Her savaşın mağlubu mülteciler - İletişim Fakültesi
Transkript
Her savaşın mağlubu mülteciler - İletişim Fakültesi
WU HXHGX UDG\RL $OW×Q3RUWDNDO·DĀ]PLU·GHQEDN×Ă \×ODUDGDQVRQUDJHoHQ\×OG]HQOHQHQĀ]PLU)LOP)HVWLYDOL·QLQ\|QHWLPL $OW×Q3RUWDNDOJLELSRSOLVWGHÿLOVDGHDPDLGGLDO×ELUIHVWLYDOGHQ\DQD > VD\IDGD .DV×P20126D\×30 Ünivers Ā]PLU·GH ¶G|QĂP· Ā(hĀOHWLĂLP)DNOWHVL 8\JXODPD*D]HWHVL Kentsel dönüşümün başladığı İzmir’de uzmanlar sürecin yüksek binalar yapmaktan ibaret olmaması gerektiği görüşünde. XQLYHUVLHXHGXWU +HUVDYDĂ×QPDÿOXEX POWHFLOHU > VD\IDGD (QJHOVL]Ā]PLU \ROXQGD “Engelsizmir” Kongresi çerçevesinde yapılan Stratejik Plan Arama Konferansı sona erdi. > VD\IDGD gÿUHQFLQLQ FHEL\DQ×\RU Elektirik, benzin, okul ücretleri, kantindeki fiyatlar artarken, öğrencilerin üzerindeki maddi yük artıyor. Bu durumda öğrenciler ne düşünüyor? > VD\IDGD 6XUL\H·GHNLLoVDYDĂWDPSRQE|OJHWDUW×ĂPDODU×PLVLOOHPHGHUNHQ\DĂDQDQODU×QLQVDQL ER\XWXXQXWXOX\RU\×OODUG×UJHoLĂQRNWDV×RODQĀ]PLU·GHNLV×ÿ×QPDF×ODUJ|]GHQNDo×\RU 2\VD%DVPDQH·QLQDUNDWDUDÁDU×QGDEDPEDĂNDELUGQ\DYDU S avaşlar, otoriter ve diktatör yönetimler, iç çatışmalar, siyasi baskılar, muhaliflere yönelik ağır baskılar mültecilerin sayısını devamlı arttırmakta, insanlar, yaşam hakkı başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerini korumak için yaşadıkları yerleri terk ederek başka ülkelere sığınmak zorunda kalmakta. Türkiye, coğrafi konumu sebebiyle, Asya ve Afrika’dan gelip Avrupa ülkelerine geçmek isteyenler için bir köprü niteliğinde. Ancak bu geçişler, medyaya da sık sık yansıdığı gibi, çoğu zaman trajik bir şekilde sona ermekte. 6 Eylül günü İzmir’in Menderes ilçesinde, çoğu Suriye vatandaşı olan 61 mültecinin hayatını kaybetmesi gibi... Yaklaşık bir yıldır Suriye’de Esad yanlıları ile Özgür Suriye Ordusu arasında devam eden çatışmalar sebebiyle, Türkiye bu ülkeden bir çok insanın umut kapısı oldu. Başbakanlık’tan yapılan açıklama doğrultusunda Suriye’deki çatışmalardan kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin sayısı 15 Ekim 2012 tarihi itibariyle 100 bin 363 oldu. Eğer bu göç devam ederse, yıl sonuna kadar ülkeyi terk eden sığınmacı sayısı 700 bine yükselip, sığınma ve barınma sorunları ortaya çıkacak, en azından Birleşmiş Milletler’in öngörüsü böyle. Türkiye-Suriye sınırdaki mülteci kampalarından yaşadığımız şehre, Basmane’nin arka sokaklarına dönelim. Bu İzmir Victor Hugo’nun “Prensesi” değil, bir yokluk simgesi... > VD\IDGD *HQoOHUYHĂLGGHW $%'·GHNULWLNVHoLP Son zamanlarda Türkiye genelinde artış gösteren öğrencilerin şiddete eğilimini uzmanlarla ele aldık. > VD\IDGD Başkanlık seçimleri Demokrat Barack Obama ve Cumhuriyetçi Mitt Romney’i karşı karşıya getirecek > VD\IDGD +D\YDQODU LoLQVRNDNODUD Yeni yasa tasarısı binlerce insanı sokaklara döktü. Yeniden düzenlenen ve meclise sunulan hayvan hakları yasa tasarısı hayvanseverlerin yoğun tepkisini çekti. > VD\IDGD ¶+HGHÀP 2OLPSL\DWODU· İzmirli Balkan Şampiyonu genç tekvandocu Yağmur Banda, Avrupa ve dünya şampiyonluklarını hedefliyor. Ardından da Olimpiyatları. hQLYHUV·LQEXVD\×V×QGD āHKLU2-‐3|*QGHP4-‐6|'Q\D7|'RV\D8-‐9|%LOLP10|.OWU6DQDW11-‐13|6SRU14-‐15 > VD\IDGD 2 ĂHKLU .DV×P2012 6D\×30 Ā]PLU·LQGHÿLĂHQ\] 7UNL\HJHQHOLQGHPLO\RQULVNOLNRQXWXQ\HQLOHQHFHÿL.HQWVHO'|QĂP3URMHVLLOGHHĂ]DPDQO×RODUDN EDĂODG×3URMHQLQĀ]PLU·GHNLLOND\Dÿ×*D]LHPLU+DYD7HNQLN2NXOODU×.RPXWDQO×ÿ×/RMPDQODU×ROGX Burçak Karaman Görkem Erinç Orçun Tam K amuoyunda ‘’Kentsel Dönüşüm Yasası’’ olarak bilinen Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi hakkındaki kanun, yürürlüğe girdi. 5 Ekim’de Başbakan Erdoğan’ın başlattığı dönüşüm süreci, İzmir’in de aralarında bulunduğu 33 ilde gerçekleşecek. İzmir’de ilk yıkım Gaziemir Hava Teknik Komutanlığı Lojmanlarında yapıldı. Öncelikle afet riski taşıyan alanlarda başlayan dönüşüm 10 merkez ilçeyi kapsayacak ve İzmir’de yaşayan yaklaşık 800 bin kişiyi etkileyecek. Dönüşüm kapsamında 18 bin bina yenilenecek. Kamu binalarından başlayan dönüşüm, daha sonra kentin eskimiş ve plansız gelişen gecekondu alanlarında devam edecek. Kadifekale dönüşüme örnek Toplumsal, ekonomik ve mekansal olarak yeniden ele alınan ve kentteki sorunlu alanların yaşanabilir hale getirilmesi için yıkıp yeniden yapılandırması anlamına gelen kentsel dönüşümün nasıl olacağına dikkat çeken Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Çok katlı konutta yaşayamayacak insana 10. katta konut vermenin kent dönüşümüyle ilgisi yoktur.’’ diye konuştu. Bazı bölgelerimizde cüzi miktarlarla kent dönüşümü yapılacağını ve buralar için de büyük projeler tasarlandığını söyleyen Kocaoğlu, ‘’Dönüşümün yapılacağı bölgelerde hiçbir kar beklenmeden idare tarafından binalar yapılacak ve hak sahiplerine verilecektir. Örneğin Kadifekale heyelan bölgesinin, Uzundere’ye taşınması böyledir. Çünkü konutların yıkıldığı 44 hektar alanda, heyelandan dolayı inşaat yapılamamaktadır. Burada biz TOKİ’nin yaptığı konutları 75 bin liraya satın alarak ya da konut istemeyen vatandaşlara 99 bin lira kamulaştırma bedeli ödeyerek bu projeyi gerçekleştirdik.’’ dedi. “Biz ev sahibiyken borç sahibi olmak istemiyoruz” Halkın kentsel dönüşüme karşı bakış açısını anlatan Kadifekale Muhtarı Davut Tekin ise ‘Kadifekale’de olan dönüşüm öncesinde dile getirilen ile yapılanın aynı olmadığını Gaziemir Hava Teknik Komutanlığı Lojmanları belirtti. “Kentsel dönüşümde amaç eskinin yenilenmesi ise bu durum kamu yararını gözeterek bizi mağdur etmeden olmalıdır. Biz başka yerlere taşınmak, mahallemizdeki komşularımızla ayrı yerlerde oturmak istemiyoruz” diyen Tekin, “Burada yaşayan Kadifekale Muhtarı Davut Tekin halkımızın hiçbirinde apartman kültürü yok; ancak yerinde çözüm olursa apartmanda bile otururuz.’’ şeklinde konuştu. Uzundere’de yaşanan mağduriyete dikkat çeken Kadifekale muhtarı, buradaki evlerin hiçbirinin ruhsatının olmadığını, Belediye tarafından cüzi bir miktarda enkaz parası verilerek vatandaşların evlerinden çıkartıldığını dile getirdi. Tekin ayrıca “Uzundere’ye zorla gönderilen insanlar oturdukları evlerin borçlarını ödemekte sıkıntı yaşıyor. Bu insanların savunmasızlığından yararlanıp, zaaflarını kullanıp evlerini, mahallesindeki yaşantısını hatta Fotoğraf: Orçun Tam işlerini bile ellerinden aldılar. Bu olaylara şahit olduktan sonra dönüşüme karşıyız. Biz ev sahibiyken borç sahibi olmak istemiyoruz.’’ diyerek sözlerini bitirdi. ‘’Borç ödeyecek gücümüz yok’’ Kadifekale’deki Kosova Mahallesi Muhtarı Reşit Gezginci de Davut Tekin’in sözlerini onaylar şekilde konuştu. Gezginci, ‘’Kentsel dönüşüm hakkında bir bilgimiz yok. Bu konu hakkında da kimse bizi bilgilendirmedi. Uzundere’ye giden halkımıza bakarsak bu durumun bize yarardan çok zarar getireceği belli. Burada yaşayan vatandaşın 20 yıl boyunca borç ödeyecek gücü yoktur. Burası köy gibi, insanların beş-altı çocuğu var. Bu nedenle kimse 10 katlı evlerde oturamaz. Biz de güzel, modern yerlerde yaşamak isteriz tabi ama burada kalmak şartıyla.’’ açıklamasında bulundu. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün yaptığı açıklamada ise 6306 sayılı kanuna göre afet riski taşıyan 18 ayrı bölgede kalitesiz ve niteliksiz binaların yıkılacağı, deprem yönetmeliğe uygun binalar yapılacağı belirtildi. İl Müdür Yardımcısı, “Yasanın gücüyle tüm taraflar olarak vatandaşın daima yanında bulunup kentsel dönüşümü devlet ve özel sektör olarak birlikte başaracağız.’’ dedi. Dönüşümün karşılıksız olamayacağını ve evleri yıkılan vatandaşlara proje süresince yardım yapılacağını ya da geçici konut verileceğini, asla hiçbir vatandaşımızın mağdur olmayacağını belirten müdür yardımcısı sözlerine şöyle devam Metin Büyükkestelli '' Dönüşüm koca koca binaları dikmek değil '' Kentsel dönüşümün amacının afet riski taşıyan yapıların yıkılarak yerine güvenli binaların yapılması olduğunu söyleyen Mod Mimarlik'ın sahibi Mimar Metin Büyükkestelli ''Dönüşüm yüksek binalar yapmak ya da çevre ve tarihi dokuları yok etmek değil. Şehir yaşayan bir varlıktır, onun tüm dokularını yok edemezsiniz.'' dedi. Aslında Türkiye’de kentsel dönüşüm altında birçok yarışma gerçekleştiğini belirten Büyükkestelli , etti: “Bakanlığımız maddi durumu iyi olmayan vatandaşlara yıktırma ve konut kredisi verecek ve krediler sıkı denetim altına alınacaktır. Vatandaşımızın korkması gereken hiçbir neden yoktur.’’dedi ''Yapılan yarışmaların en can alıcı noktası ise yarışmaya katılan mimarlar kentin yapısına bakıyor, tarihi yapıları araştırarak çevreye zarar vermeden en iyi binaları yapmaya çalışıyor ve çevreyi analiz eden en iyi proje seçiliyor. Avrupa Ülkelerinde dönüşüm süreci böyle oluyor. Bizde kentsel dönüşüm projesi TOKİ tarafından yürütülüyor, kontrolünü ise özel yapı denetim firmaları değil yine TOKİ'nin kendisi yapıyor. Bu şirket sadece düz, gösterişsiz ve büyük yapılar oluşturuyor. Bu projeleri uygularken insanların psikolojisini düşünüp, onları kötü etkilemeyecek şekilde yapılmalı. Yurtdışında binalar devlet tarafından değil özel şirketler tarafından yapılıyor ve vatandaşın psikolojisi bozulmayacak şekilde uygulanıyor. Dönüşüm koca koca binaları dikmek değil bundan dolayı projenin tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor.'' açıklamasında bulundu. ĂHKLU .DV×P2012 6D\×30 3 ´ĀQDQ×\RUXP(;32·\XDODFDÿ×]µ ([SRLoLQSODQODQDQĀ]PLUĀQFLUDOW×·Q×Q7UNL\H·GHNLHQE\N\HĂLODODQROPDV×LoLQoDO×ĂPDODUEDĂODG× (JH·GH\D\×Q\DSDQ5DG\RQXQNDW×OG×ÿ×WRSODQW×GDĀ]PLU9DOLVL0&DKLW.×UDoUDG\RFXODUGDQGHVWHNDOG× Nesrin Yorulmaz Serdar Yündem E xpo 2020 kapsamında İnciraltı’nın planlanmasına ilişkin yasa tasarısı Meclis Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu’nda kabul edildi. Bu gelişme üzerine Expo 2020 Yönlendirme Kurulu ara vermeden çalışmalarına devam etti. 2020’de gerçekleştirilecek Expo Fuar Organizasyonu için aday olan İzmir’de Expo’nun yapılacağı alanın İnciraltı olarak belirlenmesi ve bu alanın planlanması ilk adım oldu. Tasarıya göre, İzmir İnciraltı Turizm Merkezi kentsel yeşil alan şeklinde planlanacak ve Expo alanı olarak belirlenecek. Alanın Expo alanı dışında kalan kısımları sağlık, turizm ve konut amaçlı kullanılmak üzere değerlendirilecek. İmar planlamalarında ihtiyaç duyulan yol düzenlemeleri için yeterli alan ayrılacak. Organizasyonun ardından bir yıl içinde bu yapılar kaldırılarak, Expo alanı büyük kentsel yeşil alan olarak düzenlenecek. Ancak, alanının yüzde 3’ünü geçmemek şartıyla Expo’ya ilişkin simgesel yapılar korunabilecek. Ege Bölgesi’nde yayın yapan 101 Radyo Expo için birarada Expo sürecine katkıda bulunmak adına Balçova Termal Otel’de Ege’nin 101 Radyosu toplandı. İzmir Valisi M. Cahit Kıraç “Radyolarımız çoksesliliğin simgesidir ve hazırladığımız kamu spotuyla sesimizi duyuracağız ve inanıyorum Expo’yu alacağız ” diyerek radyoculardan destek aldı. Afyon, Manisa, Aydın, Denizli, Muğla, Uşak il ve ilçelerinden İzmir’e gelen radyo temsilcileri Expo ile ilgili sunumu izledi. “İnciraltı, Türkiye’nin Central Park’ı olacak” Expo 2020 sadece İzmir’in değil, Türkiye’nin de gelişimine katkıda bulunacak sözleriyle Expo’nun önemini vurgulayan Kıraç, “İzmir olarak büyük Expo’ya talibiz ve Expo’lar gerçekleştikleri kentin hinterlandını da (art bölge) genişletir. Sadece İzmir değil İstanbul’dan İzmir’e gelene kadar kullanılan bütün yollar ıslah edilecek. Bölgenin ekonomisine katkı sağlayacak ve markalaşmaya etkisi olacaktır.” diyerek sadece İzmir’i değil Expo sürecinde bulunan tüm alanları etkileyeceğini dile getirdi. Expo’daki tarihi gelişimden bahseden Kıraç, “İlk adaylığımızı 2005 yılında gerçekleştirdik. 1851 EXPO’su Londra’ya Crystal Palace’ı, 1889 EXPO’su Paris’e Eiffel Kulesini, 1992 EXPO’su İspanya’ya Madrid-Sevilla arası hızlı treni getirdi. Dünya Expo’larında gördüğümüz örnekler gibi kazan- İzmir Valisi M. Cahit Kıraç Fotoğraf: Nesrin Yorulmaz dıklarımızı sizinle paylaşacağız. Organizasyonu kazandıktan sonra İnciraltı arazisi Amerika’daki Central Park gibi olacak. Expo 2020 diyerek işi takvime bağladık ve ne kadar zamanda neler paylaşacağımızı da dünyaya duyurduk. 35-40 milyon ziyaretçiyi de öngörüyoruz” diyerek sözlerini tamamlayan Vali Kıraç, Egeli radyoculara teşekkür etmeyi de ihmal etmedi. ´(QJHOVL]Ā]PLUµ\ROXQGDE\NDG×P ·GH\DS×ODFDN´(QJHOVL]PLUµ.RQJUHVLoHUoHYHVLQGH\DS×ODQ(QJHOVL]PLU6WUDWHMLN3ODQ×$UDPD.RQIHUDQV× VRQDHUGL Ralfi Kanyas İ zmir Crowne Plaza Oteli’nde yapılan Engelsizmir Arama Konferansı yoğun ilgi gördü. İki gün süren konferansta, konularında uzman kişilerden oluşan 20 masa, belirlenen konuların başlıkları üzerinde çalıştay yaptı. Konferansa, CHP Milletvekili Musa Çam, Eshot Genel Müdürü Faruk Alçelik, Metro Genel Müdürü Sönmez Alev, İzdeniz A.Ş. Genel Müdürü Salih Aslan ve İBB Fen İşleri Daire Başkanı Fazıl Ölçer katıldı. Konferansta engelli ailesi olmanın zorlukları, kentsel dönüşüm, engelli hakkı, ulaşım ve denetim, istihdam, kültür sanat ve ayrımcılığa karşı farkındalık oluşturma konuları tartışıldı. Masalara en az bir tane sivil toplum örgüt üyesi ve yöneticisi verildi. Çalıştayların neticeleri doğrultusunda sunum yapılıp, çözüm önerileri getirildi. Konferansın sonunda her masa konu başlıklarını üçer maddeye indirdi. Yapılan çalıştaylar, en son Ali Poyrazoğlu’nun denetiminden geçtikten sonra sonuç bildirgesi olarak açıklanacak. Engelsizmir yürütme kurulu, belirlenen başlıklarla ilgili strateji ilerleme planı kuracak. “Empati yaratmamız gerekiyor” Konferansın moderatörü olarak katılan ünlü tiyatro sanatçısı Ali Poyrazoğlu şunları söyledi: “İzmir’de insanların zihnindeki perdeyi kaldırıp engelsiz zihinlerle, engelli arkadaşlara değişikliklerle ilgili önerilerde bulunulması gerekiyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi büyük bir istekle bu projeye inanarak, gerçekleştirmek istiyor ve bana da desteklemek düşüyor” diye konuştu. Daha önce bu konuda bilgi birikimi sahibi olduğunu söyleyen Poyrazoğlu konuşmasının devamında, “Devamlı üstünde düşündüğüm ve çalıştığım bir konuydu. Daha öncede uzun süre üstünde çalışmıştım. Kobay adlı bir oyun yazdım. Oyun down sendromlu insanlarla ilgiliydi. Bunun için doktorlarla çalıştım, kitaplar okudum. Engelli çocukları olan ailelerle çalıştım bilgi sahibi oldum ve hazırlandım.’’ dedi. Amaç kenti dönüştürmek bakmalarını sağlamak ve bir empati duygusu geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu işlerle ilgili bir sürü sorunu ortaya çıkarıp, resmi makamlarla tartışılması ve yasalarda yapılacak Projenin Yürütme Kurulu Başkanı Ortopedi Uzmanı Levent Köstem ise konuşmasında “34 yıldır ortopedi uzmanlığı yapıyorum. Engellileri tedavi ediyorum ama onları tedavi etmek yetmiyor. Dışarıya çıktıklarında onlara uygun Konferans katılımcıları Ali Poyrazoğlu’nun esprileriyle keyifli anlar yaşadı oturacak bir yer bulunamıyorsa bu işte bir sorun var demektir. Bu sebeple 3 sene önce meclis üyesi olduktan sonra bu kongrenin formatını hazırladım. İki sene önce de yazısını yazdım.” dedi. Köstem konuşmasına şöyle devam etti: “Amerika’da ve Avrupa’da engelli insanlar rahatça gezip dolaşabiliyor. Engelli park yerlerine kimse park etmiyor, bakkallar kaldırımların üzerine kendi kasalarını koymuyor.” ifadelerini kullandı. Köstem, kentte yaşamanın bir bedeli olduğuna dikkat çekerken, insanların kentte yaşayıp aynı zamanda herkesin hakkına hürmet etmesini ve bu hakların başında da engellilerin haklarının geldiğini, eğer bu duruma dikkat edilmiyorsa bunun da bir cezası olması gerektiğini söyledi. Projenin amacına da değinen Levent Köstem konuşmasını şöyle bitirdi. “Bu projede, amacımız, farkındalığı artırıp İzmir kentini global olarak hazırlamaya çalışmak”. Konferans, görme engelli sanatçılar Diyar İmer ve Eyüp Aylar’ın bağlama ve kaval dinletisiyle sona erdi. 4 JQGHP .DV×P2012 6D\×30 gÿUHQFLQLQ\NDUW×\RU 6RQG|QHPGHE\NWDU×ĂPDODUD\RODoDQ]DPODUYHKDUoODU7UNL\H·QLQRGDNQRNWDV×KDOLQHJHOGL tamamen göz boyamaktır. Kimsenin sesi çıkmadı. İki üç kısık sesin çıkmasıyla birlikte olay bastırıldı. Zamlar ise herkesi ilgilendiren bir konu. En büyük nedeni elektrik ve doğalgaz gibi temel ihtiyaçlara yapılan zamlar. Yapılan zamlar yüzünden yüzde 10 daha pahalı yaşamama sebep oldu. Sırf vergi ve zamlar yüzünden insanların alım gücü yok oldu. Bu da ülke içi ekonomide gerilemeye yol açıyor. Ege Üniversitesi’ndeki fiyat artışlarını protesto eden öğrenciler, “Müşteri değiliz, öğrenciyiz biz” sloganları attı. Ece Yekenkınrul Batum Kundak Ü niversite öğrencilerini ve ailelerini zor duruma sokan harç problemi git gide büyümeye başlarken hükümet bu olaya el attı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın 27 Ağustos Habertürk’ün internet sitesinde yayınladığı habere göre harçların kaldırıldığı bildirildi. Birinci öğretim ve açık öğretimde katkı payının alınmasına son verilmesi öğrencilerin yüzünü güldürdü. Buna ilaven ikinci öğretimde ise alınan ücretin kanuna ‘öğretim ücreti’ olarak geçtiği belirtildi. 31 Ağustos, trthaber.com sitesinin yayınladığı bilgiye göre, Bülent Arınç, ikinci öğretim harçlarının kaldırılmamasının sebebini, yeni yasal düzenlemeye ihtiyaç olmasına bağladı. Öğrencilere büyük şok Öğrencileri kısmen sevindiren bu haber sonrasında karşılaştıkları olay bir hayli şaşırtıcıydı. Harçların kaldırılmasına sevinen Açıköğretim öğrencileri, önceki yıllarda verdikleri 250 liranın sadece 45 lirasını ödemeyeceklerini öğrenince büyük şok yaşadılar. 205 lira kitap giderleri için ‘öğretim gideri ödemesi’ adı altında alındığı belirtildi. Bülent Arınç, yaptığı basın açıklamalarında üniversitelerin harçlardan aldığı katkı paylarını alamayınca, yaşadıkları maddi açığı devletin ödeyeceği konusunda bir takım açıklamaların üstünde fazlasıyla dururken, 3 Ekim , Haberciniz.com internet sitesi bir başlığa yer verdi. Başlığa göre, ‘harçları hatırlayan Arınç, Bölümler Devam eden öğrenciler zamları unuttu’ ifadesine Mimarlık 15,900 yer verildi. Arınç’ın harçları kaldırmakla övünürken Hukuk yapılan zamları es geçtiği Mutfak Sanatları 15,900 öngörüldü. Diğer bölümler 15,900 Türkiye’deki zamlar göz ardı edilemedi Bu kadar olayın yanı sıra Türkiye’nin bir başka odak noktası daha geldi. Türkiye’deki zamların sürekliliğinden yakınan vatandaş bir yenisiyle daha karşılaştı. Cnnturk.com internet sitesinin 23 Eylül tarihinde vermiş olduğu bilgiye göre, Maliye Bakanlığı’nın bütçe hedeflerindeki sapma nedeniyle, bir süredir üzerinde çalışılan tedbir paketi uygulamaya konuldu. Yürürlüğe giren kararla, benzin, motorin ve LPG’de litre başına 30 kuruş vergi artışı yapıldı. Alkollü içeceklerde ise, rakıya 11 lira, liköre 30 lira, cin ve votkaya ise 12 lira zam yapıldı. Bununla beraber tapu harçlarındaki bedel binde 20’ye çıkarıldı. Bu zamlarla birlikte benzinde dünyanın en pahalı yakıtını kullanan Norveç’in birinciliğini elinden almış bulunduk. Zamların ardı sıra kesileceğinden ümitsiz olan vatandaş, hergün güne yeni zamlarla uyanmaya devam ediyor. Benzine gelen zamla beraber Norveç’i geçmekle kalmayıp aramızdaki farklı epeyce arttırıyoruz. Üstelik yeni yılla beraber yeni zamların geleceğine yönelik konuşmalar başladı bile. Türkiye ise buna sessiz kalmaya alışmış gibi görünüyor. Zamlar İzmir Ekonomi Üniversitesi’ni de vurdu! Türkiyede yapılan çoğu zam İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin 2012-2013 öğretim ücretlerine de damgasını vurdu. Üniversite’nin resmi sitesinden alınan bilgilere göre, Mimarlık ve Mutfak Sanatları bölümlerindeki yeni gelen öğrencilere yapılan zamlar ilgi çekti. Firuzda yeni zamlar Bazı bölümlerdeki zamlarla beraber, okulun yemek şirketi olan Firuz Catering’den de zamlar gecikmedi. Bazı ürünlerde fiyat değişikliği yapıldı. Bu konuyla ilgili Firuz Catering firmasının İşletme Müdürü Cenk Aydoğdu ile bir röportaj yaptık. Röportajda Cenk bey yapılan zamlarla ilgili, bu zamları kendilerinin değil okulun karar verip onlara bildirdiğini, onlarında bu yönde uygulamaya koyduklarını bildirdi. Ayrıca Aydoğdu; ‘Okulun kira bedeline yapılan oranda zam yapılıyor. Bu fiyatları bize okul belirliyor. Bizim şirket olarak 60 personelimiz var. Bu işçilerin maaşları ve sigortalarına ve de okula verdiğimiz kira bedeline göre bizimde belli zamlar yapmamız gerekiyor.’ dedi. Bunun üzerine, asgari ücretlerde zam yapılmazken, bu ürünlere neden zam yapılıyor diye soru yönelttiğimizde ise hiç bir personellerinin askeri ücretle çalıştırılmadığını, Yeni öğrenciler 17,500 17,500 17,500 15,900 okulun firmaya her sene %10 un altında kalmıcak şekilde kira bedeline zam yaptığını, bu nedenlede ürünlerdeki fiyat artışının kaçınılmaz olacağını belirtti. Öğrenciyi düşünen yok İşletme Müdürü Cenk Aydoğduya ‘öğrenciyi düşünen kimse yok mu?’ sorusunu yönelttiğimizde, bu konuda yapacakları birşeyin olmadığını belirtti. Çoğu üniversitede çayın fiyatı 75 kuruş ile 1 lira arasında değişirken kendilerinin 70 kuruşta kaldıklarını söyleyen Aydoğdu; ‘Biz aynı zamanda 50 öğrenciye de yemek bursu veriyoruz. Öğrencinin durumunu ve sağlığını fazlasıyla düşünüyoruz. Bu yüzden en yüksek kalitede ve ortalama fiyatlarda hizmet vermeye çalışıyoruz.’ dedi. Öğrencinin sesine de kulak verdik Gizem Kandemir / Görsel İletişim Tasarımı / 3. Sınıf Harçların önce kaldırılması sonra da 45 lira indirim yapılması Begüm Aksüyek / Halkla İlişkiler ve Reklamcılık / 3. Sınıf Türkiye, Norveç’in önüne geçerek dünyanın en pahalı benzin kullanan ülkesi oldu ki Norveç’te kişi başına düşen milli gelir neredeyse Türkiye’den 4 kat daha fazla. Doğalgaza ise son bir yılda yüzde 48 oranında zam yapıldı. Doğalgazın ardından elektriğe yapılan zam da yaklaşık yüzde 9 oranında. Aileleri vuran bu zamlar, biz öğrencileri de etkiliyor. Buna rağmen yüksek fiyatlarla öğrenim görüyoruz. Birçok öğrenci kısmen sevinse de 45 liralık bir indirimin Türkiye’deki öğrencilerin yüzünü pek güldürdüğünü sanmıyorum. Burak Çelik / Mütercim Tercümanlık / 2. Sınıf Türkiye’deki zamlar gereğinden fazla. Çok fazla vergi ödüyoruz. Bunun yanı sıra insanların kazandığı maaşlarda hiçbir artış olmuyor. Benzine gelen zam artık ayda bir değil haftada iki üçe çıktı. Doğalgaz, ekmek, su gibi temel ihtiyaçlar da çok pahalı. Okulda Firuz dediğimiz sistem mevcut. Her sene zamlar yapılıyor. Geçen sene zam geldi fakat protestolarla bastırıldı. Her sene protesto mu yapmamız gerekiyor? Devlet okullarında harçların kaldırıldığı söyleniyor. 45 liralık fiyat düzenlemesini de harçların kaldırılması değil indirim olarak algılıyorum. JQGHP .DV×P2012 6D\×30 5 *HQoOHULQĂLGGHWHÿLOLPL *HoWLÿLPL]JQOHUGH|ÿUHWPHQ5DELD6HYLOD\'XUXNDQ·×Q|ÿUHQFLVLWDUDI×QGDQ|OGUOPHVLQLQDUG×QGDQEHQ]HU ROD\ODU×QJQGHPHJHOPHVL\OHELUOLNWHJHQoOHULQĂLGGHWHHÿLOLPLQLQVHEHSOHULQLX]PDQODUODJ|UĂWN Begüm Tanur - Gül Tanyer İ zmir’in Karabağlar ilçesinde 15 yaşındaki öğrenci H.K’nin, öğretmen Rabia Sevilay Durukan’ı bıçaklayarak öldürmesinin ardından çarpıcı bir başka olay da Tuğba Özbek Anadolu Lisesi’nde yaşandı: okul öğrencilerinden Mert Halil Işık binanın 5. Katından atlayarak yaşamına son verdi. Acı sonuçlar doğuran olaylar üzerine İzmir Milli Eğitim Müdürü Vefa Bardakçı, öğrencilerin şiddete eğilimini engellemek için çalışma başlattıklarını açıkladı. Bardakçı, art arda meydana gelen olaylar sonrası okul müdürleri ile toplantı yaparak, öğrencilerin şiddet eğilimini azaltmak için yeni bir proje başlattıklarını söyledi. Bardakçı, proje kapsamında, her öğrencinin ilgi ve yeteneklerinin tespit edilip, sonuçlara göre sportif, kültürel, sanatsal veya sosyal faaliyetlere yönlendirileceğini anlatarak, “Çocuklarda bir hedef boşluğu var” dedi. Çocukları yetenekleri doğrultusunda, tiyatro, spor, müzik veya sosyal konulara yönledirerek kendisine bir yol çizmesini sağlayacaklarını söyledi. Ayrıca İzmir Milli Eğitim Müdür, “Öğrencilerimize yeteneklerine göre hedef göstererek, şiddet olaylarını engellemek istiyoruz” dedi. Açıklamalar yapıldıktan birkaç gün sonra bir başka ortaokul öğrencisi olan C.E., öğretmenini öğrencilerin önünde öldüren 15 yaşındaki H.K.’ye özenerek, okulda bıçakla dolaşıp öğretmenini aradığı sırada yakalandı. Olayın ardından okulda yapılan araştırmada, C.E.’nin, okul arkadaşlarına yaklaşık 15 gün önce öğretmenini öldüren 8’inci sınıf öğrencisi H.K. gibi, öğretmenini öldüreceğini söylediği öğrenildi. Peki bu sorun neden kaynaklanıyor? Yaşanan bu olaylar akıllara gençlerin şiddete olan eğiliminin günümüzün en büyük sorunlarından biri olduğunu getirdi. Birbirine çok yakın zamanlarda yaşanan aynı yaşlardaki gençlerin sinirlerini kontrol edememesi sonucunda kendilerinin ve başkalarının hayatlarına kast etmeleri sorunu başta uzmanlar olmak Fotoğraf: Ece Yekenkınrul üzere herkesi düşündürmeye başladı. Peki bu sorun neden kaynaklanıyor? Sorunların tek bir sebebi var demek mümkün değil. Aile, okul, kültürel, sosyal ve çevresel faktörler incelenerek, öfke kontrolu yapamayan insanlara karşı farklı şekillerde yardımcı olunmalı. Biliniyor ki; öfke küçük büyük tüm insanların farklı dozda hissetiği doğal bir duygu. Kişiler haklı veya haksız sebeplerle hatta bazen hiçbir sebebi olmadan öfkelenir, sosyal çevremize karşı bir tepki oluşturabilir. Bu insanların kendisini koruma sistemidir fakat onemli olan nokta bu duyguyu kontrol edebilmek. Uzmanlara göre öfke kontrolu küçük yaşlarda gelişir. Bu yaşlarda çocuğun örnek aldığı insanlar genel olarak aile büyükleri olduğu için onları taklit ederler. Ailenin eğitim düzeyi ve yaşadığı çevrenin kültürü bu durumla ayrı düşünülemez. Gençlerin şiddete eğilimiyle ilgili Çocuk Gelişim Uzmanı ve Psikolog Ayşegül Oğuz Alkış’ın görüşlerini aldık. Uygun ve verimli aile eğitimi şart Ayşegül Alkış gazetemize yaptığı açıklamada, temelde aile eğitimi ve aile ilişkilerindeki sıkıntı nedeniyle çocuklarda şiddet eğiliminin arttığını önemle “Öfke kontrölü ve şiddet toplumun genelinde ciddi bir problem” İEU Psikoloğu Nilgün Köstem’le yaptığımız görüşmede, Köstem “Öfke kontrolü ve şiddet, sadece üniversite öğrencilerinde değil, bizim toplumumuzun genelinde ciddi bir problem. Üniversite ve lise öğrencileri kimliğin tam oturduğu, kendilerine ve çevrene bunu gösterme, ispatlama ihtiyacının olduğu bir dönemdeler. Dolayısıyla bu öğrenciler için; anne babayı terslemek, bağırmak ve benzeri davranışlar övünerek anlatılan, kişiye kredi kazandıran olaylar ya da böyle bir algı var” dedi. belirterek, anne ve babanın eğitimi şiddetin azalmasında büyük rol oynadığını söyledi. “Hamilelik dönemindeki eğitimlerle çocuklardaki şiddet eğilimi azaltabilir. Çünkü anne ile kurulan ilk bağla birlikte çocuk öğrenmeye, keşfetmeye başlar. Hamilelikte yaşanan aksaklıklar sebebiyle çocuklarda öfke duygusu oluşur. İlerleyen yaşlarda görülen tepkilerde okul, rehber öğretmen, psikolog, psikiyatrist gibi uzmanlarla da bu sıkıntıların önüne geçilebilir” ifadelerini kullandı. Alkış, ayrıca okullardaki disiplin sistemi hakkında şunları belirtti; “Disiplin sistemi ödül-ceza sisteminin bir parçasıdır. Zaman zaman caydırıcı ya da engelleyici olabilir ama kesinlikle çözüm değil. Disiplin cezası alan çocukların düzenli psikolojik takibinin yapılması gerekir. Erken yaşlarda çocukların ortaya koyduğu bu davranışları değerlendirirken bu tür olayları daha fazla duyacağımızı düşünüyorum. Çünkü eğitim sistemimizde öğretim var, eğitim maalesef yok. Çocuk için özel dersler bulunur, dersanelere paralar verilirken, insani değerler konusunda eksikliğimiz çok yüksek. Şiddet yaşı artık okul öncesi yaşta bile artıyor. Şiddetin azalması için aile eğitimi, uygun ve verimli aile iletişimi şart.” diyerek uyarıda bulundu. Peki lise öğrencilerinden bir adım sonrasına bakarsak, üniversite öğrencileri şiddet kontrolünde zorluklar yaşıyor mu, sinirlerini kontrol etmekte ne kadar başarılılar? Bu soruyu İzmir Ekonomi Üniversitesi Psikoloğu Nilgün Köstem’e yönelttik. Ayrıca Köstem, üniversitelerde caydırıcı disiplin cezaları, okuldan atılma gibi yaptırımlar olmasa, çok daha fazla şiddet olaylarıyla karşılaşılabileceğine dikkat çekiyor. Çözüm olarak çocukluktan itibaren, başkalarına saygılı davranmak zorunda olduğumuzu, kimsenin hatta hiçbir canlının bedensel ve ruhsal bütünlüğüne saldırmaya hakkımızın olmadığını nedenleriyle, mantığıyla birlikte anlatılması gerektiğini belirten Psikolog Köstem. “Çocuk da bu içselleştirerek büyümeli ki, yasal bir denetim, ceza alma çekincesi olmasa bile yapmasın, kendini kontrol edebilsin.” diyerek açıklamasına son verdi. 6 JQGHP .DV×P2012 6D\×30 ´gOP\DVDV×QDKD\×Uµ 7%00·QLQ\HQL\DVDPDG|QHPLQGH2UPDQYH6XĀĂOHUL%DNDQO×ÿ×QFDKD]×UODQDQYH\DVDODĂPDV×SODQODQDQVD\×O× +D\YDQ+DNODU×.DQXQXKD\YDQVHYHUOHULQWHSNLVLQHQHGHQROGX şekilde “uyutulması” öneriliyor. Hayvanseverlerce yayınlanan deklarasyonda ise; “ Öldürmenin “uyutma” tanımıyla yasaya girmesi ve meşrulaştırılması kabul edilemez. Hayvanları yaşatmak yerine ne şekilde öldürülmesinin tanımlandığı bir yasa kabul edilemez. İki sene hapis cezasıyla sınırlandırılması, alınabilecek cezaların para cezasına döndürülebilecek olması cezaların ağırlaştırılmasının asıl amacı olan suçu engellemenin önüne geçecektir. Hayvanlara işkence cezasını sadece 750 TL’lik idari para cezasını devlete ödeyerek devam edilen bir suç halini alacaktır. Hiçbir caydırıcılığı yoktur.” denildi. Yasa tasarısının belediyelere etkisi Sivil Toplum Kuruluşları yasayı protesto etmek için 30 Eylül’ den itibaren Türkiyenin birçok ilinde eylemler düzenledi Umut Emre Çınar Y eni yasa tasarısında, sahipli ve sahipsiz hayvanları belediye sınırları içinde veya dışında başı boş bırakmak, ev ve süs hayvan satışı yapan yerlerde yırtıcı, saldırgan ve zehirli hayvan satmak, hayvanlara işkence yaparak ölmesine sebep olmak yasa kapsamında suç olarak tanımlandı. Kanun taslağı ile pitbull terrier, japanese tosa, dogo argentino, fila brasileiro ve bunlar gibi tehlikeli köpek ırklarını ve melezlerini üretmek, sahiplenmek, ülkeye girişini, satışını ve reklamını yapmak, takas etmek, sergilemek ve hediye etmek yasaklandı. Bu yasağa uymayan hayvan sahiplerine iki yıla kadar hapis cezası öngörülmekte olup, mevcut hayvanların, geçici hayvan bakımevlerine teslim edilmesi zorunluluğu getirildi. STK’ lardan eylem çağrısı Sivil Toplum Kuruluşları yasayı protesto etmek için 30 Eylül’ den itibaren İstanbul, İzmir, Adana, Aydın, Bodrum, Bursa, Çanakkale, Denizli, Eskişehir, Giresun, Mersin, Samsun, Tekirdağ, Ankara, Kocaeli ve Trabzon’da eylemler düzenledi. Aralarında oyuncu, sporcu ve sanatçı gibi ünlü kişilerin de bulunduğu hayvanseverler yeni Hayvan Hakları Kanununda değişiklik öngören kanun tasarısını protesto etmek için yürüdü. Eylemlere binlerce insan ellerindeki pankartlarla destek verdi. Kendi hayvanlarıyla eyleme katılan hayvanseverler renkli görüntüler oluşturdu. Ülke genelinde yapılan eylemlerde diğer şehirlere oranla en kalabalık katılım İzmir’de oldu. Yaklaşık 5 bin kişinin katıldığı yürüyüşte hayvanseverler yasaya hayır dedi. İstanbul Boğazı’nda zincirli eylem kısa sürdü Boğaz köprüsüne çıkan yedi kişilik hayvan hakları savunucusu grup kendilerini boğaza zincirledi. Grup sözcüsü yaptığı açıklamada, “Onlar başlarına ne geleceğinden habersiz. Onların sesi olacağız, öldürülmelerine asla izin vermeyeceğiz. Devletin, basının dikkatini çekene kadar da bu tip eylemlerimizi sürdüreceğiz. Biz yaşam istiyoruz, ölüm değil!” dedi. Yaklaşık 15 dakika süren eylem, olay yerine gelen polis ekiplerinin müdahalesiyle sona erdi. Hayvan Hakları Savunucuları tepkili Düzenlenen yeni yasa tasarısı hayvanseverlerce “ölüm yasası” olarak adlandırılıyor. Yasa tasarısında en çok tepki çeken madde ise şöyle: ” ... bu sebeple bakım evlerinde kısırlaştırılıp aşılandıktan sonra kayıt altına alınan sahipsiz hayvanların, hayvan bakımevlerinde yeterli yer olmadığı takdirde sahiplendirilinceye kadar oluşturulacak olan sahipsiz hayvanlar doğal hayat parkında bakılması için düzenleme yapılmıştır.” Tepkilerin yoğunlaştığı bir diğer madde ise 6.madde. Buna göre ” Bir canlının, sahipsiz ve ya güçten düşmüş olması, onun ölüm nedeni olamaz, olmamalıdır.” Bunun yanı sıra 6. maddeye ek olarak konulması amaçlanan maddede güçten düşmüş hayvanların acısız Konuyla ilgili bilgi aldığımız Balçova Belediyesi Veterinerlik Müdürlüğü yetkilisi; “ 5199 sayılı Hayvan Hakları Yasa tasarısı hakkında bize bir bilgi gelmedi. Yasa şu an tasarı halinde ve bazı düzenlemelerin yapılması için geri çekilmiş durumda. Bu yüzden belediyemize gelen her hangi bir bilgi yok.” dedi. Sözlerine devam eden yetkili; “Bizim bugün bile hali hazırda olan bir ekibimiz var. Beş kişilik personel ve bir adet toplama aracımızla hizmet veriyoruz. Bunun yanı sıra Büyükşehir Belediyemizle de yakın temas halindeyiz. Hayvanlarda oluşabilecek olası bir hastalıkta yeterli müdahaleyi yapamadığımız zaman Büyükşehir Belediyemize ait olan Işıkkent Hayvan Barınağı’na gönderiyoruz ve hayvanların orada bakılmasını sağlıyoruz.” şeklinde konuştu. GQ\D .DV×P2012 6D\×30 7 $%'·GHVHoLPKH\HFDQ× $%'VHoLPOHUL.DV×P·GDJHUoHNOHĂHFHN%DĂNDQ2EDPD·Q×QUDNLEL&XPKXUL\HWoLDGD\0LWW5RPQH\ Güney Çetin D ünyanın merakla takip ettiği ABD başkanlık seçimleri 6 Kasım’da yapılacak. Başkan Obama ve Mitt Romney arasında kıyasıya bir yarış olacak. Seçimlerde her iki aday da yarış öncesi iddialı. 2008 seçimlerini kazanarak ABD tarihinin ilk siyahi Başkanı olan Barack Obama, 2008’de seçilirken birçok vaatte bulunmuştu. ABD’li lider, ekonomi ve ABD’nin içinde bulunduğu savaşlarla ilgili verdiği vaatlerden bazılarını başkanlığı süresinde gerçekleştirdi. Şimdiki rakibi Massachusetts eski valisi Mitt Romney ise Obama’yı zorlayacağa benziyor. Son anket sonuçları iki adayın da birbirine yakın olduğunu gösteriyor. 2008’deki seçimlerde de Cumhuriyetçi Parti’den adaylığını koyan ama ön seçimlerde rakibi John McCain’e geçilen Romney bu sefer Obama’nın karışına güçlü bir rakip olarak çıkıyor. ABD başkanlık seçimlerinde adayların canlı televizyon programında karşı karşıya gelmeleri seçimi kazanma açısından önem taşıyor. Adayların programdaki tavırları, vaatleri, duruşları seçmeni büyük ölçüde etkiliyor. Bunun en somut örneği, anketlerde sekiz puan önde olan demokratların adayı Başkan Obama, 3 Ekim’de ekonomi ile ilgili yapılan canlı yayındaki düello sonrası ülke genelindeki anketlerde gerilemesine rağmen, eyalet anketlerinde Obama’nın üstünlüğü sürüyor. Mitt Romney’in ülke geneli oylarda ilk defa öne geçmesi, Cumhuriyetçi Partililerin seçimle ilgili beklenti ve umutlarını da yükseltti. Fakat ülke geneli en fazla oyu alanın değil, en fazla seçici delege oyunu kazanan adayın ABD Başkanı olacağına dikkat çeken siyasi analistler, ABD seçim sisteminin karmaşık aritmetiği nedeniyle Barack Obama ve Demokratların hâlâ başkanlığa yakın taraf olduğuna vurgu yapıyor. 11 eyalet kilit konumda Adaylar seçim kampanyalarını seçimin kaderini etkileyecek kilit eyaletlere yoğunlaştırıyor. Aralarında Florida, Ohio, Pennsylvania, Colorado ve Virginia’nın da olduğu 11 eyalet, hangi partinin kazanacağı kesin olmadığı için Amerikan siyasi literatüründe “swing states” (salıncak eyaletler) olarak adlandırılıyor. Obama’nın televizyondaki açık oturumda ‘’atak ve hırslı’’ görünen Romney karşısında ‘’pasif ’’ kalması ülke genelindeki anketlerde gerilemesindeki en önemli neden olarak görülüyor. 16 Ekim’de yapılan ikinci münazara ise ilkinin aksine daha sert geçti. Romney’in, tartışmada ‘’son sözü söyleyen’’ konumunda olmaya çalışırken birçok yerde Obama’nın sözlerini kesmesi veya süresi bitmesine rağmen ısrarla tekrar konuşmaya Başkan Obama ve rakibi Cumhuriyetçi aday Mitt Romney (Televizyondaki açık oturum öncesi) çalışması dikkatlerden kaçmadı. Demokratlar, Romney’in bu tutumunu ‘’saygısızlık’’ şeklinde nitelendirirken, Cumhuriyetçiler Romney’in tutumunu ‘’atiklik’’ olarak değerlendirip beğeniyle karşıladı. Geriye bir açık oturum daha kaldı ve son açık oturumun seçim sonuçlarını nasıl etkileyeceğini göreceğiz. İki başkan adayı da halka birçok vaatte bulundu Demokrat Parti adayı Barack Obama, 2016 sonuna kadar 1 milyon yeni istihdam sağlayacağını, milyoner ve milyarderlerden daha fazla vergi alınacağını belirtirken, düşük ücretlerle sağlık hizmetini yaygınlaştıracağını da sözlerine ekledi. Öte yandan Obama, Afgan savaşına 2014’te son vereceğini de söyleyerek daha barışçıl bir dış politikanın sinyallerini verdi. Diğer taraftan Cumhuriyetçi Parti adayı Mitt Romney ise marjinal vergi oranlarında yüzde 20 indirime gidileceğini, devletin artık akılcı davranacağını, kamu harcamalarının milli gelirin yüzde 20’sini aşmayacağını söyledi. Romney, “ABD’ye özellikle Pasifik’te yeni pazarlar açılacak.” dedi. Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu yakından ilgilendiren bir vaatte de bulunan Mitt Romney, ‘’Seçilirsem Suriyeli muhalifleri silahlandıracağım’’ şeklinde bir açıklama da yaptı. Dünya genelinde 32 ülkede 26 bin kişiyle yapılan ‘’Amerikan Başkanlık Seçimi 2012’’ araştırmasına göre, Başkan Barack Obama yüzde 81 oranında oy alırken, Mitt Romney ise yüzde 19’da kaldı. Türkiye’de Obama’ya destek verenlerin oranı ise yüzde 94. 6 Kasım günü hangi adayın seçmeni ne kadar etkilediğini ve dünyanın süper gücünün yeni bir liderle mi yoksa yine Barack Obama’yla mı devam edeceği görülecek. &KDYH]NH]EDĂNDQROGX 9HQH]XHODOLGHUL+XJR&KDYH]PXKDOLIOLGHU+HQULTXH&DSULOHV·LJHULGHE×UDNDUDNVHoLPGHQ]DIHUOHD\U×OG× Güney Çetin V enezuela’da 14 yıldır devlet başkanlığı görevini yürüten Hugo Chavez, geçtiğimiz ay başında yapılan seçimlerde tekrar devlet başkanlığına seçildi. Katılımın yüzde 80 oranında olduğu seçimlerde, Chavez oyların yüzde 54.42’sini, Capriles ise yüzde 44.97’sini aldı. Seçimin ardından Devlet Başkanı Chavez’i tebrik eden Capriles, muhalefeti destekleyenlere kendilerini yenilmiş hissetmemelerini söyledi. Öte yandan, geçen sene kanser teşhisi konan Venezuela lideri, hastalığından tamamen kurtulduğunu dile getirdi. 58 yaşındaki Güney Amerikalı lider, görevine altı yıl daha devam ederse, Venezuela’yı 20 yıl boyunca idare etmiş olacak. Ayrıca Chavez’in galibiyetiyle sonuçlanan seçimler sonrası konuşan ABD Devlet Başkanı Barack Obama, ‘’Venezuela Ulusal Seçim Komisyonu, oyların yüzde 90’ına göre, Devlet Başkanı Hugo Chavez’in yüzde 45’e karşı 54 oranla seçimleri kazandığını ilan etti. Venezuela halkını seçimlere yüksek katılım ve nispeten barışçıl seçim sürecinden dolayı kutluyoruz’’ dedi. Obama Chavezi Kutlamadı Daha öncede basın yoluyla da birbirlerine sert çıkışlar yapan ikiliden Başkan Obama’nın Chavez’i kutlamaması ise dikkat çekti. 8 GRV\D 0OWHFLQLQĀ]PLU·LELU\ 0OWHFLXPXGD\ROFXOXÿXQD\QDV×\DĂDP×QN×\×V×QDWXWXQPXĂ\DĂDPDVDYDĂ×YHUHQELULJLELGLU0OWHFLV×ÿ×QPDF×YH\DJ|oP Ekin Belce Altay T yolculuğa Türkiye'de kalacaklarına karar verdikten sonra çıkmışlar nedenini ise tek bir cümleyle özetliyor: "Türkiye Müslüman bir ülke ve buradaki insanlar bizi aç bırakmaz." Sadiye Türkiye'den çok büyük bir hayranlıkla söz ediyor ama durumu biraz karışık. Mültecilerin Türkiye'ye geldikten hemen sonra Ankara'daki Avrupa Birliği Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne başvurmaları ve T.C. kimlik numarası gibi "99" ile başlayan yabancı tezkeresi almaları gerek aksi takdirde hiçbir yardımdan yararlanamıyor ve kaçak olarak yaşıyorlar. Tabi bu bilgi hiçbir mülteci ve sığınmacı adayına söylenmiyor. Sadiye ve ürkiye-Suriye sınırdaki mülteci kampalarından yaşadığımız şehre, Basmane'nin arka sokaklarına dönelim. Kubilay Mahallesi ile Altınordu arasında Basmane Semt Merkezi diğer bir deyişle Konak Belediyesi'nin Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü. Burada görevli olan Taşkın Bey ve Sibel Hanım bizi karşıladı, çaylarımız hemen geldi. Şans eseri Somalili anne ve çocukları ile karşılaştık. Adı Sadiye, soyadı Rais, 28 yaşında, 5 yıl önce Filistinli eşi Maher ile birlikte Somali'deki açlıktan ve ölümden kaçmış. Deniz yolculuğu yaptıkları tekne çok küçük ve havasız olduğu için yolculuk epey Kabileler arası savaş çoktu. zorlu olmuş, kötü Bir somun ekmek bulmak için hava ve deniz birbirimizle savaşırdık. Yanı şartları da cabası... başımızda birçok annenin, babanın, Çok sıcakkanlı bir çocuğun açlıktan öldüğünü gördüm. aile 2,5 yaşında Biz de açtık. Muhammed ve 5 aylık Ahmet adında iki oğulları var. Konuşmaktan hiç çekinmiyorlar ailesi 5 yıldır Türkiye'de yaşamaaksine seslerini duyurabilecek sına rağmen bu tezkereyi almadığı herkese karşı kapıları açık. için vatandaş olamadı şimdi 5 yıl Sadiye başlıyor anlatmaya: daha beklemesi gerekiyor. "Kabileler arası savaş çoktu. Somali'ye kesinlikle dönmek Bir somun ekmek bulmak için istemediğini belirten Sadiye: birbirimizle savaşırdık. Yanı "Türkiye'yi seviyorum, insanlabaşımızda birçok annenin, babarını seviyorum ama ben burada nın, çocuğun açlıktan öldüğünü kaçak yaşıyorum, kimse ne bana gördüm. Biz de açtık. Eşim Mane de eşime iş vermiyor. Evimiz hir ve ben o zamanlar daha evli rutubet içinde, çok küçük. Kiradeğildik. Karar verdik ve üç-beş mız 250 TL ama biz bunu bile lira birşey toplayarak ve Mersi Ba- karşılayamıyoruz. Bir hayırsever rak adlı kişiye bu paraları vererek ayda 500 TL gönderiyor. Kira, yola çıktık. Her şeyi o ayarladı. elektrik, su, biraz yiyecek hepsi Akrabalarımız bu yolculuğa para bu. Oğullarım Muhammed'in ve bulamadıkları için çıkamadı ama biz ufacık tekneyle 400'den fazla kişiyle geldik. Onlar Yunanistan'a geçti fakat biz istemedik, burada kaldık." Sadiye ve Mahir bu meşakatli Ahmet'in bebek maması, bebek bezi gibi birçok ihtiyaçları var ama karşılayamıyoruz. Hastaneye gidemiyoruz çünkü tezkeremiz yok. İlaç alamıyoruz. Çocuklar hep hasta." Konuşmanın tam burasında Sibel Hanım devreye giriyor ve İzmir'in kentsel dönüşüm kapsamında pilot bölge ilan edildiğinin altını çiziyor. Pilot bölge sayesinde birçok kamp kurulacağını ve bu insanlar için sığınma imkanı sağlayacağını söyleyen Sibel Hanım: "Çiğli'de kurulacak kampa Suriyelilerin yerleştirileceği ve Esad’a karşı savaşan muhaliflerin eğitileceği gibi bir iddia ortaya atılmış. Bu tamamen şehir efsanesi, ortada böyle bir durum yok. Bu kamplar sığınmacıların kötü koşullarını düzeltebilmek için yapılacak kamplardan sadece bir tanesi." Basmane Semt Merkezi'nden Sadiye'ye, Muhammed'e ve Ahmet'e veda ederek ayrılıyoruz. Basmane'nin arka taraflarına doğru yürürken gördüğümüz sokak manzaraları "Burası gerçekten İzmir mi?" dedirtecek derecede vahim. Çöp kokulu sokaklar, camı, kapısı olmayan evler, ayakkabısız çocuklar... Girdiğimiz sokaklarda birinde bir teyze bize soruyor: "Buraları da mı yıkacaklar, onun için mi geldiniz?" Herkesi evlerinden, mahallelerinden olma korkusu sarmış, meraklı gözlerle bu sorunun cevabını bekliyorlar. DHA Sokak Muhabiri Mustafa Oğuz onları rahatlatıyor: "Yok yıkılmayacak, siz merak etmeyin. Biz turistiz geziyoruz." Taliban ve Ölüm Korkusu Yarım saatlik yürüyüşten sonra ara sokakta bir eve geliyoruz. Afganlı sığınmacı Samadi ailesinin evine. Kapıyı ailesinin reisi Ezmeray açıyor ve hemen arkasında 2 yaşındaki kızı Sadef, bizdeki ismiyle Sedef. Kapı girişinde ayakkabılarımız çıkıyor, içeri buyruluyoruz. Gördüğümüz manzara bizi derinden etkiliyor. Salon diye gösterdikleri odada 3 koltuk ve bir halı, yatak odası diye gösterdikleri yerde bir divan ve minder, üçüncü odada ise Sadef'in bir iki tane oyuncağından başka hiçbir şey yok. Salona geçiyoruz. Ezmeray Afganistanlı sığınmacı, 30 yaşında ve Türkçe bilmiyor çünkü Türkiye'ye geleli sadece 2 ay olmuş. Afganistan'da Amerikan ordusunda tercümanlık yaptığı için İngilizcesi çok iyi. İngilizce'yi de lisede öğrenmiş. Üniversiteye niye gidemediğini soruyorum: "Paramız yoktu ki" diyor. Taliban'ın en çok yuvalandığı şehir olan Herat'ta yaşayan Ezmeray bu durumdan dolayı birçok zorluk yaşamış: "Taliban oradaki herşeye hakim tek Fotoğraf: Vecdi Altay Mülteciler ve Türkiye Mülteci, umuda yolculuğun aynası, yaşamın kıyısına tutunmuş, yaşama savaşı veren biri gibidir. Mülteci, sığınmacı veya göçmen, istenmeyen misafire benzer. Geldiği yere adapte olamaz, iki kültür arasında bocalayıp durur. Göç, bir yanıyla dinamizm, hareket, tutunma, güç kazanma, hırstır; bir yanıyla da kopuş, kaçış, ayrılık, yalnızlık, yabancılık, hatta acıyı barındırır. Göç eden kişi farklı, öteki, yeni ve gariptir. Bu sebeple göçler değişim, dönüşüm, karışıklık ve yeniliğin de kaynağıdır. Mültecilerin sosyal, ekonomik, gıda, barınma, eğitim, çalışma; topluma adapte olma, normal yaşama dönme gibi çok sayıda farklı sorunları var. Ancak, en temel sorun hukuki sorunların aşılamaması. Tarihte sayısız kez göç almış bir coğrafyanın, Türkiye’nin ve İzmir’in günümüzde de bir geçiş bölgesi olması kaçınılmaz. Somalili, Filistinli, Afganistanlı, Suriyeli... Dinleri, ırkları, dilleri, kültürleri hiç fark etmez, 9 .DV×P2012 6D\×30 \RNOXNVLPJHVL PHQLVWHQPH\HQPLVDÀUHEHQ]HU*HOGLÿL\HUHDGDSWHRODPD]LNLNOWUDUDV×QGDERFDOD\×SGXUXU güç. Savaştan ve çatışmadan orada ne gibi acılar yaşadığını Ezmeray anlatıyor, biz dolayı insanlar her geçen gün bilmemiz imkansız. İzmir'e geldinliyoruz. Hayatın bu yönünü fakirleşiyor. Nüfusun %60'ı diğinde cebinde sadece 20 TL'si acaba kaç kişi biliyor, kaç kişi bu üniversiteye devam edemiyor, varmış ve buna rağmen yabancı durumun farkında? Gitme vakti İran'a, Pakistan'a, Hindistan'a ve tezkeresini alabilmiş. Ezmegeldiğinde kapıya gittiğimizde Türkiye'ye çalışmaya gidiyor çünkü para yok. Afganistan'da Okula giden kızların yolda bombalanması, bir daha ya çok zenginsin ya okuyamasınlar diye gözlerine kezzap atılması, okulun da çok fakir. Biz de yemekhanesindeki yemeklerine zehir atmaları kızım fakirdik." için doğru olanı yapmaya yönlendirdi. Konuşmanın ortasında eşi Sahar elinde tepsiyle geliyor, çok hoşgörülüler, ellerindeki son çayı bizim için ray ve ailesi artık yasal olarak bir bakıyoruz ayakkabılarımız demlemişler. Eşi Sahar daha 20 sığınmacılar, her türlü sağlık ve dizilmiş, düzenlenmiş. Biz yaşında fakat yaşadığı onca şeyin yemek yardımı alabiliyor. Konak şaşkınlık içerisindeyken Ezmeray sonunda o da sessiz, kırılgan Belediyesi, komşuları ve hayırhemen konuya açıklık getiriyor: ve korkak... Evlilikleri de bir severler yemek yardımı yapıyor. "Misafire saygımızdan..." hayli zor olmuş çünkü Sahar Ezmeray'ın en büyük isteği ise Geri dönüş yolculuğu başŞii, Ezmeray ise Sünni, mezhep çatışmasının da yaşandığı bir yer olan Afganistan'da törelere karşı gelmek bile başlı başına bir baş kaldırı. Çocuk saflığı ve olağanca hayal gücüyle odadaki en heyecanlı kişi Sadef, elindeki bebeğiyle yaşadığı mutluluk özenilmeyecek gibi değil, çok eskiden unuttuğumuz bir şeyi hatırlatıyor: küçük şeylerle mutlu olmak... Peki neden kaçtınız? - "Geçimimi sağlamak için Amerikan ordusunda tercüman olarak çalışıyordum. Taliban bu işe hiçbir zaman sıcak bakmadı ve sürekli tehdit etti. İşten çıktığım bir akşamüstü bana saldırı düzenlediler, ağır yaralandım ama yine de pes etmemi sağlayamadılar. Kaçmaya karar vermemin en büyük sebebi kızımın geleceğiydi." Kızınızın geleceği derken... istedikleri tek şey “iyi bir hayat”, ellerindeki tek şey “umutları”. Türkiye’de yaşayan mültecilerin bilinmeyen ve çok fazla üstünde durulmayan önemli sorunları var. Özellikle yabancı ve istenmeyen olmaktan kaynaklanan değişik sıkıntılar için başvuracakları resmi bir kurum olmaması, sığınmacıların hayatını giderek zorlaştırmakta ve uyum problemlerine sebep olmakta. Mülteciler Türkiye’de ikamet, eğitim, pasaport, çalışma hakkı, sınır dışı edilme durumlarında sıkça sorunlar yaşanmaktadır. Bunların yanı sıra, yabancıların tutuldukları merkezlerdeki kötü koşullar, karşılaştıkları sıkıntılar ve para düşkünü organizatörlerin insafsız tutumları ayrı birer sorun. Öte yandan bu konuda hukuki yardımın nereden alınacağını bilmemeleri nedeniyle çoğu sınır dışı edilip yolculukta hayatlarını kaybetmektedir. Bu durumda da insanın en temel hakkı olan yaşam hakkı ihlal edilmiş oluyor. - "Taliban kız çocuklarının okumasına kesinlikle karşı buna rağmen aileler kız çocuklarını okula göndermekte ısrarlı. Ben de kızımın okumasını istiyorum ama tanık olduğum şeyler beni korkuttu. Okula giden kızların yolda bombalanması, bir daha okuyamasınlar diye gözlerine kezzap atılması, okulun yemekhanesindeki yemeklerine zehir atmaları... Aklınıza gelemeyecek daha birçok vahşice eyleme imza attılar. Hâlâ da bunlar devam ediyor. Böyle bir ortamda kızımı yetiştirmek istemedim. Ona haksızlık edemezdim, benim yaşadığım acıları onun da yaşamasını hiç istemedim. Paramızı denkleştirdik 'kachakbar' bulduk (buradaki deyişle kaçakçı) ve daha iyi bir yaşam için kaçtık." Ezmeray anlattıkça sanki o günlere dönüyor, sesi çatallaşıyor, Ezmeray Samadi ve kızı Sadef Sadef'in okuyabilmesi. Nelere ihtiyacınız var? - "Koltuklar ve halı yeni geldi. Yatağımız, yemeğimiz, suyumuz yok. Şofben olmadığı için Sadef'i soğuk suda yıkamak zorunda kalıyoruz, sobamız yok, kış yaklaşıyor. Evde hiçbir mobilya yok, yemekleri halıda yiyoruz. Sandalye, masa, basit ev gereçleri olsa bizim için her şey daha kolay olacak." lıyor, çıktığımız yokuşları birer birer iniyoruz. Yolda düşünüyoruz yaşananlar, yaşadıkları yerler kesinlikle insancıl değil. Çok değil şehir merkezine sadece 10 dakikalık mesafede devlet yok. Buradaki insanlar kaderine terk edilmiş, unutulmuşlar... Ellerinden tutan, "yanınızdayız" diyen kimse yok... Yokuşları birer birer iniyoruz... Bedenimiz yorgun, ruhumuz yorgun... 10 ELOLP .DV×P2012 6D\×30 'LQDPLWLQNHIDUHWL\DĂ×QGD 'LQDPLWLQPXFLGL$OIUHG1REHO·LQYDVL\HWL]HULQH\×O×QGDQEX\DQDGDÿ×W×ODQ1REHOgGO·QQND]DQDQODU× 1REHO.RPLWHVLWDUDI×QGDQDo×NODQG× Hasan Rençber Her yıl; edebiyat, ekonomi, fizik, kimya, fizyoloji - tıp ve barış olmak üzere altı farklı dalda olağanüstü başarı gösteren isimlere verilen Nobel Ödülleri sahiplerini buldu. Bu yıl beş ülkeden dokuz ismin ve bir kurumun almaya hak kazandığı ödüller, saygınlığının yanı sıra 8 milyon İsveç Kronu (yaklaşık 2 milyon 174 bin tl) değerindeki para ödülüyle de adından söz ettiriyor. İşte 2012 yılının ödüle layık bulunan isimleri ve çalışmaları. Ekonomi Abd’li ekonomistler Alvin Roth ve Lloyd Shapley, “Dengeli dağıtım ve piyasa modeli” adlı çalışmalarıyla 8 milyon kronluk ödülü paylaştılar. Çalışmanın, doktorların hastanelere, öğrencilerin okullara ve hatta bağışlanan organların hastalara dağıtımını kapsayan ‘’istikrarlı tahsisat” teorileri ve piyasa tasarımı uygulamalarından dolayı ödüle layık bulunduğunu açıklayan Nobel Komitesi, ekonomistlerin birbirinden bağımsız çalıştıklarını ancak çalışmanın başarısının Shapley’in teorik sonuçlarının Roth’un pratikte elde bilgilerle birleşmesi sonucu ortaya çıktığını bildirdi. Edebiyat Edebiyat dünyasının merakla beklediği ödül, Çinli yazar Mo Yan’a verildi. İsveç Akademisi’nin temsilen Akademi Daimi Sekreteri Peter Englund tarafından yapılan açıklamada, Çinli yazar Mo Yan’ın, eserlerinde yer verdiği, ‘tarih, masal ve çağdaş olanı harmanlayan sanrısal gerçekçiliğin’ övgüye değer bulunduğu belirtildi. Ülkesinde ve edebiyat dünyasında muhalif kimliğiyle de tanınan Yan, ödülü, iki yıl önce Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen Çinli muhalif Liu Şiaobo’a ithaf ederek hapiste bulunan Şiaobo için özgürlük istedi. Fizik ABD’den David Wineland ile Fransa’dan Serge Haroche, tekil kuantum sistemlerinin manipülasyonu ve ölçülmesini sağlayan deneysel yöntemler konusundaki araştırmalarıyla 2012 Nobel Fizik Ödülü’nün sahibi oldular. Nobel Komitesi tarafından yapılan açıklamada; ışık ve madde arasındaki etkileşimle uğraşan kuantum optikleri alanında çalışan ikilinin, kuantum parçacıklarını tahrip etmeden parçacıkları gözlemlemek için yöntemler keşfettikleri ve geliştirdikleri kaydedildi. Alternatif Nobel Hayrettin Karaca'nın İsveç'te her yıl Nobel Ödülleri'ne alternatif olarak verilen Right Livelihood (Doğru Yaşam Onur Ödülü) bu yıl TEMA Vakfı Başkanı Hayrettin Karaca'ya verildi. İsveç'in başkenti Stockholm'de Doğru Yaşam Ödülü Vakfı yöneticisi Ole Von Uexkull tarafından düzenlenen basın toplantısında, vakfın bu yılki Onur Ödülü'nün TEMA Başkanı Hayrettin Karaca'ya verildiği açıklandı. Yapılan açıklamada ödülün Karaca'ya başarılı girişimciliğini etkin çevrecilikle kaynaştırarak, doğal yaşamın korunmasını ve doğru yönetimini yaşam boyunca bitmez tükenmez bir enerjiyle desteklemesi sebebiyle verildiği ifade edilirken, Erozyon Dede diye de anılan Hayrettin Karaca'nın ödülünü, 7 Aralık 2012'de İsveç Meclisi’nde düzenlenecek törenle alacağı öğrenildi. Barış Dünya barışına katkıda bulunan kişi ve kuruluşlara verilen Nobel Barış Ödülü Avrupa Birliği’nin oldu. Konuya ilişkin açıklama yapan Nobel Komitesi başkanı Thorbjoern Jagland, AB’nin, 60 yılı aşkın süredir Avrupa’da insan haklarına, demokrasiye ve barışa olan katkılarından dolayı ödüle layık görüldüğünü açıkladı. Ödüle layık bulunan köklü kuruluşun en tepesindeki isim olan AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ise ödülün, AB’nin vatandaşlarının ve dünyanın iyiliği için çalışan emsalsiz bir proje olduğunun teyidi anlamına geldiğini söyledi. Kimya ABD’li bilim insanları Robert J. Lefkowitz ve Brian K. Kobilka, önemli sinyalleri dışarıdan hücre içine ileten, hücre duvarındaki G proteini kenetli reseptörlerle ilgili çalışmalarıyla ödüle hak kazandılar. İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi’nden yapılan açıklamada, hücrelerin çevrelerini nasıl algıladıklarını anlamanın daha iyi ilaçlar üretebilmek için kilit nokta olduğu ve bu çalışmayla birlikte ilaç sanayisinde bir çığır açıldığı belirtildi. Tıp İngiltere’den John B. Gurdon ile Japonya’dan Shinya Yamanaka kök hücre konusunda yaptıkları çalışmalarla 2012 Nobel Tıp Ödülü’nü paylaştılar. Hayvan hücreleri üzerinde yaptıkları deneylerle, DNA’nın, hücreyi her türlü hücreye dönüştürmek için gerekli bilgiye sahip olduğunu keşfederek kök hücre çalışmalarının temellerini atan isim olarak bilinen John B. Gurdon ile yetişkin hücrelerin yeniden programlanabileceğini bulan Shinya Yamanaka’nın çalışmaları birçok rahatsızlığın tedavisinde hastalar için umut oldu. İkinci Nobelimiz Arap Baharı'yla geldi Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan tarihteki en genç iki kişiden biri olan Orhan Pamuk, 2006 yılında bu ödüle layık görülmüştü. Sonrasındaki açıklama ve siyasi tartışmalarla gündemden uzun süre düşmeyen bu ödül, Türkiye tarihinde kazanılan ilk Nobel Ödülü olma özelliği taşımıştı. Geçen sene Nobel Barış Ödülü'nü kazanan Yemen asıllı gazeteci Tevekkül Karman'ın, geçtiğimiz ay içinde Türk vatandaşlığına kabul edilmesiyle Nobel sayımız ikiye yükseldi. Arap Baharı’nın Yemen hareketi öncülerinden olan Karman'a Yemenliler tarafından “İhtilalin Anası” benzetmesi yapılmış ve Oslo’daki Nobel Barış Heyeti tarafından 2011 yılında ödüle hak kazandığı açıklanmıştı. .DV×P2012 6D\×30 NOWUVDQDW 11 $OW×Q3RUWDNDO·DĀ]PLU·GHQEDN×Ă %X\×O·XQFXVXG]HQOHQHQ8OXVODUDUDV×$OW×Q3RUWDNDO)LOP)HVWLYDOL·QGH|GOOHUVDKLSOHULQLEXOGX Uysal Varol C am Piramit Sabancı Kongre ve Fuar Merkezinde görkemli açılışa sahne olan film festivalinin açılış gecesine Türk sinemasının emektarları katıldı. Gecede Türkan Şoray’a Sanatta Sosyal Sorumluluk, İlyas Salman’a ise Yaşam Boyu Onur Ödülleri verildi. Düzenlenen geceye katılan sanatçılar törenin yapıldığı salona kırmızı halı üzerinde yürüyerek gelirken, bölge halkının sanatçılara ilgisi oldukça yoğundu. Ana teması mizah, muhalefet ve demokrasi olan festivalde Hülya Avşar’ın jüri başkanı olması kamuoyunda çok konuşuldu, bazı sinema eleştirmenlerinin de tepkisini çekti. İzmir’in gözünden sinema Antalya’daki festivalin yaklaşık yarım asırı ve Adana Altın Koza Festivali’nin ise 19 yılı geride bırakması, İzmir’in neden sinema festivali kenti olamadığı hakkındaki soruları akla getirdi. 13 yıldır devam eden İzmir Uluslararası Kısa Film Festivali ve uzun bir aradan sonra tekrar düzenlenmeye başlanan Uluslararası İzmir Film Festivali gibi festivallere ev sahipliği yapan İzmir, tanınmış bir film festivaline sahip olmaması yönüyle sinema çevrelerinin de dikkatini çekiyor. Kentin bugüne kadar bir sinema festivali kültürü oturtamamış olması hakkında Uluslararası İzmir Film Festivali yönetiminde bulunan ve Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Dilek Tunalı ile konuştuk. Hangi kitlelere hitap ediyorsunuz? Film festivallerinin amacı, sinemanın sanatsal yönünü ortaya çıkarmak ve izleyiciye çok fazla gösterimde olmayan, pazar bulamamış filmleri ulaştırmak. Biz de bu düşünceden yola çıktık. Amacımız hiçbir zaman popülarite değildir. Çünkü İzmir’in bundan 12 yıl öncesine kadar süregelen, rutin haline gelmiş son olarak da, uluslararası ünvan alan düzenli bir film festivali vardı. İlk festivalde, düzenlenen etkinlikte büyük kitleler gelerek bizi takip etsin demek özellikle İzmir için biraz hayalci bir yaklaşım olur. Fakat aynı zamanda sinemaya aç bir kitle var. İzmir'e çok fazla festival uğramamasına rağmen burada çok üniversite var ve artık eskisi gibi değil. Eskiden bir tane sinema bölümü vardı şimdi çok daha fazlası var. Kitleye cevap verebilecek bir aktivite de bu film festivali. Biz bunu da düşünerek, sinemayla özellikle sinemanın sanatsal özü ile ilgilenen İzmir halkına hem de bu sinema bölümlerindeki öğrencilere, akademisyenlere ve üniversitelilere ulaşmaya çalıştık. Çünkü bu entellektüel bir aktivitedir. Sonucunda başarılı da olduk sanırım, 12 yıl sonra 49. Altın Portakal Film Festivali’nde dağıtılan ödüller ve sahipleri: En İyi Film: Güzelliğin On Par’ Etmez (Hüseyin Tabak) En İyi Film Jüri Özel Ödülü: Toprağın Çocukları (Ali Adnan Özgür) En İyi İlk Film: Zerre (Erdem Tepegöz) En İyi Yönetmen: Erdem Tepegöz (Zerre) En İyi Senaryo: Güzelliğin On Par’ Etmez (Hüseyin Tabak) En İyi Müzik: Tamer Çıray (Elveda Katya) En İyi Kadın Oyuncu: Anna Andrusenko (Elveda Katya) En İyi Erkek Oyuncu: Abdulkadir Tuncer (Güzelliğin On Par’ Etmez) düzenlemiş olmamıza rağmen. İzmir’in neden Altın Portakal ya da Altın Koza gibi öne çıkan bir film festivali yok? Bir gelenek başlatılırken bunun sürdürülebilir olmasına çok dikkat etmek gerekiyor, umarım biz de bu festivali sürdürebiliriz. Bunu yapan ilerde biz değil başkaları da olabilir, başka arkadaşlar bilhassa öğrenciler sürdürebilirler. Sürdürülebilir olduğu takdirde gelenekselleşiyor ve kitlelere ulaşabilir hale geliyor. İzmir’de de böyle bir festival vardı. İlk önce sinema günleri adıyla başladı, sonra ulusal film festivali oldu ve sonrasında uluslararası bir kimlik kazanıp aşama aşama kendisini geliştirdi. Yapılmamasının nedenlerinin başında çok zor bir iş olduğunu söylemem gerekiyor. Gönül işi bu sadece para ve pulla olacak bir şey değil gerçekten. Dişimizle tırnağımızla sarılmamız gereken bir iş. Gecemiz gündüzümüze karışıyor. Hele bizim gibi akademisyenler için bir taraftan dersler bir taraftan kendi çalışmalarımız bir taraftan da festival gerçekten çok zor hale geliyor. Ama biz çok uzun süre sonra bunu başardığımız için gerçekten ekip olarak çok mutluyuz. Onun dışında kimse sanırım elini taşın altına koymak istemedi. İzmir biraz böyle.. İzmir’in insanını anlamak, çözümlemek gerekiyor. İzmir böyle bir yer. İstanbul’ da Emek Sinemasının arkasında duran büyük kitle gündemi bile değiştirebiliyor. Her ne kadar işimize sahip çıkamadık gibi gözükse de yılmayıp umudumuzun son kırıntılarıyla bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Festival de bunlardan bir tanesiydi ve sanıyorum güzel bir sonuca ulaştık. Geçen seneki festival amacına ulaştı mı? "Ben ulaştığını düşünüyorum. Tabi ki 12 yıl ara vermemizin ve bütün festivali düzenleme konusunda bir takım deneyimlerimizi kaybetmemiz ve bunları hatırlamakta biraz zorlandığımızdan ötürü bazı aksaklıklar oldu diyebiliriz. İki sene önce yapılan bu toplantıda ‘İzmir’de neden bir festival yok? Neden bir festival yapmıyoruz?’ diye soruldu. Ardından yapalım mı haydi yapalım diye yola çıktık. Öğrencilerimiz gönüllü oldu, dışarıdan da gönüllüler oldu ondan sonra kendi okulumuzdan, sinema bölümümüzden bir ekip oluşturduk ve yaptığımız iş bölümüyle herkes farklı gruplara ayrıldı. Bazı aksaklıklar da olabilir, her profesyonel festivalde filme değil de Hülya Avşar’ı görmeye gidiyor. Bizim festivalimizde de ünlüler vardı ama bizler yaptığımız işin çok popüler olmasını istemiyoruz daha doğrusu öyle bir derdimiz yok. Eğer bir festival üniversiteden çıkıyorsa, bu üniversiteye yakışır şekilde yapılan bir festival olmalı. Onun için sade ama iddialı diyorum ben buna. Ama sade olmasından yanayım." Festivale yeniden hayat verirken yaşadığınız Yrd. Doç. Dr. Dilek Tunalı / Fotoğraf: Uysal Varol olabiliyor ve bu İzmir için çok güzel bir festivaldi. Salonlar doluydu ama bazı filmlerde beş on seyirci var diye bir takım eleştiriler geldi. Bu, festivallerde çok alışıldık bir durum. Ama bizim görebildiğimiz kadarıyla özellikle merkezdeki sinemalar doldu." Peki, İzmir Film Festivali bir Altın Portakal, Altın Koza olabilir mi? Bunlar göreceli işler. Büyüklüğü, görkemli olması tabi ki önemli şeyler. Fakat özellikle Adana’yı da Antalya’yı da biraz daha popülist buluyorum daha çok starların ön plana geçtiği bir film festivali olarak görüyorum. Özellikle Antalya film festivalinde Hülya Avşar’ın jüri başkanı olması, kırmızı halılar, ünlü insanlar gibi şeyler bu festivalin daha popülist bir biçimde oluşmasına neden oluyor. Oraya bir çok insan zorluklar nelerdi? Özellikle sponsor konusunda sorun yaşadık. Kültür Bakanlığı, İzmir Kalkındırma Ajansı, Valilik, Büyükşehir Belediyesi en büyük sponsorlarımız olmasına rağmen beklerdik ki büyük kuruluşlar büyük şirketler de bu festivale yardımcı olsunlar. Çok büyük şirketleri de festivalde görmek istedik fakat göremedik. Bu en büyük sıkıntıydı. Bazı yazışmalarda biraz geç kaldığımızı düşünüyorum. O da hep belirsizliklerden kaynaklandığı için. İnsanlar yıllık programlarını tam olarak oluşturmadan iletişime geçebilseydik halkın ilgisini de çekebilecek oyuncular gelebilirdi. İşte festivaller böyledir. Tam herşey olacakken aksaklıklar çıkabilir. 12 NOWUVDQDW .DV×P2012 6D\×30 Ā]PLU'HYOHW6HQIRQL 2UNHVWUDV×VH]RQXDoW× Nesrin Yorulmaz Serdar Yündem İ zmir Devlet Senfoni Orkestrası, 3 Ekim’de sezon açılış konserini gerçekleştirdi. Çocuk izleyici sayısının fazla olduğu açılış izleyicilerden tam not aldı. Geleceğin sanatseverlerini, sanatçılarını ve sanat kamuoyunu oluşturmada da büyük adımlar atan İzmir Devlet Senfoni Orkestrası 99 kişilik sanatçı kadrosuyla oda müziği topluluğu olarak kurulup kısa süre içerisinde büyüme ve gelişme göstererek senfonik bir orkestra hacmine kavuştu. İtalyan şef Antonio Pirolli yönetiminde 2012-2013 sezonunu açan İZDSO, sanatseverlerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Ahmed Adnan Saygun Kültür Merkezi’nde gerçekleşen konsere, piyanist Maurizio Baglini ise solist sanatçı olarak katıldı. Ferit Tüzün’ün “Çeşmebaşı Süiti”, Chopin’in “Piyano Konçertosu”, Çaykovski’nin “İtalyan Kapriçyası” ve Respighi’nin “Roma Çamları” isimli eserleri seslendirildi. İzmirli sanatseverlerden tam not alan İZDSO, farklı yaş gruplarının yanında gelen çocuk izleyicilerle renkli Kasım’da kültür-sanat Vizyondakiler Skyfall 007 9 Kasım Frankenweenie Tür: Animasyon, 3 Boyutlu, Komedi Yönetmen: Tim Burton 9 Kasım Mükemmel Plan Tür: Dram, Komedi Yönetmen: Jennifer Westfeldt 9 Kasım Tür: Aksiyon, Macera, Polisiye Yönetmen: Sam Mendes The Master Tür: Dram Yönetmen: Paul Thomas Anderson 9 Kasım Hayalimdeki Aşk Tür: Komedi, Romantik Yönetmen: Valerie Faris, Jonathan Dayton Kadınlar Tür: Dram Yönetmen: Malgorzata Szumowska 9 Kasım 2 Kasım 2 Kasım Babamın Sesi Tür: Dram Yönetmen: Orhan Eskiköy, Zeynel Doğan 2 Kasım Silent Hill: Revelation 3D Tür: Bilim Kurgu, Gerilim, Korku Yönetmen: Michael J. Bassett Alacakaranlık Efsanesi: Şafak Vakti Bölüm 2 Tür: 3 Boyutlu, Dram, Fantastik, Gerilim, Macera, Romantik Yönetmen: Bill Condon 16 Kasım Uzun Kuyruk Tür: Komedi, Macera Yönetmen: Alain Chabat 16 Kasım Sergi Ahimsa Sanatçı: Şölen Kipöz Sergi Konusu: Kavramsal Moda Tasarımı Yer: Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Gösterim Tarihi: 18 Ekim - 12 Kasım Saat: Saat: 09:00 – 17:30 (Pazar günü hariç / (09:00 – 12:00 Cumartesi günü gezilebilir) Amnesic Void “Bellek Kaybı” Fotoğraf sergisi Yer: Çetin Emeç Sanat Galerisi Gösterim Tarihi: 18 Ekim – 13 Kasım Mirasçılar Yazan :Dulat İsabekov Çeviren :Ahmet Alyaz Yöneten : Tomris Çetinel Yer: Konak Melek Ökte Sahnesi Konser Swing a La Turc Gitar: Önder Focan Trompet: Şenova Ülker Ney: Şenol Filiz Kontrbas: Erdal Akyol Davul: Ediz Hafızoğlu Yer: Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Tarih: 3 Kasım / 20.00 Hazırlayan : Serdar Yündem Trio Giocoso Flüt: Sibel Kumru Pensel Klarnet: Ayşegül Kirmanoğlu Piyano: Johan Schmidt Yer: Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Tarih: 8 Kasım / 20.00 MFÖ, Gripin ve Gürcan Ersoy Konser Tarih: 9 Kasım Yer: İzmir Arena Saat: 18.00 Tiyatro Bağdat Hatun Yazan : Güngör Dilmen Yönetmen : Bozkurt Kuruç Yer: Karşıyaka Ragıp Haykır Sahnesi / Konak Sahnesi Nora-Bir Bebek Evi Yazan : Henrik İbsen Çeviren: T. Yılmaz Öğüt Yöneten : Cem Emüler Yer: Karşıyaka Ragıp Haykır Sahnesi / Konak Sahnesi bir dinletiye imza atmış oldu. Gelecek programlarda ise, ‘Cumhuriyet Bayramı Konseri’ ‘10 Kasım Atatürk’ü Anma Konseri’ ‘Yeni Yıl Özel Konseri’ gibi önemli günlerin konserleri de İZSDSO etkinlikleri arasında göze çarpan programlar arasında yer alacak. Gökhan Türkmen Tarih: 16 Kasım Yer: Ooze Venue Saat: 23.00 Mehmet Erdem Tarih: 3 Kasım Yer: Zeus Bar Saat: 22.00 Murat Dalkılıç Tarih: 23 Kasım Yer: Ooze Venue Saat: 23.00 .DV×P2012 6D\×30 NOWUVDQDW 13 %DONDQO×ODUGDQVODU×\ODĀ]PLU·LoRĂWXUGX VLG]HQOHQHQ%DONDQO×ODU+DON'DQVODU×)HVWLYDOL7UNL\H·QLQGHDUDODU×QGDEXOXQGXÿXONHQLQ GDQVo×ODU×\ODG]HQOHQLUNHQDo×O×ĂNRQVHULQLLVH%DONDQODU·×QVHYLOHQVDQDWo×V×*RUDQ%UHJRYLoYHUGL Serdar Yündem İ zmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliği yaptığı 8. Balkanlılar Halk Dansları Festivali 5-10 Ekim tarihleri arasında yaklaşık 450 konuğu ağırlayarak bu yıl da renkli görüntelere sahne oldu. Festivale; Arnavutluk, Bosna Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Karadağ, Kosova, Makedonya, Romanya, Sırbistan, Slovenya ve Yunanistan olmak üzere 11 Balkan ülkesi dans ve ritimleriyle meydanlarda bayram havası estirdi. Festivalin ilk günü halk dansları ekipleriyle birlikte Cumhuriyet Meydanı’nda toplandı. Atatürk Anıtı’na çelenk konulmasının ardından konuşma yapan İzmir Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkan Vekili Dr. Sırrı Aydoğan, festivalin Balkan kültürünün unutulmaması ve devamlılığı için düzenlendiğini belirtirken, Balkan ülkelerinden gelen misafirleri ağırlamaktan mutluluk duyduklarını dile getirdi. İzmir’de de Balkan ülkelerinden gelen birçok Balkan dansçıları yöresel kıyafetleriyle festivale renk kattı insanın yaşadığını söyleyen Aydoğan, “Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, 1936 yılında bu festivali başlatırken ileriyi görerek ülkeler ve insanlar arasındaki en büyük yakınlaşmanın kültür, sanat ve müzikle olacağını biliyordu. Bir sokak festivali olan Balkan Festivali’nin bu yıl da çok güzel geçeceğine inanıyor ve katkı sağlayan herkese teşekkür ediyorum. Balkanlar’dan gelen kardeşlerimizi de kucaklayarak hoşgeldiniz diyorum” dedi. Bregovic şarkılarıyla mest etti Festivalin açılış konserini Balkanların sevilen sesi Goran Bregoviç verdi. Dünyaca ünlü besteci ve yorumcu yaklaşık 3 bin kişiye eski şarkılarıyla ve yeni albümünden parçalarla keyifli anlar yaşattı. Gündoğdu Meydanı’nda binlerce sanatseverle buluşan Bregoviç’e Son Meddah'a Veda 16 Nisan 1933'te Trabzon Akçaabat'ta yaşama gözlerini açan Erol Günaydın tiyatro hayatına ilk olarak Galatasaray Lisesi'nde başladı. İlk profesyonel oyununu ise Haldun Dormen'in Cep Tiyatrosunda "Papaz Kaçtı" isimli oyunda sergileyen usta oyuncu, 50 yıllık oyunculuk hayatı boyunca birçok film ve tiyatro oyununun yanısıra Trt'de yayınlanan Çiçek Taksi dizisi ve Ayi Yogi seslendirmesi gibi çalışmalarda da yer aldı. Sanatçı son olarak Kanal D'de ekrana gelen Akasya Durağı adlı dizide rol almıştı. yöresel kıyafetleriyle katılan dansçılar da eşlik etti. İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi Sırma Güven’in konser öncesi Bregoviç ile yaptığı söyleşide ise İzmir ezgilerinde, Yunan melodilerinden daha çok Türk müziğinin izleri olduğunu belirtirken “En güzel İzmir şarkılarını yorumlayan bir İzmirliyle, Sezen Aksu’yla çalışma şansım oldu. O, İzmir kültürüyle yoğrulmuş biri. Sanatını benim müziğimle paylaştı. Bu bana büyük onur veriyor. Can Dündar’ın yazıp yönettiği ve Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatını anlatan belgesel niteliğindeki “Mustafa” filminin müzikleri Türkiye’de yaptığım benim için en anlamlı çalışmaydı. Türkiye için bu denli önemli birinin belgeselinde katkımın olması gurur verici” sözleriyle çalışmada yer almaktan onur duyduğunu dile getirdi. Bregoviç, Yeni Asır Gazetesi’nde yayınlanan söyleşi esnasında Güven’in dünyada müzik yasaklansa ne yapardınız sorusuna takı yapardım cevabını verirken “Bu uğraş beni en mutlu edeni. Saraybosna’da Türklerin ardından devam eden takı kültürü vardı, gençler sokaklarda takı yapıp satarlardı. O zamanlar lise arkadaşlarımla biz de bu işe soyunduk, ben takı işini çok sevdim. Bir gün müzik yapmayı bırakırsam takı tasarımlarıma devam etmek isterim’’ diyerek takıya olan merakını anlattı. Ülke temsilcilerinden Kocaoğlu’na ziyaret Festival kapsamında gelen 11 Balkan ülkesinin halk dansları ekip temsilcileri ülkelerine dönmeden önce İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu ziyaret etti. Meclis salonunda gerçekleşen ziyarette konuşma yapan Kocaoğlu, festivalin her yıl daha güzel olduğu ve büyüdüğünü belirtirken, “Bu festival, barış köprülerine bir derece katkıda bulunursa biz kendimizi mutlu hissedeceğiz” dedi. Ziyarette yer alan Bosna Hersek’in İzmir Fahri Konsolosu Kemal Baysak ise Atatürk’ün mirası olan bu festivale sahip çıktığı için Başkan Kocaoğlu’na teşekkürlerini dile getirdi. Beş gün boyunca müzik hiç durmadı İzmir’in birçok meydan ve parkında gösteriler yapan dansçılar müziğin sesini hiç kısmadı. Konak Meydanı, Cumhuriyet Meydanı, Çiğli Cumhuriyet Meydanı, Bornova Çamdibi Atatürk Parkı gibi alanlarda Balkan ezgileri günlük yaşama renk katarken müziğin birleştirici gücünü birkez daha gösterdi. Son ozanı uğurladık Türk Halk Müziği'nin yaşayan efsanesi olarak kabul edilen Neşet Ertaş 25 Eylül günü İzmir'de hayatını kaybetti. 1938 yılında Kırşehir'e bağlı Çiçekdağı'nda dünyaya gelen "Bozkırın Tezenesi" müzik yaşamını uzun yıllar Almanya'da sürdürdükten sonra 90'ların sonunda Türkiye 'ye dönüp İzmir'e yerleşti. UNESCO tarafından 2010 yılında ''Yaşayan İnsan Hazinesi'' olarak ilan edilen halk ozanlığı geleneğinin son temsilcisi, aynı zamanda TBMM tarafından Üstün Hizmet Ödülü sahibiydi. 14 VSRU .DV×P2012 6D\×30 ĀONKHGHI3DULVVRQUDNL¶2OLPSL\DWODU· %DONDQYH7UNL\HāDPSL\RQOXÿXJLEL|QHPOLGHUHFHOHUHVDKLSRODQEDĂDU×O×WHNYDQGRFXPX]<DÿPXU%DQGD $UDO×ND\×QGD.RQDN%HOHGL\H%DĂNDQ×'U+DNDQ7DUWDQ·×QGHVWHÿL\OHXOXVODUDUDV×WXUQXYDGDONHPL]LWHPVLO HGHFHNhQLYHUV+DEHU(NLELRODUDN3DULV·HJLWPHGHQ|QFH%DQGD·\ODNH\LÁLELUU|SRUWDMJHUoHNOHĂWLUGLN Serdar Yündem Yavuz Kara Tekvandoya başlama sebebin neydi, neden daha farklı takım sporlarından ya da bireysel sporlardan birini değil de tekvandoyu tercih ettin? Ben bu sporda kendimi daha rahat hissediyorum, stresimi atabildiğimi düşünüyorum. Çünkü çok hareketliyim. Buraya gelerek daha çok sakinleştiğimi düşünüyorum ve tekvandoyu çok severek yapıyorum. Bu yüzden bireysel bir spor yapmak istedim. Ayrıca takım sporlarını yaparak başarımı paylaşmak istemediğim için tekvandoyu seçtim. Kariyerinde Türkiye ve Balkan Şampiyonlukları var. Önümüzdeki süreçte de Paris’te uluslararası bir turnuvaya katılacaksın. Bu turnuvadaki hedeflerin neler? Bu turnuvaya birinci olmak için gidiyorum. Her turnuvaya birinciliği düşünürek gidiyorum. İnşallah bu turnuvada da başaracağıma inanıyorum. Balkan Şampiyonluğu’nu Bosna’da kazanmanın senin için önemi nedir? Benim dedelerim Bosna tarafından buraya gelmişler. Kendi topraklarımda kazandığım için çok sevinçliyim. Genç yaşta çok sayıda madalya kazandın. İzmir’de Futbol Eray Gökçe Önünde çok sayıda turnuva var. Kazandığın dereceler ve madalyalar seni daha da motive ediyor mu? Evet. Mesela her maçta daha çok hırslanıyorum ama dereceye giremediğim zaman üzülüyorum ve kendime diyorum ki bir sonraki maça daha çok çalışmalıyım ve başarmalıyım. Birinci olduğum zaman diğer maçlara da birinci olmam gerektiğini düşünerek çıkıyorum. Genelde aileler sporla okulun bir arada devam ettirilemeyeceğini düşünüyor. Hem sporcu, hem de öğrenci olarak sen nasıl değerlendiriyorsun bu durumu? Ben hem lise okuyorum, hem de tekvando yapıyorum. Bu durum bana pek zorluk çektirmiyor. Okuldan çıktığım zaman antrenmanıma geliyorum. Antrenmandan sonra ise derslerime, ödevlerime vakit ayırıyorum. Hiçbir zaman tekvandonun bana bir zararı olmadı. Bir sonraki olimpiyatlarda 18 yaşındasın. Hedeflerin arasında olimpiyatlarda olmak var mı ? Hedeflerim arasında olimpiyatlar var. İlk hedefim milli takıma girmekti. Bu hedefimi başardım. İkinci hedefim ise olimpiyat şampiyonu olmak. Tabi ondan önce Avrupa ve Dünya Şampiyonluğu geliyor. Yağmur Banda başarılarıyla İzmir’i gururlandırmaya devam ediyor Fotoğraf: Fatih Muhsin Yaşar İnşallah onları başardıktan sonra Olimpiyat Şampiyonu olmayı da hedef liyorum. Kız arkdaşlarının arasında tekvandoyu merak eden oluyor mu? Başlamak isteyenler var mı? Tabi oluyor. “Biz de başlayabilir miyiz, yaşımış geçti mi” şeklinde sorular soruyorlar. Bence sporun bir yaşı yoktur. Başlamak istedikten ve yapmaya inandıktan sonra sporun bir yaşı yoktur. Tekvando da genelde sakat sporcular mücadeleyi sonuna kadar bırakmıyor. Geçtiğimiz olimpiyatlarda da buna örnek mücadeleler izledik. Peki sen hiç sakat bir şekilde mücadele ettin mi? Bosna Hersek’deki son maçımda bir diz sakatlığı geçirmiştim. Sonuna kadar devam ettim. Finale kadar geldim. Finalde yine sakattım ama devam etmek zorundasın çünkü öncesinde uzun bir hazırlık süreci var. Devam ettim ve kazandım. Balkan şampiyonluğu başarına özellikle yerel medyanın bakış açısı nasıl oldu? Genel olarak herkes ilgilenmek istiyor. Bu güzel bir duygu ama daha da çok ilginin olması istiyor insan. Başarıları daha çok kişi duyunca tekvando yaygınlaşır ve daha çok kişinin katılmasını sağlar. Röportajın detaylı haline www.kadinoyunu.net adresinden ulaşabilirisiniz. ALTAY BUCASPOR GÖZTEPE KARŞIYAKA 2. Lig Beyaz grupta mücadele eden Altay’da ekonomik yönden sıkıntılı günler yaşansa da, futbolda alınan sonuçlar siyah beyazlı camiada sevinç yarattı. İzmir temsilcisinin taraftar derneği olan “ Altay 1914 “ alınan olumlu sonuçlardan sonra yayınladığı açıklamada, “ Haydi büyük Altay el ele verip bu zorlu virajın üstesinden gelmeye, taraftarımızı birlik olmaya çağırıyoruz “ dedi. Siyah beyazlı ekibin tekrar eski günlerine dönmesi için yönetimin ve taraftarın birlikte hareket etmesi kamuoyunda olumlu yankı uyandırdı. Sezona istediği gibi başlayamayan Bucaspor’da, yönetimden gelen haberler üzüntü yarattı. Bucaspor’dan ayrılarak Altınordu A.Ş.’ye giden Bucaspor Futbol Akademisi Kurucu Başkanı S. Mehmet Özkan ile sarı lacivertli takım arasında alacak verecek konusunda sağlanan anlaşma bozuldu. Özkan’ın 12 milyon 568 bin 516 lira alacağını kabul eden İzmir temsilcisinin, Altınordu’ya giden 84 çocuğun 2.6 milyon liralık yetiştirme tazminatlarına, uzlaşma protokolüne aykırı olarak 5 milyon lira zam yapması üzerine anlaşmanın kördüğüm olduğu belirtildi. Hüseyin Kalpar yönetiminde ve yapılan etkili transferlerle sezona şampiyonluk hedefiyle başlayan, ancak art arda kötü sonuçlar alan Göztepe’de, istifa eden Hüseyin Kalpar’ın yerine Şanlıurfaspor’dan ayrılan Kemal Kılıç getirildi.Kurt hoca yapmış olduğu açıklamada, geçmişinde büyük başarılara sahip, gelecek adına ciddi hedefleri olan bir kulüpte görev almanın kendisini heyecanlandırdığını belirtti. Taraftar gruplarından “İnadına Göztepe” yaptığı açıklamada,”Sonuna kadar destek, hedef Süper Lig” dedi ve sonuna kadar takımla olduğunu belirtti. Son yıllardaki en iyi sezon başlangıçlarından birini yapan Karşıyaka’ da son maçlarda üst üste alınan mağlubiyetler camiada moralleri bozdu. Karşıyaka taraftar grubu “Çarşı” kendi internet sitesinden yönetime hitaben yapmış olduğu açıklamada; “ Çarşı her şeyin farkında ve her zaman doğruları söyler, maç öncesi futbolcuların parasını öde topçuyu motive et ve taraftara ceza almaması konusunda mesaj ver ” dedi. Yönetimi hedef alan açıklamalar yapan çarşı, takımının antremanını ziyaret ederek futbolculara ve teknik heyete moral verdi. 15 3LVWWHĂDPSL\RQODUĀ]PLU·GHEHOOLROGX VSRU .DV×P2012 6D\×30 7UNL\H3LVWāDPSL\RQDV× QGDVH]RQĀ]PLU GHG]HQOHQHQYHD\DN\DU×ĂODU×\ODVRQDHUGL Fotoğraf: Hasan Rençber Hasan Rençber T ürkiye Otomobil Sporları Federasyonu (TOSFED) tarafından 12-14 Ekim tarihleri arasında İzmir Ülkü Yarış Pisti’nde gerçekleştirilen Türkiye Pist Şampiyonası’nın son iki ayak yarışları 28 pilotun katılımıyla tamamlandı. Maxi, Süper ve 1600/Dizel olmak üzere üç ana kategoride yapılan yarışlar sonucu Süper Grup’ta Borusan Otomotiv Motorsport adına Kaan Gürgenç, Maxi Grup’ta Ülkü Motorsporları adına Ümit Ülkü, 1600 Grup’ta ise yine Ülkü Motorsporları’ndan Egemen Çivicioğlu şampiyon oldu. TOSFED Türkiye Pist Takımlar Şampiyonluğunu ise Maxi ve 1600 grupta şampiyonları çıkaran İzmir ekibi kazandı. Şengezener bariyerlerde Cumartesi günü koşulan Süper Grup birinci yarışının henüz ikinci turunda ilk düzlüğün sonunda aracının hakimiyetini kaybederek bariyerlere çarpan Taner Şengezener kazayı yara almadan atlatırken yarış uzun bir süre güvenlik aracının liderliğinde devam etti. Sezonun son yarış gününde koşulan Maxi Grup ilk yarışındaysa bitime iki tur kala son virajda Levent Kocabıyık ile Ali Özerinç yaşadık- ları temas sonucu oluşan kaza ile yoldışına çıkarak yarış dışı kaldılar. Sarı bayraklar altında tamamlanan yarışta Ümit Ülkü rakiplerinin kazasını değerlendirip rahat bir birincilik alarak şampiyonluğunu perçinledi. Germirli’den Fair Play dersi Süper Grup’ta sezonun son yarışı örnek bir davranışa sahne oldu. Ön sıralardaki yer kapma mücadelesinde Ayhan Germirli ve Kaan Gürgenç’in son virajda yaşadığı küçük temas sonucu Gürgenç spin attı. Büyük bir avantaj yakalayan Loft Oil T-Max Racing pilotu, damalı bayrağı geçmeden hemen önce hız keserek üçüncü sırada yarışa geri dönen Kaan Gürgenç’e yol verdi ve zaten bir gün önceden şampiyonluğunu ilan eden rakibine jest yapmış oldu. Germirli bu hamlesiyle tribünleri dolduran seyircilerden büyük alkış aldı. $ODoDW×·GD¶LNLWHNHUVWQGH·IHVWLYDO %XVHQHELULQFLVLG]HQOHQHQ0RPHQWXP%LNHIHVW·H(NLPGHdHĂPH·QLQ$ODoDW×EHOGHVLHYVDKLSOLÿL\DSW× Batum Kundak İ zmir Bisiklet Derneği, Ege Pedal Spor Kulübü ve Alaçatı Belediyesi ortaklığında 7 Ekim’de Çeşme’nin Alaçatı beldesinde gerçekleştirilen ‘Momentum Bikefest’ bisiklet severlere güzel dakikalar yaşattı. Salcano ana sponsorluğunda birincisi düzenlenen etkinlik, Alaçatı Mtb Cup, bisiklet severler ve Alaçatı sakinleri tarafından yoğun ilgi gördü. Alaçatı’daki bisiklet sayısının çoğalmasına da katkıda bulunan etkinlik, ulusal ve uluslararası olmak üzere iki ayrı dala ayrıldı. Birincisi düzenlenen organizasyonda elit erkek, elit kadın, master erkek ve gençler erkek kategorisinde sporcular yarıştı. “Alaçatı’nın tanıtımı için” Fotoğraf: izmirbisiklet.org Bu konuyla ilgili görüşlerini aldığımız İzmir Bisiklet Derneği Başkanı Murat Karaca, “Momentum Bikefest her sene iki gün olarak yapılacak fakat bu yıl organizasyon hızlı hareket etmek zorunda kaldı. Bu sebeple festivali bir gün ile sınırlandırdık.” diye belirtti. Ayrıca projenin İzmir Kalkınma Ajansı ile beraber Alaçatı’nın tanıtım projesine destek olduğunu vurgulayan Murat Karaca, yerli ve yabancı sporcular aracılığıyla Alaçatı tanıtımının da yapıldığını dile getirdi. Küçük sporcular da unutulmadı Alaçatılı küçük bisiklet severleri de unutmayan organizasyon komitesi, 1998–2006 doğumlu çocuklar için minik bir bisiklet yarışması düzenledi. Yarış sonunda tüm küçüklere, hediyeler ve başarı belgeleri vererek küçük bisiklet severleri de mutlu etmeyi unutmadı. DUNDVD\ID 0HG\D$\×S Umut Emre Çınar Haber Ekibi tarafından her ay yayınlayacağımız bu bölümde amacımız medyanın nabzını tutmak. Gündemle ilgili daha fazla yer alması gereken ya da daha az dikkat çekilmesi gereken haberleri sizlerle paylaşmak istiyoruz. Gündem değiştirilmesinden yapılan kısıtlamalara, sansürlenen yazılardan ve değiştirilen fotoğraflara kadar herşey takibimizde. Özenle hazırladığımız bu bölümde her ay sizlerle olmak dileğiyle 0HG\D$\×E× Sabah gazetesi “Osmanlı Suriye’yi kaç yıl yönetti?” başlığıyla bir haber yayınlayarak barış haberciliğinden uzak bir tutum sergiledi. Haberde Suriye’nin yanı sıra birçok ülkenin kaç yıl Osmanlı İmparatorluğu egemenliği altında kaldığı bilgisi verildi. (01.10.12) Akçakale ilçe merkezine düşen top mermisi sonucu 5 kişi hayatını kaybetti 10 kişi ise yaralandı. Olay sonrası bölgede canlı yayın yapan CNN Türk muhabiri, yaşanan olaydan hükümeti sorumlu tutan bir vatandaşı canlı yayından aldı. (05.10.12) CNN’nin, Bingazi’de öldürülen ABD Büyükelçisi Stevens’ın günlüğünü ele geçirdiği ve öldürülen diplomatın ailesinin rızasını almadan haberleştirdiği açığa çıktı. ABD Dışişleri Bakanlığı CNN’e tepki verdi. (24.09.12) Antakya’da düzenlenen “Türkiye-Suriye Kardeşlik Buluşması” polisin çok sert müdahalesine sahne oldu. Gece boyu devam eden polis saldırısı ve halkın tepkisi ana akım medyada hakettiği yeri bulamadı. (17.09.12) NTV'de yayınlanan Leonardo da Vinci belgeselinde ilginç bir olay yaşandı. Leonardo'nun "Vitruvius Adamı" olarak bilinen ve "altın orana sahip insan" figürünü resmettiği söylenen resimdeki adamın cinsel organı sansürlendi.(15.10.12) 7UNL\H6XUL\HNUL]LQGHQDV×O SROLWLNDL]OHPHOL" Burçak Karaman Görkem Erinç Orçun Tam AKP Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer’i AKP 4. Olağan Kongresi’ni değerlendirmek üzere kongrenin yapılacağı Ankara Spor Salonu’na çağıran Habertürk TV’nin programını "akşamki programa katılmama" tehdidi ile durdurdu. (30.09.12) Türkiye Golf Federasyonu Başkanı Ahmet Ağaoğlu, Türkiye'nin ilk profesyonel golf turnuvası için Antalya Belek'e gelen ünlü golfçu Tiger Woods'u takip eden Zaman gazetesi ve Cihan Haber Ajansı muhabiri Cihat Ünal'a kafa atarak gözlüğünü kırdı. (10.10.12 ) 1 Ekim'de yayın hayatına başlayan günlük soL Gazetesi'nin, Adana İnönü parkında yapılan tanıtım çalışması polis ve maliye ekipleri tarafından engellenmeye çalışıldı. (28.09.12) ... Üst düzey hükümet ve kamu görevlileri ile ordu defalarca basına yüklenerek dava açmaktadır. Hükümeti açıkça eleştiren makaleler (kaleme) almalarını müteakip gazetecilerin işten çıkarıldığı birkaç olay yaşanmıştır.Bütün bunlar, çıkarları düşünce ve bilginin serbestçe yayılmasının ötesine geçen işlerle uğraşan sanayi gruplarının medyada yoğunlaşmasıyla bir araya geldiğinde, Türkiye'deki ifade özgürlüğü üzerinde olumsuz etki yaratmakta ve uygulamada ifade özgürlüğünü sınırlandırmakta olup, bu durum oto-sansürü Türk medyasında yaygın bir olgu haline getirmektedir.” (AB'nin Türkiye İlerleme Raporu 2012- Sayfa 26) caydırmaya çalışıyor. Halk da savaşı istemiyor. Suriye olayı sabırla düzelecek. Türkiye savaşı kaldıramaz. ile gerekirse savaşsın. Suriye hükümetinin Türk uçağını düşürmesinden dolayı, savaşı destekliyorum. Aslı Oral / Ekonomi 2. Sınıf Türkiye’nin Suriye’ye olan tutumunu yanlış buluyorum. Müslüman bir ülke ile ters düşmemiz hiç doğru değil. Suriye’nin içişlerine karışmamıza ve Amerika’nın oyuncağı olmamıza gerek yok. Cansu Sönmez / Sosyoloji 2. Sınıf Tezkere kabul edildi. Asıl savaş hukuk açısından başladı. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin müslüman olan bir ülke ile savaşacağını düşünmüyorum. Bence Suriye’den gelen mültecilere yardım etmeliyiz. Politikacılar savaşı başlatır, silah tüccarları devam ettirir ve masum insanlar ölür. Biz Esad’a karşı olarak Suriye’nin teröristlerini destekliyoruz. Resul Taşan / Medya ve İletişim 3.Sınıf Türkiye’nin Suriye’ye karşı olan dış politikasını samimi ve tutarlı bulmuyorum. Türkiye Suriye’ye karşı 4-5 ay önce iyi tavır sergilerken, şimdi başka bir tavır sergiliyor. Ayşe Çandır / Sosyoloji 1. Sınıf Türkiye’nin Suriye tutumu bana samimi gelmiyor. Önceki yıllarda, Esad ile çok iyi olunması daha sonra bu politikanın değiştirilmesi çok yanlış. Suriye olayı bizim iç olaylarımızı unutturmak için izlenen gündem değiştirme politikası. 0HG\D\D$\×S AK Parti, 4. Olağan Genel Kurulu’nu takip etmek isteyen Cumhuriyet, Evrensel, Birgün, Aydınlık, Sözcü, Gözcü gazeteleri ile İMC Televizyonu'nun Ankara bürolarının başvurularına rağmen kongreye alınmadı. (29.09.12) 16 .DV×P2012 6D\×30 Ege Beyazıt / Bilgisayar Mühendisliği 1. Sınıf Çağla Gülsudora / Psikoloji 2. Sınıf Türkiye’nin yaptıklarını yanlış buluyorum. Amerika’nın oyunu olduğunu düşünüyorum. Bizi Suriye krizinde kullanıyor. Esad’ a karşı milleti ayaklandırıyor. Suriye’yi, İsrail’in bölgesi yapacaklarını ve Türkiye’yi bu süreçte kullanıyor. Ahmet Yuva-Yazılım / Mühendisliği 4. Sınıf Türkiye’nin Suriye politikasında yaptıklarını doğru buluyorum. Çünkü, Suriye bildiğimiz gibi Türkiye’yi bombalıyor. Ne kadar yanlışlıkla attığını söylese bile bir şekilde bize bombalar geliyor. Vatandaşlarımız öldü. Suriye dış dünyaya gerçekleri söylemiyor. Rusya açık bir şekilde Suriye’ye destek vererek Türkiye’ye karşı kışkırtıyor. Türkiye’nin izlediği dış politikayı gerçekçi bulmuyorum. Bu olayın daha iyi araştırılması gerekiyor. Bu bir özgürlük hareketi değil. Devletlerin çıkarları var. Savaş ortamı oluşmadan müzakereler yapılmalı. Savaş olmasın çünkü masum insanları düşünmek gerekir. Türkiye yanlış bir tutum sergiliyor. Ünivers Ā]PLU(NRQRPLhQLYHUVLWHVL ĀOHWLĂLP)DNOWHVL8\JXODPD*D]HWHVL 6DKLEL 3URI'U7XQoGDQ%DOWDF×RÿOX Salih Çiftçi / Yazılım Mühendisliği 4. Sınıf Türkiye’ye olumsuz etkilerin olacağını düşünüyorum. Türkiye’de iç karışıklığa neden olacağı için bu durumun bir an önce düzeltilmesini umuyorum. Hükümetin aldığı tedbirleri onaylıyorum. 6RUXPOX<D]×ĀĂOHUL0GU 3URI'U6HYGD$ODQNXĂ <D]×ĀĂOHULĀ(h+DEHU0HUNH]L ,,,<×O+DEHU2SVL\RQXgÿUHQFLOHUL .DWN×GD%XOXQDQODU=H\QHS <QFOHU0HUYH*UNDQ1XUFDQ (OPDV 7DVDU×P %DWXP.XQGDN%HJP7DQXU1HVULQ <RUXOPD]+DVDQ5HQoEHU <HU Ā]PLU(NRQRPLhQLYHUVLWHVL%DOoRYD <HUHOD\O×NVUHOL\D\×QG×U .DV×P Anıl Bakanaltı / Elektrik Elektronik Mühendisliği 2. Sınıf Suriye bizi savaşa çekmeye çalışıyor. Amerika ise bize telkinde bulunarak; bizi savaştan İbrahim Akın / Hazırlık Suriye’nin tutumunu beğenmiyorum. Türkiye, Suriye %DV×P<HUL $WDKDQ0DWEDD .HPDOSDĂD&DG6RN 1RD$OW×QGDÿ Ā]PLU%RUQRYD 7HO DWDPDW#JPDLOFRP