Ek Dosyayı İndirmek İçin Tıklayınız

Transkript

Ek Dosyayı İndirmek İçin Tıklayınız
MK m. 236 HÜKMÜ’NE GÖRE ARTIK DEĞERİN PAYLAŞTIRILMASI
1
İÇİNDEKİLER
I.
GİRİŞ ...................................................................................................................... 1
II.
ARTIK DEĞERE KATILMA ALACAĞI ............................................................. 3
III.
ARTIK DEĞERE KATILMA ALACAĞININ KANUNA GÖRE
BELİRLENMESİ .................................................................................................... 6
A. Ölen Eşin Mirasçılarının Diğer Eşe Ait Artık Değer Üzerinde Hak Sahibi
Olması ............................................................................................................... 8
B. Zina veya Hayata Kast Nedeniyle Boşanma Halinde Artık Değerin
Paylaştırılması ................................................................................................. 10
SONUÇ ………………………………………………………………………….
2
MK m. 236 HÜKMÜ’NE GÖRE ARTIK DEĞERİN PAYLAŞTIRILMASI
I. GİRİŞ
22 Kasım 2001 tarihinde kabul edilen, 8 Aralık 2001 tarihinde Resmi Gazete'de
yayınlanan ve 1 Ocak 2002 tarihinde ise yürürlüğe giren Yeni Türk Medeni Kanunu ile Eski
TMK uygulamasında kadını mağdur eden, onu sürekli ikinci plana atan, çalışsın veya
çalışmasın kadının evlilikteki emeğini görmezden gelen hükümler terk edilerek, bunun
yerine kadın erkek eşitliğini tanıyan, objektif hükümler getirilmiştir. Bu revizyon
gerçekten köklü değişikliklere yol açmış ve birçok alanda hukukumuza yeni müesseseler
getirmiştir. Bu değişiklikler içerisinde en önemlileri arasında sayılabilecek değişiklik ise,
şüphesiz, mal ayrılığı rejiminin yasal mal rejimi olmaktan çıkarılarak, yerine edinilmiş
mallara katılma rejiminin yasal mal rejimi olarak tanınmasıdır. Böylece kaynak kanun
İsviçre’de olduğu gibi, Türk Hukukunda da edinilmiş mallara katılma rejimi yasal mal
rejimi olarak kabul edilmiştir.
Edinilmiş mal rejiminin yasal mal rejimi olarak kabul edilmesinin nedeni, eski
kanun uygulamasında yasal mal rejimi olan mal ayrılığı rejiminin toplumumuz açısından
çok fazla suiistimale açık olmasıdır. Gerçektende Türk Toplumu erkek egemen anlayışına
sahip bir yapıda olması nedeniyle kadın sürekli ezilmiş, çalıştırılmamış, tek görevi çocuk
bakmak şeklinde muamele görmüştür. Bunun yanında kadının evlilik içerisinde sarf ettiği
emekler hep önemsiz olarak görülerek kadına hiçbir hak tanınmamıştır. Ne yazık ki
kadının çalışan eş olması bile bu durumu değiştirmemiş, çoğu zaman kadın kendi
çalışmasının karşılığıyla edindiği mallarda dahi söz sahibi olamamıştır. Bu yolla evlilik
sırasında tüm edinilen mal varlıklarını kendi adına gerçekleştiren erkek, evliliğin sona
ermesiyle birlikte mal ayrılığı rejiminden yararlanarak tüm malvarlığı değerlerinin sahibi
olurken, kadın ise hiçbir şey talep edememekte idi. Diğer taraftan eşler arasında herhangi
bir sorun çıkmasa bile, eşlerden birinin ölümü halinde, bu sefer ölen eşin mirasçıları sağ
kalan eşi mağdur etmekteydi. İşte tüm bu olumsuzlukların ortadan kaldırılabilmesi için tek
çare 1988'den beri Kaynak Kanun İsviçre Medeni Kanununda yasal mal rejimi olarak
uygulanan edinilmiş mallara katılma rejiminin, Yeni Türk Medeni Kanun için yeni yasal mal
rejimi olarak seçilmesi olmuştur.
3
Kanun Koyucu her ne kadar da yasal mal rejimi seçiminde Kaynak Kanun olarak
İsviçre Medeni Kanununu almakla birlikte, İsviçre Medeni Kanununda bulunan bazı
maddeleri Türk Kanuna almama ya da değiştirerek alma yoluna gitmiştir. Kaynak Kanun ile
TMK arasındaki değişikliklerden bazıları ise bilinçli bir tercih olmayıp, çeviri hatalarından
kaynaklanmıştır.
Çalışma konumuzu oluşturan MK m. 236 hükmünün ikinci fıkrası da Türk Kanun
Koyucusunun isteyerek Kaynak Kanundan farklı düzenleme yoluna gittiği hükümlerde biridir.
Kanun Koyucu MK m. 236 hükmünün birinci fıkrasını İsviçre Medeni Kanunundaki şekliyle
almış, ancak ikinci fıkraya hâkime zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde, kusurlu
eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına
karar verebilme imkânı tanıyan bir düzenleme eklemiştir.
Çalışmamızda öncelikle MK m. 236 hükmü bir bütün olarak ele alındıktan sonra, Türk
Kanun Koyucusunun kaynak kanundan farklı olarak eklemiş olduğu MK m. 236/f. II hükmüne
birtakım eleştiriler getirilmeye çalışılacaktır.
II. ARTIK DEĞERE KATILMA ALACAĞI
2002 yılında yürürlüğe giren MK’ nın getirdiği yeniliklerden biri de edinilmiş mallara
katılma rejimin yasal mal rejimi olarak kabul edilmesidir1. Edinilmiş mallara katılma rejimi
ZGB’ da 5 Ekim 1984 tarihinde yapılan ve 1 Ocak 1988 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik
hükümlerinden MK’ ya alınmış ve İsviçre Hukukunda olduğu gibi Türk Hukukunda da yasal
mal rejimi olarak kabul edilmiştir2.
Edinilmiş mallara katılma rejimi, eşlerin evlilik öncesi ve sonrası malvarlıklarına
ilişkin yönetim, yararlanma ve paylaşma konusunda kanunda yazılı seçimlik mal
Şıpka, ŞÜKRAN; “Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin Yasalaşma Süreci ile Yürürlüğe İlişkin Sorunlar”,
Uygulamalı Aile Hukuku Sertifika Programı, (EMKR ve Uygulama Sorunları), III. Dönem, 17-18 Kasım 2006,
İstanbul Ticaret Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2007, s. 5-18, s. 9; Kılıçoğlu, A.; Medeni Kanun’umuzun AileMiras-Eşya Hukukuna Getirdiği Yenilikler, Ankara 2004, s. 186; Dural/Öğüz/Gümüş; Türk Özel Hukuku, C.
III, Aile Hukuku, İstanbul 2005, s. 320; Şeker, MUZAFFER; “Yeni Türk Yasal Mal Rejimi Olan Edinilmiş
Mallara Katılma Rejiminin Kaynak Kanun’dan Farklı Olan Yönleri, (EMKR ve Uygulama Sorunları), s. 133151, s. 133; Moroğlu, Nazan; “Yasal Mal Rejimi”, İstanbul Barosu Dergisi, Aile Hukuku Özel Sayısı, Mart
2007, s. 89-102, s. 90.
2
Şeker, [dpn. 1], s. 133; Dural/Öğüz/Gümüş, [dpn. 1], s. 320.
1
4
rejimlerinden mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı veya mal ortaklığını noterde mal rejimi
sözleşmesi yaparak seçmemiş olması durumunda kanunen tabi oldukları yasal mal rejimidir 3.
Yasal mal rejimi çerçevesinde bir eşin katılma alacağı, mal rejiminin tasfiyesi ile
belirlenir. MK m. 225 hükmüne göre, “mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal
rejiminin kabulüyle sona erer (f.1). Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona
erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde, mal rejimi dava
tarihinden geçerli olmak üzere sona erer (f.2).” Edinilmiş mallara katılma rejiminin yasada
belirtilen sebeplerden biri nedeniyle sona ermesi durumunda, eşler birbirlerine karşı mevcut
mal rejimin tasfiyesi sonrasında belirlenecek katılma alacağına yönelik beklenti içerisine
girer4.
Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde eşlerin katılma alacaklarının nasıl
hesaplanacağı,
“artık
değere
katılma”
başlıklı
MK
m.
236-238
hükümlerinde
düzenlenmektedir. Artık değeri düzenleyen MK m. 231 hükmüne göre, artık değer,
eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlarda dahil olmak üzere her eşin edinilmiş
mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır.
Buna göre, yasal mal rejiminin herhangi bir sebep ile sona ermesine bağlı olarak, eşlerin
malvarlıklarının öncelikle edinilmiş mallar dikkate alınarak aktif ve pasif hesabının yapılması,
eğer varsa eşlerden birinin diğerinden olan değer artış payı alacağının hesaplanması ya da
eşlerin kendi malvarlığı türleri arasındaki değer kaymalarına ilişkin denkleştirme hesabı
yapıldıktan sonra bulunan net değerdir5.
Kanun Koyucu edinilmiş mal rejiminde ayni paylaşım ilkesini benimsemeyip, mal
rejimi tasfiyesi sırasında MK m. 231 hükmüne göre her iki eş için hesaplanacak artık değer
üzerinden MK m. 236 ve 237 hükümlerine göre her iki eş için belirlenecek artık değer
alacaklarının takası sonucunda elde edilecek katılma alacağını diğer eşe tanıma metodunu
benimsemiştir6. Dolayısıyla katılma alacağının hesaplanabilmesi için öncelikle artık değerin
belirlenmesi gerekmektedir.
Edinilmiş mallara katılma rejiminin MK m. 225’te öngörülen sebeplerden biriyle sona
ermesi durumunda talep edilmesi halinde gerçekleştirilecek tasfiye, kişisel mal ve edinilmiş
Moroğlu, [dpn. 1], s. 93.
Dural/Öğüz/Gümüş, [dpn. 1], s. 347.
5
Şıpka, “Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde Tasfiyeyi ve Katılma Alacağını Talep Hakkına İlişkin
Zamanaşımı Süreleri”, Prof. Dr. Bilge Öztan’a Armağan, Ankara 2008, s. 840.
6
Dural/Öğüz/Gümüş, [dpn. 1], s. 386.
3
4
5
mal ayrımı temeline oturtulmuştur7. Eşler arasında yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara
katılma rejiminin benimsenmesi durumunda mal rejiminin tasfiyesi söz konusu olduğundan
öncelikle yapılması gereken eşlerin edinilmiş ve kişisel mallarının belirlenmesi olacaktır.
Kanun koyucu kişisel malları tamamen o mala sahip olan eşin tasarrufuna bırakırken, diğer
taraftan edinilmiş mallar hakkında, evlilik ve kader birlikteliğini ekonomik yönden
anlamlandırması yönünden yasal mal rejiminde her bir eş veya mirasçılarının diğer eşe ait
artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olacağını öngören MK m. 236 hükmünü sevk
etmiştir8. Buna göre, artık değerin hesaplanmasında göz önünde bulundurulacak mal grubu
edinilmiş mallardır9. Artık değer, her eş için ayrı ayrı hesaplanarak tespit edilir 10. Artık
değerin hesaplanmasını düzenleyen MK m. 631 hükmü uyarınca, eklenecek mal varlığı
değerleri (MK m. 229) ve denkleştirme alacakları (MK m. 230) dahil olmak üzere, eşlerin
edinilmiş mallarının toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçların çıkarılması suretiyle artık
değer miktarı tespit edilir11. Buna rağmen kanun koyucunun MK m. 218 hükmü ile edinilmiş
mallara katılma rejiminin edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar
şeklinde bir düzenleme yoluna gitmesi ise mal rejiminin tasfiyesi sırasında artık değer ve
katılma alacağının hesaplamasının temelini kişisel mal ile edinilmiş mal ayrımının teşkil
etmesinden kaynaklanmaktadır. Yoksa bir malvarlığı unsurunun edinilmiş mal veya kişisel
mal grubunda yer alması, bu malvarlığı unsurları üzerinde eşlerin mülkiyet hakkını ve mal
rejiminin devamında bunlar üzerindeki tasarruf özgürlüğünü etkilemez12.
Kanun koyucu MK m. 219 hükmünde edinilmiş mallara ilişkin bir tanım verdikten
sonra, bu kapsama giren malvarlığı unsurlarını örnekleme yoluna gitmektedir. Buna göre,
edinilmiş mal bir eşin; 1. Çalışmasının karşılığı olan edimler 2. Sosyal güvenlik veya sosyal
yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve
benzerlerinin yaptığı ödemeler, 3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar, 4.
Kişisel mallarının gelirleri, 5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler. Diğer taraftan
edinilmiş malların tespit edilebilmesi için gözönünde tutulması gereken diğer bir kanun
hükmü ise kişisel malların sınırlı bir şekilde sayılarak düzenlendiği MK m. 220’dir. Söz
konusu hükme göre kişisel mallar; 1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras
Şenocak, Zarife; “Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde Artık Değere Katılma İle İlgili Mal Rejimi
Sözleşmeleri ve Tenkisi”, AÜHFD, 2009-2, C. 58, s. 382.
8
Şenocak, [dpn. 7], s. 381.
9
Şenocak, [dpn. 7], s. 382; Dural/Öğüz/Gümüş, [dpn. 1], s. 387.
10
Şenocak, [dpn. 7], s. 382; Dural/Öğüz/Gümüş, [dpn. 1], s. 387.
11
Dural/Öğüz/Gümüş, [dpn. 1], s. 387.
12
Şenocak, [dpn. 7], s. 383.
7
6
yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
3. Manevî tazminat alacakları, 4. Kişisel mallar yerine geçen değerlerdir. Ayrıca, MK m.
221’de eşlere mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle
doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını
kabul edebilme ve mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara
dahil olmayacağını kararlaştırabilme imkanı tanınmıştır.
Mal rejiminin tasfiyesinde her bir eş için edinilmiş mallar açıkladığımız biçimde tasnif
edildikten sonra, her bir eşin edinilmiş mallarına, varsa, diğer eşe karşı olan MK. m. 227
hükmünde düzenlenen değer artış payı alacağı13, MK m. 229 hükmünde sayılan eklenecek
değerler14, MK m. 230 hükmüne göre belirlenecek olan denkleştirme alacakları15 eklenir. Bu
şekilde tespit edilecek olan malvarlığı unsurları artık değer hesabının aktifini teşkil
etmektedir. Aktifler tespit edildikten sonra edinilmiş mal grubuna ait borçlar aktiflerden
düşülür. Dolayısıyla bu noktada pasiflerin yani edinilmiş mal grubuna ait borçların
hesaplanması gerekecektir. Artık değer hesabında eşlerden birinin diğerine veya üçüncü
kişilere karşı olan ve edinilmiş malları yükleyen borçları edinilmiş mal grubunun pasifi olarak
dikkate alınır16. Ayrıca bu borçlara, eşin kişisel malları lehine varlığı tespit edilen
denkleştirme borcu, üçüncü kişilere karşı olan borçlar, diğer eşe karşı olan değer artış payı
borcu da dahildir. Bu tespitten sonra aktifler ve pasifler tespit edilerek artık değer
hesaplanmasına gidilecektir. Ancak bazı durumlarda artık değerin pasifi aktifinden fazla
olabilir. Bu gibi durumlarda eksik değer ortaya çıkar ve eksik değere diğer eşin katılımı söz
konusu olmayacağı gibi katılma alacağının hesabında da dikkate alınmaz (MK m. 231/II).
Dolayısıyla, bir eşin katılma alacağı, diğer eşe ait bir artık değerin mevcut olmasına bağlıdır17.
Bir eşin edinilmiş mallara ilişkin borçları, tasfiyeye dahil aktif değerlerden fazla ise, bu eşin artık
değerinden bahsedilemez. MK.231/f.2'de de açıkça belirtildiği üzere, değer eksilmesi
nedeniyle, borçlara katılma söz konusu değildir.
Artık değer belirlendikten sonra ise aşağıda daha detaylı açıklayacağımız üzere MK m.
236/f. I hükmüne göre paylaştırma yapılacaktır. MK m. 236/I, c. 1’e göre belirlenecek eşlerin
“artık değere alacakları” I. Fıkra, 2. Cümlenin emredici düzenlemesi uyarınca, yasa gereği,
Dural/Öğüz/Gümüş, [dpn. 1], s. 355; Öztan, B.; Aile Hukuku, Ankara 2004, s. 369; Zeytin, Z.; Edinilmiş
Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, Ankara 2005, s. 132; Gençcan, Ö. U.; Mal Rejimleri Hukuku, Ankara
2007, s. 452.
14
Dural/Öğüz/Gümüş, [dpn. 1], s. 379.
15
Dural/Öğüz/Gümüş, [dpn. 1], s. 368; Zeytin, [dpn. 13], s. 168; Sarı, S.; Evlilik Birliğinde Yasal Mal Rejimi
Olarak Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, İstanbul 2007, s. 201; Şenocak, [dpn. 7], s. 385.
16
Şenocak, [dpn. 7], bkz. dpn. 21, s. 385.
17
Şıpka, [dpn. 5], s. 841.
13
7
kendiliğinden takasa girer18. Söz konusu takas sonrasında ortaya sadece eşlerden birisi lehine
mal rejimi hukukuna ilişkin bir alacak hakkı niteliğindeki “katılma alacağı” doğar19. Söz konusu alacak hakkının konusu kural olarak parasal bir borç olup, aynî bir hak talebi değildir20.
Alacaklı eş, diğer eşin edinilmiş malvarlıkları üzerinde -kural olarak- aynî bir devir hakkı elde
edemeyeceğinden, açacağı dava da aynî dava değil, alacağa yönelik eda davasıdır. Bu davada
alacak hakkı olarak sadece bir miktar paraya hükmedilecektir21.
III. ARTIK DEĞERE KATILMA ALACAĞININ KANUNA GÖRE
BELİRLENMESİ
Yukarıda açıkladığımız aşamalardan sonra, sıra çalışmamızın esas konusunu
oluşturan MK m. 236 hükmünün uygulanmasına gelecektir. MK m. 236/f.1 hükmüne göre,
“Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar.
Alacaklar takas edilir”22. Buna göre eşler artık değer üzerinde ½ paya sahiptir. Dolayısıyla bir
eşin artık değerinin diğerine oranla fazla olması ya da bir eşin malvarlığında artık değerin
bulunmaması önemli değildir. Ayrıca her iki eşin artık değer alacaklarının takası öngörülerek,
takastan sonra diğer eşe göre daha az miktarda artık değere sahip olan eş, diğer eşe karşı artık
değere katılma alacağına sahip olacaktır23. Artık değer alacağı kanun hükmü gereği
kendiliğinden takasa girecektir24. Tasfiye çift taraflı ise, takas, hakim tarafından re’sen
dikkate alınmalıdır25.
Eşlerden birinin ölümü ile mal rejiminin sona ermesi halinde, sağ kalan eşin
katılma alacağı hakkı, mirasın tasfiyesinde tereke borcu olarak dikkate alınır. Buna karşılık
ölen eşin bir katılma alacağı hakkı doğarsa, bu alacak hakkı, külli halefiyet gereği, ölen eşin
yasal mirasçılarına geçer. Bu durumda yasal mirasçıların katılma alacağı hakkı, tereke aktifine
“alacak hakkı” olarak katılır26.
Dural/Öğüz/Gümüş, [dpn. 1], s. 389.
Dural/Öğüz/Gümüş, [dpn. 1], s. 389.
20
Şıpka, [dpn. 5], s. 841; Kılıçoğlu, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi (EMKR), Ankara 2002, s. 59; Sarı,
[dpn. 15], s. 227.
21
Şıpka, [dpn. 5], s. 841.
22
Gençcan, Ö. U.; “ 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu Bilimsel Açıklama-İçtahatlar-İlgili Mevzuat, C. I,
Ankara 2004, s. 1189-1190.
23
Şenocak, [dpn. 7], s. 386.
24
Dural/Öğüz/Gümüş, [dpn. 1], s. 389; Şenocak, [dpn. 7], s. 386.
25
Şıpka, [dpn. 5], s. 844; Kılıçoğlu, [dpn. 20], s. 65.
26
Şıpka, [dpn. 5], s. 844.
18
19
8
Artık değere katılma alacağı en erken mal rejiminin tasfiyesinin sona ermesi ile
birlikte muaccel olur ve talep edilebilir27.
Bu açıklamalar ışığında mal rejiminin sona erme sebeplerinden ölümle sona
ermesi halinde terekenin hesaplanmasını bir örnekle açıklamak gerekirse;
Mirasbırakan (M) ölümünde arkasında eşi (E)’yi ve ortak çocukları (Ç)’yi
bırakmıştır. (M)’nin ölümünde malvarlığında (E) ile evlendikten sonra edindiği 500.000
TL’lik evi ve kendisine miras yoluyla intikal etmiş olan 300.000 TL’lik dükkanı vardır.
(E)’nin ise, malvarlığında evlendikten sonra edindiği 300.000 TL değerinde yazlık evi vardır.
(M)’nin artık değeri 500.000 TL’dir. (E)’nin artık değer alacağı=500.000 x ½= 250.000
TL’dir.
(E)’nin artık değeri 300.000 TL’dir. (M)’nin artık değer alacağı= 300.000 x ½ = 150.000
TL’dir.
Bu alacaklar takasa edildiğinde (E)’nin artık değere katılma alacağı 250.000-75=175.000
TL’dir.
(M)’nin terekesinin aktif ve pasif tablosu şu şekilde olacaktır;
Terekenin Aktifi
500.000 TL (ev)(edinilmiş mal)
Terekenin Pasifi
175 TL (E)’nin katılma alacağı
300.000 TL (dükkan)(kişisel mal)
TEREKE MİKTARI: 800.000-175= 635 TL
A. ÖLEN EŞİN MİRASÇILARININ DİĞER EŞE AİT ARTIK DEĞER
ÜZERİNDE HAK SAHİBİ OLMASI
Evliliğin ölümle sona ermesi halinde gerek yasal mal rejimi olan edinilmiş mal
rejiminde gerekse seçimlik rejim olan mal ortaklığı rejiminde öncelikle mal rejimi tasfiyesi,
27
Dural/Öğüz/Gümüş, [dpn. 1], s. 390; Sarı, [dpn. 15], s. 247; Şıpka, [dpn. 5], s. 844.
9
sonrasında ise ölen eşin miras hukukuna göre terekesi belirlenerek sağ kalan eş ve diğer yasal
mirasçıların miras paylarına göre paylaştırma yapılır 28.
Eşin yasal miras payı ile mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan katılma alacağı
birbirinden bağımsızdır. Sağ kalan eş MK m. 499 uyarınca birinci zümre ile birlikte terekenin
¼’nü, ikinci zümre ile birlikte terekenin ½’sini, üçüncü zümre ile birlikte ¾’nü, diğer
durumlarda terekenin tamamını yasal miras payı olarak alacaktır.
MK m. 236/f. 1 hükmünde, her bir eşin ve mirasçılarının diğer bölümde açıkladığımız
şekilde hesaplanarak bulunacak olan diğer eşe ait artık değer üzerinde ½ oranında, katılma
alacağı dediğimiz, alacak hakkına sahip olacağı belirtilmiştir. Bu tasfiye süreci ve alacak
hakkının belirlenmesi ilkelerinin, Miras Hukuku ilkeleri ile herhangi bir ilişkisi
bulunmamaktadır. Ancak mal rejimi tasfiyesi sonucu ölen eşe ait olan artık değere katılma
alacağı hakkı ve edinilmiş malları, -varsa ölen eşin kişisel malları ile birlikte- ölen eşin
malvarlığını, yani terekeyi oluşturur. Bu terekenin tespitinde sağ kalan eşin katılma alacağı
hakkı, terekenin pasifi (tereke borcu) olarak yer alır 29.
Kanun Koyucu MK m. 236/f. 1 hükmünde eşlerden birine ait olan artık değer
üzerinde sadece diğer eşe değil onun mirasçılarına da ½ oranında alacak hakkına sahip olma
imkânı tanımıştır. Ancak edinilmiş mal rejimin temelinde yatan düşünce evlilik birliği
süresince biriktirilen, edinilen malların evliliğin sona ermesiyle birlikte adil bir şekilde eşler
arasında paylaştırılmasının sağlanmasıdır. Bu nedenledir ki, Kanun Koyucu edinilmiş mal
rejiminde eşlerin kişisel mallarını sınırlı bir biçimde sayarken, edinilmiş mallar için ise
tanım yapma ve örnekleyerek sayma yoluna gitmiştir. Esas olan eşlerin evlilik birliği
süresince biriktirdikleri, edindikleri malların edinilmiş mal statüsünde olmasıdır. Söz
konusu mal varlığı değerlerinin kişisel mal grubuna ait olması için kanundaki sınırlayıcı
olan kişisel mal türlerinden birine girmesi gerekmektedir. Temelini edinilmiş mal ve kişisel
mal ayrımını oluşturan mal rejiminin tasfiyesi sonucu hesaplanacak olan artık değere
katılma alacağının üzerinde diğer eşin veya mirasçıların hak sahibi olması bazı durumlarda
sağ kalan eşin mağduriyetine yol açabilecektir.
Artık değere katılma alacağı üzerinde mirasçılara hak tanıyan MK m. 236/f.1 hükmü,
eşin ölmesi durumunda diğer eşi ölen eşin mirasçıları karşısında mağdur edebilecek bir
Şıpka Şükran/Kaplan Hasan Ali, Prof. Dr. Necip Kocayusufpaşaoğlu İçin Armağan, “4721 Sayılı Türk
Medeni Kanunu’na Göre Eşlerin Artık Değere Katılma ve Paylaşma Oranı ile İlgili Olarak Yapacakları Mal
Rejimi Sözleşmelerinin Altsoya Etkisi”, İstanbul 2004, s. 263.
29
Kılıçoğlu, [dpn. 20], s. 81; Şıpka/Kaplan, [dpn. 28], s. 263.
28
10
hükümdür. Gerçekten de, eşler ortak olan çocuklarının yanında bazı durumlarda eşlerden
birinin önceki evliliğinden veya evlilik dışı olan ortak olmayan çocuklara da sahip olabilir.
Bu gibi durumlarda sağ kalan eş yıllarca ölen eşiyle birlikte belki de türlü zorluklarla elde
ettiği, edindiği, biriktirdiği mal varlığı değerlerini ölen eşin belki de hiç tanımadığı
mirasçılarıyla paylaşmak zorunda kalacaktır. Bu da hakkaniyete uygun düşmemektedir.
Çünkü çoğu zaman eşler yıllarca edindikleri birikimleri sonucu ancak bir tek ev sahibi
olabiliyorlar. Aile konutu niteliğinde olduğunu varsaydığımız evde sağ kalan eş hayatını
devam ettirecek iken, mirasçıların katılma alacağı talepleri nedeniyle evinden vazgeçmek
zorunda kalabilir. Yine tam aksi yönde düşünüldüğünde, edinilen mal varlığı değerlerinin
çok fazla olması halinde de hakkaniyete uygun olmayan bir durum ortaya çıkabilir. Sağ
kalan eş belki de sadece kendi çalışmasının karşılığıyla edindiği ancak edinilmiş mal
statüsünde olan malvarlığı değerlerini diğer eşin kendisiyle ortak olmayan çocuğuyla
paylaşmak durumunda kalabilir.
Eşlerin evlilik süresince edindikleri malvarlıklarını yönetme, bunlardan yararlanma
ve bunlar üzerinde her türlü işlemi yapma usulleri ve evlilik sona erdiğinde malların
paylaşımını belirleyen yani tamamen eşleri ilgilendiren mal rejimi kurallarına göre yapılan
mal rejimi tasfiyesi sonucunda belirlenen artık değere katılma alacağının paylaştırılmasında
ölen eşin mirasçılarının bu paylaştırma dışında tutulması gerekir kanaatindeyiz. Kanun
Koyucu mirasçıların haklarını zaten miras hukuku hükümlerine göre korumaktadır. Kaldı ki
sağ kalan eşe ait katılma alacağı terekenin pasifini oluşturmakla birlikte, bu değer terekeden
düşüldüğünde ortaya çıkan miktar üzerinde sağ kalan eş de dahil olmak üzere diğer
mirasçılar miras payı oranlarına göre hak sahibi olacaktır. Bu nedenle, sağ kalan eşin
mağduriyetine neden olabilecek olan “veya mirasçıları” ibaresinin MK m. 236/f. 1
hükmünden çıkarılması daha uygun olabilecektir.
B. ZİNA HAYATA KAST NEDENİYLE BOŞANMA HALİNDE ARTIK
DEĞERİN PAYLAŞTIRILMASI
MK m. 236/II hükmünde mehaz İsviçre Medeni Kanununda yer almayan bir
düzenlemeye yer verilmiştir. Buna göre, hakim, eşler arasındaki mal rejimi zina veya hayata
kast nedeniyle açılan boşanma davası sonucu sona ermişse, kusurlu eşin artık değerdeki
pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilecektir.
11
Söz konusu düzenleme doktrinde, temelde edinilmiş mallara katılma rejiminde kabul
edilen artık değere katılmanın ruhuna aykırı nitelikte olması ve bu yolla katılma alacağından
yoksun bırakma şeklinde bir medeni hukuk cezası getirmesi yönünden eleştirilmiştir 30.
Gerçekten de edinilmiş mallara katılma rejiminin temelinde yatan düşünceye göre, eşlerin
edinilmiş malları bizzat eşlerin ortak çabasıyla oluşturulmuştur31. Bu nedenle de evlilik birliği
süresince harcanan emeklerin, hangi sebeple olursa olsun evlilik birliği sona erdiğinde yok
sayılmasına olanak sağlayan bir hükmün hakkaniyete uygun olduğu söylenemez.
Söz konusu hükme getirilen eleştirilerden bir diğeri ise32 haysiyetsiz hayat sürenlerin
(TMK m. 163) zina ve hayata kast nedeniyle boşanma halinde öngörülen bu yaptırımın kapsamı
dışında bırakıldığı yönündedir. Gerçektende genel ev çalıştırmak, muhabbet tellallığı yapmak,
kumarbazlık gibi namus, şeref ve haysiyet kavramlarıyla bağdaşmayan hareketlerde bulunan ve
bunu hayat biçimi halinde getiren kişiler TMK m. 236/f. II hükmü dışında bırakılarak, zinayla
eşit bir davranış olmasına rağmen bu halde eş katılma alacağı üzerinde ½ ‘lik paya sahip
olacaktır33.
Medeni Kanun'a göre mutlak boşanma nedeni olan zina nedeniyle boşanma halinde,
zina eden eş tazminat ve nafaka talep edemeyecek ve eşler birbirlerine mirasçı
olamayacaktır34. Diğer taraftan eski TMK’ da bulunmayan düzenleme olan TMK 181’e göre,
“Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce
yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan
anlaşılmadıkça, kaybederler. Boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından
birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki
fıkra hükmü uygulanır”. Dolayısıyla zina nedeniyle boşanma davası açan eşin dava devam
ederken ölmesi halinde, davacı eşin mirasçılarından birisi bu davayı sürdürebilecek ve zina
eyleminin kanıtlanması halinde davalı eş, davacı eşin mirasçısı olamayacaktır. Görüldüğü
üzere MK’ da çeşitli hükümlerde zina yapan eşe yeterince yaptırım öngörülmüştür. Bu kanuni
yaptırımların yanında, zina ve hayata kast eyleminin ayrıca evlilik boyunca harcanan emeğin
de yok sayılmasına neden olması ve de kusurlu eşin evlilik boyunca evde veya ev dışında
yapmış olduğu emeğin karşılığında kendisine kanunen tanınmış olan diğer eşin artık
Dural/Öğüz/Gümüş, [dpn. 1], s. 394; Şeker, [dpn. 1], s. 139.
Dural/Öğüz/Gümüş, [dpn. 1], s. 394; Kılıçoğlu, [dpn. 1], s. 242.
32
Gençcan, [dpn. 22], s. 1190.
33
Gençcan, [dpn. 22], s. 1190.
34
Doğan, İzzet; “Türk Medeni Yasasında Zina Nedeni İle Boşanma ve Sonuçları”, İstanbul Barosu Dergisi, Aile
Hukuku Özel Sayısı, Mart 2007, s. 113-124, s. 122.
30
31
12
değerine katılma hakkının elinden alınması hakkaniyete uygun düşmemektedir35. Kaldı ki
TCK’ da suç olmaktan çıkarılan ve bu nedenle cezalandırılması mümkün olmayan zina yapan
eş, MK m. 236/II hükmü vasıtasıyla ekonomik cezaya çarptırılmaktadır36.
Aynı hususlar cana kast bakımından da geçerlidir. Eşinin canına kast eden fakat bunu
gerçekleştiremeyen eşe, diğer eşin bu nedenle boşanma davası açması halinde MK m. 236/f. II
hükmü gereği diğer eşin canına kast eden eşin artık değere katılma alacağı hakim tarafından
azaltılabilecek veya artık değere katılma alacağının tamamından yoksun bırakılabilecektir. Ne
ilginçtir ki, eşlerden birinin, diğerini öldürmesi durumunda mal rejimi ölümle sona erdiğinden
MK m. 236/f. II uygulanmayacak ve eş, öldürdüğü eşinin artık değerinin yarısına
katılabilecektir37.
Zina ve hayata kast nedeniyle boşanma davası açılmaması durumunda, mirasçıların
katılma alacağı davasında zina ve hayata kast eylemine dayanarak davanın bu nedenle reddini
talep edebilme imkânına haiz olup olmadıkları doktrinde tartışmalıdır. Kılıçoğlu’na göre
mirasçılara söz konusu iddialarını kanıtlama imkânı verilmelidir38. Gençcan ve Şeker’e göre ise
alınmış bir boşanma kararı olmadan katılma alacağının azaltılması veya reddedilmesi mümkün
değildir39. Ancak Şeker’e göre, eş, zina veya hayata kast nedeni ile boşanma kararı
verilmesinden sonra vefat etmiş ise, bu durumda mirasçılar, bu boşanma kararına dayanarak,
diğer eşin katılma alacağının indirilmesine veya kaldırılmasına karar
verilmesini
isteyebilecektir40
Zina veya hayata kast nedeni ile boşanma davası açılmış ise, katılma alacağı davasına
bakmakta olan hâkim, bu konuda karar vermeden önce, boşanma davasının sonucunu
bekleyecektir41. Zira zina veya hayata kast nedeni ile bir boşanma davası açıldığında, bu
nedenlerden birine bağlı olarak verilecek olan bir boşanma kararı artık değerdeki pay
oranının azaltılmasına veya kaldırılmasına sebebiyet vereceğinden ötürü, böyle bir
boşanma karan katılma alacağı davasında büyük bir önem arz edecektir42.
Zina (TMK m. 161) veya hayata kast nedeniyle (TMK m. 162) açılan boşanma davası
tek başına TMK m. 225/2 kapsamında mal rejimini sona erdiremeyecektir. Mal rejiminin
Şeker, [dpn. 1], s. 139; Dural/Öğüz/Gümüş, [dpn. 1], s. 394; Kılıçoğlu, [dpn. 1], s. 242.
Dural/Öğüz/Gümüş, [dpn. 1], s. 394.
37
Dural/Öğüz/Gümüş, [dpn. 1], s. 394.
38
Kılıçoğlu, [dpn. 20], s. 38.
39
Şeker, [dpn. 1], s. 141; Gençcan, [dpn. 13], s. 607.
40
Şeker, [dpn. 1], s. 141.
41
Kılıçoğlu, [dpn. 20], s. 64; Şeker, [dpn. 1], s. 140; Gençcan, [dpn. 22], s. 85; Gençcan, [dpn. 13] s. 607.
42
Şeker, [dpn. 1], s. 140.
35
36
13
sona ermesi için ayrıca bir boşanma kararı gerekmektedir43. Boşanma karan verilmesi halinde
ise, TMK m. 225/2'ye göre mal rejimi, karar tarihinden itibaren değil, dava tarihinden
itibaren geçerli olmak üzere sona erecektir. Boşanma davasından bir boşanma karan
çıkmaması durumunda, daha doğrusu boşanma davasının reddedilmesi halinde, mal rejimi
sona ermeyecek ve eşler arasında etkisini sürdürmeye yani geçerli olmaya devam edecektir.
Boşanma kararından önce yani boşanma davası devam ederken mal rejimi sona ermediğinden
ve dolaysıyla bir katılma alacağı da ortaya çıkmadığından, boşanma davası sürerken, ancak mal
rejiminin sona ermesi ile meydana gelebilecek bir katılma alacağı için, katılma alacağı davası
açılması mümkün olmayacaktır. Zira katılma alacağı davası açılabilmesi için mal rejiminin
sona ermesi lazım gelmektedir; mal rejimi de kanunda sayılan nedenlerle sona ermediği
sürece katılma alacağından da söz edebilmek mümkün olmayacaktır44. Zina veya hayata kast
nedeni ile boşanma davası açılmadan önce, mal rejiminin, TMK m. 180 kapsamında ayrılık
kararı ile birlikte sona ermesine karar verilmesinden veya mahkemece mal ayrılığına
geçilmesine karar verilmesinden veya da eşlerin kendi aralarında yapacakları bir anlaşma
ile sona ermesinden dolayı ortaya çıkacak katılma alacağını ise, zina veya hayata kast nedeni
ile sonradan açılacak bir boşanma davası hiç etkilemeyecektir. Zira katılma alacağından
yapılacak bir azaltma veya tamamen ortadan kaldırma ancak zina veya hayata kast nedeniyle
verilen boşanma kararı ile mal rejiminin sona ermesi halinde mümkün olacak; bunun dışındaki
bir nedenle mal rejiminin önceden sona ermesi halinde ise katılma alacağında bu tür bir
azaltma veya ortadan kaldırma mümkün olmayacaktır.
43
44
Gençcan, [dpn. 13], s. 606.
Gençcan, [dpn. 13], s. 606.
14
IV. SONUÇ
Artık değere katılma alacağının eşler arasında paylaştırılmasını düzenleyen MK m.
236 hükmü, esas itibariyle yasal mal rejimi olan edinilmiş mal rejiminin çıkış noktası olan
eşlerin evlilik süresince verdikleri emek karşılığı edindiği mallarda eşit hak sahibi olması,
eşlerin emeğinin sömürülmesinin önüne geçilmesinin engellemesi düşüncesine uygun bir
şekilde, her bir eşin artık değeri üzerinde diğer eşin 1/2 oranında pay sahibi olmasını
öngörmüştür. Ancak bununla birlikte gerek artık değer üzerinde eşin mirasçılarının da ½’lik
paya sahip olduklarının öngörülmesi, gerekse zina veya hayata kast hallerinde kusurlu olan
eşin, diğer eşe ait artık değer üzerindeki payının hakim tarafından azaltılması veya tamamen
kaldırılmasının öngörülmesi edinilmiş mal rejiminin temelinde yatan düşünceye hizmet
etmemektedir.
Özellikle zina ve hayata kast nedeniyle boşanma halinde, kusurlu olan eşin yıllarca
evlilik birliği içerisinde harcadığı emeğin yok sayılması, Medeni Kanunda kusurlu eşe
uygulanacak olan yaptırımların yanında bir de diğer eşin artık değeri üzerindeki payından
mahrum edilmesi veya payının azaltılması hakkaniyete uygun olmayan bir düzenlemedir. Eşin
zina veya diğer eşin hayatına kast etmesinin, artık değer üzerindeki hakkıyla bağdaştırılabilir
yanı yoktur.
Diğer taraftan eşin artık değeri üzerinde diğer eşin mirasçılarına ½’lik oranda bir hak
tanınması, mirasçılarla sağ kalan eşi karşı karşıya getirebilecek ve sağ kalan eşi mağdur
edecek bir hükümdür. Çünkü eşin mirasçısı her zaman için eşlerin ortak olan çocukları
olmamakla birlikte, eşlerin ortak çocuğunun bulunmaması durumunda ölen eşin anne ve
babası bile olabilmektedir. Dolayısıyla evlilik birliği süresince harcanan emekle, yapılan
birikimlerle hiçbir alakası olmayan ve bunlara hiçbir katkısı olmayan mirasçılara bu şekilde ½
oranında bir hak tanınması uygun değildir.
AV. BURÇİN BAYBURTLU
15

Benzer belgeler

Türk Hukukunda Boşanma Sebepleri

Türk Hukukunda Boşanma Sebepleri birbirinden bağımsızdır. Sağ kalan eş MK m. 499 uyarınca birinci zümre ile birlikte terekenin ¼’nü, ikinci zümre ile birlikte terekenin ½’sini, üçüncü zümre ile birlikte ¾’nü, diğer durumlarda tere...

Detaylı