temizlik - Pınar Eğitim Kurumları

Transkript

temizlik - Pınar Eğitim Kurumları
TEVEKKÜL
SABIR
ŞÜKÜR
PEYGAMBER
SEVGİSİ
EDEP
YARDIMLAŞMA
HOŞGÖRÜ
EDEP
SORUMLULUK
NAMAZ
TEMİZLİK
İLİM
Tanıtım:
Pınar Okulları’nda önemsediğimiz en önemli
noktalardan birisidir “Değerler Eğitimi”.
Her ay belirlediğimiz konularımızın
çocuğumuzun bilişsel ve duygusal
gelişiminde uygulamalı kavram haritalarına
işlensin istiyoruz.
Bu nedenle siz değerli velilerimize böyle
aylık dergiler hazırlamayı uygun bulduk.
Bu ayımızın konusu “EDEP”.
İçerisinde edep ile ilgili hikâyelerin, örnek
olayların, fıkıh köşelerinin olduğu dergimizin
sizler ve çocuklarımız arasında bir paylaşım
aracı olsun ümidindeyiz.
Çocuklarımıza ahlâki yönden her katkı
tartışılmaz bir değerdir. Ama biz diyoruz ki;
değerlerimiz uğruna yaptığımız bu çalışma
“OKUMAYA DEĞER”…
PINAR EĞİTİM KURUMLARI
İmtiyaz Sahibi Ali BULUT
Genel Müdür Ahmet Sacit BULUT
Genel Müdür Yrd. Mustafa TÜRK
Ankara Pınar İlkokul Müdürü Ali SERİT
HAZIRLAYANLAR
Ankara Pınar İlkokul Müdür Yrd. Aslı KIZILTAŞ BULAT
Psikolojik Danışman ve Rehber Fatma Betül DOĞAN
Sınıf Öğretmeni Münevver Ayten KÖKER
Neslihan YORULMAZ
Tuğba DURDU
Esra KARAKUŞ
Hacer ÜNAL
Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Esra DİLMAN
Şeyma UÇAR
Serpil AKBABA
DİZGİ TASARIM GÜRPINAR YAYINLARI
DİZGİ-GRAFİK BİRİMİ
Soru ve Önerileriniz İçin:
Adres: M.Akif Ersoy Mah. Yeşilay Cad. No: 36
Telefon: (312) 332 42 00
www.pinarkoleji.com
TÜM HAKLARI SAKLIDIR © PINAR EĞİTİM KURUMLARI
Edep Yâ Hû!
İslam dini nazarında “EDEP” o kadar
önemlidir ki, kısaca İslam edepten ibarettir denilebilir. Edep, güzel ahlakın zirve
noktasıdır. İnsanın bütün iyilikleri ve ahlaki
üstünlükleri-meziyetleri, faziletleri kendinde toplaması anlamına gelen EDEP; en
büyük sermaye, en güzel elbise ve en emniyetli makamdır. Edep insanın süsüdür.
Edep, insanı nefsinin hevâsına uymaktan korur, kurtarır. Dâima Hakk’ın
huzûrunda olduğunu bilerek
bu huzûrun gerektirdiği
şekilde davranma, kâinatta Allah’ın birliğini
görerek bütün yaratılmışlara karşı saygılı
olmaktır EDEP. Bütün
hallerde
istikamet
ve iyilik üzere bulunmaktır. Allah dostları
demişlerdir ki; “İbadet insanı cennete
götürür, ibadette edep
ve tazim ise Allah’a götürür, Hakk’a yakınlaştırır.”
Edep, aklı nurlandıran, imanı kemale erdiren, insanı ruhen terakki ettirip
saadet ve selamete kavuşturan en hayırlı
sermayedir. Edep ve irfan sahibi olanlar,
hayatını nizam ve intizam içinde geçirir
ve huzur ile yaşarlar. İnsanlığın ruhu, hakikati ve süsü olan edep ve terbiyenin;fert
ve cemiyet için ehemmiyeti bellidir. Hatta bazı zatlar: “Edep kelimesi, elif, dal ve
be harfinden ibarettir. Elif, kişinin eline, de
harfi kişinin diline, b harfi de beline sahip
olmasına işaret eder.” demişlerdir.
Eskiden evlerin ve
işyerlerin duvarlarına
“Edep Ya Hû!” yazılı
levhalar asılırdı. Peki
“Edep Ya Hû!” ne demekti? İslâmiyet üç
rükün üzerinde durur
ve bu üç esas üzerinde
devam eder. Bunlar, itikat(din), ubudiyet(kulluk)
ve ahlâk-ı hasene, yani güzel ahlâktır. Güzel ahlak diğer
ikisini korur. Eğer güzel ahlak olmazsa
diğerlerinin ruhu kalmaz. Bizim dinî kültürümüzün kaynağı da bunlardır değerli okuyucularımız.
Kısaca EDEP; Hakk’a giden yolun azığı,
kalbin ahlakı, insanın ziyneti, olgunlaşmanın ilk şartı ve hakiki güzelliktir. EDEP için
ehl-i ilim ve irfanın ifade ettikleri şu sözler
bize yol gösterecektir. Celaleddin-i Rumi
şöyle der: “Gözünü aç ve Allah’ın bütün
kelamına dikkat et. Âyet âyet bütün Kuran’ın manası edeptir.” Tebrizli Şems ise:
“İnsanların kalbindeki ve gözündeki nurlar
edepten ibarettir. Geceleri parıldayan en
nurlu ve en üstün ışık edeptir.” diyerek bu
konuya dikkat çekmişlerdir. Evet değerli
okuyucularımız, Rabbim hiçbirimizi edepten ayırmasın inşaallah diyelim, vesselam.
Pınar Eğitim Kurumları
1
Edep
İnsanların ayıplarını yüzlerine vurmak,
onları tahkir etmek edebe muhaliftir.
Edep abidesi ve hayâ timsali olanlar, kendisine hakaret edenleri affeder, hiç kimseye kötülük düşünmez ve fenalık yapmazlar; karşısındaki kişi edep ve hayâdan
mahrum olsa bile, onu insanlar arasında
küçük düşürecek ve mahcup edecek
hareketlerden sakınırlar. Bu yüzden yetim
kimse anası ve babası olmayan değil, ilim
ve edebi olmayandır. Asıl fakir; malı mülkü olmayan değil, ilim ve edepten mahrum olandır; çünkü nimet ve servetlerin en
büyüğü ilim ve edeptir. Bu nimetlere nail
olan, edebi sayesinde nail olur. O nimetleri kaybeden de edebi terk ettiği için
kaybeder. Bu yüzden edep biz
müslümanlar için son derece önemlidir.
Ayet ve Hadisler
2
Pınar Eğitim Kurumları
E DE P
Pınarlı Çocuklardan Şiirler
Pınar Eğitim Kurumları
3
MEDYEN’DE BİR SU BAŞI:
Hikaye
MUSA (A.S.)
Yolculuk sırasında hayli bitkin düşen Musa
Aleyhisselam, Medyen’de bir subaşında dinlenmek istedi. Burada bir takım insanların,
koyunlarını sulamak için toplandıklarını gördü. Bunların yanı sıra, koyunlarını kenarda
otlatan ve kalabalığın yanına yaklaşmayan,
iki kız kardeş gözüne takıldı. Onların sakındıklarını fark ederek, kalbindeki merhamet hisleri harekete geçti. Yardımcı olmak için:
“Derdiniz nedir, niçin bekliyorsunuz, koyunlarınızı sulamıyorsunuz?” diye sordu. Kızlar:
“Biz iki genç kızız, erkeklerin yanına yaklaşamıyoruz. Onlar koyunlarını sulayıp çekildikten sonra, biz de, koyunlarımızı sulama imkânı bulabiliyoruz,” diye sıkılgan ve çekingen
bir şekilde cevap verdiler. Hazreti Musa:
“Peki, iki genç kızsınız da, neden koyun otlatmakla meşgul oluyorsunuz?” dedi. Kızlar:
“Bizim babamız, ihtiyar bir kimsedir. Onun
için biz bu işi yapıyoruz.” Dediler. Bunun üzerine Hz. Musa, kalkıp onların koyunlarını suladı.
Bulundukları yerde bekleyen kızlar, onun bu
hareketinden memnun kalarak, teşekkür edip
evlerine gittiler. Daha sonra bir ağacın altına
çekilerek istirahat eden Musa Aleyhisselam:
“Ey Rabbim! Ben cidden, bana indirdiğin
hayırdan dolayı bir fakirim, muhtacım!” diye
duada bulundu.
Kız kardeşlerin, o gün eve her zamankinden daha erken döndüklerini gören babaları, bunun sebebini merak ederek sordu.
Onlar da, bu genç ve garip misafirin yardımını anlatarak, sebebini açıkladılar. Onun
hal ve hareketinden övgüyle bahsettiler. O,
daha çok merak ederek, kızlarından birini
gönderip Hazreti Musa’yı davet etti.
Babasının gönderdiği kız, biraz sonra
edep ve hayâ içerisinde, Hazreti Musa’nın
yanına geldi. Bu tanımadığı yabancı gençle
muhatap olmanın verdiği sıkıntı yüzünden,
güçlükle:
“Babam, sizi, yaptığınız iyilikten dolayı,
evimize davet ediyor” diyebildi.
Bu davet üzerine kalkıp kızın peşinden giden Hazreti Musa, havanın rüzgârlı olması
sebebiyle, kendisi öne geçti.
(Hz. Musa A.S.):
– Arkamdan gel, ben yoldan sapacak
olursam bir çakıl taşı at ki onunla yolu bileyim ve doğru yoldan gideyim, dedi.
4
Pınar Eğitim Kurumları
Böylece edep ve hayâ timsali genç kızın
rüzgârla elbiselerinin yapışması veya açılması gibi ihtimallerden kendine karşı korunmasını sağladı. İffetli ve nezih bir erkeğin bu
mevzularda ne kadar hassas olması icap ettiğinin en güzel örneğini verdi.
Kızın babası, yanına davetle gelen bu
genç misafirinin kim olduğunu, nereden ve
niçin geldiğini, başından geçenleri sorup
öğrendikten sonra:
“Korkma! Kurtuldun o kavimden, zalimlerden!” dedi. Bu ihtiyar zat, Allah-ü Teâlâ’nın
Peygamberlerinden Şuayb Aleyhisselamdı.
Bu sebeple, kendisinde büyük istidatlar gördüğü bu delikanlı ile çok iyi anlaşmış gönülden kaynaşmıştı. Kızlardan biri:
“Babacığım! Onu ücretli tut; çünkü O,
tuttuğun ecirlerin en hayırlısı, kuvvetli ve güvenilir bir kimsedir!” dedi.
Hz. Şuayb misafir gencin, güç ve kuvvetini, kızlardan öğrenmiş, kuyudan su çekip koyunları sularken gördükleri bu hali, onlardan
dinlenmişti. Fakat güvenilir, dürüst olduğunu,
nasıl bildiğini sordu. O kızı da, Hazreti Musa’nın konuşması ve beraber gelişi sırasındaki, edepli ve iffetli hareketlerini anlattı.
Kız, babasına: “Şüphesiz, ücretle istihdam
ettiğin en iyi kimse, güçlü ve güvenilir kimsedir.” dediğinde, babası:
– Bunu sana öğreten nedir? diye sormuş.
Kızı da şöyle demiş:
– Çünkü O (Hz. Musa A.S), on erkeğin taşıyabileceği kayayı kaldırdı. Ben onunla beraber gelirken onun önüne geçmiştim de
bana:
– Arkamdan gel, ben yoldan sapacak
olursam bir çakıl taşı at ki onunla yolu bileyim ve doğru yoldan gideyim, dedi.
Bundan sonra Şuayb Aleyhisselam, Hz.
Musa’ya:
“Ben iki kızımdan birini, sana nikâhlamak
istiyorum. Ancak sen de, bu evliliğin mihri olarak, sekiz sene benim yanımda kalır,
koyunlarımı güdersin. Eğer bu müddeti on
seneye doldurursan, o da senin lütfundandır. Bununla beraber, seni zorlamak istemiyorum. Eğer teklifimi kabul edersen, inşallah
beni Salihlerden, iyi kimselerden bulacaksın!…” dedi.
E DE P
UTANMA DUYGUSU
İMANDANDIR
Ağabeyi, kardeşinin kızaran yüzüne
bakıyordu. Kardeşi başını önüne eğmiş,
utangaç bir şekilde elbisesi ile oynuyordu.
Ağabeyini dinleyip dinlemediğini anlamak zordu. Çünkü çok sıkılmış, bir an önce
oradan kaçmak ister gibi görünüyordu.
Ona hep, bu kadar utanmanın fazla olduğunu söylüyorlardı. Artık bu huyunu bir
kenara bırakmalıymış; yoksa kendisine “kırmızı yüz” diye isim bile takabilirmiş. Bütün
bunlara pek de aldırış etmiyordu. Hurma
da kırmızı sayılırdı; ama tadı çok güzeldi.
Develerin de en çok kızıl olanları kıymetli
değil miydi? Hem şimdiye kadar utanmaktan bir zarar görmemişti. Yine de ağabeyinin nasihatlerini dinliyordu. Ne de olsa
ağabeyim, diye düşündü içinden. Muhakkak bir bildiği olmalı. Tam o sırada
az ileride bulunan Resulullah Efendimiz
(s.a.v.) onlara doğru döndü. Efendimiz
(s.a.v.), ağabeyin nasihatlerini duymuş
olmalıydı. Peygamberimiz tane tane,
her kelimesi rahatça anlaşılabilecek
bir şekilde konuşmaya başladı: “Ona
dokunma! Çünkü hayâ imandandır.”
diye buyurdu.
Bu güzel kardeşler, İslam’ı her gün daha
iyi öğrenmeye çalışıyorlardı. Bunun için
de Peygamberimizin sözlerini akıllarından
çıkarmıyorlardı. Böylece ikisi de İslam’ı iyi
anlamak ve güzel yaşamak için hayânın,
utanmanın ne kadar önemli olduğunu biliyorlardı. Küçük kardeş zaten çok utanan
biri olduğu için bu konuda ağabeyinden
biraz daha ilerideydi; fakat ikisi de bir hizmet, kendilerine verilen bir görev olduğu
zaman çekinmiyorlardı. Utanma duygularının hizmet etmelerine engel olmasına izin
vermiyorlardı.
Öykü ile ilgili
sorular:
1. Peygamberimiz: “Hayâ imandandır.”
Sözüyle ne anlatmak istemiştir?
2. Neden kardeşi ağabeyinin gözüne güzel görünmeye başlamıştır?
3. İslam’ı iyi anlamak ve güzel yaşamak
için edepli olmanın ve hayânın önemi
nedir?
Pınar Eğitim Kurumları
5
Örnek Olay
Gelen bu uyarı karşısında ağabeyi şaşırmıştı. Az öncesine kadar
çekingen, utangaç olmakla uyardığı kardeşine şimdi farklı gözlerle bakar olmuştu. Demek hayâsı çok olan kişinin imanı
da çok demekti. İşte bu yüzden kardeşi
gözüne daha güzel, daha büyümüş göründü. Utanmaması konusunda ona nasihat etmekten vazgeçti. Küçük kardeş ise
Peygamberimiz ile aynı tarafta olduğu için
hem çok sevinmiş hem yine çok utanmıştı. Şimdi daha da kızaran yüzü, kırmızı bir
güle benziyordu. Bu ağabey ile kardeşi,
daha sonraları Peygamberimizin şu sözünü
duyacaklardı: “Her dinin bir ahlakı vardır.
İslam’ın ahlakı da hayâdır.”
Bunları Biliyor musunuz?
EDEP ABİDELERİNDEN KISSALAR
Yusuf (as) ile Züleyha
Yusuf (as) ile Züleyha arasında geçen olay
Kur’an-ı Kerim de şöyle anlatılmaktadır;
“Mısır’da Yusuf’u satın alan vezir, hanımına: “Ona güzel bak!” dedi, “Belki bize faydası
dokunur, yahut onu evlat ediniriz!” Böylece
Yusuf’un o ülkede yerini sağlamlaştırdık, ona
imkân verdik ve bu cümleden olarak, ona rüyaların yorumunu öğrettik. Allah Teâla iradesini yerine getirmekte her zaman mutlak galiptir; fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
Derken, bulunduğu evin hanımı, Yusuf’a
sahip olmak istedi ve kapıları kapatarak:
“Haydi yaklaş bana!” dedi. O: “Allah’a sığınırım!” dedi. “Doğrusu, senin kocan olan benim
Efendim’in çok iyiliğini gördüm. Hıyanet ederek zalim olanlar iflah olmazlar.”
Eğer Rabbinin bürhanını görmeseydi o da
kadına meyledecekti. İşte böylece Biz fenalığı
ondan uzaklaştırmak için bürhanımızı gösterdik; çünkü o, bizim tam ihlasa erdirilmiş kullarımızdandı.
Derken, ikisi de kapıya doğru koşuştular. Kadın, Yusuf’un gömleğini arkadan yırttı. (Tam bu
sırada) kapıda kadının kocasıyla karşılaştılar!
Kadın hemen “Senin ailene kötü maksatla yaklaşanın cezası, zindana atılmaktan veya gayet
acı bir azaptan başka ne olabilir?” dedi.
Yusuf ise: “Asıl o bana sahip olmak istedi”
dedi. Hanımın akrabalarından biri de şöyle şahitlik etti: “Eğer gömleği önden yırtılmışsa, kadın
doğru söylemiştir, delikanlı ise yalancının tekidir.
Yok, eğer gömleği arkadan yırtılmışsa o yalan
söylemiştir, delikanlı doğru söylemektedir.”
Gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce
(kocası, eşine:) “Anlaşıldı!” dedi. “Bu, siz kadınların oyunlarınızdan biri! Gerçekten sizin
fendiniz pek müthiştir! Yusuf! Sakın bunu kimseye söyleme! Kadın! Sen de günahından
dolayı af dile; çünkü sen günaha girenlerden
oldun” (Yusuf, 12/18-32)
Damat Efendi
Mecmau’l-Enhür sahibi Muhammed b.
Süleyman, “Damat Efendi” lakabıyla meşhur
olmuştur. Çünkü, bu iffet âbidesi, talebelik
döneminde bir gece yarısı, mum ışığı altında
ders çalışmaktadır. İlmî mütâlaalara daldığı
bir esnada kapısı çalınır. O vakitte birinin gelmesinin hasıl ettiği hayret ve misafirin kimliği
hakkındaki merakla hemen kapıyı açar. Karşısında genç ve güzel bir kızcağız durmaktadır.
Misafir, yolunu kaybettiğini ve etrafta başka
bir ışık göremediği için onun kapısını çalmaya
mecbur kaldığını söyler.
Genç talebe, misafirini geri çeviremez, onu
gece karanlığına ve sokağın soğuğuna terkedemez, çaresizce kızı içeri alır. Ona oturup
dinlenebileceği bir köşe gösterdikten sonra
da sabaha kadar dersine çalışmaya devam
eder. Utangaç ve gizli-saklı nazarlarla onu
6
Pınar Eğitim Kurumları
seyreden kızcağız, bu iffetli talebenin bir haline taaccüb eder; genç, arada bir parmağını önünde yanan mumun alevine tutmakta
ve bir müddet öylece bekledikten sonra geri
çekmektedir. Bir defa ile de yetinmemekte ve
bunu ara ara sürekli tekrarlamaktadır. Bu hal
üzere sabah olur.
Gün ışıdıktan sonra genç kız oradan ayrılıp
evine döner. Halkın yardımıyla yolunu bularak
ulaştığı ev, Osmanlı vezirlerinden birinin sarayıdır; bu genç kız da, o vezirin kerimesidir. Saray
halkı, ona geceyi nerede ve nasıl geçirdiğini
merakla sorarlar; zira, bütün gece onu aramış
ama bir türlü bulamamışlardır. Genç kız başından geçenleri, gördüklerini ve hususiyle de
kendisini misafir eden talebenin tuhaf halini bir
bir anlatır. Vezir, kızına yardım eden o genci
sarayına davet eder ve niçin sabaha kadar
elini yanan mumun üzerinde tuttuğunu ve elinin yanmasına sebep olduğunu sorar. Yusuf
yüzlü genç, “Yolunu kaybettiği için kapımı
çalan bir misafiri dışarıda bırakamazdım; bu
sebeple onu kulübeme aldım. Nefsimin desiselerine karşı koyabilmek için de, elimi ara
sıra mumun bana Cehennemi hatırlatan alevi üzerine koydum. Şeytan beni kandırmaya
yeltendiğinde, parmağımı ateşe tutarak, nefsime cehennem azabını hatırlattım ve böylece yanlış bir şey yapmaktan kurtuldum.”
Meleklerin Kendisinden Utandığı
İnsan: Hz. Osman
Efendimiz (s.a.v.)’in “Ashabım arasında
bana en çok benzeyendir”.dediği Hz. Osman,
zaman zaman kabrin başına gelip “Eğer bu çukurdan kurtulursan, onun ardındaki felaketlerden de kurtulursun, aksi takdirde kurtulacağını
hiç zannetmem.” deyip muhasebe ve murakabeye dalar ve “Her gün gece ve gündüz en
sevdiğim şey Kur’ân okumaktır. Eğer kalpleriniz
temiz olsaydı, Allah’ın kelâmını okumaya doymazdınız”. diyerek mahiyetini idrak edemediğimiz bir eksikliğe dikkat çekerdi. Evet Ahmed
b. Hanbel’in Hasan-ı Basri’den rivayet ettiğine
göre, kapalı kapılar ardında bile elbiselerini
çıkarmaktan çekinen ve belini doğrultmasına
mani olan hayası gerçekten dillere destan idi.
İşte delili. Hz. Aişe (r.anha) validemiz anlatıyor:
“Resulullah (s.a.v.) dizi açık bir şekilde oturuyordu. Ebu Bekir (r.a.) (içeri girmek için) izin
istedi. (Resûlullah) ona izin verdi. Yine halini değiştirmedi. Sonra Ömer (r.a.) izin istedi. (Resûlullah) ona da izin verdi. Yine halini değiştirmedi.
Sonra Osman (r.a.) izin istedi. Resûlullah dizinin
üzerine elbisesini sarkıttı. Onlar kalktıklarında
ben dedim ki: “Ya Resûlallah! Ebu Bekir ve
Ömer senden izin istedi, sen aynı haldeyken o
ikisine izin verdin. Osman izin istediğinde ise, elbiseni üzerine sarkıttın (dizini gizledin, örttün).”
Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ya Aişe,
vallahi meleklerin kendisinden utandığı bir
adamdan utanmayayım mı?”
E DE P
Edep
Pınar Eğitim Kurumları
7
EDEP NEDİR, KUR’AN VE SÜNNETTEKİ
EDEBİN SINIRLARI NELERDİR?
Edep, bir toplumda örf, adet ve kural halini
almış iyi tutum ve davranışlar veya bunları kazandıran bilgi anlamında kullanılan terimdir.
Terbiye; kavlen, fiilen insanlara lütuf ile muamele etmek, güzel ahlak, usluluk, haya, sünnete uygun hareket etmek demektir.
İmamı Rabbanî, edebi şöyle tarif eder: “Bilesin, adaptan velev ki bir edebi muhafaza,
mekruhlardan velev ki tenzihi olsun bir mekruhu terk etmek, zikirden, tefekkürden, murakabe ve teveccühten çok daha eftaldir.”
Şair ne güzel söylemiş:
Ehli diller arasında aradım, kıldım talep.
Her hüner makbul imiş, illa edep illa edep.
Fıkıh Köşesi
ALLAH’A(C.C) KARŞI EDEP
Allahu Teala’nın emirlerini yerine getirmek,
nehiylerinden kaçınmak, ihsan derecesine
ulaşmaktır edep. Kişinin Allah’ı görüyormuş
gibi ibadet etmesidir. Rabb’ini göremiyorsa
da Allah (c.c.) onu görüyor. Hatta Allah’ın
ayetleri okunurken, ayetlerin bizim şahsımıza
hitap ettiğini hissedebilme... Kalbimizde imanın lezzetini tadarak yaşayan bir Kur’an olabilmek edeplerin en üstünüdür.
Sufilerin dilinde: Hakk’a karşı edep; nerede,
ne zaman ve kimde zahir olursa olsun, Hakk’ı
kabul edip, ona boyun eğmek, ondan geleni
asla reddetmemek ve her vakit ondan razı olmaktır. Hakiki edep, Hak’ta kulun fani olmasıdır.
Kur’an-ı Kerim’de Allah (c.c.) kulunu
şöyle görmek istiyor:
-Nerede olursanız olun Allah sizinle beraberdir. (Hadid 4)
-Rabb’in her an gözetlemektedir. (Fecr 14)
-Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir. (Nisa 1)
-Şüphesiz biz ona (insana)
şah damarından daha yakınız.
(Kaf 16)
Allah’a karşı edebin en güzeli,
8
Pınar Eğitim Kurumları
bu yakınlığı her an hissedebilmektir. Davud-i
Taî şöyle anlatır: Yirmi yıl Ebu Hanife hazretleri
ile birlikte bulundum. Bu zaman zarfında ayaklarını uzattığını hiç görmedin. Kendisine:
-Yalnızken ayağını uzatmanda ne mahzur
var? dedim.
Bana:
-Cenab-ı Hak karşısında edepli olmak
daha eftaldir, dedi.
İhsan derecesine ulaşan ehlüllah hep böyle düşünürler.
Gönül ehillerinin dilinde edep şu dizelelerle
tarif edilir:
Edep; bir tac imiş Nur-u Hüda’dan.
Giy ol tacı, emin ol her belâdan.
RESULULLAH’A KARŞI EDEP
Fahri kainat (s.a.v.) efendimizi beşerî istidat
ve takat dahilinde kavrayabilmek mümkün
değildir. Allah (c.c.), Kur’an-ı Kerim’de Peygamberimizin ahlakını şöyle beyan buyuruyor:
“Şüphesiz sen büyük bir ahlak üzeresin.”
(Kalem 4)
Peygamberimiz (s.a.v.) ise şöyle buyuruyor:
“Beni Rabbim edeplendirdi de ne güzel edeplendirdi.” İşte Peygamber Efendimiz (s.a.v.),
edepte insanlık için en güzel örnektir.
Onun edebi ile edeplenmek bize emanet
olarak bıraktığı Kur’an ve sünnet emanetine sarılmakla mümkündür. Çünkü Allahu Teala, “Peygamber size ne verdi ise onu alın ve size neyi yasakladı ise ondan sakının.” (Haşr 10) buyuruyor.
Sünneti dikkate almadan Kur’an-ı
Kerim’i bütünüyle anlamak mümkün değildir. Zira dinin bütün
hükümlerini
Kur’an-ı
Kerim’den öğrenemeyiz. Mesela namazdan bahseder
Kur’an, fakat nasıl kılınacağı, rekatı, rükusu, selamı ve
ayrıntıları sünnetle öğrenilir.
Zekatın verilmesini emreder,
fakat zekatın hangi cinsinden
kaçta kaçı verileceği; kurbanın
cinsi, yaşı, insanî ilişkilerde edebin
E DE P
sınırları ancak sünnetle anlaşılır. Nur-i Muhammedî’den ve sünnetinden uzak kalanların sonları hüsrandır..
Hz. Aişe annemize göre de O’nun ahlakı
Kur’an’dı.
Peygamberimizi ümmet için hatta insanlık
için her konuda en güzel örnektir. O’nun sünnetini hayatlarına düstur edinenler ebediyyen
nasibini alan bahtiyar insanlardır. Bu anlatılanlara bir kaç örnek:
Mescidi Nebevî’nin tamirinde abdestsiz hareket etmeyen Osmanlı’nın güzide insanları, çekiçlerine keçe bağlayarak Resulullah’ın ruhaniyetini tedirgin kılmaktan teeddüb etmişlerdir.
İmamı Malik, Allah Rasulü’nün bastığı toprağa hürmeten Medine-yi Münevvere’de
hayvan üstüne binmedi, ayakkabı giymedi.
Peygamberimiz orduya yardım talebinde
bulununca Hz. Ebu Bekir (r.a.), servetinin tamamını getirmiş, Resulullah’ın: “Çoluk çocuğuna
ne bıraktın ya Ebu Bekir?” sualine de büyük bir
iman vecdi ile:
-“Allah ve Rasulünü.” diye cevap vermiştir.
Bugün ümmet-i Muhammed olan biz müminler edebimizi ne kadar
muhafaza ediyoruz? Çocuklarımızın giysisi, tahsili, kısaca
hayatımız Resulullah (s.a.v.)’ın
hayatı, edebi ile ne kadar
benzerlik taşıyor?
Küfür ve şirk sistemlerinde
müminlerin Kur’an-î edeple
edeplenmeleri pek de kolay
değil; çünkü bu sistemlerin
Kur’an’a ve sünnete imanları
yoktur. Onların özelliği kötülüğü emredip, iyiliği yasaklamalarıdır. Neticede edebini
kaybedenler hem dünyasını, hem de ahiretini
kaybeder. Belki de bunu bile fark edemezler.
Hz. Mevlana buyurur: “Kalbim, ‘İman nedir?’ diye aklıma sordu. Aklım da, kalbimin kulağına, ‘İman, edepten ibarettir.’ diye fısıldadı. Onun için edepsiz kimseler, yalnız kendisine
kötülük etmiş olmaz. O belki edepsizliği yüzünden bütün dünyayı ateşe vermiş olur.”
MÜMİNLERE KARŞI EDEP
KADINLARIN EDEBİNE GELİNCE
Kadınlar da tıpkı erkekler gibi eşref-i mahluktur ve yaratılış gayeleri Allah’a kulluktur. Bu
halin muhafazası ise ilahî ikazlara kulak vermek, dinin emirlerini yerine getirmekle mümkündür. Aksi halde bu değerlerini muhafaza edemezler.
Ey Peygamber! Ey Kur’an
ile uyarı görevinde bulunanlar! Eşlerinize, kızlarınıza ve müminlerin kadınlarına söyleyin,
evlerinin dışına çıktıklarında
üzerlerine dış giysilerinden örtünsünler. (Ahzab 59)
Ey hanımlar! Edebinizi muhafaza edin. Peygamberimiz
(s.a.v.) kadınların biatını alırken perde arkasından biatlarını kabul etti. Sahabe-i Kiram
Peygamberimizin evine geldiklerinde, Peygamberimizin hanımlarından bir şey soracakları ve isteyecekleri zaman bir perde arkasından sormalarını Allah (c.c.) emretti. (Ahzab 53)
Yine ayette, “... hanımlarını nikahlamanız
asla caiz olmaz.” buyuruyor. (Ahzab 53)
Buna rağmen görüşmelerde edeplerinin
bozulmaması ve bize de örnek olmaları için
haremlik, selamlık farz kılınmıştır. Bu emir, tüm
mümin hanımlar için geçerlidir. Kur’an ve sünnette edebin sınırları bellidir. Bu sınırlara dikkat
edelim, şartlar ve ortam nasıl olursa olsun biz
edebimizi koruyalım.
Allah’ım! Ümmet-i Muhammed’i Kur’an’a
tabî kıl. Amin.
Pınar Eğitim Kurumları
9
Edep
“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun
ki esirgenesiniz.” (Hucurat 10)
“Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın.” (Hucurat 12)
“Bazınız bazınızın gıybetini yapmasın.” (Hucurat 12)
“Toptan Allah’ın ipine sarılın, ayrılmayın.”
(Al-i İmran 103)
Müminler hakkında Allah (c.c.) işte böyle
buyuruyor. Müminler, Ensar ve Muhacir gibi
kardeş oldukları zaman her şey güzel olacak.
Ensar ve muhacirler kendi ihtiyaçları olmalarına rağmen gönüllerinde hiç sıkıntı duymaksızın
kardeşlerini kendilerine tercih ediyorlardı. İşte
kardeşlikteki isar bu halde idi.
Peygamberimiz (s.a.v.) ise müminlerin vasıflarını ne güzel ifade buyuruyor: “Müminlerin
dertleriyle ilgilenmeyen onlardan değildir.”
“Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona
zulmetmez, onu zelil etmez, ona hakarette
bulunmaz, onu terk etmez.”
Neticede müminler ancak Kur’an ve sünnet
ölçüleri içerisinde hayatlarını devam ettirirlerse, o zaman edeplerini muhafaza edebilirler.
Aralarında huzur, güven ve muhabbet oluşur.
Aktiviteler
İSLAM EDEBİNİN GÜZELLİĞİ
ZİYARET EDERKEN: Diyelim ki, birini ziyarete
gittik, kapısını çaldık, bize “Kim o?” diye soruldu. “Benim” diye cevap vermeyeceğiz.
Adımızı söyleyeceğiz.
Kapı açıldığı zaman
evin içini görmemek
için sağ veya sol tarafa çekileceğiz. Kapıyı üç defa çaldık
veya zile bastık da
cevap
alamadık.
Orada daha fazla durmayıp gideceğiz. İçeri
kabul edildik veya kendi evimize girmek üzereyiz, önce “bismillah” diyeceğiz. Bu besmele,
şeytanın bizimle birlikte içeri girmemesi için bir
önlem. Sonra karşımızdakine veya ev halkına
selâm vereceğiz.
SOFRADA İKEN: Sofraya oturduğumuzda;
besmele ile yemeğe başlayıp, yemeğimizi sağ
elle yiyeceğiz. Su içerken bardağı sağ elimize alacağız. Şeytanın
hep sol elle yiyip içtiğini
hatırımızdan çıkarmayacağız. Peygamber
Efendimiz’in tabiriyle
“Müminin bir bağırsağını, inkârcının ise yedi
bağırsağını dolduracak kadar yiyip içtiğini” unutmayacağız.
KONUŞURKEN: Ve yine diyelim ki, bir yerde
üç kişi oturuyoruz. Üçüncü arkadaşı dışlayıp
kendi aramızda konuşmayacağız. Böyle
yaparsak onun alınacağını ve üzüleceğini
düşüneceğiz. İnsanlarla güler yüzle görüşüp, tatlı sözle konuşacağız. Cana yakın,
iyi geçimli, yumuşak
başlı olacağız. İnsanlara tebessüm etmenin
ve tatlı söz söylemenin başlı başına bir sevap
olduğunu bileceğiz.
ALIŞ VERİŞ YAPARKEN: Bir şey alırken, satarken, borcumuzu öderken anlayışlı ve kolaylık
yanlısı olacağız. Peygamber Efendimiz’in anlattığı şu kıssayı ibretle hatırlayacağız: Vaktiyle
adamın biri ölünce melekler ona “Hiç iyilik yaptın mı?” diye sordular.
“Hayır,
yapmadım”
dedi. “Hele bir düşün!”
dediler. Adam düşündü, “Evet” dedi. “İsteyene borç verirdim.
Adamlarıma da, zor
durumda olanlara ko-
10
Pınar Eğitim Kurumları
laylık göstermelerini, zenginlere anlayışlı davranmalarını tembih ederdim.” Bunun üzerine
Allah Teâlâ meleklere onu affetmelerini emretti.
SELÂM VE NEZÂKET: Yolda bir Müslüman
kardeşimizle karşılaştığımızda selâm vereceğiz. Küçüğün büyüğe,
sayıca az olanın çok
olana, binitli olanın
yürüyene, yürüyenin
oturana selâm vermesi gerektiğini bileceğiz. Bir kardeşimiz
bizi yemeğe davet
ederse kabul edeceğiz. Bize ihtiyacı olursa
yardımına koşacağız. Biri Müslüman kardeşimize haksızlık ederse, kardeşimizi savunacağız.
Yanımızda aksırıp da “Elhamdülillah” derse,
ona “Allah sana merhamet etsin” anlamında
“Yerhamükellah” diyeceğiz. Hastalanırsa ziyaretine gideceğiz. Ölürse cenaze namazını kılıp
defnedeceğiz. Yolda giderken insanları incitip
zarar verecek bir taşı, bir dikeni, bir başka şeyi
görünce alıp bir kenara atacağız.
DÜŞMANCA DUYGULAR: Bir kardeşimize darılsak bile, üç günden fazla küs durmayacağız.
“Pazartesi” ve “Perşembe” günleri yaptığımız
işlerin Cenâb-ı Hakk’a arzedildiğini, Allah’tan
başkasını ilah yerine koymayan herkesin o gün
bağışlandığını, yalnız din kardeşiyle aralarında
düşmanlık bulunanların “Birbiriyle barışıncaya
kadar onları bir yana bırakın!” diyerek bağışlanmayacağını hiç mi hiç unutmayacağız.
İSLÂM EDEBİNİN GÜZELLİĞİ: Biz bunların
tamamını, “Benim Sevgili Peygamberim böyle
yapardı. Benim de böyle yapmamı isterdi. Ben
onun izinden gitmek istiyorum” diye yapmalıyız. Çocuklarımızı da aynı
düşünceyle yetiştirmeye
çalışmalıyız. Onlar dünyayı tanımaya başladıkları günden itibaren yakın
çevrelerinde bu güzellikleri görerek yetişirlerse,
İslâm edebini kolayca
benimsemiş olurlar. İnsanlar dost ve arkadaşlarının
hayat tarzından etkilenir.
İşte bunun için Peygamber Efendimiz sadece
mü’minle dost ve arkadaş olmayı, yemeğini de
sadece Allah’a karşı gelmekten sakınan kimselere yedirmeyi tavsiye etmiştir.
Ne güzel de söylemiş Hz. Mevlana: “Eğer
âdemoğlunun edepten nasibi yoksa âdem
değildir. Çünkü insanla hayvan arasındaki
fark, edeptir. Gözünü aç da bak cümle ‘KELAMULLÂH’ ayet ayet bütün mânay-ı Kur’an,
edepten ibarettir.”
E DE P
EDEP ile İLGİLİ
AİLELERE ÖNERİLER
21. Hikâye ve masallardan yararlanmalıdır.
22. Atasözleri ve veciz sözlerden yararlanılmalıdır.
23. Kardeş kıskançlığına meydan verilmemelidir.
24. Çocuk başkalarıyla kıyaslanmamalıdır.
25. İyinin, güzelin zevki tattırılmalı; kötünün,
yanlışın zevki tattırılmamalıdır.
26. Olumlu davranışlar üzerinde durulmalıdır.
27. Sıradan olaylar ahlaki ilkelere götüren ibret derslerine dönüştürülmelidir.
28. Çocuk tehdit edilmemelidir.
29. Çocuk şiddetten korunmalıdır.
30. İstekler bağırıp çağırılmadan iletilmeye
çalışılmalıdır.
31. Çocuğun öfke ve huysuzlukları soğukkanlılıkla karşılanmalıdır.
32. Kişinin özgürlüğü ile toplumun kuralları
arasında denge sağlanmalıdır.
33. Anne ve baba, çocuğun davranışlarından dolayı hep kendini suçlamamalıdır.
34. Yılmadan, sabırla eğitime devam edilmelidir.
35. Çocuk yetiştirme yöntemlerine körü körüne bağlanılmamalıdır.
36. Çocuklara kaliteli vakit ayrılmalıdır.
37. Sevgi ve şefkatle
davranılmalıdır.
38. Hoşgörülü ve yumuşak davranılmalıdır.
39. Çocuk aşağılanmaktan olumsuz
sıfat ve tanımlamalardan uzak tutulmalıdır.
40. Çocuğa iyi bir benlik kazandırılmalıdır.
Bu ayki en Güzel aktivitemiz çocuklarımıza edeple ilgili olan
“Edep güzel ahlakın zirve noktasıdır.Allah’ın bir kimseye verdiği en hayırlı ve en kıymetli nimet güzel ahlaktır.” HADİS-İ ŞERİFİ EZBERLETMEK OLSUN..
EDEP İLE TAÇLANMAK DİLEĞİYLE…
Pınar Eğitim Kurumları
11
Aktiviteler
1. Ahlak eğitimine anne karnında başlanmalıdır.
2. Dengeli bir disiplin sahibi olunmalıdır.
3. Ödül ve ceza yerinde kullanılmalıdır.
4. Çocuğa iyi örnek/model olunmalıdır.
5. Bireysel farklılıklar dikkate alınmalıdır.
6. Arkadaşlarıyla iyi geçinmesi gerektiği öğretilmelidir.
7. Ahlaki davranışlar hakkında bilgi verilip
açıklama yapılmalıdır.
8. Vicdan ve öz denetim kazandırılmalıdır.
9. Çocuk karşı cinsin
kimliğine özendirilmemelidir.
10. Çocuk
kandırılmamalı
verilen
söz tutulmalıdır.
11. Başkalarıyla konuşurken dikkat edilmesi gerekenler konusunda çocuklar eğitilmelidir.
12. Çocuğa her şeyi yasaklamak yerine alternatifler sunulmalıdır.
13. Çocuğun iyi, doğru, güzel davranışları teşvik edilmelidir.
14. İstenmeyen davranışlar düzeltilmelidir.
15. Toplumsal duygular zaafa dönüştürülmemelidir.
16. Ahlak eğitimi gerçek hayatı unutturmamalıdır.
17. Çocuğun kendine ve başkasına duyduğu
saygı artırılmalıdır.
18. Yüksek ve ince duygulara yönlendirilmelidir.
19. Çocuğun eğitimiyle anne-baba birlikte ilgilenmelidir.
20. Çocuk daha küçükken kitapla tanıştırılmalıdır.
KİTABIN ADI: İFFET-İ KALP
KİTABIN YAZARI: NURİYE ÇELEĞEN
KİTABIN YAYINEVİ: NESİL YAYINLARI
ÖZET:
Vakit akşam... Gün, gecenin eteklerine tutunma deminde. Akşam,
İsa’mın vakti. Akşam çarmıhın kurulduğu vakit. İlk akşam namazını kılan
İsa’m. Vakit akşam... Meryem oğlu İsa olma vakti. Kul olup secdeye varıp göklere uruç demi. Vakit akşam... Vakt-i dünya gurubun eteklerine
tutunmuş. Gurbet-i dünya hitama durmuş. Firak ağlıyor dünyanın omuzlarında. Vakit akşam... Gözümde “Geleceğin Nuru”nun aydınlığı... Tüm
âlem gibi kalbim mahzun ve beklemede... Varlık onun duasında.
KİTABIN ADI: EDEP YA HU!
KİTABIN YAZARI: İBRAHİM REFİK
KİTABIN YAYINEVİ: ALBATROS YAYINLARI
ÖZET:
“Edeb Yâ Hû” kavramı, aynı zamanda kitabın da adını teşkil ediyor. Çünkü edeb, insan hayatının bir bölümünü kapsayan bir kavram olmanın
çok ötesinde yaşadığımız müddetçe hayatın içinde hep var olan veya
var olması gereken bir kavram. Beden dilinden konuşma diline, sosyal
ilişkilerden yardımlaşmaya kadar kapsama alanı alabildiğine geniş...
“Edeb Yâ Hû”nun sayfaları arasında seyahata çıkıldığında edeb şuurunun ve edeb eksenli bir hayat felsefesinin kitabın bütününe yayıldığı
görülecektir.
Okumalık
Tavsiyeler
KİTABIN ADI: MÜSLÜMANIN EDEPLERİ
KİTABIN YAZARI: İMAM GAZALİ
KİTABIN YAYINEVİ: SEMERKAND YAYINLARI
ÖZET:
Dinimizin inançlarımızla ve amellerimizle ilgili hükümlerini yine dinimizin
niyetimizle ve iç dünyamızla ilgili hükümleriyle birlikte ele almış, açıklamıştır. İnsanın iç dünyasını süsleyen, kalbini nurlandıran ve yaptığı şeyleri samimiyetle sırf Allah rızası için yapabilmesini sağlayan güzelliklere
edepler denir. Emirler ve tavsiyeler ancak edeplerle tamamlanır. Edepler itikadımıza, yaşantımıza, düşüncemize, hal ve hareketlerimize ruh katan güzelliklerdir. İyi bir ahlâka ancak edeplere riayet etmekle ulaşılır.
İmam Gazali’nin (rahmetullahi aleyh) hepimizin bilmesi ve uygulaması
gereken temel edepleri anlatan bu kıymetli eser Abdullah Suat Demirtaş
tarafından tercüme edildi. Eserde yer alan bütün ayet-i kerimelerin ve hadis-i şeriflerin tahriçleri yapıldı.
KİTABIN ADI: EDEP MEKTEBİNDEN HATIRALAR
KİTABIN YAZARI: HALUK SENA ARI
KİTABIN YAYINEVİ: NESİL YAYINLARI
ÖZET:
Bu kitap, “Koskoca bir imparatorluğun çöküşünü görmüş, düşman işgalini yaşamış, Yemen çöllerinde esir düşmüş, Balkan harbinde bir kolunu
bacağını kaybetmiş, Çanakkale’de iki yüz elli bin şehit vermiş, ama muzaffer olarak İzmir’e yürümüş ve bütün bu fedakârlıklarıyla hiç öğünmeyen, yaptıklarını olağan gören” insanların hikayesi... Haluk Sena Arı yazdığı bu eserle, çocukluk yıllarını aralarında geçirdiği Osmanlı terbiyesiyle
yetişmiş son şahsiyetlerin davranış biçimlerini, bıraktıkları hoş sedaları bizlere yansıtıyor. Hayatın omurgası olan edebin, geleneksel Türk ailesinde,
mimarimizde, geleneksel sanatlarımızda, esnaflıkta nasıl bir hâkimiyete sahip olduğunu anlatıyor. “Edep Mektebinden Hatıralar”, yitirilmiş bir zamanın güzelliklerini yeniden elde etmek
isteyenler için bulunmaz bir eser…
12
Pınar Eğitim Kurumları
E DE P
ZİNDANDAN SARAYA YUSUF
ÖZET:
Mezopotamya’daki şehirlerden birinde dünyaya gelen Yusuf, güzelliğiyle kısa zamanda herkesin ilgi odağı olur ancak onun bu özellikleri kardeşlerinin kıskançlığına yol açar. Yusuf’ta zaman içinde dillere destan
güzelliği dışında harikulade haller de görülmeye başlar. Bir gün bir rüya
görür ve rüyasını anlattığı babası Hazret-i Yakub bu rüyasını kardeşlerine
anlatmamasını ister. Yusuf kardeşleriyle çıktığı bir yolculukta kendisini kıskanan kardeşleri tarafından çölde bir kuyuya atılır. Kardeşleri eve döndüklerinde babalarına Yusuf’u kurtların yediğini söylerler. Hazret-i Yakub
bu hikayeye inanmaz. Ancak Yusuf’un hasreti her geçen gün onun yüreğini dağlamaktadır. Bu arada çöldeki kuyunun yakınından geçen bir
kervan sahibi Yusuf’u kuyudan çıkarır, Mısır’a götürür ve köle olarak satılığa çıkarır.
HZ.MERYEM
ÖZET:
Meryem, bir gece melek Cebrail tarafından ziyaret edilir ve Cebrail ona
gerçeküstü bir şekilde hamile kalacağının haberini verir. Meryem, bu
habere göre kendiliğinden hamile kalacaktır. Meryem böylece seçilmiş
kişi olduğunu öğrenir. Bu gurur verici bir durum olsa da bir anda hamile
kalması çevresi tarafından yanlış anlaşılacaktır. Öte yandan dönemin
kralı, krallığının gelecekte ortaya çıkacak bir genç tarafından ele geçirileceğinin kehanetini duyar. Bu nedenle de yeni doğan tüm erkek bebeklerin öldürülmesini emreder. Meryem, oğlunu koruyabilmek için uzun
bir yolculuğa çıkacaktır.
Seyirlik Tavsiyeler
GÖRGÜ KURALLARI-VEFA ÇİZGİ FİLM
ÖZET:
Bu film çocuklarımıza görgü ve nezaket kurallarını
anlatıyor. Çocuklarımızı eğlendirirken düşündüren
bu film çocuklarımızın hayal dünyasına da ışık tutabilecek nitelikte.
www.izlesene.com/video/gorgu-kurallari-vefa-cizgi-film/7219003
Pınar Eğitim Kurumları
13
Pınar Çocuk Kürsüsü
14
Pınar Eğitim Kurumları
E DE P
Edep
Pınar Eğitim Kurumları
15
“Edep Bir Taç İmiş, Nur-i Hüda’dan.
Giy Ol Tacı, Emin Ol Her Beladan”
• Her dinin bir ahlakı vardır. İslamiyet’in ahlakı da hayadır. (Hz.Muhammed (s.a.v.))
• Edep döküntüleri, altın döküntülerinden daha hayırlıdır. (Hz.Osman (r.a.))
• En güzel edep, güzel ahlaktır. (Hz.Ali (r.a.))
• Utancı giden kimsenin kalbi ölür. (Hz.Ömer (r.a.))
• Bir kadın edepten daha güzel bir elbise giyinmemiştir. Bir erkekse edepten daha güzel
bir servet edinmemiştir. (İmam-ı Gazali)
• Edep kişinin gönül aynasıdır. (Mevlana)
• Edebim el vermez edepsizlik edene, susmak en güzel cevap edebi elden gidene! (Yunus
Emre)
• İnsanoğlunun edepten nasibi yoksa insan değildir; insan ile hayvanı ayıran edeptir.
(Şems-i Tebrizi)
• Haya sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki her yerde. Ne çirkin sözler örtermiş meğer o
incecik perde. (Mehmet Âkif Ersoy)
Oku - Düşün
U
S
N
Y
Ş
P
G
Ö
R
G
Ü
16
E
G
M
S
E
F
H
R
Z
O
I
R
Ü
Ç
R
T
G
J
S
L
M
Z
Y
Z
I
İ
P
R
İ
F
P
U
C
T
E
R
B
İ
Y
E
G
Ğ
H
K
İ
L
Z
M
E
M
K
L
Ü
A
Ş
Z
A
Q
C
V
Ç
D
J
T
B
N
N
H
P
U
T
A
N
Ç
H
B
E
Pınar Eğitim Kurumları
B
L
F
Z
E
Ö
H
K
A
E
Z
V
A
Z
V
A
N
J
D
Y
T
A
H
K
R
B
U
D
A
H
A
U
K
O
Ğ
Y
Ö
Ğ
P
Ö
F
M
P
E
A
İ
L
U
Z
H
S
E
Ç
S
T
GÜZEL AHLAK
UTANÇ
NEZAKET
HAYA
MUHABBET
ADAP
TERBİYE
GÖRGÜ

Benzer belgeler

EDEP, HAYA ve HZ. OSMAN`IN ŞAHSİYETİ

EDEP, HAYA ve HZ. OSMAN`IN ŞAHSİYETİ Hz.Peygamber ile amcası Abbas (r.a) arasında iki ya da üç yaş vardır. Bir gün Hz.Abbas’a sorarlar : “Sen mi büyüksün yoksa Hz.Peygamber mi büyüktür?” Hz. Abbas şöyle cevaplar: “Ben ondan

Detaylı