Yapıtları

Transkript

Yapıtları
5.DEYİM
• Bir kavramı bir durumu ya çekici bir anlatımla ya da özel bir
yapı içinde belirten ve çoğunun gerçek anlamlarından ayrı bir
anlamı bulunan kalıplaşmış sözcük öbekleri ya da tümcelere
deyim denir.
6.GELENEKSEL TÜRK HALK TİYATROSU
• Orta oyunu,karagöz,kukla,köy seyirlik oyunları ve meddah bu
gruba girer.Genellikle güldürü,taklit ve söz hünerine
dayanır.Öğretici yönü olmakla birlikte eğlendiricilik özelliği
öne çıkar.
• Karagöz ve orta oyunu belli metinlere dayanır.Kukla,köy
seyirlik oyunları ve meddah ise doğaçlamaya dayanır.
• Oyunların başında ve sonunda kalıplaşmış sözler vardır.
• Olumlu ve olumsuz tipler (iyi-kötü,bilgili-cahil) karşı karşıya
getirilir.
• Sahne çok basittir. Dekor hemen hemen yoktur.
A.MEDDAH
• Canlandırma ve benzetme ögelerinden yararlanarak öykü
oluşturma sanatıdır.
• Tek kişilik oyundur.
• Meddah anlattığı öykünün konusuyla ilişkili olarak çeşitli etnik
gruptan kişilerin,hayvanların doğa olaylarının taklidini
yapar.Taklit yapan kişiye mukallit de denir.
• Dekor ve sahne yoktur. Sadece baston,mendil, ve iskemle
kullanılır.
• Meddah anlatısını günlük yaşamdaki olaylar konuşturur.
• Meddah öykülerini doğaçlama anlatır. Yazılı bir metne bağlı
kalınmadığı için meddah oyunları günümüzde bölük pörçüktür.
• Meddah oyununda yer ve zaman sınırlaması yoktur.
• Meddahlar oyunlarını çeşitli bilmecelerle süsler. Seyircinin
ilgisini taze tutmaya çalışır.
• Meddah oyunun sonunda ‘kıssadan hisse’ verir.
• Ünlü meddahlar: Tıflî Ahmet Çelebi, Kız Ahmed, Aşkî, Surûrî,
Kör Hasan, Harman Danası, Hacı Kıssahan, Meddah Eğlence,
Çokyedi Reis, Münir Özkul, Erol Günaydın
B.GÖLGE OYUNU (Karagöz)
• Deriden kesilen ve ‘tasvir’ de denilen birtakım figürlerin
arkadan ışıklandırılmış beyaz bir perde üzerine yansıtılması
temeline dayanan bir oyundur. Göstermeye bağlı edebi
türlerdendir.
• Halkın ortak malıdır,kimin düzenlediği bilinmez.
• ‘Karagözcü’ adı verilen sanatçılar,zaman içerisinde dönemin
koşullarına göre eklemeler yapmıştır.
• Tipler aynı kişi tarafından seslendirilir.
• Karagöz oyunlarının metinleri 19. yüzyılda yazıya geçirilmeye
başlanmıştır.
• Değişik ağız ve şive taklitlerine yer verilir. Güldürü ögesi ön
plandadır.
•
•
•
•
Usta-çırak geleneği içinde sürdürülür.
Müzikten yararlanılır.
Cinas ve tevriye sanatlarına sıkça yer verilir.
Karagöz oyunu, Osmanlı toplumunun dilini, inançlarını,
gelenek ve göreneklerini,sanatını,sosyal ve siyasi olaylara
bakışını yansıtan bir kaynak niteliği taşır.
• Karagöz oynatan kişilere ‘karagözcü/hayali/hayalbaz’ adı
verilir. Oyunda usta kişidir. Yardımcısına ‘çırak’ denir. Çırağın
yardımcısına ‘sandıkar’; müzik yapan kişiye ‘yardak’; zilleri
olmayan bir defe benzeyen enstrümanı çalan kişiye ‘dayrezen’
denir.
• Karagöz ve Hacivat oyunun iki temel taşıdır.
 Karagöz: Saf,temiz kalpli,zeki ama okumamış insanları temsil
eder. Cahil halk tipini simgeler. Cesur, gözü pek bir karaktere
sahiptir;bu nedenle başı çoğu kez belaya girer,Hacivat’ın
yardımıyla kurtulur. Türkçeyi ağdalı bir şekilde bozarak
konuşan taşra tiplerle ve Hacivat’la alay eder.
 Hacivat: Tipik bir aydındır,bildiklerini sergilemekten hoşlanır.
Kişisel çıkarlarını her zaman ön planda tutar. Herkesin nabzına
şerbet vermeyi bilir. Az buçuk okumuşluğundan dolayı Arapça
ve Farsça sözcükleri kullanır. Aydın kesimi temsil eder. Aynı
zamanda afyon tiryakisidir.
 Her meslek,yöre ve sınıftan insan rol alabilir,herkes kendi
şivesi ile konuşturulur. Oyunun diğer kişileri şunlardır: Zenne
(kadın tipini canlandıran erkek),Çelebi(genç,mirasyedi), Tuzsuz
Deli Bakır(sarhoş,kabadayı), Beberuhi (aptal,cüce,şımarık),
Acem(tüccar),Kayserili(kurnaz,pastırmacı),Arnavut(bahçıvan),
Efe(zorba), Tiryaki(afyon tiryakisi), Laz (gemici), Kastamonulu
(bekçi,oduncu),Frenk(doktor,terzi),Yahudi(sarraf),
Matiz(sarhoş), Bolulu (aşçı), Arap (dilenci),
Ermeni,Yahudi,Köçek,Soytarı,Çengi…
Oyun dört bölümden oluşur:
1. Mukaddime: Giriş bölümüdür.Hacivat’ın sahneye geldiği
bölümdür.Hacivat müzik eşliğinde bir semai okur, ‘Hay Hak’
diyerek söze başlar,arada bir perde gazeli okur. Bölüm
sonunda dua ederek Karagöz’ü perdeye davet eder.
Karagöz,Hacivat’ın çıkarttığı gürültüye kızar,kavga ederler.
2. Muhavere: Karagöz ile Hacivat’ın karşılıklı konuştuğu
bölümdür.Oyunun konusu ile ilgili olmayan konuşmalar yer
alır.
3.Fasıl: Asıl konunun yer aldığı bölümdür. Karagöz oyunları bu
bölümde anlatılan olaya göre çeşitli isimler alır:
Ağalık,Ayşecik,Baskın,Bindirbirek,Büyük Evlenme, Deli
Dumrul, Eczane,Hamam,Kanlı Kavak, Kanlı Nigar, Karagöz
Aşçı,Kayık,Köylü Evlenmesi,Mandıra,Sahte
Gelin,Sünnet,Tahmis,Yangın…(Konuların bir kısmı divan
hikayelerinden alınmıştır)
4.Bitiş: Oyunun son bölümüdür. Hacivat’ın ‘Yıktın perdeyi eyledin
viran,varayım sahibine haber vereyim heman.’ sözleriyle
biter.
C.ORTA OYUNU
• Göstermeye bağlı edebi türlerdendir.
• 19. yüzyılın sonunda veya 20. yüzyılın başında kesin biçimini
almıştır.
• Halkın etrafını çevrelediği bir meydanda
metinsiz,ezbersiz,suflörsüz oynanan bir oyundur. Tarih içinde
‘kol oyunu,meydan oyunu,zuhuri’ gibi adlar da verilmiştir
orta oyununa.
• Dekor yok denecek kadar azdır. Sahne görevini gören birkaç
eşya vardır: dekor olarak ‘yenidünya’ denilen paravana vardır.
‘Dükkan’ denilen bir tezgah ya da birkaç iskemle kullanılır.
Oyunun oynandığı alana ‘palanga’ denir.
•
Özellikle Ramazan aylarında,bayramlarda,düğünlerde,kır
eğlencelerinde oynatılırdı.
• Karşılıklı konuşmalara, şive taklitlerine dayanır.
• Hazırcevaplık,söz oyunları,yanlış anlamalar güldürü ögesi
olarak kullanılır. Cinas ve tevriye sanatlarına sıkça yer verilir.
• Usta- çırak geleneği içinde sürdürülür.
• Konular değişiktir,Karagöz oyunlarıyla aynı olanlar vardır
• Kavuklu ve Pişekar, oyunun iki temel kişisidir.
 Pişekar: Hacivat’ın karşılığıdır.Başoyuncudur,okumuş,orta
sınıf şehirliyi temsil eder. Oyunu açar ve kapatır. Kenarı
kürklü kaftan ve külah giyer.
 Kavuklu : Karagöz’ün karşılığıdır. Pişekar ile birlikte oyunu
yürüten; ikinci oyuncudur. Kavuk ve kaftan giyer.
 Oyunun diğer kişileri şunlardır: Zenne(kadın tipini
canlandıran erkek), Çelebi(genç,mirasyedi), Külhanbeyi
(tulumbacı), Balama(Rum-Frenk
taklitçisi),Acem(tüccar),Kayserili,Arnavut,Laz,Yahudi,Ermeni,
Arap,Denyo
Oyun dört bölümden oluşur:
1. Mukaddime:Giriş bölümüdür. Alana önce çalgı eşliğinde
Pişekar girer,baş çalgıcı zurnacıyla kısa bir konuşmanın
ardından oyunun adını söyleyerek gösteriyi başlatır.
2.Muhavere: Karşılıklı konuşma bölümüdür. Kavuklu’nun çalgı
eşliğinde alana girmesiyle başlar. Kendi içinde ikiye ayrılır.
a) Arzbar: Kavuklu ile Pişekar’ın birbiriyle tanış çıkmalarıyla
sonuçlanan ilk bölümdür.
b) Tekerleme: Kavuklu’nun sonunda rüya olduğu anlaşılan bir
öykü anlattığı bölümdür.
D.KÖY SEYİRLİK OYUNLARI
Yılın belli günlerinde düğünlerde,bayramlarda oynanır.Bu
oyunlar taklide dayanır. Yazılı bir metne dayanmaz.
Oyuncular halktandır.Hazırlıksız oynanır.
B.ÂŞIK EDEBİYATI
• Âşık adı verilen halk ozanlarının şiirlerinden oluşur.
• Âşık edebiyatı , din dışı konuları işleyen, aşık adıyla anılan ve
söylediğini sazıyla çalan kişilerce oluşturulmuştur.Çalıp
çığırma geleneğine dayanır.Şiirler ‘bağlama’ adı verilen saz
eşliğinde söylenmiştir.
• Aşıkların şiirleri dinleyiciler tarafından ‘cönk’ adı verilen
defterlerde toplanmıştır.
• Âşık tarzı halk edebiyatı,İslamiyet öncesi Türk edebiyatı
geleneğinin devamı niteliğindedir
• Âşıklar;asker ocaklarında,köylerde,kasaba ve şehirlerde
yetişmiştir.
• Şiirler hazırlık yapılmadan söylenir.
• Ortaya konulan ürünler bireyseldir.
• Koşma,semai,destan,varsağı nazım şekillerinden
oluşur.
• Nazım türü olarak güzelleme,taşlama,koçaklama ve
ağıt kullanılmıştır.
• Nazım birimi dörtlüktür.
• Şair son dörtlükte ‘tapşırma’ adı verilen mahlas
kullanılmıştır.
• Divan şiirinde olduğu gibi aşık edebiyatında da
mazmunlar kullanılmıştır.
• Âşıklık geleneğinde ozanlar usta-çırak geleneği içinde
olgunlaşırlar.
• Aşığın düşünde pirlerin elinde bade içerek saz
çalıp şiir söylemesi, düşte gördüğü sevgiliyi
bulmaya çalışması yaygın bir efsane motifidir.
• Şiirler hece ölçüsüyle yazılmıştır.
• Birçok aşığın şiiri zamanla türkü,ağıt gibi sahibi
bilinmeyen halk şiiri örnekleri arasına
karışmıştır.
Kalem Şuarası: En tanınmışları Bayburtlu Zihni
ve Çankırılı Zahmidir.
Saz Şairi: Sümmani,Âşık Şenlik,Âşık
Ömer,Gevheri,Dertli,Erzurumlu Emrah
AŞIK EDEBİYATI ŞAİRLERİ
KÖROĞLU
• Destanlara ve halk hikayelerine konu olmuş bir halk
kahramanıdır.
• Köroğlu’nun kim olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Yaşamı
hakkında rivayetler vardır.
• Bir rivayete göre Bolu Beyi babasını kör ettiği için ona isyan
etmiş,onunla mücadele etmiştir. ‘Benden selam olsun Bolu
Beyi’ne /Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır.’ dizeleriyle ona isyan
etmiştir.
• Zulme karşı ayaklanmış,halkın sesi olmuştur.
• Yiğitlik ve kahramanlık konularını işlediği koçaklamalarıyla
ünlenmiştir.
• Şiirlerinde sadece hece ölçüsü kullanmıştır. Divan edebiyatının
etkisinde kalmamıştır.
KAYIKÇI KUL MUSTAFA (17.YY)
• Yaşamıyla ilgili bilgi azdır. Gençliğinde Murat Reis adında
denizciye hizmet ettiği için ‘Kayıkçı’ takma adını almıştır.
• Dönemin tanınmış bir saz şairidir. Şiirlerini,bir çeşit
saz(tambura)olan ‘çöğür’ eşliğinde söylemiştir.
• Divan şiirlerinin etkisinden uzak,halk zevkine bağlıdır.
• Bir ordu şairi olduğundan çoğunlukla yiğitlik duygularını
işlemiştir.
• En ünlü şiiri,Bağdat’ın kuşatılması sırasında şehit düşen Genç
Osman için yazdığı ‘Genç Osman’ destanıdır.
AŞIK ÖMER (?-1707)
• Bir ordu şairi ve gezici saz şairi sayılır. Yeniçeri şairidir.
• Âşıklar arasında ‘pir’ve ‘üstat’ olarak tanınır.
• En çok şiiri olan saz şairidir.
• ‘ Şairname’ adlı uzun şiiri edebiyat tarihimiz açısından kaynak
niteliği taşır.
• Hem hece hem aruzu kullanmıştır. Aruzla yazdığı
tevhit,naat,gazel ve kasideleri vardır.
• Tasavvuf düşüncesini de ele almıştır.
• Daha çok güzellemeleriyle tanınır.
• Koşma, varsağı, semai türlerinde başarılıdır.
• Şiirleri ‘Aşık Ömer Divanı’ adlı kitapta toplanmıştır.
KARACAOĞLAN (16.-17.YY)
• Güney Anadolu’da Toroslar’da yaşayan Türkmen aşiretine
mensuptur. Göçebe bir şairdir.
• Aşık edebiyatının en lirik şairidir.
• Konularını içinde yaşadığı göçebe yaşamından almıştır.
• Güzellemeleriyle tanınır.
Aşk,tabiat,ayrılık,güzeller,gurbet,ölüm gibi konuları işlemiştir.
Aşk şiirlerinde çapkın ve uçarı bir söyleyiş vardır. Tabiatı bir
ressam edasında anlatmıştır.
• En çok varsağı söylemiş halk şairidir.
• Dilindeki yalınlık,anlatımındaki incelik ve samimiyet sayesinde
aşık edebiyatının en ünlü şairi olmuştur.
• Sadece hece ölçüsünü kullanmıştır. Divan şiirinden
etkilenmemiştir.
18. Yüzyıl
GEVHERİ (?-?)
• Asıl adı Mustafa’dır. Kırımlı veya İstanbulludur.
• Divan tarzında da eserler vermiştir. Osmanlıcaya yakın bir
üslübu vardır.
• Şiirlerinde aşk acısını anlatmıştır.
• Hem hece hem de aruz ölçüsünü kullanmıştır.
• Yüzyılın başlıca adlarından biri olmasında,belki de , aruz
veznini hece vezni kadar başarılı bir şekilde kullanan ender
şairlerden biri olmasının da rolü vardır.
• Sadece onun şiirlerine yer veren bir mecmua vardır.
• Dıvan’ı vardır.
19. Yüzyıl
BAYBURTLU ZİHNİ (1797-1859)
• Halk şairi olmasına rağmen kaside,gazel,tahmis nazım
şekillerini sıkça kullanmıştır. Hem hece hem aruz ölçüsü
kullanmıştır. Divan tarzında eserler versede asıl ününü Halk
edebiyatında kazanmıştır.
• ‘Vardım ki yurdundan ayağ göçürmüş’ dizesiyle başlayan şiirini
Rusların Bayburt’u işgal etmesi üzerine söylemiştir.
• Koşma ve taşlamalarında başarılıdır.
• Usta bir taşlamacı olan ozan, bu tğr eserlerinde yer yer açık
saçık ve kaba küfürlere de başvurmuştur.
• Sergüzeştname, Divan-ı Zihni, Kitab-ı Hikaye-i Garibe
yapıtları arasındadır.
DERTLİ (1772-1845)
• Bir aşk yüzünden kendini öldürmeye çalıştığı için Dertli adını
aldığı söylenir.
• Dertli hem aruz, hem hece ölçülerini kullanmıştır. Divan’ı
vardır.
• Asıl ününü, ozanlık değerini hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde
göstermiştir.
• Bektaşi’dir, Tekke ve Divan edebiyatını çok iyi bilmektedir.
Divan edebiyatını bilmesi, kent kültürüyle ilişki kurması
Dertli’nin de dilinde, söyleyişinde bu kültürün izlerini
bırakmıştır.
• Dertli’nin Gevheri, Aşık Ömer, Fuzuli gibi ozanlardan
etkilendiğini gösteren belirtileri bulma olanağı vardır.
DADALOĞLU (1785-1865)
• Asıl adı Veli’dir. Güney Anadolu’daki Avşar boyundandır.
• Koçaklama türündeki şiirleri ile tanınır.
• Türkmenlerin özgürlük sembolü olmuştur.
• Aşk,doğa ve savaş temalarını işlemiştir.
• Şiirlerinde hem devrinin tarihini hem de bir toplumun
düşüncelerini yansıtmıştır.
• Fırka-ı İslahiye ordusunun zorla iskan politikasına karşı
çıkmıştır. ‘Hakkımızda devlet vermiş fermanı/Ferman
padişahın dağlar bizimdir’ sözleri gibi çok isyanı vardır.
ERZURUMLU EMRAH (?-?)
• Hem hece hem aruz ölçüsü kullanmıştır.
• Divan edebiyatından etkilenmiştir.
• Koşma ve semailerde çok başarılıdır.
• Kendi adıyla anılan bir aşık kolunun kurucusudur.
• Gezgin bir derviş ve saz şairidir.
• Dini-tasavvufi temaları da işler, hem de Aşıklık geleneğini
devam ettirir.
• Etkili aşk ve gurbet şiirleriyle tanınır. Aruzla yazdığı şiirlerinden
oluşan Divan’ı vardır.
SEYRANİ(1807-1866)
• Kayseri’nin Develi(Everek) ilçesinde doğdu ve öldü. Asıl adı
Mehmet’tir.
• Taşlamalarıyla tanınmıştır.
• Yergi ve gülmece şiirleri, Halk edebiyatımızda bu türün en
başarılı örnekleri sayılır.
• Sade,açık,anlaşılır bir dil kullanılmıştır.
• Hem hece hem aruz ölçüsü kullanılmıştır.
• Aşık ve Divan edebiyatıyla ilgili eserler vermiştir. Divan şiirinin
etkisiyle metafizik konularda da şiirleri vardır.
20.Yüzyıl
AŞIK VEYSEL (1894-1971)
• Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivralan köyünde yaşamıştır.
Henüz yedi yaşındayken çiçek hastalığı ve bir kaza sonucu
gözlerini kaybetmiştir.
• Aşık edebiyatının son büyük temsilcisidir. Şiirlerini saz
eşliğinde söylemiştir. Köy Enstitüsü’nde saz hocalığı yapmıştır.
• Bütün şiirlerinde hece ölçüsünü kullanmıştır.
• Toprak sevgisi, Atatürk,Cumhuriyet,yaşama sevinci,kardeşlik
duygusu,din,tasavvuf işlediği konulardır.
•
•
•
•
Şiirlerinde içtenlik ve yalınlık ağır basar.
Koşma,semai gibi nazım biçimlerini kullanmıştır.
Aşık Veysel’i edebiyatımıza Ahmet Kutsi Tecer tanıtmıştır.
Şiirlerini, Ümit Yaşar Oğuzcan bir araya getirerek
kitaplaşmıştır.
• ‘Dost dost diye nicesine sarıldım/Benim sadık yarim kara
topraktır’ dizeleriyle tanınmıştır.
• Dostlar Beni Hatırlasın, Deyişler , Sazımdan Sesler şiirlerinin
yer aldığı yapıtlardır.
AŞIK MAHZUNİ ŞERİF (1939-2002)
• Siyasal içerikli şiirleri yüzünden birçok kez kovuşturma geçirdi.
400’e yakın plak, 50’den fazla kaset ve 9 tane de yayımlanmış
kitabı vardır.
• İşte Gidiyorum, Bu Mezarda Garip Var, Bizden Geriler(Gam
Kasvet) şiirleri ünlüdür.
AŞIK MURAT ÇOBANOĞLU (1940-…)
• Sazı,sözü ve sesiyle geniş kitlelere ulaşmıştır. Kars’ta uzun
yıllar aşık kahvesi işletmeciliği sürdürmüştür. Burada sanatkarı
ve dinleyiciyi buluşturmuştur.
• Cumhuriyet Destanı,Öğretmen,Dertli Bülbül,Yaradan
AŞIK ŞEREF TAŞLIOVA (1938-…)
• Karslı güçlü bir aşıktır. Geleneği çok iyi bilir. İki yüzün üzerinde
aşık makamı bilmesi önemli bir özelliğidir. Aşık
karşılaşmalarında güçlü bir isimdir. Saza hakimiyeti ve güçlü
doğaçlaması ile dikkat çeker.
• Tasnif ettiği birçok halk hikayesi ve binin üzerinde şiiri vardır.
Ben Bir Şeyda Bülbül, Güzel Görünür,Gel şiirleri ünlüdür.
Şiirlerini Gönül Bahçesi adlı kitapta toplamıştır.
NEŞET ERTAŞ (1938-2012)
• Saz ustası Muharrem Ertaş’ın geleneğini devam ettirerek
‘Bozkırın Tezenesi’ olarak edebiyatımızda yer edinmiştir.
• Bir ifadesinde ‘Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız’ diyerek
asıl ilham kaynağını ifade etmiştir. Herkesin dilinde olan
Zahidem,Acem Kızı gibi türküleriyle tanınmıştır. Türk-ozan
geleneğinin son büyük temsilcilerindendir. Kırşehir
ozanlarındandır. 25 Eylül 2012’de hakkın rahmetine
kavuşmuştur.
TEKKE EDEBİYATI(DİNİ-TASAVVUFİ HALK EDEBİYATI)
• İslamiyet’in temel ilkelerine dayanarak nefsi arıtıp ahlakı
güzelleştirerek dini yaşama ve bu yolla Allah’a ulaşma
düşüncesine tasavvuf denir. Tasavvuf kültürüyle yetişmiş
aydınların oluşturduğu ve tekkelerde gelişmiş edebiyattır
• Genellikle bu edbiyatın içine giren ürünleri verenler,
tarikatlarda yetişmiş şeyh ve dervişlerdir. Şiirlerinde her türlü
bağnazlığa karşı çıkmış, hoşgörüyü ve katıksız Tanrı sevgisini
savunmuşlardır. Bağnazlık ve umutsuzlukla halkı
korkutmaktansa,onu,umut,sevgi ve seviyle Tanrıya
yaklaştırmanın daha doğru olacağı inancıyla şiirlerini yazmış
ve söylemişlerdir.
• Halkın anlayacağı bir dil kullanmakla beraber Arapça ve Farsça
sözcüklere yer verilmiştir.
• Şiirlerde hem hece hem aruz ölçüsü kullanılmıştır.
• Nazım birimi dörtlüktür;ama gazel biçiminde yazılan ilahilerde
vardır.
• Allah aşkı ve Allah’ın görüntüsü olarak kabul edilen insan
sevgisi konu edilmiştir.
• İlahi,nefes,demeşathiye,devriye,nutuk gibi nazım türleri vardır
• Efsaneler,tezkireler düz yazı türündeki eserlerdir.
• Genellikle sade bir dil kullanılmıştır.
• Tasavvuf hareketi Ahmet Yesevi ile başlamıştır.
TASAVVUF TERİMLERİ
Aşk: Tasavvufun özünü ‘Ben gizli bir hazine idim. Bilinmeyi
istedim alemi yarattım.’ kutsi hadisine dayanır. Bu hadisin
içeriğinde aşk vardır. ‘Vahdet-i vücut’ felsefesi de Allah’ı
bilmeyi aşk yoluyla gerçekleştirmek ister. Allah aşkı ‘hakiki
aşktır’ tır. Allah aşkı dışındaki aşka mecazi (beşeri) aşk denir.
Âşık: Seven. Allah’ın aşkıyla yanan kişi,derviş,mürit.
Çile: Eziyet,sıkıntı. Tasavvufta nefsi olgunlaştırmak için çekilen
sıkıntılar.
Fena: ‘Yok olma’ anlamında kullanılır. Beka sözcüğünün karşıtıdır.
Fani gelip geçici,kalıcı olmayan, ölümlü, ölücü anlamlarında
kullanılır.
Fenatillah: ‘Ölmeden önce ölmek’ demektir. Tasavvuf inancına
göre ,evrende Allah’ın vücudundan başka gerçek anlamda
vücut yoktur. İnsan ise Allah’ın aşkıyla her şeyden geçerek her
şeyi unutarak bütün varlığını yok edip kendisinden koptuğu
Allah’a dönecektir. İşte bu dönüşe, insan nefsinin mutlak
varlık olan Allah’ın vücuduna karışışına fenatillah denir.
İnsan-ı kamil: Nefsini yenerek olgunlaşmış kişi.
Kadeh,kase,cam: Aşığın kalbi.
Kesret: Çokluk,bolluk. Tasavvufta vahdetin zıddıdır. Allah
dışındaki her şeydir.
Saki: Kadeh sunan,içki veren. İlahi aşkı sunan mürit,şeyh.
Sarhoş: Allah aşkıyla kendinden geçen kişi.
Şarap: Allah aşkı.
Mavisa: Allah’tan başka her şeye denir.
Maşuk: Sevgili,sevilen. Tasavvufta sevgili Allah’tır.
Meclis: Oturulacak,toplanılacak yer. Tekke cemaati.
Meyhane: Tekke,dergâh.
Mürit: Bir şeyhe bağlı olan kişi.Allah’a ulaşmaya çalışan kişi.
Mürşit: Müritlere yol gösteren kişi, tarikat piri, şeyh.
Tekke,dergah: Tarikat mensuplarının topluca ibadet ve
törenlerini yaptıkları yere denir.
Vahdet-i vücut: Birlik,Allah’ın birliği. Kesretin zıddı. Bütün
varlıkları Allah’ın esma ve sıfatlarından ibarettir. Bütün
varlıklarda çeşitli şekillerde ortaya çıkan O’dur. Her şey O’nun
varlığına ve birliğine delalet eder. O olamadan hiçbir şey
olmaz.
Dini Tasavvufi Türk Edebiyatına Ait Türler
a. Allah Hakkında Yazılan Türler: tevhit,ilahi,münacaat
b. Peygamberler Hakkında Yazılan Türler: naat, elifname,
gevhername, dolapname ,
hicretname ,mevlit,hilye,methiye…
c. Din ve Tasavvuf Yolunun Büyükleri Hakkında Yazılan Türler:
menakıpname,velayetname
d. Dini ve Tasavvufi Düşüncelerle İlgili Türler:
vücudname,nasihatname,ibretnam
e
,fütüvvetnam
e ,gazavetname,kıyafetname,nutuk,hikmet,şathiye…
YÜZYILLARA GÖRE TEKKE ŞAİRLERİ
Mevlana, Sultan Veled, Aşık Paşa, Gülşehri, Seyyad Hamza,
Ahmet Fakih, Süleyman Çelebi yapıtlarında tasavvuf
düşüncesini işlemiştir. Bu sanatçılarıda Tekke sanatçısı kabul
edebiliriz; fakat Divan şiirinin özelliklerine daha uygun
oldukları için Divan edebiyatında ele aldık.
YUNUS EMRE (1240/41-1320)
• Mutasavvıf bir şairdir. Tapduk Emre isimli bir şeyhe
bağlanarak tasavvuf yoluna girmiştir.
• Birçok dile çevrilen şiirleriyle dünya edebiyatının önemli
şairleri arasında yerini almıştır.
• Yunus Emre’nin amacı,sevgi yoluyla dünyada yaşayan tüm
insanların, hem kendileriyle hem evrenle kaynaşmasını
sağlamak ve sonsuz yaşamda ebedi hayata doğmalarını
sağlamaktır.
• Bir ‘gönül adamı’ dır. Gönül insanın manevi yönünü temsil
eder.
•
•
•
•
Hem hece hem aruz ölçüsüyle şiirler yazmıştır.
Şiirlerinde sade bir Türkçe kullanmıştır.
‘İlahi’ nazım türünün en güzel örneklerini vermiştir.
Sade be derin anlamlı şiirleri, ‘sehlimümteni’ tarzın en güzel
örnekleridir.
Yapıtları
 Divan
 Risaletü’n Nushiyye: Didaktik nitelik taşıyan mesnevisi
HACI BEKTAŞ-I VELİ (1210?-1270/13.YY)
• Hem tarihi hem de menkıvebi kişiliği vardır. Bektaşi tarikatının
kurucusudur.
Yapıtları
 ‘Makalat’ adlı dini-tasavvufi yapıtıyla tanınır. Düz yazı
türündedir.
 Şathiye,Besmele Şerhi,Hadis-i Erbain Şerhi
HACI BAYRAM VELİ (1352-1429/14.-15.YY)
• Asıl adı Numan’dır. Ankara’da ‘Bayramiye’ tarikatını
kurmuştur.
• Anadolu’daki tasavvufi hayatın gelişip yayılmasında etkili
olmuştur.
• İstanbul’u Fatih Sultan Mehmet’in fethedeceğini
müjdelemiştir.
• Yaşamı boyunca dinin emir ve yasaklarını anlatmıştır.
• Bağımsız bir yapıtı yoktur. Elimizde aruzla iki,heceyle üç şiiri
vardır.
KAYGUSUZ ABDAL(1397-?15.YY)
• Asıl adı ‘Alaeddin Gaybi’ dir. Alevi-Bektaşi halk şiirinin
kurucusudur.
• Hece ve aruz ölçüsüyle şiirler yazmıştır.
• Dini ve tasavvufi konularda şiirler yazmıştır.
• Nefes türünde yazdığı şiirlerinde ham sofularla mizahi
motifler katarak alay etmiştir.
• Şathiyeleriyle ünlenmiştir.
Yapıtları
a. Mensur: Budalaname, Miglataname,Vücudname
b. Manzum: Divan, Gülistan, Gevhername, Minbername,
Dolapname, Salatname
c. Nazım-nesir: Sarayname,Dilguşa
PİR SULTAN ABDAL (?-?/16.YY)
• Asıl adı Haydar’dır. Sivas’ın Banaz köyünde doğmuştur.
Dönemin Sivas valisi Hızır Paşa tarafından asıldığı söylenir.
• Alevi-Bektaşi şiirinin en büyük ustalarındandır. Şiirlerinde
Allah,peygamber,melekler,ahiret,Oniki İmam , Hz. Ali, Hz.
Hüseyin ve birçok veliye olan derin bir bağlılık ve batini
inanışlarla kaynaşmış bir vahdet-i vücut anlayışını işlemiştir.
• Sade bir dil kullanılmış, bütün şiirlerini heceyle
söylemiştir;divan edebiyatının etkisinde kalmamıştır.
• Şiirlerinde çoşkun bir lirizm vardır.
• Nefes türündeki şiirleriyle tanınmıştır.
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI (1703-1772)
• Araştırmacı ve mutasavvıf bir kişiliği vardır. ‘Mevla’m görelim
neyler/Neylerse güzel eyler’ dizelerinin yer aldığı muhammesi
ünlüdür. On beş yapıtı vardır.
Yapıtları
 Divan(İlahiname)
 ‘Marifetname’ adlı ansiklopedik yapıtıyla tanınır.
DİVAN EDEBİYATI
• Divan edebiyatı daha çok şiire dayanır,düz yazı (nesir) ikinci
planda kalmıştır.
• 13. yüzyılda başlamış 19. yüzyılda sona ermiştir.
• Soyut bir edebiyat olan Divan edebiyatı, okumuşların medrese
eğitiminden geçmişlerin, şeriat bilgisi edinmiş olanların tadına
varacağı bir edebiyattır. Divan edebiyatına ‘saray
edebiyatı,yüksek zümre edebiyatı, medrese edebiyatı, havas
edebiyatı, klasik Türk edebiyatı’ gibi isimler verilmiştir.
Halktan kopukluğu, belirli kişilere seslendiği de bu
adlandırmalarla belirtilmek istenmiştir.
• Şiirler ‘divan’ adı verilen eserlerde toplanmıştır.
A.DİVAN ŞİİRİ
Biçim
• Aruz ölçüsü kullanılmıştır.
• Nazım birimi genellikle beyittir;dörtlük ve bent de
kullanılmıştır.
• Genellikle tam ve zengin uyak kullanılmıştır.
• Rediften yararlanılmıştır.
• Kafiye göz için anlayışı benimsenmiştir.
• Nazım biçimleri arap ve fars edebiyatından alınmıştır.
Sanatçılar mahlas adı verilen takma isim kullanmıştır.
İçerik
• Konu değil konunun işlenişi önemlidir.
• Bütün güzelliği değil, parça güzelliği önemlidir.
• Şiirlerde konu bütünlüğü yoktur,her beyitte farklı konu işlenir.
• Şiirlerde başlık yoktur;şiirler redif,kafiye,tür ve nazım
biçimine göre adlandırılır.
• Toplumdan uzaktır,bireysel konular işlenmiştir. İşlenen
konular somut gerçeklikten uzaktır.
Aşk,doğa,din,tasavvuf,ölüm,şarap gibi konular işlenir.
Tasavvuf terimleri önemli yer tutar.
• Sanat,sanat için anlayışı benimsenmiştir.
• Mazmun adı verilen kalıplaşmış benzetme ve sözler önemli
yer tutar. Diyelim ki ozan sevgiliyi anlatacak onu kendine özgü,
gerçekçi boyutlarıyla vermez.
Boyunu,ağzını,kirpiklerini,kaşlarını,dişlerini,zülfünü önceden
saptanılmış,kullanıla kullanıla kalıplaşmış mazmunlara
bağlayarak çizer. Sözgelimi
boyu:servi,tûbâ,nihai,elif;ağzı:nokta,mim,hokka,lâl,yakut,mer
can,kan,kadeh,sedef;kirpikleri:ok,mızrak,nâvek;kaşları:
keman,hilal,mihrap,yay,bela;dişleri:dür,güher;zülfü:müşk,süm
bül,anber,akrep,yılan,ejder,kement…dir.
• Özgünlük yoktur,nazirecilik geleneği vardır. Nazire bir şairin
şiirine başka bir şair tarafından aynı ölçü ve kafiyede yazılan
şiir demektir. Alay amaçlı nazirelere ise tehzil denir.
Dil/Üslup
• Ağır,süslü ve sanatlı bir dil kullanılmıştır. Dil,Arapça-Farsça
sözcük ve tamlamalarla yüklüdür. Arapça,Farsça ve Türkçe
karışımı olan Osmanlıca kullanılmıştır.
• Söz ve anlam sanatlarına sıkça yer
verilmiştir.(mübalağa,tariz,mecazımürsel,hüsnütalil,seci,istiar
e…)
Divan edebiyatının kaynakları
• Kuran-Kerim,Hadis Kitapları,Kısas-ı Enbiya (peygamber
hikayeleri), Evliya Menkıbeleri, Tasavvuf,Şehname,Yerli
Malzemeler,İslam Tarihi,Çağın İlimleri(kimya,hendese…) Türk
Tarihi ve Milli Kültür Unsurları, Dil Malzemeleri…
B.DİVAN NESRİ(ÖĞRETİCİ METİNLER)
• Konudan çok konunun işlenişine önem verilmiştir. Söyleyiş
güzelliği önemlidir.
• Ağır ve süslü bir dil kullanılmıştır. Arapça ve farsça sözcük ve
tamlamalar çokça kullanılmıştır.
•
•
•
•
•
a.
Söz sanatlarına ve mecazlara yer verilmiştir.
Cümleler uzundur. Paragraf düzeni yoktur.
Noktalama işaretleri kullanılmamıştır.
Secilere sıkça başvurulmuştur.(seci:düzyazıdaki uyak,iç uyak)
Divan nesri süslü,sade,orta nesir olmak üzere üçe ayrılır:
Sade Düz yazı(Nesir): Halkın konuşma diliyle yazılmış,sanat
oyunlarına ve süslü ifadelere yer vermeyen,kolay anlaşılan
düz yazıdır. Geniş halk kitlelerine değişik konularda bilgi
vermeyi amaçlayan Kuran tercüme ve tefsirleri,hadis
kitapları,evliyaların kerametlerine yer veren
menakıpnameler,ilmihal,vaaz kitapları,tasavvufi eserler,
Halk hikayeleri,anonim Osmanlı tarihleri genellikle bu düz yazı
türüyle kaleme alınmışlardır.
b.Orta Düz yazı: Süslü nesir ile sade düz yazı arasında yer alan bir
düz yazı türüdür. Hem halkın konuşma dilinden farklı bir
kültür diline sahiptir,hem de süslü nesrin sanatlı üslubundan
uzaktır. Doğrudan doğruya anlatılmak istenen meram ortaya
konmaya çalışılır. Birçok dini,ahlaki,siyasi,coğrafi,tarihi
eserler,biyografiler genellikle bu düz yazı türüyle yazılmıştır.
c. Sanatlı Düz yazı(Süslü Nesir-İnşa): Divan edebiyatındaki güzel
yazma amacını taşıyan düz yazılara süslü nesir ya da inşa,bu
metinleri yazanlara münşi ve bu metinlerden oluşmuş
eserlere de münşeat denmektedir. İnşa adı verilen Divan düz
yazılarının dili genellikle Arapça ve Farsça sözcük ve
tamlamalarla dolu,secili,cümleler uzun ve sanatlıdır. Bu nesir
türüyle yazılmış metinleri belli bir kültür ve eğitim düzeyine
erişmiş olan kesim anlayabilir. Sinan Paşa,süslü nesrin
kurucusudur. Nergisi ve Veysi süslü nesrin diğer önemli
temsilcileridir.
C.DİVAN EDEBİYATINDA TÜRLER
1.MANZUM TÜRLER
• Tevhit: Allah’ın birliğini ve yüceliğini,azamet ve kudretini
anlatan şiirlerdir.
• Münacat: Allah’a yalvarış,yakarış demektir. Edebiyatta konusu
tanrıya yakarış olan şiirler bu adla anılır. Nesir biçiminde
olanlara tazarrurname adı verilir.
• Naat: Hz. Muhammed’i övmek,ona yalvarıp şefaat dilemek
için yazılan şiirlerdir. Fuzuli’nin ‘Su Kasidesi’ bu türün önemli
örneğidir.
• Methiye: Bir kimseyi övmek için yazılan şiirlerdir. En güzel
örneklerini Nefi yazmıştır.
• Fahriye: Şairin kendi üstünlük ve erdemlerini anlattığı şiirlere
denir. Türk edebiyatında en ünlü fahriye yazarı Nefi’dir.
• Hicviye: Bir kişi veya kurumu; toplum veya olayı yermek için
yazılan şiirlerdir.
• Mersiye: Bir kimsenin ölümü üzerine duyulan üzüntü ve acıyı
anlatmak için ölüyü över nitelikte yazılan şiirlerdir.
• Mevlit: Hz. Muhammed’in doğumu başta olmak üzere
hayatı,mucizeleri,gazaları,ahlakı,vefatı ve hilyesini övgü ile
anlatan şiirlerdir. Manzum olup mesnevi biçiminde yazılır.
• Hilye: Başta Hz. Muhammed olmak üzere diğer peygamberler
ve dört büyük halifenin iç ve dış güzellikleri ile örnek
davranışlarını anlatan yapıtlardır. En önemlisi Hakani Mehmet
Bey’in 712 beyitlik hilye’sidir.
• Şehrengiz: Bir şehir ile o şehrin güzellikleri hakkında yazılan
yapıtlardır. Mesnevi biçiminde yazılır. İlk örneğini 16. yüzyılda
Mesihi yazmıştır.
• Lügaz: Manzum bilmece demektir. İnsan ismi dışında kalan
her şeyin özelliklerini söyleyerek ne olduğunun bilinmesini
istemek için düzenlenen bilmecelerdir.
• Muamma: Sözlükte ‘gizli,güç anlaşılır,bilmece’ anlamına gelir.
Edebiyatta bir ad sorulacak biçimde düzenlenmiş manzum
bilmecelere denir.
2.MANZUM-MENSUR ORTAK TÜRLER
• Surname: Şehzadelerin sünnet düğünleri ile hanım sultanların
doğum ve evliliklerini konu alan şiir ya da düz yazı biçimindeki
yapıtlardır.
• Kırk Hadis: Hz. Muhammed’in 40 hadisi ile bu hadislerin
açıklayıcı bilgilerinden oluşan eserlerdir.
• Kıyafetname: Kişilerin dış görünüşlerinden ahlak ve karakter
yapılan hakkında çıkarılan yargıları konu alan yapıtlardır.
Türkçe kıyafetnamelerin en önemlisi Erzurumlu İbrahim
Hakkı’nın ‘Marifetname’ adlı yapıtında yer alan
Kıyafetname’dir.
• Menakıpname: Bir velinin çevresinde oluşmuş menkıbe yahut
kerametleri anlatan dini-tasavvufi yapıtlardır. Daha çok Tekke
edebiyatı çevresinde oluşmuştur.
• Velayetname: Velilerin yaşamını anlatan yapıtlardır.
• Gazavatneme: Din düşmanlarıyla yapılan
savaşları,kahramanlıkları,zaferleri,ordunun akınlarını konu
alan yapıtlardır. 15. yüzyıldan itibaren görülmüştür.
• Siyer: Hz. Muhammed’in hayatını ve savaşlarını anlatan
yapıtlardır. Türk edebiyatında ilk örneği, Erzurumlu Mustafa
Darir’in ‘Terceme-i Siretü’n Nebi’ adlı yapıtıdır. Baki’nin
‘Mealimü’l-Yakim’ , Veysi’nin ‘Dürretü’t-Tac’ adlı yapıtları bu
türün örneğidir.
3.MENSUR TÜRLER
• Tarih-Vakayiname: Tarih geçmişi anlatan,resmi olmayan
yapıtlardır.Vakayiname, resmi tarih yazılarıdır. Tarih
yazarlarına ‘müverrih’, resmi tarih yazarlarına ise ‘vakanüvis’
adı verilir. Naima , Peçevi ,Aşık Paşazade,Ahmet Cevdet
Paşa,Mütercim Asım önemli tarihçilerdir.
• Tezkire: Edebiyatçıların,sanatçıların ya da başka alanlarda ün
yapmış kişilerin kısa hayat hikayelerine ve özelliklerine ya
isimlerinin harf sırasına ya da zaman sırasına göre düzenlenen
biyografi kitaplarıdır. Türkçe ilk şairler tezkiresini Ali Şir Nevai
yazmıştır. Osmanlıca ilk şairler tezkiresi, Sehi Bey’in ‘Heşt
Behişt’ adlı yapıtıdır. Cumhuriyet döneminde İbnülemin
Mahmut İnal bu geleneği Son Asır Türk Şairleri adlı kitabıyla
sürdürmüştür. Edebiyatımızda ki bazı tezkireler şunlardır:
Gülşen-i Şuara, Kınalızâde Tezkiresi, Riyazi Tezkiresi, Belig
Tezkiresi, Silahtar Tezkiresi, Latifi Tezkiresi vb.
• Münşeat: Mektupların,resmi yazıların,güzel yazı örneklerinin
ve kısa mensur metinlerin bir araya toplandığı yapıtlardır.
• Letaifname: Fıkraların,hicivlerin,mizahi metinlerin bir araya
getirildiği yapıtlardır.
• Seyahatname: Bir kişinin gezip gördüğü yerlerin
güzelliklerini,ayırıcı özellikleri,insanlarının örf ve adetleri
hakkında yazdığı gezi yazılarının toplandığı eserlerdir. Bu
türün en önemli örneği Evliya Çelebi’nin ‘Seyehatname’ sidir.
• Seferatname: Seyahatnamenin özel bir türüdür. Yabancı bir
ülkeye elçi olarak gönderilen bir görevlinin o ülkenin siyasi
yapısı,örf ve adetleri,gelişmişlik düzeyi, değişik özellikleri
hakkındaki izlenimlerine yer verdikleri yapıtlardır. En
karakteristik örneği, Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin
‘Seferatname-i Fransa’ dır.
• Kısas-ı Enbiya: Peygamberlerin hikayelerini anlatan yapıtlardır.
Türk edebiyatında ilk örneği Rabguzi’nin ‘Kısasü’l – Enbiya’
adlı yapıtıdır. En güzel örneği ise Ahmet Cevdet Paşa’nın
‘Kısasü’l – Enbiya’ adlı yapıtıdır.
• Siyasetname: Devlet yönetiminde görev alacak yönetici
adaylarına devletin nasıl yönetileceği hakkında bilgi veren,
öğütlerde bulunan ahlaki-didaktik yapıtlardır.
• Fütüvvetname: Fütüvvet, ‘mertlik,gençlik,cömertlik,soy
temizliği’ demektir. Ahilik teşkilatının esaslarını anlatan
yapıtlardır. En önemlisi Haliloğlu Yahya Burgazi’ye aittir.
Fütüvvetnameler, ahilerin el kitabı sayılır. Fütüvvetin,yani eski
esnaf teşkilatının adap ve erkanını,teşkilat üyelerinin uymaları
gereken usul ve kuralları halk diliyle anlatan bir çeşit
yönetmeliklerdir. Mensur biçimdedir.
D.DİVAN ŞİİRİNDE AKIMLAR VE TOPLUMLAR
1.TÜRKÎ-İ BASİT
• 15. ve 16. yüzyılda Divan şiirinde görülmüştür. Akımın öncüsü
Aydınlı Visali’dir.
• Arapça,Farsça sözcük ve tamlamalardan kaçınmayı
amaçlamışlardır.
• Divan şiirindeki mazmunlar yerine halk şiirindeki mecazları ve
deyimleri kullanmışlardır.
• Aruz ölçüsü ve Divan edebiyatı nazım biçimlerini
kullanmışlardır;ancak Türkçe sözcükleri yeğlemişlerdir.
• Divan şiirindeki konuları işlemişlerdir.
• Arap ve Fars şiiri etkisindeki divan şiirine tepki olarak
doğmuştur.
 Temsilcileri: Edirneli Nazmi, Tatavlalı Mahremi, Aydınlı Visali
2.SEBK-İ HİNDİ
• ‘Hint üslubu, Hint tarzı’ anlamına gelir. Türk şiirinde 17.
yüzyılda görülmeye başlanmıştır. 17. yüzyılda Hindistan’a
seyehat eden İranlı şairlerin açtıkları şiir çığırıdır. Özellikleri
açısından 19. yüzyılda görülen sembolizm akımını andırır.
• Özellikle ‘gazel’ alanında etkili olmuştur.
• Sözden çok,anlama önem verme en belirgin özelliğidir.
• Şiirde anlamın öne çıkmasıyla gereksiz sözcüklerden
kaçınılmıştır.
• Şiire,hayali kavramların,ızdırabın anlatıldığı yeni mazmunlar
getirilmiştir. Bilmeceyi andıran mazmunlar kullanılmıştır.
• Tasavvuf şiirde geniş yer tutar. Şiirde gerçek yerine hayal,dış
ortam yerine insanın iç dünyası konu olarak işlenmiştir.
• Dil özellikleri, anlam ve konuya uygunluk gösterir. Kelimeler,
aynı kavramı anlatanlar arasından özenle seçilir. Sözü uzatan
sanatlar yerine;
istiare,mecazımürsel,kinaye ,telmih,irsalimesel gibi sanatlar
tercih edilmiştir. En çok tezat ve mübalağa sanatları kullanılır.
• Açık bir söyleyiş yerine güç anlaşılır bir dil kullanılmıştır. Şiirde
anlamı derinleştirip anlamı kapalı hale getirmişlerdir.
• Geniş bir hayal gücüyle şiirler yazmışlardır. Her dizede üstün
bir musiki, söz ahengi sağlanmıştır
 Temsilcileri: Neşati,Fehim,Naili-i Kadim, Şeyh Galip
3.MAHALLİLEŞME AKIMI
• Halk edebiyatındaki aşık tarzı söyleyişle şehitlerde gelişen halk
dilinin ve divan tarzı söyleyişinden doğan bir hareket olarak
görülebilir. Şuurlu ve düzenli bir akım değildir.
• Şiirde İstanbul ağzına ve İstanbul tabiatına yaklaşma amacı
vardır.
• İlkin 16. yüzyılda Baki’de görülmüş,en güçlü örneklerini 18.
yüzyılda Nedim ile vermiştir. Asıl kurucusu Nedim’dir.
• Halk hayatı edebiyata girmiştir. Halk deyimleri,halk
söyleyişlerine yer verilmiştir.
• Şeyh Galip ve Nedim bu akımın etkisiyle hece ölçüsüyle türkü
yazmışlardır.
• Konu ve temalar çoğalmıştır. İstanbul’un türlü
semtleri,köşkleri,eğlenceleri,aşkları,insan çehreleri yalnız
mesnevilerde değil; şarkı,gazel,kasidelere konu olmuştur.
• Divan şiirinin soyut dünyasından somut bir dünyaya
geçilmiştir.
• Gerçek sevgililere,günlük yaşama,yaşanan mekanlara yer
verilmiştir.
 Temsilcileri: Nedim,Enderunlu Vasıf,Baki
4.ENCÜMEN-İ ŞUARA (1861)
• 19. yüzyılın ikinci yarısında, hemen yenileşmenin
başında,klasik zevki sürdüren şairler bu meclisi oluşturmuştur.
Hersekli Arif Hikmet’in Aksaray’daki evinde her Salı günü
toplanan encümenin amacı şiir yazmak isteyen gençlere
yardımcı olmaktır.
• Klasik şiir(divan şiiri) zevki hakimdir. Devrin önde gelen
sanatçılarının yanında şiir sanatının başında olan şairler de
vardır. Bu mecliste şairler kendi şiirlerini okur,bu şiirler
üzerine konuşulur. Genç şairlerin şiirleri genellikle encümenin
en genç şairi Namık Kemal tarafından okunurdu. Usta şairler
bu şiirler hakkında takdir ve tenkitlerini ortaya koyarlardı.
• Şiir zevki itibariyle Sebk-i Hindi ekolünü takip etmişlerdir,yeni
bir tarz ortaya koyamamışlardır.
• Şiirlerine başlık koymuşlar,nazireciliğe önem vermişlerdir.
• Yeni tema arayışına girmişlerdir.ortak şiirler kaleme
almışlardır.
• Bazı nedenlerden dolayı kısa sürede dağılmıştır bu topluluk
 Temsilcileri: Leskofçalı Galip, Osman Şems,Hersekli Arif
Hikmet, Kazım Paşa,Nevres,İbrahim Halet Bey,Üsküdarlı
Hakkı Bey,Recaizade Celal, Salih Faik Bey, İrfan Paşa, Salih
Naili,Ziya Paşa ve Namık Kemal
E.DİVAN EDEBİYATI SANATÇILARI
13.yüzyıl
HOCA DEHHANİ (?-?)
• Divan edebiyatının kurucusu ve ilk şairi olarak kabul edilir.
• Din-dışı konularda gazeller yazmıştır. Aşk,şarap,tabiat
konularını işlemiştir.
• Oğuz Türkçesini kullanmıştır. Günümüze birkaç şiiri ulaşmıştır.
• ‘Selçuklu Şehnamesi’ adlı 20.000 beyitlik Farsça mesnevisi
olduğu söylenir; ancak bu yapıtı günümüze ulaşamamıştır.
MEVLANA (1207-1273)
• Mutasavvıf şairlerin en ünlüsüdür.
• Bütün yapıtlarını Farsça yazmıştır, bazı şiirlerinde Türkçe
sözcüklere yer vermiştir.
• Yapıtlarında tasavvuf düşüncesini işlemiştir. Şems-i Tebrizi ile
tanıştıktan sonra tasavvuf yoluna girmiştir.
• Yaşamını ‘hamdım,piştim,yandım’ sözüyle açıklamıştır.
• Mevlevilik tarikatını kurmuştur. Oğlu Sultan Veled bu tarikatı
sistemleştirmiştir.
• Şiirlerinde Rumi mahlasını kullanmıştır.
• Ona göre Allah aşkı insan ruhunu temizleyip yüceltir. Mevlana:
‘Ölüm Allah’a kavuşmadır. Benim öldüğüm gece,bir düğün
gecesi, en büyük sevgiliye kavuşma anlamında bir vuslat
gecesi olacaktır.’ diyerek ölümü ‘şeb-i arus’a’ benzetmiştir.
Yapıtları
 Divan-ı Kebir: Gazel ve bazı değişik şekildeki şiir ve rubailerini
içeren büyük eseridir.
 Mesnevi: 6 ciltten oluşur. Mesnevi nazım biçimiyle yazılmıştır.
 Rubailer: Yüksek anlamlar,ince,derin mazmunlar vardır.
 Fihi Ma Fih: (Ne varsa içinde) Sohbetleri bir araya gelmiştir.
Nesirdir. 72 bölümdür. 6’sı Arapça,gerisi Farsçadır.
 Mecalis-i Seba: Yedi vaazı yer alır. Farsça-Arapça mazmun
eseridir.
 Mektubat: 147 mektuptan oluşur. Selçuklu büyüklerine
yazılmıştır.
SULTAN VELED (1226-1312)
• Mevlana’nın oğludur. Mevlevilik tarikatını sistemleştirmiştir.
• Farsça yazmakla birlikte Türkçe şiirler yazmıştır.
• Didaktik-tasavvufi şiirler yazmıştır.
Yapıtları
 İbtida-name: mesnevi
 Rebab-name: mesnevi
 İntiha-name: mesnevi
 Maarif: Farsça mensur, tasavvufi yapıtıdır.
ŞEYYAT HAMZA (?-?)
• Yaşamı hakkında yeterli bilgi yoktur. Mutasavvıf bir şairdir.
Dini,tasavvufi,ahlaki konuları işlemiştir. Hem hece hem de
aruz ölçüsünü kullanmıştır.
• Konusu Kuran’dan aldığı ‘Yusuf u Züleyha’ adlı mesnevisi ile
tanınır, bu yapıt dini bir aşk hikayesidir.
AHMED FAKİH (?-1221)
• Yaşamı hakkında pek bilgi yoktur. Eski Anadolu Türkçesinin en
eski şairidir. Tasavvuf konulu şiirler yazmıştır.
Yapıtları
 Çarhname: Yüz beyitlik,kaside biçiminde,ahlak ve tasavvufla
ilgili bir yapıttır.
 Kitabu Evsafı Mesacidi’ş – Şerife: 339 beyitten oluşan bir
mesnevidir.
SEYYİD NESİMİ(?-1404)
• Hurufilik tarikatına mensuptur. Şiirlerinde bu inancı
anlatmıştır
• Vahdet-i vücut anlayışını cesur bir biçimde ortaya koymuştur.
Görüşleri yüzünden Halep’te derisi yüzülerek öldürülmüştür.
• Bazı gazellerinde Hüseyni mahlasını kullanmıştır.
• Şiirlerinde tasavvufu işlemiştir. Lirik şiirleriyle tanınır.
• Azeri Türkçesiyle yazdığı tuyuğlarıyla tanınır.
• Farsça ve Türkçe Divan’ı vardır.
GÜLŞEHRİ(?-?)
• 14.yüzyılda yaşamıştır. Kırşehirlidir. Kırşehir o yıllarda Gülşehir
diye anıldığı için bu mahlası seçmiştir.
• Tasavvuf açısından önemli eserler vermiştir.
• Mevlevi tarikatına bağlıdır.
Yapıtları
 Mantıku’t-Tayr: (Kuş Dili) Gülşehri’nin Feridüddin-i Attar’ın
aynı isimdeki yapıtını esas olarak oluşturduğu,vahdet-i vücut
inancını işleyen alegorik ve tasavvufi bir mesnevidir. 30 kuşun
Hüdhüd’ün kılavuzluğunda Simurg’u arayıp bulmaları anlatılır.
Sembolik bir yapıttır.
 Felek-name: Farsça olarak mesnevi yazım biçimiyle yazılmıştır.
 Aruz Risalesi: Farsça yazılmıştır.
 Keramet-i Ahi Evran
AŞIK PAŞA (1272-1333)
• Hem tekke hem de divan şairi sayılır.
• Sade Türkçeyle şiirler yazmıştır. Türkçenin edebiyat dili
olmasında rol oynamıştır.
• Hem hece hem de aruz ölçüsünü kullanmıştır.
• Tasavvuf düşüncesini işlemiştir. Yunus Emre’den etkilenmiştir.
Yapıtları
 Garip-name: Yaklaşık on iki bin beyitten oluşan,dini,tasavvufi
ve öğretici bir yapıttır. Mesnevi nazım biçimiyle yazılmıştır.
 Fakr-name: Tasavvufi bir mesnevidir.
 Vasf-ı hal: Mesnevidir.
 Kimya Risalesi
AHMEDİ (1334/35-1413)
• Yüzyılın en çok yapıtı olan sanatçısıdır. Daha çok din dışı şiirler
yazmıştır.
• Güçlü bir şair değildir;bilgin bir kişidir.
Yapıtları
 İskendername: Mesnevi nazım biçimiyle yazılmıştır.
Makedonyalı Büyük İskender’in doğu seferi ve doğu ülkelerini
fethini konu alır. Yapıta ilave edilmiş 334 beyitlik Dastan-ı
Tevarih-i Müluk-ı Al-i Osman adlı bölüm ilk manzum Türkçe
Osmanlı tarihidir.
 Cemşid u Hurşid: Mesnevi biçimindedir. Çin hükümdarı
Cemşid’in Rus Kayserinin kızı Hurşid’e aşkını anlatır.
 Tervihü’l-Ervah: Aşkın manzum bir tıp kitabıdır. On bin beyitlik
mesnevidir.
 Mirkatü’l-Edep: Arapça-Farsça manzum sözlüktür.
 Esrar-name çevirisi
 Türkçe Divan
KADI BURHANEDDİN (1345-1398)
• Kadılık,vezirlik görevlerinden sonra Sivas’ta hükümdarlığını
ilan etti. Akkoyunlular’la yaptığı savaşta yenilerek öldürüldü.
• Azeri Türkçesiyle yazdığı tuyuğları ve gazelleriyle tanınır.
• Hem tasavvuf düşüncesini hemde din-dışı konular işlemiştir.
• Aruzun yanında heceyle de şiirler yazmıştır.
• Cinas ve tevriye sanatına sıkça başvurmuştur.
• Gazellerinde mahlas kullanmamıştır.
• Divan’ı vardır.
15.yüzyıl
ALİ ŞİR NEVAİ (1441-1501)
• Çağatay edebiyatının en ünlü şairidir. Yakın
dostu,şair,hükümdar Hüseyin Baykara’nın vezirliğini yapmıştır.
• Çağatay Türkçesi onun sayesinde büyük bir edebiyat dili
haline gelmiştir. Bundan dolayı Çağataycadan ‘Nevai Dili’ diye
bahsedilir.
• Ali Şir Nevai, bilinçli bir dilcidir. Türkçenin Farsçadan üstün
olduğuna inanmış, bunu ispatlamak için ‘ Muhakemetü’lLügateyn’ adlı eserini yazmıştır.
• Türk edebiyatındaki ilk tezkire olan ‘Mecalisü’n-Nefais’ i
yazmıştır.
• Türk edebiyatındaki ilk hamseyi yazmıştır.
• Manzum ve mensur otuz civarında yapıtı bulunmaktadır.
Yapıtları
 Türkçe Divanlar (Garibü’s-Sıgar,Nevadirü’ş –Şebab, Bedaylü’lVasat, Fevaldü’l- Kiber)
 Farsça Divan
 Muhakemetü’l Lügateyn,Mizanü’l Evzan, Mecalisü’n Nefais
 Hamse(Hayretü’l –Ebrar,Ferhad ü Şirin, Leyla vü Mecnun ,
Seb’a-i Seyyare, Sedd-i İskenderi,Lisanü’t Tayr)
ŞEYHİ(?-1428)
• Asıl adı Yusuf Sinaneddin’dir. Hekim,din bilgini ve şairdir.
• Gazel yapmayı ev yapmaya,mesnevi yazmayı ise şehir
kurmaya benzetmiştir.
• Şiirlerinde daha çok din-dışı konuları işlemiştir. Tasavvuf
düşüncesini de işlemiştir.
• Divan şiirinin ilk usta şairlerindendir.
• Göz doktoru olan Şeyhi,Çelebi Mehmet’i tedavi edince
Tokuzlu köyünün tımarı verilmiştir. Tımarın verilmemesi ve
yolda soyulması üzerine Harname adlı ünlü yapıtını yazmıştır.
Yapıtları
 Türkçe Divan
 Hüsrev ü Şirin: Mesnevi
 Harname: 126 beyitlik alegorik ve sembolik mesnevidir. Fabl
niteliği taşır. Türk mizah ve hiciv edebiyatının en başarılı
örneklerindendir. Yapıtta teşhis ve intak sanatları
kullanılmıştır. Yük taşımaktan bir deri bir kemik kalmış bir
eşeğin,semiz öküzlerinin boynuzlarına imrenip onlar gibi
semirmek için bir ekinliğe dalması üzerine kızgın tarla
sahibinin onun kuyruğunu ve kulağını kesmesi anlatılır.
AHMET PAŞA (?-1497)
• Fatih’in vezirliğini yapmıştır. Fatih tarafından idama mahkum
edilmiş,bunun üzerine Kerem Kasidesi’ni yazarak idamdan
kurtulmuştur.
• Döneminde yani 15. yüzyılda sültanü’ş-şuara olarak bilinir.
• Din-dışı gazel ve murabbalarıyla ünlüdür.
• Nazireciliğe başlamıştır.
• Tarih düşürmeyi gelenek haline getirmiştir.
• Divan’ı vardır.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (?-1421)
• Türk edebiyatındaki en önemli mevlit yazarıdır.
• ‘Vesiletü’n Necat’ (Mevlid),sanatçının en tanınmış yapıtıdır.
Mesnevi biçiminde yazılmıştır. Yapıt çeşitli bölümlerden
oluşur: Münacat,veladet,risalet,miraç,rihlet,dua.
• Süleyman Çelebi ‘Mevlit’ i, İranlı Şii-batini bir vaizin bütün
peygamberlerin eşit olduğunu söylemesi üzerine
peygamberlerimizin üstünlüğünü kanıtlamak için 1409’da
yazmıştır.
NECATİ BEY (?-1509)
• Asıl adı İsa’dır. Devşirme çocuğudur.
• Divan şiirinde atasözlerini,deyimleri,halk söyleyişlerini
kullanan ilk şairlerdendir.
• Atasözü söyleyiciliğiyle ün yapmıştır.
• Aşk konusunu işleyen gazelleri ünlüdür.
• Dönemine göre sade bir dil kullanmıştır.
• Şiirleri ve hat çalışmalarıyla tanınır.
• Türkçe Divan’ı vardır.
AHMED-İ DAİ(?-1421)
• Arapça ve Farsça eserler de yazmış olan sanatçı, çağının
ilimlerini bilen alim bir kişidir. Birçok eseri vardır.
Yapıtları
 Türkçe Divan,Farsça Divan,Camasbname yapıtları arasındadır.
 Çengname: Bir çalgı olan çengin dört parçasının alegorik
olarak şeriat,tarikat,marifet ve hakikati temsil ettiği mesnevi
her yönüyle özgün bir eserdir.
SİNAN PAŞA (?-1486)
• Süslü nesrin en önemli temsilcisidir. Secili,sanatlı bir anlatımı
vardır; ağır bir dil kullanmıştır.
• Tasavvuf düşüncesini işlemiştir.
• Gazel ve kaside yazmamış,mahlas kullanmamış, Divan şiirinin
özelliklerini nesre uygulamıştır.
Yapıtları
 Tazarrurname: Tazarruat olarak da bilinen yapıt süslü nesrin
ilk örneğidir. Seciler, rediflerle örülmüş sıra cümlelerle akıcı,
şiirsel bir anlatımı vardır. Münacat türünde olan yapıtta
tasavvufi düşünce hakimdir.
 Tezkiretü’l-Evliya: Biyografi
 Maarifname: Didaktik bir yapıttır.
MERCİMEK AHMET (?-?)
• Sade nesrin temsilcisidir.
• ‘Kabusname’ adlı yapıtıyla tanınan sanatçı, bu yapıtını
2.Murat’ın buyruğuyla Keykavus’tan çevirmiştir. Genel
anlamda bir nasihatname ve ahlak kitabı olan Kabusname,
içerdiği konular açısından çok yönlüdür.
Siyasetname,fütüvvetname, dini-tasavvufi özelliği taşır
16. yüzyıl
FUZULİ (?-1516)
• Her şeyden önce bir aşk şairidir. Bütün şiirlerinde aşkını
anlatmıştır. Bu aşk maddi ve beşeri aşktan başlayarak
tasavvufi aşka gitmiştir. Anlattığı sevgili soyuttur,ilahi
sevgilidir,yani Allah’tır; platonik aşkı anlatır. Bütün şiirlerinde
tasavvufi aşkı anlatmıştır. Tasavvuf onda gaye
değildir,mutasavvıf değildir.
• Bir ızdırap şairidir. Aşkı hep hüzün, keder ve acı yönüyle görür.
Ayrılık,dert ve üzüntüyü arar;kavuşmayı,neşeyi,mutluluğu
istemez. Acı çekmekten hoşlanır. Her kavuşmanın sonunda
dayanılmaz bir ayrılık olduğu için kavuşmayı istemez.
• Mazmun bulma ve kullanmada çok ustadır.
• Şiirleri içten ve samimidir. Aşkını anlatırken
heyecanını,lirizmini hemen hissettirir.
• Şiirleri biçim ve anlam bakımından kusursuzdur.
• Gazelde çok başarılıdır,bir gazel şairidir.
• Azeri Türkçesini kullanan şairin dili dönemine göre oldukça
sadedir.
• Şiirleri içten ve samimidir; kolayca söylenmiş izlenimi verir,
birer ‘sehlimümteni’ örneğidir.
Yapıtları
a.Türkçe Yapıtları
 Türkçe Divan: Divan’ında yer alan Su Kasidesi adlı şiiri
edebiyatımızdaki en ünlü naat örneklerindendir.
 Leyla vü Mecnun: Türk edebiyatında bu konuda yazılmış
eserlerin en ünlüsüdür. Mesnevi tarzında yazılmış, konusu
çölde geçen hüzün, gözyaşı ve acı dolu bir aşk hikayesidir.
Beşeri aşktan ilahi aşka geçiş anlatılır.
 Sohbetü’l-Esmar: 200 beyitli Fuzuli’ye ait olduğu tartışmalı bir
mesnevidir. Meyvelerin birbiriyle konuşmalarını anlatır.
 Beng ü Bade: 440 beyitlik küçük alegorik ve sembolik bir
mesnevidir. Afyonla şarabın karşılaştırılıp şarabın üstünlüğü
ortaya konmuştur. Safavi hükümdarı Şah İsmail’e sunulmuştur.
 Şikayetname ( Nişancı Paşa Mektubu): Edebiyatımızda ilk
edebi mektuptur. Kendisine bağlanan 9 akçelik maaşı
alamadığını Nişancı Celal-zade Mustafa Çelebi’ye yazmıştır.
 Hadikatü’s-Süeda: Hz.Hüseyin’in Kerbala’da şehit edilişini
anlatan mensur bir yapıttır.
b.Farsça Yapıtları
 Farsça Divan: Farsça şiirleri yer alır.
 Sıhhat u Maraz (Ruhname): Fuzuli’nin tıbba dair bilgilerini
ortaya koyan tasavvufi ve alegorik bir mesnevidir.
 Saki-name (Heft-cam): Bir içki ve musiki toplantısını anlatan
327 beyitlik bir mesnevidir.
 Enisü’l-Kalp: 134 beyitlik bir kasidedir.
 Rind ü Zahid: İçinde manzum parçalarıda olan düz yazı
türündeki yapıtıdır..
c.Arapça Yapıtları
 Arapça Divan: Arapça şiirleri yer alır.
 Matla’ül-İtikad: Ele geçmeyen bir yapıtıdır.
BAKİ (1526-1600)
• Asıl adı Mahmut Abdülbaki’dir. Çok istediği şeyhülislamlık
makamına kavuşmadan ölmüştür. Döneminde ‘Sultanü’şşuara’ (şairler sultanı) olarak bilinir.
• Gazel biçiminedeki şiirleriyle tanınmıştır.
• Rint bir şairdir. Zevke,eğlenceye düşkün yaradılışı ve rintçe
yaşama isteği şiirlerine yansımıştır. Dünyayı kısa,geçici bir
hayal alemi olarak görmüştür.
• Şiirlerinde din-dışı konuları işlemiştir. Şiirlerinde tasavvuf
hemen hiç görülmez. Aşkı beşeri aşktır; gerçek dünya aşkıdır.
Baki bütün güzellere ve güzelliklere aşıktır.
• Şiirlerinde derinlik yoktur,yüzelseydir. Bir beyitte ilk anlamı
altında başka anlamlar arama gereği yoktur.
• Şiirlerinde tabiat önemli yer tutar. Baki’nin şiirlerinde yer yer,
İstanbul’da gördüğü; baharını,yazını,kışını yaşadığı gerçek
tabiatı anlatma çabası da vardır.
• Baki’nin şiirlerinde Kanuni devrini,bu devrin
yaşamını,zenginliğini bulmak mümkündür.
• Şiirlerinde biçim mükemmelliği vardır. Nazım tekniği son
derece güçlüdür. Mazmunları, hayalleri inceden inceye
düşünüp tartarak söylemiştir. Aruz ölçüsünü ve söz sanatlarını
kullanmada çok başarılıdır.
• Şiire temiz ve pürüzsüz İstanbul Türkçesini getirmiştir; dili
dönemine göre oldukça sadedir.
• Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümü üzerine yazdığı ‘Kanuni
Mersiyesi’ ile tanınmıştır. Bu şiir terkibibent biçimindedir.
Divan’ında yer alır.
Yapıtları
 Divan
 Fezailü’l-Cihad
 Fezail-i Mekke
BAĞDATLI RUHİ (?-1605)
• Divan şiirinde düşünce ve toplumsal konulu şiirler yazmıştır.
Bütün hayatı sıkıntı içinde geçen Ruhi, yaşadığı ortamın
kötülüklerini,yolsuzluklarını yakından görmüş ve bunun acısını
derinden duymuştur. Çektiği acılar onu kötümser yapmış ve
şiirlerinde toplumu eleştirmeye ve hicvetmeye itmiştir.
Terkibi- bendiyle tanınan sanatçı,bu şiirinde dönemin
olumsuzluklarını,ahlaksızlıklarını dile getirmiştir.
• Şiirlerini çok sade bir dille yazmış,halkın kullandığı sözcük ve
deyimlere yer vermiştir.
• Divan’ı vardır.
SEHİ BEY (?-1548)
• Anadolu sahasındaki ilk tezkire örneği olan ‘Heşt Behişt’ (Sekiz
Cennet) yazarıdır. Bu yapıtında 200 kadar şair hakkında bilgi
verir.
SEYDİ ALİ REİS (1498-1562)
• Gezi yazarı olarak tanınır. Artronomi,coğrafya alanlarında da
ürün vermiştir. Katibi mahlasıyla şiirler yazmıştır.7
Yapıtları
 Miratü’l-Memalik:Edebiyatımızda gezi türünün ilk örneği
kabul edilir. Hindistan’dan dönüşü konu alır. Geçtiği
ülkeleri,tanıştığı hükümdarlarla devlet adamlarını,tanık olduğu
olayları hikaye etmiştir.
 Muhit: Denizcilik bilgilerini içerir.
 Mirat-ı Kainat: Denizcilikle ilgilidir.
17.yüzyıl
NEFİ (1572-1635
• Divan edebiyatının en önemli kaside şairidir.
• Gazalleriyle de başarılıdır.
• Hiciv türünün Türk edebiyatındaki en usta şairidir.
• Övgü ve yergilerinde ölçüsüzdür,mübalağa onun sanatının
anahtar sözcüğüdür.
• Dili oldukça ağırdır;ama ahenklidir. Ahenge ve sese önem verir.
Canlı tasvirlere yer vermiştir.
• Şiirlerinde din-dışı konuları işlemiştir.
• Mesnevi türünde eser vermemiştir.
Yapıtları
 Siham-Kaza: ‘Kaza okları’ anlamına gelen yapıtta sanatçının
hiciv türündeki şiirleri yer alır.
 Farsça Divan, Türkçe Divan yapıtları arasındadır.
NABİ (1642-1712)
• Edebiyatımızda düşünce şiiri çığırını açmıştır. Daha çok
didaktik şiirler yazmıştır.
• Hikemi şiir denilen hikmet ve darb-ı mesel tazrında şiir
söyleme anlayışını getirmiştir. Bu tarzda yazdığı gazellere
‘hikemi gazel’ adı verilmiştir.
• Sade ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır.
Yapıtları
 Türkçe Divan
 Hayriyye: Oğlu Ebulhayr Mehmet’e öğüt vermek için yazdığı
didaktik mesnevidir.
 Hayrabad: Aşk konulu bir mesnevidir;kavuşmayla biter.
 Fetihname-i Kamaniçe: 1671’de Lehistan seferinde bulunarak
bu yapıtı yazmıştır.
 Sur-name: Edirne’de bulunduğu sünnet düğününü anlatmıştır.
 Tuhfetü’l-Harameyn: Hac izlenimlerini anlatmıştır.
KATİP ÇELEBİ (17.yüzyıl)
• Asıl adı Mustafa’dır. Batılılar tarafından Hacı Kalfa/Hacı Halife
olarak tanınan ünlü bilim adamımızdır.
• Genellikle sade nesir alanında yapıt vermiştir.
• Ansiklopedik bir yazardır.
Tarih,coğrafya,bibliyografya,ahlak,tasavvuf,eğitim,tıp gibi
birçok alanda yapıt vermiştir.
Yapıtları
 Keşfü’z-Zünun: Bibliyografya türündedir. Arapçadır. 15000’e
yakın yapıt tanıtılır.
 Cihannüma: Coğrafya türünde bir yapıttır.
 Fezleke: 16. ve 17. yüzyıl olaylarını anlatan tarih kitabıdır.
 Dusturü’l-Amel: Devlet işlerindeki aksaklıkları ve çarelerini
anlatır.
 Mizanü’l-Hak: Dini,ahlaki ve toplumsal konulu bir yapıttır.
 Tuhfetü’l Kibar fi Esfari’l-Bihar: Türk denizcilik tarihini anlatır.
EVLİYA ÇELEBİ (1611-1682)
• Türk edebiyatının en büyük gezi yazarı sayılır. 10 ciltlik
‘Seyahatname’ adlı yapıtıyla tanınır. Oldukça sade bir dil,çekici
bir üslup ve hikaye etme özelliğine sahip bu yapıtıyla
tarih,coğrafya,sanat tarihi,folklör ve sosyolojiyle ilgili önemli
bilgiler verilmektedir.
18.yüzyıl
NEDİM (?-1730)
• Lale devri olarak bilinen zevk ve eğlence döneminin şairidir.
• Şarkı türünün en önemli ismidir. Gazel ve kasidede de
başarılıdır. Gazellerinin konusu aşk,şarap,Sadabad gezintileri,
Çırağan sefaları gibi şeylerdir. İstanbul’un eğlence yerlerine
yer vermiş, İstanbul’un yerli yaşayışını anlatmıştır.
• Mahallileşme akımının kurucusudur.
• Aruz ölçüsünü başarılı bir biçimde kullanmıştır, hece ölçüsüyle
bir türkü yazmıştır.
• Dini konularda şiir yazmamıştır,tasavvufu işlememiştir.
• İstanbul Türkçesini kullanmıştır. Sade bir dil kullanmış; yalın,
içten söyleyişi vardır.
• Mesnevi türünde yapıtı yoktur. Divan’ı vardır.
ŞEYH GALİP (1757-1799)
• Divan edebiyatının son büyük şairidir.
• Mevlevi şeyhidir. Tasavvuf düşüncesini işlemiştir.
• Sebk-i Hindi akımının edebiyatımızdaki en önemli temsilcisidir.
• Dili oldukça ağırdır. Yabancı sözcük ve tamlamalara çokça yer
vermiştir.
• Sembol ve imgelere sıkça yer vermiştir.
• Şiirlerinde yoğun hayal ve kapalı anlatımı vardır.
• Hece ölçüsüyle yazdığı bir türkü vardır.
Yapıtları: Divan,Hüsn ü Aşk
19.Yüzyıl
KEÇECİZADE İZZET MOLLA (1785-1829)
• Keşan’daki sürgün yaşamını anlattığı ‘Mihnet-i Keşan’ adlı
mesnevi türündeki yapıtıyla tanınır. Hüsn ü Aşk’a nazire olarak
yazdığı ‘Gülşen-i Aşk’ adlı bir mesnevisi vardır. Divan’ı vardır.
ENDERUNLU VASIF (?-1824)
• Mahallileşme akımının temsilcileri arasındadır. Şiire günlük dili
getirmiştir. Sokaktaki Türkçenin,argosuna varıncaya dek canlı
olan her deyimli şiirinde boy gösterir. Divan’ı vardır.
TANZİMAT EDEBİYATI (1860-1896)
A.TANZİMAT EDEBİYATININ OLUŞUMU
Tanzimat edebiyatı başlamadan önce aşağıdaki gelişmeler
olmuştur.
1. Osmanlı aydınları,Batı kültürünü edebiyatını tanımaya ve
tanıtmaya başlamışlardır.
2. Yurt dışına çeşitli alanlarda öğrenim görmek için öğrenciler
gönderilmiştir.
3. Fransızca ve Fransız edebiyatı Osmanlı için önemli bir
konuma gelmiştir.
4. Gazetecilik görülmeye başlamıştır.
5. Batı edebiyatından ilk çeviriler yapılmıştır.
6. Dil bilgisi kitapları yazılmıştır.
7. Yeni bir tarih anlayışıyla tarih kitapları yazılmıştır.
• Osmanlı devleti, 17. yüzyıldan itibaren her alanda ferilemeye
başlamış; siyasal ve ekonomik çoküntüler edebiyatta da
kendini göstermiştir. Batı uygarlığının giderek bilimsel ve
teknik üstünlük kazanması, Türk aydınlarının batılı
düşüncelere yakınlık,bilimin ve tekniğin olanaklarından Türk
ulusunu da yararlandırma düşüncesi uyandırmıştır. Mustafa
Reşit Paşa’nın 3 Kasım 1839’da Tanzimat Fermanı’nı (Gülhane
Hattı Hümayunu) ilan etmesiyle, islamiyet etkisindeki Türk
edebiyatı, Batı’ya yönelmiş ve yeni bir dönem başlamıştır.
• Tanzimat edebiyatı, Batı etkisindeki Türk edebiyatının ilk
devresidir. Tanzimat edebiyatı, 1860 yılında Şinasi ile Agah
Efendi’nin ilk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval’i çıkarmasıyla
başlamıştır.
B. ÖĞRETİCİ METİNLER
• Makale,eleştiri,fıkra gibi yeni türler alınmış, bunların ilk
örnekleri verilmiştir.
• Düz yazıda söz hüneri gösterme amacından vazgeçilmiş,
düşünceleri halka yayma amacı güdülmüştür. Bu amaçla
seci’ler bırakılmış,anlatım gereksiz,doldurma sözlerden
arındırılmış; uzun,birleşik,karmaşık cümleler yerine anlatım
kısa cümlelerle biçimlendirilmiştir.
• Sanatçılar halk için yazmaya,halkı bilinçlendirip uyarmaya
çalışmışlardır.
1. Makale: Gazeteyle birlikte ortaya çıkan makalenin ilk örneği
Tanzimat döneminde yazılan , Şinasi’nin Tercüman-ı Ahval
gazetesindeki ‘Mukaddime’ başlıklı yazısıdır.
2. Eleştiri: Tanzimat döneminde ilk örnekleri verilen eleştiri bu
dönemde daha çok kötüleme, azarlama olarak algılanmıştır.
Eleştirilerin çoğu Divan edebiyatına yöneliktir. Türk
edebiyatında gerçek anlamda ilk eleştiricisi ve teorisyeni,
Şinasi’nin açtığı yolda ilerleyen Namık Kemal’dir. Lisan-ı
Osmani’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülaha-zat-ı Şamildir,
Tahrib-i Harabat,İntibah Mukaddimesi,Celal
Mukaddimesi,Bahar-ı Daniş, İlk eleştiri kitabı ise Tahrib-i
Harabat’dır.
3. Gazete: Gazete bilgiyi toplumsallaştırmak,halkın
düşüncelerini yansıtmak,halka yararlı bilgiler vermek ve
onları ülke sorunlarına karşı daha duyarlı kılabilmek için
önemli roller üstlenmiştir. İlk gazete 2.Mahmut döneminde
1831’de çıkarılmaya başlanan ‘Takvim-i Vakayi’ adlı resmi
gazetedir. 1840’ta İngiliz William Churcill tarafından ‘Ceride-i
Havadis’ yarı resmi bir gazete çıkarılmıştır. İlk edebi ve özel
gazete 1860’ta Şinasi ve Agah Efendi’nin birlikte çıkardığı
‘ Tercüman-ı Ahval’ adlı gazetedir.
Bu dönemde çıkan diğer önemli gazeteler:
 Tasvir-i Efkar (Şinasi)
 Hürriyet
(Namık Kemal ve Ziya Paşa)
 Muhbir
(Ali Suavi)
 İbret
(Namık Kemal)
 Devir
(Ahmet Mithat)
 Bedir
(Ahmet Mithat)
 Tercüman-ı Hakikat (Ahmet Mithat)
 İkdam (Ahmet Cevdet Paşa)
C.COŞKU VE HEYECANA BAĞLI METİNLER (ŞİİR)
A. Tanzimat Edebiyatı Birinci Dönem Şiiri
• Tanzimat döneminde şiir alanında birçok yenilik yapılmıştır.
• Şiirde biçim açısından Divan şiiri geleneği devam ettirilmiş,
içerik bakımından ise yenilikler getirilmiştir.
• Şiirin konusu olabildiğince genişletilmiştir.
• Şiirde vatan,hürriyet,hak,adalet,medeniyet gibi konular
işlenmiştir.
• Divan şiirindeki parça güzelliği yerine konu bütünlüğü
getirilmiştir.
• Parça güzelliği yerine bütün güzelliği esas alınmıştır.
• Hece ölçüsüyle birkaç deneme dışında aruz ölçüsü
kullanılmıştır.
• Şiirlere konu ile ilgili isimler verilmiştir.
• Nazım birimi olarak genellikle beyit kullanılmıştır.
• Divan edebiyatı nazım biçimleri kullanılmaya devam edilmiştir.
• Şiirde biçim aynı kalmış konu değişmiştir.
• Biçimdeki tek yenilik kasidenin klasik bölümlerini
kaldırıp,doğrudan konuya geçilmesidir.
• Daha çok toplumsal konular işlenmiştir.
• Fransız edebiyatının etkisiyle yeni mecazlar kullanılmıştır.
• Göz için uyak anlayışı benimsenmiştir.
B. Tanzimat Edebiyatı İkinci Dönem Şiiri
• Şiirin konusu genişletilmiştir. Yaşamda güzel olan her şeyin şiir
konusu olabileceği düşüncesi benimsenmiştir.
• Bireysel ve soyut konular işlenmiştir: ölüm,aşk,doğa
• Romantizm akımının etkisi vardır.
• Divan şiiri nazım biçimlerinin yanında yeni biçimler de
kullanılmıştır.
• Şiire biçim açısından bazı yenilikler getirilmiştir.
• Aruz ölçüsü kullanılmıştır.
• Bütün güzelliği esas alınmıştır.
D.OLAY ÇEVRESİNDE OLUŞAN EDEBİ METİNLER
1. ANLATMAYA BAĞLI EDEBİ METİNLER
A. Tanzimat Edebiyatı Birinci Dönem Roman-Öyküsü
• Tanzimat’tan önce roman kavramına yabancı olan
toplumumuzda hikaye kavramı,halk hikayeleri ve
mesnevilerle bir tutulmuş; bir bakıma halk hikayeleri ve
mesneviler batıdaki roman ve öykünün yerini tutmuştur.
Roman türünün ilk örnekleri ilkin çeviri, sonra da Batı
romanlarının taklit edilmesi yoluyla oluşturulmuştur. İlk
çevrilen romanlar Telemak,Sefiller,Robenson,Atala,Pol ve
Virjini, Monte Kristo,Topal Şeytan’dır.
• Türk edebiyatında ilk çeviri roman , Yusuf Kamil Paşa’nın
1859’da Fransız yazar Fenelon’dan çevirdiği Telemak adlı
yapıtıdır. Türk edebiyatındaki ilk yerli roman ise 1872’de
Şemsettin Sami’nin yazdığı ‘Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’ adlı
yapıtıdır. İlk edebi roman ise Namık Kemal’in ‘İntibah’ adlı
yapıtıdır.
• Türk edebiyatındaki ilk öykü örneği ise Ahmet Mithat
Efendi’nin ‘Letaif-i Rivayet’ adlı yapıtıdır. Emin Nihat Bey’in
‘Müsameretname’ adlı yapıtı da ilk öykü örnekleri arasındadır.
Batılı anlamda ilk öykü örnekleri ise Sami Paşazade Sezai’nin
‘Küçük Şeyler’ adlı yapıtıdır.
• Romanlar teknik açıdan oldukça kusurludur.
• Romanlarda olayların akışı kesilerek uzun ve yersiz
açıklamalara yer verilmiştir.
• Uzun ve gereksiz tasvirlere yer verilmiştir.
• Romantizm akımı etkilidir. Bu akımın etkisiyle tesadüflere
sıkça yer verilmiştir.
• Yanlış batılılaşma,cariyelik,kölelik,esir ticareti sık işlenen
konulardır.
• Tanzimat romancılarının insana yaklaşımı tek yönlüdür.
İnsan,doğal ve toplumsal çevresinden soyutlanır, tek boyuta
indirgenir. Edimleri,iç dünyası, ruhsal özellikleriyle algılanmaz.
Çirkin yedi kat daha çirkin, güzel yedi kat daha güzel gösterilir.
İyiler ödüllendirilir,kötüler cezalandırılır.
• İnsan bütün boyutlarıyla ele alınmaz. Yaşarlığı,canlılığı olan ve
değişik insanlık durumlarını simgeleyen güçlü tiplere
rastlanmaz. İnsan ilişkilerinde doğallık yoktur. Aşklar
rastlantıya dayanan yıldırım aşkıdır. Olağanüstü olay ve
kişilere yer verilmiştir.
• Yazarlar romanda kişiliğini gizlemez.
• Konular günlük hayattan ve tarihten alınmıştır.
• Romanlar genellikle kötü sonlanır.
(ölüm.intihar,verem,cinayet)
B. Tanzimat Edebiyatı İkinci Dönem Roman-Öyküsü
• Roman ve öykülerde realizm etkilidir,ilk realist roman örneği
bu dönemde yazılmıştır.
• Gözlem yoluyla gerçekçi betimlemeler yapılmıştır.
• Alafrangalık özentisi,esir ticareti,kölelik,cariyelik romanlarda
sıkça işlenen konulardır.
• Abartma ve rastlantılardan kaçınılmıştır.
• Romanda olayın akışı kesilmez. Olağanüstü kişi ve olaylar
bırakılmıştır. Gereksiz açıklamalardan kaçınılmıştır. Olaylar
sadece istanbul’da geçmez. Yazarlar, kişiliğini gizlemiştir.
2. GÖSTERMEYE BAĞLI EDEBİ METİNLER
A. Tanzimat Edebiyatı Birinci Dönem Tiyatrosu
• Batılı anlamda ilk örnekleri bu dönemde verilmiştir. Türk
edebiyatında batılı anlamda ilk tiyatro örneği Şinasi’nin ‘Şair
Evlenmesi’; sahnelenen ilk tiyatro ise Namık Kemal’in ‘Vatan
Yahut Silistre’ adlı yapıtıdır.
• Komedyalarda klasizm,dramlarda romantizm akımının etkisi
vardır.
• Geleneksel Türk tiyatrosunun etkisi vardır. (Karagöz,Orta
oyunu)
• Tanzimat edebiyatı tiyatrosunda aile,gelenek,görenek,vatan
ve benzeri konular işlenir. İçerik toplumsal konulardan
kaynaklanır. Örneğin Namık Kemal’in ‘Vatan Yahut Silistre’
adlı yapıtında vatan konusu, ‘Zavallı Çocuk’ ve ‘Gülnihal’ de
Osmanlı toplumunun aile yapısı ele alınmıştır.
• Dil,diğer türlere göre daha sade ve konuşma diline yakındır.
• Tiyatrolar teknik bakımdan güçlü değildir.
• Tiyatro halkın eğitilmesi için bir araç olarak görülmüştür.
B.
•
•
•
•
•
•
Tanzimat Edebiyatı İkinci Dönem Tiyatrosu
Romantizm akımı etkili olmuştur.
Tiyatro daha çok ‘eğlence aracı’ olarak görülmüştür.
Tiyatroda toplumsala yarar ilkesi bırakılmıştır, bireyin dünyası
ön plana çıkarılmıştır.
Konular tarihten veya günlük hayattan alınmıştır.
Ağır bir dil kullanılmıştır.
Tiyatro yapıtları sahnelenmek için değil, okunmak için
yazılmıştır.
E.TANZİMAT DÖNEMİ EDEBİYATIININ GENEL
ÖZELLİKLERİ
A.
•
•
•
•
•
Tanzimat Edebiyatı Birinci Dönem Genel Özellikleri
‘Sanat, toplum içindir’ görüşü benimsenmiştir.
Fransız edebiyatı örnek alınmıştır.
Sanatçılar,romantizm akımının etkisinde kalmışlardır. Bazı
sanatçılar klasizm akımının etkisinde kalmışlardır.
Sanatçılar, romantizm akımının belirgin özellikleri olan
veremli oluş,intihar etmek,hastalıklı oluş, durumlarına yer
vermişlerdir.
Sanatçılar, Divan edebiyatını eleştirerek ona karşı
çıkmışlardır;ama Divan edebiyatından kopamamışlardır.
• Halk edebiyatı ve hece vezni savunulmuş;fakat uygulamaya
geçirilememiştir.
• Dilde sadeleşme düşüncesi savunulmış; ancak gerektiği
biçimde uygulanamamıştır. Şinasi ve Ahmet Mithat Efendi
dışındaki sanatçılar dilde sadeleşmede başarılı olamamışlardır.
• Sanatçılar genellikle bir ‘ikilik’ içindedir.
• Edebiyat düşünceleri aktarmada bir araç olarak görülmüştür.
• Roman,öykü,eleştiri,makale,tiyatro,fabl gibi türlerin batılı
anlamda ilk örnekleri bu dönemde verilmiştir.
• Noktalama işaretleri ilk defa bu dönemde kullanılmıştır.
• Gazetecilik oldukça gelişmiştir.
1.Dönem Tanzimat Sanatçıları:
• Şinasi
• Namık Kemal
• Ziya Paşa
• Ahmet Mithat Efendi
• Ahmet Vefik Paşa
• Şemsettin Sami
B. Tanzimat Edebiyatı İkinci Dönem Genel Özellikleri
• 2.Abdülhamit’in padişah olduğu dönem, sanatçılar için baskı
yıllarıdır. Bu dönem ‘İstibdat Devri’ olarak bilinir. Bu nedenle
bu dönem sanatçıları toplumsal konularla ve siyasetle
ilgilenmemişlerdir
• Sanatçılar yapıtlarında toplum sorunlarıyla ilgilenmemişlerdir.
• Yapıtlarda Arapça,Farsça,tamlama ve sözcüklerle yüklü ağır
bir dil kullanılmıştır.
• Bu dönemde gazetecilik yoktur.
• Batı edebiyatı,özellikle Fransız edebiyatı örnek alınmıştır.
• Divan edebiyatına karşı Batı edebiyatı savunulmuştur.
• 1.Dönemdeki dilde sadeleşme hareketi bu dönemde yok
olmuştur.
• 2.Dönem tanzimat edebiyatı Servet-i Fünun edebiyatına örnek
olmuştur.
2.Dönem Tanzimat Sanatçıları
• Abdülhak Hamit Tarhan
• Recaizade Mahmut Ekrem
• Sami Paşazade Sezai
• Nabizade Nazım
• Muallim Naci
F.TANZİMAT EDEBİYATI BİRİNCİ DÖNEM
SANATÇILARI
ŞİNASİ (1826-1871)
• Batı etkisindeki Türk edebiyatı ve Tanzimat edebiyatının
kurucularındandır. Batı edebiyatı yolunda eser veren ilk Türk
sanatçısıdır. Tanzimat edebiyatında yeniliklerin öncüsüdür.
• Klasisizm akımından etkilenmiştir.
• Türk şiirini söz oyunlarından kurtararak şiire konuşma dilini
getirmiştir. Şiirde Divan edebiyatı nazım biçimlerini kullansa
da nazım biçimlerinde bazı değişiklikler yapmıştır. Kasidenin
klasik yapısını değiştirmiştir. Genellikle ‘didaktik’ şiirler
yazmıştır. Şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmıştır.
• Şiirde konu birliğine ve bütün güzelliğine önem vermiştir.
Şiirin konusunu genişletmiştir.
Akıl,medeniyet,hak,adalet,kanun gibi kavramları şiirde
kullanan ilk şairdir.
• Divan edebiyatı nesrini yıkmış, nesri(düz yazıya) düşünceleri
yaymada bir araç olarak görmüştür. Divan nesrinin uzun
cümlelerini kısaltmış, mazmunların ve söz sanatlarının yerine
düşünceyi getirmiştir. Düşüncelerini yalın ve açık bir anlatımla
söylemeye , konuşma dilini yazı dili haline getirmeye
çalışmıştır.
• Gazetecilik ve edebiyatı halkı eğitmede bir araç olarak
görmüştür. Agah efendi il birlikte 1860’ta ilk özel gazete olan
‘Tercüman-ı Ahval’i çıkarmıştır. Baş yazar olup,Türk basınının
ilk başyazarı sayılır. 1862’de tek başına ‘Tavir-i Efkar’adlı
gazeteyi çıkarmıştır.
• Şinasi roman ve öykü alanında eser yazmamıştır.
Şinasi’nin Türk Edebiyatına Getirdiği Yenilikler:
1. Batılı anlamda ilk tiyatro yapıtı olan Şair Evlenmesi’ni yazdı.
2. Noktalama işaretlerini kullanan ilk yazardır.
3. Batılı anlamda ilk fabl örneklerini yazmıştır.
4. İlk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval’i çıkarmıştır.
5. İlk şiir çevirilerini yapmıştır.
6. Dilde sadeleşme hareketinin öncüsü olmuştur.
7. Atasözleri üzerine ilk incelemeyi yapmıştır.
8. Divan şiirinin kuralcı anlayışını yıkmıştır.
9. Günümüz düz yazı cümlesinin temelini atmıştır.
Yapıtları
 Tercüme-i Manzume: Fransızcadan manzum olarak Türkçeye
çevirdiği bazı şiirleri,asıllarıyla birlikte bu yapıtta toplamıştır.
La Fontaine’den ve Lamartine’den çeviri şiirleri yer alır.
 Müntebehat-ı Eş’ar: Şiirlerinden yaptığı seçmeler bu
yapıtında yer alır.
 Durub-u Emsal-i Osmaniye: Halk edebiyatına yönelik bir
çalışma olan bu yapıtta atasözlerini toplamıştır. Türk
edebiyatında atasözleri ve folklör ile ilgili ilk çalışmadır.
 Şair Evlenmesi: Tercüman-ı Ahval gazetesinde tefrika
edildikten sonra kitaplaştırılmıştır.

Benzer belgeler