tıklayınız
Transkript
tıklayınız
© Bu kitapta yayınlanan yazı ve grafiklerin her hakkı mahfuzdur. Sektörel Fuarcılık Ltd. Şti’nin yazılı izni alınmadan, kaynak gösterilerek de olsa iktibas edilemez. Bildirilerin bütün sorumluluğu yazarlarına, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. © All rights reserved. No parts of this publication may be reproduced in any form or by any means, whether as a source without the consent of the Sektörel Fuarcılık Ltd. Şti. The responsibility of all presentations and ads belong to their authours and owners. Sektörel Fuarcılık Ltd. Şti. Balmumcu Bahar Sok. No: 2/13 Beşiktaş/İstanbul Tel : (0212) 288 00 46 Faks : (0212) 211 38 50 web sitesi : www.sektorelfuarcilik.com Baskı ve Cilt Özgün Ofset 4. Levent Tel: (0212) 280 00 09 II BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM ÖNSÖZ Enerji; hareketsizi harekete geçirmek, durağanı yürütmek, kapalı olanı açmak, düşünüp bulmak, hayal ettiğimizi kağıda dökmek, kağıt üstündekini üretmek ve hayata geçirmek için... Her şey için enerji... Enerjiyi üretirken ve kullanırken toprağın, yaprağın, kuşun, yeşilin ve mavinin kıtlığına yol açmayalım. Üzerimizdeki çevre emanetini çocuklarımıza temiz bırakmak için, enerjide yeterli olanla yetinmesini, kaynaklarımızı verimli ve etkin kullanmasını bilelim. Enerjinin her noktada verimli ve etkin kullanılması adına, bir taraftan kapımızın önünü süpürelim, aynı zamanda da toplum refleksini artırıcı katkılarda bulunalım. Yaşam kalitemizden ve üretimimizden fedakarlık yapmadan tasarruf edebileceğimiz enerji, en ucuz ve en temiz yerli enerji kaynağıdır. Özel sektör, kamu ve sivil toplumun ilgili tüm kurumları tarafından ve bu kurumlar arasında yakın işbirliği ile sürdürülecek çalışmalarla enerji verimliliğinde başarıya ulaşmak mümkün olacaktır. Çalışmalarımızı, işbirliklerini ve katılımları motive etmeye, hedef gösterici, eylem planlarını mümkün olduğunca somutlaştırmaya, tarafların rollerini belirleyici düzenlemeleri yapmaya odaklanıyoruz. Enerji verimliliği çalışmalarında paylaşımcı bir ortam yaratmayı ve tüm tarafların işbirliğini sağlamayı hedefliyoruz. Enerji verimliliğinin temelini insan bilinci oluşturur. Bu bakış açısından hareketle, istediğimiz kadar düzenlemeler de yapsak, kanun, ikincil mevzuatlar da hazırlasak, yükümlülükler ve teşvikler de getirsek enerji verimliliği konusunda toplum bilincini geliştirmedikçe yaptığımız düzenlemelerin hayata geçirilmesinde hep bir eksiklik olacaktır. Unutulmamalıdır ki, verimlilik ve bilinç doğru orantılıdır. Gerçekleştirdiğimiz çalışmalarla toplumda enerji verimliliği bilincinin oluşturulmasına önemli katkılar sağladığımıza inanıyorum. Fakat mutlak başarı için toplumun tüm kesimlerinin bu konuda duyarlılık göstermesi gerekiyor. Bir karar, bir proje, bir adım, bir yazı, bir ses, bir eser ve nihayet bir uğraş, bin toplumsal fayda ile bize dönebilir. Bu çerçevede, kamuoyunda bilincin geliştirilmesine, bilgi ve tecrübelerin paylaşılmasına, ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmelerin izlenmesine, darboğazlara ve sorunlara çözüm önerilerinin ve işbirliği olanaklarının geliştirilmesine önemli katkılarda bulunan ve 13-14 Ocak 2011 tarihlerinde düzenlenen II. Ulusal Enerji Verimliliği Forumu ve Fuarı’nın özetini sunan bu kitabın, okuyanlar için faydalı olacağına inanıyorum. Her yıl gerçekleştirmeyi planladığımız Forumun, bilgi paylaşımını ve küresel gelişmelere ulaşmayı sağlayan, ortak kararların verilebileceği, faydalı işbirliklerinin başlatılacağı, halk bilincinin beslenebileceği, kalıcı ve üretken bir platform olmasını hedefliyoruz. Enerji verimliliğinin artırılması ve bu doğrultuda toplumda gerekli bilinç düzeyinin yükseltilmesi için çaba gösteren, katkı koyan, katılım sağlayan herkese ortak geleceğimiz adına bir kez daha teşekkür ederiz. Saygılarımızla, M. Kemal BÜYÜKMIHCI EİE Genel Müdürü III BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM İÇİNDEKİLER Elektrik Motorlarının Enerji Verimliliğinde Uluslararası Standartların ve Anlaşmaların Harmonizasyonu ve Ülkelerin Yaklaşımları Ahmet ERECEK ................................................................................................................................................................. 1 Elektrik Motorları ve Motor Hız Kontrol Sistemleri İle Enerji Verimliliği Alkan DEMİRCİOĞLU ....................................................................................................................................................... 6 Yenilenebilir ve Etkin Enerji Kullanımının Yapılarda Uygulanması Bekir YELMEN, M.Tarık ÇAKIR ............................................................... …………………………………………………. 13 Metropolitan Raylı Sistemlerde Enerji Yönetimi Beyhan KILIÇ, Selçuk TUNA, Bünyamin YAĞCITEKİN .................................................................................................. 18 Türkiye Enerji ve Çevre Politikalarında Enerji Verimliliği ve Yenilenebilir Enerji Stratejilerinin Yeri Ebru ACUNER, Sermin ONAYGİL .................................................................................................................................. 22 Birleşik Isı - Güç Sistemleri Kojenerasyon / Trijenerasyon Emel ESENDİR ............................................................................................................................................................... 27 Hibrid ve Elektrikli Araçlar İle Toplu Ulaşımda Enerji Verimliliği Emre GÖREN .................................................................................................................................................................. 28 Antalya Güneşev ve Ekolojik Eğitim Merkezi Engin ERARSLAN ............................................................................................................................................................ 33 Güneşkent –Yeşil Antalya– Projesi “Geleceği Bugünden Kuruyoruz” Engin ERARSLAN ............................................................................................................................................................ 34 WHR – Ağır Sanayide Atık Isıdan Enerji Geri Kazanımı Halim TEKKEŞİN ............................................................................................................................................................. 35 Tarımsal Üretimde Enerji Verimliliği H. Hüseyin ÖZTÜRK ........................................................................................................................................................ 36 Tekstil Sanayi Sektöründe Minimum Enerji Tasarruf Potansiyelinin Belirlenmesi Kürşat KABAKÇI, Sermin ONAYGİL, Ebru ACUNER ..................................................................................................... 41 TÜPRAŞ Rafinerilerinde Enerji Sistemlerini İzleme ve Optimizasyonu (Prosteam) Projesi Mehmet ALKAN ............................................................................................................................................................... 46 LED Tabanlı Sokak Lambası Tasarımı ve Fotometrik Ölçümleri Murat DURAK .................................................................................................................................................................. 50 IV BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Binalarda Enerji Verimliliğinin Artırılması M. Müge CEYLAN ............................................................................................................................................................ 54 Su Yönetimi ve Enerji Verimliliği R. Ali TOPÇU .................................................................................................................................................................. 59 Yaz Saati Uygulamasının Binalarda Aydınlatma İçin Kullanılan Elektrik Tüketimine Etkileri Servet KARASU ............................................................................................................................................................... 64 Tesisat Sistemlerinde Kullanılan Suyun Kalitesinin Korunması ve Tasarruf Seval BEKLER ................................................................................................................................................................ 69 TÜPRAŞ İzmit Rafinerisinde Pistonlu Kompresörlerde Kademesiz Yük Kontrolü Uygulaması Soner SAVAŞ .................................................................................................................................................................. 72 Doğrudan Metan Yakan Katı Oksit Yakıt Hücreleri İçin Değişik Anot Yapılarının İncelenmesi Vedat SARIBOĞA, M.A. Faruk ÖKSÜZÖMER, M.Ali GÜRKAYNAK ............................................................................... 78 Importance Of Higher Efficiencies For Induction Motors And Present Trends Vinod KUMAR ................................................................................................................................................................. 83 Organik Esaslı Mangan Katkı Maddesiyle Fuel Oilin Yanma Özelliklerinin TS 11630 Kapsamında Geliştirilmesi Zafer MACİT ..................................................................................................................................................................... 87 Poster Bildiriler ............................................................................................................................. 89 Binalarda Enerji Verimliliği Bekir YELMEN, Serdar ÖZTEKİN, Menderes ÜSTÜNER ................................................................................................ 90 Kojenerasyon Sistemlerinin Enerji Ve Ekserji Verimi H. Hüseyin ÖZTÜRK ........................................................................................................................................................ 93 Yakıt Pillerinin Karşılaştırılması H. Hüseyin ÖZTÜRK ........................................................................................................................................................ 97 E-Co: Energy Controlling - Comprehensive Energy Management For Facilities And Companies Attila VÁRI, Dr. Zsolt János VIHAROS, İbrahim Halil KALKAN..................................................................................... 103 Türkiye Enerji Verimliliği Potansiyelinin Değerlendirilmesi Mehmet Akif ŞENOL ..................................................................................................................................................... 105 V BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM ELEKTRİK MOTORLARININ ENERJİ VERİMLİLİĞİNDE ULUSLARARASI STANDARTLARIN VE ANLAŞMALARIN HARMONİZASYONU VE ÜLKELERİN YAKLAŞIMLARI Ahmet ERECEK ELSAN Elektrik Sanayi ve Ticaret A.Ş. Özet Elektrik motorları, endüstride kullanılmakta olan pompaları, fanları, kompresörleri ve diğer tüm mekanik sistemleri süren en önemli tahrik elemanlarıdır. Dünyanın çeşitli ülkelerinde elektrik motoru üreticilerinin, bulundukları ülkelerde tabi oldukları test prosedürleri ve performans standartlarındaki farklar, küresel pazardaki kullanıcıların enerji verimli motorları doğru olarak tanıyabilmelerini ve satın alma kararlarını doğru bir şekilde verebilmelerini engellemektedir. Bu nedenle, elektrik motoru test ve performans standartlarının yerel tanımlamalardan arındırılarak dünya çapında harmonize edilmesi ve ortak bir dile kavuşturulması gerekmektedir. 1. Giriş Enerji verimliliği, bugünün endüstriyel ürünlerinde ve sistemlerinde artık gerekli bir nitelik olmuştur. Ancak, bu alandaki farklı standartların çokluğu, bu ürünlere yönelik enerji verimliliği performans göstergelerinin doğru bir şekilde karşılaştırılmasını inanılmaz bir şekilde zorlaştırmakta, hatta olanaksız kılmaktadır. Elektrik motoru sistemleri dünyadaki elektriğin % 40’ını[1], endüstri tarafından tüketilen elektriğin ise % 70’ini kullanmaktadır[2]. Endüstride, alt yapıda ve binalarda kabaca her yıl 300 milyon motor kullanımdayken, 30 milyon yeni elektrik motoru da endüstriyel amaçlı olarak satılmaktadır. Elektrik motorları; pompaları, fanları, kompresörleri ve diğer mekanik tahrik sistemlerini sürmektedir. Test prosedürleri ve performans standartları birbirleriyle uyumlandırılmadıkları için elektrik motorları kalitelerinin algılanışları oldukça değişkenlik göstermektedir. Global pazarda, enerji verimli ürünlerin etkin bir şekilde tanıtımının yapılması, enerji performans standartlarının uluslararası seviyeye getirilmesini gerektirmektedir. 2. Avrupa Birliği Minimum Enerji Performans Standardı Avrupa Birliği Minimum Enerji Performans Standardı (Minimum Energy Performance Standards-MEPS) Rehberi’nin amacı, yüksek verimli motorların dünya çapında ticaretini kolaylaştıracak olan yeni standartlar hakkında paydaşları bilgilendirmek, enerji verimli elektrik motorlarına doğru pazar dönüşümünü sağlamak için bir ön koşul oluşturmak ve bu sayede rehberin mühendislere, motor kullanıcıların ve standartların harmonizasyonu çalışmaları sırasında ilgili düzenleyici kuruluşların kullanabilmesine rehberlik etmektir. Uluslararası Elektroteknik Komisyonu (International Electrotechnical Commission-IEC) ve Ulusal Elektrik Üreticileri Birliği (National Electrical Manufacturers Association-NEMA) tarafından hazırlanan ve global pazardaki elektrik motorları için; yeni test standartlarının, verimlilik sınıflarının, etiketlemenin ve minimum enerji performans standartlarına ait giriş bilgilerinin verildiği, Avrupa Komisyonu Ekotasarım Düzenleme Komitesi (European Commission Ecodesign Regulatory Committee) tarafından hazırlanan MEPS, 22 Temmuz 2009 tarihinde Avrupa Parlamentosu tarafından onaylanmıştır. Standart, Avrupa pazarına sunulacak elektrik motorları için zorunlu verimlilik seviyelerini tanımlamaktadır. MEPS dokümanı, IEC 60034-30 standardı ile IEC tarafından yeni verimlilik standartlarının oluşturulmasından sonra oluşturulmuş ve Elektrik Makineleri ve Güç Elektroniği Üreticileri Avrupa Komitesi’nin (European Committee of Manufacturers of Electrical Machines and Power Electronics-CEMEP) 1999 yılında yayımladığı gönüllü Eff1, Eff2 ve Eff3 verimlilik standartlarının yerini almıştır. IEC, motor testi ve verimlilik sınıfları için ana hatları belirlerken, verimliliğin düzenlenmesi ile ilgili konuları çalışma kapsamının dışında tutmaktadır. Bu ihtiyaç, MEPS tarafından yerine getirilmektedir. MEPS’in Avrupa Komisyonu tarafından benimsenmesi ile birlikte aynı çalışma, 2007 yılında yayımlanmış olan ABD Enerji Bağımsızlığı ve Güvenliği Kanunu’nda (Energy Independence and Security Act-EISA) da yapılacaktır. 2.1. Kapsam MEPS, IEC 60034-30’a göre dünya çapında satılan motorların % 80’inden fazlasını oluşturan ve elektrik enerjisinin büyük bir kısmının kullanımından sorumlu olan; Nominal voltajı 1000 V’a kadar olan, Nominal çıkış gücü 0,75 kW ve 375 kW arasında olan, 2, 4 veya 6 kutuplu ve direk üçgen bağlantıda çalışan, Çalışma şekli S1 (sürekli) veya çalışma süresi % 80 ve üzerinde S3 (kesintili periyodik) olan, Üç-fazlı ve tek hızlı, indüksiyon motorlarını kapsamaktadır[3]. 1 BİLDİRİLER KİTABI ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU PROCEEDINGS BOOK Bu sınıflandırmadan; IEC 60034-25’e uygun olarak frekans konvertörü ile çalışmak için üretilmiş motorlar (güç kaynağındaki harmonik voltaj içeriğinden kaynaklanan ilave kayıplardan dolayı) ve Makineden ayrı olarak test edilmesi mümkün olmayan, tümüyle pompa, fan ve kompresör gibi bir makinenin içine entegre edilen motorlar hariç tutulmuşlar, ancak redüktörlü, frenli veya alev sızdırmaz gibi özel amaçlı tüm diğer motorlar, standart tarafından kapsanmışlardır. Ulusal MEPS’ler, özel çalışma şartlarının getirdiği tasarım sınırlamaları nedeniyle, verimlilikten fedakarlık edilmesini gerektirebilecek aşağıdaki durumlar hariç sadece genel amaçlı motorlara uygulanacaktır: Sürülen makinenin ağır başlangıç yükü ya da özel bir moment ihtiyacının olması, Fazla sayıdaki duruş ve kalkış periyotları veya düşük rotor ataleti, Sınırlı kalkış akımı, yüksek voltaj ya da frekans toleransı gibi özel şebeke karakteristikleri, Çok yüksek veya düşük ortam sıcaklıkları, Duman çekme ya da yükseklerde çalışan motorlar gibi özel ortam koşulları, IEC 60079-0’a göre tehlikeli alanlarda çalışan motorlar. NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Tablo 2. Faz Uygulama Tarihi Enerji Verimlilik Seviyesi 1 16 Temmuz 2011 IE2 (Eff1) 2 Avrupa’daki Mevcut Uygulama ABD’deki Mevcut Uygulama Yeni IEC Uygulaması Süper Premium Verimli - - IE4 Premium Verimli - NEMA Premium IE3 Yüksek Verimli Eff1 EPAct IE2 Standart Verimli Eff2 - IE1 Düşük Standartta Verimli Eff3 - - Avrupa’daki mevcut uygulama, IEC 60034-2:1996 veya CEMEP-EU:1999’a göredir. ABD’deki uygulama ise IEEE 112 B’ye göredir. Ticari olarak henüz mümkün olmamasına ve AC indüksiyon motor teknolojisinin ötesine geçilmesini gerektirebilecek teknolojileri gerektirebilecek olmasına rağmen, IE3’ün üzerinde bulunan ve gelecekte dikkate alınacak IE4 Süper Premium Verimli motorlar da standart kapsamına dahil etmiştir. 2.3. Uygulama Takvimi Bu sınıfa giren motorlar için ortaya çıkan ekotasarım ihtiyaçları, MEPS’in ekinde verilmiştir. Her bir ekotasarım ihtiyacı, Tablo 2’ye göre uygulanacaktır: 2 0,75-375 Motorlar, IE2 verimlilik sınıfı ihtiyaçlarını karşılamalıdır. 7,5-375 7,5-375 kW arası motorlar, hem IE3 verimlilik sınıfını, hem de VFD ile teçhiz edilmişler ise IE2 verimlilik sınıfı ihtiyacını karşılamalıdır. (IE2 sınıfı verimlilikten %15 daha düşük kayba göre ekstrapole edilmiştir.) 01 Ocak 2015 IE2 (VFD ile) IE3 3 Yeni Uluslararası Verimlilik Sınıfları Açıklama IE3 2.2. Verimlilik Sınıfları Tablo 1, IEC tarafından 2008 yılında yürürlüğe giren IEC 60034-30 standardında tanımlanan verimlilik sınıflarını ve karşılaştırılabilir verimlilik seviyelerini göstermektedir. Tablo 1. IEC 60034-30 Standardında Tanımlanan Verimlilik Sınıfları ve Karşılaştırılabilir Verimlilik Seviyeleri Kapsam (kW) 01 Ocak 2017 IE2 (VFD ile) 0,75-375 0,75-375 kW arası motorlar, hem IE3 verimlilik sınıfını, hem de VFD ile teçhiz edilmişler ise IE2 verimlilik sınıfı ihtiyacını karşılamalıdır. Bu tabloya göre; 0,75-375 kW aralığında bulunan ve IE2’den daha düşük verimlilik sınıfları olan IE1 (Eff2) ve 2008 yılında yürürlüğe giren IEC 60034-30’de karşılığı olmayan Eff3 enerji verimliliğine sahip motorlar, 16 Temmuz 2010 tarihinden itibaren artık pazarda satılamayacaktır. 01 Ocak 2015 tarihinden itibaren ise, 7,5-375 kW aralığında bulunan motorlar, değişken hız sürücüleri (Variable Frequency Drives-VFD) ile sürülmedikleri takdirde, premium verimlilik sınıfı olan IE3 enerji verimliliğine sahip olmak zorundadırlar. 7,5-375 kW aralığındaki bulunan bu motorlar VFD ile sürülmüş olmaları durumunda, IE2 (Eff1) enerji verimliliği sınıfında yüksek verimli motorlar olarak satılabileceklerdir. 01 Ocak 2017 tarihinden itibaren aynı gereksinim, motor güç aralığı daha da genişletilerek, 0,75-375 kW arasındaki motorlara da uygulanacaktır. 3. IEC Tarafından Hazırlanan Verimlilik Standartları IEC tarafından elektrik motorlarının enerji verimliliklerinin ve performanslarının test edilmesine yönelik olarak oluşturulan standartlar aşağıdadır (Tablo 3) [4]: BİLDİRİLER KİTABI ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU PROCEEDINGS BOOK Tablo 3. Alan IEC Referansı Yayımlandığı Yıl Beyan Değerleri IEC 60034-1 2010 Beyan Değerleri ve Performans Test IEC 60034-2-1 2007 Kayıpları ve Verimliliği Belirlemek için Standart Metotlar 2010 Büyük Makinelerin Kayıplarının Ayrıca Hesaplanması için Spesifik Metotlar (IEC 60034-2-1’i Destekleyen) 2008 Tek-Hızlı, Üç-Fazlı ve Sincap Kafesli Motorların Verimlilik Sınıfları Test IEC 60034-2-2 Verimlilik Sınıfları IEC 60034-30 Rehber IEC 60034-31 2010 Başlık Değişken Hız Sürücüleri İçeren Enerji Verimli Motorların SeçimiUygulama Rehberi Değişken hız sürücü ile beslenen AC motorların verimliliğinin ve kayıplarının belirlenmesi için özel test metotlarını standardize edecek olan IEC 60034-2-3 üzerindeki geliştirme çalışmaları halen sürmektedir. IEC 60034-30 standardında bulunan verimlilik sınıflarına göre üretilen motorların, verimlilik standartlarına uyumluluğunun gösterilebilmesi için, yine IEC tarafından 2007 yılında yayımlanan IEC 60034-2-1 test standardına göre test edilmeleri gerekmektedir. 3.1. Etiketleme IEC 60034-2-1’e göre nominal yükte test edilen bir motorun verimlilik sınıfı ve verimliliği, üretici tarafından motorun etiketinde, motora ait diğer dokümanlarda ve motor kataloglarında aşağıdaki örnekte gösterildiği gibi basılacaktır[5]: NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM IEC 60034-2, büyük oranda Avrupa’da, Hindistan’da ve Çin’de, daha önceden de Avustralya’da ve Yeni Zelanda’da kullanılmaktadır. IEEE 112-B ise, Kuzey Amerika’da ve diğer 60 Hz frekans kullanan ülkelerde kullanılmaktadır. 2000 yılı başlarında IEEE 112-B’ye benzer bir metot Avustralya ve Yeni Zelanda’da sunulmuş olmasına rağmen, bu ülkeler halen IEC 60034-2 kullanmaya devam etmektedir. IEEE 112-B’ye denk bir standart olan CSA C 390 ise Kanada’da kullanılmaktadır. IEC etiketli motorlar herhangi bir spesifik laboratuar akreditasyon standardı tarafından yönetilmemektedir. NEMA etiketli motorlar, ABD federal kanunu CFR10 Bölüm 431’de tanımlanmış olan Ulusal Gönüllü Laboratuar Akreditasyon Programı’nı (National Voluntary Lab Accreditation Program-NVLAP) takip etmektedirler. NVLAP motorlarının referansı, NIST El Kitabı 150-10 Elektrik Motorları için Verimlilik Çeklisti (NIST Handbook 150-10 Checklist Efficiency of Electric Motors Program)’dir. Bazı ülkelerde kullanılan yerel öneme sahip diğer verimlilik standartları aşağıdadır (Tablo 4): Tablo 4. Ülke Standart Prosedür Brezilya NBR 5383-1 Part 1, Electric MachinesPart 1: ThreePhase Induction Motors-Standard Tests-1999 IEEE 112B ve IEC 60034-21’ye benzer Hindistan IS 4889-Method of Determination of Efficiency of Rotating Electrical Machines Eski IEC 34-2’ye benzer Çin GB/T 1032-Test Procedure for Three-Phase Induction Motors Eski IEC 34-2’ye benzerdi ancak 2004 yılında güncelleştirildi. IEEE 112B ve IEC 61972 (IEC 60034-2-1)’in geliştirilmiş prosedürlerini içermektedir Japonya JIS C 4212Low Voltage Squirrel Cage High Efficiency Inductions Motors, 2000 IEEE 112B ve IEC 60034-21’ye benzer AS NZS 1359.5Rotating Electrical Machines–General Requirements, Part 5-2004 Standart iki test prosedürü olan A ve B’yi referans vermektedir. Her bir prosedür için farklı verimlilik tabloları verilmiştir. Test B, eski IEC 34-2 ile mukayese edilebilecek AS NZS 1359.102.1’e karşılık gelirken; Test A ise, IEEE 112B ve IEC 61972 (600342-1)’e karşılık gelmektedir IE3 94.5 % NEMA planına göre, satılan motorlar için etikette nominal verimliliğin belirtilmesinin yanında, ABD Enerji Bakanlığı tarafından verilen üreticiye özgü üretici uyum numarası da etiketlere eklenecektir. NEMA Premium (IE3) enerji verimliliğini karşılayan NEMA motorları, ayrıca motor üreticisini kalifiye eden ve NEMA tarafından lisansı verilecek NEMA Premium logosunu etiketlerinde taşıyacaktır. Avrupa’da, zorunlu minimum verimlilik seviyeleri ve etiket ihtiyaçları, EuP direktifi 2005/32/EC (Enerji Kullanan Ürünler için Ekotasarım İhtiyaçları’na (Ecodesign Requirements for Energy-Using Products) uygun olarak karşılanacaktır. 3.2. Kullanımdaki Verimlilik Standartları Bugüne kadar dünyada ağırlıklı olarak kullanılan test metotları, IEC 60034-2 (Yerini IEC 60034-2-1 almıştır), IEEE 112B ve CSA 390’dır[6]: Avustralya ve Yeni Zelanda 3 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK 4. Harmonizasyon İhtiyacı Farklı test metotları ve etiketlemeler, motor verimliliğinin karşılaştırılmasında problemlere yol açmakta, çeşitli ekonomilerde kullanılan terminoloji başlı başına bir problem olarak ortaya çıkmakta ve bunun yanında, “Yüksek Verimli Motor” ifadesi farklı pazarlarda ya da ülkelerde farklı anlamlara sahip olarak kullanılabilmektedir. Bu nedenle, dünya endüstrilerinde kullanılmakta olan kafa karıştıran ifadelerden uzaklaşılması ve ortak bir anlayış ve uygulama sistematiği oluşturulması gerekliliği ortaya çıkmıştır. 4.1. IEC’nin Liderliği Alman Ulusal Komitesi (German National Committee) DKE K311’nin bir teklifi ile IEC’nin Döner Elektrik Makineleri’nden sorumlu 2 nolu Teknik Komitesi (IEC Technical Committee 2-IEC TC 2) tarafından 2006 yılında, WG 31 Çalışma Grubu oluşturulmuştur. Bu çalışma grubu üç-fazlı endüstriyel motorlar için enerji verimliliği sınıflarını tanımlamakla görevlendirilmiştir. Sadece enerji verimliliği sınıflandırma standartlarının problemleri çözmeye tek başına yeterli olmayacağının açık olduğu, elektrik motorlarının enerji verimliliğinin sağlanması için gerekli metotların ve uygulamaların da tanımlanması gerektiği, WG 31’in Mayıs 2007 tarihinde Washington DC’de gerçekleştirdiği ikinci toplantıda ortaya konmuş, IEC TC 2’nin Milano-İtalya’da aynı tarihlerde yapılan toplantısında ise, IEC 60034-31 adı altında, enerji verimliliği rehberi oluşturmasına karar verilmiştir. Yeni geliştirilen bir diğer standardizasyon alanı ise enerji yönetim sistemlerine yöneliktir. Bu amaçla, 2010 yılı sonuna kadar yayımlanması planlanan ISO 50001 standardı hazırlanmaktadır[7]. Bu standardın, enerji ile ilgili konularda ISO 9001 ve ISO 14001’e benzer bir etki yaratması beklenmektedir. Bu yeni standart şirketleri, verimlilik ölçümlerini, verimliliğin izlenmesini ve proses kontrol optimizasyonunu içerecek şekilde, enerji verimliliği için sistem düzeyi anlayışında kapsamlı olarak geliştirmek için cesaretlendirecektir. 4.2. Pazar Denetimi Pazar denetimi; bir ülkenin harmonizasyon mevzuatında tanımlanmış olan halkın sağlığını, çıkarlarını ve güvenliğini koruyacak şekilde ürünlerin kanuni gereksinimleri yerine getirdiğinden emin olunması için kamu otoriteleri tarafından gerekli faaliyetlerin yapılması ve tedbirlerin alınmasıdır. Avrupa’da üreticiler, ürünlerine CE işaretini ekleyerek kendi uyum deklarasyonlarını yapabilmektedir. Bağımsız kuruluşlar tarafından yapılan sıkı piyasa denetimi, Piyasa Denetimi için Çerçeve Direktifi (Framework for Market Surveillance Directive) altında organize edilecektir. Örneğin Almanya’da bu görev Ticari Denetim Büroları (Trade Supervisory Offices) tarafından yerine getirilecek ve uygun olmayan ürünlerin piyasadan çekilmesi sağlanacaktır. ABD’de bir üreticinin ya da satıcının sattığı motorların verimlilik seviyelerinde tereddüde düşüldüğünde, düzenleyici komisyon, gerekli testleri sadece NVLAP tarafından akredite edilmiş bir laboratuarda yaptırmaktadır. 5. Uygulama Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde hem ulusal hem de topluluk seviyesinde uygulanacak ortak minimum gereksinimler; alt yapı 4 ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM ve kaynaklar, kontrol mecburiyeti ve örneklerin alınması, dış sınırlarda kontroller, kullanıcıların risklerle ilgili bilgilendirilmesi ve şikâyetlerin ve kazaların takip edilmesinin sağlanması olarak belirlenmiştir. Avrupa Birliği ülkelerinde ise durum farklıdır. Bu ülkelerde standartlara uyum sorumluluğunu üretici elinde tutmaktadır. Üçüncü taraf sertifikasyonu zorunlu değildir; buna rağmen devlet kuruluşları ara sıra pazar incelemesinde bulunabilmektedir. Bu yapı, Avrupa Komisyonu tarafından 14 Şubat 2007 tarihinde kabul edilmiş ve 01 Ocak 2010 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Yeni düzenlemeler Avrupa’da ilk defa dolaşıma girecek ürünlere uygulanacaktır. Tesislerdeki motorlar ve dağıtıcılardaki stoklar, bağımsız servis merkezleri ve Orijinal Ekipman Üreticileri (Original Equipment Manufacturer-OEM) yeni uygulamadan etkilenmeyeceklerdir. CE işareti ile işaretlenmemiş yedek parçalar, dağıtıcılar ve OEM’ler tarafından, üreticinin tesisinde bulunan motorlardakilerle değiştirilebilmesi için herhangi bir sınırlamaya tabi tutuşmaksızın sağlanmaya devam edilecektir. Eğer bir motor teknik özellikleri değiştirilmeden tamir edilir, sarılır ve mevcut etiket değerleri korunursa, eski CE işareti halen geçerli olacak ve minimum verimlilik seviyelerini dikkate alan yeni düzenlemeler uygulanmayacaktır. Motor, servis işlemi boyunca teknik bilgileri etkilenecek şekilde değişikliğe uğramış ve bu nedenle yeni bir etiket almak durumunda kalmışsa, servis yeni CE işaretinden ve minimum enerji seviyeleri dahil diğer geçerli düzenlemelere uyumdan sorumlu olacaktır. Dağıtıcının stokunda veya tamir merkezinde dolaşımda olan yedek motorlar üreticiden bağımsız olarak değerlendirilecek ve sınırlandırma olmaksızın kullanılabilecektir. Üretici ya da üreticinin servis merkezi tarafından dolaşıma ilk defa olarak verilen yedek motorlar, yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren (IE2 için 2010/2011), yeni minimum enerji seviyeleri düzenlemelerine uymak zorundadır. Bu durum, üreticinin henüz montajını yaptığı veya kendi deposunda bulunan motorlar için de geçerlidir. ABD Enerji Bakanlığı, 19 Aralık 2010 tarihinden başlamak üzere, ABD’de motorlar için daha önceden gönüllü olarak sunulan MEPS’i, “NEMA Premium” olarak değiştirerek zorunlu hale getirmiştir. Bu ülkede üreticiler sertifika alabilmeleri için ürünlerini akredite olmuş laboratuarlarda test ettirmek zorundadırlar. Test standardı olarak IEEE 112-B, verimlilik sınıfı standardı olarak da NEMA MG1 kullanılacaktır. ABD’de ayrıca, kimya, petrol ve metalürji endüstrilerinde bulunan uzun çalışma süreli ve ağır yük altında çalışan motorlar için endüstri standardı olarak IEEE 841’i kullanılmaya devam edecektir. 5. Sonuç Standartlar sadece verimliliği tanımlamamakta ve onları denetleme metotlarını sağlamamaktadır. Standartlar aynı zamanda daha geniş bir bakış açısından; bir sistemdeki enerjinin nasıl tanımlanacağını, bu sistemdeki enerjinin nasıl yönetileceğini ve enerji tasarrufu sonuçlarının doğrulanmasını sağlamaktadır. Yerel standartların uluslararası standartlar ile harmonizasyonu bizleri, özellikle küresel marketler için elektrik motoru üreten organizasyonlar için test maliyetlerinin minimizasyonuna, çeşitli bölge ve ekonomik sistemlerdeki aynı motorlar için verimlilik BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM ve enerji tüketiminin daha kolay karşılaştırılabilirliğine, daha yüksek verimliliğe sahip motorların üretiminin kolaylaştırılmasına ve kanunlarda standart uygulama yapılmasını sağlamak için, bilgi transferinin mümkün kılınmasına ve kolaylaştırılmasına yönlendirecektir. standards by the national and international organizations that used for the manufacturing and testing of the electric motors has been analyzed in this presentation together with the global motor efficiency projects, international regulations, arrangements, data bases, and software, as well. Kaynaklar All players in this industry must know that initially prices will be higher for the energy efficient motors comparing with the regular (with less efficiency) motors but not more then in two or three years (it depends on the working hours of the electric motor), purchasing money will turn back saving the energy cost up to % 40. [1] Brunner C. U., “Motor Systems”, Motor Summit 2008, 25 -26 November 2008, Zurich Switzerland [2] Kim M.J., Han P. W., Choi j.H., Chun Y. D., Koo D. H., Jo J.O., “Comparisons of Efficiency Testing Standards of ThreePhase Induction Machines”, pp 1 [3] Commission Regulation (EC) No 640/2009, “Implementing Directive 2005/32/EC of the European Parliament and of the Council with Regard to Ecodesign Requirements for Electric Motors”, Official Journal of the European Union, 22 July 2009 [4] “Publications Issued by TC 2”, www.iec.ch, [5] Almeida A., Emerson R. B., Brunner C. U., Doppelbauer M., Hoyt W., Zurich, “Electric Motor MEPS Guide”, 1st Edition, 2009 [6] Maruszczyk J., Lhenry M., Helinko M., Korendo Z., “ABB in Harmony - Defining Global Energy-Efficiency Standards”, ABB Review, 3/2009, pp. 51-55 [7] “ISO Management System Standard for Energy”, http://www. iso.org Consequently, I hope that this analysis will be very useful for the electric motor manufacturers, exporters, and importers while giving their manufacturing or buying decisions, they also may easily see what a nameplate meaning about electric motor efficiency level is in the market. All countries must set their own MEPS standards according to the released international standards immediately and must follow all common efforts among the share holders insistently. Summary In the future, the cost of energy inevitably will increase due to environmental problems and the limited natural resources. The induction motor is the main driven system in the industry. Implementing energy efficient motor to the market could save a significant amount of electricity and leading to large cost-effective energy savings. Also these motors can reduce maintenance costs of the electric motors and improve their operations in industry. It is estimated that 40 % of the world’s electricity and 70 % of the industrial’s electricity are used by electric motors in a variety of applications. It is clear that even small amount of global improving for the electric motors efficiency will make big differences to reduce energy consumption and carbon emission (greenhouse gases) given to the atmosphere from electric motors. Thus, it is possible to save the consumed electrical energy about 20-30 % with cost effectively. It would also push down the total environmental cost of electricity generation. One of the most important way to be successful is improving for efficiencies of the electric motors and the systems like fans, pumps, compressors, and crushers etc. that use electric motors for driving. Today, some official organizations like ISO, IEA, NEMA, IEC, CENELEC, and AFNOR and some voluntary organizations like SEEM, IEA 4E, MEPS, and CEMEP are working together to prevent manufacturing (and importing) the electric motors which have less efficiency levels together with improving their efficiencies and auditing processes making the new regulations very rapidly and implementing them according to certain efficiency levels which are necessary for the electric motors in the world. Standards that improved in a two or three years, still improving standards and some additional supporting 5 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM ELEKTRİK MOTORLARI VE MOTOR HIZ KONTROL SİSTEMLERİ İLE ENERJİ VERİMLİLİĞİ Alkan DEMİRCİOĞLU SIEMENS San.ve Tic. A.Ş. Sanayi’de Enerji Verimliliği Enerji Tasarruflu Motorlar Artan enerji maliyetleri ve giderek azalmakta olan doğal enerji kaynakları, başta gelişmiş ülkelerdeki kullanıcılar olmak üzere tüm bilinçli işletmeleri enerji tasarrufu yapmaya zorlamaktadır. Türkiye’de 2006 yılında tüketilen enerji 153 milyar kWh olarak açıklanmıştır. Bunun içinde 68 milyar kWh’lik kısım sanayide tüketilmiştir. Sanayide tüketilen enerjinin % 70’inin ise elektrik motorlarında harcandığı düşünüldüğünde, enerji tasarrufu anlamında elektrik motorlarının taşıdığı önem ortaya çıkmaktadır. Standart bir AC motorun toplam çalışma süresi boyunca hesaplanan masraflarının % 95-97’sini enerji giderleri oluşturmaktadır. İlk alım maliyeti ise % 3’ten az bir oranı oluşturmaktadır. Burada görülmektedir ki, elektrik motoru seçiminde asıl önem verilmesi gereken konu motorun verim değeridir. Bu konuda yol gösterecek olan verim sınıfları yetkili kurumlar tarafından tanımlanmıştır. CEMEP (Avrupa Elektrik Makineleri ve Güç Elektroniği İmalatçıları Komitesi)’in tanımına göre Eff1 ve Eff2 sınıfları motor verim sınıflarını ifade etmektedir. Bunların dışında kalan daha düşük verimli motorlar ise Eff3 olarak adlandırılmaktadır. Örneğin; Çin ve İsrail’de düşük verimli motor kullanımı yasaklanmıştır. Amerika’da ise yüksek verimli motorların ötesinde bir üst grup olan Premium sınıf ürünlerin kullanımı için hazırlık yapılmaktadır. Benzer çalışmalar Avrupa Birliği’nde de mevcuttur. AB’de kullanıcının bilinçli olması nedeniyle uygulama yasak ile değil işletmelerin kendi insiyatifiyle yapılmaktadır. Böylece düşük verimli motorların kullanımı çok azalmış durumda. CEMEP üyesi ülkelerde EFF3 olarak adlandırılan düşük verimli motorların kullanımı % 8 oranındadır. Elektrik İşleri Etüd İdaresi’nin yaptığı araştırmaya göre, Türkiye’de % 60-70 oranında düşük verimli motor kullanımı olduğu açıklanmıştır. Sanayide kullanılan elektrik motoru kullanımının % 90’ı sincap kafesli asenkron motorlar üzerinde tüketiliyor. Bu da 43 milyar kWh’e tekabül ediyor. EFF1 yani yüksek verimli AC motorlar kullanarak bu 43 milyar kWh’in % 5-15 arası tasarruf yapılabileceği öngörülüyor. Bu oran yaklaşık 4,3 milyar kWh, yani enerji maliyeti olarak 500 milyon YTL gibi bir tasarruf potansiyeli olduğunu ortaya koymaktadır. Yüksek verimli motorların imalatında kullanılan iki farklı teknoloji mevcuttur: Biri, motor sac paketinin boyu uzatılarak verimin yükseltilmesi, diğeri de daha yüksek kaliteli sac ve bakır kullanarak yapılan tasarımdır. Ayrıca rotoru bakır enjeksiyon tekniğiyle üretilen motorlar da yeni nesil yüksek verimli motorlar olarak ön plana çıkıyor. Ayrıca bu tip motorlarda daha iyi soğutma sağlanması için fan yapısı da özel olarak tasarlanmıştır. Dolayısıyla da ısıya giden kayıp enerji minimize edilmiş olmaktadır. Eff1 yüksek verimli motorların kullanımı dünyada birçok ülkede çeşitli teşviklerle desteklenmekte, bazı ülkelerde ise düşük verimli ürünlerin kullanımı ve piyasaya arzı yasaklanmaktadır. 6 Motor güçleri arttıkça verim değeri daha çok önem kazanıyor. Örneğin 200 kW’lık bir motorun yıllık enerji tüketimi 250 bin YTL gibi bir rakamı buluyor. Alım maliyeti ise bunun 10’da biri bile değildir. % 1’lik bir verim farkı bile, alımda fiyatı çok etkilemeyecek, ancak kullanımda büyük tasarruf sağlayacaktır. BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Elektrik motoru seçiminde asıl önem verilmesi gereken konu motorun verim değeridir. Ekim 2008’de yayınlanan IEC 6003430 standardına göre 375 kW’a kadar güçlerdeki yeni verimlilik sınıfları: Enerji tasarrufu denince aklımıza ne gelmektedir? Bunun en somut cevabı şudur: Gerçekleştirilmesi istenen uygulama/ üretilmesi gereken ürün için gerekli olan elektrik enerjisini en optimum seviyede kullanmak. IE1 = Standart Verim (Eski standarda göre EFF2) IE2 = Yüksek Verim (Eski standarda göre EFF1) IE3 = Premium Verim Bunların dışında kalan daha düşük verimli motorlar ise kategori dışıdır, birçok ülkede piyasaya arzı yasaktır, birçoğu da 2011 ve 2015 tarihindeki yeni düzenlemelerle yasaklanacaktır. 63 gövdeden başlayarak alçak gerilimde 1MW’lık çıkış gücüne kadar Siemens standart AC motor ailemiz ile ilgili tüm teknik detaya ve ilgili 2-boyutlu ölçüsel çizimlere ulaşabilmek artık yeni websitemiz ile çok daha kolay hale gelmiş durumdadır. Ülkemiz pazarında satış, pazarlama, eğitim ve bayi ağını koordine edip gerçekleştirdiğimiz tüm alçak gerilim Siemens AC motor ailemize ait ürün kataloğumuz haricinde; artık müşterilerimizin internete girip bir “tık” mesafesinde kendi başlarına ulaşabilip ürüne ait tüm teknik detaya erişebilecekleri weblinkimiz tüm müşterilerimizin hizmetine girmiştir. Standart bir pompa tahrikinden özel bir asansör uygulamasına veya tünelde duman tahliye fan motorundan yüksek rutubetin bulunduğu özel tropik bir ortamdaki özel RAL boya kodundaki herhangi bir motora kadar; sanayinin tüm kollarındaki uygulamalara çözüm olabilecek uygun teknik değerlerdeki alçak gerilim Siemens AC motorlarımız için TÜM teknik detaylar artık kullanıcıların hemen elinin altında, internetten erişebilir halde olacaktır. Böylelikle de en optimum seviyede enerji tasarrufunun; kayıp enerjinin en alt seviyede tutulması ile başarılabileceği unutulmamalıdır!!! Elektrik Endüstrisi’nde Alçak Gerilim AC Motorlar ve Enerji Tasarrufu Olgusu Sanayinin birbirinden farklı kollarını düşündüğümüzde; en yaygın olan cihazın; elektrik enerjisini mekanik enerjiye çevirip bize her türlü uygulamada en mükemmel çözümü sunan elektrik motorları olduğunu farkederiz. Biran düşünürsek; sanayimizde milyarlarca kWh’lik elektrik enerjisinin yalnızca AC motorlar üzerinden tüketildiğini farkederiz. Bu sebeple en etkin enerji tasarrufu işletmelerimizde kullandığımız binlerce AC motorun yüksek verimli olmasından geçer. Kabaca bir açıklama yapmamız gerekirse; motorlarımızın milinden aldığımız faydalı güç; motorumuzun şebekeden çektiği güçten kayıp güçlerin çıkmış halidir. O halde bizler motor içerisinde oluşan kayıp güçleri ne oranda azaltırsak; motorumuzdan alacağımız faydalı güç ve verim de o oranda artmış olacaktır. Mil Gücü = Şebekeden Çekilen Güç – Motor Kayıpları Standart bir alçak gerilim AC motorun içerisinde oluşan kayıplar ve motor verimi şu şekilde formülüze edilir: Motor Kayıpları = Bakır Kayıpları + Demir Kayıpları + Sürtünme Kayıpları (2) Verim = Mil Gücü / Şebekeden Çekilen Güç Günümüzde tüm endüstri kollarında en önemli konulardan biri hiç şüphesiz ki enerji tüketimi ve enerji tasarrufu olgusudur. Üretilen ürün ne olursa olsun neredeyse bütün işletmelerde üzerinde en hassas durulan konu maksimum enerji tasarrufunun nasıl sağlanılacağıdır. Artan enerji maliyetleri ve giderek azalmakta olan doğal enerji kaynakları; başta gelişmiş ülkelerdeki kullanıcılar olmak üzere yavaş yavaş tüm bilinçli işletmeleri, maksimum enerji tasarrufu yapmaya zorlamaktadır. (1) (3) Bir elektrik motoru şebekeye bağlandığında, şebekeden çekeceği elektriksel güç ve dolayısı ile elektrik enerjisi sürekli sabit kalacaktır. Bu sebeple motorumuzun milinden azami faydalı gücü alıp yükümüze yansıtabilmemiz için kayıpları azaltmamız şarttır. Motor kayıplarını azaltabilmek için kabaca sırasıyla motor sargı dirençlerinin, motor manyetik devre (demir) kayıpları ile sürtünme kayıplarının düşürülmesi şarttır. Bu iyileştirilmeler de ancak daha kaliteli malzemelerin kullanılması ile gerçekleştirilir. Örneğin sürtünme kayıplarının azaltılmasına somut örnek olarak daha kaliteli rulman ve yatak malzemelerinin kullanılmasını gösterebiliriz. Yüksek verimli motorlarda tüm bu malzeme kalitesi artırılarak motor kayıpları minimize edilmiştir!!! 7 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Siemens AC motor tipine uygun bir şekilde kullanıcının dikkatine doküman halinde sunabilme yeteneğine sahiptir. Bu teknik bilgilere örnek olması açısından; motor tanımlama tip kodu, motor koruma sınıfı, motor tam yükte verim ve güç faktörü değerleri, motor besleme gerilimi, sahip olunan Avrupa DIN normları, motor sargı yalıtım/ısınma sınıfı, motor anma akım değeri, motor sargısı bağlantı biçimi, tüm mekanik ve elektriksel değerler, klemens kutusu verileri, motorda ön(DE) ve arka(NDE) rulman tipleri, motor yapı inşa şekli, motora ait 2-boyutlu ölçüsel teknik gösterimi, vs. Bakır rotor teknolojili alçak gerilim yüksek verimli Siemens AC motorları, daha güçlü konstrüksiyon, daha yüksek motor verimi. Tamamı ile yeni dizayn, yeni imalat. Enerji Verimliliği Konusu ile Paralel Anlamda; SD Konfiguratör Siemens Ürün Konfigürasyon Programımızın Müşterilerimize Olan Avantajları: www.siemens.com/dt-configurator Alçak gerilim Siemens AC motorlarımız ile ilgili tüm teknik detaya ürün kataloğumuz olan D81.1-2008 üzerinden ulaşabilmemizin mümkün olmasının yanı sıra; SD – Konfigüratör Programı bizlere aşağıdaki noktalarda yardımcı olabilecektir: Sanayinin birbirinden farklı kollarında çalışan müşterilerimiz ilgilendikleri tipteki Siemens AC motoru bu program sayesinde hemen sorgulayabileceklerdir. Siemens ürün kataloğunda bulunamayan herhangi bir tipteki Siemens AC motoru bu programda direkt ürün tip kodu ile aratılabilecek ve ürün ile ilgili tüm teknik detaya hemen ulaşılabilecektir. Motor seçimi yapıldıktan sonra elde edilecek olan motora ait 2-boyutlu teknik resim; (özellikle makine imalatçıları) müşterilerimizce montaj amaçlı olarak kullanılabilecektir. Sektörden bağımsız olarak tüm uygulamalara esas motor seçimi en baştan başlanarak mümkün olabilecektir. Hazır seçimi yapılmış; ürün kodu belli olan tüm alçak gerilim Siemens ac motorlarımıza ilişkin datasheet ve ölçü resimlerine hızlı erişim imkanı. Y-D, direkt yolverme, vs. gibi çeşitli kalkış koşullu uygulamalara yönelik motor karakteristik bilgilerine hızlı ulaşım. Programın internet üzerinden çalışması avantajı ile programa her yerden hızlı ulaşım imkanı. (Herhangi bir kullanıcı kodu veya şifre istenilmemektedir.) Hızlı erişim, yeni motor modelleme, eldeki hazır seçilmiş spesifik tipteki motora ilişkin verilere eksiksiz ulaşma, dokümantasyon baskı imkanı, arşivleme. Bu Weblink Müşterilerimize Neler Sağlayacaktır? Öncelikle bu weblinkimiz, Siemens AC motor ürün kataloğumuzda mevcut olan tüm motor teknik bilgilerini; her biri bağımsız anlamdaki 8 Tüm bu teknik değerlere ilaveten, bu program sayesinde işletmeciler (müşterilerimiz), aradıkları Siemens AC motora ilişkin kalkış ve işletme koşullarındaki detaylı teknik değerlere de ulaşabilecektir. Aranılan Siemens AC motor tipine ilişkin olarak programdan elde edilen tüm teknik veri; ilgili Windows arşivleme formatlarında (word, pdf, vs.) kağıda basılabilecektir. Örnek olması açısından; 160M Alu.Gövde, 11kW, 1500 rpm., IMB3-Ayaklı yapıdaki, IP55 Koruma Sınıfı 1LA7163-4AA60 tipi EFF2 Verimlilik sınıfı SIEMENS AC Motorun tüm teknik verileri için ilgili weblinkimize girip linki çalıştırdığımızda sırasıyla aşağıdaki teknik donelere ulaşabilmekteyiz: BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM 9 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK Ex d(e) IIC T4 Sıcaklık Sınıfı IE2 Yüksek Verimli ExProof Siemens Loher AC Motorlar EuP IEC 60034-30 Avrupa direktifi doğrultusunda her ne kadar ex-proof motorlar henüz IE (International Efficiency) olarak tanımlanmış olmasa da, Siemens Loher markası ile Ex d(e) IIC T4 sıcaklık sınıfında IE2 yüksek verimlilik sınıfında AC motor imalatı yapabilmekte ve sanayide başarı ile birçok projeye hizmet verebilmektedir. Özellikle rafinerilerde eski imalat elektrik motorlarının değiştirilmesi çalışmalarında, Siemens Loher ile komple yüksek verimli ex-proof motor çözümleri sunabilmektedir. Dolayısı ile işletmeler hem uygulamalarının olmazsa olmaz korumasını karşılayabilmekte ve aynı zamanda da enerjiden ciddi tasarruflar elde edebilmektedirler. Gerek alçak gerilim gerekse de orta gerilim yapıda tüm ürün gamında IE2 yüksek verimli Ex d(e) IIC T4 sıcaklık sınıfı flame prof (ex-proof, alev sızdırmaz) dereceli AC motorlarımız ile özellikle petrol rafinerilerindeki enerji verimliliği projelerine komple çözümler sunabilmekteyiz. Bu teknik özellikli motorlarımız rafinerilerin dışında sırası ile özellikle kimya, kauçuk, un, ilaç, vs. gibi sektörlerde yüksek koruma ve yüksek enerji tasarrufunu garanti etmektedir. ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Bu uygulamalarda tüketilen enerjinin yaklaşık % 20 - % 70’inin kayıp olduğu öngörülmektedir. Bu kayıp azaltılırsa bu 30 milyar kWh’in, yaklaşık 15 milyar kWh’lik kısmı geri kazanılabilir. Bu tip uygulamalarda konvansiyonel metodlarla yapılan akış kısma uygulamaları yerine motor hız kontrol cihazları kullanımıyla yapılabilecek yüksek oranda enerji tasarrufu potansiyeli vardır. Ayrıca çevreye verilen zararı azaltma anlamında da 9 milyon ton karbondioksit emisyonunu önlemek mümkün. Hız kontrol cihazıyla enerji tasarrufu yapmak, en çok karesel tork karakteristiğindeki yük tiplerinde mümkündür. Bunlar genellikle fan, pompa ve turbo-kompresör uygulamalarıdır. Örneğin pompalarda genelde uygulanan yöntem, motoru sabit devirde çalıştırmaya devam edip aynı gücü şebekeden çekerek, suyu vanayla kısmak veya bypass yapmaktır. Bunun yerine hız kontrol cihazı kullanımı ile motorun hızı düşürülerek akış ayarı yapılması tavsiye edilmektedir. Bu tip uygulamalarda yükün doğası gereği çekilen güç, hızın küpü ile doğru orantılıdır. P~ f(n)³ 1500 rpm yani nominal hızda çalışan bir elektrik motoru % 50 hızda yani 750 rpm’de çalıştığında, güç ihtiyacı hızın küpü oranında azalır. Böylece hız ½’i oranında azalırken çekilen güç 1/8’ine iner. Örneğin 100 kW’lık bir motor, 8’de 1’i oranında yani 12,5 kW’lık enerji tüketecektir. Aynı çalışma tipi fanlarda ve turbo-kompresörlerde de geçerlidir. Bu konuda yapılan pilot uygulamalarda geri ödeme süresi ortalama bir yılı geçmemektedir. Loher Ex-Proof IE2 Yüksek Verimli AC Motoru Motor Hız Kontrol Sistemleri (Frekans Çeviriciler) Türkiye’de sincap kafesli AC motorlar üzerinde harcanan 43 milyar kWh’lik enerjinin yaklaşık % 70’i sanayide fan ve pompa uygulamalarında tüketilmektedir. Bu rakam fan&pompa uygulamalarının 30 milyar kWh’lik bir enerji tüketimi olduğunu göstermektedir. 10 Alçak gerilim veya orta gerilimde çalışan daha büyük güçlü sistemlerde ise hız kontrol uygulamasının faydaları da güçle doğru orantılı olarak çok daha fazla görülebilmektedir. Ancak bu tip sistemlerde mevcut sistemi değiştirmek de bir o kadar zor olabilmektedir. Dolayısıyla bu güçlerde mevcut sistemde hiçbir değişiklik gerektirmeyen hız kontrol nitelerini tercih etmek gerekmektedir. Böylece mevcut motor, şalt tesisi ve kablolamada herhangi bir değişiklik yapmadan anında para kazanan sistemler kurmak mümkün olabilecektir. BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Hız kontrol cihazlarıyla enerji tasarrufu yapılabilecek bir diğer uygulama ise, yüksek ataleti olan ve frenleme enerjisi açığa çıkaran yükler. Örneğin vinç, asansör, veya bazı konveyör uygulamaları da enerji tasarrufu için ideal uygulamalardır. Örneğin konvansiyonel bir vinç sisteminde, yükü indirirken açığa çıkan frenleme enerjisi dirençler veya fren balataları üzerinde ısıya dönüşüp kaybolmaktadır. Rejeneratif hız kontrol cihazları ile ise frenleme enerjisini şebekeye geri kazandırarak bir vinç uygulamasında % 50’ye varan enerji tasarrufu yapmak mümkün olmaktadır. Siemens SINAMICS Ailesi: Siemens’in Yeni Jenerasyon AC Motor Hız Kontrol Cihaz Ailesi SINAMICS, Siemens’in yeni jenerasyon AC Motor Hız Kontrol Cihaz ailesidir. SINAMICS ile 0,12 kW’dan 100 MW ve üzeri güçlere kadar her türlü motor hız kontrol çözümleri için tek ürün ailesi kullanabilmek mümkündür. Her Sektör ve Uygulama için Güçlü ve Güvenilir Yapı 200 kW’dan 4500 kW’a kadar geniş güç aralığı, Her sektör ve her çeşit uygulama için tek ürün ailesi, Asenkron, senkron ve servo motorlarla çalışabilme, V/F, sensörlü veya sensörsüz vektör kontrol, servo kontrol metodları ile hız kontrol ve hareket kontrol uygulamaları, Tekil veya ortak DC baralı çoklu motor uygulamaları, 12 veya 24 pulse doğrultucu alternatifleri ile sınırlı şebekelerde güvenli kullanım, AFE Teknolojisi ile rejeneratif uygulamalar kurma imkanı, Şebekeye düşük harmonik etkisi (Güncel IEEE 519 Yönetmeliğine göre), EMC yönetmeliğine göre endüstriyel alanlarda çalışmaya uygun dahili EMC filtreli, Birbirinden bağımsız güç ve kontrol modülleri ile tam güvenlik ve yedeklenebilirlik, Parametreleri Compact Flash hafıza kartında depolayarak, kopyalayabilme ve yedekleyebilme olanağı. Modüler ve Esnek Tasarım Modüler yapı ile yedekleme ve servis kolaylığı, Geniş opsiyonel aksesuar seçeneği ile ihtiyaca göre çözümler tasarlama,. IP20’den IP54’e koruma sınıfları, Hava veya su soğutma seçenekleri, FAN ve POMPA Sektöründe Motor Hız Kontrol Sistemleri İle Enerji Tasarrufu Günümüzde en temel problemlerden biri haline gelen enerji sıkıntısı ile iki konu büyük önem kazanmıştır; 1. Enerji üretimi ve maliyeti, 2. Mevcut kaynakların daha verimli kullanımı ve enerji tasarrufu. Nasıl yeni bir enerji üretim tesisi kurmak için belli bir ilk yatırım maliyeti söz konusu ise, enerji tasarrufu yapmak üzere bir tesisi revize etmek de belli bir yatırım işidir. Ancak burada göz önüne alınması gereken tek parametre mevcut sistemin revizyonu için gerekli ilk yatırım maliyeti olmamalıdır. Sistemin modernizasyonu sonrası enerji kullanım maliyeti düşüyorsa, bunun ne kadar süre içerisinde yatırım maliyetini amorti edeceği hesabı akıllıca yapılmalıdır. Gerçekten de ilk yatırım maliyeti kayda değer gibi 11 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK görünen birçok modernizasyon işlemi, kısa süre içerisinde işletme maliyetlerindeki düşüşten dolayı aslında bedavadır ve hatta üzerine kar dahi bırakacaktır! Fan ve pompa yükü değişken moment yüküdür… Bu konsept dahilinde en çarpıcı örneklerden birisi de fan & pompa uygulamalarında “AC Motor Hız Kontrol Cihazları” kullanımıdır. Konvansiyonel sistemler arasında, örneğin bir fan uygulamasında, çoğu zaman bir sistem parametresinin kontrolü istenir, basınç ya da debi gibi. Klasik yöntemlerde yapılacak iş; bir motoru şebekeden beslemek ve fanı nominal hızında tahrik etmektir. Basıncın ya da debinin ayarlanması için hava akış yoluna konacak bir panjur, bir damper, bir by-pass dönüşü vb. akışa karşı direnç gösteren (ya da bir kısım akışkanı hiç iş yapmadan kaynağına döndüren) bir elemanın açıklık-kapalılık oranını değiştirerek kontrol yapılmaya çalışılır. Bu sistemde hemen göze çarpan nokta sisteme direnç ekleyerek (ya da fazlası basılmış suyu/üflenmiş havayı geri döndürerek) kontrol yapılmaya çalışılıyor olmasıdır. Konuya daha detaylı girebilmek için akışkan içinde hareket eden cisimlerin tipik hız/moment karakteristiğini incelemek gereklidir. Fan & pompa yükleri tipik değişken moment yükleridir ve hızın karesiyle orantılı yükün moment talebi vardır: M ~ w2 Güç ise hız ile momentin çarpımıdır: P=Mxw P: Güç (Watt) M: Moment (Nm) W: Hız (rad/s) Konvansiyel sistemlerde hız sabittir çünkü tahrik elemanı olarak kullanılan AC asenkron motor sabit frekansla, şebeke frekansı ile, beslenmektedir ve hızı yük değişimlerinden etkilenen kayma faktörü de ihmal edilirse sabit düşünülür. Debiyi düşürmek için panjur, klepe, by-pass vb. kullanılan konvansiyonel sistemler yerine direkt fanın veya pompanın devrini düşürerek kontrol yapmak, bu yük karakteristiği de düşünüldüğünde göz ardı edilemez bir enerji tasarrufu konusunu gündeme getirmektedir. Bunun için basit bir örnek düşünelim ve havalar biraz daha soğuduğu için soğuk hava üfleyen fanın devrini yarıya indirmek gerektiğini varsayalım. Hız 0.5 kat düşer ise karesel orantıdan dolayı moment 0.25 katına iner. Hız ile momentin çarpımı ise gücü verir demiştik; şebekeden çekilecek güç de 0.5 x 0.25 = % 12.5‘sine inecektir. 100 W‘lık fanın yarı devrinde neredeyse şebekeden çektiği gücün 12.5 W’lara düşeceğini hesaplamış bulunuyoruz. Elbette ki sistem verimi, kayıplar vb. etkenlerden dolayı bu değer tam olarak % 12.5 olmayabilir ancak tam devirdeki % 100 kapasite gücüne göre de göz ardı edilemeyecek boyutlarda enerji tasarrufu sinyallerini net olarak verir. Aşağıda bir fanın çıkış kontrollü olarak (panjur, damper vb.) çalıştırılması ile fanın hız kontrol cihazı kullanarak devir ayarı yöntemiyle proses değişkeninin kontrolü arasındaki fark grafiksel olarak gösterilmiştir. Örneğin % 50 debiyi fan çıkışının bir panjur ile kapatılması halinde şebekeden çekilen güç ile hız kontrol cihazı 12 ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM kullanıldığında şebekeden çekilen güç arasındaki fark net bir şekilde görülmektedir ve direkt olarak enerji tasarrufu hesabının bir parametresidir. BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM YENİLENEBİLİR VE ETKİN ENERJİ KULLANIMININ YAPILARDA UYGULANMASI Bekir YELMEN M.Tarık ÇAKIR Aksaray Üniversitesi Sağlık Bakanlığı İnşaat ve Onarım Daire Başkanlığı Özet Artan enerji ihtiyacını karşılamak için insanoğlu daha verimli enerji üretebileceği kaynaklara yönelmiş, böylelikle yakılması ile daha çok enerji üreten fosil kaynaklı yakıtlar kullanılmaya başlanmıştır. Ancak milyonlarca yılda oluşmuş bu yakıtların bir anda yakılarak tüketilmesi dünyanın ekolojik dengesi üzerinde ciddi problemler yaratmıştır. Son yüz yılda oluşan bu durum, küresel iklim değişikliklerine ve ciddi boyutlarda olumsuzluk gösteren doğal ve yaşamsal etkilere neden olmuştur. Bununla birlikte dünyadaki toplam enerji tüketiminin yaklaşık % 86’sını fosil tabanlı enerjiler kapsamaktadır. Yenilenebilir ve nükleer kaynaklardan elde edilen enerjiler ise, sadece birincil enerji tüketimi içinde % 7,8 ve % 6,5’lik paylara sahiptir[1]. Fabrika bacalarından, kentlerden, motorlu araçlardan atmosfere dağılan karbondioksit gazının yol açtığı sera etkisinin 1,5-4 °C sıcaklık artışına yol açacağı, bunun da buzulların erimesi sonucu, deniz seviyesinin yükselmesine neden olacağı düşünülmektedir[2]. British Petroleum (BP) tarafından her yıl yayınlanan Dünya Enerji Raporu verilerine göre, 2007 yılında dünya enerji tüketiminde bir yıl önceye göre ortalama % 2,4 oranında artış olurken Türkiye’de bu oran % 5 olmuştur[3]. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de enerji bağlantılı CO2 emisyonlarının 20 yıllık periyotta arttığı izlenmektedir[4]. Ayrıca Türkiye’de tüketilen toplam enerjinin yaklaşık % 70’i ithal edilmekte ve bu oran gittikçe artmaktadır. Türkiye’nin enerji ithalatının 2010’da % 73’e, 2020’de ise % 78’e yükselmesi beklenmektedir[5]. Bu durum ülkemizi çeşitli açılardan olumsuz etkilemektedir. Bu bilinçle, enerji türünün doğru seçimi ve etkin kullanımının benimsenmesi, ülkemiz için ekonomik, sosyal, çevresel açıdan birçok yarar sağlayacaktır. Yapılaşma faaliyetleri, her yıl küresel olarak kullanılan enerjinin % 37’sini tüketmektedir. Dünyada oluşan sera gazlarının üçte birinden yapılaşma faaliyetleri sorumlu tutulmaktadır[6]. Türkiye’de yapılarda enerji tüketimi oldukça fazladır ve konut/ hizmet sektörünün enerji tüketimindeki payı, 1990-2000 yılları arasında ortalama % 2,7 oranında büyüyerek, 2001 yılında % 34,5 oranına ulaşmıştır[5]. Bu enerjinin genel olarak fosil kaynaklı olması sorunu artırmakta ve yapı sektörüne büyük sorumluluklar yüklemektedir. Bu nedenler, enerji kullanan her sektör gibi yapı sektörünün de enerjiyi etkin kullanma zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır. Sanayileşme ile birlikte çevre sorunlarının artarak yaşadığımız dünyada sebep olduğu tahribatlar, günümüzde insan sağlığını ve ekolojik dengeyi tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Özellikle yenilenemeyen enerji türlerinin diğerlerine göre daha kirletici ve kaynaklarının sınırlı olması bu sorunu önemli hale getirmektedir. Çevre kirlenmesi ile ilgili yapılan araştırmalar, en önemli kirletici kaynağının fosil tabanlı enerjiler olduğunu ortaya koymaktadır. Yapılaşma faaliyetleri, her yıl küresel olarak kullanılan enerjinin yaklaşık % 40’ını tüketmektedir. Türkiye’de de konut/hizmet sektörünün enerji tüketimindeki payı yüksektir. Bu enerjinin genel olarak fosil kaynaklı olması sorunu artırmakta ve yapı sektörüne büyük sorumluluklar yüklemektedir. Bu nedenlerle, enerji kullanan her sektör gibi yapı sektörünün de enerjiyi etkin kullanma zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Enerji tüketiminin azaltılmasını sağlayan her önlem, yaşam koşullarının iyileştirilmesi açısından çok önem taşımaktadır. Bu amaçla çalışmada yenilenebilir enerji kaynaklarının değerlendirildiği, akıllı yapıların kullanılmasının gerek enerji verimliliğindeki, gerekse de sürdürülebilir çevreler oluşturmadaki önemi ifade edilmiştir. Özellikle güneş enerjisinden yararlanmak için basit sistemlerin kullanıldığı pasif yöntemlerin uygulanması, yapılarda enerji etkinliği açısından önemli bir çevresel yaklaşım olmaktadır. Bu çalışmada, sürdürülebilir çevre ve enerji verimliliği kapsamında gerek yönetmelikler gerekse tasarım aşamasında dikkat edilmesi gereken konularla ilgili öneriler sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Yenilenebilir Enerji, Sürdürülebilirlik, Etkin Enerji. 1. Giriş Kaynakları hızla tükenmekte olan dünyamızda, kullanılan enerji miktarının hızla artması ve buna bağlı olarak ekosistem dengesinin bozulması sadece çevreyi koruma konusunda değil, aynı zamanda enerji kullanımı üzerinde de yeni yaklaşımların oluşmasına neden olmuştur. Yeşil binalar, yeşil enerji ve sürdürülebilir çevre ve kaynak kullanımı gibi terimler yukarıda belirtilen süreçlerin sonuçları olarak hem uygulama hem de yasal düzenlemelerde karşımıza çıkmaktadır. Özellikle enerji verimliliği konusu, yaşanan enerji krizleri ve sera gazı salınımlarının yarattığı iklim değişikliği gerçeği ile birleşince, öncelikle ABD’de ve Avrupa’da ve sonrasında küresel ölçekte mal ve hizmet alımlarındaki karar verme süreçlerinde önemli bir etken olmaya başlamış ve aynı ölçüde yasal düzenlemelerde de yer bulmaya başlamıştır. İnsan doğal çevrede yaşarken önceleri doğal kaynakları kullanmıştır. Teknoloji ilerledikçe enerjiye olan ihtiyaç artmaya başlamıştır. Türkiye’de enerji etkinliği ile ilgili olarak AB (Avrupa Birliği) ye giriş sürecinde 2007 yılında “Enerji Verimliliği Yasası” kabul edilmiştir[7]. Mevcut yasa ve yönetmeliklerin dışında 2009 yılında yürürlüğe girmek üzere, binaların enerji verimliliğini artırmaya yönelik geniş kapsamlı bir yönetmelik “Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği” hazırlanmıştır[8]. Bilindiği gibi, akıllı binalar enerji verimliliğini artırmak üzere binanın enerji harcamalarının otomatik olarak binanın kendisiyle ve ek sistemlerle kontrol edildiği sistemlerdir. Dolayısıyla akıllı binanın en önemli görevi, kullanıcı konforundan 13 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ödün vermeden binanın enerji harcamalarının en az düzeyde olmasını sağlamaktır. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de toplam enerjinin çok önemli bir oranı binalarda kullanıcı konforunu sağlamak üzere ısıtma, klima, havalandırma ve aydınlatma amaçlı kullanılmaktadır. Bu oranlar ülkemiz için yaklaşık olarak Şekil 1’de gösterilmiştir. Dünyada binalarda kullanılan enerjinin toplam enerji içerisindeki payı yaklaşık % 40’a kadar çıkabilmektedir. Bu durum binalarda enerji tasarrufunun ve yönetiminin ne kadar önemli olduğunun göstergesidir. ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM nedenle enerji sistemlerinin yenilenebilir, enerji kaynaklarının sürdürülebilir olması gerekmektedir. Yenilenebilir enerji, “doğanın kendi çevrimi içinde, bir sonraki kısa süreçte aynen mevcut olabilen enerji kaynağı” olarak tanımlanır. Bugün yaygın olarak kullanılan fosil yakıtlar, yakılınca biten ve yenilenmeyen enerji kaynaklarıdır. Oysa hidrolik, güneş, rüzgar ve jeotermal gibi doğal kaynaklar yenilenebilir olmalarının yanı sıra temiz enerji kaynakları olarak karşımıza çıkmaktadır[9]. 3. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Yapılarda Kullanım Olanakları Binalar % 37 Endüstri % 43 Ulaşım % 20 Şekil 1. Türkiye’de binalarda kullanılan enerjinin toplam enerji içerisindeki payı. Binanın pasif sistem olarak kendisinin enerji etkin olmasının yanı sıra yüksek maliyetli otomatik kontrol sistemlerine de gereksinim duyulduğundan, genellikle akıllı bina uygulamaları enerji harcamalarının çok yüksek olduğu büyük kamu ve ofis binaları gibi kullanım alanı ve kullanıcı sayısı fazla olan binalar için öngörülmektedir. Akıllı bina denildiğinde, özellikle ülkemizde binanın mekanik ve elektrik sistemlerinin otomatik kontrolü ile enerji yönetiminin yapılması anlaşılmakta, binanın tasarım ve yapımının da enerji etkin akıllı olması göz ardı edilerek eksik uygulamalar yapılmaktadır. Oysaki bina; mimari tasarımı, yapım sistemi, taşıyıcı sistemi, mekanik ve elektrik sistemi gibi alt sistemlerin bir bütünüdür. Bu alt sistemlerin her birisinin akıllı bina kavramına uygun olmaması durumunda o binadan akıllı bina diye söz etmek mümkün değildir. Bu tür binalar mekanik ve elektrik sistemlerinin otomatik kontrolü yapılmış standart binalardır ve üstelik bu yüksek maliyetli sistemlere karşın, binanın asıl kendisi akıllı olmadığı için, binanın enerji verimliliği ve enerji yönetiminin performansı olabileceğinin çok altında kalabilir. O nedenle, akıllı bina tasarım aşamasından itibaren ilgili tüm bina alt sistemleri enerji etkin olacak şekilde mimar ve mühendislerin işbirliği ile gerçekleştirilebilir. Binanın enerji etkinliğinde en önemli rolü ise, binanın yenilenebilir enerji kaynaklarından yeteri kadar yararlanan pasif sistem olarak gösterdiği enerji performansı oynar. 2. Sürdürülebilir ve Yenilenebilir Enerji Kavramları Fosil ve nükleer yakıtlara alternatif doğal enerji kaynakları konusunda yapılan araştırmalar sürdürülebilir ve yenilenebilir enerji kavramlarını da gündeme getirmiştir. Enerji için kaynakların yenilenebilir olması yeterli değildir. Zira bazı kaynaklar yenilenebilir bile olsalar etkileri yaşamın sürdürülebilir olmasını engellemektedir. Ekolojik denge için kaynakların sadece yenilenebilir değil aynı zamanda sürdürülebilir olması gerekir. Enerji kaynaklarının sürekliliği, sürdürülebilir olduğunu göstermez. Yenilenebilirlik, bütün açısından ancak sürdürülebilir olursa mümkündür. Bu 14 Yapı yaşam döngüsü boyunca kullanılan toplam enerjinin % 94,4’ü kullanım sırasında yapı içi konfor koşullarını sağlayan ısıtma/ havalandırma/iklimlendirme sistemleri için tüketilmektedir[10]. Bu oranı düşürmek için konfor koşullarının mekanik sistemler yerine doğal yöntemlerle ve yenilenebilir enerjiler kullanılarak karşılanması etkili bir yöntem olmaktadır. Bu şekilde, yapı içinde insan sağlığı için daha uygun fiziksel koşullar oluşurken aynı zamanda, yaygın olarak kullanılan fosil tabanlı enerji gereksinimi azaldığı için ekonomik ve çevresel yararlar da sağlanmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynakları, sürekli devam eden doğal proseslerdeki var olan enerji akışından elde edilen enerjidir. Genel olarak, yenilenebilir enerji kaynağı; enerji kaynağından alınan enerjiye eşit oranda veya kaynağın tükenme hızından daha çabuk bir şekilde kendini yenileyebilmesi ile tanımlanır[11]. Su enerjisi, rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, dalga ve gelgit enerjisi, biyoyakıt, jeotermal enerji, hidrojen enerjisi, yenilenebilir enerji kaynaklarıdır. Kömür ve petrol gibi günümüzde ağırlıklı olarak kullanılan enerjilerin tükenme olasılığı, insanlığı yeni enerji kaynaklarına yöneltmiştir. Enerji kaynakları seçilirken çevreye zarar vermeyen, yüksek ısıl değerli güvenli, temiz, ekonomik ve en önemlisi yenilenebilir kaynaklı olmasına dikkat edilmektedir. Bu tür enerjiler özelliklerine göre çeşitli alanlarda kullanılabilirler. Yapılarda da bu tür enerjilerin kullanılması, diğer tükenebilir kaynaklı enerjilere olan gereksinimi azalttığı gibi aynı zamanda enerji kullanımından kaynaklanan çevre sorunlarının azalmasına önemli katkılarda bulunmaktadır. Yenilenebilir enerji türlerinin yapılarda kullanılma şekilleri şu şekilde sıralanabilir: 3.1. Yapılarda Rüzgar Enerjisi Kullanımı 3.1.1. Yapılarda pasif sistemlerle rüzgar enerjisi kullanımı Sıcak nemli iklimlerdeki pasif yapı soğutmasında başlıca strateji doğal havalandırma sağlamaktır. Doğal havalandırma için açılabilir pencerelerin kullanımı en yaygın olanıdır. Ayrıca planlama aşamasında yapı içerisinde hâkim rüzgâr yönünde olacak şekilde bir iç avlu tasarlanabilir. İç avluyu saran hacimler pencereler yoluyla soğuk havayla dolarken, avlu sıcak havayı toplayarak dışarı taşır. Soğutma yükünün fazla olduğu Ortadoğu ülkelerindeki geleneksel yapılarda, yaygın olarak kullanılan ve “badgir” olarak isimlendirilen rüzgâr bacaları da, rüzgâr enerjisinden pasif sistemlerle yararlanmaya örnek olarak gösterilebilir. 3.1.2. Yapılarda aktif sistemlerle rüzgar enerjisi kullanımı Dünya yüzeyinin % 27’sinde rüzgârdan elektrik elde etmek mümkündür. 2040 yılında tüm dünyanın, enerjinin % 40’ını rüzgârdan elde etmesi öngörülmektedir. Ülkemizde ekonomik rüzgâr potansiyeli yıllık 10.000 MW olarak hesaplanmıştır[12]. Aktif rüzgâr enerjisi kullanım sistemleri rüzgâr tribünleridir. BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Binalarda orta ve küçük ölçekli rüzgâr tribünleri kullanılmaktadır. Bu tribünler bahçede uygun bir noktaya konulabildiği gibi çatılara konulabilmektedir. Çok katlı yüksek yapılarda ise yapıya entegre rüzgar tribünlerinin kullanım örnekleri vardır. 3.2. Yapılarda Güneş Enerjisi Kullanımı Güneş, sınırsız ışık ve ısı enerjisi kaynağıdır. Yapılarda güneş enerjisi kullanmaya yönelik tasarımlarda ana prensip olarak, ısısal enerjisinin iletim (kondüksiyon), taşınım (konveksiyon) ve ışınım (radyasyon) yoluyla akışı kullanılmaktadır. Bu doğal süreçler yapının ısınmasına ve soğutulmasına yardım eden bir yapı tasarımı aracılığıyla yönetilmektedir. Yapı yüzeyine gelen güneş ışınları yapı malzemesi tarafından yansıtılır, geçirilir veya emilir. Ayrıca güneş tarafından üretilen ısı, tasarlanmış alanlar içinde önceden tahmin edilebilir hava hareketlerine neden olmaktadır. Güneş ısısının bu temel etkisi, yapının içinde ısınma ve soğutma etkisi sağlayan malzeme seçimi ve yapı elemanı tasarımına öncülük eder. Bu tasarımlarda uygun yapı malzeme seçiminde malzemelerin kalınlığı, yoğunluğu (5) (g/cm3), ısı iletim katsayısı (A) (W/m2 °K) özgül ısısı (c) (Wh/m3 °K), yüzeyinin ışığı emme ve yansıtma katsayısı, yüzeyin düzlüğü veya pürüzlülüğü, boşluk ve doluluğu göz önünde bulundurulmalıdır. Güneş enerjisinden mimaride tasarımda alınan önlemlerle etken (aktif) ve edilgen (pasif) olarak yararlanmak olanaklıdır. 3.2.1. Yapılarda pasif sistemlerle güneş enerjisi kullanımı Pasif güneş sistemlerine yönelik tasarım uygulamaları ile güneş enerjisinden kış ayları boyunca güneş ısı kazançlarını artırma, yaz ayları boyunca soğutma-havalandırma ve doğal aydınlatma için yararlanılabilir. Güneş enerjisini ısıtma amaçlı kullanmada temel prensip, yapı kabuğunu oluşturan elemanların bu amaca yönelik tasarlanarak güneş ışınımından mümkün olduğu kadar çok yararlanmayı sağlamaktır. Sistemde kullanılan üç temel öğe vardır. Bunlar, toplaçlar (kolektörler), depolayıcılar ve dağıtıcılardır. Toplaçlar, güneş enerjisini toplamakta ve ısıya dönüştürmektedir. Depolayıcılar güneş enerjisi olmadığı durumlarda ısıdan yararlanmayı sağlamaktadır. Dağıtıcıların görevi ise toplaçlar aracılığıyla toplanan enerjiyi depolama elemanlarına ve gereksinim duyulan mekânlara aktarmaktır. Sıcak nemli iklimlerde soğutma-havalandırma için güneş enerjisinden yine pasif sis-temler kullanılarak yararlanılabilir. Pasif yapı soğutmasında başlıca strateji doğal havalandırma sağlamaktır. Isı kazancı sağlama amacıyla düzenlenen ısısal kütle duvar ve güneş odası düzenlemeleri, farklı şekillerde kullanılarak havalandırma ve soğutma sağlayabilmektedir. Isısal baca tasarımlarıyla da güneş enerjisinden pasif yöntemle havalandırma ve soğutma amaçlı yararlanmak mümkün olmaktadır. Isısal bacalar, yapının güney cephesinde düzenlenmiş ve çatı seviyesinde sona eren dar bir baca konumundadır. Güneş alan yüzeyinde cam kaplama ve camın arkasında siyah renkli metal malzemeden güneş ışınlarını emen bir tabaka bulunmaktadır. Bu tabakanın arkasında bulunan baca içindeki hava kolayca yüksek sıcaklıklara ulaşabilmektedir. Rüzgar hızı düşük olduğu zaman baca içindeki ısınmış havanın dışarı çıkışını hızlandırmak için üst kısma dönen metal bir kepçe yerleştirilebilir (Şekil 2) [10]. Isısal bacadan yükselerek dışarı çıkan hava, bacanın alt kısmında bulunan ve iç mekânla bağlantılı olan havalandırma deliğinden iç mekândaki havayı çekerek burada bir hava hareketi oluşturur. Baca tarafından çekilen iç havanın yerine yapının soğuk tarafındaki pencereden serin havanın içeri dolmasını sağlayarak, içeride hem havalandırma hem de soğutma meydana getirmektedir. Şekil 2. Isısal baca ile havalandırma ve soğutma sağlanması. 3.2.2. Yapılarda aktif sistemlerle güneş enerjisi kullanımı Güneş enerjisini soğutma amaçlı kullanmada yararlanılarak başka bir yöntem ise, 18° dereceye kadar güneş enerjisi ile ısıtılan suyun 144 derecede ve 4 barlık basınçta buhar halini alması ve bunun daha sonra iki kademeli makinede soğuğa dönüştürülmesidir[13]. Dünyada kullanılan tüm enerjinin % 17’si aydınlatma amaçlı tüketilmektedir. Doğru bir tasarımla aydınlatma ihtiyacının % 70’ini güneşten sağlanabilir. Sıradan binalarda bu oran % 25’tir. Yapılarda mekânların aydınlatılmasında, görsel konfor ihtiyaçlarına göre mümkün olduğunca günışığından yararlanılması, yapay aydınlatma gereksinimini azaltarak, yapıların kullanım sürecinde daha az enerji tüketmesini sağlamaktadır. Doğal aydınlatma yapı kabuğunda bırakılan açıklıklar aracılığıyla sağlanabileceği gibi, güneş ışığını dış mekândan iç mekâna aktarabilen ışık tüpleri aracılığıyla da sağlanabilir [12]. Güneş enerjisinin kullanıldığı aktif sistemler, amaca göre üretilmiş toplaçlar aracılığıyla yutulan güneş ışınımını, istenen biçimdeki enerjiye dönüştürüp bunun yapıda kullanımına olanak veren mekanik ve/veya elektronik elemanların bütününden oluşan sistemlerdir. Bu sistemler aracılığı ile güneş ışınımı ısı ve elektrik enerjisine dönüşebilmektedir[14]. Güneş ışınımlarını enerjiye dönüştüren bu sistemler ürettikleri enerjilere göre; ısı enerjisi üreten, güneş enerjili ısıtma sistemleri (solar thermal systems) ve elektrik enerjisi üreten, ısıl elektrik (fotovoltaik) sistemler (PV systems) olarak ikiye ayrılır. Bu sistemler aşağıda kısaca açıklanmaktadır: Güneş enerjili ısıtma sistemleri: Güneş ışınımlarını toplaçlarla ısı enerjisine dönüştürüp, bu ısıyı su, hava vb. bir akışkan ile doğrudan ya da bir depolama ünitesinde değerlendirerek kullanımını sağlayan mekanik ve/veya elektronik sistemlerin bütününe, “Güneş Enerjili Isıtma Sistemleri” (etken güneş ısıtma sistemleri) denir. Güneş enerjili etken ısıtma sistemleri, yapılarda havuz suyunun ısıtılması, iklimlendirme havasının ön ısıtılması ve mekân ısıtması için kullanılmaktadır[14]. Isıtma sistemlerinin genel çalışma ilkesi, ısının toplaçlar aracılığı ile toplanması, gerekli durumlarda toplanan ısı enerjisinin daha sonra da kullanılabilmesi için depolanması ve ilgili alanlara dağıtılması esasına dayanır[15]. 15 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK Güneş enerjili su ısıtma sistemleri: Bu sistemler, güneş ışınımını ısı enerjisine dönüştürüp, bu ısıyı su ortamında saklayan ve dağıtan elemanlardan oluşmaktadır. Gereksinimin karmaşıklığına ve büyüklüğüne bağlı olarak sistemlerin ayrım göstermesine karşın, tüm güneş enerjili su ısıtma sistemleri, suyun ısıtılması, depolanması ve dağıtılması temeline dayanır. Güneş enerjisinin dönüşümü ile üretilen sıcak su, sistemin özelliklerine bağlı olarak, yıkanma, çamaşır, bulaşık gibi kullanıcı gereksinimlerinin karşılanması için doğrudan kullanılabildiği gibi geleneksel ısıtma sisteminin desteklenmesi için de kulla-nılabilir[14]. Fotovoltaik sistemler: Güneş ışınımından toplaçlar aracılığı ile elektrik enerjisi üretip, bu enerjinin kullanımına olanak sağlayan bileşenlerin tümüne fotovoltaik (PV) sistemler denir. PV sistemler, basit ya da karmaşık değişik yapılanmalarla, yol aydınlatması, deniz fenerleri, taşıt araçları, yapılar, elektrik santralleri, gibi birçok ayrı alanda elektrik üretimi için kullanılmaktadır. Bir fotovoltaik sistem, elektrik enerjisi üretir, üretilen enerjiyi gerekli durumlarda saklar ve bu enerjiyi kullanım alanlarına güvenilir biçimde aktarır. Fotovoltaik piller yapılarda cephe ve çatılara yerleştirilerek bu yüzeylere gelen güneş enerjisini elektrik enerjisine çevirmektedir. Evsel amaçlı kullanılan güneş pilleri bir inverter aracılığı ile elektrik şebekesine bağlanmakta, böylece üretilen elektriğin akülerde depolanmasından tasarruf edilmektedir. 3.3. Yapılarda Jeotermal Enerji Kullanımı Jeotermal enerji, yeraltında olağandışı birikmiş olarak bulunan ısının çatlaklardan yeryüzüne su veya su buharı olarak çıkması ile elde edilir. Bazen de sondaj çalışmaları ile yeraltından sıcak su, sıcak su ve su buharı karışımı ya da buhar olarak çıkartılabilir. Kaynaklarının sadece % 3’ünü kullanabilen Türkiye, dünyanın yedinci jeotermal gücüne sahiptir. Buna göre, Türkiye’de ev ısıtma ihtiyacının % 30 gibi çok büyük bir bölümü jeotermal kaynaklardan karşılanabilir. Jeotermal enerji konutlarda ısıtma ve soğutmada, seracılıkta, tarımda kullanılmaktadır. Jeotermal akışkanın uygulama yöntemlerine göre jeotermal enerji sistemleri, ısı pompaları, kuyu içi eşanjörler ve ısı boruları olarak üç farklı şekilde uygulanmaktadır. Yapılarda yaygın kullanım ısı boruları şeklindedir. Jeotermal enerjinin bir başka kullanım şekli ise toprak sıcaklığının kullanıldığı yöntemlerdir. Yeryüzünün bir miktar altında sıcaklık enleme de bağlı olarak sürekli 45-75 °F (7.22 °C- 23.88 °C) arasındadır[16]. Toprağın bu sıcaklığından hava yoluyla veya su yoluyla yararlanılabilmektedir. Toprağın çeşitli derinliklerinde açılmış bacalar aracılığıyla alınan hava yapı içerisine aktarılır ve iç hacmin toprak sıcaklığı ile aynı seviyeye gelmesi sağlanır. Bu uygulama kışın ısıtma yazın ise soğutma yönünde yarar sağlar. Benzer uygulama yeraltı sularının sıcaklığından faydalanmak için de yapılmakta, borular aracılığıyla yapı içerisinde dolaştırılan su, sahip olduğu ısıyı iç hacimlere yaymaktadır. 3.4. Yapılarda Biyokütle Enerjisi Kullanımı Biyo enerjiye canlılık enerjisi de denebilir. Bütün canlılar güneş enerjisi kullanırlar. Bu nedenle her türlü biyolojik madde enerji içermekte, yakılınca bu enerji açığa çıkmaktadır. Bitkiler fotosentez yaparak güneş enerjisini kimyasal enerjiye çevirir ve depolar, böylelikle biyolojik kütle ve organik madde kaynağı oluşur, buna biyokütle denir[17]. Biyokütle enerji teknolojisi kapsamında; odun (enerji ormanları, ağaç artıkları), yağlı tohum bitkileri (ayçiçek, kolza, soya vb.), karbo-hidrat bitkileri (patates, buğday, mısır, 16 ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM pancar, vb.), elyaf bitkileri (keten, kenaf, kenevir, sorgum, vb.), bitkisel artıklar (dal, sap, saman, kök, kabuk vb.), hayvansal atıklar ile şehirsel ve endüstriyel atıklar değerlendirilmektedir. Biyokütle yenilenebilir, her yerde yetiştirilebilen, sosyo-ekonomik gelişme sağlayan, çevre dostu, elektrik üretilebilen, taşıtlar için yakıt elde edilebilen stratejik bir enerji kaynağıdır. Biyokütle doğrudan yakılarak veya çeşitli süreçlerle yakıt kalitesi arttırılıp, mevcut yakıtlara eşdeğer özelliklerde alternatif biyoyakıtlar (kolay taşınabilir, depolanabilir ve kullanılabilir yakıtlar) elde edilerek enerji teknolojisinde değerlendirilmektedir. Biyokütleden; fiziksel süreçler (boyut küçültme-kırma ve öğütme, kurutma, filtrasyon, ekstraksiyon ve biriketleme) ve dönüşüm süreçleri (biyokimyasal ve termokimyasal süreçler) ile yakıt elde edilmektedir[18]. Konutlarda biyokütle kaynağından; havasız çürütme yöntemi ile elde edilen biyogaz elektrik üretiminde, piroliz yöntemi ile elde edilen etanol ısınma amaçlı, doğrudan yakma yöntemi ile elde edilen hidrojen su ısıtma amaçlı kullanılmaktadır[14]. 3.5. Yapılarda Hidrojen Enerjisi Kullanımı Hidrojen enerjisi, konutları ısıtmada, sıcak su temininde, yemek pişirmede ve elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla kullanılabilir. Hidrojeni buralarda kullanmak için önce onun üretilmesine, depolanmasına ve nakledilmesine ihtiyaç vardır. Hidrojen güneş, hidroelektrik, rüzgâr, jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilebilir. Günümüzde yenilenebilir enerji kaynakları arasında güneş-hidrojen hibrid sistemi en verimli sistem olarak göze çarpmaktadır. Böyle bir sistemde fotovoltaik paneller, elektrolizör, yakıt pili, Hidrojen (H2) depolama tankı, akü grubu, inverter (dönüştürücü) gibi bileşenlere ihtiyaç vardır. Güneş-Hidrojen Evi enerji düzeneğinde sistemin işleyişi şu şekildedir[19]: PV paneller ile güneş enerjisinden elektrik üretilir, elektrolizör ile H2ve O2 üretilir, gazlar yer ve su ısıtımı için depolama tankına alınır, kışın katalitik hidrojen yakıcısı (1.5 kW) ile hidrojen alevsiz yakılarak havalandırma sistemindeki hava ısıtılır, ilave elektriğe ihtiyaç varsa yakıt pili devreye girer, yakıt pilinde açığa çıkan ısının bir kısmı suyu ısıtmada da kullanılır. 4. Sonuç ve Öneriler Yeni konut yapılarında pasif ve aktif güneş ısıtma sistemlerinin kullanıldığı, biyoklimatik yapı özelliğine sahip örnekler gün geçtikçe çoğalmaktadır. Yeni malzemeler, akıllı cephe ve çatı sistemleri, doğal yapay aydınlatma sistemleri, fotovoltaik paneller gibi yenilenebilir enerji kaynakları kullanımı, bina ve enerji kontrol sistemleri bu teknolojik gelişmelere örnektir. Ancak kentsel tasarım planları olmadan, bina aralıkları ve konumlarında, iklim, ışık durumu, yönlenme, hava sirkülasyonu gibi çok önemli konulara dikkat edilmeden planlamalar yapılmaktadır. Bu da kentleri enerji boyutundaki sürdürülebilirliği konusunda sıkıntıya sokmaktadır. Sürdürülebilirlik kapsamında yenilenebilir ve etkin enerji kullanımı bu konuda yürürlükte olan ve enerji etkin bina tasarım ve yapımında doğru sonuçlar sağlayan, doğru yönetmelik ve standartların uygulanması ile mümkün olabilecektir. Dünyada bu çalışmaların örnekleri mevcuttur. Enerjide sürdürülebilirliğin sağlanmasında en etkili yol, başlangıç aşamasında binaların enerji etkin sistemlere tasarlanmasıdır. Bu noktada da, yapının bulunduğu yer, yönleniş, yapı formu, yapı kabuğunun optik ve termofiziksel özellikleri önemli tasarım parametreleridir[20]. Tasarım, esneklik ve değişebilirlik kriterlerine olanak sağlamalı ve mekânlar fonksiyonel kullanılabilmelidir[21]. BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK Ülkemiz yenilenebilir enerji kaynakları yönünden zengindir. Bu nedenle yapılarda sadece güneş enerjisi kullanımı ile sınırlı kalınmamalı, biyokütle enerjisi rüzgâr enerjisi, jeotermal enerji, hidrojen enerjisi gibi farklı alternatifler arasından bölgeye uygun olan sistemler tercih edilmelidir. Yapılarda kullanım aşamasında ısınma, soğutma, havalandırma, doğal aydınlatma gibi konfor koşullarının sağlanmasında önemli miktarlarda enerji tüketilmektedir. Bu koşulların mümkün olduğu yenilenebilir enerjilerle sağlanması, sınırlı ve kirletici enerji enerjilerin kullanımını azalttığı için birçok çevresel ve ekonomik yararlar sağlayacaktır. Ancak yenilenebilir enerji kaynaklarının yapılarda kullanılmasının yaygınlaşması için yönetimler tarafından gerekli yasaların ve düzenlemelerin hazırlanması, bunların uygulanmaları için de yaptırımların ve teşviklerin olması gerekli ve önemli görülmektedir. Kaynaklar [1] Altın, V. Enerji Dosyamız, Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı: 470, Yeni Ufuklara Eki, 2007. [2] Semenderoğlu A., “Tarih Boyunca Çevre ve İnsan”, Ekoloji Sayı 3, 1992. [3] BP Statistical Review of World Energy, June 2007. Available at http://www.bp.com/statisticalreview Erişim, 10.11.2010 [4] Anonim, Energy Information Administration (EIA) Turkey: Environmental Issues. http://www.eia.doe.gov/emeu/cabs/ turkenv.html Erişim, 10.11.2010 [5] Anonim, Vizyon 2023 Teknoloji Öngörüsü Projesi Enerji ve Dogal Kaynaklar Paneli Ön Rapor, Tübitak, Ankara, 2003. [6] Anonim, International Energy Ageny, Online Kaynak, http://www.iea.org/ Erişim, 11.11.2010 [7] Anonim, 5627 Sayılı Enerji Verimliligi Kanunu, 2007. [8] Anonim, 27075 Sayılı, Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği, Ankara, 2008. [9] T.Sıdkı Uyar, “Yenilenebilir Enerji Kaynakları”, [10] Scheuer, C., Gregory, A., Reppe, P., “Life Cycle Energy And Environmental Performance Of A New University Building: Modeling Challenges And Design İmplictions “, Enerji And Building Volume 35, Issue 10, pp. 1049-1064, 2003. [11] http://tr.wikipedia.org/wiki/Yenilenebilir_enerji Erişim, 09.11.2010 [12] Enerji Yolculuğunda Önemli Bir Durak, Bilgilendirme Kitabı, Diyarbakır Güneş Evi, Diyarbakır, 2008. [13] http://www.kobifinans.com.tr/tr/sektor/011902/16775/4 Erişim, 09.11.2010 [14] Sakınç, E., Sürdürülebilirlik Bağlamında Mimaride Güneş Enerjili Etken Sistemlerin Tasarım Öğesi Olarak Değerlendirilmesine Yönelik Bir Yaklaşım, YTÜ, FBE, Doktora Tezi, İstanbul, 2006 [15] Şerefhanoğlu, M., Güneş Işınımlarından Yararlanma ve Korunma, YTÜ Basımevi, İstanbul, 1988. [16] http://www.earthenergysystems.com/for_architects Erişim, 09.11.2010 [17] Göksu, Ç., Günes Kent- Güneş Enerjili Yerleşim Modeli, Güneş Kitapları, Ankara, [18] Karaosmanoğlu, F., Yenilenebilir Enerji Kaynakları ve Türkiye, Görüş Dergisi, İstanbul,2003. [19] Tabakoğlu, Ö., Hidrojen Enerjisi ve Binalarda Kullanımı EnerjiEkoloji Paneli, Diyarbakır, 2007. [20] Oral Koçlar, G. “Sağlıklı Binalar İçin Enerji Verimliliği ve Isı Yalıtımı” VIII. Ulusal Tesisat Müh. Kongresi İzmir 25-28 Ekim 2007 ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM [21] Bostancıoğlu, E. , Düzgün Birer, E. “Ekoloji ve Ahşap-Türkiye’de Ahşap Malzemenin Geleceği” Müh. Mim. Dergisi,Cilt 9 Sayı 2, Bursa 2004 Summary With the increase of environmental problems due to the industrialization, the destructions caused by them in the world we live today have reached proportions that threaten human health and ecological balance. The fact that particularly unrenewable energy resources are limited and more polluting than others makes this an important issue. Researches on environmental pollution show that fossil-based energy sources are the most important pollutant source. Construction activities consume about 40% of energy used globally each year. In Turkey, the residential/services sector’s share in energy consumption is high. That the source of this power is, in general, fossil energy increases the problems and imposes great responsibility in the construction sector. For these reasons, building sector must use energy effectively like the all other sectors putting the energy into use. Each precaution cutting down the energy use is crucially important for the purpose of improving living conditions. To this end, The use of smart structures being considered in the study, have significance of both energy efficiency and construction of sustainable environment. Especially, the application of passive techniques to benefit from solar energy becomes a significant environmental attitude in terms of energy efficiency in buildings. This study offers some points to be taken into consideration about sustainable environment and energy efficiency in both regulations and design process. Keywords: Renewable Energy, Sustainabality, Effective Energy 17 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM METROPOLİTAN RAYLI SİSTEMLERDE ENERJİ YÖNETİMİ Beyhan KILIÇ Selçuk TUNA Bünyamin YAĞCITEKİN İstanbul Ulaşım A.Ş. İstanbul Ulaşım A.Ş Yıldız Teknik Üniversitesi, Elektrik Mühendisliği Bölümü Özet Raylı sistemler sektöründe enerji etüdü yeni bir kavramdır. Bu sektördeki sorunlar sanayi üretim sektörüne göre oldukça farklılık göstermektedir. Raylı sistemlerde güç talebi zaman ve lokasyona bağlı olarak değişmektedir. Raylı sistemlerde yük hareket halindedir. Raylı sistem ağı içinde elektrik yük akışları ve enerji tüketimi, ağ içinde çalışan trenlere, güç sistemi karakteristiğine ve işletim sistemlerine bağlı olarak büyük değişiklik gösterir. Raylı sistemi oluşturan tüm alt-sistemlerin etkileşimleri oldukça karmaşık olduğundan enerji tüketimlerini öngörmek ve değerlendirmek zordur. Bu nedenle enerji verimliliğini iyileştirmek, entegre teknik ve teknolojik çözümler, yeni kavramlar ve bütüncül çerçeve yaklaşımı ile mümkün görünmektedir. Bu bildiride, kentiçi raylı sistemlerde cer ve sabit tesisler ener-ji tüketim kriterleri belirlenecek ve farklı hatlar için tasarruf potansiyelleri değerlendirilerek raylı sistemlere ait spesifik enerji tüketimleri sunulacaktır. 1. Giriş Raylı sistemler, ray ağı, trenler, sinyalizasyon, elektrifikasyon ve haberleşme gibi farklı alt sistemlerden oluşmuştur. Bu alt sistemlerin etkileşimleri karmaşık olduğundan, enerji tüketimleri üzerindeki etkileri karmaşıktır ve bütüncül bir yaklaşım gerektirmektedir. Kent içi elektrikli raylı elektrifikasyon sistemi orta gerilim seviyesinden alınan enerjiyi trafo merkezlerinde indirir ve doğrulttuktan sonra, 750 V DC seviyesinde katener veya 3. ray vasıtası ile hareket halindeki trene ulaştırır. Bu süreçte yer alan bileşenler aşağıda verilmiştir. Elektrifikasyon sistemi cer gücünü tedarik eden trafo merkezleri, katener sistemleri ve araçlardan oluşmuştur. Trafo merkezi güç talebi tren anma gücüne, yüküne, tren sefer sıklığına, bu merkezden beslenen ray sayısına vs. gibi faktörlere bağlı olarak değişmektedir. Raylı sistem domeni; altyapı, işletme ve araçlar olmak üzere üç temel alandan oluşmuştur. Enerji verimlilik yönetimi açışından bu alt domenlerdeki potansiyeller araştırılacaktır. Türkiye’nin en büyük kent içi raylı sistem işletmecisi olan İstanbul Ulaşım A.Ş., toplam uzunluğu 74 km’yi bulan metro, hafif metro, tramvay, füniküler, teleferik gibi hatlarında mevcut durumda trafo merkezleri toplam kurulu gücü 182.6 MW’tır. İşletme gerilim 750 V DC’dir. Trafo merkezlerinde trenlerin işletimini sağlayan cer trafoları sıcak yedekli olarak çalıştırılmaktadır. Güvenlik ve hizmetin sürekliliği bakımından tercih edilen bu durum % 33 oranında daha fazla enerji tüketilmesine sebep olmaktadır[2]. Sıcak yedekli olarak çalıştırılan cer trafolarının soğuk yedekli kullanılması için fizibilite çalışmalarının yapılması gerekmektedir. Cer için harcanan enerjinin yaklaşık % 3’ü trafo merkezlerinde dönüşüm ve transmisyon sırasında kaybedilir[3]. Bu rakam her işletmenin kendine özgü elektrifikasyon altyapı değerlerine göre değişebilmektedir. Metro sistemlerinin yer altı ve/veya yer üstü yapılar olması ve işletme kapasitelerine göre altyapı tesis ihtiyaçları farklılık göstermektedir. İstanbul Metrosu Kurulu gücü 92.8 MVA, Aksaray-Havalimanı Hafif Metro hattı (kısmen yer altı, kısmen yerüstü tesislere sahip) 48.8 MVA ve tramvay hattı ise 25.35 MVA’dir. Burada birim uzunluk başına en fazla kurulu gücün metro sisteminde olduğu görülmektedir. Metro sistemi, hafif metro sisteminden yaklaşık iki kat daha fazla kurulu güce ihtiyaç göstermektedir. En az kurulu güç ihtiyacı ise tamamen yerüstünde faaliyet gösteren cadde tramvayıdır. Bu üç farklı hattın enerji tüketimleri Tablo 1’de görülmektedir. Tamamen yeraltında çalışan metro hatlarının istasyon tüketimleri cer tüketimlerinin çok üstünde gerçekleşmiştir. Tablo 1. Metro, Hafif Metro ve Tramvay Hatlarının Yıllık Enerji Tüketimlerinin Karşılaştırılması Hat İstasyon Tüketimleri Cer Enerjisi Tüketimi 2009 Yılı Enerji Tüketimleri İstanbul Metro % 60.1 % 39.9 2.275.236 kWh Aks -Hav Hafif Metro % 20 % 80 2 463.300 kWh Tramvay %4 % 96 1.490.121 kWh 2. Raylı Sistem Altyapısı Raylı sistemi besleyen elektrik güç sistemleri, trafo güçleri, iletken akımları ve tren setleri gerilimlerini kabul edilebilir sınırlar içinde kalacak şekilde tasarlanırlar. Planlama safhasında raylı sistem güç dağıtımının aşırı boyutlandırılması yük akış analizleri yapılarak önlenebilir. Yük akış analizleri yapılarak trafo ve fiderlerin uygun anma değerlerinde seçilmesi ile işletme verimi artırılır[1]. 18 Raylı sistem altyapısını oluşturan ray ağının uzunluğu, ağdaki gradyen ve kurplar, istasyon sayıları, istasyonlar arası mesafe ve hemzemin geçitler gibi kriterlerde enerji tüketimleri üzerinde çeşitli düzeylerde etkindirler. Trafo merkezlerinden araçlara enerjinin iletildiği katener sistemleri ve dönüş iletkenlerindeki kayıplar ise ortalama olarak % 4 civarındadır[3]. BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK 3. Araçlar Katener sistemleri vasıtası ile araçlara ulaştırılan enerji, servis sırasında aşağıdaki süreçlerde tüketilmektedir: Aracın işletme hızına ulaşıncaya kadar ivmelenmesi: Newton’un kinetik enerji eşitliğine göre; aracın kütlesi ve hızı enerji tüketimini doğrudan etkilemektedir. Kinetik enerjiyi üretmek için ivmelenme gereklidir ancak çok hızlı ivmelenmek gereğinden fazla enerji tüketimine sebep olur. Çükü kinetik enerji, hızın karesi ile artmaktadır. Bunun yanında tren kütlesindeki % 10 oranında bir artış, araç enerji tüketimini % 6-8 oranında artırmaktadır[4]. ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Aksaray-Havalimanı hafif metro hattı, havalimanı gidiş yönü için yapılan simülasyon çalışmasında aracın toplam enerji tüketimi ile frenleme sırasında ürettiği enerjiye ait grafikler, RAILSIM Simülasyon programı kullanılarak üretilmiştir ve Şekil 1 ve Şekil 2’de görülmektedir. Trenlerin hareketi çeşitli sürtünmeler ile engellenir; yüzey sürtünme ve aerodinamik sürtünme. Yüzey sürtünme ağırlık ve yapışma ile karakterize edilir. Aerodinamik sürtünme viskoz karakterde sayılır fakat hızın küpü ile doğru orantılıdır[5]. Konfor fonksiyonları (aydınlatma, ısıtma, soğutma ve havalandırma): Konfor fonksiyonlarının enerji tüketimi yolcu trenlerinin enerji tüketimlerinin önemli bir kısmıdır. Bu sistemlerin optimizasyonunun şu andaki durumu, teorik tasarruf potansiyeli oldukça yüksek olmasına rağmen, cer bileşenlerine göre geri durumdadır. Bu alanda cer bileşenlerinin ürettiği atık ısının kullanılması, akıllı hava koşullandırma ve sıcaklık hedef değerlerinin dış ortam şartlarına göre güncellenmesi umut vadeden tedbirler olarak karşımıza çıkmaktadır[6]. Park halindeki trenlerin akıllı kontrolü ile hazırda bekleme modunda enerji tüketimleri önemli oranda azaltılabilir. Araçların seyir sırasında tükettikleri enerji; aracın spesifik konstrüksiyonuna, sürüş performansına, durma sıklığına, yolcu sayısına bağlı olarak önemli farklar göstermektedir. Araçların spesifik enerji tüketimlerinin belirlenebilmesi için sekonder düzeyde (katener seviyesinden) ölçümler yapılmalıdır. Cer ve yardımcı konverterin soğutulması için merkezileştirilmiş soğutma sistemlerinin kullanımının hem araç kütlesini azaltacağı hem de sistem verimini arttıracağı öngörülmektedir[7]. Şekil 1. Aks-Hav Hafif Metro Hattı 1. yol toplam enerji tüketimi (400 kWh), istasyonlarda frenleme sırasında üretilen enerji toplam 175 kWh. 4. İşletme Raylı sistemlerde işletme modları servis modu ve servis dışı mod olmak üzere tanımlanmıştır[8]. Servis modundaki enerji tüketimleri tren ceri için; tüketilen enerji ve cer harici sistemlerde (istasyonlar, binalar, vagon konfor fonksiyonları vs.) tüketilen enerji olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. 4.1. Cer Tüketimleri Raylı sistem araçları frenleme sırasında cer motorlarını jeneratör olarak kullanarak enerji üretebilmektedirler. DC sistemlerde frenleme sırasında enerji geri kazanımı ancak uygun şartların oluşmasına bağlıdır. Dinamik frenleme sırasında geri kazanılan enerji aşağıdaki durumlarda kullanılabilir: Araç üstünde depolanarak ivmelenme sırasında kullanılması, yardımcı güç sistemleri veya konfor fonksiyonları için kullanılması ki, bu sistemlerin güç talebi frenleme faydalı enerjisinden geri kazanılabilecek enerji miktardan azdır. Ortaya çıkan enerji yeterince yakın mesafede ivmelenen başka bir aracın kullanması için katener sistemine geri verilir. Trafo merkezleri tersinir yapıda ise, enerji şebekeye geri verilebilir[9]. Şekil 2. İstasyonlarda Kazanılan Rejeneratif Frenleme sırasında kazanılan güç. Aks-Hav arasında gidiş sırasında (1.yol) ABB aracının ürettiği toplam rejeneratif enerji 175 kWh olarak hesaplanmıştır. Araç tükettiği enerjinin % 43’ünü frenleme sırasında üretebilmektedir. Frenleme sırasında geri kazanılacak enerji her raylı sistemin kendine özgü şartlarına ve elektrifikasyon altyapısına bağlı olmakla birlikte, uygulamada % 10 oranları seviyesinde veya daha düşük değerlerde kalmaktadır[10,11]. Rejeneratif frenleme sistemi ile geri kazanılan faydalı enerji, kalkmak üzere olan başka bir aracın kullanması için enerjiyi hatta geri verir. Elektrik güç kaynağı tersinir kapasitede tasarlanmamışsa, frenlemeden dolayı katenerde yükselen gerilim, araç çatısına yerleştirilmiş rezistanslarda harcanır[12]. Enerji etkin sürüş, raylı sistem işletmeciliğinde enerji tasarrufu için en umut vadeden stratejidir. Talimatlar, eğitim programları, 19 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK DAS (elektronik sürücü uyarı sistemleri) bu alanda kullanılabilir[6]. Sürücüler süzülme uygulaması konusunda eğitilmelidir. Araçların spesifik tüketimi azaltılabilir. Araç enerji tüketimi aracın hızı, duruş sayısı ve sürülüş tarzına göre büyük farklılık gösterir. Aşağıdaki hususlarda enerji tasarrufu bakımından önemli başarılar elde edilebilir: - İvmeleme dengelemesi / Maksimum hız / Frenleme / Durma süresi/ Süzülme fazı. Enerji etkin sürüş ile ilgili dünyada yapılan çalışmalarda tüm trafik tipleri için % 10 tasarruf potansiyeli öngörülmüştür[4]. Enerji ölçerler, simülasyon ile üretilen tüketim verilerinden çok daha güvenilir enerji tüketim verisi sağlarlar, bu yüzden enerji tasarruf tedbirlerini ortaya çıkarmak için de iyi bir vasıtadırlar. 4.2. Sabit Tesisler Tüketimleri Raylı sistemlerde taşımacılık prosesinin girdisi olan yolcuları araçlara ulaştıran istasyonlar yer altı ve yerüstünde bulunmalarına göre enerji tüketimi bakımından önemli farklılık gösterirler. Yer altı istasyonlarında aydınlatma, havalandırma sistemleri, yürüyen merdivenler vs uzun işletme saatleri boyunca çalışmak zorunda olduğundan tüketimlerdeki payları oldukça fazladır. ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Raylı sistemlerde enerji performans göstergeleri araçlar ve altyapı sistemleri için aşağıdaki gibi tanımlanmaktadır: • Final enerji tüketimi yolcu km başına kWh/yolcu. km • Final enerji tüketimi ton km başına kWh / ton. km • Park halindeki trenlerin tüketimlerinin toplam tüketim içindeki oranı % • Raylı sistem güç dağıtım sistemi verimi % • Rejenaratif enerjinin kullanım oranı % Bir raylı sistem güç ağının verimi aşağıda 1 no’lu formülde verildiği gibi ifade edilir[16]. η = [(Wa +Wp - Wr) /Ws] x % 100 (1) Burada; Wa : Aracın ivmelenme sırasında tükettiği enerji Wp : Hattın yolcu istasyonlarında tüketilen enerji Wr : Aracın frenleme sırasında ürettiği enerji Ws : Raylı sistem ağına trafo merkezinden giriş yapan enerji olarak tanımlanmaktadır. Bu amaçla araç-üstü enerji ölçerlerin trenlere monte edilerek, aracın tükettiği ve hatta geri verdiği enerjinin ölçülmesi (tüketilen enerjinin faturalandırılması) için EN50463 standardı yayınlanmıştır[17]. 6. Sonuçlar Şekil 3. Aks-Hav Hafif Metro Hattı Bahçelievler İstasyonu Enerji Tüketim Analizi. Bahçelievler yer altı istasyonunda yürüyen merdivenler % 61 ile en yüksek tüketim payına sahiptir. İstasyon ve tünel aydınlatma sistemleri 24 saat süre ile açık kaldığı için ikinci sırayı almıştır[13] .Bu hat kısmen yer altı, kısmen yerüstünde bulunduğu için tren hareketlerinin sağladığı doğal hava dolaşımı sebebiyle havalandırma sistemleri kurulu güç içinde en yüksek payı alırken, tüketimde en alt sıralardadır. Ancak tamamı yeraltında olan İstanbul metrosu istasyonlarında havalandırma sistemleri de işletme saatleri boyunca devrede olduğundan, istasyon tüketimleri cer tüketimlerinden fazla olmaktadır[14].Yer altı istasyonlarında aydınlatma ve yürüyen merdivenlerde tasarruf potansiyelleri mevcuttur. Enerji yönetimi bir organizasyonun kullandığı enerjinin maliyetlerini azaltmak ile ilgilenir. Enerji maliyetlerini azaltmanın iki yönü vardır: Enerji tarifelerinin daha uygun değerlere çekilmesi ve tüketilen enerji miktarlarının verimlilik politikaları ile azaltılmasıdır. Bu amaçla stratejik seviyede enerji politikaları belirlenerek, bu politikaya uygun teknik çözümlerin üretilmeli, verimlilik uygulamaları gerçekleştirilmelidir. Raylı sistemler gibi enerji tüketimlerini etkileyen pek çok farklı faktörün bulunduğu bir domende enerji verimliliğini iyileştirmek için bütüncül bir yaklaşımla entegre teknik çözümler gereklidir. Bu amaçla öncelikle raylı sistemler için spesifik enerji tarife tanımlamaları gereklidir. Raylı sistemlerin ticari tarifeden değil sanayi tarifesinden enerji temini sağlanmalıdır. Enerji verimlilik alanında öncelikli olarak rejeneratif enerjinin araç-üstü dirençlerde harcanmaması için, frenleme sırasında elde edilen faydalı enerjinin araç-üstü depolama, hat boyu depolanabilmesi veya çift yönlü trafo merkezleri vasıtası ile şebekeye geri verilebilmesi konusunda teknolojik altyapının araştırılması gerekmektedir. Araç-üstü tedbirler arasında cer ve yardımcı konverterler için merkezileştirilmiş soğutma sistemlerinin kullanımı, araç içinde akıllı hava koşullandırma yapılması, sıcak yedekli olarak çalıştırılan cer trafolarının soğuk yedekli olarak çalıştırılabilmesi için gerekli araştırmaların yapılması gerekmektedir. Raylı sistem tedarik aşamasında raylı sistemlere ait alt sistemler ve bileşenlerdeki enerji tüketimlerinin de göz önüne alınması ve trafik yönetimi, altyapı ve trenler için stratejik enerji verimlilik hedefleri geliştirmek için raylı sistemler enerji yönetim birimlerinin kurulması gereklidir. Kaynaklar 5. Performans Göstergeleri Raylı sistemlerde araçlar için spesifik enerji tüketimleri aşağıdaki parametrelerden etkilenmektedir: - Aracın ivmesi, maksimum hızı, ray konfigürasyonu, istasyonlar arası mesafe, tren tipi ve cer ekipmanları [15]. 20 [1] T.K.Ho, Y.L.Chi, J.Wang, K.K.Leung, “Load Flow in electrified railway”, IEEE 2nd Int. Con on Power Electronics,Machines and Drives, Vol2, pages :498-503, April 2004 [2] “Energy Audit of Railway Traction Distribution System”,case study EA-254 www.letsconserve.org [3] “Reducing Energy Consumption in Underground Systems, BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK [4] [5] [6] [7] [8] [9] [10] [11] [12] [13] [14] [15] [16] [17] International Metropolitan Railways Committe, Amalgamated Report,UITP, www.uıtp.org, 1995 Process, Power, People, ”Energy Efficiency for Railway Managers”,UIC booklet,2008 Trainer, universal manuel, Intelligent Energy Europa Programme,www.iee.trainer.eu EVENT(Evaluation of Energy Efficiency Technogies for rolling stock anda tranin operatinon of railways) Summary of Final report,Sub Commisison of Enerfy Efficiency, Berlin, March 2003,UIC L.Accardo, Energy saving onboard,”Energy Efficency Days 2009”, France. www.energy-efficiency-days.org TecRec100_001”Specification and verification of energy consumption for railway Rolling stock”, www.tecrec-rail.org www.railway-energy.org T.Suzuki, B.Tech, “DC Power Supply system with inverting substations for traction systems using regenerative brakes”, IEE Proc, Vol.129,1982 Forsythe J.B, “Lihgt rail/rapid transit:A new approaches for the evalution of energy saving” Part II-on the receptivity of a transit system, IEEE Trans, IA-16, pp,665-678 Coquery G., “Electrical Energy saving for urban and suburban guided transport system”, 2nd UIC Railway Energy Efficiency Conference, Paris, 4-5 February, 2004 Kılıç B., Tuna S., Yağcıtekin B., Özenç S.,”Eneryg Efficency Analysis of Lighting Systems at Fixed Facilites on Lighting Systems:A case Study”, 5th Int.Ege Energy Symp,Denizli, 2010 Tuna S., Kılıç B.,”Yeraltı metro sistemlerinin aydınlatmasında güvenlik kriterleri ve enerji etkinliği”, 3.Enerji Verimliliği ve Kalitesi Semp.,2009 Rajput R.K. ,“Utilisation Electric Power Including Electric Drives and Electric Traction”,,New Delhi Hull G.J.,“Simulations of Energy Efficiency Improvements on Commuter Railways” ,Msc Thesis,The University of Birmingham, 2009 www.en-standard.eu/en-50463-railway-applications-energymeasurement-on-board-trains ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM railway systems has been changing according to time and location at network. The load is moving here. Electric load flows and energy consumption in railway network can be changing greatly dependent on vehicle characteristics and power system characteristics and operation systems. The main load is moving vehicles in railway network. Estimating energy consumptions and evaluating energy consumption is very hard task because of complexity of sub systems interactivities which composed of entire railway network. Therefore improving energy efficiency in railways can be possible a holistic frame approach and integrated technological solutions. In railway criteria interested in energy efficiency must be classified and factors which affect energy consumptions and gas emissions must be determined. In this study in urban railway systems traction and fixed facilities energy consumption criteria will be determined. Saving potentials for different lines light metro, metro and tram will be evaluated and specific energy consumptions of urban railways will be presented. Summary Because of increasing population in metropols traffic volume has been increasing. Hence public transportation, especially demand on electricity railways has been increased fastly. In proportional to electric energy consumption of urban railways has been rising. Energy costs pressures on railways operators. Providing growing continuously and increase profitability of urban railway operators will be realize by reducing energy consumptions and optimizing it. A railway system has been composed of a number of sub systems like vehicles, electrification systems, signalization system and fixed facilities. When vehicles are moving, these sub systems are mutually being activated. Railway system differs in terms of vehicles, electrification systems and track layout. Therefore energy efficiency at any railway system will be differing because of traffic management, signalization system, vehicles types and electrification infrastructure etc. Energy audit of railway systems is a new concept. Issues on railway sector differ from industrial sector. Power demand in 21 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM TÜRKİYE ENERJİ VE ÇEVRE POLİTİKALARINDA ENERJİ VERİMLİLİĞİ VE YENİLENEBİLİR ENERJİ STRATEJİLERİNİN YERİ Ebru ACUNER Sermin ONAYGİL İstanbul Teknik Üniversitesi, Enerji Enstitüsü, Enerji Planlaması ve Yönetimi Anabilim Dalı İstanbul Teknik Üniversitesi, Enerji Enstitüsü, Enerji Planlaması ve Yönetimi Anabilim Dalı Özet fiyatları, gerekli yatırım miktarları, nüfus, birincil/toplam enerji yoğunluğu, alternatif yenilenebilir enerji kaynaklarının teknolojik gelişme faktörleri ve karbondioksit (CO2) emisyon değerleri olarak sıralanabilir. Belirlenen bu değişkenler arasındaki ilişkilerin tanımlanması ile enerji piyasasındaki dinamiklerin bu değerler üzerine etkilerini incelemek mümkün olacaktır. Bu etkilerin oluşturacağı değişimler genellikle orta (2020, 2030) veya uzun dönemler (2050) için belirlenmektedir. Bu dönemlerde temel değişkenler ile ilgili öngörülen varsayımların güvenilir verilere dayanması gerçekleştirilecek projeksiyon çalışmalarındaki belirsizlikleri en az düzeye indirebilecektir. Ayrıca, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaşması gibi geliştirilen alternatif stratejiler için sektörel ve kaynak/teknoloji bazlı belirlenecek hedeflerin de gerçekçi olması önemlidir. Bütün bu çalışmaların sonucunda, uygun modelleme yaklaşımları ile mevcut durum ortaya konulabileceği gibi, stratejilerin gerçekleşebilirlikleri ve bunların ana değişkenler üzerindeki etkileri de gözlemlenebilecektir. Avrupa’da son birkaç yıl içinde, orta ve uzun dönemlerde enerji ve çevre politikalarını belirleyici senaryo çalışmaları gerçekleştirilmektedir. Bu çalışmalarda başlıca hedefler; enerji yönünden enerji verimliliğinin ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım oranlarının artırılması iken, çevre yönünden başlıca sera gazlarından olan karbondioksit konsantrasyonunun azaltılmasıdır. Bu temelde bilimsel bakış açısı ile oluşturulan senaryolar, enerji güvenilirliğinin artırılmasının yanı sıra, teknik olarak düşük karbonlu ekonomiye geçişin ve enerji-çevre sektörlerinde sürdürülebilirliğin sağlanması için politika ve strateji geliştirme amaçlıdır. Türkiye’deki mevcut duruma bakıldığında, Enerji Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından 2010 yılında açıklanan “Enerji Strateji Planı 2010-2014” raporu kapsamında da enerji verimliliği, yenilenebilir enerji kullanımı ile ilgili amaçlar, hedefler ve stratejiler açıklanmaktadır. Bu çalışmada, dünyada ve Avrupa’da enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji stratejilerini temel alan başlıca enerji senaryoları incelenerek, Türkiye’deki mevcut stratejiler değerlendirilmiş ve ileriye dönük orta ve özellikle uzun dönemli senaryolar geliştirilmesi, stratejiler ve politikalar oluşturulabilmesi amaçlı yol gösterici öneriler geliştirilmeye çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Enerji ve Çevre Politikaları, Enerji Verimliliği, Yenilenebilir Enerji, İklim Değişikliği, Enerji Senaryoları. 1. Giriş Herhangi bir konuda mevcut durumu yansıtıp anlaşılır kılarak geleceğe yönelik strateji, politika vb. çalışmalarında yol gösterici olacak “senaryolar”ın etkinliği, aşağıda sıralanan parametreler ile değerlendirilebilir[1]: • Amaç, • Temel değişkenler, • Temel değişkenler arası ilişkiler, • Hedeflenen zaman periyodu, • Varsayımlar ve belirsizlikler, • Geliştirilen alternatif stratejiler, • İleriye dönük hedefler, • Öngörülen zaman diliminde hedeflerin gerçekleşebilirlikleri. Örneğin, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji stratejilerinin talep tarafı yönetimi ve iklim değişikliğine etkilerinin gözlemlenebilmesi amaçlı senaryolar kapsamında değerlendirilebilecek başlıca değişkenler; enerji tüketim hızı, ekonomik büyüme hızı, piyasa 22 2. Enerji Senaryoları Bu bölümde dünyada, Avrupa Birliği (AB)’nde ve Türkiye’de gündemde olan enerji ile ilgili senaryo çalışmalarının özetlenmesi amaçlanmıştır. 2.1. Dünya Geneli Kasım 2010’da Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) tarafından yayınlanan “Dünya Enerji Sektörüne Bakış 2010” (World Energy Outlook 2010– WEO 2010) raporu kapsamında, geçmiş yıllardan farklı olarak ilk kez aşağıdaki üç farklı senaryo alternatifi ele alınmıştır: a. Mevcut Politikalar Senaryosu (Current Policies Scenario): “Referans” olarak da tanımlanan bu senaryo kapsamında, sadece 2010 yılında mevcut strateji ve politikaların devamlılığı öngörülmektedir. b. Yeni Politikalar Senaryosu (New Policies Scenario): CO2 emisyonlarının azaltılması amaçlı 2020 yılına kadar öngörülen politika önlemlerinin ve uygulama stratejilerinin gerçekleştirileceği temel varsayımına dayanmaktadır. c. 450 ppm Senaryosu (450 Scenario): 2035 yılında CO2 emisyonlarının 450 ppm seviyelerinde tutulabilmesini ve küresel sıcaklığın sadece 2 0C yükselmesini sağlamak amacıyla, 2020’den sonraki dönemde de alternatif politika önlem ve stratejileri uygulamalarının devam edeceği varsayılmaktadır. BİLDİRİLER KİTABI ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU PROCEEDINGS BOOK Tablo 1, söz konusu üç senaryonun temel değişkenler bazında varsayımlarını göstermektedir. Özellikle Yeni Politikalar Senaryosu’nda vurgulanan petrol fiyatlarındaki artış, üretim maliyetlerinin artmasını yansıtmaktadır. 450 ppm Senaryosu’nda ise CO2 ticaretinin dünya genelinde yaygınlaşması sonucu CO2 ton fiyatının artması ile kömüre olan talebin azalacağı kabul edilmektedir. WEO 2010 raporunda ilk kez irdelenen Yeni Politikalar Senaryosu’nda, 2008 yılında % 81 olan fosil yakıtların payının 2035’te % 74’e düşeceği öngörülürken, 2035 yılında elektrik enerjisi kapasitesinde 2008’e göre % 80 oranında bir artış (5900 GW) olacağı ifade edilmektedir. Bu artışları karşılamak ve 2035 yılındaki talebe cevap verebilmek için 2009 yılı fiyatları ile toplam 33 trilyon $’lık yatırım gerekecektir. Bu yatırımın 16 trilyon $’ı enerji üretimi amaçlıdır. Öncelikli olarak 2020 yılı için verilen taahhütlerin gerçekleşmesi durumunda, söz konusu senaryoya göre 2008’de 29,3 Gton olarak gerçekleşen enerji sektörü kaynaklı CO2 emisyonları, 2035 yılında 35,4 Gton’a yükselecektir. Bu artış sonucu, küresel sıcaklık minimum 3,5 0C yükselecektir. Tablo 2, WEO 2010’da yer alan üç senaryoya göre, enerji kaynakları bazında yıllara göre dünya birincil enerji talebindeki değişimi göstermektedir. Buna göre, yenilenebilir enerji kaynakları arasında yer alan biyokütle ve diğer atıkların oranında referans senaryoya göre, Yeni Politikalar Senaryosu’nda % 14, 450 ppm Senaryosu’nda ise % 35 oranlarında artış öngörülmektedir. Güneş, rüzgar, jeotermal gibi diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam enerji talebindeki paylarında ise, Mevcut Politikalar senaryosuna NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM göre, Yeni Politikalar’da yaklaşık % 50, 450 ppm’de ise yaklaşık % 138 oranlarında artış söz konusudur. Şekil 1’de, enerji verimliliği stratejisinin değerlendirilmesi için temel gösterge olarak kabul edilen birincil enerji yoğunluğunun WEO 2010’da analiz edilen senaryolara göre değişimi gösterilmektedir. 1982-2008 arası dönemde % 23 oranında azalan birincil enerji yoğunluğu, 2008-2035 yılları arasında Mevcut Politikalar Senaryosu’nda % 28, Yeni Politikalar’da % 34 ve 450 ppm Senaryosu’nda ise % 41 oranlarında azalma eğilimindedir. 450 ppm Senaryosu’nda Mevcut Politikalar Senaryosu’na göre 2020 ve 2035 yılları için sağlanması öngörülen CO2 emisyonlarındaki Şekil 1. WEO 2010 senaryo analizlerine göre dünya birincil enerji yoğunluğu değişimi[2]. Tablo 1. WEO 2010 Senaryolarının Değişkenler Bazında Analizi[2] Değişken Mevcut Politikalar Nüfus 2008 yılında 6,7 milyar olan dünya nüfusunun yılda ortalama %1 büyüme hızı ile 2035 yılında 8,5 milyara ulaşması Yeni Politikalar 450 ppm Gayri Safi Hasıla (GSH) 2008-2035 yılları arasında yıllık ortalama artış hızı %3,2 (OECD üyesi olmayan ülkeler ve özellikle Çin, Hindistan ve Orta Asya’da yüksek ekonomik büyüme) Petrol fiyatları Petrole olan talep artışı hızı yüksek Doğalgaz fiyatları Petrol talep artış hızına göre daha düşük Kömür fiyatları Hem petrol hem doğalgaz talep artışına göre daha düşük Talepte düşüş Birincil enerji talebi artışı Yıllık ortalama %1,4 Yıllık ortalama %1,2 2009 fiyatları ile: 2020’de 99 $/varil 2035’te 113$/varil Petrole olan talep artış hızı düşük Yıllık ortalama %0,7 Tablo 2. Enerji Kaynakları Bazında Dünya Birincil Enerji Talebi (MTEP)[2] Kaynak Kömür Mevcut Politikalar Yeni Politikalar 450 ppm 1980 2008 2020 2035 2020 2035 2020 2035 1792 3315 4307 5281 3966 3934 3743 2496 Petrol 3107 4059 4443 5026 4346 4662 4175 3816 Doğal gaz 1234 2596 3166 4039 3132 3748 2960 2985 Nükleer 186 712 915 1081 968 1273 1003 1676 Hidrolik 148 276 364 439 376 476 383 519 Biyokütle ve atıklar* 749 1225 1461 1715 1501 1957 1539 2316 Diğer yenilenebilirler 12 89 239 468 268 699 325 1112 7229 12271 14896 18048 14556 16748 14127 14920 TOPLAM * Hem konvansiyonel hem de modern atıklar. 23 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM azalış miktarları sırasıyla 3,5 Gton ve 20,9 Gton’dur. Şekil 2’ye göre, bu değerlere ulaşılmasında en büyük pay enerji verimliliği uygulamalarıdır. 2020 yılı için söz konusu uygulamaların etkisi % 71 olarak gözlemlenirken 2035 yılında bu oran kazanılan enerji tasarruf potansiyellerinin etkisiyle % 48’e düşecektir. Yine bu senaryo için, 2010-2035 yılları arasında gerekli yatırım miktarı; referans duruma göre 18 trilyon $, Yeni Politikalar Senaryosu’na göre de 13 trilyon $ daha fazla olacaktır. Şekil 3. Sera gazları emisyon azaltım değerlerine göre % 30 P&M ve BAU senaryolarının karşılaştırılması[8]. ları (% 3 ve % 5) ve gerekli yatırımların ekonomik ömrü boyunca ortalama enerji fiyatları da dikkate alınmıştır[8]. Şekil 2. 450 ppm Senaryosu’na göre dünya geneli enerji sektörü kaynaklı CO2 emisyonları azalım oranları[2]. 2.2. Avrupa Birliği Son yıllarda AB genelinde, düşük karbonlu ekonomiye geçiş çalışmaları kapsamında, farklı kurumlar tarafından çok çeşitli senaryo çalışmaları yapılmaktadır. Bu çalışmaların gerek enerji gerekse iklim politikaları üzerinde önemli etkileri vardır. Özellikle, AB enerji üretim sektöründe fosil yakıtlardan daha temiz üretim teknolojilerine ve yenilenebilir kaynaklara yönelinmesi ve bu geçişin tek-nik, ekonomik açıdan kabul edilebilirliği konusu senaryolarda değerlendirilmeye çalışılmaktadır. Aşağıda örnekleri verilen senaryolarla gerçekleştirilen analizlerde genellikle % 80100 temiz enerji üretiminin ancak 2050 yılında gerçekleşebileceği vurgulanmaktadır [3][4][5][6][7]. RE-thinking 2050 – A 100% Renewable Energy Vision for the EU, European Renewable Energy Council (EREC), 2010 Roadmap 2050 - 100% renewables by 2050 Energy [r]evolution, Greenpeace and the European Renewable Energy Council (EREC) - 80% renewables by 2050 Energy Technology Perspective 2010, International Energy Agency (IEA), 2010 Power choices and Roadmap for low carbon power sector by 2050, EURELECTRIC - 38% renewables by 2050 AB’nin senaryolarda belirtilen 2020 yılı hedefleri ise “3 X %20” diye özetlenen; % 20 oranında sera gazı emisyonları azaltılırken, % 20 enerji verimliliği ve % 20 yenilenebilir enerji kullanımının artırılmasıdır. Hatta, enerji verimliliği hedefinin % 30 oranına da yükseltilebileceği vurgulanmaktadır. Örneğin, AB için gerçekleştirilen bir senaryo analizi çalışmasında; ilk senaryo (Business as usual – BAU), enerji ve iklim değişikliği ile ilgili mevcut politika ve önlemlerin devam ettiğini öngörürken, ikinci senaryo (% 30 – policies and measures (P&M)), toplam sera gazları emisyon miktarının % 30 oranında azaltılmasına yönelik politika ve önlemleri esas almaktadır. Senaryolarda, gayri safi hasıla ve nüfus değişkenlerinin yanı sıra, enerji tasarruf potansiyelleri ve yenilenebilir enerji teknolojileri maliyetlerindeki değişik-likler de birlikte değerlendirilmiştir. Sera gazı emisyon değerleri hem birincil hem de toplam enerji tüketimleri üzerinden hesaplanmıştır. Buna ek olarak, alternatif senaryoda uzun dönemli gerçek faiz oran- 24 BAU senaryosunda sera gazlarının emisyon miktarlarında azalım eğilimi göz-lemlenememiştir (Şekil 3). Buna karşılık % 30 P&M senaryosunda, son yıllara göre daha büyük oranda bir azalım eğilimi söz konusudur. İki senaryo karşılaştırıldığında, alternatif politika ve önlemler ile P&M se-naryosunda, toplamda yaklaşık 1,5 milyar ton CO2 eşleniği sera gazının azaltılabildiği de gözlemlenmektedir. Bu azalım sağlanırken, % 41 oranıyla enerji verimliliği uygulamaları başta gelirken, yenilenebilir enerji teknolojilerinin payı % 27 ve daha temiz yakıtların kullanımının (kojenerasyonu da içeren) etkisi ise % 19 olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca, yanma prosesi dışındaki diğer gazların salım miktarlarının düşürülmesiyle % 13 oranında bir ek azaltım da sağlanmıştır. 2.3. Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB), 2009 yılında hazırladığı “Enerji Strateji Planı 2010-2014” raporunda, enerji alanında stratejik amaçları, hedefleri ve aşağıda sıralanan öngörü stratejilerini açıklamıştır. Amaçların ikinci sırasında, “yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artırılması” yer almaktadır. Yapımına başlanan 5000 MW’lık hidroelektrik santrallerin 2013 yılı sonuna kadar tamamlanması, 2009’da 802,8 MW olan rüzgar enerjisi kurulu gücünün, 2015 yılına kadar 10.000 MW’a çıkarılması, 2009’da 77,2 MW olan jeotermal enerjisi kurulu gücünün, 2015 yılına kadar 300 MW’a çıkarılması. Aynı raporda üç no’lu amaç “enerji verimliliğinin artırılması”dır. Raporda enerji arz güvenliğinin sağlanması, dışa bağımlılıktan kaynaklanan risklerin azaltılması ve iklim değişikliği ile mücadelenin etkinliğinin artırılması hedefleri çerçevesinde, enerjinin üretiminden kullanımına kadar olan süreçlerinde verimliliğin artırılması ve enerji yoğunluğunun azaltılmasının önemi vurgulanmaktadır. Bu bağlamda, sosyal ve ekonomik gelişme hedeflerini etkilemeden enerji tüketimini azaltacak önlemlerin uygulanmasına; elektrik enerjisi üretim tesisleri ile iletim ve dağıtım şebekelerinde enerji verimliliğinin artırılmasına, yüksek verimli kojenerasyon uygulamalarının yaygınlaştırılmasına ilişkin çalışmaların yürütüleceği belirtilmektedir. Yürütülen ve planlanan bu ve benzeri çalışmalar kapsamında birincil enerji yoğunluğunun 2015 yılında 2008 yılına göre % 10, 2023’te ise % 20 oranında düşürülmesi hedeflenmektedir. BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM “Enerji Strateji Planı” raporunda yedinci sıradaki amaçta; “enerji ve tabii kaynaklar alanlarındaki faaliyetlerin çevreye olan olumsuz etkilerini en aza indirme” çalışmalarının, ülkemizin ekonomik gelişmişlik düzeyi, enerji sektörünün büyüme potansiyeli ve bu doğrultuda enerji arzındaki ihtiyaçlar “ortak fakat farklı sorumluluklar” ilkesi temelinde ele alınarak gerçekleştirileceği ifade edilmektedir. Enerji verimliliğinin geliştirilmesi, yenilenebilir enerji kaynakları kullanımının artırılması, temiz kömür yakma teknolojilerinin yaygınlaştırılması ve nükleer enerjinin elektrik enerjisi üretim seçeneklerine dahil edilmesi enerji ve çevre ilişkisi çerçevesinde temel stratejiler olarak vurgulanmış ve temel göstergenin enerjiden kaynaklı toplam sera gazı emisyon artış hızındaki değişimin izlenmesi olduğu belirtilmiştir. [6] IEA, (2010), “Energy Technology Perspective 2010”, International Energy Agency, France. [7] EUROELECTRIC, (2010), “Power choices and Roadmap for low carbon power sector by 2050”, Belgium. [8] Lechtenböhmer S. , Thomas S. , Zeiss C. , (2009) , “The role of energy efficiency in the framework of the EU energy and climate strategy – a policy-based scenario analysis”, ECEEE Summer Study 2009 Act! Innovate! Deliver! Reducing energy demand sustainably, 1–6 June 2009, La Colle sur Loup, Côte d’Azur, France. [9] ETKB, (2010), “Stratejik Plan 2010-2014”, www.enerji.gov.tr/ yayinlar_raporlar/ETKB_2010_2014_Stratejik_Plani.pdf. 3. Genel Değerlendirme ve Öneriler Summary Dünya ve AB genelinde senaryolar, öngörülen politika ve stratejilere göre farklılıklar göstermektedir. Ancak tüm yaklaşımlarda mevcut duruma göre karşılaştırma yapılabilmesi için önce bir referans senaryo, daha sonra uygulanması düşünülen politika önlemleri ve stratejileri içeren alternatif senaryolar oluşturulmaktadır. Enerji alanındaki başlıca alternatif stratejiler, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji uygulamalarıdır. Belirlenen orta (2020, 2035) veya uzun dönemlerde (2050) söz konusu uygulamaların değerlendirilmeleri enerji yoğunluğunun yanı sıra sera gazları emisyonlarındaki azalım oranlarına göre yapılmaktadır. Diğer önemli değişkenler ise; gayri safi hasıla, fosil yakıtların piyasa fiyatları, birincil/toplam enerji talebi, gerekli yatırım miktarları, uygulamalarda kullanılacak teknolojiler olarak sıralanabilir. Secure, reliable and affordable energy supplies are fundamental to global economic stability and growth. The challanges comprises the adequacy of energy supplies, the threat of disruptive climate change and huge investment requirements to meet the growing global energy needs, particularly in the developing countries. Türkiye, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alternatif stratejileri için bazı hedef değerler belirlemiştir. Ancak, senaryo analizleri için sadece hedef oluşturmak yeterli değildir. Ulusal koşullarda etkili olabilecek diğer değişkenler ile birlikte mevcut durumun, ulusal hedeflerin ve uluslararası yükümlülüklerin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Kabul edilmiş olan strateji kapsamındaki değerlendirme dönemi 2010-2014 yılları arasıdır. Piyasa koşulları hızlı değişen bir ülke olarak başlangıçta kısa dönemleri hedef almak çok yanlış bir uygulama değildir. Ancak, geleceği iyi planlayabilmek ve yatırımları doğru yönlendirebilmek için, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı olması nedeniyle birçok çalışmada hedef alınan 2023 yılı orta dönemli, 2050 yılı uzun dönemli analiz çalışmalarının da yürütülmesi gerekmektedir. Bu yaklaşımlarla Türkiye için oluşturulacak enerji senaryoları yardımıyla doğru, güvenilir analiz çalışmaları gerçekleştirilebilecek ve gerek enerji verimliliğinde gerekse yenilenebilir enerji kaynaklarındaki potansiyelin daha iyi değerlendirilebilmesi için etkin politikalar belirlenebilecektir. Kaynaklar [1] Nezhad H., “World Energy Scenarios to 2050:Issues and Options”, September 2009. [2] IEA, (2010), “World Energy Outlook 2010”, International Energy Agency, France. [3] EREC, (2010), “RE-thinking2050–100% Renewable Energy Vision for the EU, European Renewable Energy Council, Belgium. [4] ECF, (2010), “Roadmap 2050 - 100% renewables by 2050”. European Climate Foundation, [5] EREC, (2008), “Energy [R]evolution”, Greenpeace and the European Renewable Energy Council, Belgium. Future energy demand and supply are subject to numerous uncertainties, most of which are difficult to predict. Such as energy prices, particularly oil prices, global economic growth rate, demographic changes, technological advances, government policies and consumer behavior. In such a complex market, the primary objective of an energy scenario analysis must be to analyze the main driving forces that would shape the world energy future, rather than making accurate quantitative projections. There are number of energy scenarios suggested by several organization, stated below: World Energy Outlook 2035, International Energy Agency (IEA), 2010. RE-thinking 2050 – A 100% Renewable Energy Vision for the EU, European Renewable Energy Council (EREC), 2010. Roadmap 2050 - 100% renewables by 2050. Energy [r]evolution, Greenpeace and EREC - 80% renewables by 2050. Energy Technology Perspective 2010, IEA, 2010. Power choices and Roadmap for low carbon power sector by 2050, EURELECTRIC - 38% renewables by 2050, 2008. All scenarios foresee a substantial increase in the global energy demand by 2030 and/or 2050. On the other hand, world and European scenarios differ in terms of proposed policy measures and strategies. However, all approaches include a reference scenario to define the current situation and alternatives for the measures and strategies which could be implemented. In the field of energy, major alternatives can be stated as energy efficiency and usage of renewable energy. On this basis, by means of scientific view, the proposed scenarios aim to develop policies for providing sustainability in energy and environmental sectors and technical transition to low carbon economy. When the situation in Turkey is of concern, the Ministry of Energy of Natural Resources (MENR) published a report entitled “Energy Strategy Plan 2010-2014”, in which energy efficiency and renewable energy usage are dealt with their objectives, targets and strategies. On the other hand, for the scenario analyses, developing some targets could not be enough. Together with national variables that 25 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK can have an effect on these analyses, current situation, national strategies and international obligations should be evaluated. Turkey, having fast changing conditions within the energy market, as a starting point, targets with short term period like 2014 seem appropriate. However, in order to forecast the future energy demand as well as needs of investment, 2023 which is the 100th anniversary of Turkish Republic, as a mid-term and 2050 as a long-term, scenario analyses should be conducted. By this way, developed energy scenarios result in accurate and reliable studies concerning the evaluation of energy efficiency and renewable energy potentials in Turkey. Keywords: Energy-Environment Policies, Energy Efficiency, Renewable Energy, Climate Change, Energy Scenarios. 26 ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM BİRLEŞİK ISI - GÜÇ SİSTEMLERİ KOJENERASYON / TRİJENERASYON Emel ESENDİR İltekno Özet 2. Kojenerasyon Üretim Teknikleri Enerji maliyetlerinin arttığı günümüzde, enerjinin verimli üretilmesi ve kullanılması her gün daha fazla önem kazanmaktadır. Ayrıca enerjinin verimli üretilmesi ile daha az fosil yakıt tüketilecek ve çevre daha az kirlenecektir. Kojenerasyon, enerjinin hem elektrik hem de ısı formlarında aynı sistemden beraberce üretilmesidir. Bu birliktelik, iki enerji formunun tek tek kendi başlarına ayrı yerlerde üretilmesinden daha ekonomik neticeler oluşturmaktadır. Basit çevrimde ça-lışan, yani sadece elektrik üreten bir gaz türbini ya da motoru, kullandığı enerjinin % 20-46 kadarını elektriğe çevirebilir. Bu sistemin kojenerasyon şeklinde kullanılması halinde sistemden dışarıya atılacak olan ısı enerjisinin büyük bir bölümü de kullanılabilir enerjiye dönüştürülerek toplam enerji girişinin % 70-90 arasında değerlendirilmesi sağlanabilir. Bu tekniğe “birleşik ısı-güç sistemleri” ya da kısaca “kojenerasyon” diyoruz. Kojenerasyon tekniği ile kullanılan birincil enerjiden tasarruf % 42 seviyesinde gerçekleşmektedir. Dolayısı ile kojenerasyon sisteminin çevreye en önemli katkılarından biri de burada ortaya çıkmakta, büyük enerji tasarrufu yanında atık emisyonları da aynı oranda azalmaktadır. Ülkemizde henüz üzerinde çok durulmayan bu husus, sistemin özellikle Avrupa ülkelerinde yaygın teşvik görmesinin ana sebeplerinden biridir. Kojenerasyon iki çeşit ana tahrik ünitesi vasıtasıyla uygulanmaktadır. i) Gaz türbini, ii) Gaz motoru ya da dizel motor. Gaz türbinleri, kojenerasyon uygulamaları için yaygın olarak 4,5 - 20 MW güç aralığında kullanım bulmaktadır. Buna karşılık gaz motorları da daha küçük güçlerde uygulanmaktadır. Ancak gaz motor kojenerasyon uygulamalarını bu boyutta sınırlamak doğru değildir. Tek modülde 100 kW seviyelerinden 4-5 MW seviyelerine kadar motorlar mevcut olup, bunların çoklu modülleri ile yapılan santrallerde 10 MW seviyelerine ulaşılması Avrupa’da yaygın uygulamalardır. 1. Kojenerasyon Sisteminin Faydaları 1.1. Makro Düzeyde a. Yüksek birincil enerji kullanım verimliliğinin sağladığı yerel veya ithal enerji kaynaklarının tasarrufu, b. Enerji çevriminin tüketim yerinde gerçekleştirilmesi sonucunda elektrik enerjisi iletim ve dağıtım kayıplarının yok edilmesi, c. Merkezi santrallere göre daha kısa inşaat ve devreye alma sürelerinin sağladığı hızlı elektrik enerjisi arz satışı, d. Üretilen yararlı ısı güç birimi başına çevreye atılan katı, sıvı ve gaz madde miktarının, yalnız elektrik üreten merkezi enerji santrali veya yalnız buhar üreten bir endüstri kazanına göre daha az olması, e. Sanayi tarafından tüketilen elektrik enerjisinin az sayıda merkezi santral yerine, dağılmış bir şekilde endüstriyel tüketim yerlerinde üretilmesinin ulusal güvenliğe sağlayacağı katkı. 1.2. İşletme Bazında a. İşletmenin azalan toplam enerji giderleri, nihai ürün kalitesini düşürmeden maliyetini azaltacak, şirketin rekabet gücü artacaktır. b. İşletmenin enerji temin güvencesi olacak, üretim kesintilerinin yol açtığı ziyanlar ortadan kalkacaktır. 3. Kojenerasyonda Sistem ve Kapasite Seçimi Bu sistemlerin seçimi başlıca şu kriterlere göre yapılır: İşletmenin elektrik-ısı tüketim yapısı ve ısı-elektrik tüketim dengesi, İşletmenin yıllık çalışma süresi, İşletmenin enerji ihtiyacı seviyesi, Birincil enerji kaynaklarının temin edilebilirliği ve ekonomik uygulanabilirlikleri. 4. Kojenerasyon Sisteminde Kullanılabilecek Yakıtlar Motor kojenerasyon sistemlerinde kullanılan motorlar genel olarak iki tiptir; a. Fair karışım yanmalı otto motorları, b. Dizel - sıkıştırma patlatmalı - prensibe göre çalışan motorlar. Otto motorlarında sadece gaz yakıtlar kullanılabilir ve emisyon değerleri herhangi bir katalizör sistem kullanmadan Alman ta-luft sınırlarının altındadır. Kullanılabilecek gazlar sırasıyla; doğalgaz, biyogaz, propan, kok gazı, pyrolis gazı. Dizel motorlarda ise belli bir kapasiteye kadar ancak dizel ya da gaz-dizel çift yakıt, bu kapasitenin üzerinde gaz-dizel makinalar ile fuel oil yakabilen makinalar bulunmaktadır. Summary Cogeneration is the most efficient energy production method that is performed successfully for over 30 years and being supported with permanent technical developments. With its high efficiency and less released emission amounts per produced unit energy, cogeneration becomes today’s most preferred energy production system due to the recent raise of environmental conscious. With the developments in the natural gas supply politics, cogeneration will reach to the rightful situation; in this context, the companies which foresee the benefits of the system and invested before the market evolved, will make huge profits and be the market leader against their competitors. Although today’s importance of cogeneration is coming from the possible future energy crisis and quality problems of the electrical network, tomorrow it will rise because of its efficiency, contribution to competition power and economic return. 27 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM HİBRİD VE ELEKTRİKLİ ARAÇLAR İLE TOPLU ULAŞIMDA ENERJİ VERİMLİLİĞİ Emre GÖREN SIEMENS San. ve Tic. A.Ş. Özet Toplu ulaşımda enerji verimliliğini artırıcı çalışmalarından olan hibrid ve elektrikli araçlar konusu çeşitli açılardan incelenmiştir. Günümüzde kullanılan toplu ulaşım araçları, çevre kirletici etkileri, yüksek oranda fosil yakıt tüketmeleri ve özellikle çalışma periyotları dolayısıyla yüksek oranda enerji tasarruf potansiyeline sahip olmaları nedeniyle dikkat çekmektedirler. Makalede, hibrid ve elektrikli araçların sağladığı enerji tasarrufu ve dolayısıyla çevreci operasyonlarının nasıl gerçekleştiği açıklanmış, çeşitli hibrid ve elektrikli araç tipleri arasındaki farklar açıklanmıştır. Hibrid ve elektrikli araçlarla ilgili dünyadaki ve Türkiye’deki güncel durum, projeler, hükümetlerin, belediyelerin yaklaşımı ve gelecek senaryoları makalede bahsedilen diğer konulardandır. kırsal kesime göre bu artıştan daha çok etkileniyor. 2008 yılında dünyada şehirlerde yaşayan nüfus ilk defa dünya nüfusunun yarısından fazlasını oluşturdu ve bu tarihten itibaren de kentsel nüfusun kırsal nüfusa oranla daha hızlı artış göstermeye devam edeceği öngörülüyor. 2050 yılında ise bu oranın 70/30 şeklinde olması söz konusu. Bu tablo, yüzölçümü olarak sadece dünyanın % 1’ini kaplayan şehirler için daha çok hava kirliliği ve daha yoğun enerji tüketimi anlamına geliyor. Bu nedenle son birkaç yıldır hızlanan bir trendle tüm otomotiv endüstrisi rotasını hibrid veya elektrikli araç üretimine çevirdi. İçinde bulunduğumuz yıllar, 100 yılı aşkın tarihi olan otomotiv endüstrisinin topyekun yaşadığı bir devrime sahne olmaktadır. Siemens Elfa Elektrik Tahrik Sistemleri Dünyanın güncel sorunlarının başında gelen fosil yakıt bazlı enerji kaynaklarının tükenmeye yüz tutması, verimsiz enerji tüketimi ve her geçen gün artan sera gazı emisyonları, dünyayı enerji savaşları, küresel ısınma ve iklim değişiklikleri ile sonuçlanması muhtemel bir sürece sokmakta. Şüphesiz ki hava kirliliği ve enerji tüketiminin başlıca sorumlusu sanayide tüketilen enerji olmakla birlikte ulaşımda tüketilen enerji de % 20 gibi hiç azımsanmayacak bir pay tutuyor. Üstelik ulaşım sektöründe özellikle kara ve deniz araçlarının içten yanmalı motorlarının yakıtı, merkezi enerji üretim santrallerinden çok daha verimsiz kullandığını da dikkate almak gerekiyor. Özellikle yoğun şehir trafiğinde çalışan araçlar, yüksek oranda CO2, NOx, CO, hidrokarbon ve diğer partiküllerle sınırlı bir bölge içerisinde yoğun hava kirliliği yaratmaktadır. Ulaşım sektörünün enerji tüketimi ve emisyon artışlarına olumsuz etkileri şehirlerin kalabalıklaşmasıyla ve yoğunlaşan şehir trafiğiyle her geçen gün daha da artmaktadır. Dünya nüfusu arttıkça, şehirlerin nüfusu 28 Siemens, 160 yılın üzerindeki endüstri geçmişindeki elektrik motoru ve motor hız kontrol sistemleri tecrübesini elektrikli otomobil, lokomotif ve tramvay gibi uygulamalardaki tecrübesiyle birleştirerek ELFA Hibrid Sistemleri’ni 1990’lı yılların başında yarattı ve ilk uygulamalara MAN firmasıyla başladı. Seri üretim uygulamaları ise 1999’da Mercedes firması ile başladı ve CITO modelinden 600 adedin üzerinde üretildi. Bugüne kadar da dünya çapında birçok farklı marka ve model araç üreticisiyle 1500’e yakın uygulama gerçekleştirildi. ELFA Sisteminin başlıca özelliği, modüllerden oluşması ve farklı uygulamaları mümkün kılması. Böylece ELFA sistemi ile tasarlanan her aracın tahrik sistemi birbirinden tamamen farklı olabiliyor, bu da üreticilere fark yaratma şansı tanıyor. Ayrıca bu esneklik ile ELFA modülleri kullanarak hibrid araç, tam elektrikli araç, dizel-elektrik araç veya hidrojen yakıt hücreli araç üretmek mümkünken, sistem bunların bileşimi olan farklı konfigürasyonlar yaratılmasına da BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM izin veriyor. Kullanılacak içten yanmalı motor, yakıt hücresi, akü veya ultra kapasitör gibi ekipmanların tipi veya markası ne olursa olsun Siemens ELFA Sistemi hepsine adapte edilebiliyor. HEV = Hybrid Electric Vehicle (Hibrid Elektrikli Araçlar): İki farklı enerji kaynağının birarada kullanıldığı araçlar. (örneğin benzinli motor ile akü, yakıt pili ile akü… vb.) Ulaşımda Elektrikli Devrim ve Hibrid Sistemler PHEV = Plug-In Hybrid Electric Vehicle (Şarjlı Hibrid Elektrikli Araçlar): Şebeke bağlantısı yapılarak şarj edilebilen hibrid elektrikli araçlar. Hibrid teknolojisi, tamamen elektrik enerjisiyle çalışan “sıfıremisyon” araçlara geçmeden önce bir ara dönemi temsil ediyor. Akü teknolojisi ve şarj altyapısı son birkaç yıldır, geçtiğimiz yüzyıldakinden daha fazla gelişti ve bu konuya yatırım yapılmaya devam ediliyor. Akü fiyatları, ömürleri ve özellikle şarj süreleri optimum noktaya çekildiğinde tamamen akü ile çalışan elektrikli araçların önünde hiçbir engel kalmamış olacak. O zamana kadar en optimum çözüm ise, elektrik motoru ve akülerinin yanında dizel veya benzinli motorun da bulunduğu, hibrid teknoloji. Böylece araçların elektrik şebekesine bağlanarak şarj edilmesine gerek kalmamakta. BEV (EV) = Battery-Electric Vehicle (Elektrikli Araçlar): Enerji kaynağı olarak sadece akü kullanan elektrikli araçlar. Bu araçlar harici bir kaynak tarafından şarj edilmelidir. FCV = Fuel Cell Vehicle (Yakıt Hücreli Elektrikli Araçlar): Enerji kaynağı olarak yakıt hücresi kullanan elektrikli araçlar. Bu araçların bünyesindeki yakıt hücresi elektrik enerjisini hidrojenden üretmektedir. Seri Hibrid mi, Paralel Hibrid mi? Hibrid araç teknolojilerinde dünyada öne çıkan iki yapı tipi mevcut: Seri veya paralel hibrid sistemler. Elektrikli veya hibrid araçların tasarrufu nereden geliyor? Bu sorunun birden fazla cevabı var. Birincisi ve en önemlisi frenleme enerjisi geri kazanımı. Elektrik motoruyla tahrik edilen araçlar, ister hibrid ister tam elektrikli olsun bir enerji depolama sistemine sahiptirler. Bu da genellikle akü olur. Konvansiyonel dizel veya benzinli araçlarda araç fren yaptığında, aracın hareket halindeyken sahip olduğu kinetik enerji, fren balatalarında ısınarak havaya karışır ve bu ciddi oranda bir kayıptır. Yani benzin veya dizel yakarak elde edilen enerjinin bir kısmının balataların ısınmasına harcanmasıdır. Elektrikli bir araçta ise elektrik motorlarının generatör olarak çalışmasıyla frenleme enerjisi ısıya dönüşmeden sisteme geri kazandırılır ve akülere depolanır. Bunun dışında bir diğer önemli enerji tasarrufu noktası da, yüksek motor ve sistem verimliliğinden kaynaklanmaktadır. Sıradan bir elektrik motoru, içten yanmalı bir motora göre çok daha verimli olsa da bu karşılaştırmayı adil yapmak için enerjinin üretim noktasından tüketim noktasına kadar hesaplamak gerekir. Bir dizel veya benzinli motorun yakıttan-tekerleğe verimi motor, şanzıman ve aktarma organları çarpımıyla % 20’lerdeyken elektrikli bir aracın yakıttan-tekerleğe verimi, yenilenebilir enerji üretim tesisinde üretilen enerjinin iletilmesine, akünün şarj edilmesine, aküden de aracın elektrik motoru ve güç elektroniği üzerinden tekerlere kadar % 70’lerin üzerindedir. Birkaç farklı hibrid araç konsepti olmasına rağmen, hepsinde ana prensip, frenleme enerjisini geri kazanmak ve benzin veya dizel motoru ihtiyaç olmadığı zamanlarda devre dışı bırakmak. Paralel Hibrid Sistemler, geleneksel içten yanmalı motorlu (İYM) araçlarınkine benzeyen bir yapıdadır. Bunlarda İYM’la şanzımanın arasına akuple edilen bir elektrik motor/generatörü bulunur. Aracın frenlemesi esnasında, frenleme enerjisi bu ünite tarafından geri kazanılır ve akülere depolanır. Akülerde enerji olduğu sürece araç bu elektrik motorunu da aracın hareketi için kullanabilir. Ancak elektrik motorunun boyutu, toplam tahrik gücünün en fazla % 15-20’si kadar olduğu için geri kazanım da bu oranda sınırlı kalacaktır. Bu yüzden sık dur-kalk yapan şehir içi trafiğinde yüksek oranda enerji tasarrufu yapamazlar. Seri Hibrid Sistemlerde ise, tahrik gücünün tamamı tekerleklere direk bağlı elektrik motorları tarafından sağlanır. İYM ise enerji üretimi amacıyla kullanılır. Bu sistemlerde frenleme enerjisinin tamamı elektrik motoru/generatörü üzerinden geri kazanılabilir. Ayrıca İYM boyutu aracın tahrik gücünden tamamen bağımsızdır ve böylece daha büyük aküler ve daha küçük İYM ile daha düşük emisyonlu araçlar üretmek mümkündür. Geleceğin araçlarında İYM’nin sadece menzil arttırıcı olarak çok küçük boyutlarda kullanılacağı veya tamamen ortadan kalkacağı öngörüldüğünde Seri Hibrid Sistemin geleceğin tahrik sistemi olduğu söylenebilir. Günümüzde Siemens araç tipine göre aynı modüllerle hem seri hem paralel tahrik sistemlerini kurabilmektedir. Özellikle yüksek 29 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM hızlarda uzun süreler çalışan kamyonlarda, deniz araçlarında paralel sistem kullanılırken, şehir içi otobüslerde, elektrikli otomobillerde, lastik tekerlekli vinçlerde daha çok seri hibrid sistem kullanılmaktadır. Hibrid Şehir Otobüsleriyle Düşük Emisyon ve Yakıt Tasarrufu Hibrid teknolojisi, özellikle şehiriçi otobüslerde daha fazla tercih ediliyor. Günün çok büyük bir kısmını yoğun şehir trafiğinde geçiren otobüsler, sık dur-kalk periyotları nedeniyle oldukça fazla yakıt tüketiyorlar. Hibrid otobüs kullanımı özelikle ABD ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerde son derece yaygın. Avrupa’da da hızla yaygınlaşıyor. Örneğin 2012 Londra Olimpiyatları sırasında şehirde sadece hibrid otobüslerin olmasını isteyen Londra Belediyesi, son birkaç yıldır geliştirdiği projelerle tüm otobüs filosunu yenilemekte. Londra Toplu Ulaşım Kurumu (TfL)’nin yaptırdığı ve çeşitli otobüs firmalarının ürünlerinin karşılaştırıldığı bir test sürecinin sonucunda, Siemens’in ELFA sistemini kullanan Wright Bus firmasının otobüslerinde CO2 salınımında ve yakıt tüketiminde yüzde 31, partiküllerde yüzde 33, NOx salınımında yüzde 12, CO salınımında yüzde 98 düşüş ölçüldü. frenleme esnasında oluşan enerji elektrik motorlarının generatör olarak rejeneratif çalışması ile ultra kapasitör modüllerinde depolanır ve aracın tekrar hareketi esnasında kullanılır. Ultra kapasitörlerde yeterli enerji olduğu sürece araç bunu kullanarak dizel motora gelen ekstra yüklenmeleri, dolayısıyla yakıt tüketimini ve bakım maliyetlerini azaltır, motorun ömrünü artırır. Proje ortağı Sakarya Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü tarafından yapılmakta olan ölçümlere göre, hibrid otobüsün aynı uzunluktaki dizel otobüslere kıyasla en az yüzde 25 daha düşük yakıt tüketimi ve CO2 emisyonu değerlerine sahip olduğu görülüyor. Elektrikli Araçlar ve Akıllı Şebekeler Elektrikli araçlar, sadece araçların kendisiyle ilgili bir kavram olarak ele alınmamalıdır. Elektrikli araçların kullanımıyla, yarının enerji üretim sistemleri ve tüketim alışkanlıkları birlikte ele alındığında, bu elektrikli devrimin geleceğin şehirleri için ne kadar çok fırsatlar sunduğu daha iyi anlaşılabilecektir. Bir diğer örnek olarak Münih için yapılan çalışmalarda ise 2058’e kadar şehirde ne gibi iyileştirmeler yapılabileceği araştırılmakta, bu kapsamda özellikle toplu ulaşımda hibrid ve elektrikli araçların kullanımına büyük önem verilmektedir. Türkiye’deki Durum Türkiye, otobüs üretimi anlamında bölgesinde tam bir merkez konumunda bulunuyor. Türkiye’de kendi markasıyla üretim yapan en az 5 büyük yerli üreticinin yanında Avrupa ve Uzakdoğu kökenli dünya markalarının da üretimleriyle yaklaşık 10 üretim tesisinden bahsedilebilir. Ulaşım tarafında ise, raylı ulaşımın yetersizliği, özellikle 50’li yıllardan sonra gerçekleşen hızlı ve plansız kentleşme ile şehir içi neredeyse tüm ulaşım otobüs ve minibüslerle gerçekleştiriliyor. Yukarıda da bahsedilen sebeplerden dolayı şehir içi ulaşımda yüksek oranda enerji kaybı olduğu ve bunun çok büyük bir kısmının akılcı çözümlerle kazanılabileceği söylenebilir. Türkiye’de tasarlanan ve üretilen ilk hibrid şehir otobüsü geçtiğimiz sene Temsa tarafından piyasaya sunuldu. Temsa Hybrid Avenue model otobüste Siemens’in ELFA Hibrid Tahrik Çözümü kullanıldı. Seri Hibrid tahrik sistemi kullanılan araçta, 30 Günümüzde dünyanın merkezinde olan konuların başında enerji geliyor. Gerek Avrupa Birliği, gerek Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere dünyanın önde gelen ekonomileri geleceğin yenilenebilir enerjilerde olduğunu açıklamışlar ve önümüzdeki on yıllar için radikal hedefler belirlemişlerdir. Örneğin Almanya yenilenebilir enerjilerde bugün Avrupa’nın önde gelen ülkelerindendir. Almanya günümüzde, tükettiği enerjinin % 15’ini yenilenebilir enerjilerden elde ederken, bu oranı 2020 itibariyle % 40’a çıkarmayı hedeflemiştir. Bu konuda yapılan çalışmalar neticesine 2020 yılına kadar 4,5 milyon elektrikli aracın Almanya yollarında olacağı tahmin ediliyor. Benzer şekilde Amerika Birleşik Devletleri sera gazı emisyonlarını düşürmede global lider olma hedefiyle 2025 yılında enerji üretiminin % 25’ini yenilenebilir kaynaklardan sağlamayı hedefliyor. Bunun yanında emisyon değerlerini 2050 yılına kadar % 80 düşürmeyi hedefliyor ve bunu desteklemek adına 2015 yılına kadar 1 milyon Hibrid aracın Amerika yollarında olması planlanıyor. Bu konuda en önde gelen ülkelerden olan Danimarka’da ise Avrupa Birliğinin 2020 yılı hedefi olan Enerjinin % 20’sinin yenilenebilir kaynaklardan sağlanması, bugünden karşılanmış durumda ve Danimarka, 2025 yılı hedefi olarak % 50 rakamını belirlemiş durumda. Tüm bu hedefler ve gelecek senaryoları tabi ki dünyamız için son derece olumlu gelişmelerin habercisi. Ancak yenilenebilir BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK enerji kaynakları, özellikle rüzgâr enerjisinin yoğun olarak kullanıldığı bu ülkelerde dikkat edilmesi gereken bazı konular olduğu gözlemleniyor. Bu tip şebekelerde rüzgârın yoğun olduğu zamanlarda üretilen ihtiyaç fazlası enerjiyi depolayarak, tüketimin fazla rüzgârın az olduğu zamanlarda dengeleyici enerji kaynağı olarak kullanmak üzere, ayrıca şebekedeki voltaj ve frekans dalgalanmalarını engellemek ve enerji kalitesini muhafaza etmek amacıyla kısa süreli enerji depolama üniteleri tesis etmek gerekiyor. Tabi ki depolama ünitelerinde kaybın çok fazla olduğu ve rüzgâr türbin adedi arttıkça daha fazla tesise ihtiyaç duyulacağı düşünüldüğünde ideal bir çözüm olmadığı anlaşılıyor. Bunların olmadığı hallerde ise rüzgârın fazla olduğu ama tüketimin daha az olduğu zamanlarda şebekeyi aşırı yüklenmeden korumak için türbinler kapatılabiliyor ki bu enerji üreticisi firmanın tercih etmek istemediği bir çözüm. Geleceğin şehirlerinde oldukça fazla sayıda elektrikli araç olacağı ve bunların da aynı şebekeden besleneceği düşünüldüğünde, elektrikli araçların, şebekeye bağlı oldukları sürelerde enerji depolama üniteleri olarak kullanılmaları çok ideal bir çözüm. Elektrikli araçların birçoğu özellikle geceleri şarj olmak üzere şebekeye bağlı durumda olacaklar. Bu durumda geceleri rüzgâr, yani üretim fazla ve tüketim az iken, enerji birim fiyatı düşecektir. Araç sahibinin bu ucuz enerjiyle aracını şarj edip, rüzgârın olmadığı veya yoğun talep olduğu dönemde enerji fiyatları yükseldiğinde depolanmış enerjiyi şebekeye geri satması mümkün olabilir. Bu döngüyü kontrol edip planlı olarak gerçekleştirebilecek akıllı şarj/deşarj yönetim sistemlerinin de araçlarda bulunması planlanıyor ve bu teknolojik ürünler bugünden geliştiriliyor. ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Aslına bu firmalar bu araç sahiplerini sadece enerji satabilecekleri birer müşteri olarak görmeyecekler, aynı zamanda puant yükleri karşılayacak enerji depoları olarak da bu araçları kullanacaklardır. Böylece bunun için ekstra yatırıma ihtiyaç duymayacaklardır. Çünkü eğer bu görevi elektrikli araçlar üstlenmezse, enerji üreticisi firma, doğal gaz, motorin gibi yakıtlarla beslenen puant yük enerji kaynakları tesis etmek zorunda kalacaklar. Yani bu araçlar bir nevi enerji santrali işlevi göreceklerdir. Danimarka’da bu gelecek senaryosunun simule edildiği bir proje Siemens’in de katkılarıyla hayata geçiriliyor. Projenin ismi EDISON (Electric vehicles in a Distributed and Integrated market using Sustainable Energy and Open Networks). Uygulama ülkenin doğusundaki Bornholm adasında 2011 yılında gerçekleştirilecek. Adanın enerjisi, anakaradan bağımsız olarak rüzgar türbinleri ve güneş panelleri ile sağlanırken, pilot projede 15 adet elektrikli ve hibrid araç kullanılması planlandı. Bu simülasyon 2020 yılında ülke çapında yaklaşık 200 bin rüzgar türbini tarafından üretilecek enerjinin dengelenmesi için kullanılacak. Projenin önemli amaçlarından biri de araç şarj sistemlerinin standardizasyonu, araç şarj sistemlerin geliştirilmesi ve bu sistemlerle araçların hızlı bir biçimde güvenle ve kolayca şarj edilmesinin sağlanması. Şimdiye kadarki sistemler 230 V altında 16 A’le ancak 12 saatte aracı tamamen şarj edebilirken, Üstelik bu çözüm, enerji üretici ve dağıtıcı firmalar için de çok cazip bir pazar oluşmasını sağlayacaktır. Geçtiğimiz yüzyıl boyunca akaryakıt firmalarının sadık birer müşterisi olan otomobil sahipleri, artık enerji üreticisi firmalar için potansiyel birer müşteri konumundalar. Üstelik bunun aynı Telekom pazarında olduğu gibi tarife, fiyatlandırma ve süreli sözleşmelerin ön planda olabileceği, yüksek rekabeti beraberinde getiren bir pazar olması bekleniyor. Böylece aynı günümüzde Telekom operatörlerinin cep telefonlarını ücretsiz vermesi gibi, enerji firmaları da araçların maliyetinin büyük bir kısmını oluşturan aküleri veya belki aracın kendisini sözleşme karşılığında bedava verebilecektir. 31 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK 400 V’da 25 A ile iki saat içinde şarj etmek mümkün idi. Ancak bu süreler yine de benzinli bir araca benzin koyma süreleriyle kıyaslanamayacak kadar uzun ve kabul edilemez. Bunun için, araçları dakikalar içerinde şarj edebilecek 400V’da 300A kapasiteli şarj istasyonları üzerinde çalışılıyor. Dünyanın İlk Elektrikli Araçları Elektrikli araçların başlangıcı, Carl Benz tarafından 1885 yılında icat edilen içten yanmalı motordan eskiye dayanır. 1882’de Siemens, Elektromote adındaki dünyanın ilk elektrikli aracını üretti. Daha sonra 1905 yılında 24 km/saat hızla gidebilen Electric Victoria üretildi ve Berlin’de taksi olarak kullanıldı. Bu araçlar kendi zamanlarına göre oldukça ileri teknolojiye sahip olsalar da, düşük akü kapasiteleri, sınırlı hızları ve menzilleri nedeniyle benzinli araçlarla rekabet edemediler. Benzinli araçların hâkimiyeti 100 yılı aşkın süredir devam ediyor, ancak elektrikli araçlar 21.yüzyılın başı itibariyle çok daha güçlü bir şekilde hayatımıza yeniden girmeye hazırlanıyorlar. Summary Hybrid and electric vehicles are one of the key subjects for energy efficiency applications in public transport. Today’s public transport vehicles having major negative effects on air pollution in cities, and consuming fossil fuels inefficiently, but offering lots of potential in energy saving projects. Hybrid and electric vehicles offer huge energy saving potential and also range of energy charge/discharge applications leading a new energy trade market .World’s leading countries and municipalities are following this trend and designing policies for the cities of tomorrow. Hybrid and electric vehicles’ future as well as the history is described briefly in the article. 32 ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM POSTER BİLDİRİLER POSTER PROCEEDINGS ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM KOJENERASYON SİSTEMLERİNİN ENERJİ VE EKSERJİ VERİMİ H. Hüseyin ÖZTÜRK Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makinaları Bölümü Özet Kojenerasyon sistemleri; endüstri, ticari konutlar ve yenilenebilir enerji uygulamalarındaki birçok enerji korunumu programının önemli bir bileşenidir. Kojenerasyon tesisinden elde edilen enerjinin, başlangıçta sisteme verilen enerjiye oranı enerjetik etkinlik olarak tanımlanır. Kojenerasyon tesislerinin etkinliklerini karşılaştırabilmek için termodinamiğin ikinci yasasından yararlanılabilir. Kojenerasyon tesislerinde üretilen elektrik ve ısı enerjisi arasındaki kalite farkı ekserji etkinliğine bağlı olarak tanımlanabilir. Bu çalışmada, kojenerasyon sistemleri için; toplam/net enerji verimi, güç/ısı oranı, eşdeğer elektrik verimi ve toplam/net ekserji verimi tanımlamaları tartışılmıştır. 1. Giriş 2.1. Kojenerasyon İlkesi Kojenerasyonda birincil amaç yakıt enerjisinden en yüksek oranda yararlanmaktır. Kojenerasyonun temelinde güç üretimi yapan bir ısı makinasının atık ısısından yararlanma vardır. Kojenerasyon toplam sistem verimi % 80-90 civarlarındadır (Şekil 1). Tesisin ilk yatırım gideri, 2-3 yıl gibi çok kısa bir sürede geri ödenir. atılan salınımları ciddi bir oranda azaltmaktadır. Dolayısıyla, çevre açısından gittikçe daha duyarlı hale gelen dünyadaki enerji üretim sistemleri içerisinde önemli bir yer teşkil etmektedir [1]. Kojenerasyon sistemlerinin ekonomik ömürleri 100.000–150.000 saat düzeyindedir. Bu da yaklaşık 12-20 yıla karşılık gelmektedir[2]. Endüstriyel kojenerasyon (Şekil 2) için en ideal sektör, tekstil sektörüdür. Kağıt, seramik ve cam, gıda ve ağaç işleme sektörleri de kojenerasyon uygulanabilecek sektörlerin başında gelir. Kojenerasyon sistemleri, özellikle son 10 yılda geniş bir kullanım alanı bulmasına rağmen, 20 yılı aşkın bir süredir dünyada başarıyla uygulanan ve sürekli teknik gelişmelerle desteklenen, bilinen en verimli enerji üretimidir. Kojenerasyon sistemlerinin yüksek verimli olması, üretilen birim enerji başına atmosfere 2.2. Kojenerasyonun Yararları, Uygulama Alanları, Kullanılan Yakıtlar ve Kapasite Seçimi Kojenerasyon uygulamalarının sağladığı yararlar, sistem ve kapasite seçiminde etkili etmenler, bu sistemlerde kullanılabilen yakıtlar ve sistemlerin kurulabileceği yerler, sırasıyla Tablo 1 ve Tablo 2’de verilmiştir. 2. Kojenerasyon Uygulamaları Kojenerasyon, ısı ve elektrik ve/veya mekanik enerjiyi aynı tesiste eş zamanlı olarak üretmek demektir. Kojenerasyon, elektrik ve ısının bir arada üretilerek, ısı ve elektrik tüketiminin dengede olması durumunda, verimliliği yaklaşık olarak % 60-90 olan enerji üretim sistemidir. Bu özelliği nedeniyle, kojenerasyon sistemleri, birincil enerji kaynaklarını % 90’lara ulaşabilen yüksek bir verimle ikincil enerjiye dönüştürmektedir. Bu anlamda kojenerasyon, günümüz çağdaş enerji yönetimi teknikleri içinde ön sıralarda yer almaktadır. Kojenerasyon sistemleri; endüstri, ticari konutlar ve yenilenebilir enerji uygulamalarındaki birçok enerji korunumu programının önemli bir bileşenidir. Bu sistemlerin, uzun yıllar öncesinden günümüze kadar birçok araştırmacı tarafından incelenmesine ve uygulamada birçok tesisten teknik ve ekonomik olarak başarılı bir şekilde yararlanılmasına karşın, herhangi bir kojenerasyon tesisi etkinliğini, farklı koşullarda işletilen diğer bir tesisle karşılaştırmak için genel olarak kabul edilen, geniş kapsamlı geçerli bir ölçüt bulunmamaktadır. Elektrik, ısı ve yakıt enerjisine bağlı olarak yapılan etkinlik tanımlamalarında termodinamiğin birici yasası dikkate alınır. Enerjinin korunumunu belirten termodinamiğin birinci yasası dikkate alınarak yapılan etkinlik analizinde, sisteme giren ve çıkan enerji miktarına bağlı olarak nicel bir hesaplama yöntemi uygulanır. Son yıllarda termodinamik yönden etkin ısı geçişi gerçekleşen sistemlerin tasarımında, termodinamiğin birinci yasasına ek olarak, ikinci yasası da dikkate alınmaktadır. Bu çalışmada, kojenerasyon sistemleri için; toplam/ net enerji verimi, güç/ısı oranı, eşdeğer elektrik verimi, birincil enerji tasarrufu, bağıl birincil enerji tasarrufu, emisyon tasarrufu ve toplam/net ekserji verimi tanımlamaları tartışılmıştır. Şekil 1. Kojenerasyon ilkesi. Şekil 2. Endüstriyel kojenerasyon şeması[3]. 93 POSTER BİLDİRİLER POSTER PROCEEDINGS ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Tablo 1. Kojenerasyon Uygulamalarının Sağladığı Yararlar, Sistem ve Kapasite Seçiminde Etkili Etmenler Kojenerasyon Uygulamalarının Yararlar Kojenerasyon İçin Sistem ve Kapasite Seçiminde Enerji çevrim verimi yüksektir. Enerji dış alımından tasarruf sağlanır. Enerji çevrimi tüketim yerinde gerçekleştirilir. Enerji iletim ve dağıtım kayıpları oluşmaz. Tasarım ve kullanıma girme süreleri kısadır. Çevreye atılan katı, sıvı ve gaz atık miktarı daha azdır. Enerji üretiminde ulusal güvenliğe katkı sağlar. Çok çeşitli yakıtlar kullanılabilir. Enerji üretimi ucuz ve kalitelidir. Elektrik şebekeye satılabilir veya satın alınabilir. İşletmenin toplam enerji giderleri azalır. Ürün maliyeti azalır ve şirketin rekabet gücü artar. İşletmenin enerji temin güvencesi artar. Üretim kesintilerinin neden olduğu zararlar önlenir. İşletmenin elektrik ve ısı tüketimi İşletmenin sistem kapasitesine ilişkin özellikler İşletmenin zaman, süre ve miktar bakımından enerji gereksinimi Yakıt tipi, temin edilebilirliği ve ekonomik uygulanabilirliği Ortam sıcaklığı İlk çalışmaya başlama kolaylığı Üretilen elektriğin frekans ve gerilim değerleri Kojenerasyon Kurulabilecek Uygulamalar Kojenerasyon İçin Kullanılabilen Yakıtlar Endüstriyel Uygulamalar Doğal gaz LPG Akaryakıt Nafta Motorin Biyodizel Biyolojik gaz yakıtlar Şekil 3. Gaz türbinli kojenerasyon sistemi akış şeması[4]. • Tekstil endüstrisi • Çelik endüstrisi • Gıda üretimi yapılan tesisler • Odun ve atık kullanılan tesisler • Rafineriler • Çimento, seramik ve cam fabrikaları • Kimyasal işletmeler • Kağıt ve selüloz işleme tesisleri • Gübre tesisleri • Katı ve sıvı atık arıtma tesisleri Konutsal/Ticari ve Bölgesel Uygulamalar • Kampuslar • Rekreasyon alanları • Toplu yerleşim birimleri • Hastaneler • Oteller ve alış veriş merkezleri • Çok katlı konutlar • Büyük siteler • Büyük marketler ve iş merkezleri • Özel büyük spor kompleksleri • Seralar 2.3. Kojenerasyon İçin Hareket Üniteleri Kojenerasyon uygulamalarında kullanılan hareket üniteleri şunlardır: 1) Buhar türbinleri 2) Gaz türbinleri 3) Pistonlu motorlar Kojenerasyon yatırımlarında, gaz türbini veya gaz motoru kullanımı ana amaca bağlı olarak belirlenir. Tesiste ısı gereksiniminin çok yüksek ve elektrik gereksiniminin ise az olması durumunda, gaz türbini kullanılır. Elektrik gereksiniminin çok yüksek olduğu durumlarda, gaz motoru tercih edilir. Kojenerasyonun basit çevrim çalışmasında, gaz türbini çevrim verimi % 30-38 arasında değişirken; gaz veya dizel motorlarında verim % 38-46 arasında değişir. Türkiye’de kurulmuş olan 178 kojenerasyon tesisinin yaklaşık % 60’ı gaz türbinli, % 40’ı da gaz veya dizel motorludur [3]. Gaz türbinleri, kojenerasyon uygulamaları (Şekil 3) için yaygın olarak, 4.5-20 MW güç aralığında kullanılır. Buna karşılık gaz motorları, daha küçük güçlerde 1 MW seviyelerinde uygulanır. Gaz motorlarında atık ısının yaklaşık 1/3 oranı eksoz gazından, 2/3’üde motorun soğutma sistemlerinden geri kazanılır. Kojenerasyon için hareket ünitesi olarak buhar türbini kullanılmasının sağladığı en önemli üstünlük, biyokütle yakıtların kullanılmasına olanak sağlamasıdır. Isı üretiminin en uygun duruma getirilebilmesi için, çevrimin güç üretim verimi ayarlanabilir. Ters basınçlı kojenerasyon santrallerinde, büyük soğutma kulelerine ihtiyaç yoktur. Buhar türbinleri çoğunlukla elektrik gereksiniminin 1 MW ile birkaç 100 MW arasında olduğu tesislerde kullanılır. Sistemin ataletine bağlı olmakla birlikte, kesintili enerji gereksiniminin olduğu tesisler için uygun değillerdir. Şekil 4. Motorlu kojenerasyon ilkesi. 94 Gaz türbinlerinin boyutları küçük, güç/kütle oranları yüksektir. Çabuk devreye girer ve bakımları POSTER BİLDİRİLER POSTER PROCEEDINGS kolaydır. Gaz türbinlerinde doğal gazın yanı sıra; LPG, nafta ve sıvı yakıtlar da yakılabilmektedir. Sıvı yakıtlar yakıldığında, yakıtın sodyum ve vanadyum tuzlarından arındırılması gerekir. Gaz türbinleri, kojenerasyon uygulamaları için yaygın olarak 5–30 MW güç aralığında kullanım bulmaktadır. Gaz türbinlerinde egzos gaz sıcaklıkları 430-530 °C arasında olup, buhar üretimi için elverişlidir. Gaz türbinli kojenerasyon sistemleri, son yıllarda doğal gazın büyük çapta kullanılabilir olması, teknolojideki hızlı gelişme, tesis kurma maliyetinin önemli derecede azalması ve daha fazla çevre dostu olarak çalışması nedeniyle büyük bir gelişme kaydetmiştir. Gaz türbinlerinin bazı önemli üstünlükleri şunlardır[5]: Kapladıkları alan azdır. Teknolojik gelişim ve büyüme mümkündür. Kısa sürede montaj ve devreye alım yapılabilir. Düşük hava sıcaklıklarında daha fazla güç üretebilirler. Gürültü seviyesi ve titreşim düşüktür. Çeşitli yakıtlar kullanılabilir. Bakım süreleri uzun değildir. İçten yanmalı motorların kullanıldığı bu kojenerasyon sistemleri, diğer güç kaynaklarıyla karşılaştırıldıklarında güç üretim verimleri daha yüksektir. İçten yanmalı motor kullanılan kojenerasyon sistemlerinde (Şekil 4), yüksek sıcaklıktaki egzost gazı ve düşük sıcaklıktaki motor soğutma suyundan ısı geri kazanılabilir. Isı geri kazanımı daha küçük sistemler için oldukça verimli olabildiğinden, bu tip kojenerasyon sistemleri, kısmen daha az enerji tüketen tesisler, özellikle de elektrik gereksinimi ısı enerjisi gereksiniminden daha fazla olan ve yüksek ısı kalitesinin gerekmediği yerlerde (örneğin düşük basınçlı buhar veya sıcak su) daha çok kullanılırlar. Dizel motorların doğalgaz motorlarına kıyasla bazı üstünlük ve olumsuzlukları Tablo 2’de verilmiştir. ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM ilişkin çok az çalışma yapılmıştır. Yararlı çıktı ve enerji girdisini tanımlamak için, farklı şekillerde ölçülebilen ve tanımlanabilen birçok yöntem vardır. Avrupa Birliği’nde birleşik ısı ve güç tesislerine ilişkin yeni yönetmelikte, birleşik ısı ve güç tesislerinin verimlerini tanımlayabilmek için standart bir yöntem geliştirilmiştir. (3.3) Verim, genellikle yararlı çıktı ve girdi arasında yüzde olarak belirtilen oran olarak tanımlanır. Toplam verim, sadece bir tek referans göstergeye bağlı olarak tanımlanır. Toplam verim, bütün yararlı enerji türlerinin toplamının enerji girdisine (genellikle yakıt enerjisine) bölümünü belirtir. Yararlı enerji, elektrik (veya mekanik) ve ısı enerjisi olmak üzere iki bölüme ayrılabilir. Bu durumda elektrik verimi ve ısı etkinliği olmak üzere iki referans gösterge tanımlanır. Bu verim tanımlamaları, çalışma zamanı, ortalama zaman değeri, elektrik ve ısı üretimi arasındaki oranların alt tanımlamalarına bağlı olarak değişebilir. Elektrik, ısı ve yakıt enerjisine bağlı olarak yapılan verim tanımlamalarında Termodinamiğin 1. yasası dikkate alınır. Verim tanımlamalarında, girdi ve çıktı değişkelerinin hepsinin aynı enerji biriminden olmaları gerekir. T1 ve T2 sıcaklığındaki iki ısı kaynağı arasında çalışan bir ısı makinası, T1>T2 olması koşulunda, T1 sıcaklığındaki kaynaktan Q1 ısısını alıp, T2 sıcaklığındaki kaynağa Q2 ısısını atarken, W işini üretir (Şekil 5a). Termodinamiğin birinci yasasına göre, bir sistem termodinamik çevrime uğrarken, sisteme eklenen net ısı, sistemle çevresine yapılan net işe eşdeğerdir. ………………………….(3.1) Q1 − Q2 = W ..........…………………(3.2) Olumsuzlukları Verimleri daha yüksektir. Kısmi yük verimleri daha iyidir. Daha kesintisiz olarak çalışabilirler. Doğal gaz hattının varlığından bağımsızdırlar. SO emisyonu üretirler. Baca gazı çiğ noktası yüksektir. Yatırım maliyeti yüksektir. Daha fazla gürültü ve titreşim vardır. Bakım ve onarım giderleri yüksektir. (3.4) Giren yararlı enerjinin çıkan enerjiye oranı, toplam enerji verimi olarak tanımlanır. Isı ve elektrik üreten bir sistem için toplam enerji verimi aşağıdaki gibi tanımlanır. (3.5) Burada; W = üretilen elektrik veya mekanik enerji, Q = gönderilen buhardaki ısı enerjisi ve H = giren enerjidir. Giren enerji olarak genellikle yakıtın alt ısıl değeri (LHV) dikkate alınır. Elektrik üreten sistemler için, W simgesinin elektriği mi, yoksa mekanik enerjiyi mi belirttiği tanımlanmalıdır. Eşitlik (3.5) ile verilen verim tanımlaması, kojenerasyon sistemi verimi, toplam verim veya enerji yararlanılan faktörü olarak adlandırılır. Kojenerasyon tesislerinde elektrik (ηel) ve ısı üretme verimi (ηQ) ayrı ayrı tanımlanabilir. (3.7) Elektrik ve ısı üretme verimi tanımlarından, güç ve ısı üretim tesislerinin verimini belirlemek için yararlanılır. Elektrik ve ısı üretme verimlerinin toplamı, toplam enerji verimini veya kojenerasyon tesisi verimini (eşitlik 3.5) verir. (a) Kojenerasyon tesislerini tanımlamak için yaygın olarak kullanılan bir diğer gösterge de güç/ısı oranıdır. Güç/ısı oranı (σ), üretilen elektriğin buhar ile gönderilen ısı enerjisine oranıdır. (3.8) 3.2. Isı ve Gücün Ayrı Olarak Üretilmesi İçin Referans Tesisler Elektrik (ηel,ref) ve ısı (ηQ,ref) verimlerini dikkate alarak, elektrik ve ısının ayrı olarak üretilmesi için referans tesislerin tanımlanması gerekir. Buna bağlı olarak, yakıt enerjisinin referans miktarları da tanımlanır. 3. Kojeneasyon Sistemlerinin Verimi 3.1. Enerji Verimi Verim, ekonomik gelişme ve enerji tüketimindeki artış arasındaki ilişkileri tanımlayan en önemli göstergelerden birisidir. Günümüzde, enerji verimliliğinin artırılması için en önemli sebepler, küresel iklim değişiklikleri ile ilgilidir. CO2 emisyonlarının azaltılmasına yönelik çevresel etmenlere yoğun ilgi gösterilmesine karşın, enerji verimliliğinin nasıl tanımlanması gerektiğine Kojenerasyon uygulamalarında çevreye atılan ısı enerjisi (QL), kojenerasyon sisteminde kullanılır. Bu nedenle, enerjiden yararlanma oranı (EYO), en yüksek düzeye ulaşmaktadır[4]. (3.6) Tablo 2. Dizel Motorların Doğalgaz Motorlarına Kıyasla Üstünlük ve Olumsuzlukları[5] Üstünlükleri Şekil 5b’deki ısı makinasının çalışma ilkesi dikkate alındığında, bir ısı makinasında üretilen iş (W), sisteme verilen enerjiye (QH) oranlanarak ısı verimi (η) tanımlanabilir. Kojenerasyon uygulamalarında burada tanımlanan ısı verimi, elektrik çevrim verimi olarak adlandırılmaktadır. (b) Şekil 5. Isı makinasının çalışma ilkesi. (3.9) (3.10) 95 POSTER BİLDİRİLER ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU POSTER PROCEEDINGS . (3.11) Tablo 3. Kojenerasyon Tesisi için Ekserji Etkinliği Tanımlamaları[7] Tanımlama Bu eşitliklerde tanımlanan yakıt miktarları, aynı miktarlardaki elektrik ve ısıyı referans tesislerde ayrı ayrı üretmek için gerekli olan yakıt miktarlarıdır. Referans verim değerleri, mevcut en iyi teknoloji veya mevcut tesislerin ortalamasına bağlı olarak tanımlanabilir ve mevcut tesisler ile en iyi teknoloji arasında bir uyuşma sağlayacak şekilde seçilebilir. 3.3. Eşdeğer Elektrik Verimi Elektriğin; termodinamik, teknolojik ve ekonomik yönlerden ısı enerjisinden önemli farklılıkları vardır. Bu farklılıkları dikkate almak için, ekserji kavramından yararlanılmaksızın, eşdeğer elektrik verimi (eev) şeklinde, bir verim tanımlaması yapılabilir[6]. NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Eşitlik Açıklama Toplam ekserji etkinliği (Ψtot) Ψtot=(W+EQ)/EF Net ekserji etkinliği (Ψnet) Ψnet=(W+EQ)/EF+Wc Isı enerjisinin ekserjisi (EQ) Alternatif bir yöntem olarak ısı enerjisinin bir bölümü (ideal olarak elektriğe dönüştürülebilen bölümü) verim tanımlamasında yer alabilir. Bu şekilde yapılan verim tanımlaması, basit ekserji etkinliğini çağrıştırmak ile birlikte, ısının gerçek ekserji içeriği dikkate alınmamaktadır. Bu kavram, ABD yönetmeliği olan PURPA’da dikkate alınmıştır. Burada buhardaki enerjinin yarısı elektriğe eklenmektedir. (3.13) PURPA değerlendirme ölçütüne göre, ηeev ≥ 0.425 (ısı enerjisi, toplam çıktının % 15’inden küçük ise 0.45) ve referans ısı etkinliği, ηQ,ref = 0.90’dır[6]. 3.4. Ekserji Verimi Enerjinin korunumunu belirten termodinamiğin birinci yasası dikkate alınarak yapılan verim analizinde, sisteme giren ve çıkan enerji miktarına bağlı olarak nicel bir hesaplama yöntemi uygulanır. Son yıllarda termodinamik yönden etkin ısı geçişi gerçekleşen sistemlerin tasarımında, termodinamiğin birinci yasasına ek olarak, ikinci yasası da dikkate alınmaktadır. Kojenerasyon tesisinden elde edilen enerjinin, başlangıçta sisteme verilen enerjiye oranı olarak tanımlanan enerji verimi, ideal bir verim ölçütü olarak uygun değildir. Kojenerasyon tesislerinin verimlerinin belirlenebilmesi için, Termodinamiğin birinci yasasına bağlı olarak birçok verim tanımlaması yapılmıştır. Kojenerasyon tesislerinin verimlerini karşılaştırabilmek için Termodinamiğin ikinci yasasından yararlanılabilir. Kojenerasyon tesislerinde üretilen elektrik ve ısı enerjisi arasındaki kalite farkı ekserji verimine bağlı olarak tanımlanabilir. Toplam ve net ekserji verimlerinin belirlenmesi için dikkate alınan tanımlamalar Tablo 3’te verilmiştir. 96 Yakıtın kimyasal ekserjisi (EF) Wc= tesiste tüketilen elektrik miktarıdır. EQ =αQQ Bir sistemde ısı enerjisi, buhar, sıcak su, hava veya sıcak yağ gibi ısı taşıyıcı bir akışkan aracılığı ile taşınır. Bu durumda ısı enerjisi, ısı taşıyıcı akışkanın ilk ve son durumları arasındaki entalpi farkıdır. Isı enerjisinin ekserjisi EQ, ısı taşıyıcı akışkanın termomekanik ekserjisindeki farktır. Bu iki büyüklüğün oranı, ısı enerjisinin kalite farkı olarak tanımlanabilir. Isı enerjisi ile bu enerjinin ekserjisi arasındaki oran (αQ) için 0.28 değeri kullanılabilir. Bu değer, 2.5 bar basınç ve 140 0C sıcaklıktaki düşük basınçlı buhar ve dönüş suyu sıcaklığı 53 0C olan uygulamalar için geçerlidir. EF=αFH Elektrik ve mekanik enerjinin ekserji değerleri, enerji değerlerine eşittir. Hidrokarbon karışımlarından oluşan bir çok yakıt için, yakıt kimyasal ekserjisi olarak, yakıtın alt ısıl değerinin 1.04-1.06 katı dikkate alınır. (3.12) Bu tanımlamada, kojenerasyon tesisine yakıtla verilen enerjinin, ısıyı ayrı bir kazan tesisinde ηQ,ref etkinlikte üretmek için gerekli olan yakıt kadar azaldığı kabul edilir. Bu tanımlamaya göre, ısı enerjisi her durumda belirli bir verimlilikte üretilmektedir. Yakıtın geri kalan miktarı, elektrik üretimi için kullanılır. Bu tanımlamadaki ilke, kojenerasyon tesisi, gereken miktarda ısı üretmek için çalışmasına karşın, elektrik üretimi çok değişkendir. Burada; EQ= üretilen ısıl ekserji EF= tesiste tüketilen ekserji ve W= üretilen elektriğin ekserjisidir. 4. Sonuç ve Öneriler Değişik mühendislik uygulamaları için enerji değerlerini belirleyen esas etmen, iş yapabilme kapasitesidir. İş yapabilme kapasitesinin bir ölçütü de enerji kaynağının ekserjisidir. Ekserjetik verim; ekserjiye bağlı olarak belirtilebilen bir etkinlik sağlayan bir tesis veya tesis bileşeninde gerçekleşen herhangi bir kararlı durumdaki işlem için tanımlanabilen genel bir verim ölçütüdür. Isıl sistemler için ekserji analizinin yararları aşağıdaki gibi özetlenebilir: Entropi üretiminin en aza indirilmesine dayanan sistem tasarımlarının geliştirilmesine yardımcı olur. Herhangi bir enerji dönüşümü sisteminin uygun olarak tasarımlanması ve işletilmesine olanak sağlar. Termodinamik bir sistemdeki kayıpları yorumlama olanağı sağlar. Farklı tür ve kalitede fazla miktarda enerji gerektiren (sıcak su elde edilmesi, buhar üretimi ve soğutma vb.,) uygulamaların ve enerji dönüşümü işlemlerinin tasarımı ve etkin olarak işletilmesi için uygundur. Kaynaklar [1] İnallı M., Yücel HL. ve Işık E., “Kojenerasyon Sistemlerinin Teknik ve Ekonomik Uygulanabilirliği”, Mühendislik ve Makina, 506, 2002. [2] Gülşen O. ve Koçak T., “Kojenerasyon Nedir? Kojenerasyon Teknikleri ve Sistem Seçimi”, Bölgesel Isıtma ve Kojenerasyon Konferansı Bildiriler Kitabı, 33-58, 1998. [3] Ağış Ö., “Türkiye’de Kojenerasyon Teknolojisinin Gelişmesi ve Geleceği Türkiye”, İTÜ Enerji Çalıştayı ve Sergisi 22-23 Haziran 2006. [4] Işık E. ve İnallı M., “Kojenerasyon ve Bölgesel Isıtma sistemlerindeki Gelişmeler”, Mühendis ve Makina Cilt 46, Sayı 550, 2010. [5] Değirmencioğlu HA., “Kojenerasyon Sistemleri” Ege Bölgesi Enerji Forumu, Denizli, 12-13 Ekim 2009. [6] Nesheim SJ. and Ertesvag IS., “Efficiencies and Indicators Defined to Promote Combined Heat and Power”, Energy Conversion and Management 48, 1004-1015, 2007. [7] Ertesvag IS., “Exergetic Comparison of Efficiency Indicators for Combined Heat and Power (CHP)”, Energy; 32: 2038–2050, 2007. Summary Combined heat and power generation (CHP) or cogeneration has been considered worldwide as the major alternative to traditional systems in terms of significant energy saving and environmental conservation. Small-scale and micro-scale CHP systems are particularly suitable for applications in commercial buildings, such as hospitals, schools, industrial premises, office building blocks, and domestic buildings of single or multifamily dwelling houses. Smallscale and micro-scale CHP systems can help to meet a number of energy and social policy aims, including the reduction in greenhouse gas emissions, improved energy security, investment saving resulted from the omission of the electricity transmission and distribution network, and the potentially reduced energy cost to consumers. Efficiency is recognized as a key to break the link between economic growth and the increase in energy consumption. Today, the most important international incentive for promoting energy efficiency is related to the mitigation of climate change. In spite of increasing environmental focus such as reductions in CO2 emissions and the extensive material written about ’’energy efficiency’’, there is little focus on how to define the terms. To define ‘‘useful output’’ and ‘‘energy input’’, there are a number of methodological considerations that can be measured and expressed in different ways, with the potential for misleading or faulty comparisons. An increasing number of different definitions occur in many countries. Within the EU, practice differs considerably in how to evaluate CHP efficiency. The new CHP directive from the European Union describes the process for developing a future standard for CHP efficiencies. BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM ANTALYA GÜNEŞEV VE EKOLOJİK EĞİTİM MERKEZİ Engin ERARSLAN Antalya Büyükşehir Belediyesi, Temiz Enerji Şube Müdürlüğü Güneşev – Ekoev Nedir? Antalya Türkiye’nin ilk güneş kenti, Antalya Ekolojik Eğitim Merkezi ise, Antalya’nın simgesi oluyor. Yaklaşık 10.000 m2 arazi üzerine konuşlanacak olan birim, enerjisini güneşten ve rüzgârdan, suyunu yağmurdan karşılayacak. Serasından meyvesini ve sebzesini üretecek olan Güneşev’in yapı malzemeleri doğaya ve insana zarar vermiyor. Karbon salınımı sıfır olacak olan Güneşev’in elektrik ve su faturası olmayacak. Kapıları herkese açık olacak olan Güneşev’in yeri ise herkesin çok rahat ulaşabileceği bir yerde; 5M Migros Alışveriş Merkezi’nin hemen köşe kavşağında olacak. 30 büyük sponsorun yanı sıra uluslararası bazlı desteklerle de kapılarını ziyaretçilerine açmayı hedefleyen Güneşev, % 80’lik kısmı tamamlanarak açılışa doğru hızla yaklaşıyor. Merkez İçinde Neler Var? Kanalizasyon bağlantısı olmayıp tüm atık su; yıkama, bahçe sulama, kompost üretimi gibi farklı alanlarda kullanılacak. Doğalgaz-LPG-kömür vb. aktif ısıtma sistemi olmayacak; tüm talep, pasif iklimlendirme ve güneş mimarisine ek olarak yüksek verimli güneş kolektörleri ve su kaynaklı ısı pompası ile karşılanacak. 190 metrekarelik alan üzerinde depreme karşı sağlıklı ve güvenli bir model oluşturulacak. Yapıya, çevre dostu bina belgesi LEED sertifikası alınacak. Kim Kullanacak? Antalya halkı, özellikle öğrenimi süren çocuk ve gençler, Antalya’yı ziyarete gelen yerli ve yabancı turistler, Yenilenebilir enerjiler üzerine araştırma yapmak isteyen kurumlar, Özellikle Akdeniz Üniversitesi, Antalya Büyükşehir Belediyesi Tüm destekçi / sponsor firmalar Kaynak - ABB Güneşev ve Ekolojik Eğitim Merkezi Tanıtım Broşürü Güneşev-Ekoev, 50 kişilik bir adet eğitim salonu, laboratuvarı, kafeteryası ve yönetim birimlerinden oluşacak. Bahçesinde ise; ekolojik tarım yapılan sebze/meyve bahçesi ve serası, güneş enerjisi ile çalışan güneş bisikletleri ile rahatlıkla kullanılabilecek parkurları, yürüyüş parkuru, araziyi çevreleyen ve doğal sit olan kanyonların izlenebileceği seyir terasları, rekreasyon alanları bulunacak. Güneşev – Ekoev’in Özellikleri Şebeke elektriğine bağlı olmayacak; tüm elektrik ihtiyacını güneş ve rüzgâr enerjisinden karşılayacak. Şebeke suyuna bağlı olmayacak, tüm su ihtiyacını yağmurdan sağlayacak. Tüm aydınlatması özel tasarruflu LED sistemi ile yapılacak. Tüm elektrik tüketimi A+ sınıf elektrikli aletler kullanılarak minimize edilecek. 33 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM GÜNEŞKENT –YEŞİL ANTALYA– PROJESİ “GELECEĞİ BUGÜNDEN KURUYORUZ” Engin ERARSLAN Antalya Büyükşehir Belediyesi, Temiz Enerji Şube Müdürlüğü “Güneşkent -Yeşil Antalya- Projesi”, Türkiye’de ilk kez bir kentin; yerel yönetimin öncülüğünde, iklime, insana, kültürel ve doğal mirasa saygılı, sürdürülebilir ve herkes için yaşanabilir geleceğin tüm paydaşlarınca katılımcı bir şekilde bugünden biçimlendirileceği uzun soluklu bir girişimin adıdır. Doğal ve tarihi mirası, ekonomik önemi ile Türkiye’nin incisi Antalya, yaşanabilir geleceğini güvenceye alacak böyle bir girişimi fazlasıyla haketmektedir. Güneşkent -Yeşil Antalya-, dünyanın dört bir yanında iklim dostu kentler, yeşil kentler, güneş kentleri gibi sayısız girişimin derslerini projeye taşıyacak, uluslararası alanda dayanışma ağlarına üye olacaktır. Güneşkent -Yeşil Antalya-, Türkiye’de büyük kentlerin kâbusu olan ulaşım sorunları, çevre kirliliği, plansız ve insana duyarsız büyüme, yaşayanlarının ve paydaşlarının parçası olmadığı yanlış kararların olumsuz etkileri gibi etkenleri bertaraf edecek bir bölgesel gelişmenin ilk adımlarını atmak istemektedir. İklim değişikliği, insanlığın karşı karşıya kaldığı en aşılması zor görünen sorunlardan biridir. Toplumsal, kültürel davranış kalıplarından ve tüketim alışkanlıklarından, enerji üretim ve tüketim profiline, mal ve hizmet üretim biçimlerinden doğaya dost olmayan kentleşmeye, iklim değişikliği insanlığın tüm varlığını yeniden ve iklim dostu olarak gözden geçirmesi zorunluluğunu dayatmaktadır. Güneşkent Antalya, uzun vadede iklim dostu bir kent yaratmanın gereklerini ortaya koymaya çalışacak, gereksinim duyulacak her türlü yetenekleri belirleyecek ve gerçekleşme yolunda ilk adımları atacaktır. Enerji üretim, tedarik ve tüketimi, yapı stoku, ekonomi sektörler ve gelecekleri, yaşanabilir bir kent ekolojisi ve geleceği, sürdürülebilir ulaşım, kentsel ekonominin geleceği, yeni ekonomik gelişme ve ‘yeşil yenilenme’ yoluyla nitelikli istihdam yaratma potansiyelleri gibi tüm canalıcı alanlar Güneşkent -Yeşil Antalya‘nın üzerine eğileceği konular olacaktır. Güneşkent -Yeşil Antalya-, tüm uzun vadeli amaç ve hedeflerin paydaşlarca katılımcı bir şekilde belirlenmesine çalışacak, sürdürülebilir kent kurgularını yaratıcı kamusal kampanyalarla oluşturmaya, yaymaya ve gerçekleştirmeye çalışacaktır. Güneşkent -Yeşil Antalya-, uzun soluklu bir girişimin sadece ilk adımıdır. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde Türkiye’nin yukarıda sıralanan çok sayıda alan ve disiplinde ülkenin birikimini ve zenginliğini kullanmaya çalışacak ama uluslararası deneyimden de sonuna kadar yararlanacaktır. 34 Güneşkent -Yeşil Antalya-, Antalya Büyükşehir Belediyesi (ABB) öncülüğünde Güneş Enerjisi Sanayi ve Endüstrisi Derneği (GENSED), Ulusal Fotovoltaik Teknoloji Platformu (UFTP), Akdeniz Üniversitesi (AU), Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Ege Üniversitesi Güneş Enerjisi Enstitüsü (EU–GEE), Muğla Üniversitesi (MU) ve Sabancı Üniversitesi(SU)’nin koordine ettikleri bir takım ile yola koyulmaktadır. BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM WHR – AĞIR SANAYİDE ATIK ISIDAN ENERJİ GERİ KAZANIMI Halim TEKKEŞİN SC Endüstri A.Ş. Özet Summary WHR, Waste Heat Recovery kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır ve Türkçe’ye “Atık Isı Geri Kazanımı” olarak çevrilebilir. Başta çimento sektörü olmak üzere, demir-çelik ve cam sanayi gibi yüksek ısıl işlemlere sahip olan proseslerde kullanılmayan ısıl enerjiden, elektrik enerjisi üretimi teknolojisidir. 1970’lerde Japonya’da popüler olan WHR sistemleri, 1990’ların sonlarına doğru devlet teşvik ve yaptırımları sayesinde Çin’de de popüler olmuştur. Günümüzde ise bu sistemler Çin’den tüm dünyaya yayılmaktadır. WHR sistemlerinin en önemli özelliği, üretilen enerjinin ekonomik ve çevre dostu olmasıdır. Enerji fiyatlarının ve enerji verimliliği bilincinin artması ile WHR sistemlerinin sanayide kullanımı gün geçtikçe artmaya devam etmektedir. WHR is an acronym obtained from the words Waste Heat Recovery. Particularly in cement process, but also in iron-steel and glass processes, which have thermal energy, it is the technology benefited for electrical energy generation. WHR systems which were popular in Japan in the 1970s have become popular in China since the late 1990s, thanks to government incentives and sanctions. Today, these systems continue to spread from China to the world. The most important feature of WHR systems is that the energy produced is economic and environmentally friendly. Due to increases in energy prices and in awareness of energy efficiency, the installation of WHR systems in industry continues to rise day by day. WHR sistemlerinde temel ekipmanlar boyler, türbin, jeneratör, tozsuzlaştırma odası, soğutma kulesi ve kimyasal arıtma sistemidir. Bu sistemlerde kullanılan boylerler genelde özel tasarlanmış, yüksek teknolojili tek kademeli, çift kademeli ya da flaşörlü boylerlerdir. WHR sistemleri genel olarak yüksek sıcaklıklı atık gazlar için klasik buhar teknolojili ya da düşük sıcaklıklı atık gazlar için organik Rankine dönüşümü teknolojili olabilir. Klasik buhar kullanan sistemlerde ısıl değeri yüksek olan atık gazın enerjisinden boylerde faydalanılarak buhar üretilir. Daha sonra bu buhar türbine gönderilerek jeneratör yardımı ile elektrik enerjisi elde edilir. Türbin çıkışından elde edilen su soğutularak yeniden kullanılmak üzere kimyasal arıtma ünitesine gönderilir. WHR sistemlerinin özellikle çimento sektöründe kullanımı çok yaygınlaşmıştır. Çimento fabrikalarının 280-350 °C arasındaki ön ısıtıcı sonrası atılan gazlardan ve soğutma çıkışında 250-300 °C olan ve çoğunlukla direkt olarak atmosfere atılan gazlardan elektrik elde etmek mümkündür. Ortalama 3200 ton/gün klinker üretimine sahip bir klinker üretim hattından, kullanılan teknolojiye ve hammaddenin rutubetine bağlı olarak 3,0 ila 6,0 MW arasında bir elektrik enerjisi elde edilebilmektedir. Böyle bir tesisin işletme maliyeti 2 cent/kWh civarında olduğundan fabrika içerisinde hidroelektrik santrali çalıştırmak ile aynı performansta tasarruf sağlar. Bedava yakıtla elektrik üretmek, bacaların toz yüklerinde önemli miktarlarda düşüş sağlamak ve bunlar gibi birçok avantajı bulunmaktadır. Ayrıca, elektrik üretiminde fosil kaynaklar kullanılmadığından karbondioksit kredisi kazanılması mümkündür. 1 kWh elektrik üretimi sayesinde 0,65 kg CO2 kredisi sağlanabilir. The main equipments in WHR boiler systems are turbine, generator, dedusting chamber, cooling tower and chemical treatment unit. Boilers used in these systems are usually tailor-design, hightech and single-stage, double-stage or flasher type boilers. In general for WHR systems, conventional steam technology is applied to high-temperature waste gases and Organic Rankine conversion technology is applied to low-temperature waste gases. In conventional steam technology systems, waste gas with a high calorific value is used in the boiler to produce steam to be used in the turbine. Then, by sending the steam to turbine, electrical energy is obtained with the help of generator. Water exiting from the turbine is cooled down and sent to the chemical treatment unit for reuse. WHR systems are widespread especially in the cement industry. In cement plants using the gases thrown into the atmosphere gases after pre-heating, with 280-350°C temperature, and the exit gases taken directly from the cooling with 250-300°C temperature, it is possible to generate electricity. By a clinker production line with production capacity of 3200 tons/day in average, depending on the technology and the humidity of raw materials used, electrical energy between 3.0 and 6.0 MW can be obtained. Since such a facility has operating cost of approximately 2 cents/ kWh, same performance of saving can be obtained like a hydroelectric power plant running in this facility. WHR has many advantages such as free fuel to generate electricity, significant amount of drop on chimneys’ dust loads, etc. In addition, since fossil fuel resources are not used in electricity generation of these systems, it is possible to gain carbon credits. 0.65 kg of CO2 credits can be achieved through the production of 1 kWh of electricity. 35 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM TARIMSAL ÜRETİMDE ENERJİ VERİMLİLİĞİ H. Hüseyin ÖZTÜRK Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makinaları Bölümü Özet Tarımsal üretim işlemlerinde kullanılan girdilerin toplam enerji değerinin, elde edilen ürünün enerji değeri ile karşılaştırılması, üretim verimliliğinin değerlendirilmesi için daha gerçekçi bir yaklaşımdır. Enerji çıktı/girdi oranının düşük bir değerde olması, etkin bir üretim tekniği uygulanmadığını ve girdilerin zamanında ve/veya yeterli olarak kullanılmadığını belirtir. Enerji etkinliğinin artırılması, enerji kaynaklarının çevresel etki değerlendirmesi açısından önemlidir. Daha az enerji kullanmak ve çevreye en düşük düzeyde zarar vermek için, sistem etkinliğinin artırılması gerekir. Bu çalışmada, tarımda enerji kullanım etkinliğinin belirlenmesinde yararlanılan; enerji oranı, özgül enerji, enerji üretkenliği ve net enerji verimi göstergeleri incelenmiş ve tarımsal üretimde enerji kullanım etkinliğini artırmak için alınması gereken önlemler tartışılmıştır. 1. Giriş Dünyanın batı bölgelerinde yaklaşık 1945 yılından bu yana tarım büyük ölçüde mekanize olmuş ve gübre, tarım ilaçları yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Fosil yakıtların kullanıldığı mekanizasyon araçları, tarımda insan gücünün kullanımını sınırlandırmıştır. Tarımda doğrudan veya dolaylı olarak fosil yakıt enerjilerinin kullanılması, üreticiler açısından ekonomik olarak kazançlı duruma gelmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde, başta gübre üretimi ve makina kullanımı olmak üzere, tarımsal üretimde fazla miktarda fosil yakıt kullanılmaktadır. Modern tarımsal üretim işlemlerinin fosil yakıt kullanılmadan gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Fosil yakıt enerjisi, besin üretim hızını etkilemekle birlikte, genellikle besin enerjisine dönüştürülememektedir. Örneğin, gübre, ürün gelişimini hızlandırır ve besin üretimini artırır. Fakat gübre üretiminde kullanılan enerji ürün içinde görünmez. Üretimi desteklemesine ve arttırmasına rağmen, enerji üretimi, dönüşüm işleminin bir bölümü değildir. Giren enerji miktarı ürüne bağlı olarak değişmekle birlikte, ürün ile kazanılan enerji miktarı kullanılan enerjiden türetilmemektedir. Modern tarımsal üretim sistemlerinde, verimi artırıcı yapay yöntemler uygulanmaktadır. Dünyanın batı bölgelerinde 1950’li yıllarda tarımsal üretimde yoğun bir şekilde mekanizasyon uygulaması ve pestisit kullanımı başlamıştır. Tarımda mekanizasyon uygulamaları sonucunda, tarımsal üretim artmış ve yeni alanlar tarımsal üretime açılmıştır. Diğer taraftan, tarımdaki modern teknolojik uygulamalar için enerji tüketimi artmıştır. Tarım alet/makinaları ve pestisit kullanımı, en önemli enerji kaynağı olan fosil yakıtların tüketimini gerektirmektedir. Ek enerji kullanımı, doğal sistemler ile karşılaştırıldığında, tarımsal ekosistemlerin enerji etkinliğini önemli düzeyde azaltmaktadır. Özellikle pestisit 36 üretimi için yoğun bir şekilde enerji tüketilir. Tarımsal sistemler, doğal işlemleri de kapsadığından, doğal kaynakların yönetiminde enerji etkinliğinin değerlendirilebilmesi için, enerji kullanımının analiz edilmesi gerekir. Bu çalışmada, tarımda enerji kullanım etkinliğinin belirlenmesinde yararlanılan; enerji oranı, özgül enerji, enerji üretkenliği ve net enerji verimi göstergeleri incelenmiş ve tarımsal üretimde enerji kullanım etkinliğini artırmak için alınması gereken önlemler tartışılmıştır. 2. Tarımsal Üretimde Enerji Kullanımı Enerji kaynaklarının kıtlığı ve dikkatsiz kullanılması sonucunda oluşan istenilmeyen yan etkiler, enerji tüketimini doğru bir şekilde planlanma ve dikkatli bir şekilde değerlendirmeyi gerektirmektedir. Tarımda enerji kullanımı iki grupta incelenir: a) Doğrudan enerji kullanımı: Elektrik, yakıt, yağ, kömür, petrol ürünleri, doğal gaz, biyokütle vb. yakıtların tüketilmesine ilişkin enerji girdileri. b) Dolaylı enerji kullanımı: İnsan ve hayvan iş gücü, tarım alet/ makinaları, gübre, tarımsal savaş ilaçları, sulama ve tohumluk üretimi için tüketilen enerji miktarı. Enerji girdisi, belirli bir kaynağın üretimi için doğrudan ve dolaylı olarak tüketilen enerji miktarıdır. Tarımsal üretimde kullanılan enerji, doğrudan ve dolaylı olarak tüketilen enerji olarak incelenebilir. Doğrudan tüketilen enerji, kimyasal bir tesiste olduğu gibi, üretim yerinde yakılan yakıt olarak değerlendirilebilir. Dolaylı tüketilen enerji ise, bu kimyasal tesisin dışında yakılan yakıt olarak değerlendirilir. Tarımsal üretimde doğrudan enerji girdisi, görünür enerji gereksinimlerinden oluşur. Diğer taraftan, dolaylı enerji girdisi daha az görünür özellik taşır. Bir tarım işletmesinde tüketilen enerjinin yaklaşık 1/3’ü doğrudan enerji girdisi şeklinde iken, yaklaşık 2/3’i dolaylı enerji girdisi özelliğindedir. Dolaylı enerji maliyetleri çok yüksek olabilir ve tarımda/toplumda kullanılan teknolojileri etkileyebilir. Doğrudan enerji girdisinin tanımlanması ve analiz edilmesi kolaydır. Diğer taraftan, dolaylı enerji girdisinin tanımlanması ve analiz edilmesi kısmen daha zordur. Herhangi bir sektör için enerji analizi yapılırken bu yaygın bir sorundur. Bazı dolaylı enerji girdileri, toplam enerji tüketiminin belirli bir oranı olarak dikkate alınabilir. Örneğin, tarımsal üretim işlemlerinde kullanılan alet/ makinaların tamir ve bakım giderleri, satın alma maliyetinin belirli bir oranı olarak dikkate alınmaktadır. Benzer yaklaşım, tamir/bakım işlemleri için enerji girdisinin belirlenmesi amacıyla uygulanırsa, üretim enerjisinin belirli bir oranı tamir/bakım enerji girdisi olarak dikkate alınabilir. BİLDİRİLER KİTABI ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU PROCEEDINGS BOOK NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM 3. Tarımsal Üretimde Enerji Girdileri Tarım ürünlerinin; taşınması/dağıtılması, işlenmesi ve saklanması için fazla miktarda enerji kullanılır. Tarım ürünlerinin tarladan yemek masasına getirilmesine kadar geçen süreçte fazla miktarda enerji tüketilir. Tarımsal işlemlerde birim alan için enerji girdisi aşağıdaki gibi tanımlanır: 3.1.1. Yakıt enerjisi Tarımsal üretimde birim üretim alanı (ha) için tüketilen yakıt enerjisi miktarı, üretim işlemleri sırasında traktör tarafından tüketilen yakıt miktarı ve tüketilen yakıtın ısıl değerine bağlı olarak aşağıdaki gibi hesaplanır: Eyk = Myk+IDyk (3.4) k =r TEG = ∑ (FEG + KEG + BEG ) k =1 (3.1) k Burada, TEG = Toplam enerji girdisi (MJ/ha), FEG = Üretim işlemlerinde fiziksel enerji girdisi (MJ/ha), KEG = Üretim işlemlerinde kimyasal enerji girdisi (MJ/ha), BEG = Üretim işlemlerinde biyolojik enerji girdisi (MJ/ha) ve k = Üretim işlemidir. Tarımsal üretimde insan/hayvan/makina gücü gibi değişik güç kaynaklarından yararlanılır. Tarımsal üretim işlemlerinde bu güç kaynaklarından karşılanan enerjiler, fiziksel enerji girdilerini oluşturur. Tarımsal üretimde başlıca kimyasal enerji girdileri, kimyasal gübreler ve tarım ilaçlarıdır. Kimyasal gübrelerin üretiminde kullanılan toplam enerji miktarı, gübre üretim enerjisi anlamında gübrenin enerji eşdeğeri olarak tanımlanır. Kimyasal gübre üretiminde kullanılan enerji miktarında; hammaddenin çıkarılmasında, taşınmasında, gübre üretim işlemlerinde ve son olarak üretilen gübrenin taşınmasında kullanılan enerji miktarları dikkate alınır. Tohumluk ve diğer hormonlar biyolojik enerji girdileri olarak dikkate alınır. Tarla bitkilerinde genellikle hormon uygulanmadığından, biyolojik enerji girdisi olarak sadece tohumluk enerjisi dikkate alınır. Tarım alet/makinaları, pestisit ve gübre üretiminde tüketilen enerji miktarı, tarımsal üretimde kullanılan enerjinin yaklaşık % 90’ını oluşturur. Kimyasal gübreler ve tarım alet/makinalarının enerji maliyetleri, tarımsal üretimdeki enerji maliyetlerinin yaklaşık 2/3’ünün oluşturur. Bitkisel üretimde kullanılan toplam enerjinin % 2-4’ü, pestisit kullanımı sonucunda gerçekleşir. Tarımsal üretimindeki toplam enerji girdisi, doğrudan ve dolaylı enerji girdileri olarak iki grupta incelenir: TEG = EGdğ+EGdy (3.2) Burada; EGdğ = doğrudan enerji girdisi (MJ/ha) ve EGdy = doğrudan enerji girdisidir (MJ/ha). 3.1. Doğrudan Enerji Girdileri Tarımsal üretim işlemleri sırasında, tarım alet/makinaları tarafından tüketilen yakıt ve yağ enerjileri doğrudan enerji girdisi olarak değerlendirilir. EGdğ = Eyk+Eyğ Burada; EGdğ = doğrudan enerji girdisi (MJ/ha), Eyk = alan başına yakıt enerjisi tüketimi (MJ/ha) ve Eyğ = alan başına yağ enerjisi tüketimidir (MJ/ha) (3.3) Burada; Eyk = alan başına yakıt enerjisi tüketimi (MJ/ha), Myk = alan başına traktörün yakıt tüketimi (L/ha) ve IDyk = yakıtın ısıl değeridir (MJ/L) 3.1.2. Yağ enerjisi Tarımsal üretimde motor yağı tüketimi nedeniyle gerçekleşen yağ enerjisi girdisi, üretim işlemleri sırasında kullanılan tarım traktörünün ve hasat işleminde kullanılan makinaların saatlik yağ tüketimi değerleri dikkate alınarak belirlenir. Birim üretim alanı başına toplam yağ enerjisi girdisi aşağıdaki gibi hesaplanır: Eyğ = TEyğ+HEyğ (3.5) Burada; Eyağ = toplam yağ enerjisi girdisi (MJ/ha), TEyağ = traktör kullanımına ilişkin yağ enerjisi girdisi (MJ/ha) ve BEyağ = hasat makinası kullanımına ilişkin yağ enerjisi girdisidir (MJ/ha). Tarım traktörünün saatlik yağ tüketimi, traktörün en yüksek kuyruk mili gücüne bağlı olarak aşağıdaki gibi belirlenmiştir [1]. YTt = 0,00059 x KMGmax + 0,02169 (3.6) Burada; YTt = traktörün saatlik yağ tüketimi (L/h) ve KMGmax = traktörün maksimum kuyruk mili gücüdür (kW). Tarımsal üretim işlemleri için kullanılan tarım traktörünün maksimum kuyruk mili gücü (KMGmax), traktör anma gücünün (TAG, kW) % 88’i olarak dikkate alınır ve aşağıdaki gibi belirlenir[2]: KMGmax = 0,88 x TAG (3.7) Tarımsal üretim işlemlerinde birim alan için tüketilen yağ enerjisi miktarı, üretim işlemleri sırasında traktör ve hasat işleminde kullanılan makina tarafından saatlik olarak tüketilen yağ miktarı, tüketilen yağın ısıl değeri ve traktör ve hasat makinasının alan iş verimine bağlı olarak aşağıdaki gibi hesaplanır: TEyğ(HEyğ)=YTt(YTh)xIDyğxAİİt(Aİİh) (3.8) Burada; Eyğ = alan başına yağ enerjisi girdisi (MJ/ha), YM = alan başına traktörün yakıt tüketimi (L/h), IDyğ = yağın ısıl değeri (MJ/L) ve AİK = traktörün alan iş kapasitesidir (h/ha). 3.2. Dolaylı Enerji Girdileri Tarımsal üretimde kullanılan; insan iş gücü ile tarım alet/makinaları, kimyasal gübre, tarımsal savaş ilaçları (pestisitler) ve tohumluk 37 BİLDİRİLER KİTABI ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU PROCEEDINGS BOOK NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM üretimi için tüketilen enerji miktarları, dolaylı enerji girdisi olarak dikkate alınır. EGdy=İE+ME+GE+PE+TE (3.9) Burada; EGdy = dolaylı enerji girdisi (MJ/ha), İE = insan işgücü enerjisi (MJ/ha), ME = alan başına alet/makina kullanımına ilişkin dolaylı enerji tüketimi (MJ/ha), GE = birim alana toplam gübre enerjisi girdisi (MJ/ha), PE = birim alana toplam pestisit enerjisi girdisi (MJ/ha) ve TE = birim alana tohumluk enerjisidir (MJ/ha). 3.2.1. İnsan işgücü Tarımsal üretim işlemleri sırasında tüketilen insan işgücüne ilişkin dolaylı enerji tüketimi aşağıdaki gibi belirlenir: İE= İSxÇS xİEE İA (3.10) Burada; İE = insan işgücü enerjisi (MJ/ha), İS = işçi sayısı (adet), ÇS = çalışma süresi (h), İA = işlenilen alan (ha) ve İEE = işgücü enerji eşdeğeridir (MJ/h). Burada; GE = birim alana toplam gübre enerjisi girdisi (MJ/ha), N = uygulanan azotlu gübre miktarı (kg), Neş = azotlu gübre üretimi için tüketilen enerji miktarı (MJ/kg), P2O5 = uygulanan fosforlu gübre miktarı (kg), Peş = fosforlu gübre üretimi için tüketilen enerji miktarı (MJ/kg), K2O = uygulanan potasyumlu gübre miktarı (kg), Keş = potasyumlu gübre üretimi için tüketilen enerji miktarı (MJ/kg), A = gübrelenen alan (ha) ve n = gübre uygulama sayısıdır. Tarımsal üretimde kullanılan kimyasal gübrelerin üretimi için tüketilen enerji miktarları Tablo 1’de verilmiştir. Tablo 1. Kimyasal Gübrelerdeki Saf Maddenin Üretimi İçin Enerji Tüketimi Değerleri[3]. Kimyasal Gübreler Enerji Tüketimi (MJ/kg) Azot (N) 45 Fosfor (P2O5) 8 Potasyum (K2O) 5 3.2.4. Tarım ilacı kullanımına ilişkin dolaylı enerji girdisi İkinci ürün ayçiçeği üretimde tarım ilacı kullanımına ilişkin birim alan başına toplam dolaylı enerji tüketimi aşağıdaki gibi hesaplanır: (3.13) 3.2.2. Tarım alet/makinalarına ilişkin dolaylı enerji girdisi Tarım alet/makinalarının kullanımına ilişkin dolaylı enerji tüketimi kapsamında aşağıda belirtilen enerji miktarları dikkate alınır: Alet/makinaların imalatında kullanılan hammaddelerin çıkarılması/taşınması/işlenmesi için tüketilen enerji miktarı, Fabrika/atelyede hammaddeden alet/makina tasarım/imalat işlemleri için kullanılan enerji miktarı, Alet/makinanın tamir/bakım işlemlerinde kullanılan enerji miktarı, Alet/makinanın dağıtım/taşınması için kullanılan enerji miktarı, Tarımsal üretim işlemleri sırasında, her bir tarla uygulaması için kullanılan tarım alet/makinalarına ilişkin işlenen alan başına dolaylı enerji tüketimi aşağıdaki gibi belirlenir[1]: ME= MYE+TBE+TDE xİS EÖXEIK (3.11) Burada; ME = alan başına alet/makinaya ilişkin dolaylı enerji tüketimi (MJ/ha), MYE = alet/makina yapım enerjisi (MJ), TBE = alet/makinanın tamir/bakım enerjisi (MJ), TDE = alet/makinan taşıma/dağıtım enerjisi (MJ), EIK = etkin iş kapasitesi (ha/h), EÖ = alet/makinanın ekonomik ömrü (h) ve İS = işlem sayısıdır. 3.2.3. Kimyasal gübre kullanımına ilişkin dolaylı enerji girdisi Tarımsal üretimde kimyasal gübre kullanımına ilişkin, gübrelenen birim alan başına toplam dolaylı enerji tüketimi aşağıdaki gibi hesaplanır: (3.12) 38 Burada; PE = birim alana toplam pestisit enerjisi girdisi (MJ/ha), H = birim alana herbisit uygulama normu (kg(L)/ha), Heş = herbisit üretimi için tüketilen enerji miktarı (MJ/kg(L)), I = birim alana insektisit uygulama normu (kg(L)/ha), Ieş = insektisit üretimi için tüketilen enerji miktarı (MJ/kg(L)), F = birim alana fungusit uygulama normu (kg(L)/ha), Feş = fungusit üretimi için tüketilen enerji miktarı (MJ/kg(L)) ve n = uygulama sayısıdır. Tarımsal üretimde kullanılan kimyasal ilaçların üretimi için tüketilen enerji değerleri Tablo 2’de verilmiştir. Tablo 2. Tarım İlaçlarındaki Etkili Madde Başına Enerji Tüketimi Değerleri[4] Tarım İlaçları Enerji Tüketimi (MJ/kg) Herbisitler 269 İnsektisitler 214 Fungusitler 157 3.2.5. Tohumluk kullanımına ilişkin dolaylı enerji girdisi Tarımsal üretimde kullanılan tohumluk miktarına ilişkin dolaylı olarak tüketilen tohumluk enerjisi aşağıdaki gibi hesaplanır: TE=ENx(TÜE+PTE) Burada; TE = birim alana tohumluk enerjisi (MJ/ha), EN = ekim normu (kg/ha), TÜE = tohum üretim enerjisi (MJ/kg) ve PTE = paketleme ve taşıma enerjisidir (MJ/kg). (3.14) BİLDİRİLER KİTABI ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU PROCEEDINGS BOOK NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM 4. Tarımsal Üretimden Enerji Çıktısı Tarımsal üretim sonucunda elde edilen ürünlerden kazanılan enerji miktarı, ürün miktarı ve kalitesine bağlı olarak değişir. Tarımsal üretim sisteminden enerji kazanç veya kaybının belirlenebilmesi için, üretim sonucunda elde edilen enerji miktarının hesaplanması önemlidir. Herhangi bir tarımsal üretim sisteminden üretilen enerji miktarı; ürün familyası, çeşidi, biyokütle bileşenleri ve biyokimyasal yapısına bağlı olarak değişir. Bu nedenle, belirli bir ürün grubu için üretilen enerji miktarının daha doğru bir şekilde belirlenebilmesi için, ürünün literatürde bildirilen sadece toplam biyokütle verimine bağlı enerji değerinden çok, biyokütle bileşenleri ve biyokimyasal bileşimi dikkate alınmalıdır. Tarımsal üretim sonucunda kazanılan başlıca çıktılar, ana ürün ve yan ürünlerdir. Tarımsal üretim sonucunda elde edilen ana ürün ve yan ürünlerle ilgili olarak çıkan toplam enerji miktarı aşağıdaki gibi hesaplanır: TEÇ= (AÜV x Eaü)+ (YÜV x Eyü) (4.1) Burada; TEÇ = toplam enerji çıktısı (MJ/ha), AÜV = ana ürün verimi (kg/ha), YÜV = yan ürün miktarı (kg/ha), Eaü = ana ürünün enerji eşdeğeri (MJ/kg) ve Eyü = yan ürünün enerji eşdeğeridir (MJ/kg). üretim verimliliğinin değerlendirilmesi için daha gerçekçi bir yaklaşımdır. Enerji çıktı/girdi oranının düşük bir değerde olması, etkin bir üretim tekniği uygulanmadığını ve girdilerin zamanında ve/veya yeterli olarak kullanılmadığını belirtir. Özgül enerji (MJ/kg), üretim işlemlerinde kullanılan toplam enerji miktarının, hasat edilen toplam ürün miktarına oranı olarak tanımlanır. Özgül enerji değeri, birim miktar (kg) ürün üretmek için tüketilen enerji miktarını (MJ) belirtir. Özgül enerji değerinin düşük olması, üretimdeki enerji etkinliğinin yüksek olması anlamına gelir. Enerji üretkenliği (kg/MJ), özgül enerji değerinin tersi olup, hasat edilen toplam ürün miktarının, üretim işlemlerinde kullanılan toplam enerji miktarına oranı olarak tanımlanır. Enerji üretkenliği değeri, tüketilen birim miktar (MJ) enerji miktarına karşılık üretilen ürün miktarını (kg) belirtir. Enerji üretkenliği değerinin yüksek olması, üretimdeki enerji etkinliğinin yüksek olması anlamına gelir. Net enerji verimi (MJ/ha), üretim sonucunda kazanılan toplam ürün miktarına ilişkin enerji değeri ile, üretim işlemlerinde kullanılan toplam enerji miktarı arasındaki fark olarak tanımlanır. Net enerji verimi değeri, birim üretim alanı (ha) için tüketilen enerji çıkarıldıktan sonra, birim üretim alanından (ha) üretim sonucunda kazanılan net enerji miktarını (MJ) belirtir. Net enerji verimi değerinin yüksek olması, üretimdeki enerji etkinliğinin yüksek olması anlamına gelir. 6. Sonuç ve Öneriler 5. Bitkisel Üretimde Enerji Kullanım Etkinliği Göstergeleri Bitkisel üretimde enerji etkinliği teriminden; herhangi bir ürünün üretimi için tüketilen enerji miktarına karşılık olarak elde edilen ürün miktarı anlaşılabilir. Tarımsal üretim işlemlerinde enerjinin etkin kullanımı önemlidir. İşletme ölçeğinde yapılacak olan etkin bir mekanizasyon planlaması ile işletme için uygun mekanizasyon alt yapısı sağlanmalıdır. Tarımda enerji kullanım etkinliğinin belirlenmesi amacıyla; enerji oranı, özgül enerji, enerji üretkenliği ve net enerji verimi olarak adlandırılan ve Tablo 3’te tanımlanan göstergelerden yararlanılır. Tablo 3. Tarımda Enerji Kullanım Etkinliği Göstergeleri Gösterge Tanım Birim Enerji oranı = Çıkan toplam enerji miktarı Kullanılan toplam enerji miktarı Özgül enerji = Kullanılan toplam enerji miktarı Hasat edilen toplam ürün miktarı J/kg Enerji üretkenliği = Hasat edilen toplam ürün miktarı Kullanılan toplam enerji miktarı kg/J Net enerji verimi = Çıkan toplam enerji miktarıKullanılan toplam enerji miktarı - J Enerji oranı, üretim sonucunda kazanılan toplam enerji miktarının, üretim işlemlerinde kullanılan toplam enerji miktarına oranı olarak tanımlanır. Enerji oranı, birim üretim alanında (ha) tüketilen birim miktar (MJ) enerji miktarına karşılık, üretim sonucunda birim üretim alanından (ha) kazanılan enerji miktarını (MJ) belirtir. Enerji oranı değerinin yüksek olması, üretimdeki enerji etkinliğinin yüksek olması anlamına gelir. Tarımsal üretim işlemlerinde kullanılan girdilerin toplam enerji değerinin, elde edilen ürünün enerji değeri ile karşılaştırılması, Enerji etkinliğinin artırılması, enerji kaynaklarının çevresel etki değerlendirmesi açısından önemlidir. Daha az enerji kullanmak ve çevreye en düşük düzeyde zarar vermek için, sistem etkinliğinin artırılması gerekir. Tarımda enerji kullanım etkinliğini artırmak için aşağıdaki önlemler alınabilir: İşletmelerin mekanizasyon alt yapısı için enerji verimliliği yüksek olan teknolojilerden yararlanılmalıdır. Güç kaynağına uygun kapasitede alet/makina kullanılmalıdır. İşletme için gerekli güç optimizasyonu sağlanmalıdır. Örneğin, daha az güç gerektiren işlemler daha büyük güçlü traktörlerle yapılmamalıdır. Tarım alet/makinaları tam yükte ve verimli olarak çalıştırılmalıdır. Isıtma, soğutma ve iklimlendirme uygulamalarında ısı transferi açısından etkinlik artırılmalıdır. Isı yalıtımı standartlara uygun olarak yapılmalıdır. Isı üreten, dağıtan ve kullanan tüm üniteler etkin bir şekilde yalıtılarak, ısı kayıpları en aza indirilmelidir. Atık ısı geri kazanımı uygulamaları yaygınlaştırılmalıdır. Elektrik tüketiminde kayıplar önlenmelidir. Elektriğin iş ve ısıya dönüşmesinde etkinlik artırılmalıdır. Otomatik kontrol ile insan faktörü en aza indirilmelidir. Tarımsal üretimde uygulanan gübrelerden beklenen yararın elde edilebilmesi için gübrelerin genel karakteristik özelliklerini bilmek ve etkili bir şekilde kullanmak, gübre kullanım zamanlarını ve tekniğini bilmek, gübreleme programını gübre kullanım etkinliğine yön veren faktörlere göre ayarlamak son derece önemlidir. Gübreleme yapmadan önce toprak analizlerinin mutlaka yapılmalı ve toprakta mevcut besin elementlerine göre dengeli gübreleme programı uygulanmalıdır. Tarım sektöründe fosil kökenli enerji tüketiminin azaltılması ve yenilenebilir enerjilerin kullanılmasına ilişkin aşağıdaki önlemler alınmalıdır: 39 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK Pazara bağlı önlemler: Tarımsal destek politikaları, girdi kullanımı ve üretim optimizasyonu Düzenleyici önlemler: Desteklerin çevresel etkileri incelenmeli ve girdi kullanımı sınırlandırılmalıdır. Gönüllü katılımlar: Hassas tarım uygulamaları desteklenmelidir. Uluslararası programlar: Tarımda teknoloji transferi desteklenmelidir. Kaynaklar [1] Öztürk HH., “Bitkisel Üretimde Enerji Yönetimi”, Hasad Yayınevi, (Basımda), 2010. [2] Sabancı A., “Tarım Traktörleri”, Tarım Makinaları 1. (Editör: S.M. Say) NOBEL Kitabevi Yayın Dağıtım ve Pazarlama Ltd. Şti. ISBN: 978-605-397-05-69, 2010. [3] Ramirez CA. and Worrell E., “Feeding Fossil Fuels to the Soil an Analysis of Energy Embedded and Technological Learning in the Fertilizer Industry”, Resources, Conservation and Recycling 46: 75–93, 2006. [4] Ferraro DO., “Energy Cost/Use in Pesticide Production. Encyclopedia of Pest Management”, 2003. Summary Energy consumption per unit area in agriculture is directly related with the development of technological level and production. The inputs such as fuel, electricity, machinery, seed, fertilizer and chemical take significant share of the energy supplies to the production system in modern agriculture. The use of intensive inputs in agriculture and access to plentiful fossil energy has provided an increase for standards of living and food production. However, some problems in agricultural production have been faced due to mainly high level dependency on fossil energy. Energy is considered to be a key player in the generation of wealth and also a significant component in economic development. This makes energy resources extremely significant for every country in the world. One of the challenges of climate policy is to reduce the demand for energy while maintaining increases in production. Energy efficiency is an issue in every economic sector, although most of the effort to understand and quantify this issue has been in the buildings and transport sectors. Energy efficiency in agricultural production is an under analyzed aspect of a potential climate change mitigation strategy. The agricultural machinery use is considered the main factor contributing to the total energy inputs in the agricultural system. Tillage represents half of the operations carried out annually in a field. Consequently, there is a potential to reduce energy inputs and production costs by reducing tillage. Optimization of energy use in agriculture is reflected in two ways, i.e. an increase in productivity at the existing level of energy inputs or conserving the energy without affecting the productivity. This paper explored the availability of energy efficiency reductions in agricultural sector and provides more evidence that the sector is a substantial source of potential emission reductions. This study seeks to analyze the effect of indirect and direct energy on yield using functional form. In addition to these parameters, it was also aimed to examine energy output/input, energy productivity and specific energy used in the agricultural production. 40 ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM BİLDİRİLER KİTABI ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU PROCEEDINGS BOOK NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM TEKSTİL SANAYİ SEKTÖRÜNDE MİNİMUM ENERJİ TASARRUF POTANSİYELİNİN BELİRLENMESİ Kürşat KABAKÇI Sermin ONAYGİL Ebru ACUNER İstanbul Teknik Üniversitesi, Enerji Enstitüsü, Enerji Planlaması ve Yönetimi Anabilim Dalı İstanbul Teknik Üniversitesi, Enerji Enstitüsü, Enerji Planlaması ve Yönetimi Anabilim Dalı İstanbul Teknik Üniversitesi, Enerji Enstitüsü, Enerji Planlaması ve Yönetimi Anabilim Dalı Özet Türk sanayisi son yıllarda bir duraklama dönemi içinde gibi görünse de, genellikle büyüyen ve gelişen bir yapıya sahiptir. Ülke gayri safi milli hâsılasında en büyük paya sahip olması da bu durumun önemli bir kanıtıdır. Ülkemizdeki sanayi sektörü daha çok enerji yoğun sektörlerden oluşmaktadır. Diğer yandan tekstil gibi alt sektörler, toplam ihracattaki paylarının yüksek olması nedeniyle ayrı bir öneme sahiptir. Bu açıdan, tekstil sektöründe dünya pazarında rekabet edebilirliğin artırılması için, toplam maliyetler içinde % 7 - % 14’lük paya sahip enerji tüketim maliyetlerinin azaltılmasına yönelik verimlilik çalışmaları ön plana çıkmaktadır. Bu girişimler Türkiye’de tekstil sektörünün tasarruf potansiyelinin belirlenmesi; olası verimlilik önlemlerinin geliştirilmesi ve uygulanması için bir temel oluşturacaktır. Bu çalışmada, gerçekleştirilen anket çalışmaları ile tekstil sanayisinin enerji yoğunluğundaki değişiminin faaliyet alanlarına göre belirlenmesi ile birlikte anket çalışmalarına katılan tekstil firmalarının enerji yoğunluk değerleri bazında karşılaştırılması ve minimum enerji tasarruf potansiyellerinin hesaplanması amaçlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Tekstil Alt Sektörü, Enerji Verimliliği, Enerji Yoğunluğu, Enerji Tasarruf Potansiyeli. 1. Giriş Uluslararası Enerji Ajansı (UEA), enerji alanındaki mevcut politika uygulamalarının devam etmesi durumunda, küresel enerji talebinin 2008-2035 yılları arasında yıllık % 1,4; mevcut politikaların yanı sıra ileriye dönük taahhütlerin de yerine getirilmesi durumunda ise yıllık % 1,2 oranında artış göstereceğini öngörmektedir[1]. Fosil kaynaklar içinde en büyük talep artışının doğal gaz kullanımında olması beklenmektedir. 2000 yılında 2080 milyon ton eşdeğer petrol (MTEP) olan doğal gaz üretim miktarının, özellikle Batı Avrupa’nın yüksek talebinin karşılanması amacı ile, 2030 yılında iki katına çıkacağı tahmin edilmektedir. Dünyada artan enerji ihtiyacına paralel olarak Türkiye’nin enerji talebinde de artış gözlemlenmesi kaçınılmazdır. 2008 yılında 106 MTEP’i geçen yıllık enerji arzı, 2010 yılında 126 MTEP’e ulaşmış olup, 2020 yılında ise 222 MTEP düzeyine yükseleceği beklenmektedir[2]. Bu verilere göre giderek daha fazla önem kazanan enerji verimliliği, enerjinin daha etkin bir biçimde kullanılmasını ve bu sayede kayıpların azaltılmasını ifade etmektedir. Enerji verimliliği konusu, enerji üretiminden tüketimine kadar her alanda genel etkinlik çalışmalarının tümünü kapsamaktadır. Enerji verimliliğinin önemli bir göstergesi olan enerji yoğunluğu da birim hasıla başına birincil ya da nihai enerji tüketimi değeridir. Bir ülkede veya bir sektörde hesaplanan enerji yoğunluğunun düşük olması, enerji verimliliğinin yüksek olduğu anlamına gelmektedir. Genel olarak enerji yoğunluğu, ekonominin ilk kalkınma aşamalarında artış gösterirken, gelişmiş ekonomilerde ise azalma eğilimindedir[3]. 2007 yılı verilerine göre dünya ortalaması 0,30 olan enerji yoğunluğu, Japonya’da 0,10, Türkiye’de de 0,27 olarak hesaplanmıştır[4]. Mevcut veriler ışığında, hızla gelişmekte olan Türkiye’de enerji tüketimi artarken verimli kullanmayı sağlayacak önlemlerin üretimden tüketime kadar her aşamada uygulanması da en önemli konulardan biri haline gelmiştir. Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de enerji verimliliği çalışmaları, nihai enerji tüketiminde oldukça yüksek bir paya sahip olan sanayi sektörü üzerinde yoğunlaşmıştır. Yaşanan ekonomik krize rağmen, 2008 yılı genel enerji dengesine göre, Türkiye’de toplam enerji tüketiminin % 33’ü sanayi sektörü kaynaklıdır. Krizden önceki dönemde, örneğin 2006 yılı için ise bu oran, yaklaşık % 40 olarak gerçekleşmiştir[5]. Türkiye’de, 1998 yılı GSYİH değerlerine göre 2000 yılı dolar fiyatları ile 2000-2008 yılları arasındaki birincil enerji yoğunluğu değişimi Şekil 1’de gösterilmektedir[6]. Şekle göre, son yıllarda yaşanan küresel ekonomik krizin de etkisiyle birincil enerji yoğunluğu değerinde bir düşüş eğilimi söz konusu olsa da, dalgalı bir değişim gözlemlenmektedir. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakawnlığı, 2009 yılında yayınladığı “Stratejik Plan”da, 2008 baz yılına göre birincil enerji yoğunluğunda 2015 yılına kadar % 10, 2023 yılına kadar da % 20 Şekil 1. Türkiye birincil enerji yoğunluğu değişimi. 41 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK oranında azalma sağlamayı planlamaktadır. Söz konusu hedefin gerçekleştirilmesinde, enerji tüketimindeki payı kadar tasarruf potansiyeli de yüksek olan sanayi sektörü önemli bir aktördür. Türkiye’de sanayi alt sektörleri arasında “Tekstil ve Hazır Giyim”, özellikle yarattıkları katma değer ve temininde zorluk yaşanılan yüksek elektrik enerjisi tüketimleri göz önüne alındığında, enerji verimliliği çalışmalarında öncelikli alanlardan biridir. 2008 yılında tekstil ve hazır giyim sektörünün 15,7 milyar dolar olan ihracat maliyetinin 2,5 milyar dolarını enerji kaynaklı harcamalar oluşturmuştur. Kolay bir yaklaşımla tekstil işletmelerinde enerji tüketen sistemlere yönelik enerji verimliliği uygulamaları sonucunda sağlanacak minimum % 10’luk tasarruf ile yıllık 250 milyon dolar civarında kazanç elde edilebileceği hesaplanabilmektedir[7]. Amaçlanan enerji verimliliği çalışmalarında istenilen sonuçların elde edilebilmesi büyük ölçüde mevcut durumun iyi analiz edilmesine ve olanakların doğru noktalarda kullanılmasına bağlıdır. Bu çalışmada mevcut durumun analizine yardımcı olabilmesi için gerçekleştirilen anket çalışmaları ile tekstil sanayi alt sektörünün enerji yoğunluğu değerlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Verilerine ulaşılan tekstil işletmeleri enerji yoğunluk değerleri bazında karşılaştırılarak minimum enerji tasarruf potansiyellerinin belirlenmesine de çalışılmıştır. 2. Enerji Yoğunluğunun Hesaplanması Anket çalışması, tekstil sektörünün önemli bir bölümünün yer aldığı Marmara Bölgesi’nde; İkitelli, Halkalı, Büyük Çekmece, Çerkezköy, Çorlu, Tekirdağ ve Bursa’da bulunan 230 adet işletmede; gerek birebir görüşme, gerek e-posta, gerekse telefon ile gerçekleştirilmiştir. Düzenlenen anket formunda işletmelere; tekstil sektörü içindeki ana faaliyet alanı, yıllık üretim miktarları ve net hasıla değerleri, yıllık bazda toplam enerji ve elektrik enerjisi tüketim değerleri, enerji yoğun sistem ve prosesleri ile birlikte enerji verimliliğine yönelik yaptıkları (enerji yöneticisi istihdam etme, iyileştirme uygulamaları, vb.) ile ilgili sorular yöneltilmiştir. Anket çalışması 230 işletme ile gerçekleştirilmesine rağmen, ancak 37 işletmeden alınan cevaplarda, değerlendirmede kullanılabilecek yeterli verilere ulaşılabilmiştir. Elde edilen veriler 2009 yılına ait olduğu için daha önceki yıllara ait enerji yoğunluğu değerleri ile karşılaştırma yapılabilmesi amacıyla, işletmelerin net hasıla değerlerinin seçilecek bir baz yılına göre normalize edilmesi gerekmektedir. Bu amaçla kullanılacak Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlanan ve 2003 yılı baz alınarak hesaplanan tekstil sektörü üretici fiyat endekslerinin (ÜFE) yıllara göre değişimi Tablo 1’de verilmektedir[8]. Tablo 1. Tekstil Sektörü Üretici Fiyat Endeksleri (2003=100) Tekstil Sektörü Fiyat Endeksleri Hazır Diğer Örme ya Tekstil Elyaf Yıl Kumaş tekstil tekstil da tığ işi Genel ve iplik ürünleri ürünleri ürünler 2010 149,69 159,86 133,03 144,02 169,21 142,64 2009 140,23 140,67 133,72 133,75 161,67 145,11 2008 130,73 130,91 119,17 131,98 148,36 151,67 2007 124,31 126,14 112,56 128,77 139,83 138,79 2006 119,44 121,89 110,00 131,17 130,48 123,71 2005 111,98 112,21 107,50 125,24 114,43 120,70 2004 112,97 112,96 110,13 122,41 108.04 117,87 2003 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 2002 83,18 83,18 83,18 83,18 83,18 83,18 2001 58,36 58,36 58,36 58,36 58,36 58,36 2000 32,85 32,85 32,85 32,85 32,85 32,85 42 ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Tekstil sektörüne ait ÜFE verileri kullanılarak, işletmeler tarafından verilen 2009 yılına ait net hasıla satış değerleri 2000, 2001, 2003 ve 2009 yıllarına göre hesaplanmıştır. Söz konusu hesaplamalar anket çalışmasına katılan ve değerlendirmeye alınan 37 işletmenin kendi faaliyet alanları içerisinde karşılaştırılabilmeleri açısından önemlidir. Tablo 2, 37 işletmenin 2000, 2001, 2003 ve 2009 fiyatlarına göre Tablo 2. Baz Alınan Yıla göre İşletmelerin Enerji Yoğunluğu Değerlerinin Değişimi 2003 2009 2001 2000 fiyatları fiyatları fiyatları fiyatları ile enerji ile enerji ile enerji ile enerji İşletme Faaliyet alanı yoğunluğu yoğunluğu yoğunluğu yoğunluğu değerleri değerleri değerleri değerleri (1000 (1000 (1000 (1000 TEP/MTL) TEP/MTL) TEP/MTL) TEP/MTL) Kumaş ve Firma 1 0,338 0,190 0,111 0,079 konfeksiyon Firma 2 Boyama 1,268 0,714 0,416 0,297 Dokuma, Firma 3 0,618 0,348 0,203 0,145 boyama Pamuklu Firma 4 0,713 0,401 0,234 0,167 kumaş Firma 5 Ev tekstili 0,314 0,177 0,103 0,073 Firma 6 Triko örme 0,092 0,052 0,030 0,021 Firma 7 Kumaş 0,239 0,135 0,079 0,056 Firma 8 Yünlü kumaş 0,389 0,219 0,128 0,091 Firma 9 Pamuk iplik 0,208 0,117 0,068 0,049 Firma 10 Kumaş baskı 0,168 0,095 0,055 0,039 Firma 11 Kumaş 0,227 0,128 0,074 0,053 Firma 12 Hazır giyim 0,081 0,046 0,027 0,019 Firma 13 Hazır giyim 0,082 0,046 0,027 0,019 Firma 14 Boyama 1,188 0,669 0,390 0,278 Firma 15 Triko örme 0,097 0,054 0,032 0,023 Polyester Firma 16 0,170 0,096 0,056 0,040 iplik Firma 17 Hazır giyim 0,023 0,013 0,007 0,005 Firma 18 Ev tekstili 0,298 0,168 0,098 0,070 Firma 19 Boyama 1,167 0,657 0,383 0,273 Firma 20 Kumaş 0,241 0,135 0,079 0,056 Firma 21 Kumaş 0,347 0,195 0,114 0,081 Firma 22 Boyama 0,825 0,465 0,271 0,193 Firma 23 Triko örme 0,142 0,080 0,047 0,033 Firma 24 Pamuk iplik 0,263 0,148 0,086 0,062 Firma 25 Hazır giyim 0,086 0,048 0,028 0,020 Firma 26 Kumaş 0,214 0,120 0,070 0,050 Firma 27 Ev tekstili 0,917 0,516 0,301 0,215 Örgü-iplik, Firma 28 0,676 0,380 0,222 0,158 boyama Firma 29 Örme konf 0,090 0,050 0,029 0,017 Firma 30 Yünlü kumaş 0,362 0,204 0,119 0,067 Firma 31 İplik üretimi 0,157 0,088 0,051 0,029 İplik, Firma 32 boyama, 0,397 0,223 0,130 0,093 giyim Firma 33 Pamuk iplik 0,205 0,115 0,067 0,048 Kumaş, Firma 34 0,383 0,215 0,125 0,089 konfeksiyon Boya,baskı, Firma 35 1,010 0,568 0,331 0,236 terbiye Firma 36 Örme kumaş 0,373 0,210 0,122 0,087 Firma 37 İplik üretimi 0,243 0,136 0,079 0,056 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK enerji yoğunluklarının değişimini göstermektedir. Tablodaki değerler, 2009 yılı hasıla değerleri söz konusu yılların fiyatları ile hesapladıktan sonra, 2009 yılı enerji tüketimleri bu fiyatlara oranlanarak hesaplanmıştır. Enerji yoğunluğu değerlerindeki değişim, karşılaştırmalarda esas alınan baz yılı seçiminin önemine dikkat çekmektedir. 3. Minimum Enerji Tasarruf Potansiyelinin Belirlenmesi Enerji verimliliği çalışmalarının başarılı sonuçlar verebilmesi için mevcut durumdaki enerji tasarruf potansiyellerinin bilinmesi ve doğru saptanması çok önemlidir. Bu da benzer faaliyetlerde bulunan sanayi işletmelerinin birbirleri ile karşılaştırılıp, referans değerlerin belirlenmesini gerektirmektedir. Bu amaçla, kullanılabilir anket sonuçlarının elde edildiği tekstil ana sektöründeki 37 firma faaliyet alanlarına göre gruplandırılmıştır. Gruptaki en düşük enerji yoğunluğu referans alınarak olası tasarruf potansiyelleri hesaplanmıştır. Tablo 3, boyama ana faaliyet alanında yer alan firmaların enerji yoğunluğu değerlerini göstermektedir. Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİE) tarafından yürütülen veri tabanlı çalışmalarda enerji yoğunluğu hesaplarında 2000 yılı baz olarak alındığı için, tablolarda net satış hasılatı ve enerji yoğunluğu değerleri 2000 yılı fiyatları ile verilmiştir. Bu şekilde, anket çalışmaları ile belirlenen değerlerin mevcut verilerle ek bir işlem yapılmadan karşılaştırılabilmesi amaçlanmıştır. Tablo 3. Boyama Alt Sektörü Enerji Yoğunluğu Değerleri 2000 Yıllık fiyatları 2000 fiyatlarına toplam ile yıllık göre Faaliyet enerji İşletme toplam Enerji yoğunluğu alanı tüketimi net hasıla değerleri (1000 değeri (1000 TEP/MTL) TEP) (MTL) Firma 2 Boyama 10,567 8,336 1,268 Firma 14 Boyama 7,081 5,959 1,188 Firma 19 Boyama 7,678 6,580 1,167 Ortalama 1,207 Bu sektördeki işletmelerden en düşük enerji yoğunluğuna sahip Firma 19 referans alınarak bu gruptaki diğer iki işletme için bu değere karşılık gelen toplam yıllık enerji tüketimleri hesaplanmıştır. Mevcut ile hesaplanan yıllık enerji tüketimleri arasındaki farktan bu iki işletme için toplamda yaklaşık % 5,48 oranında tasarruf potansiyeli olduğu belirlenmiştir. Aslında burada referans olarak alınan en düşük enerji yoğunluklu işletmede bile gerçekleştirilecek detaylı etüt çalışmaları ile en az % 10 oranında tasarruf potansiyeli elde edilebileceği düşünüldüğünde, benzer faaliyetlerdeki işletmeler arasındaki farklardan belirlenen tasarruf potansiyellerinin çok daha yüksek değerlere ulaşacağı ortadadır. Bu çalışmada belirlenen tasarruf potansiyelleri sadece minimum değerlerdir. Tablo 4’te kumaş ana faaliyet alanında yer alan işletmelerin enerji yoğunluğu değerleri verilmiştir. Ancak işletmelerin ürettikleri kumaş türleri de farklılık gösterdiği için, bu gruptaki firmalar arasında genel bir karşılaştırma yapmak mümkün olamamaktadır. Yünlü kumaş üretimi yapan Firma 8 ile Firma 30 karşılaştırıldığında, Firma 8’in enerji yoğunluğu açısından Firma 30’un seviyesine inebilmesi için % 6,68 oranında bir tasarruf potansiyelini değerlendirmesi gerekmektedir. Döşemelik kumaş ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Tablo 4. Kumaş İmalat Sektörü Enerji Yoğunluğu Değerleri 2000 Enerji Yıllık toplam fiyatları ile yoğunluğu Faaliyet enerji yıllık toplam İşletme değerleri alanı tüketim net hasıla (1000 (1000 TEP) değeri TEP/MTL) (MTL) Pamuklu Firma 4 10,860 15,227 0,713 kumaş Yünlü Firma 8 5,013 12,884 0,389 kumaş Yünlü Firma 30 24,655 67,988 0,362 kumaş Döşemelik Firma 7 4,002 16,746 0,239 kumaş Döşemelik Firma 20 1,691 7,028 0,241 kumaş Döşemelik Firma 26 3,005 14,055 0,214 kumaş Ortalama 0,358 faaliyet alanındaki Firma 7, 20 ve 26 için ise en düşük olan Firma 26’nın enerji yoğunluğu baz alındığında, diğer iki Firma için toplamda yaklaşık % 10,71 civarında minimum tasarruf potansiyeli hesaplanabilmektedir. İplik üretimi yapan işletmelerin enerji yoğunluğu değerleri Tablo 5’te verilmektedir. Bunların arasında Firma 9, 24 ve 33 pamuk ipliği üretimi yapmaktadır. En düşük enerji yoğunluğuna sahip Firma 33 referans alınırsa, 9 ve 24 numaralı firmalar için yaklaşık % 17,75 oranında minimum tasarruf potansiyelinin bulunduğu söylenebilmektedir. Firma 33’te yapılacak olan verimlilik çalışmaları sonucu elde edilebilecek tasarruf potansiyeli de yine bu değerin üzerine eklenecektir. Tablo 5. İplik İmalat Sektörü Enerji Yoğunluğu Değerleri 2000 Yıllık Enerji fiyatları ile toplam yoğunluğu Faaliyet yıllık toplam İşletme enerji değerleri alanı net hasıla tüketimi (1000 TEP/ değeri (1000 TEP) MTL) (MTL) Pamuk Firma 9 2,437 11,713 0,208 iplik Pamuk Firma 24 9,975 37,949 0,263 iplik Pamuk Firma 33 2,408 11,714 0,205 iplik Polyester Firma 16 33,410 196,828 0,170 iplik İplik Firma 31 1,290 8,199 0,157 üretimi Ortalama 0,201 Hazır giyim üzerine imalat yapan işletmelerin ürünleri ve enerji yoğunluğu verileri değerlendirildiğinde, takım elbise ve kumaş pantolon üzerine imalat yapmakta olan Firma 12, 13 ve 25’in enerji tüketim değerlerinin birbirine çok yakın olduğu Tablo 6’dan görülebilmektedir. Ancak kot pantolon imalatı yapan Firma 17, tesis büyüklüğü açısından da diğerlerinden farklıdır. Bu grupta Firma 43 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK Tablo 6. Hazır Giyim Sektörü Enerji Yoğunluğu Değerleri Yıllık 2000 fiyatları Enerji toplam ile yıllık yoğunluğu Faaliyet İşletme enerji toplam net değerleri alanı tüketimi hasıla değeri (1000 TEP/ (1000 TEP) (MTL) MTL) Hazır Firma 12 0,738 9,083 0,081 giyim Hazır Firma 13 0,105 1,275 0,082 giyim Hazır Firma 25 0,290 3,390 0,086 giyim Hazır Firma 17 0,034 1,523 0,023 giyim Ortalama 0,068 12 referans alındığında, Firma 13 ve 25 için mevcut minimum potansiyel % 3,96 olarak hesaplanabilmektedir. Tablo 7’de, ev tekstili üzerine imalat yapan işletmelerin enerji yoğunluğu değerleri verilmiştir. Aynı tür ev tekstili ürünleri üreten Firma 5 ile Firma 18 karşılaştırıldığında, Firma 5’in yaklaşık % 4,98 civarında bir tasarruf potansiyeli olduğu belirlenebilir. Tablo 7. Ev Tekstili Sektörü Enerji Yoğunluğu Değerleri Yıllık Enerji toplam 2000 fiyatları yoğunluğu Faaliyet enerji ile yıllık toplam İşletme değerleri alanı tüketimi net hasıla (1000 TEP/ (1000 değeri (MTL) MTL) TEP) Firma 5 Ev tekstili 0,045 0,142 0,314 Firma 18 Ev tekstili 21,905 73,494 0,298 Firma 27 Ev tekstili 3,222 3,513 0,917 Ortalama 0,510 4. Genel Değerlendirme Türkiye’de, sanayide ve tekstil sektöründe enerji yoğunluğu üzerine detaylı verilere dayalı tek çalışma 2001 yılında yapılmıştır. Bu çalışmada 2001 yılındaki verilere göre tekstil sanayinin enerji yoğunluğu 0,121; sanayi sektörünün genel enerji yoğunluğu ise 0,212 olarak verilmiştir[9]. Bu çalışmada gerçekleştirilen anket çalışması sonucunda elde edilen verilerden değerlendirilmeye değer bulunan 37 işletmenin toplam enerji tüketimi 209,797 TEP olup, bu tüketime karşılık gelen net hasıla değerleri ise 2009 fiyatları ile yaklaşık 2.808.049.149 TL civarındadır. 37 tekstil firmasının ortalama enerji yoğunluğu değeri 2009 fiyatları ile 0,074; 2001 yılı baz alındığında ise 0,179 olarak hesaplanmıştır. Bu anket çalışmasında boyama, kumaş, iplik, hazır giyim gibi farklı tekstil faaliyetlerinden eşit sayıda işletmenin değerlendirilmesine çalışılmıştır. Oysaki Türkiye genelinde tekstil sektöründe katma değeri daha yüksek olan hazır giyim faaliyet alanlı işletme sayısı daha yüksektir. Hazır giyim faaliyet alanındaki işletmelerde enerji yoğunluğunun diğerlerine göre daha düşük olduğu da anket çalışması sonuçlarından görülebilmektedir. Bu durumda, faaliyet alanlarına göre eşit sayıda işletmenin değerlendirildiği anket çalışması sonuçları, Türkiye geneli dikkate alınarak belirlenen sonuçlardan biraz daha yüksek çıkmıştır. Ancak faaliyet alanlarına göre enerji tüketim farklılıklarının ortaya konulabilmesi ve referans değerlerin belirlenebilmesi açısından bu tip çalışmaların gerekliliği ve önemi de ortadadır. 44 ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM 5. Sonuç Yapılan karşılaştırmalarda aynı tekstil alanında faaliyet gösteren birçok işletmenin enerji yoğunluğu değerlerinde çok büyük farklar olduğu görülmüştür. Bu durum anket yapılan bütün işletmelerin belli bir tasarruf potansiyeline sahip olduğunu ve sadece enerji yoğunluğu değerlerinin referans olarak seçilen değerler seviyesine getirilmesiyle bile % 4 ile % 18 arasında değişen minimum tasarruf potansiyellerinin elde edilebileceğini göstermektedir. Ayrıca, referans olarak seçilen işletmelerde gerçekleştirilecek detaylı enerji etütleri ile belirlenecek tasarruf potansiyelleri de mevcut değerlere eklendiğinde, bu oranların daha da artacağı açıktır. Söz konusu tasarruf potansiyellerinin değerlendirilmesiyle, enerji giderlerinin toplam maliyetler içinde % 7 - % 14 arasında değişen orana sahip olduğu tekstil sektörü birim maliyetlerini azaltarak dünya pazarlarındaki rekabet koşullarını iyileştirebilecektir[10]. Türkiye için katma değeri yüksek lokomotif bir sektör olan tekstil sektörünün son yıllarda Uzakdoğu ülkelerinin düşük fiyatları karşısında yaşadığı sıkıntıların çözümü için, “enerji verimliliği” çalışmalarının önemi büyüktür. Yürürlükteki Enerji Verimliliği Kanunu kapsamında sürdürülen verimlilik artırıcı proje (VAP) ile gönüllü anlaşma destekleri ve oluşturulacak veri tabanında belirlenecek ulaşılabilir referans enerji yoğunluğu değerleri mevcut enerji tasarruf potansiyellerinin değerlendirilmesi açısından önemli gelişmelerdir. Kaynaklar [1] IEA, (2010), World Energy Outlook 2010, Paris. [2] T.C Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Stratejik Planı (20102014), 2009, Ankara. [3] Çermikli, A. Hakan (2005) “Enerji Tüketimi, Enerji Yoğunluğu ve İktisadi Büyüme”, Ekonomik Yaklaşım, Cilt 16, Sayı 56, ss. 57-77. [4] IEA, (2009), Key World Energy Statistics 2009, Paris. [5] T.C Enerji Bakanlığı, (2009), Türkiye’nin 2008 Yılı Genel Enerji Dengesi, http://www.enerji.gov.tr/duyurular/2008_yili_ genel_enerji_dengesi.pdf (erişim tarihi: 24.08.2010) [6] T.C Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, (2009), Stratejik Plan (2010-2014), Ankara. [7] Tanrıverdi Hikmet, (2010), “Tekstil ve Hazır Giyim Sektöründe Enerji Verimliliği: Açılış Sunumu” , İstanbul Tekstil ve Hazır Giyim Araştırma ve Geliştirme Merkezi, Tekstil ve Hazır Giyim Sektöründe Enerji Verimliliği Sempozyumu, İstanbul. [8] TÜİK, (2010), 2003=100 Temel Yılı Üretici Fiyatları Alt Sektörlere Göre Endeks Sonuçları, Ankara. [9] Önöz E., (2008), “Tekstil Sanayinde Enerji Verimliliği ve Enerji Verimli Motor Sistemleri”, İstanbul Teknik Üniversitesi, Enerji Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul. [10] TÜBİTAK, (1997), Bilim Teknoloji Sanayi Tartışmaları Enerji Teknolojileri Politikası 1.Alt Grubu Enerjinin Etkin Kullanımı ve Enerji Tasarrufu Çalışma Taslağı, Ankara. Summary Although, in recent years, there is a stagnation period for Turkish industrial sector, it generally has a flourishing structure. This can be easily proved by its share in gross national production (GDP). Turkish industry constitutes mostly energy insentive sub-sectors. On the other hand, some sub-sectors, like textile, have a great importance due to their share in the total export. For this reason, in order to increase the compatibility of textile sector worldwide, cost of BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM energy consumption, having 7-14% share in the total costs, should be reduced by means of efficiency applications. Such attempts could form a base for determining the energy saving potentials and improving and appliying energy efficiency implementations. In this study, it is aimed to determine the change in the energy intensity of textile sector according to main fields of activity by the realized survey study and to compare energy intensity values of the companies that were participated to this survey together with the calculation of the minimum energy saving potantials. Survey study was performed in Marmara Region, İkitelli, Halkalı, Büyük Çekmece, Çerkezköy, Çorlu, Tekirdağ ve Bursa, in which the most of the improtant textile sector representatives are present, by visiting the firm, sending emails or via phone interviews. Within the survey, there exist questions, asked to the companies, including main fields of activity, annual amount of production and net revenue, annual total energy and electrical energy consumptions, their energy insentive systems and processes as well as their efficiency activities, such as employing energy manager, applying improvement measures, if any. Although, about 230 interviews were made, through 37 of them, sufficient data were obtained for the evaluation. For the evaluation, textile sector is divided into dyeing, fabric and yarn manufacturing, ready to wear and home textile fields. In each field, the company with the smallest energy intensity is accepted as the reference company. Then, the minumum energy saving potential values for the other companies within the same field of activity is calculated, accordinlgy. Total energy consumption of these 37 companies is about 209 797 ton oil equivalent (TOE) with about 2 billion TL revenue in terms of 2009 prices. In addition, average energy intensity value of them is approximately 0.074, according to 2009 prices. Even if within the same field of activity, there exist huge diferences among the energy intensity values. On this basis, it is calculated that the minimum energy savig potantials of various fields of activity in textile sector is in between 4% and 18%. Moreover, these values can increase by adding the saving potential of the reference company as a result of energy audits. As a conclusion, for the textile sector, one of the main drivers in Turkish industry with regard to its high value added, energy efficiency activities are crucial, especially to be able to compete with Far East countries, offering very low prices in the market. For this reason, current incentives, such as efficiency improvement project and voluntary agreements, and the database, developing by the General Directorate of Energy Resources Survey and Development Administration (EIE) can be considered as essential to determine the reference energy intensity values and to gain the existing energy saving potentials. Keywords: Textile sector, energy efficiency, energy intensity, energy saving potential. 45 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM TÜPRAŞ RAFİNERİLERİNDE ENERJİ SİSTEMLERİNİ İZLEME VE OPTİMİZASYONU (PROSTEAM) PROJESİ Mehmet ALKAN TÜPRAŞ, Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş. Giriş TÜPRAŞ’ın bünyesindeki en büyük iki rafinerisi olan İzmit ve İzmir Rafinerileri, 2007-2008-2009 yılları içinde devreye aldıkları modern ve en son teknolojiye sahip, çevre bilinci ile çevreye uyumlu proses üniteleri ile hem ürün verimlerini artırmış hem de komplexsite sınıfında Avrupa’nın en gelişmiş rafinerileri arasına büyük bir başarıyla girmişler, yani diğer bir ifade ile sınıf atlamışlardır. Yeni proses üretim ünitelerinin devreye girmesine paralel olarak enerji üretim ünitelerinde yeni enerji üretim üniteleri devreye alınmış ve kapasiteler artırılmıştır. Genel anlamda proses ünitelerinin artışına paralel olarak yardımcı servisler olarak bilinen rafineri enerji üretimi ve utilite üniteleri operasyonları, işletmeleri de daha karmaşık bir hal almıştır. Üretim ünitelerine olan talepler en emniyetli şekilde karşılanırken, günümüzde rekabetin anahtarı olan verimli ve çevreye saygılı üretim prensibinin de sağlanması gerekmektedir. Büyük ölçekli ve karmaşık enerji sistemlerinin optimizasyonu ve tek elden yönetilmesi en ekonomik şartlarda çalışması konusunda uzun süre yapılan çalışmalar sonucunda projeler Ocak 2010 yılında çok başarıyla devreye alınmışlardır. Rafinerilerin kompleksitelerinin artması ile utilite sistemlerinde yapılacak optimizasyon ve işletmeleri de çok karmaşık hale gelmiştir. Bu nedenle enerji optimizasyonunun daha güçlü ve otomasyona dayanan yazılımlar ile yapılması ve sürekli takip edilmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Enerji sistemlerinin izlenmesi ve optimizasyonu konusunda profesyonel çözümler araştırılırken dünya çapındaki rafinerilerin güçlü optimizasyon ve izleme yazılımları kullandıkları tespit edilmiş ve bu doğrultuda bir çok araştırma yapılmıştır. Bunlardan Shell rafinerileri kendi geliştirdikleri SmartUtil yazılımını kullanırken Exxon, Total gibi rafineriler VisualMesa (Soteica) yazılımını ve BP, Esso, Chevron rafinerileri ise Prosteam (KBC) yazılımını kullandıkları tespit edilmiştir. Proje Gelişimi Yapılan incelemeler sonrasında TÜPRAŞ’ın en büyük iki rafinerisi olan İzmit ve İzmir Rafinerileri için, KBC firmasının ürünü olan Prosteam enerji optimizasyonu ve izleme yazılımının alınmasına karar verilmiştir. 46 2008 yılı Kasım ayında başlatma toplantısı ile söz konusu firma ile proje çalışmaları, rafinerilerde saha ziyaretleri gerçekleşmiş ve saha ziyaretleri esnasında adım adım model oluşturulmuş, PHD tagları belirlenmiş, optimizer ve raporlama modülleri hazırlanmıştır. Bu ziyaretler sırasında, gerek rafineri enerji yönetimi çalışanları gerekse KBC yetkilileri tarafından rafineri yönetimi ve çalışanlarına sunumlar yapılmış ve proje aşamaları anlatılmıştır. 2009 Ağustos ayında yapılan son toplantıda programın test çalışması planlanmış olmasına rağmen KBC tarafından belirtilen teknik sorunların giderilmesi için süre uzatılmış ve Eylül 2009 sonuna kadar test süreleri uzamıştır. KBC firması sistem model, optimizasyon ve raporlama paketlerini tamamlayarak test çalışmaları için TÜPRAŞ’a iletmiştir. Bu tarihten itibaren programın devreye alma ve test çalışması süreci başlamış olup çıkabilecek eksik ve hatalar düzeltilmeye başlanmıştır. Yaklaşık iki aylık bir süre içinde programın güvenilir olarak çalışması ve devreye girmesi öngörülmesine rağmen bu süre biraz uzamıştır. Lisans ve Kullanım Durumu Başlatma toplantısı sonrasında, BT yetkililerinin katkıları ile online server bilgisayarları kurulmuş, KBC elemanlarına uzaktan erişim için geçici VPN hesabı açılmıştır. KBC ile imzalanan sözleşme gereği iki tip lisansımız mevcuttur. Server makinasındaki yazılım için birer tane “standalone” lisansı ve yazılımın offline kullanımı için, aynı anda her rafineriden iki kişinin kullanımına uygun “network” lisansıdır. Prosteam programının kendisi istendiği kadar bilgisayara yüklenebilir. Lisans kullanım süresi beş yıldır. Online olarak çalışan ana bilgisayarlara çalışmaları sırasında herhangi bir müdahale yapılmayacak olup rafineri işletme ve enerji yönetiminde görevli iki yetkiliye bilgisayarın kontrolü ve program işletimi yetkisi verilmiştir. Bu yetkili arkadaşlarımız, BT sistem odalarında bulunan bu bilgisayarlara uzaktan erişerek program çalışmasını, bilgi akışını, ağ bağlantılarını takip edip optimizasyon sonuçları ile raporlamaları izlemektedirler. BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK Field action raporunda optimizasyon sonucu çıkan saatlik değerler, günlük bazda rafineri proses ve enerji işletme ünite yetkilileri ile değerlendirilerek yapılabilecek olanlar uygulamaya konulmaktadır. Optimizasyona ilk başlangıç zamanı baz alınarak uygulanan iyileştirmelerin getirisi, parasal miktar x uygulama zamanı hesabı ile kümülatif şekilde toplanarak raporlanmaktadır. Prosteam Tanıtımı Prosteam programı temel olarak her rafineride online olarak çalışan bir bilgisayar ve bu bilgisayarda yüklü dört ayrı yazılım paketinden oluşmaktadır. Bu paketler standart excel yazılımı üzerinden çalışmaktadır. Program çevrimiçi olarak çalışmaktadır. Modül bağlantıları aşağıdaki şekilde gösterilmektedir: Model Builder: Enerji sisteminin modellendiği yazılımdır. Kendi içinde rafineri enerji üretim ve tüketim noktalarını gösteren heder yapısı şeklinde sistemlerin tanımlandığı yazılımdır. Optimizasyon amacı dışında yeni bir enerji sistemi tasarlamak için de kullanılabilmektedir. ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM İçerisinde termodinamik hesap modülleri, kazan, türbin ve pompa gibi temel güç ekipmanlarının hazır modelleri bulunmaktadır. Kurulu bir model üzerinde simulasyon veya “what-if” çalışması yapılabilmektedir. Data Bridge: Prosteam programının online canlı değerlerle çalışabilmesi için PHD değerlerini kullanması gerekmektedir. Data bridge yazılımı PHD’den aldığı tag değerlerini prosteam içinde diğer modüllere aktaran kısımdır. Ayrıca elsel girilen veya hesaplanarak üretilen değerler bu bölümde yer almaktadır. İzmir Rafinerisi örneğinde 1000’in üstünde PHD tagı işlenmekte olup 200 civarı hesaplanarak üretilmiş tag numaraları mevcuttur. Optimizer: Prosteam yazılımının en önemli modülüdür. Data bridge tarafından toplanan bilgilerin model builder içerisinde işlenmesi sonrasında optimizasyon bölümü canlı değerlere göre her saat başında sistemin en düşük maliyete göre nasıl çalışması gerektiğini hesaplayarak raporlamaktadır. Bu raporlama “field action report” adı altında gerek model içinde gerekse viewer içinde görülebilmektedir. Optimizer içerisinde nonlineer hesap yapabilen (NLP, nonlinear programming) ve dijital değerlerle de çalışabilen (MILP, mixed integer lineer programming) gelişmiş hesapsal yöntemler mevcuttur (What’sBest). 47 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK Excel Viewer: Prosteam yazılımının raporlamalarını yapan bölümüdür. Kullanımı için lisans gerekmemekte olup istenen bilgisayara yüklenebilir. Viewer açıldığında, optimizasyon neticelerinin bulunduğu SQL server bilgisayar (online bilgisayar) ile bağlantıya geçerek tanımlanmış formattaki bilgileri toplayıp raporlamaktadır. Rafineri geneli ve ünite bazında çizim, grafik , tablo şeklinde değerleri gösterir. Optimizasyon neticesi ortaya çıkan ve yapılması gereken eylemlerin listesi görülebilmektedir. Bunun sonucunda elde edilecek parasal kazanç izlenebilmektedir. ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Prosteam Donanım Bağlantıları Prosteam paketi, donanım olarak rafineri ağı üzerinden PHD sistemine bağlı olan, prosteam programı yüklü, kendi başına çalışmak üzere ayarlanmış bir bilgisayarı içermektedir. Her iki rafineride de birer adet bu tür ana server makina bulunmaktadır. Ayrıca standart SQL yazılımı mevcuttur. Üzerinde donanımsal olarak lisans anahtarları takılıdır. (USB key) Enerji Optimizasyon Proje Uygulamasından Beklentiler Enerji ve rafineri ve petrokimya konusunda tecrübe sahibi olan KBC firması, Prosteam programını dünyanın pek çok rafinerisinde tesis etmiş ve bu proje uygulamalarından alınan somut tecrübeler ışığında optimizasyon sonuçlarının uygulanması halinde enerji giderlerinde yatırımsız % 2-5 arasında azaltım sağlanabileceği teyit edilmektedir. 2008 yılında İzmit ve İzmir rafinerilerinin yakıt ve elektrik olarak yıllık toplam enerji giderlerinin 800.000.000 TL civarında olduğu düşünüldüğünde % 1’lik azaltımın dahi ne kadar önemli olduğu görülmektedir. Projenin diğer önemli bir beklentisi ise, online olarak yapılan her uygulama sonrası emisyonların azaltılmasına yapacağı katkının da bu paralelde izlenilmesidir. Viewer raporlama sayfalarında rafinerilerin yakıtlarından kaynaklanan emisyonlar grafiksel olarak raporlanmakta ve yakıt tüketimindeki azalmanın neden olduğu emisyonların düşüşü çok başarılı bir şekilde izlenmektedir. 48 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK Sonuç olarak, dünyada çalışan verimli rafinerilerin kendi gruplarında mevcut çalışma modlarında gerçek olarak tükettikleri enerjinin, standart olarak aynı grup rafinerilerin en optimum tüketmeleri gereken enerjiye bölümü ile çıkan sonuç rafinerilerin verimli gruba dahil olup olmadıkları konusunda en önemli gösterge olarak ifade edilen EII (Enerji intensity İndex) değeridir. EII değeri 100 ve altı olan rafineriler enerji kullanımı açısından verimli olarak tanımlanmaktadır. Online olarak rafinerilerimizin Enerji Intensity Index değerleri modelde canlı olarak izlenilmektedir. Sonuç olarak TÜPRAŞ’ın en büyük iki rafinerisinde uygulanan bu projeler çok yakında diğer iki rafinerimizde de uygulanmak suretiyle Türkiye’de bir ilki başarıyla gerçekleştirmiş olacaktır. Kaynaklar [1] Zoran Milosevic and Clements Ponhöfer, “Refiner Improves Steam System with Custom Simulation/Optimization Package”, Oil&Gas Journal, August 1997. [2] Alan Eastwood and Chris Bealing “Optimizing the day-to-day Operation of Utilities Systems”. Presented at IETC, 2003. [3] Alan Eastwood. “ProSteam – A Structured Approach to Steam System Improvement”. Presented at IETC, 2002. [4] Jurg Zollinger. “Reducing Energy Costs”. Power and Energy, March 2004, pp 17-20. [5] Gert-Jan A.F. Fien. “Make the most of it”. The Chemical Engineer, Dec.2007/Jan.2008 issue. [6] KBC Process Technology Ltd, ProSteam On-line Optimiser manual, 2009. [7] KBC Process Technology Ltd, Refinery Processes course training manual, 2009. [8] Joris Mertens and John Skelland, “Rising to the CO2 Challenge”. Hydrocarbon Engineering, March 2010, pp 24-33 ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM in specifying the functionality, collecting data, testing the system and providing valuable feedback. Much of the construction of the BabelFish intranet viewer was carried out by Tupras also. The model contains detailed steam balances, a complete representation of the natural gas, fuel gas, and fuel oil distribution network and all necessary detail on the power usage and tariff structures. Where allowed, the optimiser will vary the choice of boiler(s) and boiler loads, flows through steam turbo-generators, use of letdown stations and vents, gas turbine operation (power generation, steam injection, supplementary firing), fuel ratios in multi-fuel users, and the on/off status of mechanical drives (steam- vs. motor-driven equipment). At the same time, it honours equipment limitations (e.g. maximum boiler capacity or maximum fuel ratios), heat and material balances, fuel and power contracts (e.g. minimum natural gas purchase), and emission limits. The results include specific improvement opportunities, EII reporting, cost analyses, emissions tracking and feedback on metering accuracy and the performance of key items of equipment. Additional functionality for power trading analysis is currently being considered. From the start, KBC have had remote access to the computers that run the models at Izmit and Izmir. This allowed for efficient debugging and now for easy maintenance of all components. The model can also be used “off line” by Tupras engineers, to evaluate project ideas and pricing scenarios. Summary Since January 2010, Tupras staff at the Izmit and Izmir refineries have been monitoring and applying changes suggested by their on-line utility system optimiser. The optimiser, implemented in KBC’s ProSteam© ModelBuilder software, was built, installed and fine-tuned over the last two years and has been running reliably on dedicated computers every hour of every day since early 2010. Tupras use the model to monitor their progress towards improved energy efficiency and reduced emissions and, of course, to obtain information about how better to utilise the degrees of freedom in their steam, fuel and power utility systems. Every hour, the system at each site automatically extracts and filters data for over a thousand pieces of information relating to process operation, steam and power generation, power import/export, fuels consumption, etc. This data is then reconciled in a custom-made model and stored as a base case in a dedicated SQL data base. Next, the optimiser improves the steam, fuel and power distribution and reports the scope for adjustments and resulting savings, which are also stored. Company-wide “viewers” – both in Microsoft Excel© and in the BabelFish© web-environment – have been constructed to allow the model’s results to be shared throughout the organisation. The user interface of the system contains many different tables, diagrams and graphs, and KBC have specifically tailored many of these to Tupras’ needs. Refinery staff has been heavily involved 49 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM LED TABANLI SOKAK LAMBASI TASARIMI ve FOTOMETRİK ÖLÇÜMLERİ Murat DURAK ELİSOLAR Aydınlatma Enerji Elektronik ve Ar-Ge Teknolojileri Ltd. Şti. Özet Aydınlatmanın büyük önem taşıdığı günümüzde, az elektrik tüketerek yüksek verim sağlama gereksinimi gün geçtikçe artmaktadır. Elektrik enerjisinin üretilme maliyetinin yüksekliği, mevcut enerji kaynakların zamanla azalması vb. nedenlerden dolayı son yıllarda dünyadaki yüksek verimli ışık kaynaklarına yönelik çalışmalar da ivme kazanmıştır. Dünyada kullanılan elektrik enerjisinin yaklaşık % 20’lik bölümünün aydınlatma ihtiyacı için harcandığı düşünülürse, bu yöndeki çalışmaların önemi daha iyi anlaşılabilmektedir. Mevcut lambaların geneli civa, argon vb. zararlı gazları ihtiva etmektedir. Bu gazların çevreye etkileri ve geri dönüşüm problemleri gelişmiş ülkeleri alternatif arayışına yönlendirmiştir. Son yıllarda düşük enerji ile iyi verim alınabilen, Işık Yayan Diyotlar (LED) üretilerek, özellikle yol kavşak uyarıcı sistemlerinde yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Birçok ülke bu sistemlere geçiş sayesinde % 80’lere varan oranlarda tasarruf sağlamıştır. Gerçekleştirilen Ar-Ge çalışmaları neticesinde üretilen LED’lerin verimlilikleri 139 lm/W değerini aşmıştır. Sokak aydınlatmalarında kullanılan mevcut ışık kaynaklarının verimlilikleri 30 lm/W ile 80 lm/W arasında değişim göstermekle birlikte, ortalama ömürleri 2 bin saat ile 20 bin saat arasındadır. Termal olarak iyi dizayn edilmiş bir LED lambada ise kullanım ömürleri 200 bin saatleri bulabilmektedir. LED’in yarı iletken malzemelerden üretildiği ve zararlı gazları ihtiva etmediği de düşünüldüğünde, önümüzdeki dönemlerde özellikle genel aydınlatmada vazgeçilemez aydınlatma gereci olarak kullanılmaya başlayacağı ve mevcut kaynakların yerini alacağı görülmektedir. Bu çalışmamızda ilk olarak, aydınlatmada 21. yüzyılın devrimi olarak değerlendirilen LED teknolojisi hakkında dünyada ve Türkiye’deki güncel durum değerlendirilecek, ardından LED aydınlatmaya geçişin ulusal enerji verimliliğine katkısı örnekler ile açıklanacaktır. Anahtar sözcükler: Aydınlatma, Elektrik Enerjisi, Enerji Verimliliği, LED 1. Giriş Ülkemizde tüketilen toplam elektrik enerjisi içinde aydınlatmanın payı % 20 civarındadır. Aydınlatmada verimliliğin sağlanması ile hem görsel, hem bütçesel rahatlama sağlanabilecektir. Aydınlatmada enerji tasarrufu, görsel konfordan ödün vermeden, gerekli en az aydınlık şiddetlerinin sağlanması ile elde edilir. Bunun 50 için öncelikle düşük verimli ışık kaynakları yerine yüksek verimli ışık kaynakları kullanılmalıdır. Örneğin klasik bir ampulü az enerji kullanan lamba ile değiştirmek enerji tüketimini % 80 civarında azaltabilmektedir. Temel olarak elektrik enerjisini ışığa çevirmek için dört yöntem kullanılır. Isıtma yöntemi, düşük ve yüksek basınçlı metal buharlı ortamda deşarj yöntemi ve uyarılma ile ışık verme (luminescence) yöntemleri[1]. 1. Isıtma yöntemi: Bir flaman yapısı üzerinden elektrik akımı geçirilerek flamanın ısınması sağlanır ve akkor hale gelen flamanın yaydığı görülebilir ışık kullanımımıza sunulur. Örnek, akkor lambalar ve halojen lambalar. 2. Gaz deşarjı: Havası boşaltılmış ve metal buharı ilave edilmiş bir tüp içerisinde iki elektrot vasıtasıyla bir gerilim uygulanarak, metal buharı üzerinden geçen akımın meydana getirdiği ark’ın yaydığı görülebilir ışık aydınlatmada kullanılır. Örnek, civa buharlı lambalar, metal halide lambalar, sodyum buharlı lambalar. 3. Uyarma ile ışıma yöntemi (Luminescence): Alçak basınçlı civa buharlı lambalarda elde edilen gözle görülemeyen UV ışık ile bir fosfor tabakası uyarılarak görülebilen ışığa çevrilir. Örnek, flüoresan lambalar, kompakt flüoresan lambalar. 4. Elektrik enerjisini doğrudan ışığa çeviren bir yöntem olarak katı bir yapı içersinde elekronların uyarımı ile görülebilen ışık elde edilebilinir (electroluminescense). Örnek, LED lambalar. 2. Işık Yayan Diyot (LED) Teknolojisi LED, İngilizcede Light Emitting Diodes kelimelerinin kısaltılarak, bu ürünün jenerik adı haline gelmiş söylenişidir. Bir LED yongası yapı itibarı ile N ve P tipi yarıiletken katmanlar arasına sandviç edilmiş aktif katman tabakasından ve bunların elektriksel bağlantılarından oluşan opto elektronik bir elemandır. LED’den doğru yönde bir akım geçirildiğinde elektronlar aktif katmanı uyarır ve aktif katmanda ışık üretilir. Üretilen ışık doğrudan veya reflektörden yansıma ile pencere katmanından yayılır. LED’ler aktif katmanın materyal yapısına bağlı olarak görülebilir ışık tayfının belirli bir bölümünde ışık yayarlar. Başka bir deyişle, tek renk ışık üretilir ve aktif katmanda kullanılan materyal LED ışığının rengini belirler. Yüksek seviyede ışık veren renkli LED’lerde aktif katman olarak farklı materyaller kullanılır (GaAs, GaP, GaN, AlInGaP ve InGaN). LED’lerle beyaz ışık üretmek iki yöntemle mümkündür. Bunlardan birincisi; kırmızı, yeşil ve mavi üç adet LED yongasını bir kılıf içerisinde kullanarak beyaz ışığı elde etmektir. İkinci yöntem ise, mavi LED yongasında üretilen ışığın bir fosfor tabakasını uyararak beyaz ışık üretilmesidir. BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Şekil olarak çeşitli ebatlarda, radyal biçim başta olmak üzere, çok çeşitli yapılarda kılıflandırılırlar. Normal baskı devreler için pin ayaklı üretildikleri gibi, SMT (yüzey montaj teknolojisi) ve doğrudan baskı devre üzerine montajlı (on board) biçimlerde üretimleri ticari olarak piyasaya sürülmektedir. 3. LED’Lerin Özellikleri ve Sağladığı Faydalar Tek renk ışık kaynağı (dar bantlı): Işık istenilen dalga boyunda olduğu için renk filtresi, prizma gibi renk ayrıştırıcılara ihtiyaç yoktur. Örneğin kırmızı trafik lambasında 617 nm dalga boyunda kırmızı LED’lerde üretilen ışığın tamamı kullanılır. Oysa akkor lambalarda üretilen ışığın mavi ve yeşil bileşenleri bastırılarak sadece kırmızı bileşeni kullanılır. 75 W akkor lamba yerine 8-10W LED dizini kullanılarak % 80 enerji tasarrufu sağlanır. Çok küçük ışık kaynağı (birkaç mm2): Küçük ebatlı armatürler geliştirilir, ışık kolayca yönlendirilebilir. Tasarımcılara geniş ve kolay kullanım imkânları. Hızlıdır, 200 ns içinde ışık vermeye başlar. Uzun Ömür: Kullanım kondisyonuna bağlı olarak 150.000 saate kadar. Yüksek ışık verimliliği (verimlilik giderek artıyor, örneğin laboratuvar ortamında beyaz renkte 165 lümen/Watt’a ulaşılmış durumda). Düşük ısı üretimi: Akkor lambalarda flaman ısısı 2700 oC, halojen lambalarda 3100 oC, deşarjlı lambalarda tüp ısısı 800-1100 oC’ ye ulaşırken LED’lerde yonga ısısı 110 oC’yi geçmez. Tanımlanmış ışık açıları. Görülebilir renk tayfındaki hemen hemen bütün renkler elde edilebilir. Dimerlenebilir (0 – 100 %). Şok ve titreşimlere dayanıklı: Cam, flaman gibi kırılgan elemanlar ihtiva etmez. Beyaz LED için farklı renk sıcaklıkları: 3200, 4700, 5400, 6500 Kelvin. Çevrecidir; yapısında civa gibi ağır metallar ve halojen gazları yoktur. Şekil 1. LED Tabanlı Sokak Lambası. Kandela olarak (lümen/steradian) olarak ifade edilen Işık şiddeti katı açı başına fotometrik gücün ölçümüdür[3]. Aydınlık Düzeyi ise, bir yüzey üzerine düşen ışık akısının meydana getirdiği aydınlatmadır ve ışık akısının dedektör alanına bölümü olarak ifade edilir. Bir metrekarelik alan üzerine düşen bir lümenlik aydınlatma bir lüks olarak tanımlanır. Işık ölçümlerindeki temel birim olan kandela, tüm yönlerde homojen (isotropic) olarak 1 sr katı açıda yayımlanan 1 lm ışık akısına göre tanımlanır. Bu tanımda sözü geçen steradian, aydınlanan yüzey alanının bu yüzeye kadar olan mesafenin karesine bölünmesi ile tanımlanır[4]. Bundan dolayı, 1 steradian, 1 metre mesafede 1m2 izdüşüm alanına sahiptir. Bu yüzden, 1 cd’lık ışık kaynağı benzer şekilde 1 foot mesafede 1 lm/foot2 ve 1 m mesafede 1lm/m2 aydınlık düzeyi meydana getirecektir. Aydınlık düzeyi değerleri Şekil 2’de verilmekte olan ölçüm sistematiği ile elde edilmiş olup ölçümlerde kalibreli fotometre başlığı kullanılmıştır. Farklı zamanlar da yapılan ölçümlerin ortalamasının alınması sonucu on metre mesafede 12 lüks aydınlık düzeyi elde edilmiştir. Gelişen LED teknolojisi ile eş zamanlı olarak standartların belirlenmesi ve uluslararası normlara uygun ürünlerin üretiminin sağlanması gerekmektedir. Bir ürünün elektriksel özelliklerinin yanında fotometrik özelliklerin de çok iyi belirlenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda sokak ve cadde aydınlamaları için geliştirilmiş LED’ li lambanın ışık şiddeti, ışık akısı, renk sıcaklığı ve ışık dağılımı başta olmak üzere fotometrik özellikleri incelenmiştir. 4. Fotometrik Ölçümler LED Tabanlı Sokak Lambası, TEDAŞ şartnamesine uygun olarak tasarlanmış olup tüm fotometrik ölçümler akredite laboratuvarlar ile birlikte gerçekleştirilmiştir (Şekil 1). Aşağıda verilmekte olan tüm ölçüm sonuçları 60 W elektriksel gücündeki sokak lambasına aittir. Göz duyarlılığına denk görünür bölgedeki ışınım gücünü tanımlayan Işık Akısı uzayda verilen herhangi bir noktadan geçen görünür ışık enerji akısının ölçülmesidir[2]. Bir steradyanlık katı açı içerisindeki bir kandela’lık isotropic kaynağın meydana getirdiği akının miktarı olarak tanımlanır. 60 W elektriksel gücündeki LED’li sokak lambasının ışık akısı, 2 m çaplı özel tasarlanmış toplama küresi kullanılarak ölçülmüş ve tekrarlamalı ölçümlerin ardından ışık akısının 8.047 lümen olduğu belirlenmiştir. Şekil 2. Işık şiddeti ölçüm sistematiği. LED’lerin renk sıcaklığı değerleri spektrofotometrik test düzeneği kullanılarak ölçülmüş ve 6540 K değerine sahip LED’ler tercih edilmiştir[5]. Şekil 3’te verilmekte olan diyagramdan anlaşılacağı üzere beyaz ışık renk sıcaklığı değerlerine bağlı olarak üç farklı bölgeye ayrılmaktadır. Sokak lambası yapımında kullanılan LED’lerin renk sıcaklıkları uygulama bölgesine bağlı olarak seçilir. LED’li lambalar ile ilgili ölçülmesi gereken en önemli parametrelerden biri fotobiyolojik değerlerdir[5]. Tüm ışık kaynakları insan bedenine ve gözüne zararlı olabilecek mor ötesi ve kızıl ötesi bölgede ışınım yayma potansiyeline sahiptir. Dolayısıyla bu bölgelerdeki emisyonları ölçülmelidir. Kullandığımız Cree XPG serisi LED’ler ANSI/IESNA RP-27.3-07 normuna göre Orb Optronix, Inc. 51 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM laboratuvarlarında 300-1400 nm dalga boyu aralığında ölçülmüş ve risk kategorisinde her hangi bir ışıma yapmadıkları tespit edilmiştir. Fotometrik testlerin ardından Şekil 4’teki yolda uygulama projesi gerçekleştirilmiştir. Şekil 3. Renk diyagramı. İlk durumda (eski sistem) seksen dokuz adet 150 W gücünde sodyum buharlı lamba kullanılmakta olup sisteme bağlanmış bir sayaç vasıtasıyla iki ay boyunca elektrik sarfiyatı ölçülmüş ve sarfiyat tutarının 5.083,77 TL olduğu tespit edilmiştir. Kullanılan tüm lambalar 60 W gücünde LED lambalar ile değiştirilerek iki ay sonunda elektrik sayacı ile toplam sarfiyatın 1.752,98 TL olduğu belirlenmiştir. Bu süre içerisindeki tasarruf miktarı 3.330,79 TL tasarruf oranı ise % 65 olarak elde edilmiştir. Yol boyunca tek düzlem boyunca önceki ve LED’li uygulama sonrası elde edilen aydınlık düzeyi değerleri Şekil 5’te verilmiştir. 5. Sonuç Şekil 4. Uygulama projesi. Şekil 5. 150 W sodyum ve 60 W LED lamba aydınlık düzeyi ölçüm sonuçları. 52 Dış mekan (cadde, sokak vb.) aydınlatmaları için geliştirilen LED tabanlı lambaların üretiminin ardından uluslararası normlara göre testleri yapılarak özellikle fotometrik özellikleri incelenmiştir. Bu kapsamda belirlenen numuneler için ışık akısı, aydınlık düzeyi, ışık şiddeti, renk sıcaklığı ve mor ötesi ışınım karakteristikleri ölçülmüştür. Gerçekleştirilen uygulama örneğinin verilerinin değerlendirilmesi sonucu % 65 oranında tasarruf tespit edilmiştir. Mevcut lambaların ömrü 2 bin ile 20 bin saat arasında değişim gösterirken elektriksel ve mekaniksel olarak iyi dizayn edilmiş bir LED lambada ömrün 120 bin saatlere varabildiği belirlenmiştir. Türkiye’deki toplam elektrik tüketiminin yaklaşık % 2,5’i aydınlatma amaçlı kullanılmakta ve 11 milyon civarındaki elektrik direğinin 6,5 milyonunda aydınlatma yapılmaktadır. Toplamda yaklaşık 1 milyar Türk Lirasına karşılık gelen elektrik faturası cadde ve sokak aydınlatmaları için kullanılmaktadır. Türkiye toplamında yıllık enerji tüketimi 200 milyar kilovat saat civarında olmakla birlikte cadde ve sokak aydınlatmaları için tüketilen enerji 5 milyar kilovat saat civarındadır. LED aydınlatmaya geçilmesi durumunda ortalama % 60 oranında tasarruf edileceği düşünülecek olursa toplamda 3.25 milyar kilovat saat tasarruf elde edileceği ve bu tasarruf neticesinde ülke ekonomisine yıllık 650 milyon Türk Lirası katkı sağlanacağı hesaplanmaktadır. BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Kaynaklar [1] EMO İzmir Şubesi Haziran 2005 Bülteni, S. 14-16 [2] M.Durak, F.Samadov, A.K.Türkoğlu, Flüoresan lambalarda ışık akısı ölçümleri, TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Aydınlatma Sempozyumu ve Sergisi, 29.11/01.12 2001, İzmir [3] A.K.Turkoglu, F.Samadov, M.Durak, U.Küçük “Construction of a Reference Photometer Head for the Realization of Candela” CIE International Lighting Congress, p.379, Istanbul 2001 [4] F.Samadov, M.Durak, A.K.Türloğlu, Aydınlık düzeyi ve parıltı, TMMOB Makine Mühendisleri Odası III.Ulusal Ölçümbilim Kongresi, MMO Yayın No:177, 7-8 Ekim 1999 Eskişehir [5] CIE publication, Principles of light measurements, Publication No. 18, E-1.2, (1970) [6] Samedov F. ve Durak M., “Metrolojik Kapsamda Optik Ölçüm ve Kalibrasyonlar” V.Ulusal Ölçümbilim Kongresi, S. 174-182, Eskişehir-Türkiye Ekim 2003 Summary Lighting has a big importance nowadays hence getting high efficiency with less electricity consumption is raising day by day. Due to high generating cost, shortening of actual energy sources; studies and researches on high efficient light sources have accelarated in recent years. If it is thaught that 35 % of total electiricty generation is used for need of lighting, studies on this subject is more considerable. Actual lamps mostly consist of harmful gases like mecury, argon, etc. Developed countries are searching for alternative ways because of negative effects and recycling problems of these gases. By developing high efficient lamps with low energy consumption (Light Emitting Diode LED) and using them in roads and crossroads is rising trend in recent years. Many countries saved 80 % of energy by applying these systems. LED efficiency is increased to 139 lm/W as a result of R&D activities. Actual street lighting lamps have 30 lm/W – 80 lm/W efficiency and 2000 hours lifetime. Thermally good designed LED lamps lifetime is approximately 200.000 hours. When it is thaught that the LED lamps are produced from semiconductive metarial and do not contain harmful gases, LED lamps will be superseded in general lighting sector and will be indispensible. In this study, actual evoluation will be done about LED technology (named as revolution of 21 th century) in the world and Turkey. And then the changeover to LED lighting and its contribution to national energy efficiency will be explained with examples. 53 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM BİNALARDA ENERJİ VERİMLİLİĞİNİN ARTIRILMASI M. Müge CEYLAN KBC Grup Bina Tesis ve Enerji Verimliliği Yönetimi, Gayrimenkul Danışmanlık Hizmetleri İnş. San. Ltd. Şti. Özet Çağımızın en önemli güç unsurlarından biri olan enerjinin etkin kullanılması gerekmektedir. Aksi takdirde; - Doğal kaynaklarımız hızla tükenmekte, - Çevre kirlenmekte, - Enerji faturalarımız kabarmaktadır. Dünyada enerji tüketiminin bu şekilde devam etmesi durumunda 2020 yılında fosil yakıt kaynaklarının yarısının tüketilmiş olacağı tahmin edilmektedir. Bu durum doğanın ekolojik dengesinin bozulmasına neden olacaktır. Tesislerin yapım aşamasında enerji verimliliği de bir kriter olarak düşünülmedir. Böylelikle çevreci binalar yaratılabileceği gibi, işletme ve yenileme maliyetleri en aza düşürülecek, tesis kullanımında kısıtlayıcı hususlar ortadan kalkacaktır. Başlangıçta verimli ve yeşil tesislerin tasarımı ve oluşturulması, tesisi verimli hale getirmekten daha düşük maliyetlidir. Temel amaç, enerji tasarrufu ile işletme maliyetlerini düşürmek, bununla birlikte binanın tasarım amacına uygun bir şekilde konfor faktörünü de yükseltmektir. Enerji yönetim stratejileri ile % 35 ve daha yüksek oranlarda enerji maliyetlerinin düşürülmesi mümkündür. Enerji: Herhangi bir hareketi (aksiyonu) yapan ya da yapmaya hazır olan kabiliyet ve/veya iş yapabilme yeteneğidir [1][2]. Enerji Verimliliği: Aynı işi gerçekleştirmek için daha az enerji kullanmaktır[3]. sanayici aynı ürünü daha düşük bir maliyetle elde ederek rekabet gücünü artırmış olacaktır. Unutulmamalıdır ki, kullandığımız enerjinin % 70’ini yurt dışından döviz ödeyerek satın alıyoruz. Bu nedenle ülkemizin enerjide dışa bağımlılığını enerji tasarrufu ile azaltabiliriz. Enerji tasarrufu, enerji arzının azaltılması veya kısıtlanması şeklinde düşünülmemelidir. Enerji tasarrufu, kullanılan enerji miktarının değil ürün başına tüketilen enerjinin azaltılmasıdır. Enerji maliyetlerini düşüren üretici, aynı miktardaki mal veya hizmetleri daha az enerji veya aynı miktar enerji ile daha çok mal ve hizmet üreterek, ulusal ve uluslararası alanda rekabet gücünü artıracaktır. Bina Tesis Yönetimi ve Binalarda Enerji Verimliliği Nasıl Sağlanır KBC Grup Bina, Tesis ve Enerji Verimliliği Yönetimi, Gayrimenkul Danışmanlık Hizmetleri İnş. San. Ltd. Şti. firması olarak ortak yaşam alanlarında (AVM, hastane, residence, site vb.) idari, teknik, peyzaj, güvenlik, temizlik, enerji verimliliği yönetimi hizmetleri vermekteyiz. Günümüzde teknolojinin egemenliğini görmezden gelmek mümkün değildir. Hepimizin de bildiği gibi sanayide, endüstride, teknolojide iş yapabilme yeteneği enerjidir. Çağımızda kullanılan yoğun enerji tüketimi neticesinde sektörümüzdeki proje paydaşlarımızın (arsa sahibi, müteahhit, kat malikleri vb.) maliyetlerinin % 55’ini işletme giderleri (elektrik, su, doğalgaz vb.) oluşturmaktadır. Bu maliyet kalemlerinde proje paydaşlarımıza enerji tasarrufu sağlayarak maliyetlere minimum yansıması, milli kaynaklarımızın minimum seviyede kullanılması ve enerji verimliliğinin maksimum seviyeye Enerji Verimliliği Neden Gereklidir Kalkınmakta olan ve nüfusu artan bir ülke olması nedeniyle Türkiye’nin enerji tüketimi hızla artmaktadır. Bu da doğal kaynakların (petrol, kömür gibi fosil yakıtlar) bilinçsizce ve büyük bir hızla tüketilmeye başlamasına neden olmuştur. Bu bilinçsizce tüketim, enerji kaynaklarının verimli kullanımını gündeme getirdiği gibi, tüketim sonucunda oluşan her türlü katı, sıvı ve gaz atıkların da arıtılmadan doğaya atılmasının meydana getirdiği önemli çevre kirliliğinin önlenmesi arayışını da beraberinde getirmiştir. Üretilen enerjinin yaklaşık üçte biri sanayide tüketilmektedir. Bu enerjinin önemli bir miktarı, ileri teknoloji ürünlerinin kullanıldığı enerji tasarruf önlemleriyle geri kazanılabilir. Enerji tasarrufu sayesinde hem ülkemiz enerji darboğazından kurtulacak, hem de 54 Şekil 1. Binalarda Enerji Verimliliğinden etkilenen proje paydaşlarımız, kurum ve kuruluşlar. BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK çıkartılabilmesi için KBC Grup olarak “Binalarda Enerji Verimliliği”nin vazgeçilmez bir unsur olduğunu biliyor, çalışmalarımızı bu doğrultuda yapıyor ve geliştiriyoruz. Şekil 1’de de görüldüğü üzere, enerji verimliliğinden tüm yaşam alanlarımız etkilenmektedir. 2. Uluslararası Enerji Verimliliği Forumu ve Fuarı’nda, gelecek nesillerimizin ve proje paydaşlarımızın sözcüsü olarak bulunmaktan onur duyuyoruz. “Binalarda enerji performansını KBC Grup olarak nasıl yükseltebiliriz” sorusuna verilecek cevaplar beş ana başlıkta toplanmıştır: 1. Recommissioning (Keşif): Bu basamak, organizasyonda doğru kişiler ile çalışıldığı varsayımıyla enerji performans değerlendirme aşamasıdır. Bu süreçte temel amaç; tesisin tasarım amacına uygun bir şekilde hizmet verip vermediğinin anlaşılması, sistemlerin imkân ve kabiliyetini öğrenmektir. Keşif ile ulaşılması arzulanan ikinci hedef ise standart bakım prosedürü kronikleşmiş tesis sorunlarını (örneğin; alt katlar soğutma ihtiyacı duyarken, üst katların ısıtma ihtiyacı duyması veya aydınlatma sistemlerindeki armatürlerin beklenen ömürlerini doldurmadan sık bir şekilde arıza yapıp yenilenmesi durumları gibi) çözmekte yetersiz kalıyorsa sistematik bir yaklaşımla problemin nedenini keşfetmek, çözmek ve bu durumu bakım prosedürü içerisine dâhil etmektir. Keşif ile yapılabilecek enerji tasarrufu potansiyeli % 3 ile % 15 arasında değişmektedir. 2. Aydınlatma: Toplam elektrik tüketimi içindeki aydınlatma oranı yaklaşık % 20’dir. Bina türüne göre bu değerler daha da artış gösterebilmektedir. Bu nedenle verimlilik sağlayabilmek için atılabilecek adımlar aşağıda sıralandığı gibidir: Doğal aydınlatma ve verimli kat planlaması ile enerji tasarrufu: Doğal aydınlatma, aydınlatma enerjisinin azaltılması açısından önemli bir faktördür. Ayrıca yapıdaki kat ölçütleri dikkate alınarak güneş aydınlatmasından en verimli yararlanabilecek şekilde tasarlanmış açık alan yerleşimlerinin yapılması enerji tasarrufu sağlamaktadır. Aydınlatma sistemlerinin bakımı: Linyeler halinde aydınlatma sistemlerine bakım yapılmalı, armatürler temizlenmelidir. Böylelikle kirlilikten ya da eskimeden dolayı oluşan ışık akışı kayıpları engellenmiş olur. Bu işlem bakım prosedürü içerisine yerleştirilerek periyodik olarak tekrarlanmalıdır. Aydınlatma şiddetlerinin ve seviyelerinin ölçülmesi: Tesis dâhilinde aydınlatma yapılan bölümlerin aydınlatma seviyeleri ölçülerek, DIN 5035 gibi standartları karşılaması sağlanmalıdır. Böylelikle, aşırı aydınlatmaya sahip bölümler normal seviyelere, düşük aydınlatmaya sahip bölümlerde yeterli seviyelere çekilerek tesiste aydınlatma verimliliği artırılabilir. Aydınlatma sensörlerinin belirlenmesi ve kalibre edilmesi: Algılama üniteleri belirlenmeli, parametreleri (algılama mesafesi, devrede kalma süresi gibi) ayarlanmalıdır. Bu sayede, aşırılıklar giderileceği gibi yetersizliklerinde önüne geçilir. Aydınlatma sistemlerinin kontrolü: Gerekli olmayan durumlarda aydınlatma sistemlerinin devre dışı bırakılabilmesi için bilgisayar tarafından kontrol edilen aydınlatma sistemleri kullanılmalıdır. Bu şekilde % 10 oranında bir iyileştirme sağlanabilir. ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM 3. Ek Yük Azaltımı (Supplemental Load Reductions): Bu aşamada ısıtma ve aydınlatma sistemleri için uygulanan çalışma zamanı prosedürleri, tesiste kullanılan ekipmanların enerji sınıfları ve ekipmanlar üzerinde enerji yönetiminin uygulanması gereken yazılım özellikleri incelenecektir. Otopark aydınlatmalarında enerji tasarrufu: Her tesiste insan yoğunluğu değişkendir. Dolayısıyla, tesis bünyesindeki sistemlerin de bu yoğunluğu göz önünde bulundurarak yönetilmesi gerekmektedir. Örneğin, çok katlı otoparklarda bir kat dolmadan diğer kat kullanıma açılmamalıdır. Böylelikle, aydınlatmadan yapılacak tasarruf çok büyük olacaktır. Çünkü kullanılmayan katın aydınlatılması en az seviyede tutulmuş olacak, gereksiz aydınlatma yapılmamış olacaktır. Ofis katlarında enerji tasarrufu: Ofis katlarında ise, mesai saati dışında ofis gereçlerinin tamamen kapatılması önemli bir noktadır. Sleep Mode, Stand By veya Bekleme konumları sanıldığının aksine enerji tüketimi yaparlar. Bu sebep ile ofis aletleri mesai saatleri dışında kesinlikle kapatılmalıdır. Ofis aletleri ile ilgili diğer önemli nokta ise, yüksek verimli, A–A+, sınıfı cihazların tercih edilmesinin gerekliliğidir. Asansörlerde enerji tasarrufu: Binadaki enerjinin % 5 - % 15’ini tüketen asansörlerde verimli tahrik sistemi seçilerek enerji tüketimi azaltılabilir. Bu amaçla, öncelikle kullanılan eski tahrik sistemleri, verimi daha yüksek olan motorlarla değiştirilmelidir. Asansör hızı amaca göre belirlenmelidir. Yolcu olmadığında, kabin aydınlatması ve havalandırılması azaltılmalıdır. Asansörler yoğun olarak kullanılıyorsa, asansör makine dairesinde motordaki atık ısı geri kazanılmalıdır. Asansör makine dairesinde elektrikli tahrikte % 30, hidrolik tahrikte ise % 50 enerji açığa çıkar. Kısacası, enerji tüketimi doğru teçhizatları kullanarak ve trafik yoğunluğuna göre tasarım yaparak azaltılabilir. 4. Fan Sistemlerinin İyileştirilmesi: Fanlar, havalı HVAC sistemlerinde binanın içinde havanın dağıtılmasını sağlamak üzere, hava hazırlama ünitelerinde şartlandırılmış havanın çeşitli zonlara gönderilmesini sağlayarak ısıtılmalarını veya soğutulmalarını sağlamak amaçlı sıklıkla kullanılır. Enerji analizleri göstermiştir ki, tipik bir HVAC uygulanmış binanın enerji kullanımının % 25 düzeyleri fanlarda tüketilmektedir. Böylece fan sistemlerinin çalışmasında sağlanacak bir azalma önemli miktarlarda enerji tasarrufu sağlayabilecektir. Bu konuda alınabilecek önlemler; Enerji verimliği için fanlar, sistem ve prosesin ihtiyacına uygun biçimde tasarlanıp imal edilmelidir. Mevcut fanlarda öncelikle mevcut durumun analizi ve ölçümler yapılarak tasarruf potansiyeli belirlenmelidir. Günümüz teknolojisinde fanın cinsine bağlı olarak % 70-85 arasında verim değerleri elde etmek mümkündür. Bunun için CFD simülasyonları ve diğer bilgisayar programları ile fanlar optimize edilebilmektedir. Ayrıca unutulmamalıdır ki; doğal havalandırma sistemleri ile enerji tasarrufu olup, doğal havalandırma sistemleri sayesinde gerekli durumlarda, binanın içine alınacak daha fazla temiz hava ile ısıtma-soğutma sistemlerinin yükü azaltılabilmektedir. Bu şekilde % 20 oranında bir iyileştirme sağlanabilmektedir. 55 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Tablo 1. Seçilmiş Bazı Bina Hacimleri İçin Tipik Havalandırma Gereksinimleri[4] Kullanım Hacmi Tipi Havalandırma Gereksinimi [m³/(h.kişi)] Odalar 17-26 Tuvaletler 51-85 Koridor 12-17 Genel hacimler 17-26 Toplantı odaları 34-51 Genel tuvaletler 34-43 Yemek salonu 26-34 Bar 68-85 Mutfak 5. Isıtma ve Soğutma Sistemlerinin İyileştirilmesi (HVAC): Isıtma ve soğutma sistemlerinde yapılacak iyileştirmeler hem enerji verimliliği açısından hem de tesisin konfor seviyesi açısından önemli bir unsurdur. Isıtma ve soğutma sistemlerinde periyodik bakım ve kontrol prosedürleri enerji verimliliği sağlanabilmesi açısından çok önemli olmakla beraber, ısıl kayıpların en aza indirilmesi ve/veya ısıl yük azaltımı da önemli faktörlerdendir. Yapılabilecek iyileştirmeler kapsamında; Isıtma soğutma sistemlerinin hava tarafındaki tüm alt ve üst sistem (AHU, Rooftop) bölümlerinin temizliği periyodik olarak yapılmalıdır. Isıtma soğutma sistemlerinin su tarafındaki tüm alt ve üst sistemlerin (kapalı çevrim su hatları ) temizliği yapılmalıdır. Sistem menfezlerinin eşya, mobilya, koli vb. malzeme ile kapatılmamış olması gerekmektedir. Bu durumun tesis bünyesinde kontrolü tam olarak yapılmalıdır. Ayrıca; Güney cephede bulunan pencerelere yerleştirilecek solar paneller ile güneş ışınlarından kaynaklanan istenmeyen ısı kazanımı önlenebilmekte ve aynı zamanda güneş ışınlarından elektrik enerjisi elde edilebilmektedir. Cam kaplamaları ile ısı izolasyonu olup, farklı cephe ve katlarda güneş ışığının şiddetine uygun olarak seçilmiş cam ve cam kaplamaları (low-e camlar) kullanılarak ısı kontrolü sağlanabilmektedir. Low-e kaplamalı camlar, pencerelerden ısı transferini kontrol etmek amacıyla kullanılan özel camlardır. Bu şekilde %5 oranında bir iyileştirme sağlanabilmektedir. Güneş enerjisi ile havuz ısıtması: Coğrafi bölgeye göre havuz kullanım süresini ortalama üç aydır. Tek seferlik ufak bir yatırım sizi aylık yüksek doğalgaz, elektrik vb. faturaları ödemekten kurtarır; havuz ısıtma harcamalarınızı düşürür veya tamamen ortadan kaldırır. Gazlı ve elektrikli sistemlerde olduğu gibi üniteyi belli bir süre önce çalıştırma zorunluluğunu ortadan kaldırarak havuzunuzu kullanıma hazır halde tutar. Diğer ısıtma sistemleri ile eş zamanlı çalışarak enerji verimliliğini sağlar. Jeotermal ısıtma: Bu enerji türünün genel avantajlarından en önemlileri yenilenebilir oluşu, diğer enerji kaynaklarına kıyasla çok ucuz oluşu, gerekli teknoloji düzeyinin çok yüksek olmayışı ve hiç çevre kirliliği yaratmamasıdır. Kontrol ve denetlemeler: Binalarda enerji verimliliğinin sürekliliğinin sağlanabilmesi açısından kontrol ve denetlemeler, gerekli 56 Şekil 2. Yıllık havuz ısıtma giderlerinin karşılaştırma tablosu. 60 noktalarda oluşturulan ve oluşturulacak yasal düzenlemeler çerçevesinde sağlanmalıdır. Gelişen dünyanın aynı oranda büyüyen çevresel sorunları tüm dünya ülkeleri için ortak bir sorun haline gelmiştir. Dünyanın her yıl sanayileşme, hızlı nüfus artışı ve yaşam standartlarının yükselmesi nedeniyle % 4-5 oranında artan enerji ihtiyacına karşın bu ihtiyacı karşılayan enerji kaynakları hızla tükenmektedir. Bu hızlı tüketime zıt olarak kullanıcıların yapılarda güvenlik ve konfor beklentilerinin artmasıyla, yapının havalandırma, ısıtma, soğutma ve aydınlatma gereksinimlerinin, yoğun enerji ve elektrik sistemi kullanımıyla karşılanması kaçınılmaz olmuştur. Bu sorunların kısmi de olsa ortadan kaldırılması ve yapılarda enerji korunumlu malzemelerin çevreye olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi amacıyla binalarda enerji verimliliğini sağlayan “sürdürülebilir bina” kavramı ortaya çıkmıştır[5]. Sürdürülebilir (Yeşil) Bina Doğayla uyumlu yapılar, yapının arazi seçiminden başlayarak yaşam döngüsü çerçevesinde değerlendirildiği, sosyal ve çevresel sorumluluk anlayışıyla tasarlandığı, iklim verilerine ve o yere özgü koşullara uygun, ihtiyacı kadar tüketen, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmiş, doğal ve atık üretmeyen malzemelerin kullanıldığı katılımı teşvik eden, ekosistemlere duyarlı yapılar olarak tariflenebilir[6]. Sürdürülebilir (Yeşil) Binaların Faydaları Kentsel yaşam alanlarına değer katması, Binanın değerini artırması, Yapım aşamasında doğal çevre tahribatının en aza indirilmesi, Temiz teknolojilerin kullanımı ve geliştirilmesine ortam sağlaması, Hafriyat ile ortaya çıkan atık malzemenin değerlendirmeye alınması, Yeşil çatı uygulaması ile yağmur sularının arındırılması, Yağmur sularının kullanımı ile kanalizasyon sisteminin yükünü azaltma, Güneş enerjisinden yaralanma, Doğal ışıktan yaralanma, Yeşil katmanların güneş ışınlarını yansıtmaması ile sera etkisini oluşturan yansımaları azaltması, Enerji tasarrufu sağlaması, BİLDİRİLER KİTABI ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU PROCEEDINGS BOOK NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Yeşil katmanları ile oksijen üretmesi, İzolasyon sistemleri ile ısıtma soğutma maliyetlerinin ve karbondioksit salınımının azaltılması[8], Yaşam alanlarında yaşayanların işletme giderlerini düşürerek aidatların azaltılmasıdır. Yeşil Bina Sertifikasyonu Binaların enerji performansının iyileştirilmesi yoluyla enerji etkinliğinin artırılması ve önemli oranda enerji tasarrufunun sağlanabilmesi bilinen bir gerçektir. Bu nedenle, tüm dünyada binaların enerji performansına ilişkin çalışmalar artarak devam etmektedir. Özellikle, bu konuya ilişkin çıkarılan standart, yönetmelik ve kodlar aracılığı ile her ülke kendi koşulları çerçevesinde yaptırım ve düzenlemeler uygulamaktadır. Türkiye Değerlendirmesi Sektörler ve şirketler, küresel ısınmanın etkilerini azaltma ve sürdürülebilir enerji kaynaklarını geliştirme yönündeki çalışmalarını her geçen gün hızlandırıyor. Yeşil ekonomi ve yeşil yaka kavramları gibi, ekonominin birçok sektörü de yeşil sıfatıyla anılmaya başladı. Yeşil sektörler arasında en dikkati çekenlerden biri de yeşil inşaat Şekil 3. Sürdürülebilir bina[7] Tablo 2. Dünyada Yaygın Kullanılan Sertifika Sistemleri [9][10][11][12][13][14] Değerlendirme Sistemi Açıklama LEED BREEAM Çevre ve Enerji Tasarımında Liderlik 1998 Oluşturulma Tarihleri GREEN STAR DGNB SBTOOL CASBEE BRE Çevresel Değerlendirme Metodu Yeşil Yıldız Alman Sürdürülebilir Yapı Sertifikası Sürdürülebilir Bina Aracı Bina Çevresel Etkinliği İçin Kapsamlı Değerlendirme Sistemi 1990 2003 2007 1996 2004 IISBE Sürdürülebilir Tasarlanmış Çevresel İçin Uluslar arası Girişim JSBC Japonya Sürdürülebilir Konsorsiyumu Sertifika Veren Kurum USGBC BRE Bina Araştırma Enstitüsü GBCA Avustralya Yeşil Bina Konseyi Alman Yeşil Bina Konseyi ve Ulaşım, İnşaat ve Kentsel İlişkiler Birleşmiş Bakanlığı Verilen Sertifika Sayısı 7390 115000 150 134 Amerika Yeşil Bina Konseyi İngiltere Avustralya Almanya Ülke 80 Kanada Japonya Tablo 3. Türkiye’deki Yeşil Binalar PROJENİN ADI PROJENİN NİTELİĞİ PROJENİN YERİ PROJENİN TEMEL YEŞİL YAPI ÖZELLİKLERİ Gordion AVM Alışveriş Merkezi Ankara Breeam – Çok iyi Siemens Binası Fabrika Binası Gebze LEED - Gold Philips Ofis Katı Ofis Katı İstanbul LEED – Silver Unilever Türkiye Merkez Ofisi Ofis Binası İstanbul LEED – Silver Redevco Alışveriş Merkezleri Alışveriş Merkezi Erzurum Breeam – Çok iyi THY Teknik Uçak Motoru Bakım Merkezi Teknik Bakım Merkezi İstanbul LEED - Gold 57 BİLDİRİLER KİTABI ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU PROCEEDINGS BOOK veya yeşil bina sektörü. Birçok ülkede uzun süreden beri sürekli gelişerek dikkate değer bir pazar oluşturan yeşil bina sektörü, Türkiye’de henüz emekleme aşamasında[15]. NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM kitapçıklarının daha yoğunlaştırılmasını ve tüm sektörlerin bu konuda bilinçlendirilmesi gereklidir. Kaynaklar Türkiye’deki Yeşil Bina Uygulamaları Binalarda Enerji Verimliliği ve Yasal Düzenlemeler Türkiye’de son yıllarda çevre ile ilgili bilinçlenmenin ve bu konudaki çalışmaların yoğun olarak arttığını, yasal düzenlemelerle AB uyum süreci kapsamında; enerjinin verimli kullanılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ile ilgili kanun ve yönetmeliklerin oluşturulmaya başladığını görüyoruz. Bakanlıklarımızca yürürlüğe giren kanun ve yönetmelikler aşağıdaki gibidir: Bayındırlık ve İskân Bakanlığı; Merkezi Isıtma ve Sıcak Su Sistemlerinde Isınma ve Sıcak Su Giderlerinin Paylaştırılmasına ilişkin Yönetmelik, 14 Nisan 2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Binalarda Isı Yalıtımı Yönetmeliği, 14 Haziran 2000 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği, 5 Aralık 2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir[16]. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı; Enerji Verimliliği Kanunu Enerji Kaynaklarının ve Enerjinin Kullanımında Verimliliğin Artırılmasına Dair Yönetmelik, 25 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun[17]. Çevre ve Orman Bakanlığı; Çevre Kanunu Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik [18]. Kültür ve Turizm Bakanlığı; Turizm İşletmesi Belgeli Konaklama Tesislerine Çevreye Duyarlı Konaklama Tesisi Belgesi verilmesine dair 2008/3 no’lu Tebliğ” olarak, 22 Eylül 2008 tarih ve 27005 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir [19]. Tüm bu çalışmalarda dikkati çeken, Türkiye’deki çalışmaların enerji verimliliği konusuna odaklandığıdır. Enerji konusu sürdürülebilir tasarımın önemli bir parçasıdır ve enerji konusundaki politikalar öncelikle devlet tarafından belirlenmeli ve teşvik edilmelidir. Bunun yanında malzeme, arazi seçimi, atık yönetimi gibi diğer sürdürülebilir yapı kriterleri ile ilgili çalışmaların artması gerektiğini söyleyebiliriz. Enerjinin pahalılığı ve Türkiye’nin bu konudaki dışa bağımlılığı dikkate alındığında öncelikli olarak enerji verimliliği konusuna yönelmenin gerçekçi olduğu söylenebilir. Türkiye’de kanunlar incelendiğinde birçok alanda yeterli oldukları görülmekle birlikte uygulamalarının oldukça sorunlu olduğu bilinmektedir. AB uygulamaları esas alınarak oluşturulan bu kanunların ulusal politikalara adapte edilmesi, uygulanabilirliğinin artırılması, Milli Eğitim Bakanlığı’nın belediyelerle yapmış olduğu iş birliği ile okullarımızda öğrencilerimize dağıtılan bilgilendirme 58 [1] [2] [3] [4] www.nukte.org www.tdkterim.gov.tr www.kuresel-isinma.org Güngör A, Ulusal Tesisat Mühendisliği Kongresi, “İklimlendirme Sistemlerinde Enerji Yönetimi”, pp. 840, 2009 [5] Arslanoğlu N.,(2009), “Günümüz çok katlı konut binaları üzerindeki bioiklimsel yaklaşımların incelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi [6] www.cedbik.org [7] www.ibb.gov.tr [8] www.yesilbina.com [9] www.usgbc.org [10] www.breeam.org [11] www.gbca.org.au [12] www.dgnb.de [13] www.iisbe.org [14] www.ibec.or.jp [15] www.gmport.com [16] www.bayindirlik.gov.tr [17] www.enerji.gov.tr [18] www.cevreorman.gov.tr [19] www.kultur.gov.tr Summary The energy is one of the most important power fact in our age which is needed to be used efficiently. Otherwise; * Natural resources will be run out rapidly * Environment will be polluted * Energy bills will be increased If energy consumption in the world will continue in this way, half of the fossil fuel resources are estimated to be depleted in 2020. This situation will lead to deterioration of ecological balance of nature. Energy efficiency should be considered as a factor in the facilities under construction. By this way while green buildings can be created also operating and upgrading costs will be reduced, restrictive use of property issues will be eliminated. Designing and creation of green plants at beginning is cost-efficient then rebuilding the facility. The main aim, energy savings and reduce operating costs while increasing the comfort factor in accordance with the purpose of building design. It is possible to reduce energy costs by more than % 35 with efficient energy management strategies. BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM SU YÖNETİMİ VE ENERJİ VERİMLİLİĞİ R. Ali TOPÇU Adell Armatür ve Vana Fabrikaları A.Ş. Özet Dünyada Suyun Durumu Nedir? Yaşam kaynağımız olan su kaynakları artmamakta, küresel ısınma ve nüfus artışları karşısında yetersiz hale gelmektedir. Gelecek yıllarda beyaz petrol olarak kabul edilen suyun değeri daha iyi anlaşılacaktır. Dolayısıyla yeryüzündeki canlılara hediye ve büyük bir nimet olarak gönderilmiş olan suyun geç kalmadan kişisel olarak, aile olarak, tarımla meşgul olan çiftçiler olarak, devlet olarak, yapabileceklerimizi yapmak, kısa, orta ve uzun vadeli politikaları gündemimize ve uygulamamıza almak zorundayız. Etkin su yönetimi su tasarrufu yanında enerji verimliliğini ve zamandan tasarrufu da beraberinde getirecektir. Su kullanımı için ayıracağımız kaynaklarda ve işletme giderlerinde de hatırı sayılır iyileşmeler sağlayacaktır. Bu yazıda, suyun önemi tespit edildikten sonra, yapılabilecekler konusundaki yorumlar ortaya konmuştur. Su, en temel kaynaklarımızdan biridir, ancak genellikle sadece insan kullanımı açısından değil ekolojik sistemler açısından da sınırlı bir arza sahiptir. Su Nedir? Suyun Önemi Nedir? Suyu ne kadar tanıyoruz? İnsan bildiğine dost, bilmediğine düşman olurmuş. Bir şeyi ne kadar çok bilirsek o kadar çok severiz. Dolayısıyla hayat kaynağımız, temel hammaddemiz olan suyu bilmemiz, onu tanımamız, kendisiyle olan iletişimimizi yönlendirecektir. Bilgi, duygularımızı, düşüncelerimizi ve hareketlerimizi oluşturur. Su, yüce yaratıcımızın yeryüzünde bulunanlara en güzel hediyesi ve israf edilmemesi gereken büyük bir nimettir. Su, insanın dünya üzerindeki serüveninin başından bu yana en önemli yol arkadaşıdır. Alternatifsiz şifa ve arınma kaynağı, iyileştirici ilaçtır. Yaşamın dört temel kaynağından biri olan su (toprak, hava ve ateş ile) tüm canlıların ham maddesidir. Aynı zamanda kişisel ve toplumsal huzur ve enerjinin esin kaynağıdır. Su sevgilidir, sevendir. Su güçtür, su canlılıktır. Japonca’da çok şey anlatan “mon-yay-nay” kelimesi dünyadaki her şeyin Yaratanın bir hediyesi olduğu, değer verilip korunması ve israf edilmemesi gerektiği anlamına gelir. Japonlar derki: “Biz Japonlar her şeyin kullanılmak üzere bize verilmiş mukaddes emanetler olduğuna inanırız. Bu değerleri boşa harcamak bir nevi günahtır. Bu, başta zaman olmak üzere su ve kağıt için de geçerlidir.” Suyun israf edilmemesi, yeniden kullanılması ve geri kazanılması, gereksiz su kullanımını en aza indirerek oluşan atık su miktarını düşürecektir. Su kullanım miktarını azaltarak ve göreceli olarak temiz olan suyu tekrar kullanarak, hem işletmeler, hem evler hem maliyetlerde azalma sağlayacak hem de oluşacak atık su miktarını azaltacaktır. Ayrıca, ısıtma ve soğutma ekipmanının verimliliği artırılarak ve ısıtma-soğutma ihtiyaçları azaltılarak su kullanımı ve atık su oluşumu önemli ölçüde düşürülebilmektedir. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na göre Dünya’da 1400 milyon km³ su bulunmaktadır. Ancak bu suyun % 97,5’i tuzlu su (deniz ve okyanuslarda) % 2,5’i tatlı sudur. Tatlı suların % 69,5’i kutuplarda buzul olarak veya donmuş toprak tabakasında bulunmaktadır. Tatlı suların, % 30,1’i yeraltı suyu, kalan % 0,4’lük bölümü ise yüzey ve atmosfer sularını oluşturmaktadır. Yani kolayca ulaşılabilecek ve kullanılabilecek su oranı toplam suyun % 0,4’üdür. Dünyada kullanılan suyun ise % 85’ini nüfusun % 12’si tüketmektedir. Bu % 12’nin de Üçüncü Dünya Ülkelerinde yaşamadığı aşikârdır. Su endüstrisinin yıllık kârı dünya üzerinde (yaklaşık 1 trilyon USD) petrol sanayinin kârının % 40’ına ulaşmıştır ve şimdiden ilaç sektörünün kârını geçmiştir. Dünya sularının henüz % 5’inin özelleştirildiğini düşünürsek, ne kadar büyük bir kâr potansiyeli olduğu anlaşılabilir. Gıda güvenliği konusunun merkezinde de, sulu tarımın dünyadaki toplam ekin üretiminin % 50’sine varmasından dolayı yaşanan su kıtlığı vardır. Kaygı uyandıran bir diğer unsur ise, iklim değişikliğidir. İklim modeli simülasyonlarına göre, yağmur düzeni yoğunluğu ve aşırılığındaki kaymalar ayrıca farklı mevsimlerde yağmurun emilmeyerek toprak üstünde kalan kısmında görülen değişimler, suya erişimdeki eşitsizlikleri daha ada artıracaktır. Halen dünya nüfusunun % 40’ı yeterli temiz suya hasret… 2025 yılında 3 milyar insan susuz kalacak… 2032 yılında OD’nin % 95’i su sıkıntısı çekecek, Her yıl 4 milyar ishal vakası yaşanıyor. Her yıl 2.2 milyon insan ishalden ölüyor. Kuşların 1183 türü; memelilerin 1130 türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Enerji kaynakları tükeniyor… Enerjinin amaca uygun olarak en verimli ve ekonomik şekilde kullanımı, enerji kaynaklarının giderek tükendiği günümüzde daha da ön plana çıkmıştır. 2050 yılına kadar dünya petrol rezervlerinin tükeneceği tahmin edilmektedir. Artık su hakkında yeniden düşünme zamanı… Daha az kullanmalı, daha çok tasarruf etmeli, her zaman sahip çıkmalıyız. Bilinçlenmeli ve bilinçlendirmeliyiz. Bir İnsanın Su Tüketim Miktarı 59 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Genellikle, bir insanın biyolojik ihtiyaçlarını karşılaması ve yaşamını sürdürebilmesi için, günde minimum 25 litre su tüketmesi gerekir. İçme, yemek pişirme, yıkanma, çamaşır gibi amaçlarla kullanılacak su dikkate alındığında, kişi başına günlük ortalama kentsel su tüketim standardı 150 litre olarak kabul edilmektedir. rına, sanayi işletmelerine ve devletimize, yerel yönetimlere ve su kuruluşlarına pek çok sorumluluk yüklemektedir. Dünya’daki kişi başına su tüketim miktarı: Sanayileşmiş ülkelerde 266 litre iken Afrika’da 67, Asya’da 143, Arap ülkelerinde 158, Latin Amerika’da 184 litredir. Türkiye’de ise kişi başına günlük su tüketimi ortalama 111 litredir. Türkiye sanıldığı gibi su zengini bir ülke değil… Su Armatürleri Üreticisi Olarak Adell Armatür Neler Yapıyor Kişi Başına Su Tüketim Miktarı (Lt./Gün) Bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için, kişi başına düşen yıllık su miktarı en az 8000- 10.000 m³ arasında olmalıdır. Kişi başına düşen yıllık 1430 m³’lük kullanılabilir su miktarıyla Türkiye, sanıldığı gibi su zengini bir ülke değildir. Türkiye’de genel itibariyle su kaynaklarının kullanım oranları aşağıdaki şekildedir: % 70’i tarımda, % 15’i sanayide, % 15’i evsel amaçlı kullanılmaktadır. Evlerde su kullanımının dağılımı ise şöyledir: % 40 banyolarda, duşlarda, % 30 tuvaletlerde, % 15 çamaşır yıkamada, % 10 mutfaklarda, % 5 temizlik amaçlı kullanımdır. Su Yönetimi ve Rasyonel Kullanımı İçin Neler Yapabiliriz DSİ verilerine göre su kaynaklarımızı % 100 verimle kullansak bile; 2030 yılında nüfusumuz 80 milyona ulaşacak. Kişi başına düşen 1100 m3 kullanılabilir su miktarıyla, su sıkıntısı çeken bir ülke olacağız. Buna göre, 2050 ya da 2100 yılında, Türkiye’nin çok ciddi bir su kriziyle baş başa kalacağı kaçınılmazdır. Bu tehlikeyi en aza indirmek için, su kaynaklarımız çok dikkatli ve iyi yönetilmelidir. Türkiye su kıtlığı çeken ülkeler arasında yer almamakla birlikte, küresel ısınma, hızlı nüfus artışı, kirlenme ve yıllık yağış ortalamasının dünya ortalamasından düşük olması; mevcut kaynakların daha dikkatli kullanılmasını ve kirlenmeye karşı gerekli tedbirlerin bir an önce alınmasını gerektirmektedir. Su H20 olarak basit bir bileşik olmasına rağmen yönetimi zordur. Türkiye’de su konusunda herkese önemli görevler düşmektedir. Bireylerimize, su armatürleri üreten üreticilere, tarım ile uğraşan çiftçilerime, konut yapan inşaat şirketlerine, mühendislik firmala- 60 Armatür üreten bir firma olarak hep birlikte el ele vererek ülkemizin su gerçeğini birlikte çözebileceğimize inanıyoruz. Şirketimizde tasarımdan üretime tüm faaliyetlerimizde İnsan ve Çevre olmak üzere iki ana yaklaşım mevcuttur. Hedefimiz çevreci, tasarruflu ürünler üreterek insan hayatındaki konforu azaltmadan sudan, zamandan, enerjiden tasarruf sağlamaktır. Bu amaçla; Suyu tasarruf eden, Enerji tasarrufu sağlayan, Sağlığa zararsız, Sessiz çalışan, dayanıklı, Ergonomik, Uzun ömürlü, 6 yıl garantili, Yeşil bina konseptine uygun, yenilikçi, Ulusal ve uluslararası standartlara uygun armatürler ve vanalar, akış kontrol sistemleri üretiyoruz. Çevre konusunda önce insana ve sonra da çevre koşullarının ISO 14001 Standartlarında çevreci olmasına gayret ediyoruz. Gi-derek artan susuzluk tehdidine dair farkındalık ile her geçen gün uyanan bilince paralel olarak, üretim felsefemizi “çevreyi koruma” misyonu üzerine yapılandırıyoruz. Doğal kaynaklara ve çevreye saygılı üretim yapıyoruz. Çevreye dost, temiz üretim teknolojileri kullanıyoruz. Çevre dostu, yeşil bina konseptine (LEED ve BREEAM standartlarına) uygun yenilikçi ve tasarruflu ürünler üretiyoruz. Su ve Enerji Tasarrufuna Yönelik Tesisat Ürün Geliştirmeleri Nelerdir Tesisat ürünlerine ait iyileştirme yaptığımız yenilikçi ürünleri aşağıdaki şekliye dört ana grupta toplayabiliriz: 1. Batarya ve Musluklar Grubu Ürünler 2. Mekanik Tesisat Grubu Ürünler 3. Duş Sistemleri Grubu Ürünler 4. Rezervuar ve İç Takımları Grubu 1. Bataryalarda Tasarruf için Yaptığımız Değişiklikler Miks serisi lavabo ve evye bataryaları su tasarrufu sağlayan çift kademeli özel kartuş yapısıyla % 50 su tasarrufu sağlamaktadır. Herhangi bir batarya dakikada 17-18 litre su akıtırken Adell miks bataryaları özel kartuşu ile dakikada 7,5 litre su akıtmaktadır. Yani dakikada 10,5 litre su tasarrufu sağlamaktadır. Ayrıca ürünlerde kullandığımız özel perlatörler ile su akış miktarı sabitlenerek % 50 su tasarrufu sağlanmaktadır. 1.1. Fotoselli Lavabo ve Pisuvar Bataryaları Benzin istasyonu, alışveriş merkezleri, okullar, hastaneler gibi halka açık yerlerde suyun gereksiz yere akıtıldığı bazen de armatürün hiç kapatılmadığı bilinmektedir. Bu sorunlara fotoselli bataryalar çözüm getirmekte ve tasarruf sağlamaktadır. Su tasarrufu sağlar, Hijyenik, Hem elektrikli ve hem pilli çalışma imkanı, Soğuk veya hem soğuk/hem sıcak su girişli BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK modeller, 4 yıl pil ömrü (500.000 açma-kapama), Su akış zamanı ayarı, Su, zaman ve enerji tasarrufu, Dakikada 7,5 litre su akışı. Ayrıca 1,9-3 ve 5 lt/dakika seçenekleri. 1.2. Termostatik Banyo, Lavabo ve Evye Bataryaları Konutlarda suyun % 70 banyolarda, duşlarda tüketilmektedir. Bu ürün; Sıcaklık ayarı için israf edilen su miktarını azaltır. Ani sıcaklık değişimlerini önler. Konfor sağlarken aynı zamanda % 70’lere varan su tasarrufu sağlamaktadır. Su, enerji ve zaman tasarrufu yanında emniyet ve konfor sağlamaktadır. Kısa sürede yatırım bedelini geri döndürmektedir. 1.3. Zaman Ayarlı Musluklar Zaman ayarlı batarya ve musluklar genel yapılarda, okullarda, AVM’lerde açmayı tüketicinin hareketiyle başlatıp, kapatmayı otomatik olarak ayarlayan, zamana göre çalışan bataryalardır. Suyun boşa akıtılmasını, musluğun açık unutulmasını önleyerek su tasarrufu sağlamaktadır. ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM hasarlardan koruduğu gibi gereksiz su tüketimini ve gürültüyü de engeller. Katlar arasında su basıncının eşit dağılımını sağlayarak hidroforun çalışma süresini azaltır. 2.2. Termostatik Radyatör Vanaları İçerisindeki hassas termostat grubu ile oda sıcaklığındaki değişiklikleri algılayarak radyatörden geçen su miktarını değiştirir. Böylelikle ortam sıcaklığı istenilen değerde sabit kalır. % 30’a varan enerji tasarrufu sağlar. Kaynakların daha verimli ve ekonomik kullanılmasına katkıda bulunur. Elektrikli saç kurutma, ütü, lamba, pc, güneş, insan vb. harici ısı kaynaklarından elde edilen ısıyı algılayarak, bunu doğrudan tasarrufa dönüştüren bir yalın otomasyon sistemidir. Uygulaması çok basittir. Herhangi bir elektrik ve başka bir enerji kaynağına ihtiyaç hissetmez. Termostatik radyatör vanaları ile harici ısı kaynaklarından elde edilen ortalama 6°C’lik fazla ısı yakıt tüketiminde % 30’luk bir kazanç sağlanmış olur. 3. Duş Sistemlerindeki İyileştirmeler El ve tepe duşları, dakikada harcanan su miktarını 20 litreden 9 litre akışıyla % 60’a yakın tasarruf sağlamaktadır. 4. Rezervuar Sistemleri Etkili su yönetimi, tasarruflu, uzun ömürlü kullanım kolaylığı ile üstünlük sağlamaktadır. Rezervuar sistemler her kullanımda 9 litre yerine 3 litre harcayarak % 40 su tasarrufu sağlar. Gömme Rezervuarlar-TS 10823 Asma Rezervuarlar-TS 10823 Rezervuar İç Takımları-TS 10823 Birey Olarak Yapabileceklerimiz 2. Mekanik Tesisat Ürünleri 2.1. Su Basınç Regülatörü ADELL su basınç regülatörü, sadece su akışı olduğunda değil, tesisattaki musluk ve bataryalar kapalı olduğunda bile basıncı kontrol etmeye devam eder. Apartmanlar, hastaneler, endüstriyel uygulamalar, merkezi ısıtma ve havalandırma sistemleri, sulama pompa ve kanalları, otel ve tatil köylerinde özellikle tercih edilen Adell su basınç regülatörü sağladığı tasarruf yanında pek çok avantajlar sağlamaktadır. Şebekedeki su basıncını ayarlar, tesisattaki basıncı istenilen seviyelere ayarlamaya yarar. Su ile çalışan çamaşır ve bulaşık makinesi, termosifon, şofben vb. cihazları basınç değişikliğinin oluşturduğu muhtemel Su tasarrufunu bireyler olarak önce kendimizde ve kendi evlerimizde, işyerlerimizde başlatmamız gerekir. Tüketici olarak, tüketen olmaktan vazgeçmeli ve sorumlu bir kullanıcı olarak suyu saygı ile, onu severek, israf etmeyerek kullanmayı öğrenmeli ve çevremize öğretmeliyiz. Hanımlar yemek yağlarını lavaboya dökmemeli, bir kapta biriktirerek imha edilmek üzere belediyelere teslim etmelidir. Musluklar, sifonlar, her zaman bakımlı olmalı. Bozuk olanlar hemen onarılmalı. Çünkü saniyede bir damla akan su, yılda 3 m³ yani 3 tonluk bir tüketim demektir. Çamaşır ve bulaşık makineleri her kullanımda yaklaşık 40 litre su tüketir. Makinelerinizi tam doldurmadan çalıştırmayın ve kısa programları tercih edin. Banyo yerine duş alın. Bir duşta ortalama 50 litre su tüketilirken, bir banyoda 150 litre su tüketilir. Bir kişi yılda ortalama 50.000 litre suyu tuvaletlerde tüketir. Rezervuarın bir kez kullanılması ile 10-12 lt su harcanır. Yeni teknolojilerde standart modellere göre % 60 daha az su kullanan rezervuarlar bulunmaktadır. Rezervuarların boyutunu küçültün. 12-20 lt’lik yerine 6-9 veya 3,5-6 lt’lik çift kademeli rezervuarları tercih edin. 61 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK Hatta rezervuarın içine 1,5 lt’lik dolu bir pet şişe koyun ve her kullanımda 1,5 lt tasarruf edin. Rezervuar çekildiğinde suyu renklendirsin ve temizlesin diye klozete asılan maddeleri kullanmayın. Bunlar kanalizasyona karışarak kirliliğe sebep olur. Boru ve ekipmanlarından kaynaklanan sızıntılar çok büyük miktarda su ve kaynak kaybına yol açabilir. Taşmalar ve sızıntılar gereksiz su tüketimine yol açmaktadır. Akış kontrol sistemleri kullanılarak bu kayıplar önlenebilir. İçme suyu dışındaki suları birkaç kez kullanmaya çalışın. Sebze ve meyve yıkadığınız suyla çiçekleri ve bahçeleri sulayabilir, temizlik yapabilirsiniz. Bulaşık yıkarken, tıraş olurken, ellerinizi yıkarken, dişlerinizi fırçalarken hatta abdest alırken açık bırakılan musluk, dakikada yaklaşık 15-20 litre suyun boşa akmasına sebep olur. Bu işleri yaparken musluğu ihtiyacınız olduğu kadar açın. Evde kullanılan temizlik malzemeleri, atık sularla nehirlere karışır. İçinde fosfat bulunmayan ve suda ayrışabilen temizlik ürünlerini kullanın. Temizlikte sıvı sabun, toz sabun gibi doğal esaslı olanları tercih edin (hem doğaya zarar vermez hem de daha az suyla durulanabilir). Diğer kimyasal deterjanların (petrol türevi temizleyiciler) doğal ortam için sakıncalarının yanı sıra bol suyla durulanmaları gerekir. Çamaşır suyu, atık maddelerin ayrılıp çözülmesini sağlayan yararlı bakterileri öldürür. Çamaşır suyunu olabildiğince az kullanın. Su basmasını engellemek için evden çıkarken ana vanayı kapatmayı unutmayın. Bahçenizi sulamak için, buharlaşmanın az olduğu sabah ya da akşamüstü saatlerini tercih edin. Otomobilinizi ve balkonlarınızı hortumla yıkamak yerine silerek veya kova ve sünger kullanarak temizleyin. Hortumla yıkama, yaklaşık yıllık 550 litre su kullanımı demektir. Kapı önü, balkon, teras gibi yerlerin temizliğinde hortumla su tutmak yerine süpürge kullanın. Konut Yapımcıları, İnşaat Şirketleri, Mühendislik Firmaları Neler Yapabilir Pek çok tasarruf tedbirlerine ait uygulamalar daha planlama aşamasında araştırılmalı ve uygulanmalıdır. Yapılarda kullanım ve içme suyu tesisatları ayrılabilir. Böylelikle kullanım suyu maliyetleri düşürülebilecektir. Pis su hatları siyah ve gri su hattı olarak iki ayrı hat halinde yapılmalı ve gri su hattına lavabolar, duşlar bağlanmalıdır. Gri su dönüşüm sistemleri ile çok daha ucuza arıtma sağlanarak büyük ölçüde tasarruf sağlanabilir. Genel toplamda küçük bütçeler gerekmesine rağmen maliyetlerinden dolayı tesisat malzemelerinde ucuz manuel ürünler yerine otomasyona uygun termostatik bataryalar, vanalar tercih edilmelidir. Yağmur suyunu biriktirerek kullanmaya yönelik alt yapı çalışmaları yapılmalıdır. Şirketlerin, kurumların, içinde bulundukları çevreyi, iş ortaklarını, tedarikçilerini, kısaca temasta bulundukları tüm sosyal paydaşlarını bu sorumluluğu paylaşmaya yöneltmeleri gerekir. Sanayi Kuruluşları Neler Yapabilir Tesis içindeki su, buhar tesisatlarındaki şebeke kayıp ve kaçakları önlenmelidir. Çevre dostu, yeşil ürünler tercih edilmelidir. Yağmur suyunu toplama ve kullanmaya yönelik alt yapı çalışmaları yapılmalıdır. 62 ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Tesislerde daha az su tüketecek veya tamamen susuz çalışan kuru üretim teknolojileri, sistemleri ve prosesleri tercih edilmelidir. Su arıtma sistemleri geliştirilmelidir. Su geri kazanım oranları artırılmalıdır. Su ve çevre bilincinin olgunlaşması için personeli, tedarikçileri ve müşterini dâhil ederek eğitim faaliyetlerine önem vermelidir. Fabrika bahçesi ağaçlandırılmalıdır. Kirliliğin kaynağında önlenmesini ve kaynak tüketiminin azaltılmasını sağlayan teknolojiler(ör: proses optimizasyonu, atık geri kazanımı, yenilenebilir enerji, vb.), Daha az kirleten ve kaynak tüketen çevre dostu ürünler (ör: biyoplastikler, su bazlı boyalar), Kirlilik yönetimi – boru sonu önlemler (ör: arıtma, toz utucu filtre, atık depolama, vb.), Kimyasal kullanımının azaltılması, Yıkama, durulama işlemlerinin optimizasyonu, Kaplama banyolarının optimizasyonu, otomasyon, Soğutmada; kapalı çevrim sistemlerin ve soğutma kulelerinin kullanılması, kule blöflerinin minimize edilmesi-geri kazanılması, Isıtmada; buhar sistemlerinin iyileştirilmesi, buhar geri kazanımı, ısı eşanjörlerinin tercih edilmesi, kazan blöflerinin minimize edilmesi, Su sistemleri ve hatlarındaki otomasyon oranı artırılmalıdır. Tarım İle Uğraşan Çiftçilerimiz Neler Yapabilir Damlama sulama sistemleri tercih edilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. Bölge şartlarına uygun olacak şekilde daha az suya ihtiyaç duyan mahsuller tercih edilmelidir. Az su tüketen ağaç ve bitkiler ekilmelidir. Sulama sistemleri kapalı şebeke sistemine çevrilmelidir. Sadece açık alanlar değil, yol kenarları, bahçeler ağaçlandırılmalıdır. Tarımda açık su taşıma ve dağıtım kanallarından kapalı boru sistemine geçilerek kayıplar önlenmelidir. Devlet, Yerel Yönetimler ve Su Kuruluşları Neler Yapabilir Şehir şebeke kayıp ve kaçakları önlenmelidir. Damlama sulama yöntemi daha fazla teşvik edilmeli, bu konuda öncülük yapılmalıdır. Damlama sulama yöntemi salma sulama sistemine göre % 50 tasarruf sağlamakla kalmıyor, bitkinin köküne giderek otların yetişmesini önlüyor, verimliliği artırıyor. Kamu ihtiyaçlarında çevre dostu, yeşil ürünler tercih edilmelidir. Bunlar için vergisel teşvik uygulanmalıdır. Baraj ve göletlere yatırım yapılarak “aktif depolama kapasitesi” artırılmalıdır. Sera gazlarını yutan orman, çayır ve yeşil alanlar genişletilmeli, mevcutlar ve su havzaları koruma altına alınmalıdır. BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK Su kaynakları korunmalı, kirlenmesi önlenmeli ve geliştirilmelidir. Suyun planlanması, yönetilmesi uygulamaları sürdürülebilir, katılımcı ve demokratik yapıya uygun politikalar geliştirilerek etkinleştirilmelidir. Su konusundaki toplumsal bilincin gelişmesi ve derinleşmesine yönelik basın, yayın organlarında sürekli iletişim yapılmalıdır. 22 Mart Dünya Su Günü ilgili kurumların aktif katılımları ile daha etkin değerlendirilmelidir. Endüstrinin ürettiği zehirli ve ağır metaller ihtiva eden atık suların sadece % 22’si arıtılıyor. Bu oran gerek teşvikle gerekse yaptırımlarla artırılmalıdır. Su ve çevre bilincinin olgunlaşması için eğitim faaliyetlerine önem verilmelidir. Okul bahçeleri, hastane bahçeleri, cami avluları ağaçlandırılmalıdır. Ağaçlandırmada dünyada üçüncü, Avrupa’da ise birinci olmamız sevindirici bir haberdir. Toplam atık suların % 73’e ulaşan arıtılma ve yeniden kazanılma oranı daha yukarılara % 90’lara doğru çekilmelidir. Su kaynakları akılcı ve sürdürülebilir politikalar ile akıllıca yönetilmelidir. Deniz suyundan tatlı su elde etme yöntemleri araştırılmalı ve en uygun olanı kullanılmalıdır. Belediyelerin, organize sanayi bölgelerinin arıtma tesisleri seçiminde gerek verimlilik gerekse işletme giderleri açısından daha iyi ve gelişmiş performansa sahip olanlarını tercih etmeleri gerekir (reverse osmos, membran vb.). ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Etkin su yönetimi su tasarrufu, yanında enerji verimliliğini ve zamandan tasarrufu da beraberinde getirecektir. Su temini, toplanması, arıtılması, dağıtımı ve kullanımı için ayıracağımız kaynaklarda ve işletme giderlerinde de hatırı sayılır iyileşmeler sağlayacaktır. Kaynak israfı önlenecektir. Daha çok kaynak temini için çevreye verilen zarar azalacaktır. Aile ve devlet bütçemize sağlanacak tasarruf ile eğitime, kültüre ve yükselen bir değer olan ülkemizin gelişmesine kaynak aktarılabilecektir. Başarılı bir şekilde oluşturacağımız su yönetimi politikalarını ve uygulamalarını, kendi içimizde yaşam biçimi haline getirmekle birlikte öncelikle komşu ülkelerimiz olmak üzere tüm dünya ile paylaşmayız. Ortak bir değerimiz olan suyun etkin kullanımı için devletlere ve halklara yardımcı olmak üzere bu konudaki işbirliğini, ortak çalışmaları başlatmalı ve artırmalıyız. Kaynaklar [1] Prof. Dr. Recep İleri, Suyu Ne Kadar Tanıyoruz?, Zaman Gazetesi, Mart 2009. [2] Dursun Yıldız, Hacettepe Üniversitesi Su Kaynakları ve Hidropolilitk Ders Notları, Ankara, 2004. [3] Adell Armatür ve Vana Fabrikaları A.Ş. Ürün katalog ve dokümanları, 2009, 2010. [4] Kobilerde Eko-Verimlilik Kılavuzu, MPM, Eylül 2009, Ankara. [5] Prof. Dennis J.Snower, Ges2010 Global Ekonomik Sempozyum, İstanbul 2010. Sonuç Tüm bu söylediklerimizin sonucu olarak, su alınır-satılır bir metaya dönüştürülmemesi gereken temel bir insan hakkı olarak kabul edilmelidir. Su yaşamdır ve yaşamlarımız damacanaya sığdırılamaz. Su, yüce yaratıcımızın biz dünya misafirleri için göndermiş olduğu en büyük hediye ve en büyük nimettir. Hayatın devamı için vaz-geçilmez ve temel bir insan hakkıdır, metalaştırılamamalıdır. Herkes sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için gerekli sağlıklı ve güvenli suya ulaşabilmelidir. Akar su ve göl suyunun kullanımı konusunda tüm yöre ve güzergahındaki halkların kullanımı için eşit ve adil bir planlama yapılmalıdır. Su hizmetlerinde ve yönetiminde, hizmetin kamusal özü korunmalı, yönetimde katılımcı modeller geliştirilmelidir. Su kaynaklarının kullanımında öncelik tüm canlılara, insanlara, ekolojinin ve doğal yaşamın korunmasına verilmelidir. Suyu tasarruflu ve bilgiye dayalı kullanma bilinci, ferdi, kurumsal ve kamusal olarak muhakkak geliştirilmelidir. Devletin etkin su yönetimi politikalarına halkın katılımı ve sahiplenmesi sağlanmalıdır. Su barışa ve insanlığa hizmet etmelidir. Kavgalara ve savaşa değil. Bize verilmiş bulunan ve adı “su” olan bu hediye sebebiyle yüce yaratıcımıza minnettarlık duymalıyız. İnsanımız su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak ve su gibi yararlı olmanın gayreti içine girmelidir. Su gibi insanların damarlarına girebilmeyi öğrenmeli, ona hayat vermeli ve vazgeçilmez olmalıyız. Su tüketimi değil su kullanımı ibaresini kullanmalıyız. Biz insanoğlu olarak suyu tüketmekten ziyade, ihtiyaçlarımızı gidermek üzere, israf etmeden, paylaşarak, hakkımızı bilerek kullanmayı öğrenmeliyiz. Bunu içselleştirmeli ve bir yaşam biçimi haline dönüştürmeliyiz. Su kullanım bilincini ve buna bağlı olarak çevre bilincini bir yaşam biçimi olarak toplumumuza kazandırmalıyız. Bu parlak yarınlarımız için çok önemlidir. Summary Water of sufficient quality and quantity is critical to all life. Due to earth warming and population growth reduces the avaliabilty of water. Water sources are getting more scarce . In the next coming years, we will be feeling the shortage of water much more than today. Increasing human population and growth of technology require human society to devote more and more attention to protection of adequate supplies of water. There is much that can be done to improve the productivity of water on technical grounds. The institutional, social and economic aspects of these improvements need to carefully investigated to determine the feasibility of these improvements. Before it is too late as individuals, families, farmers or the government, we need to be considering short, medium and long term policies and taking the action. In this paper, it is stated the importance of water and the comments about what can be done. 63 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM YAZ SAATİ UYGULAMASININ BİNALARDA AYDINLATMA İÇİN KULLANILAN ELEKTRİK TÜKETİMİNE ETKİLERİ Servet KARASU Rize Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Özet Gün ışığından ne kadar çok faydalanırsak, aydınlatma için kullanılan elektrikten o kadar çok tasarruf edebiliriz. Tüm dünyada gün ışığından en fazla faydalanmanın yolları aranmaktadır. Birçok ülke, gün ışığından en yüksek faydayı sağlamak için yaz saati uygulamasına gitmektedir. Uygulama kapsamında her yıl belirli tarihlerde saatler bir saat ileri alınmaktadır. Ülkemizde de Mart ayının son haftasından Ekim ayının son haftasına kadar ileri saat uygulaması yapılmaktadır. Bu çalışmada, Türkiye’deki yaz saati uygulamasını analiz etmek için mevcut gün ışığı dikkate alınarak farklı alternatifler üzerinde duruldu. Yapılan analizler sonucu hem doğu illeri hem de batı illeri için en uygun uygulama tespit edilmeye çalışıldı. Tüm ülke dikkate alındığında en uygun alternatifin, saatlerin 30 dakika ileri alınarak yaz saati uygulamasına devam edilmesi olduğu görüldü. Böyle bir uygulamada, konutlarda aydınlanma için kullanılan elektrikten % 10 tasarruf elde edileceği tahmin edilmektedir. Bu da tüm ülkede kullanılan elektrikten % 0.7 tasarruf edilmesi anlamına gelmektedir. 1. Giriş Elektrik tüketiminden tasarruf sağlamak amacıyla ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde yaz saati uygulamasına geçilmektedir. Uygulama kapsamında her yıl belirli tarihlerde saatler bir saat ileri alınmaktadır. Yaz saati uygulamasından amaç, yaz döneminde güneşin çok erken doğmasından dolayı sabahki bir saatlik zamanı akşam vaktine çekmektir. Ancak tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de yaz saati uygulamasından en uygun şekilde nasıl faydalanılacağı tartışılmaktadır. Bu çalışmada, ülkemizde son yıllarda çok sık tartışılan bu konuda en uygun çözümün ne olabileceği araştırılmıştır. Yaz saati uygulamasının elektrik tüketimi üzerindeki etkilerini araştıran birçok çalışma yapılmıştır. Bazı çalışmalarda yaz saati uygulamasının elektrik tüketimini artırdığı, bazı çalışmalarda çok önemli bir değişikliğin olmadığı, birçok çalışmada ise % 1’e kadar tasarruf elde edildiği belirtilmektedir[1]. 2. Dünyada Yaz Saati Uygulaması İlk yaz saati uygulamasını 1916 yılında 1. Dünya Savaşı esnasında Almanya uygulamaya koymuştur. Daha sonraki yıllarda birçok Avrupa ülkesi uygulamaya başlamışlardır. İngiltere’de bir müddet uygulamadan vazgeçilse de, sonradan tekrar devam edilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’de 1918 yılında ekonomik tedbirler çerçevesinde uygulamaya başlamıştır. Yıllar içinde birçok değişik uygulamaya yer verilmiştir. Bazen yıl boyunca uygulanmış, bazen 64 tamamen uygulamadan vazgeçilmiştir. A.B.D.’de 2007 yılından itibaren, Mart ayının ikinci pazar gününden, Kasım ayının ilk pazar gününe kadar uygulama devam etmektedir. Avustralya’nın bazı bölgelerinde uygulamaya yer verilmektedir. Hindistan ve Çin’de, çok büyük topraklara sahip olmalarına rağmen yaz saati uygulaması görülmemektedir. Japonya’da ise uygulamaya konulması tartışılmaktadır[2][3]. 3. Türkiye’de Yaz Saati Uygulaması ve Yapılan Tartışmalar Ülkemizde yaz saati uygulamasının başlangıç tarihi 1916’ya kadar uzanıyor. İleri saati 1923’e kadar uygulayan Türkiye, 1940’a kadar ara verdi. 1940’tan sonraki dönemlerde de kısmen uygulamaya ara vererek devam etti. 1951-1962 ve 1965-1972 yıllarında uygulamaya tekrar ara verildi. 1983’te bir dönem iki saatlik ileri saat uygulaması yapıldı. En son 1978-1982 tarihleri arasında sürekli yaz saati uygulamasına geçilerek sabit saat sistemi kullanıldı. Bir ara günlük iki saat olarak uygulanan yaz saatine, 1984’te ilgili kanunda yapılan değişiklikle bir saat sınırı getirildi. 1986-1995 yılları arasında Mart’ın son haftası ile Eylül’ün son haftası arasında 26 hafta olarak yapılan uygulama, 1996’dan itibaren Ekim’in son haftasına kadar uzatılarak 30 hafta olarak uygulanıyor[4]. 697 sayılı Kanunun 3097 sayılı Kanunla değişik 2. maddesinde, “Greenwich’e göre 30. derecede bulunan boylam dairesi bütün Türkiye Cumhuriyeti saatleri için esas alınır. Ayrıca başlangıç ve bitiş tarihleri belirtilmek ve bir saati aşmamak şartıyla yaz saati uygulamaya Bakanlar Kurulu yetkilidir’’ hükmü yer alıyor. Medyada yer alan haberlerde, 697 sayılı kanunun 2. maddesinde geçen yaz saati uygulaması yapılırken 29 Mayıs 2009 tarihinde (veya belirlenen zamanda) saatlerin 30 dakika ileri alınacağı ve bir daha geri alınmayacağı kararının Bakanlar Kurulu tarafından alınmasıyla herhangi bir kanun değişikliğine ihtiyaç duyulmayacağı da belirtiliyor. Enerji Bakanlığı tarafından yayınlanan bilgi notunda ise saatlerin geriye alınmayarak, ileri saat uygulamasına yıl boyunca devam edilmesi ve saatlerde değişiklik yapılmaması genel görüş olarak ortaya konulmaktadır [5]. Bakü, Türkiye’den 17 meridyen sonra olduğu halde iki saat ileride, Moskova beş meridyen sonra olduğu halde Türkiye’den bir saat ileride, Berlin ile Paris’in ise 23 ve 30 meridyen önce oldukları halde sadece bir saat gerideki zaman dilimini kullanmaktadırlar[6]. Türkiye Doğu Avrupa ülkeleri ile aynı zaman diliminde bulunmakta. Ancak batıda bulunanlar günışığından en üst düzeyde faydalanırken doğuda bu minimum düzeye inmektedir. Örneğin; Erzurum’da güneş 21 Ocak’ta 06:28’de doğup 16:24’te batarken, BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK İstanbul’da 07:20’de doğup 17:10’da, Atina’da ise 07:37’de doğup 17:36’da batmakta. Böylece batıda bulunanlar gün ışığından daha fazla faydalanmaktadırlar. Referans meridyenin batıda olması durumunda; Türkiye’nin doğusu ile batısı arasındaki zaman farkı 1 saat 16 dakika olduğu için, özellikle doğu bölgelerinde kışın güneşin erken saatlerde batması, halkı sosyal, psikolojik ve ekonomik olarak olumsuz etkiliyor. Bunun yanında aydınlatma gereksiniminden dolayı elektrik tüketiminde de artışa sebep oluyor. Ancak, Türkiye’nin doğusundan geçen meridyeni (45 derece doğu meridyeni) referans olarak alması durumunda saat farkının fazlalığından dolayı batı bölgelerinde güneşin geç doğmasından kaynaklanan problemlerin ortaya çıkacağı da düşünülüyor. Örneğin; Edirne’de güneş 21 Aralık’ta 07:30’da doğarken, 08:30’da doğacak. Türkiye ile aynı duruma sahip ülkelere bakıldığında (iki meridyen arasında kalan ülkeler), bu ülkelerin ortalarından geçen yarım (buçuk) saat dilimlerini referans olarak aldıkları göze çarpıyor. Türkiye’nin bu ülkeler gibi ortasından geçen meridyeni (OrduFatsa ile Gaziantep hattından geçen 37.5 derece doğu meridyeni) referans alması durumunda, saat uygulamalarından kaynaklanan sorunların azalacağı ve yıl boyunca aynı saat diliminde kalınmasıyla kış aylarında da enerji tasarrufu sağlanacağı düşünülüyor. Bu uygulama ile Türkiye daha önce aynı saat diliminde bulunduğu Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Finlandiya ve Ukrayna’dan kış döneminde yarım saat ileride, yaz döneminde de yarım saat geride kalacağı belirtiliyor. 4. Türkiye’deki Elektrik Tüketimi Ülkemizdeki elektrik tüketimi sosyal ve ekonomik gelişmelere paralel olarak hızla artmaktadır. Birçok enerji kaynağına sahip olmamıza rağmen enerji ihtiyacımızın yarısından fazlası ithal edilmektedir. Türkiye’nin 2009 yılında toplam elektrik tüketimi 156,894,300.0 MWH’tir[7]. Kaynaklar açısından bakıldığında, 2009 yılı itibariyle, toplam elektrik üretiminin % 48,6’sı doğalgazdan, % 21,7’si yerli kömürden, % 18.5’i hidrolik kaynaklardan, % 6,6’sı ithal kömürden, % 3,4’ü sıvı yakıtlardan, % 0,76’sı rüzgardan ve % 0,34’ü jeotermal ve biyogazdan sağlanmıştır[8]. Daha öncede belirtildiği gibi, tartışma konusu olan yeni uygulamada Ordu-Gaziantep hattından geçen 37.5 meridyeninin referans olarak alınması düşünülüyor. 2009 yılı verilerine göre Türkiye’deki elektriğin % 86,41’i 37.5 meridyeninin batısındaki toplam 49 ilde ve % 13,59’u ise 37.5 meridyeninin doğusundaki toplam 32 ilde tüketilmektedir[7]. Dolayısıyla yapılacak olan bir düzenlemede, eğer ülkede batı ve doğu illeri arasında farklı saat ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM uygulaması yapılmayacaksa, öncelikli olarak batıda bulunan illerin elektrik tüketimi dikkate alınmalıdır. Türkiye’deki elektrik tüketiminin sektörlere, doğu ve batı illerine göre dağılımı Şekil 1’de gösterilmiştir. 5. Aydınlanmada Kullanılan Elektrikten Tasarruf İçin Basit Yaklaşım Yaz saati uygulamasında ki elektrik tasarrufunda ana hedef, daha çok konutlarda aydınlanma için kullanılan elektrikten tasarruf etmektir. Ticarethanelerde ve endüstride aydınlanma için kullanılan elektrik tasarrufunda da kısmen fayda sağlayacaktır. Sokak aydınlatmasında yaz saati uygulamasından dolayı herhangi bir değişiklik olmayacaktır. Saatleri bir saat ileri almak, akşamı bir saat ötelemek anlamına gelmektedir. Dolayısıyla insanlar aydınlanma için kullandıkları elektriği bir saat daha öteleyeceklerdir. Ancak insanların yatma saatini değiştirmedikleri kabul edilmektedir. 2009 yılı verilerine göre Türkiye’de, elektriğin yaklaşık % 25’i konutlarda tüketilmektedir. Konutlarda tüketilen elektriğin % 29’u ise aydınlatma için kullanılmaktadır[9]. Bu yüzden, konutlarda aydınlatma için kullanılan elektriğin payı tüm ülkede kullanılan elektriğin % 7’si olarak tahmin edilmektedir. Konutlarda kış ayları ortalama 5-6 saat, yaz ayları ise ortalama 3-4 saat aydınlama için elektrik kullanılmaktadır. Saatlerin 30 dakika ileri alınarak yaz saati uygulamasına devam edildiği bir uygulama ile yaklaşık 30 dakikalık avantaj sağlandığı düşünülürse kışın % 8, yazın % 12, ortalama olarak ise yaklaşık % 10’luk bir kazanç sağlanabilir. Bu da toplam elektrik tüketiminin yaklaşık olarak % 0,7’sine denk gelmektedir[10]. Özellikle batı illerinde 30 dakikalık ileri saat uygulaması ile toplam elektrik tüketiminde herhangi bir değişiklik olmayacağı kabul edilse bile, saatlik elektrik tüketimi değişecektir ve bu da akşamları meydana gelen pik elektrik ihtiyacını etkileyecektir[11]. Sabahları bazı insanlar uyanıkken bazıları uykuda olacak, akşamları ise hemen hemen herkes elektrik kullanacaktır. Aslında bu ve benzeri nedenlerden dolayı net kazancı tahmin etmek zordur. Ancak şu açıktır ki, böyle bir uygulama ile akşamları meydana gelen pik elektrik ihtiyacında düşme meydana gelecektir. Endüstride aydınlanma için kullanılan elektriğin payı sektörden sektöre değişmekle birlikte yaklaşık % 10’dur[12]. Ticarethanelerde, endüstride ve resmi dairelerde elde edilecek tasarrufta dikkate alınırsa % 0,7’lik oran daha da artacaktır. Şekil 1. Sektörlere göre Türkiye genelinde, batı ve doğu illerinde 2009 yılı elektrik tüketim oranları. 65 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK Ülkemizdeki yaz saati uygulamasını analiz etmek için mevcut gün ışığı dikkate alınarak farklı alternatifler üzerinde duruldu. Öncelikle güneş batış ve doğuş saatlerinin aylık ortalamalarına göre mevcut gün ışığının ne kadar olduğu tespit edildi[13]. Bütün uygulamalarda her sabah saat 07:00’de uyanıldığı kabul edilerek mevcut gün ışığından ne kadar faydalanıldığı belirlendi. Doğu illerini temsilen 37.5 ile 45 boylamlarının ortasında kalan 41:17 E boylamındaki Erzurum seçildi. Batı illerinin tam ortasında yer almamasına rağmen, batı illerini temsil edecek il olarak 28:58 E boylamında bulunan İstanbul seçildi. Türkiye’nin en kalabalık ili olan İstanbul’un elektrik tüketimi Türkiye tüketiminin % 18,6’sı kadardır. Yapılan değerlendirmede dört alternatif üzerinde duruldu: i) Mevcut durum, ii) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın bilgi notundaki gibi sürekli ileri saat uygulamasına gidilip saatlerin sabitlenmesi, iii) Medyada yapılan haberlerde tartışılan saatlerin 30 dakika ileri alınıp sabitlenmesi, iv) Saatlerin 30 dakika ileri alınarak şu andaki uygulamada olduğu gibi ileri saat uygulamasına mevcut tarihlerde devam edilmesi. 5.1. Mevcut Durum Bati illerini temsil eden İstanbul’da Ocak ayında ortalama saat 07:21’de doğmaktadır ve saat 07:00’de uyanıldığı kabulüne göre, ortalama 21 dakika sabah karanlığı olacaktır. Yani Ocak ayı içinde her sabah ortalama 21 dakika aydınlatma için elektrik kullanılmaktadır. Benzer şekilde Ekim ayında 12 dakika ve Aralık ayında 17 dakika elektrik kullanımına ihtiyaç duyulmaktadır. Kasım ayında ise güneş ortalama 06:47’de ve Şubat ayında 6:54’te doğduğu için sabah karanlığı meydana gelmiyor. Doğu illerini temsil eden Erzurum’da ise gün ışığının en az olduğu Aralık ve Ocak aylarında sırasıyla güneş ortalama olarak 06:25 ve 06:29 da doğmaktadır. Saat 07:00’de uyanıldığı düşünülürse en kısa günlerde bile insanlar güneş ışığından yaklaşık 30 dakika daha az faydalanmaktadırlar. Diğer aylarda ise bu zaman daha da artmaktadır. Özellikle kış saati uygulamasına devem edilen şubat ayında 56 dakika, Mart ayında 1 saat 40 dakika ve Kasım ayında ise 1 saat 4 dakika güneş ışığından daha az faydalanılmaktadır. Mevcut uygulama, özellikle doğu illerinde güneş ışığından daha az faydalanılmasına yol açıyor. 5.2. Sürekli Yaz Saati Uygulaması Bu alternatif Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bilgi notunda tavsiye edildiği gibi, kış saati uygulamasına son verilerek saatlerin Kasım-Mart aylarında geri alınmadığı varsayılmaktadır. İstanbul’ da Aralık ve Ocak aylarında güneş doğuş saati sırasıyla ortalama 08:17 ve 08:21 olacağından ve insanların işe gitmek için yaklaşık saat 07:00’de uyandıkları düşünülürse, bu iki ayda yaklaşık 1saat 20 dakika karanlıkta kalınacak ve sabahları elektrik tüketimi artacaktır. Akşam saatlerinde aydınlatma giderleri 1 er saat olarak telafi edilecektir. Ancak 1 saat 20 dakika gibi uzun bir sabah karanlığının insanlar üzerindeki psikolojik etkisi dikkatten kaçmamalıdır. Ayrıca sabah saatlerindeki olabilecek trafik kazaları da dikkate alınmalıdır. Şubat ve Kasım aylarında ise ortalama 50 dakikalık sabah karanlığından dolayı aydınlatma ihtiyacı olacaktır. Mart ayında ise mevcut uygulamadan farklı olarak sabahları ortalama 10 dakika karanlık olacağından dolayı, bu uygulama Mart ayı için faydalı olacaktır. Nisan-Ekim ayları arasında ise mevcut uygulamanın aynisi devam etmiş olacaktır. 66 ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Erzurum’da Aralık ve Ocak aylarında güneş ortalama 07:25 ve 07:29 da doğacağından sırasıyla 25 ve 29 dakikalık sabah karanlığı meydana gelecek. 25 ve 29 dakikalık sabah elektrik sarfiyatına rağmen akşamları güneşin batışı bir saat geç olduğu için bu zamanlar telafi edilecek ve aydınlatma bakımından yaklaşık 30’ar dakikalık kazanç elde edilecektir. Sabah 30 dakikalık karanlığında çok fazla bir psikolojik etkisi olmayacağı kabul edilmektedir. Şubat ve Kasım aylarında ise güneş yaklaşık saat 07:00’de doğduğu için herhangi bir problem olmayacak ve bu iki ay boyunca gün ışığından fazladan birer saat faydalanılacaktır. Mart ayı boyuncuda yine gün ışığından bir saat fazla faydalanma söz konusudur. 5.3. Sürekli 30 Dakika İleri Saat Uygulaması İstanbul`da Aralık ve Ocak aylarında güneş ortalama olarak saat 07:50’de doğacaktır. Günde yaklaşık 50 dakika sabah karanlığı oluşacaktır. Mevcut uygulama ile karşılaştırıldığında sabahları 30 dakika elektrik ihtiyacı artacak ancak akşamları ise 30 dakikalık ileri saat uygulamasından kaybedilen bu 30 dakikalık kayıp telafi edilecektir. Ayrıca aksam pik saatlerdeki kullanım sabaha kaydırıldığı için elektrik tüketimi açısından faydalı olacaktır. Şubat ve Kasım aylarında ortalama güneş doğuş saati yaklaşık 07:20 olduğundan dolayı sabahları 20 dakikalık karanlık yani 20 dakikalık elektrik sarfiyatı olacak. Fakat mevcut uygulamaya göre güneş akşamları 30 dakika daha geç batacağı için bu sarfiyat fazlasıyla telafi edilecektir. Mart ayında ise sabahları herhangi bir karanlık olmamakta, akşamları ise 30 dakika daha geç olacağından dolayı elektrik tüketiminden 30 dakika daha tasarruf edilecektir. Nisan- Ekim ayları arasında ise 7 ay boyunca mevcut duruma göre aksamları 30 dakika daha erken hava kararacaktır. Yani 7 ay süresince aksam saatlerinde elektrik tüketimi 30 dakika daha artacaktır. Kış aylarında tasarruf edilen 30 dakikalık aydınlatma giderleri, yaz aylarında geri verilecektir. Erzurum’ da ise saatlerin sürekli 30 dakika ileri alınmasından dolayı hiçbir ayda sabahları karanlık oluşmamaktadır. İleri saatin uygulanmadığı Kasım-Mart ayları arasında 5 ay boyunca güneş batış saati 30 dakika geç olacağından dolayı elektrik tüketiminden 30 dakikalık bir kazanç olacaktır. Ancak Nisan-Ekim ayları arasında ise mevcut uygulamanın aksine güneş 30 dakika erken batacak ve 7 ay boyunca 30 dakika elektrik tüketimi artacaktır. Böylece kış aylarında yapılan tasarruflar yaz aylarında geri verilecektir. 5.4. Saatlerin Sürekli 30 Dakika İleri Alınması ve Nisan-Ekim Aylarında 1 Saatlik İleri Saat Uygulamasına Devam Edilmesi Bu alternatif, 3 no’lu alternatifte (sürekli 30 dakika ileri saat uygulaması) yaz aylarında meydana gelen dezavantajı telafi etmek için düşünülmüştür. İstanbul’da Kasım-Mart ayları için muhtemel kazanç ve kayıplar bir önceki üçüncü alternatifte tartışılmıştı. Nisan-Ekim aylarında ise mevcut uygulama ile karşılaştırıldığında 30 dakika daha fazla günışığından faydalanılacaktır. Üçüncü alternatifle ile karşılaştırıldığında ise Nisan-Ekim ayları arasında bir saat daha fazla gün ışığından faydalanılacaktır. Böylece 3 no’lu alternatifteki yaz aylarında meydana gelen kayıplar önlenmiş olacaktır. Mevcut durum ile karşılaştırıldığında ise, özellikle yaz aylarında 30 dakikalık kazanç elde edilecektir. Erzurum’da Kasım-Mart aylarında zaten bir problem olmamaktaydı. 3 no’lu alternatifteki Nisan-Ekim ayları arasında mevcut uygulamaya göre 30 dakikalık kayıp söz konusuydu. Bu uygulamada ise 30 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM dakikalık kayıp telafi edileceği gibi ilaveten 30 dakika daha fazla güneş ışığından faydalanılacaktır. İstanbul ve Erzurum için, güneşin doğuşu ve batışının yaz saati ile değişimi mevcut durum ve alternatifler için sırasıyla Şekil 2 ve Şekil 3’te gös-terilmiştir. 6. Sonuçlar Türkiye, bölgedeki ülkeler arasında doğusu ile batısı arasında saat farkı en fazla olan ülkelerden birisidir. Yapılan uygulamalarda doğuda yaşayan insanlarla batıda yaşayan insanlar arasında gün ışığından faydalanma yönünden farklılıkların olması kaçınılmazdır. Bu farklılığın önüne geçmenin tek yolu, ülkede iki farklı zaman dilimi kullanmaktır. Ancak bu da başta bankacılık, taşımacılık olmak üzere bazı karışıklıklara yol açabilir. Tüm ülkenin aynı zaman dilimini kullanmaya Şekil 2. İstanbul için güneş doğuş ve batışının farklı alternatifler için değişimi. devam etmesi durumunda, doğudaki illerde mesai saatlerinde düzenlemeye gidilebilir. Saat 08:30 yerine resmi daireler ve okullar saat 07:30’da çalışmaya başlayabilirler. Böylece kapanış saatleri de bir saat öne alınmış olacaktır ve akşam olmadan mesai bitmiş olacaktır. Fakat bu uygulama sadece iş yerlerindeki elektrik kullanımına katkısı olacaktır. Evlerdeki elektrik tüketimi açısından bir fayda beklenmemektedir. 4 no’lu alternatifte saatlerin sürekli 30 dakika ileri alındığı ve mevcut uygulamada olduğu gibi 7 ay boyunca ileri saat uygulamasına devam edildiği düşünülmüştür. Hem doğu illeri için hem de batı illeri için mevcut gün ışığından en iyi faydalanacağımız alternatif olacağı tahmin edilmektedir. Bu alternatifin tüm ülke için elektrik tasarrufu yönünden ve pik saatlerdeki elektrik tüketimi açısından en uygun çözüm Şekil 3. Erzurum için güneş doğuş ve batışının farklı alternatifler için değişimi. olacağı düşünülmektedir. Ayrıca bu uygulama ile birçok Avrupa Birliği ülkesi ile aramızda sadece 30 dakikalık bir [3] Engber D., “Spring forward cut back? Does daylight-saving time saat farkı bulunacaktır. Bu da Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan really save energy?” http://www.slate.com/id/2123403/ ; 2005. itirazları da ortadan kaldırabilir. İleri saat uygulamasında herhangi [4] Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı arşivleri. bir değişiklik yapılamayacaksa, en azından ileri saat uygulamasının [5] Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Bilgi Notu, “Meridyen başlangıcı Mart ayının ilk haftasına alınarak uygulama yaklaşık 8 değişikliği ve yaz saati uygulaması”, http://www.enerji.gov.tr/ aya uzatılabilir. Bu çalışmada ileri saat uygulamasının sadece duyurular/Ileri_Saat_Uygulamasi.pdf; 2009 aydınlanmada kullanılan elektrik tüketimine etkisi üzerinde [6] T.B.M.M. Başkanlığına Kanun değişikliği teklifi, http://www2. durulmuştur. Bu konu ile ilgili bir karar verilmeden önce, ısıtma tbmm.gov.tr/d23/2/2-0374.pdf. ve soğutma sistemleri, özellikle klima kullanımı açısından etkiler, [7] Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (TEDAŞ), “Elektrik ayrıca yaz günlerinin uzaması durumunda dışarıdaki aktivitelerden tüketim istatistikleri” http://www.tedas.gov.tr/29,Istatistiki_ dolayı artabilecek yakıt giderleri, psikolojik etkiler ve trafik kazaları Bilgiler.html; 2009 üzerindeki etkiler de araştırılmalıdır. [8] Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi TEİAŞ, “2009 Yılı Aylık Üretim İstatis-tikleri”, http://www.teias.gov.tr; 2009 Kaynaklar [9] Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), “Elektrik faturanızı [1] Hill S.I., Desobry F., Garnsey E.W., Chong Y.-F., “The impact yarı yarıya düşürebilirsiniz”, http://www.emo.org.tr/ekler/ on energy consumption of daylight saving clock changes”, 424d06c850d9892_ek.pdf?dergi?500; 2008. Energy Policy, Vol.38, pp. 4955–4965, 2010 [10] Karasu S., “The effect of daylight saving time options on [2] The Royal Society for the Prevention of Accidents (RoSPA). electricity consumption of Turkey”, Energy, Vol. 35, pp. 3773“Single/double summer time”. http://www.rospa.com/ 3782, 2010 roadsafety/info/summertime_paper.pdf; 2005. 67 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK [11] Milli Tevzi Merkezi, Saatlik elektrik tüketim verileri. [12] Onaygil S., Güler O., Erkin E., Cebeci E., “Endüstride verimli aydınlatma”, 1. Ulusal Enerji Verimliliği Forumu, Vol. 1., pp. 157-164, http://www.uevf.com.tr/uevf1/e-kitap/default.html; 2009 [13] Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Astronomi Laboratuvarı, İl ve İlçeler için güneşin doğuş ve batış saatleri. http://www.koeri.boun.edu.tr/ astronomy/astronomy.html. Summary Because of current global economic crisis, high energy prices, and the encouragement of conservation, countries are planning to take measurements about energy conservation. Natural daylight helps us save energy since the more people make use of daylight, the less the electricity is used. Electricity can be saved with Daylight Saving Time (DST) because people have an extra time to use daylight in the evening and thereby need less electric lighting. Many studies have been conducted to quantify the impact of DST on lighting energy use. DST has a long and chequered history. It has been most actively implemented in times of energy scarcity. Different DST applications were put into action for maximum savings since the beginning of 20th century. Turkey’s adoption of the DST dates back to 1916. The time lag between the east and west of Turkey is 76 minutes. When the sun sets early, especially in the east, it can have adverse effects on social, psychological and economic conditions, Turkey has almost the biggest time difference from east to west in the region. Therefore, differences between eastern and western cities concerning daylight use are inevitable. This study focuses on the effects of DST on electrical lighting in the buildings in Turkey. Turkey might adjust its daylight saving time to decrease energy consumption. For this purpose, three alternatives are considered and compared to status quo. The alternative with a 30-minute forward shift to single DST from April to October, stands out as the best solution to conserve electricity across the entire country. The results of the study show that maximum saving is obtained in this alternative by at least 0.7% on the consumption of lighting electricity. 68 ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM TESİSAT SİSTEMLERİNDE KULLANILAN SUYUN KALİTESİNİN KORUNMASI VE TASARRUF Seval BEKLER Yeni Nesil Enerji Ltd. Şti. Özet Isıtma ve soğutma sistemlerinde yaygın olarak kullandığımız ana akışkan suyun bir şartlandırmadan geçirilerek kullanılması sistem ömrüne ve verimliliğine direk etki edecek faktörlerdendir. Ülkemizde bireysel ve merkezi sistemlerin birçoğunda su şartlandırma yapılmadan kullanılmakta ve sistem suyun zararlı etkilerine karşı korumasız bırakılmaktadır. Bireysel veya merkezi sistem kullanıcıları açısından piyasada mevcut bir su şartlandırma sistemini kurulması ve işletme maliyetleri hesaplandığında ekonomik olmadığı gerçeği ortaya çıkmaktadır. Bu arıtma sistemlerine alternatif olarak kurulum ve işletme maliyetleri açısından daha ekonomik olan kimyasal katkılar ön plana çıkmaktadır. Bu kimyasallar suyun zararlı etkilerini ortadan kaldırmanın yanı sıra enerji tasarrufu da sağlamaktadır. 1. Giriş Günümüzde bilindiği üzere ısıtma-soğutma sistemlerinde en yaygın kullanılan akışkan sudur. Kullanılan suyun kalitesi sistem performansına ve ömrüne direk etki eden faktörlerin başında gelmektedir. Bir ısıtma-soğutma sisteminin tasarım ve uygulama safhasında en çok önem verdiğimiz konu sistemi oluşturan ana parçalardır. Sistem içindeki suyun kalitesi birçok tasarımcı ve uygulamacı için ikinci planda kalmaktadır. Bu konu kullanıcı tarafından da arka plana itilmektedir. Bunun en çarpıcı örneklerine teknik servis hizmeti veren firmaların arıza kayıt raporlarında rastlamak mümkündür. Bu raporlara göre ülkemizde kullanılan büyük çoğunluğunu bireysel ürünlerin oluşturduğu birçok ısıtmasoğutma cihazlarının korozyon, pas ve kirece karşı korunmadığı gerçeği ortaya çıkmaktadır. Ülkemiz gibi kullanım suyunun % 80’nin sert ve kireçli olduğu bir ülkede bu noktadaki gerek bilinç gerekse teknik altyapı yetersizliğimizden dolayı ülke olarak ödediğimiz maliyet büyük oranlara ulaşmıştır. Birçok üretici firma tarafından kullanım ömrü 10 ila 15 yıl olarak belirtilen cihazların yedinci ve sekizinci yılında ömrünü tamamladığı görülmektedir. Gerek teknik servis raporları gerekse bizzat yapmış olduğumuz saha çalışmaları bunu destekler nitelikte sonuçlar almamızı sağlamıştır. 2. Suyun Zararlı Etkileri Suyun başlıca zararlı etkilerini; a) Pas-Korozyon, b) Kireçlenme olarak sıralayabiliriz. Bireysel veya merkezi tüm tesisat sistemlerinde metal parçalar su ile temas ettikten çok kısa bir süre sonra reaksiyona girerek pas oluşumu başlamaktadır. Pas oluşumunun yani oksitlenmenin başlıca sebebi ise işletme esnasında sistem suyuna karışan O2’dir. Sistemdeki kaçaklar suya O2 ilave olmasına sebep verir. Sistem kullandığımız malzemelerin gaz geçirgen özelliği olmaması da suya O2 geçişine sebep olan önemli etkenlerdendir. Paslanma sürecinin devamında malzemenin kalitesine bağlı olarak aşınma başlamaktadır. Aşınmayla birlikte çatlak ve delinmeler meydana gelerek sistemin çalışmasını engellemektedir. Korozyon oluşumuna karşı suyun pH değerinin kontrol altında tutulması gerekmektedir. Kazan üreticileri ideal pH değerinin 8 ila 11 arasında olması gerektiğini belirtmektedirler. pH değerinin 8’in altına inmesi durumunda asidik korozyon riski artacaktır[2][3]. Suyun bir diğer zararlı etkisi de kireçlenmedir. Suda çözülmüş olan kireç (bikarbonatlar) kazan içinde ve tesisatta kireç taşı oluşumuna yol açar. Suyun sertliği arttıkça kireçlenme miktarı da artar. Tesisatlarda özellikle kazan içinde sıcaklıkların yüksek olması kireç oluşumunu hızlandırır. Kireç tabakası yüzeyde tutunarak yanma sonucu oluşan enerjinin suya taşınmasını engeller ve % 30 oranına kadar azalabilir. Buda gereksiz enerji sarfiyatına yol açar. Kireç tabakası tüm tesisattaki su geçişlerinde kesitleri daralttığı için su sirkülasyonunu da engeller. Enerjisini suya veremeyen kazanda aşırı ısınma olur. Bölgesel aşırı ısınmalar uzun vadede tüm tesisatta çatlamalara neden olur[2]. Ayrıca kesit daralmaları sistemin daha yüksek basınçlar altında çalışmasına yol açar. Buda malzemenin çalışma ömrüne olumsuz yönde etki etmektedir. 3. Koruma İyi tasarlanmış sorunsuz bir tesisatta sisteme su ilavesi yapılmaması gereklidir. Eğer herhangi bir su ilavesi yapılması gerekli ise suyun belirttiğimiz zararlı etkilerine karşı şartlandırma yapılarak sisteme verilmesi gerekmektedir. Yaptığımız saha çalışmalarında merkezi sistemlerin % 70’e yakını, bireysel sistemlerin ise neredeyse % 98’lik bir kısmının şartlandırma yapmadığı ortaya çıkmıştır. Mevcut halde en yaygın olarak kullandığımız şartlandırma üniteleri özel filtrelerden geçirilen suyun tanklardaki çeşitli kimyasal katkılar ile istenilen değerlere getirildiği klasik sistemlerdir. Bu ünitelerin küçük ölçekli bir sistem için kurulum maliyeti yaklaşık 800 TL - 1000 TL civarıdır. Kurulumun yanı sıra işletme maliyetleri de eklendiği zaman ekonomik olmadığı görülmektedir. Bireysel kullanıcılar açısından bakıldığında maliyetin yanı sıra mekân sorunu da ön plana çıkmaktadır. Klasik şartlandırmaya alternatif olarak son yıllarda ülkemizde de yaygınlaşan kimyasal katkı maddeleri bu alanda çığır açmıştır. Sıvı halde olan bu kimyasallar direk olarak tesisat suyu ile belirli oranlarda karıştırılarak sisteme verilmektedir. Karışım oranları tamamen 69 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK sisteme bağlıdır. Sistemin ısıtma veya soğutma yapıyor olması ve tesisatın mevcut yaşı karışım oranları için belirleyici etkenlerdir. Isıtma sistemlerinde mevcut tesisat suyunun % 30 - % 40 arasında, soğutmalarda ise % 20 - % 30 oranında uygulanmaktadır. Piyasada bu tür kimyasal ürünlerin yerli ve yabancı menşeli olarak iki gruba ayırabiliriz. Yabancı menşeli ürünler yerli üretime nazaran daha pahalıdır. Maliyet açısından iki katına yakındır. Kalite olarak ise yerli ve yabancı bağımsız kuruluşlardan alınan raporlar doğrultusunda yerli ürünlerimizin daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. Bu tür bir yerli ürün uygulamanın maliyeti bireysel sistem için 250 TL-350 TL’yi geçmemektedir. Yapılacak uygulama herhangi bir kaçak olmaz ise sistemi 7 ila 11 yıl arasında korumaktadır. İşletme maliyeti yoktur. Sistem için herhangi bir dış ünite bağlanması gerekmediği için bireysel kullanıcılar için yer sorunu ortadan kalkmaktadır. Bu açıdan bakıldığında klasik sisteme nazaran daha ekonomiktir. Bazik özellikli olan kimyasallar su ile % 30 veya % 40 karışım oranlarında dahi pH değeri 9 ila 11 arasındadır. Buda korozyon riskini ortadan kaldırmaktadır. Kireçlenme ve pas-korozyonu önlemenin yanı sıra ilave edildiği suyun donma noktasını düşürüp kaynama noktasını artırarak bir nevi antifriz görevi görmektedir. Karışım oranına bağlı olarak donma noktasını -10 oC ila -63 oC’ye kadar düşürmekte, kaynama noktasını +120 oC ila +193 oC’ye kadar yükseltmektedir[1]. Bireysel ve merkezi ısıtma ve soğutma sistemlerinde donmaya karşı önlem amacıyla belirli bir sıcaklık değerinin altına düşüldüğü takdirde sistemi çalıştırarak koruyan emniyet tertibatları vardır. Örneğin kombilerde ortam sıcaklığı +5 oC’nin altına düştüğü takdirde donma önleyici sistem devreye girmektedir. Merkezi sistemlerde bu set değeri sisteme göre biraz farklılık göstermekle beraber ana koruma mantığı aynıdır. Bahsettiğimiz emniyet sistemleri enerji kesintisinin söz konusu olmadığı durumlarda aktif halde çalışmaktadır. Maliyet açısından işletmelerde ısıtma ve soğutma cihazları jeneratörden besleme yapılmamaktadır. Enerji kesintisi durumunda tüm koruyucu sistemler devre dışı kalmaktadır. Ayrıca cihazların sürekli devreye girerek çalışması gereksiz yere enerji sarfiyatına neden olmaktadır. Sistem suyuna katılacak kimyasal koruyucular donma noktasını düşürerek bu riskleri ortadan kaldıracaktır. Sistemdeki mevcut suyun kaynama noktasının artması ile birlikte +90 oC’den daha yukarı sıcaklıklarda aynı basınç değerlerinde çalışma imkânı vermektedir. Yüksek sıcaklıklarda gereksiz sıvı kayıplarını da engellemektedir. 4. Tasarruf Genel manada sistemin korunması yani verimli halde çalışır tutulması aynı zamanda o sistemden elde edilebilecek en büyük tasarruftur. Bir tesisatın belirtilen ömründen önce bazı parçalarının değiştirilmesi veya komple tesisatın yenilenmesi ciddi bir külfettir. Belirtilen kullanım ömründen beş yıl önce atıl hale gelen bir sistem için beş yıllık enflasyon farkı düşünüldüğünde maliyetin büyüklüğü ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı sıra kireç ve korozyonu engelleyerek enerjinin verimli kullanılması tasarrufun diğer ayağını oluşturmaktadır. Koruma kısmında özelliklerinden bahsettiğimiz kimyasal katkılar tasarruf alanında da bir takım özellikleri ile ön plana çıkmaktadır. Özellikle yerli ürünlerde son beş yılda yapılan Ar-Ge çalışmaları neticesinde tasarruf konusunda yabancı menşeli ürünleri geride bırakmıştır. İthal ürünler sistemde sadece koruma yönüyle tasarruf sağlarken yerli ürünler korumanın yanı sıra enerjinin verimli kullanımı da artırarak tasarrufu farklı bir boyuta 70 ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM taşımaktadır. Uluslar arası saygınlığı olan yerli ve yabancı bağımsız kurum ve kuruluşlardan alınan test raporları ve saha uygulamaları bunu destekler nitelikte sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Bu ürünlerin ısınma için gerekli enerji ihtiyacı suya göre daha düşüktür. Isıyı suya göre daha kolay iletmektedir. Bu nedenle daha hızlı ısınmaktadır. Yüksek ısı tutma özelliği sayesinde suya göre daha geç soğumaktadır. Bu da ısıtmada % 15- % 20, soğuma gecikmesiyle de % 10- % 15 olmak üzere toplamda % 30’a varan enerji tasarrufu sağlamaktadır. Soğutma sistemlerinde ise yine enerjiyi hızlı iletme özelliği sayesinde akışkanın hızlı bir şekilde soğumasını sağlamakta, enerji tutma özelliği ile sayesinde de suyun ısınmasını geciktirmektedir. Bu şekilde soğutmada % 10% 15, ısınma gecikmesinde de % 7- % 10 olmak üzere toplamda % 20’e varan bir tasarruf sağlamaktadır[1]. Bu ürünlerin enerji verimlerinin yüksek olması nedeniyle yakıt tasarrufunun yanı sıra bireysel ve merkezi ısıtma ve soğutma sistemlerinin devrede kalma sürelerini azaltarak cihaz ömürlerini artırmaktadır. 5. Sonuç Ülkemizde birçok konuda olduğu gibi koruma ve tasarruf konusunda da bilinç ve dolayısıyla eğitim eksikliği söz konusudur. Burada koruma kültürünün gelişmeme sebeplerinin başında bu tür koruyucu ürünlerin genellikle yurtdışından ithal ediliyor olması ve küçük bir sistem için dahi yüksek maliyetlerin ortaya çıkmasıdır. Uzun vadede düşünüldüğünde bu tür yatırımlar kendisini amorti etmektedir. Bu konuda yerli ürünlerin geliştirilerek daha uygun fiyatlar ile bir an önce piyasaya arz edilmesi hayati önem taşımaktadır. Ülkemizde yerli üretim konusunda son beş yıl içinde çok ciddi Ar-Ge yatırımları yapılmıştır. Ortaya çıkan ürünler konutlardan sanayiye kadar birçok farklı alanda deneme süreçlerine tabi tutulmuş ve olumlu neticeler alınmıştır. Ürünlerimiz sistemleri korumanın yanı sıra % 20 ila % 30 oranında enerji tasarrufu sağlayarak yabancı menşeli muadil ürünlerin bir adım önüne geçmiştir. Koruyucu ve tasarruf özelliklerinin yanı sıra CO2 salınım oranını % 50 oranında azaltarak çevreci ürün özelliğini de bünyesinde toplamayı başarmıştır. Bu konuda ülkemizde ve Avrupa Birliği ülkelerinde yapılan tanıtım faaliyetleri kapsamında uluslar arası saygınlığı olan çeşitli yerli ve yabancı üniversitelerden alınan analiz raporları ürünlerimizin koruma, tasarruf ve çevreci özelliklerini tescillemiştir. Başta belediyeler olmak üzere çeşitli ülkelerin kamu kurumları ile önde gelen sanayi kuruluşları ürünlerimizi kullanmaya başlamıştır. Ülkemizde bu tür ürünlerin bilinirliği arttırılarak kullanımının yaygınlaştırılması sektörün karşılaşmış olduğu birçok sıkıntıya kalıcı çözüm olacaktır. Birçok Avrupa Birliği ülkesinde bu tür ürünlerin kullanımı çeşitli teşvikler kapsamındadır. Ülkemizde de bu tür ürünlerin kullanımının teşvik edilmesi açısından Enerji Performans Yönetmeliğini önemli bir adım olarak görmekteyiz. Enerji açısından dışa bağımlı bir ülke konumunda olduğumuzu unutmamalıyız. Isıtma ve soğutma enerjinin verimli kullanılması birey ve ülke açısından önemlidir. Isıtma ve soğutma da yapılacak tasarruf ülke ekonomisi nede ciddi katkı sağlayacaktır. Kaynaklar [1] XENERGY Ürün Analiz Raporları [2] “Demirdöküm Kazan Montaj ve Kullanma Kitabı”, pp.14–17 [3] “Alarko Kazan Montaj ve Kullanma Kitabı”, pp.14–17, June 2010 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Summary Today, as it is known most widely used main fluid is water in heating-cooling systems. Used in the quality of water is one of the factors that affect system performance and life directly. A heatingcooling system design and implementation phase of the matter we take very seriously the main components of the system. The system in the water quality of the many designers and practitioners for the second plan, remains. By the user are pushed to the background of this issue. The most striking instances of the failure of companies providing technical service record can be found in reports. According to these reports, many of our individual products used in the majority of heating-cooling devices, corrosion, rust and lime are not protected against the truth emerges. 80% of our country, such as the use of hard water and lime in a country with no need at this point of consciousness due to shortage of technical infrastructure and the cost we pay as the country has reached major proportions. Many manufacturers of devices specified by the user as a life of 10 to 15 years 7 or 8 is completed in the life. Both the technical service reports and field studies that we have done personally support it, provided we receive quality results. The reasons for our growth here at the beginning of the culture of protection of this kind is usually protective products that are imported from abroad, even for a small system and the emergence of high costs. Given this kind of investment pays off in the long term. This is more about developing domestic products with competitive prices is of vital importance to be placed on the market as soon as possible. In our country, in domestic production within the last 5 years made a very serious R & D investments. The resulting products have been subjected to processes of experimenting with many different areas as housing industry and the results were positive. Systems to protect our products, as well as 20% to 30% energy savings equivalent to the foreign origin of products was a step ahead. Protective properties and savings, as well as reducing CO2 emissions by 50% the rate of property within the green product has managed to collect. Turkey and European Union countries on this subject within the scope of the promotional activities of the various local and foreign universities of international reputation analysis reports from the protection of our products, savings and registered its environmental attributes. Municipalities, particularly with public institutions of various countries, including leading industry organizations have started to use our products. In our country, promote the use of such products by increasing awareness of the sector is experiencing a permanent solution to the difficulty and will be many. Many European Union countries, the use of such products are covered by various incentives. Promote the use of such products in our country as an important step in terms of the Regulation on Energy Performance observe. 71 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM TÜPRAŞ İZMİT RAFİNERİSİNDE PİSTONLU KOMPRESÖRLERDE KADEMESİZ YÜK KONTROLU UYGULAMASI Soner SAVAŞ Tüpraş Genel Müdürlüğü Özet TÜPRAŞ İzmit Rafinerisi, Hydrocracker ünitesinde, 3,5 MW gücünde ve 3 kademeli Nouvo Pignone markalı proses kompresörleri mevcuttur. Hidrojen gazı basan kompresörler, 21 barda aldığı gazı 204 bar değerine çıkarmaktadırlar. Tasarım aşamasında genellikle ileride olabilecek üretim artışları düşünülerek kompresör kapasiteleri gereğinden fazla seçilir. Çalışma sırasında fazla basılan gaz miktarı geri dönüş vanaları ile kademe emişlerine geri gönderilir. Fazla olarak basılan bu miktar, kompresörde enerji kaybı ve ısıtma-soğutma yükünün artmasına neden olur. Uygulama yapılan kompresörde mevcut valfler, Hydrocom valf sistemleri ile değiştirilmişdir. Valf kontrol sistemi, ünitenin ana kontrol bilgisayarı (DCS) ile tam uyumlu çalışır hale getirilmiş ve kompresörün yalnızca ihtiyaç duyulduğu kadar gazı basması sağlanmıştır. Geri dönüş valflerine gerek kalmadığından işletme giderleri azalmıştır. İlave olarak kompresördeki mevcut basınç kontrolunda daha hassas, güvenilir ve hızlı çalışma sağlanmıştır. 1. Giriş TÜPRAŞ Rafinerileri genelinde proses ünitelerinde kullanılan çok sayıda pistonlu kompresör mevcuttur. Bu kompresörler akışkan gazları yüksek basınç ve sıcaklık değerlerine çıkararak proseste kullanıma uygun hale getirirler. Pistonlu (reciprocating) tip kompresörlerden bir taneside İzmit rafinerisi Plt-47 Hydrocraker ünitesinde yer almaktadır. Ünite 4000 m3/gün şarjda, vakum ünitelerinden çıkan heavy vakum gas oil’i LPG, hafif ve ağır nafta, kerosin ve dizel gibi düşük molekül ağırlıklı ürünlere dönüştürür. (Şekil 1) Plt-47 ünitesinde bulunan 47K-2 A/B/C pistonlu kompresörleri make-up gaz üretiminde kullanılmaktadır. Kompresörler sadece % 50, % 90 ve % 100 yükte çalışabilmekte ve ortak kademelerindeki basınçları ayarlayabilmek için kontrol sisteminde yer alan spill-back vanaları kullanılmaktadır. 4000 m3/gün şarjda (normal operasyon), kompresörlerin ikisi sırasıyla % 90 ve % 100 yükte çalışmakta ve hidrojen gereksinimine bağlı olarak sıkıştırılan gaz spill-back (geri-dönüş) vanalarından emişe geri beslenmektedir. Prosesin ihtiyacından fazla gaz sıkıştırıldığından, bu durum fazla enerji tüketimine neden olmaktadır. Kademeli yapılan kontrolün dezavantajları aşağıdaki gibi özetlenebilir: 1) Gerekli olandan fazla gazı sıkıştırarak enerji kaybına neden olmaktadır. 2) Kademeli sistemlerde yük artırma veya azaltma salınım yarattığında, geri dönüş vanaları bu salınımı yeterince hızlı giderememektedir. Yukarıda belirtilen olumsuzlukların ortadan kaldırılması ve aynı zamanda çevre emisyonlarının azaltılması amacıyla kademesiz yük kontrol sistemleri incelenmiştir. Hoerbiger firması tarafından üretilen Hydrocom yüksek teknoloji valf-kontrol sistemi, çalışma aralığının % 10-100 olarak kontrol edilebilmesi, yüksek enerji kazancı olması dolayısıyla yatırımın geri dönüşünün daha kısa sürmesi, teslim süresinin kısa olması, referansları ve kompresörün emme valflerinin yenilenerek enerji verimliliğini % 2,6 artıracak olması sebepleriyle tercih edilerek uygulanmıştır. 2. Hydrocom Sistemi ve Çalışma Prensipleri Hydrocom’un çalışma prensibi büyük dizel motorlarındaki enjeksiyon sisteminin yüksek teknolojili bilgisayar ve kontrol sistemleriyle birleştirilmesi prensibine dayanır. Basitçe, daha önce spill-back vanalarla uygulanan sistemde sıkıştırılan gazın fazlası yeniden sistemin emişine beslenirken, Hydrocom sisteminde emme valfleri istenen çalışma yüküne göre valflerin açılma kapanma zamanlamasını ayarlayarak gereksiz gaz basınçlandırılmasını minimize etmektedir. Bu sayede, fazladan enerji harcanmasına gerek kalmamaktadır. Şekil 1. Plt-47 Unicracker reaktör bölgesi akış şeması. 72 Sistemin temel özellikleri aşağıdaki gibi verilebilir: Hydrocom bir kompresörü %10-100 arası istenen kapasitede çalıştırabilir. BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Grafik 1. Pistonlu Kompresörlerde Basınç-Hacim İlişkisi Hydrocom sistemi “Reverse Flow” (piston yatağına emme valfi ile alınan gazın bir kısmının yine emme valfinden geri verilmesi) sayesinde, sıkıştırma işleminin başlamasını geciktirerek kapasite kontrolünü sağlamaktadır. Şekil 2’de; P-V diyagramının kısmi yük altındaki örneklemesi gösterilmektedir. Grafiğin altında kalan alan (A,B,C,D) yapılan iş miktarını göstermektedir. (C,D,Dr,Cr) bölgesi ise enerji tasarrufu yapılan alanı ifade etmektedir. Grafik 1’deki diyagramda % 50 yükte, pistonun çalışması için ihtiyacı olan güç % 50 oranında düşer. Bu yüzdendir ki, ters akış regülasyonu, spill-back kontrolü ile kıyaslandığında enerji tasarrufu sağlar. 3. Mekanik Sistem Elemanları Hydrocom sisteminin mekanik parçalardan oluşmaktadır: aksamı aşağıda listelenen Şekil 2. Ters akış regülasyonunun prensibi[1]. Emme-basma valfleri: Kompresörün 14 adet tüm valfleri Hoerbiger firmasından alınan valfler ile değiştirilmiştir. Hydrocom sisteminin çalışma gereksinimlerine daha uygun olması nedeniyle bu valfler tercih edilmiştir. Aynı zamanda yeni valflerin kullanımı, kompresörün verimliliğini % 2,6 artırmıştır. Şekil 3’te emme valfinin açık olduğu durumda piston, yükatıcı ve hidrolik sistemin konumu örneklenmektedir. Actuator: Çalıştırıcılar, emme valflerine ait unloader (yükatıcı) operasyonundan sorumludur. Elektrik enerjisini 48 V harici güç beslemesi ile UPS sisteminden, mekanik enerjiyi hidrolik sistemden alarak Hydrocom’a ait PLC’den gelen komutlara göre çalışır. Actuator kısımları Şekil 3’te detaylı bir olarak gösterilmektedir. Hidrolik Ünite: Hidrolik ünite, çalıştırıcılara hidrolik yağ sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Genel olarak 200 bar basınca kadar hidrolik yağ sağlamaktadır (kurulu 110 bar). Üzerinde seviye anahtarı, yağ basınç transmitteri ve sıcaklık transmitteri mevcuttur. (Şekil 6) Şekil 3. Emme valfi. Şekil 4. Hydrocom çalıştırıcı. 73 BİLDİRİLER KİTABI ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU PROCEEDINGS BOOK NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Şekil 5. Hydrocom çalıştırıcı detayı. Şekil 6. Hydrocom hidrolik ünite. Hidrolik Borulama Malzemeleri: Hidrolik borulamada kullanılmak üzere temin edilen borulama malzemelerinin (boru, fitting, support) yanı sıra çalıştırıcıların giriş-çıkışında kullanılmak üzere titreşim sönümleyiciler de temin edilmiştir. gibi oluşturulmuştur. Ayrıca Hydrocom sisteminin ünite duruşu gerektirmeksizin devreye alınabilmesi için, koruma mantık devreleri de DCS’te oluşturulmuşdur. TDC (Top Dead Center) Sensor: TDC sensörü; kompresör hızını ve krank şaftının pozisyonunu belirleyerek, Hydrocom sistemini senkronize eder. TDC sensörü silindiriktir, indüktif yaklaşım anahtarlama mantığına göre çalışır. Volan üzerine açılan bir delik, devir esnasında TDC sensörün indüktivitesini bir kez değiştirir. Her bir devirde indüktivitenin değişmesi nedeniyle TDC-sensörü CIU(Compressor Interface Unit) ya bir referans sinyali gönderir. Bu sinyal krankın konumu dolayısıyla da, pistonun stroku hakkında bilgi verir. 4. Elektrik-Enstruman Sistem Parçaları Hydrocom kontrol sistemi Şekil 7’de gösterildiği gibi; 1) DSC’de oluşturulan kontrol ve mantık blokları, 2) Kontrolcüler ve çalıştırıcılar arasındaki ara yüzü temsil eden Hydrocom CIU (kompresör ara yüz ünitesi), 3) DCS’den gelen kontrol sinyaline göre emiş vanalarının kapanmasını kontrol eden Hydrocom çalıştırıcıları, 4) Aktuatörlere hidrolik yağ basıncı sağlayan hidrolik ünitesi, 5) Çalıştırıcılara 48V enerji sağlayan harici güç beslemesi, 6) CIU’nun iç hesaplarında kompresörün her bir devrini gösteren TDC sensöründen oluşmaktadır. Kontrol sadece CIU içerisinde yapılmadığından, kontrol blokları DCS’te yazılım sistem parçaları kısmında anlatıldığı Hydrocom-CCM kompresörün performans takip yazılımı olup bu proje çerçevesince temin edilmemiştir. Bu tip sistemlerin rafinerilerde yaygınlaştırılması sonrası kompresörün performansının yakından takibini sağlayan bu sisteminde temin edilmesi yararlı olacaktır. 5. Yazılım Sistemi Parçaları ve Kontrol Prensibi Hyrocracker ünitesi ana kontrol bilgisayarı, Yokogawa marka olup, çalışma sırasında ilgili uzmanlar (BEST) tarafından HydrocomDCS birleşimi tam olarak sağlanmışdır. Bu amaçla aşağıdaki kontrol blokları yazılıma ilave edildi: Şekil 7. Hydrocom elektrik-enstrüman sistemi blok şeması. 74 Hydrocom- 1. Kademe Yük Sinyali Manual 1. Kd yük seçicisi Manual ortak yük seçicisi Hydrocom- Hidrolik Ünite Enable Hydrocom CUI Enable Hydrocom- Kompresör Yükü vs. CUI Enable ve Hidrolik Basıncı Hydrocom- Split-Range Hydrocom- Limitation Hydrocom- Scaling (Ölçeklendirme) Hydrocom- Start Permissive Hydrocom- Start Sekansı Hydrocom- Duruş Sekansı Acil duruş Kompresör Çalışırken Hydrocom’un Tekrar Devreye Alınması Hydrocom’u Manual Moda’tan Auto Moda Alma Hydrocom’u Auto Moda’tan Manual Moda Alma HydroCOM- Rejenerasyon İşlemi Hydrocom Sistemi Shut-Down Sekansı Hydrocom Sistem Uyarısı ( Warning) Hydrocom-CIU ve Hidrolik Ünite Durum Sinyallerinin Yaratılması Hydrocom- Valf Çalıştırıcı Sıcaklıkları ve İzlenmesi Geri akış çalışma prensibine göre gazın sıcaklığı arttığı için kompresörün sürekli olarak çok düşük yüklerde çalıştırılması mümkün değildir (ör: % 5). Bu nedenle kısmi yüklerde gazın aşırı ısınmasını engellemek için minimum yük % 30 olarak belirlenmiş ve kontrol bloklarına girilmiştir (Hydrocom limitation). BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Şekil 8. Saha, DCS ve CUI arasındaki sinyaller. Şekil 9. 1.Kademe Yük Kontrol Bloku Normal operasyonda sadece Hydrocom kompresör yükünü kontrol eder. Spillback vanaları kapalıdır ve eğer gaz ihtiyacı ancak Hydrocom minimum yükünün altındaysa spillback vanaları aktif olur. Hydrocom arızası durumunda ise Hydrocom sistemi deaktif olarak kompresör tam yüke geçer. Şekil 8’de sahadan gelen ve giden sinyaller detaylı olarak gösterilmiştir. Örnek olması açısından 1. kademe yük kontrolünü sağlayan kontrol bloğu Şekil 9’da gösterilmiştir. Mevcut PI-basınç kontrolörünün çıkışından Hydrocom sistemi ve mevcut spillback vanaları için yük sinyali, split-range bloğu tarafından oluşturulur. Split-Range, Hydrocom ve spill-back vanaları arasındaki yük sinyalini böler. Bu fonksiyondaki ek girdi Hydrocom ve spill-back vanaların sinyal aralıklarını belirleyen split-point’tir. Limitation bloğu kompresörü aşırı ısınmadan Hydrocom’a minimum sinyal göndererek engeller. Spill-back vanaların Auto/Manual seçicisi operatörün otomatik kapasite kontrolü dışında spill-back vanalarını açılıp kapamasına olanak sağlar. Ünite devreye alma (rejenerasyon işlemi) ve testrun’lar için bu fonksiyon gereklidir. 75 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Şekil 10a. 47K-2C Kompresörü genel görünüm. Şekil 10b. 1.Kademe valf-çalıştırıcı. 6. Uygulama ve Sonuçlar ve Grafik 2b’de güç tüketimlerinin uygulama öncesi ve sonrası değerleri görülebilir. Sistem uygulaması 3’lü kompresör dizisinin C ekipmanında yapılmıştır. Proje çalışmalarına 01/11/2009 tarihinde başlanmıştır. Uygulama yöntemi olarak Hoerbiger firmasından parça ve danışmanlık hizmeti alınarak kalan bütün çalışmalar, İzmit Rafinerisi işletme, proje, bakım imkanları ile gerçekleşmiştir. Mekanik ve elektronik parçaların temini devam ederken kablolama ve borulama çalışmaları gerçekleşmiştir. 12/08/2010 tarihinde uygulama devreye alınmıştır. Şekil 10b’de görülen valf ve çalıştırıcılar, mekanik ve enstrüman ekipleri tarafından monte edilmiştir. 47K-2C Kompresörüne tesis edilen yük kontrol sistemi ile önceden kademe emiş hatlarına geri dönüş olarak basılan fazla gaz miktarı sıfırlanmış olup değişken yüklerde de prosese gerekli miktarda gaz basılması sağlanmıştır. Uygulama sonrasında çalışması gereken iki kompresörden bir tanesi % 100 yükte çalışırken 47K-2C ile ihtiyaca göre kademe ayarı yapılmaya başlanmıştır. 6.1. Güç Tasarrufu Referans dönemi olarak Aralık 2008 ile Nisan 2009 arası değerler kullanılmış olup ölçüm dönemi için ise Ağustos 2010 ile Eylül 2010 arası değerler kullanılmıştır. Uygulama öncesi 5617 kW olan toplam tüketim uygulama sonrası 5167 kW değerine düşmüştür. 450kW güç tasarrufu ile % 8 kazanım elde edilmiştir. Grafik 2a Grafik 2a. Uygulama öncesi güç tüketimi. 76 6.2. Enerji Verimliliği Güç tasarrufuna ilave olarak enerji verimliliği hesaplaması yapılmışdır. Bunun için referans döneminde kompresörlerin bastığı gaz başına tükettikleri güç tespit edilerek mukayese yapılmıştır. Grafik 3a ve Grafik 3b’de basılan gaz miktarları görülebilir. Uygulama öncesinde basılan gaz başına tüketilen güç 0,138 kW/ m3 değerinden 0,101kW/m3 değerine düşerek % 2,6 verim artışı sağlanmıştır. 6.3. Emisyon Azaltımı Emisyon azaltımına etkisi yıllık olarak 726 ton CO2 azaltımı şeklinde olmaktadır. 7. Sonuç Projenin uygulanması ile M/U Gaz kompresörlerinin yük kontrol sistemi uygulamasından önce çektiği güç ortalama 5617 kW olarak ölçülmektedir. Projenin uygulanmasından sonra çekilen güç ortalama 5167 kW’a düşmüştür. Bu durumda tasarruf değeri: 450 kW karşılığında 3600 MWh/yıl veya 309,6 TEP enerji tasarrufu sağlanmıştır. Grafik 2b. Uygulama sonrası. BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK Grafik 3a. Uygulama öncesi gaz akımı. ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Grafik 3b. Uygulama sonrası gaz akımı. Rafineri 2009 Yılı Toplam Enerji Tüketiminin 635.262 TEP olduğu düşünüldüğünde yapılan tasarrufun toplam enerji tüketimine oranı % 0,05 olur. 2010 yılına ait rafineri elektrik tüketim maliyetinin ortalaması 0,136 TL/kWh olarak alındığında yapılan tasarrufun parasal etkisi: 450 kW x 8000 saat/yıl x 0,136 TL/kWh = 488.880 TL/yıl olarak hesaplanmaktadır. Yatırımın maliyeti 405.565 TL olduğu baz alınırsa geri dönüş süresi: 405.565 TL/488.880 TL=0,83 yıl ~10 ay olarak bulunmaktadır. Kaynaklar [1] Hoerbiger , “Hydrocom 06A/KLS Presentation” , p19, 2008 Summary TUPRAS Izmit Refinery uses the three stage Nuovo Pignone compressor with a driver power of 3,5MW for their Hydrocracking Unit. Therefore hydrogen mix gas is compressed from approximately 21 bar to 204 bar. A compressor is usually oversized for potential later expansion and production reserves so it delivers more gas than by the process required. The unused gas is mostly recycled via a spillback valve. This reexpansion of the gas causes energy loses additional efforts in cooling or heating and is a rather slow control method. All 14 pc. suction valves of the 47K-2C compressor were equipped with a HOERBIGER HydroCOM control system. The HydroCOM is fully integrated in the DCS and only the gas amount which is really needed by the process will be compressed. The operating costs are reduced because there is no need to use the spillback valve any more. Additionally the stepless control system provides reliable and precise pressure control for the discharge and interstage pressures. 77 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM DOĞRUDAN METAN YAKAN KATI OKSİT YAKIT HÜCRELERİ İÇİN DEĞİŞİK ANOT YAPILARININ İNCELENMESİ Vedat SARIBOĞA M.A. Faruk ÖKSÜZÖMER M.Ali GÜRKAYNAK İstanbul Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü İstanbul Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü Özet Birçok yakıt hücresi tipi mevcut olup yüksek sıcaklıkta işletilen katı oksit yakıt hücreleri diğer tür yakıt hücrelerine göre elektrot olarak soy metal kullanım zorunluluğu olmaması ve yakıt esnekliği gibi avantajlara sahiptirler. Bu sayede Pt gibi pahalı metallere ve üretimi, taşıması, depolaması problemleri bulunan hidrojen yakıta bağımlılık ortadan kalkmış olacaktır. Doğrudan hidrokarbon beslemesi durumunda kritik nokta yakıt ile karşılaşacak hücre kısmı olan anot yapısıdır. Çalışmamızda şerit döküm tekniği kullanılarak Ni/YSZ ve Cu/CeO2 /YSZ anot yapılı tek hücreler hazırlanıp doğrudan metan yakıt durumu için performansları incelenmiştir. Hücrelerin karakterizasyonunda taramalı elektron mikroskobu (SEM), elektrokimyasal empedans spektroskopisi (EIS) ve akımvoltaj eğrilerinden faydalanılmıştır. 1. Giriş Gelişen dünyada enerji gereksinimi sürekli olarak artmaktadır. Günümüz dünyasında enerjinin önemi yadsınamayacak seviyelerdedir. Dünyada enerji kaynaklarını elinde bulunduran ülkeler aynı zamanda dünya ekonomisine de yön veren ülkelerdir. Özellikle 1973-1980 tarihleri arasındaki küresel savaşlardan sonra petrol ihraç eden ülkeler topluluğunun (OPEC) karşı ülkelere uyguladığı petrol ambargosu sonucu dünyada tam anlamıyla bir enerji krizi baş göstermiştir. Bu artık enerji kaynaklarına sahip olmanın sadece bir ekonomik güç olmaktan çıktığını, enerjinin artık siyasi bir koz olarak da kullanıldığı anlamına gelmektedir. Petrol krizlerinden sonra dünyada enerji bağımsızlığı üzerine bir çok çalışma yapılmıştır. Bu yeni enerji kaynakları aramak, yenilenebilir enerji kaynaklarının veriminin artırılması şeklinde olabileceği gibi mevcut yakıtlardan elde edilebilen enerjinin daha verimli kullanılabilmesi şeklinde de olabilmektedir. Klasik içten yanmalı bir motor sistemi ile yakıtlardan elektrik üretim proseslerinde mevcut kimyasal enerjinin düşük bir miktarı elektrik enerjisine çevrilebilmektedir. Bir çok ekserji çalışması yürütülmüş olmasına rağmen içten yanmalı motorlar ile kimyasal enerjielektrik enerjisi dönüşümü yeterli seviyelerde olmayıp % 25-30 dolaylarındadır. Zira içten yanmalı motorlar ile yakıtlardan elektrik üretim sistemlerinde yakıtın kimyasal enerjisi önce mekanik enerjiye ardından elektrik enerjisine çevrilmektedir. Kimyasal enerjiden elektrik enerjisine dönüşümde aradaki mekanik enerji basamağının elimine edilmesi halinde dönüşüm veriminin artırılabileceği fikri yakıt hücresi tanımını ifade etmektedir[1]. Yakıt hücreleri kimyasal enerjiyi doğrudan elektrik enerjisine çeviren elektrokimyasal cihazlardır. Herhangi bir hareketli parça içermeyen bu sistemler sayesinde kimyasal enerjinin % 60-70’inin elektrik enerjisine dönüşümü mümkündür. Yakıt hücreleri ayrıca SOx, NOx gibi partiküllü kirliliklere sebep olmamaktadırlar. Yakıt hücreleri basitçe anot-elektrolit-katot şeklindeki hücre elemanlarından oluşurlar. Bir çok hücrenin istenen güç kapasitesine göre bir araya getirilmesi sonucu hücre yığınları oluşturulur. Yakıt hücreleri temel olarak beş sınıfa ayrılmakta ve isimlerini kullanılan elektrolitten almaktadırlar. Ayrıca çalışma sıcaklıklarına göre de sınıflandırma yapılabilmektedir. Taşınabilir cihazlar ve ulaşım alanı için polimer elektrolit membran yakıt hücresi teknolojisi ön plana çıkarken büyük güç üretim tesislerinde kullanılmak üzere katı oksit yakıt hücresi teknolojisi geliştirilmeye çalışılmaktadır. Katı oksit yakıt hücrelerinde kullanılan elektrolit yapıları oksit yapılı seramikler olup taşınan iyon O2- dir. Yakıt hücrelerinde genel olarak hidrojen yakıt kullanılmaktadır. Bununla beraber hidrojen üretimi, taşıması, depolaması problemli olan bir maddedir. Katı oksit yakıt hücreleri yüksek operasyon sıcaklıklarında işletildiklerinden dolayı doğrudan hidrokarbon yakıt ile de işletilebilmektedirler[2-4]. Şekil 1. Katı oksit yakıt hücresi şematik gösterimi. Doğrudan metan yakan katı oksit yakıt hücrelerinde yakıt ile karşılaşan bölüm olan anot katalizörü kritik rol oynamaktadır. Kullanılan anot yapısının elektrokimyasal oksidasyon reaksiyonu için aktif, O2- iyonu iletken ve aynı zamanda oluşan akımın taşınabilmesi için elektronik iletken yapıda olması gerekmektedir. Klasik hidrojen yakan katı oksit yakıt hücrelerinde ticarileşme aşamasında olan Ni/YSZ anot yapısı doğrudan metan yakıt ile çalıştırılmaları durumunda kraking reaksiyonunu da katalizlemesi sonucu yüzeyde birikmesi ile deaktive olmaktadır[5]. *Bu çalışma DPT 2008K121000 no’lu projesi ve İ.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi 4495 no’lu projeleri tarafından desteklenmiştir. 78 BİLDİRİLER KİTABI ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU PROCEEDINGS BOOK CH4 = C+2H2 NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM (1) Bu çalışmada çift tabakalı şerit döküm-infiltrasyon teknikleri kullanılarak Ni/YSZ ve Cu/CeO2/YSZ esaslı tek hücreler hazırlanmıştır. Hücrelerin mikro yapı karakterizasyonunda SEM ve elektrokimyasal performanslarının karakterizasyonunda elektrokimyasal empdedans spektroskopisi (EIS) ve akım-voltaj eğrilerinden faydalanılmıştır. Şerit olarak çekilen film kuruduktan sonra yüzeyden kaldırılır, istenen şekilde kesilir ve iki tabaka birlikte sinterlenir. Ardından gözenekli yapıya istenen katalizör yapıları, tuzlarının çözeltilerinin emdirilmesi suretiyle yüklenir. Tablo 1. Şerit Döküm Çamuru Bileşimleri Elektrolit çamuru bileşimi Anot çamuru bileşimi 10 g YSZ 30 g Bağlayıcı solüsyonu 10 g YSZ 1 g Nişasta 9 g Grafit 60 g Bağlayıcı solüsyonu 2. Deneysel 2.1. Hücrelerin Hazırlanması Bu çalışmada, tek hücrelerin hazırlanmasında tabakalı şerit döküm tekniği kullanılmıştır. Katı oksit yakıt hücresi bileşenleri oksit yapılı seramik materyaller olduğu için seramik işleme teknikleri ile hazırlanırlar. Şerit döküm (tape-casting) tekniği ucuz ve basit bir seramik işleme yöntemi olduğundan dolayı elektroseramik endüstrisinde çok sık kullanılmaktadır[6]. Klasik olarak NiO/YSZ anot yapısına sahip hücre hazırlamasında kullanılan tabakalı şerit döküm tekniğinde katalizör NiO anot çamuru bileşimine çiğ formdan dahil edilir ve hücre sinterlemesine katalizör de maruz kalır. Bununla beraber hazırlanacak anot yapısına ilave edilecek metalin erime sıcaklığı hücrenin sinterleme sıcaklığından daha düşük ise bu yapıların klasik şerit döküm tekniği ile hazırlanmaları mümkün değildir. Gorte ve arkadaşları[7] tabakalı şerit döküm tekniğini modifiye ederek, infiltrasyon adını verdikleri yeni bir yöntem geliştirmişler ve bu problemin önüne geçmişlerdir. Bu tekniğe göre, alt tabaka olarak yoğun elektrolit tabakası çekilirken üst tabaka çamurunda katalizör yer almamakta, yüksek miktarda gözenek yapıcı madde bulunmaktadır. (Şekil 3) Çekim Hızı: 7 m/dk Kurutma Süresi: 24 saat Emdirilen katalizör yapıları tuzların bozunma sıcaklıklarında kalsine edildikten sonra metal oksit yapıları yüklenmiş olur. Hücre operasyonu sırasında yapılan indirgeme ile istenen metalmetal oksit katalizörlü anot yapısı elde edilmiş olur. Disk şeklinde kesilen filmler 1450 °C’de beş saat sinterlenerek istenen yoğun elektrolit gözenekli anot iskeleti yapıları hazırlanmıştır. Sinterleme sonrası katot malzemesi olarak ticari LSM katot çamuru fırça ile sürülmüş ve 1200 °C’de iki saat ısıl işlem uygulanmıştır. % 5560 gözenekliliğe sahip olan elektrolit- anot iskeleti yapısına anot katalizörleri Ni ve Cu/CeO2 yapıları nitrat tuzlarının emdirilmesi suretiyle yüklenmiştir. Her emdirme sonrası diskler 600 °C’de kalsine edilerek nitrat tuzlarının dekompoze olması ve istenen oksit yapılarının elde edilmesi sağlanmıştır. Anot-elektrolit-katot bileşkesi hazırlandıktan sonra yapıya akım toplayıcı olarak gümüş elek ve gümüş teller ilave edilmiştir. Ardından hazırlanan disk, destek görevi görmesi amacı ile alümina boru Şekil 2. Çift tabakalı şerit döküm tekniği şematik gösterimi. Şekil 3. Çift tabakalı şerit döküm tekniği ile anot-elektrolit yapısı hazırlanması. 79 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM (a) Şekil 4. Hazırlanan tek hücrelere ait şerit döküm sonrası çiğ film, sinterleme sonrası disk ve katalizör yüklemesi sonrası yarı hücre görüntüsü. (b) (c) Şekil 6. Çift tabakalı şerit döküm tekniği ile hazırlanmış, 1450 oC’de sinterlenmiş disklere ait (a) kesit görüntüsü, (b) gözenekli anot yapısı (c) yoğun elektrolit yapısı. (a) (b) Şekil 5. (a) Akım toplayıcıları eklenmiş ve boru ucuna yapıştırılmış tek hücre, (b) tek hücre test sistemi şematik gösterimi. ucuna seramik yapıştırıcısı ile yapıştırılmıştır. Hücre operasyon öncesi gece boyu hidrojen akışına bırakılarak anot yapılarındaki nikel ve bakır indirgenmesi sağlanmış, ardından hücreye yakıt olarak metan beslemesi yapılmaya başlanmıştır. Sistem dengeye geldikten sonra elektrokimyasal ölçümler gerçekleştirilmiştir. 2.2. Hücrelerin Karakterizasyonu Hazırlanan hücrelerin mikro yapıları SEM analizi ile karakterize edilmiştir. SEM analizleri JEOL-JSM 6335F cihazı ile yapılmıştır. Hazırlanan hücrelerin kesit ve yüzey görüntüleri belirlenmiştir. Hücrelerin direnç ölçümleri SOLARTRON 1296 marka EIS cihazı kullanılarak hazırladığımız hücrelerin empedans değerleri açık devre şartlarında, 30MHz-10 mHz frekans aralığında, 10 mV’luk sinyaller yollanarak gerçekleştirilmiş ve Nyquist eğrileri çizilmiştir. Bu çalışmada akım-voltaj ölçümleri GAMRY marka potansiyotat cihazı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Hazırlanan hücreler 700 o C’de iki saat saf hidrojen ile indirgendikten sonra metan yakıta dönülmüş ve hücre dengeye geldikten sonra 30 dakika boyunca açık devre voltajı değerleri ölçülmüştür. Ardından açık devre voltajı değerinden başlanarak çalışma elektroduna göre 0 volt değerine kadar 5 mV/sn hızla voltaj değerleri düşürülmüş ve bu değerlere karşılık gelen akım değerleri ölçülmüştür. Akım-voltaj değerleri alındıktan sonra güç değerleri hesaplanmış ve 600, 700 ve 800 o C sıcaklıklar için akım-voltaj-güç eğrileri çizilmiştir. Hücrelerin deaktivasyon dirençleri 800 oC sıcaklıkta zamana bağlı olarak açık devre potansiyelleri takip edilerek incelenmiştir. Katalizör yüklemeleri sonrası hazırlanan tek hücrelere ait akımvoltaj eğrileri Şekil 7’de verilmiştir. Buna göre Ni/YSZ hücre ile 800 oC’de 1,2 volt açık devre potansiyeli ölçülürken 70 mW/cm2 akım yoğunluğu, Cu/CeO2/YSZ hücre ile ise 0,91 volt açık devre potansiyeli ölçülürken 12 mW/cm2 güç yoğunluğu elde edilmiştir. (a) 3. Sonuçlar ve Tartışma Çalışmamızda Ni/YSZ/LSM ve Cu/CeO2/YSZ/LSM tek hücreleri hazırlanmıştır. Hücrelere ait SEM görüntüleri Şekil 6’da verilmiştir. Görüldüğü üzere çift tabakalı şerit döküm tekniği ile yoğun, ince ve çatlaksız elektrolit ve gözenekli ve elektrolit ile iyi adezyon göstermiş anot yapıları hazırlanmıştır. 80 (b) Şekil 7. (a) Ni/YSZ (b) Cu/CeO2/YSZ anot yapılı tek hücrelere ait 600 oC,700 oC ve 800 oC sıcaklıklar için akım-voltaj eğrileri. BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Hücrelere ait 800 oC’deki EIS sonuçlarına karşılaştırmalı olarak bakılacak olursa bakılacak akım-voltaj eğrileri ile uyumlu değerler ölçülmüştür. Buna göre yüksek güç yoğunluğu sağlayan Ni/ YSZ/LSM hücresinde toplam 13,9 ohm.cm2, Cu/CeO2/YSZ/LSM hücresinde ise toplam 36,8 ohm.cm2 direnç değerleri ölçülmüştür. Hücrelere ait deaktivasyon dayanımlarına göz atılacak olursa Ni/YSZ yapısı altı saat gibi kısa bir zamanda degrade olmaya başlamış ve 10 saat sonunda hücre potansiyeli 0 volt değerine düşmüştür. Bununla beraber Cu/CeO2/YSZ hücresinde ise zamanla bir potansiyel kaybı görülmemiş, stabil bir operasyon sağlanmıştır. 4. Sonuç Yapılan çalışmada, Ni/YSZ/LSM ve Cu/CeO2/YSZ/LSM tek hücreleri hazırlanmış ve performansları doğrudan metan yakıt durumu için sınanmıştır. Hidrojen yakıt durumu için ticarileşme aşamasında olan Ni/YSZ yapısı doğrudan metan yakıt durumunda da literatür ile uyumlu olduğu üzere üstün performans göstermiştir. Bununla beraber Ni/YSZ yapısı nikel katalizörün operasyon şartlarında kraking reaksiyonunu da katalizlemesi sebebi ile kısa sürede deaktive olmaktadır. Cu/CeO2/YSZ yapısındaki anot yapısı ise Ni/YSZ yapısıyla karşılaştırılacak olursa daha düşük performans göstermiştir. Bu durum Şekil 9’da açıklanmaya çalışılmıştır. (a) Şekil 9. Ni/YSZ ve Cu/CeO2/YSZ anot yapılı hücrelere ait üç ve dört faz sınırı şematik gösterimi. Katı oksit yakıt hücrelerinde elektrokimyasal reaksiyonun meydana gelebilmesi için iyonik iletken malzeme-elektronik iletken malzemekatalitik aktif malzeme ve yakıtın bir araya gelmesi gerekmektedir. Ni/YSZ durumunda nikel katalizör hem oksidasyon reaksiyonu için katalitik aktivite hem de elektronik iletken rol oynar. Cu/CeO2/YSZ yapısına sahip anot yapısında ise tüm görevler bölüştürülmüştür. Bu durumda Cu yalnızca elektronik iletken rol oynarken CeO2 yalnızca katalitik aktif malzeme olarak görev alır. Yani elektrokimyasal reaksiyonun meydana gelebilmesi için Ni/YSZ hücre yapısında yakıt-nikel-YSZ üç faz sınırı gerekli iken Cu/CeO2/YSZ yapısında ise yakıt-Cu-CeO2-YSZ dört faz sınırına ihtiyaç duyulmakta dolayısı ile etkin alan azalmaktadır. Bu sebeple Ni/YSZ yapısı Cu/ CeO2/YSZ yapısından daha üstün performans göstermektedir. Bu dezavantajına rağmen Cu metalinin kraking reaksiyonu için inaktif olması sebebi ile hücre performansında bir düşüş görülmemiştir. Ni/YSZ yapısına sahip anot materyallerinin karbonlaşma sebebi ile deaktive olması, Cu/CeO2/YSZ anot yapısında sahip anot materyallerinin yeterli performans gösterememesi ve ayrıca düşük erime sıcaklığı (1085 oC) sebebi ile bakırın reaksiyon şartlarında sinterleşmesi problemleri üzerine, ayrıca alternatif anot materyalleri geliştirmek üzerine dünya çapında birçok araştırmacı çalışmalarını sürdürmektedir. Bununla beraber ülkemizde bu konu üzerine yürütülen çalışmalar yeterli seviyede olmayıp daha fazla ilgiyi hak etmektedir. Kaynaklar (b) Şekil 8. (a) Ni/YSZ ve Cu/CeO2/YSZ anot yapılı hücrelere ait 800 oC sıcaklık için ölçülen elektrokimyasal empedans spektrumları (b) Ni/YSZ ve Cu/CeO2/YSZ anot yapılı hücrelere ait 800 oC sıcaklık için doğrudan metan akışı durumunda açık devre potansiyellerinin zamanla değişimi. [1] STEELE, B. C. H., “Material science and engineering: The enabling technology for the commercialisation of fuel cell systems”, Journal of Material Science,36(2001) 1053 –1068 [2] STAMBOULI A.B., TRAVERSA, E., “Solid oxide fuel cells (SOFCs): a review of an environmentally clean and efficient source of energy”, Renewable and Sustainable Energy Reviews ,6 (2002) 433–455 [3] SINGHAL S.C., “Advances in solid oxide fuel cell technology”, Solid State Ionics (135) 305–313,2000 [4] SINGHAL, S.C., KENDALL, K., “High Temperature Solid Oxide Fuel Cells,” Elsevier, 1856173879, 2003 [5] McINTOSH, S. , GORTE, R.J., Direct Hydrocarbon Solid Oxide Fuel Cells, Chem. Rev., 104, 4845-4865, 2004 [6] RAHAMAN, M.N., Ceramic Processing, 2007, CRC press, p: 287 [7] GORTE, R.J., KIM, H., VOHS, J.M., “Novel SOFC anodes for the direct electrochemical oxidation of hydrocarbon”, Journal of Power Sources ,106 , 10–15,2002 81 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK Summary Fuel cells are electrochemical devices that directly convert chemical energy into electrical energy. There are numerous advantages to using fuel cells over traditional power generation systems. The most attractive advantage is the increased efficiency associated with directly converting chemical energy into electrical energy. Fuel cells are cleaner than other systems, as they do not produce particulate pollutants, such as NOx and SOx. Solid oxide fuel cells have received a great deal of attention because they offer the promise of very high efficiency with relatively low sensitivity to impurities in the fuel. Both of the properties result from the operating temperatures, which, depending on the system design and the materials used, range from roughly 873 to 1273K. In this temperature range, the electrode reactions are relatively fast, so that high cathode over-potentials found with lowtemperature proton-exchange-membrane (PEM) fuel cells can be much lower. Furthermore, the waste heat in an SOFC is produced at a temperature the heat can be used. Regarding impurities, CO, a severe poison for low-temperature fuel cells, is a fuel for SOFC. While SOFC are sensitive to sulfur, they are much less sensitive than PEM fuel cells. When using hydrocarbons as the energy source of energy, it is usually assumed that SOFC must operate on syngas, a mixture of CO and H2 produced by reforming; however the relatively high operating temperatures of SOFC make it feasible to feed hydrocarbons directly to the anode without external reforming. Direct utilization of hydrocarbons could simplify the use of fuel cells operating on hydrocarbons and significantly improve efficiency by avoiding the losses associated with external reformer. In this work; single cells with different anode structures were prepared by layered tape casting method and characterized. To characterize the cells, SEM, EIS and i-v curves were used. 82 ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM IMPORTANCE OF HIGHER EFFICIENCIES FOR INDUCTION MOTORS AND PRESENT TRENDS Vinod KUMAR K.N GE Energy Services Why the fuss ? Electric motors in industrial applications account for 30-40% of electric energy consumption world wide Annual consumption of electricity by motors ~ 6400 TWh. Huge saving potential (and need) ! Saving in Electric Energy Environmental benefits Natural resources saving Energy security for future Benefits For End User: 150kW, 1500 RPM, 415 V, 50 Hz, TEFC, 96.5 % Eff $ 9,100 68,082 68,082 68,082 68,082 68,082 $340.410 150 kW, 1500 RPM, 415 V, 50 Hz, TEFC, 94.00 %Eff Distribution of saving potential in the industrial sector: $ 5,948 69.893 69.893 69.893 69.893 69.893 $349.465 Operating cost for 5 years based on $ 0.05 (USD) / kWh Reduction in CO2* = 1068.00 Kg * Based on natural gas generated power ~ 0.6 kg / kWh Source: IEC 60034-30 Major chunk of the motors are in 0.75 to 375 kW range. Hence, the main focus area. The Present Scenario: Different countries have different standards for efficiency and energy classification- Epact in US, CEMEP in EU, CSA, AS/NZS etc... Difficult for the manufacturers to make products for global products…..misunderstandings and trade barriers Some countries are not yet fully awake to the need for increased efficiency…or are slow moving 83 BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Existing Regulations : Manufacturers showcasing the benefits of the higher efficiency. Penetration of “Premium Efficiency” trend is less (gradual) in OEM driven markets! Premium efficiency motors availability is more in US compared to other countries in EU or Asia. Differing test procedure / tolerance practices for new standards have been deterrents for faster implementation. Efforts to Harmonize the efficiency levels, testing procedure globally. IE # Energy Levels (IE – International Energy-Efficiency Class) Aimed at harmonizing the global efficiency levels/testing practices/tolerances Based on new standard IEC 60034-30 Defines three levels – IE1, IE2, IE3 and IE4 (super efficienc ) for future Testing methods per new standard IEC 60034-2-1 The Significant change from IEC 60034-2 is stray load loss calculation Optimistic method Does not define frame (size) for output Salient Points Nominal 50 Hz limits for IE2 and IE1 are based on EFF1 and EFF2 respectively adjusting for the difference in test method (loss calculation) IE3 levels set at 15- 20 % reduction in losses compared to IE2 Note: Efficiency levels of 1,2,3 are defined. 4 is reserved for next revision. The Goal is to reduce the losses by 15 % compared to IE3 levels. Other technologies than the conventional induction motors may be required ! Scope Of Coverage: Out put rating – 0.75 kW to 375 kW Voltage – up to 1000 Volt 2,4,6 poles (8 and higher poles are less in volume and hence not included) S1 duty or S3 duty with a duty cycle duration more than 80% DOL “operation” Operating conditions per IEC 60034-1, clause 6 Does not define frame ( size) for output Special notes: Geared motors and brake motors are covered Hazardous area motors are included. However, Explosion Proof motors mentioned as special but not specifically excluded Contents of IEC 60034-1, clause 6: Suitable for operation with a supply with HVF – 0.03 for design N motors, 0.02 for others HVF = Sqrt (Sigma (Un Squared/n)) Un = pu of harmonic voltage n = order of harmonics IE Efficiency Classification: 84 Characteristic Numeral Description 1 Standard 2 High 3 Premium 4 Super Premium Negative Sequence Components – Not exceeding 1% for long periods or 1.5% for few minutes & zero sequence component not exceeding 1% of positive sequence component Temperature rise limited to 10K in the permitted “abnormal” operating conditions as above BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Specific Exclusions: Inverter duty motors (that are only used on inverter) Motors completely integrated into a machine that can not be tested separately Hazardous area motors are included. However, Explosion Proof (Flame proof) motors mentioned as special but not specifically excluded Calculation per the sum of losses Computation - Nominal Efficiency Levels: General formula for computation of nominal efficiency with 50 Hz mains supply hN=A.[ log10[PN/1kW]]3+B. [log10[PN/1kW]]2+C.log10[PN/1kW]+D Eff And IE: IE refers to IEC 60034-2-1 ( stray load losses are measured) where as Eff levels were based on IEC 60034-2 ( assumes the stray load losses as 0.5 % of the input power) A,B,C,D are interpolation coefficients and PN is kW Is it fair to make this assumption? The calculated efficiency should be rounded to nearest 10th Stray Load Loss is the most difficult to measure of all the losses and highly variable among the similar machines Stray load losses – In direct Measurement ( similar to IEEE 112, method B). The significant difference from the earlier practice of considering 0.5% of the rated input. Interpolation Coefficients For Different Levels: A Look Into The Indirect Measurement Of Stray Load Losses: IE Code Coefficients IE1 IE2 IE3 50 Hz up to 200 kW 2 pole 4 pole 6 pole A 0.5234 0.5234 0.0786 B -5.0499 -5.0499 -3.5838 C 17.418 17.418 17.2913 D 74.3171 74.3171 72.2383 A 0.2972 0.0278 0.0148 B -3.3454 -1.9247 -2.4978 C 13.0651 10.4395 13.247 D 79.077 80.9761 77.5603 A 0.3569 0.0773 0.1252 B -3.3076 -1.8951 -2.613 C 11.6108 9.2984 11.9963 D 82.2503 83.7025 80.4769 Indirect Measurement: Residual Losses =P1-P2-Ps-Pr-Pfe-Pfw P1 = Power input to the machine P2 = Output power ( ωT ) Ps = Stator Copper Loss Pr = Rotor Copper Loss (Calculated as slip power absorbed in rotor) Pfe = Iron Losses ( From no load test) Pfw = Mechanical Losses ( From no load test) Smoothing of the residual loss data by Regression analysis of PLr = A x T2 + B A and B are regression coefficients and T is torque. Testing Method: Testing per IEC 60034-2-1 For IE1 and lower efficiency levels, test method with low / medium uncertainty shall be sufficient. For Higher efficiency levels, only low uncertainty methods are acceptable Method Preferred Method Required Facilities Uncertainty PLL from residual losses Three phase machines > 1kW up to 150 kW Torquemeter/ dynamometer for >=1.25 x Full load Low PLL from assigned value Medium / High PLL from removed rotor and reverse rotation test Auxiliary motor with rated power <=5 x total loss High PLL from Eh-star test Resistor for 150% rated phase current Medium Smoothing of the residual loss data When the correlation coefficient γ is less than 0.95, delete the outlier and repeat the regression. However, if the coefficient remains less than 0.95, redo the test 85 BİLDİRİLER KİTABI ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU PROCEEDINGS BOOK NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Comparison Of Both The Methods: Variation in stray load losses with respect to motor output Data based on calculation and not from test results. Method 1: By indirect measurement of WLL Method 2: By assigned value of WLL References: IEEE 112 IEC 60034-1, IEC 60034-2-1, IEC 60034-30 IEEE paper – Electric Motor Standards, Transformation. Various websites 86 Ecodesign and Global Market BİLDİRİLER KİTABI PROCEEDINGS BOOK ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM ORGANİK ESASLI MANGAN KATKI MADDESİYLE FUEL OİLİN YANMA ÖZELLİKLERİNİN TS 11630 KAPSAMINDA GELİŞTİRİLMESİ Zafer MACİT PETROYAK A.Ş. Özet Dünyadaki fosil enerji kaynaklarının giderek azalması, hızlı nüfus artışı, endüstrileşme ve mevcut yakıtların sera tabakası, küresel ısınma, iklim değişiklikleri, asit yağmurları gibi çevre üzerindeki olumsuz etkileri bilim adamlarını ve uluslararası kuruluşları, uzun vadede ucuza mal edilebilir ve çevre dostu enerji kaynaklarından yararlanmaya yöneltmektedir. Bu amaçla yapılan çalışmalarda yeni ve temiz enerji kaynakları endüstride ihtiyaçları karşılamadığı sürece, konvansiyonel enerji kaynaklarının en verimli şekilde ve çevreye duyarlı olacak şekilde kullanılmaları ön plana çıkmaktadır. Fosil yakıtlar içerisinde fuel oil; dezavantajları giderilebildiği takdirde, özgül ısısı ve kullanım kolaylığı yönüyle ekonomik bir enerji kaynağı haline dönüşmektedir. Fuel oildeki kükürdün metal katkı maddeleriyle sülfatlı bileşikler halinde külde tutularak baca gazında kükürt oksit bileşiklerinin salınımının önlenmesi, metal katalizörlerin katalitik etkisi ile yakıtın özelliklerini geliştirmesi, polimerleşmeyi önlemesi, düşük sıcaklık ve yüksek sıcaklık korozyonunu önlemesi verim artışı ile birlikte umut verici bir gelişme olarak düşünülmektedir. Bu konuda yanmayı geliştiren TS 11630 Fuel oil Katkı Maddeleri standardı endüstrideki kullanıcılara yol gösterici önemli bir kaynaktır. Organik esaslı metal katkı maddeleri içerisinde en etkili metal katalizör, mangan esaslı bileşiklerdir. Bu çalışmada, katkısız ve mangan katkılı fuel oilin laboratuvar ve tesis ölçümleri standart deneyler doğrultusunda kaydedilmiş, katkı maddesinin fuel oili incelttiği, yanma özelliklerini geliştirdiği ve emisyon değerlerini iyileştirdiği tespit edilmiştir. küçük bir tasarruf değerinin toplam tüketimde büyük rakamlara ulaşacağı muhakkaktır[1]. Günümüzde enerji tüketiminin % 90’ından fazlasını fosil yakıtlar oluşturmakta ve bu benzer senaryo gelecekte de uzun süre bu şekilde devam edecek gözükmektedir[2]. Yüksek viskozite brülörlerde tıkanıklığa yol açıp yanma verimliliğini düşürdüğü gibi pompalama için gereken enerji miktarını artırır. Yüksek viskozitedeki yakıtlar, yakıtın fakir atomizasyonuna, kötü yanmaya, enjektörlerin tıkanmasına, segmanlarda karbon birikmesine ve yağlama yağının bozulmasına sebep olmaktadır. Yüksek viskozite pompalanabilmeyi ve enjektörlerin püskürtme özelliğini azaltır ve harcanan enerji miktarını artırır[3][4]. Asfalta yakın daha ağır petrol ürünleri kullanıldığında problemler daha da artmakta do-layısıyla daha fazla enerji kaybına yol açmaktadır[5]. Bu tür sorunları çözmek için üreticiler döner başlıklı[6], çift akışkanlı[7], döner basınçlı[8], fanlı[9], ultrasonik[10] ve sıklıkla kullanılan “Y” tipi nozulların yanında[11], kimyasal katkı sayesinde yakıtın istenen özelliklerinin sağlanabileceğini belirtmişlerdir[1][4]. Bu çalışmada 6 numara ağır sanayi fuel oilin laboratuvar ve tesis çalışmaları çerçevesinde sentezlenen mangan esaslı katkı maddeleriyle viskozitenin ve parlama noktasının düşürülmesi amaçlanmaktadır. Bu amaçla yakıt içerisine kütlece % 0,1 değerinde katkı maddesi dozlanmış baca gazı ölçümleri ile performans ve emisyon değerleri incelenmiştir. 2. Deneysel Çalışma Anahtar Kelimeler: Manganez, Emisyon, Fuel Oil Katkı Maddesi, Enerji Tasarrufu. 1. Giriş Fosil yakıtların neden olduğu temel etki, global ısınma; sıcak iklime sahip ülkelerde yüzlerce ölümlere, deniz seviyesindeki artış, sel baskını, kasırga, orman yangını gibi felaketlere sebep olmaktadır. Hidrojen ve elektrik enerjisi gibi temiz enerji teknolojileri ile ilgili temel problem, bu tür enerjilerin kaynağında üretilmeleri ve taşıma problemleridir. Uzun mesafelere taşınmaları sırasında, depolama sorunları yaşanmakta ve önemli miktarlarda elektrik enerjisi kaybı olmaktadır. Yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları bulunmadıkça fosil yakıtlar ve yakma sistemleri vazgeçilmez enerji kaynağıdır. Bu noktada fosil yakıtlarda güncel yakma teknolojilerine ve çevreye duyarlı, standartlara uygun katkı maddelerine geçiş hızlandırılmalıdır. Mevcut yakma sistemlerinin ve fosil yakıtların ıslahı ile geleneksel yakıtlar ve sistemleri, temiz enerji teknolojisindeki yerini almalıdır. Dolayısıyla, fuel oilin enerji tüketimindeki payı büyüktür ve yanma tüketiminde sağlanacak en Yakıt olarak yüksek viskoziteden dolayı büyük problemlerin yaşandığı 6 numara ağır fuel oil seçilmiştir. Kesikli karıştırıcılı reaktörde mangan organik esaslı bileşiklerle reaksiyona sokularak katkı maddesi hazırlanmıştır. Mangan esaslı katkı maddesi dozlanmış fuel oil numuneleri bir gün bekletilerek değişik sıcaklıklarda Saybolt viskozimetresi ile viskoziteleri ölçülmüştür. Aynı şartlarda aynı fuel oil katkı maddesiz olarak ölçümleri tekrarlanarak karşılaştırılmıştır. Her bir ölçüm üç kez tekrarlanarak ortalamaları alınmıştır. Katkısız ve katkılı numunelerde alevlenme noktası ASTM D-93 metodu ile ölçülerek katkı maddesinin etkisi belirlenmiştir. Ayrıca gerçek boyutlardaki tesislerde yanma, katkısız ve katkılı fuel oil ile gerçekleştirilerek hava katsayısı ve bacagazı emisyon ölçümleri kaydedilmiştir. Deneylerde “TS 11630 Fuel Oil Katkı Maddeleri-Yanma Özelliğini Geliştiren” standardında belirtilen esaslar dikkate alınmıştır. 3. Sonuçlar ve Tartışma Tablo 1’den de görüldüğü gibi katkı maddesi ilavesi, fuel oilin viskozitesinin düşmesinde etkili olmuştur. Alevlenme noktası da katkılı yakıtlarda 11°C azaldığı tespit edilmiştir. 87 BİLDİRİLER KİTABI ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU PROCEEDINGS BOOK Tablo 1. Fuel Oil Katkı Oranları ve Viskozite ve Alevlenme Noktası Değerleri Özellik Katkısız Fuel Oil %0.1 Katkılı Fuel Oil Viskozite, SSF, 0°C 191 170.4 Alevlenme noktası, (°C ) ASTM D-93 87 76 Organik esaslı mangan katkı maddesi dozlanarak 50 °C’deki ölçümlerde katkısız fuel oilin viskozitesine göre % 10.8. incelttiği tespit edilmiştir. Diğer taraftan katkılı fuel oildeki alevlenme noktasının düşmesi ve viskozite düşüklüğü ilk tutuşmayı kolaylaştırıcı rol oynamaktadır. Bununla beraber, inceltme için çok yüksek sıcaklıklara çıkılmasının gerekmediği ortaya çıkmaktadır. Daha düşük sıcaklıklardaki pulverizasyon, enerji tasarrufu sağlamakta ve aşırı ısınmadan kaynaklanan köpürmelere ve kesikli yanmaları önlemektedir. Kolay pulverizasyon fazla hava katsayısını düşürmekte, emisyon ve korozyon değerlerinde önemli düşüşler sağlanmaktadır. Katkısız ve % 0.1 Mangan esaslı Petroyak – F katkı maddesi dozlanmış ağır fuel oilin pilot tesiste alınan yanma sonuçları Tablo 2’de verilmektedir. Baca gazı sıcaklığı düşerek % CO2 değerleri artmış, dolayısıyla yanma verim değerleri 85.1 den 88.1’e yükselmiştir. Yanma sırasında hava katsayısı düştüğü halde yanmada iyileşme görülmüş, CO değeri 9 ppm’den 7 ppm’e, kurum ise Bacharac Skalasına göre 3’ten 2’ye düşmüştür. Ayrıca SO2 değeri ise 5456 mg/m3’den 4220 mg/m3 değerine düşmüştür. Dolayısıyla düşük sıcaklık korozyonu ve asit yağmurlarında önemli düşüşler kaydedilmiştir. Tablo 2. Katkısız ve Katkılı Fuel Oilin Yanma Özellikleri Katkısız %0.1 Petroyak-F Özellik Fuel Oil Katkılı Fuel Oil Baca gazı sıcaklığı, °C 215 200 9,7 10,4 % CO2 CO, ppm 9 7 Kurum, Bacharac Skalası 3 2 Fazla hava katsayısı 63,6 62,1 8,1 7,1 % O2 5456 4220 SO2, mg/m³ Yanma verimi, % 85,1 88,1 Katkılı yakıtların baca gazı ölçümlerinde hava kısılmış olmasına rağmen kurum, CO, SO2, emisyon değerlerinde önemli düşüşler kaydedilmiştir. Katkı maddesinin yüksek sıcaklık ve düşük sıcaklık korozyonunu önleme, kullanım ve ilk ateşleme kolaylığı, verim artışı, tortu ve filtre temizliği gibi birçok faydalarının yanı sıra çevre yönünden de katkı sağlamaktadır. Diğer taraftan daha önce katkı maddesi kullanmamış işletmede yılların birikimi olan ve hiçbir şekilde değerlendirilemeyen ve temizlenmesi oldukça güç olan tortu tabakası Petroyak-F katkı maddesi dozlanması ile tamamen çözünerek kullanımı sağlanmıştır. Daha sonraki tespitlerde de tortu oluşmadığı bir tutanakla belgelendirilmiştir. İlk tutuşturma, pulverizasyon, yakıtın buharlaşma güçlüğü, polimerleşme, karbonlaşma, verim düşüklüğü gibi birçok yanma probleminin sebebini oluşturan viskozite yüksekliği, ısıtarak yüksek maliyetle aşılabileceği gibi, mangan esaslı katkı maddeleriyle ekonomik olarak çözüm getirilebilecektir. Bu durum TS 11630 standardında aranılan özellikleri karşılayabilmektedir. Bu çalışmada kullanılan katkı maddesi düşük sıcaklıklarda yüksek sıcaklıklara nazaran daha fazla etki göstermiştir. Sıcaklık arttıkça akışkanın viskozitesi azalır, dolayısıyla akışkan hale gelir ve yukarıda bahsettiğimiz sorunlarla yüksek sıcaklıkta daha az 88 NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM karşılaşılır. Yanma problemlerinin ve emisyon kirliliğinin organik esaslı katkı maddeleriyle azaltılmasının yanı sıra fuel oil ya da benzeri bir yakıtın pompalandığı bir tesiste viskozitenin düşürülebilmesiyle ön ısıtma ve pompalamadan kaynaklanan elektrik enerjisinden elde edilecek tasarruf görsel olarak elde edilecek olan ekonomik kazanca açıklık getirecektir. Kaynaklar [1] Gürü, M., “Manganlı Bileşiklerin Fuel Oil Yakıtına Etkileri”, 6. Enerji ve Enerji Tasarrufu Semineri, 11-13 Ocak 1988, İstanbul. [2] EIA, International Energy Outlook 2000, Energy Information Administration, US Department of Energy, Washington, 2000. [3] Karaosmanoğlu, F., Tetik E., Fuel properties of pyrolytic oil of the straw and stalk of rape plant., Renewable Energy 16: 1090-1093. [4] M. Gürü., A. Alıcılar., A. Murathan., Ş. Dursun, Yakıt Püskürtmeli Güç Santrallerinde Yanma Sorunları ve Çözümleri, 7th International Combustion Symposium,Ankara, July 17-18, 2002, pp. 338-345 [5] Germán Ferreira, Juan Antonio García,, Félix Barreras,Antonio Lozano, Eduardo Linchetab, Design optimization of twin-fluid atomizers with an internal mixing chamber for heavy fuel oils Fuel Processıng Technology 90 (2009),270–278 [6] R.P. Fraser, N. Dombrowski, J.H. Routley, The filming of liquids by spinning cups, Chem. Eng. Sci. 18 (6) (1993) 323–337. [7] A.Mansour, N.Chigier, Air-blast atomization of non-Newtonian liquids, J. of Non- Newtonian Fluid Mechanics 58 (2-3) (1995) 161– 194. [8] A. Radclife, The performance of a type of swirl atomizer, Proc. Inst. Mech. Eng. 169 (1955) 93–106. [9] N. Dombrowski, D. Hanson, D.E. Ward, Some aspects of liquid flow through fan spray nozzles, Chem. Eng. Sci. 12 (1960)35–50. [10] P.J. Mullingen, N.A. Chigier, The design and performance of internal mixing multijet twin fluid atomizers, J: Inst. Fuel 47 (1974) 251–261. [11] W.B. Bryce, N.W. Cox, W.I. Joyce, Oil droplet production andsize measurement from a twin-fluid atomizer using realfluids, Proc. of the 1st Int. Conference on Liquid Atomization and Spray Systems, Tokyo, 1978, pp. 259–263. Summary The decrease in the fossil fuel sources, the rapid increase in population, industrialization; the harmful effects of the conventional fuels on the environment such as strengthening of the greenhouse effect, global warming and acid rains; are forcing scientist and international organizations to go for environment friendly fuels which would be feasible in the long term. The research in this purpose reveals that unless the energy requirement is sustained by the renewable energy sources, the conventional energy sources must be used in the most efficient and environmental friendly ways. By eliminating the disadvantages, fuel-oil could be used as an economic conventional fuel among the fossil fuels with its high specific heat and easy handling. Keeping the sulphur in the ash as sulphate compounds with the metallic fuel additives and avoiding the emission of it as sulphur oxides, is another promising positive effect of the metallic catalysts; in addition to the improvement of the combustion characteristics of fuels, avoiding polymerization and corrosion, increasing efficiency. In this prospect, TS 11630 Fuel-oil Additives Standard is a good reference for industrial consumers. Among the organic metallic fuel additives, the most effective metallic catalyst is the manganese based compounds. In the studies and trials both in the laboratories and the plants, the measurements of parameters of the fuel-oil with and without the additive are recorded; the fuel-oil additive’s positive effects on the viscosity, the combustion characteristics and emissions are observed. POSTER BİLDİRİLER POSTER PROCEEDINGS ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM BİNALARDA ENERJİ VERİMLİLİĞİ Bekir YELMEN Aksaray Üniversitesi Serdar ÖZTEKİN Çukurova Üniversitesi Menderes ÜSTÜNER Çağ Üniversitesi Özet Enerji giderlerinin önemli bir bölümünün bina sektöründe gerçekleştirildiği ülkemizde, enerji verimliliği çözüm geliştirilmesi gereken en önemli konulardan biridir. Enerji üretiminin yanında üretilen enerjinin doğru bir şekilde kullanılması üretimde karşılaşılan problemlerin azalmasına yardımcı olacaktır. Ülkemizde uzun yıllardır ihmale uğramış olan elektrik enerjisi tasarrufu ve verimlilik konusundaki planlı uygulamaların gerekli işlemlerin ve yasal düzenlemelerin tamamlanması gerekmektedir. Bu uygulamalar sonucunda elde edilecek ülke elektrik enerji yoğunluğunun azalması, talep artış hızının azalması, kaynak israfının önlenmesi, emisyonların azaltılması gibi çok önemli yararlar yanında üretim, iletim ve dağıtımda yeni yatırım gereksinimi de azalacaktır. Türkiye’de enerjinin büyük bir kısmı bina ısıtılmasında kullanılmaktadır ve binalardaki enerji akış hesaplamaları genellikle enerji analizine bağlı olarak yapılmaktadır. Enerji analizinde, tüm proses için gerekli temel enerji hesaplanır ve ısıtma sistemi gücü belirlenir. Fakat, enerji analizi tek başına enerji kullanım proseslerinin bütün davranışlarını incelemek için yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle, binalardaki enerji akışını daha iyi tanımlayabilmek için ekserji analizi yapılması gerekmektedir. Bu çalışmada, binalarda enerji verimliliğinin sağlanmasında en etkili yolun, binaların enerji etkin sistemler olarak tasarlanması olduğu vurgulanmakta ve enerji kaynak noktasından odanın dış duvarlarından olan ısı kaybına kadar olan kararlı hal koşulları altındaki tasarım hesaplamaları adım adım gösterilmiş, ısı kayıplarının nerelerde gerçekleştiğini göstermek amacıyla her bir bileşen üzerinde enerji, ekserji analizleri yapılmış ve tüketim değerleri hesaplanmıştır. Anahtar Kelimeler: Düşük Enerjili Bina, Enerji, Ekserji, 1. Giriş Dünyadaki artan enerji ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayan fosil yakıtların giderek azalması, çevrenin kirlenmesi ve iklim değişiklikleri enerji verimliliğini sürekli olarak gündemde tutmaktadır[1]. Gelişmiş ülkeler konut, sanayi ve ulaşım başta olmak üzere birçok alanda enerji verimliliği ve enerji ile çevre 90 ilişkisini uyguladıkları enerji politikaları ile teşvik etmeye çalışmaktadır. Uygulanan politikalar, sadece enerjiyi kesintisiz, güvenilir, temiz ve ekonomik yollardan temin etmeyi değil, aynı zamanda bu kaynakların birlikte kullanımını ve enerji-ekonomi-ekoloji dengesine önem veren planlama anlayışı ile enerji kaynak çeşitliliği ve güvenliği gerçeklerini de dikkate alan yeni enerji modellerine yönelmektedir. Günümüzde en az maliyetli enerjinin verimli kullanım sonucu tasarruf edilen enerji olduğu kabul edilen bir gerçektir. Binalarda Enerji Performansı Direktifi (2002/91/EC) Avrupa Birliği ülkelerinde mevcut ve yeni yapılacak binalarda enerjinin daha verimli kullanılması için belirli standartlar ve ortak bir denetleme ve değerlendirme oluşturma amacıyla 04 Ocak 2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir[2]. Binaların enerji verimliliğini amaçlayan direktif, aşağıdaki konularda düzenlemeler içermektedir: Binaların enerji performansını hesaplamak için kullanılacak ortak metodoloji geliştirilmesi, Yeni binalar ve yenilenecek büyük ölçekli binalar için minimum enerji performansı şartı, Binalarda enerji sertifikalandırması, Merkezi sisteme sahip binalarda ısıtma giderlerinin tüketim ile ilişkili paylaşımı, Sıcak su kazanları ve iklimlendirme sistemlerinin periyodik denetimleri. geren öncelikli bir ilke olmalıdır. Binaların en önemli işlevlerinden biri iç çevrede ısıl (termal) konfor koşullarının sağlanmasıdır. Günümüzdeki enerji sorunu göz önünde bulundurulduğunda, bina kabuğunun ısıl konforu minimum enerji kullanarak sağlaması büyük bir önem taşımaktadır. Isıl konfor koşullarını sağlamak için, yapma ısıtma gereksinmesinde görülen artışa karşın; yapma ısıtmada kullanılan enerji kaynakları (kömür, petrol.) azalmakta, maliyetleri artmakta, yapma ısıtma süreci sonunda, dış havaya atılan kirleticiler insan sağlığına zarar vermektedir. Bu problemlerin çözümü için yapma ısıtma enerjisi harcamalarının minimum düzeye indirgenmesi, ısı kayıplarının azaltılması ve dolayısıyla ısı yalıtımı kullanımı gerekli olmaktadır[3]. Kullanıcı sağlığı düşünüldüğünde, binalarda ısı yalıtımı kullanımı ile ısı kayıplarını azaltmanın en önemli nedenlerinden birisi de enerji kökenli hava kirliliğidir. Türkiye’de enerji tüketiminden kaynaklanan SO2, CO2 parçacıkları ve diğer emisyonlar bölgesel ölçekte önemli sorunlara yol açmaktadır. Özellikle kış aylarında yaşanan, insanları, ürünleri ve doğal yaşamı tehdit edici boyutlara ulaşan hava kirliliğine en büyük katkı enerji tüketiminden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle binalarda yalıtım standartlarının yükseltilmesi için yoğun bir çaba gösterilmesi gerekmektedir. 2. Binalarda Isı Yalıtımı Kullanımı ve Enerji Verimliliği Sağlamayı Zorunlu Kılan Nedenler 3. Binalarda Uygun Isı Yalıtımı Kullanımı Ve Enerji Verimliliğinin Sağlanmasına İlişkin Öneriler Enerjinin etkin kullanımı, genel olarak, istenilen performans düzeyi, kalite ve konfor koşullarından ödün verilmeksizin, bir hizmet elde etmek için gerekli olan enerji miktarının azaltılması olarak tanımlanabilir. Enerjinin verimli kullanımı ile sağlanacak enerji tasarrufu daha ucuza elde edilebilen bir enerji kaynağıdır. Bina sektörü enerji tüketiminin önemli bir payını oluşturduğundan, bina sektöründe enerjinin verimli kullanımına yönelik teknolojilerin geliştirilmesi ve uygulanmasının sağlanması, diğer sektörlere de bir kazanç olarak yansıyacaktır. Diğer taraftan, ülkemizde enerjinin verimli kullanılmamasına bağlı olarak hizmetlerin enerji yoğun sağlandığı bir gerçektir. Kısa dönemde sonuçların kolaylıkla alınabileceği bir alan olan enerjinin verimli kullanımı ülkece üzerinde çözüm üretilmesi gereken bir konudur. Ayrıca bu konu enerji politikasının benimsemesi Binalarda ısı yalıtımı kullanımı ve enerji verimliliğinin sağlanmasına ilişkin öneriler aşağıda açıklanmıştır (Şekil 1). Şekil 1. Binalarda enerji verimliliği sağlamaya yönelik öneriler[4]. POSTER BİLDİRİLER ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU POSTER PROCEEDINGS 4. Dış Duvarlar, Pencereler, Tavanlar, Çatı Döşemeleri, Mahzenler Boyunca Olan Isı Kaybı Enerji Uluslar arası sistemde kWh cinsinden ölçülmektedir. Isıl güç ise kW cinsinden ölçülür. Isı iletkenlik katsayısı k ise 1 oKelvin ısı farklılığına karşın 1 metrekare alandan (duvar, tavan, pencere gibi) ve bu alana dik birim kalınlıktan (1 m) kaybedilen ısı miktarıdır. Dış duvarlardan olan ısı kaybı toplam kaybın yaklaşık % 35 kadardır. Yalıtımsız dış duvarlarda k=0,8-1,3 W/m2 K’dır. Avrupa normlarına göre k değeri en fazla 0,6 W/m2 K olabilir. Pencerelerden kaçan ısı kaybı yaklaşık % 37’dur. Termopan (PVC) pencerelerin kullanımı birçok avantajı sayılabilir. Isı kayıpları ve işletme maliyetleri azalır. Pencere kenarlarındaki soğuk bölgeler yok edilir. Kışın: Güneş ışınlarından maksimum fayda. Yazın: dışarıdaki yüksek ısıdan korunma. Yalıtımlı ve yalıtımsız pencereler arasında basit bir karşılaştırma yapılarak ısı kaybı azalımı anlaşılabilir. Hesaplamalara göre yalıtımlı PVC pencerelerde 1 metrekare başına (ısı iletkenlik değeri k=1,5 W/m2K) bir ısıtma dönemi için yaklaşık 16 m3 gaz tasarruf edilebilir. 4 mm lik normal cam için ısı iletkenlik katsayısı k = 5,4 W/m2K, hava ile yalıtılmış ısıcamlarda ise k = 2,8 W/m2K dır. Yeni tasarım yalıtımlı pencerelerde bu değerler 1,5 W/m2K hatta 1.0 W/m2K (kripton doldurulmuş ısı camlar) değerine kadar düşmektedir. Çatılardan olan kayıplar ise yaklaşık %15’dir. Bu oranı düşürmek için daha iyi bir yalıtım gerekmektedir. Örneğin 10 cm yerine 15 cm lik bir taş yünü kullanılabilir. Zeminlerde olan ısı kaybı ise yaklaşık %13’dir. Bunun için de 7,5 cm lik gaz beton kaplaması gerekmektedir. 5. Çevre Duyarlılığı-Çevre Kirliliği Eğer enerji tüketimi bu şekilde artmaya devam ederse, bu çevreye geri dönülemeyen bir zarar verecektir. Bu da insanlık için felaket demektir. Enerji demek yakmak demek, yakmak demek kirlilik demektir. Yakma alırsa kirlilikte azalacaktır. Endüstriden gelen kirleticiler (CO,CO2,SO2) yağmur ile birleşince asit (Karbon ve sülfürik asit) yağmurları oluşmaktadır. Bu da bütün bitkileri olumsuz etkilemektedir. Örneğin Avrupa’da birçok orman alanı bu şekilde zarar görmektedir. Çevre kirliliğinin bir başka etkisi ozon tabakasının koruma özelliğinin azalmasıdır. UV ışınlarının ozon tabakasında süzülmeden geçmesi nedeniyle insanlarda önemli çilt hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Küresel ısınma insanlık için çok ciddi Örnek 1. NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM YAPILARDAKI ISI KAYIPLARI Çatı %15 Pencere %37 Dış Duvarlar %35 Döşeme %13 Şekil 2. İyi bir ısı yalıtımı enerji tüketimini % 50 azaltabilir. neticeler doğuran bir başka kirlilik neticesidir. Küresel ısınma: Kıtlık, ısı dalgaları ve sellere, Kutupların eriyip deniz seviyelerinin yükselmesine, Sağlıkta negatif etkilere neden olmaktadır. Yalıtılmamış dış duvarlar 6. Binaların Isıl İyileştirilmesi Isıl iyileştirme ısı kayıplarını ve yakıt tüketimini azaltmaktadır. Isınma ve sıcak su maliyetleri düşmekte yaşam konforu artmaktadır. Şunu belirtmek gerekir ki katlarda enerjinin %80 i ısınma ve sıcak su ihtiyacı için harcanmaktadır. Avrupa’da 2010 yılında bina enerji tüketimindeki tasarrufun yaklaşık % 22 olacağı tahmin edilmektedir. 7. Bina/Kat Sahipleri İçin Enerji Tasarrufu (Maliyet Azaltımı) Yalıtılmış dış duvarlar Örnek 2. Yalıtım Olmayan Evlerde Isı Kayıplarının Dağılımı (Şekil 2). Daha önce de belirtildiği gibi k değeri 0,06 W/ m2K’dan yüksek olmamalıdır. 8. Hesaplama Örnekleri [5] Örnek 3 3 odalı betonarme bir dairede yalıtılmış ve yalıtılmamış ısı kayıplarını hesaplayalım. Dış duvar alanı: 48 m2-9,25 m2 (pencere)= 38,75 m2 Pencere alanı : 9,25 m2 Yalıtılmamış duvarlar için k=0,8 W/m2K. Yalıtılmış duvarlar için k=0,3 W/m2K. Yalıtılmamış pencereler için k=2,8 W/m2K. Yalıtılmış termopan pencereler k=1,5 W/m2K. Isıtma süresi(Z) 150 gün x 24 saat = 3600 saat. Sıcaklık farkı 30 ºC. Örnek 1 Düzenli ısıtma durumunda yakıt gereksinimi (Dış duvarlarda farklı yalıtım durumlarında farklı k değerleri vardır) Örnek 2 Dış duvarlarda ısı kaybı hesabı- yalıtılmamış ve yalıtılmış. Bu örnekte yalıtılmış ve yalıtılmamış dış duvarlarda normal pencereli ve termopan pencereli durumlar için k değerleri ve yakıt tüketimleri gösterilecek. Hesaplamalar 1 metrekarelik duvar için ve 30ºC lik ısı farkı ( kış günü)düşünülerek ve 24 saat için yapılmıştır. Q = k. A. ∆t k- ısı iletkenlik katsayısı A-Duvar alanı ∆t-Sıcaklık farkı Dış duvarlar dışarıdan olmak şartıyla 5 cm’lik polistren katman ile kaplanmıştır. Eski pencereler (k=2,8 W/m2K) termopan pencereler ile değiştirilmiştir (k=1,5 W/m2K). Yalıtılmamış dairedeki ısı kaybı Qduvarlar = k x A x ∆t x Z =0,8 X 38,75 X 30 X 3600 =3348000 Wh=3348 kWh Qpencerele r= k x A x ∆t x Z =2,8 X 9,25 X 30 X 3600 =2797200 Wh=2797,2 kWh Toplam Kayıp (yalıtılmamış): 6146,2 kWh 640,2 m³ gaz. (gazın kalori değeri 9,60 kWh/m3) Yalıtılmış dairedeki ısı kaybı Qduvarlar =k x A x ∆t x Z =0,3 X 38,75 X 30 X 3600 =1255500 Wh=1255,5 kWh Qpencereler = k x A x ∆t x Z =1,5 X 9,25 X 30 X 3600 =1500000 Wh=1500 kWh 91 POSTER BİLDİRİLER POSTER PROCEEDINGS Toplam Kayıp (yalıtılmış): 2755,5 kWh 292 m3 gaz tasarrufu ,Yalıtılmış dairede (640,2-292)=348,2 m3 gaz tasarruf edilmiştir. Bu % 45 demektir. Isıl engelleyici (yalıtım) malzemeler nerelere konulmalıdır? Araştırmaların sonucunda ön-yapımlı beton elemanların kullanıldığı binalarda en fazla ısı kaybı aşağıdaki elemanlar üzerinden olmaktadır. Dış duvarlar, Zemin döşemesi ve çatı döşemesi, Pencereler ve dışa açılan kapılar, Isı köprüleri, Yalıtılmamış veya kötü yalıtılmış ısıtma boruları ve sıcak su borularını üzerleri. 9. Sonuç ve Öneriler Binalarda enerji verimliliği konusunda sunulan önerilerin gerçekleştirilebilmesi ve konuya ilişkin önemli atılımlar sağlamak için tasarımcılar yapımcılar ve karar vericiler birlikte çalışmalıdır. Türkiye’de enerji verimliliği sağlamada etkili olan bina yalıtım yönetmelikleri enerji korunumu mevzuatı ile bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Bugün Türkiye’de geçerli olan enerji korunumu mevzuatı çeşitli yönetmelik ve standartlarda yer alan maddelerden oluşmaktadır. Enerji korunumu yönetmelikleri, enerji etkin binaları tanımlayan, ileri teknolojiye sahip yapı ve yalıtım malzemelerine yönelik uygulamaları içeren, mimar/mühendise ve bina kullanıcılarına yol gösterici teknik bilgi ve kriterlerin oluştuğu bir rehber niteliğinde olmalıdır. Bu tür bir kaynak ve uygun yapısal düzenlemeler ile mevcut binaların enerjiyi verimli kullanacak şekilde yenilenmesi ve yeni tasarlanacak binaların da enerji etkin olarak tasarlanması ve gerçekleştirilmesi olanaklı olabilecektir. Binalarda kullanılan enerjinin büyük bir kısmı ısıtma ve sıcak su hazırlama amaçlı tüketildiğinden, enerji verimliliği sağlanarak hem enerji maliyetinin düşürülmesi hem de sera gazları yayılımlarının azaltılması büyük önem kazanmaktadır. Mevcut ısıtma sistemlerinin yenilenebilir enerji kaynakları ile birlikte kullanılması ayrıca araştırılmalıdır. Kaynaklar [1] Richtlinie 2002/91/EG des Europäischen Parlaments und des Rates vom 16. Dezember 2002 über das Energieprofil von Gebäuden. [2] 8-9 Mart 2007 Avrupa Birliği Brüksel Zirvesi Kararları. [3] EURIMA (Europen Insulation Manufacturers Association) www.eurima.org Erişim 09.10.2010 [4] Koçlar Oral G., Yalıtım Dergisi İle Röportaj, Yalıtım, Yıl:9, Sayı:54, 2006, İstanbul. [5] Binalarda Enerji Tasarruf Danışmanı, Modüler Müfredat ve Eğitim Materyalleri – Türkiye, 2009 www.better-building.eu Erişim 09.10.2010 92 ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM POSTER BİLDİRİLER ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU POSTER PROCEEDINGS NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM YAKIT PİLLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI H. Hüseyin ÖZTÜRK Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makinaları Bölümü Özet Yakıt pilleri; fosil yakıtların (kömür, petrol, doğal gaz vb.), kimyasal ürünlerin (amonyak, metanol vb.), biyolojik kökenli yakıtların (biyogaz, atık malzemeler vb.) veya bir reformlayıcı yardımıyla elde edilen hidrojenin veya doğrudan hidrojenin oksijen ile kimyasal tepkimesi ile elektrik üre-ten güç sistemleridir. Yakıt pilleri yakıttaki kimyasal enerjiyi herhangi bir enerji dönüşüm işlemi gerekmeksizin, yüksek verimle elektriğe dönüştüren cihazlardır. Bu çalışmada, elektrolit ve yakıt seçimine bağlı olarak farklı tip yakıt pillerinin; tasarım özellikleri, temel çalışma ilke-leri/gerçekleşen kimyasal tepkimeler, başlıca üstünlük/olumsuzlukları ve uygulama alanları incelenmiş ve yakıt pili teknolojisindeki son gelişmeler tartışılmıştır. 1. Giriş Enerji tüketiminin artması, çevre koruma bilincinin gelişmesi ve fosil yakıt kaynaklarının mevcut miktarlarının azalmaya başlaması, alternatif/ yenilenebilir enerji kaynakları konusunda yoğun araştırmalar yapılmasının başlıca nedenleridir. Günümüzde, bazı hidrokarbonları yakıt olarak kullanarak yakıt pilleri ile elektriksel güç üreten sistemlerde, işlem verimliliği % 40 düzeylerine ulaşmıştır. Yakıt pilleri sessiz bir şekilde çalışır ve çevre kirliliği oluşturmazlar. Ayrıca durağan uygulamalarda yakıt pilleri yüksek sıcaklıkta kullanılmaktadır. Bu durumda, enerji tüketimi azalır ve kojenerasyon verimi % 85 düzeyine yükseltilebilir. Yakıt pilleri, yakıttaki kimyasal enerjiyi herhangi bir enerji dönüşüm işlemi gerekmeksizin, yüksek verimle doğrudan elektriğe dönüştüren durağan yapıdaki cihazlardır. Yakıt pil modülü başlıca iki elektrot (anot ve katot) arasına konulan elektrolitten oluşur. Anot elektrodu yakıt elektrodu, katot elektrodu ise oksijen elektrodudur (Şekil 1). Yakıt pilinde, yakıt ile oksijen arasında tepkimeler gerçekleşirken, elektrik akımı ve ısı oluşur. Yakıt pilleri, tasarımında değişiklik yapılmaksızın, cep telefonlarında kullanılabilecek kadar düşük ve bir kente yetebilecek kadar yüksek güç üretebilirler. Yakıt pilleri diğer dağılmış güç üretim teknolojileri ile karşılaştırıldığında başlıca üstünlükleri şunlardır: enerji dönüşüm etkinliği yüksektir, emisyon değerleri sıfırdır, modüler bir yapıya sahiptirler, ölçeklenebilirler, hızlı bir şekilde tasarımlanabilirler ve kojenerasyon uygulamaları için uygun özelliklere sahiptirler[1]. Bu çalışmada, elektrolit ve yakıt seçimine bağlı olarak farklı tip yakıt pillerinin; tasarım özellikleri, temel çalışma ilkeleri/gerçekleşen kimyasal tepkimeler, başlıca üstünlük/olumsuzlukları ve uygulama alanları incelenmiş ve yakıt pili teknolojisindeki son gelişmeler tartışılmıştır. 2. Yakıt Pillerinin Güç Üreten Diğer Sistemlerle Karşılaştırılması Toplumda enerji tüketiminin ve çevre koruma bilincinin giderek artması ve fosil yakıtların oluşma özellikleri nedeniyle, araştırma/geliştirme çalışmalarının, alternatif/yenilenebilir enerji kaynakları konusuna yönlendirilmesine neden olmaktadır. Rüzgar türbinleri, fotovoltaik (PV) sistemler, mikro türbinler ve yakıt pilleri gibi küçük ölçekli güç üretim sistemleri, dağınık güç üretimi (DGÜ) kavramından yararlanılarak tüketici taleplerinin karşılanması için önemli rol oynarlar. Dağınık güç üretimi terimi, merkezi veya uzak yerleşimlerden çok, tüketicilerin yakınına kurulmuş olan küçük-ölçekli üretim anlamına gelir. Enerji iletimi, dağıtımı ve dönüşümü işlemlerinde önemli miktarda enerji kaybı gerçekleşir. Dağınık güç üretim sistemlerinin başlıca yararları şunlardır: Uzun mesafelere iletim ve dağıtım sırasında gerçekleşen kayıplar azalır. Tasarım giderleri azalır. Bölgesel gerilim düzenlemesi gereken ve aşırı yük koşullarında küçük bir ünite eklenmesine olanak verir. Farklı dağınık üretim sistemleri arasında, ısı ve güç üretebilme özellikleri ve kapasiteleri nedeniyle, yakıt pilleri büyük önem kazanmıştır. Geleneksel ısı motorları, mekanik enerjinin dönüşümü ilkesine göre, kimyasal enerjiden elektrik üretirler. Yakıt pilleri ile karşılaştırıldığında, ısı motorlarını verimleri daha düşüktür. Yakıt pilleri, motorlar ve akülerin üstün özelliklerinin bir arada taşırlar. Herhangi bir mekanik enerji dönüşümü olmadan, yakıt olduğu sürece, motorlar gibi uzun süre çalışabilirler. Yakıt tarafından kimyasal biçimde depolanmış enerji, elektrokimyasal bir işlem sonucunda, direkt olarak elektriğe dönüştürülmektedir. Klasik çevrim teknolojisinde, yakıtta kimyasal biçimde depolanan enerji yanma tepkimesi ile ısıya ve ısı Rankine Çevrimi ile mekanik enerjiye dönüştürülürken, Carnot Çevrimi sınırı aşılamamakta, mekanik enerji, jeneratörle elektriğe dönüştürülürken yeni kayıplar oluşmaktadır. Böylece, hem verim düşmekte, hem de kalabalık bir makina topluluğu gerekmekte, çevre aşırı kirletilmektedir. Oysa, hareketli parçası olmayan, tipine göre 80-1000 o C arasındaki sıcaklıkta çalışabilen, çok az gürültü yapan yakıt pili kompakt yapısı (Şekil 2) ile ideal çevrim aracıdır[2].Yakıt pili, ısıl yöntemle elektrik sistemlerine kıyasla, daha yüksek verimle çalışır. Isıl sistemlerden elektrik üretiminde sistemin verimi “Carnot Çevrimi Kriterleri”nden etkilenirken, yakıt pili sistemlerinde bu etkileşim yoktur. Isıl sistemlerde elektrik verimi % 35-40’ı geçemezken, yakıt pili sistemlerinde % 70’e yakın verimle çalışılmaktadır. Farklı güç üretim sistemleri Tablo 1’de karşılaştırılmıştır. Geleneksel sistemler ve diğer DGÜ sistemleri ile karşılaştırıldığında, yakıt pillerinin verimleri sürekli olarak yüksektir. Diğer DGÜ sistemlerine kıyasla yakıt pillerinin üstünlükleri şunlardır: Enerji dönüşüm verimi yüksektir. Emisyon oluşturmazlar. Modüler yapıdadırlar. Her ölçekte tasarımlanabilirler. Hızlı bir şeklide tasarımlanabilirler. Kojenerasyon uygulamalarına olanak tanırlar. Elektrik üretimi için klasik çevrim ve yakıt pili teknolojileri basit bir şekilde Tablo 2’de karşılaştırılmıştır. Hidrojen ile çalışan yakıt pilleri, geleneksel içten yanmalı sistemlere kıyasla iki veya üç kat daha fazla verim sağlar. Klasik yanma ilkesiyle güç üreten bir elektrik santrali % 33-35 arasında bir verimlilikte çalışmasına karşın, yakıt pili sistemleri yaklaşık % 60 verimle çalışmaktadır. Bununla birlikte, yakıt pili sistemlerinin verimleri kojenerasyon uygulamaları ile daha da artırılabilmektedir. Normal koşullarda çalışan bir Otto motoru, benzinin bünyesindeki kimyasal enerjiyi güce dönüştürürken % 20 verimle çalışır. Buna Tablo 1. Farklı Güç Üretim Sistemlerinin Karşılaştırılması[3] Karşılaştırma Ölçütü Pistonlu Motor: Dizel TürbinJeneratör Fotovoltaik (PV) Rüzgar Türbini Yakıt Pili Kapasite 500 kW-5 MW 500 kW-25 MW 1 kW-1 MW 10 kW-1 MW 200 kW-2 MW Verim (%) 35 29-42 6-19 25 40-60 Yatırım maliyeti ($/ kW) 200-350 450-870 6600 1000 1500-3000 0.005-0.015 0.005-0.0065 0.001-0.004 0.01 0.0019-0.0153 İşletme/ bakım gideri ($/kW) 97 POSTER BİLDİRİLER ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU POSTER PROCEEDINGS karşılık, hidrojen kullanılan yakıt pilinde yakıtın % 60’ı enerjiye dönüşür. Yakıt pillerinin uygulamadaki enerji verimleri % 40-60 arasındadır. Günümüzdeki fosil yakıtlı termik elektrik santrallerinin ortalama verimi % 30 düzeyinde kaldığından, yakıt pili, santrale göre çok küçük boyutu ve yüksek verimi ile önem kazanmaktadır. Yakıt pilleri, geleceğin enerji üretim kaynağı olarak görülmektedir (Tablo 3). NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Tablo 2. Elektrik Üretimi İçin Klasik Çevrim ve Yakıt Pili Teknolojilerinin Karşılaştırılması Klasik Çevrim Teknolojisi Yakıt Pili Teknolojisi Verim düşüktür. Kalabalık bir makina topluluğu gereklidir. Çevre kirletilir. Yakıt sağlandığı sürece elektrik üretebilir. Yakıtlardan direkt olarak elektrik üretilir. Tablo 3. Yakıt Pilinin Üstünlükleri ve Olumsuzlukları Üstünlükleri Enerji verimleri yüksektir Hareketli parçaları yoktur. Modüler bir yapıya sahiptir ve boyutları küçüktür. Uzaktan işletilebilir. Değişik yakıtlar kullanılabilir. Tasarım dışı yük koşulunda verimi iyidir. Değişik büyüklük/boyutlarda tasarımlanabilir. Hızlı yük takip edebilme yeteneği vardır. Atık ısıları kullanılabilir. Kullanıcıya yakın olarak tasarımlanabilir. Yakıt olarak hidrojen, doğal gaz, metanol veya kömür gazları kullanılabilir. Sessiz bir şekilde çalışır. SOx ve NOx emisyonları düşüktür. Tasarımlanacak alanda çevreyi çok az kısıtlar. Kısa sürede tasarımlanabilir. Katı atık sorunları yoktur. Kojenerasyon olanağı sağlar. Çevre ve gürültü kirliliğine neden olmaz. Hareketli parça içermez. Yakıt ve yerleşim esnekliğine sahiptir. Kesintisiz güç sağlayabilir. Dayanıklı ve güvenli sistemlerdir. Gerekli her yerde kullanılabilir/yerleştirilebilir. Olumsuzlukları Diğer sistemlerden daha pahalı bir sistemdir. Maliyeti halen yüksektir. Güç üretimi için alışılmış bir teknoloji değildir. Kullanımı, çok fazla bilgi ve ileri teknoloji gerektiren bir sistemdir. Uygulamalarının tam verimle gerçekleşmesi için uzun zamana ve çok paraya ihtiyaç vardır. Bazı yakıt türleri için (hidrojen, metanol vb.) bir dağıtım altyapısı bulunmamaktadır. Hidrojen güvenliği sağlanması gereklidir. Şekil 1. Yakıt pilinin çalışma ilkesi Şekil 2. Yakıt pili modülleri 3. Yakıt Pillerinin Karşılaştırılması 3.1. Erimiş Karbonat Yakıt Pili Tablo 4. Erimiş Karbonat Yakıt Pilinin (MCFC) Teknik Özellikleri, Çalışma İlkesi ve Üstünlük/Olumsuzlukları Elektrolit Lityum ve Potasyum karbonat Çalışma sıcaklığı (0C) ~650 Anot tepkimesi H2+CO32- → H2O+CO2+2e- Katot tepkimesi 1/2O2+CO2+2e- → CO32- Yük taşıyıcı O= Yakıt H2, CO, CH4 ve diğer hidrokarbonlar Oksidan Havadaki oksijen Reformlama gereksinimi - Verimi (%) >50 Hücre gerilimi (V) 0.7-1.0 Güç yoğunluğu (kW/m2) 1.5-2.6 Tasarım maliyeti ($ US/kW) ~2000-3000 Kapasitesi 155 kW-200 kW-250 kW-1 MW-2 MW Kojenerasyon için uygunluğu Uygun Uygulama alanları Ulaşım (deniz ve tren), endüstri, güç tesisleri Üstünlükleri [4] Olumsuzlukları [4] Yakıtın kendiliğinden içsel reformlanmasına olanak sağlar. Fazla miktarda ısı enerjisi üretir. Tepkime hızı yüksektir. Verimi yüksektir. Metal katalizör gerekli olmadığından, maliyeti azalır. Korozif özellikte sıvı elektrolit kullanılır. İleriki gelişmeler için, korozyona dayanıklı ve boyutsal olarak karalı ve dayanıklı materyaller ve kullanılarak tasarımlanmasına gereksinim vardır. Nikel oksit katot katalizör, elektrolit içinde eriyebilir. Bu durum, bazı arızlara nedene olabilir. Boyutsal kararsızlık, elektrotların etkin alanını değiştirerek bozulmalara neden olabilir. Kükürde karşı toleranssızlık fazladır. Özellikle, anot yakıt içerisinde 1.55 ppm’den daha fazla olan kükürt parçacıklarını tolere edemez. Aksi durumda, yakıt pili işlevlerinin önemli düzeyde bozulmasına neden olacak şekilde zarar görür. Sıvı elektrolite sahip oldukları için kullanıma ilişkin sorunları oluşur. Çalışmaya başlamadan önce ön-ısıtma gereklidir. Çalışmaya başlamaları yavaştır. Maliyeti yüksektir. Sorunları Nikel oksit, oksijen elektrotundan çok yavaş çözünür. Anot kayması gerçekleşir. Metal bölümlerde korozyon oluşur. 98 POSTER BİLDİRİLER POSTER PROCEEDINGS ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM 3.2. Katı Oksit Yakıt Pili Tablo 5. Katı Oksit Yakıt Pilinin (SOFC) Teknik Özellikleri, Çalışma İlkesi ve Üstünlük/Olumsuzlukları Elektrolit Stabilize katı oksit (Y2O3.ZrO2) Çalışma sıcaklığı (0C) 800-1000 Anot tepkimesi H2+O-2 → H2O+2e- Katot tepkimesi 1/2O2+2e- → O2- Yük taşıyıcı O- Yakıt H2, CO, CH4 ve diğer hidrokarbonlar Oksidan Havadaki oksijen Reformlama gereksinimi - Verimi (%) >50 Hücre gerilimi (V) 0.8-1.0 Güç yoğunluğu (kW/m2) 0.1-1.5 Tasarım maliyeti ($ US/kW) 3000 Kapasitesi 1 kW-5 kW-25 kW-100 kW-250 kW-1.7 MW Kojenerasyon için uygunluğu Uygun Uygulama alanları Konutlar, güç tesisleri, ticari kojenerasyon taşınabilir güç Üstünlükleri [4] Olumsuzlukları [4] Yakıtın kendiliğinden içsel olarak reformlanmasına olanak sağlar. Oksit iyonları elektrolit içinde hareket ettiğinden, yakıt pili oksitlemek ve yanabilir gaz için kullanılabilir. Fazla miktarda yüksek derecede atık ısı üretir. Kimyasal tepkimeler çok hızlıdır. Verimleri yüksektir. MCFC’den daha yüksek akımlarda çalışılabilir. Elektrolit katı olduğundan, sıvı kullanımına ilişkin sorunlar yoktur. Asıl metal katalizör gerekli değildir. Maliyeti yüksektir. Pazarın gelişebilmesi için; yeterli iletkenliğe sahip, çalışma sıcaklıklarında katı kalabilen, pilin diğer bileşenleri ile uyumlu, boyutsal olarak kararlı ve yüksek dayanıma sahip materyallerin geliştirilmesi gereklidir. En ince elektrolit tabakalarının kullanılması gerekmektedir. Bu tip yakıt pillerinde karşılaşılan en büyük sorun, saf hidrojen dışında kullanılan yakıtlar ile birlikte oluşan kükürt kirliliğidir. Kükürt toleranssızlığı (50 ppm) orta bir değerdedir. Gelişmiş bir teknoloji değildir. Çalışmaya başlaması yavaştır. 3.3. Alkali Yakıt Pili Çizelge 6. Alkali Yakıt Pilinin (AFC) Teknik Özellikleri, Çalışma İlkesi ve Üstünlük/Olumsuzlukları Elektrolit KOH sıvı çözeltisi Çalışma sıcaklığı (0C) 50-200 Anot tepkimesi H2+2(OH-) → 2H2O+2e- Katot tepkimesi 1/2O2+H2O+2e- → 2(OH)- Yük taşıyıcı OH- Yakıt Saf hidrojen Oksidan Havadaki oksijen Reformlama gereksinimi Gerekli Verimi (%) ~50 Hücre gerilimi (V) 1.0 Güç yoğunluğu (kW/m2) ~1 Tasarım maliyeti ($ US/kW) ~ 1800 Kapasitesi 10 kW-100 kW Kojenerasyon için uygunluğu - Uygulama alanları Ulaşım, uzay araştırmaları, taşınabilir güç Üstünlükleri [4] Olumsuzlukları [4] Düşük sıcaklıklarda çalışabilirler. Hızlı bir şekilde çalışmaya başlarlar. Verimleri yüksektir. Çok az miktarda katalizör kullanılır. Bu nedenle maliyeti düşüktür. Korozyon sorunları yoktur. Basit bir şeklide çalışırlar. Kütle ve hacimleri azdır. Karbondioksit toleranssızlığı çok fazladır (350 ppm). Karbon monoksite karşı belirli toleranssızlık gösterir. Bu durum yakıt ve oksidan tipini sınırlandırır. Oksidan saf oksijen veya havasız CO2, yakıt ise saf hidrojen olmak zorundadır. CO, CH4 ve H2S duyarlılığı fazladır. Sıvı elektrolit kullanıldığından kullanma sorunları ile karşılaşılır. İşlem suyunun boşaltılması gereklidir. Kullanım süreleri kısmen kısadır. Platin katalizör maliyeti yüksektir. KOH elektrolit dolaşımı ve CO2 soğurması nedeniyle mobil uygulamalarda pratik değildir. Anot olarak Ni ve katot olarak Ag kullanılmakta olup, bu katalizörler ile güç üretimi düşüktür. 99 POSTER BİLDİRİLER POSTER PROCEEDINGS ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM 3.4. Proton Değiştiren Membranlı Yakıt Pili Tablo 7. Proton Değiştiren Membranlı Yakıt Pili (PEMFC) Özellikleri, Çalışma İlkesi ve Üstünlük/Olumsuzlukları Elektrolit Katı polimer membran Çalışma sıcaklığı (0C) 50-100 Anot tepkimesi H2 → 2H++2e- Katot tepkimesi 1/2O2+2H++2e- → H2O Yük taşıyıcı H+ Yakıt Saf hidrojen Oksidan Havadaki oksijen Reformlama gereksinimi Gerekli Verimi (%) 40-50 Hücre gerilimi (V) 1.1 Güç yoğunluğu (kW/m2) 3.8-6.5 Tasarım maliyeti ($ US/kW) < 1500 Kapasitesi 30 W-1 kW-2 kW- 5 kW-7 kW-250 kW Kojenerasyon için uygunluğu - Uygulama alanları Ulaşım, ticari, endüstriyel, konutlar, banka ve hastanelerin acil servisleri Üstünlükleri [4] Olumsuzlukları [4] Anot ve katodun ayıracı katı bir polimer filmdir. Pil kısmen düşük sıcaklıklarda çalışır. Tasarım ve kullanımı, diğer pillerin birçoğundan daha az karmaşıktır. Korozif özellikte olmayan elektrolit kullanılır. Asit/ korozif özellikteki diğer maddelerin kullanılması gerekli değildir. CO2 toleranslı olduğundan, atmosferik hava kullanılabilir. Katı ve kuru elektrolit kullanıldığından, sıvı kullanma ve yenileme sorunları ile karşılaşılmaz. Gerilim, akım ve güçleri yüksektir. Düşük basınçlarda (1 veya 2 bar) çalışabildiklerinden güvenlik sorunu yaratmaz. Çabuk çalışmaya başlarlar. Reaktantların basınç farkını iyi tolere edebilirler. Yapıları kompakt ve sağlamdır. Basit mekanik tasarıma sahiptirler. Kararlı yapı malzemeleri kullanılır. Hidrojen kirliliğine karşı çok duyarlıdırlar. Geleneksel yakıtları yakıt pili olarak kullanabilmek için birçok reformlayıcı ünite geliştirilmiştir. Reformlayıcı olmadan yakıt olarak doğrudan metanol kullanan PEM yakıt pilleri, doğrudan metanol yakıt pilinin (DMFC) bir çeşididirler. 50 ppm değerinden fazla karbon monoksiti tolere edemezler. Kükürde karşı toleransları düşüktür. Reaktif gaz ünitelerinin nemlendirilmeleri gerekir. Gazların nemlendirilmesi için su kullanılması durumunda, yakıt pilinin çalışma sıcaklığı, suyun kaynama sıcaklığından daha düşük olmak durumundadır. Bu durum, kojenerasyon için kullanılma potansiyelini sınırlandırır. Platin katalizör pahalıdır. 3.5. Fosforik Asit Yakıt Pili Tablo 8. Fosforik Asit Yakıt Pili Teknik Özellikleri, Çalışma İlkesi ve Üstünlük/Olumsuzlukları Elektrolit Fosforik asit (H3PO4) Çalışma sıcaklığı (0C) ~ 200 Anot tepkimesi H2 → 2H++2e- Katot tepkimesi 1/2O2+2H++2e- → H2O Yük taşıyıcı H+ Yakıt Saf hidrojen Oksidan Havadaki oksijen Reformlama gereksinimi Gerekli Verimi (%) 40 Hücre gerilimi (V) 1.1 Güç yoğunluğu (kW/m2) 0.8-1.9 Tasarım maliyeti ($ US/kW) 2100 Kapasitesi 100 kW-200 kW-1.3 MW Kojenerasyon için uygunluğu Uygun Uygulama alanları Ulaşım, kojenerasyon, taşınabilir güç Üstünlükleri [4] Olumsuzlukları [4] Karbondioksiti % 30’a kadar tolere edebildiğinden, atmosferdeki havayı doğrudan kullanabilir. Orta düzeylerdeki sıcaklıklarda çalışır iken, kojenerasyon için atık ısı kullanabilirler. Yüksek kalitede atık ısı oluşur. Kararlı özellikte ve 200 0C’nin üzerindeki sıcaklıklarda bile buharlaşma özelliği düşük elektrolit kullanılır. Karbon monoksite karşı toleransı en fazla % 2’dir. Sıvı elektrolit kullanıldığından, orta düzeyde sıcaklıklarda korozif etki ve kullanma/emniyet sorunları ile karşılaşılır. Asit elektroliti seyreltebilen su girişine olanak tanır. Büyük ve ağırdır. Otomatik olarak yakıt reformlayamaz. Çalışmaya başlamadan önce belirli bir sıcaklığa ulaşması gereklidir. Diğer bir deyişle, belirli bir çalışma sıcaklığı vardır. 100 POSTER BİLDİRİLER ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU POSTER PROCEEDINGS NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM 3.6. Doğrudan Metanol Yakıt Pili Tablo 9. Doğrudan Metanol Yakıt Pili (DMFC) Teknik Özellikleri, Çalışma İlkesi ve Üstünlük/Olumsuzlukları Elektrolit Katı polimer zar Çalışma sıcaklığı (0C) 60-200 Anot tepkimesi CH3OH+H2O → CO2+6H++6e Katot tepkimesi 6H++6e-+O2 → 3H2O Yük taşıyıcı H+ Yakıt CH3OH Oksidan Havadaki oksijen Reformlama gereksinimi Yok Verimi (%) 40 Hücre gerilimi (V) 0.2-0.4 Güç yoğunluğu (kW/m2) ~ 0.6 Tasarım maliyeti ($ US/kW) - Kapasitesi 1 W-1 kW-100 kW Kojenerasyon için uygunluğu - Uygulama alanları Bilgisayar ve diğer taşınabilir cihazlar Üstünlükleri [4] Olumsuzlukları [4] Sıvı yakıt kullanır. Çökeltilerin boyutu küçüktür. Herhangi bir reformlama işlemine gereksinim duyulmadığından, tasarım maliyeti düşüktür. Elektrolit, PEM yakıt pilindeki benzer şekilde, proton değiştiren membrandır. Hidrojen pilleri ile karşılaştırıldığında verimi düşüktür. Anotta metanolün elektro-oksidasyonu için soy metalden oluşan fazla miktarda katalizöre gereksinim vardır. Güç yoğunluğu düşüktür. Tablo 10. Farklı Yakıt Pillerinin Karşılaştırılması Yakıt Pili Tipleri Karşılaştırma Ölçütleri PEMFC Elektrolit Çalışma sıcaklığı (0C) Katı polimer membran (Nafyon) 50-100 AFC PAFC KOH sıvı çözeltisi Fosforik asit (H3PO4) 50-200 MCFC Lityum potasyum karbonat (LiAlO2) z200 z650 SOFC Kararlı duruma getirilmiş katı oksit elektrolit (Y2O3, ZrO2) DMFC Katı polimer membran 800-1000 60-200 Anot tepkimesi H2→ 2H++2e- H2+2(OH ) →2H2O 2e- H2→2H++2e- H2O+CO3 →H2O+CO2+ 2e- H2+O2 →H2O+2e- CH3OH+H2O → CO2+ 6H++6H- Katot tepkimesi 1/2O2+2H++ 2e-→H2O 1/2O2+H2O+ 2e-→2(OH)- 1/2O2+2H++ 2e-→H2O 1/2O2+CO2+ 2e-→CO32- 1/2O2+ 2e-→O2- 3O2+12H++ 12H- →6H2O H+ OH- H+ CO3- O- H+ H2,CO,CH4, diğer hidrokarbonlar CH3OH Havadaki O2 Yük taşıyıcı Yakıt Oksidan Verim Kojenerasyon Reformlayıcı gereksinimi Pil voltajı - 2 Saf H2 Saf H2 Saf H2 H2,CO,CH4, diğer hidrokarbonlar Havadaki O2 Havadaki O2 Havadaki O2 Havadaki O2 Havadaki O2 % 40-50 z%50 % 40 >%50 >%50 % 40 - - Evet Evet Evet Hayır Evet Evet Evet - - - 1.1 1.0 1.1 0.7-1.0 0.8-1.0 0.2-0.4 z0.6 Güç yoğunluğu (kW/m2) 3.8-6.5 z1 0.8-1.9 1.5-2.6 0.1-1.5 Yerleşim maliyeti (US $/kW) <1500 z1800 2100 z2000-3000 3000 - 30 W, 1 kW, 2kW, 5 kW, 7 kW, 250 kW 10-100 kW 100 kW, 200 kW, 1.3 MW 155 kW, 200 kW, 250 kW, 1 MW, 2 MW 1 kW, 5, kW, 25 kW, 100 kW, 250 kW, 1.7 MW 1 W-1 kW 100 kW-1 MW Uygulamalar Konutlar, UPS, hastane ve bankların acil servisleri, endüstri, ulaşım, ticari Ulaşım, uzay mekikleri, taşınabilir güçler Ulaşım, ticari kojenerasyon, taşınabilir güç Ulaşım (deniz, donanma araçları ve tren), endüstri, güç tesisleri Konutlar, güç tesisleri, ticari kojenerasyon, taşınabilir güç Bilgisayar ve diğer taşınabilir cihazların bataryaları Üstünlükleri Yüksek güç yoğunluğu, hızlı başlama, korozif olmayan katı elektrolit Yüksek güç yoğunluğu, hızlı başlama Yüksek dereceli atık ısı üretimi, kararlı elektrolit özellikleri Yüksek verim, metal katalizöre gereksinim olmaması Katı elektrolit, yüksek verim, yüksek dereceli atık ısı üretimi Yakıt reformlama olmaması nedeniyle düşük maliyet Pahalı platin katalizör, yakıttaki kirli maddelere (CO, H2S) karşı duyarlılık Pahalı platin katalizör, yakıttaki kirli maddelere (CO, CO2, CH4, H2S) karşı duyarlılık Korozif özellikte sıvı elektrolit, yakıttaki kirli maddelere (CO, H2S) karşı duyarlılık Yüksek maliyet, Korozif özellikte sıvı elektrolit, yavaş başlama, kükürt için toleranssızlık Yüksek maliyet, yavaş başlama, kükürt için toleranssızlık Düşük verim, güç yoğunluğu Kapasite Olumsuzlukları 101 POSTER BİLDİRİLER POSTER PROCEEDINGS 3.7. Yakıt Pillerinin Karşılaştırılması Başlıca 6 tip yakıt pili; kullanılan yakıt, elektrolit malzemesi, maliyet, üstünlükleri/olumsuzlukları ve kullanım alanları dikkate alınarak Tablo 10’da karşılaştırılmıştır. Tablo 10’dan izlenebileceği gibi, çalışma sıcaklıklarının düşük (50-100 0C) olması ve hızlı bir şekilde çalışmaya başlamaları nedeniyle, konutlar ve ticari uygulamalar için en uygun yakıt pili PEM yakıt pilidir. Bununla birlikte, orta ve büyük güçlü uygulamalar için en iyi seçim MCFC ve SOFC’dir. Bütün yakıt pili tipleri arasından en yüksek sıcaklıkta çalışan yakıt pili SOFC’dir. SOFC’nin; verimi yüksektir, içsel reformlama özelliği vardır ve kojenerasyon uygulamalarında yan ürün olarak yüksek kaliteli ısı açığa çıkar. Bu özellikleri nedeniyle, kojenerasyon uygulamalarında sistem verimi % 80 gibi yüksek bir düzeye ulaşır ve sera gazı emisyonları düşüktür. En önemli olumsuzluğu başlangıç maliyetinin yüksek olmasıdır. 4. Sonuç ve Öneriler Farklı uygulamalarda aşırı yük gereksinimlerinin karşılanabilmesi için kullanılacak olan yakıt pilinin optimum büyüklüğünün belirlenmesi önemlidir. Piyasada farklı yakıt pilleri için güç değerleri 0.5 kW-2 MW aralığında değişmektedir. Özellikle, PEM, MCFC ve SOFC’nin yakıt pili modülü maliyetinin azaltılması ve kullanım süresinin 40000 saatten daha yüksek bir değere artırılabilmesi için yoğun araştırmalar sürdürülmektedir. Günümüzde, konutlardaki uygulamalar için 7 kW gücünde PEMFC tasarımı çalışmaları sürdürülmektedir. Durağan güç uygulamalarında MCFC kullanımı konusunda araştırma/geliştirme yapılmaktadır. Avrupa ülkelerinde kojenerasyon amacıyla; 250 kW, 300 kW ve 400 kW güçlerinde, ticari uygulamalar için MCFC geliştirilmesi sürdürülmektedir. SOFC, durağan güç uygulamaları için başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Birleşik ısı ve güç üretimi için PEMFC ve PAFC sistemleri konusunda yoğun araştırmalar sürdürülmektedir. Kaynaklar [1] Çetinkaya M. ve Karaosmanoğlu F., “Doğrudan Metanol Kullanılan Yakıt Pilleri”, http://mmf.sdu.edu.tr/utes, 2006. [2] Ültanır MÖ.. “21. Yüzyıla Girerken Türkiye’nin Enerji Stratejisinin Değerlendirilmesi” Yayın No: TÜSİAD-T/98-12/239, ISBN: 975-724959-9, Lebib Yalkım Yayımları ve Basım İşleri A.Ş., İstanbul, 1998. [3] Kirubakaran A., Shailendra J. and Nema, RK., “A Review on Fuel Cell Technologies and Power Electronic Interface”, Renewable and Sustainable Energy Reviews, 13 (9): 2430-2440, 2009. [4] Andujar JM. and Segura F., “Fuel Cells: History and Updating. A Walk along Two Centuries”, Renew Sustain Energy Rev (2009), doi:10.1016/j.rser.2009.03.015, 2009. Summary Fuel cells are one of the key enabling technologies for future hydrogen economy. For the last 20 years, applications of the fuel cells are mostly replacing internal combustions engines, and providing power in stationary and portable power applications. But the history of the fuel cells is more than last 20 years; actually it has covered 102 ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM almost two centuries. There are now many manufacturers working on fuel cell applications of very different nature. For example, there are many uses of fuel cells with direct application in the automotive sector. The most widespread use can be found in aircrafts, ships, trains, buses, cars, motorcycles, trucks and forklifts. There are also vending machines, vacuum cleaners machines and traffic signals that operate by a fuel cell. On the other hand, there is a growing market for fuel cells for mobile phones, laptops and portable electric devices. At larger scale, there are hospitals, police stations and banks that have a fuel cell system for generating electrical power at their facilities. The purpose of this paper is to present the development of the fuel cells across the time, fuel cell types, its present state and some nowadays applications. This paper reviews the history of fuel cells. Its follows the path from the invention of the fuel cell up to present days. Fuel cell types as well as their advantages, disadvantages and principal applications nowadays are explained. POSTER BİLDİRİLER POSTER PROCEEDINGS ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM E-CO: ENERGY CONTROLLING - COMPREHENSIVE ENERGY MANAGEMENT FOR FACILITIES AND COMPANIES Attila VÁRI Horváth & Partner GmbH Dr. Zsolt János VIHAROS Horváth & Partner GmbH İbrahim Halil KALKAN Horváth & Partner GmbH Abstract Currently the technical managers of a building are facing an emerging challenge of the continuous rising of the energy costs or their share inside company expenses. Moreover, they are pushed by variety of the following factors to do significant steps in the direction of efficient energy management: Increase of the energy prices and smaller time horizon for the reliable price forecasts Social responsibility expectation to move into the direction for energy efficiency, trends of becoming to a green focused organisation New technologies and technology driven break-trough developments of energy production and consumption methodologies (wind energy, solar, geothermal, natural-gas, bio-mass, etc.) and increasing push of their vendors Changing and adapted global, continentwide or on country level regulation of energy management standards E-Co is covering the whole value chain of energy controlling: Forecasting electricity price for the preparation of optimal contracting Measurement and calculation of the energy balance, identifying significant consumption areas Improvement of energy efficiency (idea collection, evaluation and ranking) Energy consumption forecast, prognosis Energy cost allocation, forecasting Preparation energy consumption dashboards Optimization of air conditioning-heatingventilation Presentation will include methodological approach and practical application examples based on project experiences. EXTENSION, details: E-Co is covering the whole value chain of energy controlling the following part describes the main activities and results of the different improvement areas: Forecasting electricity price for the preparation of optimal contracting Motivation: there is a sustainable demand for supporting company’s technical and financial managers for reaching optimal contracting conditions with the traders of various energy sources. Solution: energy consumption profiles, restrictions and constrains are collected to support the exploration of possible field of decisions of the company managers, followed by the modelling of the given energy market related situation of the company enabling various simulation possibilities. Results: the optimal energy purchase time and conditions can be determined for supporting typically technical and financial managers. Measurement and calculation of the energy balance, identifying significant consumption areas Motivation: the requirement is to see clearly the profiles, components, ratios and consumptions of the individual users of the company energy together with the contributions of the different energy suppliers. Solution: All of the company energy sources (inputs) and energy users (outpus) are identified and their consumption profiles are determined and modelled. Results: Energy balances, identified ratio of energy consumption of energy users, e.g. departments also under various conditions, e.g. during the year, months, during days, etc., together with the energy content and ratios of different energy sources. Improvement of energy efficiency (idea collection, evaluation and ranking) Motivation: Managers face daily the need to save energy together with many energy saving ideas coming from colleagues, green energy solution providers, technicians or competitors and it is difficult to handle the variety of request and ideas. Solution: A template is defined for handling the technical description of any energy saving ideas and the needed changes in the company processes are identified, moreover a unified template is defined to calculate the costs and benefits of the individual ideas also under various conditions, e.g. changing energy prices, exchange rates. Results: The solution allows the unified evaluation and comparison of the energy saving ideas and the related investments and benefits, too. Energy consumption forecast, prognosis Motivation: Technical managers of middle or large companies have to give energy consumption forecast typically a day ahead; moreover they have to appoint for e.g. a year ahead the maximal energy need. Solution: The solution identifies the main drivers of the energy consumption and applies the models built up during the preparation of the energy balance. Results: Energy forecast and prognosis models are able to estimate the energy needed for a shorter and longer time horizon allowing an optimal energy request from the supplier and the efficient energy control. Energy cost allocation, forecasting Motivation: In many companies energy cost are ordered to the general cost type and later on they are allocated to different business units, products, etc. using different cost allocation weights. The proposed solution allows much more accurate and flexible allocation of the costs to the cost centers. Solution: The main drivers identified and the models build up for the energy consumption forecast are applied for determining the accurate cost allocation factors. Results: Energy costs are directly allocated to the appropriate cost centers as direct cost. Preparation energy consumption dashboards Motivation: Instead of continuously reading and interpreting the content of energy invoices technical and financial managers need a visual dashboard to follow and review energy consumptions and costs easily. 103 POSTER BİLDİRİLER POSTER PROCEEDINGS Solution: Energy cost and amounts are collected, stored in business intelligence data bases and are presented with efficient visualization solutions Results: Energy dashboards are available for the decision makers ensuring efficient control information and decision support. Optimization of air conditioning-heatingventilation Motivation: Technical managers have to give an operative regulation for their colleagues realizing minimal energy consumption. Solution: The model built up for energy balance together with the identified energy drivers form a framework for the energy consumption minimalization under various external conditions. The relation among the control system set-up parameters and the energy balance of the building is determined. Optimization of the air conditioning-heatingventilation set-up parameters is possible. Results: Optimal values for the set-up parameters of the air conditioning-heatingventilation machines are determined ensuring the minimal energy and costs. 104 ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM POSTER BİLDİRİLER POSTER PROCEEDINGS ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM TÜRKİYE ENERJİ VERİMLİLİĞİ POTANSİYELİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Mehmet Akif ŞENOL Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Özet Bu çalışmada öncelikle enerji verimliliğinin tanımı ve önemi vurgulanmış, enerji verimliliği göstergesi olan enerji yoğunluğunun sebepleri irdelenerek ülkemizdeki primer enerji kaynaklarınının enerji verimliliği potansiyeli sektörel bazda incelenerek değerlendirilmiştir. Daha sonra sekonder enerji kaynağı olarak elektrik enerjisindeki tasarruf potansiyeli incelenmiştir. Çalışmada ayrıca Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasından bu yana ülkemizdeki enerji verimliliği çalışmaları incelenerek, enerji verimliliğinin dünü ve bugünü tartışılmıştır. Enerji verimliliği çalışmalarının yarını konusunda sektörel bazda yapılabilecek iyileştirme çalışmalarına ışık tutmak üzere mevcut yasa ve ikincil mevzuat çalışmaları anlatılmıştır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2010-2014 Stratejik Planındaki enerji verimliliği hedefleri ve Enerji Verimliliği Strateji Belgesi Taslağı incelenmiştir. Sonuçlar bölümünde de enerji verimliliği konusunda dikkat edilmesi ge-reken hususlar ve alınması gerekli tedbirler be-lirtilmiştir. 1. Enerji Verimliliği İle İlgili Tanımlar Enerji verimliliği; enerjide arz güvenliğinin sağlanması, dışa bağımlılıktan kaynaklanan risklerin azaltılması, enerji maliyetlerinin sürdürülebilir kılınması, iklim değişikliği ile mücadelenin etkinliğinin artırılması ve çevrenin korunması gibi ulusal stratejik hedefleri tamamlayan bir kavramdır. Sürdürülebilir kalkınmanın öneminin gittikçe daha çok anlaşıldığı günümüzde, enerji verimliliğine yönelik çabaların değeri de aynı oranda artmaktadır. Bu çerçevede; enerjinin üretiminden nihai tüketime kadar bütün aşamalarda enerji verimliliğinin geliştirilmesi, bilinçsiz kullanımın ve israfın önlenmesi, enerji yoğunluğunun gerek sektörler bazında ve gerekse de makro düzeyde azaltılması ulusal enerji politikamızın öncelikli ve önemli bileşenlerinden birisidir. Enerji verimliliği, yaşam kalitesinden ve üretimden ödün vermeksizin enerjiyi tasarruflu kullanmak olarak tarif edilir. Endüstriyel manada ise enerji verimliliği; kalite ve performansı düşürmeden bir mal veya hizmeti elde etmek için gerekli olan enerji miktarının azaltılmasıdır.Bunun sonucunda sağlanacak enerji tasarrufu, en hızlı ve maliyeti diğerlerinden daha ucuz olan temiz bir enerji kaynağı olarak addedilir. Enerji verimliliğinin ölçülebilir göstergesi olarak “Enerji Yoğunluğu” kavramı geliştirilmiştir. Enerji yoğunluğu, bir ülkedeki Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) başına tüketilen birincil enerji miktarıdır. Bu değer Japonya’da 0,1 değerinde, OECD ülkelerinde ise 0,19 iken, ülkemizde 2008 yılı itibarıyla 0,28’dir[1]. Bunun anlamı ülke olarak her 1.000 $’lık GSMH için 0,28 TEP (TEP: Ton Eşdeğer Petrol) enerji tüketiyoruz demektir. Tükettiğimiz primer enerji kaynaklarının tamamı petrol olmamakla birlikte, petrol fiyatları ile bir hesaplama yapıldığında; 1 varil petrol 0,15898 ton ve 1 varil petrol fiyatı 75 $ ila 150 $ arasında değişken olduğu dikkate alınarak 1 ton petrol fiyatının 471,75 $ ila 943,50 $ arasında olduğu, her 1.000 $’lık GSYH için 0,28 TEP enerji kullandığımıza göre, 1.000 $’lık GSYH’da 132 $ ila 264 $ arasında enerji tükettiğimiz sonucuna ulaşılmaktadır. Başka bir deyişle her 1.000 $’lık GSYH’nın %13,2 ila % 26,4’sı enerji için sarfediliyor demektir. Bu hesaplama elektrik enerjisi fiyatları ile yapıldığında; 1 TEP=11628 kWh olduğu ve 1 kWh enerji 0,1 $ olduğundan, 1.000 $’lık GSYH’da 325 $’lık elektrik enerjisi kullanıldığı, başka bir deyişle her 1.000 $’lık GSYH’nın elektrik enerjisi fiyatları ile hesaplandığında %32,5’u enerji için sarfediliyor demektir. Özetle, elektrik gibi sekonder enerji kaynaklarını verimli kullanmak, primer enerji kaynaklarını verimli kullanmaktan daha büyük önem arzeder. Elektrik enerjisini elde etmek için elektrik santrallerinde kullanılan tüm cihazların (kazan, türbin, generatör vb.) verimleri, iletim ve dağıtım sistemindeki (transformatördeki demir ve bakır kayıpları, hatlardaki joule ve korona kayıpları ile yer altı kablolarındaki dielektrik kayıplar vb.) kayıplar da dikkate alındığında; aynı önemin elektrik enerjisinin yalnızca kullanımında değil, üretim, iletim ve dağıtım aşamaları için de geçerli olduğu anlaşılır. Bu nedenle elektrik enerjisinde enerjinin verimli kullanılmasını sağlamak birincil önceliğimiz olmalıdır. 2. Ülkemizdeki Enerji Verimliliği Potansiyeli 2008 yılı verilerine göre ülkemizdeki nihai birincil enerji tüketimi 79.559.000 TEP olup; bunun 25.677.000 TEP’i sanayi, 28.323.000 TEP’i bina ve hizmet, 16.044.000 TEP’i ulaştırma geri kalanı diğer sektörlerde kullanılmaktadır[1]. Öte yandan Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİEİ) Genel Müdürlüğünce sanayide %20, bina ve hizmette %30, ulaştırmada %15 tasarruf potansiyelimizin olduğu bildirilmektedir. Bu veriler ışığında; petrol fiyatları ile ve 1 varil petrolün güncel fiyatı olan 75 $’a göre sanayi, bina ve hizmet ile ulaştırma sektörlerindeki tasarruf potansiyelimiz, sanayide 2,4, bina ve hizmette 4, ulaştırmada 1,1 milyar $ olarak hesaplanabilir. Enerji Yoğunluğunun azaltılmasına ilişkin hedef Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanlığı (ETKB) Stratejik Planında belirtildiği üzere birincil enerji yoğunluğunun 2015 yılına kadar 2008 yılı değerine göre %10 azaltılmasıdır. Buna göre birincil enerji yoğunluğu 2014 yılı sonunda 0,254 TEP seviyesine indirilmesi öngörülmektedir. 2.1. Sanayi Sektöründe: Katı yakıt, petrol ve doğalgaz ile elektrik sistemlerindeki teknolojik gelişmeler farklı farklı olduğundan, sanayideki katı yakıt sistemlerindeki tasarruf potansiyelinin petrol ve doğalgaz sistemlerinden ayrı değerlendirilmesi, elektrik kullanımındaki tasarruf potansiyelinin de ayrıca dikkate alınması isabetli olacaktır. Sanayideki enerji kullanımının ve tasarruf potansiyelinin primer enerji kaynaklarına göre dağılımı aşağıdaki gibidir: Miktarı (kTEP) Tas. Oranı Tas. miktarı (kTEP) Katı yakıt 9.245 % 20 1.849 Petrol + D. Gaz 9.023 % 5 451 Elektrik 6.268 %3 Kaynak türü Toplam (Not: 1 kTEP=1000 TEP) 188 2.488 Sanayi sektöründe makul tasarruf miktarının petrol fiyatları ile parasal karşılığı 1,17 milyar $ olup sektörün %50’sinde bu hedefin tuttturulması halinde 0,58 milyar $’lık bir potansiyelden söz edilebilir. 2.2. Bina ve Hizmet Sektöründe: Primer enerji kaynaklarına göre dağılım kTEP olarak, katı yakıt 11.354, petrol 1.683, doğalgaz 7.251, elektrik 6.949, diğer 1.086 olmak üzere toplam 28.323’tür. Bina sektöründe özellikle ısıtma amaçlı olarak katı yakıt, petrol ve doğalgaz gibi kaynaklar kullanılmaktadır. Isı yalıtım sistemlerine tam geçişle birlikte bu kaynaklardan tasarruf miktarı: Katı yakıt + Petrol + Doğalgaz Toplamı: 20.288 kTEP, tasarruf miktarı 6.086 kTEP ve potansiyeli % 30’dur. Bina ve hizmet sektöründe makul tasarruf miktarının petrol fiyatları ile parasal karşılığı 2,87 milyar $ olup sektörün % 50’sinde bu hedefin tuttturulması halinde 1,43 milyar $’lık bir potansiyelden söz edilebilir. 2.3. Ulaştırma Sektöründe: Primer enerji kaynaklarına göre dağılım kTEP olarak: Katı yakıt 0, petrol 15.733, doğalgaz 203, elektrik 42, diğer 66’dır. Görüleceği üzere ulaştırma sektörümüz gelişmiş ülkelerin aksine büyük oranda petrol ve doğalgaza bağımlıdır. Elektrik sisteminin ulaştırma sektöründeki tartışmasız teknik üstünlüğünden dolayı, elektriğe olan bağımlılığın artırılması önem arzetmektedir. Buna göre, petrol + Doğalgaz Toplamı: 15.936 kTEP, tasarruf miktarı 2.390 kTEP, potansiyeli % 30’dur. Bina ve hizmet sektöründe makul tasarruf miktarının petrol fiyatları ile parasal karşılığı 1,12 milyar $ olup sektörün % 50’sinde bu hedefin tutturulması halinde 0,56 milyar $’lık bir potansiyelden söz 105 POSTER BİLDİRİLER POSTER PROCEEDINGS edilebilir. Toplam makul tasarruf potansiyeli milyar $ olarak: Sektör % 100 gerçekleşme % 50 gerçekleşme Sanayi 1,17 0,58 Bina ve Hizmet 2,87 1,43 Ulaştırma 1,12 0,56 Toplam 5,16 2,58 Enerji yoğunluğumuzun OECD ülkelerine göre yüksek olmasının tek sebebi enerji verimli kullanmamamız değildir. Ülkemizdeki sanayi sektörünün yapısı incelendiğinde, Sanayi sektörü enerji tüketimi 25.677.000 TEP olarak dikkate alındığında bunun 11.875.000 TEP’i enerji yoğunluğu yüksek (ağır) sanayiden oluştuğu görülür[1]. Bunun oranı % 46’dır. Bunlar; demirçelik, diğer metaller, petro-kimya, gübre vb. sektörlerdir. Ülke olarak katma değeri yüksek, enerji yoğunluğu yüksek olmayan yüksek teknolojik ürün sanayilerine de geçişin hızlandırılması (teşvikler) ile de enerji yoğunluğu azalacaktır. 3. Elektrik Enerjisindeki Verimlilik Potansiyeli Ülkemizde elektrik enerjisinin de verimli kullanılması için 2010-2023 yıllarını kapsayan Enerji Verimliliği Strateji Belgesi’nde hedef olarak 1 Dolarlık GSYH başına elektrik kullanımının ise 2008 yılı değeri olan 0,53 kWh’den en az 0,42 kWh’e indirilmesi temel hedefler olarak kabul edilmiştir. 2009 yılı verilerine göre üretilen elektrik enerjisinin primer kaynaklara dağılımı ile ülkemizde üretilen, iletilen, dağıtılan ve kullanılan elektrik enerjisinin değerleri aşağıda verilmiştir: 3.1. Elektrik Üretimi[2]: • Termik : 156.923,5 GWh • Hidrolik : 35.958,4 GWh • Jeotermal : 435,7 GWh • Rüzgar :1.495,4 GWh Toplam Üretim :194.812,9 GWh Türkiye Tüketime sunulan : 194.079,1 GWh Elektrik üretimi ile ilgili olarak eski teknolojik ürünleri kullanan santral üniteleri gözden geçirilmelidir. 3.2. Elektrik İletimi[2]: • İletim sistemine giren : 176.161,1 GWh • İletim kaybı : 3.973,4 GWh • İletim sisteminden çıkan : 172.187,7 GWh • İletim kayıp oranı : % 2,26 Kaybın sebepleri teknik olup kayıp oranı değeri, makul seviyelerdedir. 3.3. Elektrik Dağıtımı[2]: Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin resmi verilerine göre dağıtılan elektrik enerjisinin abone gruplarına göre dağılımı aşağıda verilmiştir: 2008 yılı GWh) 2009 yılı (GWh) Mesken Türü 39.583,598 39.147,505 Ticaret 23.903,332 25.018,856 Resmî daire 7.344,252 6.989,641 Sanayi 74.850,263 70.470,076 Diğer 16.266,083 15.267,992 Türkiye 161.947,528 156.894,070 106 ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Türkiye’de elektrik dağıtımında kayıp ve kaçak oranı % 15 seviyelerinde iken bu oran OECD ülkelerinde ortalama % 8,5’tir. Dağıtım sistem kayıplarımızın OECD ortalaması olan % 8,5 değerine düşürülmesi halinde; elektrik enerjisi tasarrufu yılda 9.366.620.000 kWh olacak; bunun parasal değeri ise 936.662.000 $/yıl olacaktır. 4. Enerji Verimliliğinde Mevcut Durum Enerji verimliliği konusunda mevcut durumun tespiti; Cumhuriyetin ilk 50 yılında yapılan çalışmalar ve içinde bulunduğumuz ikinci 50 yıl içinde yapılan çalışmalar olmak üzere iki ayrı başlık altında yapılmıştır. 4.1. Cumhuriyetin İlk 50 Yılındaki (1923-1973) Durum Osmanlı Devleti, son dönemlerinde Avrupa’da başlayan sanayileşmeye ilişkin gelişmelere ayak uyduramadığı için sanayisi de gelişememiş, tarım faaliyetlerinde geri kalmıştı, Bu nedenle Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla birlikte, ekonomide izleyeceği metotları belirlemek ve kalkınma hedeflerini tespit etmek için 17 Şubat 1923’te İzmir İktisat Kongresi toplanmış, ilk sanayileşme hamlesi başlamıştır. Özetle Cumhuriyetin ilk yıllarında enerjinin verimli kullanılması bir yana, enerjinin kullanılmasına dönük çalışmalar yapılmıştır. Elektrik enerjisi konusundaki verimlilik çalışmaları ülkemize ilk kez Cumhuriyetin ilk 50 yılı içinde dolaylı olarak girmiştir. İleri saat uygulaması 10 Ekim 1946’da Montreux’da yapılan Avrupa Doğu Münasebetleri ve Tren Seferleri (Orerleri) Konferansında alınmış bir karar olup, ülkemizde de 05 Aralık 1946 tarih ve 5049 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile uygulamaya koyulmuştur. Görüldüğü üzere bu tedbirin ortaya çıkış amacı ulaşım sektörü kaynaklı olmasına rağmen elektrik enerjisi konusunda alınmış teknik bir tedbirdir. İleri saat uygulamasına göre, başlangıçta Nisan ayının 3. pazar gününden başlayarak Ekim ayının ilk pazar gününe kadar ileri saat uygulaması söz konusu olmuştur. Daha sonra ileri ssat uygulaması Mart ayının son haftası ile Ekim ayının son haftası arasını kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Ülkemizde daha sonra 06.12.1984 tarihinde 697 sayılı Kanun’un 3097 sayılı Kanunla değişik 2. Maddesine göre, başlangıç ve bitiş tarihleri belirtilmek ve 1 saati aşmamak kaydıyla, ileri saat uygulamaya Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır. İleri saat uygulaması ile yılda 500 milyon kWh’in üzerinde enerji tasarrufu yapılmasına neden olunmuştur. İleri saat uygulamaları konusunda belirli periyotlarla Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu tarafından uygulamalar gözden geçirilmekte, üye ülkelerin ileri saate geçiş tarihlerini Sekreteryaya teyit etmeleri istenmektedir. Komisyon, ortak ileri saat uygulamalarının yararlarına işaretle tüm üye ülkeleri bu uygulamaya katılmaya davet etmektedir. Komisyon kararları tavsiye niteliğinde olup nihai karar ülke hükümetlerine bırakılmıştır. İleri saat uygulaması ile özellikle konutlarda kullanılan elektrik enerjisinden tasarruf sağlanmaktadır. Bu uygulama ile günlük 8 saatlik uyku dilimi 1 saat öne alınarak bu dilim içerisindeki karanlığın oranı artırılmış olmakta, böylece gün ışığından biraz daha fazla istifade edilmesi sağlanmaktadır. Ülkemizde bu uygulama halen devam ettirilmektedir[3]. 4.2. 1973 Yılından Günümüze Kadar Durum Enerjide ilk kriz 1973’te 1. Petrol Krizi olarak patlak vermiş, 1978’de başlayan 2. Petrol Krizi 1979’da da sürmüş olup dünyadaki enerji (petrol) arz darlığı nedeniyle, ülkemiz de dahil olmak üzere özellikle petrol fakiri ülkelerde ciddi enerji darboğazları yaşanmıştır. Bunun sonucunda tüm dünyada enerji tasarruf bilinci ve tasarruf tedbirleri bilimsel yöntemlerle incelenmeye başlanmıştır. 1983’den itibaren ülkemizde özel sektör ön plana çıkmaya başlamış, yeni ve hızlı bir sanayileşme hamlesi ile birlikte hizmet sektörü büyük bir atılım içerisine girmiştir. 1970 ila 2010 yılları arasındaki elektrik tüketimi 40 yılda 23 katına çıkarak yaklaşık 200 milyar kWh’e ulaşmıştır. Uzun yıllar elektrik tüketim artış hızları ortalaması % 8 civarında gerçekleşmiştir. Bu dönemde 1990’lı yıllardan başlayarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca elektrik enerjisinde tasarruf tedbirlerinde “puant tarifenin yaygınlaştırılması” ve “güç katsayısının düzeltilmesi”ne ilişkin önemli kararlar alınmıştır. 4.2.1.Güç katsayısının düzeltilmesi çalışmaları Elektrik enerjisinin verimli kullanılmasına yönelik tedbirdir. Özellikle sanayi aboneleriyle ilgili olan bu tedbir, elektrik motorlarının reaktif enerji talepleri nedeniyle şebekeden çektikleri reaktif akımın kompanzasyon tesisleri yapılarak düzeltilmesi olarak tanımlanabilir. Bu konuda 1996 yılında başlatılan çalışma sonucunda 01.12.1998 tarih ve 20006 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Elektrik Projelerinin Hazırlanması ve Elektrik Tesislerinin Gerçekleştirilmesi Sürecinde Güç Faktörünün İyileştirilmesi” İle İlgili Tebliğ” yayınlanmış ve güç faktörünün 0,95’e yükseltilme zorunluluğu getirilmiş, uygulama kapsamı 250 kVA’dan 50 kVA’ya düşürülerek genişletilmiştir. Böylece hem elektrik dağıtım şirketlerinin dağıtım sistem yatırımlarından daha iyi istifade etmesi sağlanmış hem de 2 milyar $’ın üzerinde enerji santral tesis maliyetlerinden tasarruf sağlanmıştır [4][5]. 4.2.2. Puant tarifenin yaygınlaştırılması Bu tedbir, abonelerin elektriğe olan ihtiyaçlarının puant saatlerin dışında talep edilmesini teşvik etmektir. Çünkü günün değişik saatlerindeki elektrik üretimi farklı maliyetlerle gerçekleşmektedir. O halde elektriğe en çok ihtiyaç duyulan saatlerdeki talebin teşvik tedbirleri ile günün diğer dilimlerine kaydırılması elektrik tasarruf edilmesi ile sonuçlanacaktır. Özellikle 1970li yıllardan beri Avrupa ülkelerinde çok çeşitli uygulamaları olan bu tedbirle ilgili olarak, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğinin 55’inci maddesi, 25.12.1997 tarih ve 23211 sayılı Resmi Gazete’de yapılan değişiklik ile değiştirilmiş ve 17.06.1999 tarihinde tüm abone gruplarının bu uygulamadan yararlanabilmeleri sağlanmıştır. Bu tedbir ile yıllık 1 milyar $’ın üzerinde enerji santral maliyetlerinden tasarruf sağlanmıştır. Bu konuya ilişkin olarak detaylı bilgi[6] no’lu makelede verilmiştir. Kamu binalarında enerjinin verimli kullanılmasına yönelik çalışmaya ilişkin olarak detaylı bilgi[7] de verilmiştir. 4.2.3. Teknik mevzuatta yapılan değişiklikler Yukarıda belirtilen enerji verimliliğine yönelik çalışmalara paralel olarak elektrikle ilgili teknik yönetmeliklerde de gerekli değişiklikler yapılmış, yönetmeliklerde çağın gerektirdiği yüksek verimli ve yeni teknolojik ürünlerin kullanılması zorunlu POSTER BİLDİRİLER POSTER PROCEEDINGS kılınmıştır. Bu yönetmeliklerin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca Resmî Gazetelerde yayınlanması sağlanmıştır. Bu yönetmelikler arasında Elektrik İç Tesisleri Yönetmeliği, Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği, Elektrik İç Tesisleri Proje Hazırlama Yönetmeliği, Elektrik Tesislerinde Topraklamalar Yönetmeliği sayılabilir[8]. Dünyadaki teknolojik gelişmelere bağlı olarak ülkemizdeki tüm teknik yönetmelik vb. mevzuatın düzenli olarak takibi ve güncellenmesi esastır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı birimleri buna göre organize edilmelidir. 4.2.4. Enerji Verimliliği Kanunu ve buna bağlı yönetmeliklerin yürürlüğe konulması EİEİ tarafından hazırlanan Sanayi Kuruluşlarının Enerji Tüketiminde Verimliliğin Artırılması İçin Alacakları Önlemler Hakkında Yönetmelik 11.11.1995 tarih ve 22400 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmış ve bu yönetmelik ile birlikte Enerji Yöneticiliği gündeme gelmiştir. Bu yıllarda enerji yöneticisi yetiştirme çalışmalarına da önem verilmiştir. Ülkemizde enerji verimliliği konusundaki potansiyelin değerlendirilmesi amacıyla ilk kanun 02.05.2007 tarih ve 26510 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunudur (EVK). Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra Kanunda öngörülen ikincil mevzuat düzenlemelerine gidilerek ilgili yönetmelikler (Enerji Kaynaklarının ve Enerjinin Kullanımında Verimliliğin Artırılmasına Dair Yönetmelik, Binalarda Enerji PerformansıYönetmeliği, Ulaşımda Enerji Verimliliğinin Artırılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik vb.) çıkarılmıştır. Buna paralel olarak atıf yapılan ilgili kanun ve yönetmeliklerde de gerekli düzenlemeler yapılmıştır. EİEİ Genel Müdürlüğü 2007 yılında yürürlüğe giren Enerji Verimliliği Kanunu ile sanayi, ulaşım ve enerji sektörleri ile binalarda enerjinin verimli kullanılmasına yönelik çalışmalarda yeni görev-ler üstlenmiştir. Bunun yanı sıra EVK’nun 4. maddesine istinaden Enerji ve Tabii kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısının başkanlığında çeşitli Bakanlık, Kurum ve Kuruluş temsilcilerinden oluşan 15 üyeli Enerji Verimliliği Koordinasyon Kurulu (EVKK) oluşturulmuş ve çalışmalarına 2008 yılından itibaren aktif olarak başlamıştır. 15.02.2008 tarih ve 26788 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Başbakanlık Genelgesi ile de kamu kurum ve kuruluşlarında enerjinin etkin ve verimli kullanılmasına yönelik tedbirler belirlenmiştir. Bu Genelge ile “Ulusal Enerji Verimliliği Hareketi” başlatılmış ve 2008 yılı “Enerji Verimliliği Yılı” ilan edilmiştir. Enerji verimliliğinin süratle ve etkili bir şekilde arttırılabileceği tedbirler arasında, aydınlatma amacıyla kullanılmakta olan akkor flamanlı lambaların yaklaşık 5 kat daha tasarruflu olan kompakt floresan lambalarla değiştirilmesi hususuna öncelik verilmiştir.13.08.2008 tarihli 2008/19 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile tüm kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler ve kamu kurumu niteliğindeki meslek odalarının 1 ay içinde kendi sorumluluklarında bulunan yerlerdeki mevcut akkor flamanlı lambaları tasarruflu ampullerle değiştirmeleri zorunlu kılınmıştır. Başbakanlık Genelgesi doğrultusunda ülke genelinde yapılan uygulama sonucunda, toplam 1.828.742 adet ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM ampul çıkarılarak yerine 1.758.954 adet verimli lamba takılmıştır. Satın alınan verimli lambalar için ödenen 11,5 milyon lira, 101 günde geri kazanılmıştır. Elektrik giderindeki azalma ile bütçeye yılda 41 milyon lira katkı sağlanmıştır. Diğer taraftan, “Ulusal Enerji Verimliliği Hareketinin” bir adımı olarak, “El Ele ENVER Hareketi” Aralık 2008 tarihinde tüm illerimizde başlatılmıştır. Bu hareket kapsamında, ilköğretim okullarında enerjiyi verimli kullanan lamba dağıtımı ve bilinçlendirme etkinlikleri yapılmış, bu kapsamda Aralık 2008 ila Nisan 2009 tarihleri arasında 43 ilde toplam 4.800.000 adet lamba dağıtımı gerçekleştirilmiştir. Öte yandan Avrupa Birliği (AB) ile işbirliği çerçevesinde “Türkiye’de Enerji Verimliliğinin Artırılması“ projesi çalışmaları 2003 yılında başlatılmış olup, proje kapsamında AB’den sağlanan uzman desteği ile ilgili kuruluşlarla birlikte, Enerji Verimliliği Stratejisi hazırlanmıştır. Halen 2. sürüm Enerji Verimliliği Stratejisi Belgesi Taslağı, EİEİ web sitesinde (eie.gov.tr) 28.06.2010 tarihinde yayınlanmış olup; 31.07.2010 tarihine kadar gerçek ve tüzel kişierin görüş ve önerilerine açılmış olup; değerlendirme çalışmaları devam etmektedir. 4.2.5. EVK’ya bağlı/ilgili ikincil mevzuat 4.2.5.1. Merkezi Isıtma ve Sıcak Su Sistemlerinde Isınma ve Sıhhi Sıcak Su Giderlerinin Paylaştırılmasına İlişkin Yönetmelik Bu Yönetmeliğin amacı; mevcut ve yeni yapılacak birden fazla bağımsız bölüme sahip merkezî veya bölgesel ısıtma sistemli ve sıhhî sıcak su sistemli binalarda, ısıtma ve sıhhî sıcak su giderlerinin, bağımsız bölüm kullanıcılarına paylaştırılmasına ilişkin usûl ve esasları belirlemektir. 4.2.5.2. Ulaşımda Enerji Verimliliğinin Artırılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik Bu Yönetmelik ulaşımda enerji verimliliğinin artırılması amacıyla; motorlu araçların birim yakıt tüketimlerinin düşürülmesine, araçlarda verimlilik standartlarının yükseltilmesine, toplu taşımacılığın yaygınlaştırılmasına, trafik akımının arttırılmasına yönelik sistemlerin kurulmasına ilişkin usul ve esasları kapsar. 4.2.5.3. Kosgeb Destekleri Yönetmeliği Bu Yönetmeliğin amacı; ülkenin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasında, küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerinin payını ve etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini ve düzeylerini yükseltmek, ekonomik gelişmelere uygun bir şekilde sanayide entegrasyonu gerçekleştirmek üzere, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı tarafından gerekli geri ödemeli ve geri ödemesiz desteklerin sağlanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemektir. 4.2.5.4. Enerji Kaynaklarının ve Enerjinin Kullanımında Verimliliğinin Artırılmasına Dair Yönetmelik Bu Yönetmeliğin amacı; enerjinin etkin kullanılması, enerji israfının önlenmesi, enerji maliyetlerinin ekonomi üzerindeki yükünün hafifletilmesi ve çevrenin korunması için enerji kaynaklarının ve enerjinin kullanımında verimliliğin artırılmasına ilişkin usûl ve esasları düzenlemektir. 4.2.5.5 Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği Bu Yönetmeliğin amacı, binalarda enerjinin ve enerji kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmasına, enerji israfının önlenmesine ve çevrenin korunmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. 4.2.5.6. Tanıtma ve Kullanma Kılavuzu Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik Bu Yönetmelik ile üretilen veya ithal edilen sanayi mallarının tanıtım, kullanım, bakım ve basit onarımına ilişkin Türkçe kılavuzla ve gerektiğinde uluslararası sembol ve işaretleri kapsayan etiketle birlikte satılma zorunluluğu getirilmesi, tanıtma ve kullanma kılavuzuna ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amaçlanmıştır. 4.2.5.7. Sıvı ve Gaz Yakıtlı Yeni Sıcak Su Kazanlarının Verimlilik Gereklerine Dair Yönetmelik Bu Yönetmeliğin amacı, sıvı veya gaz yakıtlı yeni sıcak su kazanlarına uygulanabilir verim gereklerini belirleyerek enerji verimliliğini artırmaktır. 5. Enerji Bakanlığı 2010-2014 Stratejik Planı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2010-2014 Stratejik Plan’da enerji verimliliğine ilişkin 13 strateji belirtilmiştir: 1) Ulusal enerji verimliliği kapsamında stratejik ve bütünleşik enerji verimliliği ön-lem ve programlarının etkili bir şekilde uygulanabilmesi için çalışmalar artırılarak devam ettirilecektir. 2) AB Enerji Verimliliği müktesabatı ve özellikle kojenerasyon düzenlemeleri ile tam uyum sağlanacaktır. 3) Aydınlatma öncelikli olmak üzere, kamuda enerji verimliliği çalışmaları yoğunlaştırılarak topluma öncelik edilecektir. 4) Enerji verimliliği projeksiyonları yapılacak, alt sektörlerin enerji verimliliği potansiyelleri belirlenecektir. 5) Yüksek verimli kojenerasyon ve trijenerasyon ve bölgesel ısıtma uygulamalarını yaygınlaştırıcı ve teşvik edici tedbirler alınacaktır. 6) Nihai tüketimin yanı sıra enerjinin üretimden tüketime kadar olan tüm aşamalarında verimliliği artırıcı tedbirler alınacaktır. 7) Elektrik üretim santrallerine ilişkin rehabilitasyon projeleri kapsamında, santral performansı ve ömrünün artırılması sağlanacaktır. 8) İşletmedeki elektrik üretim santrallerinin sağlıklı ve entegre bilgi sistemleri oluşturulacak, izleme, denetim ve raporlama altyapısı geliştirilecektir. 9) Ulaşımda enerji verimliliği çalışmalarına kurumsal destek verilmeye devam edilecektir. 10) Binalarda enerji verimliliği konusunda faaliyetler yoğunlaştırılacaktır. 11) Sanayi kuruluşlarının verimlilik artırıcı projeleri desteklenecektir. 12) Enerji yönetim sistemi ve enerji yöneticilerinin sanayi ve bina sektörlerinde yaygınlaştırılması sağlanacaktır. 13) Toplumdaki enerji kültürünün ve verimlilik bilincinin geliştirilmesi için ülke çapında bilinçlendirme faaliyetleri yürütülmeye devam edilecektir. 6. Enerji Verimliliği Strateji Belgesi Taslağı Türkiye’nin enerji verimliliği alanındaki yol haritasının stratejik ve dinamik bir bakış açısıyla hazırlanması kaçınılmaz hale gelmiştir. Kamu 107 POSTER BİLDİRİLER POSTER PROCEEDINGS kesimi, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının katılımcı bir yaklaşımla ve işbirliği çerçevesinde hareket etmesini sağlamak, sonuç odaklı ve somut hedeflerle desteklenmiş bir politika seti belirlemek, bu hedeflere ulaşmak için yapılması zorunlu eylemleri tespit etmek, ayrıca süreç içinde kuruluşların yüklenecekleri sorumlulukları tanımlamak için strateji belgesi hazırlanmıştır. Bu belgede tanım-lanan faaliyetlerin gerçekleştirilmesinden, tedbirlerin uygulanmasından, sonuçların değerlendirilmesinden sorumlu olan kamu ve sivil toplum kuruluşları arasında yakın bir işbirliği kurulması amaçlanmakta olup, söz konusu koordinasyonu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile EİE Genel Müdürlüğünün sağlaması öngörülmüştür. EİEİ’de ölçme ve değerlendirme kapasitesinin kurulmasını müteakip yapılacak derinlemesine sektörel analizlerin sonuçlarına göre stratejik amaçlar, hedefler ve tedbirler gözden geçirilecek, gerçekleşme oranları ve yeni eğilimler çerçevesinde belgenin yayımlanmasından en geç 3 yıl sonra ihtiyaç duyulan revizyonlar yapılarak güncellenmiş metin kamuoyuyla paylaşılacak, sonraki yıllarda belgenin her iki yılda bir güncellenmesi sağlanacaktır. 7. Sonuçlar a. b. c. d. e. Enerji verimliliğinde esas; kalite ve performansı düşürmeden bir mal veya hizmeti elde etmek için gerekli olan enerji miktarını azaltmaktır. Enerji yoğunluğu, enerji verimliliği için göstergedir. Bunun değeri TEP olarak OECD ülkelerinde ise 0,19 iken, ülkemizde 2008 yılı itibarıyla 0,282 dir. Bu değerin 2015 yılına kadar % 10 azaltılarak 0,254 değerine, 2023 yılında da % 20 azaltılarak 0,226 değerine düşürülmesi hedeflenmiştir. Enerji yoğunluğu, enerji verimliliği için tek kıstas olmakla birlikte, ülkemizde bu değerin yüksek olmasına sebep olan hususlardan biri de sanayimizin yarıya yakınının (%46) yüksek enerji girdisi kullanan sektörlerden (demir-çelik, diğer metaller, petro-kimya, gübre vb.) oluşmasıdır. Ülkemizde yüksek katma değerli ve/veya düşük enerji yoğunluğu gerektiren yüksek teknolojik ürünlere ilişkin sanayi sektörü büyüdükçe, enerji yoğunluğunun düşmeye başladığı görülecektir. Enerji tasarruf miktarı, cari petrol fiyatları ile fiyatlandırma yapıldığında 2015 yılına kadar 3,75 milyar $, 2023 yılı itibarıyla da 7,5 milyar $ olarak planlanmıştır. Sanayi, bina ve hizmet ile ulaştırma sektörlerinin kullandığı enerji türleri dikkate alındığında daha makul değerler olarak 2,5 milyar $ ve 5 milyar $ olarak hesaplanmıştır. Elektrik gibi sekonder enerji kaynaklarını verimli kullanmak, primer enerji kaynaklarını verimli kullanmaktan daha büyük önem arzeder. Elektrik enerjisinin üretiminde, iletiminde, dağıtımında ve tüketiminde enerjinin verimli kullanılmasını sağlamak birincil önceliğimiz olmalıdır. Elektrik dağıtım sistem kayıplarımız 2008 yılı itibarıyla %14,3 olup bu değerin OECD ortalaması olan %8,5 değerine düşürülmesi halinde elektrik enerjisi tasarrufu yılda 9.366.620.000 kWh olacak; bunun parasal değeri ise 936.662.000 $/yıl olacaktır. 108 6. ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU NATIONAL ENERGY EFFICIENCY FORUM Dünyadaki teknolojik gelişmelere bağlı olarak ülkemizdeki tüm teknik yönetmelik vb. mevzuatın düzenli olarak takibi ve güncellenmesi esastır. Bakanlık birimleri buna göre organize edilmelidir. Kaynaklar [1] www.enerji.gov.tr [2] www.teias.gov.tr ve www.tedas.gov.tr [3] SENOL M. A., Elektrik Enerjisinin Verimli Kullanılmasına Yönelik Tasarruf Tedbirlerine Genel Bakış, Ulusal Enerji Verimliliği Kongresi, Ocak 2000, Ankara, [4] SENOL M. A., Elektrik Projelerinin Hazırlanması ve Elektrik Tesislerinin Gerçekleştirilmesi Sürecinde Güç Faktörünün İyileştirilmesi Çalışmaları, IV Elektromekanik Sempozyumu, Aralık 1997, Bursa, Türkiye [5] SENOL M. A., Sanayide Elektrik Enerjisinin Daha Verimli Kullanılması İçin Güç Faktörünün İyileştirilmesi, Enerji Verimliliği sempozyumu, Ocak 1998, YTÜ İstanbul, [6] SENOL M. A., Elektrik Enerjisinde Puant Tarifenin Yaygınlaştırılması, Ulusal Enerji Verimliliği Kongresi, Ocak 2001, Ankara, Türkiye [7] SENOL M. A., Kamu Binalarında Enerjinin Verimli Kullanımı, Ulusal Enerji Verimliliği Haftası Semineri, 2001, Ankara, Türkiye [8] www.basbakanlik.gov.tr e-mevzuat adresindeki yayınlar Summary This paper identifies the energy efficiency and its importance. In this study the reason of the energy density which is the indicator of the energy efficiency has been also discussed. The energy efficiency potential based on of the primary sources in Turkey for different sectors has been evaluated. After that energy efficiency potential of the electricity energy which is a secondary energy sources has been discussed. The realized studies of the energy efficiency in Turkey has been also discussed from 1923 to 2010. For the future of the energy efficiency studies of Turkey the regulations has been expressed and clarified. The Draft of the “Energy Efficiency Strategy Document” and the goals in the Strategy Project between 2010 and 2014 of Turkey prepared by Energy and Natural Sources Ministry has been examined. In the conclusion the necessary points and the required measures about on the energy efficiency has been explained. NOTLAR NOTLAR