Opera ve Balede Yeni Yapımlar - Devlet Opera ve Balesi Genel
Transkript
Opera ve Balede Yeni Yapımlar - Devlet Opera ve Balesi Genel
S1 İstanbul DOB, Bosnacı ünlü besteci Asım Horozic’in operası Hasanaginica’nın Türkiye Prömiyeri, Murat Göksu’nun rejisi ile “Öldüren Aşk” adıyla gerçekleşecek S3 Dr. Emre Aracı ve “Osmanlı’da Opera” ANKARA | İSTANBUL | İZMİR | MERSİN | ANTALYA | SAMSUN S3 İZDOB’dan bir dünya prömiyeri: Muhteşem Süleyman SAYI 16 KASIM - ARALIK 2012 İKİ AYLIK KÜLTÜR VE SANAT BÜLTENİ Opera ve Balede Yeni Yapımlar Türkiye’de 2012 – 2013 Sanat Sezonu Devlet Opera ve Balesi (DOB), 2012-13 sezonunda dünya opera-bale repertuvarının başyapıtlarından ve Türk bestecilerinin eserlerinden oluşan çekici yapımlarla izleyicisini karşılamaya hazırlanıyor. A ltı ilde sürdürdüğü etkinliklerle sanat yaşamımıza renk katan DOB, bu yıl eski klasiklerin yeni sahnelemelerinden, ilk kez görücüye çıkacak özgün yapımlara, birçok prömiyer yapmaya hazırlanıyor. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin (İDOB) Aralık ayında dağarına katmayı planladığı, Okan Demiriş’in Yusuf ile Züleyha’sı, son yıllarda farklı sahnelerde farklı rejisörlerin ellerinden seyirci karşısına çıkmıştı. 2008’de Mehmet Ergüven’in İzmir’de sahnelediği Yusuf ile Züleyha oldukça yaratıcı bir sahne yerleştirmesi ve çok başarılı kastla eserin zirve performanslarından biriydi. Daha sonra eseri Mersin’de ve Ankara’da sahneye koyan Aytaç Manizade, bu mistik yapıtı 8 Aralık’ta İstanbul’a taşıyor; çok da iyi ediyor. Çünkü her kuşaktan seyircinin mutlaka deneyimlemesi gereken bir köşe taşı Yusuf ile Züleyha. Diğer bir Demiriş zirvesi Karyağdı Hatun, 15 Aralık’ta Ankara prömiyerini yapıyor. 28 Şubat’ta ise Samsun’da, ilk sahneye konuluşundan sonraki birkaç yıl repertuvardan hiç inmeyen, konu olarak değilse de müzik olarak son derece ilginç ayrıntılarla dolu IV. Murat sahnelenecek. Demiriş’in eserleri, “yeni müzik”i savunanlarca post-romantizmin ötesine uzanamamakla eleştirilse de, bestecinin klişelerden uzak buluşları, müzikal doku zenginliği ve sürükleyiciliği, gerçek bir seyir ve dinleme zevki yaratıyor. DOB, opera ve bale repertuvarının demirbaşlarından da bazı seçmeler sunuyor bu sezon. Örneğin, 7 Şubat’ta İzmir’de Adolphe Adam’ın Giselle’ini izleyeceğiz. İzmir Devlet Opera ve Balesi’nin heyecan verici baş dansçılarından, romantik balenin bu en zirvedeki eserini izlemeyi şimdiden heyecanla bekliyoruz. Klasik balenin en güzel üç eserinden biri sayılabilecek Don Kişot da Antalya’da sahneye konacak; ve umuyorum ki orijinal koreografisi korunarak. İtalyan lirik operasının baş tacı yaratıcısı Giacomo Puccini’nin dört beş opera şaheseri içinde özel bir yere sahip olan Madama Butterfly için “başyapıtların başyapıtı” desek yanlış olmaz. Batı’daki en sevilen operalar listesinde uzun yıllar birinciliği korumuştu eser. Ancak buradan yoz, vasat ya da düşük beğeniye hitap eden nitelikte olduğu da çıkarılmamalı. Liste, opera tarihine dair çok önemli bir hakikati temsil ediyor; belki de yazılmış en iyi operadır Butterfly. Yapıtı Samsun’da yine Aytaç Manizade sahneliyor. Aynı operayı Mayıs ayında da Mersin Devlet Opera ve Balesi sahneleyecek. 2013 Verdi’nin doğumunun 200. yıldönümü. DOB, bestecinin Rigoletto’sunu Ankara’da 4 Mayıs’ta sahneye koyuyor. Bir başka yapım da, bestecinin erken dönemi ile orta dönemini birbirine bağlayan Macbeth’i. Müziği ve dramasıyla ilgi çekmesi yüzde yüz garantili bu eseri Mart’ta Antalya solistlerinden izleyeceğiz. Verdi yılının, bestecinin 30 civarındaki yapıtı arasından, ülkemizde daha az bilinenleri öne çıkarması gerektiği düşünülebilir. Haksız da olmaz bu. I Due Foscari’den tutun da Attila’ya henüz Türkiye seyircisinin neredeyse hiç tanımadığı birçok yapıtı var bestecinin. Yine de klasik müziğe henüz inisiye olmamış milyonların olduğu bir ülkede yaşadığımız düşünülürse, DOB’un en çok sevilen eserler üzerinden gitmeye çalışmasına da en azından bir derecede hak vermek mümkün olabiliyor. Repertuvara çok sık girmese de, tutkulu opera dinleyicilerinin ana adalarından biri olan Bellini’nin La Sonnambula’sını İzmir’de Evin Atik sahneye koyuyor. Operet repertuvarının vazgeçilmezi, tam garantili keyif verici, Franz Lehár’ın hafif başyapıtı Şen Dul ise Ocak ayında Samsun’da seyirciyle tanışacak. Aslında Antalya, Samsun, Mersin gibi, yeni seyirci yetiştiren opera evlerindeki programların bir bakıma çok daha canlı ve renkli olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin Mersin, Mart ayında Bizet’nin meşhur ezgilerle yüklü, opera edebiyatının en sevilen eserlerinden Carmen’i sahneye koyuyor; üstelik kendi kuşağının ve belki tüm operanın hiç tartışmasız en parlak yönetmeni Recep Ayyılmaz’ın rejisiyle. Ayyılmaz’ın Antalya operası için bir La Traviata çıkarttığını da belirtelim. Böylelikle Yekta Kara’nınkiyle birlikte iki ayrı reji sahneleniyor olacak ülke çapında. Bunun dışında da irili ufaklı pek çok yeni yapıt keşfedilmeyi bekliyor. DOB’a hem eski seyircisini memnun edecek, hem de yeni seyirciler yaratacak bir yıl diliyorum. Ufuk Çakmak Bellini Bizet Verdi Adam Puccini Demiriş Lehar Karyağdı Hatun Ankara’da… Ankara Devlet Opera ve Balesi, besteci Okan Demiriş’in Karyağdı Hatun operasını sahnelemeye hazırlanıyor. 27 yıl önce İstanbul’da ilk kez sahnelenen eser, 15 Aralık’ta yapılacak olan ilk gösterimi ile bu kez Ankara seyircisiyle buluşacak. Orkestrayı Sunay Muratov’un yöneteceği eserde, dekor tasarımı Çağda Çitkaya’ya, kostüm tasarımı Ayşegül Alev’e, ışık ise Emin Saraçoğlu’na ait. Eserin konusu, 15. yüzyılda Ankara yöresindeki Oğuz Türklerinin yaşantısından bir kesite dayanıyor. Ağustos ayının ortasında hamile kalan ve kar yemeyi arzulayan Yazgülü, yazın ortasında lapa lapa yağan karı gün ağarıncaya kadar yemeye devam eder ve hastalanıp hayatını kaybeder. Üç perdelik eserin rejisinin çağdaş bir çizgide olacağını, bunun yanında yerel motiflere de yer verileceğini belirten sahne yönetmeni Aytaç Manizade, bu eserde özellikle kadın duygularının üzerinde durduğunu ve bir kadının bu denli yoğun arzularının nasıl bir mucizeye dönüşebileceğini göstermek istediğini sözlerine ekledi. Eserin çalışmalarına 13 Kasım’da başlamayı planladıklarını söyleyen Manizade, yapımdaki kadroyla ilgili olarak “Eserde Yazgülü karakterini Şule Köken, Canali karakterini ise Aykut Çınar seslendirecek. Eser özellikle bu iki karakter üzerine kurulmuş. Böylesi önemli iki rolü iki usta sanatçının üstlenmesiyle bu çalışmanın çok hoş bir şekilde gerçekleşeceğini düşünüyorum” dedi. “Arda Boyları”nın izinden… Ankara Modern Dans Topluluğu’nun (MDT) yeni projesi Arda Boyları, ilk olarak 29 Aralık’ta izleyiciyle buluşacak. Devamı planlanan bir dizi sanat projesinin bir parçası olarak, Trakya yöresine ait “Arda Boyları” türküsünden yola çıkılarak hazırlanan bu eser ile bizlere ait acı-tatlı anılarla dolu sıcak bir öykü, modern dans diliyle sanatseverlere sunulacak. Çalışmalarına Haziran ayında başlanan eserin müzikleri İsmail Sezen ve Arda Erdem’e, librettosu Ayşegül Çelik’e, koreografisi ve rejisi ise Özgür Adam İnanç’a ait. Kostüm tasarımlarını Gazal Erten’in, dekor tasarımlarını Talat Ayhan’ın yaptığı eserin ışık tasarımları ise Fuat Gök’e ait. Projeyle ilgili gazetemize konuşan Özgür Adam İnanç, eserin özgün konusu, müzikal altyapısı ve anlatım diliyle kendimizden bir şeyler bulacağımız, izleklerimizde hoş anılar bırakacak dramatik bir aşk hikâyesi olduğunu ve küçük bir ekiple, bir perde ve yaklaşık 50 dakika sürecek şekilde tasarlandığını söyledi. 2010 yılında Ankara Devlet Balesi’nin düzenlediği “Genç Türk Koreografları” gecesinde de bu eserin 20 dakikalık bir sunumunu yaptığını ve beğeni topladığını, daha sonra Ankara MDT Sanat Yönetmeni Yener Turan’ın özgün bir Türk eserinin repertuvarda yer alması ile ilgili arzusundan bahsetmesiyle Arda Boyları’nın repertuvara alınmasının söz konusu olduğunu belirten İnanç, “Bir koreograf ve yönetmen olarak bu eserle değerli sanatseverlerin karşısına çıkacak olmanın heyecanı içerisinde olduğumu belirtmek istiyorum” dedi. 14 yıl sonra yeniden ‘Afife’… İstanbul Devlet Opera ve Balesi, ilk kez 1998 yılında Ankara Modern Dans Topluluğu tarafından sahnelenen Afife balesini yeni bir uyarlama ile yeniden sahnelemeye hazırlanıyor. Turgay Erdener’in Beyhan Murphy’nin özgün librettosu üzerine müziğini yazdığı eser, çağdaş Türk bale repertuvarında özel bir yere sahip. 1998 yılında Rengim Gökmen’in müzik danışmanlığı ve Haldun Dormen’in sanat danışmanlığında yaratılan eser, 1919 yılında, Müslüman Türk kadınlarının sahneye çıkmasının yasak olduğu bir dönemde bütün olumsuzluklara karşın sahneye çıkan ilk Türk kadını olan Afife Jale’nin hayatı üzerine kurulu bir modern bale prodüksiyonu olma özelliğini taşıyor. 1998 yılında Meriç Sümen’in tekrar sahneye dönüşünün kutlandığı eserde Sümen’in rolünü bu defa Tülay Yalçınkaya üstlenmiş. Afife Jale’nin hayatının dört dönemini canlandıran diğer dört dansçı ise Zuhal Balkan, Ebru Cansız, Deniz Zirek ve İlke Kodal. Afife’nin hayatında önem teşkil eden dört erkek ise, Erhan Güzel (Ziya), Berk Sarıbay (Mehmet Ali), Egemen Kement (Dr. Suat) ve Arkın Zirek (Selahattin Pınar) tarafından canlandırılacak. Eserde, Afife Jale’nin hayatındaki “altın”, “kırmızı”, “mor” ve “gümüş” olarak tanımlanan dört ayrı dramatik dönemi, 25 kişilik bir topluluk, farklı duyguları ifade eden dansları ile canlandıracak. 22 Kasım tarihinde ilk gösterimi yapılacak olan eserin kostüm tasarımları Bahar Korçan, dekor tasarımları ise Adnan Öngün tarafından yapılmış. Don Kişot bu kez Antalya’da... Geçtiğimiz sezonlarda İstanbul Devlet Opera ve Balesi (DOB) tarafından dünyaca ünlü Türk koreograf Mehmet Balkan’ın koreografisi ile sahnelenmiş olan Ludwig Minkus’un Don Kişot balesi, bu sezonda Antalya DOB sahnesine taşınıyor. 22 Aralık tarihinde ilk gösterimi yapılacak olan eseri Lale Balkan sahneye koyuyor. Ünlü İspanyol edebiyatçı Miguel de Cervantes’in aynı isimli romanından bale sahnesine taşınan eser, Ludwig Minkus’un bestesiyle Marius Petipa tarafından ilk kez 1869 yılında Moskova’da sahnelenmiş. Klasik bale repertuvarının en ihtişamlı eserlerinden biri olan Don Kişot, İspanyol coşkusu ile harmanlanmış yüksek seviyedeki bale tekniğiyle halen dünyaca ünlü bale topluluklarının repertuvarındaki en görkemli yapıtlardan biri olma özelliğini koruyor. Cervantes’in yaşamının sonlarına doğru hapishanede kaleme aldığı eser, yazarının tüm dünyada tanınmasını sağlamış. Eser, bugün de dünyanın en çok okunan romanlarından biri olarak biliniyor. Hayalindeki sevgili Dulcinea’yı bulmak üzere yola çıkan Don Kişot’un, Sevilla’da yaşayan iki genç âşık Kitri ve Basil’in kavuşması için atıldığı maceraları konu alan eser, günümüze kadar sayısız opera, bale, müzikal ve sinema filmine ilham kaynağı olmuş. Don Kişot karakterinin genellikle bir figüran gibi, hiç dans etmeden sahnede oradan oraya dolaşıp yel değirmenlerine saldıran, yaşlı ve bunak bir karakter olarak çizildiğini belirten koreograf Balkan, kendi koreografisinde bu karakteri gerçekten dans edip bir takım mesajlar veren bir karakter olarak ele aldığını söyledi. Balkan, sözlerine şöyle devam etti: “Don Kişot’un benim meslek hayatımda çok önemli bir rolü var. Bu eseri ben ilk defa bundan 15 yıl kadar önce, sanat yönetmenliğini yaptığım Hannover Devlet Opera ve Balesi’nde sahneledim. Daha sonra sırasıyla Ankara, Portekiz ve İstanbul’da da Don Kişot sahneledim. Şimdi ise Antalya’da 22 Aralık’ta perde açacağız. Seyircinin çok zevk alacağı bir yapım olacağını düşünüyorum. Bunu daha önceki sahnelemelerimizde seyirciden aldığımız olumlu tepkiden güç alarak söylüyorum. Umarım aynı başarıyı Antalya’da da yakalarız.” Haydi Çocuklar Operaya... Antalya Devlet Opera ve Balesi Müdür ve Sanat Yönetmeni Nilay Genç Çebi’nin öğrencilere yönelik başlattığı ‘1 Piyano 4 Solist’ adlı sosyal sorumluluk projesi Kasım ayında üçüncü sezonunu kutlayacak. Antalya ve çevresindeki okullarda başlatılan proje, bugün kapsamı genişlemiş bir şekilde yoluna devam ediyor. Her geçen gün daha fazla öğrenciye ulaşan ve renklenen proje kapsamında binlerce öğrenci opera ile tanıştırıldı. Projenin ikinci bölümü olan ‘Haydi Çocuklar Operaya’ ile ise okullardaki öğrencileri opera salonlarına getirerek onlara muhteşem bir şov sunmak amaçlanıyor. ‘Haydi Çocuklar Operaya’ projenin ikinci aşaması olarak ilk kez 2011 - 2012 sanat sezonunda çocuklarla buluştu. Eser, 2012 - 2013 sanat sezonunda da Antalya sahnesinde ilgiyle izlenmeye devam ediyor. Çocuklara ulaşabilmenin kendileri için büyük önem taşıdığını belirten Çebi, “Amacımız opera sahnesinin uzağında kalmış olan öğrencilerimize ulaşarak onlara opera ve bale sanatı ile ilgili fikir verebilmek. Bu proje ile gelecekteki seyircimizi yetiştirdiğimizi söyleyebilirim.” diyor. KASIM - ARALIK 2012 PRÖMİYERLERİ ANKARA DEVLET OPERA VE BALESİ İSTANBUL DEVLET OPERA VE BALESİ Kasım / 2012 Amazonlar (17.11.2012) (***) Afife (22.11.2012) (***) Aralık / 2012 Karyağdı Hatun (15.12.2012) (*) Arda Boyları (29.12.2012) (****) DP Yusuf ile Züleyha (08.12.2012) (*) Ergime (19.12.2012) (****) İZMİR DEVLET OPERA VE BALESİ Şu Çılgın Türkler (10.11.2012) (*) DP Şu Çılgın Türkler İzmir Devlet Opera ve Balesi, Çetin Işıközlü’nün, Turgut Özakman’ın aynı adlı romanından uyarladığı Şu Çılgın Türkler adlı operasının konser versiyonunu sahneye taşımaya hazırlanıyor. Haldun Özörten’in sahneleyeceği eserde orkestrayı Ali Hoca, koroyu ise Slavil Dimitrov yönetecek. Eser, 10 ve 12 Kasım tarihlerinde Elhamra Sahnesi’nde izleyiciyle buluşacak. Bu operayı yazma isteğinin, Turgut Özakman’ın aynı isimli kitabında Kurtuluş Savaşı’nın ruhunu akıcı bir dille ele almış olması ve daha önemlisi, büyük zaferin ne zor şartlar altında ve ne büyük fedakârlıklar neticesinde elde edildiğini vurgulaması ile oluştuğunu söyleyen Işıközlü, “Kitabı okuduktan sonra, içimdeki milli duyguları yeniden coşturan bu kitaptan çok etkilenmiş olmalıyım ki, Sayın Sıtkı Tekmen’in güzel ve akıcı librettosu üzerine, duygularımı en iyi bildiğim şekilde ifade etmeye; müzik yoluyla anlatmaya koyuldum. ‘Şu Çılgın Türkler’ operası, ‘çılgın’ Türklerin ortak sesine kendi sesimle, kendi müziğimle yaptığım küçük bir katkıdır.” diyor ve şöyle devam ediyor: “Bağımsızlık savaşımızı yaratan ölümsüz ve eşsiz kahramanlara olan büyük borcumuzu ne yapsak ödeyemeyeceğimizi biliyorum. Ben de bu bilinç içerisinde eserimi sizlerle paylaşırken, başta Ulu Önder Atatürk olmak üzere Kurtuluş Savaşı’na kahramanlarımızı bir kere daha minnet ve şükranla anmaktan dolayı kendimi çok mutlu ve gururlu hissediyorum. Başta Ulu Önder Atatürk olmak üzere Kurtuluş Savaşı’na katılanların aziz hatıralarına…” İZDOB’dan bir dünya prömiyeri: Muhteşem Süleyman İzmir Devlet Opera ve Balesi, Tevfik Akbaşlı’nın Muhteşem Süleyman operasının dünya prömiyeri, sahne kantatı formunda gerçekleştirecek. Eserin bestecisi Akbaşlı, gazetemize yeni eseriyle ilgili yaptığı açıklamada, yaratıcı kadro olarak, librettosuyla, müziğiyle, sahneleme tekniğiyle, dekoruyla, kostümüyle, kısacası bütünüyle yeni bir dil arayışı içinde olduklarını belirtti. Akbaşlı, açıklamasına şöyle devam etti: “Cihan imparatorluğunu 46 yıl yönetmiş kudretli bir hükümdarın tüm yaşamını, devasa sütunlar önünde saatlerce şarkı söyletmeden, son derece hızlı, hatta sinematografik bir dille ama en önemlisi, sadece müzikle anlatmaya karar vermişseniz, sahnelemeye dair çok büyük sorunlarla boğuşmayı baştan göze almışsınız demektir. ‘Muhteşem Süleyman’, ilk notalarını yazmaya başladığım 2006 yılından itibaren mesleki ve kişisel tarihimin adeta güncesi oldu ve hep masamın başköşesinde büyük bir sabır ve olgunlukla tamamlanmayı bekledi. Bütün çalışmalarım arasında en beğendiğim müzikal fikirlerimi ona saklamam ve zaman baskısı ya da yetiştirme kaygısı duymadan her tablo ve karakter için en doğru tınıyı özenle aramam neticesinde umuyor ve diliyorum ki bu eser, bestecisinden sabrının karşılığını almıştır.” Mehmet Balkan’ın sahneye koyduğu eserde orkestrayı Tulio Gagliardo Varas, koroyu ise Slavil Dimitrov yönetecek. Konserin dekor tasarımları Tayfun Çebi’ye, kostüm tasarımları Sevda Aksakoğlu’na ve ışık tasarımları ise Müfik Özbek’e ait. Üç Silahşörler Sahnede Samsun Devlet Opera ve Balesi 2012-2013 sanat sezonunun ilk bale prömiyerini “Üç Silahşörler” ile gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Alexandre Dumas’ın aynı adlı romanından uyarlanan Üç Silahşörler balesinin senaryosu ve koreografisi G.Armağan Davran ve A.Volkan Ersoy’a ait. Bujor Hoinic’in, Giuseppe Verdi’nin yapıtlarından seçip düzenlediği parçalar ve Verdi’nin motif ve orkestrasyon stiline sadık kalarak bestelediği müziklerle oluşturduğu Üç Silahşörler balesinin orkestra şefliğini Bujor Hoinic ve Tolga Taviş yapacak. “Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” sözüyle tanınan, Athos, Porthos, Aramis adlı üç silahşörün ve onlara katılan D’Artagnan’ın hikayesini anlatan Üç Silahşörler balesinin prömiyeri 24 Kasım Cumartesi günü gerçekleştirilecek. Mizahi ögelerle süslü olan ve Samsunlu bale severlerin büyük ilgi göstermesinin beklendiği Üç Silahşörler’in dekor tasarımı Nihat Kahraman’a, kostüm tasarımı Nursun Ünlü’ye ait. Eserin ışık tasarımı O.Murat Yılmaz ve Fuat Gök tarafından gerçekleştiriliyor. Üç Silahşörler, 24 Kasım’da gerçekleştirilecek prömiyer sonrasında 26 Kasım, 13 ve 20 Aralık’ta perdelerini seyircilerine açacak. Mersin’de kardeşlik ve dostluğun operası: “Özsoy” Mersin Devlet Opera ve Balesi, Cumhuriyet döneminin sahnelenmiş ilk Türk eseri olan ve konusunu İran edebiyatının en önemli eserlerinden olan Firdevsi’nin Şehname’sinden alan, Ahmet Adnan Saygun’un Özsoy operasını sahneliyor. İlk temsili 23 Ekim tarihinde yapılan eseri Mehmet Yılmaz sahneye koyuyor. 1934 yılında, Mustafa Kemal Atatürk’ün bizzat hikâyelendirdiği, Hayri Egeli’nin librettosu ile Ahmet Adnan Saygun’un bir buçuk ay gibi kısa bir sürede bestelediği Özsoy, Kral Feridun’un ikiz oğullarının hikâyesini anlatır. Birinin adı Tur diğerinin adı İraç olan bu iki oğuldan Tur, Türkiye’yi, İraç ise İran’ı temsil eder. Ancak Ahriman’ın kötü dileği, iki kardeşin ilerleyen yüzyıllarda kardeş olduklarını unutmaları ve hiç hatırlamamalarıdır. Diğer periler ise bu büyünün üç tekrardan sonra bozulmasını ve yeryüzüne nurlar dolmasını dilerler. Nitekim büyünün bozulup kardeşlerin birbirlerini hatırladıkları ve yeniden tanıştıkları yıldır 1934… Özsoy’u bütün bu anlayışlara dayandırarak ve bu kardeşliğe her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulduğu gerçeğini göz önünde bulundurarak sahnelemeye çalıştığını ifade eden Yılmaz, “Orkestra şefliğini Vladimir Lungu’nun yaptığı eserin dekorlarını Kaan Güreşçi, kostümlerini ise Nursun Ünlü tasarladı. Bunca yıllık sanatçı yönü ve koreografi birikimiyle Uğur Seyrek’in de esere katkısı çok oldu. Murat Yılmaz, ışık tasarımı adına özgün bir çalışma yaptı. Bugün sanatın ve onun gücünün önemsenmediği bu coğrafyada ve dünyada ne acı çözümlere gidildiğini üzülerek izlemekteyiz. Kardeşlik ve dostluk teması üzerine kurulu olan bu eseri, taşıdığı önemden hareketle sahnelemiş olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.” dedi. Naum Tiyatrosu’nun dirilişi… Besteci, orkestra şefi ve müzikolog Emre Aracı, İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin yeni sezonunda Naum Tiyatrosu isimli kitabından yola çıkarak hazırladığı, opera sanatının 19. yüzyıl İstanbul’undaki tarihsel serüvenini, repertuvarın niteliğini, sanatçıların hayatlarını; kısacası, o devirde İstanbul’da operaya gitmenin ne demek olduğunu anlattığı konserler sunmaya devam ediyor. İlki 24 Aralık’ta Fulya Konser Salonu’nda gerçekleşecek olan konserler, geçtiğimiz sezonlarda Ankara ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi bünyelerinde düzenlenen “Osmanlı’nın İtalyan Operası: Naum Tiyatrosu” konserlerinde yapılan sunumu bazı varyasyonlarla takip edecek. Konserlerde o dönemde Macbeth, La Traviata gibi Naum Tiyatrosu’nda sahnelenmiş operaların sevilen arya ve düetlerinden örneklerin yanı sıra Donizetti Paşa, Guatelli Paşa ve Angelo Mariani gibi İstanbul’da yaşamış olan bestecilerin eserleri yer alacak. 24 Aralık’taki konserde ayrıca İstanbul Devlet Operası piyano sanatçılarından Dr. Aydın Karlıbel kişisel çabalarısonucu ulaştığı, Carl Czerny’nin Op.451 Impromptu brillant et militaire sur la Marche du Sultan Mahmoud başlıklı eserin seslendirecek. Ünlü Czerny uzmanı Prof. David Gramit’in katkılarıyla seslendirilebilecek olan eser, 10 dakika uzunluğunda olup, Donizetti Paşa’nın Mahmudiye Marşı üzerine çeşitlemelerden oluşmakta. Aracı, o devrin İstanbul operasının eklektik dokusunu, doğruları ve yanlışları ile birlikte izleyicilere sunmak istediğini belirterek “Bir opera binasının kaybolan tarihçesini kelimelerle anlatıyor olmak, kitabımı yazarken benim için çok heyecanlı bir süreçti. Ama hep hayalimde bu kelimeleri müzikle birleştirerek, arka fonda tarihi belgelerin görsel projeksiyonları ile birlikte, gerçek bir tiyatro sahnesinde ‘kaybolmuş bir tiyatroyu’ tekrar canlandırma arzusu vardı. Dolayısıyla bu konser, kitabımın içeriğiyle de paralel olarak Naum Tiyatrosu’nun dirilişidir bir yerde” diyor. Opera sanatına olan ilginin ve kurumsallaşma sürecinin ülkemizde 19. yüzyılda başladığını ve bu süreci anlamanın geleceğe ışık tutabilmek açısından büyük önem taşıdığını dile getiren Aracı, amacının “Geçmişini, yaşadığı şehrin tarihini ve ülkemizdeki opera sanatının gelişim sürecini merak eden herkese son derece titiz bir şekilde araştırılmış orijinal belgelerden yola çıkarak, o günün müziğinin dilinden, sanki bizler de Naum Tiyatrosu’nda o devirde bir temsil izliyormuşuz gibi hitap edebilmek” olduğunu söylüyor. Onur Aydın (TP) Türkiye Prömiyeri - (DP) Dünya Prömiyeri - (M) Müzikal - (ÇE) Çocuk Etkinliği (*) Opera - (**) Operet - (***) Bale - (****) Modern Dans MERSİN DEVLET OPERA VE BALESİ ANTALYA DEVLET OPERA VE BALESİ Üç Silahşörler (24.11.2012) (***) Kasım / 2012 Aralık / 2012 SAMSUN DEVLET OPERA VE BALESİ Satılmış Nişanlı (11.12.2012) (*) Don Kişot (22.12.2012) (***) İstanbul Devlet Opera ve Balesi Uluslararası Chicago Müzik ve Dans Festivali’ne katıldı U “Üç Soprano”nun uluslararası başarısı 6. Avrupa Opera-Şan Yarışması’nın birincisi Kartal Karagedik 48 ülkeden 330 ayrı genç sanatçının katıldığı “6. Avrupa Opera-Şan Yarışması”nın Opera ve Lied dallarındaki birincilik ödüllerini genç bariton Kartal Karagedik kazandı. 1984 doğumlu sanatçı Wagner’in Tannhauser operasından Wolfram’ın ünlü aryasını bitirdiğinde salondan yükselen “bravo” seslerinin ardından, ikinci olarak seslendirdiği Verdi’nin Maskeli Balo operasından Ranato’nun aryası ile tüm salonun kalbini fethetti. Fotoğraf: Bettina Stöz Funda Saltaş, Çiğdem Önol ve Esin Talınlı'dan oluşan “Üç Soprano” 6 Ekim 2012'de Kırgızistan, Bişkek Uluslararası Klasik Müzik Festivali'ne katıldı ve bir konser verdi. Kırgızlı sanatseverlerin büyük beğenisini kazanan sanatçılar 5 kez bis yaparak; seslendirdikleri eserler, sahne performansları ve tavırlarıyla ülkemiz adına gurur vesilesi oldular. Bişkek büyükelçisi ve eşi ise, sanatçılarımızın onuruna rezidansta bir resepsiyon düzenledi. luslararası Chicago Müzik ve Dans Festivali Kültürel anlayışı ve paylaşımı ilerletmek, günlük yaşamın önemli ve vazgeçilmez bir parçası olan, dünyanın çeşitli müzik ve dans geleneklerinin evrensel takdir ve desteğini elde etmek için uluslararası sanatçı ve toplulukları bir araya getirerek kültürleri buluşturdu. Bu misyon ve vizyonu ilke edinmiş olan festivalde İstanbul Devlet Opera ve Balesi 20 Ekim 2012 akşamı Northeastern Illınoıs University – Auditorium Performance Space’deki Gala gecesinde Başkoreograf Ayfer Zeren yönetiminde “Minyatür” adlı eseri sahneledi. İstanbul Devlet Opera ve Balesi dansçıları Ebru Cansız Atay, Deniz Zirek, Pınar Müldür, Elif Korugan, Deniz Özaydın ve Mehmet Nuri Arkan’ın dansettiği “Minyatür” adlı eserin koreografisi Patrick de Bana’ya, müziği Vivaldi’ye ait eserin repetitörlüğünü Çiğdem Tezcür üstlenirken, kostüm tasarımıysa Gizem Betil imzasını taşıdı. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin “Minyatür” adlı bale eseri, 20 Ekim 2012 akşamı Northeastern Illinois University – Auditorium Performance Space’deki Gala gecesinde Chicago izleyicisini büyüledi. James Levine Metropolitan’a geri dönüyor İlk Türkçe-Almanca çocuk operası İlk Türkçe-Almanca çocuk operası Ali Baba ve 40 Haramiler’in galası Berlin Komik Opera’da yapıldı. Taner Akyol’un bestelediği operanın librettosu, Berlin’de yaşayan tiyatro yönetmeni Çetin İpekkaya ile Marietta Rohrer-İpekkaya›ya ait. Opera, bir mağarada hırsızların sakladığı hazineyi bulan yoksul Ali Baba ile açgözlü kardeşi Kasım’ın hikâyesini anlatıyor. Ali Baba ve 40 Haramiler, Komik Opera’nın Berlin’de yaşayan Türklere hitap eden “Selam Opera” adlı projesi kapsamında hazırlandı ve bazı temsilleri Türkçe üstyazı ile sahnelenen ilk opera oldu. Operada ilk kez bağlama çalındı Taner Akyol, Berlin Komik Opera’nın verdiği sipariş üzerine bestelediği eserde Anadolu halk müziğine ait ezgiler kullandığını; ancak Batı ve Doğunun müziğinden farklı, bambaşka bir müzik dili oluşturmaya çalıştığını vurguluyor. Akyol, aynı zamanda orkestrada bağlama çalıyor. Opera sahnesinde Türk çocukları Eserde yer alan koroda Türk çocukları da bulunuyor. “Selam Opera” projesini yürüten Mustafa Akça, “Çocukların bu eğitimden zevk aldığını, kişiliklerinin güçlendiğini, duruşlarının değiştiğini görmek benim için çok önemli” diyor. Projenin önümüzdeki yıllarda da devam etmesi planlanıyor. Sağlık sorunları nedeniyle iki yıldır sahneden uzak kalan Metropolitan Operası müzik direktörü James Levine, 19 Mayıs 2013 tarihinde Carnegie Hall’da MET Orkestrası ile bir konser yönetecek. 2013-2014 sezonunda da üç opera temsili yönetecek olan ünlü orkestra şefi, gün geçtikçe kendini daha iyi hissettiğini ve tekrar sahneye döneceği için çok mutlu olduğunu ifade etti. Ağustos 2011’den bu yana tedavi gören Levine, yeni sezonda motorlu bir tekerlekli sandalye ile sahneye çıkacak. Bakü 6. Uluslararası Bülbül Şan Yarışması Azerbaycan Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Azerbaycan Devlet Filarmoniyası'nın Uluslararası Bülbül Vakfı Başkanı Polad Bülbüloğlu’nun önderliğinde düzenlenen Bakü 6. Uluslararası Bülbül Şan Yarışması'nda, yarışmaya Türkiye’den katılan tek Türk sanatçı, İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü’nde görev alan soprano Deniz Yetim, Grand Prix ödülünü kazanarak Türkiye’yi başarıyla temsil etti. 29 Ekim - 4 Kasım 2012 tarihleri arasında düzenlenen 6. Uluslararası Bülbül Şan Yarışması kapsamında profesyonel şarkıcılar için 1-2 Kasım 2012 tarihlerinde “Şarkıcılar Fuarı” düzenlenmiştir. Yarışmanın finali 2 Kasım 2012 tarihinde gerçekleşmiş olup 4 Kasım 2012 tarihinde yapılan ihtişamlı tören ile gala gecesinde ödüller sahiplerine verilmiştir. Yarışmacılar dünyaca ünlü opera sanatçısı Sergey Leiferkus başkanlığında dünyanın çeşitli ülkelerinden katılan tanınmış opera sanatçıları, orkestra şefleri, rejisörler ve büyük opera kurumlarının müdür ve sanat yönetmenlerinden oluşan bir jüri tarafından değerlendirilmiştir. Genel Müdürlüğümüzce söz konusu etkinliklere onur konuğu olarak Ankara Devlet Opera ve Balesi Müdür ve Sanat Yönetmeni Aykut Çınar ile Uluslararası İlişkiler ve Sanatçı Organizasyon Birim Koordinatörü Zaira M. Kuloğlu katılmıştır. ÖDÜLLÜ BULMACA Aşağıdaki 3 soruya doğru yanıt gönderen 3 okuyucumuza Kültür ve Turizm Bakanlığı, Devlet Opera ve Genel Müdürlüğü’nün yeni kitabı ‘Türkiye’de Opera ve Bale’ armağan edilecektir. Okurlarımızın yanıtlarını içeren e-postalarında açık posta adreslerini de bildirmeleri rica olunur. Rengim Gökmen’in müzik danışmanlığı ve Haldun Dormen’in sanat danışmanlığında yaratılan ‘Afife’ balesi ile 1998 yılında hangi bale sanatçımızın sahneye yeniden dönüşü kutlanmıştır? Emre Aracı’nın hazırlayıp sunacağı ‘Osmanlı’da Opera’ isimli anlatımlı konserde, İstanbul’da yaşayıp üretmiş olan hangi bestecilerin eserleri seslendirilecek? Opera Bale Gazetesi DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN YAYIN ORGANIDIR. İKİ AYDA BİR YAYIMLANIR. ÜCRETSİZDİR. DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA SAHİBİ: PROF. RENGİM GÖKMEN I SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ: Ö. SERHAN BALİ I HABER MÜDÜRÜ: GÜLÜMDEN ALEV KARAMAN I YAYIN KURULU: GÜLÜMDEN ALEV KARAMAN, BAŞAK ATALAY, SERHAN BALİ I YAYINA HAZIRLAYAN: ‘‘TÜRKİYE’NİN KLASİK MÜZİK DERGİSİ’’ ANDANTE I AKÇAAĞAÇ SOK. GÖRHAN APT. NO:1/1 ACIBADEM-ÜSKÜDAR İSTANBUL I TEL: 0216 325 27 13 I www.andante.com.tr I [email protected] I TASARIM-UYGULAMA: FARUK ÖZCAN I RENK AYRIMI-BASKI: ŞAN OFSET 0212 289 24 24 Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin sahneleyeceği Okan Demiriş’in Karyağdı Hatun operasında Yazgülü karakterini hangi opera sanatçımız seslendirecektir? Geçen sayının doğru yanıtları: 1 - Paris Konservatuvarı’nda Milhaud ve Honegger’in kompozisyon, Munch ve Fournet’in orkestra şefliği öğrencisi olmuştu. 2 - Tevfik Akbaşlı’nın Muhteşem Süleyman adlı operası... 3 - Modern Dans Topluluğu - MDT Yanıtlarınızı: Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü Hanımeli Sok. No:11 06430 Sıhhiye-Ankara posta adresine veya [email protected] elektronik posta adresine gönderiniz.