ihlas risalesi

Transkript

ihlas risalesi
İHLAS RİSALESİ
İhlas ve renkleri hakkında kısa bir sohbet
08 Mart 2012 de üstadım ve şeyhim olan Şeyh Mecdi el-Mısrîye ihlas hakkında sordum.
Aldığım bence çok faydalı olan o bilgileri bütün insanlarla paylaşmak için kaleme
aldım ve sunuyorum:
“Ya Şeyhim! Ara sıra, son zamanlarda biraz daha fazla olmak üzere ihlas’tan
bahsediyorsun. İhlas nedir bana anlatır mısın?”
“Arapçada kelimelerin aslı fiildir. İhlas sözcüğü de halis kelime kökünden türemedir.
HALİS
=
SADE, TEMİZ, ARI (KATIŞIKSIZ) ÖZ anlamlarına gelir.
İHLAS
=
Lügat manası: SADELİK, TEMİZLİK, ARI-DURULUK,
İHLAS
=
istilahi manası: samimiyet, içtenlik, (sırf Allah için yapılan)
MUHLİS
=
İhlaslı olan, samimi ve içten davranan.
MUHLAS
=
Muhlisler içinden seçilenler.
Şeyh Mecdi konuyla ilgili ayetleri şöylece sıraladı:
“Ancak tevbe edenler, ıslah edenler, Allah'a sımsıkı sarılanlar ve dinlerini
katıksız olarak Allah için (halis) kılanlar başka; işte onlar mü'minlerle
beraberdirler. Allah mü'minlere büyük bir ecir verecektir.” (NİSA, 4/146)
“Oysa onlar, dini yalnızca O'na halis kılan hanifler (Allah'ı birleyenler) olarak
sadece Allah'a kulluk etmek, namazı dosdoğru kılmak ve zekatı vermekten
başkasıyla emrolunmadılar. İşte en doğru (dimdik ve sapasağlam) din budur.”
(BEYYİNE, 98/5)
“Şüphesiz, sana bu Kitabı hak ile indirdik; öyleyse sen de dini yalnızca O'na
halis kılarak Allah'a ibadet et.” (ZÜMER, 39/2)
“De ki: "Ben, dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet etmekle
emrolundum.” (ZÜMER, 39/11)
“Dedi ki: "Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde
onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip çekici göstereceğim
ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp saptıracağım, ancak onlardan muhlas
olan kulların müstesna.” (Hicr, 15/39-40)
Allah rızası için ihlasla yapılmayan amellerin durumu ne olacak?
Bu konuda bakın Rabbimiz ne buyurmaktadır: “Onların işlediği her ameli ele alıp
savrulmuş toz haline getiririz.” (FURKÂN, 25/23)
Hatta Kur’an’da Ihlas adında bir sure mevcuttur.
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
1- De ki; O Allah bir tektir. 2 - Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na
muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir. 3 - Doğurmadı ve doğurulmadı
4 - O 'na bir denk de olmadı. (İHLAS, 102/1-4)
İlk önce lazım olan her iş için temiz bir niyet kurmaktır.
Mü’minlerin emiri Ömer bin Hattab (ra) dedi ki: “Rasulullah’ı (sas) işittim, buyurdu ki:
“Ameller niyetlere göredir, herkese niyet ettiği vardır, kimin hicreti Allah ve
Rasulüneyse, hicreti Allah ve Rasulünedir, kimin de hicreti kazanmak istediği
bir dünyalık veya nikahlanmak istediği bir kadın içinse hicreti de hicret ettiği
şeyedir.” (BUHARİ VE MÜSLİM)
Konuyla ilgili ayet ve hadislerden sonra sormaya devam ettim:
- “İhlasın azı-çoğu olur mu?”
- “İhlas bir bütündür, kişi de ya vardır ya da yoktur.”
Bu bütünlük, ancak farklı yönlere tahsis edilebilir. Mesela: mesleğine 30%, ailesine 50%
çevresine 10% bölüştüren insanlar vardır. Yine bazı insan tipleri vardır ki ihlaslarının
90%’ını işlerine verirler geri kalan 10%’u ise diğer alanlara. Almanlar bu durumda
olanlar için “işleriyle evli olanlar”..derler.
Sadece kamil ihlas sahipleri ihlaslarını adaletle gerektiği gibi taksim ederler. Onlar
herşeye lazım gelen ihlas dozajını verirler. Onların davranışları başı buyruk ya da
kişisine göre değildir, bilakis onların niyet ve davranışları Allah’ın emri, muradı, ve
rızası doğrultusundadır. Kafirlerin sorularını aynen takvalı müminlerin soruları kadar
titizlikle yanıtlarlar. Yabancı misafirlere de akraba ve tanıdık misafirlere olduğu gibi
ikramda bulunur ve titizlikle misafir-perverlik ederler. Zira onların niyetlerinin ve
davranışlarının çıkış noktası kendi heva ve hesleri değil, noksanlardan münezzeh olan
Subhan-Allah’tır.
Şeyhim! Sen diyorsun ki: “ihlas kişide ya vardır ya da yoktur, ihlasın azı çoğu
olmaz’’..peki ama senin ihlasınla kendi ihlasımı nasıl aynı görebilirim? Çünkü
işlerimizin sonuçları farklı sonuçlanmakta...
2
Bunun üzerine Şeyh Mecdî birkaç saniye sükut ettikten sonra bana şöyle dedi: Ey
Ercan! Bu sorduğun soru çok zor bir soru. Lütfen bana bir kez daha sor ki cevap
butonu harekete geçsin, ve istenilen bilgi aktifleşsin.
Bunun üzerine tekrar sordum: - “Sen diyorsun ki: ‘‘insanda ihlas ya vardır ya da
yoktur’’..ama ben bunu nasıl anlayayım? Zira peygamberlerin (as) ve salihlerin ihlasıyla
diğer müminlerin ihlası nasıl bir olur, arada fark olması gerekmez mi?’’
- “Ya Ercan! Nihayet açıldı, cevap ilham olarak gelmeye başladı ve konu keşfime
göründü. Şu anda ihlasın değişik renklerini görmekteyim. Söyleyeceklerimi yaz, yaz ki
bana sonra anlatasın.
İhlası farklı renklerde görmekteyim. Allah’ın izniyle bütün mahlukatın ihlas renklerini
görebiliyorum.
1)
2)
3)
4)
5)
6)
7)
8)
KIRMIZI - İHLAS
SARI - İHLAS
SİSLİ - İHLAS
YEŞİL - İHLAS
SİYAH - İHLAS
BEYAZ - İHLAS
ŞEFFAF - İHLAS
NÛRANÎ (IŞIK) - İHLAS
1)
2)
3)
4)
5)
KIRMIZI – İHLAS
SARI – İHLAS
SİSLİ – İHLAS
YEŞİL – İHLAS
SİYAH – İHLAS
=
=
=
=
=
şeytanın ihlası
kâfirlerin ihlası
kuşların ihlası
cansızların, bitkilerin ve meleklerin (as) ihlası
a) MAT SİYAH - İHLAS = insanlara doğrudan faydası olamayan hayvanların
ihlası
b) PARLAK SİYAH - İHLAS = insanlara doğrudan faydalı olan hayvanların
ihlası, mesela: köpek, inek, koyun vs.
6) BEYAZ - İHLAS = aklıyla Allah’ın varlığını kabul eden, iman eden ve kalbiyle
de tasdik edenlerin ihlasıdır. Beyaz İhlasın üç derecesi vardır. Birinci dereceden
ikinci beyaz dereceye kadar olan mesafe birinci gök ile ikinci gök arasındaki
mesafe kadardır. Bir renkten diğer renk arasındaki mesafe ise yerden Arş-u
Âlâ’ya kadardır.
7) ŞEFFAF – İHLAS
=
8) NÛRANÎ – İHLAS =
sahabe-i kiram (ra)’in ve evliyanın ihlası.
peygamberlerin (as) ihlası.
3
Tafsilatlı izah:
1) KIRMIZI - İHLAS = kırmızı renk tahribat rengidir ve hedefi ve işlevi diğer
bütün renkleri mahvetmektir. Allahu Teala ölü hayvanların etini, kanı ve domuz
etini yemeyi Müslümanlara haram kılmıştır.
“O, size ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş
olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim kaçınılmaz olarak
muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla
(ölmeyecek oranda yiyebilir), ona bir günah yoktur. Gerçekten Allah,
bağışlayandır, esirgeyendir.’’ (BAKARA, 2/173)
Leşlerin renkleri solmaktadır. Onlar Allah adına boğazlanıldığında helal, aksi
halde haramdırlar. Yaratıkların ihlas renklerini gelişi güzel değiştirmemiz caiz
olmaz, ancak Allah adına olmuş başka. Allah’ı tesbih eden herşey, yine Allah’ın
izni ve zikriyle, durdurulur ya da değiştirilebilir. İslam fıkhına göre, hayvan
kesilirken Bismillahi Allahu Ekber diyerek kesilir ve et kandan iyice arıtılmak
için kan iyice akıtılır.
İslam’da kanın hükmü necistir (pistir).
Domuz eti etlerin en kırmızısıdır. Bu tabii ki domuz eti haramlığına bir delil
değil sadece bir işarettir.
Abdullah bin Ömer (ra) dedi ki: “İki ölü ve iki kan bize helal kılındı. İki ölü,
balık ve çekirgedir. İki kan ise, ciğer ve dalaktır.’’
Bu iki ölü neden yenilebilir?
Balık zaten sudan çıkınca ölür. Çekirgenin ise kanı başka renkte.
O iki organ olan çiğer ve dalak da asılları kan olduğuna göre niçin yenile bilir?
Renkleri ve formları değişince hükümleri de değişmiştir.
Evet, o iki oragın asılları kan olsa da özellikleri ve renkleri değiştiği için
yenilmeleri caiz olmuştur. Zira renkleri kahverengine dönüşmüştür. Onların
durumu insanların durumlarıyla kıyaslanabilir. Kur’an ayetlerinin ifadelerine
göre insanın oluşum ve gelişim evrelerinden biri için ‘‘Sonra kan pıhtısı
olmuş,
sonra
Allah
onu
yaratıp
şekil
vermişti.‘‘
(KIYAME,
38/75)..buyurulmaktadır. İnsanların da bir kan pıhtısı dönemi vardır. Böyle
olmakla beraber yine de insan fıkhen necis değil temizdir. Eğer özellikler doğal
halleriyle değiştiyseler hükümleri de değişebiliyor.
Yabancı kadınları yoldan çıkarmaya çalışan erkekler genelde kırmızı çiçekler ve
kırmızı kalp resimlerini vasıta olarak kullanırlar. Peygamber (sas) buyurdu ki:
“Dikkat ediniz, hiç bir erkek yabancı bir kadınla yalnız başına kalmaz ki,
üçüncüleri şeytan olmasın. Size cemaatle olmayı tavsiye eder, ayrılıktan
4
sakındırırım. Şüphesiz şeytan tek kalan kimse ile beraber olup, iki
kişiden uzaktır.” (MÜSLİM, HAC, 424; TİRMİZÎ, RADÂ’,16, FİTEN, 7).



Avrupa’da zina yuvaları kırmızı ışık bölgesi olarak ifade edilir.
Trafikte sarı ışık ikazdır yani dikkat işaretidir, kırmızı ışık uyarıdan da
öte dur devam etme emrinin sembolüdür.
Kırmızı alarm derecesi en tehlikeli ikaz derecesidir.
2) Sarı-İhlas = Kâfirlerin ihlasıdır. Rasulullah (sas) bu nedenle hiç sarı ve
kırmızı renkte elbise giymemiştir.
Kâfirlerin dünyada insanlara pek çok faydalı hizmetleri ve buluşları olmaktadır,
ama iman meselesine gelince kalpleri hastadır. Sarı renk ise hastalığın rengidir.
Bu nedenle onların ihlas renkleri sarıdır.
“Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan
söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azab vardır.” (BAKARA,
2/10)
3) Sisli-İhlas = Kuşların İhlası. Kuşların ihlası berrak değil sislidir, çünkü onları
sürekli beslersin, bakımlarını yaparsın ve nihayet bir fırsatını bulduklarında
hemen uçup giderler, seni terk ederler. Kuşlarda sadakat yoktur, gerçi
sorumlulukları da yoktur ama hayvanlara kıyas edildiklerinde ihlaslarının sisli
oluşu bu renk farkını ortaya koymaktadır.
4) Yeşil-İhla = Cansız varlıklar dediğimiz eşyanın, bitkilerin ve meleklerin
ihlaslarıdır. Görevlerini mükemmel yerine getirirler. Toprağa bir ağaç diksen ve
gerektiği gibi bakımını yapsan sana lezziz yemişler verir. Ağacı zehirlerle
ilaçlasan bu defa sana o zehirden de vermeyi ihmal etmez. Onlara ne verirsen
onu geri alırsın. Senin verdiğini sana eksiksiz geri verirler. Onların çoğu su ile
bağlantılıdırlar. Yeşil ihlaslıların çoğunun hayat kaynağı sudur. Melekler ise
adeta Rabbani robotturlar ve onlar da görevlerini Allah’ın hidayetiyle tam olarak
ifa ederler.
5) Siyah-İhlas =
a) MAT SİYAH – İHLAS = insanlara doğrudan faydası olamayan hayvanların
ihlası
b) PARLAK SİYAH – İHLAS = insanlara doğrudan faydalı olan hayvanların
ihlası, mesela: köpek, inek, koyun vs.
Hayvanlar vazifelerini Allah’ın sevkiyatıyla içgüdüsel yerine getirirler, ancak
yaptıkları vazifelerin hedefini bilmeyişleri ihlaslarının siyahlığıyla alâkalıdır.
Yani ne için yaptıkları onlara siyahtır, kapalıdır.
5
6) Beyaz-İhlas = Müminlerin ihlasıdır. Akıllarıyla Allah’ın varlığını kabul eden,
iman eden ve kalbiyle de tasdik edenlerin ihlasıdır. Beyaz İhlasın üç derecesi
vardır. Birinci dereceden ikinci beyaz dereceye kadar olan mesafe birinci gök ile
ikinci gök arasındaki mesafe kadardır. Bir renk ile diğer renk arasındaki mesafe
ise yerden Arş-u Âlâ’ya kadardır.
Müminlerin ihlası beyaz olduğu için herkesi ve herşeyi beyaz taraflarıyla görür
ve değerlendirirler. Herkese iyi zanda bulundukları için, herkesi de kendi
haklarında iyi düşünür sanırlar. Bu hal onların ahmaklıkları değil, ancak iyi
niyetliliklerinden kaynaklanır.
Beyaz ihlâsın sahipleri iyi işlerini artırarak daha üst derecelere ve renklere
geçebilirler.
7) ŞEFFAF - İHLAS = Sahabe-i Kiram’ın (ra) ve evliyaullah’ın ihlası.
Ebû Hureyre (ra)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sas): “Allah Teâlâ şöyle
buyurmuştur dedi:
"Her kim (ihlâs ile bana kulluk eden) bir dostuma düşmanlık ederse, ben de
ona karşı harb ilân ederim. Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden,
bence daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık kazanamaz. Kulum
bana (farzlara ilâveten işlediği) nâfile ibadetlerle durmadan yaklaşır,
nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de (âdetâ) ben onun işiten
kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne
isterse, onu mutlaka veririm; bana sığınırsa, onu korurum.” (BUHÂRÎ, RİKAK
38)
Şeffaf ihlasa sahip olanların bedenlerinde, ruhlarında, kalplerinde ve akıllarında
Allah’ın muradı ve rızası tecelli eder. Yukarıdaki Kudsi-Hadis zaten bu hakikati
işaret etmektedir.
Onların ihlasları şeffaf olduğundan kendilerine Allah’ın izniyle hiç birşey gizli
kalmaz. Birşeyin hakikatını görmek isterlerse Allah onlara gösterir. Onlar bütün
mahlukatı Yaradanla alakalı değerlendirirler.
8) NÛRANÎ – İHLAS = Peygamberlerin (as) ihlasıdır. Peygamberlerin ihlas
renkleri ışıklı, aydın ve parlaktır. Bu ışıkla herşeyin her boyut ve cephesini her
sıfat ve hallerini görürler. O ışıktan kendilerini kim saklayabilir ki!
Şeairillah diye tanımlananların tümü Nûranî – İhlas’a sahiptirler.
Ashab-ı Kehf ile birlikte onlardan ayrılmayan köpekleri de nûranî – ihlas’a ermiştir.
Bir ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır: “Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve
doğru (sadık)larla birlikte olun.” (TEVBE, 9/119)
6
İhlas sahipleri olan muhlislerle beraber bulunmak bir köpeği hangi derecelere yüceltti.
Bunda insanlara büyük dersler vardır.
İhlas derecelerinin en yücesi Nûranî (parlayan) – İhlas’tır. Ancak Muhammed
(sas) NÛR’un ta kendisidir Allah’ın salat ve selamı üzerine olsun. Artık devamını
sız anlayın.
Cennete girebilmek için en az beyaz ihlasın ilk derecesine sahip olmak lazım
gelmektedir. Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır:
“Bedeviler, dedi ki: "İman ettik." De ki: "Siz iman etmediniz; ancak "İslam
(Müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalplerinize girmiş değildir.
Eğer Allah'a ve Rasulü'ne itaat ederseniz, O, sizin amellerinizden hiçbir şeyi
eksiltmez. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.” (HUCURÂT, 49/14)
Demek ki insan beyaz renkli ihlası bulamadıkça, dinin şekline uyduğu için Müslüman
sayılsa da mümin sayılmıyor.
İhlas bir saniyede kaybedilebilir, ancak geri kazanılması çok güçtür, günler, aylar, yıllar
sürebilir.
Konumuza ışık tutan bir hadis-i şerif: “Bir mümin ömrü boyunca Cennetlik amel
yapar, Cennetlik amel işler ve artık Cennete girmesine bir zra kalmıştır, yani
40–50 santim kalmıştır. Orda bir yanlış iş yapar, Cehenneme gider. Bir kâfir, 80
yıl küfür eder, 80 yıl isyan eder, artık onun Cehenneme girmesine bir zra
kalmıştır. O da bir kelime-i şehadet getirir, bir tevbe eder, hiç günahsız
Cennete gider.”
Nûranî – İhlas asla kaybolmaz zira o nûr’a gark olmuştur. Bakınız ayet-i kerimelerde
neler buyurulmaktadır:
“Ey iman edenler! Allah'a kesin (nasuh) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir ki,
Allah sizin kötülüklerinizi örter ve altından ırmaklar akan cennetlere sokar. O
gün Allah, Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri küçük
düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar parıldar. Derler ki:
"Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla! Şüphesiz Sen, her şeye güç
yetirensin.” (TAHRÎM, 66/8)
“O gün, mü'min erkekler ile mü'min kadınları, nurları önlerinde ve sağlarında
koşarken görürsün. "Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar (olduğunuz),
altından ırmaklar akan cennetlerdir." İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur.”
“O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: "(Ne
olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp yararlanalım." Onlara:
"Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp bulmaya çalışın" denilir. Derken
aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında
o yönden azab vardır.” (HADÎD, 57/12-13)
O nûr ile müminlerin ihlasını kasdetmektedirler.
7
“Secde eserinden (çok namaz kılmaları yüzünden meydana gelen) nişanları
yüzlerindedir.” (FETİH, 48/29)
- “Ey Şeyhim! İhlası çok net anlattın, bir de ihlassızlığı anlatır mısın?”
- “Allah’ın izniyle anlatırım.”
Allah’ı hamd ile tesbih etmek bütün yaratılmışların üzerine yazılmış kazadır. Kendi
özünde Allah’ı tesbih etmeyen hiçbir şey var olamaz ve varlığını sürdüremez; yani
herşey durmaksızın sürekli Allah’ı tesbih eder. Yukarıda anlatılan ihlas türleri bir
bakıma mahlukatın tesbihatıdır. İhlası olmayanların tesbihatı ne olacak peki? Evet,
onlar maddi ve manevi vücutlarının tesbihlerini susturuyor, karanlıklarda bırakıyor ve
boğuyorlar. Azalar ise tesbihlerini içten içe yapıyorlar. Bu nedenle mahşerde insanın
kendi azaları kendisine karşı davacı olacak ve şahitlik yapacaktır. Zira o azalar rahat
rahat, gür seda ile tesbihlerini haykıramamıştır da ondan.
Hz. Ömer (ra)’in hilafet döneminde bir karı-koca anlaşmazlığı vakası vardır. Halife
Ömer (ra) iki taraftan da birer hakem tayin eder ve olayı tatlıya bağlamalarını ister.
Görevliler giderler ama başarısız olarak geri dönerler. Eşler arasında ayrılık gerçekleşir.
Hz. Ömer (ra) bunun üzerine onlara der ki: Ben Allah’ın sözüne inanırım. Allahu Teala
Kitabında şöyle buyurmaktadır:
“(Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin
ailesinden bir hakem, kadının da ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar,
(arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar. Şüphesiz, Allah,
bilendir, haberdar olandır.” (NİSA, 4/35)
Arifler demişlerdir ki:
“İhlas, Allah ile kul arasında bir sırdır. Melek bilmez ki yazsın, şeytan bilmez ki bozsun.”
Sonuçta ihlasını kaybeden ya da kırmızı ihlas tarafından tahrip ettiren, insanın
kendisidir.
İhlas, takva ve vera hakkında bir misal:
İhlas bir ağaçtır.
Vera dallarıdır.
Takva yapraklarıdır.
Böyle bir ağacın yemişi tatlı olur ve yaratıklara faydaları dokunur.



Beyaz İhlas ham meyveler bitirir.
Şeffaf İhlas olgun meyveler bitirir.
Nûranî İhlas en leziz meyveleri bitirir.
8
Gerçeğinde Muhlis olmayan ama kendisini ihlaslı gösterenler de plastikten yapılmış
yapay ağaçlar gibidirler.
Nesli için kaygı duyanlar takvalı olsunlar. (yani onlar takvalı olurlarsa Allahu Teala
onların meyvelerini korur.)
Yedi- İhlas rengi bir tarafta Kırmızı-İhlas rengi diğer tarafta. Kırmızı-İhlas şeytani ihlas
ve bütün diğer renklere karşıdır. Her ihlas rengi olumludur, hem dünyada hem de
ahirette, ya da Sarı-İhlas gibi ahirette olmasa dahi dünyada fayda üretebiliyorlar.
Kırmızı-İhlas ise bünyesinde ne dünya ne de ahiret için zerre kadar hayrı
barındırmayandır; olumsuz, yıkıcı, zalimdir. Aslında anti renktir ve bütünüyle şerdir.
Şeyh Mecdî efendi şöyle devam etti: “Ta İkra’dan (vahyin başlangıcı) şu lahzaya kadar
ihlas konusu bu kadar teferruatlı anlatılmamıştır.” Bu sözleri yazarken başıma gelen bir
işi siz değerli okurlarla paylaşmak istiyorum:
Bu yazıkları yazarken elimdeki kalemin arka tarafı yaydan fırlayan ok gibi fırlayıp gitti.
Parçayı aldım ve tekrar yerine ilave ettim ve yazmaya devam ettim, ama ne mümkün
tekrar fırladı. O esnada olayı şeyhime anlattım ve yorumunu istedim. Bir kaç saniye
suskun kaldıktan sonra şunları söyledi: “Şu anda kalemle mülakat ettik. Kaleme o
halini sordum. Kalem bana dedi ki”:
“Birincisi: İhlasın sırrı beni patlattı.
İkincisi: İkra’dan bu yana hiçbir kaleme nasip olmayan hakikati yazmak bana nasip
olmuş, nasıl durabilirdim ki.”
Ya Ercan! Artık bu bitmez konuyu bitirmiş olmadan bitirme vaktidir.
21.03.2012
Güncelleme:
15.04.2012
9