Christopher Prendergast`a Cevap

Transkript

Christopher Prendergast`a Cevap
BAfiLANGICIN SONU
Christopher Prendergast’a Cevap*
Franco Moretti
gh
Christopher Prendergast’›n “Evrim ve Edebi Tarih” içinde yer
alan Grafikler, Haritalar ve A¤açlar’a dair elefltirisi ampirik, teorik ve
siyasal bir do¤aya itirazda bulunmaktad›r.1 Temel anlaflmazl›k fludur: Prendergast’a göre, do¤a ve kültür öylesine karfl›laflt›r›lamaz
yollarla ifller ki, birinin lehine iflleyen evrimsel teorinin bir di¤eri
ad›na çal›flmas› mümkün de¤ildir. Bu kavramsal uyumsuzluk, edebiyat›n evrimsel ‘aç›klamalar›’n›, gerçek tarihsel bir olaya hâkim ol*) NLR (II) 41, Eylül-Ekim 2006.
1) Christopher Prendergast, “Evolution and Literary History” (Evrim ve Edebi Tarih),
NLR 34, Temmuz-A¤ustos 2005; Graphs, Maps, Trees. Abstract Models for Literary History, Londra ve New York 2005 [Türkçesi: Grafikler, Haritalar, A¤açlar. Edebi Teoriye
Soyut Modeller, çev. Ebru K›l›ç, Nurçin ‹leri, Esin Düzel, Agora Kitapl›¤›, 2006] (sözü
geçen makale ile kitap, metin boyunca EET ve GHA olarak kullan›lacakt›r).
168
makta aciz k›lar ve bu aç›klamalar› döngüsel muhakemelere dayanmaya zorlar. Bu analitik bofllukta, pazar kendisini ‘do¤an›n akrabas›’ym›fl gibi gösteren afl›r› bir öneme ihtiyaç duyar; nihai sonuç da
fludur: Grafikler, Haritalar ve A¤açlar’›n “saçma olmayan realizmi...
-sosyal Darwinizme tipik olarak- galip gelenlerin ald›¤› tutumun dili içerisinde h›zla kötüleflir”.2
Tahmin edilece¤i üzere, bu teflhisle ayn› fikirde de¤ilim ve neden
olmad›¤›m› da müteakip sayfalarda aç›klayaca¤›m. Fakat bu cevab›
yazd›¤›m sürede, giderek artan bir derecede (ve huzursuz biçimde)
flimdiye kadar Grafikler, Haritalar ve A¤açlar’da anlatt›¤›m modellerden ve benzer tart›flmalar›mdan nas›l çok az somut sonuçlar ortaya
ç›kt›¤›n›n fark›na vard›m. Ancak oldukça yeni tart›flmalar olduklar›
için, bu gerçek onlar› geçersiz k›lmaz: evet, baz› boflluklar› var, ancak
bana göre eldeki alternatiflerden hâlâ daha iyiler. ‹yi bir yöntem ilginç bulufllar üreterek kendini kan›tlamal›d›r, ve bu makalenin bafll›¤›, ne yaz›k ki, benim halihaz›rda önerebilece¤im tamamen metodolojik bir cevaba dair sab›rs›zl›¤›m› belirtmektedir. La Metodologia e la
scienza dei nullatenenti, diye yazm›flt› Lucio Colletti Marxism and Hegel adl› kitab›nda, yani metodoloji hiçbir fleyi olmayanlar›n ilmidir
(ama ‘hiçbir fleyi olmayanlar’ daha kabad›r ve alayc›l›kla doludur).
Yaz›n›n sonunda daha çok dile getirece¤im ac› bir gerçek.
‹puçlar›
Prendergast’›n bafllang›çtaki yorumlar›, Grafikler, Haritalar, A¤açlar’›n son bölümünde tart›fl›lan dedektif romanlar›n›n ‘a¤açlar›’yla ilgilidir. Ona göre, bu imgeler ‘örtülü bir k›yaslama’y› somutlaflt›rmaktad›r. Doyle, benzersiz ve özel bir flekilde ipuçlar›n› kullanmaya gelir; bu yüzden, onun ipuçlar›n› kulland›¤› yol, süregelen popülerli¤ini aç›klamaktad›r”.3 fiayet ben, Doyle onlar› benzersiz ve özel bir flekilde kulland›¤› için ipuçlar›n› ön planda tutsayd›m Prendergast kesinlikle hakl› olurdu: olay›n seçimi araflt›rman›n sonuçlar›n› önceden
belirliyorsa, muhakeme asl›nda döngüseldir. Fakat bu benim Grafikler, Haritalar, A¤açlar’da ipuçlar›na odaklanmam›n sebebi de¤ildir
(onun temellendirildi¤i bir önceki makalede de öyle de¤ildir): aksi2) EET, s. 61.
3) EET, s. 49; GHA, s 70-78, flekil 29-30.
169
ne, öyle yapt›m, çünkü dedektif romanlar›n›n bütün teorileri, tür’ün
yap›s›n›n tam da merkezine koyar ipuçlar›n›, böylece can al›c› morfolojik de¤iflken olarak onlar› seçerler.4 Conan Doyle ile ipuçlar› aras›nda, baflka bir flekilde ifade edecek olursak, kaç›n›lmaz a priori bir
mukavele yoktur. Ancak ille de bir iliflki aranacaksa, Sherlock Holmes’›n dönemi boyunca, ipuçlar›n›n nas›l düzensiz ve tutars›z bir flekilde kullan›l›yor oldu¤u kayda de¤erdir.5 Fakat Doyle’un çözümü
mükemmeliyetten uzak olsa da, onun rakiplerininkinden hâlâ daha
iyidir, ve bu gerçek onlar›n farkl› kaderlerine iyi bir aç›klama sunuyor gibidir. Okuyucular ipuçlar›n› severler ve bu yüzden rakiplerininkindense Conan Doyle’un hikâyelerini seçtiler.
Okuyucular ipuçlar›n› sevdiler... Fakat Prendergast ‘sevme’yi sevmez. “Okuyucular›n neleri sevdiklerinin evrimsel düflüncede ‘ortam’›n muadili -veya efli-” olarak hizmet etti¤ini do¤ru bir flekilde
fark etmifl oldu¤undan, sonras›nda “teorik bir model infla etmek için
yetersiz oldu¤unu düflündü¤ü zay›f bir yap› iskelesi olarak okuma
pratikleri ve tercihlerinin bu flekilde nitelendirilmesi”ni reddeder.6
Fakat neden zay›f? Seçimin daha da güçlü temsilcisi, ça¤dafl okuyucular›n tercihlerinden baflka ne olabilir ki? Elbette ki yay›nc›l›k ve
da¤›t›m var ve de onlar›n çeflitli ekleri (tenkit, reklamc›l›k, vs.) var;
fakat okuyucular›n tercihlerinin kesinlikle yüzy›l öncesinin kitap
pazar›ndan daha önemli olan sinema endüstrisinde bile, bu harici
bask›lar doru¤unda oldu¤u zaman (yani, flimdilik), gerçek baflar›lar
onlar›n tipik momentine ihtiyaç duymaz. Ancak haftalar sonra -bu
filmi gerçekten çok sevdim- enformel de¤iflim zinciri genel sinema
izleyicisinin büyük ölçüde yerini ald›¤›nda7 baflar›ya ulafl›l›r.
Bu yüz k›zart›c› ‘sevme’ye beni getiren nedir? Mucizevi Göstergeler’den bu yana üzerinde ›srarla durdu¤um ve tekrarlamaya isteksiz
oldu¤um (asl›nda orijinal bir fikir de¤il: Freud, Levi-Strauss, Althus4) “The Slaughterhouse of Literature”, Modern Language Quarterly, Mart 2000, s 212,
218; bundan böyle SL olarak kullan›lacakt›r.
5) SL, s. 215-216; GHA, s. 74.
6) EET, s. 50.
7) “Sinema seyircileri baflar› veya baflar›s›zl›klar› yarat›rlar... neyi sevdiklerini keflfederek... Bu bilgi baflka tüketicilere ulaflt›r›l›r ve talep dinamik olarak zamanla büyür... Baflar› bilgi flelalesinde vuku bulur... Baflar›s›zl›k da kazanma flans› olan bir bilgidir; bu durumda flelale, filmi öldürmüfl olur”: Arthur de Vany ve W. David Walls, “Bose-Einstein
Dynamics and Adaptive Contracting in the Motion Picture Industry”, The Economic Journal, Kas›m 1996, s. 1493. Art›k Arthur De Vany, Hollywood Economics, Londra ve New
York 2004, s. 28 içinde; bilet giflesi baflar›lar›n›n zamansal e¤risinin istatiksel verileri için
bkz. s. 48-64.
170
ser, Orlando, Jameson, Eagleton ve muhtelif baflkalar› bu fikre dair
kendi uyarlamalar›n› sundular), aç›kças› daha karmafl›k olan bir fleyin stenosuydu. K›saca ifade etmek gerekirse, edebi türler, kendi ortamlar›nda bir çeliflkiye hitap eden, kendi formel örgütlenmeleri arac›l›¤›yla hayali bir çözülme sunan sorun-çözücü üslûp araçlar›d›r.
Bu formel örgütlenmeyle ortaya ç›kan lezzet, sadece be¤eni ve hazz›n da ötesinde bir fleydir, daha büyük sembolik ifadelerin flekillendi¤i ve hazmedildi¤i araçlard›r. Detektif romanlar›n›n okuyucular›
ipuçlar›n› ‘severken’, baflka bir flekilde ifade edelim, ipuçlar› taraf›ndan öngörülen yap›, okuyucular›n dünyan›n tamam›yla anlafl›labilir
oldu¤unu hissetmesini sa¤lar ve rasyonelleflme macerayla uzlaflabilir, bireysellik büyük fakat tehlikeli bir fleydir...8
Öyleyse aksi ispatlanana kadar, edebi evrimin okuyucular›n bir
edebi eseri seçmeleri ve onun baz› göze çarpan özelliklerini sevmelerinden, eseri kuflaklar boyu canl› tuttuklar› olgusuyla flekillendi¤i
fikrine arka ç›kaca¤›m. Fakat ‘kan›tlanabilir nedensel iliflki’9 nerede
– okuyucular›n ipuçlar›n› sevdi¤inin kan›t› nerede?
‘Kan›tlanabilir Nedensel ‹liflki’
Okuyucular›n Doyle’u onun ipuçlar›n› kullan›fl› nedeniyle seçtikleri, diye yazar Prendergast, “basit bir biçimde olumlanamaz. Doyle’un baflar›s›n›n bu çerçevede aç›klanmas› mümkündür, ancak daha
derine inildi¤inde, bu baflar›n›n tamamen baflka faktörlerden kaynaklanm›fl oldu¤u da ortaya ç›kabilir (örne¤in, Baker Street’li centilmenin Sherlock Holmes figürüne hayranl›k duymaktan ileri gelir)”.10
Bu da mümkündür tabii. Ama Prendergast neden bir centilmenin
(Holmes olmas› tesadüf de¤ildir) gizemli bir hikâyede bu kadar çok
büyüleyici olabilece¤ini aç›klamad›¤›ndan -halbuki bu tarz bir anlat›da ipuçlar›n› de¤erli k›lan›n ne oldu¤unu biliyoruz- flimdilik sadece bir ihtimal olan sa¤lam bir hipotezi terk etmeye hiçbir sebep göremiyorum. Ve sonras›nda centilmene benzemeksizin, ipuçlar› detektif romanlar›n›n formel bir özelli¤idir ve form edebiyat›n tekrarlanabilir bir ö¤esi oldu¤undan, bir edebi türün kopyalanmas›nda ve
8) Bunun için bak. SL, ve “Clues”, Signs Taken for Wonders [Türkçesi: Mucizevi Göstergeler, ‹stanbul: Metis 2005, çev, Zeynep Altok], Londra ve New York 2005.
9) EET, s. 50.
10) EET, s. 51.
171
uzun süreli var olmas›nda muhtemelen bir rol oynuyordur.11 Yine de
bu ‘kan›tlanabilir nedensel bir iliflki’ midir? Hay›r; ya da en az›ndan,
flimdilik de¤il. fiimdilik sadece bir hipotez, halbuki gerçek bir ispat
kan›tlar› gösterecek; sadece neden okuyucular›n ipuçlar›n› sevdi¤ini
de¤il, onlar› ilk imkânda nas›l ‘görmeyi’ baflard›klar›n› da gösterecek. 1890’larda, hat›rlay›n, yazarlar bile ipuçlar›n›n ne flekilde ifle yarayaca¤›ndan emin de¤ildiler;12 peki öyleyse, okuyucular nas›l ipuçlar›n› seçmeye yetecek kadar belirgin bir flekilde onlar› tan›d›lar?
“Okuyucular bu etkiden tamamen habersiz olarak, formel özelliklerden nas›l da bu kadar etkilenirler?” diye sorar Steven Johnson, kitap
üzerine olan bir yorumda; “Grafikler, Haritalar, A¤açlar soruya dair
sessiz kalm›flt›r”. Ve soru önemlidir: “E¤er ak›l bir formu devfliriyorsa, ve onun fark›nda olmaks›z›n onu tan›yabiliyorsa, bu formel alg›lama eyleminde gerçekten neler oluyor? Nelerin gerçekleflti¤inden
akl› tamamen habersiz k›larak, formun kendisiyle meflgul olan akl›n
içine süzüldü¤ü bir modelin olmas› ilginç olurdu.”13
Çok ilginç olurdu. Fakat ne yaz›k ki bu noktada Grafikler, Haritalar, A¤açlar sessiz kald› do¤rusu: aç›klay›c› bir ‘mekanizma’ bulmak yerine, tart›flman›n tam ortas›na ‘kara bir kutu’ yerlefltirdi14 ve
böylelikle Prendergast flüphecili¤ini do¤rulad›. Geriye dönüp bak›ld›¤›nda, düflünüyorum da muhakemem flu flekilde ilerlemifl olmal›:
Detektif romanlar›nda ipuçlar›n›n verili merkezili¤i ve eski okuyucular›yla Doyle’un baflar›s›, onun ipuçlar›n› kullanmas›n›n okuyucu11) Son y›llarda, bu tür ve üslûp arac›n›n karfl›l›kl› ba¤›ml›l›¤›n›n farkl› baflka örneklerini bulmaktay›m: analitik betimlemeler ve tarihsel romanlar; anlat› boflluklar›n› dolduran yaz›lar, serbest dolayl› söylem, ve s›ras›yla gerçekçi gelene¤in hareketi ve üslûbu; bilinçak›fl› ve modernist ortak dil. Bütün bu durumlarda, bu yeni üslûp arac›n›n Goethe ve
Scott’a, Austen ve Flaubert’e, Doyle ve Joyce’a tarihsel dönüflümün belli bafll› veçhelerini yakalamas› onu gelecek nesiller için sabitlemesine izin verdi: boflluk doldurma yaz›lar›n›n durumunda burjuva hayat›n›n sade düzeninden, Restorasyon Avrupa’s›n›n muhafazakâr düflüncesine (betimleme); modern bireyin sosyalleflmesinden (serbest dolayl›
üslûp) rasyonalizasyonun macera üzerindeki etkisi (ipuçlar›), ve metropoliten uyar›c›n›n ço¤almas›na (bilinçak›fl›). Boflluk yaz›lar›, analitik betimleme, ve serbest dolayl› üslûpla ilgili olarak bkz. “Serious Century”, The Novel, Princeton 2006, Cilt, 1, s. 364-400;
bilinçak›fl› için Modern Epic, Londra ve New York 1996, s. 123-181.
12) SL, s. 213-223; GHA, s. 72-75.
13) ‹lk pasaj Steven Johnson’›n “Distant Reading Minds” makalesi içinde yer almaktad›r
ve www.thevalve.org adresinden ulafl›labilir; ikincisi, özel bir iliflkiyle gerçekleflti.
14) ‘Mekanizma’ ve ‘kara kutu’ terimleri Elster’in Explaining Technical Change’inden gelmektedir: “Aç›klamak bir mekanizma yaratmakt›r, kara kutuyu açmak ve iflin alfabesini,
dahili makinenin çarklar›n› ve tekerleklerini göstermektir... Bir mekanizma nedensel ve
maksatl› ba¤lar›n sürekli ve ard›fl›k zincirini tedarik eder; kara kutu zincirdeki bir boflluktur”, Jon Elster, Explaining Technical Change, Cambridge 1983, s. 24.
172
lar› taraf›ndan alg›lanmas›n› anlatabilecek bir yol olmal›d›r. ‘Olmal›d›r’: bu kara kutudur. Küçük bir teselli de olsa, en az›ndan kutunun
‘içinde’ neyin olabilece¤ine dair bir fikrimiz var: ak›lsal mekanizmalar -alg›lama, ifllem, irade, kavrama- arac›l›¤›yla form, çevresiyle etkileflir (Johnson’›n ileri sürdü¤ü gibi, biliflsel bilimden aç›klamas›
hofl gelebilir). E¤er aç›klanmas› gereken fleyi s›n›rland›rmak de¤ersizse de, bu bir boflluk da de¤ildir: Chomsky’nin ünlü ayr›m›n› kullanacak olursak, bizi neyin ‘gizemli’ oldu¤una götürür ve onlar› ‘sorunlar’a dönüfltürür.15 Ve biraz sab›rla, bütün sorunlar çözülür.
Galiplerin Tarihi mi?
“Çehov’un bütün eserleri aras›nda, onun k›sa öykülerini kapsayan cilt dayanmay› ve gözyafl›n› anlat›r,” diye yazar Viktor fiklovsky
Theory of Prose’da; ve sonras›nda tipik bir böbürlenmeyle flunlar›
söyler: “Sadece yeniden bas›lm›fl olmas› de¤il, yeniden incelenmekte olmas› da Çehov ad›na bir lükstü. Bunu yapan herkes kesinlikle
onun en popüler hikâyelerinin formel olarak en mükemmeli oldu¤unu kabul edecektir.”16 ‘En popüler olan›, formel olarak en mükemmel olan›...’ fiüphe götürür elbette. Fakat mübala¤a Prendergast’›n itirazlar›ndan bir baflkas›na iyi bir bafllang›ç olur: flayet evrim
Doyle’un varoluflunu onun formel tasar›s›n›n üstünlü¤ü -en popüler
olan, formel olarak en mükemmel oland›r- ile aç›kl›yorsa, öyleyse
bütün yapt›¤›, pazardan geçen ‘hükmü yinelemek’tir: “e¤er belli metinler bizim için yitip gidiyorsa, do¤ufltan ma¤lup oldu¤undand›r”.
Fakat “evrimsel biyolojinin himayesi alt›ndaki pazar›n ve do¤an›n
bu flekilde eflitlenmesi”, diye devam eder, “tamamen Sosyal Darwinizmin hareketidir”: ‘galiplerin tarihinin do¤allaflt›r›lm›fl bir temsili’nden fazlas› ya da az› de¤ildir.17
Güçlü kelimeler. Ama yanl›fl anlafl›lm›fl. Ne oldu¤unu anlatal›m:
Edebi olan›n hayatta kalabilme ve unutulmas›n›n ard›nda yatan
15) Dil ve ak›l çal›flmalar›nda ortaya ç›kan iki çeflit konu aras›nda kabaca bir ayr›m
yapmak istiyorum: afla¤› yukar› iyi anlafl›ld›¤›n› düflündü¤ümüz yaklafl›m ve kavramlar›n oluflmas›nda ortaya ç›kanlar ve benim ‘sorunlar’ olarak adland›raca¤›m; ve bafllang›çta biçimlendirildiklerinde oldu¤u gibi bugünde bize mu¤lak gelen ‘gizemler’ olarak adland›raca¤›m di¤erleri: Noam Chomsky, Reflections on Language [1975] New
York 1998, s. 137.
16) Viktor Shlovsky, Theory of Prose [1929] Elmwood Park, IL 1990, s. 57, 61.
17) EET, s. 61-62.
173
mant›¤› aç›klamaya koyuldum; belirli tarihsel olaylar› çal›flt›m; daha
sonra da ne buldu¤umu tarif ettim: yani, hayatta kalan metinlerin
formel ve sembolik olarak ortamlar›na rakiplerinden daha fazla
uyum gösterdiklerini söyledim. Pazarlar›n mümkün olan edebiyatlar›n en iyisini üretmedi¤ini düflündü¤ümden18 -unutulmamal› ki, Avrupa Roman Atlas›’n›n yar›s› 19. yüzy›l Avrupa’s›nda pazar›n bo¤ucu
etkilerini tart›fl›r, ve “Hollywood Gezegeni” (NLR 9) ayn› tart›flmay›
sinema için yapmaktad›r- Holmes’›n baflar›s›n› ac›mas›zca feda eden
karmafl›k anlaml› detektif hikâyeleri bulmaktan keyif duyacakt›m.
Fakat onlar› bulamad›m. Prendergast da bulamad›. Baflkalar› da bulamad›. Öyleyse, ayk›r› bir kan›t›n hepten yoklu¤unda, çok akla yatk›n bir aç›klamay› neden göz ard› etmeliyim? Siyasal düzlemde yanl›fl geldi¤inden mi? Prendergast gibi özgürlükçü bir ruha sahip olan
birisinin böyle düflündü¤ünden flüpheliyim, fakat bu tip bir argüman için baflka sonuç göremiyorum.
Hem sonra, kültürel pazarlar tuhaf yarat›klard›r. “E¤lence endüstrisinde,” diye yazar Sherwin Rosen “The Economics of Superstar”da, ‘hem pazar›n büyüklü¤ü hem de en yetenekli insanlar›n mükafatland›r›lmas› için güçlü bir e¤ilim vard›r”, çünkü “seyircilerin
aras›nda ya da kitab› sat›n alanlar aras›nda on kifli de olsa bin kifli de
olsa, bir oyuncu yahut yazar afla¤› yukar› ayn› etkiyi yaratmal›d›r.
Daha da genel olarak bakarsak, üretim maliyetlerinin (yazma, oynama, vs.) sat›c›n›n pazar›n›n büyüklü¤üne göre oranlamas› artmaz,
[ve] ortak tüketimin z›mni pazarlama ekonomisi, nispeten çok az
sat›c›ya bütün piyasa için hizmet etme imkân› tan›r”.19 Bütün piyasalara hizmet eden çok az sat›c› vard›r; t›pk› Holmes’ün gizemli
mevkiinde oldu¤u gibi. Fakat ayn› sonuca giden iki farkl› süreci çözmek önemlidir: okuyucular üzerine odaklanan ve Doyle’un kendi
rakiplerine nazaran okuyucular›n Doyle’un formel çözümünü seçmesi; ve bafllang›çtaki seçimi pazar›n tekrar tekrar geniflletti¤i bir di¤eri. Okuyucular ve pazarlar, yani, her ikisi de nedensel temsilci,
18) Kültürel pazarlar›n özürlerinin neye benzedi¤i hakk›nda Prendergast’›n bir fikri oldu¤undan flüpheliyim. Burada Tyler Cowen’in In Praise of Commercial Culture’dan
(Cambridge, MA 1998, s. 22, 35) al›nm›fl bir parça var: “Bir CD ya da kitap ma¤azas›nda h›zl› bir gezinme, bugünün müzikal ve edebi zevklerinin artan derecede homojen oldu¤u görüflünü yalanlar... Günümüzün video ma¤azalar›, ‹skenderiye’deki eski Ptolemaik kütüphanenin yollar›n› takip eden modern kültürel baflar›n›n define sand›¤›d›rlar.”
19) Sherwin Rosen, “The Economics of Superstars”, The American Economic Review, Aral›k 1981, s. 845-847. Bunun için galipler bilgi pazarlar›n›n bütün mant›¤›n› kapmaktad›rlar, bkz. De Vany, Hollywood Economics.
174
ama farkl› flekillerde: okuyucular seçmektedir ve sonras›nda pazarlar
büyütmektedir. Doyle, Huan Mee’den ve McDonnel Bodkin’den on
kat daha fazla sat›lmay› hak etti mi? Evet. Yüz kat daha m›? fiüpheli. Binlerce, hatta yüz binlerce kat daha fazla m›? Elbette ki hay›r: bu
çoklu¤un usulünün gerçek morfolojik farklarla yapacak hiçbir fleyi
kalmam›flt›r art›k, sadece yoldan ç›km›fl pazar ekonomileriyle iflleri
vard›r, -daha çok fleyin verilece¤i- gittikçe artan gelir ad› alt›nda ilerleyen pazar mant›¤›yla.
Peki öyleyse, morfolojik a¤açlar ‘galiplerin tarihinin do¤allaflt›r›lm›fl temsillerinin’ mi tecessümleridir? Hay›r; e¤er söylenmesi gereken bir fley varsa, onlar›n farkl›l›klar› üzerinden yakalanan pazar›n
geribildirim döngüsünden önce, Doyle ve rakiplerinin ne kadar yak›n olduklar›n›n gösterildi¤i -do¤ru ama bir yere kadar- ve mübala¤al› bir flekilde onlar›n abart›ld›¤›d›r. “Edebi tarihin potansiyel sonuçlar›n›n çoklu¤unu takip etmeyi ö¤renmeliyiz,” diye yazar Prendergast ve ben bu konuda onunla hemfikirim. Ama bu tam da evrimsel a¤açlar›n yapt›¤› fleydir. Onlara bakars›n›z ve göze çarpan, gerçekte al›nan yol ile al›nmayan birçok yol aras›ndaki yak›nl›kt›r.20 Birilerinin ‘karfl› olumsal düflünme üzerine yarat›c› kavrama’dan daha
iyisini nas›l bulabilece¤ini bilmiyorum.21
Co¤rafyadan Morfolojiye
Prendergast’›n di¤er elefltirisi, kitapta öne sürülen özellikle co¤rafi aç›klaman›n yer ald›¤› serbest dolayl› üslûp a¤ac›d›r. “Co¤rafi
yerinden olma olgusu,” diye yazar, “asla a¤ac›n dallar›n›n filizlenmesini aç›klayacak kadar yeterli bir sebep de¤ildir... E¤er sebepler
20) Erken modern Avrupa’da Giulio Barsanti’nin do¤an›n en yayg›n üç metaforunun
-merdiven, harita ve a¤aç- zekice yeniden inflas›nda temel fark, onlar›n gerçek ve muhtemel sonuçlar aras›ndaki iliflkiyi nas›l gözlemlediklerinde yatar. Merdiven, “tanr›n›n
(do¤an›n) kendi ürünlerini bir seçime göre vücuda getirdi¤ini düflünenler için bir favori metafordur, böylelikle tek bir yolu izlerler”; harita “Tanr›’n›n (do¤an›n) hiçbir seçim yapmad›¤›n› düflünenler taraf›ndan kabullenilir, ve böylelikle her yöne eflit derecede ilerlemektedir”; ve a¤aç “Tanr›’n›n (do¤an›n) ne tek bir yolu seçti¤ini ne de her
yönde ilerledi¤ini düflünenlerin fakat baz› özgül seçimler üzerinde iflleyerek orta yolu
seçti¤ini düflünenlerin favori imgesidir…Bu imgelerden sadece a¤aç tamam›yla a posteriori’yi kurgulamaktad›r”. (Giulio Barsanti, La scala, la mapa, l’albero. Immagini e
classificazioni della natura fra Sei e Ottocento, Florence 1992, s. 77-78; bütün italikler
orijinalinde mevcuttur).
21) EET, s. 61.
175
f›rsatlar›n do¤mas›na ve öngörülemez hallere ba¤l›ysa, o zaman pekâlâ, onlar›n aç›klad›¤› iddia edilen de¤ifliklikleri de, bir vakitte olmas› muhtemel tesadüfü olaylar s›n›f›na sokabiliriz.”22
Bir vakit olmas› muhtemel fleyler, güzel. Fakat a¤ac›n gösterdi¤i
fley -serbest dolayl› üslûbun dünya edebi sisteminde yolculuk etti¤i
gibi- bir yerden baflka bir yere olan fleylerden çok farkl›d›r, çünkü
onun dokusu üzerinde farkl› bask›lar uygulanm›flt›r. Ve bu üslûp
“toplumsal san› ve bireysel sesin tam ortas›na”23 benzersiz bir flekilde yerleflti¤inden, formel metaforlar (birinci veya ikinci kifli; çeliflki,
veya boyun e¤me; komedi veya mutlak ciddiyet) ve sadece co¤rafi
yerinden edilme olgusu de¤il, fakat ayn› zamanda toplumsal konsensüsün flekli (Rusya’da Bat›’da oldu¤undan daha istikrars›zd›r;
Güney Avrupa’da sözlüdür; modernist metropolde bilinçsizlikte gizlenir, vs, vs.) içerisinde jeopolitik çeflitlemeler aras›nda h›zl› biçimde bir ba¤›nt› ortaya ç›kar.
Bunun veya morfolojik yönün içerisinde serbest dolayl› üslûbu
dürten farkl› san›lar: iflte, Prendergast’›n Grafikler, Haritalar, A¤açlar içerisinde bulamad›¤› aç›klama.24 Ve mekân ile üslûp aras›ndaki
bu ba¤›nt›, Ernst Mayr’›n ‘allopatrik türleflme’ teorisine göndermede
bulunmam›n sebebidir: tam olarak teorinin öngördü¤ü flekilde, bütün büyük dönüflümler üslûp araçlar› yeni kültürel bir do¤aya (habitat) girince gerçeklefliyor. Fakat, hay›r. “Bu gerçekten mant›kl› m›d›r,” diye soruyor Prendergast, ‘“allopatrik türleflme’ kavram›yla yorumlaman›n gerçek bir anlam› var m›d›r? E¤er bu, edebi alanda, bir
‘yeni tür’ün ortaya ç›kmas› anlam›na geliyorsa, belli ki yeterince kan›t vard›r... Bir dizi üslûp arac›nda ya da türde yolculuk yapmak, bir
dizi temel türsel-de¤iflimler olmaktan çok daha fazla, bir tür içindeki çeflitlemeler olarak görünür... Moretti’nin kendi formülasyonu bi22) EET, s. 54-55; GHA, s. 81-91, ve flekil 33.
23) GHA, s. 82.
24) Sosyal ortam ile serbest dolayl› üslûp aras›ndaki etkileflimler için bkz. “Serious Century” (Austen ve Flaubert için), Atlas of European Novel (Dostoyevski) ve Modern Epic
(Joyce). Atlas’›n bir bölümü Prendergast’›n Dostoyevski ve Rusya’ya dair sorusunu öngörmektedir: “Özellikle Rusya’ya özgü olacak flekilde, serbest dolayl› üslûbun bu uyum
sa¤lay›c› dönüflümünü orada mümkün k›lan ne vard›r? Rus ba¤lam› -ortam›- bu üslûbun mutasyonuna niçin elverifllidir?” (EET, s. 55) Rusya’ya özgü olan ve dönüflümü
mümkün k›lan fley, Avrupa’n›n “hem içindeki hem de d›fl›ndaki bir ülke”nin jeopolitik
eflsizli¤idir, bu yüzden modern Bat› kültürünü kabul etmez ve onu (Dostoyevski’yle)
gerçek ‘tecrübeler’e tabi k›lar” (Atlas of European Novel, Londra ve New York 1998, s. 2932, ve flekil II). Rusya’n›n Bat› Avrupa karfl›s›nda jeopolitik karars›zl›¤› elbette ki orijinal
bir fikir olamaz; ben sadece onun baz› formel sonuçlar›n›n grafi¤ini ç›karmak istedim.
176
le duraksama içindedir: bir ‘yeni tür’ olarak ‘allopatrik türleflme’ der,
fakat sonra, ‘veya her halukarda yeni bir formel düzenleme’ diyerek
onu hemencecik ayraç içine al›r. Parantez içindeki terimler onlar›n
d›fl›nda kalanlarla eflitlenemez.”25
Evet: iki dizi terim eflitlenmez ve benim tarif etti¤im yeni bir tür
içindekinden ziyade ‘bir tür içerisindeki baz› çeflitlemelerdir’. Öyleyse? Prendergast, burada özgül bir araflt›rman›n sonuçlar›yla, bir teorinin geçerlili¤ini kar›flt›rmaktad›r. Mayr’›n kavram›, bir ortamdaki
de¤iflikliklerin morfolojik yeniliklerin yay›lmas›n› özendirdi¤ini öne
sürer ve bu yeniliklerin türleflmesi en önemli fleydir, ama sadece bir
tanesi de¤ildir. Türleflmeden daha da dramatik olacaksa da, ortamdaki bir de¤iflimin morfolojik yeniliklerin yay›lmas›n› teflvik etti¤ini
buldum. Terminolojik mükemmeliyetin pefline düflmek yerine, üslûp ile mekân aras›ndaki iliflkiye dair çal›flmamal› m›y›z?
Ayr›lma
Buna ve “A¤açlar”›n baz› veçhelerine itirazda bulunarak Prendergast, bir bütün olarak bölümün vaadini sorunsallaflt›rarak bitirir yaz›s›n›: Evrimsel a¤açlar›n -onlar›n ayk›r› dallar›n›n tipik bir örüntüsü- kültürel tarih çal›flmas› için iyi bir model oldu¤unu öne sürer.
“Tarihsel kay›tlar›n ve flu anda gözlemlenebilen durumlar›n kar›fl›m›ndan,” diye yazar Prendergast, “flu aç›kt›r ki, kültür söz konusu
oldu¤unda yak›nsama ezelidir”: ve durum böyleyse -baflka bir ifadeyle, e¤er kültür tamamen farkl› flecerelerle birleflerek de¤ifliyorsaonu ayr›lm›fl bir örüntünün sonucu olarak tan›mlamak sadece yanl›fl de¤il, bütünüyle yanl›flt›r.26
Tarih dersleriyle ilgili flüphelerim var: Unutulmamal› ki, etrafl›ca çal›fl›lm›fl insan eseri olan dil, tart›flmas›z ayr›lman›n bir sonucudur. Yine de, birçok do¤a bilimcisi Prendergast’›n konumunu
paylafl›r ve Stephen Jay Gould ile “Darwinci evrime benzemeksizin... kültürel de¤iflimlerin farkl› geleneklerin birlefltirilmesinden
kuvvetli bir destek ald›klar› konusunda hemfikirdirler”.27 Müzikal
enstrümanlar›n evrimini düflünerek, Niles Eldredge benzer bir sonuca ulaflmaktad›r: “Kültürel ürünleriyle,” diye yazar, “fikir h›rs›z25) EET, s. 58.
26) EET, s. 57.
27) Bkz. GHA, s. 78dipnot.
177
l›¤›, anlafl›lmas› kolay s›n›fland›rmalar› imkâns›z k›lar, evrimsel
‘a¤aç’›n fleklinin neredeyse onulmaz bir flekilde karmafl›k hale gelmesiyle, dallar› adamak›ll› kar›fl›r”.28
Dallar› adamak›ll› kar›fl›r –Grafikler, Haritalar, A¤açlar’da yeniden gösterilen Kroeber’in kültür a¤ac›nda oldu¤u gibi (fiekil 32). Fakat, “basit bir taksonomi akla yatk›n de¤ilse,” diye devam eder Eldredge, “çok seviyeli bir s›n›fland›rma asla mümkün de¤ildir... ‹htiyaç duydu¤umuz fley çok seviyeli ve ölçütlü s›n›fland›r›c› bir flemad›r”. “Kültürdeki ve dildeki filogenleri çal›flt›¤›m›zda”, diye ekler
son zamanlarda yaz›lm›fl bir makalesinde, “analizlerimiz ister istemez çeflitli a¤açlar› üretecektir. Her nüfus için, her biri belirli özelliklere ya da bir dizi özelli¤in tarihine dayanan birçok a¤aç düflünmeliyiz”.29
Belirli özelliklerin tarihini izleyen a¤açlar: ipuçlar› gibi ya da serbest dolayl› üslûp gibi. Fakat baz› kültürel eserlerin asl›nda bu ayr›lma örüntüsü içinde de¤iflti¤ini düflünsek bile, neden böyledir? Çünkü kar›fl›mdan do¤an kültürel ‘melezleflme’ her zaman mümkündür
ve ayr›lmadan daha esnek ve daha h›zl› bir flekilde ifller, öyleyse
ikincisi her koflulda neden oluflur? Neden kültürel de¤iflim daima
birleflme yoluyla oluflmaz?
Antropologlar aras›nda genel cevap, kültürel özelliklerin birleflmesi için nüfuslar›n kar›flmas› gerekti¤idir, bu da her zaman mümkün de¤ildir. (Türkmen tekstillerine dair yeni bir çal›flma, örne¤in, sözü edi28) Niles Eldredge, “Biological and material cultural evolution: are there any true parallels?” François Tonneau ve Nicolas S. Thompson, ed. Perspectives in Ethology, Cilt 13,
Evolution Culture and Behaviour, New York 2000, s. 120.
29) Eldredge, “Biological and material cultural evolution”, s. 126; Carl Lipo, Michael
O’Brien, Mark Collard, Stephan Shennan, “Cultural Phylogenies and Explanation: Why
Historical Methods Matter”, ed. Lipo vd., Mapping Our Ancestors. Phylogenetic Approaches in Anthtopology and Prehistory içinde, New Brunswick ve Londra 2006, s. 15. Benzer
tezler The Origin and Evolution of Cultures’da (Oxford 2005, s. 54) Robert Boyd ve Peter
J. Richerson taraf›ndan ve son zamanlardaki baflka çal›flmalarda da gelifltirildi. Ayr›ca,
kültür tarihinde ayr›lan örüntülerin s›kl›¤›na artan derecede rastlamaya bafllad›k: “‹statikler makro ölçekte kültürel evrimde harmanlanman›n ayr›lmadan daha önemli oldu¤u
hipotezini desteklememektedirler,” diye yazar Mark Collard, Stephan Shennan ve Jamshid Tehrani: “Ortalama olarak, kültürel kütükler biyolojik kütüklerden daha da flebekeli görünmezler” (“Branching versus Blending in Macroscale Cultural Evolution: A Comparative Study”, Lipo, Mapping Our Ancestors içinde, s. 57). Ayn› derlemede, Lee Lyman
ve Michael O’Brien baz› nesne dizilerini -kavanozlar, davlumbazlar, bafll›klar, k›l›çlar- ve
ayr›lman›n harmanlamadan daha s›k rastlanan bir de¤iflim mekanizmas› oldu¤u yerde
evrimsel paradigmadan ba¤›ms›z olarak bir araya getirilen nesneleri tart›fl›r (“Seriation
and Cladistics: The Difference between Anagenetic and Cladogenetic Evolution”, Lipo,
Mapping our Ancestors içinde, s. 71dipnot).
178
len gruplar›n içevlili¤i arac›l›¤›yla baz› formel örüntülerin ›srar›n› aç›klamaktad›r.)30 Fakat fikirleri h›zl›ca ve kolayca her yere gitti¤i modern
dünyada bu cevap oldukça saçma olacakt›r. Dolay›s›yla, soru hâlâ geçerlidir: Neden birleflme kültürel de¤iflim sürecini tekellefltirmemifltir?
Cevap flu gibi gözüküyor: Edebi formlar karmafl›k düzenlemelerdir, birleflmenin ç›plak gözle görülebilen mutasyonu- -öyle gibi görünüyor- gerçekten ciddi bir tehdit: Sembolik yap›lar›n bir gece içinde
ihtiyari de¤iflmeyen kendi içsel mant›klar› var. Geç 18. ve erken 20.
yüzy›llar aras›nda modern roman›n difuzyonunu ele al›n: E¤er bir tane bile varsa, tamamen farkl› geleneklerin düzensiz harmanlanmas›d›r
ve flimdiye kadar, yine ayn› sebepten dolay›, ‘huzursuzluk’, ‘uyumsuzluk’, ‘sorunlar’, ‘yan›ltmacalar’, ‘geçimsizlikler’, ‘yar›lmalar’, ‘imkâns›z
programlar’, ve dahas›yla kuflat›lm›fl bir süreç.31 Çünkü bu birleflmeyle ilgili bir s›k›nt›: potansiyeli her zaman büyük, gerçekli¤iyse tam aksi. Ve ayr›lman›n çok parlak olmayan mekanizmas› de¤iflmenin ve hayatta kalman›n daha güvenli yolunda yavaflça belirir.
Aç›klama, Yorumlama
Grafikler, Haritalar, A¤açlar’›n sonunda, bu üç bölümde tart›fl›lan
modellere geriye dönüp bak›ld›¤›nda, ‘bireysel metinlerin yorumlanmas›na dair genel yap›lar›n aç›klanmas›’nda, hepsinin belli bir tercihi paylaflt›¤›n› gözlemledim. Prendergast fliddetle flu iddiaya karfl›
gelmektedir: Sadece edebi tarih içerisinde yorumlar ‘büyük bir rol
oynar ve oynamal›d›r’ iddias›na de¤il, ayn› zamanda ‘onun ne derece büyük bir rol oynad›¤› argüman›nda (Grafikler, Haritalar, A¤açlar’da), argüman›n kendisinin tamamen do¤rulanmamas›na’da.32
Bir hususta, kavramsal düzeyde farkl› olmas› gereken iki konuyu
bozdu¤u için benim gözlemim kesinlikle yanl›flt›r: (nedensel) aç›k30) Jamshid Tehrani ve Mark Collard, “Investigating Cultural Evolution through Biological Phylogenetic Analyses of Turkmen Textiles”, Journal of Anthropological Archeology,
Cilt 21, no.4, 2002, s. 456.
31) Bu morfolojik açmazlara dair bkz. “Conjectures on World Literature”, NLR I, Ocafiub 2000, s. 62-63. Küçük seviyede, erken 19. yüzy›l›n örnek befl y›l› içinde (1800-I,
1814-1815, 1830) Britanya’daki bütün romanlar›n ortaya ç›kmalar›n› analiz eden henüz
tamamlanmam›fl bir çal›flmada, bu makalenin makro tarihsel bulufllar› art›k do¤ruland›.
fiimdiye kadar en ilginç sonuç, bu bafllang›çlar›n kaç›n›n farkl› sosyal konvansiyonlardan ö¤eleri bir arada harmanlamaya çal›flt›¤›d›r –ve bu hiddetli çabalar›n ne s›kl›kla birleflmeye dair tertipsizlik, anlafl›lmazl›k ve sonunda bir unutulmayla sonuçland›¤›d›r.
32) GHA, s. 91; EET, s. 45.
179
lama ile (teleolojik) yorumlama aras›ndaki fark ve genel kurallar›
keflfetmek için harcanan ‘yasamal›’ çaba ve bireysel durumlar›n özgüllü¤ünü hesaba katan ‘kifliye özgü’ arzu aras›ndaki fark.33 Öyleyse
bu sefer Paul Ricoeur’ün Freud and Philosophy’de flekillendirdi¤i terimleri göz önünde bulundurarak yeniden deneyelim. Biraz basitlefltirirsek, Ricoeur için, yorum iki anlam aras›nda iliflkiyi kuran fleydir:
‘A’n›n nas›l asl›nda ‘B’ anlam›na geldi¤ini gösteren bir ifllemdir. Tevrat’taki anlat›n›n ‘gerçek’ anlam›, saçma hayalimsi bir imgenin, mutlak yasaklanm›fl arzunun etik bir normu de¤ildir. Görünüflte iki anlam ne kadar iliflkisiz olursa olsun, yorum bir anlam› di¤erine dönüfltüren ya da onun gibi anlafl›lmas›n› sa¤layan az veya çok sistematik bir faaliyettir.
Yorumlama anlam› anlamla iliflkilendirirken, aç›klama için anlam sadece hikâyenin yar›s›d›r. Ricoeur’ün paradigmatik örne¤inde
(Freud’un Traumdeutung’u), metnin, rüyalar›n çifte anlamlar›n›n
-sakl› olan›n görünenle iliflkisinin yorumlama taraf›ndan tan›mland›¤›- oldu¤u semantik alan›n d›fl›ndaki bir hareketi ifade etti¤i aç›klaman›n kendisi, ‘sadece güçlerin uzlaflmas› olarak ifade edilebilecek
olan flekil bozuklu¤u ya da flekilsizli¤in etkisi olarak’ yeniden tan›mlanm›flt›r.34 Anlamlar› flekilsizlefltiren güçler: biraz sonra buraya dönece¤im. fiimdilik, Ricoeur’ün tasla¤›n› çizdi¤i epistemolojik iliflkiye odaklanal›m. “Rüyalar›n Yorumu’nda,” diye yazar, “sistematik bir
aç›klama, sürecin sonunda yer al›r... bu sadece yorumlama eylemi
içerisinde ve arac›l›¤›yla ulafl›labilirdir. Aç›klama, bu yüzden, aç›k
bir flekilde yorumlamaya tabidir”. Aç›klama yorumlamaya tabidir; fakat nedense iki sayfa sonra flöyle der: “Yorumlama, bütünüyle farkl›
bir düzenin kavramlar›n› kullanmadan geliflemez, enerji kavramlar›n›.
Yorumlaman›n ilk hizmetine -yani, üstü kapal› bir flekilde tatmin
edilen düflünceleri, fikirleri, istekleri keflfetmek-, hayal dünyas›n›
oluflturan ve hayal dünyas›n›n manifesto hoflnutlu¤uyla ‘yer de¤iflmesi’ne ve ‘çarp›t›lmas›’na yol açan mekanizmalar› düflünmeden ulaflabilmek imkâns›zd›r.”35
33) Bir fleyden kesinlikle emin olal›m ki, (Weber’in tarihsel aç›klama görüflü bunun kaç›n›lmazl›¤›n da ötesinde bir fley oldu¤unu kan›tlasa da) nedensel aç›klama ve yasamal›
modeller aras›nda bir gönül ba¤› vard›r, t›pk› teleolojik yorumlama ve kifliye özgü tesir
aras›nda (yorumbilim tarihinin bol kan›t sundu¤u) bir ba¤ oldu¤u gibi.
34) Ricoeur, Freud and Philosophy, s. 88, 90.
35) Jonathan Culler, The Pursuit of Signs, Ithaca, NY 1981, s. 6.
180
Yorumu önvarsayan aç›klama, aç›klamay› önvarsayan yorum.
Dolay›s›yla, Prendergast hakl›d›r: Edebiyat çal›flmalar›nda yorumlama büyük bir rol ‘oynamal›’d›r. Ancak Grafikler, Haritalar, A¤açlar’da benim vurgulamak istedi¤im nokta, genel ilkelerden ziyade
somut praksisle ilgilidir. “Elefltiriye karfl› duran birçok hizmet vard›r,” diye yazm›flt› Jonathan Culler bir süre önce, “edebiyat anlay›fl›m›z› ilerletmek için baz› fleylere ihtiyac›m›z vard›r, fakat ihtiyac›m›z olmayan tek fley, edebi eserlerin fazla yorumlanmalar›d›r”.36
Fazla yorumlamalara ihtiyac›m›z yoktur –Culler’› demek istedi¤imi
anlatmak için kullan›yorum, onlar›n söyleyecek bir fleyleri olmad›¤› için de¤il, fakat genel olarak söylemeleri gerekenleri çoktan söyledikleri için. Anlam ve anlam iliflkisine dair birçok çal›flma tamamlanm›flt›r; özellikle anlamlar ve güçler üzerine çok çal›flma vard›r.
Bunlardan baz›lar› harikad›r elbette ve baz› durumlarda Lukacs’›n
Tarihi Roman veya Watt’›n Roman›n Do¤uflu’nda oldu¤u gibi- onun
hakiki temellerinin (ço¤unun) reddiyle hayatta kalmaktad›rlar. Fakat söylenecek bir fley kalmad›¤›nda, edebi çal›flmalar›n durumu
Chomsky’nin Reflections on Language kitab›ndan bir sayfay› hat›rlat›r: “Afla¤› yukar›, biliflsel yap›larla ilgilendi¤imiz zaman... sorunlarla karfl›lafl›r›z, gizemlerle de¤il. ‹nsanlar›n bu biliflsel yap›lardan nas›l yararland›klar›n› ya da nas›l ve neden seçim yapt›klar›n› ve neden öyle davrand›klar›n› sordu¤umuzda ... davran›fl›n nedenselli¤ini sordu¤umuzda, hiçbir ilerleme olmam›fl gibi geliyor bana, yani
karanl›¤›n içinden nereye hareket edemeyece¤imizi bilemedi¤imiz
geçmiflteki gibiyiz.”37
Karanl›¤›n içindeki gibi... Lukacs ve Watt’la karfl›laflt›r›ld›¤›nda
18. yüzy›l›n anlat›s›na veya erken tarihsel romanlara dair epey fley
biliyoruz; ama ‘davran›fl›n nedenselli¤i gibi bir konuda’ çok az fley
biliyoruz. Böyle bir durumda, aç›klamaya karfl› yorumlamay› savunmak, olay›n esas›n› kavrayamam›za sebep olur: Gerçek meydan okuman›n veya hakiki devrim umudunun nereden kaynaklanabilece¤i,
nedensellik dünyas› içinde veya büyük ölçekli aç›klamalarda mevcuttur. Gerçekten ihtiyac›m›z olan fley, The Rise of Novel’a benzer daha fazla kitapt›r.
36) Jonathan Culler, The Pursuit of Signs, Ithaca, NY 1981, s. 6.
37) Chomsky, Reflections on Language, s. 138.
181
Bilgi, Elefltiri, Özelefltiri
Bu makaleyi, flimdiye kadar tart›fl›lm›fl olanlardan farkl› bir itiraz› ele alarak tamamlayal›m. 2003’te Grafikler, Haritalar, A¤açlar’›n
eski bir uyarlamas›n› bir dizi ders olarak dinledikten sonra Robert
Schwarz, edebi sistemden ortaya ç›kan bu örüntülerin ilginç oldu¤unu ve Darwinci bir tarihin kesinlikle dünyan›n flu anki durumuna
uygun oldu¤unu gözlemlemiflti. Fakat böyle bir edebi tür yine de
toplumsal elefltirinin bir formu olmaya çal›flm›fl m›yd› –veya bu projeyi tamamen terk mi etmiflti?
Dürüstçe ve radikal biçimde Schwarz’›n kelimeleri, 1970’lerin geç
dönemde yaflanan, k›sa süreli ama (‹talya’da) yo¤un bir ‘Marksizm
elefltirisi’ tart›flmas›na h›zla geri götürmüfltü beni. Bu konu kan›mca,
Colletti’nin ‘tarihsel materyalizmle ilgili sorunun tarihsel materyalizmin gerçekten materyalist olmad›¤›’ düflüncesiyle flekillenmifltir: Tarihsel materyalizmin tarih görüflü teleolojiyle doludur büyük ölçüde
ve onun kategorileri yanl›fllanabilirlik testine dayanabilmek bak›m›ndan oldukça diyalektiktir. Bu derin düflüncelerin ard›ndan, sahih materyalist yöntemin ve test edilebilir bilginin takibi gittikçe daha fazla
benim ilgimi çekmeye bafllad›, ta ki benim tarihsel çal›flmam›n daha
güvenilir ö¤elerini -yavaflça va görünmez biçimde- gölgelemeyi b›rakana kadar. Metodoloji elefltirinin yerine geçer. Schwarz’›n kelimeleri de ani bir sars›nt› yarat›r: Yolumu mu kaybediyorum?
Cevap vermeye çal›flmadan önce Schwarz’›n duruma dair, Machado de Assis üzerine eserinden ortaya ç›kan kendi pozisyonuyla ilgili küçük bir özet geçelim. Machado’nun dahiyane ifli -yeni bir parçada böyle yazar- anlat›sal bir bak›fl aç›s›n›n de¤iflikli¤i içinde bulunmaktad›r; ilk bak›flta oldukça flafl›rt›c› görünmesine ra¤men, Brezilyal› yönetici s›n›f›n en kötü s›rlar›n› teflhir etmesine izin vermifltir: “‹tirazlar› hiçbir yerde geçerli olmayan zay›flar›n yan›nda olan
bir anlat›c›n›n yerine, sadece sosyal adaletsizlik ve onun faydalar›ndan yana olan birisi de¤il, ayn› zamanda yüzsüzce yönetenlerden olmay› arzulayan bir anlat›c› tertiplemifltir. Rüzgâra kap›lmak i¤renç
gibi gözükebilir, fakat ilk göründü¤ünden daha da parçal›d›r. Yüksek bir sanat becerisiyle elde edilen fley, görünüflte kabul etti¤i özel
bak›fl aç›s›n›n bütünüyle samimi bir keflfidir.”38 Benimsenen bak›fl
38) “A Brazilian Breakthrough”, NLR 36, Kas›m-Aral›k 2005, s. 102.
182
aç›s›n› teflhir etmek için, belki de -A Master on the Periphery of Capitalism’in sonunda ortaya kondu¤u gibi- bütün bir ars critica’y› son
sözü içerisinde küçültmek- ‘taklit etmek’ gerekmektedir.39 Burada
italiklerin anlam›, ayn› zamanda Machado’nun gerçe¤e uygun biçimde Brezilyal› elitin do¤as›n› yeniden üretmesidir (kelimenin genel
anlam›yla ‘taklit etmek’), ayn› zamanda ac›mas›z elefltiriye kendisini
aç›k b›rakan bu özellikleri vurgulamaktad›r (‘taklit etmek’, Brechtci
bir yabanc›laflma olarak vurgulanm›flt›r). Bu yüzden, onun romanlar›n›n formu, ‘yap›sal bir küçültme’ (Antanio Candido) veya mevcut
toplumsal iliflkilerin bir ‘soyutlamas›’ (Schwarz) olarak ifller: toplumsal bütünü sezisel olarak yakalamay› ve ayn› zamanda onu yarg›lamay› mümkün k›lan bir sentez.40
Toplumsal iliflkilerin soyutlamalar› olarak form. “Haritalar›n toplumsal çeliflkiler ile edebi form aras›ndaki do¤rudan, neredeyse dokunulur iliflkiyi a盤a ç›kard›¤›” Grafikler, Haritalar, A¤açlar’›n ikinci bölümü ayn› dalga boyunda ifllev görür.41 Fakat kitaplar›n ço¤u,
güç ile form aras›ndaki etkileflimin edebi tarihin ‘uygun’ nesnesinin
daha soyut yöntemsel sorunlar›na yol açt›¤› bir yolda ilerlemektedir.
Tan›mamakla beraber, Krzysztof Pomian’›n bir sayfas› benim yapabilece¤imden çok daha iyi aç›klar bu durumu. “Demografik bir evrim olsun ya da olmas›n,” diye yazar L’Ordre du Temps’te, “ölüme,
cinselli¤e, bedene, okuryazarl›¤a, güç iliflkilerine, kentlere dair tutum... ça¤dafl tarihçiler taraf›ndan çal›fl›lan fleyler her zaman kurgulanmaktad›r. Bunlar ayn› zamanda görünmeyen fleylerdir, kimse onlar› görmemektedir, veya kimse onlar› görmüfl olamaz anlam›nda...
39) “Gerçek karfl›tl›¤›n›n flimdi bu kadar revaçta olmas›n›n birilerine düflündürtebilece¤inin aksine, tamamen elefltiri duyusuyla dolu olan tarihsel mimesis taflral›l›¤a, ulusalc›l›¤a ya da gerili¤e yol açmaz. Ve flayet entelijansiyam›z›n bir k›sm›, gelmifl geçmifl Brezilya yazarlar›n›n baflar›lar›n› ve evrenselli¤ini, bu yazarlar›n ülkelerince ça¤dafl dünyaya
soktu¤u sistematik adaletsizlikten hat›r› say›l›r bir mesafeden hayal ediyorsa, bu hem tarihsel olan bir körlük hem de Machado’nun taklit etti¤i az ya da çok samimi olmayan yüzeysel bir ars›zl›k sayesinde gerçekleflmelidir”, Roberto Schwarz, A Master on the Periphery of Capitalism [1990] Durham, NC 2001, s. 164.
40) Aç›ksözlülü¤ün, üslûpçulu¤un ve elefltirinin benzer bir birleflmesi, yüksek burjuva
sanat›n›n di¤er Marksist yorumlar›ndan ortaya ç›kar: Örne¤in, Baudelaire üzerine Benjamin, Heine ve Flaubert üzerine Oehler; Schönberg üzerine Adorno, veya Manet üzerine T.J. Clark. Bütün bu durumda Lukacs’›n çökmeye dair dönemsellefltirmesi tam tersine çevrilmifltir: Haziran katliamlar› sonras›ndaki burjuva evreninin çeliflkileri, burjuvan›n varl›¤› için derin bir afla¤›lamayla tahrik edilmifl ve görünmez bir biçimde (gerekti¤inde gerçekçi olmayan bükülmelere de izin veren) estetik alan›n yeni otonomisi içerisine s›¤›nm›fl realistik bir tahrikin keskinlefltirilmesini teflvik eder.
41) GMT, s. 64.
183
dizilenme ve zaman›n uzun sürelerinin kullan›m› sayesinde, tarihçiler yaflanm›fl deneyimlerin hiçbir zaman muadili olmam›fl fleyler
meydana getirdiler.”42
Yaflanm›fl deneyimlerin muadili olmam›fl fleyler: iflte Grafikler,
Haritalar, A¤açlar’›n muadili budur. Befl farkl› ülkede roman›n do¤uflunun grafi¤i ve Britanya edebiyat›n›n kuflaksal döngüleri; köy
öykülerinin döngüsel örüntüleri ve ipuçlar› ve serbest dolayl› söylemin a¤açlar›: bu imgelerin temsil etti¤i fley, kimse onlar› hiç görmedi mi, sorusudur. Fakat flayet onlar› kimse göremiyorsa, neden onlardan rahats›z olsunlar? Bana göre cevap fludur: Bildi¤imiz edebi
gelenekle net bir k›r›lmaya iflaret ediyorlar. Grafikler, Haritalar,
A¤açlar’›n ‘görünmeyen nesneleri’ içinde, edebiyat sadece al›fl›k oldu¤umuzdan farkl› görünmekle kalmaz, ayn› zamanda art›k tarihçiye konuflmaz: Do¤ru soru sorulana kadar, kusursuz biçimde sessiz
-hatta hareketsiz- kal›r. Böylelikle, özne ile nesne aras›nda kurulan
epistemolojik de¤iflkenlik, elefltiriye elveriflleri tohumlar› ve potansiyelleri kapsar.
Elefltiri için mi? Hem evet, hem hay›r. Yabanc›laflm›fl bir gelene¤in bizi yeni, riayetsiz bir hipoteze ulaflmakta özgür b›rakt›¤› ölçüde, evet. Ama Schwarz’›n akl›ndaki gibi bir elefltiri tipi olarak kal›rsa hay›r veya pek de de¤il. Anlamak için yöntemsel soyutlamalar›n semavi zarafetine veda edilmeli ve toplumsal tarihin karmakar›fl›k gerçeklerine dönülmelidir. Benim yapmay› planlad›¤›m kesinlikle budur.
(Türkçesi: Nurçin ‹leri)
42) Krzysztof Pomian, L’Ordre du temps, Paris 1984, s. 31.
184

Benzer belgeler