. Şirketle Afganistan’da da iş yaptık.
Bölgemizin en büyük şirketlerinden biri olan 77 adlı şirketin
faaliyetleri arasında yol ve köprü
yapımı yer alıyor. Ayrıca bu
şirketin ticaret ve yol yapımı ile
ilgilenen birkaç ara şirketleri de
bulunuyor.
Kendim iletişimciyim ve medyada çalışmayı çok arzu ediyordum. Yurtdışındayken dünyanın
büyük şirketlerinin çoğunun
kendi medya kurumlarına sahip
olduğuna şahit oldum. Buradan
hareketle El-Muttehida adında
bir televizyon kanalı kurdum.
Irak’ın orta ve güney kısımlarında yayınlandığı için televizyonun
dili Arapça idi. Kanaldan çok
fayda gördük. Ben Erbilli olduğum ve bu şehirde doğduğum
için hükümette yer almaya karar
verdim ki, halkıma hizmet edebileyim. Bu bağlamda Tarafsız
Erbil Listesi adında bir liste teşkil
ettik. Erbil’in önde gelen 15
tanınmış şahsiyetinin yer aldığı
listenin başkanlığını kendim yapıyorum. Listeyi kurma aşamasında seçimlerle ilgilenen uluslararası özel şirketlerle anlaştık.
Medyanın önemini kavradım
ve Hewler adında Kürtçe bir
televizyon kanalı açtım. Kür-
düyle, Türkmeniyle, Arabıyla
ve Hıristiyanıyla tüm Kürdistan
toplumunun kanalı olan Hewler’de Türkmence programlar da
vardır. Biz ayrıca Türkmen partilerden yayınlamak için var olan
faaliyetlerini bize göndermelerini
de istedik. Geçenlerde 1 saatlik
Türkmence programımız vardı.
Ancak bazı teknik nedenlerle
program kaldırıldı. Türkmenlerin
kendi televizyonlarına kavuşmalarını çok arzu ediyorum. Şunu
da belirtmek isterim ki, eğer bir
uydu kanalı kurmak istiyorlarsa
Türkmenlere yardımcı olmaya
hazırım.
Saray: Erbil valisi olacaksınız
deniliyor. Bu söylenti ne kadar
doğrudur?
H.Hoşnav: Bu söylenti listemizi
oluşturduktan sonra yayıldı. Erbil
toplumu bizi iyi biliyor ve yaptıklarımız ortadadır. Bu toplum
nasıl karar vereceğini de iyi bilir.
Artık topluma şunu bunu em-
3
saray
Sayı:65 - 29 Şubat 2012
Şerdil Tahsin: Diğer milletvekillerinin imzası olmadan proje sunmamız mümkün değil
Kürdistan Parlamentosu’nun bir maddesi
Türkmen milletvekilleri için sıkıntı yaratıyor
Saray-Erbil
Kürdistan Parlamentosu
içtüzüğünün bir fıkrasında,
grup kurabilmek için 10
milletvekili şartı hükmü
geçiyor. Bu durum Türkmen
ve Hıristiyan temsilcileri için
sıkıntı yaratıyor.
Konuyla ilgili gazetemize
konuşan bir Türkmen
milletvekili, Türkmenler
olarak parlamentoda
sayılarının arttırılmasını
talep ettiklerini söyledi.
Beş milletvekiline sahip
oldukları için yasa teklifi
veremediklerini ifade eden
Türkmen Milletvekili Şerdil
Tahsin, diğer milletvekillerinin
imzasını almadan yasa teklifi
sunamamalarından şikâyet
etti.
Grup kurabilmek için 10
milletvekili şartı getiren
parlamentonun maddesini
gazetemize değerlendiren
Tahsin, bu maddeyi iptal
etmek veya maddede
geçen sayıyı düşürmek için
çalışacaklarını söyledi.
Halen Kürdistan
Parlamentosu’nda 13 grup
bulunuyor. Ancak sayıları
az olduğu için Türkmen
ve Hıristiyanların grubu
bulunmuyor.
Bir milletvekilinin bir grup
oluşturmasına sıcak
bakmadığını ifade eden
Türkmen vekil Şerdil Tahsin,
tek bir kişi olsa da bir listeyi
temsil ediyor. Erbil Türkmen
Listesi Başkanı Tahsin,
Hıristiyanlarla güçlü bir grup
kurmayı istediklerini kaydetti.
Bölge parlamentosunda
görev yapan toplam 5
Türkmen milletvekili
var. Bu milletvekilleri üç
farklı listede yer alıyorlar.
Tahsin'in dediğine göre
bu 5 milletvekili diğer
gruplarla güçlü bir koalisyon
oluşturabilirler. Koalisyonun
kurulması durumunda,
kendilerine özel bir salon
ve özel bir bütçe de talep
edebilirler.
Eski dönem Türkmen
milletvekillerinden Esat
Erbil, Türkmenler olarak
parlamentoda, Kerkük'ün
Kürdistan Bölgesi’ne yeniden
dönmediği takdirde grup
kurmalarının imkânsız
olduğunu savundu.
Kerkük'ün Kürdistan
Bölgesi’ne yeniden
dönmesini dileyen Erbil, "O
zaman parlamentoda hem
sayımız artar hem de güçlü
bir grup kurabiliriz" diye
konuştu.
Türkmenlerin bölgede azınlık
olarak değerlendirilmesinin
yanlış olduğunu ifade
eden eski milletvekili Esat
Erbil, "Bölgenin ikinci
büyük toplumunun azınlık
olarak addedilmesi ve grup
kuramaması büyük bir
hatadır" dedi.
Alınan bilgilere
göre, Kürdistan
Parlamentosu’ndaki gruplar
büyük bir salona ve bir
bütçeye sahiptir. Ancak bir
takım liste ve blok bu haktan
yararlanmıyor.
Hıristiyan Milletvekili Salim
Toma, parlamentoda
Rafideyn adında bir listeye
sahip olduklarını söyledi.
Grup kurabilmek için sayının
ölçü olarak alınmaması
gerektiğini ifade eden Toma,
grup olarak büyük gruplarla
koalisyona girme gibi bir
şartın söz konusu olmadığını
söyledi. Türkmen Demokrasi
Hareketi Listesi Başkanı
Yaşar Altıparmak, grupları
olmasa da listeleri olduğunu
söyledi. Diğer bloklarla grup
kurabileceklerini savunan
Altıparmak, parlamentonun
grup kurabilmek için
10 milletvekili şartını
öngören maddesinin iptal
edilmemesi durumunda
daha büyük sıkıntılarla
karşılaşabilecekleri
uyarısında bulundu.
Türkmen listelerinin
parlamentoda özel
odaları bulunuyor. Odada
milletvekillerinin işine
bakan bir de bir görevli
çalışıyor. Yaşar Altıparmak,
parlamentoda eğer
varsa kendilerine salon
vereceklerini de kaydetti.
Toma, bir sonraki hükümetin
halka hizmet götürmesini
istediklerini kaydetti.
Türkmen ve Hıristiyan
milletvekillerin Barzani'ye
destek vermelerinin iyi ve
gerekli bir davranış olduğunu
niteleyen bir öğretim
görevlisi, bu desteğin üç
millet arasında işbirliği
ortamının oluşmasında da
etkili olacağını savundu.
Öğretim görevlisi Dr. Salim
Otrakçı, milletvekillerinin
hareketlerinde diplomatlar
gibi davranmasının
kaçınılmaz olduğunu
söyledi. Otrakçı, "Bir
milletvekili, halkının
menfaati neredeyse orada
olmalıdır" diye konuştu.
Türkmen milletvekillerinin
yedinci hükümet kabinesine
destek vermesini
gazetemize değerlendiren
siyasi bir gözlemci ise,
bu destekte, Barzani'nin
Türkmen ve Hıristiyanlara
vermiş olduğu sözlerin etkili
olduğunu söyledi. Adının
açıklanmasını istemeyen
siyasi gözlemci, bir önceki
hükümetin Türkmenler için
hiçbir şey yapmadığını
da söyledi. Gözlemci,
Türkmen temsilcileri,
ilk kurulduğunda altıncı
hükümet kabinesi
Başbakanı Dr. Berhem
Salih'le görüştüklerini
hatırlattı.
Gözlemci, söz konusu
görüşmede Salih'in heyete
verdiği sözlerin hiçbirisini
tutmadığını kaydetti.
Gözlemci, "Bu sebepten
dolayıdır ki Türkmen
milletvekilleri Neçirvan
Barzani'nin kuracağı
hükümete destek veriyor"
diye konuştu.
Türkmen ve Hıristiyanlar yedinci hükümet
kabinesine ne karşılığında destek verdi
Saray-Erbil
Yedinci hükümet kabinesini
kurmakla görevli olan
Neçirvan Barzani,
kendileriyle görüştüğü
Türkmenlere tüm taleplerini
yerine getireceğine dair
söz vermişti. Türkmen
milletvekilleri, Barzani'nin bu
tavrından dolayı memnuniyet
duyarak Kürt yetkilinin
kuracağı kabineye destek
kararı aldılar. Barzani'ye
sadece Türkmenler değil
Hıristiyanlar da destek
veriyor.
Türkmen Milletvekili Yaşar
Altıparmak, Kürdistani
listesinin programına destek
adına bu listenin başbakan
adayına –evet– dediklerini
söyledi. Altıparmak,
Kürdistani listesinin verdiği
vaatlerin Türkmenlerin
beklentileriyle örtüştüğünü de
kaydetti.
Kürdistan
Parlamentosu’ndaki Türkmen
temsilcilerinin Kürt listesine
verdiği destekte, Neçirvan
Barzani'nin Şubat ayı
başında Türkmen çevrelere
verdiği sözler etkili olmuştu.
Konuyla ilişkin gazetemize
konuşan Türkmen Milletvekili
Şerdil Tahsin, Neçirvan
Barzani'ye, Türkmenlerin tüm
taleplerini yerine getireceğine
dair söz verdiği için destek
verdiklerini hatırlattı.
Barzani'ye ulaşmanın çok
kolay olduğunu ifade eden
Tahsin, "Neçirvan Barzani
tüm milletler için çalışıyor"
diye konuştu.
Türkmen Milletvekili Tahsin,
bir önceki Başbakan Dr.
Berhem Salih hükümetinin
Türkmenlere verdiği sözleri
tutmadığını da kaydetti.
Hıristiyan Milletvekili
Salim Toma, halkın genel
menfaati için Barzani'ye
destek verdiklerini söyledi.
Gazetemize konuşan Toma,
hükümetin iki yılda bir
değiştiğini bildikleri için bir
Kürt grubuna destek verirken
diğer bir Kürt grubuna destek
vermemek gibi bir hareket
içinde olmak istemediklerini
de söyledi.
Çözümün bir parçası
olduklarını savunan
Hıristiyan Milletvekili Salim
2
saray
Bölge yetkilileri yerel medyaya konuşmuyor
Sayı:65 - 29 Şubat 2012
Osman Ranyayi
Saray-Erbil
Bölge gazetecileri haber
toplamak ve yetkililerle röportaj
yapabilmek için birçok zorluk
çekiyorlar. Bu gazeteciler, bölge
yetkililerinin yerel gazetelere
değil, yabancı muhabirlere
demeç ve röportaj vermesinden
de şikâyetçi.
Konuyla ilgili gazetemize
konuşan üst düzey bir Kürt
yetkili, birçok yetkilinin
şöhret olabilmek için yabancı
medyaya konuştuklarını
söyledi. KDP yönetiminden
Felekettin Kakayi, dış
medyanın öneminin yerel
medyadan daha çok olduğuna
dikkat çekti. Türk, Arap ve Batı
medyasına verilen demeçlerin
fazla yankı uyandırdığını ifade
eden aydın ve yazar Kakayi,
Dr. Abdusselam Reşit
iç medyadaki söylemin dış
medyadakinden farklı olması
gerektiğini söyledi.
Dış medyada kendi meseleleri
için daha fazla propaganda
yapabileceklerini savunan
Kakayi, iç medyaya verilen
demeçlerin yönlendirici olması
gerektiğini ifade etti. Dış
medyaya verilen demeçlerin
kısa, öz ve bilimsel olmasının
öneminin altını çizen Kürt
yetkili, yerel medyanın dış
medyadan farklı olduğunu
kaydetti. Elektrik ve konut
sorunlarının içe dönük bir
mesele olduğunu ve bunları dış
medyayla paylaşmanın önemli
olmadığını dile getiren Kakayi,
dış ülkelerle olan karşılıklı
ilişkilerin dış medyada haber
yapılması gerektiğini söyledi.
Felah Mustafa
Kürdistan Bölgesi Dış İlişkiler
Daire Sorumlusu Felah
Mustafa, yabancı muhabirlerin
Kürt yetkililerden demeç
almak ve röportaj yapabilmek
için email ve telefon yoluyla
randevu aldıklarına dikkat çekti.
Başında bulunduğu dairenin
haberlerini iç medyayla
paylaşmakta kusuru olmadığını
savunan Felah Mustafa, bu
konuda elinden geleni yaptığını
söyledi.
Dairenin Türkiye masası
sorumlusu Dr. Abdusselam
Reşit, dış medyaya
açılmalarının, dairelerinin
misyonuyla örtüştüğünü
söyledi. Öncelikli görevlerinin
başında dış ülkelerle ilişki
kurmak olduğunu savunan
Reşit, yerel medyanın üzerine
düşen rolü layıkıyla yerine
getirmesinin kendilerini
sevindireceğini kaydetti. Kürt
yetkili Reşit, yerel medyanın
bölgeyi dünyaya tanıtmasının
öneminin altını çizdi. Yabancı
muhabirlerin bölge yetkililerine
kolay ulaşabildikleri yönündeki
sorumuzu yanıtlayan Reşit,
"Bizimle temas kuran kimseyi
reddetmedik. Özellikle yerel
medyayla çok iyi ilişkiler
kurmak istiyoruz" diye konuştu.
Bölge Başkanlığı Enformasyon
Sorumlusu Osman Ranyayi,
muhabirlerin toplantı ve
seminerler sırasında yetkililerle
görüşebildiklerini söyledi. Ancak
yerel muhabirlerin yetkililere
can alıcı sorular soramadığını
savunan Ranyayi, yetkililerin
kapısının tüm muhabirlere açık
Felekettin Kakayi
olduğunu kaydetti.
Yerel muhabirlerin bilgiye
ulaşma şansının düşük
olduğuna dikkat çeken Kürt
yetkili, yabancı muhabirlerin
şahsi ilişkiler kurmak
suretiyle bölge yetkililerine
ulaşabildiklerini söyledi.
Gazetecilik çalışması hakkında
bölgede uygun mekanizmalara
sahip olmadıklarını itiraf
eden Ranyayi, bu konuda
ilgili makamlar ve gazeteciler
sendikasına büyük görevler
düştüğünü söyledi. Ranyayi,
" Muhabirlerin bilgiye
ulaşabilmesi için ilgili makamlar
ve gazeteciler sendikası
üzerine büyük görevler düşüyor.
Gazeteci ve muhabirlerimizin
eğitimden geçmesi
kaçınılmazdır" diye konuştu.
Bakanlar Kurulu Danışmanı: Yayın organlarına para tahsis etmek olağandır
Saray-Erbil
Geçen hükümet döneminde
paraları kesilen gazete ve
dergi sahipleri paralarının
geri ödenmesini istiyorlar.
Ruber gazetesi başyazarı
İbrahim Abbas, hükümetten
Geçen hükümet döneminde paraları kesilen
gazete ve
dergi sahipleri paralarının geri
ödenmesini
istiyorlar
yayın organlarının parasının
kesilmesinden yana
olmadıklarını kaydetti.
Neçirvan Barzani'den
bölgede yayınlanan gazete
ve dergilerin bütçesini geri
ödemesini isteyen Rubar
Gazetesi başyazarı İbrahim
Abbas, paraların yeni bir
mekanizma geliştirilerek
ödenmesini istedi.
Tahsisatı kesilen Halbun dergisi
bütçe almamalarına rağmen, imtiyaz sahibi Karvan İsmail,
dergilerinin satılan ve okunan
paraları kesilen yayın
organlarının bütçelerinin geri bir dergi olduğunu söyledi.
ödenmesini desteklediklerini Paralarının yeniden
ödeneceğine dair iyimser
söyledi.
Yayın organlarının parasının olduğunu ifade eden İsmail,
kesilmesini Süleymaniye'deki yeni Başbakan Neçirvan
Barzani'nin, KDP'nin Erbil'de
gösterilere bağlayan Abbas,
Eski Başbakan Dr. Berhem
Salih'in yayın organlarının
bütçesini kesme kararını
yanlış olarak niteleyen
Hasan, kararın aceleci
alındığını söyledi.
Hasan şöyle konuştu, "Eski
başbakanın, hükümetten
para alan yayın organlarını
takip eden bir komisyon
kurması gerekiyordu. Ancak
böyle bir şey yapılmadı.
Aslında sadece partilere ait
yayın organlarının paraları
kesilecek deniliyordu. Ancak
bağımsız yayın organlarının
da parasını kestiler".
Şakam dergisi başyazarı
Ferhat Mala Hasan,
bağımsız yayın
organlarının parasının
fazla etkili olduğu için yayın
tekrar ödenmesini istedi.
organlarına paralarının
Bölgedeki bağımsız yayın
yeniden ödenmesini kabul
organlarının bütçesinin
edeceğini kaydetti.
tekrar ödenmesini
Paraları kesildiği için dergiyi
destekleyen bir hükümet
çıkaramadıklarını ifade eden yetkilisi, bu organların
İsmail, "Ne zaman bütçemiz
maddi ve manevi olarak
tekrar ödenirse dergiyi
desteklenmesinin olağan
kaldığı yerden çıkarmaya
bir durum olduğunu
başlarız. Ben yardımın
söyledi.
hükümetten gelmesini tercih Bakanlar Kurulu’nun Basın
ediyorum. Bize bir kaç
Danışmanı Zirek Kemal,
partiden yardım teklifi gedi,
bölgedeki siyasi ve kültürel
ancak bu teklifleri reddettik"
şartların, gazetelerin
diye konuştu.
kendi satışlarıyla ayakları
Şakam dergisi başyazarı
üzerinde durabilmesi için
Ferhat Mala Hasan, yardımın müsait olmadığını kaydetti.
kesilmesi kendilerini olumsuz Gazete ve dergilere
etkilese de, yayına devam
bütçe tahsis etmek için
ettiklerini söyledi.
bir ölçünün belirlenmesini
isteyen Kemal, gazeteci
ile gazeteci olmayanlar
arasında ayrım yapılması
gerektiğini söyledi.
Gazetecilerin, gazetecilik
okulu mezunu olmalarını
Bölgedeki
gazete ve
dergilere
bütçe tahsis
etmek için
bir ölçünün
belirlenmesi
talep ediliyor
savunan Kemal, eski
Başbakan Dr. Salih'in
geçen yıl yayın organları
için destek fonu
kurulmasını önerdiğini
hatırlattı. Kemal, "Öneri
Kültür Bakanlığı’na
sunuldu" diye konuştu.
Ünlü sözler
Sen karşındaki kişiyi öğrenmeye çalışma
O nasıl olsa kendisini gösterir
Mevlana
Sayı:65 - 29 Şubat 2012
Bölge parlamentosundaki
Türkmen vekiller grup kuramıyor
3
Hiçbir Türkmen sivil örgütüne
maddi yardım yapmıyoruz
4
6
Kayseri Çarışsı ve
anıların dili
Özgürlük adamı Abraham
Lincoln
8
Kürdistan koalisyonu: Bütçe milletlere değil bölge ve illere tahsis edilir
Irak Parlamentosu, Türkmen bölgeleri için genel bütçeden tahsisat ayırdı
Saray-Özel
Bir Türkmen milletvekiline
göre, Irak Parlamentosu
Türkmen bölgeleri için genel
bütçeden tahsisat ayırdı.
Tahsis edilen paralar, söz
konusu bölgenin tamiri
ile buradaki kültürel ve
sosyal yapıların inşası için
kullanılacak. Bu karar Erbil'i
kapsamayacak.
Irak Parlamentosu genel
bütçeyi kabul etti. 100 milyar
dolarlık bütçeden Kürt Bölgesi
12 trilyon 600 milyar dinar
gibi bir pay alacak. Konuyla
ilgili gazetemize konuşan
bir Türkmen milletvekili,
parlamentoya, Türkmen
bölgelerin tamiri ile burada
kültürel ve sosyal yapıların
inşası için bütçe tahsis
edilmesini teklif ettiğini söyledi.
Türkmen Milletvekili Hasan
Özmen, parlamentonun
maliye komisyonuna sunduğu
teklifin kabul edildiğini ifade
etti. Özmen tahsis edilen
bütçenin, Kerkük, Musul,
Diyala ve Selahattin sınırları
içindeki Türkmen Bölgesi’nin
tamiri ile buradaki kültürel
ve sosyal yapıların inşası
için kullanılacağını kaydetti.
Özmen, paradan eski Baas
rejimi mağduru Türkmen
ailelerin de yararlanacağının
altını çizdi.
Paranın, Türkmen vekillerin
İller İşleri Bakanlığı’na
sunacakları projeler baz
alınarak harcanacağını ifade
eden Özmen, tahsisattan
özel bir bölge sınırları içinde
yer aldığından Erbil'in
yararlanmayacağını kaydetti.
Özmen " Erbil için de bir şeyler
yapmaya çalışacağız" dedi.
Ancak bir Kürt milletvekili,
Türkmen bölgeleri için böyle
bir kararın alınmadığını
söylüyor. Kürdistan
koalisyonu Milletvekili Şuan
Muhammet Taha, yasalar
gereği bütçenin milletler
için değil bölge ve iller için
Kerkük Türkmenleriyse,
zaten Kerkük’e bütçe tahsis
ediliyor. Bütçe etnik gruplara
tahsis edilmez" diye konuştu.
Kürt milletvekilinin bu tavrını
gazetemize değerlendiren
Türkmen Cephesi Başkanı
Erşet Salihi, Kuzey Irak
yönetiminin Irak genel
bütçesinden %17’lik bir
pay aldığını hatırlattı. Bu
bölgede Türkmen, Kürt ve
Hıristiyanların yaşadığını
ifade eden Salihi, kendi
bütçeleri olsa da Sünni
ve Şii vakıflarının Irak
Hükümeti’nden de para
aldıklarını söyledi. Salihi,
"Durum böyleyken neden
Türkmenlere de bütçeden
para verilmesin?" diye
konuştu.
Teklifi parlamentoya götüren
Türkmen Milletvekili Hasan
Özmen'e teşekkür eden
Erşet Salihi, Erbil'deki
Türkmen temsilcilerin, kuzey
Irak için tahsis edilen %17'lik
paydan yararlanabilmek
tahsis edildiğine dikkat çekti. için bu bölgedeki yönetime
müracaat etmeleri gerektiğini
Türkmen milletvekillerinin
söyledi.
bölgelerine tahsisat ayrıldığı
Salihi, kendileri için
yönündeki demeçlerinin
tahsis edilen paranın,
siyasi pazarlıktan başka bir
Irak parlamentosundaki
şey olmadığını iddia eden
Kürt Milletvekili Taha, "Bunlar Türkmen milletvekillerinin
kendilerine reklam yapıyorlar. sunacakları projeler yoluyla
harcanacağını belirtti.
Eğer bunların maksadı

Benzer belgeler

Demet Şarkılarını Gençler İçin Söyledi

Demet Şarkılarını Gençler İçin Söyledi gereksiz ve anayasaya aykırı bir şekilde Birleşik Devletler Başkanı tarafından başlatıldığı” söylemini içeren bir düzeltme metninin oylamasında, 81 Demokrata karşı yenilgiye uğrayan 82 Whig arasınd...

Detaylı

SARAI LATINInew.indd

SARAI LATINInew.indd madeni paraların üzerinde yer almaktadır.

Detaylı

Saray turky.indd - Bizturkmeniz.com

Saray turky.indd - Bizturkmeniz.com Polk’un meclise gönderdiği barış anlaşması üzerine, ülkede gerilim gittikçe tırmandı. Gerillalar, savaş yanlısı devletçiler ve savaş karşıtları arasında büyük ihtilaflar yaşanmaya başladı. Hiçbir te...

Detaylı

Baba oğul ilk defa aynı filmde Tayvan 50`nci

Baba oğul ilk defa aynı filmde Tayvan 50`nci Polk’un meclise gönderdiği barış anlaşması üzerine, ülkede gerilim gittikçe tırmandı. Gerillalar, savaş yanlısı devletçiler ve savaş karşıtları arasında büyük ihtilaflar yaşanmaya başladı. Hiçbir te...

Detaylı

Fazla Kiloların Suçlusu Tayt Mı?

Fazla Kiloların Suçlusu Tayt Mı? Hiçbir temsilci, Lincoln’ün düşüncelerini önemsemiyordu. Dolayısıyla Lincoln, bir sonraki seçimler için yeniden adaylığını koymamaya karar verdi. Aynı yıl yapılan seçimlerde, zalim bir general olan...

Detaylı

SARAI LATINInew.indd

SARAI LATINInew.indd ilişkilerde de, 1862 yılında çıkardığı Homestead Act (Ev ve Müştemilat Kanunu) ile etkili bir idari karara imza attı. Küçük bir barakada doğmuş, profesyonel anlamda eğitim alamamış bir kişinin, ile...

Detaylı