Kongre Kitapçiğı, PDF - 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi

Transkript

Kongre Kitapçiğı, PDF - 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
4. ULUSAL KİMYA ÖĞRENCİ KONGRESİ
18 - 20 MAYIS 2013
KONGRE KİTAPÇIĞI
CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ
KİMYA BÖLÜMÜ
MANİSA
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
ÖĞRENCİ KURULU ÜYELERİ
Adı
Soyadı
Üniversitesi
Görevi
Ömercan
Aslıhan
KILINÇ
SAĞLAM
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Öğrenci Kurulu Başkanı
Öğrenci Kurulu Başkanı
Yardımcısı
Cem
Volkan
Gökçe
Fatih
Gözde
Aslıhan
Gamze
Nalan
Fikriye
Melis
Erdi
Dilek
Fatih
İlke
Kağan
Emine
Aycan
Remzi Can
Emine
Süleyman
Fatih
Fatma
Ecem
Cevat
Selda
Murat
Efakan
Burcu
Selim
Sercan
Emrah
Fahri
AKSAKAL
ATEŞ
ATİK
BAYRAK
BEKTAŞOĞLU
ÇETMEN
ÇOLAK
DEMİR
DOĞRU
EDİZ
GÜLŞEN
GÜNAL
HASKÖY
HELVACI
İMAM
KAÇAN
KAHRIMAN
KARAN
KAYA
KAYAHAN
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Dokuz Eylül Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Adnan Menderes Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
KÖSELER
KULA
KUZU
KUZU
KÜÇÜK
ÖZTEKİN
PETEK
TAT
TEKE
TOSUN
YILDIRIM
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Adnan Menderes Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Ege Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
I
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
BİLİM KURULU ÜYELERİ
Unvan
Adı
Soyadı
Üniversitesi
Görevi
Prof.Dr.
Prof.Dr.
Prof.Dr.
Prof.Dr.
Mahir
Sait
Mansur
Ahmet
ALKAN
ÇELİK
HARMANDAR
EROĞLU
Rektör
Rektör
Rektör
Rektör Yardımcısı
Prof.Dr.
Prof.Dr.
Prof.Dr.
Prof.Dr.
Osman
Bekir
Saim
Hüseyin
SERİNDAĞ
ÇETİNKAYA
ÖZKAR
KARA
Balıkesir Üniversitesi
Uşak Üniversitesi
Muğla Üniversitesi
İzmir Yüksek Tek.
Üniversitesi
Abdullah Gül Üniversitesi
Ege Üniversitesi
ODTÜ
Necmettin Erbakan
Üniversitesi
Muğla Üniversitesi
Prof.Dr. Bedrettin MERCİMEK
Prof.Dr. Mustafa
DEMİR
Prof.Dr. Latif
ELÇİ
Prof.Dr. Yüksel
Prof.Dr. Levent
ABALI
ARTOK
Prof.Dr.
Prof.Dr.
Prof.Dr.
Prof.Dr.
Prof.Dr.
Prof.Dr.
Prof.Dr.
Prof.Dr.
Prof.Dr.
Prof.Dr.
Prof.Dr.
Doç.Dr.
Doç.Dr.
Doç.Dr.
Adnan Menderes
Üniversitesi
Pamukkale Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi
İzmir Yüksek Tek.
Üniversitesi
O. Yavuz ATAMAN
ODTÜ
Tülin
AYDEMİR
Celal Bayar Üniversitesi
İnci
DURUCASU
Celal Bayar Üniversitesi
Şeref
GÜÇER
Uludağ Üniversitesi
Emür
HENDEN
Ege Üniversitesi
Alev
KARAGÖZLER Adnan Menderes
Üniversitesi
Mustafa SOYLAK
Erciyes Üniversitesi
Yusuf
YAĞCI
İstanbul Teknik Üniversitesi
Mehmet YAMAN
Fırat Üniversitesi
Kadir
YURDAKOÇ
Dokuz Eylül Üniversitesi
Ayşe
ZEHRA
İstanbul Üniversitesi
AROĞUZ
Osman
DAYAN
Onsekiz Mart Üniversitesi
Şerafettin DEMİÇ
Katip Çelebi Üniversitesi
Funda
DEMİRHAN
Celal Bayar Üniversitesi
II
Rektör Yardımcısı
TÜBA Üyesi
TÜBA Üyesi
Fen Fakültesi,
Dekan
Fen Fakültesi,
Dekan
Kimya Bölüm
Başkanı
Kimya Bölüm
Başkanı
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
18 Mayıs 2013, Cumartesi
Saat
Etkinlik
08:30-10:00
Kayıt
Ömercan KILINÇ
(Öğrenci Kurulu Başkanı)
Prof.Dr. Çetin Güler
(Kimyagerler Derneği Başkanı)
Prof.Dr. Ali ÇELİK
(Kongre Başkanı)
Prof.Dr. Mehmet PAKDEMİRLİ
(Kongre Onursal Başkanı)
Halil İbrahim DAŞÖZ
(Manisa Valisi)
Plaket ve Teşekkür Belgesi Takdimi)
Ara, Çay, Kahve
Murat AKYÜZ
(İKMİB Başkanı)
Müzik Dinletisi
Öğle Yemeği
Ekrem UYGUN
(SOCAR-TÜRKİYE, Petkim AR-GE Müdürü)
Yasemin YILDIRIM Fatma ÖZKAFALI, Seda YETİM, Ali ÇELİK
Ceviz Kabuğunun Krom (VI) Adsorbsiyonunda Kullanılabilirliğinin
Araştırılması
Burak KORKMAZ, Ufuk Saim GÜNAY, Gürkan HIZAL, Ümit TUNCA
Azid Yan Grupları İçeren Polikarbonat Zincirlerinin Sentezi
Ara, Çay, Kahve
Merve KENTOĞLU, Harika GÖÇMEN, Süleyman KOÇAK
Platin ve Altın nanoparçacık modifiye edilmiş iletken polimer yüzeylerinde
NADH’ın elektrokimyasal davranışı
Pınar ÖZDEMİR, Nilgün YENİL, Şebnem ÜZMEZ, Pelin KARATEKİN,
Sema EKİNCİ, Selime İPEK
Üzüm Çekirdekleri, Özütlenmeleri ve Kimyasal Yapıları
Poster Sunumları
Serbest Zaman
CBU Kokteyli
10:00-10:10
10:10-10:20
10:20-10:30
10:30-10:40
10:40-10:50
11:00-11:30
11:30-11:45
11:45-12:15
12:15-12:30
12:30-14:00
14:00-14:30
14:30-14:50
14:50-15:10
15:10-15:25
15:25-15:45
15:45-16:05
16:30-18:30
18:30-20:00
20:00-22:00
III
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
19 Mayıs 2013, Pazar
Saat
Etkinlik
09:30-10:00 Celal TOPRAKÇI
(Kimya Mühendisi)
10:00-10:20 Selda KUZU, Nilgün YENİL, Cevat KUZU, Özlem KİRİŞ,
Şemsedtin ÖZDEMİR
Kloralozların Üronik Asit Türevlerinin Sentezi
10:20-10:40 Sibel TUNALI AKAR, Okan TUNA,
Yasemin YETİMOĞLU BALK, Tamer AKAR
Sulardaki Ağır Metal ve Boyarmadde
Kirliliğinin Gideriminde
Adsorpsiyon ve Biyosorpsiyon Yöntemlerinin Önemi
10:40-11:00 Sedat KARABULUT, Devran UYSAL
2-Asetil-1,3-İndandionun Tautomer Oranlarının Hesapsal Olarak
İncelenmesi
11:00-11:15 Ara, Çay, Kahve
11:15-11:45 İbrahim ÇETİN
(DYO Üretim Sorumlusu)
11:45-12:05 Necivan BERBER
Antiviral Ajan Olan Asiklovirin ve Diğer Guanozin Türevlerinin Etki
Mekanizmaları ve Metal Komplekslerinin İncelenmesi
12:05-12:25 Aslıhan Yılmaz, İmren Paçman, Emre Cantemur, Derya Gülcemal, Özgen
Alankuş-Çalışkan
Astragalus longifolius’tan elde edilen sikloartan tipi saponin glikozitler
12:30-14:00 Öğle Yemeği
14:00Gezi,
Manisa Turu
Serbest Zaman
IV
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
20 Mayıs 2013, Pazartesi
Saat
Etkinlik
09:30-09:50 Erhan DEMİREL, Aydan DAĞ, Mehtap AYDIN,
Hakan DURMAZ, Gürkan HIZAL, Ümit TUNCA
Diels-Alder ‘Click’ Reaksiyonu İle Çeşitli Polikarbonat Aşı
Kopolimerlerinin Hazırlanması
09:50-10:10 Sema ÇAKI, Sezgin BOZKURT, Metin AÇIKYILDIZ
Maclura Pomifera Meyve Posası ile Sulu Çözeltiden Metilen Mavisinin
Adsorpsiyonu
10:10-10:30 Ceren GÜDÜCÜ, Vildan ÖZER, Seda YETİM, Ali ÇELİK
Yer Fıstığı Kabuğunun Arsenik (III) Adsorbsiyonunda Kullanılabilirliğinin
Araştırılması
10:30-10:45 Ara, Çay, Kahve
10:00-11:00 Canten KAYA
(İletişim Uzmanı)
11:00-13:00 Panel
(Kimyagerlik Öğretiminin Dünü, Bugünü ve Yarını)
Ödül Töreni
Genel Değerlendirme
13:00-14:30 Öğle Yemeği
14:30HPLC Eğitimi,
SEM Lab
V
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
ÇAĞRILI KONUŞMACILAR
Sunum No
Ç1
Ç2
Ç3
Ç4
Ç5
Konuşmcı Adı Soyadı ve Görevi
Murat AKYÜZ
İKMİB Başkanı
Ekrem UYGUN
Petkim AR-GE Müdürü
Celal TOPRAKÇI
Kimya Mühendisi
İbrahim ÇETİN
DYO Üretim Sorumlusu
Canten KAYA
İletişim Uzmanı
VI
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
SÖZLÜ SUNUMLAR
Sunum
No
S1
S2
Yazarlar
Yasemin YILDIRIM,
Fatma ÖZKAFALI, Seda
YETİM, Ali ÇELİK
Burak Korkmaz, Ufuk
Saim Günay, Gürkan Hızal,
Ümit Tunca
Merve Kentoğlu, Harika
Göçmen, Süleyman Koçak
S3
S4
S5
S6
S7
Pınar Özdemir, Nilgün
Yenil, Şebnem Üzmez,
Pelin Karatekin, Sema
Ekinci, Selime İpek
S10
S11
S12
Azid Yan Grupları İçeren Polikarbonat
Zincirlerinin Sentezi
Platin ve Altın nanoparçacık modifiye edilmiş
iletken polimer yüzeylerinde NADH’ın
elektrokimyasal davranışı
Üzüm Çekirdekleri, Özütlenmeleri ve Kimyasal
Yapıları
Selda KUZU, Nilgün
YENİL, Cevat KUZU,
Özlem KİRİŞ, Şemsedtin
ÖZDEMİR
Sibel TUNALI AKAR,
Okan TUNA, Yasemin
YETİMOĞLU BALK,
Tamer AKAR
Sedat KARABULUT,
Devran UYSAL
Kloralozların Üronik Asit Türevlerinin Sentezi
Necivan BERBER
Antiviral Ajan Olan Asiklovirin ve Diğer
Guanozin Türevlerinin Etki Mekanizmaları ve
Metal Komplekslerinin İncelenmesi
Astragalus longifolius’tan elde edilen sikloartan
tipi saponin glikozitler
S8
S9
Sunum Adı
Ceviz Kabuğunun Krom (VI) Adsorbsiyonunda
Kullanılabilirliğinin Araştırılması
Aslıhan Yılmaz, İmren
Paçman, Emre Cantemur,
Derya Gülcemal, Özgen
Alankuş-Çalışkan
Erhan Demirel, Aydan
Dağ, Mehtap Aydın, Hakan
Durmaz, Gürkan Hızal,
Ümit Tunca
Sema Çakı, Sezgin
Bozkurt ve Metin
Açıkyıldız
Ceren GÜDÜCÜ, Vildan
ÖZER, Seda YETİM, Ali
ÇELİK
Sulardaki Ağır Metal ve Boyarmadde Kirliliğinin
Gideriminde Adsorpsiyon ve Biyosorpsiyon
Yöntemlerinin Önemi
2-Asetil-1,3-İndandionun Tautomer Oranlarının
Hesapsal Olarak İncelenmesi
Diels-Alder ‘Click’ Reaksiyonu İle Çeşitli
Polikarbonat Aşı Kopolimerlerinin Hazırlanması
Maclura Pomifera Meyve Posası ile Sulu
Çözeltiden Metilen Mavisinin Adsorpsiyonu
Yer
Fıstığı
Kabuğunun
Arsenik
(III)
Adsorbsiyonunda
Kullanılabilirliğinin
Araştırılması
VII
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
POSTER SUNUMLARI
Sunum
No
P1
P2
P3
P4
P5
P6
P7
P8
P9
P10
P11
Sunum Adı
Yazarlar
Ayşegül DEMİRSOY,
Burcu DURANOĞLU,
Belgin İZGİ
Aysun KOCAKAYA,
Gülşen GÜVEN,
Mustafa DEMİR
Rezene Çayında Alevli Atomik Absorbsiyon
Spektrometresi ile Mg Ve Zn Analizi
Ecem KULA,
Orkide EVRAN,
Süleyman SARIKAYA,
V. Nüket TİRTOM
Saç Örneklerinde Cıva Tayini için
Bozundurma Yöntemlerinin İncelenmesi
Ayşegül POLAT,
Zülkifl KESKİN,
Mehmet Sefa KOÇAK,
Cengiz SARIKÜRKÇÜ
Isparta Yöresinde Halk Tarafından Çay Olarak
Tüketilen Yayla Çayının (Sideritis perfoliata L.)
Farklı Çözücü Özütlerinin Antiradikal, Toplam
Antioksidan, İndirgeme Gücü, Metal Şelatlama
Aktivitelerinin Karşılaştırılması
Taze Üzüm Örneklerinde Pt-Halkalı Atomik
Emisyon Spektrometresi ile Lityum Tayini
Esin ÖZTEN,
Müge YOL,
İlknur DEMİR,
Belgin İZGİ
Hasan TOZLUYURT,
Çağrı ELİCE,
Belgin İZGİ
Kerim BÜTÜN,
Esra BALOĞLU,
Emrah KILINÇ
Mücahit Erhan ARSLAN,
Muhammed Zeki
BAYBURTLU,
Işıl AYDIN,
Elif VARHAN,
Fırat AYDIN
Nihal KÖSE,
Şadi ŞEN
Osman BURGAZ,
Gülşen GÜVEN,
Mustafa DEMİR
Rıdvan AKSOY,
Gülşen GÜVEN,
Mustafa DEMİR
Marketlerde Satılan Konserve Gıdalarda Bulunan
Majör ve Minör Elementlerin Tayinleri
Örnek
Baharat Olarak Kullanılan Fesleğen Bitkisinde
Alevli Atomik Absorpsiyon Spektrometresi ile Mg
ve Zn Analizi
Bir Grup Antifungal İlaç Etkin Maddesinin
Elektrokimyasal (Voltametrik) Tayinleri
Çeşitli Ruj Örneklerinde ICP-OES ile Metal Tayini
CV Yöntemi ile Kan Plazmasında L-Askorbik Asit
Tayini
Aydın İlinde Üretilen ve Tüketilen Bazı Sebzelerde
Çeşitli Elementlerin Tayinleri
Bazı Meyvelerdeki Elementlerin ICP-OES ile
Tayinleri
VIII
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
P12
P13
P14
P15
P16
P17
Sinem Çisil GİRGİN,
Esra DOĞAN,
Aybüke ÖZYENİCE,
Süleyman KOÇAK,
Levent PELİT
Beyza YILDIRIM,
Pınar ALKAN,
Burak BERAN,
Berin YENİGÜL
Seda KAPLAN,
Armağan FİLİZFİDAN,
Mehmet Sefa KOÇAK,
Cengiz SARIKÜRKÇÜ
Tuğba ŞEKER,
Leyla İLHAN,
Kenan DOST
Yüksel ABALI,
Sevim SAKA,
Şebnem DAĞLI
Yüksel ABALI,
Dilşad ERDOĞAN
Dilek BAŞARAN
Vanadyumun Progallol Red ile Spektrofotometrik
Tayini
Thiamethoxam Baskılı Polimerin Hazırlanması ve
Performansının İncelenmesi
Yalancı Akasya Ağacı (Robinia pseudoacacia)
Çiçeklerinin Çözücü Özütlerinin Antioksidan
Aktivitelerinin Belirlenmesi
Atomik Absorpsiyon Spektroskopisi ile Tırnakta
Arsenik ve Ağır Metallerin Tayini
Manisa ve İzmir Bölgesi İçme Sularının Kimyasal
Analizi
Balıkesir Termal Sularında Arsenik
Araştırılması
Kirliliğinin
1,2,3,4-Tetrahidrokinazolin Grubu İçeren Yeni Bir
Oksim-Nikel
Kompleksinin
Sentezi
ve
Karakterizasyonu
P19
Hasene Mutlu GENÇKAL,
Ahmet Süleyman
GÜLER,
Gazi İREZ
Elif NERSE,
Özlem KOÇ
P20
Mehmet Keleş ÖNEN,
Ahmet BALCI
Doğal ve Sentetik Malzemeler Kullanılarak Mikro
Boyutlu
Partikül
Sentezi,
Yapısı
ve
Karakterizasyonu
Pridin Halkası İçeren Schiff Bazlarının Co(II)
Kompleksleri: Sentez, Karakterizasyon ve DNA
Etkileşim
P18
Vanadyum Katkılı
Partikül Sentezi
Fotoaktif
(Işığa
Duyarlı)
P22
Merve KÖSTEK,
Abbas OKUR,
Ramazan GÜP,
Bedrettin MERCİMEK
Murat TOK,
Ahmet BALCI
P23
Neşe YAMAN,
Ümit ERGUN
ONNO Tipindeki Schiff Bazı Kompleksinin
Koordinasyon Bağ Enerjisinin Hesaplanması
Şeyma
TAKINYALIOĞLU,
Derya KAYA,
Ogün KASAPÇI,
Hülya AVCI ÖZBEK,
Funda DEMİRHAN
Kobalt (III) Komplekslerinin Spektrokimyasal
Serisi
P21
P24
Biomateryal Kullanarak TiO2 Katkılı Membran
Sentezi
IX
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
P25
Şafak DEMİR,
Meltem İSKENDER,
Ahmet BALCI
Fotokatalitik Madde Olarak Kullanılan TiO2
Sentezinde Kalsinasyon Sıcaklığı ve H2O2 Etkisi
P26
Meltem İSKENDER,
Şafak DEMİR,
Ahmet BALCI
Fotoaktif (Işığa Duyarlı) Madde Olan TiO2
Sentezine Çıkış Maddesinin ve Nötralizasyon
Reaktanlarının Etkisi
Aslıhan DALMAZ,
Sefa DURMUŞ
Farklı Fonksiyonel Gruplar İçeren Bazı
Kimyasalların Antimikrobiyal ve Antifungal
Özelliklerinin İncelenmesi
Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar
P27
P28
P29
P30
P31
P32
Pınar ÖZDEMİR,
Nilgün YENİL,
Büşra PEHLİVAN,
Şebnem ÜZMEZ
Selda KUZU,
Elif BARKIN,
Nilgün YENİL
Pınar ÖZDEMİR,
Nilgün YENİL,
İnci DURUCASU,
Gamze ATAHAN,
Eren ÖZKAN,
Ecem TURP
Selda KUZU,
Nilgün YENİL,
Işılay TOPALOĞU,
Ozan OĞUR
Uğur ERDAĞ
Saç ve Saç Boyalarının Kimyasal Yapısı ve
Birbirleri ile Olan Etkileşimleri
Beta-Laktam Antibiyotikler; Kimyasal Yapıları ve
Kullanım Alanları
Dondurmada Kullanılan Gıda Katkı Maddeleri
Diyabet Hastalarında HbA1c Düzeyleri ile Platelet
Parametreleri Arasındaki İlişki
P33
P34
P35
P36
P37
Doğukan KARA,
Cem ESEN
Cd(II) İyon Baskılanmış Polimer Sentezi
Dilara KAYA,
Melis KAYNAKER,
Çiğdem SARI,
Gülçin ŞENGÜL,
Hasan Orhan IRMAK,
Avni ASLAN
Sibel TUNALI AKAR,
Elif ŞAN,
Yasemin YETİMOĞLU
BALK,
Tamer AKAR
Ezgi AVCI,
Seda YETİM,
Ali ÇELİK
Zeytin Çekirdeği ve Zeytin Yaprağı Adsorbanları
ile Çözeltilerdeki Cr(VI) Giderilmesi
Alünit–Kitosan Sorbent Sistemi ile Sulu Ortamdan
Boyarmadde Kirliliğinin Giderimi
Antep ve Yer Fıstığı Kabuğunun Krom (VI)
Adsorbsiyonunda
Kullanılabilirliğinin
Araştırılması
X
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
P38
Hacer ELGİT,
Berna KOÇER,
Yasemin TURHAN,
Mehmet DOĞAN,
Mahir ALKAN
Kaolinitin [3-[Tri(Etoksi/Metoksi)Sili]Propil]Üre
ile Modifikasyonu
Kadir DÖLEKER,
Abdülmüheymin
GÜRBÜZ,
Baturay ANKARALI,
Şerif TARGAN,
Nüket TİRTOM
Kestane Kabuğunun Arsemik İyonlarının Sulu
Çözeltilerden Giderilmesinde Adsorban Olarak
Kullanılması
Savaş ERTAŞ,
Aylin ALTINIŞIK,
Yoldaş SEKİ
Yüksel ABALI,
Koray YAMAN,
Emir OKUR,
Fatih ESEN
Doğal Liflerle Sulu Çözeltiden Malahit Yeşil
Adsorpsiyonu
P45
Ahmet ORMANCI,
Nevin Arıkan ÖLMEZ
Sekonder Aminlerin Akrilonitril'e Aza-Michael
Katılması
P46
Ali TUNA,
Barbaros AKKURT
Williamson Türü Ftalosiyaninlerin Sentezi ve
Karakterizasyonu
Seyit Ali GÜNGÖR
Bis(2,4-Diklorobenzil)-4-Metil-1,2-Diaminin
Bileşiğinin Sentezi, Yapısal Karekterizasyonu,
Elektrokimyasal ve Fotolüminesans Özelliklerinin
İncelenmesi
Organik
Fotovoltaik
Güneş
Hücrelerinde
Kullanılan Çinko Ftalosiyaninler
P39
P40
P41
P42
P43
P44
P47
P48
P49
P50
P51
Duygu GÜLŞEN,
Sema ÜSTÜNDAĞ,
Rabia HALICI,
Gönül S. BATIBAY,
Bahadır KESKİN
Eren ÇİÇEK,
Ufuk KAHRAMAN,
Aliekber KIZILKAYA,
Emriye AY,
Kadir AY
Selda KUZU,
Elif BARKIN,
Nilgün YENİL,
Kaan KAYMAZ
Zeliha IŞIK
Manisa Bölgesi Atık Bitkisel Yağlarının
Biyodizele
Dönüştürülme
Potansiyelinin
Araştırılması
Kuru Portakal Kabuğundan Elde Edilen Yağın GCMS ile Analizi
Bitki Estraktlarından Organik Saç Boyası Üretimi
Multidentat Bis(diazoimin) Ligandının Sentezi ve
Karakterikterizasyonu
XI
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
P52
P53
P54
P55
Feryal YALÇINKAYA,
Esra ÇELİK,
Hatice DOĞAN,
Tuğba KABAKCI,
Ersin ORHAN
Nazlı BÖKE
SARIKAHYA,
H. Uğur TEKİN,
Ersel SÜNGER,
Süheyla KIRMIZIGÜL
Emine İNTAŞ,
Nevin Arıkan ÖLMEZ
Naftalimit Halkası İçeren Fotokromik Floresans
Bileşiklerine
Ait
Başlangıç
Maddesinin
Sentezlenmesi
Cephalaria aristata Bitkisinden Doğal Bileşik
İzolasyonu ve Yapı Tayini
Bazı Amidoksimlerin Sentezi
Neslihan TEZBAŞARAN, Salisilaldehit ile 1,3-diaminopropanın İminleşme
Elif TEZBAŞARAN,
Reaksiyonunun
FT-IR
Sıvı
Hücresinde
Onur TURHAN,
İncelenmesi
Hilmi NAMLI
Hamza ADIGÜZEL
Multifonksiyonel
bis(diazoimin)
Ligandının
Sentezi, Elektrokimyasal ve Fotolüminesans
Özellikleri
Ali TUNA
Yeni Luminol Schiff Bazı
Karakterizasyonunun İncelenmesi
Ahmet Doğuş GÖÇER,
Binnaz CANOL,
Ufuk Saim GÜNAY,
Gürkan HIZAL,
Ümit TUNCA
Umut AYAN,
İlker BOSTANCIOĞLU,
Ozan DENİZ,
Sıla BALCAN,
Mehmet BALCAN
Seda KÖŞKER
Antrasen ve Allil Yan Gruplar İçeren Alifatik
Polikarbonat Zincirlerinin Sentezi
P62
Cansu KOZBEKCİ,
Nazlı ÖZOKUR,
Candan ERBİL
N-izopropil akrilamid
Kopolimer Hidrojelleri
P63
Ceyda ŞİMŞEK,
Bestenur KURTULUŞ,
Candan ERBİL
Katyonik Gruplar Taşıyan Komonomer ve
Çaprazbağlayıcı İçeren Poli(N-izopropilakrilamid)
Hidrojelleri
P64
Caner TETİK,
Aylin ALTINIŞIK,
Yoldaş SEKİ
Hidroksi Etil Selüloz (HEC) ve Karboksi Metil
Selüloz (CMCNa) Tabanlı Çapraz Bağlı Hidrojel
Filmlerin Sentezi ve Şişme Davranışları
P56
P57
P58
P59
P60
P61
Sentezi
ve
Gümüş Kompleksleri Kullanılarak Poli(Laktit-KOGlikolit) Sentezi ve Karakterizasyonu
Kimyasal Olarak Modifiye Edilmiş Aktif KarbonSilika Kompozitinin Eldesi
XII
/
Monoalkil
İtakonat
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
P65
P66
P67
P68
P69
P70
P71
P72
P73
Deniz KANKALE,
Özgür AVCIERİ,
Ayça TUNALI,
Esra Evrim
YALÇINKAYA,
Mehmet BALCAN
Eyüp KARACA,
Özgün ARSLAN,
Nursel Pekel
BAYRAMGİL
İrem ÇOKGEZ,
Gülçin TORUNOĞLU
TURAN,
B. Filiz ŞENKAL,
Ayfer SARAÇ
Betül ARSLAN,
Sinem Cansu AÇIKGÖZ,
Fehmi SALTAN,
Hakan AKAT
Özgün ARSLAN,
Eyüp KARACA,
Nursel Pekel
BAYRAMGİL
Simge SİVRİOĞLU,
Aylin ALTINIŞIK,
Yoldaş SEKİ
Poli(DMAA)/Kil
Miktarının Etkisi
Nanokompozitlerine
Tarık YAKIN,
Mahmut YILDIRIM,
Gözde GÜNDÜZ,
Esra KABAK,
Fehmi SALTAN,
Hakan AKAT
Aslı BADUR,
Gözde HARDALOĞLU,
Burak Hüseyin DEMİR,
Kamil ŞİRİN
Doymamış Poliesterin Metilmetakrilat ile Çapraz
Bağlı
Graft
Kopolimerinin
Sentezi
ve
Karakterizasyonu
Buket ES,
Buket GÜL,
Aygül HAMAMCI,
A. Hilmi KARAKULAK,
Burak Hüseyin DEMİR,
Kamil ŞİRİN
Alçak Yoğunluklu Polietilenin Termal ve Mekanik
Özellikleri
Poli(ε-kaprolakton) İçeren
Örtülerinin Hazırlanması
Biyobozunur
Kil
Yara
Arkopal N 100 Esaslı Katyonik-İyonik Olmayan
Yüzey Aaktifin Hazırlanması ve Vinil Asetatın
Emülsiyon Polimerizasyonunda Kullanılması
Grafen Bazlı Poliester-Nanokompozitlerin Sentezi
ve Karakterizasyonu
Elektroeğirme
Yöntemiyle
Hazırlanmış
Biyobozunur Nanolif Örtülerden Kontrollü
Doxorubicine Salımı
Sodyum Aljinatın (NaAlg) Çapraz Bağlı Hidrojel
Filminin Sentezi ve Şişme Davranışları
Polivinil Klor'ün Analiz Yöntemleri
XIII
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
SÖZLÜ SUNUM
ÖZETLERİ
1
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Sözlü Sunum, S1
Ceviz Kabuğunun Krom (VI) Adsorbsiyonunda Kullanılabilirliğinin Araştırılması
Yasemin YILDIRIM, Fatma ÖZKAFALI, Seda YETİM, Ali ÇELİK
Celal Bayar Üniversitesi FEF Kimya Bölümü-MANİSA
[email protected]
Atık su arıtımında temel amaç, suyun kirlilik derecesinin kullanım yerine göre istenilen düzeye
indirilmesidir. Atık sularda bulunan ve canlılara zarar veren maddeler arasında ağır metaller önemli bir yer tutar.
Ağır metaller farklı yollarla bünyeye girer ve önemli bir kısmı farklı dokularda birikerek toksik etki yapar,
emilemeyen ağır metal iyonları ise boşaltım sırasında vücuttan atılır[1]. Toksik ağır metal iyonları arasında krom
önemli bir yer tutar. Krom; hava, toprak, su ve tüm biyolojik metaryellerde çeşitli konsantrasyonlarda bulunur.
Modern endüstride krom ve bileşiklerinin geniş kullanımı (alaşımlar, elektrolizle yapılan kaplamacılık, deri
tabaklama prosesleri, madencilik, fotoğrafcılık ve boya endüstrisi vb) çevreye zarar vermektedir. Kromun
özellikle altı değerlikli bileşikleri diğer türlerine göre daha toksiktir. Cr(VI) iyonu hücre zarına kolaylıkla girer
ve Cr(III)’e indirgenir, Cr(VI)’nın yüksek toksik etkisi bu indirgeme reaksiyonundan kaynaklanmaktadır [2].
Atık sulardan metal iyonlarını gidermek amacıyla iyon değiştirme, ters osmoz, kimyasal çöktürme,
elektrokimyasal çöktürme, çözücü ekstraksiyonu ve adsorbsiyon yöntemleri sıklıkla kullanılmaktadır. Son
zamanlarda ucuz ve kolay bulunması nedeniyle doğal adsorbanlar, adsorbsiyonla yapılan ayırmalarda yaygın
olarak kullanılmaya başlanmıştır. Atık sulardan Cr(VI) iyonlarının giderimi için birçok doğal adsorban
denenmiştir. Bunların arasında ceviz kabuğu, fıstık kabuğu, hindistan cevizi kabuğu, fındık kabuğu, mısır
koçanı, badem kabuğu, lignin, palamut meşesi gibi doğal adsorbanlar bulunmaktadır[3]. Atık sularda
bulunmasına izin verilen Cr(VI) miktarı önemli standartlar için ( WHO, TSE, EPA ve EC ) 0.05 mg/L olarak
belirlenmiştir. Literatürde atık sulardan Cr(VI) iyonlarının gideriminde farklı doğal adsorbanların denendiği
görülmektedir.
Bu çalışmada Cr(VI) iyonlarının gideriminde adsorban olarak ceviz kabuğu denenmiş ve maksimum
adsorbsiyonun olduğu adsorbsiyon parametreleri (zaman, pH ve sıcaklık) belirlenmiştir. Çalışmalar kesikli
yöntemle yapılmış olup, başlangıçta ve çözeltide adsorblanmadan kalan krom miktarı Alevli AAS ile
ölçülmüştür. Deneylerde Ceviz kabuğunun doğrudan kullanılması durumunda önemli bir adsorbsiyon
gözlenmemiştir. Bunun üzerine ceviz kabuğu 0,5 M FeCl 3 ile modifiye edilmiş ve daha sonra adsorbsiyon
parametreleri incelenmiştir.
Modifiye edilmiş ceviz kabuğu için; 30 0C, pH=4 ve 8 saat lik sürede maksimum adsorbsiyon elde
edilmiş ve bu şartlarda adsorbsiyon kapasitesi 15,55 mg Cr(VI) / g ceviz kabuğu olarak belirlenmiştir.
KAYNAKLAR
[1]. Ekici H., Yarsan E., Akuakültür Canlılarında Zehirli Etki Oluşturabilecek Maddeler, E.Ü. Su Ürünleri
Dergisi, 26 (3), 229-233, (2009).
[2]. Collins, Bradley J.at al., Exposure to Hexavalent Chromium Resulted in Significantly Higher Tissue
Chromium Burden Compared With Trivalent Chromium Following Similar Oral Doses to Male F344/N Rats and
Female B6C3F1 Mice, Toxicological Sciences, 118(2), 368-379 ( 2010).
[3]. Erhan Demirbas, at al., Adsorption kinetics for the removal of chromium (VI) from aqueous solutions on
the activated carbons prepared agricultural wastes, Advances in Environmental Research, 6(4), 533-540 (2002)
.
2
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Sözlü Sunum, S2
Azid Yan Grupları İçeren Polikarbonat Zincirlerinin Sentezi
Burak Korkmaz1, Ufuk Saim Günay1, Gürkan Hızal1, Ümit Tunca1
1
Kimya Bölümü, İstanbul Teknik Üniversitesi, 34469, İstanbul, Türkiye.
E-mail: [email protected]
Alifatik polikarbonatlar son zamanlarda artan bir oranda ilgi çekmiştir.[1,2] Halkalı karbonatların
halka açılma polimerizasyonu (ROP) ile alifatik polikarbonatlar sentezlenebilmektedir. Çeşitli
fonksiyonel grupların bu halkalı karbonat monomerlerine takılması polikarbonatların fiziksel
özelliklerini çeşitlemek için kullanılmaktadır. Bu sayede ‘click’ reaksiyonları gibi yüksek verimde
çeşitli kimyaların uygulanması mümkün olmaktadır.
Bu çalışmada azido fonksiyonlu halkalı karbonat monomeri, 3'-Azido-3'-deoksitimidin-5'-yl O(8-hidroksioktil) karbonat, oda sıcaklığında 5-((azidooksi)karbonil)-2,2,5-trimetil-1,3-dioksan’ın etil
kloroformat ile tetrahidrofuran kullanılarak yapılan reaksiyonları ile sentezlenmiştir [3]. Azido
fonksiyonlu halkalı karbonat monomerlerinin kopolimerizasyonu, benzil alkol başlatıcılığında, 1,8diazabisiklo[5.4.0]undek-7-en
ve
(1-(3,5-bis(trifloromethil)fenil)-3-siklohekzil
tiyoüre)
katalizörlüğündeki halka açılma polimerizasyonu ile gerçekleştirilmiştir [4]. Çalışmanın sonraki
kısmında azido fonksiyonlu polikarbonat zinciri uygun koşullarda azid-alkin Click tepkimelerinde
kullanılacaktır.
Polikarbonatların molekül ağırlığı ve kompozisyonları 1H NMR ve GPC ile karakterize edilmiştir.
KAYNAKLAR
[1] Feng, J.; Zhuo, R.-X.; Zhang, X.-Z. Prog. Polym. Sci. 37, 211–236, 2012.
[2] Suriano, F.; Coulembier, O.; Hedrick, J. L.; Dubois, P. Polym. Chem. 2, 528–533, 2011.
[3] Zhang X, Zhong Z, Zhuo R, Macromolecules, 44: 1755–1759, 2011.
[4] Sanders DP, Fukushima K, Coady DJ, Nelson A, Fujiwara M, Yasumoto M, Hedrick LJ, J. Am.
Chem. Soc., 132: 14724–14726, 2010.
3
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Sözlü Sunum, S3
Platin ve Altın nanoparçacık modifiye edilmiş iletken polimer yüzeylerinde NADH’ın
elektrokimyasal davranışı
Merve Kentoğlu, Harika Göçmen, Süleyman Koçak
Celal Bayar Üniversitesi, Fen Edeb. Fak. Kimya Bölümü, Muradiye Kampüsü, Manisa
[email protected]
Nikotinamid Adenin Dinüleotit (NADH) yaşam hücrelerinin canlılığını sürdürebilmeleri için gerekli olan
çok önemli bir moleküldür. Vücut enerjisinin üretilebilmesi için oksijen, glikoz ve NADH’a gereksinim vardır.
Yaşlanma ile vücudun enerji seviyesinin düşerek belli bir oranın altına inmesiyle vücut hastalığa yakalanma
ihtimali artmaktadır. Aynı zamanda NADH’ın eksikliği de hücrelerin ölümüne yol açmaktadır [1-4].
NADH yükseltgendiğinde NAD+ formuna dönüşür. Her ikisi de adenin’in bir türevidir. NADH’ın
NAD ’ya yükseltgenmesi, moleküldeki C-H bağı kırılarak bir proton ve iki elektrot transferi ile gerçekleşir (1).
NAD+ yaşam hücrelerinde 300 den daha fazla dehidrojenaz bazlı enzim için bir kofaktör olarak görev yapar.
Enzimatik reaksiyonlar redoks mekanizması ile NADH/NAD+ sistemi tersinir bir şekilde işler. Biyoyakıt
hücrelerinde NADH’ın yükseltgenme ve indirgenme mekanizması kullanılarak yeniden şarj edilebilir
biyobataryaların geliştirilmesinde kullanılabilmektedir [5].
+
NADH  NAD+ + H+ + 2e-
(1)
Vücut sıvısında NADH miktarının tayini oldukça önemlidir. NADH elektroaktif olması nedeniyle daha
çok elektrokimyasal ölçüm sistemlerinde tayini mümkün olmaktadır. En çok döngüsel voltammetri, puls
teknikleri, karedalga voltammetrisi gibi voltammetrik teknikler kullanılır. Döngüsel voltammetri ile NADH’ın
çeşitli elektrot yüzeyindeki yükseltgenme mekanizması incelenip yükseltgenmesi sırasında kaç elektron ve kaç
protonlu bir ürünün oluştuğu bulunabilmektedir.
NADH’ın aşırı pozitif potansiyelde yükseltgenmesi nedeniyle bu potansiyelin daha küçük potansiyellere
çekilmesi amaçlanmaktadır. Bu potansiyelin kayması ile NADH’ın yükseltgenme mekanizmaları daha iyi
aydınlatılabilir. Bunun için farklı elektrot yüzeylerinde elektrokimyasal davranışlar yoğun bir şekilde araştırma
konusu olmuştur.
Bu çalışmada camımsı karbon elektrot (GCE) yüzeyleri fosfat tamponu ortamında iletken bir polimer
(Taurin v.b.) ile elektrokimyasal olarak kaplanarak NADH’ın elektrokimyasal yükseltgenmesi döngüsel
voltammetri ile incelenmiştir. Bu elektrot yüzeyinde polimer filmin kalınlığı optimize edilmiştir. Polimer filmin
NADH potansiyeline ve akımına yaratacağı pozitif etki ortaya konmuştur. Bu iletken polimer film tabakası
üzerine metal nano parçacıklar (Au, Pt) eklenmesiyle yüzeylerin karakterizasyonu Taramalı Elektron
Mikroskobu (SEM-EDX) ile yapılmıştır. Elde edilen sonuçlarda NADH’ın yükseltgenme pik potansiyeli yalın
camımsı karbon elektrotta 510 mV da iken Pt nanoparçacık yüklü elektrotta 330 mV’a kaymıştır.
KAYNAKLAR
[1] Ni F., Feng H., Gorton L. Cotton T. M., Langmuir, 6, 66-73, 1990.
[2] Teymouriana H., Salimia A., Hallaj R., Talanta, 90, 91-98, 2012.
[3] Vasantha V.S., Chen S.M., Electrochim. Acta, 52, 665–674, 2006.
[4] Balamurugan A., Ho K.C., Chen S. M., Huang T.Y., Colloid. Surface. A:Physicochem. Eng. Aspects, 362, 1–
7, 2010.
[5] Arechederra M.N., Addo P.K., Minteer S.D., Electrochimica Acta, 56, 1585-1590, 2011.
4
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Sözlü Sunum, S4
Üzüm Çekirdekleri, Özütlenmeleri ve Kimyasal Yapıları
Pınar Özdemir, Nilgün Yenil, Şebnem Üzmez, Pelin Karatekin, Sema Ekinci, Selime İpek
Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 45030, Muradiye, Manisa, Türkiye
e-posta: [email protected]
Meyvesi gibi, üzümün çekirdeği de insanlığın hizmetine sunulan faydalı bir üründür. İlk kez 1947 de,
aşırı ödemden kaynaklı acı çeken hamile bir hanıma tesadüfî olarak üzüm çekirdeği yedirildiğini ve 48 saat
içinde kadının iyileştiğini gören Fransız Dr. Jack Masquelier tarafından keşfedilmiştir. 1950'de Dr. Masquelier
ve meslektaşları tarafından üzüm çekirdeğinin varis üzerindeki etkisini doğrulayan ilk deneyler yapılmıştır. [1]
Üzüm çekirdeğinin içeriğinde kateşin, epikateşin, prosiyanidin dimerleri (B 1-B2), trimerler, oligomerler
ve polimerler bulunur. Üzüm çekirdeği ekstresi %92-95 oranında oligomerik proantosiyanidin (OPC) içerir ki bu
yapı biyoflavonoid ailesinin benzersiz bir tipidir. Üzüm çekirdeği ve ekstresinde OPC nin yanında A ve E
vitaminleri bulunmaktadır. Bu sebeple güçlü bir antioksidan olan üzüm çekirdeği hücre zarını güçlendirme,
hücreleri oksidatif hasarlardan koruma[2,3], protein oksidasyonunu ve eritrosit zarlarının eskimesini önleme [2] ve
UV radyasyon oksidasyon basıncını azaltma gibi özelliklere sahiptir. Fransa’da 1985 yılında, İtalya’da ise 1995
yılında yapılan iki farklı araştırmada üzüm çekirdeği ekstresinin bacak krapları ve ödemin hafifletilmesinde, ağrı,
yanma ve karıncalanma hissinin %50’den daha fazla azaltılmasında ve atardamarların şişme derecesinin
düşürülmesinde, diş eti ve burun kanamaları, bazı göz hastalıkları, arterit, saman nezlesi, alerji ve deri
hastalıkları gibi birçok patalojik bulgunun tedavisinde[2] faydalı etkilerinin olduğu rapor edilmiştir. Ayrıca, üzüm
çekirdeği ekstresi verilen yaşlı farelerin protein karbonil seviyelerinde azalma ve hafıza performanslarında artış
olduğu[2], kolon ve bağırsak kanseri olan fareler de ise polip sayısının azaldığı tespit edilmiştir. Tıpta tedaviye
yönelik olarak etkin biçimde kullanılan üzüm çekirdeği ve ekstresinin kozmetik sanayisinde güzellik ürünü
olarak da kullanılmakta olduğu ve bu kapsamda bağ dokularının güçlendirilerek cilt sarkmalarının önüne
geçilebildiği bilinmektedir. [4]
Bu çalışmada, siyah dimrit, pembe gemre, koreş üzümü, kızlar tahtası ve besni ağüzüm (ak üzüm) gibi 5
farklı üzüm türü ile çalışılmıştır. Bu üzümlerin çekirdeklerinin yağları Soxhlet cihazı kullanılarak özütlenmiş ve
en fazla verim koreş üzümünden elde edilmiştir. Elde edilen ekstraktların IR spektrumları alınarak sonuçlar
birbirleri ile kıyaslanarak değerlendirilmiştir.
Şekil 1. Üzüm ve çekirdeği[5]
KAYNAKLAR
[1]. Ardalı, D., “Üzüm Çekirdeği Ekstresi”, Gıda ve Çevre Kontrol Şube Müdürlüğü, Bursa,
(http://www.bsm.gov.tr/bugep/cekirdek.asp?sira=8) (10.04.2013).
[2]. Karatekin, P., Ekinci, S., İpek, S., “Üzüm Çekirdekleri, Özütlenemleri ve Kimyasal
Yapıları”, Bitirme Tezi, C.B.Ü Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Manisa, 2007.
[3].http://www.saglikbilgisi.gen.tr/proantosiyanidin-guclu-flavonoid-ailesinin-bir-parcasi.html (10.04.2013).
[4]. http://www.beslenmedestegi.com/dogal-urun/uzum-cekirdegi-faydalari (10.04.2013).
[5]. http://www.inzardergisi.com/Haber/Uzum-Cekirdegi-71.html#!prettyPhoto ve
http://www.haberekspres.com.tr/uzum-cekirdegi-sifa-kaynagi-h40109.html (10.04.2013).
5
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Sözlü Sunum, S5
Kloralozların Üronik Asit Türevlerinin Sentezi
Selda KUZU, Nilgün YENİL, Cevat KUZU, Özlem KİRİŞ, Şemsedtin ÖZDEMİR
Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü, Manisa, 45030, Türkiye
e-posta: [email protected]
Karbohidrat ve türevleri, doğal olarak bulunabildikleri gibi sentetik olarak da elde edilebilmektedirler. Bu
moleküller kanser, AIDS, diyabet gibi pek çok hastalığın tedavisinde terapötik ajan olarak kullanılmaktadır. [1]
Kloraloz türevi karbohidrat birimleri, ilginç ve son derece orjinal moleküllerdir. Trikloroetiliden asetalleri
diğer asetaller ile kıyaslandıklarında; asidik ortam koşullarına direnç göstermeleri ve kararsız davranışlar
sergilememeleri gibi önemli avantajlara sahiptiler. Bu avantajlarından ötürü araştırmacıların ilgi odağı olan
kloraloz türevlerinden -glukokloraloz iskelet yapısında trikloroetilen halkası taşıyan, anestezik ve hipnotik
etkilere sahip olduğu bilinen biyoaktif bir moleküldür. [2]
Yapısında aldehit ve karboksilik asit birimlerini bulunduran karbohidrat türevleri ise üronik asitler olarak
bilinmektedir. Üronik asitler ve bunların türevleri tıp, farmakoloji ve sanayinin birçok alanında kullanılabilme
özellikleri taşıdıkları için büyük öneme sahiptirler.[3–5] Özellikle ilaç keşiflerinde başlangıç ham maddesi olarak
kullanılıyor olmaları bu önemi daha da arttırmaktadır.
Bu çalışmada, ilaç AR-GE çalışmalarında ham madde olarak kullanılabileceği düşünülen furanoüronik
asit türevlerinin [1,2-O-(R)-trikloroetiliden-α-D-ksilo-glukofuranoüronik asit (I), 1,2-O-(S)-trikloroetiliden-α-Dksilo-glukofuranoüronik asit (II), 1,2-O-(S)-trikloroetiliden-α-D-ksilo-galaktofuranoüronik asit (III)]
sentezlenmesi hedeflenmiştir. Bu üronik asit türevlerinin sentezi için -kloraloz, β-kloraloz ve β-galaktokloraloz
basit şeker birimleri başlangıç materyali olarak kullanılmıştır. Bu moleküller üzerinde uygun kimyasal
reaksiyonlar yapılarak iskelet formunda karboksil grubu bulunduran kloraloz türevi üronik asit birimleri elde
edilmiştir.[6] Elde edilen üronik asit türevlerinin. kolon kromatografisi ile saflandırılarak fiziksel analizleri
yapılmış ve kimyasal yapıları IR spetroskopisi ile aydınlatılmıştır. Üronik asit yapılı ürünlerin biyolojik aktivite
testleri üzerindeki çalışmalarımız halen devam etmektedir.
O
HO
O
O
OH
HO
OH
O
O
O
O
O
R1
R1
R2
R2
I : R1= H , R2= CCl3
II: R1= CCl3, R2= H
III: R1= CCl3 , R2= H
KAYNAKLAR
[1]. Gemmell, N., Meo, P., Osborn, H. M. I., Organic Letters, 5, 10, 1649-1652, 2003.
[2]. Yenil, N., Ay, E., Ay, K., Oskay, M., Maddaluno, J., Carbohydrate Research, 345, 1617- 1621, 2010.
[3]. Ferrier R. J., Collins P. M., Monosaccharide Chemistry, Penguin Books Ltd., Middlesex, 1972.
[4]. Pigman W., The Carbohydrates: Chemistry, Biochemistry, Physiology, Academic Press, New York, 1957.
[5]. Gonzalez Z., Gonzalez A., Carbohydrate Research, 317, 217–222, 1999.
[6]. Kuzu, S., Kiriş, Ö., “Üronik Asit Sentezi ve Disakkarit Oluşumları”, Bitirme Tezi, C.B.Ü
Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Manisa, 2006.
6
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Sözlü Sunum, S6
Sulardaki Ağır Metal ve Boyarmadde Kirliliğinin Gideriminde Adsorpsiyon ve
Biyosorpsiyon Yöntemlerinin Önemi
Sibel TUNALI AKAR, Okan TUNA, Yasemin YETİMOĞLU BALK, Tamer AKAR
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 26480 Eskişehir/Türkiye
[email protected]
Su kirliliği; suya karışan maddelerin suyun fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini
değiştirmesidir. İstenmeyen zararlı maddelerin (endüstriyel ve kentsel atıklar, boyarmadde, deterjan
vb.) canlılara ve çevreye zarar verecek miktarda suya karışması sonucu su kirliliği ortaya çıkmaktadır
[1]. Atıksu arıtımında kullanılan fiziksel arıtım yöntemleri, adsorpsiyon, membran filtrasyonu ve iyon
değişimi gibi yöntemleri içerir. Endüstride fiziksel arıtımda arıtılacak suyun çökeltme havuzlarında 2
saat kalması genellikle yeterli olmaktadır [2]. Kimyasal arıtımda (ozonlama, kimyasal çöktürme,
fotokimyasal yöntem vb.) uygulanan yöntemlerin büyük bir bölümünde maliyetin yüksek olması,
arıtım sonucunda oluşan konsantre çamur birikiminin yarattığı giderim problemi ve aşırı kimyasal
kullanımı gibi bazı dezavantajlar ile karşılaşılmaktadır [3]. Biyolojik arıtım sistemlerinde ise diğer
arıtım sistemlerine oranla daha az çamur üretilmesi, maliyetinin düşük olması ve alıcı ortamlar için
zararlı yan ürünlerin oluşmaması gibi özelliklerden dolayı atıksu arıtımı için ideal bir çözüm olarak
görülmektedir [4]. Adsorpsiyon; bir katının veya sıvının sınır yüzeyindeki konsantrasyon değişimi
olarak tanımlanır. Yüzeyde konsantrasyonu artmış olan maddeye adsorplanan madde, adsorplayan
maddeye de adsorban (kil, alünit,aktif karbon, zeolit vb) adı verilir. Adsorpsiyon, fiziksel ve kimyasal
adsorpsiyon olmak üzere iki farklı yolla gerçekleşir. Fiziksel adsorpsiyon sadece katı yüzeyinde
gerçekleşirken, kimyasal adsorpsiyonda adsorplanan moleküllerle yüzey molekülleri arasında
kimyasal bir etkileşim söz konusudur [5]. Biyosorpsiyon ise, biyolojik materyallerin (bakteri, alg,
mantar küf, vb) sulu çözeltilerdeki atık maddelerin hücre yüzeyi veya içinde tutunması olarak
tanımlanabilir. Biyosorpsiyon teknolojisinin en önemli avantajının ekonomik materyaller kullanılarak
atıksu arıtımında kirliliğin düşük seviyelere kadar azaltılabilmesi olduğu belirtilmektedir [6].
Bu araştırmada, çalışma grubumuz tarafından incelenmiş olan çeşitli özellikte adsorban ve
biyosorban maddelerin, sulardaki ağır metal, anyon ve boyarmadde gideriminde kullanımına örnekler
sunulmuştur. Bu çalışmalardan elde edilen sonuçlar değerlendirildiğinde, adsorpsiyon ve
biyosorpsiyon yöntemlerinin su arıtımı açısından etkili yöntemler olduğu, incelenen materyallerin
maliyeti gözönüne alındığında ise ekonomik yöntemler olarak düşünülebileceği sonucuna varılmıştır.
KAYNAKLAR
[1]. Haktanır, K., Çevre Kirliliği, Ankara Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Ankara, 1987.
[2] Doğan, A., "Bir pamuklu tekstil fabrikası atık suyunun adsorpsiyon yöntemiyle arıtabilirliğinin
incelenmesi", Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, 1989.
[3] Crini, G., Bioresource Technology, 97, 1061–1085, 2006.
[4] Slokar, Y.M., LeMarechel, A.M., Dyes and Pigments, 37, 335-356, 1997.
[5] Yetimoğlu, Y., "Mihallıççık Yöresi Killeri İle Sulardan Cr6+, Cr3+ ve Zn2+ İyonlarının
Adsorpsiyonla Uzaklaştırılması", Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Eskişehir, 2004.
[6] Yılmazer, D., "Dimetilglioksim ile Modifiye Edilmiş Pyracantha coccinea Biyokütlesi ile Sulu
Çözeltilerden Metilen Mavisi Boyarmaddesi Giderimi", Eskişehir Osmangazi Üniversitesi,
Eskişehir, 2012.
7
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Sözlü Sunum, S7
2-Asetil-1,3-İndandionun Tautomer Oranlarının Hesapsal Olarak İncelenmesi
Sedat KARABULUT1, Devran UYSAL2
[email protected](1),[email protected](2)
1,3 İndandionun antikoagulant ve antioksidan gibi biyolojik açıdan büyük öneme sahip birçok
türevi sentezlenmiştir. 1,3 İndandion ve türevlerindeki karbonil gruplarına komşu olan alfa
hidrojenlerinin oldukça asidik olması tautomerleşme özelliğinin ortaya çıkmasını sağlamıştır [1]. Bir
molekülün, yapısındaki en az bir çift bağın ve bir hidrojen atomunun yer değiştirmesiyle başka bir
moleküle dönüşmesine tautomerleşme, bu moleküllere de tautomerler denir. Tautomerizasyon olayının
çok hızlı gerçekleştiği göz önüne alındığında, molekülün herhangi bir özelliğinin (biyolojik aktivite,
polarite, dipol moment, v.b) hangi tautomerden kaynaklandığının tespit edilmesi deneysel zorlukları
da beraberinde getirir. Bu tür durumlarda hesapsal kimya daha çabuk ve ucuz yollardan sonuç elde
edilmesini sağlayabilir [2].
Bu çalışmada 1,3 indandion türevi olan 2-asetil-1,3-indandionun tautomer oranları farklı temel
kümeler ve yöntemler kullanılarak hesapsal yöntemler ile belirlenmiştir (Şekil-1). Temel kümelerin (631 g+(d,p) ve 6-311 g++(2d,2p)) değişimiyle göreceli tautomer oranlarının nasıl değiştiği tartışılmıştır.
Şekil-1: 2-Asetil-1,3-İndandionun tautomer dengesi.
KAYNAKLAR
[1]. Turhan O., “1,3 İndandionun Aminlerle Reaksiyonlarının İncelenmesi” Balıkesir Üniversitesi,
2003.
[2]. Karabulut S., “Bazı Düz Zincirli İmitlerin Sentezi, İmitlerin Ve 1,3-Dikarbonil Bileşiklerinin
Tautomer Oranlarının Deneysel Ve Hesapsal Olarak İncelenmesi” Balıkesir Üniversitesi, 2011.
8
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Sözlü Sunum, S8
Antiviral Ajan Olan Asiklovirin ve Diğer Guanozin Türevlerinin Etki Mekanizmaları ve
Metal Komplekslerinin İncelenmesi
Necivan BERBER1
1
Uludağ Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Görükle Kampüsü / Bursa
[email protected]
Viral replikasyonu baskılayan ilaçlar 1950’lerden beri bilinmesine rağmen, klinikte yararlanılan
antiviral ajanlar son yıllara kadar oldukça düşük sayıda kalmış HIV epidemisiyle birlikte yoğunlaşan
çalışmalar sonucu sayı neredeyse ikiye katlanarak 20 dolayında ilaç viral enfeksiyonların tedavisinde
kullanılmak üzere onay alabilmiştir(1). Guanozin türevlerinin ilk örneği olan Asiklovir, (2-Amino-9[(2-hidroksietoksi)metil]-1,9-dihidro-6H-purin-6-on),1977 yılında Welcome grubu tarafından
geliştirilmiş, güçlü ve seçici anti-herpes etkisi ve düşük toksisitesi ile önemli bir yere sahip olmuştur.
Asiklovir,viral DNA polimerazlarla etkileşerek DNA zincir sonlandırıcısı olarak rol oynar. Aşağıdaki
şekilde bu mekanizma verilmiştir(2).
Şekil- 1. Asiklovirin etki mekanizması(2)
Asiklovire benzer yapıdaki ilaçlar; Gansiklovir, Pensiklovir, Valasiklovir, Vidarabin gibi
guanozin türevi ilaçlardır. Bu antivirallerin bazı metal kompleksleri (Cu(II), Co(II), Ni(II), Zn(II),
Pt(II)) sentezlenmiştir. Metal komplekslerinin değerlendirilmesi sonucunda, örneğin 1,2phenanthroline asiklovir ya da pensiklovirin platinyum(II) kompleksinin Herpes Symplex virüsüne
karşı antiviral etkinliği sürdürmede ve Sitomegalovirüse karşı serbest asiklovir veya pensiklovirden
daha büyük etkiye sahip olduğu gözlemlenmiştir(3).
Anahtar Kelimler: Antiviral ajan, Asiklovir, Herpes Simplex, Sitomegalovirus, DNA, RNA.
KAYNAKLAR
[1] Fincancı M., ANKEM Journal, 13 (No.3), 286-287, 2009.
[2] Küçükgüzel İ., mimoza.marmara.edu.tr/~ikucukguzel/antiviral.pdf, 9-11.
[3] Margiotta N., Bergamo A., Sava G., Padovano G., Clercq E., Natile G., Journal of Inorganic
Biochemistry, 98, 1, 2004.
9
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Sözlü Sunum, S9
Astragalus longifolius’tan elde edilen sikloartan tipi saponin glikozitler
Aslıhan Yılmaz1, İmren Paçman1, Emre Cantemur1, Derya Gülcemal1, Özgen AlankuşÇalışkan1
1
Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Bornova, 35100, İzmir, Türkiye
e-mail: [email protected]
Astragalus L., Leguminosae familyasındaki en geniş cinstir ve Türkiye florasında 224 ü
endemik olan yaklaşık 445 tür ile temsil edilmektedir [1,2]. Astragalus türlerinin kökleri çok eski
yıllardan beri halk arasında terlemeyi önleyici, tonik ve diüretik olarak kullanılagelmektedir. Ayrıca
yine şeker hastalığının nefritin, löseminin ve rahim kanserinin tedavisinde kullanım alanı bulmaktadır
[3]. Anadolu’da, Türkiye’nin Güney-Doğusu’nda Astragalus köklerinin sulu ekstreleri geleneksel
olarak lösemiye karşı ve yara iyileştirici olarak kullanılmaktadır.
Oleanan ve sikloartan yapısındaki saponinlerin en zengin kaynağını oluşturan Astragalus
(Leguminosea) cinsine ait türler, bu türlerin ekstreleri ve bunlardan izole edilen bileşikler, bağışıklık
uyarıcı, karaciğer koruyucu, antioksidan, antiviral, ateş düşürücü, kardiovasküler, iltihap giderici ve
anti kanser etkiler göstermeleri nedeniyle giderek artan bir şekilde ilgi odağı haline gelmiştir [4,5].
Yaptığımız çalışma sonunda bitkinin MeOH ekstresinden klasik kromatografik yöntemler (Açık
kolon kromatografisi, Vakum sıvı kromatografisi v.b.) ve SiO2 , RP (C-18) dolgu materyalleri
kullanılarak sikloartan tipi iki saponin elde edilmiştir.
Elde edilen bileşiklerin yapıları Astragaloside IV (1) and Brachyoside B (2) olarak kimyasal
(bazik hidroliz) ve spektral (LC-ESI MS, 1D-, 2D-NMR) yöntemlerle aydınlatılmıştır.
KAYNAKLAR
[1] Davis, P.H., Flora of Turkey and East Aegean Islands, vol. 3., pp. 49–254, Edinburgh University
Press, Edinburgh, 1970.
[2] Aytaç, Z. Astragalus L.-In: Güner, A., Ozhatay N., Ekim, T., Başar, K. H. C. (eds.), Flora of
Turkey and the East Aegean Islands, vol. 11, pp. 79-88, Edinburgh University Press, Edinburgh, 2000.
[3] Mamedova, R.P., and Isaev, M.I., Chemistry of Natural Compounds, 40(4), 303-357, 2004.
[4] Rios, J.L. and Waterman, P.G., Phytotherapy Research, 11(6), 411-418, 1997.
[5] Verotta, L. and El-Sebakhy, N.A., Studies in Natural Products Chemistry, Vol. 25, Atta-urRahman (Ed.), Elsevier Science Publishing Company, 179-234, 2001.
10
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Sözlü Sunum, S10
Diels-Alder ‘Click’ Reaksiyonu İle Çeşitli Polikarbonat Aşı Kopolimerlerinin
Hazırlanması
Erhan Demirel1, Aydan Dağ1, Mehtap Aydın1, Hakan Durmaz1, Gürkan Hızal1, Ümit Tunca1
Kimya Bölümü, Fen – Edebiyat Fakültesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Maslak, İstanbul, 34469,
Türkiye.
E-posta: [email protected]
1
Alifatik Polikarbonatlar biyolojik uyumlulukları, oldukça düşük toksik değerleri, biyolojik
olarak stabil oluşlarından ötürü son zamanlarda artan bir oranda ilgi çekmiştir.[1,2] Halkalı yapıdaki
karbonatların halka açılma polimerizasyonu (ROP) anyonik polimerleşme olarak gerçekleşir ve yaygın
kullanılan anyonik başlatıcılar kullanılmaktadır.[3] Çeşitli fonksiyonel grupların halkalı karbonat
monomerleri ile kullanılması polikarbonatların fiziksel özelliklerinin kontrolünü mümkün kılmaktadır,
fonksiyonel gruplar sayesinde ‘click’ reaksiyonları gibi yüksek verimde çeşitli kimyaların
uygulanması olanaklı hale gelir.
Bu çalışmada, antrasen uçlu halkalı karbonat monomeri hazırlanmıştır ve hazırlanan bu
monomer antrasen türevli polikarbonat sentezlemek üzere 1,8-diazabisiklo[5.4.0]undek-7-en (DBU)
ve 1-(3,5-bis(triflorometil)fenil)-3-siklohekziltiyoüre (TU) katalizliğinde, oda sıcaklığında, başlatıcı
olarak benzilalkol kullanılarak, CH2Cl2 ortamında reaksiyona sokulmuştur. Daha sonra, α-furan
korumalı maleimid uç fonksiyonlu lineer polimerleri, PMMA-MI, PEG-MI Diels-Alder reaksiyonu ile
antrasen uç fonksiyonlu polikarbonata takılmıştır ve PC-g-PMMA, PC-g-PEG aşı kopolimerleri elde
edilmiştir. Oluşan ürünler 1H NMR ve 13C NMR spektrumları ve GPC sonuçları değerlendirilmiştir.[4]
KAYNAKLAR
[1]. Feng, J.; Zhuo, R.-X.; Zhang, X.-Z. Prog. Polym. Sci. 37, 211–236, 2012.
[2]. Suriano, F.; Coulembier, O.; Hedrick, J. L.; Dubois, P. Polym. Chem. 2, 528–533, 2011.
[3]. Guillaume, S. M.; Carpentier, J.-F. Catal. Sci. Technol. 2, 898–906, 2012.
[4]. Dag, A., Aydin, M., Durmaz, H., Hizal, G. and Tunca, U. J. Polym. Sci. A Polym. Chem.,
50: 4476–4483, 2012.
11
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Sözlü Sunum, S11
Maclura Pomifera Meyve Posası ile Sulu Çözeltiden Metilen Mavisinin Adsorpsiyonu
Sema Çakı, Sezgin Bozkurt ve Metin Açıkyıldız
a
Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 79000-Kilis
Endüstriyel prosesler sonucu oluşan boya konsantrasyonu yüksek atık sulardan renk giderim
prosesleri çevresel açıdan kritik önem taşır. Bu amaçla alternatif adsorbentlerin bulunması ve
endüstriyel kullanımı hala güncelliğini korumaktadır [1, 2].
Bu çalışmada katyonik boyar madde olan Metilen mavisinin Maclura Pomifera (Yalancı
portakal) meyvelerinin posası kullanılarak sulu çözeltiden giderimi incelenmiştir. Etil asetat ekstresi
uzaklaştırılan meyve posaları kurutularak öğütülmüş ve süre, sıcaklık, pH ve katı/sıvı oranı gibi
parametrelerin etkisinin incelendiği adsorpsiyon deneylerinde kullanılmıştır. Adsorplanan boya
miktarının artan sıcaklıkla azaldığı, artan pH ile önce arttığı sonra kısmen azaldığı ve adsorpsiyon
dengesine erişmek için 1 saatlik sürenin yeterli olduğu belirlenmiştir. Termodinamik niceliklerden,
izosterik adsorpsiyon entalpisi -15,14 kJ/mol ve izosterik adsorpsiyon entropisi ise 48,36 J/molK
olarak hesaplanmıştır. Sonuç olarak doğal meyve posalarının % 90 gibi yüksek bir giderim oranıyla
alternatif bir adsorbent olarak kullanılabileceği belirlenmiştir.
Kaynaklar
[1] Karaca, S., Gürses, A., Açıkyıldız, M., Ejder, M., Microporous and Mesoporous Materials, 115,
376-382, 2008.
[2] Doğar, Ç., Gürses, A., Açıkyıldız M,. Özkan, E., Colloids and Surfaces B: Biointerfaces, 76, 279285, 2010.
12
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Sözlü Sunum, S12
Yer Fıstığı Kabuğunun Arsenik (III) Adsorbsiyonunda Kullanılabilirliğinin
Araştırılması
Ceren GÜDÜCÜ, Vildan ÖZER, Seda YETİM, Ali ÇELİK
Celal Bayar Üniversitesi Fen-Ed. Fak. Kimya Bölümü-MANİSA
[email protected]
Arsenik bilindiği gibi arsenik içerikli minerallerin çözünmeleri ve antropojenik faaliyetler sonucu doğal
sulara karışan bir su kirleticisidir[1]. Yeraltı içme sularında bulunan yüksek konsantrasyondaki arsenik insan
sağlığını tehdit etmektedir. Arsenik vücuda solunum, gastrointestinal ve parenteral yollarla alınır. Kronik arsenik
zehirlenmesi reflekslerin yok olması, yorgunluk, gastrit, kilo kaybı, saç dökülmesi ve kusma gibi belirtililerle
ortaya çıkmaktadır. Arseniğin hava ve besin ile uzun süreli alımı, kardiyovasküler hastalıklara, sinir sistemi
bozukluklarına, egzamaya, dolaşım bozukluklarına, yağ dokusunda deformasyona, karaciğer ve böbrekte ağrılara
neden olmaktadır. Kronik alımlarda arsenik saçta, tırnaklarda ve kemiklerde birikmektedir[2,3]. Bu nedenle 50
µg/L olan içme suyu limiti WHO ve USEPA tarafından 10 µg/L düşürülmüştür[4,5]. Sağlığa olan olumsuz etkisi
nedeniyle limitlerin üzerinde tespit edilen arseniğin içme sularından uzaklaştırılması zorunludur. Bu amaçla
değişik yöntemler kullanılmaktadır. Adsorbsiyon ekonomik olması nedeni ile yaygın olarak kullanılmakta olup,
adsorban olarak ucuz ve kolay temin edilebilmesi nedeniyle farklı doğal materyaller denenmektedir[6].
Bu çalışmada As(III) iyonlarının gideriminde adsorban olarak yer fıstığı kabuğu denenmiş ve maksimum
adsorbsiyonun olduğu adsorbsiyon parametreleri (zaman, pH, sıcaklık ve konsantrasyon)
belirlenmiştir.
Çalışmalar kesikli yöntemle yapılmış olup başlangıçta ve adsorbsiyon işlemi sonucu çözeltide adsorblanmadan
kalan arsenik miktarı Hidrür Oluşturmalı Atomik Absorpsiyon Spektrometresi (HG-AAS) ile ölçülmüştür. Yer
fıstığı kabuğunun doğrudan kullanılması durumunda önemli bir adsorbsiyon gözlenmemiştir. Bunun üzerine yer
fıstığı kabuğu 0,5 M FeCl3 ile modifiye edilmiş ve bunun sonucu daha yüksek adsorbsiyon değerlerine
ulaşılmıştır. Modifiye edilmiş Yer fıstığı için, 20 0C, pH=9 ve 6 saat lik sürede maksimum adsorbsiyon elde
edilmiş ve bu şartlarda adsorbsiyon kapasitesi 456,5 µg As(III) / g Yer fıstığı olarak belirlenmiştir.
KAYNAKLAR
[1] Mandal BK, Suzuki KT. Arsenic round the world: a review, Talanta, 58, , 201-235 (2002).
[2] Bissen, M. and Fritz, H.F.,. Arsenic – a Review Part I: Occurrence Toxicity Speciation Mobility, Acta
Hydrochim. Hydrobiol., 31, 1, 9 – 18 (2003.
[3] Xia, Y. , Liu, J. ,An overview on chronic arsenism Via Drinking Water in PR China. Toxicology. 198, 25-29,
(2004).
[4]. WHO. (2004). Guidelines For Drinking-Water Quality,Vol: 1, Recommendations (3rd Ed.), WHO, Genova.
[5] USEPA. (2007). United States Environmental Protection Agency, Drinking Water Contaminant Candidate
List, 3, 35, 9627–9654.
[6] Xu, Y., Nakajima, T., & Ohki, A. (2002). Adsorption and removal of arsenic(V) from drinking water by
aluminum-loaded Shirasu-zeolite, Journal of Hazardous Materials, 92, 275–287.
13
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
POSTER SUNUM
ÖZETLERİ
14
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P1
Rezene Çayında Alevli Atomik Absorbsiyon Spektrometresi İle Mg Ve Zn Analizi
Ayşegül DEMİRSOY¹ , Burcu DURANOĞLU¹, Belgin İZGݲ
¹Uludağ Üniversitesi,Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 4.sınıf öğrencisi,Bursa
²Uludağ Üniversitesi,Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü,Bursa
[email protected]
Rezene (Foeniculum vulgare) veya Arapsaçı olarak bilinen maydanozgiller familyasından gıda ve tıbbi
alanda kullanılan kokulu otsu bir bitkidir. Bitkinin yapraklarından, kurutulmuş ve öğütülmüş tohumlarından
baharatlar elde edilmektedir [1]. Ayrıca bitkinin kök özütleri kozmetik alanında tonik üretiminde etken madde
olarak da kullanılmaktadır. Rezenenin özü primer dismenore hastalığı, diüretik ve hipertansiyon tedavisi için
etkili bir bitkisel ilaç olarak güven ile kullanılabilmektedir. Rezene çayı, mineral içeriği ve polifenolik yapısı
nedeniyle grip ve soğuk algınlığında önerilmektedir. Rezene bir fitöstrojen kaynağıdır. Fitöstrojenler; anne
sütünü arttıran östrojen hormonunu taklit eden bitkisel yapıda bulunan moleküllerdir. Bu önemli özelliği
sebebiyle anne sütünü arttırmada yaygın olarak kullanılır. Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) yaptığı bir çalışma
fitöstrojenlerin sıklıkla tüketildiği doğu ve uzak doğu ülkelerinde göğüs kanserine yakalanma oranlarının
dünyanın gelişmiş batı ülkelerine oranla 4 kat daha az olduğunu ortaya koymuştur [2]. Ayrıca rezene mide
rahatlatıcı, sindirim kolaylaştırıcı, gaz giderici özelliklerinden dolayı bebek ve hamilelere tavsiye edilmektedir.
Rezene çayı tüketimiyle anne sütüne geçen ve dolayısıyla bebeğe geçebilecek olan mineral tespiti için rezene
çayı üzerinde literatür bilgilerinden yararlanılarak deneysel çalışmalar yapılmıştır [3]. TSE’nin içme sularında
belirttiği sınır değerler magnezyum ve çinko için 50 ve 5 mg/L’ olarak sırasıyla verilmektedir. WHO’ya göre
günlük Mg ihtiyacı 300 mg’dır ve günlük gereksinimin karşılanmaması halinde ölüme kadar gidebilen riskler
içerdiği ifade edilmektedir. Magnezyum eksikliğinde psikolojik değişimler, yorgunluk, iştahsızlık, kas krampları,
uyku sorunları, kalp ritminde bozulmalar, zihinsel konsantrasyonda azalma gibi sorunlarla karşılaşılır [4].
Emzirme döneminde annenin bağışıklık sisteminin güçlü olması, bebeğin büyüme-gelişme, zeka gelişimi, üreme
ve bağışıklık sisteminin tam işlemesi için Zn seviyesinin yeterli olması gerekir [5].
Bu çalışmada ticari olarak satışa sunulan rezene çaylarından hazırlanan infüzyonlarda
Mg ve Zn
içerikleri alevli atomik absorbsiyon spektrometresi ile optimum çalışma koşullarında belirlenmiştir.
KAYNAKLAR;
[1]-Anonim 2013,http://en.wikipedia.org/wiki/Fennel, erişim tarihi:27.03.2013
[2]-Anonim 2013,http://www.fitoostrojen.com,erişim tarihi:26.03.2013
[3]-Özcan M. ,Ünver A. , Uçar T. , Arslan D. , Food Chemistry , 106 (2008) 1120–1127
[4]-Özata M. , Vitamin , Mineral ve Bitkisel Ürün Rehberi, Gürer Yayınları , 2008
[5]-anonim 2013, http://www.adeka.com.tr/cinko.asp?menu=4&tedavimenu=1,erişim tarihi:10.04.2013
15
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P2
Marketlerde Satılan Konserve Gıdalarda Bulunan Majör ve Minör Elementlerin
Tayinleri
Aysun KOCAKAYA, Gülşen GÜVEN, Mustafa DEMİR
Adnan Menderes Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, AYDIN
[email protected]
Bu çalışmada marketlerde satılan hazır gıdalarda bulunan çeşitli elementlerin (alkali, toksik ve
ağır metaller) düzeyleri araştırıldı. Bu amaçla başlıca 10 farklı konserve türü (Bezelye, nohut, turşu,
asma yaprağı, garnitür, mısır, mantar, domates, fasulye, ananas) alındı ve literatürde daha önce
yapılmış olan yaş yakma ve kuru yakma yöntemleri ile çözünürleştirildi[1]. Örneklerin
çözünürleştirme işlemlerine takiben ICP-OES ile tayin edildi.
Kaynaklar:
[1].Tuzen M.- Soylak M. , Food Chemistry 102 (2007) 1089–1095, 2006.
16
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P3
Saç Örneklerinde Cıva Tayini için Örnek Bozundurma
Yöntemlerinin İncelenmesi
Ecem KULA, Orkide EVRAN, Süleyman SARIKAYA, V. Nüket TİRTOM
Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Manisa, Türkiye.
[email protected]
Çeşitli kaynaklardan toprağa ve suya (deniz, göl, yer altı suyu) karışan her türlü cıva maddeleri anaerobik
ve aerobik şartlarda bakteriler ve kimyasal reaksiyonlarla çok toksik form olan mono veya dimetil cıvaya
dönüşürler. Bu maddeler küçük organizmalar (planktonlar gibi) tarafından absorbe edilir. Küçük canlılar küçük
balıklar tarafından yendiğinde ağır metaller balık vücuduna geçer. Bu madde balıkların dokularında birikir. Bu
balıklar yolu ile besin zincirine girerek insanlar üzerinde toksik etkilere sebep olabilir.
Uzun süre ile cıvaya maruz kalmak kronik zehirlenmeye sebep olur. Bunun sonucu iştahsızlık, salya
çoğalması, böbrek tahribatı, sinir bozukluğu ve kansızlık gibi hastalıklar meydana gelir [1]. Cıva merkezi sinir
sistemine, beyne, karaciğere, böbreklere ve ana rahmindeki cenine zarar veren bir maddedir. Cıva plasentaya
geçer ve ana rahmindeki ceninde tedavisi mümkün olmayan nörolojik zarara neden olur. Cıvanın kanda
yarılanma süresi ortalama 3 gün, dokularda yarılanma süresi ise 90 gündür [2].
Vücuda alınan cıva saçta birikim yaptığından, cıva metalinin düzeyi saç örneklerinin analizi ile belirlenir.
Saç örneklerindeki cıva derişimleri için referans değerler 0,50-12,20 µg g-1 aralığındadır [3].
Saç örneklerde izin verilen cıva derişimleri çok düşük olduğu için kullanılan analiz yönteminin çok duyar ve
doğruluğunun yüksek olması yanında örnek bozundurma yöntemi de önemlidir. Klasik yöntemlerle örnek
bozarken fazla miktarda reaktif kullanılması ve sistemlerin dışarıya açık olması nedeniyle örnek ve kör sinyalleri
yüksek çıkmakta bu ise doğruluk ve belirtme sınırını olumsuz etkilemektedir [4]. Kapalı mikrodalga yönteminde
ise örnek çevreden izole olarak çok az miktarda reaktifle bozundurulmakta ve kör sinyalleri de düşük olmaktadır
[5].
Yapılan çalışmada cıva analizi için erkek, bayan ve çocuk gruplarından alınan saç örnekleri ve yöntemin
doğruluğunu tespit etmek için referans saç örneği kullanılmıştır. Tüm saç örnekleri bozundurulmadan önce,
literatürde verilen yıkama prosedürüne göre yıkanıp etüvde kurutulmuştur. Örnek bozundurma yöntemlerini
kıyaslamak amacıyla iki farklı bozundurma yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntemler, mikrodalga bozundurma
yöntemi ve yaş bozundurma yöntemidir. İki yöntem sonunda elde edilen çözeltilerin atomik absorpsiyon
spektrofotometresinde soğuk buhar yöntemi ile cıva ölçümleri alınmıştır. Elde edilen değerler incelendiğinde
mikrodalga bozundurma yöntemiyle bozundurulan saç örneklerine ait sonuçların, yaş bozundurma yöntemine
göre daha güvenilir olduğu saptanmıştır.
Anahtar Kelimeler : Saç, Cıva, AAS, Mikrodalga bozundurma yöntemi
KAYNAKLAR
[1] Cıva Özellikleri, www.turkcebil.com/ansiklopedi/cıva, 15.11.2012
[2] Öztürk, M., Cıva Kirliliğinin Çevre ve Sağlık Üzerine Etkileri, enginsalli.blogcu.com, 15.11.2012
[3] Iyenger V, Volttlez J Trace Elements in Human Clinical Specimens. Clinical Chemistry 34, 3 (1988) 474.
[4] S.B. Adeloju, H.S. Dhindsa, R.K. Tandon, Anal. Chim. Acta 285 (1994) 359.
[5] I. Rokkjaer, B. Hoyer, N. Jensen, Talanta 40 (1993) 729.
17
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P4
Isparta Yöresinde Halk Tarafından Çay Olarak Tüketilen Yayla Çayının (Sideritis
perfoliata L.) Farklı Çözücü Özütlerinin Antiradikal, Toplam Antioksidan, İndirgeme
Gücü, Metal Şelatlama Aktivitelerinin Karşılaştırılması
Ayşegül Polat1, Zülkifl Keskin1, Mehmet Sefa Koçak1, Cengiz Sarıkürkcü2
1
Süleyman Demirel Üniversitesi, Atabey MYO, Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölümü, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler
Programı, 32670 Atabey-ISPARTA (email: [email protected])
2
Necmettin Erbakan Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü, KONYA
Yaşamımızın vazgeçilmez unsurlarından olan ve beslenmemizin temelini oluşturan gıda maddeleri,
tüketim aşamasına gelinceye kadar bir dizi olaylar zincirinden geçmektedir. Bu gelişmelerin paralelinde de
üretilen gıdaların besin değerlerinin ve kalitelerinin korunabilmesi oldukça önem arz etmektedir. Bu koruma
tedbirlerinden biride oksidasyonu önlemek amacıyla antioksidan maddelerin katkı maddesi olarak
kullanılmasıdır. Bu katkı maddeleri genellikle sentetiktir. Bütillenmiş hidroksi toluen (BHT), bütillenmiş
hidroksi anisol (BHA) ve propil gallat (PG) en çok kullanılan sentetik antioksidanlardır. Ancak son zamanlarda
sentetik antioksidanların yan etkilerinin rapor edilmesiyle, hem gıda endüstrisinde hem de tıbbi amaçlı olarak
sentetik antioksidanlar yerine doğal içerikli antioksidanlara olan talep artmaktadır [1]. Bu nedenle bu talebi
karşılaması açısından bu çalışmada Isparta yöresinde halk tarafından bitkisel çay olarak tüketilen Sideritis
perfoliata bitkisinin etil asetat, metanol ve su özütlerinin antiradikal (1,1-difenil-2-pikrilhidrazil (DPPH), 2,2
azino-bis (3-etilbenzotiyoazolin-6-sulfonik asit) (ABTS), nitrik oksit radikal (NO)), toplam antioksidan ( karoten ve fosfomolibdenyum), indirgeme gücü (Cu2+-neokuproin, Fe3+-TPTZ, Ferrosiyanür) kapasitesi ve metal
şelatlama (Fe2+) aktivitelerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca her üç özütteki toplam fenolik, flavonoit ve
kondense tannin bileşik miktarları da tespit edildi. Sonuçlar standart antioksidanlar olan BHA, BHT ve trolox ile
kıyaslandı.
Antiradikal aktivitenin belirlenmesinde DPPH, ABTS ve nitrik oksit (NO) radikal giderim testleri
uygulandı. DPPH ve ABTS testlerinde, 0.2 mg/mL derişimde su özütü %77.48 ve %90.77 aktivite göstermiştir.
NO radikal giderim aktivite testinde ise metanol (232.07 mg trolox/g özüt) ve su (259.45 mg trolox/g özüt)
özütleri hemen hemen benzer aktivite gösterdikleri tespit edildi. Uygulanan diğer tüm aktivite testlerinde
özütlerin aktivite sonuçları su>metanol>etil asetat olarak belirlendi.
Etil asetat, metanol ve su özütlerinin toplam kondense tannin bileşik, toplam flavonoit ve toplam fenolik
bileşik miktarları sırasıyla; 7.41, 10.65, 10.76 mg kateşin ekivalent/g özüt, 21.96, 40.90, 29,13 mg quarsetin
ekivalet/g özüt ve 36.68, 41.64, 52.18 mg gallik asit ekivalent/g özüt olarak belirlendi. Buradan da özütlerin
ihtiva ettiği fenolik bileşik miktarı ile aktivite arasında pozitif bir korelasyon mevcut iken toplam flavonoit ve
kondense tannin miktarları arasında aynı ilişki gözlemlenememiştir.
Sonuçta halk tarafından çay olarak tüketilen bu bitkinin özellikle su özütünün in vitro şartlarda gıda
endüstrisinde antioksidan gıda katkı maddesi olarak kullanılabileceği söylenebilir. Ancak in vitro şartlarda elde
edilen bu aktivite sonuçlarının in vivo şartlarda da test edilmesi ve sonuçların birlikte değerlendirilerek nihai
kararın verilmesi önerilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Antiradikal aktivite, kondense tannin, ABTS, DPPH
KAYNAKLAR
[1]. Sarıkürkcü, C. “Yaygın Olarak Yetişen Bazı Orman Bitkilerinin (Alkanna tinctoria (L.) Tausch subsp.
tinctoria, Thymus longicaulis C. Presl subsp. longicaulis var. longicaulis ve Phlomis bourgaei Boiss.)
Kimyasal İçerik Bazında Total Karakterizasyonu”. Celal Bayar Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010.
18
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P5
Taze Üzüm Örneklerinde Pt-Halkalı Atomik Emisyon Spektrometresi ile Lityum Tayini
Esin ÖZTEN1,Müge YOL2, İlknur DEMİR3,Belgin İZGİ4
1
Uludağ Üniversitesi,Fen-Edebiyat Fakültesi,Kimya Bölümü,4.Sınıf Öğrencisi
Uludağ Üniversitesi,Fen-Edebiyat Fakültesi,Kimya Bölümü,3.Sınıf Öğrencisi
3
Uludağ Üniversitesi,Fen Bilimleri Enstitüsü,Kimya Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi
4
Uludağ Üniversitesi,Fen-Edebiyat Fakültesi,Kimya Bölümü 16059 Bursa
[email protected]
2
Günümüzde lityum psikolojik bozuklukların tedavi edilmesinde yaygın olarak kullanılan ilaç
preparatlarında yer almaktadır [1]. Özellikle sinir ve kas hücrelerindeki sodyum alışverişine yardımcı
olması nedeni ile tercih edilmektedir. Hastalara genellikle lityum karbonat kapsülü halinde
önerilmektedir. Kapsüller hastalığın evresine göre 150-600 mg aralığında verilir. Hastaların kan
serumu lityum düzeyleri 1,0 -1,5 mEq/L aralığında değişim gösterdiği bildirilmektedir [2]. Son
yıllarda onkoloji ve dermatoloji alanlarında da kullanılmaya başlanmıştır [3]. Mevcut deneysel
çalışmalarla lityumun lüzumlu element sınıfında olduğu düşünülmekte olup, 70 kg’lık bir yetişkin için
1 mg Li/gün alımı önerilmektedir. Diyette lityum alımı yaşanılan konuma ve tüketilen gıdaların türüne
bağlı olarak değişmektedir. Lityum alımındaki kaynaklar açısından tahıllar, sebzeler %66-90 arasında
etkili olurken kalan kısmı da hayvansal gıdalardan sağlanmaktadır [3].
Üzüm fenolik bileşikler, Ca, P, Fe, Mg gibi mineraller açısından zengin bir meyve olup,
yetiştiği toprağa bağlı olarak lityum içerebileceği de düşülmektedir [4]. Bu açıdan bakıldığında
çalışmamızda, lityum alımında üzümün kullanılabilirliği araştırılmıştır. Lityum analizi için
spektroskopik teknikler yaygın olarak kullanılmaktadır. Platin halka tekniği ile atomik emisyon
spektrometresi ile lityum analizi için optimum koşullar araştırılarak, market ve pazardan alınan üzüm
örnekleri üzerinde inceleme yapılmıştır.
KAYNAKLAR
[1].http://www.slhd.nsw.gov.au/MHealth/cms/files/Consumer_Info/Medication_Brochures/How_Med
ication_Can_Help_Bipolar_Disorder.pdf
[2]. http://www.accessdata.fda.gov/drugsatfda_docs/label/2011/017812s028,018421s027lbl.pdf
[3]. Schrauzer GN.,Journal of The American College of Nutrition , 21(1),14-21,2002.
[4]. Özdemir Y.,Karagözler E., Güçer Ş., Journal of Analytical Atomic Spectrometry , 9, 797-800,
1994.
19
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P6
Baharat Olarak Kullanılan Fesleğen Bitkisinde Alevli Atomik Absorpsiyon
Spektrometresi ile Mg ve Zn Analizi
Hasan TOZLUYURT 1, Çağrı ELİCE 1, Belgin İZGİ 2
1. Uludağ Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 4. Sınıf Öğrencisi, Bursa
2.Uludağ Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Bursa
[email protected]
Fesleğen (Ocimum basilicum), ballıbabagiller familyasından tek yıllık
ve genellikle ılıman bölgelerde yetişen bir bitki türüdür. Fesleğenin
kullanılan kısımları; taze çiçekleri, dalları ve tohumlarıdır. Bitkinin
yapısında estragol, linalol ve pinen gibi uçucu yağları bulundurması
sebebiyle kozmetik, gıda ve ilaç sanayinde kullanım alanı
bulunmaktadır. Ayrıca dekorasyonda ve yaz aylarında böceklerin
uzaklaştırılmasında da kullanılmaktadır.
Hem taze hem de kurutularak kullanılan fesleğen bitkisi, domatesli ürünlerde, sebze ve et
yemeklerinde, salatalarda, pizzalarda, çorbalarda ve deniz ürünlerinde, özellikle Akdeniz mutfağında
çok fazla kullanılır [1-2].
Türk Standartları Enstitüsü tarafından belirlenen içme sularındaki standart değerler, magnezyum
ve çinko için sırasıyla 50 ve 5 ppm’dir. İnsan vücudu için hayati önem taşıyan minerallerden biri olan
magnezyum, enerji gerektiren tüm metabolik olayların yürütülmesinde başrol oynar. Magnezyum
eksikliği olması durumunda en yaygın etkisi kas kramplarının artmasıyla belirlenebilir. Ayrıca kalp
ritminde bozukluklara yol açar. Birçok besinde fazlasıyla bulunan çinko minerali ise bağışıklık
sisteminde anahtar rol oynar. Özellikle enfeksiyonlara karşı zayıf bağışıklık gösterme, çinko
eksikliğinin en önemli belirtisidir. Bunun yanında saç dökülmesi, koku ve tat alma duyusunun
azalması, çocuklarda gelişim bozukluklarının görülmesi çinko eksikliği ile ortaya çıkmaktadır.
Çalışmamızda ticari olarak satılan fesleğenin, yaş ve kurutulmuş hali üzerinden HNO3+ H2O2
karışımı ile çözünürleştirilmesi gerçekleştirilmiştir. Salata vb. ürünlerde kullanımını temsil etmek
üzere limon suyu ile elde edilen özütlerde alevli atomik absorpsiyon spektrometresi kullanılarak Mg
ve Zn için optimum çalışma koşullarında hazırlanan numunelerde Mg ve Zn analizleri yapılmıştır.
Kaynaklar
[1]Özcan, M. , Arslan, D. , Ünver, A. , Journal of Food Engineering 69 (375-379), 2005
[2]Vinod J. , Sapana, G. , Environmental & Analytical Toxicology,
http://dx.doi.org/10.4172/2161-0525.1000161
20
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P7
Bir Grup Antifungal İlaç Etkin Maddesinin Elektrokimyasal (Voltametrik) Tayinleri
Kerim BUTUN1, Esra BALOGLU2, Emrah KILINC1,*
Ege Üniversitesi, 1Analitik Kimya Anabilim Dalı, 2Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 35100 Bornova, İZMİR
*Sorumlu yazar: [email protected]
ÖZET
GİRİŞ
Bir grup antifungal ilaç etkin maddeleri olan
itrakonazol, klotrimazol, mikonazol ve ekonazol’ün
literatürde tayinlerine dair çoğunlukla kromatografik
çalışmalar olmak koşuluyla kısıtlı sayıda makaleye
rastlanmaktadır [1,2]. Elektrot modifikasyonlarının
yapıldığı elektrokimyasal (voltametrik, amperometrik)
tayinlere ise rastlanmamaktadır. Mevcut çalışmamızda
bahsi geçen etkin maddelerin elektrokimyasal tayinleri
için voltametrik tayin yöntemleri geliştirilmeye
çalışılmıştır.
N
N
CH3
H3C
N
N
N
O
N
N
N
O
O
Cl
A
Cl
N
N
N
Cl
N
Cl
Cl
O
B
N
Cl
N
Cl
Cl
C
Cl
O
D
ŞEKİL 1. İtrakanazol (A), klotrimazol (B),
MATERYAL METOD
mikonazol (C) ve ekonazol’e (D) ait açık
Deneysel aşamalarda kullanılan analitik saflıktaki
kimyasal formüller.
etkin maddelere (Şekil 1) ait 5mM’lık stok çözeltileri
20mM tetrabutilamonyum perklorat (TBAP) içeren
asetonitril çözgeniyle hazırlanmıştır. Kullanılan elektrokimyasal donanım Bioanalytical Systems (BAS, West
Lafayette, USA) 100B/W electrochemical workstation potentiostat olup C3 hücre standı ve PA–1 düşük akım
modülü ile birlikte çalıştırılmıştır. Ölçüm çözeltisinde bulunan çözünmüş oksijen gerekli durumlarda, saf argon
gazı kullanılarak uzaklaştırılmıştır. Üçlü elektrot sistemi için kullanılan elektrotlar Ag/AgCl referans
elektrodu(BAS RE-5B with flexible connector, part # MF–2052), platin tel yardımcı elektrot (BAS, 6cm with
gold-plated connector, part # MW-4130) ve camsı karbon çalışma elektrodu (CKE)’dur(BAS GCE, 3.0 mm dia.,
part # MF-2012). CKE ile standart maddelerin redoks pik potansiyellerinin tespiti amacıyla, 24 ± 2ºC ’de, 0 ve
+2000 mV ile 0 ve -2000mV aralıklarında, 50 mV/saniye’lik tarama hızıyla döngüsel voltamerik (CV) ve
diferansiyel puls voltamerik (DPV) ölçümler gerçekleştirilmiştir.
BULGULAR
5Mm itrakanazol’e ait tipik indirgenme(A) ve yükseltgenme (B) DPV voltamogramları Şekil 2’deki
gibidir. Benzer şekilde tüm etkin maddeler için elde edilen pik potansiyelleri ise itrakonazol -985mV(ind.),
+724mV (yük.), klotrimazol -892mV(ind.), +1129 ile
+1831mV (yük.), mikonazol -876 ile -1085mV(ind.),
+1251mV(yük.) ve ekonazol -743 ile -887mV(ind.),
A
+1157mV(yük.) şeklindedir. Kalibrasyon ve analitik yöntem
geçerliliği (metod validasyonu) çalışmaları devam etmekte olup
sonlanmak üzeredir. Elde edilen analitik yöntem geçerliliği
verileri tablolar halinde poster sunumunda yer alacaktır.
Sonuç olarak 4 adet antifungal ilaç etkin maddesinin tayini için
basit ve ucuz voltametrik (CV, DPV) yöntemler geliştirilmiş
olup mediyatör madde kullanılarak elektrot modifikasyonu
çalışmaları devam etmektedir. Poster sunumunda detaylarıyla
tablolar halinde sunulacak verilerin orjinal bilimsel makale
B
olarak yayımlanması planlanmaktadır.
ŞEKİL 2. 5Mm itrakanazol’e ait
indirgenme (A) ve yükseltgenme (B)
DPV voltamogramları.
KAYNAKLAR
[1].Hermawan, D., Wan Ibrahim, W. A., Sanagi, M. M. S.,
Aboul-Enein, H. Y., Journal of Pharmaceutical and
Biomedical Analysis, 53(5), 1244-1249, 2010.
[2].Gaona-Galdos, A. A. G., García, P. L., Aurora-Prado, M.
S., Miritello Santoro, M. I. R., Kedor-Hackmann, E. R. M.,
Talanta, 77(2), 673-678, 2008.
21
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P8
Çeşitli Ruj Örneklerinde ICP-OES İle Metal Tayini
Mücahit Erhan Arslan1, Muhammed Zeki Bayburtlu2, Işıl Aydın3,Elif Varhan3,Fırat Aydın3
1
2
Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi
Dicle Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi
3
Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü Diyarbakır
e-mail:[email protected]
Kozmetik, bir kimseyi daha çekici hale getirmek ya da görünüm sorunlarını gidermek için
kullanılan ürünleri, bakımları ve tedavileri kapsayan bir kavramdır.[1]. Kozmetiğin bir alt alanı olan
makyaj; ruj, maskara ve fondöten gibi yüze ve çevresine güzelleştirmek veya farklı bir görünüm
vermek için uygulanan kozmetik ürünleri ve işlemleri kapsar.[2]. Makyaj malzemeleri haricinde saç
boyası, saç spreyi, saç jölesi, parfüm, banyo tuzu, vücut yağ ve kremleri gibi pek çok ürün kozmetik
sınıfına girer.
Kozmetik kavramı Türkçeye, Fransızcadan geçmiştir[3]. Bu kavramın kökeni Yunanca kozmos
(düzen veya güzelleştirme, çeki düzen verme) kavramına dayanır[1]. Bu kökten Yunanca “kosmein”
(güzelleştirmek, çeki düzen vermek) fiili ve “kosmetikos” kavramı türemiştir[1].
Kozmetiğin Asya'da başladığı kuvvetli bir ihtimaldir. Meşhur Hindu makalelerinde, kadınlara
dövme, dişleri, giysileri, saçı, tırnakları ve vücudu renklendirme sanatını öğrenmeleri tavsiye edilir. Şu
an bile birçok Hindu kadını kozmetikleri hala eski yolla kullanır; göz kapakları bazlı bir boya ile
boyanır; yüz ve kolları safran tozu ile sarartılır, ayak tabanları da kına ile kızıllaştırılır.
Deneysel çalışmamızda ticari olarak satın alınan markalı üç adet katı ruj örnekleri ve 2 adet ’de
likit ruj örnekleri belirli miktarlarda alınarak mikrodalga’da uygun asitlerle çözünürleştirme işlemine
tabi tutuldu. Örnekler çözünerek analize hazır hale getirildi[4]. Bundan sonraki aşamada, çözelti
ortamına alınan örneklerde, bazı ağır metal düzeylerini belirlemek için, Perkin-Elmer DV 2100 ICPOES ile ağır metallerin miktar tayini yapıldı.
Yapılan analizler sonucu rujlarda sağlık örgütlerinin belirlediği sınırları aşan numune
bulunmadığı tespit edildi.
Kaynaklar:
[1].Oxford Dictionary of English Oxford University Press, 2003.
[2].Wikipedia.org
[3].Güncel Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu. Erişim: 26 Aralık 2011.
[4]. M. Zahir Duz, K. Serdar Celik, Isil Aydin, Sait Erdogan, Firat Aydin, Candan Hamamci Atomic
Spectroscopy Vol. 33(3), May/June 2012.
22
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P9
CV Yöntemi ile Kan Plazmasında L-Askorbik Asit Tayini
Nihal KÖSEa , Şadi ŞENa
a
Bülent Ecevit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü
[email protected]
Voltametrik teknikler, analitik teknikler arasında kimlik ve L-askorbik asit gibi birçok biyolojik
moleküllerin konsantrasyonlarının tespitinde kullanılan önemli metotlardandır[1]. Bu çalışmada
dönüşümlü voltametri ( CV) ile çalışılmıştır.
CV yöntemi ile indirgenme ve yükseltgenme potansiyeli ölçülür. Bu yöntemde hücrede çalışma
elektrodu ile karşıt elektrodu arasında zamanla değişen potansiyel uygulanır. Buna karşın çalışma
elektrodu ile karşıt elektrot arasından geçen akım ölçülür. İstenilen potansiyel aralığında yapılan bu
taramalar sonucunda elde edilen akım gerilim değerleri grafiğe geçirilerek voltamogramlar elde
edilir[2].
Askorbik asit, kapalı formülü C6H8O6 olan bir ketolaktondur. L-Askorbik asit ve D-Askorbik
asit olmak üzere iki şekli vardır. D-Askorbik asit inaktiftir. L izomeri ise biyolojik olarak aktif
formudur. C vitamini dendiği zaman aktif olan L-Askorbik asit anlaşılır.
Askorbik asit kuvvetli indirgen bir bileşiktir. Bu özellik enediol (C-2, C-3 ) hidroksil
gruplarından hidrojen atomlarının ayrışmasına bağlıdır. Oksitlenmenin ilk ürünü, dehidroaskorbik
asittir. Bu reaksiyon geri dönüşümlü olduğundan uygun koşullar altında dehidroaskorbik asidin
redüksiyona uğramasıyla yeniden askorbik asit oluşur. Her iki şekilde de fizyolojik olarak aktiftir.
Hem askorbik asit hem de dehidroaskorbik asit vücut doku ve sıvılarında bulunur[3].
Bu çalışmada L-Askorbik asidin değişken konsantrasyonlardaki sulu çözeltilerinin akımpotansiyel analizine dayanır. Askorbik asit miktar tayini için dönüşümlü voltamogram ile tespit edilen
yükseltgenme potansiyelinde akım şiddeti değerlerinden gidilerek bir yöntem uygulanır.
L-Askorbik asit farklı konsantrasyon değerlerinde(25 µg/ml ile 1000 µg/ml arasında) hazırlanan
çözeltilerin dönüşümlü voltamogramları alındı. Voltamogramlardan akım şiddeti-derişim kalibrasyon
grafiği çizildi. Kan plazma örneğinden alınarak hazırlanan çözeltinin dönüşümlü voltamogramları
alındı. Buradan belirlenen akım şiddeti değeri hazırlanan kalibrasyon eğrisinden yararlanılarak
askorbik asit derişimi tespit edildi.
KAYNAKLAR
[1]. Behfar AA , Sadeghi N, Jannat B ve Oveisi MR, Iranian Journal of Pharmaceutical Research ,
9(2), 123-128, 2010
[2]. Cesur E, “Polipirolün Asidik Çözeltilerde Elektrokimyasal Olarak Eldesi ve Karakterizasyonu” ,
Bülent Ecevit Üniversitesi, Zonguldak-2008
[3]. Alem N, “Askorbik Asidin Hücre Yaşlanması Üzerine Etkisi” , Gazi Üniversitesi, Ankara-2007
23
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P10
Aydın İlinde Üretilen ve Tüketilen Bazı Sebzelerde Çeşitli Elementlerin Tayinleri
Osman BURGAZ, Gülşen GÜVEN, Mustafa DEMİR
Adnan Menderes Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, AYDIN
[email protected]
Bu çalışmada Aydın ilinde çeşitli pazarlardan toplanan sebzelerde bulunan çeşitli elementlerin
(alkali toksik ve ağır metaller) düzeyleri araştırıldı. Bu amaçla başlıca 27 farklı sebze türü (ıspanak,
dereotu, maydanoz, domates, salatalık, kabak, patlıcan, pancar, marul, pırasa, kereviz, mantar, patates,
taze soğan, yeşilbiber, kırmızıbiber, bakla, taze fasulye, bezelye, ısırgan otu, havuç, turp, brokoli,
karalâhana, roka, tere, pazı) toplanmış ve bu sebzeler yaş yakma ve kuru yakma yöntemleri ile
çözünürleştirildi. Örneklerin çözünürleştirme işlemleri literatürde daha önce yapılmış yöntemlere
göre[1]., elementlerin tayinleri ise ICP-OES kullanılarak yapıldı.
Kaynaklar:
[1]. Altundag H.,Tüzen M., Food and Chemical Toxicology, 49: 2800–2807, 2011.
24
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P11
Bazı Meyvelerdeki Elementlerin ICP-OES İle Tayinleri
Rıdvan AKSOY, Gülşen GÜVEN, Mustafa DEMİR
Adnan Menderes Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, AYDIN
[email protected]
Bu çalışmada Aydın ilinde pazarlardan toplanan mevsimlik meyvelerde bulunan çeşitli
elementlerin (alkali, toksik ve ağır metaller) düzeyleri araştırıldı. Bu amaçla başlıca 11 farklı meyve
türü (Çağla, portakal, kivi, armut, limon, ayva, elma, kestane, çilek, mandalina ve muz) toplandı ve bu
meyveler yaş yakma ve kuru yakma yöntemleri ile çözünürleştirildi. Çözünürleştirme işlemleri
literatürde daha önce yapılmış yöntemlere göre[1]. elementlerin tayinleri ise ICP-OES kullanılarak
gerçekleştirildi.
Kaynaklar:
[1]. Altundag, H.,Tüzen M., Food and Chemical Toxicology, 49: 2800–2807, 2011.
25
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P12
Vanadyumun Progallol Red ile Spektrofotometrik Tayini
Sinem Çisil Girgin1, Esra Doğan1, Aybüke Özyenice1, Süleyman Koçak1, Levent Pelit2
1
Celal Bayar Üniversitesi, Fen Edeb. Fak. Kimya Bölümü, Muradiye Kampüsü, Manisa
2
Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi Kimya Bölümü, Bornova, İzmir
[email protected]
Vanadyum çevre ve biyolojik çalışmalar için önemli bir elementtir. Vanadyum sulu
çözeltilerinde V(II) ile V(V) arasındaki farklı yükseltgenme basamaklarında bulunabilir.
Vanadyum(V) vanadyum (IV)’den daha toksik bir etkiye sahiptir [1]. Vanadyum ng/mL düzeylerinde
yaşam hücreleri için gerekli olurken, µg/mL düzeyleri toksik etki göstermektedir. Bu etkiler, öksürük,
kusma, ishal, anemi ve akciğer kanseri olarak ortaya çıkabilmektedir. Vanadyumun AAS, ICP-MS
gibi tekniklerle tayinleri mümkündür fakat bu yöntemlerin analiz maliyeti yüksektir [2]. Bu nedenle
daha ucuz, hızlı ve kolay bir yöntem olan spektrofotometrik yöntemin geliştirilmesine ihtiyaç vardır
[1-3].
Bu çalışmada vanadyum, progallol red varlığında kompleks vererek 603 nm dalga boyunda
maksimum absorbans göstermiştir. Deneysel çalışmalarda kompleksin pH’ı, progallol red derişimi,
vanadyum derişimi, iyon şiddetinin etkisi, kompleksin kararlılığı gibi parametreler optimize edilmiştir.
Kompleksin vanadyum derişimine karşı absorbansının değişimi doğrusal bir şekilde artma göstermiştir
(Şekil.1).
Şekil.1 Vanadyum-PGR kompleksinin spektrofotometrik analizi a) 3x10-5 M PGR + pH 5.5 Asetat
tamponu, b) 1x10-7, c) 2,5x10-7, d) 5x10-7, e) 7.5x10-7, f) 1x10-6, g) 2x10-6, h) 4x10-6, ı) 6x10-6,
j) 8x10-6, k) 1x10-5 M V(IV)
KAYNAKLAR
[1]. Nakano S., Tanaka E., Mizutani Y., Talanta, 61, 203-210, 2003.
[2].Amin A.S., Spectrochimica Acta Part A, 59, 1025-1033, 2003.
[3]. Koçak S., Ertaş F.N., Analytical Methods, 5, 741-747, 2013.
26
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P13
Thiamethoxam Baskılı Polimerin Hazırlanması ve
Performansının İncelenmesi
Beyza YILDIRIM, Pınar ALKAN, Burak BERAN, Berin YENİGÜL
Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 35100, Bornova, İZMİR
[email protected]
Özet:
Thiamethoxam; dünyada zararlılara karşı zirai mücadelede en yaygın olarak kullanılan
pestisitlerdendir. Bitkiler tarafından hızla emilir ve bitkinin tüm bölümlerine taşınır. Böylece bitkiyle
doğrudan temas halinde olan veya bitkiyle beslenen böceklerin (yaprak bitleri, kın kanatlılar, termitler,
kırkayaklar, yaprak kemirgenleri) felç olmasıyla sinir hücreleri arasında bilgi aktarımı engellenir.
Thiamethoxam’ın sudaki çözünürlüğü (4.1 g/L) yüksektir.Bu yüzden suda yaşayan canlılar ve bu
pestisit ile ilaçlanmış olan bitkilerle beslenen canlılar için oldukça zehirlidir. Tüm bu nedenlerden
dolayı bu neonicotinoidin(nikotine benzer şekilde merkezi sinir sistemine etki eden böcek ilacı sınıfı)
hem ticari formülasyonların hem de çevrede gerçek örneklerin analizinde seçimli ve duyar yeni
analitik yöntemlere ihtiyaç duyulmaktadır.
Moleküler baskılama bir kalıp molekülü etrafında fonksiyonel monomerlerin kovalent veya
non-kovalent etkileşimlerle organize edilmesi ve sonrasında uygun bir işlem süreci ile kimyasal
fonksiyona sahip katı malzemelerin oluşturulmasını amaçlamaktadır. İşlem sonrasında kalıp
molekülün uzaklaştırılması ile yapıda kalıp molekülüne özgü oyuk bölgeler oluşmakta ve ayırma,
kimyasal tayin ve kataliz gibi işlemler için ideal bir malzeme elde edilmektedir[1-5].
Bu çalışmada yığın polimerizasyonu ile thiamethoxam baskılı polimer hazırlanmıştır. Elde
edilen polimerden kalıp molekül olarak kullanılan Thiamethoxam’ ın uzaklaştırılması için metanol ile
sokslet ekstraksiyonu yapılmıştır. Ekstrakte edilmiş çözeltideki kalıp molekülün derişimi UV-VIS
spektrofotometresi ile ölçülerek ~ %70 oranında Thiamethoxam’ın polimerden uzaklaştırıldığı
saptanmıştır. Kalıbın uzaklaştırılmasıyla, kalıba spesifik boşluklar oluşmuştur. Bu boşlukların
Thiamethoxam’ ı tanıma kapasitesini belirlemek için batch yöntemi ile geri bağlama yapılmıştır. Geri
bağlama sonucunda ~ % 80 tutunmanın gerçekleştiği gözlenmiştir. Daha fazla tutunmanın olup
olmadığını incelemek için çalışmalar devam etmektedir.
Ayrıca moleküler baskılı polimerler gerçek örneklerdeki pestisit tayininde önderiştirme için SPE
kolonlara (MIP-SPE) doldurulup paketlenmektedir. Bu nedenle Thiamethoxam’ ın MIP-SPE ile
ayrımında koşullandırma, yükleme, yıkama ve elüsyon basamaklarının optimizasyonu yapılacaktır.
KAYNAKLAR
[1].
[2].
[3].
[4].
[5].
Shea, K. I., Doughertly, T. K., 1986, J.Am. Chem. Soc., 108, 1091.
Wulff, G., Poll, H.G., 1987, Makromol. Chem. 188, 741.
Sellergren P. and Shea, K.J., 1994, Tetrahedron: Asymmetry, 5, 1403-1406.
Mosbach, K., Ramström, O., 1996, Bio/Technology, 14, 163.
Andersson, H.S., Koch-Schmidt, A.C., Ohlson, S., Mosbach, K., 1996, J. Mol.
Recogn. 9, 675.
27
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P14
Yalancı Akasya Ağacı (Robinia pseudoacacia) Çiçeklerinin Çözücü Özütlerinin
Antioksidan Aktivitelerinin Belirlenmesi
Seda Kaplan1, Armağan Filizfidan1, Mehmet Sefa Koçak1, Cengiz Sarıkürkcü2
1
Süleyman Demirel Üniversitesi, Atabey Meslek Yüksek Okulu, Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölümü, Tıbbi ve
Aromatik Bitkiler Programı, 32670 Atabey-ISPARTA
(email:[email protected] )
2
Necmettin Erbakan Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü, KONYA
Antioksidanlar, oksidasyona duyarlı materyallerin oksidasyon başlangıcını geciktiren ya da
oksidasyon hızını azaltan maddeler olarak bilinmektedirler. Günümüzde gıda endüstrisinde
oksidasyona duyarlı gıda maddelerinin raf ömürlerini uzatmak amacıyla çoğunlukla BHA, BHT ve
PG gibi sentetik antioksidanlar kullanılmaktadır. Ancak, son yıllarda sentetik antioksidanların
kendilerinin veya bulundukları ortamda oluşturdukları yan ürünlerinin kanserojen olduğu veya negatif
sağlık etkilerine neden olduğu pek çok araştırmacı tarafından rapor edilmiştir [1,2]. Bu nedenle son
yıllarda farklı materyallerin alternatif antioksidan kaynağı olabilirliği üzerine araştırmalar
yoğunlaşmıştır.
Bu çalışmada halk arasında beyaz çiçekli yalancı akasya olarak bilinen Robinia pseudoacacia
ağacı çiçeklerinin in vitro antioksidan aktivitelerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, öncelikle
çiçeklerin etil asetat, aseton, metanol ve su özütleri hazırlandı. Bu özütlere 12 farklı antioksidan test
uygulandı. 2 mg/mL derişimde, etil asetat, aseton, metanol ve su özütleri -karoten-lineloik asit
sistemiyle toplam antioksidan aktivitenin belirlenmesinde sırasıyla; %42.65, %33.66, %16.20 ve
%71.91 aktivite gösterirken; fosfomolibdenyum yöntemiyle aktivite belirlemede aynı özütler sırasıyla;
85.33, 99.43, 110.41 ve 83.20 mg askorbik asit ekivalent/g özüt olarak aktivite göstermiştir.
DPPH, ABTS ve NO radikal süpürüm/giderim aktivite testlerinde tüm özütler özüt derişiminin
artmasına bağlı olarak artan bir radikal süpürüm/giderim aktivite göstermişlerdir. Aseton ve metanol
özütleri sırasıyla; 300.45 ve 283.68, 231.90 ve 210.45, 226.95 ve 227.66 mg trolox ekivalent/g özüt
değerleriyle ferrosiyanür, FRAP ve CUPRAC yöntemleriyle yapılan indirgeme gücü kapasitelerinin
belirlenmesinde en iyi aktivite göstermişlerdir.
Etil asetat, aseton, metanol ve su özütlerinin toplam fenolik bileşik ve toplam flavonoit bileşik
miktarları sırasıyla; 46.90, 56.74, 36.42, 27.17 mg gallik asit ekivalent/g özüt ve 51.99, 50.31, 54.88
ve 42.49 mg quarsetin ekivalent/g özüt olarak belirlendi.
Tüm analiz sonuçları birlikte değerlendirildiğinde özellikle aseton ve metanol özütlerine ait test
sonuçları, yalancı akasya ağacı çiçeklerinin alternatif bir doğal antioksidan kaynağı olarak
kullanılabileceğini göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Beyaz çiçekli yalancı akasya (Robinia pseudoacacia), toplam antioksidan, FRAP,
CUPRAC, toplam fenolik ve flavonoit bileşik
KAYNAKLAR
[1]. Pokorny, J. Trends in Food Sci. Tech., 9, 223-227, 1991.
[2]. Namiki, M. Crit. Rev. Food Sci. & Nutr., 29, 273-300, 1990.
28
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P15
Atomik Absorpsiyon Spektroskopisi ile Tırnakta Arsenik ve Ağır Metallerin Tayini
Tuğba Şeker, Leyla İlhan, Kenan Dost
Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 45140-Manisa
[email protected]
Çeşitli yollarla vücuda alınan arsenik kan yoluyla tüm vücuda dağılır. Fakat bir kısmı özellikle
vücudumuzun keratin bakımından zengin olan saç ve tırnak bölgelerinde birikir. Bunun nedeni bu
bölgelerin trivalan arsenikle kolayca bağlanabilen sülfidril (SH) grupları içeren keratince zengin
olmasıdır. Ayrıca sistein miktarının fazla olmasından dolayı tırnakta arsenik dışında bazı diğer ağır
metallerde bulunur. Bu metaller çeşitli gıdalardan, içme suyundan ve solunum yolu ile vücuda alınır.[1]
Bu çalışmada eser miktardaki Cu, Zn, Pb, Cd metallerin nicel analizleri yaygın olarak kullanılan
alevli ve arsenik analizleri için ise tayin duyarlılığını arttıran, örnek matriksindeki olası girişimleri
azaltan hidrür oluşturmalı atomik absorpsiyon spektroskopisi kullanılmıştır.
Tırnak örnekleri (12 farklı kişiden alınan el ve ayak tırnakları) nitrik asitli ortamda özel olarak
hazırlanan ve tepesinde bir geri soğutucu olan cam hücre içerisinde yaş yakma yöntemi
bozundurulmuştur.
Yapılan çalışmada analiz edilen metallerin konsantrasyon aralıkları; As için 130.62-3942.37 µg/kg, Cu
için 7.72-41.39 mg/kg, Cd için 1.23-5.10 mg/kg, Pb için 0.63-39.78 mg/kg, Zn için 352.64-1212.80
mg/kg olarak bulunmuştur. Sonuçları tırnakta en çok Zn ve Cu metalinin bulunduğunu göstermektedir.
Bunun nedeni bu iki elementin diğer elementlere göre doğada daha yaygın ve vücuda alınımının daha
kolay olmasıdır. Bulunan bu değerler literatürde tırnak ile yapılan çalışmalarda bulunan değerler ile
uygunluk göstermektedir [2].
KAYNAKLAR
[1]. http://www.frmtr.com/lise-bilgi-istekleri/877068-agir-metallerin-insan-vucuduna-zararlariyardimci-olana-rep.html
[2]. Cesur, H. ,Atomik Absorpsiyon Spektroskopisi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi , Kimya Bölümü, Samsun, 2008.
29
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P16
Manisa ve İzmir Bölgesi İçme Sularının Kimyasal Analizi
Yüksel Abalı, Sevim Saka, Şebnem Dağlı
Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Manisa
[email protected]
ÖZET
Su; insan hayatı için olduğu kadar tabiat ve diğer canlılar için de en temel ihtiyaçtır Yeryüzünün
büyük bir bölümü sularla kaplı olmasına rağmen, sadece % 2.53'ü tatlı sudur. Bu suların da 2/3'si
buzul ya da daimi kar örtüsü şeklindedir. Hâlihazırda dünya nüfusunun üçte biri önemli derecede su
sıkıntısı çekmekte, 2025 yılına kadar bu oranın, özellikle kalkınmakta olan ülkelerde daha üst sınırlara
yükselmesi beklenmektedir.
Son zamanlarda büyük şehirlerimizdeki şebeke suları, mikrobiyolojik kaliteleri yanı sıra
fizikokimyasal özellikleri yönünden de sorgulanır olmuştur. Sağlık Bakanlığı verilerine göre; ülke
genelinde il merkezlerinden alınan şebeke sularının %17'si, kaynak sularının %31.4'ü; ilçelerden
alınan şebeke sularının %36.6'sı, kaynak sularının ise %36.3'ü standartlara uygunluk göstermemiştir.
Ayrıca, değişik bölgelerdeki su kaynaklarının hijyenik kalitesinin incelendiği çalışmalarda örneklerin
birçoğu standartlara uygun bulunmamıştır.
Yapılan bu çalışmada Manisa bölgesi, İzmir bölgesi çevresinden temin edilen musluk, kuyu ve
piyasada ticari olarak satılan suların bazı mikrobiyolojik ve fizikokimyasal parametreler yönünden
incelenerek verilerin ulusal ve uluslararası standartlara uygunluğu araştırılmıştır. Bu kapsamda su
numunelerine geçici sertlik, EDTA ile toplam sertlik tayini, kalsiyum sertliği, magnezyum sertliği
tayini, klorür tayini, iyodometrik yöntemle aktif klor tayini ve organik madde tayini yapılmıştır.
Deneylerimizin sonucunda geçici sertlik değerleri; 2,8 ile 22,96 (AS◦) arasında; EDTA yöntemiyle
toplam sertlik, 10-200 ppm CaCO3; kalsiyum sertliği, 44 ile 616 ppm CaCO3 ; ,magnezyum sertliği 10
ile 416 ppm CaCO3 ; klorür 1,42 ile 4,26 ppm CI- ; iyodometrik yöntemle aktif klor 21,3 ile 85,2 ppm
CI2 ; organik madde, 14,7 ile 9.44 ppm O2 arasında değerler bulunmuştur.
KAYNAKLAR
1. Alemdar, S., Kahraman, T.,Ağaoğlu, S. Ve Alişarlı, M. “Bitlis İli İçme Sularının Bazı
Mikrobiyolojik ve Fizikokimyasal Özellikleri” Ekoloji 19, 73, 29-38 (2009)
2. Anonymous (2003b) Water for People Water for Life. The United Nations World Water
Development Report. http://unesdoc.unesco.org/images/0012/001295/129556e.pdf. Eriþim Tarihi:
15.11.2008.
30
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P17
Balıkesir Termal Sularında Arsenik Kirliliğinin Araştırılması
Yüksel ABALI, Dilşad ERDOĞAN ve Dilek BAŞARAN
Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü MANİSA
[email protected]; [email protected]; [email protected]
ÖZET
Termal sularda Arsenik (As) çevresel sorunlara ve kirlenmeye neden olan en önemli
kirleticilerdendir. Arsenik: pirit, arsenopirit, demir, bakırlı şeyllerden ve fosfatlı kayaların
oksidasyonundan sıcak sulara olaylıkla geçer [1]. Bu nedenle bazı yörelerdeki sıcak sularda As, içme
suyu standartlarının üzerinde değerler verir. Bu konuda yapılan çalışmalarda, Ege bölgesinde yer alan
bazı termal sahalarda standartların üzerinde As belirlenmiştir [2]. Arsenik içeriğinin, içme ve kullanma
sularında standartların üzerinde olması ekosistemde yaşayan canlılar için zehirleyici etki yapar. [3,4].
Arsenik (As) sulama suyunda yüksek olması durumunda bitki bünyesine geçer ve inorganik arsenik
olarak depolanır [5], bitkinin kurumasına neden olur. Arsenik içeriği yüksek olan içme
suyundan uzun süre tüketilmesi neticesinde, insanlarda deri ve iç organlarda tahribatlar görülür [4].
Özellikle yüksek As içeren suların; insanlar üzerinde kanser yapıcı etkisi olması nedeniyle
dikkatle incelenmesi gerekmektedir. Genel popülasyonda toplam günlük arsenik alımı 0.200
mg/kg olarak belirlenmiştir [6].
Balıkesir il ve ilçeleri termal kaynak zenginliğinin yanı sıra fiziksel ve kimyasal bileşimleri
açısından ülkemizin üstün nitelikli şifalı suları arasında yer almaktadır. Bu çalışmada Balıkesir termal
sularında insan ve bitkiler için toksik etki gösteren arsenik (As) yoğunluğu araştırılmıştır. Arsenik
içme ve banyo suyu kalitesini etkileyen, insan sağlığını tehdit eden elementlerin başında gelir.
Balıkesir’in bekletilmiş termal sularında ortalama 0.45 mg/l arsenik belirlenmiştir
KAYNAKLAR
[1] Gemici, Ü., Tarcan, G. “ Distribution of boron in thermal waters of western Anatolia,
Turkey, and examples of their environmental impacts”, Environmental Geology, 43: 87­98,
2002.
[2] Gemici, Ü., Tarcan, G. “ Hydrogeological and Hydrogeochemical Features of the Heybeli Spa,
Afyon, Turkey: Arsenic and the Other Contaminants in the Thermal Waters”; Bulletin of
Environmental Contamination and Toxicology, 72; 1107­1114, 2004
[3] TSE–266, “İçme suyu standartları” Türk Standartlar Enstitüsü, , Ankara, 1987.
[4] EPA. “United States Environmental Protection Agency”, Office of Groundwater and Drinking
Water Standarts, 2001.
[5] Badruk , M. “Jeotermal enerji uygulamalarında çevre sorunları”, Termal Enerji, Doğrudan ısıtma
sistemleri; temel ve tasarımı seminer kitabı,345­358, 2003
[6] Yılmaz, O., Kesici, Y.,. “Van yöresinde içme sularında arsenikle kirlenme düzeyleri”, YYÜ Fen
ve Veterinerlik Dergisi, 15; 47­51, 2004
31
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P18
1,2,3,4 Tetrahidrokinazolin Grubu İçeren Yeni Bir Oksim Nikel Kompleksinin Sentezi
ve Karakterizasyonu
Hasene Mutlu Gençkal1, Ahmet Süleyman Güler1, Gazi İrez1
1
Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü, Görükle, 16059, Bursa
Koordinasyon kimyasında önemli bir ligand grubunu oluşturan oksimler, yapısında azometin
(>C=N ) ve ( OH) gruplarını ihtiva eden amfoter maddelerdir. Oksim bileşikleri gösterdikleri çeşitli
özellikler nedeniyle organik, analitik, anorganik, endüstriyel ve biyokimyanın birçok alanında
kullanılmaktadır.
Bu çalışmada, literatür yöntemi[1, 2] kullanılarak bir α karbonil oksim ile 2 aminobenzilaminin
kondenzasyon tepkimesinden 1,2,3,4 tetrahidrokinazolin grubu içeren bir oksim ligandı, (HL), elde
edilmiş ve bu ligandın da nikel(II) tuzu ile tepkimesinden Ni(II) kompleksi sentezlenmiştir. Elde
edilen bileşiklerin karakterizasyonu elementel analiz, LC MS, 1H NMR, 13C NMR, FT IR
yöntemleri ile gerçekleştirilmiş, ayrıca Ni(II) kompleksinin yapı aydınlatmasında manyetik duyarlılık
ve iletkenlik ölçümlerinden de yararlanılmıştır. Elde edilen bileşiklerin termik özellikleri ise eşzamanlı
TG/DTA cihazıyla araştırılmıştır.
Anahtar Kelimeler : 1,2,3,4 Tetrahidrokinazolin oksim, Ni(II) kompleks, 2 aminobenzilamin
KAYNAKLAR
[1] Mutlu, H., İrez. G. Turkish Journal of Chemistry, 32, 731–741, 2008.
[2] Mutlu, H., İrez, G., Çolak, A.T., Yılmaz. F. Journal of Coordination Chemistry, 65, 2192–2200,
2012.
32
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P19
Vanadyum Katkılı Fotoaktif (Işığa Duyarlı) Partikül Sentezi
*Elif NERSE ve Özlem KOÇ
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü
[email protected]
Uzun yıllardır canlı hayatını tehdit eden en önemli sorun, yaşanılan ortamlara endüstriyel
kuruluşlar tarafından kontrolsüz bir şekilde bırakılan zehirli organik kirlilikler olup, bulundukları
ortamdan nasıl uzaklaştırılacaklarıdır. Bu amaçla, klorlama, ozonlama ve adsorplama yöntemleri
yaygın şekilde kullanılmaktadır. Bu yöntemlere alternatif bir başka ve son derece başarılı uygulanan
yöntem ise, kirliliklerin bulundukları ortamda parçalanarak tamamen zararsız olan su ve
karbondioksit’e dönüşmelerini sağlayan “fotokataliz” yöntemidir.
Fotokatalizde, yarıiletken metal oksitler kullanılmaktadır. Yarıiletken fotokatalizörler UVışınları etkisi ile katalitik aktivite kazanmakta, zararlı organik moleküllerini, yüzeyinde oluşturduğu
“indirgen ve yükseltgen” bölgelerle parçalamaktadır. Kullanılan metal oksit yarıiletkenler arasında,
TiO2’in en etkin fotokatalizör olduğu belirlenmiştir. Ancak, fotokatalizörün görünür bölge ışınları ile
fotokatalitik aktivite kazanması en önemli çalışma konularından birisidir. Bunun içinde değişik geçiş
metal iyonları, değişik miktarlarda TiO2 kristal yapısına yerleştirilmektedir. Böylece metal iyonundan
TiO2’ye ya da TiO2’den metal iyonun uygun bandları arasında elektron transferi sağlanarak, görünür
bölgede aktivitenin sağlanmasına ve artırılmasına çalışılmaktadır.
Bu çalışma sol jel yöntemi kullanılmıştır. Yöntem özellikle TiO2 yarı iletkeninin sentezinde en fazla
kullanılan yöntemlerden biridir. Yapmış olduğumuz deneylerde sol-jel yöntemini kullanarak
vanadyum katkılı fotoaktiviteye sahip olan TiO2 partükülleri üretildi, üretilen TiO2 partüküllerin UV
ışığı altında uygulaması yapıldı.
Yapılan bu çalışmalarda pH ve vanadyum miktarları gibi parametreler değiştirilerek partikülün
fotoaktivitesi incelendi ve elde edilen veriler grafiklere döküldü.
Bu çalışmaların sonucunda
vanadyum katkılı TiO2 partiküllerinin fotokatalitik özelliğinin %50 oranında artığı gözlenmiştir.
KAYNAKLAR
[1]. Npo, M., Kawamura, T., Kodama, S., Maruya, K. ve Onishi, T., (1988).
[2]. Photocatalysts on Ti-Al Binary Metal Oxides: Enhancement of the Photocatalytic Activity of
TiO2 Species, Journal of Physical Chemistry, 92, 2, 438-440. Burda, C., Lou, Y., Chen, X.,
Samia, A.C.S., Stout, J. ve Gole, J.L., (2003).
33
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P20
Doğal ve Sentetik Malzemeler Kullanılarak Mikro Boyutlu Partikül Sentezi, Yapısı ve
Karakterizasyonu
*Mehmet Keleş ÖNEN, Ahmet BALCI
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Fen Fakültesi
[email protected]
Son yıllarda yarı iletkenlerin fotokatalizör özellikleri hakkında çeşitli araştırmalar ve
geliştirmeler yapılmaktadır. Bu yarı iletken partiküller şu anda yüz yüze olduğumuz çevresel ve enerji
odaklı sorunlarda çok büyük bir öneme sahip olduğunu göstermektedir. Bu yarı iletkenler çok fazla
enerji gereksinimi olmadan çevresel kirleticilerin gideriminde büyük rol oynamaktadır.
Yarı iletken biyokatalitik ve biyomimetik sentezi popülaritesi artmaktadır örneğin TiO2
biyokatalitik bir yol ile yeşil yaprak, bambu içzarı, yumurta akı gibi çeşitli biyomateryaller
kullanılarak modeller sentezlenmiştir[1]. Wen He ve arkadaşları düşük maliyetli ekmek mayası
(saccharomyces cerevisiae) hücre kambinasyonu ile yeni bir yöntem geliştirerek biomimetik ve
mineralizasyon ile ekmek mayası hücresine bundan sonra may@TiO2 olarak adlandırdılar, bu yöntem
ile TiO2 biomodeli hazırlanmak için kullandılar[1]. Maya@TiO2 biyosensör, güneş pilleri ve
fotoelektrik cihazlarda uygulamalar için umut verici olarak kullanılmıştır[1]. Son zamanlarda popüler
hale gelen şablon olarak mikroorganizmalar kullanılarak, inorganik içi boş küreler sentezlemiştir[1].
Bo Bai ve arkadaşları ise kalıp olarak maya kullanarak Cr2O3 içi boş parçacıklar sentezlerken[2], Han
Zhou ve arkadaşları ise şablon olarak ‘lactobacillus’ kullanarak içi boş ZnO partikülleri
üretmişlerdir[3].
Bu çalışmada sol-jel yöntemiyle maya, polen, polistiren gibi malzemeler kullanılarak yarı
iletken TiO2 nin bazı yüzey özelliklerinin değiştirilmesi ile daha fotoaktif hale gelen içi boş mikro
kürecikler elde edilmeye çalışılmıştır. Sentezlenen bu içi boş mikro küreler SEM, FTIR, ışık
mikroskobundan yararlanarak partiküllerin yapısı ve spektroskopik özellikleri incelenmiştir. Son
olarak içi boş mikro partiküller laboratuar koşullarında fotoaktiviteleri incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Mikro boyutlu içi boş partikül, ışığa duyarlı partikül sentezi
KAYNAKLAR
[1] Wen H., Xiuying T., Yi D., Caiyun S., Xiuxiu H., Shanshan H., Xianan S., Xiaoyong D.,
Yuanzheng Y., (2010) biologically formed hollow cuprous oxide microspheres; Volum 30; 758762; Materials Science and Engineering C; Denmark, China
[2] Bo B., Pengpeng W., Le W., Li Y., Zhihong C. (2009) A novel yeast bio-template route to
synthesize Cr2O3 hollow microspheres; Volum 114;26-29; Materials Chemistry and Physics; PR
China
[3] Han Z., Tongxiang F., Di Z. (2007) hydrothermal synthesis of ZnO hollow spheres
usingspherobacterium as biotemplates; Volum 110; 322-327; Microporous and Mesoporous
Materials, PR China
34
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P21
Pridin Halkası İçeren Schiff Bazlarının Co(II) Kompleksleri: Sentez, Karakterizasyon
ve DNA Etkileşim
Merve KÖSTEK1, Abbas OKUR1, Ramazan GÜP1, Bedrettin MERCİMEK1
1
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Muğla, 48000
[email protected]
Yapay metallonükleazların, gen düzenlenmelerinde, DNA etkileşimlerinde, protein
eşleştirmelerde ve kanser tedavilerinde kullanılması üzerine yapılan çalışmalar son zamanlarda
oldukça ilgi çekmektedir [1]. Anti kanser ilaçların birçoğu bir şekilde DNA’ ya bağlanak antitümör
etkisi gösterirler. Böylece kanserli hücrede DNA çoğalmasını bloke ederek, tümör hücrelerinin
büyümesini inhibe eder. DNA bağlanmasının ve kesmesinin mekanizmasını anlamak, etkili antitümör
ilaçlarının dizayn edilmesinin en önemli temelidir. Bu tür ilaçların başarısı, DNA’ ya ilgilerine ve
bağlanma modlarına bağlıdır [2]. Dolayısıyla DNA’ ya fizyolojik şartlar altında bağlanabilen metal
kompleksleri antitümör etki mekanizmasındaki özellikle yapı aktivite ilişkisini anlamak için
önemlidir[3].
Bu çalışmada yapısında, OH ve OCH2COOC2H5 grupları ile pridin halkası içeren iki yeni
arilhidrazon sentezlenmiş ve bu ligandların Co(II) metali ile kompleksleri elde edilmiştir. Elde edilen
ligand ve komplekslerin yapıları çeşitli karakterizasyon teknikleri (13C-NMR, 1H-NMR, IR, UV-vis.,
elementel analiz, TGA ve powder-XRD) ile aydınlatılmıştır. Yapıları aydınlatılan ligand ve
komplekslerin DNA kesme ve DNA bağlanma aktiviteleri incelenmiştir.
Bu çalışma sonucunda, komplekslerin önemli derecede aktivite gösterdikleri buna karşılık
ligandların aktivite göstermedikleri bulunmuştur. Özellikle yapısında ester grubu içeren
komplekslerinin daha iyi aktivite gösterdikleri gözlemlenmiştir.
KAYNAKLAR
[1] Klausner, R. D., Donaldson, J. G., Lippincott-Schwartz, J., Brefeldin A: Insights into the control of
membrane traffic and organelle structure, J. Cell Biol., 116, 1071–1080, 1992.
[2] Tullius, T.D., Greenbaum, J.A., Mapping nucleic acid structure by hydroxyl radical cleavage,
Curr. Opin. Chem. Biol., 9, 127-134, 2005.
[3] Connors, T. A., Cleare, M. J., Harrap, K. R., Structure–activity relationships of the anti-tumour
platinum coordination complexes, Cancer Treatment Rep., 63, (9–10), 1499–1502, 1979.
35
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P22
Biomateryal Kullanarak TiO2 Katkılı Membran Sentezi
Murat TOK, Ahmet BALCI
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, MUĞLA
[email protected]
ÖZET;
İlaç teknolojilerini ve buna benzer teknolojileri geliştirmek adına yapılan kalıplama yöntemi
günümüzde dikkat çekici konulardan biridir. Biomateryallerin kaplanması ve yüksek sıcaklıkta kalsine
edilmesinin ardından oluşan kalıpların UV ışık altındaki fotokatalitik aktivitelerini arttırmak adına
araştırmalar günümüzde sıkça yapılır. Biomateryal olan yumurta kabuğunun iç zarı(YZ) ise biokalıp
olarak kullanılabiliyor [1].
YZ’nın biokalıp olarak kullandığımız bu çalışmamızda titanyum kaynağı olarak Titanyum (IV)
bütoksit(TBT), çözücü olarak da izopropanol kullanıldı[2]. Reaksiyon esnasında titanyum YZ’nın lifli
olan yapısını kapladı. Kalıbı oluşturmak içinde bileşim kalsine edildi.
Karakter analizi ile fonksiyonel grup tayini Fourier Transform Infrared Spektroskopisi
(FTIR)’nde yapıldı ve değerlendirildi. YZ’nın yapısı da Scanning Electron Mikroskop (SEM)’da
görüntülendi [3]. Deneyler sonucunda YZ’nın fotokatalitik aktivasyonunun %40’a yaklaşık bir
değerde olduğu görüldü.
KAYNAKLAR
[1]. Chen, Z. , Liu C. , Chen F. , Cao Y. , Fan J. ., Procedia Engineering, 27, 512-518, 2011
[2]. Wang Q. , Jiang Z. , Wang Y. , Chen D. , Yang D. ,, J Nanopart Res, 11, 375-384, 2009
[3]. Prabakaran K. , Rajeswari S. ,, Spectrochimica Acta , 74, 1127 – 1134, 2009
36
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P23
ONNO Tipindeki Schiff Bazı Kompleksinin Koordinasyon Bağ Enerjisinin
Hesaplanması
Neşe YAMAN, Ümit ERGUN
Düzce Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 81620, Düzce
[email protected]
Bu çalışmada belli bir yaklaşımla basit termodinamik hesaplamalardan yararlanarak termal
bozunma sırasında incelenen Schiff bazı kompleksinden kopan ligandın bağlanma enerjisi
hesaplanacaktır.
Ölçümler Termogravimetri (TG), Diferansiyel Termal Analiz (DTA) ve Diferansiyel Taramalı
Kalorimetri (DSC) sistemleri ile yapılmıştır. Çalışılan Schiff bazı kompleksinde özellikle H 2O gibi
küçük ligandın bakır (II) kompleksine bağlanmasındaki bağ enerjisinin hesaplanması amaçlanmıştır.
Tasarlanan deneyleri tüm komplekslere uyarlamak mümkün değildir, burada planlanan koordinasyon
bileşiklerinin yapıları göz önüne alınarak önerilmiş ve gerçekleştirilmiştir[1].
Bulunan bağ enerjileri, kovalent bağ enerjisinden daha düşük olmakla beraber hidrojen
bağlarının enerjisi seviyesindedir. Hidrojen bağlarının enerji seviyesi dipol-dipol etkileşimlerinin en
yüksek seviyesi olduğundan bu bağlar koordinasyon bağları ile karşılaştırılabilmektedir. Bulunan tüm
değerler kuramsal hesaplamalar sonucunda elde edilmişlerdir.
Anahtar Kelimeler: Termal Bozunma, Bağ Enerjisi
KAYNAKLAR
[1] ERGUN, Ü., “ONO ve ONNO Tipindeki Schiff Bazlarının Geçiş Metalleri Komplekslerinin Termal
Bozunma Tepkimelerinde Kinetik Parametrelerin Belirlenmesi ve Bazı Koordinasyon Bağ
Enerjilerinin Hesaplanması”, Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Kimya Anabilim Dalı
Doktora Tezi, Ankara, 2009.
37
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P24
Kobalt (III) Komplekslerinin Spektrokimyasal Serisi
Şeyma TAKINYALIOĞLU1, Derya KAYA1, Ogün KASAPÇI1, Hülya AVCI ÖZBEK1,
Funda DEMİRHAN1
1
Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü
[email protected]
Çok sayıda kobalt (III) kompleksi, ortamda ligant varlığında kobalt (II) iyonunun
yükseltgenmesi ile hazırlanır. Bu yöntem ligantın yükseltgenmeye karşı inert olması ve merkez atoma
bağlanma eğiliminin yüksek olması durumunda yaygın kullanılır [1].
Kobaltın farklı ligantlar [(NO 2 , NH3, CO 3 2 , H2O, gly (glisin), ox (okzalat), en (etilendiamin)]
ile oluşturduğu komplekslerin renkleri ve UV-görünür bölge spektrumlarındaki λmax değerleri gözle
görülür derecede farklıdır. Bu farklılıklar, metal-ligant etkileşiminde önemlidir [2].
Bu çalışmada bir seri kobalt (III) kompleksleri sentezlenerek, komplekslerin 250-700 nm
aralığında UV-görünür bölge spektrumları alınmıştır. Elde edilen spektrumlarda komplekslerin λmax1 , λ
max2 değerleri belirlenmiştir. Bu veriler kullanılarak komplekslerin 10 Dq (Δ o) değerleri hesaplanıp,
Co(III) komplekslerine ilişkin spektrokimyasal seri elde edilmiştir [3-5].
[Co(NO2)6]-3>[Co(en)3]+3>[Co(NH3)6]+3>[Co(gly)3]+3>[Co(H2O)6]+3>[Co(ox)3]-3>[Co(CO3)3]-3
KAYNAKLAR
[1]. Bauer H.F., Drinkard W.C. J. Am. Chem. Soc. 82(19), 5031-5032, 1960.
[2]. Riordan A,D., Jansma A., Fleischman S., Green D.B., Mulford D.R. Chem.Educator, 10, 115119, 2005.
[3]. Miessler G.L., Tarr D.A. Inorganic Chemistry, 373-377, Prentice-Hall,Inc,1999.
[4]. Huheey J. E., Keiter E. A., Keiter R. L. Inorganic Chemistry, 4th ed.; 442–447, Benjamin
Cummings: San Francisco, CA,
[5]. http://wwwchem.uwimona.edu.jm: 4/courses/Tanabe-Sugano/TanSugdhs.html
38
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P25
Fotokatalitik Madde Olarak Kullanılan TiO2 Sentezinde Kalsinasyon Sıcaklığı Ve H2O2
Etkisi
Şafak DEMİR, Meltem İSKENDER, Ahmet BALCI
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü 48000 Muğla-Türkiye
[email protected]
ÖZET
Işığın katalizör etkisi yani fotokataliz uygulamasının bilinen en yaygın görevi çevre kirliliğini
temizlemesidir. Titanyum fotokatalitik aktivitesi ışıkla bir araya geldiğinde temas ettiği organikleri
parçalama şeklidir. Böylelikle temizleme işlemi kendiliğinden olmaktadır. [1]
Bu çalışmamızda Titanyum (IV) bütoksit (TBT) ve TiCl4 kullanılarak yapılan TiO2 aktivitesine
yükseltgeyici (H2O2) varlığının ve farklı sıcaklıklarda (450-600 oC) kalsine edilmesinin nasıl etkilediği
gözlemlendi. Sentezlenen malzemenin fotokatalitik aktivitesi UV ışık altında metiloranj boyar
maddesinin parçalanma oranı ile ölçüldü. [2]
Deneyler sonucunda peroksit (H2O2) kullanımının ve sıcaklığın arttırılmasının fotokatalitik
aktiviteyi arttırdığı görüldü.(Şekil 1) [3]
A
B
Şekil 1: “TiO2’in zamana karşı yükseltgen varlığındaki fotokatalitik etkisine (A) ve farklı
sıcaklıklardaki fotokatalitik etkisine (B) ait grafikler”
KAYNAKLAR
[1].
C.A. Martiez-Huitle, E. Brillas, Decontamination of wastewaters containing synthetic organic
dyes by electrochemical methods: a general review, Applied Catalysis B: Environmental 87 (2009)
105–145.
[2].
Z. Bouberka, S. Kacha, M. Kameche, S. Elmaleh, Z. Derriche, Sorption study of an acid dye
from aqueous solutions using modified clays, Journal of Hazardous Materials B 119 (2005) 117–
124.
[3].
J.P. Scott, D.F. Ollis, Integration of chemical and biological oxidation process for water
treatment: review and recommendation, Environmental Progress 14 (2) (1995) 88–103.
39
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P26
Fotoaktif (Işığa Duyarlı) Madde Olan TiO2 Sentezine Çıkış Maddesinin Ve
Nötralizasyon Reaktanlarının Etkisi
Meltem İSKENDER, Şafak DEMİR, Ahmet BALCI
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü 48000 Muğla-Türkiye
[email protected]
Özet
Günümüzde daha temiz ve ucuz olan arıtım yöntemi arayışına fotokatalitik arıtım cevap
olmuştur.
Yarı iletken olan TiO2 karalı bir yapıya sahip olması ve toksik olmaması nedeniyle fotokatalitik alanda
en çok tercih edilmektedir. [1]
Yapılan çalışmada fotokatalizör olan TiO2 farklı çıkış maddeleri ve nötralleşme amacıyla
kullanılan reaktifler değiştirilerek, sol gel yöntemi ile sentezlendi. TiO2 sentezlemek için çıkış
maddesi olarak TiCl4 ve TBT kullanıldı. TiO2 kullanılırken nötralizasyon için NH3 ve NaOH
kullanılarak yöntem değişikliğine gidildi. Sentezlenen TiO2’in kalsinasyon sonrasında fotokatalitik
etkisine bakıldı. [2]
Fotokatalitik deneyler UV ışık kaynağı altında model olarak seçilen boyar maddenin giderilmesi
ile gerçekleştirildi. Sonuç olarak TiCl4’ün TBT’ye oranla daha iyi sonuç verdiği görülmüştür.
Nötralizasyonda kullanılan reaktif olarak ise NH3 daha verimlidir. Şekil.1’de bu giderime ilişkin grafik
görülmektedir. [3]
(a)
(b)
Şekil-1: “TiO2’in fotokatalitik etkisinin zamana karşı nötralizasyon reaktantlarıyla değişimi (a) ve
çıkış maddesinin değişimi (b) ile ilgili grafikler”
KAYNAKLAR
[1].
C.J. Barbe´, F. Arendse, P. Comte, M. Jirousek, F. Lenzmann, V. Shklover, M. Gra¨tzel,
Nanocrystalline titanium oxide electrodes for photovoltaic applications, J. Am. Ceram. Soc. 80
(1997) 3157–3171.
[2].
E. Traversa, M.L. Di Vona, S. Licoccia, M. Sacerdoti, M.C. Carotta, M. Gallana, G.
Martinelli, Sol–gel nanosized semiconducting titania-based powders for thick-film gas sensors, J.
Sol–Gel Sci. Technol. 19 (2000) 193–196.
[3].
G.J.D.A.A. Soler-Illia, A. Louis, C. Sanchez, Synthesis and characterization of mesostructured
titania-based materials through evaporation-induced self-assembly, Chem. Mater. 14 (2002) 750–
759.
40
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P27
Farklı Fonksiyonel Gruplar İçeren Bazı Kimyasalların Antimikrobiyal ve Antifungal
Özelliklerinin İncelenmesi
Aslıhan DALMAZ, Sefa DURMUŞ
Düzce Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü 81620 Düzce
[email protected]
Mikroorganizmaların yapıları incelendiğinde, kuru ağırlıklarının %95'inden fazla bir kısmını
bazı temel elementlerin (karbon, oksijen, hidrojen, nitrojen, sülfür, fosfor, potasyum, kalsiyum,
magnezyum ve demir) oluşturduğu görülür. Bunlara, aynı zamanda, fazla gereksinim duyulur ve
bulundukları ortamdan fazla miktarlarda alınırlar. Bu maddelere, makro element (makro nütrient) adı
da verilmektedir. Bunlardan ilk 6 tanesi (major elementler), protein, karbonhidrat, lipid, nukleik asit,
vs. yapısında da yer almaktadırlar. Geri kalan 4 tanesi de (minör elementler), hücre içinde katyon
olarak kalırlar ve çeşitli biyokimyasal olgularda görev alırlar.
İnsanoğlunun bakteriler, küfler, mayalar ve virüsler gibi mikroorganizmalar tarafından
yaşadıkları çevrede sık sık enfekte olması çeşitli doğal ve inorganik maddeleri içeren anti-bakteriyel
malzemelerin araştırılmasını yoğunlaştırmıştır.
Mikroorganizmalar, uygun besi yeri ve çevresel koşullar altında, türlerine özgü bir süratle ve
sürekli ürerler. Ancak, laboratuvarlarda, mikroorganizmaları üretmede sınırlı miktarda besi yerleri
kullanıldığından, mikropların üremeleri kısıtlanır. Mikroplar üredikçe, ortamdaki gıda maddeleri azalır
ve tükenir. Optimal koşulların değişmesi (pH, osmotik basınç, oksijen, yüzey gerilimi, vs.) ve besi
yerinde toksik metabolitlerin birikmesi, miktarı az olan besi yerinde üremeyi kısa bir süre sonra
baskılar ve durdurur[1].
Bu çalışmada bakteri, maya gibi çeşitli mikroorganizmaların uygun koşullar altında üremelerine
kullanılan bazı kimyasal maddelerin antimikrobiyal aktivitesi(etkisi) disk difüzyon yöntemiyle
incelenmiştir.
Anahtar kelimeler: Bakteri, Maya, Antifungal, Antimikrobiyal
KAYNAKLAR
[1]. Arda Mustafa“Temel Mikrobiyoloji”; Genişletilmiş İkinci Baskı Medisan Yayın Serisi No 46.
2000. Medisan Yayınevi, Ankara”
[2]. Halkman A.K “Anonymous, 2005. Merck Gıda Mikrobiyolojisi Uygulamaları” . Başak
Matbaacılık Ltd.Şti., Ankara
41
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P28
Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar
Pınar ÖZDEMİR, Nilgün YENİL, Büşra PEHLİVAN, Şebnem ÜZMEZ
Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 45030, Muradiye, Manisa, Türkiye
e-posta: [email protected]
Genetik ve moleküler biyolojide meydana gelen gelişmeler, organizmaların genetik yapılarının
mühendislik işlemleriyle işlenebilmesini ve biçimlenebilmesini mümkün kılmıştır. Bu sayede, gen
teknolojisinin olanaklarıyla başta tarım bitkileri olmak üzere gen değişiminin doğal durumlarca
mümkün olmadığı canlı türleri arasında gen aktarımı yapılabilmekte ve organizmaların gen yapıları
amaçlanılan şekilde değiştirilebilmektedir. Bir organizmanın genetik olarak modifiye edilebilmesi
için, o canlının DNA kodunun insan tarafından müdahale edilip doğrudan değiştirilmesi gerekir.[1]
Bitkiler üzerindeki ilk genetik mühendisliği çalışmaları 1982-1983 yıllarında başlamış olup
genetiği değiştirilmiş organizmalar(GDO) artık günümüz tarım ve hayvancılık uygulamalarında birçok
ürün üzerinde kullanılır hale gelmiştir. GDO en çok mısır, pamuk, kolza ve soya yetiştiriciliğinde
yabani otların önüne geçilmek maksadıyla kullanılmaktadır. Ayrıca bitkilerin zararlılardan korunması
ve hastalıklara dayanıklılıklarının arttırılması amacıyla patates, çeltik, mısır, domates, pamuk ve
buğday gibi birçok tarımsal ürün üzerinde de kullanılmaktadır.[2] Benzer biçimde son dönemlerde,
hayvanlar üzerinde yapılan genetik modifikasyon çalışmaları insanlığa hizmet etmek amacıyla
geliştirilmektedir. Hayvanlar üzerindeki GDO uygulamaları hayvansal ürünlerin verim ve kalitesini
arttırmakla birlikte birçok hastalığın tedavisinde ve hayvandan insana doku nakillerinin
yapılabilmesinde kullanılmaktadır.
GDO’lu ürünler, ürün verimi ve besin kalitesinin arttırılması, meyve ve sebzelerin raf
ömürlerinin uzatılması ve insan hastalıklarının tedavisinde ve organ nakil çalışmaları başta olmak
üzere birçok faydalı yan dikkate alınarak, bilinçli üreticiler tarafından gerçekleştirilmelidir. Aksi
durumda GDO’lu ürünlerin yetiştirilmesi bilinçsizce yapılırsa eğer; başta insan olmak üzere tüm
canlıların barındığı doğa ve çevrenin olumsuz etkilere maruz kalması kaçınılmazdır. Şöyle ki; GDO’lu
gıdalardaki DNA’nın memeli hücrelerine aktarılması ve böylece yatay gen transferinin insan vücuduna
sıçraması gibi olumsuz bir etki oluşabilir ki bu gıda güvenliğini risk altına alır. İlaveten gen aktarım
teknolojisiyle organizmaya yerleştirilen yeni genin özellikleri insanlar üzerinde alerjik reaksiyonlar ve
toksik etkiler yaratabilir. Doğa ve bitki florası açısından bakıldığında ise genetiği değiştirilmiş bitki
türleri ile rekabete giremeyen doğal bitki türlerinin hızla kaybolması, genetik çeşitliliğin yanı sıra
biyolojik çeşitlilik içinde tehdit unsuru oluşturabilir.[3,4]
KAYNAKLAR
[1]. Erzincanlı, O. H., “Tarımda Genetik Olarak Değiştirilmiş Organizmalar ve Bunların
Değerlendirilmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi, İzmir, 2006.
[2]. Çelik, V., Balık, T. D., “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)”, Erciyes
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 23(1-2) 13-23, Kayseri, 2007.
[3]. Pehlivan, B., Üzmez, Ş., “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar”, Bitirme Tezi, C.B.Ü
Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Manisa, 2012.
[4]. http://www.greenpeace.org/turkey/tr/campaigns/tarim-ve-gdo/ (10.04.2013).
42
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P29
Saç ve Saç Boyalarının Kimyasal Yapısı ve Birbirleri ile Olan Etkileşimleri
Selda KUZU, Elif BARKIN, Nilgün YENİL
Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 45030, Muradiye, Manisa, Türkiye
e-posta: [email protected]
Bir insanda yaklaşık olarak 150000 adet saç bulunmaktadır. Bu, insan vücudundaki kılların sadece
%3’lük bir kısmıdır. Kılın, ağırlığının yaklaşık %65-96’sını proteinler, %3’ünü su, geri kalanını ise serbest
aminoasitler, pigmentler, lipitler, fenoller, üre, ürik asit ve eser elementler oluşturmaktadır. Saç teli ise vücut
kıllarından farklı olarak ayrıca fosfolipitler, kolesterol ve yağ asitlerini de içermektedir. Saçın temel yapısı
keratin olarak adlandırılan aminoasit zincirinden oluşmuştur. Keratin, saçın elastikiyetini sağlarken aynı
zamanda molekül zincirindeki hidrojen, tuz ve su köprülerinin varlığı ile saçın sağlamlığını arttırmaktadır. [1]
Keratin yapısındaki fiziksel ve kimyasal değişimler genetik faktörlere bağlı olduğu kadar çevresel etkilere
de bağlı olarak bireysel değişkenlikler göstermektedir. Bu bağlamda saçın renginin zaman içinde solması ve
beyazlaması kaçınılmazdır. Güzel görünmek için saç boyamanın da ötesinde rengi solmuş, beyazlamış bir saç
teline daha genç bir görünüm vermek amacıyla saçı boyamak insanın vazgeçilmezi haline gelmiştir. Dolayısıyla
kozmetik sektörü, insanoğlunun taleplerini karşılamak için saç boyalarının geliştirilmesi ve kullanıma sunulması
üzerinde araştırmalar yapmak zorunda kalmıştır.
Saç boyaları temel olarak doğal ve kimyasal saç boyaları olmak üzere iki gruba ayrılabilir. Doğal saç
boyaları kına başta olmak üzere çeşitli bitki ekstraktlarından elde edilebilmektedir. Bu boyalar saç telinin
kimyasal yapısı içine nüfus etmedikleri için saçın genel bütünlüğünü ve sağlığını bozmazlar. Ancak renk
haslıkları çok zayıftır ve yıkamayla kolayca akarlar. Kimyasal saç boyaları ise saçın dış katmanını oluşturan
kütikül pulcuklarını açarak orta katmanda bulunan korteks keratin liflerine bağlanarak boyamayı sağlarlar. Bu
sebeple de doğal boyalara oranla kalıcılıkları daha fazla olmaktadır. Genel sınıflandırmanın ötesinde saç
boyalarını kimyasal yapılarına (metal, oksidasyon ve kombine saç boyaları vb.) veya saç boyasının saç ile
etkileşimine (geçici, yarı sabit ve sabit saç boyaları vb.) göre de sınıflandırmak mümkündür. Bu çalışmada saçın
ve boyanın kimyasal yapıları birlikte değerlendirilmiş, saç rengini açmak için kullanılan açıcıların bileşimi,
çeşitleri ve saç üzerindeki kimyasal etkileri araştırılmış ilaveten saçın kendi doğal pigment cinsine uygun ve
amaca yönelik olarak boya seçimi ve uygulanabilirlikleri tartışılmıştır. [2]
Şekil 1. Basit bir saç telinin kesiti [3]
KAYNAKLAR
[1]. Demir, B., “Ceviz, kızılağaç, havaciva otu, muhabbet çiçeği ve kök boya ekstraktlarının doğal saç boyama
özelliklerinin incelenmesi ve boya reçetelerinin hazırlanması”, Yüksek Lisans Tezi, Gaziosmanpaşa
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Tokat, 2007.
[2]. T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, “Güzellik ve saç bakım hizmetleri saç boyama teknikleri”, 815SBG050,
Ankara, 2011.
[3]. http://www.bilgiustam.com/sacin-yapisi-ve-sac-dokulmesi/ (10.04.2013).
43
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P30
Beta-Laktam Antibiyotikler; Kimyasal Yapıları ve Kullanım Alanları
Pınar Özdemir, Nilgün Yenil, İnci Durucasu, Gamze Atahan, Eren Özkan, Ecem Turp
Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 45030, Muradiye, Manisa, Türkiye
e-posta:[email protected]
Antibiyotikler, doğada, bakteriler veya mantarlar tarafından biyolojik olarak üretilirler. Öte yandan
kimyasal sentez yollarıyla da üretilebilen antibiyotikler, düşük konsantrasyonlarda insanlara verildiğinde diğer
mikroorganizmaların büyümesini ve çoğalmasını engelleyen, bazı hastalıkların tedavisinde ilaç olarak kullanılan,
insanlara zararı olmayan veya çok az olan kimyasal maddelerdir.[1]
Dünyada yaklaşık 5000 kadar antibiyotik türünün var olduğu tahmin edilmektedir. Bunların yaklaşık
1000 tanesinin ilaç olarak kullanılabileceği araştırılmış aktif olarak 100 kadarının günümüz klinik
uygulamalarında kullanılabilir olduğu görülmüştür.[1]
Antibiyotik grupları; beta-laktamlar, sülfonamidler, tetrasiklinler, amiloglikozitler, makrolidler,
linkozamidler, polipeptidler ve bunların kombinasyonları olarak bilinir. Antibiyotik denilince akla ilk gelen hiç
kuşkusuz ki beta-laktam grubu antibiyotiklerdir. Molekül yapısı içinde beta-laktam halkası içeren antibiyotikler
hücre duvarında var olan belli proteinlere bağlanarak hücre duvarı sentezini inhibe etme özelliğine sahiptirler.
Bu nedenle, beta-laktamlar, hücre duvarı olmayan bakterilere karşı etkisizdirler. Bu sınıfın başlıca üyeleri
penisilinler (penamlar), sefalosporinler (sefemler), karbapenenler, monobaktamlar ve betalaktam/betalaktamaz
inhibitör kombinasyonları (klavamlar) olarak sınıflandırılabilir. Penisilin türevleri, birçok mikroorganzimaya
karşı bakterisidal etkinlik gösteren, mükemmel güvenlik profiline sahip olan ilaçlardır. Hem gram pozitif hem de
gram negatif mikroorganizmalara karşı etkili olan antibiyotik türlerinin yanı sıra sadece gram pozitif veya sadece
gram negatif mikroorganizmalara karşı etkili olan antibiyotik türlerinin de olduğu, son yıllarda ise üretimi
yapılan yeni nesil antibiyotik türevlerinin daha ziyade gram pozitif mikroorganizmalara karşı etkili oldukları
bilinmektedir. Beta-laktamlar genellikle, üst ve alt solunum yolu, kulak, cilt ve yumuşak doku, santral sinir
sistemi, bağırsak ve safra yolları, idrar yolu, kemik ve eklem enfeksiyonlarında kullanılmasının yanında infektif
edokardit ve cerrahi profilakside kullanılmaktadır. Beta-laktam antibiyotiklerin kullanımında her ilaçta olduğu
gibi yan etkilerini de mevcuttur. Hastanın tedavisinde hekimin ilacın fayda ve zarar orantısını dikkate alması
gerekir. Zira bilindiği üzere birçok penisilin türevinin insanlar üzerinde farklı yan etkiler gösterdiği özellikle
alerjik reaksiyonlara sebep olduğu bilinmektedir.[2-4]
Antibiyotik türevleri kimyasal sentez, mikrobiyal fermentasyon veya kimyasal modifikasyonlarının
kombinasyonuyla sentezlenebilmekte, üretimin hangi proses ile yapılacağı ise günümüz teknolojisinde hem
ekonomik hem de ihtiyaca yönelik tercihlere göre belirlenmektedir. [1]
NH
O
Şekil 1. Beta-laktam halkasının yapısı
KAYNAKLAR
[1]. Çetin E.T., “Beta-Laktam Antibiyotikler”, Kükem Dergisi, Cilt:9, No:1, Sayfa:104-112, 1986;
Atahan, G., Özkan, E., Turp, E., “Beta-Laktam Antibiyotikler”, Bitirme Tezi, Fen-Edebiyat
Fakültesi Kimya Bölümü, YAYINLANMAMIŞ SONUÇLAR, Manisa.
[2]. Utuş, G., Kayın, S., “Tetrasiklin ve Sülfonamid Grubu Antibiyotiklerin Yapı ve Fonksiyonları”,
Bitirme Tezi, Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü, Manisa, 2011.
[3]. Ulusoy, S., “Beta-laktam Antibiyotikler”, Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Ders
Notları, Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi (http://infek.med.ege.edu.tr/dersnotlari/betalaktam.pdf)(10.04.2013).
[4]. Aktaş, F., “Antibiyotik Kullanımında Genel Prensipler”, İnönü Üniv. Tıp Fakültesi
(web.inonu.edu.tr/~tsahin/.../antibiyotiklerin_klinik_kullanimi.doc) (10.04.2013).
44
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P31
Dondurmada Kullanılan Gıda Katkı Maddeleri
Selda KUZU, Nilgün YENİL, Işılay TOPALOĞU, Ozan OĞUR
Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 45030, Muradiye, Manisa, Türkiye
e-posta: [email protected]
Dünya nüfusunun hızlı artışı, gıda sektörünü besleyen hammadde kaynaklarının azalmasına
sebep olmaktadır. Günümüz dünyasında, insanoğlu hemen her alanda yaşam standardını yükseltme
gayretini sergilemekte ve bu gayretini özellikle gıda tüketim maddeleri üzerinde göstermektedir. Bu
bağlamda gıda sektöründe yeni ve üstün teknolojilerin geliştirilmekte olduğu dünyamızda gıda
ürünlerinin çeşitlendirilmesinde tüketicinin başrol oynadığı bir gerçektir. Gıda sektöründe tüketicinin
beğenisinin yanı sıra bilinçli olmasının da zorunlu olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Tüketici
beğenisinin değişkenliği, mevsimlik gıdaların yılın her döneminde tüketilme arzusunun yoğunlaşması,
ürünlerin raf ömürlerinin uzatılması ve bozulmalarının geciktirilmesi talebi gıda sektöründe “gıda
katkı maddeleri” nin de kullanımını gündeme getirmiştir. Elbette ki gıda güvenliği kapsamında önemli
ve ciddi sorunların önünün alınması açısından kalitenin standardize edilmesinin gerekliliği ve kontrol
mekanizmasının işler olması zorunludur.[1]
Yaz aylarının vazgeçilmez tatlısı olarak tüketilmekte olan dondurma artık yılın her mevsiminde
tüketilme talebi ile karşı karşıya bulunan bir gıda maddesidir. Bu gıda maddesinin hazırlanması,
dondurulması ve renklendirilmesi oldukça kompleks olup birçok farklı katkı maddesinin
kullanılmasını gerektirmektedir. Dondurmanın hazırlık evrelerinde doğal olduğu kadar yapay gıda
katkı maddelerinin de kullanılmakta olduğu unutulmamalıdır. Sentetik yollardan elde edilen yapay
gıda katkı maddelerinin doğal gıda katkı maddelerine oranla üstün yanları olmakla birlikte
dezavantajlı yanları da bulunmaktadır. Bu çalışmada dondurmada kullanılan gıda katkı maddeleri,
bunların hangi amaca yönelik olarak kullanıldıkları ve avantajlı yanları ile dezavantajlı yanlarının
kıyaslamalı olarak incelemesi üzerinde bir araştırma yapılmıştır.[2,3]
KAYNAKLAR
[1].
Akalın, S., Karagözlü, C., “Dondurma Teknolojisi-Ders Notları”, Ege Üniversitesi Ziraat
Fakültesi, Süt Teknolojisi Bölümü, İzmir (http://www.agr.ege.edu.tr/sutteknolojisi/Ders_
Notlari/Dondurma_hepsi.pdf) (11.04.2013)
[2]. http://www.kimyaevi.org/TR/Genel/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF679A664062
02CCB0B48A2ED314157011#ren0301 (11.04.2013)
[3]. http://www.zootekni.org.tr/upload/File/GIDA%20KATKI%20MADDELERI.pdf
(11.04.2013)
45
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P32
DİYABET HASTALARINDA HbA1c DÜZEYLERİ İLE PLATELET
PARAMETRELERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ
Uğur ERDAĞ1
1
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Ağrı
[email protected]
Özet;
Diyabet, yüksek kan şekeriyle karakterize bir metabolik hastalık grubudur ve en yaygın olarak
görülen hastalıklardan biridir. Platelet aktivitesi bu metabolik bozukluğun etyopatogenezinde bir rol
oynayabilir [1].
Bu çalışmanın amacı, diyabet hastalarında HbA1c ile platelet parametreleri arasındaki ilişkiyi
belirlemekti. Diyabetli 30 hasta çalışmaya dahil edildi. HbA1c ve platelet parametreleri (MPV, PLT,
PCT ve PDW), sırasıyla, Abbott Architect c16000 ve Beckman Coulter LH780 otoanalizörlerinde
ölçüldü [2].
MPV ile HbA1c arasında pozitif bir korelasyon görüldü (p = 0.019 ve r = 0.426). Bununla
birlikte, PLT, PCT ve PDW ile HbA1c seviyeleri arasında herhangi bir ilişki yoktu.
Bizim sonuçlarımız plateletlerin diyabetin etyopatogenezinde bir rol oynayabileceğini ve
MPV’nin bu hastalığın değerlendirilmesinde basit bir parametre olarak kullanılabileceğini
göstermektedir.
KAYNAKLAR
[1]. Yamane S, Inagaki N. Clinical biomarkers for diabetes mellitus. Nihon Rinsho. 2012; 70:846-851.
[2]. Zander R, Lang W, Wolf HU. Alkaline haematin D-575, a new tool for the determination of
haemoglobin as an alternative to the cyanhaemiglobin method. I. Description of the method. Clin
Chim Acta. 1984; 136:83-93.
46
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P33
47
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P34
Cd(II) İyon Baskılanmış Polimer Sentezi
Doğukan KARA, Cem ESEN
Adnan Menderes Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 09010 Aydın
[email protected]
Kadmiyum elementi ekosistemdeki en tehlikeli ağır metal kirleticilerinden biri olup, canlı
organizmalar için toksiktir. Biyosferdeki kadmiyumun varlığı, doğal ve insan kökenli emisyon
kaynakları ile ilişkilidir. Sulardaki, topraktaki ve bunların sonucu olarak besinlerdeki yüksek
kadmiyum derişimlerinin nedeni, bu metalin sanayinin birçok alanındaki farklı uygulamalarından
dolayıdır [1]. Çevresel sularda ve biyolojik örneklerde bulunan kadmiyum iyonlarının tayininde
öncelikle kadmiyum iyonlarının ayrılması ve/veya önderiştirilmesi gereklidir. Bu amaçla değişik
ayırma ve önderiştirme yöntemleri kullanılmaktadır. Kadmiyum iyonlarının ayrılması ve
önderiştirilmesi için seçici sorbentlerin araştırılması ve uygulamaları günümüzde çok ilgi çekmektedir
[2]. Bu yeni sorbentlerden gelecek vadeden en önemli grup ise iyon-baskılanmış polimerlerdir. Son
yıllarda metallerin seçici olarak ayrılmaları ve önderiştirme işlemleri için metal iyonu baskılanmış
polimerik sorbentler önem kazanmıştır [3].
İyon-baskılama, iyonik kalıp (hedef iyon) kullanarak çapraz bağlı sentetik polimerlerde seçici
bağlanma bölgeleri oluşturan bir yöntemdir [4]. Polimerizasyondan sonra, hedef iyonun yapıdan
uzaklaştırılması ile polimer hedef iyona çok seçici hale gelir. İyon-baskılanmış polimerler seçici
tanıma yeteneğine sahip ve oldukça kararlıdırlar. İyon baskılama yönteminde, baskılanacak olan metal
iyonu uygun bir ligand ile kompleksleştirilir ve daha sonra çapraz bağlı polimerik matriks içerisinde
immobilize edilir. Metal iyonunun polimerik yapıdan ekstraksiyonu ile sorbent yapısında uzaysal
olarak önceden düzenlenmiş bağlanma bölgeleri kalır. Bu yüzden önceden belirlenmiş seçicilikleri
nedeniyle bu şekilde elde edilen sentetik malzemeler, polimerizasyon sürecinde kalıp olarak kullanılan
metal iyonunu tanıma ve bağlama kabiliyetine sahiptirler. Kısacası, hedeflenen metal iyonuna karşı
çok seçici hale gelirler.
Bu çalışmanın amacı, sulu çözeltilerdeki Cd(II) iyonlarının seçimli olarak adsorpsiyonuna
yönelik yeni Cd(II)-baskılanmış polimerik partiküllerin sentezidir. Polimerik partiküller, yığın
polimerizasyon tekniği ile kalıp (Cd(II)), monomer (4-vinil piridin) ve ligand (8-hidroksi kinolin) ile
oluşturulan bir ön-polimerizasyon kompleksi kullanılarak sentezlenmiştir. Polimerden kalıp Cd(II)
iyonları uzaklaştırılarak, Cd(II) iyon-baskılanmış polimer elde edilmiştir. Bu sayede, polimerik yapıda
Cd(II) iyonlarına uygun oyuklar oluşturulmuştur. Sentezlenen Cd(II)-baskılanmış polimerik
partiküller, sulu çözeltilerden seçimli Cd(II) adsorpsiyonunda kullanılacaktır.
Anahtar Kelimeler: iyon-baskılanmış polimer, kadmiyum(II), moleküler baskılama, moleküler tanıma
KAYNAKLAR
[1] Bruce King, R. (Editor-in-Chief), Encyclopedia of Inorganic Chemistry, vol. 1, 455, John Wiley
& Sons, Chichester, 1994.
[2] Pyrzynska, K., Kilian, K., Water Research, 41, 2839-2851, 2007.
[3] Esen, C., Andac, M., Bereli, N., Say, R., Henden, E., Denizli, A., Materials Science &
Engineering C, 29, 2464-2470, 2009.
[4] Prasada Rao, T., Kala, R., Daniel, S., Analytica Chimica Acta, 578, 105-116, 2006.
48
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P35
Zeytin Çekirdeği ve Zeytin Yaprağı Adsorbanları ile
Çözeltilerdeki Cr(VI) Giderilmesi
Dilara KAYA, Melis KAYNAKER, Çiğdem SARI, Gülçin ŞENGÜL,
Hasan Orhan IRMAK ve Avni ASLAN
Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü 45040 – MANİSA
e-mail: [email protected]
Endüstriyel atık sularda bulunan ve önemli metal kirleticilerden olan krom, genellikle krom
bileşikleri üreten tesislerden, tarımsal atıklardan, metal kaplama, krom işleme, boya üretimi, deri
tabaklama ve çelik imalatı gibi endüstriyel prosesten sulu ortamlara verilmektedir. Krom doğada +2,
+3 ve +6 yükseltgenme basamaklarında bulunmaktadır. Bunlardan +6 oksidasyon basamağında
bulunan Cr(VI) diğer krom atomlarına göre daha toksiktir.
Son yıllarda çeşitli araştırmacılar endüstriyel atık sularda bulunan metal kirleticilerin etkin bir
şekilde giderilmesi için düşük maliyetli adsorbanlar üzerinde çalışmışlardır [1-2].
Yapılan bu çalışmanı amacı; endüstriyel atık sulardan Cr(VI)’nın adsorbsiyon yöntemiyle
giderilmesinde doğal adsorban olarak zeytin çekirdeği ve zeytin yaprağının kullanılabilirliğinin
araştırılmasıdır. Bu amaçla Manisa yöresine ait zeytin çekirdeği ve zeytin yaprağı kullanılmıştır.
Zeytin çekirdeği ve yaprağı etüvde kurutuldu yüzey alanları 1.40 µm kadar olacak şekilde öğütülerek
kullanılmıştır. pH ve denge süresi gibi analitiksel parametrelerin adsorpsiyon üzerine etkileri
incelenmiştir. Bu amaçla adsorbsiyon deneyleri için 0.1 g adsorban ve 25 ppm Cr(VI) çözeltileri
kullanılmıştır. Çalışmalar sonucunda zeytin çekirdeğinde optimum pH 4 ve denge süresi 2 saat iken
zeytin yaprağında ise optimum pH 4 ve denge süresi 4 saat olarak belirlenmiştir.
Zeytin çekirdeğinde pH 4 ve 2 saat temas süresinde 25 ppm başlangıç Cr(VI) derişimi için
adsorplanma yüzdesi % 41 iken, zeytin yaprağında pH 4 ve 4 saatlık temas süresinde adsorplanma
yüzdesi % 44 olarak belirlenmiştir. Ancak zeytin çekirdeğinde 2 saatten ve zeytin yaprağında ise 4
saatten daha uzun temas süreleri için adsorpsiyon yüzdesinin sırasıyla % 33 ve % 21’e kadar düştüğü
görülmüştür.
Sonuç olarak; zeytin çekirdeği ve zeytin yaprağının sulu çözeltilerden
uzaklaştırılmasında uygun adsorbanlar olarak kullanılabileceğini göstermiştir.
Cr(VI)’nın
Anahtar kelimeler: adsorban, krom(VI), zeytin çekirdeği ve zeytin yaprağı
KAYNAKLAR:
[1]. Özsoy, H.D, “Palmiye Kını ve Susam Kozasının Adsorbent Olarak Kullanımı ile Sulu
Çözeltilerinden Krom İyonlarının Gideriminin Araştırılması”, Doktora Tezi, Mersin Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü, 2007, Mersin.
[2]. Aoyama, M., “Removal of Cr(VI) from Aqueous Solution by London Plane Leaves”, Journal of
Chemical Technology and Biotechnology, J Chem Technol Biotechnol, 78, 601-604, 2003.
49
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P36
Alünit –Kitosan Sorbent Sistemi ile Sulu Ortamdan Boyarmadde Kirliliğinin Giderimi
Sibel TUNALI AKAR, Elif ŞAN, Yasemin YETİMOĞLU BALK, Tamer AKAR
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü 26480 Eskişehir
[email protected]
Özet:
Endüstriyel uygulamalar sonucu açığa çıkan atıksular yüksek konsantrasyonlarda organik ve
inorganik kimyasallar içerebilmektedir. Bu atıksuların yeterince arıtılmadan alıcı su kaynaklarına
verilmesi, günümüzde önemli bir çevre sorununu oluşturmaktadır. Örneğin, boyarmaddelerle
kirlenmiş sularda oluşan görsel kirliliğin yanında suyun ışık geçirgenliği azalmakta ve fotosentetik
aktivite olumsuz etkilenmektedir. Ayrıca boyarmaddeler sulu ortamda birikerek toksik ve kanserojenik
ürünler meydana getirebilmektedir. Atıksulardaki boyarmaddeler, su ekosistemini olumsuz yönde
etkilemektedir[1].
Adsorpsiyon, bu atıksuların arıtımında yaygın olarak kullanılmakta olan ve yüksek maliyetli
kimyasal ve fiziksel yöntemlere alternatif olabilme potansiyeline sahip bir yöntemdir. Kullanılan
materyalin kolay elde edilebilir olması ve az miktarda adsorban ile yüksek verim elde edilmesi bu
yöntemi elverişli kılan en önemli özelliklerdir.
Bu çalışmada, Kütahya’nın Şaphane bölgesinden alınan alünit minerali kitosan ile immobilize
edilerek çeşitli boyarmaddelerin giderimi için adsorban olarak kullanılmıştır. En uygun kalsinasyon
sıcaklığının belirlenmesi amacıyla 105-800◦C arasında farklı sıcaklıklarda kalsine edilen alünitler
kullanılarak biyokompozit sorbent materyaller hazırlanmıştır. Bu materyaller kullanılarak Reaktif
Kırmızısı 2 (RK2), Reaktif Mavisi 49 (RM49), Asit Kırmızısı 1 (AK1), Bazik Mavisi 7 (BM7), Asit
Mavisi 40 (AM40) ve Metil Violet (MV) boyarmaddelerinin giderim verimleri incelenmiştir. Elde
edilen sonuçlara göre, en yüksek adsorpsiyon verimleri RK2, AK1 ve RM49 boyarmaddeleri için
gözlenmiştir.
ANAHTAR KELİMELER: Adsorpsiyon, kitosan, alünit, boyarmadde kirliliği.
Kaynaklar
[1] Gedikbey, T., Tunali, S., Özcan A.S., Özcan, A., Journal of Hazardous Materials, B 135, 141–
148, 2006.
50
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P37
Antep ve Yer Fıstığı Kabuğunun Krom (VI) Adsorbsiyonunda
Kullanılabilirliğinin Araştırılması
Ezgi AVCI, Seda YETİM, Ali ÇELİK
Celal Bayar Üniversitesi Fen-Ed. Fak. Kimya Bölümü-MANİSA
[email protected]
Çağımızda endüstriyel atık sular, kentsel atıkların ve kanalizasyon sularının yanında yüzey sularını kirleten
önemli kaynaklar haline gelmiştir. Evlerde ve endüstride kullanıldıktan sonra atılan suların tümü atık su olarak
adlandırılır. Kullanıldıkları yerlere göre değişik tür ve oranda kirlilik içerirler.
Metaller medeniyetin gelişmesinde önemli rolü olan en değerli maddeler arasında yer alır. Bazı metal
bileşikleri doğası gereği direk çevreye yayılır ve çevreyi kirletirler. Metalik kirlenmelerin çoğu sularda toplanır.
Krom ve bileşikleri; çeşitli çelik alaşımları, elektrolizle yapılan kaplamacılık, deri tabaklama prosesleri, madencilik,
fotoğrafcılık ve boya endüstrisi gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Bu faaliyetler sırasında yeterince önlem
alınmadığında önemli sağlık sorunları ortaya çıkmaktadır. Bu sağlık sorunlarının başında deride iritasyon, akciğer
kanseri, midede yanma, bulantı, kusma, kanama ve ishal gibi hastalıklar yer almaktadır [1]. Kromun özellikle altı
değerlikli bileşikleri diğer türlerine göre daha toksiktir. Cr(VI) iyonu hücre zarına kolaylıkla girer ve Cr(III)’e
indirgenir, Cr(VI)’nın yüksek toksik etkisi bu indirgeme reaksiyonundan kaynaklanmaktadır [2]. Atık sulardan
metal iyonlarını gidermek amacıyla iyon değiştirme, ters osmoz, kimyasal çöktürme, elektrokimyasal çöktürme,
çözücü ekstraksiyonu ve adsorbsiyon yöntemleri sıklıkla kullanılmaktadır. Son zamanlarda ucuz ve kolay
bulunması nedeniyle doğal adsorbanlar, adsorbsiyonla yapılan ayırmalarda yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Atık sularda bulunmasına izin verilen Cr(VI) miktarı, bilinen bazı önemli standartlar için
( WHO, TSE, EPA ve
EC ) 0.05 mg/L olarak belirlenmiştir. Literatürde atık sulardan Cr(VI) iyonlarının giderimi için farklı doğal
adsorbanların kullanılmış olduğu görülmektedir[3].
Bu çalışmada Cr(VI) iyonlarının gideriminde adsorban olarak Antep ve Yer fıstığı kabuğu denenmiş ve
maksimum adsorbsiyonun olduğu adsorbsiyon parametreleri (zaman, pH, sıcaklık ve konsantrasyon)
belirlenmiştir. Çalışmalar kesikli yöntemle yapılmış olup, başlangıçta ve adsorbsiyon işlemi sonucu çözeltide
adsorblanmadan kalan krom miktarı Alevli AAS ile ölçülmüştür. Antep ve yerfıstığı kabuğunun doğrudan
kullanılması durumunda önemli bir adsorbsiyon gözlenmemiştir. Bunun üzerine her iki adsorban 0,5 M FeCl 3 ile
modifiye edilmiş ve bunun sonucu daha yüksek adsorbsiyon değerlerine ulaşılmıştır.
Modifiye edilmiş Antep fıstığı için; 40 0C, pH=7 ve 8 saatlik sürede maksimum adsorbsiyon elde edilmiş
ve bu şartlarda adsorbsiyon kapasitesi 1,21 mg Cr(VI) / g Antep fıstığı olarak belirlenmiştir. Modifiye edilmiş Yer
fıstığı içinse; 40 0C, pH=9 ve 1 saat lik sürede maksimum adsorbsiyon elde edilmiş ve bu şartlarda adsorbsiyon
kapasitesi 1,65 mg Cr(VI) / g Antep fıstığı olarak belirlenmiştir.
KAYNAKLAR
[1]. Vinod K. Gupta at al,, Removal of chromium(VI) from electroplating industry wastewater using bagasse fly
ash-a sugar industry waste material, The Environmentalist, 19, 129-136, (1999).
[2]. Collins, Bradley J.at al., Exposure to Hexavalent Chromium Resulted in Significantly Higher Tissue
Chromium Burden Compared With Trivalent Chromium Following Similar Oral Doses to Male F344/N Rats
and Female B6C3F1 Mice, Toxıcologıcal Scıences, 118 ( 2 ), 368-379, ( 2010 ).
[3]. Erhan Demirbas at al., Adsorption kinetics for the removal of chromium (VI) from aqueous solutions on the
activated carbons prepared agricultural wastes, Advances in Environmental Research, 6 ( 4 ), 533-540,
(2002).
51
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P38
52
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P39
KAOLİNİTİN [3-[TRİ(ETOKSİ/METOKSİ)SİLİ]PROPİL]ÜRE ile
MODİFİKASYONU
Hacer ELGİT, Berna KOÇER, Yasemin TURHAN, Mehmet DOĞAN ve Mahir ALKAN
Balıkesir Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü
[email protected]
Kil, kristal yapıları birbirinden farklı birkaç mineralin oluşturduğu bir karışımın genel
ismidir[1]. Kaolinit, 1:1 dioktahedral tabakalı yapıya sahip ve tabakaları arasında hidrojen bağları
bulunan bir kil mineralidir. Kaolinit, kolay işlenebilme, ucuz, homojenlik, dolgu maddesi olarak
kullanılabilme, yüksek adsorbent kabiliyeti ve kolay temin edilebilme gibi özelliklerinden dolayı
endüstrinin birçok alanında kullanılmaktadır. Çeşitli yöntemler kullanılarak kil yüzeyinin
özelliklerinin değiştirilmesine modifikasyon denir. Bu çalışmada kaolinitin fizikokimyasal özellikleri,
3-[tri(etoksi/metoksi)sili]-propil]üre (3-TEMSPU) modifiyeri ile değiştirilmiştir. Bunun için ilk önce
kaolinit örnekleri öğütülüp elenerek 25 mikronun altında tanecik boyutuna sahip örnekler elde
edilmiştir. Kaolinitin tabakalar arası uzaklığını arttırmak için dimetilsülfoksit (DMSO) kullanılarak,
kaolinit interkale edilmiş ve elde edilen kil KD olarak isimlendirilmiştir[2]. Tabakalar arası uzaklığı
artan KD, 3-TEMSPU ile belirli şartlar altında modifiye edilmiştir. Elde edilen kil KD-3-TEMSPU
olarak isimlendirilmiştir. Modifiye kaolinitin karakterizasyonu FTIR-ATR, XRD, SEM, BET,
TG/DTA cihazları ile yapılmıştır.
3-[tri(etoksi/metoksi)sili]-propil]üre‘nin açık yapısı
Anahtar kelimeler: Kaolinit, 3-[tri(etoksi/metoksi)sili]-propil]üre, modifikasyon, interkalasyon
KAYNAKLAR
[1]Ming H., Clay Minerals 39, 349–362, (2004).
[2]Turhan,
Y.,
Doğan,
M.,
Alkan,
M.,
2010.
“Poly(vinyl
chloride)/Kaolinite
Nanocomposites:Characterization and Thermal and Optical Properties” Ind. Eng. Chem. Res., (49),
1503-1513, (2010).
53
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P40
Kestane Kabuğunun Arsemik İyonlarının Sulu Çözeltilerden Giderilmesinde Adsorban
Olarak Kullanılması
Kadir Döleker, Abdülmüheymin Gürbüz, Baturay Ankaralı, Şerif Targan, Nüket Tirtom
Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Manisa
[email protected]
Antik çağlarda metallerin cevherleri işlenmeye başlandığından beri metaller insan faaliyetleri
sonucu olarak doğal çevrimler dışında atmosfere, hidrosfere ve pedosfere yayılmaya başlamışlardır.
Her gün yüzlerce kirletici doğaya deşarj edilmektedir.Bu kirleticilerin başında As3+ iyonu gelmektedir.
As3+ iyonunun düşük konsantrasyonları insan üzerinde toksik etki göstermektedir. Bu nedenle Dünya
Sağlık Örgütü suda izin verilen As3+ miktarını 1993’te 50 ppb’ den 10 ppb’ ye çekmiştir [1]. As3+
iyonunun insan ve hayvan sağlığına etkilerinin bu denli tehlikeli olması sonucunda, bu iyonun atık
sulardan veya kullanım sularından uzaklaştırılması büyük önem arz etmektedir. Çöktürme işlemleri,
adsorpsiyon işlemleri, iyon değiştiriciler, membran filtrasyon, demir oksit kaplanmış kum,
nanofiltrasyon ve granüler demir oksit yöntemleri As3+ ün sulu çözeltilerden uzaklaştırılması için
kullanılan yöntemlerdir. Bu yöntemler arasından en çok kullanılanı ise adsorbsiyon işlemidir. Ucuz ve
toksik olmayan adsorbanların araştırılması günümüzde büyük önem kazanmış durumdadır. Bu amaç
doğrultusunda değişik doğal adsorbanlar sulu çözeltilerden As3+ iyonlarını adsorblamak için
denenmektedir.
Bu çalışmada, kestane kabuğu sulu çözeltilerden As3+ iyonlarının giderilmesinde kullanılmak
üzere öğütüldü. Hazırlanan kestane kabuklarının metal bağlama kapasitelerinin optimizasyon
çalışmalarında ilk olarak optimum temas süresi belirlendi. Bu amaçla, As3+ iyonları içeren çözeltiler
ile kestane kabuğu farklı sürelerde muamele edildi ve optimum süre 4 saat ve adsorbsiyon %12.8
olarak belirlendi. Elde edilen adsorbsiyon değerlerinin düşük çıkması sonucunda kestane kabuğunun
modifikasyonu için kestane kabuğu NaOH ve FeCl3 içeren çözeltide ve yalnızca FeCl3 içeren çözeltide
24’er saat bekletildi. Yalnızca FeCl3 ile modifiye edilmiş kestane kabuğunun yaptığı adsorbsiyon en
yüksek 24 saatte ve %44 olarak belirlendi.
KAYNAKLAR
[1]. Flanagan, SV, Johnston RB andZheng Y (2012). Arsenic in tubewellwater in Bangladesh:
healthandeconomicimpactsandimplicationsforarsenicmitigation. Bull World Health Organ90:839846.
54
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P41
55
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P42
56
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P43
DOĞAL LİFLERLE SULU ÇÖZELTİDEN MALAHİT YEŞİL ADSORPSİYONU
Savaş ERTAŞ, Aylin ALTINIŞIK, Yoldaş SEKİ
Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Fizikokimya Anabilim Dalı, Tınaztepe Kampusu,
Buca /İZMİR
Tekstil atıkları geri dönüşümü olmayan toksik maddeler içerir. Sanayiden çevreye atılan atık ve
tekstil boyaları çevreye zarar verir[1]. Atık sudaki kirliliklerin giderilmesi için yeni yöntemler
üzerinde çalışılmaktadır. Bu alanda dünyada birçok ilgi çekici yayın sunulmaktadır.[2]
Son zamanlarda doğal lifler ve bitki posaları kullanılarak adsorbsiyon ile atık sulardaki boyaların
giderilmesi üzerine çalışılmıştır.[3] Doğal ürünler düşük maliyetli ve çevre dostu olmaları sebebiyle
adsorbent olarak kullanılır[4].
Malahit yeşili boyamada kullanılan zehirli bir kimyasal maddedir. Suda uygun derişim
aralıklarında çözündüğü zaman, deniz canlıları için antiseptik, parazit önleyici, mantar ve bakteriyel
enfeksiyonlarını önleyici özellik göstermesine rağmen tekstil uygulamalarında aşırı derişimler
kullanıldığı için toksik özelliği öne çıkmaktadır.
Yapılan bu çalışmada Malahit Yeşili boyar maddesi Agave Amerikana bitkisinden elde edilen
liflerle sulu çözeltisinden uzaklaştırılmıştır. Çalışmalarda pH etkisi, iyon etkisi, sıcaklık etkisi,
adsorbent miktarının adsorpsiyon kapasitesine etkisi incelenmiştir. Ayrıca termodinamik özellikleri
incelenmiş ve olayın kendiliğinden gerçekleştiği görülmüştür. Adsorbent miktarı arttıkça adsorpsiyon
kapasitesinin arttığı gözlenmiştir. Ayrıca kullanılan boya katyonik özellik gösterdiğinden dolayı bazik
bölgeye gidildikçe daha fazla boya adsorplanmıştır. Tuz derişiminin etkisine bağlı olarak Na +
artmasıyla adsorpsiyon belli bir derişime kadar artarken tuz oranın aşırı artışıyla tutunma azalmıştır.
Kaynaklar:
1. N.T. Abdel-Ghani, M. Hefny, G.A.F. El-Chaghaby, Removal of lead from aqueous solution using
low cost abundantly available adsorbents, Int. J. Environ. Sci.Technol. 4 (1) (2007) 67–73.
2. E. Forgacs, T. Cserhati, G. Oros, Removal of synthetic dyes from wastewaters: a review, Environ.
Int. 30 (2004) 953–971
3. O. Hernandez-Ramirez, S.M. Holmes,Novel and modified materials forwastewater treatment
applications, J. Mater. Chem. 18 (2008) 2751–2761.
4. Andrzejewska, A. Krysztafkiewicz, T. Jesionowski, Adsorption of organic dyes on the
aminosilane modified TiO2 surface, Dyes Pigments 62 (2004)
121–130.
57
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P44
MANİSA BÖLGESİ ATIK BİTKİSEL YAĞLARININ
BİYODİZELE DÖNÜŞTÜRÜLME POTANSİYELİNİN ARAŞTIRILMASI
Yüksel ABALI, Koray YAMAN, Emir OKUR, Fatih ESEN
Celal Bayar Üniversitesi Fen edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü MANİSA
[email protected]
ÖZET
Çevre Bakanlığı'nca yayımlanan 19.04.2005 tarih ve 25791 sayılı Bitkisel Atık Yağların
Kontrolü Yönetmeliği'ne göre bitkisel atık yağların dökülmesi, çöpe atılması veya satılması
yasaklanmıştır. Bitkisel atık yağların ayrı kaplarda biriktirilerek sadece lisanslı toplayıcılara teslim
edilmesi gerekmektedir. Bilindiği gibi 1 lt atık yağ 1 milyon litre içme suyunu kirletebilmektedir.
Kullanılmış bitkisel atık yağlar evsel atık su kirliliğinin % 25’ini oluşturmaktadır. Atık yağlar
ekotoksik özelliğe sahiptir; bulunduğu ortamı kirletir, ortamda yaşayan canlılara zarar verir.
Arıtılmayan atık suların içindeki bitkisel ve hayvansal atık yağlar; denizlere, göllere ve
akarsulara döküldüğü zaman o suyun kirlenmesi ve sudaki oksijenin azalması sonucu; ortamdaki,
başta balıklar olmak üzere diğer canlılar üzerinde büyük tahribata yol açar. Atık yağların fırınlarda
yakılması, içindeki ağır metal ve klor bileşimleri atmosfere salınarak havayı kirletir ve insan sağlığına
zarar verir. Bu nedenle bu işlem yasaklanmıştır.
Yapılan bu çalışmada; Manisa’daki restoran, otel, yurt ve lokantalardan temin edilen atık
bitkisel yağlar çöktürme yöntemiyle temizlendi ve asit miktarları tayin edilerek nötralleştirildi.
Yönetmelikçe tehlikeli atık kabul edilen bu bitkisel atık yağların çevresel bir problemden çevresel bir
avantaja çevrilmesi amacıyla; aşağıdaki reaksiyona göre transesterifikasyon yöntemiyle biyodizele
dönüşümü aşağıdaki reaksiyona göre gerçekleştirilmiştir:
Transesterifikasyon reaksiyonunda yağ, monohidrik bir alkolle (etanol, metanol), bir katalizör
(genellikle NaOH) varlığında ana ürün olarak yağ asidi esterleri (biyodizel) ve gliserin vererek
esterleşir. Biyodizel dizel araçlarda yakıt olarak kullanılır, gliserin ise sabun ve deterjan sanayinde
hammadde olarak değerlendirilir.
KAYNAKLAR
1. Abalı,Y., Arısoy,K., Atik, E., Gümüş, R., ”Kullanım süresi geçen mayonezden biyodizel üretimi”,
Yenilenebilir Enerji Kaynakları Semp. Bildiriler Kitabı sh. 137-141, (YEKSEM 2009), 19-21
Haziran 2009, Diyarbakır.
58
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P45
Sekonder Aminlerin Akrilonitril’e Aza-Michael Katılması
*Ahmet Ormancı, Nevin Arıkan Ölmez
Uludağ Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Bursa
*E-mail:[email protected]
Aza-Michael katılmaları organik kimyada özellikle C-N bağı içeren heterohalkalı bileşiklerin
sentezinde önemli reaksiyonlardır. Farmakolojide antibiyotik, antikanser ilaçların sentezlerinde
kullanılan β-amino keton, β-amino karboksilik ester, β-amino nitril ve β-amino amitlerin sentezinde
aza-Michael katılmaları oldukça kullanışlıdır[1].
Michael katılmaları, C,N,O ve S atomları içeren nükleofiller ile α,β-doymamış keton, nitril,
nitro ve ester bileşikleri gibi aktif olefin veya alkin grupları arasında gerçekleşen konjuge
katılmalardır. Eğer reaksiyon N atomu üzerinden gerçekleşiyorsa bu katılma aza-Micheal katılması
olarak adlandırılır [2]. Alifatik aminlerin aza-Michael katılmaları iyi bilinmektedir. Ancak aromatik
aminler daha zayıf nükleofilik özellikte olduklarından bu tür katılmalar kolay oluşmaz [3]. AzaMichael katılmaları klasik bir yöntem olarak bazik ya da asidik koşullarda yapılmaktadır [2]. Bunun
dışında, bazı katalizörler ve iyonik sıvılar beraberinde ultrasaund ve mikrodalga gibi yöntemler de bu
amaçla kullanılmaktadır [1,2,3]. ‘Yeşil Kimya’nın önem kazandığı günümüzde yapılan çalışmaların
basit, ekonomik ve çevre sağlığı açısından zararlı olmayan yöntemlerin geliştirilmesi önem
kazanmıştır. Bu amaçla reaksiyonun katalizörsüz, düşük sıcaklık ve çözücüsüz ortamda
gerçekleştirilmesi için yöntemler geliştirilmektedir[4].
Bu çalışmada, bazı sekonder aminlerin su içerisinde çözücüsüz ortamda oda sıcaklığında
akrilonitril’e aza-Michael katılmaları sonucu karşılık gelen katılma ürünleri elde edilmiştir. Elde
edilen bileşiklerin yapıları analitik ve spektroskopik yöntemlerle (FTIR, 1H-NMR) karakterize
edilmiştir.
R
NH +
N
ODA SICAKLIGI
R'
R
N
N
R'
Aminler: Dimetilamin, dietilamin, diizopropilamin, difenilamin, piperidin, pirolidin, imidazol
Anahtar Kelimeler: Aza-Michael katılması, sekonder amin, akrilonitril
Kaynaklar:
[1]. Roy A.,Kundu D.,Kumar Kundu S.,Majee A.,Hajra A: The Open Catalyst Journal, 3, 34-39, 2010.
[2]. Mishra,R.: “Sonication Assisted Aza-Michael Addition to Acrylonitrile under Neat and Catalyst
Free Conditions”, Thapar University, Patiala, 2009.
[3]. Jiang X. ,Ye,W., Song X., Ma W., Lao X., Shen R.: İnternational Journal of Molecular Sciences,
12, 7438-7444, 2011.
[4]. Surendra K.,Srilakshmi N.K.,Sridhar R.,Rao Rama K. Tetrahedron Letters 47,2125-2127, 2006.
59
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P46
Williamson Türü Ftalosiyaninlerin Sentezi ve Karakterizasyonu
1
Ali TUNA , 2Barbaros AKKURT
1
2
İstanbul Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Kimya Bölümü, İSTANBUL
İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, İSTANBUL
[email protected]
Bu çalışmada periferal tetrasübstitüe ftalosiyaninlerin öncül maddesi olan 4-nitroftalonitril, 3
kademeli bir sentez tepkime zinciri ile hazırlandı [1]. 4-Nitroftalonitril, DMF ortamında Na2CO3
bazının varlığında 2-merkaptoetanol ile tepkimeye sokuldu ve 4-(2-hidroksietilsülfanil)-1,2disiyanobenzen bileşiği (ligand) elde edildi. Ligandın hidrokinon eriyiğinde ısıtılması sonucu metalsiz
(H2Pc), NiCl2 ve Zn(CH3COO)2 ile DMF içinde kaynatılması sonucunda da sırası ile nikel (NiPc) ve
çinko (ZnPc) ftalosiyaninler elde edildi [2]. Hidroksi uçlu bu bileşikler, piridin içinde tiyonil klorür
etkisiyle klorlandı [3]. Uygun bir bazik ortam ile metanol, etanol, 2-propanol ve tert-butanolden proton
koparıldı ve Williamson eterleri elde edildi. Elde edilen bileşikler IR, UV-Vis, 1H-NMR, 13C-NMR,
ESI-MS yöntemleriyle karakterize edildi.
O
NH
O
N
O
NH 2
NH
-
O
+
-
N
O
O
O
NH 2
+
N
N
O
O
-
N
HO
+
S
N
O
N
O
O
Cl
Cl
OH
HO
S
S
S
S
N
N
N
N
N
HO
S
N
N
M
N
N
N
N
M
N
N
N
N
N
N
N
S
S
S
S
OH
Cl
HO
Cl
R
Cl
Cl
O
O
S
S
N
N
N
S
N
N
N
N
N
N
N
M
N
S
N
N
N
S
Cl
Cl
N
N
M
R
S
S
S
R
O
R
O
M = 2H, Ni, Zn R= CH3, C2H5, (CH3)2CH, (CH3)3C
KAYNAKLAR
[1]. Young, J.G., Onyebuagu, W., J. Org. Chem., 55(7), 2155-2159 (1990).
[2]. Özçeşmeci, İ., Gül, A., Dyes Pigm., 75(3), 761-765 (2007).
[3]. Akkurt, B., Koca, A., Hamuryudan, E., New J. Chem., 2009(33), 2248-2254 (2009).
60
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P47
Bis(2,4-Diklorobenzil)-4-Metil-1,2-Diaminin Bileşiğinin Sentezi, Yapısal
Karekterizasyonu, Elektrokimyasal Ve Fotolüminesans Özelliklerinin İncelenmesi
Seyit Ali Güngör
K.Maraş Sütçü İmam Üni. Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 46100, K.Maraş
[email protected]
Schiff bazları aldehit ve ketonlar ile primer yapıdaki aminler arasındaki kondenzasyon
reaksiyonu sonucu oluşan bileşiklerdir. Azometin grupları kararlı olmaları ve birçok kimyasal ve
fiziksel etkilere karşı sağlam olmaları sebebiyle birçok alanda kullanılabilmektedir [1]. Mitscherlich
tarafından nitro benzenin metil alkollü ortamda sodyum hidroksit ile etkileştirilmesi sonucu elde
edilen diazo bileşiklerinin ilk sentezlenen üyesi azo benzendir [2]. Diazo Schiff bazları; hem diazo
hem de azometin gruplarına sahip olan bileşiklerdir. Diazo grupları, hem kararlı yapıları ile hem de
güçlü koordinasyonları sebebiyle koordinasyon kimyasında önemini korumuştur. Hem diazo grubu
hem de azometin grubu gibi iki iyi donör grup içeren multifonksiyonel ligandlar geçiş metalleriyle
kararlı kompleksler oluşturabilirler [3].
Bu çalişmada 4-metilbenzen-1,2diamin ile 2,4-diklorobenzaldehit alkollü ortamdaki
reaksiyonundan Schiff bazı ligandı(L) elde edilmiş ve analitik ve spektroskopik yöntemlerle
karakterize edilmiştir. Ayrıca hazırlanan schiff bazı ligandının(L) elektrokimyasal ve fotoluminesans
özellikleri incelenmiştir.
Şekil 1: Ligant(L)
KAYNAKLAR
[1] Burrous, R.C. Bailar, J.C. J. Am. Chem, 153,1989
[2] Zolinger,H.,.Methods of Preparing Diazo Compounds,Azo and Diazo Chemistry,15, 1961
[3] N. C. Oforka, V. N. Mkpenie.ChineseJournal of Chemistry,25,2007
61
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P48
Organik Fotovoltaik Güneş Hücrelerinde Kullanılan Çinko Ftalosiyaninler
Duygu GÜLŞEN, Sema ÜSTÜNDAĞ, Rabia HALICI, Gönül S. BATIBAY,
Bahadır KESKİN
1
Yıldız Teknik Üniversitesi, Kimya Bölümü, TR 34210, İstanbul, TÜRKİYE.
Email: [email protected]
Ftalosiyaninler pigment boyar madde, fotovoltaik cihazlar, katalizör, fotodinamik tedavi (PDT)
gibi birçok önemli uygulama alanına sahip düzlemsel makrohalkalı yapılardır. Görünür bölgenin kısa
ve uzun dalga boylarında yüksek absorpsiyon değerlerine sahip olmalarından ötürü optik
uygulamalarda kullanım alanları geniştir. Ftalosiyaninlerin merkez metal atomunun ve periferal
grupların değiştirilmesi ile optik ve elektriksel özellikleri uygulama alanına uygun olarak
tasarlanalabilir [1].
Düşük maliyetli fotovoltaik piller (PV) performans faydalarını ftalosiyaninin ışığı
absorblamasından sağlayabilirler. Ftalosiyanin iyi bir organik yarı iletken olarak bilinir, ayrıca fiziksel
ve kimyasal dayanıklılığı çok yüksektir. Bu özelliklerinden dolayı fotovoltaik güneş pillerinde ve
cihazlarda kullanılması için uygundur. Son günlerde organik yarı iletken fonksiyonel özellikleri,
uygulama yönleri ve temeli ile ilgili oldukça çok çalışma yürütülmektedir. Ftalosiyaninler; optik,
elektronik ve foto elektronik özellikleri iyice araştırılmış, metal ftalosiyaninler ve çeşitli metallerle
sentezlenmiş ftalosiyaninler gibi birçok türevlerinden farklı alanlarda yararlanılmıştır [2]. Bunların
arasında çinko ftalosiyanin (ZnPc) fotovoltaik uygulamalar için umut verici bir organik yarı
iletkenidir. ZnPc görünür bölgede ışığın büyük bir kısmını absorbe eder ve foto taşıyıcı nesline katkıda
bulunur. Uyarılmış taşıyıcılar, fotovoltaik pil verimliliklerinin belirlenmesinde önemli bir rol oynarlar.
Güneş pillerinin ftalosiyaninler ve polimer karışımları ile C60 türevleri aktif katman karışımları bulkheterobileşim (BHJ) olarak yayınlarda gösterilmiştir [3].
KAYNAKLAR
[1]. Nombona, N., Chidawanyika W., Nyokong, T., Polyhedron, 30, 654-659, 2011.
[2].
Senthilarasu S., Velumani S., Sathyamoorthy R., Subbarayan A., Ascencio J.A., Canizal G.,
Sebastian P.J., Chavez J.A., Perez R., Appl. Phys. A 77, 383-389, 2003.
[3].
Alessandro V., Chang-Yong N., Ivana R., Joao P.C.T., Jose A.S.C., Charles T. B., Charles
M.D., J. Am. Chem. Soc., 132, 2552-2554, 2010.
62
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P49
Kuru Portakal Kabuğundan Elde Edilen Yağın GC-Ms ile Analizi
Eren ÇİÇEK, Ufuk KAHRAMAN, Aliekber KIZILKAYA, Emriye AY, Kadir AY
Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü
[email protected]
Portakal (Citrus sinensis) ülkemizde C vitamini kaynağı olarak bilinen ve Akdeniz bölgemizde
yetiştirilen meyvedir. Son yıllarda, güneşte kurutulan portakal kabuğu ihraç edilen ürünlerimiz arasına
katılmıştır. Öyle ki kuru kabuğunun kilogramı meyvesinden daha pahalıdır[1]. Portakal kabuğu, pektin
başta olmak üzere flavanonlar ve terpenler gibi organik bileşikleri içermektedir. Bu bileşikler gıda,
kozmetik ve ilaç endüstrisinde kullanılmaktadır[2-5]. Bu nedenle, portakalın meyvesi kadar kabukları
da ticari öneme sahiptir.
Bu çalışmada, öğütülmüş kuru portakal kabukları hekzan ile Soxhlet ekstraksiyonu yapılmıştır.
Çözücü uzaklaştırıldığında % 0,14 verimle turuncu renkli yağ elde edilmiştir. Bu yağ CH 2Cl2 ile
seyreltilerek GC-Ms cihazıyla analiz edilmiştir. Analiz sonucunda, cihazda Wiley7n kütüphane
taraması ve yağın bileşiminde bulunan yapısı belirlenebilen bileşikler şunlardır; % 5,7 limonen (1), %
31,7 valensen (2), % 9,1 nutkaton (3), % 9,2 metil palmitat (4), % 13,7 metil Z,Z-9,15-oktadekadienoat
(5). Yapısı belirlenen ürünler büyük oranla terpenler olarak bilinen bileşiklerdir. Yapısı belirlenen
terpen bileşikleri; limonen, valensen ve nutkatondur. Ayrıca uzun zincirli yağ asitlerinin metil esterleri
de bu yağın içinde tespit edilmiştir.
1
2
3
5
4
Anahtar Kelimeler: portakal kabuğu, GC-Ms, Soxhlet ekstraksiyonu, terpen
KAYNAKLAR
[1]. http://www.zaman.com.tr/gundem_kabugu-meyvesinin-7-kati-pahali_1255673.html
[2]. Gopal, P. V., Pharmacia, 1 (3), 107-109, 2012.
[3]. Siddique, S., Shafique, M., Parveen, Z., Khan, S. J., R. Khanum, Pharmacologyonline, 2, 499507, 2011.
[4].Suryawanshi, J. A. S., African Journal of Plant Science, 5(7), 390-395, 2011.
[5]. McKenzie, L. C., Thompson, J. E., Sullivan, R., Hutchison, J. E., Journal of Green Chemistry, 6,
355-358, 2004.
63
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P50
Bitki Estraktlarından Organik Saç Boyası Üretimi
Selda KUZU, Elif BARKIN, Nilgün YENİL, Kaan KAYMAZ
Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 45030, Muradiye, Manisa, Türkiye
e-posta: [email protected]
Güzel görünme isteği insanoğlunun varoluşuyla birlikte başlamıştır. Toplum içerisinde
beğenilmek hemen her insanın en büyük arzusudur. Özellikle kadın asırlardır güzellik konusunda çok
daha hassas davranmış ve kendini daha iyi ve hoş hissedeceği birçok malzemeyi kullanma eğiliminde
ve ilgisinde olmuştur. Öte taraftan günümüz şartlarında güzellik mevzu olduğunda artık kozmetik
ürünlerin erkekler tarafından da kullanılmakta olduğu görülmektedir. Netice itibarıyla insan her daim
hoş ve alımlı görünme arzusunda olan bir varlıktır ve kozmetik teknolojisi insanoğlunun bu
güzelleşme isteğine cevap vermek için sürekli çalışmaktadır.[1]
Saç, kozmetik ve güzellik dünyasının kuruluşundan beri inanların en büyük ilgi alanı olmuştur.
Saçın bakımı ve şekillendirilmesinin ötesinde renklendirilmesi de estetik görünüşüne katkı
sağlamaktadır. Saçın renklendirilmesi uygulamaları M.Ö. 3000 yıllarında ilk kez eski Mısır’da
yapılmış olup günümüze kadar uzanmaktadır. Bu süreçte birçok doğal ve sentetik saç boyası
insanoğlunun hizmetine sunulmuştur. Sentetik saç boyalarının renk haslıkları ve ömürleri doğal
boyalara oranla çok daha iyi olsa da sağlık açısından dezavantajlı yanlarının bulunduğu bilinmektedir.
Sentetik bir saç boyasının saçın keratin yapısına zarar vererek saçın kırılma ve dökülmesine sebep
olmasının ötesinde insanoğlunun çok ciddi hastalıklara yakalanma riskini de oluşturabileceği tartışma
götürmez bir gerçektir. Çünkü saçın boyanması esnasında boyanın kimyasal içeriğinin deri ile temas
etmesi söz konusu olup bu kimyasalların deri yoluyla emilimi ve vücuda geçişi mümkündür.[2]
İnsanoğlunun sağlığını koruyarak güzellik arayışlarına katkı sağlamanın hedeflendiği bu
çalışmada, “portakal kabuğu” ve “hibisküs çiçekleri”nin ekstraktlarından elde edilen doğal saç
boyaları hazırlanmıştır. Bu doğal boyalar farklı renk ve tonlardaki daha önce hiçbir kimyasal işlem
görmemiş doğal saç örneklerinde ve ayrıca kimyasal işleme maruz bırakılmış olan saç örneklerinde de
uygun boyama teknikleri ile ayrı ayrı test edilmiştir. Saç örneklerinin laboratuvarda grubumuz
tarafından hazırlamış olan bu doğal boyalar ile boyanabilir oldukları gözlenmiştir.[3]
KAYNAKLAR
[1]. http://arsiv.sabah.com.tr/2004/05/03/cp/iyi101-20040425-102.html (10.04.2013).
[2].
Demir, B., “Ceviz, kızılağaç, havaciva otu, muhabbet çiçeği ve kök boya ekstraktlarının doğal
saç boyama özelliklerinin incelenmesi ve boya reçetelerinin hazırlanması”, Yüksek Lisans Tezi,
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Tokat, 2007.
[3]. Kaymaz, K., Barkın, E., “Bitki Estraktlarından Organik Saç Boyası Üretimi”, C.B.Ü
Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Bitirme Tezi, Manisa, 2011.
64
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P51
Multidentat Bis(diazoimin) Ligandının Sentezi ve Karakterikterizasyonu
Zeliha Işık
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü, 46100, K.Maraş, Türkiye
[email protected]
Schiff bazları iyi bir azot donör ligandı olarakta bilinmektedir. Bu ligandlar koordinasyon
bileşiğinin oluşumu sırasında metal iyonuna elektron çifti sunmaktadır. Schiff bazları oldukça kararlı
bir yapıya sahip olup 4,5 ya da 6 halkalı kompleksler oluşturabilmesi için azometin grubuna mümkün
olduğu kadar yakın ve yer değiştirebilir hidrojen atomuna sahip ikincil bir fonksiyonel grubun
bulunması gerekir. Bu grup genellikle hidroksil grubudur [1]. Schiff bazları RCH=NR 1 genel
formülüyle de gösterilebilir. Bu formülde R ve R1 alkil veya aril sübstitüentleridirler. Schiff bazlarının
metal komplekslerinin kullanım alanları oldukça geniştir.
Bu çalışmada 1,4-diaminobenzen, NaNO2/ HCl ile 0-2oC de bis(diazonyum) katyonu elde edildi
ve 2,4-dihidroksibenzaldehit elektrofilik olarak kenetlendi [2]. Daha sonra 2-aminofenol ile
mikrodalga gücü altında reaksiyon gerçekleştirildi ve elektrokimyasal özellikleri dönüşümlü
voltametri ile incelendi. Ayrıca FT-IR ve fotolümenisans alınarak karakterize edildi.
Şekil: Multidentat bis(diazoimin) Ligandı
KAYNAKLAR
[1] S. Patai, “Chemistry of the Carbon-Nitrogen Double Bond”, pp. , (1970),238-47
[2] S.Uruş, S.Purtaş, G.Ceyhan, F.Tümer Chemical Engineering Journal 220,(2013),420–430.
65
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P52
Naftalimit Halkası İçeren Fotokromik Floresans Bileşiklerine Ait Başlangıç Maddesinin
Sentezlenmesi
Feryal YALÇINKAYA, Esra ÇELİK, Hatice DOĞAN, Tuğba KABAKCI, Ersin ORHAN
Düzce Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 81620, Düzce
[email protected]
Fotokromizm bir tek kimyasal maddenin iki hali arasında A ve B ayırt edilebilir absorpsiyon
spektrumu verebilecek şekilde, bir yönde veya her iki yönde de elektromanyetik radyasyon (hv) ile
tersinir dönüşüm vermesi şeklinde açıklanabilir. Bu tür özellik gösteren maddelere fotokromik
maddeler ve bu olguya da fotokromizm denir[1].
R
R
hv
A
UV ışık
B
hv veya
Fotokromizm
R
R
X
R
R
Görünür ışık
X
R
Açık form
(genelde renksiz)
R
X
R X
R
Kapalı form
(genelde renkli)
Fotokromik bileşikler fotoreaksiyon tiplerine göre birçok gruba ayrılabilir. Üzerinde en çok
çalışılan fotokromik seriler fulgideler, spiropiranlar ve diariletenlerdir. Bunlar arasında diariletenler
yorulmaya karşı dirençleri ve üstün termal kararlılıkları nedeniyle birçok endüstriyel aplikasyon için
en fazla gelecek vaat eden bileşiklerdir. Fotokromik floresans diariletenler, moleküler anahtarlar ve
optik hafıza sistemleri gibi optik-elektronik araçların geliştirmesi gibi olası kullanım alanları nedeniyle
son yıllarda oldukça dikkat çekmiştir[2-3].
Bu çalışma, diarileten sınıfı bileşiklerinden olan ve naftalimit halkası içeren fotokromik floresans
bileşiklerinin başlangıç maddelerinin sentezini içermektedir. Bu amaçla uygun dihalojenürler içeren
naftalimit bileşiği, He Tian ve grubunun kullandığı yöntemlere göre sentezlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Fotokromizm, Naftalikanhidrit, Floresans
KAYNAKLAR
[1] Heller H.G., Fulgides and related systems. CRC Handbook of Organic Photochemistry and
Photobiology, Horspool, W. M. and Song, P. S., Eds., CRC Pres, Boca Raton, Fl, (1994), chapter
13.
[2] H. Bouas-Laurent and H., Dürr Organic Photochromism, Pure Appl. Chem., Vol. 73, No: 4, pp.
639- 665, (2001).
[3] Meng X., Zhu W., Zhang Q., Feng Y., Tan W. and Tian H., Novel Bisthienylethenes Containing
Naphthalimide as the Center Ethene Bridge: Photochromism and Solvatochromism for Combined
NOR and INHIBIT Logic Gates, J. Phys. Chem. B 112,15636-15645, (2008)
66
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P53
Cephalaria aristata Bitkisinden Doğal Bileşik İzolasyonu Ve Yapı Tayini
Nazlı BÖKE SARIKAHYA, H. Uğur TEKİN, Ersel SÜNGER ve Süheyla KIRMIZIGÜL
Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi Kimya Bölümü, 35100, Bornova, İzmir, TÜRKİYE
[email protected]
Dipsacaceae familyasının bir üyesi olan Cephalaria cinsinin başta Akdeniz iklim kuşağı olmak üzere
Asya, Avrupa ve Orta Afrika’ da yayılış gösterdiği bilinmektedir. Dünyada 94 taksonu bulunan bu cinsin
ülkemizde 24’ ü endemik toplam 40 türü bulunmaktadır [1,2]. Birçok türü üzerinde yapılan araştırmalar, bu
türlerin enfeksiyon önleyici, ateş düşürücü, sakinleştirici ve kas gevşetici özelliklerinin olduğunu göstermektedir
[3,4]. Ayrıca başta ekmek katkı maddesi olarak gıda endüstrisinde olmak üzere, çeşitli endüstri kollarında
kullanıldığı da bilinmektedir [5]. Yapılan kimyasal çalışmalarda, pek çok Cephalaria türünün özellikle
glikozidik bileşiklerce zengin olduğu rapor edilmiştir [6,7]. Bu türlerin içerdiği bileşiklerin pek çoğunun
biyolojik aktif bileşikler olması da bu cinse olan ilgiyi giderek arttırmaktadır.
Projemizde, yukarıda özetlenen veriler nedeniyle çalışma materyali olarak Cephalaria aristata bitkisi
seçildi. Çiçeklenme döneminde toplanan bitkinin toprak üstü kısmı, uygun koşullarda kurutulduktan sonra
içerdiği doğal bileşikler, çeşitli kimyasal ve kromatografik yöntemler (VLC, MPLC, CC, TLC) kullanılarak izole
edilip, saflandırıldı. Elde edilen iki saf doğal bileşiğin kimyasal yapısı 1D- ve 2D- NMR yöntemleri kullanılarak
tayin edildi. Bileşiklerden birinin pentasiklik triterpenoik asit olan oleanolik asit (Bileşik 1), diğerinin ise
monodesmosidik steroidal glikozit olan 3-O-β-D-sitosterol glikozit (Bileşik 2) olduğu belirlendi. Daha pek çok
doğal bileşik içerdiğini düşündüğümüz bu ve buna benzer bitkilerin başta biz öğrenciler olmak üzere pek çok
araştırıcıya katkı sağlayacağı düşüncesindeyiz.
Anahtar Kelimeler: Dipsacaceae, Cephalaria aristata, triterpen, sterol glikozit
Bileşik-1
Bileşik-2
KAYNAKLAR
[1]. Davis, P. H., Flora of Turkey, Edinburgh University Pres, Edinburgh, 4, 585-589, 1972.
[2]. Göktürk, R. S.,Akdeniz Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Antalya, 2002.
[3]. Kırmızıgül, S., Anıl, H., Uçar, F., Akdemir, K., Phytother. Res.,10, 274–276, 1996.
[4]. Kırmızıgül, S., ve Rose, M.E., Planta Med., 63, 51-54, 1997.
[5]. Karaoğlu, M. M., Int. J. Food Sci. Tech., 41, 36-37, 2006.
[6]. Nazlı Sarıkahya, N.B. ve Kırmızıgül, S. J. Natural Products, 73, 825-830, 2010.
[7]. Sarıkahya, N.B., Pekmez, M., Arda, N., Kayce, P., Yavaşoğlu, N.Ü.K. ve Kırmızıgül, S., Phytochemistry
Letters, 4, 415-420, 2011.
67
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P54
Bazı Amidoksimlerin Sentezi
*Emine İntaş, Nevin Arıkan Ölmez
Uludağ Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Bursa
*E-mail: [email protected]
Amidoksimler; antitümör, antibakteriyal, analjezik, antimaleriyal, anti-inflammatuar tripanosid,
antitüberküloz ve tansiyon düşürücü gibi çok çeşitli biyolojik aktiviteye sahip bileşiklerdir [1,2]. Bu
özellikleri nedeniyle ilgi çekici bir bileşik grubunu oluşturmaktadırlar.
Amidoksimler, aynı karbon atomunda hidroksiimino ve amino grubu taşıyan bileşiklerdir. Bu
nedenle, oksadiazoller gibi önemli biyolojik aktiviteye sahip birçok heterohalkalı bileşiğin sentezinde
kullanılan ara ürünlerdir. Ayrıca amidoksimlerin bir çok metalle kompleks oluşturma özelliğinden
dolayı çözeltilerde ağır metal katyonlarının kalitatif ve kantitatif analizlerinde kullanılmaktadır.
Amidoksim grupları içeren adsorbanlar deniz suyu gibi çeşitli ortamlardan eser metallerin izolasyonu
ve ayrılmaları için olanak sağlar[3].
Amidoksimler genel olarak; nitrillerin hidroksilamin hidroklorür ile reaksiyonundan elde
edilirler. Bunun dışında, amid veya tiyoamidlerin hidroksilamin ile reaksiyonundan, nitrosolik ve
nitrolik asitlerin hidrojen sülfit ya da hidrojen gazı ile indirgenmesi sonucu, hidroksamik asit
klorürlerin amonyak ile reaksiyonundan, oksiamidoksimlerin indirgenmesi ile, iminoeterlerin
hidroksilamin ile reaksiyonundan ve amidin hidroklorürler ya da imino eterlerin hidroksilaminler ile
reaksiyonu sonucunda amidoksimler elde edilirler[4].
Bu çalışmada; bazı aromatik nitrillerin Na2CO3 beraberinde hidroksilamin hidroklorür ile alkolsu karışımında ısıtılmasıyla karşılık gelen N-substitue olmayan amidoksimler yüksek verimlerle elde
edilmiştir. Elde edilen amidoksimlerin yapıları analitik ve spektral yöntemlerle (FTIR, 1H-NMR)
karakterize edilmiştir.
X
X
N
NH2OH.HCl
OH
Na2CO3
N
H2 N
X: H, 4-OMe, 4-CH3, 4-Cl, 4-NO2, 3-OMe, 3-CH3, 3-Cl, 3-NO2, 3,4-(OMe)2
Anahtar kelimeler: Amidoksim, nitril, sentez
Kaynaklar:
[1]. Fylaktakidou KC.,Hadjipavlou-Litina DJ.,Litinas KE.,Varella EA.,Nicolaides DN. “Recent
developments in the chemistry and in the biological applications of amidoximes” Curr.
Pharm.Des.;14(10):1001-47,2008.
[2] Karl P. Flora, Bart van't Riet, Galen L. Wampler “Antitumor Activity of Amidoximes (Hydroxyurea
Analogs)in Murine Tumor Systems” Cancer Res. 38:1291-1295,1978.
[3]. Sung Ok Kang, Sinisa Vukovic, Radu Custelcean, and Benjamin P. Hay “Cyclic Imide Dioximes :
Formation and Hydrolytic Stability Chemical Sciences Division” Ind. Eng. Chem. Res. 51,
6619−6624,2012.
[4]. Eloy, F., Lenaers, R. “The chemistry of amidoximes
and releated compounds”, Chemical
Reviews, 62:155, 1961.
68
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P55
Salisilaldehit ile 1,3-diaminopropanın İminleşme Reaksiyonunun FT-IR Sıvı Hücresinde
İncelenmesi
Neslihan TEZBAŞARAN, Elif TEZBAŞARAN, Onur TURHAN, Hilmi NAMLI
Balıkesir Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 10145, BALIKESİR
[email protected]
Salisilaldehitin 1,3-diaminopropan ile olan reaksiyonu in-situ FT-IR yöntemi kullanılarak
incelenmiştir.[1-2] Kullanılan yöntem ‘‘reaksiyon başlangıcı background tanımlaması’’ yöntemidir.
Yöntem reaksiyonun başlangıç anındaki tüm bileşenlerinin titreşimlerinin FT-IR cihazı tarafından yok
sayılması mantığına dayanmaktadır. Bu yöntemle izlenen tüm reaksiyonlar çözelti ortamında
gerçekleştirilmiştir.[3-4]
Çalışma dahilinde salisilaldehit ile 1,3-diaminopropanın kloroform içerisinde oda sıcaklığındaki
reaksiyonu reaksiyon başlangıcı background tanımlama yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Reaksiyon
ortamlarının in-situ olarak alınan FT-IR spektrumları giriş maddelerinden ve oluşan ürününden
kaynaklanan titreşimleri bir spektrum üzerinde transmitans çizgisinin ayrı taraflarında olacak şekilde
elde edilmiştir.
KAYNAKLAR
[1]. Youssef, T.A., J. Coord. Chem., 61, (5), 816-822, (2008).
[2]. Sabry,D.Y., Youssef, T.A., J. Coord. Chem., 56, 1375-1381, (2003).
[3]. Namli, H. and Turhan, O., Vibrational Spectroscopy, 274-283, (2007).
[4]. Namli, H. and Turhan, O., Spectrochimica Acta Part A, 93-95, (2006).
69
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P56
Multifonksiyonel bis(diazoimin) Ligandının Sentezi, Elektrokimyasal ve
Fotolüminesans Özellikleri
Hamza ADIGÜZEL
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü,46100,K.Maraş
[email protected]
Schiff bazları aldehit ve ketonlar ile primer yapıdaki aminler arasındaki kondensasyon
reaksiyonu sonucu oluşan bileşiklerdir. Multifonksiyonel Schiff bazları, -CH=N- çift bağının azot
atomu ve orto pozisyonundaki grupların O veya S donörleri üzerinden metale koordine olabilme
özelliğine sahiptir. Ayrıca, silikaya bağlanmış diazo ve azometin grupları kararlı olmaları ve birçok
kimyasala ve fiziksel etkilere karşıda sağlam olmaları sebebiyle birçok uygulamada
kullanılabilmektedir [1]. Diazo ve imin grubu içeren ligandlar ve metal kompleksleri birçok kimyasal
ve fiziksel etkiye karşı çok kararlıdırlar. Bu nedenle yüksek sıcaklık ve ağır kimyasal şartlarda
bozunmadan katalizör olarak kullanılabilmektedir. [2].
Bu çalışma da ; 1,3-diaminobenzen, NaNO2 / HCl ile 0-2 oC de bis-diazonyum katyonu elde
edildi ve 2,4-dihidroksibenzaldehit elektrofilik olarak kenetlendi [3]. İkinci aşamada ise elde edilen
bileşiğe mikrodalga gücü altında 2-aminofenol ile bis(diazoimin) bileşiği elde edildi. Elde edilen
bis(diazoimin) bileşiği; FT-IR, UV ve Elementel analiz metotları kullanılarak karakterize edildi.
Ayrıca bis(diazoimin) bileşiğinin elektrokimyasal (CV) davranışı ve fotolüminesans özelliği de
incelenmiştir
Şekil: Multifonksiyonel bis(diazoimin)
KAYNAKLAR:
[1] Burrous, R.C. Baılar, J.C. J. Am. Chem. Soc. 88 (1996) 4150.
[2] N. C. Oforka, V. N. Mkpenie, Chinese Journal of Chemistry, 25 (2007) 869-871.
[3] S. Uruş, S. Purtaş, G. Ceyhan, F. Tümer, Chemical Engineering Journal, 220(2013) 420–430.
70
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P57
71
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P58
Yeni Luminol Schiff Bazı Sentezi ve Karakterizasyonunun İncelenmesi
Ali TUNA
İstanbul Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Kimya Bölümü, İSTANBUL
[email protected]
Çalışmalarımızda başlangıç maddesi olarak kullanılan ftalik anhidritin verdiği farklı
reaksiyonlar sonucunda luminol ve quinizarin maddeleri elde edildi [1,2]. Çalışmanın ikinci
aşamasında quinizarin ile kloroaseton maddelerinin reaksiyonunda oluşan yapı ile luminol maddesi
bir schiff bazı yapısıyla birbirine bağlandı. Kazanılan bu yapı kompleksometrik ve spektroskopik
yöntemlerle ( IR, UV-Vis, 1H-NMR, 13C-NMR, MS, vb.) karakterize edilip floresans özelliği
incelendi.
O
O
O
NH
O
NH
NH
+
NH
H2N
O
NH2
O
O
OH
O
O
O
O
R
R
OH
O
O
O
O
X
X
O
O
O
OH
O
R
H
N
O
O
NH
O
NH
NH
O
O
R
R
O
O
O
O
O
O
O
O
R
O
O
O
O
O
O
N
NH
+
NH
NH2
R
R
O
NH
+
O
O
N
NH
H2N
O
O
O
R
N
O
O
O
O
R
R
N
NH
NH
O
O
O
KAYNAKLAR
[1]. Organic Syntheses, Coll. Vol. 1, p.476 (1941); Vol. 6, p.78 (1926).
[2]. Organic Syntheses, Coll. Vol. 3, p.656 (1955); Vol. 29, p.78 (1949).
72
N
H
NH
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P59
Antrasen ve Allil Yan Gruplar İçeren
Alifatik Polikarbonat Zincirlerinin Sentezi
Ahmet Doğuş Göçer1, Binnaz Canol1, Ufuk Saim Günay1, Gürkan Hızal1, Ümit Tunca1
1
Kimya Bölümü, İstanbul Teknik Üniversitesi, 34469, İstanbul, Türkiye
E-mail:[email protected]
Özet;
Yapılan çalışmada, allil ve antrasen fonksiyonlu halkalı karbonat monomerleri, allil 5-metil-2okso-1,3 dioksan-5-karboksil ve antrasen-9-ol-metil 5-metil-2-okso-1,3-dioksan-5-karboksilat, oda
sıcaklığında sırasıyla; allil 3-hidroksi-2-(hidroksimetil)-2-metilpropanat ve antrasen-9-ol-metil 3hidroksi-2-(hidroksimetil)-2-metilpropanatın tetrahidrofuran ve etil kloroformat kullanılarak yapılan
reaksiyonları ile sentezlenmiştir.[1] Benzil alkol başlatıcılığında, 1,8-diazabisiklo[5.4.0]undek-7-en ve
(1-(3,5-bis(trifloromethil)fenil)-3-siklohekzil tiyoüre) katalizörlüğündeki, allil ve antrasen
fonksiyonlu, halkalı karbonat monomerlerinin kopolimerizasyonu, halka açılma polimerizasyonu ile
gerçekleştirilmiştir.[2] Polikarbonatların molekül ağırlığı ve kompozisyonları 1H NMR ve GPC ile
karakterize edilmiştir.
KAYNAKLAR
[1] Zhang X, Zhong Z, Zhuo R, Macromolecules, 44: 1755–1759, 2011.
[2] Sanders DP, Fukushima K, Coady DJ, Nelson A, Fujiwara M, Yasumoto M, Hedrick LJ, J. Am.
Chem. Soc., 132: 14724–14726, 2010.
73
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P60
GÜMÜŞ KOMPLEKSLERİ KULLANILARAK POLİ(LAKTİT-KO-GLİKOLİT)
SENTEZİ VE KARAKTERİZASYONU
Umut Ayan, İlker Bostancıoğlu, Ozan Deniz, Sıla Balcan, Mehmet Balcan
Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 35100 Bornova, İzmir, Türkiye
[email protected]
Biyomalzemeler, insan vücudundaki canlı dokuların işlevlerini yerine getirmek ya da desteklemek
amacıyla kullanılan doğal ya da sentetik malzemelerdir. Tipik bir biyomalzemenin; biyouyumlu olması, toksik
olmaması, biyobozunur ise biyobozunma ürünlerinin toksik etkiler göstermemesi, gerekli fiziksel özelliklere
(mekanik ve termal dayanım gibi) sahip olması istenir. Biyomalzemeler metalik, seramik, polimerik ve kompozit
malzemeler olmak üzere dört başlık altında toplanabilirler.
Son zamanlarda endüstride sentetik biyobozunur polimerlere karşı olan ilgi hergeçen gün artmaktadır. Bu
polimerlerin içinde poliesterler, polilaktonlar, polihidratlar, polikarbonatlar, poliortoesterler, polifozfozen,
polifosfonat vb. bulunur[1]. Bunlar arasından özellikle glikolik ve laktik asitin homopolimerleri ve
kopolimerleri; biyouyumlulukları ve biyobozunurlukları yönünden oldukça ilgi çekicidirler[2]. Bu poliesterler,
eczacılık ve biyomedikal uygulamalarda kullanım alanı bulmaktadır. Örneğin; doku mühendisliğinde, kontrollü
ilaç salınım uygulamalarında, cerrahi dikiş malzemelerinde, diş ve ortopedik tedavilerde, vücuda yerleştirilen
materyallerde kullanılmaktadır[3,4,5].
Poli(laktit-ko-glikolit) PLGA; sentezi için başlıca iki metod vardır. Bu metodlardan ilki, laktik asit ve
glikolik asitin direkt polimerizasyonudur. Diğer bir sentez yolu ise; bu iki asitin siklik dimerlerinin halka açılma
polimerizasyonudur. İkinci sentez yolu çok daha elverişli bir yoldur. Bunun sebebi zincir uzunluğunun kontrolü
ve yan tepkimelerin en aza indirilmesi yoluyla kısa sürede yüksek molekül kütleli polimerlerin
sentezlenebilmesidir[3,6,7].
O
O
O
O
H3C
+
O
O
Güm üş kom pleksi
O
CH3
O
O
glikolit
laktit
O
CH3
O
H
O
O
HO
O
O
CH3
O
x+ y
poli(laktit-ko-glikolit)
Bu araştırma kapsamında biyobozunur ve biyouyumlu olan laktit ve glikolit monomerlerinden yola
çıkılarak poli(laktit-ko-glikolit) kopolimeri, antibakteriyal özelliğe sahip olan gümüş kompleksleri kullanılarak
halka açılma polimerizasyonu ile sentezlenmiştir. Ürünün fiziksel ve kimyasal özellikleri FTIR, H-NMR, GPC
ve TG ile incelenecektir.
KAYNAKLAR
[1] W. S. Shalaby, Biomedical Polymers, (1994)
[2] M. Vert, S.M. Li, G. Spenlehauer, P.J. Guerin, Mater. Sci. 3 (1992) 432–446
[3] D.K. Gilding, A.M. Reed, Polymer, 20 (1979) 1459-1464
[4] C.C. Chu, J. Anthony von Fraunhofer, H.P. Greisler Wound Closure, Biomaterials and Devices
[5] J. Kohn, R. Langer, B.D. Ratner, A.S. Hoffman, F. J. Schoen, J. K. Lemons, Academic Press,
[6] D.D. Hile, M.V. Pishko, J. Polym. Sci. Part A 39 (2001) 562–570
[7] M. Okada, Prog. Polym. Sci. 27 (2002) 87–133
74
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P61
Kimyasal Olarak Modifiye Edilmiş Aktif Karbon-Silika Kompozitinin Eldesi
Seda Köşker
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü,46100,K.Maraş Türkiye
[email protected]
Aktif karbon çok sayıda karbon içerikli başlangıç maddelerinden elde edilen yüksek
adsorpsiyon kapasiteli maddelerdir [1].Adsorblayıcı olarak aktif karbon yaygın olarak kullanılır ve
özellikle de çevresel tehlike oluşturan materyalleri adsorblar [2]. Kimyasal olarak modifiye edilmiş
silika-jelin adsorpsiyon yeteneği çok iyi olduğundan özellikle toksik maddelerin (ağır metaller,
pestisitler..vb) ekstraksiyonunda verimli bir şekilde kullanılabilmektedir. Ayrıca, ağır kimyasal ve
fiziksel ortamlarda bile seçici katalizör olarak kullanabildiğimiz katı destekli katalizörlerin sentezinde
kullanılmaktadır [3]. Schiff bazları iyi bir azot donör ligantı olarak da bilinmektedir. Bu ligantlar
kordinasyon bileşiğin oluşumu sırasında metal iyonuna elektron çifti sunabilmektedir.
Bu çalışmada, aktif karbonun yüzeyinde, hidroklorik asit ve nitrik asit kullanılarak karboksil
uçları elde edildi. Elde edilen bu karboksiller açil klorür formlarına dönüştürüldü ve 1,3-fenilendiamin
bağlandı. Aktif karbona bağlanan diaminin diğer bir ucundaki amin grupları ise kloro-modifiye
edilmiş silika-jelle desteklendi. Sentezlenen kimyasal olarak modifiye edilmiş aktif karbon-silika-jel,
FT-IR, SEM ve EDX görüntüsü ile karakterize edildi.
Şekil: Kimyasal Olarak Modifiye edilmiş aktif karbon-silika kompoziti
KAYNAKLAR
[1]. UZUN İ. “Aktif Karbonla Sulu Çözeltiden Bazı Ağır Metallerin Adsorpsiyon Kinetiği İle
İzotermlerinin İncelenmesi Ve Diğer Bazı Adsorblayıcılarla Yüzde Adsorpsiyon Sonuçlarının
Karşılaştırılması”, Yüksek Lisans Tezi, D.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü. Diyarbakır(1997).
[2]. D. Li , X. Chang ,Z. Hu , Q. Wang , Z. Tu , R. Li, Microchim Acta 174 (2011) 131–136
[3]. S. Uruş,, S. Purtaş, G. Ceyhan, F.Tümer , Chemical Engineering Journal 220 (2013) 420–430
75
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P62
N-izopropil akrilamid / Monoalkil İtakonat Kopolimer Hidrojelleri
Cansu KOZBEKCİ1, Nazlı ÖZOKUR1 ve Candan ERBİL1
1
İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 34469Maslak, İSTANBUL
e-mail: [email protected]
Özet;
Sıcaklık kontrollü hacim faz geçişinin gözlendiği hidrojel sistemleri arasında, poli(N-izopropil
akrilamid)’in (PNIPAAm) en ilgi çeken üç boyutlu polimerik ağ yapı olmasının nedeni, vücut sıcaklığına yakın
olan (~32-34oC) oldukça iyi tanımlanmış hacim faz geçiş sıcaklığı (VPTT) dır. Ancak, geleneksel yöntemler ile
sentezlenen PNIPAAm hidrojellerinin şişmiş haldeki mekanik dayanımları düşüktür. Aynı hidrojel yapısında
şişme ve modül değerlerinin iyileştiği kombinasyonların oluşturulması biyomekanik uygulamalar açısından
önemlidir [1,2].
Itakonik asit (IA) farklı pKa değerlerine sahip (pKa1 = 3.85 and pKa2=5.44) iki tane iyonlaşabilen grup
taşır. İki karboksil grubundan bir tanesinin esterleştirilmesi ile sentezlenen monoitakonatların NIPAAm ile
oluşturacağı üç boyutlu polimerik ağ yapıların sıcaklığa duyarlılıkları korunurken, hem pH’a duyarlı hem de
hidrofobik etkinin gözlenebileceği, şişme ve mekanik dayanımların iyileştiği hidrojeller oluşması beklenir [6].
Çalışmada, PNIPAAm hidrojelinin modül değerleri, NIPAAm’in IA, monooktil itakonat (MOcI),
monosetil itakonat (MCeI) ve monosiklohekzil itakonat (MCHI) komonomerleri ile, çapraz bağlayıcı olarak
N,N’-metilenbis metakrilamid (BIS) (dört fonksiyonlu) ve tetra allilamonyum bromür (TAB) (sekiz fonksiyonlu)
kullanılarak 1,4- Dioksan içerisinde, başlatıcı olarak AIBN varlığında sentezlenen kopolimer hidrojellerinin pH
ve sıcaklığa bağlı modül değerleri incelenmiştir.
Tablo1. NIPAAm’in 4 ve 8 Fonksiyonlu Çapraz Bağlayıcılarla Sentezlenen Homopolimer ve Kopolimer
Hidrojellerinin 37oC ve pH 5’deki Sıkıştırma Modülleri (MPa)
Monomer/Komonomer/Çapraz bağlayıcı
Destile-deiyonize su
pH = 5
NIPAAm / IA (% 5 mol) / BIS
0.003
0.517
NIPAAm / IA (% 5 mol) / TAB
0.049
0.123
NIPAAm/MOcI (% 2.5 mol) / TAB
0.035
0.022
NIPAAm/MOcI (% 5.0 mol) / TAB
0.526
0.191
NIPAAm/MOcI (% 10 mol) / TAB
0.815
0.682
NIPAAm/MCeI (% 2.5 mol) / TAB
0.350
0.188
NIPAAm/MCeI (% 5.0 mol) / TAB
0.431
0.158
NIPAAm/MCeI (% 10 mol) / TAB
0.445
0.247
NIPAAm/MCHI (% 5.0 mol) / TAB
0.704
0.083
NIPAAm/MCHI (% 5.0 mol) / BIS
0.526
0.004
Yan zincirlerinde uzun alkil zincirleri ve 6 karbonlu halkalı yapı taşıyan komonomerlerin hidrojellerin
mekanik dayanımlarını, beklendiği gibi, sentez çözeltisindeki komonomer miktarına, hidrofobik birimin ve
çapraz bağlayıcının yapısına bağlı olarak değiştirdiği bulgulandı. Hidrofobik yan zincir konformasyonu ile pH
arasında ilişki olabileceği tartışıldı.
Anahtar kelimeler: N-izopropilakrilamid hidrojelleri, Sıcaklığa ve pH’a duyarlılık, Monosetil ve monooktil
itakonatlar, Monosiklohekzil itakonat, sıkıştırma modülü
Kaynaklar:
[1]. H. Inomata, H., Wada, N., Yagi, Y., Goto, S., Saito, S., Polymer 36 (4) 875-877 (1995) [2]. Mujumdar,
S.K., Siegel, R. A., J Polym Sci A Polym Chem. 46(19), 6630–6640 (2008) [3]. Erbil, C., Yıldız, Y.,
Uyanık, N., Polym. Adv. Technol. 20, 926–933 (2009)
76
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P63
Katyonik Gruplar Taşıyan Komonomer ve Çaprazbağlayıcı İçeren Poli(Nizopropilakrilamid) Hidrojelleri
Ceyda ŞİMŞEK1, Bestenur KURTULUŞ1,2, Candan ERBİL1
1
İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 34469Maslak, İSTANBUL
2
Bahçeşehir Üniversitesi, , Fen-Edebiyat Fakültesi, Beşiktaş/İSTANBUL
Poli (N-izopropilakrilamid) (PNIPAAm), suda vücut sıcaklığı civarındaki (~ 32 oC) alt kritk çözelti
sıcaklığı (LCST) nedeni ile, sıcaklığa duyarlı polimerler arasında en çok araştırma konusu olandır [1].
Poli (dimetilaminoetil metakrilat) (PDMAEMA), sıcaklığa ve pH’a duyarlı ve bakterilerin büyümesini
önleme yeteneği olan bir polimerdir [2]. Poli (N-[3-(dimetilamino) propil] metakrilamid) (PDMAPMAAm)
hidrojeli suda, 34oC civarında hacim faz geçişi gösteren tipik bir sıcaklığa duyarlı hidrojeldir. Ancak, mekanik
dayanımı zayıftır [3]. (Metakrilamido) propil trimetilammonium klorür (MAPTAC) ise süperabsorban
hidrojellerin hazırlanmasında kullanılan katyonik bir monomerdir.
Çalışmada, NIPAAm’in DMAPMAAm, DMAEMA ve MAPTAC komonomerleri ile, çapraz bağlayıcı
olarak N,N’-metilenbis metakrilamid (BIS) (dört fonksiyonlu) ve tetra allilamonyum bromür (TAB) (sekiz
fonksiyonlu) kullanılarak 1,4- Dioksan ve sulu sodyum hidroksit çözeltileri içerisinde, başlatıcı olarak AIBN ve
KPS varlığında sentezlenen kopolimer hidrojellerinin denge şişme ve modül değerleri değerleri incelenmiştir.
Çapraz
Bağlayıcı
BIS
TAB
BIS
BIS
TAB
BIS
BIS
TAB
TAB
1,4-Dioksan
(1. polimerizasyon
ortamı)
DMAPMAAm-NIPAAm
DMAPMAAm-NIPAAm
DMAEMA-NIPAAm
DMAEMA-NIPAAm
MAPTAC-NIPAAm
MAPTAC-NIPAAm
-
Sulu NaOH Çözeltisi
(2. polimerizasyon
ortamı)
DMAEMA-NIPAAm
MAPTAC-NIPAAm
MAPTAC-NIPAAm
Qm
(g. su/g. kuru
polimer
45.78
78.42
17.47
14.65
59.55
38.87
45.27
81.63
888.15
Qv
(v/v)
48.38
70.94
20.15
17.03
44.62
34.10
54.06
69.25
-
Tablodaki kütlece ve hacimce şişme denge değerleri: (i) DMAPMAAm durumunda 1,4-dioksanın, her iki
çapraz bağlayıcı içinde daha uygun çözücü olduğunu, (ii) Kuaterner amonyum tuzu yapısındaki çapraz bağlayıcı,
TAB kullanıldığı durumlardaki şişme değerlerinin nötral BIS molekülleri kullanılması durumundakilerin
yaklaşık iki katı olduğunu, (iii) trimetilamonyum iyonu taşıyan MAPTAC komonomeri ve TAB çapraz
bağlayıcısı ile sulu NaOH çözeltisinde sentezlenen P(NIPAAm-ko-MAPTAC) hidrojelinin şişme değerinin tüm
sentez kombinasyonları ile elde edilen şişme değerlerinden çok yüksek, ancak mekanik dayanımının
ölçülemeyek kadar zayıf olduğunu gösterdi.
Anahtar Kelimeler: Sıcaklığa duyarlı poli (N-izopropilakrilamid) hidrojeli, Hidrofobik etkileşimler, Katyonik
komonomer ve çapraz bağlayıcı, Denge şişme oranları, Sıkıştırma modülü.
Kaynaklar:
[1]. Rosellini, E., Cristallini, C., Guerra, G. D., Giusti, N. B. P., Biomedical Materials 5, 1-9 (2010)
[2]. Liu, G., Wu, D., Ma, C., Zhang, G., Wang, H., Yang, S., Chem. Phys-Chem 8, 2254–2259 (2007)
[3]. Mishra, R. K., Ray, A.R., Journal ofApplied Polymer Science 119,3199–3206 (2011)
77
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P64
Hidroksi Etil Selüloz (HEC) ve Karboksi Metil Selüloz (CMCNa) Tabanlı Çapraz Bağlı
Hidrojel Filmlerin Sentezi ve Şişme Davranışları
Caner TETİK, Aylin ALTINIŞIK, Yoldaş SEKİ
Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Fizikokimya Anabilim Dalı, Tınaztepe
Kampusu, 35160, Buca /İZMİR
Hidrojeller fiziksel ve kimyasal çapraz bağları içeren suda şişme özelliği gösteren polimerlerdir.
[1] Akıllı hidrojeller ısıya, pH’ a, elektrik alana ve kimyasal çevreye karşı cevap verebilen ‘akıllı’
olarak adlandırılan polimerlerdir. Hidrojellerin ilaç sanayinde ve biyoteknolojide geniş bir uygulama
alanı mevcuttur.[2-5]
En çok suda çözünebilen selüloz türevleri olan metil selüloz(MC),hidroksipropil metil selüloz
(HPMC), etil selüloz (EC), hidroksi etil selüloz (HEC) ve soyum karboksimetil selüloz(NaCMC)
selülozun eterleşmesi sonucu elde edilirler. Selüloz eterleri arasında, sadece NaCMC polielektrolittir
ve pH’a ve iyonik kuvvete karşı hassasiyeti vardır. [3-5]
Selüloz tabanlı hidrojeller farklı yollarla çapraz bağlanarak oluşturulabilirler. Bu polimerik
yapılar şişme davranışları çapraz bağ yoğunluğuna göre değişmektedir. [4-5]
Bu çalışmada sodyum karboksimetil selüloz (NaCMC) ve hidroksi etil selüloz (HEC) tabanlı
hidrojeller; fumarik asit (FA) ve malik asidin (MA) farklı oranları kullanılarak sentezlenmiştir.
Fumarik asit (FA) ve malik asit (MA) çapraz bağlayıcı olarak kullanılmıştır. Sentezlenen bu
hidrojellerin şişme-büzülme davranışları; suda, çeşitli tuz çözeltilerinde ve farklı pH çözeltilerinde
incelenmiştir. Farklı tuz çözeltilerinde iyon etkisi incelendiğinde, şişme kapasitesi metal katyonunun
yükünün artması ile (Al3+< Ca2+< Na+) düştüğü görülmüştür. Ayrıca tuz derişiminin etkisine bağlı
olarak Na+ katyonunun derişimi artmasıyla şişme kapasitesi düşmektedir. Sentezlenen hidrojellerin pH
etkisine bakıldığında bazik bölgedeki şişme oranının asidik bölgeye oranla daha fazla olduğu
gözlenmiştir. Ayrıca hidrojellerin pH duyarlı olduğu belirlenmiştir. Tekrarlanan çalışmalar sonucunda
bazik bölgede şişen bir hidrojel asidik bölgeye alındığında büzüşme davranışı göstererek pH duyarlı
olduğunu göstermiştir.
Kaynaklar
1) Lowman, A. M., & Peppas, N. A. (1999). Hydrogels. In E. Mathiowitz (Ed.), Encyclopedia of
controlled drug delivery (pp. 397–418). New York: Wiley.
2) Hoffman, A. S. (2002). Hydrogel for biomedical applications. Advanced Drug Delivery Reviews,
54, 3–12.
3) Flory, P. J. (1953). Principles of polymer chemistry. Ithaca, NY, USA: Cornell University Press.
4) Benke, N., Takacs, E., Wojnarovits, O. L., & Borsa, J. (2007). Pre-irradiation grafting of cellulose
and slightly carboxymethylated cellulose (CMC) fibres. Radiation Physics and Chemistry, 76,
1355–1359
5) Altinisik, A., Yurdakoc K., (2011) Synthesis, Characterization, and Enzymatic Degradation of
Chitosan/PEG Hydrogel Films Journal of Applied Polymer Science, Issue 3, Vol. 122, 1556–
1563. DOI: 10.1002/app.34278
78
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P65
Poli(DMAA)/Kil Nanokompozitlerine Kil Miktarının Etkisi
Deniz Kankale, Özgür Avcıeri, Ayça Tunalı, Esra Evrim Yalçınkaya, Mehmet Balcan
Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 35100 Bornova, İzmir, Türkiye
[email protected]
Nanokompozit malzemeler; aynı veya farklı gruplardaki malzemelerin en iyi özelliklerini, yeni
ve tek bir malzemede toplamak amacıyla, nano seviyede birleştirilmesiyle oluşturulan malzemelerdir.
Nanoparçacıkların ve nanotüplerin kullanım alanlarından birisi de kompozitlerdir. Nanomalzemeler
kullanılarak yapılan nanokompozitler yüksek dayanım/ağrlık oranı imkanı sağlamaktadırlar. Örneğin
yapısında karbon nanotüp bulunan epoksiler rüzgar türbinlerinin kanatlarında kullanılmaktadır. Bu
sayede çok daha hafif bir o kadar da dayanıklı kanatçıklar elde etmek mümkündür ki bu da rüzgar
türbinlerinin verimlerinin artması anlamına gelmektedir. Nanokompozitler ağırlık dayanım oranının ön
planda hava taşıtlarının tamamında kullanılmaktadırlar. Makro yapıda üretilen seramikler sert ve
kırılgan yapılarından dolayı işlenemezler. Ancak, malzemelerde tane boyutları nanoboyuta doğru
küçültülürse seramiklerin sürekliği artar. Normalde çok sert ve kırılgan bir yapıya olan zirkonya eğer
nano yapıda üretilebilirse %300 kadar uzatılabilir bir yapıya ulaşılır [1]. Nanokristal seramiklerden
silikon nitrat ve silikon karpit koyla işlenebilirliğinin yanında yüksek kimyasal ve ısıl dayanım
göstermelerinden dolayı otomotiv endüstrisinde yüksek dayanımlı yaylar, rulmanlar, valf sürgüleri
üretmek için kullanılmaktadır. Bu özellikleri nedeniyle nanokompozitlere olan ilgi her geçen gün
artmaktadır. Tabakalı silikat yapısında olan killer, bol ve ucuz olmaları nedeniyle nanokompozit
hazırlanmasında sıklıkla kullanılmaktadır [2].
Bu çalışmada farklı kil yüzdeleri (%1-2-3-4-5) kullanılarak poli(N,N-dimetilakrilamit)
(DMAA)/kil nanokompozitlerinin sentezi ve karakterizasyonu amaçlanmıştır. Nanokompozit
hazırlanmasında kil miktarının etkisi ayrıntılı bir şekilde araştırılmıştır. (DMAA)/kil nanokompozitleri
in-situ polimerizasyon yöntemi ile hazırlanmıştır. Elde edilen nanokompozitlerin karakterizasyonu
XRD, FTIR, TG-DTG, SEM, TEM yöntemleriyle gerçekleştirilmiştir.
Anahtar kelimeler: poli(N,N-dimetilakrilamit), kil, nanokompozit
Kaynaklar:
[1] Biswas M., Ray S.S., Advances in Polymer Science 155 (2001) 167-221.
[2] Giannelis E.P., Krishnamoorti R., Manias E., Advances in Polymer Science 138 (1999) 107-147.
79
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P66
Poli( -kaprolakton) içeren Biyobozunur Yara Örtülerinin Hazırlanması
Eyüp Karaca, Özgün Arslan, Nursel Pekel Bayramgil
Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 06800, Beytepe-Ankara
[email protected]
Nanolifler, incelikleri nanometre boyutlarında (çapları 0,5 mikrondan daha az) olan lifler olarak
tanımlanmaktadır. Nanolifler yüksek yüzey alanı (yüksek uzunluk/kütle), yüksek gözeneklilik, rijitlik,
esneklik gibi özelliklere sahip olduğundan elektrik ve optik uygulamalarda, savunma ve uzay
uygulamalarında, filtrasyon, tarım, biyomedikal, kompozit ve daha pek çok alanlarda geniş bir
kullanım imkânı sunmaktadır [1,2]. Eektro eğirme tekniği nanometreden mikrona kadar değişen lif
çapında nanolifler üretmek için günümüzde en umut verici yöntem olarak kabul edilmektedir. Elektro
eğirme yöntemi, polimerlerin önce çok yüksek voltajlı elektrik akımı ile yüklenmeleri daha sonra da
bir düzeden topraklı bir plakaya doğru akmaları esnasında katılaşmaları ve lif halini almaları şeklinde
özetlenebilir. Nanolif esaslı dokumaların en yaygın kullanım alanlarından birisi yara örtüleridir. Yara
örtüleri; kanamayı durdurmak, salgıyı emmek, ağrıyı yatıştırmak, yarayı enfeksiyondan korumak,
iyileşmeye yardımcı olmak vb. amaçlar için ilk yardım ve bakım ünitelerinde sıklıkla kullanılmaktadır.
Yüksek-teknoloji ile üretilen yara örtüleri, yara ve örtü arasındaki nem seviyesini kontrol edebilmekte
ve böylece nemli ancak ıslak olmayan bir yara ortamı oluşturmaktadır.
Poli(ε-kaprolakton) (PCL), biyouyumlu ve biyobozunur bir polimer olmasından dolayı doku
onarımı ve yara iyileştirme uygulamalarında oldukça sık kullanılan bir polimerdir [3]. Bu çalışmada,
farklı bileşimde hazırlanan poli( -kaprolakton)-polistiren karışımlarından elektro eğirme yöntemi ile
nanolif esaslı biyobozunur yara örtüleri elde edilmiştir. Nanolif boyutuna etki eden parametreler
incelenmiştir. Nanolif esaslı biyobozunur örtülerin yüzey ve yapı özellikleri SEM ve FT-IR ile
incelenmiştir. Poli( -kaprolakton)-polistiren nanolif esaslı yara örtülerinin biyobozunma kinetiği, lipaz
enzimi içeren çözeltilerden gravimetrik olarak incelenmiştir.
KAYNAKLAR
[1]. Lee, S., Obendorf, S.K., Textile Research Journal, 77, 696-702, 2007.
[2]. Ma, Z., Kotaki, M., Ramakrishna, S., Journal of Membrane Science, 265, 115-123, 2005.
[3].Merrell, J.G., McLaughlin, S.W., Tie, L., Laurencin, C.T., Chen, A.F., Nair, L.S., Clin. Exp
Pharmacol Physiol, 36, 1149-1156, 2009.
80
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P67
ARKOPAL N 100 ESASLI KATYONİK-İYONİK OLMAYAN YÜZEY AKTİFİN
HAZIRLANMASI VE VİNİL ASETATIN EMÜLSİYON
POLİMERİZASYONUNDA KULLANILMASI
İrem Çokgez1, Gülçin Torunoğlu Turan1, B. Filiz Şenkal1, Ayfer Saraç2
İstanbul Teknik Üniversitesi, Kimya Bölümü, 34469 Maslak-İstanbul, Türkiye.
2
Yıldız Teknik Üniversitesi, Kimya Bölümü, 34220 Esenler-İstanbul, Türkiye.
E-posta:[email protected]
1
Özet;
Yüzey aktifler ilaç sanayi, deterjan, boya ve tekstil gibi birçok alanında kullanılmaktadır. Yüzey
aktifler 4 gruba ayrılır: a) anyonik, b) katyonik, c) zwitteriyonik ve d) iyonik olmayan. Birçok
emülsiyon polimerizasyon sisteminde anyonik veya anyonik ile iyonik olmayan yüzey aktifler
birarada kullanılır [1-3].
Bu çalışmada iyonik olmayan ticari bir yüzey aktif olan ARKOPAL N 100 klorasetil klorür ile
modifiye edildikten sonra tetrametilenetilendiamin ile reaksiyonu sonucu iyonik olmayan-katyonik tip
yüzey aktif sentezlenmiştir.
O
O
n
OH
O
O
Cl-C-CH2Cl
n
O-C-CH2Cl
C9H19
C9H19
CH3
H3C
1/2
O
O
CH3
H3C
N-CH2CH2N
O-C-CH2Cl
n
H3C
N-CH2CH2N
CH3
H3C
O
Cl-H2C-C-O
n
CH3
C9H19
O
C9H19
Şema 1.Yüzey aktif bileşiğin sentezi
Elde edilen yüzey aktifin spektroskopik karakterizasyonu yapıldıktan sonra kritik misel
konsantrasyonu kondüktometrik yöntemle saptanmıştır. Elde edilen yüzey aktif farklı miktarlarda
kullanılarak değişen yüzey aktif konsantrasyonuna göre vinil asetatın emülsiyon polimerizasyonunda
kullanılmıştır. Elde edilen latekslerin yüzey gerilim, reolojik ölçümleri, partikül analizleri ve zeta
potansiyelleri incelenmiştir. Elde edilen polimerlerin molekül ağırlıkları viskozite yöntemi ile
ölçülmüştür.
KAYNAKLAR
[1] E. Unzueta, J. Forcada, Polymer, 36, 1045, 1995.
[2] B. Emelie, C. Pichot, J. Guillot, Makromol Chem Suppl, 10, 43, 1985.
[3] B. Emelie, C. Pichot, J. Guillot, Makromol Chem, 192, 1629, 1991.
81
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P68
GRAFEN BAZLI POLİESTER-NANOKOMPOZİTLERİN SENTEZİ VE
KARAKTERİZASYONU
a
Betül ARSLAN , Sinem Cansu AÇIKGÖZa, Fehmi SALTANa, Hakan AKATa
Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 35100 Bornova, İzmir
[email protected]
a
Nanobilim kendi alanında son yirmi yıl içinde minyatür bilgisayar, biyosensörler, biyomedikal
gibi alanlarda ve birçok diğer uygulamalarda daha önemli hale gelerek nanoteknolojinin önemi
artacaktır. Bu bilim dallarının gelişmeleri büyük ölçüde çeşitli malzemelerin boyut ve şekillerinin
nanopartukullerını sentezleyebilmek, bunların yanı sıra kompleks yapıları bir araya getirmeye bağlıdır.
[1] Şuan nanometeryaller yapısal ozellıklerı sebebiyle cok genıs bır uygulama alanına sahiptirler.
Ancak metaryal bilim dalları, degıstırılmıs fızıkokımyasal özelliklerin daha uygun nanobılım ve
teknoloji alanında boyutlu malzemelerle incelenmektedir. Bu bağlamda grafen ve grafen bazlı polimer
nanokompozitlerin buluşu anahtar rol oynayan modern bilim ve teknolojide nanobilim alanında
önemli bir katkı sağlamaktadır.[2]
Sentetik polimerler arasında en çok kullanılan ve ticari olarak öneme sahip olan polimerler
poliesterlerdir. Günümüzde kaplamacılıkta, dokuma sanayinde, plastikleştirici ve fiberler olarak da
kullanılmaktadır. Endüstriyel uygulamalarda büyük bir ticari öneme sahip olmasına rağmen
poliesterlerin termal ve mekaniksel özellikleri zayıftır. Bu nedenlerden Grafenin termal ve mekaniksel
özelliklerinden yararlanarak, sentezlenen grafen-poliester graft polimerlerin termal özellikleri
incelendi, karakterizasyonu (FT-IR, NMR, TG) yapıldı.
Graphene Oxide
Polyesther/GO Nanocomposite
Kaynaklar
[1] David D, Evanoff J, Chumanov G., Chem Phys Chem, 6, 1221–31, 2005.
[2] Stankovich S, Dikin DA, Dommett GHB, Kohlhaas KM, Zimney EJ, Stach EA, et al., Nature,
442, 282–6, 2006.
82
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P69
Elektroeğirme Yöntemiyle Hazırlanmış Biyobozunur Nanolif Örtülerden kontrollü
Doxorubicine salımı
Özgün Arslan, Eyüp Karaca, Nursel Pekel Bayramgil
Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 06800, Beytepe-Ankara
[email protected]
Geleneksel ilaç salım sistemlerinde (tablet, enjeksiyon), sık sık ve tekrarlayan dozlarda ilacın
vücuda alınması gerekmektedir. Ayrıca ilaç vücuda alındıktan sonra ilacın kandaki derişimi, ilaç etki
alanının üzerinde toksik bölgeye çıkmakta veya etki alanının altında kalarak ilacın verimini azaltıp
istenmeyen yan etkiler oluşmasına sebep olmaktadır. Öte yandan kontrollü ilaç salım sistemleri, ilaç
vücuda alınmasını müteakip ilacın tedavi edici miktarının alımının sürekliliğini sağlamakta, hedef
bölgeye konumlandırılmasından dolayı zararlı yan etkilerini azaltmakta, doz miktarını azaltabilmekte,
yarı ömrü kısa veya uzun olan ilaçlar için farklı ilaç yönetimleri sağlamaktadır. Kontrollü ilaç salım
sistemleri, bu iyileştirici ve yenilikçi yönlerinden dolayı hızla tıp dünyasında uygulanmaya başlamış
ve kısa sürede kardiyoloji, endokrinoloji, immünoloji, oftalmoloji ve onkoloji alanlarında kullanılan
öncelikli sistemler olmuştur [1,2]. Nanolifler, incelikleri nanometre boyutlarında (çapları 0,5
mikrondan daha az) olan lifler olarak tanımlanmaktadır. Nanolifler yüksek yüzey alanı (yüksek
uzunluk/kütle), yüksek gözeneklilik, rijitlik, esneklik gibi özelliklere sahip olduğundan elektrik ve
optik uygulamalarda, savunma ve uzay uygulamalarında, filtrasyon, tarım, biyomedikal, kompozit ve
daha pek çok alanlarda geniş bir kullanım imkânı sunmaktadır [3,4]. Eektro eğirme tekniği
nanometreden mikrona kadar değişen lif çapında nanolifler üretmek için günümüzde en umut verici
yöntem olarak kabul edilmektedir. Elektro eğirme yöntemi, polimerlerin önce çok yüksek voltajlı
elektrik akımı ile yüklenmeleri daha sonra da bir düzeden topraklı bir plakaya doğru akmaları
esnasında katılaşmaları ve lif halini almaları şeklinde özetlenebilir.
Bu çalışmada, elektro eğirme yöntemi ile hazırlanan poli( -kaprolakton)-polibütilensüksinat
nanolif örtülerden bir kanser ilacı olan doxorubicine in kontrollü salımı incelenmiştir. İlaç salımı
üzerine, pH ve derişim etkileri, UV-vis spektrofotometresi kullanılarak izlenmiştir. Nanolif esaslı
biyobozunur örtülerin yüzey ve yapı özellikleri SEM ve FT-IR ile incelenmiştir.
KAYNAKLAR
[1]. Venugopal, J., Zhang, Y.Z., Ramakrishna, S., J. Nanoeng Nanosystems, 218, 35-45, 2005.
[2]. Verreck, G., Chun, I., Rosenblatt, J., Peeteis, J., Van Dijck, A., Mensch, J., Noppe, M., Brewster,
M.E., J. Control. Release. 92, 349-360, 2003.
[3]. Lee, S., Obendorf, S.K., Textile Research Journal, 77, 696-702, 2007.
[4]. Ma, Z., Kotaki, M., Ramakrishna, S., Journal of Membrane Science, 265, 115-123, 2005.
83
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P70
Sodyum Aljinatın (NaAlg) Çapraz Bağlı Hidrojel Filminin
Sentezi ve Şişme Davranışları
Simge SİVRİOĞLU, Aylin ALTINIŞIK, Yoldaş SEKİ
Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Fizikokimya Anabilim Dalı, Tınaztepe
Kampusu, 35160, Buca /İZMİR
Hidrojeller yüksek miktarda su tutabilen çapraz bağlı hidrofilik polimerlerdir.[1] Hidrojeller ilaç
sanayinde ve biyoteknolojide kapsamlı çalışma ve uygulama alanlarına sahiptir[2-5]. Hidrojeller üç
boyutlu yapılardır ve temelde hidrofilik homopolimer veya kopolimerlerin suyla şişirilmesiyle oluşan
yapılardır. Kimyasal yada fiziksel çapraz bağlarıyla çözünmez durumdadırlar. Çapraz bağlar ağ yapıyı
oluşturur ve fiziksel bütünlüğü sağlar. Ağ örgülü yapısı dış çevre koşullarına bağımlı şişme davranışı
tasarlamak için hidrojellerin kullanılmasına olanak tanır. [3]
Sodyum aljinat, aljinik asidin sodyum tuzudur. Aljinat, kahverengi deniz yosunu türlerinde
bulunan yapısal bir polisakkarittir. Aljinat, 100-3000 arasında değişen yapıtaşlarının esnek bir bağ ile
birbirine bağlandığı polisakkarit yapıdadır. Doğal olarak oluşan bu polimerik yapılar, biopolimer
olarak adlandırılmaktadır. Aljinat, b-D-Mannuronik asit ve a-L-Guluronik asit birimlerinden oluşan
lineer ko-biopolimer bir yapıya sahiptir. Yüksek su tutma kapasitesine sahiptir. Soğuk ya da sıcak suda
tamamen çözünebilen aljinatın viskozitesi ortam sıcaklığına, iyon konsantrasyonuna, molekül
ağırlığına ve metal iyonlarının varlığına bağlıdır. Ayrıca jelin sertliğini ve jelleşme süresini kontrol
etmek mümkündür.[4].
Biyolojik olarak çözünebilen sodyum aljinatın (NaAlg), N,N-dimetilen bisakrilamit (MBA)
çapraz bağlayıcısı ve farklı oranlarda atık çay ile hidrojelleri oluşturulmuştur. Başlatıcı reaktif olarak
amonyum persülfat (APS), hızlandırıcı olarak sodyum metabisülfit (SMBS) kullanılmıştır.
Sentezlenen bu hidrojellerin şişme-büzülme davranışları; suda ve farklı pH çözeltilerinde
incelenmiştir. Atık çay oranı arttıkça şişme kapasitesinin arttığı gözlemlenmiştir. Sentezlenen
hidrojellerin pH etkisi çalışıldığında bazik bölgedeki şişme oranının asidik bölgeye oranla daha fazla
olduğu gözlenmiştir.
KAYNAKLAR
1) G. Gerlach, K.F. Arndt, Hydrogel Sensors and Actuators: Engineering and Technology, Springer,
London, 2009
2)Hoffman, A. S. (2002). Hydrogel for biomedical applications. Advanced Drug Delivery Reviews,
54, 3–12.
3)Encyclopedia of Smart Materials,Gels,Anthony M. LOWMAN, Thomas D. DZIUBLA, Drexel
University, Philadelphia, PA, 490-503
4) Martinsen A, Skja>k-Brñk G, Smidsr+d O. Alginate as immobilzation material. I. Correlation
between chemical and physical properties of alginate gel beads. Biotechnol Bioeng
1989;33:79Ð89.
5)Altinisik, A., Yurdakoc K., (2011) Synthesis, Characterization, and Enzymatic Degradation of
Chitosan/PEG Hydrogel Films Journal of Applied Polymer Science, Issue 3, Vol. 122, 1556–1563.
DOI: 10.1002/app.34278
84
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P71
Doymamış Poliesterin Metilmetakrilat ile Çapraz Bağlı Graft Kopolimerinin Sentezi ve
Karakterizasyonu
Tarık Yakın1, Mahmut Yıldırım1, Gözde Gündüz1, Esra Kabak1, Fehmi Saltan1, Hakan Akat1
Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 35100, Bornova, İzmir
[email protected]
1
Herhangi birinin bir çift bağ içerdiği bir diol ile bir dikarboksilik asidin polikondenzasyonu bir
doymamış poliester ile sonuçlanır. Doymamış poliesterler genellikle ergime kondenzasyonu yoluyla
hazırlanır. Elde edilen ürünler genellikle viskoz veya bal mumuna benzer nispeten düşük molekül
ağırlıklı maddelerdir [1]. Doymamış poliesterler, cam elyafı veya diğer elyaf ürünlerle takviye
edilerek; otomobil gövdelerinin, sandalyelerin, ev ısıtma sistemlerinin, tepsilerin vb. ürünlerin
imalatında geniş bir uygulama alanına sahiptir. Metaller üzerinde düşük ağırlık-yüksek mukavemet
oranının ayarlanması, korozyona karşı direnç ve parça tasarım esnekliği yaratması bu tür ürünlerin
avantajlarından bazılarıdır. Yukarıda geçen teknik ürünlerin önemli bir dezavantajı, takviye
elyaflarının karakteristik bir özelliğini sergileyen pürüzlü ve dalgalı yüzeylere sahip olmalarıdır. Bu
pürüzlü yüzeyler, polimerleşme meydana geldiğinde en azından kısmen hacimdeki küçülmeye
dayandırılabilir. Bu, kötü yüzey oluşuna katkıda bulunan tek faktör olmasa da, baskın bir faktör
olduğu düşünülmektedir [2].
KAYNAKLAR
[1]. Braun, D., Cherdron, H., Rehahn, M., Ritter, H., Voit, B., Polymer Synthesis: Theory and
Practice, Sayfa No:283, Springer-Verlag Berlin Heidelberg, 2005.
[2]. Kroekel, C. H., Unsaturated Polyester Resinous Composition, Bölüm 1, Rohm & Haas Company,
Philadelphia, Pa. 1972.
85
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P72
POLİVİNİL KLOR’ ÜN ANALİZ YÖNTEMLERİ
Aslı BADUR, Gözde HARDALOĞLU, Burak Hüseyin DEMİR, Kamil ŞİRİN
Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü,MANİSA
[email protected], [email protected]
GİRİŞ
Polivinil klorür (PVC) vinil klorür monomeri (VCM)’den hazırlanan bir polimerin n tekrarlanan
birimini gösterir ve günümüzde üretilen PVC türleri 700-1500 oranında değişir. Oldukça ucuzdur ve
sınırsız olarak çok geniş uygulama alanlarında kullanılır. PVC molekül yapısı ve morfolojisi, her
alanda kullanılabilirliği açısından oldukça önemli bir polimerdir [1-2].
PVC doğal olarak partikül yapısındadır ve üretim yöntemlerine göre iki ana boyutta üretilir.
Süspansiyon ve kütle polimerizasyonları 100-180 m çaplı, emülsiyon prosesi ise 0.1 -3.0 m partikül
çaplı lateks tanecileri verir. Emülsiyon polimerizasyonu ile üretilen PVC lateksi kurutularak 5 - 50
m’lik çaplı tanecik yapısına ulaşır. Eşsiz partikül yapısı nedeni ile PVC teknologlarının kelime
dağarcığında en çok kullanılan kelime “morfoloji”dir. Diğer herhangi bir polimerde morfoloji PVC’de
olduğu kadar önemli değildir. PVC polimerizasyonunda büyüyen on birimlik bir PVC zinciri bir araya
gelerek VCM’de çözünmez hale gelir . Ancak PVC monomeri tarafından şişirilir ve kısmen çözünür
haldedir. Bu durum PVC son ürün özelliklerini ve kullanım alanlarını olduğu kadar polimerizasyonun
üzerinde de oldukça etkilidir. Böylece PVC’nin monomerinden ayrılma yolu, büyüme mekanizması ve
polimerin monomer tarafından şişirilmesi, PVC’nin oluşumunda ve işlenmesinde oldukça önemlidir
[2-3].
PVC numunesinin partikül boyutunun incelenmesi ile başlayarak , bu partiküllerin sıkıştırılmış
reçinelerin kapladığı hacim ile ölçülen yoğunluk tayini ile devam ederek standart laboratuar
sıcaklığında numunenin absorbladığı DOP miktarının bulunmasıdır.Son olarak ise laboratuarda belli
şartlar altında genel amaçlı PVC reçinelerinden hazırlanan vinil kampoundlarındaki jellerin ölçümü
analiz edildi [2-4].
Bu çalışmada PETKİM A.Ş ‘de üretilen PVC fabrikasından çıkan PVC’nin kalite kontrol
laboratuarları altında analizleri gerçekleştiridi. Yapılan PVC kalite kontrol analizleri ise:Partikül
Boyutu (ELEK ANALİZİ),PVC Numunesindeki Yoğunluk Tayini (PSAD),PVC Reçinelerinde Jel
(Balık Gözü) Tayini, DOP Absorblama Testi.Ayrıca PVC’nin kullanım alanları, PVC monomeri
üretim yöntemi,ülkemizde etilenden VCM monomeri eldesi, PVC özellikleri ve kimyasallara olan
direnci, PVC ye eklenen katkı maddeleri ve çevresel etkisi, Türkiye ‘deki PVC üretimi gibi bir çok
özelliklerde PVC numunesi incelenmiştir.
KAYNAKLAR
1. Şirin,K.,(2008), Preparation of Polymer Blends and Their Composites and Determination of Their
Properties,Doktora Tezi, Ege Üniversitesi
2. Ghosh-Dastidar, A., Sengupta, S. S., Flory, A. and Cogen, J. M. (2008) Effect of Silane Grafting
Level and Crosslink Structure on Properties of Moisture Crosslinkable Systems. International Wire
& Cable Symposium: Proceedings of the 57th IWCS, 2008, (2008) Rhode Island: IWCS.
3. Brandrup, J. (ed.), Imergut, E.H. (ed.) (1975) Polymer Handbook. 2nd Ed. John Wiley and Sons
4. Zweifel H. (ed.) (2001) Plastics Additives Handbook. Vol. 2. 5th Ed. Munich: Hanser.
86
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
87
4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
18-20 Mayıs 2013 Manisa
Poster Sunum, P73
ALÇAK YOĞUNLUKLU POLİETİLENİN TERMAL VE MEKANİK
ÖZELLİKLERİ
Buket ES, Buket GÜL, Aygül HAMAMCI, A. Hilmi KARAKULAK, Burak Hüseyin
DEMİR, Kamil ŞİRİN
Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü,MANİSA
[email protected]
GİRİŞ
Polimerler küçük monomerlerin bir araya gelmesi ile oluşan makromoleküllerdir. Polimer
malzemelerin üretim aşamalarındaki esneklik, ihtiyaca göre çok farklı yapılarda polimerlerin
üretilmesine imkan sağlamaktadır. Dolayısıyla bir polimer yapısına göre sert veya yumuşak, rijit veya
esnek, doğa şartlarına dayanıklı ya da biyobozunur olabilmektedir.
Etilenin polimerizasyonu sonucu oluşan bir polimer olan polietilen, plastik ürünleri arasında
dünyada en yaygın kullanımı olan polimer türüdür [1]. Polietilen yöntemine göre çok farklı çeşitlerde
üretilebilmektedir. Üretim miktarlarına göre en önemli polietilen türleri Alçak Yoğunluk Polietilen,
Lineer Alçak Yoğunluk Polietilen ve Yüksek Yoğunluk Polietilendir. Polietilenlerin dayanıklılık,
sağlamlılık, kolay işlenebilme gibi özelliklerinin iyileştirilmesi sayesinde polietilenin oyuncaktan, ev
eşyasına bidonlardan poşetlere kadar pek çok alanda kullanılmaktadır.
Alçak yoğunluk polietilen etilenin yüksek basınçta peroksit katalizörler yardımıyla
polimerizasyonu sonucu oluşur. Alçak yoğunluk polietilen 0.915-0.930 g/cm3 yoğunluğa sahip esnek
bir polietilen türdür. Molekül yapısı dallanmış şekilde olduğundan kristallenme oranı nispeten
düşüktür. Erime noktası 110°C civarındadır [2-5].
Polimer endüstrisinin gelişmesi ve bu sayede plastik malzeme üretiminin artması polimerlerin
bir çok hammaddeyle (metal, cam, ahşap, vb) rekabet eder hale gelmesine sebep olmuştur.
Polimerlerin pazarda rekabetçi olmasını sağlayan bazı avantajları aşağıda sıralanmıştır: Düşük
ağırlıkları dolayısıyla araçlarda ve nakliye esnasında yakıt tasarrufu, kimyasal dayanım, işleme
kolaylığı, korozyona dayanıklılık, elektrik yalıtımı vb [2-6].
Bu çalışmada, Petkim Petrokimya A.Ş de üretilen Alçak yoğunluklu Polietilen türlerinin ( F521T, F2-21T, I22-19T, G03-21T ) termal (DSC ve TG) ve mekanik analizleri (Akmada Gerilme
Dayanımı, Kopmada Gerilme Dayanımı, Kopmada Uzama) incelenmiştir.
KAYNAKLAR
1.Şirin,K.,(2008), Preparation of Polymer Blends and Their Composites and Determination of Their
Properties,Doktora Tezi, Ege Üniversitesi
2.Çengel,Ö.,(2013), Peroksitlerin Alçak Yoğunluklu Polietilen (AYPE) Üzerine Etkisi, Mekanik ve
Fiziksel Özelliklerinin İncelenmesi,Yüksek Lisans Tezi, Celal Bayar Üniversitesi,Fen Bilimleri
enstitüsü
3.Oral,A.,(2007 Synthesis of polymer-clay nanocomposite,Doktora Tezi, Ege Üniversitesi
4.Plastics Europe (2011) Plastics - the Facts 2011 An analysis of European plastics production,
demand and recovery for 2010. http://www.plasticseurope.org/Document/plastics---the-facts2011.aspx [erişim tarihi 13/04/2013].
5.Brandrup, J. (ed.), Imergut, E.H. (ed.) (1975) Polymer Handbook. 2nd Ed. John Wiley and Sons
6.Eroğlu T. (2011) AYPE-T Fabrikası İşletme Eğitim Kitabı. Petkim.
88

Benzer belgeler

Doç. Dr. Feyyaz DURAP

Doç. Dr. Feyyaz DURAP Sentezi, Yapısı ve Karakterizasyonu Pridin Halkası İçeren Schiff Bazlarının Co(II) Kompleksleri: Sentez, Karakterizasyon ve DNA Etkileşim

Detaylı

Doç. Dr. Murat AYDEMİR

Doç. Dr. Murat AYDEMİR Sentezi, Yapısı ve Karakterizasyonu Pridin Halkası İçeren Schiff Bazlarının Co(II) Kompleksleri: Sentez, Karakterizasyon ve DNA Etkileşim

Detaylı

Log C - Batman Üniversitesi

Log C - Batman Üniversitesi Dilşad ERDOĞAN Dilek BAŞARAN

Detaylı