BAĞIMSIZLIK ŞAİRİ MEHMET AKİF Özgürlük… Bir vatanı vatan
Transkript
BAĞIMSIZLIK ŞAİRİ MEHMET AKİF Özgürlük… Bir vatanı vatan
BAĞIMSIZLIK ŞAİRİ MEHMET AKİF Özgürlük… Bir vatanı vatan yapan en önemli şey özgürlük değil midir? Hangi millet bir başka milletin himayesi altında yaşayabilir ki? Özgürlük… Milletimizin yüzyıllarca sahip olduğu ve korumaya çalıştığı değer. Bağımsız yaşamamaktansa ölmeyi tercih eden bir milletin ; “Ya istiklal, ya ölüm.” diyerek koruduğu kutsal emanet. Milli marşımıza yansıyan ruh da bu değil mi? “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.” derken şair, millet olarak boynumuzun asla başkası karşısında eğilmeyeceğini belirtmiştir. Bağımsızlık şairi Mehmet Akif; tam da bu duygulara ihtiyacımız olduğu dönemde yaşamış, büyük bir şairdir. Ne anlamlı dizeler kağıda dökülmüş onun kutlu kaleminden, ne ana kuzularından bahsetmiştir, ne yiğitlerden… Her bir kelamı ile gönlümüzü kor gibi yakmış ve içimizdeki bağımsızlık aşkını körüklemiştir. Yıllar sonra bile okurken o dizeleri aynı duyguyu hissediyoruz içimizde. Okuduğumuz her kelime, her hece gözümüzden damla damla yaş düşmesine sebep olsa da içimizdeki bağımsızlık aşkı yıkılmadan dipdiri duruyor. Ülkemizin güçlü devletlerce istilası döneminde yaşamış olan Mehmet Akif bu durumdan kurtulmanın yollarını arayanlardan biridir. Dönemin gazetelerinde yazılar yazarak, camilerde vaazlar vererek insanları bağımsızlık mücadelesine davet etmiştir. Milli mücadelenin isimsiz birçok kahramanı bu yazı ve vaazlardan etkilenerek Mustafa Kemal’in başlattığı mücadeleye canı gönülden katılmıştır. Savaştan bıkmış olanlar bile yeniden güç bularak cepheye koşmuştur. Mehmet Akif bağımsızlığın sadece toprak elde edilerek sağlanmayacağını biliyordu. İnsanları bir toprak parçasını vatan yapan değerler için milleti mücadeleye çağırıyordu. “ Bu ezanlar- ki şehadetleri dinin temeli / Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.” dizelerinin sahibi Mehmet Akif insanları bayrak, ezan gibi değerler için mücadeleye davet etmiştir. Mehmet Akif’in tek bir dizesinden anlar insan. Anlar vatanının, bayrağının, bağımsızlığının kıymetini. Cephedeki Mehmetçik gibi… Yeri gelir alnından damla damla ter düşer yere, yeri gelir soğuktan uyuşur silah tutan eli. Yine de tek bir yürek olur savaşırlar sadece vatan için, bağımsızlık için. Onların cephedeki kahramanlıklarını ustaca dizelere döken kişidir Mehmet Akif. Milleti milli mücadeleye çağırdığı Kastamonu vaazında şöyle diyor Mehmet Akif :” Milletler topla, tüfekle, tayyarelerle yıkılmaz. Milletler ancak aralarındaki bağlar çözüldüğü zaman yıkılır.” İşte şimdi bizler bağımsızlığımızın kıymetini bilmeli, ona sahip çıkmalı ve bağısızlık aşkını gelecek kuşaklara aktarabilmeliyiz. Mehmet Akif ruhunu, Mehmet Akif’in bağımsızlık aşkını anlamalı ve yaşamalıyız. Bağımsızlık şairi Mehmet Akif’e biz de şöyle sesleniyoruz: “Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? / Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın. Derya KERTİŞ 8/A 12 GÜZEL AHLAK HZ. MUHAMMED Ahlak demek Doğru yol demek Cennet için Uğraşmak demek Yaşama kaynağımız sensin Peygamberim Alemleri nurlandırdın Efendim Resulullah sana muhtaç küçük kalbim Sarstı alemleri kutlu doğumun Peygamberim Allah gönderdi Hz.Muhammed’i Bütün ömrü boyunca Güzel ahlakı hedefledi Dünyada ahirette hep seninle beraberim Efendim Canım Peygamberim Muhammed’im Güzel ahlakın şimdi dilinde herkesin Keşke seni ben de görebilseydim. Güzel hadisleriyle Bizlerle birlikte Ahlakı anlatır Mutlu olalım diye Sana canım Peygamberim Muhammed’im Yüzüne söyleyebilseydim Efendim. Her zaman kalbimdesin Hazreti Muhammed ‘im son Peygamberim. Ailesine karşı Güzel ahlaklı Müslümanlara karşı Sevgi ve saygılı Rüveyde CALKAZANOĞLU Ahlak deyince Aklıma ilk o gelir Allah’ın gönderdiği En son peygamberdir. 6B Özlem GÜLER 5A 17 TASARRUF Dünyada israf olmamalı, Tasarruflu olmalı. Eğer gerekli değilse, Işığı açık bırakılmamalı. TASARRUF Harcadığın tüm şeyler Zarar olur geri döner Sen de tasarruf edersen Cebine bol para girer Doğal kaynaklar bitmesin, Enerjimiz biriksin. Sularımız tükenmesin, Dünya çöle dönmesin. Petrol çok az dünyada, Keşke israf olmasa. Ekmekler çöpe atılıp, Yenisi alınmasa. Damlaya damlaya göl İnsanlar mutlu olur Onları sen mutlu edersen Sevabın çok olur Sular israf olmasa, Musluklar onarılsa. Tutumlu olup da Kumbaramız para ile dolsa. Seni de mutlu edersem Bana mutluyum dersen Seni israf etmeden Kullanırım canım ampul Odun kömür kullanımı, Daha az olsa. Ağaçlar kesilip de Kağıtlar israf olmasa. Elanur TABAKLI 5 A Kağıttan,sudan, Işıktan,zamandan, Tasarruf edilmeli, Petrol ve doğal gazdan Aysu BODUROĞLU 5 B 18 BUĞDAY TANESİNİN SERÜVENİ Merhaba arkadaşlar ben bir buğday tanesiyim. Biliyorsunuz ki ülkemizde çok fazla ekmek israf edilmektedir. İşte ben şimdi size ufacık bir buğdayın nasıl koca bir ekmeğe dönüştüğünü anlatacağım. Bir gün çuvallarla bir tarlaya götürüldük. Ne oluyor diye düşünürken mevsimler bize ipucu verdi, ekilme zamanımız gelmişti. Ben ve bazı arkadaşlarım hep beraber toprağa ekildik. Daha sonra toprakla beraber karışmamız için sürüldük. Önceden bu iş öküzler yardımı ile yapılırdı ama şimdi ise aletler sayesinde bu iş daha kolay yapılabiliyor. Veeee büyük değişim başlıyooor. Artık koca koca başak olma zamanı geldi. Bu uzun yolculukta güneşe, kara, yağmura, sıcağa ve soğuğa ihtiyacımız var. Uzun bir yolculuğun ardından yeniden yeryüzü ile buluştuk. Gerekli besini aldıktan sonra bitki örtüsünün üzerinde yeniden tomurcuklanarak filizlendik. Küçücük bir buğday tanesi iken şimdi koca koca başaklar olduk. Yeterli bir şekilde olgunlaştıktan sonra biçilme vaktimiz geldi. Bu işte önceden tırpan adı verilen keskin aletle biçilirdi ama artık biçerdöver adı verilen aletle biçilir bu alet aynı zamanda başaklardan ayrılıp tanecikler haline gelmemizi sağlıyor. Sonra tanecikler halinde çuvallarla un fabrikalarına taşınıyoruz ama eskiden su değirmenlerinde öğütülüyormuşuz. Sonra da ekmek halinde fırınlara hatta sofralarınıza kadar geliyoruz. Arkadaşlar size de anlattığım gibi bir ekmek kolay kolay sofraya gelmiyor. Kaç tane aşamadan geçtikten sonra karşımıza ekmek olarak çıkıyor. Yani bir buğdayı ekmeğe dönüştürmek bakkaldan alıp gelmeye benzemez. Ekmeklerinizi israf etmeden yemeliyiz. Ülkemizde yılda tonlarca ekmek israf ediliyor. Boşa giden paralarla neler yapılmazdı ki? Bu yüzden ekmeklerimizi asla israf etmemeliyiz, yiyeceğimiz kadar almalıyız. İleride israfsız bir günde görüşmek üzere... Elif EMİRMUSTAFAOĞLU/ 6 A (‘’EKMEK İSRAFI’’ konulu kompozisyon yarışması il ikincisi) 19 KUTLU DOĞUM HAFTASININ BİZİM İÇİN ÖNEMİ Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (s.a.v) 571 yılında , 20 Nisan Pazartesi günü dünyaya gelmiştir. Hicri ve Miladi takvimin arasında farklılıklar olduğu için bu tarih her yıl değişiklik göstermektedir. Biz de Peygamber Efendimizin doğumunu bir gün değil, bir hafta boyunca kutlarız. Buna da “Kutlu Doğum Haftası” denir. Kutlu Doğum Haftası biz Müslümanlar için çok önemlidir. Bu hafta içerisinde bol bol Peygamberimizi anmalıyız. Onun merhametini, şefkatini, sevgisini, alçakgönüllülüğünü, saygısını kendimize örnek almalıyız. Kutlu Doğum Haftası’nda Peygamber Efendimiz’in yaşadığı zorlukları da hatırlamalıyız. Bu zorluklar karşısında nasıl sabredip isyan etmediğini de unutmamalıyız. Çünkü biz Peygamberimiz gibi büyük zorluklar çekmiyoruz. Çok rahat bir şekilde hayatımızı sürdürüyoruz. En ufak bir güçlükte bile sabretmeyi bilmeden isyan ediyoruz. Oysa ki Peygamber Efendimiz’in yaşadıklarının onda birini bile yaşamıyoruz ki… Aslında bu Kutlu Doğum Haftası kendimiz için de bir avantajdır. Çünkü Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (s.a.v)’in güzel ahlakını hatırladığımız için kendimizi de değerlendirme şansı buluruz. İyi ve kötü yönlerimizi hatırlamış oluruz. Bu da bizi iyi bir insan olmak için çaba sarf etmeye teşvik eder. İşte bu yüzden Kutlu Doğum Haftası’nı kendimiz için en iyi ve doğru bir şekilde değerlendirmeliyiz. Peygamberimizi ve bizim için yaptığı bunca şeyi unutmamalı, onu sadece bir hafta değil her gün anmalıyız. İrem TABAKLI 7 B 20 RAMAZAN MANİLERİ Önemlidir sahura kalkmak Kalkıp oruç tutmak Ne mutlu bizlere Yeni sevap kazanmak Sinem KAYAOĞLU/7-B Şehr-i Ramazan merhaba Bizlere verdin sefa Rabbimize şükür olsun Her nefeste binler defa Harun KIZILKAYA/7-A Bak şimdi ezan okunuyor Misafirler gelirken tatlı getiriyor Doya doya yiyip içiyoruz Gönüller oruçla tatmin oluyor Hatice UÇAR/7-B Ramazan ı şerif geldi İnsanlara huzur verdi Orucunu sakın bozma İftara az kaldı Sevim DANACI/7-A Hanım kızlar kalktınız mı? Baklavayı açtınız mı? İşte geldi vakt-i sahur Şerbetini kattınız mı? Zehra BAKAR/7-A Davulcu geldi kapatma ışığı Gönder aşağı bahşişle uşağı Düşürme kaşığı titrerse elin Ramazan ayının boldur ihsanı Esat KÖLEOĞLU/7-B Evimize huzur gerek Ramazan’a hürmet edek Mübarek ay Ramazan’da Davulcuya bahşiş gerek Sema KARADUMAN/7-A Mani maniye geldim Yoğurt yemeye geldim Canım, yoğurt bahane İftar açmaya geldim Songül CONKOR/7-A Baltayı vurdum alıca Niyet ettim oruca Allah’ımız sabır versin Tuttuğumuz oruca Fatma Nur KAÇ/7-A İftarda fazla yeme Davul olursun bence Bir de bakıvermişsin Hastanedesin gece İrem TABAKLI/7-B Davulcu gelmiş bağırıyor Senden hediyeler bekliyor Uymayın şeytana kalkın Oruç bereketi kalkıyor Rümeysa ATEŞ/7-B Davulcu kapında Bahşişi hazırla Parayı vermezsen Uyutmaz yatakta Berrin HARMANDAOĞLU/7-B Her aklına geleni yapma Gördüğün ağaca taş atma Bak, geldi gidiyor ramazan Sakın orucunu unutma Makbule KİREN/7-B 21 KUTLU ZAMAN DİLİMİ: ÜÇ AYLAR Dinî anlatımda “Şühûr-u Selase” olarak bilinen aylar vardır. Peygamberimiz (sav)’in Mekke’den M edine’ye h icretini es as al an k ameri t akvimde y er al an “R ecep, Şaban ve Ramazan” ayları çok kutlu ve mübarek aylardır. Bu aylar pek çok faziletlerinden dolayı, Müslümanlar arasında “üç aylar” olarak bilinir. Bu manevi mevsimin girmesiyle birlikte Müslüman ruhları bambaşka bir hava kaplar. Diğer vakitlerde iyilik ve ibadetlere on sevap veriliyorsa Receb, Şaban ve Ramazan aylarında gittikçe yükselen bir oranda kat kat fazla sevap verilir. Üç ayların fazileti şuradan bellidir ki, mübarek gecelerden Regâib ve Mîraç kandilleri Receb ayında, Berât Kandili Şaban ayında, Kadir Gecesi ise Ramazan ayındadır. Mâlum olduğu üzere Mevlid Kandili de Rebîulevvel ayında bulunmaktadır. Hemen her konuda olduğu gibi üç ayları mânen değerlendirme konusunda da örneğimiz, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’dir. Peygamberimizin Ramazan ayı dışında en fazla Receb, Şaban, Muharrem ve Şevval aylarında oruç tuttuğunu sahabe efendilerimiz bize haber vermektedir. 2015 yılı itibariyle, birinci günü 20 N isan’a de nk ge len Receb ayı girdiğinde Peygamberimizin şöyle dua ettiği rivayet edilmektedir: Allah’ım! Hakkımızda Receb ve Şaban’ı mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.” Hadis-i Şeriflerden anlıyoruz ki, Peygamber Efendimiz Receb ve Şaban aylarında daha çok oruç tutar, farz namazlardan başka daha çok nafile namaz kılar; zikir ve tesbihini, hamdini ve şükrünü daha da artırır, yoksullara daha çok sadaka verirdi. Peki hal böyle iken bizler bu mübarek gün ve geceleri nasıl değerlendirmeliyiz? Sağlığımız yerinde ise imkanlarımızı zorlayarak mübarek gün ve gecelerde namazlarımızı camiye giderek cemaatle kılmaya gayret etmeliyiz. Böylece, h em d aha ço k sevap elde ederiz, hem de işyeri çevresi ve mahallemizdeki din kardeşlerimizle bu feyizli atmosferde bir araya gelme, onlarla selamlaşma imkanı elde etmiş oluruz. Böyle gün ve gecelerde camiye yetişkin ve büyüme çağındaki çocuklarımızla birlikte gitmek onların dinî dünyaları açısından önem taşır. Onlar cemaat olmanın, dayanışmanın, birlik ve beraberlik içinde olmanın önemini böylesine coşkulu günlerde, daha içten kavrayabilirler. Bu zam anlarda akraba, komşu ve dostlarımızla tebrikleşme imkanı aramak; karşılıklı olarak ha l-hatır sormak, birbirimizin sevinç ve üzüntülerini, başarı ve problemlerini paylaşma imkanı verir. Böylesi zaman dilimlerinde Yüce Allah’ı zikretmek, tövbe ve istiğfarda bulunmak, O’na dua etmek, kişinin kulluk şuurunda kemâle ermesini sağlar. Mübarek gün ve gecelerde namazla Yüce Allah’ın rızasına daha kolay erişme imkanı doğar. Çünkü, Peygamberî ifade ile kulun Allah’a en yakın olduğu an, namazda secde ânıdır. Namaz en büyük zikirdir. Böyle gün ve gecelerde millî birlik ve beraberliğimiz, millet olarak güven ve huzurumuz, gerek ülkemizin, gerek bütün İslam âleminin, gerekse tüm insanlığın her çeşit felaketten korunması için Rabbimize samimiyetle yalvarmamız gerekir. Bu kutlu gün ve gecelerde kulluğumuzu gözden geçirmeliyiz. Anne-baba olarak, evlat olarak, işveren-işçi olarak, hoca-talebe olarak, yönetici ya da yurttaş olarak görev ve sorumluluklarımızı tam yapabiliyor muyuz? Bunun otokritiğini, yani nefis muhasebesini yaparak eksikliklerimizi, hatalarımızı tespit etmeye çalışmalı, daha faydalı, daha başarılı, daha üretken olma azim ve ümidini taşımalıyız. Selam, hidayete (dosdoğru yol olan İslam yoluna) uyanlara olsun! ALİ CAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni 22 “Robotik derslerini 12 yaşındaki çocukların müfredatına koymalıyız. Geleceğin dünyası için gençlerimize robot yapmayı, yazılım yazmayı öğretmeliyiz” (Intel Yeni Teknolojiler Grubu Dünya Başkan Yardımcısı Ayşegül İldeniz) İçinde bulunduğumuz asır “bilgi çağı” olarak adlandırılmaktadır. Artık ülkeler üreterek yarışıyorlar. Bu yüzden eğitim sistemlerine üretime dönük programlar koyuyorlar. Bu sayede üreten ve üretime katkı sağlayan bireyler yetiştirmeyi amaçlıyorlar. Dünya ülkeleri arasında yer almak ve biz de bu işte varız demek istiyorsak çağın gerektirdiği atılımları yapmamız lazım. Ezbere dayalı sistemden kurtulup; mekanik ve yazılım içeren, çocuklarımıza kod yazmayı öğreten programlar uygulamamız lazım. Kuzyaka Ortaokulu olarak biz de çocuklarımızda bu farkındalığı oluşturmaya çalışıyoruz. Bu yıl 4006 TÜBİTAK Bilim Fuarı kapsamında ,Robotsan tarafından düzenlenen robotların programlaması, algoritma yazılması eğitiminde davet edildik. 7-8 Mart tarihlerinde düzenlenen bu eğitim çalıştayına birçok ilden katılım vardı. Ben de okulumuzu temsilen bu eğitim çalıştayına katıldım. Bu eğitim çalışmalarının ikincisi 13 Nisan tarihinde Feza Gürsoy Bilim Merkezi’nde gerçekleştirildi. Ankara’da katıldığımız çalışmalardan elde ettiğimiz bilgi ve tecrübeleri okulumuzda öğrencilerimizle uygulamaya çalıştık. Onlardan gelen farklı fikirleri de değerlendirerek çeşitli deneyler yaptık. Yaptığımız basit kodlamaları robotlara yükleyip uygulamaları test etmeye başladık. Öğrencilerimiz birebir dolayın içinde yer aldıklarından hem derslerden keyif aldılar hem de bir şeyler üretebilmenin hazzını yaşadılar. Mayıs ayı içerisinde yapacağımız TÜBİTAK Bilim Fuarı’nda yapmış olduğumuz çalışmaların bir bölümünü sergileyeceğiz. Umarım karanlığa bir mum yakmış oluruz. Kamil DOĞANAY Fen Bilimleri Öğretmeni 23 24 BAŞKENTE DOĞRU Ankara’ya gidecektik… Okul arkadaşlarımla birlikte en uzun yolculuğuma çıkacaktım. Günübirlik bir gezi olduğu için geceden yola çıkmamız gerekiyordu. Geceleyin köyden gelme şansım olmadığına göre merkezde bir akrabamda kalmam daha iyi olacaktı. Ben de abimde kalma kararı aldım. Diğer arkadaşlarımda akrabalarına dağılmıştı. Gece 4.30’da Cumhuriyet Meydanı’ndaydım. Arabamız gelmiş, arkadaşlarımızın tam olmasını bekliyorduk. Herkes geldiğine göre hareket zamanı… Yaklaşık dört saat sonra Ankara’daydık. Heyecandan doğru dürüst uyuyamamıştık. Biraz ilerledikçe şehirde yollarda arabalardan gidilme oldu. Sanırım herkes işe gidiyor. Tüm gün burada olacaktık. Anıtkabir, meclisler, Gençlik Parkı, akvaryum ve bilim merkezi bizi bekliyordu. Yani hem hızlı hareket etmemiz gerekiyor hem de bugünün tadını çıkarmamız gerekiyordu. Tabi geri dönüşte ailemize göstereceğimiz bol bol fotoğraf çektirmemiz de. Hep televizyondan gördüğümüz yerlerde olmak çok ilginçti. Dolu dolu bir gün yaşadık Ankara’da. Anıtkabir başlı başına gezilmesi gereken bir yer. Kımıldamadan duran askerler, müze hakikaten etkiledi hepimizi. Sağ olsun Anıtkabir komutanı bize kitap hediye etti. İlk meclise girdiğimiz an çok şaşırdım. Küçücük bir yer ama alınan kararlar çok büyükmüş. Mustafa Kemal’in o kürsüde konuştuğunu hayal etmek bile çok güzel. Sobayla ısınan bir yer olduğunu da daha önce bilmiyordum. Gezinin en eğlenceli kısımları akvaryumla, Gençlik Parkı’ydı. Bu kadar yakında köpek balığı görmemiştim. Ayrıca o kadar renkli balıklar da. Gençlik Parkı’nın bize daha yakın bir yerde olmasını dilerdim. Feza Gürsoy Bilim Merkezi bizim için hem ilginç hem de bilgilendiriciydi. Buradaki öğretmenler bize deneyler yaptılar ve çeşitli deneyleri yapmamıza izin verdiler. Keşke bizim okulumuzda da ya da Kastamonu’da böyle bir yer olsa. Geri dönüş yoluna çıktığımızda rüya gibi bir günü tadı damağımızdaydı. Bu geziyi bizim için düzenleyen tüm öğretmenlerimize çok teşekkür ederiz. 25 KUZYAKA GELİYOR *Ankara’yı çok sevdim çünkü görsel mekanları çok güzel. (Tuğba) *Birçok yeri gezdik, hangisini beğendiğime karar veremiyorum. (Şerife ) *Hayatımın en güzel günlerinden biriydi. (Sevgi ) *Akvaryumdaki balıklara bayıldım. (Esra ) *Şimdiye kadar görmediğim derecede farklı ve büyük balıklar gördüm. Harikaydı. (Nida Nur ) *Belki de bir daha göremeyeceğim yerleri gördüm. (Harun) 26 *Ankara çok kalabalık ve güzel bir şehir. Geziye bayıldım. (Derya ) *İlgimi en çok çeken Anıtkabir’deki askerler oldu.(Berna ) *Ankara gezisindeki her şeyi baştan yapmak isterim. ( Gamze ) *Ankara’ya giderken duyduğum heyecanı tekrar yaşamak istiyorum. (Zehra ) *En çok Nata Vega’yı merak ediyordum. Gördüğüm için çok mutluyum. ( Özlem ) *Çok güzel bir gündü, çok eğlendik. Gençlik Parkı’na bayıldım. ( Fatih ) *En çok korku tünelinde eğlendik. Herkese çok teşekkür ederim. (Şafak ) 27 GEZDİK, GÖRDÜK, BEĞENDİK Sene başından bu yana öğretmenlerimizin rehberliğinde TEOG sınavına hazırlanıp duruyoruz. Testler, kurslar, denemeler… Peki ama daha çok net yapınca ne olacak? İşte bu sorunun cevabını yerinde görmemiz gerekiyordu. Fen Bilgisi öğretmenimiz Kamil Doğanay ve Teknoloji Tasarım öğretmenimiz Sevda Mızrak rehberliğinde Kastamonu merkezde bulunan liselere bir gezi düzenledik. Daha doğrusu okulumuz düzenledi. Bu sayede hedefimizdeki liseleri tanıyacak; durumlarını, yerlerini yakından görecektik. Gezimizin ilk durağı Kuzeykent Anadolu Lisesi’ydi. Bizim için ilginç olanlardan biri Kamil Hoca’mızın buradan mezun olmuş olması. Okulumuzdan mezun olup da şimdi burada okuyan öğrenciler de bize ayrı bir ilgi gösterdi. İkinci durak: Göl Anadolu Lisesi. 1938’de başlamış eğitime. Bu okul birçok kez isim değiştirmiş. Hala “Öğretmen” lisesi olarak biliniyor. Laboratuvarlardaki dondurulmuş hayvanlar ilginçti. Kız yurdu hemen karşıdaymış ama erkek yurdu biraz uzakta dediler. İşte hedefim olan lisedeyiz; Fen Lisesi. Sadece Kastamonu’da değil Türkiye genelinde de başarılı bir liseymiş. Seneye buraya gelmeyi düşündüğüm için daha bir özenle baktım sağa sola. Eee, hepsi lazım inşallah seneye. Tabi sadece ben değil diğer arkadaşlarım da liseler hakkında yorumlar yapıyor, hedefler belirlemeye çalışıyordu. Fen Lisesi sonrası durak Mustafa Kaya Anadolu Lisesi’ydi. Burada bizi kapıda karşıladılar, sağ olsunlar. Okul, Kastamonu’nun ilk “Anadolu” lisesiymiş. Kimya öğretmenimiz de sağ olsun bizim için birkaç deney yaptı. 130 yıllık tarihiyle Kastamonu’nun en eski lisesi olan Abdurrahmanpaşa Lisesi son durağımızdı. Rıfat Ilgaz’ın Hababam’ı kaleme aldığı yer. Öğrenciler tarafından oluşturulan kütüphane gerçekten beni etkiledi çünkü çok zengin. Daha önce bu büyüklükte bir kütüphane görmemiştim. Geri dönmek için servislere bindiğimizde artık bacaklarımızda can kalmamıştı ama çok güzel bir gün geçirmiştik. Bundan sonra ders çalışırken artık nereye göre çalışmamız gerektiğini biliyorduk. Geziyi düzenleyen okuluma ve bize rehberlik eden öğretmenlerime çok teşekkür ederim. Muhammed ÜRE 8/B 28 Çocuk umuttur, neşedir. Çocuk en değerli hazinedir. Çocukluk demek “oyun” demek, “oyunla yaşamak ve büyümek” demektir. Oyun sadece çocukların değil aynı zamanda büyüklerin de eğlencesi ve eğiticisidir. Hızlı gelişen teknoloji ve içinde bulunduğumuz iletişim çağı “oyun” sözcüğünün anlamını da değiştirdi elbette. Belki bu yüzden biz büyükler günümüzün küçüklerini anlamakta güçlük çekiyoruz zaman zaman. “Oyun” dendiğinde, biz dünün çocukları “mendil kapmaca”, “tombik”, “yakan top” ve benzeri oyunları anlıyorken; bugünün çocukları bir yuvarlak cd, birkaç tuş ve internetten başka bir şey düşünemiyorsa, oynarken saatlerce hareketsiz kalıp sadece oturuyor ve yalnızca parmaklarını hareket ettiriyorlarsa, biz oturup uzun uzun düşünmeliyiz, dedik. Oyun birbirinizin güldüğünü, eğlendiğini gördüğünüzde güzeldir; oyun rakibine dokununca, onu biraz kızdırınca, takım arkadaşlarınla sevincini paylaşınca, yenildiğinde de yenilgiyi hep birlikte kabullenmeyi bilince ve oyun bittikten sonra rakip takımdakilerle bir sonraki oyun için tekrar sarmaş dolaş olunca güzeldir. Oyun beraber kirlenince, acıkınca, susayınca güzeldir. Oyun sevinçle arkadaşının gözünün içine bakınca güzeldir. İşte bu düşüncelerle, geçmişte kalan çocukluğumuzu bu güne taşımak için sizlere geleneksel bir oyun olan mendil kapmacayı tanıtmak istedik. MENDİL KAPMACA Oyun eşit sayıda iki grup ile oynanır. Tarafsız olan bir kişi bulunur ve mendil eline verilir. Gruplar mendilden yaklaşık 20-30 metre geride bulunurlar.Sıra halinde dururlar. Mendil tutan kişinin komutu ile birlikte grubun ilk sırasında olan oyuncular hızlıca koşarlar ve mendili almaya çalışırlar. Mendili ilk alan mendili alır almaz diğer oyuncuya yakalanmadan kendi grubuna vardığı an kazanmış olur. Mendili alamayan oyuncu da mendili alan oyuncu grubuna ulaşmadan ona dokunmaya çalışır, dokunursa dokunan grup kazanmış olur. Bu şekilde kazanan grup bir (1) sayı alır ve tüm oyuncular bitine kadar bu şekilde devam eder. Kim daha çok sayı almışsa o grup galip gelmiş olur. Mehmet DÖNMEZ 3-A Sınıfı Öğretmeni 29 Bunları Biliyor Musunuz? 1. Kutup ayıları saatte 40 kilometre hızla koşabilir ve 1,8 metre yükseğe sıçrayabilirler. 2. İnsan vücudunda bulunan damarların uzunluğu yaklaşık 100 bin kilometredir. 3. Okyanuslarda bulunan tuz miktarı, tüm kıtaları 150 metre derinlikte kaplayacak kadar fazladır. 4. Bir salyangoz 3-4 yıl boyunca uyuyabilir; bu süre içinde besine ihtiyaç duymaz. 5. 2.000 kilometre uzunluğundaki Büyük Mercan Resifi, dünya üzerinde yaşayan en büyük canlıdır. 6. Venüs’ü diğer gezegenlerden ayıran en büyük farkı saat yönünde dönüyor olmasıdır. 7. Develerin 3 tane kaşı vardır. 8. Yarasalar bir mağaradan dışarı çıkarken hep sola döner. 9. Kutup ayıları solaktır. 10. Baykuş mavi rengi görebilen tek kuştur. 11. Kediler ultrason seslerini duyarlar. 12. Bir pire, kendi büyüklüğünün 150 kat yüksekliğine zıplayabilir. Bu oranı tutturmak için insanın yaklaşık 30 metre zıplaması gereklidir. 13. Atlar bir ay kadar ayakta kalabilirler. 14. Kedilerin her bir kulağında 32 adale vardır. 15. Karıncalar uyumaz. 16. Yılanlar duyamaz. 17. Kelebekler ayaklarıyla tat alırlar. 18. Bir ıstakoz, ancak yedi senede, yarım kilo alabilir. 19. Salyangozların 25 bin civarında dişi vardır. 20. Mavi yunusların kalbi dakikada sadece dokuz kere çarpar. 21. Timsahlar daha derine batabilmek için taş yutarlar. 22. Kediler şeker tadını ayırt edemezler. Ünal SARIEMİR 7B 30 ***Ağırlığı olmadığı halde koca bir gemiyi batıran şey nedir? ***Direksiyona oturan şoföre ne demişler? otur. Delik Direksiyondan in koltuğa ***Şubat ayı diğer aylardan neden kısadır? Soğukta büzüştüğü için. ***Bir yarışmada ikinciyi geçen, kaçıncı olur? İkinci olur. ***En duygusal köfte hangisidir? İçli köfte ***Limon ne zaman sıkılır? Yalnız başına olduğu zaman ***On altının yarısı kaçtır? Beş altın NELER OLUYOR HAYATTA? Mahkeme Salonundan Gerçek Diyaloglar: # Uykusunda ölen bir insan, ertesi günün sabahına kadar bunun farkına varamaz, değil mi doktor? # En genç olan oğlunuz hani şu 20 yaşında olan kaç yaşındaydı? # Resminiz çekilirken orada # Yalnız mıydınız, yoksa kendi başınıza mıydınız? # Savaşta öldürülen kardeşiniz miydi, yoksa sen miydin? # Sizi öldürdü mü? # Çarpışma esnasında araçlar arasında ne kadar mesafe vardı? # Oradan ayrılana kadar orada mı kaldınız. # Kaç kere intihar etmeyi başardınız? Eren ÇORBACIOĞLU 5/B 31 Neççen: Ne yapacaksın Panga: Banka Seyit: Koşup yetişmek Tevatür: Harika, süper Tıkır: Ağaç su kabı Toğuk: Tavuk Yağnışleyi: Yanlışlıkla Yapo: Yün Yaruk davul: Dedikoducu Yılışuk: Şımarık Yivrük: Sözü geçen, girişkenlik Zabolu: -dan beri Zahan: Bakırdan yapılan tabak Zıpcuk: Kısa ve dar giyim Adamakıllı: Saygılı Ağnanmak: Yatıpyuvarlanmak Allasen: Allahaşkına Apla: Abla Basdurma: Pastırma Besdil: Pestil Buba: Baba Cıtgadacuk: Azıcık Çapmak: Koşmak Çar: Bayanların kullandığı büyük baş örtüsü Darakdalı: Dereotu Dürü: Düğünden önce kız ve oğlan evlerine gelen hediye Fiygada: Azıcık Galaycı: Bakır kapları kalaylayan kişi Gapmak: Isırmak Gayınbuba: Kayınpeder Gidişmek: Kaşınmak Güççük: Küçük Hapaz: Avuç içi Hıra: Yaşça küçük olan İbi: Hindi Mıkdar: Muhtar Muruş: Hayvanların kavga etmesi,dövüşmesi Bir de Kastamonuca bir cümle kuralım tam olsun. Dadlım, Seni Gadı Dağı gada seviyon, sev gim çay boyu ga da uz un ve I lgaz ga da böyük. N e Sorugaya ne de G övdere bi tiremez sevgümü. Abana gada ıccak yanağını, Azdavay gi bi göz lerini, D örkeni gi bi içtenliğini özledim dadlım. Onur BAŞAK 5B Canan ASLAN 5B 32 34 35 36 Kuzyaka Ortaokulu olarak 2014-2015 Eğitim Öğretim yılı sonunda TÜBİTAK Bilim Şenliği ve Robotik Uygulamalar tanıtım sergisi düzenlendi. Fen Bilimleri öğretmenlerimiz Lütfiye GÜNEŞ EREZ ve Kamil DOĞANAY tarafından organize edilen şenlikte 82 proje sergilenmiştir. Serginin açışı İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Yaşar DOLAPÇI; Şube Müdürleri Kadriye YİĞİT GÖKKAYA ve Ahmet ŞİRİN tarafından yapılmıştır. 37 38 Okulumuz Görsel Sanatlar Öğretmeni Dilek NEZİR koordinatörlüğünde Kuzyaka Ortaokulu öğrencileri tarafından bir yıl boyunca hazırlanan yağlı boya eserler okulumuzun bahçesinde sergilenmiştir. 39 Havva Melek KALAFATOĞLU Emir Kaan ÇİL Atilla Kağan EREZ 40 41 DE ST E KÇİ L E Rİ Mİ Z 43 DE ST E KÇİ L E Rİ Mİ Z 42