Econ Anadolu | Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi

Transkript

Econ Anadolu | Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey.
Transition Economies and Selected Economies and Selected
Countries Samples
Emrah Koçak ∗
Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksek Okulu,
[email protected]
Oktay Kızılkaya
Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksek Okulu,
[email protected]
Abstract
The word “transition economies” has lately entered the literature and includes a large
economical and political transformation affect on most people in the world. The base of
transition economy is adoption to the market economy and even structural changes of
economic and political structures.
Besides the economic and historical background of transition economy, government
stability in the application of the policy also takes place in success of the transition process to
lead to significant differences in achievement. Transition means changes in the essence, all
the rules and institutions of a society. In countries, which are ready for these changes, it takes
lower costs and absorb in a short time to perform. There are two important points in this
situation: First, integration of all institutions of the state with the market rules, the second is
the adoption of the other economic agents to these rules.
In this study, the concept of transition economies, the tasks that the state should
perform and one of the most important help of foreign capital investments are evaluated for
their impact on transition. At the same time, as examples of economies in transition countries,
Commonwealth of Independent States(CIS) countries, Kyrgyzstan, Tajikistan, Turkmenistan
and Belarus are being examined, the transition has taken the central and eastern European
countries with success is examined.
Key Words: Transition Economics, Market Economics, Foreign Capital Investment.
Jel Codes:
∗
Correspondence: Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksek Okulu, [email protected]
1
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey.
Geçiş Ekonomileri ve Seçilmiş Ülke Örnekleri
Emrah Koçak ∗
Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksek Okulu,
[email protected]
Oktay Kızılkaya
Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksek Okulu,
[email protected]
Özet
Geçiş ekonomileri kavramı ekonomi literatürüne son yıllarda girmiştir ve dünya
nüfusunun büyük bir bölümünü etkileyen bir ekonomik ve siyasi dönüşümü içermektedir.
Geçiş ekonomisi ile kastedilen husus, eskiden sosyalist düzenle yönetilen ülkelerin piyasa
ekonomisini benimsemeleri ve piyasa ekonomisine ulaşmak için ekonomik ve siyasi
yapılarını değiştirmeleridir.
Geçiş ekonomilerinin coğrafi, ekonomik ve tarihi geçmişlerinin yanı sıra, hükümetlerin
uyguladıkları politikalardaki istikrarı, geçiş sürecinin başarılmasında önemli farklılıklar
doğurmaktadır. Geçiş, özü itibariyle bir toplumun, bütün kural ve kurumları ile kabuk
değiştirmesidir. Buna hazır olan ve özümseyen ülkelerde geçiş daha az maliyetle ve kısa
sürede gerçekleşmektedir. Burada konu edilen geçişin iki önemli ayağı bulunmaktadır:
Birincisi, devletin bütün kurumları ile piyasa kurallarına entegrasyonu, ikincisi ise diğer
ekonomik ajanların bu kuralları benimsemesidir.
Bu çalışmada geçiş ekonomisi kavramına ve bu kavramla ilişkili olarak geçiş sürecinde
devlete düşen görevlerin ve geçiş için en önemli yardımcılardan biri olan yabancı sermaye
yatırımlarının geçiş üzerindeki etkileri değerlendirilmektedir. Aynı zamanda, geçiş ekonomisi
ülke örnekleri olarak Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri, Kırgızistan, Tacikistan,
Türkmenistan ve Belarus incelenirken, geçişi başarı ile gerçekleştiren merkezi ve Doğu
Avrupa ülkeleri incelenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Geçiş Ekonomisi, Piyasa Ekonomisi, Yabancı Sermaye Yatırımları.
Jel Kolları:
∗
Öğretim Görevlisi, Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksek Okulu, [email protected]
2
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey.
GİRİŞ
Piyasa ekonomisi az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için önerilen bir piyasa
yapısıdır. Literatürde geçiş ekonomisi olarak adlandırılan ülkeler serbest piyasa tercihlerini,
özellikle 1990’lı yıllardan sonra ortaya koymuştur. Piyasa ekonomisine geçiş açık toplum
olmayı gerekmektedir. Uygulanacak reformların halka bütün açıklığı ile anlatılması ve halkın
desteğinin sağlanmasının, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve dışa açıklık gibi kuralların piyasa
ekonomisinin vazgeçilmezleri olduğu tartışılmaktadır.
Özelleştirme uygulamalarının geçiş ekonomisinde önemli bir unsur olduğu
bilinmektedir. Devletin sahip olduğu ekonomik kurumları elinden çıkararak ekonomik
alandan çekilmesi geçişi hızlandıran etkenlerin başında gelmektedir.
Çalışmada geçiş ekonomisi ülke örnekleri olarak ele alınan BDT (Bağımsız Devletler
Topluluğu) ve MDAÜ (Merkez ve Doğu Avrupa Ülkeleri)’ nin geçiş süreci
değerlendirilirken, reform sürecini daha başarılı yürüten ve Avrupa Birliği ülkeleri olma
avantajı ile birlikte yabancı sermaye yatırımlarını çekebilen Merkezi Doğu Avrupa ülkelerinin
durumu bağımsız devletler topluluğu ülkeleri ile karşılaştırılmaktadır.
1. GEÇİŞ EKONOMİSİ TANIMI ve ÖZELLİKLERİ
Geçiş ekonomileri genelde piyasa ekonomisini oluşturmaya çalışan ekonomileri
tanımlamaktadır. Birçok gelişmekte olan ülke bu kapsamda yer almaktadır. Ancak spesifik
olarak “geçiş ekonomileri” kavramı, eskiden sosyalist ekonomi sistemine sahip olup,
günümüzde piyasa ekonomilerini oluşturmaya çalışa ülkeler için kullanılmaktadır. Bu
ekonomiler birbirinden farklı piyasa ekonomisi deneyimi geçirmekle birlikte, yoksulluk, az
gelişmiş altyapı, güçlü ve katı bir komuta sistemi ile sürekli büyüyen ve hantallaşan kamu
sektörünün yol açtığı problemler ortak paydaları olmuştur.
Sözü edilen ülkelerde, dönüşüme uğraması gereken devlet olduğu için devletin
ekonomik rolünün ve görevlerinin belirlenmesi gereklidir. Geçiş ülkeleri, bir yandan devletin
ekonomideki ağırlığını azaltmaya çalışırken, diğer yandan ekonomik kurumları piyasa
sistemiyle uyumlaştırma çabalarında devlete çok önemli görevler yüklemişlerdir (Altay,
2002:1).
Geçiş ekonomilerinde öncelikle kaynak dağılımında etkinliğin sağlanması amacıyla
fiyatlar ve tüm ekonomik faaliyetler serbest bırakılmıştır. Dış ticaret ve piyasaların serbest
bırakılması ile KİT’lerin özelleştirilerek devletin ekonomik faaliyetten çekilmesi
hedeflenmiştir. Bunun yanında etkin bir piyasa mekanizması için özellikle mülkiyet
haklarının tanımlandığı hukuki ve kurumsal çerçevenin oluşturulması gerekmektedir.
Yukarıda sözü edilen adımların atılması devlete aktif görevler yüklemektedir. Geçiş
ekonomilerinde devletin dönüşümü en zor konulardan biridir. Devletin her şeyi kontrol eden,
planlayan bir konumdan, ekonomiyi ve hukuki ortamı piyasa ekonomisine geçiş için
düzenleyen bir konuma gelmesi kaçınılmazdır. Bu dönüşümü gerçekleştirecek kadrolar ise
sosyalist devlet geleneğinden gelen kadrolardır. Zihniyet farklılığı ve yetişmiş insan gücünün
3
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey.
eksikliği diğer sorunların üstünde yer almaktadır. Çünkü hukuki, kurumsal yetersizlikler
enflasyon, işsizlik, bozuk gelir dağılımı ve dış borçlar bir neden değil sonuçtur. Dolayısıyla
sorun bu sonuçlara yol açan kararlar ve uygulamalardır (Bruno, 1994: 202).
1.1. GEÇİŞ EKONOMİLERİNDE DEVLETİN EKONOMİK GÖREVLERİ
Planlı ekonomik yapıyı tasfiye ederek piyasa ekonomisine doğru dönüşüm sürecine
giren ekonomileri genel olarak geçiş ekonomisi olarak tanımlamıştık. Planlı sistemin
yapısından kaynaklanan sorunlar nedeniyle, ekonomik etkinlik yarışında piyasa ekonomisi
uygulamaları karşısında başarısız olmuşlardır. Bu ekonomiler 1989-1990’ dan bu yana devleti
dönüştürmek amacı ile bir çok reform uygulamaya çalışmışlardır. Ancak geçen on yıllık
sürede edinilen tecrübeler reformların başarısını etkileyen birçok faktörün olduğu şeklindedir.
Özellikle eski sistemin genel özellikleri uygulanan reformların başarısı üzerinde hala önemli
etkilerde bulunmaktadır. Bu özellikler(Boettke,1998);
— komünist partinin siyasi tekeli,
— sanayi sektöründeki tekelci yapı(her sanayi dalında bir üreticiye izin verilmesi)
— tüketim mallarında kıtlık olgusu ve ürünlerin kalitesizliği,
— bastırılmış enflasyon,
— mali dengesizlikler ve gevşek bütçe kısıtı (gevşek bütçe kısıtı, sanayi, askeri ve
tüketici kesimlerinin yoğun sübvansiyonu sonucunda ortaya çıkan mali disiplinsizliğin
meydana getirdiği bir olgu anlamında ifade edilmektedir),
—sanayi sektöründe işsizliği teşvik eden sosyal güvenlik tedbirlerinin varlığı,
Reformların başarısı kuşkusuz bu unsurların ne ölçüde giderildiği ile ilgilidir. Diğer
deyişle yukarıda sıralanan unsurların sırasıyla piyasa ekonomisi ortamını yaratacak boyuta
çekilmesi gerekmektedir. Bunun için;
— siyasetteki tekelci yapının demokratik rekabetçi bir düzene,
— İktisadi tekelci yapının rekabetçi firma düzenine,
— malların kıtlığının giderilmesinde serbest fiyat düzenine,
— mali dengesizliklerin azaltılması için mali disiplin ortamına,
— enflasyonla mücadelede sıkı para politikası uygulamasına,
—çalışmayı caydırıcı uygulamaların çalışmayı teşvik eden bir yapıya kavuşturulmaları
gerekmektedir (Altay, 2002:11).
Nihai amaçları, yaşam standartlarını yükseltecek bir büyüme hızı temin edecek piyasa
mekanizmasının kurumsallaşması ve etkin bir piyasa ekonomisine ulaşmak olan geçiş
ekonomilerinde dönüşümün bazı temel unsurları vardır. Bunlar (World Bank, 1996):
—Kaynak dağılımında etkinliğin sağlanması amacıyla piyasa faaliyetlerinin, fiyatların
ve tüm ekonomik faaliyetlerin serbest bırakılması,
—Makro ekonomik istikrarın sağlanmasında piyasaya yönelik dolaylı araçların
geliştirilmesi,
—İşletmelerin devlet bütçesinden büyük yardımlar almalarını engelleyecek, mali
yapılarına disiplin getirerek, üretimde etkinliklerini artıracak bir unsur olarak sıkı bütçe kısıtı
uygulamasına gidilmesi,
—Mülkiyet hakları, hukukun üstünlüğü ve piyasaya girişlerin şeffaflığını sağlayacak
düzenlemeler ile oluşacak kurumsal ve hukuki çerçevenin oluşturulması olarak sıralanabilir.
1.2. PİYASA EKONOMİSİNE GEÇİŞ SÜRECİNDE KAMU MALİYESİ
SORUNLARI ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
4
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey.
1996 yılında Dünya Bankası yayınladığı yıllık raporunun konusunu geçiş ekonomilerine
ayırarak “plandan piyasaya” (From Plan to Market) adı ile yayımlamıştır (World Bank, 1996).
Rapora göre piyasa ekonomisini oluşturmak için geçiş ekonomileri üç aşamadan oluşan bir
programı uygulamalıdır.
Birincisi, devletin dönüşümünün sağlanmasıdır. Bu ise devletin ekonomideki
kontrolünden vazgeçmesi ile olacaktır. Öncelikle fiyatlar ve iktisadi faaliyetler serbest
bırakılacaktır. Ancak 1990’lı yılların ilk yarısında birçok geçiş ekonomisi önemli mali
istikrarsızlıklarla karşılaşmıştır. Fiyatların serbest bırakılması fiyatların artışına yol açarak bu
ülkelerin enflasyon ile tanışmalarına yol açmıştır. Bunu bütçe açıkları ve dış borçlar
izlemiştir. 1994 yılından sonra özellikle enflasyonun birçok geçiş ekonomisinde kontrol altına
alındığı görülmektedir.
İkincisi, mülkiyet hakları rejiminin düzenlenmesi ve özelleştirmenin yapılmasıdır. Geçiş
ekonomisinde başarılı özelleştirme örnekleri olmakla beraber haksızlıklar ve yozlaşmaların
ortaya çıkması özelleştirme sürecini de olumsuz etkilemektedir.
Üçüncüsü, sosyal hizmetler ve sosyal güvenlik ile ilgilidir. Özellikle yoksulluk sorunu
bu ülkelerin genel problemidir. Yoksulluğun önlenmesi, sağlık ve eğitim hizmetlerinin
etkinleştirilmesi gerekmektedir. Ancak henüz bu konuda gelişmeler sağlanamamıştır (Altay,
2003:20).
Genel olarak geçiş ekonomileri enflasyonu kontrol altına almakla birlikte, yetersiz
üretim imkanlarına sahip olmaları ve devletin yapısını henüz piyasa mekanizmasına
uyumlaştırmaması nedeniyle önemli kamu maliyesi sorunları yaşamaktadırlar. Kamu açıkları
ve dış borçlar özellikle Orta Asya Ülkeleri’ni tehdit etmektedir. Devlet vergi gelir
mekanizmalarını oluşturamadığı için vergi sistemi etkin değildir.
1.3. GEÇİŞ EKONOMİLERİNDE YABANCI SERMAYE YATIRIMLARININ
ÖNEMİ
Yabancı sermaye, dışarıda yerleşik duruma bulunan kişi ve kuruluşların ülke içerisinde
fiziki ve mali yatırım yapmaları yada ticari faaliyette bulunmaları şeklinde tanımlanabilir.
Yabancı sermaye yatırımları bir ülkenin sabit sermaye stokunun artmasına katkıda bulunması,
teknoloji ve işletme bilgisi getirmesi istihdam oluşturması ve rekabeti geliştirmesi, ödemeler
dengesi açığını azaltması, iç piyasaya dinamizm kazandırması ve istihdam olanaklarını
artırması konusunda katkıda bulunur.
Uluslar arası yatırımcılar, bir ülkede yatırım yapma kararı alırken pek çok yönden
yatırım yapacağı ülkeyi incelemekte ve nihai kararını vermektedir.
Geçiş sürecindeki ülkelerin bir kısmında yabancı sermayeye hala temkinli
yaklaşılmakta, bir kısmında ise yabancı sermaye yatırımları önemli ölçüde desteklenmektedir.
Geçiş ekonomilerinde doğrudan yabancı sermaye (DYS) sadece yetersiz yerli rekabeti
artırmaya dayanan bir itici güç değildir. Aynı zamanda özel maliyetler, kaynaklar ve
görülmemiş Pazar olanakları nedeniyle stratejik konumdaki yabancı yatırımları çeken bir
cazibe merkezidir (Schusselbaur, 1999:7).
5
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey.
Geçiş ekonomileri her ne kadar bu avantaja sahip olsalar da yabancı stratejik
yatırımcıların bu ülkelerin hepsine aynı yakınlıkta olduğu söylenemez. Ülkelerin liberalleşme
süreci hızlandıkça o ülkedeki yabancı sermaye yatırımları da artmaktadır.
Geçiş ekonomileri içerisinde yabancı sermayeyi en fazla çeken ülkeler, Polonya,
Macaristan ve Çek Cumhuriyetidir. Bu ülkelerin ortak özelliği ise reform uygulamaları
bakımından da en başarılı ülkeler olmalarıdır. Yapısal reformlar yabancı yatırımı
çekebilmenin ön koşulu olmaktadır. Esas itibariyle bir ülkeye yabancı sermaye girişi
doğrudan yatırımlar, portföy yatırımları, kredi ve dış yardımlar şeklinde olmaktadır.
Potansiyel risk açısından bakıldığında portföy yatırımları en riskli yatırım şeklidir. Yüksek
likidite özelliğinden dolayı sermaye çıkışının kolay olması finansal krizlere yol açabilir.
Geçiş ekonomilerinde sermaye piyasalarının henüz sağlıklı bir yapıya kavuşmamış
olması, ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına sunulan teşvik ve kolaylıkların daha fazla
olması doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının portföy yatırımlarından daha fazla olmasına
yol açmıştır. Bununla birlikte geçiş ekonomileri içerisinde yer alan ve şok terapi yöntemini
savunan Rusya gibi ülkeler ise DSY’nin önündeki engellere örnek teşkil etmektedir. Rusya’
da yasal ve kurumsal önlemlerle desteklenmeyen geçiş süreci beraberinde birçok problemi
getirmektedir. Dolayısıyla yabancı ülkelerde bu ülkelere daha temkinli yaklaşmaktadır.
Yabancı sermayeden beklenen faydaların sağlanabilmesi yabancı sermaye yatırımlarının
boyutu ve niteliği ile yakından ilgilidir. Yabancı sermayedar bir ülkede yatırım yapmaya karar
verdiğinde, yatırım yapacağı ülkeden bir takım temel beklentileri vardır. Bir ülkede istikrarın
olmaması, şeffaflığın olmayışı ve yolsuzluklar, tek yetkili makam uygulamasının olmayışı,
gereksiz bürokratik formaliteler, güvenilir yasal düzenlemelerin ve etkin yasal uygulamaların
olmayışı, tarife dışı engeller, enflasyon, işgücü piyasasında esnekliğin sağlanmaması,
ekonomik ve politik risk, altyapı ve sermaye yetersizliği gibi nedenler yabancı sermayenin
beklenen düzeyde ülke içine dahil edilmesine engel olmaktadır. Özellikle yabancı sermaye ile
ilgili yasal ve bürokratik engellerin kaldırılması hayati önem taşımaktadır.
Geçiş ekonomileri için yabancı sermaye yatırımları sadece bu ülkelerin kaynak
ihtiyacını karşılamamakta aynı zamanda bu ülkelerin serbest piyasa ekonomisine geçiş
sürecini de hızlandırmaktadır. Geçiş ekonomileri ülkelerini değerlendirdiğimizde Merkezi
Doğu Avrupa Ülkeleri’ in sahip olduğu konum ve reform sürecinde daha başarılı olmaları
sebebiyle, Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerine göre daha başarılı oldukları söylenebilir.
2. GEÇİŞ EKONOMİSİ ÜLKE ÖRNEKLERİ
2.1. GEÇİŞ EKONOMİSİ ÜLKELERİ İÇİN GENEL BİR DEĞERLENDİRME
Eskiden sosyalist sistemle yönetilmiş, ancak şimdi piyasa ekonomisine geçmeye çalışan
ülkeler, geçiş reformlarının başlangıcında farklı ekonomik yapılara sahip oldukları için, geçiş
konusunda aynı başarıyı gösterememişlerdir. Dönüşüm sürecindeki ülkeleri genel olarak ele
aldığımızda Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri ile Baltık Cumhuriyetlerinin uyguladıkları
reform hareketlerinde Avrupa Birliği’ ne tam üyelik konumuna ulaşacak kadar başarılı
oldukları ancak Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra oluşan cumhuriyetlerin
uyguladıkları dönüşüm programında beklenen başarıyı gösteremedikleri, yaşanan görülmüştür
(Tandırcıoğlu, 2004:373).
6
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey.
Bağımsız Devletler Topuluğu ve Merkezi Avrupa ülkelerinde geçişin ana unsuru kamu
mülkiyetinin özelleştirilmesidir. Kar motifinden faydalanacak daha büyük bir özel sektörün
kaynakları daha etkin kullanması ve daha yüksek ekonomik etkinliğe sahip olması beklenir.
Özel sektörün gelişim hızı ve ölçeği hem özelleştirmede hem de yeni yatırımların
gerçekleştirilmesinde önemli bir unsurdur (Tandırcıoğlu, 2004:375).
Geçiş ekonomileri içerisinde Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri, merkezi planlama ile
daha geç tanıştıkları için bu ülkelerdeki özelleştirme çalışmaları daha başarılı olmuştur.
Merkezi planlamanın çok daha uzun süre uygulandığı ülkeler, örneğin bağımsız devletler
topluluğu içerisinde yer alan Türk Cumhuriyetleri ve Rusya özelleştirmede beklenen
performansı sergileyememiştir.
1996 yılında Dünya Bankası tarafından yayınlanan “Plandan Piyasaya” isimli raporda
geçiş ekonomilerinin piyasa ekonomisine geçmek için üç aşamadan oluşan bir programı
uygulamaları gerektiği söylenmiştir. Bu aşamalardan ilki, devletin dönüşümünün
sağlanmasıdır. Bu da devletin kontrolden vazgeçmesi ve fiyatlar ile iktisadi faaliyetleri serbest
bırakması ile mümkün olacaktır. Ancak 1990’ lı yıllarda pek çok ülkede fiyatların serbest
bırakılması enflasyon artışına sebep olmuştur. Enflasyon artışını ise bütçe açıkları ve dış
borçlar izlemiştir. İkincisi ise mülkiyet hakları rejiminin düzenlenmesi ve özelleştirmenin
uygulanmasıdır. Son görev ise yoksulluğun çok önemli bir problem olduğu bu ülkelerde
sosyal güvenlik ve sosyal hizmetler alanlarında devletin önemli adımlar atmasıdır (Altay,
2005:20).
Piyasa ekonomisine geçme isteyen ülkeler vergileme, harcama ve borçlanma gibi birçok
makro ekonomik sorunla karşı karşıyadır. Ekonomik ve mali yapıdaki dönüşümü
sağlayabilmek için devletin yeterli kaynağa sahip olması ve piyasa ekonomisi kültürünü iyi
bilmesi gerekir. Çünkü devlet piyasa ekonomisine işlerlik kazandırma için etkin bir role
sahiptir. Öyleki geçiş ekonomileri süreci içerisinde ortaya çıkabilecek enflasyon, bütçe
açıkları, işsizlik ve yolsuzluk gibi olumsuzluklar ancak kamu maliyesi disiplini ile
çözülebilecek sorunlardır.
Geçiş ekonomilerinde devletin dönüşümü başarılması en zor konulardan biridir.
Devletin her şeyi kontrol eden ve planlayan bir konumdan, ekonomiyi ve hukuki ortamı
piyasa ekonomisi için düzenleyen bir konuma gelmesi kaçınılmazdır.
Bazı geçiş ekonomilerinde ülkelerin başarısızlığın nedeni hükümetlerin liberalleşme
konusunda, otoritelerini bağımsız piyasa ekonomileri ile paylaşmamak güdüsü ile isteksiz
davranarak reformları yavaş ilerletmeleri olarak tespit edilmiştir (Melo, 1997:2-5).
Geçiş ekonomileri ile ilgili ekonomik literatür, enflasyonla mücadele konusunda iki
önemli sorun üzerinde yoğunlaşmaktadır. Birincisi, geçiş sürecinde enflasyonla mücadelenin
ne hızla gerçekleştirilebildiği, ikincisi ise enflasyonla mücadelenin üretim üzerindeki etkisinin
ne olacağıdır. Yapılan birçok araştırma sonuçları enflasyonla mücadelenin pek çok geçiş
ekonomisinde oldukça hızlı ve iyi ilerlediğini göstermektedir. Merkezi ve Doğu Avrupa
Ülkelerinde 1992 yılında enflasyon %84’ ten 1995 yılında %9’a düşmüştür. Geçiş
ekonomilerinin tümü açısından bir değerlendirme yapıldığında genel olarak enflasyonla
mücadele sürecinin Baltık Ülkeleri, Rusya Federasyonu ve diğer eski Sovyet
Cumhuriyetlerinde daha hızlı ilerlediği, bu ülkelerde 1992 yılında ortalama %1.210 olan fiyat
artışının, 1995 yılında %60’ lara kadar gerilediği görülmektedir (Demir, 2002:1-7).
7
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey.
Gerçekte enflasyonla mücadele süreci geçiş ekonomilerinde enflasyon oranlarındaki
düşüş dikkate alınarak incelendiğinde üretimi daraltıcı etkisi oluşturmaktan çok üretim
üzerinde pozitif bir etkiye yol açmıştır.
Geçiş ekonomisi sürecini yaşayan ülkeler için bir diğer unsur ise beşeri sermaye
faktörüdür. Eski Sovyetler Birliği ülkelerindeki beşeri sermayenin gelişimi, uzun süre katı
sosyalist rejim altında yaşadıkları için Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerindeki beşeri sermaye
gelişiminden daha kötü durumdadır. Bölgeler arasındaki gelişme performansının bu derece
farklı olmasını eğitim düzeyindeki farklılık açıklamaktadır (Fisher, 2000:4-9).
Geçiş ekonomileri uyguladıkları reformların derecelerine göre üç ana ülke grubuna
ayrılabilir. Birincisi, yavaş uyarlanan ve reformları uygulama konusunda isteksiz görünen
Bağımsız Devletler Topluluğu ile Eski Sovyetler Birliği Cumhuriyetlerinin oluşturdukları
devletler. İkincisi, radikal reformlar uygulayarak tam düzenleme sağlayan Merkezi ve Doğu
Avrupa Ülkeleri. Üçüncüsü ise, belli bir büyüme sağlayan ancak piyasa ekonomisine
ulaşamayan ve siyasi olarak henüz sosyalizmden vazgeçemeyen Orta Asya Ülkeleri olmuştur.
(Melo, 1997:7-9).
2.2. BAĞIMSIZ DEVLETLER TOPLULUĞU GEÇİŞ EKONOMİSİ ÖRNEĞİ
Bağımsız devletler topluluğu olarak adlandırabileceğimiz; Ermenistan, Azerbaycan,
Belarus, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Rusya, Tacikistan, Türkmenistan,
Ukrayna, Özbekistan, Slovakya. Slovenya, Estonya, Letonya, Litvanya ve Beyaz Rusya,
Sovyet Rusya yapılanmasının içerisinde bulunan cumhuriyetlerdir. Bu ülkelerin tipik
özellikleri az gelişmiş alt yapı, güçlü ve esnek olmayan komuta sistemi ve büyük bir kamu
sektörünün varlığı olarak söylenebilir. Bu devletler topluğunun hemen hemen hepsinde piyasa
ekonomisinin gelişmesi üzerinde olumsuz etkide bulunan faktör nüfusun büyük bir
çoğunluğunun yeni ekonomik düzenin şartlarına ayak uyduramamasından kaynaklanmaktadır.
Tablo1: Bağımsız Devletler Topluluğu ve Eski Sovyetler Birliği Cumhuriyetleri
Temel Ekonomik Kriterlerinin Karşılaştırılması
Ülkeler
Büyümenin
Başladığı
Yıl
Toplam
Mimumum GSYH Azalışı
GSYH Yılı (%)
Toplam
GSYH Artışı
(%)
Kişi Başına
Gelir SGP
Ermenistan
1994
1993
65,1
47,7
2808
Azerbeycan
1997
1995
63,1
44,6
3226
Beyaz Rusya
1997
1995
36,9
35,9
8076
Gürcistan
1997
1994
74,6
36,7
2839
Kazakistan
1996
1998
40
25,7
6727
Kırgızistan
1996
1995
50,4
33,5
2823
Moldova
1997
1998
66,3
8,2
2351
Rusya
1997
1998
45,1
19,4
8948
Tacikistan
1997
1996
74
24
1207
Türkmenistan
1998
1997
59,5
62,1
4584
Ukrayna
2000
1997
63,3
14,9
4224
Özbekistan
1997
1995
14,4
20,9
2516
8
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey.
Kaynak: Balcılar, M. 2003, “Orta Asya Ülkelerinde Yönetişim ve Makroekonomik Performans
Üzerine Ekonometrik Bir Analiz”Bişkek:88
2.2.1. KIRGIZİSTAN ÖRNEĞİ
Kırgızistan, 1917 Ekim devriminden sonra 1924 yılına kadar Türkistan Muhtar Sovyet
Sosyalist Cumhuriyetine dahil olmuştur. 1924’ te Kara-Kırgız Muhtar Oblastı adını almıştır.
1926 yılında Kırgız Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti şeklinde adlandırılıp Rusya
Federasyonuna bağlanmıştır. 1936 yılında ise Kırgız Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti statüsüne
geçirilerek 15 üywli SSCB’ nin bir üyesi haline gelmiştir. 1991’ de siyasi bağımsızlık ilan
edilirken, 10 Mayıs 1993’ te ulusal para Som tedavül sokularak Ruble bölgesinden de çıkmak
suretiyle ekonomik bağımsızlık ilan edilmiştir (Solak, 2002:566).
SSCB içerisinde bulunduğu dönemlerde birlik içi politikalar çerçevesinde üretim yapısı
ve seviyesi belirlenen Kırgızistan’ a biçilen rol genellikle tarım, hayvancılık, hammadde ve
madencilik, enerji, hafif sanayi sektörleri, motor paçaları, alkol üretimi, silah sanayi ve küçük
makineler imalatı sanayi alanlarında üretim ve ihraca yapmak olmuştur (Koichuev, 2001:4).
Kırgızistan, bağımsızlık sonrasında izlediği politikalar çerçevesinde düşük-orta düzey
reformcu geçiş ekonomileri arasında gösterilmektedir.
Kırgızistan ekonomisi bağımsızlık öncesi birlik politikaları çerçevesinde kendisine
biçilen görev gereği birlik içi ticaret yapmakta ve bu ticaret oldukça önemli bir miktardadır.
90’ lı yılların başında yaklaşık 7 milyar dolarlık bir ticaret hacmi bulunan (3,5 milyon dolarlık
ihracat ve 3.7 milyar dolar ithalat) Kırgızistan’ da bu değerler sonraki yıllarda hızla gerilemiş
ve 2000’ li yıllarda yaklaşık 1 milyar dolara kadar düşmüştür. Kırgızistan’daki bu dış ticaret
daralmasının temel sebebi üretimdeki şiddetli daralma ve etkinlikten uzak bir ticaret ve ödeme
politikası uygulamalarıdır. Üretimdeki daralmanın sebebi ise eski SSCB ülkelerinin ekonomik
olarak içsel bir bağımlılığa sahip olmalarıdır. Kırgızistan ticari ve diğer alanlarda hızlı
reformlar yapmasına rağmen üretim ve ticaretteki daralmaya engel olamamıştır
(Michalalopoulos ve Tarr, 1996:3).
Bu sürecin bir başka boyutu ise üretim mekanizmasının en önemli unsurlarından biri
olan kaliteli emek faktörünün önemli bir bölümünün (özellikle bağımsızlık ilanının hemen
sonrasında ve halen devam eden bir süreçte) hızla Kırgızistan’ ı terk etmesi olmuştur. Sadece
1989-1994 döneminde bu beyin göçü resmi rakamlara göre nüfusun %13’ ne karşılık
gelmektedir (Abazov, 2000: 56).
Kırgızistan’ın diğer diğer pek çok geçiş ekonomilerinde olduğu gibi döviz gelirleri
yeterince çeşitlenememiştir. Ve dış finansman imkanları da aynı şekilde çok kısıtlıdır. Zira
Kırgızistan’ın ihracat dışında döviz geliri ya yoktur, ya da çok azdır.
Kırgızistan’ın dünya ekonomisiyle entegrasyonu için çok önemli bir adımı Dünya
Ticaret Örgütüne (DTÖ-WTO) üyelik olmuştur. Bu yönüyle Kırgızistan Bağımsız Devletler
Topluluğu ülkeleri içinde Aralık 1998 yılında tam üye olmakla bir ilki gerçekleştirmiştir.
Kuşkusuz bu gelişme Kırgızistan’ ın uluslar arası piyasalara ulaşabilmesi, ticari
uyuşmazlıklarda bir çözüm mercii elde etmesi ve ekonomik yapısını piyasa ekonomisine
9
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey.
dönüştürmesi için çok önemli fırsatlar vermiştir. Ayrıca kabul edilen yükümlülükler
çerçevesinde de ticari liberalizm hızla genişlemekte ve ekonomik bozulmalar azaltılarak
etkinliğin artırılmasına yardımcı olmaktadır (Wang, 1996:22).
Kırgızistan, bağımsızlık sonrasında genellikle uluslar arası ticarette liberal bir rejim
takip etmiştir. 1994 yılından 1998 yılına kadar bazı özel ürünler hariç tüm ürünler için
ithalatta %10 tarife uygulamıştır. 1999 ve 2000 yıllarında daha ileri adımlar atılmış ve son
olarak ithalat listesini dört ana gruba bölerek en yüksek %20, ortalama olarak ta %5.21 tarife
uygulamasına geçilmiştir.
Kırgızistan ekonomisi bağlamında uluslar arası ticaretin bir diğer önemli boyutu ise
Bavul Ticaretidir (Shuttle Trade). Sadecec Kırgızistan ekonomisi bağlamında değil tüm geçiş
ekonomileri içinde bağımsızlık sonrası önemli bir ticaret kaynağı haline gelen bavul ticareti
aslında yeni bir olgu olmayıp geçmişte de çeşitli ülkelerde söz konusuydu. Ancak genellikle
önemsiz bir boyuta sahip olması sebebiyle genellikle dikkatlerden kaçmaktaydı. Halbuki geçiş
ekonomilerinin ortaya çıkmasıyla beraber bu tür bir ticaret şekli ve pazarı hızla büyümüştür.
Bavul ticareti bir uluslar arası mal ticaret şekli olmakla birlikte genellikle resmi rakamlara
girmez. Bu yüzden kayıt dışı dış ticaret olarak da adlandırılır. Bavul ticareti genellikle
ülkelerarası seyahat eden bireylerin piyasalar arası fiyat farklılıklarından, gümrük vergilerinin
bireyler için daha ucuz tarifeler içermesinden ve iç piyasanın değişen talep koşullarına
yeterince hızlı uyum sağlamamasından ortaya çıkmaktadır.
Bir geçiş ekonomisi olarak Kırgızistan da benzer bir süreçten geçmiş olup, 1990’ lı
yılların başlarında çok önemli miktarlarda üretim ve ticaret daralmaları yaşamasının ardından,
ancak son yıllarda birlikte makroekonomik istikrarı tesis edebilme konusunda mesafe
alabilmişlerdir. Dünya ekonomisiyle entegrasyon konusunda aktif bir ülke olan Kırgızistan
geçiş ekonomilerinin BDT-CIS grubu içerisinde DTÖ-WTO’ ya ilk üye olan ülke unvanına
sahiptir. Bölgesel entegrasyona katılma ve serbest bölgeler oluşturma konusunda da önemli
adımlar atan bir ülke ola Kırgızistan, dış ticaretten beklediklerini halen yeterince alamamış
durumdadır. Bunun temel sebebi yurt içi üretimdeki olumsuz gelişmelerin bir türlü
aşılamaması ve ihracat konusunda yeterli girişimlerin olmamasıdır (Bal, 2003:154–160).
2.2.2. BELARUS, ÖZBEKİSTAN VE TACİKİSTAN ÖRNEĞİ
Dağılan Sovyetler Birliği ülkelerinden Belarus ve Özbekistan’ a baktığımızda, yaşanan
çıktı azalışı reformların yavaşlığına rağmen 1995 yılında yerini canlanmaya bırakmıştır. Her
iki ülkede de geçiş süreci problemli başlamıştır. Özbekistan’ın başlanğıç şartlarının iyi olması,
çıktı düşüşlerinin sınırlı olmasını sağlamıştır. Bu olumlu koşullar, azda olsa endüstrileşme,
tekstil üretiminin önemi, enerji sektöründe kendine yeterliliktir. Bu olumlu durumlarla
uyuşmayan tek şey hizmet sektörünün yetersizliğidir. Belarus’taki küçük çaplı çıktı azalışının
nedeni ise Rusya ile yıllar buyunca yapılan kapalı ticarettir. Bu kapalı ticaret Belarus’un
1997’de Rusya’ da yaşanan ekonomik krizden en fazla etkilenen ülke olmasına sebep
olmuştur. Oysa Rusya’ da yapısal reformlar yavaş uygulanmaktaydı. Belarus’ta da
Özbekistan’ da olduğu gibi aktif endüstrileşme politikası uygulanmıştır (Fisher, 2000:18).
Dağılan Sovyetler Birliği’nin en fakir ülkesi Tacikistan idi. Nüfusun %83’ ü fakirlik
sınırının altında yaşıyordu. Tarım ağırlıklı ekonomiye sahip olan ülkede kişi başına düşen
gelir 186 dolar civarındaydı. Gelir düzeyindeki yükselme ve hayat standartlarının iyileşmesi,
ancak 2002 yılında hükümet tarafından uygulamaya koyulan fakirliği azaltma stratejileri ile
başlamıştır. Stratejinin temel özelliği, tarım sektöründe reformlar, özel girişimlerin yeni iş
10
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey.
alanları sunması ve bağışlara dayanmaktadır. Nitekim yapılan küçük çaplı özelleştirmeler
sayesinde özel sektörün %30 olan ekonomideki payı 2002 yılında %50’ ye çıkarılmıştır.
Tacikistan’ da küçük çaplı özelleştirme, toprak reformu, serbestleşme alanlarında önemli
reformların yapılmasına rağmen kurumsal ve yapısal reformlarda aynı başarı sağlanamamıştır
(European Bank For Reconstruction and Development (EBRD), 2003:12).
Tacikistan’ da ilk reform çalışmaları bankacılık alanlarında yapılmıştır. Bu reformlar
Tacikistan’ın piyasa ekonomisine geçişinde kritik rol üstlenmiştir. Bankacılık sektöründeki
reformların amaçları(EBRD, 2003:4):
1. Özel sektörün mevcut durumunu iyileştirmek için bankaların yeniden yapılandırma
çalışmaları yapılmıştır. Yatırım ortamı iyileştirilerek küçük çaplı özelleştirmeler yapılmış ve
kamu sektörüne yapılacak ödemeler artırılmıştır.
2. Yeni firmalara finansman sağlayacak finans kurumlarının oluşturularak küçük ve orta
ölçekli firmalara yeni iş imkanları sağlanmıştır.
3. Kamu sektöründe alt yapı yatırımları yapmak ve bütçe açıklarını kapatmak için
finansal ve operasyonel yönetim konularında çalışmalar yapılmıştır.
Bankacılık sektörü Tacikistan’ın geçişindeki en kritik sektör olarak görülmüştür.
Stratejik yabancı yatırımları çekmek ve özel sektöre yatırım finansmanı sağlamak için bu
alanda önemli çalışmalar yapılmıştır. Bankacılık sektöründen sonra ikinci önemli reform
çalışmaları alt yapı yatırımları ile ilgili olmuştur. Bu yatırımları gerçekleştirmek içinse,
uluslar arası finans kuruluşlarının yoğun mali ve teknik desteğine ihtiyaç duyulmuştur. Dış
mali ve teknik desteğin sağlanabilmesi için de 2001 yılında esnek döviz kuru uygulamalarına
geçilerek paranın tam konvertibilitesi sağlanmıştır.
Tacikistan’ ın reform sürecinde karşı karşıya kaldığı en önemli sorun zayıf iradedir.
Ekonomik reformların başarısını doğrudan etkileyen bu unsur kurumsal yapılanmayı da
engellemektedir. Kurumsal zayıflığa gelir düzeyinin ve hayat standartlarının düşüklüğü de
eklenince pek çok Tacik vatandaşı Rusya’ ya veya daha gelişmiş komşularına göç
etmektedirler (EBRD, 2003:13).
Tacikistan’ın istikrarlı ekonomik büyümeye geçebilmesi için komşuları ile ticaretini
geliştirmesi ve bölgede huzur ve güvenliğin sağlanması gerekmektedir. Ancak Tacikistan bu
konuda oldukça şansız bir ülkedir. Komşularının çoğunda politik istikrarsızlıklar mevcuttur.
Afganistan’ın terör ve uyuşturucu potansiyeli, Özbekistan ve Kazakistan’daki az gelişmişlik
bölge ülkelerinin tamamını olumsuz etkileyen koşullardır (EBRD, 2003:12).
2.2.3. KAZAKİSTAN ÖRNEĞİ
Kazakistan geçiş sürecinde ise, merkezi planlı ekonomiden piyasa ekonomisine geçiş
evrimsel bir süreç görünümündedir. Bu evrimin başlangıç ve bitiş noktaları belirlenemez.
Ancak geçiş ekonomisi özelliği taşıyan ülkeler için bu sürecin başlangıcını 1991 Sovyetler
Birliği’nin dağılması olarak alabiliriz. Yine bu evrim sürecinin bitiş noktasından
bahsedemeyeceğimiz için, geçiş sürecini yaşayan ülkelerin hangi oranlarda piyasa ekonomisi
kurumlarını oluşturduklarından bahsedilebilir. Kazakistan ekonomisi de bu anlamda
incelendiğinde Avrupa Birliği ve ABD’nin farklı kriterlerle, farklı derecede piyasa
ekonomisinden bahsettiği görülmektedir (Eicher, 2004:2).
AB geçiş değerlendirmesini yaparken, ekonomide devlet müdahalesinin derecesine,
piyasa şartlarının uluslar arası standartlara uyup uymamasına ve döviz kurlarının serbest
11
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey.
olmasına bakarak, Kazakistan’ın orta derecede piyasa ekonomisine sahip olduğunu kabul
etmektedir. ABD ise ekonomideki kamu mülkiyetinin derecesine, paranın konvertibl olup
olmamasına ve oranına bakarak Kazakistan’ da piyasa ekonomisinden söz edilemeyeceğini
belirtmektedir (Eicher, 2004:5).
Kazakistan’daki reform süreci 1992 yılında başlamıştır. 1998–2000 yılları arasında gaz
ve petrol fiyatlarındaki yükselmelere de bağlı olarak, yıllık %10 civarında ekonomik
büyümeye ulaşılmıştır. 2001 yılından itibaren Kazakistan’ da bir geçiş ekonomisinden
bahsedilebilir(Eicher, 2004:7).
Kazakistan’da piyasa ekonomisine geçiş çabaları sürmektedir. Bu süreçte anahtar rol
oynayan faktörler şunlardır (Eicher, 2004:4);
1- Özelleştirme programının uygulanması
2- Güvenilir piyasa sisteminin oluşturulması
3- Bankacılık reformunun yapılması
4- Yatırım ortamının iyileştirilmesi
5- DTÖ’ ne üye olmayı sağlayacak serbest ticaret kurallarının uygulamaya konulması.
2.3. MERKEZİ VE DOĞU AVRUPA ÜLKELERİ
Bu grupta sayabileceğimiz ülkeler arasında Arnavutluk, Bulgaristan, Hırvatistan, Çek
Cumhuriyeti, Makedonya, Macaristan, Polonya, Romanya, Slovakya, Slovenya, Estonya,
Litvanya, Yugoslavya, Letonya ve Bosna Hersek bulunmaktadır.
Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri hem başlangıç şartları açısından hem de geçiş
sürecinde yürütülen işlemler açısından diğer geçiş ekonomisi süreci yaşayan ülkelerden
önemli ayrılıklar içerir. Bu ülkeler Avrupa Birliği’ ne olan coğrafi yakınlıklarının yanı sıra,
çok uzun süre merkezi planlamanın etkin olmaması, halkın serbest piyasa konusunda bilgi
sahibi olması gibi avantajlar nedeniyle reform sürecini daha kolay ve başarılı geçirmektedir.
AB, özellikle yatırım ortamının iyileştirilmesi konusunda bu ülkelere önemli maddi ve teknik
destek sağlamıştır. Bunun karşılığında Merkezi ve Doğu Avrupa ülkeleri yaptıkları
özelleştirmelerde Avrupalı yatırımcıya ayrıcalıklar tanımıştır. AB’ ye üye olan bir çok
Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkesi fiyat istikrarı, piyasaların liberalizasyonu, özelleştirme gibi
önemli konularda başarı göstermiştir (Stern, 1998:5-6).
Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri arasında büyümeye en erken başlayan ülke
Polonya’dır. En geç başlayan ülke ise Bulgaristan olmuştur. Bu farkın en önemli nedeni
özelleştirme süreçlerindeki stratejilerdir. Polonya’ da özelleştirme konusunda şok stratejiler
seçilmiş ve birçok devlet işletmesi yabancı yatırımcılara satılmıştır. En önemlisi özelleştirme
politikalarını halkın desteklemesidir. Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkelerinin geçişteki
başarısının sırrı, hızlı ve kararlı reformların yanında AB üyeliklerinin getirdiği uluslar arası
kuruluşlardan aldıkları mali ve teknik yardımlar olmuştur.
Tablo 2: Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri Temel Ekonomik Kriterlerinin
Karşılaştırılması
Ülkeler
Büyümenin
Başladığı Yıl
Toplam
GSYH Azalışı
%
Minumum
GSYH Yılı
Toplam GSYH Kişi Başına
Azalış %
Gelir
Arnavutluk
1993
1992
39,9
59,4
3743
Bulgaristan
1998
1997
36,8
9,9
6182
12
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey.
Hırvatistan
Çek
Cumhuriyeti
1994
1993
37,7
35,3
8414
1993
1992
15,4
16,6
14885
Makedonya
1996
1995
46,6
10,8
4941
Macaristan
1994
1993
18,1
28,3
12941
Polonya
1992
1991
13,6
45,5
9327
Romanya
1994
1992
26,7
12,2
7036
Slovakya
1994
1993
24,7
35,6
11739
Slovenya
1993
1992
20,4
36,9
18233
Estonya
1995
1994
36,4
33,1
10380
Letonya
1996
1993
52,8
31,1
7750
Kaynak: Balcılar, M. 2003, “Orta Asya Ülkelerinde Yönetişim ve Makroekonomik Performans
Üzerine Ekonometrik Bir Analiz”Bişkek:88
Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkelerinde diğer geçiş ülkelerine kıyasla reformların daha
radikal olduğu görülmektedir. Avrupa Birliği’ ne girmek isteyen bu ülkeler özellikle 1990’lı
yılların ortalarından itibaren önemli atılımlar gerçekleştirmiştir (DTM, 2004:3).
MDAÜ’nin gösterdiği bu performans doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile
ödüllendirilmiştir. Slovenya dışındaki bütün ülkeler istikrarlı bir şekilde yabancı sermayeyi
ülkelerine çekmeye devam etmektedirler. Bu ülkeye yapılan yatırımlar Avrupa Birliği
üyeliğinin sağladığı avantajları içermektedir. Bu avantaj Merkezi Doğu Avrupa Ülkelerine
Bağımsız Devletler Topluluğu Ülkeleri ile kıyaslanmayacak kadar çok avantaj sağlamıştır.
Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri kendi aralarında, ekonomik işbirliği ve kalkınma için
COMECON’ u kurmuştur. Bu sistemde üye ülkeler merkezi bir plan etrafında ve belirli
alanlarda uzmanlaşmışlardır. İhtiyaçlar büyük tesislerde üretilip, dünya fiyatlarının çok
altında satılmıştır. Ancak bu sistemin sürdürülebilirliğinin olmadığı anlaşılmış ve geçiş süreci
ile birlikte COMECON dağılmıştır (Niyazieva, 2003:46).
Sosyalist düzenin çöküşüyle birlikte COMECON’ un ortadan kalkması Merkezi ve
Doğu Avrupa Ülkeleri’ nin mevcut ticari ortaklarını kaybetmesine neden olmuş ve
ekonomilerini canlandırabilmek için ihraç ürünlerine yeni pazarlar bulma arayışına itmiştir.
Bu esnada AB, tarihten gelen sıkı ilişkilerini canlandırabilmek için bahse konu olan ülkelere
piyasa düzenine geçiş için mali yardım ve teknik alanlarda rehberlik sağlamak yönünde
harekete geçmiştir. Piyasa düzenine geçiş aşamasında yapılan bu yardımlar büyüyen Pazar
ekonomileri oluşturmanın yanı sıra, AB’ nin hemen yanı başında sorunlu ve az gelişmiş
ülkelerin oluşmasını da engellemiştir. Bu dönemde AB’ nin MDAÜ’ne yönelik politikası üç
temel nokta üzerine şekillenmiştir (Gürsoy, 2004:1-4).
1. MDAÜ ile ticaretin serbestleştirilmesi
2. Sanayi, bilim ve teknik alanlarda işbirliği
3. Mali yardım programı
Avrupa anlaşmaların temel amacı MDAÜ’ ni tam üyeliğe hazırlamak güdüsüyle, AB
ülkeleri piyasalarına giriş olanağı sağlanama ve mali yardım sağlayarak bu ülkelerin piyasa
ekonomisine geçiş sürecini kolaylaştırmaktır. Söz konusu anlaşmalar, sanayi ürünlerinde tüm
vergilerin ve tarife dışı engellerin kaldırılması, tarım ürünlerinde ise pazara giriş kolaylıkları
13
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey.
sağlanmasını öngörmekte, AB ile MDAÜ’ nin gelecekteki ilişkilerinin çerçevesini
çizmektedir (Gürsoy, 2004: 1-4).
Ekonomide devletin ağırlığı özellikle hissedilen MDAÜ’ de özelleştirme
uygulamalarına özel önem verilmiştir. Bu ülkelerde özelleştirme sadece kamu varlıklarının
özel sektöre satılması olarak düşünülmemiştir. Özelleştirme ile asıl amaçlanan, uzun süre
merkezden yönetilen kapalı ekonomilerin, uluslar arası ticaret ve piyasa sistemleri ile
uyumlaştırılmasıdır. Bu süreçte gerçekleştirilen en önemli düzenleme, Bulgaristan’ da bir
anayasa değişikliği ile yabancı sermayeye ulusal sermaye ile aynı oranda koruma
getirilmesidir. Bu önemli düzenlemeye karşın özellikle stratejik öneme sahip kamu
işletmelerinin özelleştirilmesinde yabancılara bir takım yasaklar getirildiği de görülmektedir
(Niyazieva, 2003:59-60).
Johnson, McMillan, Woodruff (1999) çalışmalarında Polonya, Romanya, Rusya,
Slovakya ve Ukrayna’daki özel girişim ve kurumsal reformlardaki gelişmeleri incelemiştir.
Geçiş ekonomileri için en büyük zorluk kurumsal reformların gerçekleştirilmesidir. Kurumsal
reformlar, kamu ve özel sektör arasındaki ilişkileri ve bireyler ile firmalar arasındaki ilişkileri
yeniden düzenler. Bu beş ülkede uygulanan anti enflasyonist politikalar, ticaretin
serbestleştirilmesi, banka reformları, yabancı yatırımcıların ülkeye gelmesi konularında
benzer politikalar uygulamasına rağmen farklı sonuçlar alınmıştır (Johnson, McMillan,
Woodruff, 1999: 1-2).
Slovakya ve Romanya’ da da makroekonomik istikrar sağlanmış ancak bazı reformlar,
örneğin bankacılık alanlarında, henüz tamamlanmamıştır. Rusya ve Ukrayna dış mali ve
teknik destekle reformları yürütmeye ve ekonomik istikrarı sağlamaya çalışmaktadır (Johnson
ve diğerleri, 1999:2).
Piyasa ekonomisi kurallarına işlerlik kazandırmayı başaran, Polonya, Slovakya ve
roanya gibi Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkelerinin, reform uygulama konusunda yetersiz ve
yeteneksiz olarak görünen dağılan Sovyetler Birliği Ülkeleri’nden daha fazla yabancı yatırım
çekerek hem daha erken hem de daha büyük oranlarda büyümeye başladığı, buna bağlı olarak
da işsizlik oranlarını azaltarak, hayat standartlarını yükseltip sosyal huzursuzlukları önlediği
görülmüştür.
Dolayısıyla, MDAÜ’de geçiş sürecinin iki önemli ayağı bulunmaktadır. İstikrar ve
yeniden yapılanma. Özelleştirme ile hem devletin ekonomideki etkinliğinin azaltılması
amaçlanmakta, hem de kaynakların verimliliğinin sağlanabileceği düşünülmektedir.
Geçiş sürecinde başarılı sonuçlar alan Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti, aynı
zamanda en fazla yabancı yatırım çeken geçiş ekonomileridir. Yapısal reformlardaki başarı ve
istikrar ortamı yabancı sermaye yatırımlarının ön koşuludur (Tandırcıoğlu, 2003:116).
14
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey.
SONUÇ
Piyasa ekonomisi az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için önerilen bir piyasa
yapısıdır. Literatürde geçiş ekonomisi olarak adlandırılan ülkelerde serbest piyasa tercihlerini,
özellikle 1990’lı yıllardan sonra ortaya koymuştur. Piyasa ekonomisine geçiş açık toplum
olmayı gerektirir. Uygulanacak reformlar halka bütün açıklığı ile anlatılmalı ve halkın desteği
sağlanmalıdır. Demokrasi, hukukun üstünlüğü dışa açıklık gibi kurallar piyasa ekonomisinin
olmazsa olmazlarıdır. Örneğin demokrasi alanında yeterli açılımı sağlayamayan BDT ülkeleri
geçiş sürecinde beklenen başarıyı sağlayamamışlardır.
Özelleştirme uygulamaları geçiş ekonomisinde en önemli unsurdur. Devletin sahip
olduğu ekonomik kurumları elinden çıkararak ekonomik alandan çekilmesi geçişi hızlandıran
etkenlerin başında gelmektedir.
Çalışmada geçiş ekonomisi ülke örnekleri olarak ele alınan BDT ve MDAÜ geçiş süreci
değerlendirilirken, reform sürecini daha başarılı yürüyen ve AB ülkeleri olma avantajı ile
birlikte yabancı sermaye yatırımlarını çekebilen Merkezi Doğu Avrupa ülkeleri bağımsız
devletler topluluğu ülkelerinden daha başarılı bir geçiş süreci sergilediği görülmektedir.
Geçiş ekonomilerinde en önemli görevi devletler üstlenmektedir. Uzun yıllar sosyalizm
deneyimi yaşamış ülkelerde neoklasik devlet yapılanmasından, yoksulluk, istikrarsızlık ve
yolsuzlukla mücadele eden sosyal devlet anlayışına gelmesi oldukça güçtür. Ayrıca piyasa
ekonomisi kurumları ve kuralları oluşturulmadan ve makro iktisadi istikrar sağlanmadan
serbest piyasa ekonomisine geçilmesinin bu ekonomilerde etkin bir büyüme ve istikrar
sağlamayacağı da göz önünde bulundurulmalıdır. Geçiş ekonomisi süreci uzun ve zorlu
ekonomik aktiviteler gerektirir.
15
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey.
KAYNAKÇA
ABAZOV, R., (2000), “Ekonomik Geçiş ve Küresel Baskılar”, Avrasya Etüdleri Dergisi,
Sonbahar/Kış, Sayı: 18.
ALTAY, A., (2003), “Geçiş Ekonomilerinde Devletin Ekonomik Rolleri, Görevleri ve KOBİ’
lerin durumu”, Maliye Araştırma Merkezi, Yayın No:86, Kırkbirinci Seri, Yıl:
2002, İstanbul.
BAL, H. (2003), “Uluslar arası Ticaret ve Geçiş Ekonomileri: Kırgızistan Örneği”, Çukurova
ve Kırgız-Türk Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi.
BRUNO Michael., (1994), Kriz, İstikrar Programları ve Ekonomik Reform, (Çev: Zülfi
Dicleli), İstanbul.
EİCHER, S.,(2004), “İs Kazakhstan a Market Economy Yet? Getting Warmer ….“,
Erişim: http//www. wdi.umich.edu/publications/Workingpaper/wp673.pdf
European Bank For Reconstruction and Development, (2003), “Strategy for Tajikistan”,
Erişim: http//www.ebrd.com/about/strategy/country/taji/strategy.pdf.
FİSHER, S., RANTA, S.,(2000), “The Transition Ekonomies After Ten Years”, Erişim:
http//:www.papers.nber.org/papers/w7664.pdf.
GÜRSOY, E.,(2004), “Avrupa Anlaşmalarının Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkelerinin
Ekonomik Gelişimine Etkisi”.
Erişim:http//www.dtm.gov.tr/ead/DTDERGİ/ekim2001/avrupa_anlasmalarinin_
merkezi_ve.htm
KOİCHUEV, T. (2001), “Dynamics and Development Of Problems of Kyrgzystan”,
Reforma, No:1, p.4-13.
MİCHALOPOULOS C. ve TARR, D.G., (1996), “Trade Performance And Policy in the New
Independant States”, World Bank, Washington D.C.
NİYAZİEVA, Z., (2003), “Bulgaristan’da Serbest Piyasa Ekonomisine Geçiş Sürecinde
Uygulanan Ekonomi Politikaları ve Sonuçları”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
JOHNSON, S., ve diğerleri, (1999), “Enterpreneurs and The Ordering of Institutional
Reform: Poland, Romania, Russia, the Slovak Republic and Ukraine
Compared”, Erişim: http//www.ebrd.com/pubs/econo/wp0044.pdf
SOLAK, Fahri, (2002), “Kırgızistan’da Dış Ticaretin Gelişimi ve Türkiye ile İlişkiler”, Yeni
Türkiye-Türkler Dergisi, Cilt:19 Sayı:1.
STERN, N. (1998), “The Future Of The Ecomomic
Transition”, Erişim:
http//www.ebrd.com/pubs/econo/Wp0030.pdf
SCHUSSELBAUR, G.,(1999),“Privatisation and Restructuring in Economies in Transation:
Theory and Evidence Revisited”, Europe-Asia Studies, Vol:51, Issue:1
TANDIRCIOĞLU, H., (2002), “Geçiş Ekonomilerinde KİT’ler ve Özelleştirme”, Manas
Üniversitesi Küreselleşme ve Geçiş Ekonomileri Uluslararası Sempozyum Bildirileri,
Mayıs Bishkek.
TANDIRCIOĞLU, H., ÖZEN, A.(2003), ”Geçiş Ekonomilerinde Doğrudan Yabancı
Sermaye Yatırımları”,
Erişim: http//www.sbe.deu.edu.tr/Yayinlar/dergi/dergi/2003sayi4/tandircioglu_ozen.pdf
WANG, Z. K. (1996), “Integrating Transiton Economies into the Global Economy”, Finance
Development, vol:33 no:3 s.19-22.
YAVUZ, H.B.,(2005), “Geçiş Ekonomileri, Gelişmekte Olan Ülkeler ve Türkiye”, Yüksek
Lisans Tezi, Adana.
16

Benzer belgeler