“ANNE BABA OKULU”

Transkript

“ANNE BABA OKULU”
İSTEK
KAŞGARLI MAHMUT OKULLARI
İLETİŞİM:
İSTEK
KAŞGARLI MAHMUT OKULLARI
Tel:0212 594 22 69 - 594 26 11 - 594 26 12
Fax: 0212 594 12 48
E-Mail: [email protected]
Adres: Eski Edirne Asfaltı No:510 34260 Sultangazi-İSTANBUL
Bülteni Hazırlayanlar :
Selda MUTLU-PDR Bölüm Başkanı
Duygu Deniz KARABAL-Psikolojik Danışman
Elmas SOMUNCUOĞLU-Psikolojik Danışman
Cem ÖZER-Psikolojik Danışman
Hilal YILDIZHAN-Psikolog
“ANNE BABA OKULU”
“21. YÜZYILDA GENÇLERİMİZ VE DEĞERLERİMİZ”
PROF.DR.ERDAL ATABEK
2 Nisan 2011
10:00-11:30
Prof.Dr.Erdal Atabek, 1954 yılında İstanbul Üniversitesi
Tıp Fakültesini bitirdi. Psikosomatik Hastalıklar ve İç Hastalıkları
uzmanı olarak görev yaptı. 1965'te yazarlığa başladı. Aynı yıl Türk
Tabipler Birliği (TTB) başkanı seçildi. 1966'da köşe yazıları
Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmaya başladı. Halen yazarlık,
seminer,konferans ve araştırmalarını sürdürmektedir. Kitaplarından
bazıları şunlardır: Alkol ve İnsan, İnsan Sıcağı, Sözüm Sanadır,
Kışkırtılmış Erkeklik-Bastırılmış Kadınlık, Kuşatılmış Gençlik,
Gençlik Duvarları Yıkıyor, Kırmızı Işıkta Yürümek.
“Kişilik Değerleri:
 Dürüstlük: Kendine yalan söylememek. Dürüst insan önce
kendini kazanır.
 Sorumluluk: Çocuklarımız, kendileri, aileleri, ülkeleri ve
dünyaya karşı sorumluluklarını üstlenmeli. Birçok insan
yaşamın anlamını bilmiyor. Yaşamı anlamsız bulan insan
mutsuzdur. Çocuklarımızı yetiştirirken buna dikkat
etmeliyiz.
 Çalışkanlık: Yapıcılık, üreticilik, büyük bir değerdir.
Çalışmak bize değer kazandırır.
 Yararlılık: Çevremize yararlı olmalıyız. “Çıkarım ne
bundan?” Yanlış bir soru. Senin çıkarın başkaları ile
birliktedir. Mina Urgan diyor ki, “Koyunlar başkalarının
bacağından asılır”… Sen mutsuzsan, ben mutlu olamam.
 Dayanışma: Dayanışma, paylaşma, günümüzde unutulmuş
bir değerlerdir. Bir türlü paylaşamıyoruz. Trafikte yolu,
yakıtı… Çocuklarımızı
bu değerlerle donatarak
yetiştirelim.”
“BİLİŞİM ÇAĞINDA ANNE-BABA OLMAK”
YRD.DOÇ.DR.OĞUZHAN ZAHMACIOĞLU
31 Mart 2011
14:00-15:30
“PERFORMANS KAYGISI”
PSİKOLOG EYLEM CEYHAN
22 Mart 2011
14:00-15:30
Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan Zahmacıoğlu 1996 yılında Marmara
Üniversitesi Tıp Fakültesi`ni , 2005 yılında da İstanbul Üniversitesi
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi`nde uzmanlığını tamamladı. Halen
Yeditepe Üniversitesi`nde Çocuk ve Ergen Psikiyatristi olarak
görev yapmaktadır.
Eylem Ceyhan Hacettepe Üniversitesi
Psikoloji
Bölümü’nde lisans eğitimini 1998 senesinde tamamlayarak
psikolog ünvanını, 2002 senesinde ise yüksek lisansını
tamamlayarak bilim uzmanlığını almıştır. Hacettepe Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Anaokulu, Gülhane Askeri Tıp Akademisi
Psikiyatri ve GATA Haydarpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Psikiyatri servislerinde psikolog olarak görev yapmış, aynı
zamanda akademik çalışmalarda yer almıştır. İmge Danışmanlık
bünyesinde çalışmalarını yürütmektedir.
“Son 20 yılda yaşanan iletişim teknolojilerindeki baş döndürücü
gelişim, tüm insanları hazırlıksız yakaladı denebilir. Bu dönemde
doğan ve büyüyen çocukların çoğunluğu bilgisayarlı bir evde
gözlerini açtılar. Yani bilgisayar adeta onların doğal bir uzvu gibi.
Ebeveynlerden bazıları sonradan bilgisayarı öğrendi, kimisi ise bu
"davetsiz misafir"e sırt döndü. Değişmeyen şey ise, istesek de
istemesek de, içinde yaşadığımız çağın merkezinde bilgisayar
bulunmakta.
Yemek
sipariş
ederken,
banka
işlerimizde,
bilgi ararken, hatta müzik dinlerken bile mutlaka bir bilişim
aracına (bilgisayar, cep telefonu vs.) başvuruyoruz. Bu geçiş
döneminde anne babalar haliyle kaygı duymaktalar. Çünkü
çocuklarının her an yanı başında duran, ulaşılması çok kolay
bilgisayarlara
bilememekteler.”
karşı
nasıl
bir
tutum
takınacaklarını
“Performans kaygısı, sosyal ya da performans sergilenmesi
gereken durumlarda (sınav, sahne vb.) başarısız olunacağı, diğer
insanlar tarafından olumsuz değerlendirileceği kaygısına verilen
addır. Performans kaygısı bilişsel ve duygusal boyutta bireye zarar
verir. Performans kaygısının fizyolojik belirtileri arasında en
belirgin olanlar kalp çarpıntısı, titreme, sıcak basması, solunumun
hızlanması, mide bulantısı, yüzün kızarmasıdır. Duygusal ve
bilişsel belirtileri arasında en dikkat çekici olanlar ise
huzursuzluk, endişe, konsantrasyon kaybı, unutkanlık, dikkatsizlik,
düşüncelerin bloke olmasıdır. Performans kaygısı, günümüzde
çocuk ve ergenler arasında en sık rastlanan, akademik ve sosyal
hayatı olumsuz yönde etkileyen problemlerdendir. Araştırmalar
performans kaygısının özellikle kendilik saygısı, yüksek standartlar
ve mükemmelliyetçilikle, ayrıca ileri yaşlardaki problemlerle
(intihar, depresyon, alkol ve madde kullanımı gibi) ilişkili
olabileceği göstermektedir. Bu nedenle hem okullar hem aileler
tarafından tanınması ve müdahale edilmesi son derece önemlidir.”
“ÖFKE YÖNETİMİ”
DR.İBRAHİM BİLGEN
23 Mart 2011
14:00-15:30
“OKUL BAŞARISINDA AİLENİN ROLÜ”
DR.SABRİ YURDAKUL
30 Mart 2011
14:00-15:30
Dr.İbrahim Bilgen 1994 yılında Çukurova Üniversitesi Tıp
Fakültesi`'ni bitirdi. 2001 yılında Çukurova Üniversitesi Tıp
Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı'ndan psikiyatri uzmanı olarak
mezun oldu. "Psikodrama ve Grup Terapisi", " Çocuk ve Ergen
Odaklı Aile Terapisi" üzerinde etkin olan Gestalt Terapi Eğitimini,
“Anksiyete Bozuklukları ve Depresyon” üzerinde daha etkin olan
“Bilişsel ve Davranışçı Terapi Eğitimi” lerini almıştır. İstanbul ve
Adana’da eğitim hayatında sorunlar yaşayan öğrencilerde Yaprak
Psikiyatri ve Psikolojik Danışmanlık bünyesinde “Eğitim
Danışmanlığı” konusunda çalışmalar yapmaktadır. Sabah
Gazetesinde yazıları yayınlanmaktadır.
Dr.Sabri Yurdakul 1985 yılında Gazi Üniversitesi Tıp
Fakültesini bitirdi.1992 yılında Ankara Numune Hastanesinde
Psikiyatri uzmanlığı diplomasını aldı. Hacettepe Üniversitesi`nde
PDR bölümünde özel öğrenci olarak eğitim aldı. Uzmanlığı
sırasında grup psikoterapileri ve kognitif terapiler konusunda
eğitim aldı. Alanda yayınlanan 8 kitabı bulunmaktadır. Sabah
gazetesi Güney ekinde haftalık olarak yazıları yayınlanmaktadır.
Kanal D, Star Tv, Show Max, Tv 8, Ülke Tv, bugün Tv, cine5’te
televizyon programlarına çıkmaktadır. Halen Cine5`te her
Perşembe 18:00-19:00 saatleri arasında “Yaşamdan Bir Yaprak”
adıyla kendi programını yapmaktadır.
“Öfkesiyle baş edemeyen bir çocuğa yardım ederken ilk
göreviniz, niye öfkeli olduğunu anlamak ve (bunun farkında değilse)
onun da anlamasını sağlamaktır. Bu da dinlemeyi bilmek demektir.
Öfkeli çocuklar açık, sakin, anlayışlı ve kendini anlayacak
yetişkinlere ihtiyaç duyarlar. Onu öfkelendiği için azarlamanız veya
kendinize kızmanız, öfkesini nasıl ifade edeceği ve nasıl sakin
olacağı konusunda ona fikir vermez.
“Normalde
beklediğimiz
gençlerimizin
çalışması,
televizyona, bilgisayara aşırı düşkün olmaması, arkadaşları ile
birlikte zaman geçirmesi hatta vakit bulduğunda spor yapmasıdır.
Bunu yapmıyor hatta yapamıyor, ders çalışamıyorsa bir problem
var demektir.
Çocuğun sakin olduğu bir anda, onu neyin bu kadar
öfkelendirdiğini sorarak, iç dünyasında hissettiği bir duygu veya
kendisine söylenen bir şey ise (alay edilme gibi) bunu farketmesini
sağlayarak öfkesinin kaynağına inebilirsiniz. Bazı çocuklar,
özellikle ergenlik öfkeleri hakkında konuşmak istemeyebilirler. Bu
durumda ne yapmaya çalıştığınızı açıklamak yerine uzman yardımı
isteyiniz”
Gençlerin ders çalışamadığı durumlarda aileler onları
tembellikle suçlamakta, kendilerinden istediklerinin sadece
çalışma olduğunu söyleyerek gençlerin üzerine gitmekte sonuçta
aile ile gençlerin ilişkisi bozulmaktadır. Gençler ailelerinin sürekli
olarak kendilerine ders çalış dediğinden, aileler ise onların dersin
başına oturmadığından şikayet etmektedir.”
“ÖZGÜVEN”
PSİKOLOJİK DANIŞMAN CEM ÖZER
29 Mart 2011
14:00-15:30
“DİKKAT EKSİKLİĞİNİN ÖĞRENMEYE ETKİSİ”
DR.İNCİ VURAL
24 Mart 2011
14:00-15:30
Psk. Dnş. Cem Özer 2001 yılında Uludağ Üniversitesi
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bölümü`nden mezun olmuştur.
İSTEK Kaşgarlı Mahmut Anadolu Lisesi`nde psikolojik danışman
olarak görev yapmaktadır.
Dr.İnci Vural Cerrahpaşa Tıp Fakültesi`nden 1999 yılında
mezun olmuştur. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi ve
Ağrı Devlet Hastanesi`nde görev yapmıştır. Cinsel İşlev
Bozukluğu ve Bilişsel Davranışçı Tedaviler üzerine eğitim
almıştır. Türkiye Psikiyatri Derneği, Kognitif Davranışçı Terapi
Derneği ve Cinsel Eğitim Tedavi Araştırma Derneği`ne üyeliği
bulunmaktadır. Apex Tıp Merkezi bünyesinde çalışmalarını
yürütmektedir.
“Özgüven, insanın kendisiyle barışık olması, kendini olduğu
gibi kabul etmesi; yani olumlu benlik algısıdır. Özgüven bir insanın
mutlu ve başarılı bir hayat sürmesi için gereksinim duyduğu bir
kişilik öğesidir. Özgüven, kendimiz hakkında ne düşündüğümüz ve
ne hissettiğimizdi.
Özgüven gelişimi, çocuğun doğduğu andan itibaren başlar.
Çocuk büyüdükçe, becerilerine, yeteneklerine ve kendisinin ne kadar
değerli olduğuna bakar. Buna ailesi, öğretmenleri ve arkadaşları
olmak üzere, diğer başka kaynaklardan gelen bilgileri de ekler ve
kendine güvenini yapılandırır.
Özgüven eksik olduğunda veya aşırı güven duyulduğunda
bazı sorunlar oluşur. Özgüven kişide yetersiz olduğunda , insiyatif
kullanma, kendini ifade etme, iradesini kullanma, kapasitesini
ortaya koyma, hakkını savunma, sosyal iletişimi sağlama konusunda
sorunlar oluşabilir. Özgüven aşırı olduğunda ise yetersizlik ile
sonuçlanan anlamsız girişimler, bol hatalı davranışlar, boş verme,
problemleri küçümseme, hataları görmezden gelme, sosyal
ilişkilerde zorluklar oluşabilir.
Sağlıklı bir özgüven gelişimi için aileler çocuklarını yirmili
yaşlara kadar desteklemeye devam etmeli, gerektiği zamanlarda
uzmanlardan yardım alarak bu süreci iyi yönetmelidirler.”
“ Dikkat eksikliği, dikkat süresinin ve yoğunluğunun bireyin yaşına
göre daha az olması durumudur.
Çocuklar bazı konulardan bir süre sonra sıkılıp dikkatlerini
toplayamazken, dikkat eksikliği olan çocuklar sürekli olarak
dikkatlerini toplayamazlar. Bir işi bitirmeden bir başka işe başlar,
hareketlerinin doğuracağı sonuçları önceden düşünemezler.
Dikkat eksikliği olan çocukların çoğunda, okula başlamadan önce
bu eksikliğin belirtileri genellikle fark edilmez çünkü çocuklardan
sınıf ortamında göstermeleri gereken davranışları doğal ortamında
göstermeleri aileleri tarafından istenmez.
Dikkat eksikliği olan çocuklar öğrenmez olduklarından değil,
ancak okul başarısı için gerekli olan organizasyon yeteneğinden
yoksun, dikkatini toplayamayan ve dikkati kolayca dağılmaya
müsait çocuklar olduklarından okul başarısı için özellikle dikkat
edilmesi gereken çocuklardır.”
“ÇALIŞMA ALIŞKANLIKLARININ KAZANIMI”
PSİKOLOJİK DANIŞMAN DUYGU DENİZ KARABAL
PSİKOLOJİK DANIŞMAN ELMAS SOMUNCUOĞLU
26 Mart 2011
10:00-11:00
“İLETİŞİM”
PSİKOLOJİK DANIŞMAN SELDA MUTLU
PSİKOLOG HİLAL YILDIZHAN
26 Mart 2011
14:00-15:00
Psk.Dnş.Duygu Deniz KARABAL İstanbul Üniversitesi
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bölümü`nden 2003 yılında mezun
oldu. İSTEK Kaşgarlı Mahmut İlköğretim Okulu`nda psikolojik
danışman olarak görev yapmaktadır.
Psk.Dnş.Elmas SOMUNCUOĞLU Yeditepe Üniversitesi
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bölümü`nden 2010 yılında mezun
oldu. İSTEK Kaşgarlı Mahmut İlköğretim Okulu`nda psikolojik
danışman olarak görev yapmaktadır.
Psk.Dnş. Selda MUTLU İstanbul Üniversitesi Psikolojik
Danışma ve Rehberlik Bölümü`nden 1998 yılında mezun oldu.
İSTEK Kaşgarlı Mahmut Fen Lisesi`nde psikolojik danışman
olarak görev yapmaktadır.
Psikolog Hilal YILDIZHAN Ortadoğu Teknik Üniversitesi
Psikoloji Bölümü`nden 2007 yılında mezun oldu. İSTEK Kaşgarlı
Mahmut Anaokulu`nda psikolog olarak görev yapmaktadır.
“Ders çalışma alışkanlığını çocuklarımıza aşılayabilmemiz için
öncelikli olarak çocuğa niçin ders çalışması gerektiğinin ve
ödevlerini yapmasının neden önemli olduğunun onun anlayabileceği
bir dille açıklanması gerekir. Çünkü çocuklar bunu
kavramadıklarında ders yapmamak için kendilerince mantıklı
sebepler bulup bu işi öteleyebilir veya hiç yapmayabilirler.
Bu konuda ailelere şu önerileri verebiliriz:
 Çocuğun derslerini çalışabileceği fiziki mekanı hazırlayın. Bu,
çocuğa ait bağımsız bir oda olduğu gibi, ders çalışma köşesi de
olabilir.
 Okuldan eve geldiğinde, bir saat kadar dinlenme ve kahvaltıya
zaman ayırın. Bunun on dakikasını, birlikte sohbet ederek
geçirmeye çalışın.
 Ev ödevi için her gün düzenli “ödev saati” oluşturmasını
sağlayın.
 Çocuğun düzenli ödev yapma alışkanlığını geliştirmesine
yardımcı olun. Ödev saati sona ererken, çocuğun yapmış olduğu
çalışmayı kontrol etmenizde yarar vardır.”
“İletişim, kişilerin birbirlerine (bilinçli ya da bilinçsiz
olarak) duygu ve düşüncelerini aktardıkları süreçtir. Çocuğun
davranışlarının kabul edilebilir bir düzeyde olması, yapıcı ve
uyumlu bir birey olarak yetişmesi anne, baba ve çocuk iletişimine
bağlıdır. Sağlıklı bir iletişim kurulabiliyorsa, sorunların çözümü
kolaylaşır; sağlıklı bir iletişim yoksa çocuk duygularını içe bastırır
ve sorunlar çözülmez.
Aileler, farkında olmadan iletişimi engelleyici bazı yollara
başvurabilirler. Anne ve babalar zaman zaman öğüt vermeye,
çözüm üretmeye, çocukları kendi düşünceleri ile yönlendirmeye
çalışırken çocuklarının iletişim kurmalarını engelleyebilirler.
İletişim hatalarının farkına varmak ve yerine doğru iletişim
teknikleri koymak ebevynlerin öncelikleri arasında olmalıdır.
İletişim tekniklerini çocuğun karakteristik yapısını da göz önünde
bulundurarak etkin bir şekilde kullanmayı başarabilirsek daha
sağlıklı aileler ve nesiller yetiştirebiliriz.”

Benzer belgeler