temiz üretim araç ve teknikleri - Konya`da Sürdürülebilir Üretim ve

Transkript

temiz üretim araç ve teknikleri - Konya`da Sürdürülebilir Üretim ve
TEMİZ ÜRETİM ARAÇ VE TEKNİKLERİ
İçindekiler
Temiz Üretim Nedir? ------------------------------------------------------------------------------------------------------ 1
Temiz Üretim Olanak Değerlendirme -------------------------------------------------------------------------------- 3
Yaşam Döngüsü Değerlendirme -------------------------------------------------------------------------------------- 5
Malzeme Akışı Maliyet Analizi ----------------------------------------------------------------------------------------- 7
Eko-Tasarım / Çevreye Duyarlı Tasarım ------------------------------------------------------------------------------ 9
Eko - Etiket / Çevresel Etiketleme ------------------------------------------------------------------------------------- 12
Enerji Verimliliği ---------------------------------------------------------------------------------------------------------- 14
Karbon Ayak İzi ------------------------------------------------------------------------------------------------------------ 16
Su Ayak İzi ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------ 19
Endüstriyel Simbiyoz ---------------------------------------------------------------------------------------------------- 21
KOBİ'lerde Eko - Verimlilik Kılavuzu ---------------------------------------------------------------------------------- 23
TEMİZ ÜRETİM NEDİR?
1970’lerden itibaren,
sanayileşmedeki hızlı gelişmeler ve
dünya nüfusundaki artış, çevreye
verilen zararı kaçınılmaz olarak
artırmış, kirliliğin ulaştığı boyutlar
hem canlılar hem de doğal kaynaklar
üzerinde geri dönülemez olumsuz
etkiler yaratmış, iklim değişikliği,
enerji güvenliği ve doğal kaynakların
kıtlığı gibi sorunları beraberinde
getirmiştir.
Öne çıkan önemli küresel çevre
sorunları:
•
Küresel ısınma ve iklim
değişikliği,
•
Artan doğal kaynak tüketimi
•
Yenilenemeyen enerji tüketimi,
•
Su kıtlığı,
•
Artan hava kirliliği,
•
•
Artan atık üretimi,
Enerji ve gıda güvenliği.
Mevcut kaynakların gittikçe azalması
ve hatta tükenmesi, bunun yanında,
çevre kirliliği nedeniyle mevcut
kaynakların kullanılabilirliğinin
azalması; kaynakların kullanımında
verimlilik artışını zorunlu kılmış
ve bu nedenle hizmet ve üretim
süreçlerinde hammaddelerin
çıkartılmasından, ürünlerin
bertarafına kadar olan her aşamada
iyileştirmelere gidilmesi büyük önem
kazanmıştır.
Temiz üretim uygulamaları ile:
•
Malzeme, su ve enerji daha verimli kullanılır,
•
Maliyetler düşer,
•
Verimlilik artışı ve rekabet gücü artışı sağlanır,
•
Daha az kirlilik ve atık oluşur,
•
Çevre üzerindeki olumsuz etkiler azalır,
•
Ekolojik ayak izi azalır (karbon, su vb).
1
TEMİZ ÜRETİM OLANAK DEĞERLENDİRME
Temiz üretim, kirlilik oluştuktan
sonra kontrol etmeyi amaçlayan
boru sonu atık arıtımı yöntemleriyle
kıyaslandığında önleyici bir
yaklaşım sağlayarak, işletme
verimliliğinin artmasında ve çevre
kirliliğinin önlenmesinde önemli
bir rol oynamaktadır. Temiz üretim
uygulamaları ile bir ürünün yaşam
döngüsü boyunca hammadde
temini, üretim, kullanım ve kullanım
sonrası bertarafı sürecinde; kirliliğin
ve atığın kaynağında önlenmesi,
atık ve emisyon oluşumu ile tehlikeli
kimyasal kullanımının en aza
indirilmesi, su ve enerji gibi doğal
kaynakların ve çevrenin korunması,
aynı zamanda işletme maliyetlerinin
de kaynak kullanımına bağlı olarak
azaltılması amaçlanmaktadır.
2
Temiz üretim olanak
değerlendirme, bir işletmede
hammadde ve enerjinin verimsiz
kullanımına neden olan, kirliliğe
yol açan süreç ve teknolojilerin
belirlenmesini, iyileştirme
gerektiren noktaların ortaya
çıkarılmasını ve temiz üretim
fırsatlarının uygulanmasını
kapsayan sistematik bir
yaklaşımdır.
Temiz üretim olanak değerlendirme
yaklaşımının temel amacı,
hammadde ve enerjinin verimsiz
kullanımına neden olan, kirliliğe
yol açan süreç ve teknolojilerin
belirlenmesi ve gerekli
iyileştirmelerin hayata geçirilmesidir.
3
YAŞAM DÖNGÜSÜ DEĞERLENDİRME (YDD)
Bu çerçevede, işletmelerin
süreçleri incelenerek,
enerji, su, hammadde
tüketim miktarları ile atık
ve emisyonların çeşit
ve miktarları belirlenir.
İşletmenin tesis ya da
süreç bazında girdi ve çıktı
dengeleri (malzeme akış
analizi) oluşturulur. Kayıplar
ve kaynak yoğun süreçler
belirlenir. Birim ürün veya
hizmet başına tüketilen
enerji, su ve hammaddenin
yanı sıra oluşan atık, atık
su ve hava emisyonu
miktarları, literatürde ve
iyi uygulama örnekleri ile
ortaya çıkan değerlerle
karşılaştırılır.
Birleşmiş Milletler Çevre
Programı (UNEP) tarafından
kullanılan modele dayanan
beş aşamalı temiz üretim
olanak değerlendirme
yaklaşımı, Şekil 1'de
gösterilmiştir.
Temiz üretim olanak
değerlendirme yaklaşımının
uygulanması ile üretim
sürecinde kaynakların
yoğun ve verimsiz
kullanıldığı noktaların
tespit edilmesi ve gerekli
temiz üretim fırsatlarının
uygulanması ile kaynakların
daha verimli kullanılması
ve çevresel etkilerin en aza
indirilmesi sağlanmaktadır.
TÜ İhtiyacının Ortaya Çıkması
YDD, ürün ve hizmetlerin
üretiminden
kullanımına
ve
bertarafına kadar olan süreçte
oluşan çevresel etkileri analiz
ederek bu etkileri önleme veya
azaltma amacıyla kullanılan bir
araçtır2.
YDD ile bir ürün ya da hizmetin
bütün yaşam döngüsü boyunca
kullanılan kaynaklar ile hava, su
ve toprağa bırakılan salınımların
çevresel etkisi ve iyileştirme
fırsatları sistematik olarak
değerlendirilebilmektedir. Yaşam
döngüsü aşamaları hammaddelerin
çıkarılması ve işlenmesi, üretimi,
ürünlerin depolanması ve dağıtım,
kullanım, geri dönüşümü ve bertaraf
aşamasına (beşikten-mezara) kadar
olan süreçlerini kapsamaktadır.
YDD temel olarak çevresel
etiketleme kriterlerinin
geliştirilmesinde, ürünlerin
hammaddelerinin, üretim
proseslerinin, ekipmanlarının, vb.
değiştirilmesi ve/veya yeniden
tasarlanması aracılığıyla çevresel
etkilerinin önlenmesi/azaltılması
amacıyla kullanılır.
2 Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Yayınları-II, Temiz Üretim, Bölgesel Çevre Merkezi (REC), atıf: ISO 14040, 2006.
Şekil 1. Temiz üretim olanak değerlendirme adımları (UNEP)1
YDD dört ana aşamadan
oluşmaktadır:
Amaç ve kapsamın
tanımlanması
Envanter analizi
Yaşam boyu etki
değerlendirmesi
Yorumlama ve iyileştirme
değerlendirilmesi
Environmental management- Life cycle assessment - Principles and framework. International Organisation for
Standardization, Geneva, Switzerland.
1 http://www.unep.fr/scp/cp/, Kasım 2014.
4
5
MALZEME AKIŞI MALİYET ANALİZİ
İlk aşama, problemin belirlenmesi,
değerlendirilecek ürünleri tanımlama
ve karşılaştırma için işlevsel birim
belirlenmesini içermektedir. İkinci
aşama olan envanter analizi; süreç
akış şemasının yapılandırılması,
hangi verilerin derleneceğinin
belirlenmesi, verilerin toplanması
ve uygun bir formatta işlenmesi
süreçlerini kapsamaktadır. Bu
kısımda, her süreç için enerji,
hammadde kullanımı, emisyon
seviyeleri, su ve toprak gereksinimi
belirlenir ve süreç akış şeması
ile birleştirilir. Yaşam boyu etki
değerlendirmesi aşamasında,
kaynak kullanımı ve emisyon
etkileri, gruplandırma, belirli etki
gruplarına ayırma, önem derecesine
göre puanlama yaklaşımlarıyla
değerlendirilir. Raporlama ve
iyileştirme değerlendirmelerinde,
etkide payı yüksek sistem alt
elementlerinin, materyal veya
proseslerin teşhis edilerek
sistemin çevresel performansının
iyileştirilmesi için senaryoların
geliştirilmesi amaçlanmaktadır.
Malzeme
Akışı
Maliyet
Analizi (Material Flow Cost
Accounting - MFCA), üretim
sürecindeki tüm girdileri
izleyerek ve çıktıları ölçerek
bir organizasyonun ekonomik
ve çevresel performansının
geliştirilmesini amaçlayan bir
çevresel maliyet muhasebesi
aracıdır3.
MFCA, üretim sürecindeki malzeme
akışını izleyerek yerlerine göre
malzeme kayıplarına odaklanan ve
ayrıca bu parametrelerin fiziksel
birimler halinde ölçülmesini ve
parasal birimlere çevrilmesini
sağlayan bir sistemdir. Bu teknik;
atık, kusurlu ürün ve emisyonlar gibi
malzeme kayıplarının maliyetlerine
odaklanmaktadır.
olduğu ve hangi maddelerin yeniden
kullanılabilir olacağına da karar
vermektedir.
Üretim sürecinde ekonomik ve
çevresel açıdan zayıf noktalarda
hammadde ve enerji kayıpları
oluşmaktadır. Malzeme akış şeması
bu noktaların ortaya çıkartılmasını
sağlamaktadır. Süreçte; hangi atık
ve emisyonların oluşacağı, hangi
hammadde kayıplarının meydana
geleceği, bu emisyon ve kayıpların
nerede ve neden meydana geleceği
sorularına yanıt aramaktadır. Ayrıca
bahsedilen teknik, bu sorunların
giderilmesi için yapılabilecek
potansiyel iyileştirmelerin neler
MFCA kapsamında; üretim
sürecindeki tüm girdiler, “ürün” ve
“ürün olmayan (malzeme kaybı)”
şeklinde adlandırılmakta ve
hesaplamada her ikisi de “ürün”
olarak değerlendirilmektedir.
3 The Program on Material Flow Cost Accounting (MFCA), 2012, The Association for Overseas Technical Scholarship
6
7
EKO-TASARIM / ÇEVREYE DUYARLI TASARIM
Satılabilir ürünler; nihai ürün veya
pozitif ürün, atıklar ise malzeme
kaybı veya negatif ürün olarak
nitelendirilmektedir. MFCA’deki
temel unsurlardan biri, malzemelerin
tüketildiği ve üretim tesisinin
kullanıldığı atıkların satılamayan
(ikincil) ürün olarak düşünülmesidir.
Bu teknikte amaç; malzeme akışı
ve enerji kullanımının anlaşılması,
fiziksel ve parasal verilerin
birleştirilmesi, fiziksel verilerin
karşılaştırılabilirlik, kesinlik ve
bütünlüğünün sağlanması ve
malzeme kayıplarının maliyetinin
hesaplanmasıdır.
8
MFCA’in bir işletmede uygulanması
için birtakım adımlar mevcuttur.
Bu adımlardan birincisi,
uygulama yapılacak alan ve
sınırların belirlenmesidir. Daha
sonra belirlenen ürün ve sınırlar
kapsamında malzeme akış
modeli oluşturulmaktadır. Miktar
merkezinin belirlenmesinin
ardından veri toplama yöntemi
belirlenmektedir. Bu aşamalardan
sonra giderlerin dağıtım yöntemleri
belirlenmekte ve malzeme akış
verileri toplanmaktadır. Bu verilere
dayalı olarak akış maliyet matrisi
oluşturulmakta ve matris oluşturma
sürecinde gerekli önlemler
belirlenmektedir.
Gelişmiş bilgisayar temelli bir yazılım
gerektirmeyen MFCA, yalnızca
büyük ölçekli işletmelerde değil,
küçük ve orta ölçekli işletmelerde
de uygulanabilmektedir. Bu yöntem,
imalat sanayi işletmelerine daha
uygun olmasına karşın hizmet
sektörü için de faydalı olmaktadır.
MFCA uygulaması, tek bir işletme
yerine tüm değer zinciri boyunca
kaynak verimliliğinin artırılması
hedefinin ötesine geçebilmektedir.
Eko-tasarım konusunda ilk
girişimler, ABD ve Avrupa’da 80’lerin
sonlarına doğru gerçekleşmiştir.
90’ların başında Hollanda’da farklı
sektörlerde yapılan projelerle ilk
ciddi eko-tasarım girişimleri olmuş,
edinilen deneyim eko-tasarım
yöntem ve araçları çalışmalarına
zemin oluşturmuştur. Daha sonra
1997 tarihinde, UNEP ve Delft
Teknoloji Üniversitesi bu alanda
çeşitli kılavuzlar ve yayınlar
oluşturmuştur.
Eko-tasarım, ürünün bütün
yaşam
döngüsü
boyunca
çevreye olan etkileri göz
önünde bulundurarak, ürünün
üretim, kullanım ve bertaraf
aşamalarında atık oluşumunu
ve kaynak kullanımını en aza
indirecek şekilde tasarlanmasına
dayanmaktadır.
Eko-tasarımda; ürünün mümkün
olan en az miktarda toksik ve
kirletici madde içermesi, üretimi
ve kullanımı sırasında düşük
miktarda enerji ve doğal kaynak
tüketilmesi, düşük düzeyde kirlilik
ve atık üretilmesi, kullanım sırasında
çevreyi kirletmeyecek, enerji ve
suyu verimli kullanabilecek şekilde
tasarlanması esas alınmaktadır.
Buna ilaveten, yine tasarlanan
ürünün; en fazla kullanım süresine
ve kalitesine sahip olması, geri
dönüşüm olanağının yüksek olması,
doğada biyolojik olarak kolay
ayrıştırılabilmesi, zararsız şekilde
atık toplama alanlarında bertaraf
edilebilecek özellikler göstermesi
beklenmektedir.
Bu tasarım belirli bir yöntem
ve araçtan ziyade daha çok bir
düşünme ve analiz şeklidir.
9
Tablo 1: Eko-tasarımın Faydaları 6
Eko-tasarım, geleneksel tasarım
sürecinin üretim ve kullanım
aşamalarını kapsamakla birlikte,
hammaddenin çıkarılması ve
işlenmesi, ürünün/hizmetin/sistemin
ömrünün son aşamasına kadarki
süreçleri de kapsamaktadır.
Eko-Tasarım
Geleneksel Tasarım
Hammaddenin
çıkarılması ve
işlenmesi
Üretim
Kullanım
Ömrün
sonu
Aynı zamanda eko-tasarım, diğer
ürün tasarım bakış açılarından
olan çevre, fonksiyonellik, kalite,
güvenlik, maliyet, imal edilebilirlik,
ergonomi, estetiklik unsurlarıyla da
bağlantılıdır5.
Bakış Açısı
Maddesel
(parasal)
Faydasal
Manevi
(duygusal)
Paydaşlar
Somut Fayda Tanımı
İşletme
Maliyet azaltımı; yüksek kâr/düşük fiyat
Müşteri
Tasarrufun daha düşük maliyetli yapılması
Toplum
Daha az kaynak kullanımı
İşletme
Üretimin ve satışın daha basit olması
Müşteri
Daha iyi ürüne daha kolay ulaşılması
Toplum
Mevzuata ve kurallara daha kolay uyulması
İşletme
Çalışan motivasyonu
Müşteri
Yaşamın daha kaliteli olması ve ürünleri kullanırken daha
iyi hissedilmesi
Toplum
“Yeşil” ile ilgili gerçek anlamda ilerleme kaydedilmesi
Şekil 2. Eko-tasarıma genel bir bakış 4
5 The Situation of Ecodesign In Turkish Industry, Ece Gürakar, September 2008
4 Adopting and applying eco-design techniques: a practitioners perspective, Knight P., Jenkins O. J., Journal of Cleaner
Production 17,2008.
10
6 Meinders, H. and Meuffels, M. (2001), Product chain responsibility – an industry perspective. Corporate Environmental
Strategy, 8(4).
11
EKO-ETİKET / ÇEVRESEL ETİKETLEME
Eko-etiketleme genellikle gönüllü bir
uygulama olup ülke ve sektöre özel
olabilmektedir.
Eko-etiketleme,
tüketicilere
çevreye daha az zarar veren ürün
ve hizmetleri seçmeleri konusunda
yol gösteren bir yöntemdir.
Ürünler veya hizmetler testlerden
geçerek, üretim, tüketim ve bertaraf
özelliklerine göre çevreyi daha az
etkiledikleri tespit edilerek etiket
almaya hak kazanmaktadırlar.
AB Eko-etiket fikri ilk olarak
1987 yılında ortaya atılmıştır.
Eko-etiket yasasının güçlendirilmesi
ve etkinliğinin artırılması için (EC)
1980/2000 7 numaralı yasa ile politik
amacı belirlenmiş ve prensipleri
zenginleştirilmiştir. Bugüne kadar AB
Eko-etiketi, ürünler ile ilgili çevresel
yasaları ve sürdürülebilir tüketim
alışkanlıklarını teşvik eden tek araç
olmuştur. AB Eko-etiketi, Avrupa
Komisyonu tarafından Entegre
Ürün Politikası ve Temmuz 2008’de
kabul edilen Sürdürülebilir Tüketim
ve Üretim ile Sürdürülebilir Sanayi
Politikaları 8 üzerine hazırlanan AB
eylem planı stratejilerini daha da
pekiştirmiştir.
AB Eko-etiketi, Alman Mavi Melek
ve İskandinav Kuğusu gibi ulusal
etiketler ile birlikte iklim değişikliği
ve enerji verimliliği, sağlıklı veya
tehlikeli maddeler vb. birçok önemli
politikanın önünü açmaktadır 9.
* Çevre Dostu Ürün
Eko-etiketleme farklı kategorilerde
yapılabilmektedir. Bunlar, ayrıntılı
etiketleme (toplam çevre etkilerini
değerlendirir), özel etiketleme
(ürünü bir açıdan, enerji ya da su
7 Regulation (EC) 1980/2000 of the European Parliament and of the Council of 17 July 2000 on a revised Community ecolabel award scheme.
8Communication on Sustainable Consumption and Production and Sustainable Industrial Policy Action Plan, COM (2008)
397,16 July 2008.
12
tüketimi gibi belli bir kriter için
değerlendirir), hizmet etiketleme
(turizm gibi) ve ürün etiketleme
(daha çok organik ya da genetiği
değiştirilmiş olan gıdalar için) olarak
sıralanabilir.
Eko-etiket alınmasının faydaları
firmalara ve etiket alınan ürüne
sağladığı itibar ile yeni müşteri
ve pazar fırsatlarına ulaşabilme
kolaylığı olarak sıralanmaktadır.
Dolayısıyla yeni oluşan ve hızla
büyüyen pazardan pay almak ve
mevcut pazar payını korumak
için Eko-etiket başvuruları ticari
bir avantaj sağlamaktadır. Benzer
şekilde, Avrupa’ya nihai ürün satan
ya da ilgili tedarik zincirinde yer
alan firmalara Eko-etiket sayesinde
müşterilerinden çevreye duyarlı
olmaları konusunda talep yaratılmış
olunacaktır. Bu bağlamda da müşteri
kaybını önlemek ve firma imajını
iyileştirmek için bu yöntem ticari bir
fırsat yaratmaktadır 10.
9-10 REC Türkiye Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Yayınları –III Eko-Etiket, Bölgesel Çevre Merkezi (REC),Dr. Hüdai Kara,
2011.
*Karbonsuz
*Sıfır Emisyon
13
ENERJİ VERİMLİLİĞİ
Enerji verimliliği ile sürdürülebilir
üretim, sürdürülebilir tüketim,
endüstriyel ekoloji, entegre kirlilik
önleme ve kontrol, yaşam döngüsü
değerlendirme, eko-verimlilik,
geri kazanım, kaynak kullanımının
azaltılması ve yenilebilir kaynakların
kullanımı kavramları kesişmektedir.
Enerji verimliliği uygulamaları ve
enerji verimliliğini artırıcı faaliyetler,
kaynak verimliliği bakış açısıyla
aslında doğrudan temiz üretim
faaliyetleri kapsamına girmektedir.
İşletmelerde uygulanan temiz
üretim faaliyetleri en geniş haliyle
enerji boyutunu da içermekte, bu
bağlamda enerji etüdü uygulamasını
da kapsamaktadır. Gerek temiz
14
üretim faaliyetleri gerekse enerji
etüdü, benzer yöntemler üzerine
kurulmuş olup, girdi ve çıktıların
kütle/enerji denklikleriyle
değerlendirilmesini içermektedir.
Ayrıca, her iki uygulama sonrasında
da getirilen öneriler, hem enerji
verimliliği hem de temiz üretim bakış
açılarını içeren bütünleşik çözümler
olabilmektedir.
Uluslararası uygulamalara
bakıldığında, UNEP ve UNIDO’nun
“kaynak verimliliği ve temiz üretim”
yaklaşımında enerji verimliliğine
vurgu yapıldığı, temiz üretim ve
enerji verimliliği yöntemlerinin
entegrasyonuna ilişkin kılavuz
ve el kitaplarının yayınlandığı
görülmektedir.
Enerji
verimliliği,
üretim
miktarını ve üretim kalitesini
düşürmeden;
ekonomik
gelişmeyi ve sosyal refahı
engellemeden tüketilen enerji
miktarının mümkün olduğunca
azaltılması demektir.
Üretim ve tüketim süreçlerinde, yani
enerjiyi tükettiğimiz tüm alanlarda
var olan üretim ve kalite düzeyini,
günlük yaşamda sağladığımız
konfor ve yaşam kalitesi seviyesini
azaltmadan mevcut enerji tüketimini
düşürmek, enerji verimliliği için esas
olan noktadır.
Ülkemizde, bina sektöründe %30,
sanayi sektöründe %20 ve ulaşım
sektöründe %15 olmak üzere
önemli düzeyde enerji tasarruf
potansiyeli olduğu tespit edilmiştir.
Sanayi kesimi Türkiye’de birincil
enerjinin %24’ünü, elektriğin
ise %47’sini kullanmaktadır.
Elektriğin yaklaşık dörtte biri de
meskenlerde tüketilmektedir. Bu
veriler enerji verimliliğinde hangi
alanlara odaklanılması gerektiğini
göstermektedir. Sanayi kesimi en
çok enerji tüketen kesim olmakla
birlikte, binalar ve ulaşım da
üzerinde titizlikle durulması gereken
alanlardır.
15
KARBON AYAK İZİ
Çevresel ayak izinin bir bileşeni olan
karbon ayak izi, iklim değişikliği
ile gündeme gelmiştir. Bu kavram,
küresel ısınmada önemli bir payı
olan ve atmosfere insan faaliyetleri
sonucu salınarak sera etkisi
oluşturan gazların çevreye verdiği
zararı hesaplamada kullanılmaktadır.
Karbon ayak izi, küresel ısınma
odaklı olarak Yaşam Döngüsü
Değerlendirmesine dayanmaktadır.
Karbon Ayak İzi kavramı, bir
kurum, kişi, etkinlik ya da ürün
tarafından salınan karbondioksit
ve diğer sera gazlarının (genellikle
ton cinsinden) toplam miktarı
olarak tanımlanmaktadır (Küresel
Ayak İzi Ağı (GFN)11 ve Avrupa
Komisyonu
Ortak
Araştırma
Merkezi (EC-JRC)12.
Karbon ayak izi ölçümü ile ulaşım,
ısınma, elektrik üretimi ve satın
aldığımız ürün ve hizmetlerin
üretimi ve tüketimi neticesinde
atmosfere yayılan sera gazı miktarı
karbondioksit (CO2) cinsinden
hesaplanmaktadır. Karbon ayak
11 http://www.footprintnetwork.org/en/index.php/GFN/
12 http://lct.jrc.ec.europa.eu/pdf-directory/Carbon-footprint.pdf/view
16
izi tüm bireylerin, toplumların,
ülkelerin, firmalar ve kuruluşların
faaliyetleri ile ürün ve hizmetler için
hesaplanabilmektedir.
Bir kurumun karbon ayak izi
denildiğinde; ısınma ve üretim
faaliyetleri gibi süreçlerde oluşan
doğrudan emisyonlar ile elektrik
tüketimi, kullanılan hammaddeler,
değer zinciri boyunca oluşan dolaylı
emisyonlar akla gelmektedir.
Sınai ve tarımsal faaliyetler ile
üretilen ürünlerde ise karbon ayak
izi, ürünün tüm yaşam döngüsü
(hammaddenin çıkarımı, üretimi
ve taşınması, üretimi, dağıtımı,
kullanımı, bertarafı ya da geri
dönüşümü) boyunca oluşan
emisyonların hesaplanması ile
ölçülebilmektedir. Bireylerin karbon
ayak izini hesaplarken, konutlarda
tüketilen elektrik, yakıt ile ulaşımda
kullanılan araba ve uçak gibi
araçların tükettiği yakıtlara bağlı
emisyonlar ile tüketilen ürünlerin
üretiminden bertarafına kadar olan
süreçteki emisyonlar göz önünde
bulundurulmaktadır.
Karbon ayak izi ölçümünde sera
gazlarının etkisi, CO2 Eşdeğeri/
Küresel Isınma Potansiyeli (Global
Warming Potential-GWP) göstergesi
kullanılarak hesaplanmaktadır.
Hesaplamalarda genellikle sera
gazlarından karbondioksit, metan,
azot oksit, hidroflorokarbon/
hidrokloroflorokarbonlar,
perflorokarbonlar ve
sülfürhegzaflorit dikkate alınır. Enerji
kullanımından veya herhangi bir
üretim faaliyetlerinden kaynaklanan
karbondioksit salınım miktarlarının
hesaplanmasında “emisyon
faktörleri” olarak adlandırılan
rakamlara başvurulmaktadır.
hesaplanacak ürünün seçilmesi,
fonksiyonel birimin tanımlanması,
referans akışın oluşturulması ve
sistem sınırlarının belirlenmesi
aşamaları uygulanmaktadır.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği
Paneli’nin (IPCC) tanımına göre
CO2 Eşdeğeri ya da Küresel Isınma
Etkisi (GWP); CO2 haricinde diğer
sera gazlarının belirli bir zaman
süresi için (100 yıl gibi) aynı miktar
CO2’ye kıyasla atmosferde kaç kat
daha fazla ısı tutabilme kapasitesine
sahip olduğunu anlatmaktadır.
Bu gösterge sayesinde, tüm sera
gazlarının etkisi toplanarak ortak bir
birim ile ifade edilebilmektedir.
Ürün karbon ayak izi ölçümünde;
kapsamın belirlenmesi, ayak izi
17
SU AYAK İZİ
Karbon ayak izi tekniğinde;
beşikten kapıya (cradle to
gate) kadar olan süreçler, ham
maddenin çıkarılmasından
ürünün değerlendirmesi yapılan
organizasyonu terk ettiği noktaya
kadar olan süreçleri kapsar. Beşikten
mezara (cradle to grave) kadar
olan süreçler ise ham maddenin
çıkarılmasından ürünün yaşam
döngüsünün sonlandığı bertaraf
aşamasına kadar olan süreçleri
kapsar. Üreticinin tedarikçisinden
tedarik ettiği malın karbon ayak izini
talep ettiği durumlarda tedarikçinin,
beşikten kapıya kadar yani malın
üreticiye teslim edildiği noktaya
kadar olan süreçleri dahil etmesi
anlamlı olmaktadır.
Diğer durumlarda beşikten kapıya
yaklaşımları beşikten mezara
yaklaşımlarının sağladığı bütünselliği
sağlamaktan uzaktır ve özellikle
karbon ayak izinin kullanım ve
bertarafta yoğunlaştığı durumlarda
eksik ve yanıltıcı sonuçlar
verebilmektedir. Dolayısıyla
genellikle ara ürünler için beşikten
kapıya ve nihai ürünler için beşikten
mezara yaklaşımı benimsenmekle
birlikte; yaklaşımlar çalışmanın
amacıyla doğrudan ilgili olmaktadır.
Karbon ayak izi hesaplamasında
kısaca sistem sınırındaki tüm
süreçlerin karbon ayak izi tek tek
hesaplanarak toplanmaktadır.
Her bir sürecin ayak izi de o süreci
oluşturan faaliyet ve akımların ayak
izlerinin toplanması ile hesaplanır.
Faaliyet veya akımın ayak izi,
faaliyet verisi ile o faaliyete ilişkin
emisyon faktörünün çarpımından
oluşmaktadır.
Su ayak izi ilk olarak 2002 yılında
Hoeakstra tarafından öne sürülmüş
ve günümüzde de Su Ayak İzi Ağı
(Water Footprint Network, WFN)
tarafından benimsenen tanımı
kullanılmaktadır.
Su Ayak İzi, bir ürünü üretmek için
kullanılan ve ürünün tüm yaşam
döngüsü (tedarik zinciri) boyunca
ölçülen toplam su miktarıdır
(hacimsel olarak)13.
Öte yandan kimi araştırmacılar
su ayak izini tüketilen su miktarı
(hacimsel) olarak tanımlamak yerine,
‘tüketilen su miktarının çevresel
etkisi’ olarak tanımlamanın daha
anlamlı olduğunu ve hesaplamaların
bir ileri aşamaya taşınarak su
kullanımının etkisinin ölçülmesi
gerektiğini öne sürmektedir.
Ülkeler, bölgeler, şehirler, işletmeler
ve bireylerin su ayak izi ile genellikle,
ülke/ bölge/şehir/işletme/bireyin
belli bir süre içerisinde tükettiği
ürünlerin (mal ve hizmet) üretimi
için doğrudan ve dolaylı olarak tatlı
su kaynaklarından çekilen su miktarı
kastedilmektedir. Ürünün su ayak
izi ile kastedilen; genellikle tedarik
zinciri boyunca ürünün üretilmesi
için kullanılan doğrudan ve dolaylı
tatlı su miktarıdır.
Özellikle son yıllarda WFN’ün
yaklaşımından bağımsız olarak
doğan ve YDD metodolojisini temel
alan yaklaşım, ayak izinden söz
edebilmek için YDD çalışmalarında
esas olan etki kategorilerine
yerel farklılıkları dikkate alan
ağırlıklandırma faktörlerinin
uygulanması gerektiği yönündedir.
WFN’ün yaklaşımı yani su ayak
izini tüketilen su hacmi üzerinden
hesaplamak geniş kitlelerce
kolay anlaşılır olması bakımından
farkındalık yaratma konusunda
daha kullanışlı olmakla beraber,
su kıtlığının yerel yapısını
ihmal etmekte ve farklı coğrafi
ve hidrolojik özelliklere sahip
bölgelerde kullanılan su miktarlarını
birbiri ile karşılaştırmak konusunda
yetersiz kalmaktadır. Öte yandan,
su ayak izinin YDD metodolojisi
ile hesaplanması ise, görece yeni
bir alan olup, YDD’ye ilişkin teknik
uzmanlık bilgisi gerektirmektedir.
13 Water Footprint Assesment Manual, WFN, 2011
18
19
ENDÜSTRİYEL SİMBİYOZ
Dolayısıyla, su ayak izinin nasıl
ölçüleceği, hesaplanacağı ve
tanımlanacağı konusunda bilimsel
çevrelerde bir fikir birliğinden
söz edilememektedir. Ancak,
konunun pratikteki uygulamalarına
kolaylık sağlamak ve bir fikir birliği
oluşturmak üzere Uluslararası
Standartlar Örgütü (ISO) tarafından
2009 yılında başlatılan ve 2013
yılında tamamlanması öngörülen
ISO 14046: Su ayak izi çalışmaları
halen devam etmektedir.
Çevre yönetim sistemleri ve
temiz üretim uygulamalarına
hem kamu hem de özel sektör
bağlamında yapılacak yatırımlar,
endüstriyel kuruluşların çevresel
performanslarını artırmakla
kalmayıp aynı zamanda ekonomik
performanslarını ve kurumsal
prestijlerini de olumlu yönde
etkileyecek, büyüme ve verimlilik
artışlarına katkı sağlayacaktır.
Sürdürülebilir üretim
uygulamalarının yaygınlaştırılması
son derece önemli ve etkin
olmakla birlikte, firma sınırları
içinde kaldığından, çevresel
performansı belli bir düzeye kadar
geliştirilebilmektedir. Daha fazla
kazanım elde edebilmek firma
sınırlarının ötesine geçebilmeyi
ve çoğunlukla firmalar arası
20
işbirliğini gerektirmektedir. Bu
durum, günümüzde pek çok ülkede
uygulamaya geçmiş “endüstriyel
simbiyoz (endüstriyel ekoloji)”
kavramını gündeme getirmektedir.
İlk olarak 1989 yılında gündeme
gelen
“endüstriyel
ekoloji”
endüstri ile doğal yaşam ve
ekolojik sistemler arasındaki
analojiye dayanmaktadır ve
birbirleri ile hem ekonomik
açıdan hem de birbirlerinin
ürün ve atıklarını (madde ve
enerji) kullanmaları açısından
ilişki içinde olan tüm endüstriyel
prosesler ağını simgelemektedir.
Endüstriyel simbiyoz, bağımsız
işletmeleri, daha sürdürülebilir
ve yenilikçi bir kaynak kullanım
yaklaşımı çerçevesinde bir araya
getirmektedir. Bu yapı, malzeme,
enerji, su ve yan ürünlerin fiziksel
değişimi de dahil olmak üzere, her
türlü varlığın, lojistik ve uzmanlık
kaynaklarının paylaşımı anlamına
gelmektedir. Bu sayede sadece
endüstriyel kaynaklı çevresel ve
sosyal problemlerin önüne geçmekle
kalmayıp, aynı zamanda ekonomik
getiri de sağlanmış olmaktadır.
Endüstriyel simbiyoz ayrıca,
Ar-Ge, inovasyon ve kümelenme
faaliyetlerinin yanı sıra, yeni iş
alanları yaratma potansiyeli ile
girişimciliği ve bölgesel kalkınmayı
da destekleyen bir yaklaşım olarak
göz önünde bulundurulmalıdır.
21
KOBİ'LER İÇİN EKO - VERİMLİLİK KILAVUZU
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Verimlilik Genel Müdürlüğü
tarafından hazırlanan ve TÜBİTAK
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Projelerini Destekleme Programı
(1001) tarafından desteklenen
“Endüstriyel Verimlilik ve Çevresel
Performans’ın KOBİ’ler Düzeyinde
Paralel Olarak Geliştirilmesi” Projesi
kapsamında, KOBİ’ler düzeyinde
kolayca uygulanabilecek bir
eko-verimlilik kılavuzu
oluşturulmuştur. Kılavuzun amacı,
KOBİ’lerde düşük yatırımlı ve
kolay uygulanabilir eko-verimlilik
uygulamaları sayesinde kullanılan
malzeme, su ve enerji miktarının
en aza indirilmesine, bunun yanı
sıra atık oluşumunun azaltılmasına
yardımcı olmaktır. Böylece, hem
işletme verimliliğinin, hem de
çevresel performansın artırılması
amaçlanmaktadır.
22
“atık azaltımı ve malzeme
tasarrufu”, “depolama ve
taşıma”, “su ve atık su”, “enerji”,
“emisyon” başlıkları altında
yer alan kontrol listelerinden
oluşmaktadır. Üçüncü bölümde
ise, eko-verimlilik uygulaması
kapsamında izlenecek
aşamalara değinilmiştir.
Kılavuza şu adresten
ulaşılabilmektedir:
http://www.temizuretim.
gov.tr/Files/referansbelgeler/
EkoVerimlilikKilavuzu.pdf
Kılavuz üç bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde eko- verimlilik
uygulamaları ve bu uygulamaların
işletmelere faydaları hakkında bilgi
verilmiştir. Kılavuzun ikinci bölümü,
23
NOTLAR
24
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
Gelibolu Sokak No: 5 Kavaklıdere 06690
ANKARA
Tel: (312) 467 55 90
Faks: (312) 427 30 22
e-posta: [email protected]
internet: http://vgm.sanayi.gov.tr
www.temizuretim.gov.tr

Benzer belgeler

temiz üretim araç ve teknikleri

temiz üretim araç ve teknikleri işlenmesi, ürünün/hizmetin/sistemin ömrünün son aşamasına kadarki süreçleri de kapsamaktadır. Aynı zamanda eko tasarım, diğer ürün tasarım bakış açılarından olan çevre, fonksiyonellik, kalite, güve...

Detaylı