Kar maksimizasyonunun yeni aracı: Sağlık turizmi / Kayıhan Pala

Transkript

Kar maksimizasyonunun yeni aracı: Sağlık turizmi / Kayıhan Pala
Kar maksimizasyonunun yeni
aracı:
Sağlık
turizmi
/
Kayıhan Pala
Sağlık turizmi, sağlık hizmetine gereksinim duyan bir hastanın, hizmeti yaşadığı
kent/ülke dışında alması anlamına geliyor. Hasta yollara düşüyor ve “turist
hasta” ya dönüşüyor.
Sermaye daha fazla para kazansın diye yaşanan bu dönüşümü “turist hasta” kavramı
yerine “tıbbi mülteci” olarak adlandırmak daha doğru. “Tıbbi mülteci” aynen
“tıbbi yoksulluk” gibi küresel kapitalizmin sağlık literatürüne kazandırdığı (!)
yeni bir kavram.
Hastanın aslında bir yere gidesi yok, hastalığının tedavi edilmesini istiyor
yalnızca. Ancak sağlık sigortası kendisine yaşadığı kentte/ülkede bu hizmeti
alabilecekken “uygun” bir yol öneriyor: “Git tedavini başka bir ülkede ol”.
Neden? Yanıtı çok basit: Daha ucuz! Primini sigorta şirketinin değerlendirmesine
göre “daha düşük” ödeyenler için yaratılan yeni seçenek.
Bir örnek verelim; kalp bypass ameliyatı ABD’de 50.000 pound, İngiltere’de
14.000 pound, Singapur’da 10.500 pound, Tayland’da 10.000 pound ve Hindistan’da
5.500 pounda mal oluyor (1). Tahmin edin bakalım primini görece düşük ödeyen
ABD’deki bir hastaya sigorta şirketi bypass ameliyatı için hangi ülkeyi
öneriyor?
Hindistan dediğinizi duyar gibiyim; ancak o kadar basit değil. Sigorta
şirketleri şimdilik hem Singapur hem de Tayland ve Hindistan ile çalışıyor.
Çünkü şirketlerin bu konuda karşılarına çıkan üç temel sorunu çözmeleri
gerekiyor: İlk olarak düşük maliyetlerle gerçekleştirilen cerrahi girişimlerin
tıbbi malzeme üreten endüstrinin kârını azaltma tehlikesi var. Bu şirketler çoğu
zaman sigorta şirketleri ile aynı sermaye grubunun içerisinde yer alıyor. Bu
nedenle
operasyon
nerede
olursa
olsun,
kullanılacak
malzemenin
belirli
şirketlerin (markaların) ürünleri olmasına özen gösteriliyor. Dolayısıyla
maliyeti düşüren unsurun tıbbi malzemeler değil, emek gücü olması ön planda
tutuluyor. İkincisi hastanın yalnızca ameliyat olmak için binlerce kilometre
gidip gelmeye ikna edilmesi gerekiyor. Bu amaçla Türkiye’de de günümüzde çok
moda olan akreditasyon ve kalite sistemleri kullanılıyor. Üçüncü olarak da
yolculuğun bir maliyeti var; maliyeti karşılayacak bir kaynağın bulunması
gerekiyor. Sigorta şirketleri ulaşım maliyetinin tümünü karşılamak istemiyor.
Yeri gelmişken şunu söyleyelim, sağlık sigortası priminin göreli düşüklüğü
gerçekte emekçiler için kolayca karşılanabilecek bir tutar anlamına gelmiyor.
Örneğin ABD’de 2013 yılında 42 milyon kişi prim ödeyebilecek güçleri olmadığı
için sağlık sigortası kapsamı dışında bulunmaktadır (2).
Sağlık
turizmi
küresel
kapitalizmin
sağlık
alanında
taşeronlaştırma
ve
telerobotik ile birlikte üç önemli hedefinden biri (3). Bugün ABD’de sağlık
turizmi kavramı, politikacılara, Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS) uyarınca
sağlık hizmetlerinin ülkede uygulanan kâr amaçlı politikalar nedeniyle aşırı
yüksek maliyetini orta sınıf açısından azaltabilecek “şaşırtıcı” bir seçenek
olarak sunulmaktadır. Bu seçeneğin hem uluslararası topluluk hem de ABD sağlık
bakımı endüstrisi açısından bazı etkilerinin olacağı açıktır.
Uluslararası topluluklar kendi coğrafi sınırları içerisinde yaşayan herkesin
sağlık hizmetlerine erişimini henüz sağlayamamışken, ABD’li hastalar başta olmak
üzere farklı ülkelerin hastalarına sağlık hizmeti sunacaktır. 2007’de 750 bin
civarında olan ABD’den sağlık hizmeti almak için ülke dışına giden turist hasta
sayısının, 2014’te 12 milyonu aştığı tahmin edilmektedir (4).
ABD sağlık
endüstrisi ise görece düşük primlerle daha fazla insanı sigorta şemsiyesi altına
alıp kâr maksimizasyonu yolunda önemli bir adım daha atmış olacaktır. ABD’li
politikacıların sağlık sigortası kapsamındaki kişi sayısını arttırmakla ilgili
“başarılarını” da bu etkinin bir parçası olarak değerlendirmekte yarar var.
Bu bağlamda Türkiye özel bir örnek olarak incelenebilir. Türkiye Sağlıkta
Dönüşüm Programı (SDP) ile birlikte küresel sermayenin sağlık alanındaki
buyruklarını yerine getirmek için sağlık turizmine büyük önem vermektedir.
Kendi yurttaşına yeterli sağlık hizmeti sunacak sayıda hekim ve sağlık çalışanı
olmadığını ısrarla iddia eden Sağlık Bakanlığı, bu iddiasıyla büyük bir çelişki
içerisinde kapılarını sağlık turizmi için sonuna kadar açmaktadır.
Ülkemizde sağlık hizmetine erişemeyen büyük bir nüfus söz konusudur. SGK’nın
resmi verilerine göre 2013 yılında nüfusun %18,1’i sosyal güvence kapsamı
içerisine alınamamıştır(5). Kapsam içerisine alınmayanlardan gelir testi
yaptırarak yoksul olduğunu kanıtlayanların bir bölümünün primleri devlet
tarafından ödendiği için Genel Sağlık Sigortası kapsamına alındığı bilinmekle
birlikte; gelir testi yaptıramayan, yaptırdığı halde yoksul sayılmayan ve Genel
Sağlık Sigortası kapsamında olduğu halde prim borcu olduğu için sağlık
hizmetlerine erişemeyenlerin varlığı önemli bir sorundur. 5510 sayılı yasanın
4/a maddesine göre çalışanlardan %9’u (Yaklaşık 1,7 milyon kişi) ile 4/b
maddesine göre çalışan 3.273.297 kişinin prim borcu olduğu bilinmektedir (6).
Genel Sağlık Sigortası kapsamı içerisinde yer alamayan ya da yer alsa bile prim
borcu olduğu için sağlık hizmetlerine erişemeyen çalışanlar ile bakmakla yükümlü
olduğu kişiler hesaba katıldığında; yaklaşık olarak ülkemizde yaşayan her beş
kişiden birisinin sağlıkla ilgili sosyal güvence kapsamı dışında kaldığı tahmin
edilebilir.
Sağlıkla ilgili sosyal güvence kapsamı dışarısında kalan nüfusu bekleyen en
önemli sorun, sağlık hizmetlerine erişimin sağlanamamasıdır. SDP bu konuda çok
başarısız bir sınav vermiş ve ülkemizde rutin sağlık hizmetlerine erişim sorunu
yaşayan hastalar nedeniyle acil servislere başvurunun büyük oranda artmasına yol
açmıştır. Sağlık Bakanlığı hastanelerine 2014 yılında 87 milyondan fazla
(87.420.079) acil hasta başvurusu gerçekleşmiş; acil muayenelerin toplam
muayeneler içerisindeki oranı %30’a ulaşmıştır (7). Nüfusu 2011 yılında 310
milyonun üzerinde olan ABD’de hastanelerin acil servislerine 136 milyon başvuru
gerçekleşirken (8) ; nüfusu 77,7 milyon olan Türkiye’de ise 2014 yılında tüm
acil servislere yapılan başvuru 104 milyonu aşmıştır (5). Bugün SDP ile birlikte
Türkiye, tüm dünyada, nüfusundan fazla acil servis başvurusu yapılan tek ülke
konumundadır (9).
Buna karşın, kendi yurttaşlarının tamamına sağlık hizmeti sunamayan Türkiye,
bizzat sağlık Bakanlığı’nın katkısıyla, yabancı ülkelerden tedavi olmak amacıyla
ülkemize gelen hastalara sağlık hizmeti sunmaktadır. Sektörün verilerine göre
2013 yılında Türkiye’ye sağlık turizmi için gelenlerin sayısı 300 bini aşmış
durumdadır. Bu rakama sağlık merkezlerinde yapılan operasyonlar da eklenince
rakam 480 bine yükselmektedir (10). Ülkemizdeki sağlık turisti sayısının 2014
yılında kayıt dışı hastalarla birlikte bir milyon kişiyi bulduğu tahmin
edilmektedir (11).
AKP Hükümeti, özel sağlık sektörünün kârını artırmak için hiçbir fedakârlıktan
kaçınmamaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın çabalarına ek olarak, Ekonomi Bakanlığı da
kesenin ağzını sonuna kadar açmış durumdadır ve sağlık turizmi şirketlerine
verilen teşviklerin ucu bucağı görünmemektedir. Son olarak Ekonomi Bakanlığı’nın
12 Ağustos 2015 tarihli kararı uyarınca,
özel sağlık kuruluşlarının,
Türkiye’deki sağlık kuruluşlarına sağlık turizmi kapsamında getirdikleri
hastaların
uçuş
giderleri
1.000
ABD
Doları’na
kadar
%50
oranında
karşılanacaktır (12).
Bir hesaplayın bakalım; bu hasta başına bin dolarlar tıbbi mülteciler yerine,
ülkemizin
yurttaşları
için
harcanabilse;
kaç
yurttaşımız
için
sağlık
hizmetlerine ekonomik sorunlar yüzünden erişim engeli ortadan kaldırılabilir?
Kaynaklar
1.Boultbee, E. (2012) Medical tourism: overview and cost comparisons, British
Journal of Healthcare Management; 18(6):294-297.
2. Health Insurance in the United States: 2013 Current Population Reports,
http://www.census.gov/content/dam/Census/library/publications/2014/demo/p60-250.
pdf
3. Holland, J.B et al. (2009) Health Care Globalization A Need for Virtual
Leadership, The Health Care Manager; 28(2):117–123.
4.
WHO,
Medical
Tourism,
http://www.who.int/global_health_histories/seminars/kelley_presentation_medical_
tourism.pdf
5. SGK (2013) SGK 2013 İstatistik Yıllığı.
6. Kalkınma Bakanlığı (2014) Onuncu kalkınma Planı 2014-2018, Sosyal Güvenlik
Sisteminin Sürdürülebilirliği, Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Yayın No: KB: 2857
– ÖİK: 711, Ankara.
7. TKHK (2015) Kamu Hastaneleri İstatistik Yıllığı 2014, Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu, Sağlık Bakanlığı Yayın No: 1000, Ankara.
8.
CDC
(2015)
Health,
United
States,
2014,
http://www.cdc.gov/nchs/hus/contents2014.htm#082.
9. Pala, K (2014b). Correspondence: Health-care reform in Turkey: far from
perfect, Lancet, 383:28.
10.
TURSAB
Sağlık
Turizmi
Raporu,
http://www.tursab.org.tr/dosya/11430/saglikturizmiraporu_11430_3841225.pdf.
11. http://t24.com.tr/haber/turkiye-saglik-turizminde-ilk-10da,302783
12. http://www.ekonomi.gov.tr/portal/ShowProperty?nodeId=%2FUCM%2FEK-206753