buzağı yetiştirme teknikleri

Transkript

buzağı yetiştirme teknikleri
Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ders Yayınları No : 232
BUZAĞI YETİŞTİRME
TEKNİKLERİ
(Düzeltilmiş Dördüncü Baskı)
Prof. Dr. Naci TÜZEMEN
Prof. Dr. Mete YANAR
Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Zootekni Bölümü
Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Ofset Tesisi
Erzurum 2013
© Copyright
Bu kitabın her türlü yayın hakkı yazarlarına, basım ve satış hakları Atatürk
Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ne aittir. Bu kitabın bütün hakları saklıdır. Yazarlardan ve
ilgili kuruluştan izin alınmadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik,
fotokopi, manyetik kayıt veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.
İsteme Adresi
:
Atatürk Üniversitesi
Ziraat Fakültesi
Yayın Şefliği
25240 / Erzurum
Telefon : 0 442 236 09 60
Fax
: 0 442 236 09 58
E-mail : [email protected]
ÖNSÖZ
Bugün dünyada hayvansal gıda üretiminde sığır yetiştiriciliği en ön
sıradadır. Sığır yetiştiriciliğinin en çok dikkat isteyen ve en detaylı olduğu kısım
buzağı yetiştiriciliğidir. Süt sığırı işletmeleri mevcut süt üretimini daha
yukarılara çıkarmak veya en azından aynı tutabilmek için, ya dışarıdan düve
satın alması gerekecektir ki bu ekonomik değildir veya işletmesinde elde ettiği
buzağıları en uygun biçimde yetiştirmek zorundadır.
Ülkemizdeki sürülerin
gençleştirilme ve ıslah edilme olanaklarının geliştirilmesinde, gerek süt ve
gerekse et üretiminde beklenen ilerlemeler gerçekleştirilmesinde, buzağıların
tekniğine uygun yetiştirilmesi çok önem arz etmektedir.
Buzağıların yetiştirilmesi ile ilgili olarak sığır yetiştirme kitaplarında
bölüm olarak yer verilmekle beraber, konu bir bölümle geçiştirilemeyecek kadar
önemli ve detaylıdır. Ayrıca bizlere gerek yetiştiriciler, gerek yem üreticileri ve
gerekse öğrenciler tarafından konu ile ilgili gelen talepleri dikkate alarak bu
buzağı yetiştirme teknikleri ders notlarını hazırlamış bulunmaktayız.
Yabancı kaynaklarda çok sayıda buzağı yetiştirme ile ilgili değerli eserler
bulunmakla beraber ülkemizde buzağı yetiştirme kitabı olarak yalnızca Prof.
Dr. Asım Kılıç’ ın hazırladığı bir eser elimizde bulunmaktadır. Hazırladığımız
bu eserde çok sayıda bilim adamının eserlerinden yararlanmakla beraber,
özellikle Dr.J.H.B. Roy,’un ‘The Calf ‘ kitabı ile Prof. Dr. Asım Kılıç’ ın ‘
Buzağı ‘ kitaplarından faydalanmış bulunmaktayız. Değerli eserlerinden
yararlandığımız bütün bilim adamlarını şükranla anıyoruz.
Bu eserde buzağıların sindirim sistemi, besin madde ihtiyaçları,
buzağıların yemlenmesi, barınak ve çevre ihtiyaçları, buzağı davranışları ve
buzağıların sağlığını koruma gibi konuları ihtiva eden Buzağı Yetiştirme
Teknikleri Ders Notu olarak hazırlanmıştır. Ayrıca kitap içerdiği teorik ve
pratiğe yönelik bilgiler açısından Ziraat Fakültesi öğrencileri, hayvancılıkla
uğraşan meslektaşlarımız, üreticiler ve uygulayıcılara yararlı olabileceği
kanaatindeyim. Teori ile pratiği birleştirmeyi amaçlayan, lisans ve yüksek lisans
öğrencilerinin yararlanabileceği ve bu sahada çalışan araştırıcılara faydalı
olabileceğini ümit ettiğimiz bu eserin ülkemiz hayvancılığına yararlı olmasını
diliyoruz.
Mart, 2013
Prof. Dr. Naci Tüzemen
Prof. Dr. Mete Yanar
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
BİRİNCİ BÖLÜM
1. GEBELİK VE DOĞUM……………………………………………………
1.1. Gebelik…………………………………………………………………
1.1.1. Gebelik Fizyolojisi ve Yavru Gelişmesi…………………………
1.2. Doğum…………………………………………………………………..
1.2.1. Güç Doğum (Dystocia)…………………………………………..
1.2.2. Buzağılamadan Hemen Sonra Yapılacak İşler…………………..
1.3. Buzağılarda Bağışıklık Mekanizması…………………………………..
1.3.1. Pasif Bağışıklığın Transferi……………………………………...
1.4. Mekoniyum……………………………………………………………..
1.5. Fazla Kolostrumun Kullanılması……………………………………….
1.6. Ağız Sütü ve Normal Süt……………………………………………….
1
1
3
8
14
16
18
23
25
26
27
İKİNCİ BÖLÜM
2. BUZAĞILARDA DOĞUM AĞIRLIĞI……………………………………
2.1. Değişik Irklarda Doğum Ağırlıkları……………………………………
2.2. Melez Buzağılarda Doğum Ağırlığı Tahminleri……………………….
33
33
37
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
3. BUZAĞILARDA SİNDİRİM SİSTEMİ…………………………………..
3.1. Buzağılarda Rumen Gelişmesi…………………………………………
3.2. Bağırsakların Doluluğu…………………………………………………
3.3. Rumen Florasının Gelişmesi……………………………………………
3.4. Rumene Mikroorganizma Aşılaması…………………………………...
3.5. Rumende Sindirimin Gelişmesi………………………………………..
3.6. Buzağılarda Sindirim Sistemine Etki Eden Faktörler………………….
3.6.1. Yaş………………………………………………………………
3.6.2. Süt İle Tek Yönlü Beslenme…………………………………….
39
39
43
45
45
46
49
49
50
ii – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
3.6.3. Mekanik Uyarıcılar……………………………………………….
3.6.4. Kimyasal Uyarıcılar………………………………………………
3.7. Abomasumda Sindirim………………………………………………….
3.8. Buzağılarda Besin Maddelerinin Sindirimi……………………………..
3.8.1. Karbonhidratların Sindirimi………………………………………
3.8.2. Proteinlerin Sindirimi…………………………………………….
3.8.3. Yağların Sindirimi………………………………………………..
Sayfa No
51
51
52
55
55
56
57
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
4. BUZAĞILARIN BESİN MADDE İHTİYAÇLARI……………………….
4.1. Buzağılarda İştah ve Kuru Madde Tüketimi..…………………………..
4.2. Enerji ve Protein İhtiyaçları …………………………………………….
4.3. Buzağıların Mineral Madde İhtiyaçları………………………………….
4.3.1. Buzağıların Major Element İhtiyaçları…………………………...
4.3.2. Buzağıların İz Element İhtiyaçları………………………………..
4.4. Buzağıların Vitamin İhtiyaçları…………………………………………
4.5. Buzağıların Su İhtiyaçları……………………………………………….
59
59
60
64
65
82
104
125
BEŞİNCİ BÖLÜM
5. BUZAĞILARIN YEMLENMESİ…………………………………………..
5.1. Süt İle Yemleme Programları…………………………………………...
5.1.1. Kolostrum İle Yemleme………………………………………….
5.1.2. Yağlı Süt İle Yemleme…………………………………………...
5.1.3. Yağsız Süt İle Yemleme………………………………………….
5.2. Süt İkame Yemi ile Yemleme…………………………………………..
5.2.1. Süt İkame Yemlerinin Özellikleri………………………………..
5.2.2. Süt İkame Yemlerinin Saklanması……………………………….
5.2.3. Süt İkame Yemlerine Örnek Kompozisyon………………………
5.2.4. Süt İkame Yemleri İle Besleme…………………………………..
129
129
129
131
134
135
135
139
139
140
5.3. Buzağıların Büyütülmesinde Kullanılan Diğer Sıvı Yemler……………
142
5.4. Buzağıların Büyütülmesinde Kullanılan Kuru (Kaba ve Kesif) Yemler ….
143
İçindekiler - iii
5.4.1.Buzağı Başlatma ve Büyütme Yemleri………………………….
5.4.2. Kaba Yemler……………………………………………………
5.5. Buzağılara Süt İçirme Şekilleri………………………………………..
5.5.1. Buzağıların Anadan Emdirilmesi……………………………….
5.5.2. Buzağılara Elden Süt İçirilmesi…………………………………
5.6. Buzağıların Sütten Erken Kesimi………………………………………
5.7. Buzağıların Sütten Kesimden Sonra Büyütülmesi ve Pratik İşler……..
5.8. Buzağı Besisi……………………………………………………………
5.8.1. Anadan Emdirerek Buzağı Besisi……………………………….
5.8.2. Üvey Anadan Emdirerek Buzağı Besisi…………………………
5.8.3. Yağlı Süt İle Buzağı Besisi………………………………………
5.8.4. Yağsız Süt İle Buzağı Besisi……………………………………..
5.8.5. Süt İkame Yemi İle Buzağı Besisi……………………………….
5.9. Buzağı Besisinde Otomatik Düzeneklerin kullanımı …………………..
Sayfa No
143
146
147
148
149
152
154
160
163
163
164
165
166
166
ALTINCI BÖLÜM
6. BUZAĞI BARINAKLARI VE ÇEVRE İHTİYAÇLARI…………………
6.1. Barınak İhtiyaçları………………………………………………………
6.1.1. İzolasyon………………………………………………………….
6.1.2. Optimum Sıcaklık ve Yapay Isınma……………………………...
6.1.3. Barınakların Havalandırılması……………………………………
6.1.4. Temizlik Dezenfeksiyon ve Dinlendirme…………………………
6.1.5. Sağlık ve Hijyen…………………………………………………..
6.2. Çevre İhtiyaçları…………………………………………………………
6.2.1. Konfor…………………………………………………………….
6.2.2. Yer………………………………………………………………..
6.2.3. Sağlık……………………………………………………………..
6.2.4. Isı…………………………………………………………………
6.3. Buzağının Fiziksel Çevresi……………………………………………...
169
172
176
176
178
182
184
187
187
188
190
191
197
iv – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Sayfa No
YEDİNCİ BÖLÜM
7. BUZAĞI DAVRANIŞLARI……………………………………………….
7.1. Emme…………………………………………………………………..
7.2. İçme……………………………………………………………………
7.3. Yeme…………………………………………………………………...
7.4. Ruminasyon……………………………………………………………
7. 5. Anlamsız Ağız Hareketleri…………………………………………….
7.6. Dinlenme Hareketleri………………………………………………….
7.7. Sosyal Davranışlar…………………………………………………….
7.7.1. Merak……………………………………………………………
7.7.2. Oyun…………………………………………………………….
7.7.3. Davranışların Gelişmesi ve Yetiştirme Sistemleri……………...
7.7.4. Dinlenme Halindeki Davranışlar……………………………….
207
207
208
209
210
211
212
212
212
213
213
216
SEKİZİNCİ BÖLÜM
8. BUZAĞILARDA CANLI AĞIRLIK TAHMİNİ ve BÜYÜME…………
223
8.1. Buzağılarda Canlı Ağırlık Tahmini……………………………………
223
8.2. Buzağılarda Büyüme…………………………………………………..
232
DOKUZUNCU BÖLÜM
9. BUZAĞI SAĞLIĞINI KORUMA………………………….……………..
9.1. Buzağı Septisemisi……………………………………………………..
9.2. Bağırsak İltihabı (Enterit)………………………………………………
9.3. Koksidiyosis……………………………………………………………
9.4. Bulaşıcı Burun Trake İltihabı (IBR)……………………………………
9.5. Zatürre (Pneumonia)……………………………………………………
9.6. Salmonellosis (Paratifo)………………………………………………..
9.7. Mide Sertliği……………………………………………………………
9.8. Asidoz ve Laminitis……………………………………………………
9.9. Adi İshal………………………………………………………………..
235
237
240
241
242
242
244
246
247
248
İçindekiler - v
9.10. Raşitizm………………………………………………………………..
9.11. Guatr…………………………………………………………………….
9.12. Siğil……………………………………………………………………..
9.13. Askaridiosis…………………………………………………………….
9.14. Difteri……………………………………………………………………
9.15. Mantar Hastalığı………………………………………………………...
9.16. Bit……………………………………………………………………….
9.17. Şişme……………………………………………………………………
9.18. Uyuz…………………………………………………………………….
9.19. Beyaz Kas Hastalığı…………………………………………………….
KAYNAKLAR……………………………………………………….
Sayfa No
254
255
255
255
256
256
258
259
260
261
263
BİRİNCİ BÖLÜM
1. GEBELİK VE DOĞUM
Sığır yetiştiriciliğinde bakım ve idarenin en çok dikkat isteyen ve en
teferruatlı olduğu kısım buzağı yetiştirmedir. Süt sığırı işletmeleri mevcut
süt üretimini daha yukarılara çıkarmak veya en azından aynı tutabilmek
için, ya dışarıdan düve satın alması gerekecektir veya işletmesinde elde
ettiği buzağıları en uygun biçimde yetiştirmek zorundadır. Dışarıdan düve
satın alınmasının çok yönlü dezavantajları bulunmaktadır. Bunların
başında adaptasyon, hastalıklar ve ekonomiklik gelmektedir.
Sığırcılık işletmelerinde isteğimiz dışında her yıl sürüden çıkarılan
hayvanların (üreme hastalıkları, yaşlanma ve ölüm gibi) yerine yenilerinin
konulmasında işletmede yetiştirilecek buzağılar büyük önem arz
etmektedir. Esasen verimli ineklerden normal olarak yılda bir buzağı
alınmaktadır. Bir işletmede yetiştirilen sığırların yaklaşık ¼ ‘ü her yıl
sürüden atılır. Sürüden atılan bu hayvanların % 75 ‘i düşük verim
nedeniyledir. Süt sığırı sürülerinde genetik potansiyelin yükseltilmesinde
en kolay ve pratik yol, sürüden atılan hayvanların yerine yüksek verim
kabiliyetine sahip düvelerin sokulmasıdır.
Ülkemizde varolan büyük sığır populasyonuna karşılık, damızlık inek
oranı sığırcılığı gelişmiş ülkelerin çok gerisindedir. Ülkemizde damızlık
inek oranı yanında bu ineklerden elde edilen buzağı oranı da hayvancılığı
gelişmiş ülkelere oranla çok düşük bir seviyededir. Ayrıca ülkemizde
bakım- besleme yetersizlikleri ve hastalıklar nedeniyle sütten kesim
çağına ulaşan buzağı oranı da düşük bir düzeydedir.
Bu durum ülkemizdeki sürülerin gençleştirilme ve ıslah edilme
olanağını büyük ölçüde sınırlamaktadır. Sonuç olarak gerek süt ve gerekse
et üretiminde beklenen ilerlemeler gerçekleştirilememekte, gelişmeler çok
sınırlı bir düzeyde kalmaktadır.
1.1. Gebelik
Buzağıların bakım ve beslenmesi daha ana karnında iken başlar.
Sığırlarda bakım ve idarenin en fazla dikkat isteyen ve en teferruatlı
2 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
olduğu kısım buzağı yetiştirmedir. Sürülerde verimin artırılması veya aynı
seviyede tutulabilmesi için, dışarıdan düve satın alınması veya işletmeden
elde edilen buzağıların gereği gibi yetiştirilmesi gerekir. Buzağı büyütme
programları isteğimiz dışında sürüden çıkarılan hayvanların (üreme
hastalıkları, ölüm ve yaşlanma gibi) yerine yenilerinin konulmasında
oldukça önemlidir. Gerek damızlık işletmeler ve gerekse süt üretim
işletmelerinde arzu edilen gelişmenin sağlanması için her yıl sürüdeki
hayvanların yaklaşık % 20-25‘i yenilenmelidir. Sürüye yüksek verim
kabiliyetine sahip olan düvelerin sokulması, sürüsünün genetik
potansiyelinin pratik olarak artırılması sağlanacaktır.
Gebeliğin son 2 ayında ineklere ayrı besleme rejimi uygulanır. Bu
dönemde uygulanacak yetersiz beslenme buzağıların doğum ağırlıklarının
büyük ölçüde azalmasına ve doğum sonrası farklı çevre şartları ile
hastalıklarına karşı hassasiyetlerinin yükselmesine sebeb olur. Gebe
ineklerin beslenmesinde ananın günlük besin madde ihtiyaçları içerisinde,
yaşama payı, gebelik ihtiyacı ile ana gelişmesini tamamlamamış ise (1. ve
2. laktasyonda) gelişme payı ve süt verim payı ihtiyaçlarının tamamı
bulunmaktadır. Bu ihtiyaçlardan fazla olarak verilecek besin maddeleri
fötüsü hiç bir şekilde etkilemez ancak ana yağlanır. Özellikle bu yağlanma
doğum kanallarında olmakta bu ise doğum sancılarının azalmasına ve güç
doğumlara sebeb olur.
Fötüsteki buzağının gelişmesinin yarıdan fazlası gebeliğin son birkaç
haftasında (7-8 hafta) olmaktadır. Yavrunun bu son devrede hızlı gelişmesi
nedeniyle ananın ihtiyaçlarıda artmaktadır. Gebeliğin son döneminde
kuruda bulunan ineklerin rasyonu, fötüste buzağının iyi gelişebilmesi,
buzağının doğumda güçlü olması ve doğumdan sonra üretilen kolostrumun
besin maddelerince zengin olabilmesi için gerekli besin maddelerini bol
miktarda bulunduran yemlerden oluşmalıdır.
Gebe ineklere silo yemleri ve yeşil yemler gibi fazla hacimli yemlerin
verilmesi ile de sindirim organlarının hacmi genişler ve iç organlar üzerine
olan basınç yükselir bu ise çeşitli sindirim bozukluklarına sebeb olur. Bu
devrede hayvanlara verilecek yüksek kaliteli kaba yemler ihtiyacı
karşılayabilir. Bu kaba yemler özellikle kolostrumda bol miktarda bulunan
vitamin A ve D’nin başlıca kaynağıdırlar. Ancak verilen kaba yemin
kalitesi ve hayvanın kondüsyonu dikkate alınarak bu hayvanlara günde 1
Gebelik ve Doğum - 3
ile 4 kg arasında kesif yemler verilmelidir. Doğumdan önceki son 1-2
haftalık dönemde hayvanlar özel bir bakıma alınarak ishal, kabızlık ve
şişme yapmayacak yemlerle beslenmeleri yavru atmayı önleme ve ananın
kolay doğum yapabilmesi yönünden çok önemlidir.
Fötüsün uterusta gelişimi gebeliğin ilk aylarında çok yavaştır. Fakat
gebeliğin 7. ayından itibaren gelişme hızlanır (Çizelge 1.1.).
1.1.1. Gebelik Fizyolojisi ve Yavru Gelişmesi
Yavru gelişiminin seyri bakımından gebelik çok önemlidir. Hayvanda
meydana gelen değişmeler yalnızca genital organlarda değil süt bezeleri
dahil bütün organizmayı içine almaktadır. Meydana gelen değişmeler
yavrunun besinmadde ihtiyacını karşılamaya yöneliktir. Dolayısıyla
gebelik esnasında bağırsaklardaki besin madde absorbsiyonunda bir
iyileşme ve özellikle mineral maddelerden faydalanmada artış oluşur.
Gebeliğin seyrine bağlı olarak hayvanlarda, canlı ğırlıkta % 15-20’lik bir
artış görülür. Gebeliğin sonlarına doğru kalbin dakikada pompaladığı kan
hacminde % 30-35’lik bir artış meydana gelir. Gebelik ve laktasyonun
başlangıcında görülen madde değişiminin düzensizlikleri ve yetersizlikleri,
hayvanlara uygun yenileme yapılamaması ve yetersiz bir besleme
nedeniyle oluşmaktadır. Bu durumla beraber hayvanların sinir sistemi ve
endokrin sisteminde bozukluklar görülmektedir.
Döllenme ile beraber fötüsün çevresel gelişimi için döl yatağında
genişleme olur. Döl yatağındaki kas lifleri uzunlamasına ve enlemesine
gelişir. Ancak bu gelişmede lif sayısında bir artış söz konusu değildir.
Gebeliğin 5. ayında uterustaki kaygan kas liflerinin uzunluğu 700-800 ve
eni 6 mikrometreye ulaşır. Uterus kaslarındaki 2-4 misli olan bu gelişme
yavrunun doğumda dışarı çıkarılmasında etkin bir rol oynar.
Plesanta’dan üretilen hormonlar yalnızca gebeliğin devamında değil
aynı zamanda madde değişimi üzerine etkisi bakımından da önemlidir.
Örneğin gebelik döneminde yemden yararlanmada bir artış söz konusudur.
Estrojen ve progesteron hormonlarının süt bezelerinde çoğalma ve
sekresyona hazırlık bakımından önemli etkisi vardır. Endokrin
sistemindeki aktivite nedeniyle gebelik dönemindeki madde değişiminde
bir artış söz konusudur. Ayrıca fötusun kendi endokrin sistemi çok erken
4 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
devrede kendi görevlerini yapabilecek duruma gelmektedir. Dolayısıyla
fötüsten üretilen hormonların bir kısmı ananın kan değişimine geçer.
Gebeliğin sonlarına doğru fötüste kemik iliği aktivitesi kan oluşturabilecek
şekilde bir artış gösterir. Dolayısıyla gebe hayvandaki kırmızı kan hücreleri
sayı bakımından oldukça yüksek değerlere ulaşır.
Gebeliğin ikinci yarısında fötüs iskeleti yoğun bir gelişim gösterir.
Bunun için kullanılmak üzere anada Ca ve P yedek depoları
bulunmaktadır. Yemdeki Ca ve P’den yararlanma bakımından hayvanlar
arasında büyük farklar bulunmaktadır. Bu iki mineralin absorbsiyonunda
yaşın önemli etkisi vardır. Yaşlı hayvanlarda absorbsiyonda gerileme söz
konusudur. Dolayısıyla yaşlı analarda yemlemenin kötü olması durumunda
yavruda kemik oluşumunda bazı
düzensizliklerin ortaya çıkması
mümkündür. Ayrıca vitamin A ve D’nin bu minerallerinin absorbsiyonunu
önemli ölçüde artırdığı bilinmektedir.
Sığırlarda gebelik süresi ortalama 280 gündür. Doğumların % 95’i
270-290 günler arasında olmaktadır. Gebe olmayan hayvanlarda uterus
ağırlığı 1 kg kadar iken gebelikte önemli bir gelişme göstererek doğuma
yakın devrede 10 kg ağırlığa ulaşır. Fötüs uterus boynuzlarının birinde
gelişmektedir. Meydana gelen fötüsün % 60 oranında sağ uterus
boynuzunda geliştiği belirlenmiştir. Gebelik devresinde fötüs gelişimine
bağlı olarak önemli bir ağırlık artışı meydana gelir. Uygun besleme ile
beraber uterus dışında da bazı vücut maddeleri oluşturulmaya çalışılır.
Fötüs ve üreme organlarındaki artış gebeliğin son 1/3’lik devresinde çok
daha fazladır (Çizelge 1.1). Gebelikte meydana gelen toplam ağırlık
artışının 12 kg’ı yavru sıvıları, 10 kg’ı uterus dokusu ve 3.5 kg’ı fötal
membranlarına aittir.
Uterusun kan ihtiyacı arteria uterina yardımıyla karşılanır ve bu arter
gebelik boyunca önemli ölçüde gelişir. Gebeliğin 4. ayından itibaren bu
arterin rektal palpasyon ile kontrolu gebelik için önemli bir bulgudur.
Fötüste assimilasyon şeklindeki olaylar ile madde değişimi oldukça
fazladır. Dolayısıyla hücrelerin parçalanması ve gelişme yönünden ilgili
materyalin hazır bulundurulması ile çok yoğun bir protein sentezi söz
konusudur. Dış çevrede ortamın uygun olması nedeniyle fötüsün kendi ısı
regülasyonuna ihtiyacı yoktur. Fötal yaşam sırasında sindirim kanalında
(bilhassa kalın bağırsakta) önemli miktarda madde değişimi artığı
Gebelik ve Doğum - 5
(Mekoniyum) birikir. Mekoniyumun büyük bir kısmını safra, mukoza
artıkları ve ölü hücreler oluşturmuştur.
Gebeliğin erken dönemlerinde böbrekler kendi görevlerini üstlenmiş ve
ürettikleri idrarı idrar kesesi ve allantoise verebilir hale gelmişlerdir.
Allantois sıvısında bilhassa N içerikli madde değişimi artıkları (örneğin
üre, ürik asit allantoin ve diğer N içerikli bileşikler) bulunur, Bu bakımdan
sığırlarda gebelik sonlarına doğru 8-15 litre kadar allantois sıvısı vardır.
Ayrıca amniyon ve allantois sıvıları fötüsü gebelik döneminde mekanik
etkilerden korumakla görevlidirler. Aynı sıvılar doğum esnasında doğum
kanalının kaygan bir özellik kazanmaları açısından önemli bir rol oynarlar.
Döllenme sonrası zigot uterusa doğru giderken bir taraftanda
bölünmelerine devam eder. Zigot peristaltik kontraksiyonlarla ineklerde 34 günde (16-32 hücreli morula devresindeyken) uterusa gelir. Döllenmenin
12. gününde uterusta embriyonik bağlantılar kurulur. Plesanta şekillenir.
Gebeliğin devamı boyunca yavrunun chorionuyla uterus mukozasının yüz
yüze yapışarak oluşturdukları dokuya plesanta denir.
Buzağı ana karnında üç zarla kuşatılmıştır. Bunlar içten dışa doğru
amnion, allantois ve choriondur (Şekil 1.1). Bu zarlar göbek kordonu ve
plesantayı oluştururlar. Amnion ve chorion arasında bulunan, doğumda
birinci su kesesi adını alan allantois iki tabakadan oluşur. Dış tabakası bağ
dokusu chorion’a yapışmış, iç tabaka ise amnion’a yapışmıştır. Yavruyu
saran amnion kesesi ikinci su kesesi olarak bilinmektedir. Göbeğe bağlı
atar ve toplar damarlar (arter ve venalar) bağ doku içerisinde allantois ile
chorion arasında yer alırlar. Ana yavru ilişkisini sağlayan bu damarlardan
a.umblicalislerden kirli kan, v.umblicalislerde ise oksijen taşıyan temiz kan
dolaşır.
Genel olarak ana kanı ile yavrunun kanı hiç bir zaman birbirine tam
olarak karışmaz. Ancak her iki sirkülasyon chorion-endometriumunda
birbirine o kadar yaklaşırki; oksijen, besin maddeleri ve boşaltım
maddeleri birinden diğerine geçer.
6 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Çizelge 1.1. Gebeliğin Değişik Dönemlerinde Sığır Fötüsünün Özellikleri.
Aylara
göre
yaş
Büyüme
Ağ. (kg)
Ense
Kuyruk
Sokumu
Arası
Uzunluk
(cm)
Yavru
Sularının
Ağırlığı
(kg)
Organlar ve Tüylenme
1. Ay
0.002
0.8-2.2
0.03-0.08
Baş ve diğer uzuvlar belirlenir.
2. Ay
0.010.03
6-7
0.15-0.5
Tırnak oluşumu belirlenir.
3. Ay
0.2-0.3
8-13
1.0
Scrotum, meme, mide kısmı
belirlenir.
4. Ay
0.8-1
13-28
1.0-3.0
Tırnaklar şekillenmiş ve sarı
renklidir. Göz kemerinde ince
tüycükler belirlenir.
5. Ay
1-3
25-35
4.0-8.0
Meme
uçları
şekillenir.
Testisler scrotuma iner, göz
kemerinde tüylenme, çene ve
dudaklarda tüylenme.
6. Ay
3-8
25-50
4.0-8.5
Gelişme
tamamlanmıştır.
Dudaklar, göz kapağı, çene,
kulak kenarı ve kuyruk ucunda
tüylenme görülür.
7. Ay
8-15
42-60
6.3-8.5
Bacaklarda eklemlere
tüylenme görülür.
8. Ay
15-25
60-8
8.0-12.0
Vücut tamamen kısa tüylerle
kaplıdır. Karın ve göbek tüyleri
kısa ve zayıftır.
9. Ay
20-45
65-85
8.0-20.0
Gelişme
ve
büyüme
tamamlanmıştır.
Tüylenme
eksiksiz ve sağlamdır.
kadar
Gebelik ve Doğum - 7
Değişik tipteki placentalar mineral, karbonhidrat, yağ ve proteinlere
değişik permeabilite gösterirler. Örneğin sığırlarda yavru kanı ana
kanından daha yoğun kan şekerine sahiptir. Placenta permeabilitesi
ilerleyen gebelikle artmaktadır. İnsulin ve steroidler placentadan kolayca
geçerler. İlerleyen gebeliğe bağlı olarak placenta orijinli östrogenlerin
artması yavru gonad ve bezlerinin gelişmesinde stimulan olarak etkilidir.
Placenta bakteriler ve 4-5 mikrondan büyük moleküller için geçirgen
değildir. Placenta B, C, D ve E vitaminleri ile A vitamininin provitamini
olan karoten için geçirgendir. Antikorlar için plasentanın geçirgenliği
oldukça sınırlıdır.
Şekil 1.1. Ruminantlarda Embriyo Zarları
Placenta solunum organı olarak yavrunun akciğeri görevini yapar,
ana kanında oksijeni alır, yavru kanındaki CO2’i ana kanına verir. Bu alış
veriş diffusyonla meydana gelir. Placenta solunum organı olma dışında,
beslenme, boşaltma, süzme organı ve endokrin bez olarakda görev
yapmaktadır.
Gebelik süresi fertil bir aşımdan veya tohumlamadan sonra doğuma
kadar geçen zamandır. Gebelik süresi bir çok faktörün etkisine rağmen
genetik olarak belirlenir. Ananın ırkı, yaşı, yavrunun cinsiyeti, doğum
mevsimi ve ikizlik başlıca faktörlerdir.
Gebelik süresi ana yaşından etkilenmektedir.
8 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Genç yaşta gebe kalan düvelerde gebelik süresi ileri yaştaki ineklere
göre daha kısadır. İkiz buzağılar teklerden 3-6 gün kadar önce doğarlar.
Erkek buzağıda gebelik süresi dişilerden 1-2 gün uzundur.
Irklar arasında gebelik süresinde bazı değişmeler genetik, mevsimsel
ve lokal etkilerle olmaktadır. Süt ineklerinde uzayan gebeliklerde
monozygot otosomal resesif bir gen etkilidir.
Gebeliğin devamı için progesteronun hormonu gereklidir. Bu hormon
corpus luteum ve placenta tarafından salgılanır. İnekte gebeliğin 250.
gününde plazma progesteron yoğunluğu en üst düzeydedir ve doğuma
doğru azalır.
Östrogenler, gonadlar, placenta ve böbrek üstü bezlerinden salgılanır.
Bu salgı gebelikte ve özellikle doğuma yakın dönemlerde daha fazladır.
Doğum ve yavru zarlarının atılmasından sonra ineklerde yoğunluk yavaş
yavaş azalır.
1.2. Doğum
Normal olarak gebelik döneminde kızgınlık görülmez. Ancak çok
ender durumlarda gebe hayvanlarda kızgınlık tekrarlanabilir. Ayrıca
hayvan gebe olmadığı halde aylarca kızgınlık göstermeyebilir. Gebe
hayvanlarda karın çevresinin büyümesi başlangıçta çok yavaştır. Gebeliğin
ikinci yarısında karın çevresi gözle görülecek kadar genişler. Bu devrede
hayvan gerçekten gebe olup olmadığı elle muayene edilerek (palpasyon
yoluyla özellikle 3. aydan sonra) veya fötüsün hareketleri (bilhassa hayvan
su içerken kontrol edilebilir (Şekil 1.2.). Gebe hayvanlarda memenin
şişmesi gebeliğin son 3 ayında olur. İlkine doğum yapacak hayvanlarda
memedeki şişme çok daha önceden başlayabilir. Gebe hayvanın kuruda
kalma süresi uzadığında memede görülen şişkinlik daha geç devrede
başlar. Uzun süre laktasyonda kalma memede şişme olmasını engeller.
Doğacak hayvan buzağılamadan birkaç gün önce sürüden ayrılarak
doğum bölmesine alınmalıdır. Doğum odası temizlenmiş, dezenfekte
edilmiş bol ve kuru altlık serilmiş olmalıdır. Böylece doğumda buzağının
yaralanması ve hastalıkların bulaşması büyük oranda önlenmiş olacaktır.
Doğumun yaklaştığını gösteren ilk belirtiler meme ve meme başlarının
gerilmesi ve şişme düvelerde daha belirgindir. Doğumdan önceki son
Gebelik ve Doğum - 9
dönemde süt bezeleri ağız sütü salgılamaya başlar. Doğumdan 24 saat
kadar önce kuyruğun etrafındaki ligamentler gevşer ve kuyruk yukarı
kalkar.
Şekil 1.2. Sığırlarda Gebeliğin Rektal Palpasyonla Teşhisi
Buzağılamadan kısa bir süre önce vulva belirgin bir şekilde büyür,
şişer ve aşağıya doğru sarkar. Hayvanda artan bir rahatsızlık sinirlilik ve
acı çekme belirtileri ile derinin ısınıp terlemesi ve kuruması gözlenir.
İnekteki bu belirtiler dikkatle yakından gözetlenmeli fakat hayvan rahatsız
edilmemelidir. Normal olarak doğumda yardıma ihtiyaç bulunmaz. Ancak
doğum sırasında mutlaka orada bulunmalı ve olay izlenmelidir. Bazen
doğuma yardım gerekebilir. Bunun için tecrübeli bakıcılar ve veterinerden
yararlanılmalıdır. Doğum süresi türlere göre farklılık göstermekte olup,
ineklerde ortalama 1-2 saattir. Doğuma yakın devrede uterus kasları artan
miktarlarda hormon salgılarlar. Bu devrede estrojen yoğunluğunda artış,
progesteron seviyesinde ise bir düşüş görülür. Ayrıca fötüs kütlesel olarak
büyür ve uterus kasları üzerine mekanik olarak uyarıda bulunur. Gebeliğin
son devresinde fötüs hareketleri, uterus kas kontraksiyonlarının oluşmasına
sebeb olur. Böylece vulva ağzı çeşitli aralıklarla açılıp kapanır ve serviks
genişler. Daha sonra diğer doğum kanallarında bir genişleme olur. Uterus
kontraksiyonları boynuz ucundan başlar ve boynuz boyunca devam ederek
10 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
uterus gövdesine kadar uzanur. Böyle dalgalı bir kasılma yaklaşık 5-15
dakikalık aralıklarla devam eder. Bu sancılarla yavru servikse doğru
gönderilmeye başlanır. Bu sıkıştırma işlemi yavaş yavaş devam eder. Bu
arada yavrunun içinde bulunduğu kesede basınç kaynağı olarak fonksiyon
gösterir. Serviks kanalının açılmasından sonra fötüs vajinal boşluğa
sürülür. Böylece fötüsün vulvaya ulaşması ile yavrunun içinde bulunduğu
amnion (su kesesi) görülür ve bu kese kendiliğinden yırtılır. Amnionun
yırtılması doğum kanalını kayganlaştırarak doğumun kolaylaşmasını
sağlar.
Ancak amniyon yırtılmadığı durumlarda patlatılmalıdır. Amnionun
yırtılmasından sonra buzağının ön ayakları ve ön ayakların üzerinde burnu
görülür. Bu durumda hayvana herhangi bir müdahale yapılmaz veya çokaz
bir yardım ile hayvanın kendiliğinden doğum yapması sağlanır. Eğer
doğumda gecikme durumu söz konusu ise buzağının gelişinin normal olup
olmadığı incelenir ve bazı anormal gelişler tecrübeli yetiştiriciler
tarafından düzeltilebilir.
Örneğin buzağının ön ayakları normal geliyor fakat başı ön ayakları
üzerinde değilse (arkaya veya yana dönmüş bir durumda ise) bakıcı ellerini
dezenfekte ederek buzağıyı içeri doğru iter eli ile içeride gerekli
düzeltmeleri yapar, böylece normal doğum yapılması sağlanır (Şekil 1.3.
ve Şekil 1.4.).
Bazı özel durumlarda ise veterinere ihtiyaç duyulur. Doğuma yardım
edilecek ve doğum halatları kullanılacak ise doğuma yardım edeceklerin
çeşitli enfeksiyonlara karşı yeterince tedbir almaları gereklidir. Aksi halde
hayvanın üreme organına hastalıklar kolayca bulaşabilir. Dezenfekde
edilen doğum halatı, buzağının ayaklarına uygun şekilde bağlandıktan
sonra ineğin doğal kasılmalarına parelel olarak çekilmelidir. Doğumdan
sonra ilk gün veya daha sonraları, sonun düşüp düşmediğine öncelikle
dikkat edilir.
Çift tırnaklı hayvanların tamamı çeşitli hastalıklara sebeb olan
bakterilere karşı korunmasız olarak doğarlar. Ancak yaşlı hayvanlar bu
bakterilerle devamlı iç içe yaşadıkları için vücutlarında koruyucu maddeler
oluşturmuşlardır. Yani yaşlı hayvanlar doğal bir bağışıklık kazanmışlardır.
Gebelik ve Doğum - 11
Şekil 1.3. Yavrunun Uterusta Normal Duruşu.
Şekil 1.4. Uterusta Yavrunun Bazı Anormal Duruşları.
Halbuki sığırlarda ana karnında bulunan 7 ayrı membran (insanlarda 3
adet) nedeniyle gelişmekte olan yavruya gama-globulin geçişi mümkün
değildir. Yavrunun ilk gıdası olan ağız sütü gama-globulin bakımından çok
zengin olması bu noktada önem taşımaktadır.
12 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Doğumun Birinci Devresi
Doğumun İkinci Devresi
Resim 1.1. Doğumun Aşamaları
Gebelik ve Doğum - 13
Doğumun Üçüncü Devresi
Plecentanın Düşmesi
Resim 1.1’in Devamı
Hayvancılık işletmesi eğer ineklerin dışarıda buzağılamasına müsade
ediyorsa, otlakta küçük bir sundurma yapılarak, diğer hayvanlardan ayrı
bulundurulmalıdır. Eğer içeride buzağılama yapılacaksa, inek
buzağılamadan 3-4 gün önce barınağa alınarak serbest doğum bölmesinde
tutulmalıdır. Bölmeler % 4 sodalı sıcak su ile veya kireç ile dezenfekte
edilmelidir. Yaralanmaları önlemek için gübre kanalına ve zemine bol
14 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
altlık sarılmalıdır. Sığırlar genellikle kendi kendine doğum yaparlar,
yetiştirici hayvanı rahatsız etmeden uzaktan doğumu takip etmelidir
(Resim 1.1).
Sığırlarda ikiz doğum çok nadir görülür. Nitekim ikizlik oranı
sığırlarda % 2-4 arasındadır. Farklı cinsiyetteki ikizlerden dişi olanı
çoğunlukla (% 80-90 seviyesinde) kısır olup döl tutmaz. Bunun sebebi
vücudun hormonal işlevidir. Burada erkek buzağıdaki hormonların dişi
yavrunun kan dolaşımına geçmesi ve dişi yavruda genital organların
gelişmesinde bozukluklar söz konusudur. İneklerdeki gebeliklerde chorion
zarları uterus içerisinde birbiriyle kaynaşmış ise ve yavrularda farklı
cinsiyetle iseler dişilerin steril olması sebebiyle bu duruma freemartin
denir. Freemartinin ikizlerden erkek yavru fertil kabul edilsede bunlarda da
döl veriminde düşüklük ve testislerde çok nadirde olsa dejenerasyon
dolayısıyla sterilite ihtimali vardır. Bu nedenle freemanlin ikizlerin besiye
alınarak kesime gönderilmesi en doğru yol olarak görülmektedir.
1.2.1. Güç Doğum (Dystocia)
Doğum yardıma ihtiyaç duyulmadan ineğin kendi gücü ile doğal
şartlarda oluyorsa buna normal doğum denir. Eğer doğum ananın veya
yavrunun yahutta her ikisinin hayatını tehlikeye sokuyor ve dış yardıma
ihtiyaç gösteriyorsa güç doğum olarak isimlendirilir.
Şekil 1.5. Doğum Halatı İle Doğuma Yardım.
Gebelik ve Doğum - 15
Çiftliklerdeki doğum güçlükleri süt veriminin düşmesine doğum
sonrası gebe kalmanın kötü etkilenmesine ve uterusun iltihaplanmasına
(metritis) sebeb olmaktadır. Genç yaşta buzağılayan düvelerin doğumda
daha fazla yardıma ihtiyacı olduğuna dair hiç şüphe yoktur. Doğum
zorluklarının sebebi dört başlık altında toplanabilir.
1. Buzağının doğum ağırlığına ve kaslılığına babanın direk etkisi,
2. Buzağının doğum ağırlığına ananın direk etkisi,
3. Ananın buzağı için uterusta meydana getirdiği çevre ve ananın
beslenmesinin dolaylı etkisi,
4. Ananın pelvic hacmı ve açıklığı dolaylı olarak etkilemektedir.
Düvelerin geleneksel buzağılama yaşında indirek etkiler buzağılama
zorluğunu yalnızca % 10 etkilerken, doğum ağırlığının direk etkileri ise
güç buzağılamada varyasyonun % 50’sini oluşturmaktadır.
Buzağılama güçlüğünde yalnızca baba ırkının büyüklüğü değil, aynı
zamanda kaslılık beraber rol oynamaktadır. Jersey gibi küçük cüsseli süt
ırkında buzağılama güçlüğü düvelerde çok az görülmektedir. Ancak baba
ırkı olarak öncelikle Angus ve sonra Hereford boğaları tercih edilir.
İngilterede güç doğumla ilgili bir çalışmada Anguslarla çiftleştirilmiş
Holstein düveleri, Hereford veya Holstein boğaları ile çiftleşmelerinden
daha düşük buzağılama güçlüğü göstermişlerdir. Buzağılama güçlüğünün
% 61’inin buzağıların büyüklüğünden oluştuğu belirlenmiştir. Angus
melezlerinden elde edilen buzağıların % 8’inde perinatal ölüm
görülmektedir. Saf Holsteinlerde ise bu değer % 12-13 olup en düşük güç
doğum 27-33 aylık yaşta ilk buzağısını veren düvelerde % 8-9 olarak
görülmüştür. Düvelerin 36 ay veya daha yukarı yaşta ilk buzağılamasında
güç doğum % 16’ya yükselmiştir. Düvelerin 21 ay veya daha küçük yaşta
buzağılamasında ise doğum güçlüğünde oran % 18’dir.
Yapılan bir survey çalışmasında değişik boğalarla çiftleştirilen
Holstein inek ve düvelerinin buzağılama güçlüğü Simmental boğalarla %
8.8, Angus boğalarla % 1.4 olmuştur. Erkek buzağılarda güç doğum
dişilerden daha yüksek olmuştur. Chiana boğalarla tohumlanan Holstein
ineklerde görülen doğum güçlüğü, Charolais, Simmental, Limousun ve
16 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
South Devon gibi büyük cüsseli ırkların boğaları ile çiftleştirilmesindeki
gibi olmuştur.
Düveler hariç Holstein ineklerinin Chiana boğaları ile
çiftleştirilmesinde buzağılama güçlüğü % 3.1 ve bununda % 5.2’si ölümle
sonuçlanmıştır. Chiana boğalarının etkisi ferdi olarak değerlendirildiğinde
buzağıların ölüm miktarı % 2.8 - 8.8 arasında değişmiştir.
Yapılan başka bir çalışmada doğum güçlüğü bakımından Charolais,
Simmental, Limousin ve South Devon boğaları arasında önemli bir fark
görülmemiş ancak bunlar ile Hereford, Angus ve Jersey boğaları arasında
hayli büyük farklar olduğu belirlenmiştir.
Kübada, Santa Getrudis ırkı ile yapılan bu çalışmada 40 kg ve daha
yukarı ağırlıkta doğan buzağılarda doğum esnasında ölümler ve yüksek
doğum ağırlığı ile güç doğumların birbirleriyle ilişkili olduğu
belirlenmiştir.
Doğum güçlükleri için şöyle bir indeks hesaplanabilir. Her özel
durumda meydana gelecek doğum güçlükleri % si aşağıdaki formülle
tahmin edilebilir (Roy 1980),
Z = Log BW - 0.40 Log DW - 0.10 P
Formülde,
Z = Buzağılama güçlüğü indeksi,
BW = Buzağının doğum ağırlığı,
DW = Ananın ağırlığı,
P = Laktasyon sırası ilk doğum için 0, ikinci doğum için 1, üçüncü
doğum için 2, gibi.
1.2.2. Buzağılamadan Hemen Sonra Yapılacak İşler
Buzağı doğar doğmaz, buzağının ağız ve burundaki mukozlar
temizlenmeli, dil ileriye doğru çekilmelidir. Eğer buzağı nefes almaya
başlamamışsa göğüs kafesiyle el ile peryodik sıkıştırılıp gevşetilerek nefes
almasına yardımcı olunmalıdır. Buzağı yinede doğumdan sonra nefes
almıyorsa buzağıya ağızdan ciğerlerine suni tenefüs yaptırılır.
Gebelik ve Doğum - 17
Doğumdan sonra normal olarak göbek kordonu kopmamışsa, kordon
kesilmelidir. Bu işlem sterilize makas veya bıçak ile buzağı vücudundan 10
cm uzaktan yapılır. Kesilen göbek kordonu iki parmak arasında tutularak
aşağıya doğru sıvazlanır ve böylece içerideki pislikler ve kirli kan
çıkarıldıktan sonra dezenfekte edilmiş bir ip ile göbek kordonu bağlanır
(Bu maksatla en fazla kullanılan kolayca bulunabilen tentürdiyot’tur).
Bağlanan yerin 4-5 cm altından temiz bir makas veya bıçak yardımıyla
kesilir. Kesik kısım tentürdiyot ile dezenfekte edilir. Göbek kordonu
normalde 3-4 gün içinde kurur ve 10-15 gün sonrada düşer. Ayrıca sprey
şeklinde antibiyotikte kullanılabilir (Resim 1.2.).
Resim 1.2. Yeni Doğan Buzağının Göbeğinin İlaçlanması.
Doğumdan hemen sonra inek çoğunlukla buzağıyı yalarak temizler ve
kurutur (Resim 1.3.). Bu yalama ile buzağının nefes alması ve kan dolaşımı
uyarılmaktadır. Şayet inek buzağıyı yalamazsa buzağının üzerine 1-2 avuç
kepek serpilir. Bu maksatla tuz kullanılmaz, çünkü buzağının derisi tuza
hassastır. Ayrıca tuzun higroskobik etkisi nedeniyle hayvan soğuk alabilir.
18 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Buzağı kuru bez veya samanla kurulanacağı gibi, kurutma makinası (fön)
ile de kurutulabilir.
1.3. Buzağılarda Bağışıklık Mekanizması
Henüz yeni doğan bir buzağının kendine has mukozal, humoral ve
enzimatik bağışıklık mekanizmaları vardır.
a. Mukozal (Lokal) Bağışıklık
Mukozal bağışıklık mekanizmasında mukozal yüzeylerde mevcut
humoral (immunglobulinler, proteolitik enzimler) ve sellular (lenfositler,
fagositler, granulositler) bağışıklık maddeleriyle mikroorganizmaların
organizmaya girişi engellenir. Bu mekanizma özellikle sindirim, solunum
ve ürogenital sistemlerin yüzeylerinde aktivasyon gösterdiğinden buna
lokal bağışıklıkta denir.
Resim 1.3. Doğumdan Sonra Ananın Yavruyu Yalayarak Kurutması
Mikroorganizmaların mukozal yüzeylerde yerleşmesi, kolonize olması
ve dokulardan içeri geçerek vücuda yayılması bu savunma hattında
önlenmeye çalışılır. Bu mekanizmada en tesirli rolü IgA üstlenmiştir. Buna
yardımcı olarak lizozim, proteolitik enzimler, safra tuzları ve diğer
Gebelik ve Doğum - 19
unsurlar görev yaparlar. Diğer immunglobulinlerin ve hücrelerin tesiri
ikinci derecededir.
IgA proteolitik enzimlere dayanıklı ve antikor stabilitesini muhafaza
edici tabii yapıda olduğundan ve aktivasyonu için komplementlere ihtiyaç
duymadığından diğer immunglobulinlere nazaran daha tesirlidir.
Yeni doğan buzağılarda kolostrumla barsağa gelen antikorlar
genellikle IgA karakterindedir. Barsaktan emilmeyerek mukozal
yüzeylerde biriken IgA'lerde kısmen savunmaya iştirak ederler. Lakin bir
müddet sonra buradaki enzim aktivasyonu sonucu yapılarını muhafaza
edemeyerek bunlarda tahrip olurlar ve kaybolurlar.
Sindirim sisteminin lumenlerinde IgA (antikor) sentezleyen hücreler
mevcut olmasına rağmen yeni doğanlarda bunların sayısı sınırlı olduğu
gibi aktivasyonda yeterli değildir. Mukozal yüzeylerdeki savunmaya aktif
biçimde iştirak eden bu immunglobulin A'ları sentezleyecek plazma
hücrelerinin yeterli seviyeye ulaşması genellikle bir haftadan fazla bir
zaman almaktadır. Yeni doğan hayvanların immunolojik olarak
korunmasında tesirli olan mukozal bağışıklığın tam aktive göstermesi geç
oluştuğundan sadece bu sistem sayesinde hayvanların ilk haftalarda
korunması son derece güç, yetersiz hatta imkansızdır.
b. Aktif Bağışıklık
Hayvanın dışarıdan gelen antijenik bir müdahaleye karşı lenfoid
sistemini
harekete
geçirerek
yani
aktive
ederek,
humoral
(immunglobulinler, komplementler, lenfokinler, sitokinler) ve sellular
(Lenfositler, fogositler, granulositler) savunma sistemleriyle birlikte,
hayvanın kanında önceden mevcut rezerv antikorlarla topyekün karşı
koyması ve çeşitli seviyelerde (az, orta veya iyi) cevap vermesi durumu
aktif bağışıklıktır.
Ancak yeni doğanların immun sistemlerinde henüz pasif antikorlar ve
lenfoid sistemi yeterince olgunlaşmamış olduğundan gerekli seviyede
immunolojik cevap veya tepki meydana gelmemektedir.
Bu nedenle kolostrum almamış olanlar ilk haftalar aktif bağışıklık
yönünden büyük bir noksanlık içindedirler. Hipogamma globunemik
20 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
olmaları; komplement aktivitesinin, B-lenfosit sayısının çok düşük
seviyelerde bulunması gibi nedenlerle immunolojik zafiyet içinde bulunan
yeni doğanların işte bu kritik dönemlerinde çok iyi bakılmaları ve
korunmaları icap eder.
Yeni doğan buzağıların tarifini başlangıçta verdiğimiz yeterli ve
koruyucu seviyede aktif bağışıklık kazanmaları ve antijenlere karşı etkili
cevap vermeleri çok uzun bir süreyi gerektirdiğinden ilk bir iki hafta için
mutlaka pasif bağışıklık kazandırılmaları gerekli ve şarttır. Bunun içinde
buzağılar mutlaka kolostruma ihtiyaç duyarlar (Resim 1.4).
Resim 1.4. Yeni Doğan Buzağının Kolostrum Almasına Yardım.
c. Pasif Bağışıklık (Kolostral Bağışıklık)
İnekler sahip oldukları plasenta yapılarından dolayı kendi kanlarında
bulunan antikorları fötüse aktaramazlar. İneklerin plasentasında uterus
mukozası ile chorion (yavru zarı) arasındaki bağlılık gevşektir. Sadece
temas vardır. Uterusun bağ dokusu bazal membranla birlikte decidua ile
choriondan ayrılmıştır. İrtibat sadece villuslarla (Besin maddelerini, uterus
sutünü absorbe edip allontois damarları aracılığı ile yavruya aktaran düğme
şeklindeki teşekküller) temas şeklindedir. Dolayısıyla ananın kan dolaşımı
ile direkt irtibat sağlanamamaktadır. Villuslarda daha ziyade uterus
boşluklarında biriken uterus sütü adı verilen besin maddelerini absorbe
ettiklerinden ananın kanındaki antikor maddelerini yavruya intikal
ettiremezler. Ancak doğumdan sonra gerekli immun globulinleri kolostrum
yoluyla alırlar. Böylece pasif bağışıklık kazanırlar.
Gebelik ve Doğum - 21
Yeni doğum yapmış dişilerin meme dokusunun 1-3 günlük
sekresyonlarından olan kolostrum çeşitli besleyici maddeler (protein,
karbonhidrat, yağ, vitamin, mineral madde) yönünden oldukça zengindir.
Proteinler arasında anadan geçen spesifik immunglobulinler, antikorlar
bulunmakta ve bunların koruyucu tesirleri oldukça yüksek düzeyde
olmaktadır. Bilhassa immunglobulin ve vitamin miktarı normal sütten
oldukça çok fazladır.
Ancak her kolostrumda immunglobulinler ve spesifik antikorlar
bulunmamakta veya yetersiz seviyede olmaktadır. Kolostrumdaki antikor
miktarı gebelerin doğuma yakın aşılanma tarihleri ile yakından alakalıdır.
Gebelerde sağlanacak iyi bir aktif bağışıklık yavrularda istenen seviyede
ve koruyucu özelliği fazla bir pasif bağışıklık geliştirir. İşte kolostrumda
yeterli seviyede antikor sağlamak için gebe hayvanlar doğumlarına yakın
etkin bir tarzda aşılanmalıdır. Aşının türü, miktarı, veriliş tarzı ve hayvanın
bağışıklık durumu ise gebe hayvanda gelişecek aktif bağışıklık üzerine
önemli ölçüde tesir eder. Diğer bir ifade ile gebelerin kanında ne kadar
fazla antikor rezerve edilirse kolostrum vasıtasıyla o kadar fazla antikor
yavruya aktarılır.
Buzağı ölümlerinde buzağının kanındaki antikor miktarı ile ölüm
arasında ters orantı vardır. Yani kanda immunglobulin miktarı ne kadar
fazla ise buzağı ölümleri o oranda az olmaktadır. Normal bir buzağının
kanında 18 mg/ml oranında antikor bulunması gerekir.
Anadan kolostruma geçen antikorlar ilk saatlerde fazladır. Sonra
giderek azalmaya başlar ve 3-6 gün zarfında kolostrum normal süte
dönüşür. Bu nedenle buzağılar ilk 24-36 saat içinde gerekli kolostrumu
almalıdırlar.
Ne kadar erken ve fazla kolostrum verilirse kanda o kadar fazla
antikor rezerve edilir. Zira yeni doğanların barsakları ilk 5-6 saat içinde
immunglobulinleri hiç bir değişikliğe uğratmadan olduğu gibi absorbe
etme anatomik ve fizyolojik yapısından kaynaklanmaktadır. Çünkü barsak
epitel hücreleri henüz olgunlaşmadığı için bu hücrelerin absorbsiyon
kabiliyetleri çok fazladır. Absorbsiyon ilk 6 saatte yüksek olmasına karşın
giderek azalmaktadır. 24 saatte verilecek miktar fazla olsa bile
absorbsiyon azalması nedeniyle kanda antikor düzeyinin koruyucu
seviyenin altında olduğu gözlenir. Azalma 8. saatten sonra giderek artar ve
22 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
sonra absorbsiyon kapanır. Bu kapanma saati hayvan türlerine ve ilk
kolostrumu alma saatine bağlı olarak en erken 12 ve en geçte 40 saate
kadar sürebilir. Absorbsiyonun sona ermesinde hücrelerin ve vesiküler
yapının azalmasının veya kaybolmasının rolü vardır. Çünkü bu vesiküler
yapılar ve mikro tubuluslar kolostrumla barsak lumenine gelen ve oradan
hücrelere giren antikorların kana geçişini gerçekleştiren yegane
teşekküllerdir.
Kanda bulunan antikorlar uzun bir süre düzeyini koruyamaz. Normal
katabolizma ile ayrışırlar. İlk günlerde koruyucu düzeyin üzerinde (25
mg/ml) bulunan antikorlar, ilk hafta sonunda koruyucu düzey alt sınırına
(10 mg/ml) düşer ve daha sonra bu seviyeninde altına inerler.Yavaş yavaş
azalan antikorlar 4. haftadan sonra tesirlerini kaybederler. Ancak kayboluş
süresi kandaki antikor seviyesinin yüksekliği ile ilgili olduğundan daha
uzun bir süre devam edebilir.
Barsakların absorbsiyona kapanmasından sonra hayvanlara kolostrum
verildiğinde bir kısmı emilir fakat kana geçmez. Diğer kısmıda barsakta
kalır, kısa bir süre buradaki mukozal bağışıklığa kısmen iştirak eder.
Kolostrumdaki antikorların azalması ve zamanla kolostrumun süte
dönüşmesi ile birlikte ananın kanındaki antikor seviyesi doğumdan önceki
düzeyine tekrar yükselir. Sütte antikor çok az miktarda olduğu gibi
emilmesi (absorbsiyonu) de çok düşüktür.
Kolostrumla sağlanan pasif bağışıklık buzağıları hayatlarının bu ilk
döneminde etkili biçimde korursa da virülansı yüksek olan hastalık
etkenleri yine de yavruyu hastalandırabilir. Lakin yeterince kolostrum alan
yavru bunu atlatabilir, tedaviyede olumlu cevap verebilir.
Pasif antikorların birçok faydalarına rağmen mahsurlu tarafları da
vardır. Kanda fazla bulunan antikorlar immun sistemin uyarılmasına ve
aktivasyonuna olumsuz etkide bulunabilir veya geç gelişmesine neden
olabilir. Bu nedenle aktif bağışıklıklığın gelişmesini baskılamayacak
seviyede bir pasif bağışıklık geliştirilmesi çok mühimdir.
Gebelik ve Doğum - 23
1.3.1. Pasif Bağışıklığın Transferi
Yenidoğan buzağılar kolostrum alıncaya kadar kanlarında antibadiler
bulunmaz. Bazı Escherichia Coli (E.Coli), varyetelerine karşı kolostrum
alan buzağılarda, antibiyotik etki görülmektedir. Kolostrumun bu etkisinin
properdinin varlığından dolayı olduğu düşünülmektedir. Kolostrumda
bulunan antibadilerin tam olarak önemi aydınlatılamamıştır.
Antibadilerden globulinler, buzağının hayatının ilk 24 saatinde değişmeden
kana geçebilmektedirler.
Birçok buzağıda bu geçirgenliğin kışın 6 saate kadar azaldığı
bildirilmektedir. Ancak çiftlik şartlarında yapılan bazı çalışmalarda buzağı
serumunda immunglobulin seviyesinin mevsimle ilgili etkilenmenin
olmadığı belirlenmiştir. Buzağının kolostrumu anadan emmesi kovadan
içmeye göre daha yüksek serum immunglobulin seviyesi göstermede etkili
olmuştur. Benzer ilişki buzağı ölümleri ile kolostrum verilme metodu
arasında da görülmüştür.
İmmun laktoglobulinler buzağıların ince bağırsaklarında pinoktosis
işlemi yoluyla geçer ve lenf kanalları yoluyla kan dolaşımına girmektedir.
Yalnızca immunlaktoglobulinler değil kolostrumdaki diğer protein
unsurları kan dolaşımına geçebilmektedir. Sonra idrar yoluyla kısa süre
sonra dışarı atılmaktadır.
Hayatın yalnızca ilk 24 saatinde ince bağırsaklardaki epitel
hücrelerinden büyük protein moleküllerinin geçmesine neden müsade ettiği
bilinmemektedir. Bu noktada çeşitli teoriler ileri sürülmektedir, başlıca
olarak abomasumdaki düşük asidite olup doğumdan sonraki ilk 24 saatlik
dönemde
hidroklorik
asit
üreten
abomasundaki
hücrelerin
gelişmemesinden kaynaklanmaktadır. Proteinleri normal olarak
parçalayacak enzimlerin bulunmayışı, kolostrumda antitriptik enzimin
bulunması bağırsaklarda gerekli bakteri florasının kurulmamış olması ve
buzağının hormonal dengesinin henüz kurulmaya başlamasıdır.
Buzağıların doğumdaki hipertroid durumlarının immunglobulinlerin
absorbsiyonunu azalttığı ileri sürülmektedir. Yüksek çevre sıcaklığı ve
kötü havalandırmanın plazma immunglobulinin konsantrasyonunu azalttığı
iddia edilmektedir ve buzağı ölümleri artmaktadır. Bununla beraber
geçirgenlik periyodunun artırılması çözümlenememiştir.
24 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Kolostrum globulinlerinden mahrum olan canlı buzağılarda 10 günlük
yaştan itibaren E.Coli için buzağı kendi globulinlerini üretmeye
başlamaktadır. Bu buzağılarda 8 haftalık yaşta serum gama globulin
seviyesi normale ulaşmaktadır.
Çizelge 1.2. Kolostrum Almadan Önce ve Sonra Buzağılarda Serum
Protein Konsantrasyonları (Toplam Serum Protein % si
Olarak).
Globulin
Albumin
Doğumda
(Kolostrum
önce)
52
almadan
Doğumdan 24 saat sonra
α1
α2
α3
β
γ
1
20
10
16
0.8
57
37
6
0
63
27
8
1.4
49
41
9
1.3
38
30
10
22
30
22
7
42
(Kovadan Emme)
Doğumdan 36 saat sonra
Çizelge 1.2 ‘den görüleceği üzere en fazla değişken olan γ (gamma)
globulin konsantrasyonudur. Kolostrum almadan önce çok düşük
seviyelerde olan gama globulin kolostrum alındıktan sonra oldukça yüksek
seviyelere çıktığı görülmektedir.
Kolostrumun miktar ve kalitesi ile ilgili Danimarka’da yapılan
çalışmalarda buzağılama sonrası ilk sağımda immun globulin
konsantrasyonunda ırklar arasında farklılıklar olduğu belirlenmiştir.
Danimarka Siyah Alaca ırkı Danimarka kırmızısından daha yüksek immun
globulin yüzdesi ve önemli seviyede daha düşük kolostrum miktarına sahip
olduğu belirlenmiştir.
Düveler, ineklerden (2 ve daha yukarı laktasyondaki) daha düşük
immun globulin ve kolostrum verimine sahiptirler. Sağılan ineğin buzağısı
Gebelik ve Doğum - 25
bulunmuyorsa, ayrıca sağım aralığı ve buzağılama aralığı arttıkça
kolostrumdaki immunglobulin %’si azalmaktadır.
1.4. Mekoniyum
Mekoniyum yeni doğan buzağının bağırsaklarından çıkardığı ilk
dışkıdır. Mekoniyum hayatın daha sonraki dönemlerindeki dışkıdan
görünüş ve özellik olarak ayrı bir durum arz eder. Mekoniyum yapışkan
koyu kıvamda ve safra pigmentlerinden dolayı siyah-yeşil renktedir.
Mekoniyum yavrunun anne karnındaki dönemde vücut atıklarının
bağırsaklarda birikmesinden meydana gelmektedir. Mekoniyumun yüksek
konsantrasyonda
polisakkaritlere
sahip
olduğu
görülmüştür.
Mekoniyumdaki polisakkaritlerin kanda bulunan maddelerle benzer olduğu
belirlenmiştir.
Kolostrumdaki globulinler kana değişmeden geçebilirler. Doğumdan
sonra uzun bir süre mekoniyum buzağının sindirim sisteminde
bulunmaktadır. Doğumdan mekoniyumun vücuttan çıkarılmasına kadar
geçen süre buzağıya verilen kolostrumun miktarına, buzağının kovadan
içmesine veya anadan emmesine bağlı olarak değişmektedir. Kova ile
büyük miktarda kolostrum verilirse mekoniyumun dışarı atılmadan önce
geçen zaman aralığı artacaktır. Yağsız süt ihtiva eden süt ikame yemleri
yüksek sıcaklık muamelesinden sonra buzağıya verildiğinde doğumdan
sonra 4-5 saat içinde mekoniyum dışarı atılır. Mekoniyumun vücuttan
atılmasında ortalama süre 23 saattir. Tam yağlı süt verildiği zaman bu süre
33 saat olmaktadır. İlk iki sağımdaki kolostrumun buzağıya verilmesine
devam edildiğinde mekoniyumun dışarı atılması 42 saate kadar görülmez.
Bununla beraber 4 gün anasını emerek kalan buzağı doğumdan 28 saat
sonra mekoniyumu dışarı atmaktadır. Burada ana tarafından yavrunun
uyarılması ve yavrunun anal bölgesinin yalanması dışkının çıkarılmasıda
önemli bir uyarıcı rol oynamaktadır.
Yeni doğan buzağılar muhtemelen doğumda yüksek seviyedeki seks
hormonlarının etkisi altındadırlar. Böylece erkek buzağıları meme başları
büyük olup ilerleyen yaş ile hızla küçülmektedir. Bu küçülme ostrojen
hormonu verilerek önlenebilir. Aynı şekilde kolostrumda ostrojeniktir ve
muhtemelen bunlar ananın kanından kolostruma geçmektedir.
26 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Ostrojenlerin geçişi globulinlerin geçişi ile beraber olmaktadır.
Kolostrumun alınması meme başının büyümesini artıran bir faktör değildir.
Doğumdan itibaren ilk üç haftada küçük miktarlarda verilecek sentetik
östrojenler salgı bezlerinin büyüme ve çoğalmasını sağlayacaktır.
Buzağıların doğumda güçlü bir şekilde troksin hormonunun etkisi
altında olduğu görülmüştür. Böylece buzağılarda solunum oranı çok
yüksektir. Plazma proteinine bağlı iyot seviyesi ve yüksek solunum sayısı
zamanla azalmaktadır.
Buzağılarda bazı endokrin bezlerinin büyüklüğü hayatın erken
dönemlerinde diyareye yakalanan hayvanlarda etki altında kalır. Troid ve
adrenal bezlerinin ağırlığı diyarenin artması ile beraber artmakta thymus ve
dalak ağırlıkları azalmaktadır.
1.5. Fazla Kolostrumun Kullanılması
Çoğunlukla yeni doğan bir buzağının tüketebileceğinden daha fazla
kolostrum inek tarafından üretilmektedir. İlk 24 saatte üretilen fazla
kolostrum sulandırılabilir (Bu işlem 2 kolostrum 1 ılık su şeklinde yapılır).
Sulandırılan kolostrum daha yaşlı tam yağlı süt içen buzağılara bu sütün
yerine kullanılabilir. İlk 24 saatten sonra üretilen kolostrum daha az
sulandırılmalıdır. Sulandırılmış kolostrum yeni doğan buzağılara asla
verilmemelidir. En iyi sonuçlar, üretildikten hemen sonra yaşlı buzağılara
verilen kolostrumdan elde edilmektedir. Üretilen taze kolostrum soğukta 23 gün veya daha fazla bir süre hijyenik şartlarda tutulabilir. Kolostrum
tüketen yaşlı buzağılarda dışkı tam süt tüketenlerden daha gevşek bir
durum gösterir. Böyle bir uygulamanın buzağılarda diyare sebebi olduğuna
dair delil bulunmamaktadır.
Son araştırmalar süt ikame yemleri veya tam yağlı süt yerine
buzağıların büyütülmesinde depolanmış kolostrumun kullanılabileceğini
göstermektedir. 12 günlük depolamadan sonra kolostrumda pH = 4
civarında sabitlenmektedir. Ekşiltilmiş kolostrumun besleme kalitesini
etkilemediği görülmektedir. Ancak 28 günlük depolamadan sonra
kolostrumda bulunan toplam immunglobulinlerin % 50 azaldığı
görülmüştür. Ekşiltilmiş kolostrum doğumdan sonra ilk iki günlük
buzağılarda immunglobulin kaynağı olarak kesinlikle kullanılmamalıdır.
Gebelik ve Doğum - 27
Ekşitilmiş kolostrumun kullanılmasındaki ilk araştırmalar buzağılarda
sütten kesime kadar devamlı veya aralıklı olarak kullanılabileceğini
göstermiştir. Bu uygulama buzağıların 12 haftalık yaşa kadar büyüme oranı
azalmaksızın kullanılabilmektedir. Ekşitilmiş kolostrumun ortalama 13
günlük olması uygun görülmektedir.
1.6. Ağız Sütü ve Normal Süt
Ağız sütü normal olarak buzağının bütün besin madde ihtiyaçlarını
karşılayabilecek bir yapıya sahiptir. Ağız sütü buzağılarda hastalıklara
karşı koruyucu maddeleri içermesi yanında, kurumadde, protein, mineral
maddeler ve vitaminlerce oldukça zengindir. Ağız sütünde bulunan besin
maddelerinin sindirilebilirliği çok yüksektir. Ağız sütünün normal sütten
en önemli farkı bileşeminden kaynaklanmaktadır (Çizelge 1.3).
Ayrıca ağız sütü gebelik sırasında buzağının bağırsaklarında biriken
mekoniyum çözülmesi ve dışarıya atılmasında büyük rol oynar.
Dolayısıyla doğumdan hemen sonra buzağıların analarını emmeleri
gerekmektedir. Doğumdan sonra kolostrum alan buzağılarda ölüm oranı
azalmaktadır. Bu durum kolostrumda bulunan ve hastalıklara karşı
bağışıklık sağlayan immünglobulinlere bağlıdır. Bu maddeler buzağıların
hayatlarının ilk 24 saatinde değişmeden kana geçerler. Sağlıklı buzağılar
doğumdan sonra 30 dk içinde analarını emerler. Eğer buzağı bir saat içinde
anasını ememezse bakıcı tarafından yardım edilerek buzağının emmesi
sağlanmalıdır. Emzirmeden önce ineğin memesi klorlu su ile yıkanıp
temizlenmelidir.
Doğumdan sonraki ilk günlerde buzağıların ihtiyaçlarından fazla süt
almamalarına da dikkat edilmelidir. Çünkü fazla süt tüketme durumunda
ince bağırsak sıvısı sulandırılmakta ve böylece koli bakterileri üzerine olan
etkileri azalarak onları zararsız hale getirmeleri güçleşmektedir.
28 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Çizelge 1.3. Ağız Sütü (ilk 24 saat) İle Normal Sütün Besin Maddeleri
Kompozisyonu.
Besin Maddeleri
Yağ (g/100 g)
Yağsız kuru madde (g/100 g)
Protein (g/100 g)
Kazein (g/100 g)
Albumin (g/100 g)
α-laktoglobülin (g/100 g)
β-laktoglobülin (g/100 g)
γ - Globülin (immün globülin) (g/100 g)
Kalsiyum (g/100 g)
Magnezyum (g/100 g)
Potasyum (g/100 g)
Sodyum (g/100 g)
Fosfor (g/100 g)
Klor (g/100 g)
Mangan (µg/100)
Demir (µg/100)
Bakır (µg/100)
Kobalt (µg/100)
Karoten (µg/1 g yağ)
Vitamin A (µg/1 g yağ)
Vitamin D (µg/1 g yağ)
Vitamin E (µg/1g yağ)
Tiyamin (µg/100 g)
Riboflavin (µg/100 g)
Nikotinik Asit (µg/100 g)
Pantotenik Asit (µg/100 g)
Biotin (µg/100 g)
Vitamin B12 (µg/100 g)
Folik Asit (µg/100 g)
Askorbik Asit (µg/100 g)
Kolin (µg/100 g)
Ağız Sütü
3.6
18.5
14.3
5.2
1.5
0.27
0.80
6.80
0.26
0.04
0.14
0.07
0.24
0.12
0.016
0.20
0.06
0.50
24-25
42-48
0.9-1.8
100-150
60-100
450
80-100
200
2-8
1-5
0.1-0.8
2.5
37-69
Normal Süt
3.5
8.6
3.3
2.6
0.5
0.13
0.30
0.09
0.13
0.01
0.15
0.04
0.11
0.07
0.003
0.10-0.07
0.01-0.03
0.05-0.06
7.0
8.0
0.6
20
40
150
80
350
2.0
0.5
0.1
2.0
13
Gebelik ve Doğum - 29
Ağız sütü renk olarak koyu sarı renkten portakal veya kahverengine
kadar değişen sarı tonlarda sıvı bir gıdadır. Ancak bu koyu renk çok kısa
bir dönemde kaybolarak beyaza döner. Ağız sütü tuzlu veya acımtrak bir
tada sahiptir ve çoğu zaman asit reaksiyonludur. Her ne kadar ağız sütünün
bileşimi çizelge 1.3 ‘de verildi ise de bu bileşiminde hızlı bir değişim söz
konusu olup ağız sütü 5-10 günlük bir süre içinde normal süte dönmektedir
(Çizelge 1.4). Bu değişime neden olarak laktasyon başında süt hücrelerinin
fizyolojik görevlerini henüz tam olarak yapılabilecek seviyede hazır
olmadıkları gösterilebilir.
Ağız sütünün normal sütten en önemli farkının globulin ve proteinler
bakımından zengin oluşudur. Ağız sütündeki proteinin % 55’i globulin
formundadır. Proteinin globulin formunda bulunması besleme özelliğinden
çok koruyucu özelliği açasından önemlidir. Protein içindeki immun
globulinler hastalıklar akarşı antibadiler ihtiva etmektedirler. Hastalıklara
karşı pasif bağışıklık sağlayan bu globulinler doğumdan sonra hemen
vücuda alınmalıdırlar. Çünkü doğumdan 24 saat sonra buzağıların
bağırsaklarında antibadilerin geçirgenliği ve absorbsiyonu azalmakta ve
sindirim sistemindeki enzimler antibadileri parçalamaktadır.
Ayrıca sıcak ve soğuk gibi çeşitli stresler yeni doğan buzağıların kan
serumuna immün globulinlerin transferini azaltırlar. Yeni doğan
buzağılarda termoregülatör mekanizmasının zayıf bir şekilde gelişmesi
nedeniyle hayvanlar ekstrem çevre şartlarından korunmalıdır. Kolostrumda
yağ ve kurumaddelerin yüksek olması yeni doğan buzağıların zengin enerji
kaynaklarına ihtiyacı ile ilgili olabilir.
Ağız sütünün ihtiva ettiği bağışıklık maddeleri ana kanında bulunan
miktarın 10-12 katıdır. Süt salgısının artmasıyla bu maddelerin yoğunluğu
hızla azalır ve 24 saat sonra yarıya iner. Ayrıca daha evvel belirttiğimiz
gibi bağışıklık maddelerinin bağırsak cidarlarından absorbsiyonunda
önemli bir azalma meydana gelir. Esasen yeni doğan buzağılar çok yüksek
miktarda ağız sütü tüketmediği için vücuda alınan globulin miktarı
sınırlanmaktadır. Dolayısıyla ağız sütünün yavruya verilmesi
geciktirilmemelidir. İmmun globulinlerin ana serumunda bulunmasına
karşılık yavru serumunda yoktur. Hemen bütün hayvanlarda immün
globulinlerin ana karnından yavruya geçişi mümkün değildir. Dolayısıyla
bu bağışıklık maddelerinin yavruya ağız sütü yolu ile verilmesi gerekir.
30 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Çizelge 1.4. Doğumdan Sonra ilk 7 Günde Ağız Sütü Bileşimindeki
Değişmeler.
Doğumdan
sonra geçen
süre (saat)
Kuru
Ham
madde protein
%
%
Ham proteinde
Albumin +
Globulin %
Yağ
%
Kül %
0
36.99
17.57
11.34
5.10
1.01
6
20.46
10.00
6.30
6.85
0.91
12
14.53
6.05
2.96
3.80
0.89
24
12.77
4.52
1.48
3.40
0.86
36
12.22
3.98
1.03
3.55
0.84
48
11.44
3.74
0.99
2.80
0.83
72
11.86
3.84
0.97
3.10
0.84
96
11.85
3.76
0.82
2.80
0.83
120
12.67
3.86
0.87
3.75
0.85
168
12.13
3.31
0.69
3.45
0.84
Ağız sütündeki bağışıklık maddelerinin yanında zengin vitamin A
yoğunluğu buzağının epitel dokusunu koruyucu ve hastalıklara karşı
yavrunun direncini artırıcı rolü bulunmaktadır. Buzağılar doğduklarında
çok az Vitamin A rezervine sahiptirler. Ayrıca bu hayvanların karotinden
yeterince yararlanamadıkları dikkate alındığında ağız sütü Vitamin A
içeriği büyük önem kazanır. Ananın gebelik beslenmesi ile ağız sütündeki
Vitamin A miktarı arasında önemli bir ilişki vardır. Normal sütün 10 katı
kadar Vitamin A ve 3 katı kadar Vitamin D kolostrumda bulunur. Süte
nazaran kolostrumda bulunan vitamin ve minerallerde zamana bağlı olarak
hızlı bir azalma söz konusudur. Dolayısıyla yeni doğan buzağılara ağız
sütü nekadar geç verilirse yavru için hayati önemi sahip besin maddeleri o
kadar az tüketilmiş olacaktır.
Gerek ağız sütü ve gerekse normal süt diğer bazı bağışıklık maddeleri
bakımından da oldukça zengin bir yapıya sahiptir. Kandan inek sütüne
geçen bazı önemli diğer bağışıklık maddeleri içerisinde antitoksinler
Gebelik ve Doğum - 31
(Tetanoz, Difteri ve Dizanteri antitoksinleri), aglotinler (Kolera, Koli ve
Tüberkuloz aglutinleri) ve obsoninler sayılabilir. Yapılan çalışmalarda ilk
buzağısını veren düvelerden elde edilen yavruların hastalıklara karşı daha
duyarlı olduğu belirlenmiştir. Buna sebeb olarak ilkine doğuran anaların
biyolojik bağışıklık yeteneklerinin tam olarak gelişmediği ileri
sürülmektedir. Böyle durumlarda yaşlı analardan alınacak fazla ağız
sütünün soğukta muhafaza edilerek genç analardan doğan buzağıların ağız
sütüne karıştırılması önerilmektedir. Bütün bu hususlar dikkate alındığında
doğumdan sonra buzağının ağız sütü aldığından emin olunmalıdır.
Doğumu takip eden ilk 3-4 saat içerisinde buzağının en az 2 kg kolostrum
alması temin edilmelidir.
Buzağılar çeşitli sebeblerle (hastalık, ölüm v.s.) anasından ağız sütü
içemez ve elde yeni doğan bir hayvan bulunmaz ise yavruya ağız sütü
ikame yemi hazırlanarak içirilmelidir.
Ağız sütü ikame yemi;
1 yumurta,
0.3 lt su,
1/2 çay kaşığı hint yağı,
0.6 lt normal süt.
Bu karışım doğumdan sonraki ilk üç gün buzağıya günde üç öğün
olarak hazırlanıp içirilmelidir. Bu karışım ile buzağının ihtiyacı olan besin
maddeleri nisbeten karşılanmış olacaktır. Doğumdan sonra mutlaka
buzağıya en az 2-3 gün ağız sütü veya ağız sütü ikame yemi verilmelidir.
Buzağının ihtiyacından fazla olan ağız sütü makina veya elle sağılarak
diğer buzağıların yemlenmesinde kullanılabilir.
Ancak daha önce ifade edildiği gibi yaşlı buzağılara verilecek
kolostrum sulandırılarak (özellikle ilk gün elde edilen kolostrum)
verilmelidir. Buzağılar 4 günden önce anasından ayrıldığı taktirde suni
emzirme veya kovadan içme sistemine daha kolay geçebilmektedirler.
İKİNCİ BÖLÜM
2. BUZAĞILARDA DOĞUM AĞIRLIĞI
2.1. Değişik Irklarda Doğum Ağırlıkları
Bu ırkın doğum ağırlığı ortalamasını bilmek önemlidir. Bu yalnıca o
ırkın ergin ağırlığının bir göstergesi değildir. Aynı zamanda günlük ağırlık
artışını tahminde ve besleme planlarının yapılmasında önemlidir. Kesin
yaşı bilinmeden
satın alınan buzağıların deneme sonuçlarının
yorumlanmasında da önemlidir.
Farklı ırkların doğum ağırlıkları ile ergin çağdaki ağırlıkları çok sıkı
ilişkilidir. Irk içindeki ineklerin tahmini ergin ağırlığı (MW) şöylece
formüle edilebilir (Roy, 1980),
MW
0.73
(kg) = 2.064 ortalama doğum ağırlığı (erkek) (kg) + 28.89
Alternatif bir formülde şöyledir,
MW 0.27 (kg) = 0.0435 ortalama doğum ağırlığı (erkek) (kg) + 3.98
Sığır ırklarının ortalama doğum ağırlıkları çizelge 2.1’de verilmiştir.
Bu çizelgeden görüleceği gibi ırk içinde doğum ağırlığı bakımından 5
kg’lık bir varyasyonun olduğudur (veya ergin ağırlığın % 2.3 kadar). Ergin
vücut ağırlınının % 6.5 kadarı doğum ağırlığını vermektedir.
Bir ırkın gerek ülke içinde ve gerekse ülkeler arasında doğum ağırlığı
bakımından farklılıkları bulunmaktadır. Örneğin buzağıların doğum
ağırlıkları İngiltere’nin kuzey bölgelerine göre güney bölgelerinde daha
yüksektir. Kuzey İngilterede buzağıları doğum ağırlığının küçük olması
yanında gebelik süreside daha kısadır. Bu bölgelerde çevrenin etkisi
nedeniyle ananın canlı ağırlığı düşük olmakta ve daha küçük doğum
ağırlığı oluşmaktadır.
İkiz buzağıların doğum ağırlığı tek doğan buzağılardan daha düşüktür.
Erkek buzağılar dişi buzağılardan daha yüksek doğum ağırlığı ve daha
uzun gebelik süresine sahiptir. Yapılan survey çalışmalarında erkeklerin 3
kg daha yüksek doğum ağırlığına sahip oldukları belirlenmiştir. Büyük
34 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
ırklarda daha yüksek doğum ağırlığı ve daha uzun gebelik peryodu
görülmektedir. İngiltere’de sığırlarda ortalama gebelik süresi 284 gün olup,
Anguslarda bu değer 273 güne kadar düşerken, Esmerlerde 292 güne kadar
uzamaktadır.
Shinfield’de Shorthornlarda gebelik süresi 286 gün; Siyah Alacalarda
281 gün olarak belirlenmiş, ancak doğum ağırlığında Shorthorn
buzağılarından, Siyah Alaca buzağılar 6 kg daha yüksek olmuştur. Gebelik
süresine laktasyon sırasının etkisinin olmadığı görülmektedir.
Mandaların buzağı ağırlıkları yüksek olmakla beraber gebelik
süreleride uzun olup, 302-319 gün arasındadır.
Genellikle Ad-lib. yemleme şartlarında daha küçük doğum ağırlığına
sahip buzağılarda ilk 6 aylık devrede büyüme oranı daha yavaş olacaktır.
Doğum ağırlığı daha yüksek olan erkek buzağıların büyüme oranlarıda
yüksek bulunmuştur. İneklerin 3,4 ve 5. buzağılarında doğum ağırlığı
hafifçe yükselmekte, ineğin çok ilerleyen yaşı ile beraber buzağıların
doğum ağırlıklarında azalma görülmüştür. Shorthornlarda birinci ile
beşinci buzağı arasında yalnızca 4.1 kg ağırlık farkı bulunmuştur.
Siyah Alaca inekler çeşitli et ırkı boğalarla çiftleştirildiğinde ineklerin
gebelik süresinin değiştiği görülmüştür. Angus erkeklerle çiftleşen Siyah
Alaca ineklerde gebelik süresi 279 gün iken Limousin’lerle çiftleşmelerde
287 gün hesaplanmıştır. Bir diğer çalışmada Hereford boğalarla
çiftleştirildiğinde gebelik süresi 282 gün Şarole’lerle çiftleşmelerde ise bu
süre 290 gündür.
Genellikle süt ırkları, et ırklarından daha kısa bir gebelik süresi
göstermeye meyillidir. Siyah-Alaca düvelerde ilkine doğuranlarda
ortalama gebelik süresi 274 gündür. Şarole, Hereford ve Siyah Alaca
boğaların kullanıldığı bir çalışmada ortalama gebelik uzunluğu sırasıyla
285, 284 ve 281 gün bulunmuş; ortalama doğum ağırlıkları ise 39, 36 ve 37
kg’dır.
Zebularda buzağı doğum ağırlığı oldukça küçük olmakla beraber
ortalama gebelik süresi 296 gündür. Benzer çevre ve aynı yaştaki
herefordlardan 7 gün daha uzun olduğu belirlenmiştir.
Buzağılarda Doğum Ağırlığı - 35
Çizelge 2.1. Çeşitli Sığır Irklarının Doğum Ağırlıkları.
Irk
Aberdeen Angus
Africander
Ayrshire
Esmer
Karaku
Şarole
Chiana
Devon
Dekster
Siyah Alaca
Gir
Guernsey
Hariana
Hereford
Doğum Ağırlığı (kg)
Erkek
Dişi
Genel
24.0
24.0
30.5
28.1
28.6
26.1
27.2
24.6
30.4
27.7
29.0
33.1
29.5
36.8
35.9
33.2
34.1
31.3
45.4
40.2
36.8
41.6
38.8
48.5
44.3
38.7
37.1
37.9
41.1
37.0
22.8
22.1
50.2
45.9
40.7
37.8
36.7
35.0
45.3
34.9
33.1
24.0
23.2
38.7
36.7
38.5
33.1
39.2
36.6
46.7
42.6
42.2
40.0
44.0
40.4
37.6
33.9
43.9
41.0
24.6
23.8
23.1
21.7
30.1
27.2
35.4
32.7
22.3
22.5
24.7
22.6
31.7
29.7
36.3
34.0
Bölge
Rusya
Nebraska, USA
Oregon USA
İngiltere
Güney Afrika
Güney Afrika
Mıssouri SUA
Nebraska USA
İngiltere
Kansas USA
USA
İç Anadolu Türkiye
Kazakistan, Kırgızistan
İllinois USA
Doğu Anadolu Türkiye
Ege Bölgesi Türkiye
Brezilya
Fransa
Brezilya
Küba
İtalya
İngiltere
İngiltere
Doğu Anadolu Türkiye
Hollanda
İç Anadolu Türkiye
İngiltere
Missouri USA
Iowa USA
Ege Bölgesi Türkiye
Nebraska USA
Brezilya
Hindistan
Kansas USA
Nebraska USA
Bongalore Hindistan
Hindistan
Nebraska USA
İngiltere
36 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Çizelge 2.1’in Devamı
Irk
Jersey
Kırgız
Limousin
Lincoln Red
Libyan
Maine Anjov
Nagori
Nganda
Pidmont
Red Danish
Red Poll
Red Sindhi
Sahiwa
Santa Getrudis
Shorthorn (Et)
Shorthorn(Süt)
Sarı Alaca
South Devon
Sussex
Ukrayna Kırmızısı
Doğu Anadolu
Kırmızısı (DAK)
Yerli Kara
Boz ırk
Güney Anadolu Kırmızısı
Esmer x DAK Melezi
Esmer x Yerli Kara Melezi
Mısır
Murrah
Doğum Ağırlığı (kg)
Erkek
Dişi
Genel
26.3
24.1
26.3
24.5
22.5
21.6
19.0
39.1
36.3
37.2
34.9
18.0
15.0
50.4
47.5
11.3
10.0
19.3
18.6
46.2
41.2
40.0
39.0
36.4
36.3
36.3
20.2
19.3
23.2
21.8
35.5
33.5
32.8
31.2
29.8
33.6
33.1
38.2
36.3
42.4
37.1
41.0
37.9
35.5
46.2
45.0
35.8
34.5
32.0
30.2
20.2
18.9
-
-
Mandaların Doğ. Ağ.
38.5
36.4
36.9
31.9
33.7
32.8
18.0
22.0
20.0
26.0
-
Bölge
Missouri USA
Nebraska USA
İngiltere
Güney Afrika
Kırgızistan
Fransa
İngiltere
Libya
Fransa
Hindistan
Uganda
İtalya
Norveç
Danimarka
İngiltere
Hindistan
Hindistan
Küba
USA
Rusya
USA
İngiltere
Rusya
İngiltere
Doğu Anadolu Türkiye
İngiltere
İngiltere
Ukrayna
Doğu Anadolu Türkiye
İç Anadolu Türkiye
Ege Bölgesi Türkiye
Güney Anadolu Türkiye
Güney Anadolu Türkiye
Orta Anadolu Türkiye
Mısır
Hindistan
Hindistan
Buzağılarda Doğum Ağırlığı - 37
2.2. Melez Buzağılarda Doğum Ağırlığı Tahminleri
Ananın ağırlığı ile buzağının ağırlığı arasında (ırk içinde) zayıf bir
ilişki bulunmaktadır. Melezlerde buzağının ağırlığı babanın ağırlığından
çok ananın ağırlığına doğru yönelmektedir. Örneğin; South Devon X
Dexter buzağılarının ağırlıkları 26 kg iken Dexter X South Devon
buzağılarında doğum ağırlığı 33 kg ‘dır.
Bilhassa melez buzağıların doğum ağırlığı şöyle bir formülle tahmin
edilebilir (Roy, 1980),
MBA =
1
1
(A + B) +
(A - B)
2
10
MBA = Melez buzağı ağırlığı,
A = Ananın ırkının doğum ağırlığı,
B = Baba ırkının doğum ağırlığıdır.
Doğum ağırlığına plesantanın büyüklüğü ile ilişkili olarak ananın
etkisi önemli olmaktadır. Yapılan araştırmalarda Şarole ve South Devon
melezleri, Hereford melezlerinden sırasıyla 5.9 ve 5.1 kg daha ağır buzağı
doğurmuşlardır.
Gebeliğin son dönemlerinde kötü besleme şartları buzağıların doğum
ağırlıklarının kesinlikle düşürmektedir. Aynı şekilde kuruda kalma
süresinin kısalığı doğum ağırlığını olumsuz etkilemektedir. Düvelerde,
buzağılamadan önceki iyi besleme şartları buzağıların doğum ağırlıklarını
yükselmekte ancak bu artış çok fazla olmamaktadır. Bu değişme 1.8 ile 4.5
kg arasındadır. Ananın ağırlığındaki artışla ilgili düzeltme yapıldığında
değişmenin önemli olmadığı görülmüştür.
İyi besleme planında Siyah-Alacalar 28 ayda buzağılamakla, doğum
ağırlığı ananın ağırlığının % 7.5 unu oluşturmaktadır. Düşük besleme
planında bu hayvanlar 32 ayda buzağılamaktadır. Ana ağırlığının % 9.5’u
buzağının doğum ağırlığı olarak belirlenmiştir.
Akrabalı yetiştirme doğum ağırlığını düşürmektedir.
Zebu ve Red Poll melezlemesinde heterosis görülmüş, melez
yavrularda ebeveyn ırklarının doğumu ağırlıklarından % 8 daha yüksek
doğum ağırlığı belirlenmiştir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
3. BUZAĞILARDA SİNDİRİM SİSTEMİ
Doğumda buzağının midesi ergin ruminantlar gibi dört bölmeden
meydana gelmektedir. Bu dört bölmeden birisi abomasum olup diğer
bölmelerin iki katı kadar kapasitede ve fonksiyonel durumdadır. RetikuloRumen fonksiyonel olmayıp doğumda tabi kapasitesi 2 litre kadardır. Ergin
ruminantlarda abomasumun kapasitesi toplam kapasitenin yalnızca % 8’i
kadardır. Halbuki ergin hayvanlarda toplam kapasitenin % 80 kadarı
rumenden oluşmaktadır. Günde 450 gr buzağı başlatma yemi tüketen
adlibitum kabayem yiyen ve 5 haftalıkken sütten kesilen buzağılar 12
haftalık yaşa ulaştıklarında midelerinin hacminin % 87’si retikulorumenden meydana gelmektedir. Halbuki günde 2.3 kg konsantre yem ve
ad-lib. olarak kaba yem tüketen buzağılarda ise, bu değer % 84’e
düşmektedir. Yukarıdaki her iki konsantre yem miktarlarını tüketen
buzağılarda abomasumun hacmi sırasıyla % 11 ve % 13 olmaktadır.
Genç buzağılarda sıvı yemler retikulo-rumeni transit geçebilmektedir
ve doğrudan abomasuna gelmektedir (Bu işlem için osefagus kanalı
kapanarak boru şeklini alıp gıdaların transit olarak abomasına geçmesi
sağlanmaktadır) (Şekil 3.1 ve Şekil 3.2).
3.1. Buzağılarda Rumen Gelişmesi
Buzağının sindirim sisteminin gelişmesi büyük ölçüde hayvanın
tükettiği gıdalara ve yaşa bağlıdır. Eğer buzağı uzun bir süre bol miktarda
süt tüketirse rasyondaki diğer yemlerin tüketilmesini önleyecektir.
Gerçekte ad-lib. olarak sıvı yem alan buzağının kuruyem tüketimi 3 aylık
dönemde yalnızca 3 kg kadardır. Sıvı yem miktarı sınırlı olarak
verildiğinde buzağı 7 günlük yaştan itibaren lezzetli kuru yem ve otlardan
yemeğe başlayacaktır. Alınan kuru yemler rumene geçerek bakteri ve diğer
mikroorganizmalar tarafından parçalanarak enerji olarak kullanılması,
protein yapımı, vitamin B’nin sentezi ve uçucu yağ asitlerinin oluşması
sağlanır. Rumen muhtevasındaki sıvı oranının artması mikrobik sentezin
etkinliği önemli ölçüde değiştirmektedir. Rumen fonksiyonları
40 - Buzağı Yetiştirme Teknikleri
başladığında buzağılarda ishal olaylarını önlemek için dengeli kuru
rasyonlar verilmelidir.
Şekil 3.1. İnek ve Buzağıda Mide Bölümlerinin Diagram Olarak Görünüşü
Şekil 3.2. Sıvı Yemlerin Tabi Emzirme ve Kovadan İçme İle Abomasuma
Geçişi.
Buzağılara sınırlı miktarda kesif yem verilir, kaba yem ise daha büyük
miktarlarda verilerek retikulo-rumenin kapasitesinin artmasına çalışılır.
Fakat böyle bir artışın rumendeki dokuların gerilmesi şeklinde olduğu
Buzağılarda Sindirim Sistemi - 41
belirlenmiştir. Kuru yemlerin retikulo-rumenin kapasitesini artırma
yanında dokuların ağırlığınıda çoğaltır. Yalnızca kas duvarlarının
kalınlığının artışı nisbi olarak küçük olup mukozanın kalınlığındaki artış
daha fazladır. Çünkü rumen papilları gelişmektedir. Böyle buzağıların daha
yüksek miktarlarda konsantre yem tükettikleri görülmüştür. Yüksek
miktarda saman ve kaba yemlerden tüketenlerin ise rumen papillarlarının
yeterince gelişmediği belirlenmiştir (Resim 3.1).
Rumen duvarında papillaların çoğalması sonucu besin maddeleri
absorbe edilmektedir. Papillaların gelişmesi yemlerin lifli yapısından daha
ziyade rumen fermantasyonunun son ürünleri tarafından stimüle
edilmektedir. Papillaların büyümesinde sodyum propiyonat geniş ölçüde
etkili iken sodyum butirat daha az sodyum asetat ise en az etkilidir. Ancak
buzağılar normal olarak konsantre yemleri yemeye başlamadan önce
yataklıklarındaki lifli yemleri yemeye başlamaktadırlar.
Aşırı papilla gelişmeleri rumende parakeratosise yol açabilir. Bu
şartlarda papillalarda enine ve boyuna artış olmaktadır. Rumen muhtevası
ile papilla kümeleri ve papilla uçları siyah keratin materyal ile kabuk
bağlamaktadır. Bu durum yüksek seviyede konsantre yemlerle veya saman
ile karıştırılarak peletlenmiş rasyonlarla meydana gelmektedir. Uzun
formda verilen yemlerden çok yukarıdaki formlarda keratinleşme
görülmektedir. Keratinleşmeye sebeb olan bu diyetlerle rumen pH’sı düşer
asetik asite oranla propiyonik asit üretimi artar ve kaslanma zayıf olur.
Yukarıdaki şartlar şiddetlendiği zaman rumen duvarından uçucu yağ
asitlerinin absorbsiyonu azalabilir.
Kaba ve konsantre rasyonların sindirimi ve buzağıya etkisi ile
papillaların büyüme ve gelişme seyri tam olarak açıklanamamıştır. Yüksek
kaba yemli diyetler ve konsantre yemlere geçiş ile papillaların gelişmesi
için 3 haftalık kısa bir peryot buzağılara yeterlidir.
42 - Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Altı Haftalık Kuru Ot + Süt İle Beslenen Buzağının Midesi
Resim 3.1. Rumen Papillalarının Gelişme Görünüşü.
Buzağılarda Sindirim Sistemi - 43
4 aylıktan 2 yıllık yaşa kadar olan periyodda yüksek ve düşük kaba
yemli rasyonlar mukayese edildiğinde kaba ve konsantre karışımlarının
düvelerin yetişmelerine etkili olmadığını göstermiştir. Diğer bir ifade ile
deneyler çok yüksek seviyede konsantre rasyonlarla düvelerin
yetiştirilebileceğini göstermiştir. Ancak kaba yeme isteksiz olmaması için
konsantre yem kaba yemden sonra verilmelidir.
İki haftalık yaştaki buzağıda sinirsel kontrol mekanizması ve
ruminasyonda rol alan çeşitli kaslar çok aktiftir. Ancak bu buzağılarda
uyarılar hafiftir. Normal rumen kontraksiyonları 4 günlük yaştaki
buzağılarda belirlenmiştir. Sıvı yemlerin miktarı sınırlandığı zaman bazı
buzağılar 5 günlük yaşta ruminasyon yapabilir. Böyle buzağılarda
ruminasyon 28 günlük yaşa kadar artar ve en yüksek noktaya ulaşır. Kaba
ve konsantre yem verildiğinde buzağılar 6-8 haftalık yaşta günde ortalama
5 saat ruminasyona harcarlar.
3.2. Bağırsakların Doluluğu
Ruminant ve monogastrik hayvanlarda sindirim sisteminin
muhtevasının ağırlığı ile boş vücut ağırlığı ve canlı ağırlık arasındaki ilişki
tespit edilmiştir. Pre-ruminant buzağılarda 7 günlük yaşta son yemlemeden
7 saat sonra sindirim sisteminin muhtevasının toplam vücut ağırlığının %
4.1 kadar olduğu gösterilmiştir. Bu değer 21 günlük yaşta son yemlemeden
3 saat sonra % 6.2’dir.
Ayrıca besiye alınan et buzağılarında 104 günlük yaşta son
yemlemeden 17 saat sonra aynı değer % 3.6 olarak hesaplanmıştır. Demek
ki adlibitum olarak sıvı yemlerle beslenen buzağılarda kuru madde
muhtevası düşük rasyonlarda bu değerler artırılabilir ve daha büyük
hacimda tüketim sağlanabilir.
Diğer yandan 12 haftalık ruminant buzağılarda bu değerler daha da
yükseltilebilir. Konsantre yemi adlibitum olarak verilen rasyonda % 11, bu
değer kaba yemde % 27’ye kadar değişebilir.
Canlı hayvanda sindirim sisteminin muhtevasının ağırlığı aşağıdaki
eşitlikten hesaplanır (Roy, 1980).
44 - Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Y = 2.90 + 0.20 X1 - 3.33 X2 + 0.40 X3
Formülde,
Y = Sindirim sisteminin içeriğinin tahmini ağırlığı (kg),
X1 = Buzağının canlı ağırlığı (kg),
X2 = Günlük tükettiği konsantre yem (kg),
X3 = Günlük tükettiği kaba yem (kg)’dir.
Ruminant buzağılarda sindirim sisteminin ağırlığı daha fazladır.
Sindirim sistemi ve onun içeriğinin toplam ağırlığı buzağının canlı
ağırlığının % 36’sı kadar olabilir. Bu ise yalnızca hayvan kaba yem
tüketmesi halinde gerçekleşir.
Eğer hayvanın rasyonu tamamen konsantre yemlerden oluşuyorsa bu
değer % 19’dur. Pre-ruminant buzağılarda ise aynı değer % 11’dir.
Rumenin doluluğuna rağmen ruminant buzağılarda yem tüketiminde
fiziksel kontrolün başlıca faktör olduğu düşünülür. Denemelerde
öğütülmüş veya kıyılmış kaba yemler ve peletlenmiş kaba yemlerin
tüketiminde rumenin sabit bir doluluk seviyesi söz konusu değildir.
Buradaki yem tüketimi en çok kör bağırsak ve kalın bağırsağın doluluk
düzeyi ile ilgilidir. Buzağılarda öğütülmüş ve peletlenmiş rasyonların daha
az miktarlarda rumende sindirildiği, abomasum ve ince bağırsaklarda daha
yüksek miktarlarda sindirime uğradığı belirlenmiştir.
Öğütülmüş ve peletlenmiş kuru otların, doğranmış kuru otlardan
ziyade, rumende kurumadde konsantrasyonunu çoğalttığı görülmüştür.
Kuru madde tüketimi için rumen muhtevasının ağırlığı doğranmış
rasyonlarda peletlenmişlerden daha fazla olmuştur.
Kesim öncesi ağırlık kaybı ve boş vücut ağırlığı karaciğer, böbrek,
toplam bağırsak dokusu, safra, sidik torbası ve thymus bezidir. Ağırlık
kaybı öncelikle ve hızlı bir biçimde karaciğer ağırlığında azalmaya neden
olmaktadır. Canlı ağırlık kaybı aynı zamanda retikulo rumen dokusunda da
nisbi azalma ve bağırsak dokusunda nisbi bir artış meydana getirir.
Buzağılarda Sindirim Sistemi - 45
Bağırsakların doluluğunun etkisi, çok farklı tipte rasyonlar
kullanılarak ekonomik buzağı yetiştirme metotları ve buzağıların
performanslarının karşılaştırılmasında, dikkate alınmalıdır.
3.3. Rumen Florasının Gelişmesi
Çok genç buzağıların abomasumlarında değişik laktobasil
populasyonu bulunur ve burada beslenirler. Buzağıların çok genç olmasına
rağmen farklı amilolitik streptokoklar rumenlerinde bulunmaktadır ve
bunlar düşük pH değerlerine de daha fazla dayanabilmektedirler.
Geleneksel buzağı yetiştirme metotlarında buzağılar birkaç haftalık
oluncaya ve rumen pH’sı nötr değerde sabitleninceye kadar ergin
hayvanlardaki tipik rumen amilolitik streptokokları bulunmamaktadır.
Aynı şekilde protozoa populasyonu 8 haftalık yaşta pH nötr değerde stabil
olduğunda gerekli şekilde bulunabilmektedir.
Kaba ve konsantre yem oranları 3/1 civarında iken kaba yemin
sindiriminde görülen bakteri tipleri belirlenmiştir. Halbuki protozoalar
yüksek kaba yemli rasyonlarda çoğalmakta iken laktobasiller yüksek
konsantre yemli rasyonlarda güçlenmektedir. Buzağıların rasyonu yüksek
konsantre yemden tamamen kaba yeme değiştirildiğinde streptokok,
laktobasili ve E.Koli’lerin miktarında azalma olduğu belirlenmiştir. Ancak
rasyonun yüksek kaba yemden tamamen konsantre yeme
dönüştürülmesinde bakteri florasının etkilenmediği görülmüştür.
3.4. Rumene Mikroorganizma Aşılaması
Buzağılarda normal bir mikroorganizma populasyonu sağlamak için
ergin hayvanların gevişlerinden alınarak buzağılara yedirilmesi
önerilmiştir. İsrail ve Rusyada yapılan çalışmalardan buzağılara
mikroorganizma inokulasyonunun büyümeye yararlı etkisi olduğu iddia
edilmiştir. Ancak sonraki denemelerde bu doğrulanmamıştır.
Bununla beraber mikroorganizma aşılaması rumende protozoa
gelişmesini hızlandırabilmektedir. Aşılama buzağıların izole şartlar altında
yetiştirilmediği
durumlarda
rumendeki
bakteri
gelişmesi
etkilenmemektedir. Zebu buzağıları 31 günde sütten kesmeden hemen
46 - Buzağı Yetiştirme Teknikleri
sonra rumen, protozoa ile inokule edilmiş ve daha yüksek büyüme ve daha
yüksek yemden yararlanma elde edilmiştir. Bu avantajı inokule edilmemiş
buzağılara ve izole edilmiş diğer ruminantlara göre sağladığı belirlenmiştir.
Genellikle normal çiftlik şartlarında buzağılar hayatın erken
döneminde otlağa çıkarılır veya çiftlikte üretilen kaba yemler verilir.
Böylece buzağılara mikroorganizma aşılaması pek yararlı görülmemiştir.
Yukarıdaki durumda herhangi bir yardıma ihtiyaç duyulmadan normal
bakteri florası gelişebilmektedir. Buzağılar yüksek oranda konsantre yem
tükettiklerinde protozoa büyümesi sınırlanmakta ve protozoa aşılamasıda
bunların miktarını artırmamaktadır.
3.5. Rumende Sindirimin Gelişmesi
Konsantre yemler veya iyi kaliteli taze otların genç buzağılar
tarafından sindirimi ergin ruminantlar kadar iyi olduğu görülmektedir.
Ancak kuru ot ve yüksek kaba yemli rasyonların sindirilmesinde ilerleyen
yaşla beraber bir artış olmaktadır. 13-17 haftalık yaştaki buzağılarda kaba
ve konsantre yem karışımının veya ayrı ayrı verilmesinin sindirilebilirlik
açısından herhangi bir etkisi olmadığı belirlenmiştir.
Buzağının yaşı ile ruminantların ilave enerji kaynakları ve rumendeki
fermentasyonla toplam uçucu yağ asitleri konsantrasyonu artar bu durumun
oluşması sütten kesimden sonraki bir hafta içinde maksimum değere ulaşır.
Bununla beraber 8-14 haftalık yaşlar arasında rumendeki uçucu yağ asitleri
konsantrasyonunda farklılık olmadığı bulunmuştur. Fakat rumen içeriğinin
hacminde artış olmakta, uçucu yağ asitlerinin toplam üretimide
çoğalmaktadır. Rumenleri fonksiyonel olmayan pre-rimunant buzağılar
muhtemelen kalın bağırsaklarında üretilen uçucu yağ asitlerini
kullanmaktadırlar.
Rumenin pH muhtevası üç haftalık yaşta sütten kesilen buzağılarda
sütten kesimde pH’nın düşük olduğu görülmüştür. Ancak daha sonra yaşın
artması ile pH’da artış olmuştur.
Genç buzağılarda salya üretiminin düşük seviyede olması veya laktik
asit üretiminin fazla olmasından dolayı rumen pH’sı düşük olmaktadır.
Buzağılarda 1 aylık yaşta rumendeki laktik asit konsantrasyonu en yüksek
seviyeye ulaşmaktadır. 16 haftalık yaşta tamamen kaba yem verilen
Buzağılarda Sindirim Sistemi - 47
hayvanlarla tamamen konsantre yem verilenlerle karşılaştırıldığında laktik
asit üretiminde önemsiz farklılık olduğu görülmüştür.
Rumeni gelişmekte olan hayvanlarda rumende asetik asit oranı ergin
hayvanlardan daha düşük bulunmuştur. Bu değerlere rasyonun konsantre
veya kaba yem olmasının önemli etkisi olmamıştır. Butirik asit oranı 4
haftada % 10’dan % 20-30’a hızla yükselmiştir. Uçucu yağ asitlerinin
oranlarının değişmesi rasyon farklılıklarının sonucunda olmaktadır.
Örneğin kaba yem/konsantre yem oranı 4/1 den 2/3’e değişmesi ile
rumende asetik asit değeri % 72’den % 64’e değişmektedir. Rasyonda
konsantre yemin miktarı artarken propiyonik asitin aleyhine olarak butirik
asit artmaktadır. Bununla beraber diğer denemelerde propiyonik asitin
asetik asite oranı daha yüksek bulunmuştur. Bu durum yüksek konsantre
yemli rasyonlarda, yüksek kaba yemli rasyonlara nazaran elde edilmiştir.
Butirik asitin oranı rasyonlar tarafından daha az etkilenmiştir.
Rasyonlara ilave olarak uçucu yağ asitleri tuzları kullanılabilir ve
bunun buzağıların büyüme oranlarında hafif bir yükselme sağladığı
belirlenmiştir. Ancak buzağıların ticari değer kazanması şüphelidir.
Özellikle buna karşılık buzağılarda rumen parakeratosis’i oluşmaktadır.
Bununla beraber buzağıların konsantre karışımlarına sodyum propiyonat
ilaveside yararlı etki yapmamıştır. Yaşla beraber buzağıların kanında
uçucu yağ asitleri konsantrasyon artar. Fakat bu değerler, rasyonlarında
yüksek kaba yem verilen buzağılarda, yoğun konsantre yemli rasyonlardan
daha yüksek olmaktadır.
Genç buzağalarda kan glukoz düzeyi 6 haftalık yaşta 1 gr/lt’den 600
mg/lt’ye düşmektedir. Pre-ruminant buzağılarda kan glukozu yemlemeden
1-2 saat sonra 1.3 gr/lt değerine yükselir, yemlemeden 5 saat sonra
yemleme öncesi değere iner. Ruminant buzağılarda kan glukoz düzeyi
daha stabildir. Yemlemeden üç saat sonra hafif bir düşme meydana gelir.
Yemleden 8-12 saat sonrasında maksimum değere yükselir. Kaba
yemlerden ziyade konsantre yemlerle bu değerler daha yüksek seviyelerde
tutulabilir. 7 haftalık yaşta süt ve konsantre yem verilen buzağılarda kan
glukoz seviyesi 750 mg/lt’dir. Halbuki 8 haftalık yaşta kaba yemle
beslenen buzağılarda kan glukoz seviyesi 550 mg/lt olarak belirlenmiştir.
16 haftalık yaştaki buzağılarda tamamen konsantre yem alan hayvanların
48 - Buzağı Yetiştirme Teknikleri
kan glukoz düzeyi 930 mg/lt iken, tamamen kaba yem alan buzağılarda ise
bu değer 680 mg/lt olarak bulunmuştur.
16 haftalık yaştaki buzağılara ad. lib. olarak verilen kaba ve konsantre
yemlerin bazı karakterleri Çizelge 3.1’de karşılaştırılmıştır.
Çizelge 3.1. 16 Haftalık Yaştaki Ayrshire Buzağılarına adlibitum Olarak
Verilen Kaba ve Konsantre Yemlerin Bazı Karakteristikleri.
Rasyon (Ad libitum)
Karakterler
Konsantre
Yem
Kaba Yem
Kuru Madde Tüketimi (Kg/gün)
2.5
1.6
Kuru Maddenin Sindirilebilirliği (%)
81
58
Rumende Toplam Uçucu Yağ Asitleri
(mM)
110
50
Rumende Uçucu Yağ Asitlerinin Dağılımı (% Molar)
Asetik Asit
47
74
Propiyonik Asit
31
19
Butirik Asit
18
7
Valerik Asit
4
-
Rumen pH’sı
5.9
7.4
9
13
Kan Glukozu (mg/lt)
930
560
N-Tutulması (gr/gün)
31
4
Canlı Ağırlık Kazancı
0.65
0.19
Plazmada Toplam Uçucu Yağ Asitleri
(mg/lt.)
Buzağılarda Sindirim Sistemi - 49
Son çalışmalar buzağıların daha fazla yem tüketmelerinden dolayı
potansiyel büyüme oranlarının değiştiğini göstermiştir. Birinci haftadan 13
haftalık yaşa kadar dişi buzağılarda yapılan çalışmada (buzağılar 6
haftalıkken sütten kesilmiş ad-lib olarak kaba ve konsantre yem
tüketmektedirler) buzağıların serum albumin konsantrasyonu ve serum Fe
seviyesinin yükseldiği yaş ile beraber serum K seviyesininde düştüğü
görülmüştür. Glukoz konsantrasyonu ve toplam demir taşıma kapasitesinin
kanda 6. haftaya kadar azaldığı daha sonra yükseldiği belirlenmiştir.
3.6. Buzağılarda Sindirim Sistemine Etki Eden Faktörler
Şimdiye kadar elde edilen bulgulara göre buzağılarda mide ve bunun
çeşitli bölümleri gebeliğin 12. haftasında belirgin bir duruma gelmektedir.
Yeni doğan buzağıların sindirim sistemi, ergin ruminantlar gibi fonksiyon
göstermezler. Doğumdan sonra buzağıların mümkün olan en kısa sürede
süt dışında kaba ve kesif yemlerle beslenmeye başlanması arzulanır.
Buzağılarda mide ergin hayvanlardaki gibi 4 bölmeden oluşmaktadır.
Ancak mide bölmelerinin gelişme dereceleri ergin hayvanlar göre önemli
farklılıklar göstermektedir. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda buzağılarda
sindirim sisteminin gelişmini ortaya koyabilmek için çeşitli faktörler
incelenmiştir. Buzağılarda sindirim sisteminin gelişimine etki eden
faktörleri inceleyecek olursak;
3.6.1. Yaş
Yeni doğan buzağılarda midenin % 50’ye yakın bir kısmını
Abomasum oluşturmaktadır. Ergin hayvanlarda ise midenin 2/3’ü Rumen
ve Retikulumdan meydana gelmektedir. Buzağılarda haftalık yaşa göre
mide gelişimi Çizelge 3.2’de verilmiştir.
Doğumda buzağı midesinde gerçek görev yapan bölüm olan
abomasum, mide gelişimi ve hayvanın yaşı ile beraber yavaş yavaş
geriliyerek midenin % 11-14’ünü oluşturur. Çizelge 3.2 ‘den görüldüğü
gibi rumen gelişimi ile hayvanın yaşı arasında çok yakın bir ilişki
bulunmaktadır.
50 - Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Yeni doğan buzağılarda hayatın ilk dönemlerinde sindirim için en
fazla görev üstlenen bölümün abomasum olduğu görülmektedir.
Çizelge 3.2. Buzağı Midesindeki Bölmelerin Haftalık Yaşa Göre Toplam
% Miktarları
Buzağının Haftalık Yaşı
Mide Bölümleri
0
4
8
12
16
2026
3438
Rumen-Retikulum
38
52
60
64
67
64
64
Omasum
13
12
13
14
18
22
25
Abomasum
49
36
27
22
15
14
11
3.6.2. Süt İle Tek Yönlü Beslenme
Araştırmalara göre rumen papillaları ve rumen kapasitesi hayvanın
katı yemlerden yararlanmaya hazır olup olmadığının iyi bir göstergesidir.
Buzağılarda rumen gelişimi abomasuma göre ergin hayvanlardakinin
tersine çok geri kalmıştır. Uterustaki yavrunun mide gelişimi sırasında
rumen çeşitli etkenlerle bir miktar gelişmektedir. Ancak daha sonraları
diğer bölmelere göre gelişimi geri kalmaktadır. İşte bu rumen gelişiminde
önemli rolü olan etkenin ne olduğunun bilinmesi ve kontrol altına alınması
buzağıların sütten erken kesilmesinde başarı için önemlidir. Böylece
buzağıların daha doğumda rumenlerinin gelişmesi sağlanabilir. Ancak
böyle bir ihtimalin şimdilik çok zor olduğunu söyleyebiliriz. Çizelge 3.2
’den görüleceği gibi doğumda rumenin tam olarak gelişmemesi nedeniyle
buzağıların doğumdan sonra sıvı yemlerden kesilerek katı yemlerle
beslenmesi için mutlaka belirli bir zaman (en az 14-21 gün) ihtiyaç
duyulmaktadır. Yapılan çalışmalar süt ile tek yönlü beslemenin rumen
papillalarının gelişimini gerilettiğini ortaya koymuştur.
Buzağılarda Sindirim Sistemi - 51
3.6.3. Mekanik Uyarıcılar
Yapılan çalışmalarda buzağıların katı yem olarak kuru otla
beslendiklerinde rumen kas dokusunun daha iyi geliştiği ve böylece rumen
gelişimi üzerine olumlu etkide bulunduğu belirlenmiştir. Dolayısıyla ot ile
büyütülen buzağılar kesif yem ile büyütülen buzağılardan daha büyük
rumene sahiptirler. Ot ile büyütülen buzağılarda daha uzun rumen
papillaları ölçülmüştür.
3.6.4. Kimyasal Uyarıcılar
Yapılan araştırmalara göre rumenin hızlı gelişimini sağlamak için sıvı
yemlerle besleme döneminde kuru yemlerinde verilmesi gerekmektedir.
Özellikle kesif yemlerin parçalanma ürünlerinde olduğu gibi kimyasal
uyarıcılar öncelikle rumen mukozası ve rumen papillaları gelişiminde
etkilidirler. Rumen papillalarının uzunluğuna gelişimi daha ziyade rumen
içeriğinde bulunan ve kimyasal bir uyarıcı olan uçucu yağ asitlerine de
bağlıdır. Uçucu yağ asitlerinden butirik ve propiyonik asidin uyarıcı
etkinliği asetik asite göre daha yüksektir. Dane yemlerle yapılan yemleme
sonucu oluşan propiyonik ve butirik asit miktarları daha fazla olduğu için
rumen papillalarının gelişiminde devamlı bir uyarıcı etki söz konusudur.
Yapılan çalışmalar rumen mikroflora ve faunasının çok erken
dönemde ve hızlı bir şekilde geliştiğini göstermiştir. Bir haftalık
buzağıların rumen sıvılarında selülozu parçalayan bakterilerin bulunduğu
ve bu bakterilerin yaşlı hayvanlardaki gibi selülozu parçalama yeteneğine
sahip olduğu araştırmalarda belirlenmiştir. Bir haftalık buzağıların rumen
sıvılarının her mililitresinde 0.3-2.4 milyon kadar selülozu parçalayan
bakteri bulunmuştur. Ayrıca bir haftalık buzağıların B grubu vitaminlerini
sentezleyebildiği belirlenmiştir.
Yeni doğan ve sadece süt ile beslenen buzağılar geviş getiremezler.
Mer’adaki buzağıların 8-11 günlük yaşlarda yavaş yavaş geviş getirdikleri
belirlenmiştir. Aynı durumun kuru otun yüksek miktarlarda katıldığı
rasyonlarla beslemede de elde edildiği tespit edilmiştir.
Buzağıların geviş getirme yetenekleri kuru yem (kuru ot ve kesif yem)
tüketimine paralel olarak bir artış gösterir. Buzağılar 5 haftalık bir gelişme
dönemi sonunda ergin hayvanlardaki gibi bir ruminasyona başlayabilirler.
52 - Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Rumen ve abomasum üzerinde yapılan araştırmada buzağılarda ilk
rumen hareketlerinin 18 günlük yaşta olduğu belirlenmiştir. Ergin
hayvanlarda görülen iki fazlı karakteristik kontraksiyonlar ise ilk olarak ot
ile büyütülen buzağılarda 57 günde ot ve kesif yem ile büyütülenlerde 71
günde olmuştur. Buzağıların sindirim sisteminde abomasumun çok önemli
yeri bulunmaktadır.
3.7. Abomasumda Sindirim
Tek mideli hayvanlardaki midenin görevini buzağılarda abomasum
(Şirden) yerine getirmektedir. Süt emme döneminde abomasunda hem
hidroklorik asit hemde proteazlar salgılanır. Bunların salgılanması süt
tüketimine paralel artmaktadır. Yapılan çalışmalarda 18 saat aç bırakılan
buzağılarda abomasunda önemli miktarda HCL salgılanmakta ve
abomasumun pH’sı 2.0’nin bile altına düşmektedir. Süt tüketimi ile
beraber abomasum salgılarında bir artış olur ve asitlik azalır. Nitekim süt
tüketiminden 15 dk. sonra abomasumdaki pH’nın 3.05-5.85 arası bir
değere yükseldiği belirlenmiştir. Fakat artan bu pH değeri bir sonraki
öğüne kadar yavaş yavaş olarak düşme gösterir.
Yapılan çalışmalara göre abomasumda pepsin ve rennin (kimosin)
aynı süre içerisinde salgılanır. Proteaz aktivitesi abomasum duvarında
doğumdan hemen sonra son derece yüksektir. Proteaz aktivitesinin bu
etkinliği doğumdan 8. güne kadar artar, bu devreden sonra yeniden bir
azalma görülür. Bir gün içinde yemlemeden önce abomasum içeriğinde
proteaz aktivitesi oldukça yüksektir ve bu durum sıvı yemin tüketimi
süresince daha da artar, yemlemeden sonra proteaz aktivitesi oldukça
düşük bir değere geriler.
Abomasumun bazı bölümlerinde bulunan sıvı, kendi hacminin 40 katı
sütü 3 ila 120 saniyede pıhtılaştırılabilir. Buzağılarda hem rennin, hemde
pepsin, sütü abomasumda pıhtılaştırırlar. Buradaki pıhtılaşma oldukça
karmaşık bir olaydır. Bunu basit bir şekilde özetleyecek olursak; çeşitli
kazeinler lab fermentinin etkisi ile bir parakazein bileşiğine
dönüştürülürler. Daha sonra parakazein bileşiklerinden parakazein
kalsiyum olarak bir çökelme oluşur. Pıhtılaşma ile oluşan yağsız kısım çok
Buzağılarda Sindirim Sistemi - 53
hızlı olarak duodenuma geçer. Buna karşılık pıhtılaşan kısım çok yavaş bir
şekilde abomasumdan duodenuma geçer.
Abomasumda en uygun sindirim olayı iki ön şarta bağlıdır. Bunlar;
1- Kazeinin pıhtılaşması,
2. Pıhtılaşan ürünün çok ince partiküllere dönüşmesidir.
Çok düşük sıcaklıklarda sütün buzağılara verilmesi ile süt
pıhtılaşabilmek için abomasumda uygun sıcaklıklara ulaşamamaktadır.
Dolayısıyla süt pıhtılaşmadan abomasumdan ayrılır. Bu durum ise sindirim
bozukluklarına sebeb olur. Sütün abomasumda pıhtılaşma zamanı tüketim
sıcaklığına bağlıdır (Şekil 3.3).
Abomasumda meydana gelen kazein pıhtısının yapısına süt
tüketiminin hızı ve sütün asitlik derecesi önemli ölçüde etki eder. Örneğin
süt kovadan içirilerek hızla tüketildiğinde veya buzağıya ekşimiş süt
içirildiğinde abomasumda çok kaba ve iri partiküllü pıhtı oluşur. Pıhtı
parçacıklarının büyük olması ise proteolitik parçalanmayı çok zorlaştırır.
Ekşi süt tüketiminden oluşacak sakıncaları önlemek için 1 litre süte 2.7 g
HCl veya 2.3-2.5 g asetik asit eklenmesi önerilmektedir. Böyle asit
eklenmiş sütlerle yapılan yemlemede yemden yararlanmanın normal süte
nazaran daha iyi olduğu araştırmalarla belirlenmiştir.
54 - Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Şekil 3.3. Sütün abomasumda pıhtılaşma zamanı (Kılıç, 1986).
Preruminant buzağılarda abomasumdaki salgı bezleri rennin,
pepsinojen ve HCl salgılarlar. Pepsin sütü nötral bir ortamda
pıhtılaştırmaktadır. Buzağılar 1-2 haftalık yaş dönemlerinde sürekli olarak
pepsinojen oluşturmaktadırlar. Ağız boşluğunda oluşan esterazlar
abomasumda etkili bir durum alırlar. In vitro (tüpte) yapılan çalışmalarda
yağ asitleri zincir uzunluğunun artmasıyla ester bileşiklerinin hidrolize
olma hızlarında bir azalma söz konusudur. Dolayısıyla butirik asitler
öncelikle parçalanırlar. Yalnızca süt ile beslenen buzağılarda esterazların
etkinliği sonucu abomasum sıvısında önemli miktarda serbest yağ asitleri
oluşturulur. Buna karşılık süt direk olarak bir fistül ile abomasuma
verilecek olursa serbest yağ asitlerinin yoğunluğunda önemli ölçüde
azalma görülür.
Abomasumda sütün pıhtılaşmasında iki önemli faktör rol oynar.
Bunlar,süt sıcaklığı ve tüketilen sütün asitlik derecesidir. Soğuk süt
pıhtılaşma bakımından buzağıda uygun olmayan bir ortam oluşturur.
Dolayısıyla buzağılarda tüketilen sütün sıcaklığı 25 ˚C-35 ˚C ler arasında
olmalıdır. Buzağılarda iki öğün arası süre çok uzun ise asitliğin sebeb
olduğu pıhtılaşma, ancak abomasum içindeki pH ortamının düşmesi
Buzağılarda Sindirim Sistemi - 55
sonucunda yeterince oluşabilir. Eksiltilmiş süt tüketiminde de abomasunda
proteolitik parçalanma güçleşmektedir. Dolayısıyla daha önce ifade
edildiği gibi HCl veya asetik asit süte ilave edilmelidir. Abomasum ve
incebağırsaklarda enzim etkinliği için (Özellikle esterazlar) en uygun pH
ortamı 6.0-6.5 arasıdır.
Buzağılarda abomasumun hareketleri tek mideli hayvanlardaki mide
hareketlerine büyük ölçüde benzerlik gösterir. Tek mideli hayvanlarda
olduğu gibi abomasum hareketleri mide muhtevasının yardımıyla
duodemum üzerinede etkili olur. Geviş getiren hayvanlarda sindirim
olayları aslında hayatın ilk haftalarında kendine özgü bir şekilde başlar.
Dolayısıyla buzağılarda sadece süt ile beslemede parçalanma olayları
abomasum ve ince bağırsaklarda oluşur. Daha sonraları yaş ilerdikçe ve
katı yiyecek tüketimi arttıkça sindirim olayları daha çok rumende
yoğunlaşır. Buzağılarda yemin fizyolojik özellikleri parçalanma olaylarının
yeri bakımından önemlidir. Örneğin sıvı gıdalar abomasuma, katı
yiyecekler ise öncelikle rumene gelirler.
3.8. Buzağılarda Besin Maddelerinin Sindirimi
3.8.1. Karbonhidratların Sindirimi
Buzağının doğumu takip eden ilk haftalarda rumeni gelişmediği için
sindirim olayları tek mideli hayvanlara benzerlik gösterir. Emme
dönemindeki buzağılar için süt şekeri en uygun karbonhidrat kaynağıdır.
Buzağılar tarafından süt şekerinin tamamı hidrolize edilebilir. Buzağılarda
laktaz (en uygun pH ortamı 5.5-6.0) büyük oranda ince bağırsağın ilk
1/3’lük kısmının mukoza dokusu tarafından oluşturulur. Böylece mukoz
membranın sindirim olayları yardımıyla laktoz hidrolize edilir. Yaş
ilerledikçe bağırsak mukozasının laktoz aktivitesi azalır.
Maltoz, sellobioz ve sakkaroz gibi disakkaritler, buzağıların 1 aylık
yaşına kadar sıvı formdaki tüketiminde yeterli bir sindirim söz konusu
değildir. Buzağılarda bir aylık yaşa kadar ağızdan verilen glukoz, laktoz,
maltoz, sakkaroz ve dekstrinden yalnızca glukoz ve laktozun kan şekerini
yükselttiği belirlenmiştir. Yapılan çalışmalarda buzağıların 8 haftalık yaşa
kadar kendi vücut enzimleri ile nişastayı parçalayamadıkları bulunmuştur.
Nişastanın sindirilebilme yeteneğinin ilerleyen yaş ile öncelikle kalın
56 - Buzağı Yetiştirme Teknikleri
bağırsakta artan mikrobik parçalanmaya bağlı olarak yükseldiği kabul
edilmiştir. Laktoz ve nişasta dışındaki disakkaritlerin genç buzağılarda
sindirimi, özellikle süt ikame yemini hazırlanması açısından önemlidir.
Buzağılarda hayatın ilk haftalarında sindirilemeyen veya çok az
düzeyde sindirilebilen disakkaritler ve nişastanın sıvı süt ikame yemlerinde
kullanılması durumunda sık sık ishallerin meydana gelmesi söz konusu
olmaktadır. Kullanılan bu karbonhidratların kullanım miktarı ve sıklığına
bağlı olarak ishalin şiddetinde değişme görülür. Bu tür karbonhidratların
sıvı form yerine bitkisel yemler üzerinde katı formda buzağı tarafından
tüketilmesi daha iyi sonuçlar vermektedir.
Buzağılar üçüncü haftadan itibaren selülozca zengin yemleri yavaş
yavaş artan miktarlarda tüketmeye başlarlar. Bu yemlerin rumende
protozoa ve bakteri gelişimi üzerinde olumlu etkisi bulunmaktadır. Vücuda
alınan nişasta, selüloz ve laktoz gibi karbonhidratlar önce rumendeki
mikroorganizmalar yardımıyla esas itibariyle düşük karbonlu yağ asitlerine
(asetik, propiyonik ve butirik asitlere) parçalanır. Böylece önemli miktarda
karbonhidrat sindirime hazır duruma gelir.
Yemlerle tüketilen di ve polisakkaritlerin parçalanmasından sonra
oluşan heksoz ve pentozların bir kısmı direkt olarak mikrobik
polisakkaritlerin sentezlenmesinde kullanılabilir. Selülozca
zengin
yemlerin tüketilmesi ile buzağılarda sindirilmeyen veya güç sindirilebilen
karbonhidratların mikrobik parçalanması kalın bağırsaklarda meydana
gelir. Parçalanma sonucu meydana gelen yağ asitleri kalın bağırsak
mukozasından emilir ve organizmanın enerji ihtiyacının karşılanmasında
önemli rol oynar. Gelişmesini tamamlamış hayvanlarda enerji ihtiyacının
% 40-60’ı yağ asitlerinden karşılanmaktadır.
3.8.2. Proteinlerin Sindirimi
Buzağılarda protein sindirimi doğumdan sonra abomasundaki
proteinaz miktarına bağlıdır. Ayrıca doğumdan sonra abomasumda
proteinazlarla beraber bir miktarda tripsinojen ve kimotripsinojen
salgılanabilir. Buzağı 8 günlük yaşta iken pankreas bezeleri yardımı ile çok
yüksek bir enzimaktivitesi oluşturulur. Burada pankreas tarafından
salgılanan proteinaz içeriği hayvanın yaşı ve rasyonun kimyasal bileşimine
Buzağılarda Sindirim Sistemi - 57
büyük ölçüde bağlılık gösterir. Süt proteinlerinin sindirimi doğumdan
itibaren oldukça yüksek düzeylerdedir.
Ancak bitkisel kaynaklı proteinler ve balık unu proteini süte göre daha
düşük derecelerde sindirilebilir. Dolayısıyla süt ikame yemlerinin
hazırlanmasında bu protein kaynaklarının kullanılması durumunda canlı
ağırlık kazancının düşmesi ve ishallere sebep olacağı bilinmelidir.
Buzağının yaşı ilerledikçe bitkisel protein kaynaklarından faydalanma
kabiliyetinde bir iyileşme görülür. Rumen zamana bağlı olarak fonksiyonel
hale geldiği gibi, ince bağırsakta da her geçen sürede daha fazla mikrobik
protein sentezlenmesi ve organizmanın kendine ait enzimleri yardımıyla
sindirimi söz konusudur.
Buzağılarda süt proteinleri rennin enzimi ile pıhtılaştırılır. Diğer
proteinler ise daha düşük seviyede pepsin, tripsin ve kimotripsin enzimleri
ile peptid, polipeptid ve proteazlara dönüştürülür. Rumen aktif hale
geçtikten sonra dışarıdan alınan yemlerdeki proteinlerin büyük bir kısmı
mikroorganizmalar tarafından amino asitlere ve amonyağa parçalanırlar.
Bunların bir kısmı rumende absorbe edilir bir kısmı ise
mikroorganizmaların büyümesinde kullanılır. Rumende meydana gelen
mikrobik proteinler mide ve ince bağırsaklarda sindirilerek kendisini
oluşturan amino asitlere ayrılır. Yani rumendeki mikroorganizmalar
aracılığı ile rasyonun düşük kaliteli proteini vücut için yüksek kaliteli
protein haline getirilebilmektedir.
3.8.3. Yağların Sindirimi
Süt içme devresinde olan buzağılarda yağların parçalanmasında, ağız
boşluğunda oluşturulan esterazların yardımıyla süt yağının yaklaşık % 20
ester bileşiklerine ayrıldığı ve abomasumda parçalandığı belirlenmiştir.
Yeni doğan buzağılarda pankreasın lipolitik aktivitesi henüz son derece
sınırlıdır. Bu aktivite bir haftada 3 katına yükselir. Daha sonra ise lipolitik
aktivitede önemli bir değişim olmaktadır. Buzağılarda lipaz yağların
parçalanmasında önemli bir görev üslenmiştir. Süt yağının yerine daha
ucuz yağ kaynaklarının kullanılması için çeşitli çalışmalar yapılmıştır.
Burada
öncelikle
kullanılacak yağ
kaynaklarının
emülsiyon
oluşturabilmesi, yağ damlacıklarının iriliği, uzun zincirli yağ asitlerinin
58 - Buzağı Yetiştirme Teknikleri
oranı ve doymamış yağ asitlerinin içeriği gibi kriterler üzerinde
durulmuştur.
Gerçektende sözü edilen bu kriterlerin yağların sindirilmesinde ve
sindirim olayları sırasında oldukça önemli rol oynadıkları belirlenmiştir.
Normal sütlerde yağ partiküllerinin çapları 0.1-10 mikrometre arasında
olduğu görülür. Süt yağı yerine kullanılacak ikame yağda da aynı
değerlerin sağlanması için emülgatörlerden yararlanılır. Ayrıca doymamış
yağ asitleri yağın sindirim derecesi üzerine oldukça etkilidir. Doymamış
yağ asitlerinin yüksek olması sindirim derecesinde gerilemeye neden
olmaktadır. Yapılan çalışmalarda trigliseridlerin büyük ölçüde rumende
hidrolize edildiğini göstermiştir.
Yağlar gliserid ve yağ asitlerine parçalanmaktadır. Meydana gelen
gliserolun bir kısmıda rumende propiyonik aside fermente edilmektedir.
Doymamış asitlerin hidrojenasyonu da rumende meydana gelmektedir.
Buzağılar keten yağı ve balık yağı gibi linol ve linolen asit muhtevası
yüksek yapıları çok arzulu olarak tüketmezler. Nitekim bu yağlar ishale ve
vitamin E parçalanmasına neden olmaktadırlar. Buzağılarda doymamış yağ
asiti içeriği fazla olan yağların kullanılmasında tüketim miktarının
sınırlanması gereklidir. Yapılan çalışmalarda mısır yağı, keten yağı ve
balık yağından buzağıların yararlanmaları düşük seviyede olduğu
belirlenmiştir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
4. BUZAĞILARIN BESİN MADDE İHTİYAÇLARI
Buzağılar hızlı gelişme kabiliyetine sahip hayvanlardır. Dolayısıyla
buzağıların enerji ve protein ihtiyaçları üzerinde dikkatle durulmalıdır.
Proteinin vücuttaki görevlerini diğer hiç bir besin maddesi yapamadığı
için, buzağıların protein ihtiyaçlarının karşılanması konusuna ayrı bir önem
verilmelidir. Buzağılarda en değerli proteinin süt veya süt kaynaklı
yemlerden sağlanabileceği hiç bir zaman unutulmamalıdır. Hayatın ilk
dönemlerinde buzağılar tarafından en iyi şekilde değerlendirilebilen
proteinler süt proteini veya süt kaynaklı proteinlerdir. Örneğin, ağız sütü
ile beslemenin yapıldığı ilk günlerde bu sütlerdeki bağışık madde
fraksiyonları doğumu takip eden ilk 24 saat içinde hiç bir değişime
uğramadan aynı formda bağırsaklardan emilirler. Böylece protein biyolojik
değerliliği (B.D.)’de 80’e kadar çıkabilir. Buzağılarda yapılan
araştırmalara göre sütün net enerjisinin % 95 kadarından çevrilebilir enerji
(ÇE) olarak yararlanmak mümkün olmuştur. Bu miktar enerjinin emme
devresinde % 80 kadarı vücutta biriktirilebilir.
4.1. Buzağılarda İştah ve Kuru Madde Tüketimi
Genç buzağıların maksimum kuru madde tüketim miktarları sıvı ve
kuru rasyonlara göre Şekil 4.1 ‘de verilmiştir.
Buzağıların kuru madde tüketimleri onlara verilen yemin formuna
bağlı olarak değişmektedir. Buzağıların 70 kg canlı ağırlığa kadar
rasyonlarının sıvı formda verilmesi, kuru formda verilen rasyonlara göre
daha fazla kuru madde tüketmelerini sağlamaktadır.
Preruminant buzağılar sıvı rasyonlarla beslendiğinde 100 kg canlı
ağırlık için 2 kg kuru madde tüketebilmektedirler. Kuru rasyonlarla
beslenen ruminant buzağılar ise 100 kg canlı ağırlık için tüketebildikleri
maksimum kuru madde miktarı 3.3 kg ’dır.
İştah buzağının fiziksel çevresi ile de etkilenmektedir. Aşırı sıcaklar
iştahı azaltırken, düşük sıcaklıklar iştahı artırmaktadır. Yapılan
çalışmalarda 60-110 kg canlı ağırlıklar arasındaki Jersey, Ayrshire ve
60 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Kuru Madde Tüketimi (Kg /Gün)
Siyah Alaca buzağılar arasında her birim canlı ağırlık için tüketilen kuru
madde miktarında farklılıklar bulunmamıştır.
Canlı Ağırlık (Kg)
Şekil 4.1. Buzağılarda Canlı Ağırlık İle Kuru Madde Tüketimleri
Arasındaki İlişki
4.2. Enerji ve Protein İhtiyaçları
Buzağılarda enerji ve protein ihtiyaçları çoğunlukla birlikte ele
alınmıştır. Bu maksatla daha çok besiye alınan buzağılar üzerinde
çalışmalar yapılmış ve vücuttaki birikimlerden yararlanılmaya çalışılmıştır.
Yaşın ilerlemesine bağlı olarak buzağı vücudunda biriken yağ miktarında
bir artış meydana gelmektedir. Böylece her kg büyüme ve gelişmede
enerjiye duyulan ihtiyaçta da artış görülür. Dolayısıyla enerji ihtiyacının
bulunmasında vücuttaki gelişmenin kimyasal yapısı üzerine elde edilen
verilerden önemli ölçüde yararlanılmaya çalışılır. Vücutta protein birikimi
(PB), yağ birikimine (YB) göre 6-7 kat daha yüksek ve daha ziyade canlı
ağırlık artışına (CAA) bağlıdır.
Buzağılarda yapılan çalışmalardan elde edildiğine göre süt net
enerjisinin % 95’inden yararlanılabilir (çevrilebilir enerji olarak). Bu
enerjinin % 80 kadarı süt içme döneminde vücutta biriktirilir. Buzağıların
yaşama payı ve büyüme enerji ihtiyacı aşağıdaki formüllerle
hesaplanabilir.
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 61
Yaşama Payı Enerji İhtiyaçları :
Buzağıların günlük yaşama payı enerji ihtiyaçları aşağıdaki
formülden hesaplanabilir.
ME (Mj) = 8.3 + 0.091 W (kg)
Formülde,
ME = Metabolik enerji,
Mj = Mega jul,
W = Buzağıların canlı ağırlığıdır.
Çizelge 4.1. Buzağıların Canlı Ağırlığına Göre Yaşama Payı Enerji
İhtiyaçları.
Canlı Ağırlık
(kg 0.75)
Mj
Kj/kg0.75
100
31.62
17
538
150
42.86
22
513
200
53.18
27
508
(1 Mj = 1000 Kj , 1 Kj = 0.2389 Kcal , 1 Mj = 238.9 Kcal , 1 Kcal = 4.186 Kj , 1 Mcal =
1000 Kcal)
Buzağıların büyüme payı enerji ihtiyacı:
Buzağıların günlük büyüme payı enerji ihtiyaçları aşağıdaki
formülden hesaplanabilir.
CAA (kg/gün) = 0.175 + 3.92 PB (kg/gün) + 0.618 YB
Formülde,
PB = günlük protein birikimi,
YB = günlük yağ birikimi,
CAA = Canlı ağırlık artışıdır.
62 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Sindirilebilir Protein İhtiyaçları:
Buzağıların günlük sindirilebilir protein ihtiyaçları aşağıdaki
formüller ile hesaplanabilir.
PS = 82.70 -
27.61
550.73
%N
NI
Formülde,
PS= Proteinin sindirilebilirliği,
N = Kaba yemin kuru maddesindeki nitrojen konsantrasyonu,
NI = Günlük nitrojen alımı (gr olarak) dır.
1
SPİ = 6.25 [
(E + G + M.D) - M.D]
BV
Formülde,
SPİ = Sindirilebilir Protein İhtiyacı
BV = Biyolojik değer (katsayı)
E = İdrardaki endojen nitrojen (gr/gün)
G = Tutulan nitrojen (gr/gün)
M = Metabolik fekal nitrojen
D = Kurumadde ile alınan nitrojendir.
Pre-ruminant ve ruminant buzağıların yaşama ve büyüme payı enerji
ihtiyaçları Çizelge 4.2, Çizelge 4.3 ve Çizelge 4.4’de verilmiştir. Ayrıca
Çizelge 4.4’de ruminant buzağıların canlı ağırlıklara göre maksimum kuru
madde tüketimleri de gösterilmiştir.
Çizelge 4.5’de Pre-ruminant ve ruminant buzağıların yaşama ve
büyüme payı kurumadde tüketimleri ile sindirilebilir protein ihtiyaçları
verilmiştir. Buzağıların protein ihtiyaçları sindirim denemelerinden elde
edilmiştir. Buzağılar için hazırlanan konsantre yem karışımlarında protein
miktarı kadar proteinin kalitesi önemli bir faktördür. Bu değer bitkisel
proteinlerde düşüktür. Ruminant buzağılarda Metiyonin ve Lisin gibi
amino asitler önemlidir. 3 haftalık yaşta sütten kesilen buzağılara verilen
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 63
yemlerden balık ununun biyolojik değeri % 83, yer fıstığı ununun biyolojik
değeri ise % 70 olarak belirlenmiştir. Pre-ruminant buzağılarda kullanılan
süt ve süt ikame yemlerindeki proteinin sindirilebilirliği % 80-90
seviyelerine ulaşabilmektedir. Rumende bakteriyel protein sentezi genç
ruminantlar için çok büyük önem arzetmemektedir.
Çizelge 4.2.
Canlı
Ağırlık
(kg)
30
40
50
60
70
80
90
100
120
140
160
Pre-Ruminant Buzağıların Yaşama Payı ve Günlük Ağırlık Artışı Enerji
İhtiyaçları.
Yaşama Payı + Günlük 1 kg Ağırlık
Yaşama Payı + Günlük 1.5 kg Ağırlık
Artışı (kg)
Artışı (kg)
Metabolik
Tam yağlı
Süt ikame Metabolik
Tam yağlı Süt ikame
Enerji (Mj)
süt (kg)
yemi (kg) Enerji (Mj)
süt (kg)
yemi (kg)
(kurumadde)
(Kuru
(kurumadde)
(Kuru
madde)
madde)
19.4
21.5
23.4
25.3
27.1
29.0
30.7
32.5
35.9
39.2
42.3
0.87
0.96
1.04
1.13
1.21
1.29
1.37
1.45
1.60
1.75
1.89
0.95
1.05
1.14
1.23
1.32
1.41
1.50
1.59
1.75
1.91
2.06
30.9
33.1
35.2
37.5
39.5
41.6
45.7
49.6
53.3
1.38
1.47
1.57
1.67
1.76
1.86
2.04
2.21
2.38
1.51
1.61
1.72
1.83
1.93
2.03
2.23
2.42
2.60
Çizelge 4.3. Ruminant Buzağıların Yaşama Payı ve Günlük Ağırlık Artışı Enerji İhtiyaçları.
Kuru
Metabolik Enerji (Mj)
Canlı
madde Yaşama Yaşama Payı +
ağırlık
Yaşama Payı +
Yaşama Payı +
tüketimi
(kg)
Günlük 1.5 kg Ağırlık
Günlük 1 kg
payı
Günlük 0.5 kg
(kg)
Artışı
Ağırlık Artışı
Ağırlık Artışı
50
75
100
125
150
175
200
300
1.0
1.8
3.0
3.8
4.5
5.3
6.0
9.0
12.1
15.1
18.4
21.3
24.7
27.6
33.5
41.0
18.8
21.8
25.1
28.5
31.8
34.7
41.4
50.6
27.7
31.0
35.1
39.7
42.7
46.9
53.3
64.2
38.9
43.9
47.7
52.7
56.9
61.5
69.0
83.9
64 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Çizelge 4.4. Pre-Ruminant Buzağıların Yaşama Payı ve Günlük Ağırlık Artışları
İçin Enerji İhtiyaçları.
Yaşama Payı
Yaşama Payı + Günlük Yaşama Payı + Günlük
0.250 g Ağırlık Artışı
0.5 kg Ağırlık Artışı
Canlı Metabolik
Enerji
ağırlık
(kg)
20
30
40
50
60
70
80
90
100
120
140
160
4.3
5.8
7.2
8.5
9.7
10.9
12.1
13.2
14.3
16.4
18.4
20.3
Tam Metabolik
Tam
Süt
Metabolik
Tam
Süt
yağlı
yağlı
Enerji
ikame
enerji
yağlı
ikame
süt
Süt
(MJ)
yemi
Süt
yemi
(kg)
(kg)
(kg)
(kg)
(kg)
(kuru
(kuru
(kuru
(kuru
(kuru
madde)
madde) madde)
madde) madde)
0.19
0.26
0.32
0.38
0.43
0.49
0.54
0.59
0.64
0.73
0.82
0.90
7.6
9.1
10.5
11.8
13.0
14.2
15.4
16.5
17.6
19.7
21.7
23.6
0.34
0.41
0.47
0.53
0.58
0.63
0.69
0.74
0.79
0.88
0.97
1.05
0.37
0.44
0.51
0.58
0.63
0.69
0.75
0.80
0.86
0.96
1.06
1.15
10.8
12.3
13.7
15.0
16.2
17.4
18.6
19.7
20.8
22.9
24.9
26.8
0.48
0.55
0.61
0.67
0.72
0.78
0.83
0.88
0.93
1.02
1.11
1.20
0.53
0.60
0.67
0.73
0.79
0.85
0.91
0.96
1.01
1.12
1.21
1.31
4.3. Buzağıların Mineral Madde İhtiyaçları
Buzağılarda mineral madde ihtiyaçları dışarıdan alınan mineral
madde miktarı ile boşaltım yoluyla dışarıya atılan mineral madde
miktarlarından hesaplanabilir.
d=
Ix - Fx
Ix
Formülde,
d = Mineral maddenin sindirim derecesi,
Ix = Yemden alınan mineral madde miktarı,
Fx = Gübre ile atılan mineral madde miktarıdır.
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 65
Çizelge 4.5. Pre-Ruminant ve Ruminant Buzağıların Kuru Madde Tüketimi ve
Sindirilebilir Protein İhtiyaçları.
Canlı
ağırlık
kg
Yaşama Payı
Kuru Madde Tüketimi
Sindirilebilir Protein
(kg)
(gr)
PrePreRuminant Ruminant Ruminant Ruminant
Yaşama Payı + Günlük 0.5 kg Ağırlık Artışı
Kuru Madde Tüketimi
Sindirilebilir Protein
(kg)
(gr)
PrePreRuminant Ruminant Ruminant Ruminant
20
40
60
80
100
120
140
0.2
15
0.4
0.8
25
25
0.6
0.9
30
35
0.8
1.1
40
40
1.0
1.3
45
50
1.3
1.5
50
55
1.5
1.6
55
60
Yaşama Payı + 1 kg AA için
0.5
130
0.7
1.4
140
145
0.9
1.6
150
155
1.1
1.8
155
160
1.3
2.0
165
170
1.6
2.1
170
175
1.8
2.3
175
180
Yaşama Payı + 1,5 kg AA için
20
40
60
80
100
120
140
0.8
1.0
1.2
1.4
1.6
1.9
2.1
1.5
1.7
1.9
2.2
2.4
2.4
2.6
2.7
2.9
3.1
250
260
270
275
280
285
295
275
285
290
295
305
3.2
3.4
3.5
3.7
385
390
400
405
410
405
410
415
425
Mineraller arasındaki interaksiyonlar komplekstir. Rasyona ilave
edilen mineral miktarının diğer minerallerin kullanımı veya
absorbsiyonunu etkilediği ve 70 den fazla mineralin karşılıklı ilişkilerinin
olduğu bilinmektedir. Böylece belirli minerallerin ihtiyaçlarının tahmin
edilebilmesinde diğer minerallerin optimum miktarlarının verildiği
düşünülerek hesaplanır. Kolostrumum ve sütte major minerallerinin
kompozisyonu Çizelge 4.6.da verilmiştir. Süte ilaveten serbestçe konsantre
yem ve baklagil otları verildiği zaman tuzun dışında diğer ilave mineraller
nadiren gerekli olabilir.
4.3.1. Buzağıların Major Element İhtiyaçları
Kalsiyum ve Fosfor
Hayatın ilk dönemleri çok hızlı ve belirgin bir iskelet gelişmesine
sahne olur. Bu dönemde Ca ve P, iskeletin mineralizasyonu bakımından
66 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
çok önemlidir. Doğumdan sonraki bu hızlı gelişme döneminde mineral
maddelere olan ihtiyaç daha sonraki dönemlere göre çok daha fazladır.
Çizelge 4.6. Major Minerallerinin Kompozisyonu.
Mineral
Kolostrum
(gr/lt)
Süt (gr/kg)
Kuru Madde
gr/kg
Kalsiyum
2.6
1.24
10.2
Fosfor
2.4
0.95
7.9
Mağnezyum
0.4
0.126
1.0
Sodyum
0.7
0.63
5.2
Potasyum
1.4
1.43
11.8
Klor
1.2
1.15
9.5
Vücut ağırlığı arttıkça her kg canlı ağırlık artışı için dokularda
tutulan Ca ve P miktarında bir azalma söz konusudur. Çeşitli kemiklerde
ve hatta aynı kemikte bile gelişme ve mineralizasyon (birikim) farklı
hızlarda gerçekleştirilir. Öncelikle bacak ve omurga kemiklerinde çok daha
hızlı bir gelişme olduğu belirlenmiştir. Ca ve P yetersizliği veya Ca/P
oranının uygun olmadığı zaman mineralizasyon kapsamında bir azalma
olur.
Genellikle sığırlarda Ca ve P olan ihtiyaç hayvanın sindirilebilir
enerji ve protein ihtiyacının karşılanıp karşılanmamasına bağlıdır. Diğer
bir ifade ile Ca ve P ihtiyacı ile gelişme hızı arasında yakın bir ilişki
bulunmaktadır. Dolayısıyla canlı ağırlık artışına bağlı olarak Ca ve P’a
duyulan ihtiyaçta değişecektir. Buzağılar sütten kesildikten sonra bitkisel
yemlere geçtiğinde Ca ve P’den yararlanma yeteneklerinde önemli bir
azalma görülür. Buzağıların gelişme dönemlerinde yapılan yetersiz bir
besleme kendini kemik gelişiminde hemen gösterecektir. P yetersizliğinde
üremede aksama, cinsi olgunluğun gecikmesi ve yem tüketiminde gerileme
söz konusudur.
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 67
Süt sınırlı olarak buzağılara verildiği zaman ve konsantre
karışımlarda et ve kemik unu veya balık unu yoksa rasyona % 2 tebeşir
tozu veya sterilize edilmiş istimlenmiş kemik unu ilave edilmelidir. Eğer
iyi kalite baklagil otları buzağılara veriliyorsa yukarıdaki tedbir gerekli
olmayabilir. Çünkü baklagiller kalsiyumca zengin yemlerdir.
Sütten kesimden sonra konsantre karışımlar % 10-20 gibi protein ek
yemi ihtiva ediyorlarsa (Kepek, soya unu, keten tohumu gibi) rasyonla
bolca fosfor ilave edilmelidir. Eğer konsantre karışımda bolca hububat
danesi varsa kesinlikle rasyona kemik unu katılmalıdır.
Mera’da ek yem verilmezse kalsiyum ve fosfor noksanlığından
buzağılarda raşitizm oluşmaktadır. Ayrıca fosfor eksikliği tek başınada
raşitizme sebeb olabilir. Özellikle aynı anda aşırı miktarda kalsiyum
buzağılara verildiğinde bu durum söz konusudur. Fosfor eksikliği
raşitizimle beraber iştah azalması ve iştah bozukluğu ile hayvan çok zayıf
ve sıska bir hal alır. Fosfor eksikliği kalsiyum eksikliğinden daha kolay
ortaya çıkar. Halbuki vücuttaki kalsiyumun % 99’u iskelette
bulunmaktadır. Fosforun ise yalnızca % 75-80’i iskelettedir. Fosforun
kalan kısmı başlıca kas ve sinir dokularında yer alır. Fosforun kemikteki
özel emilme mekanizması bilinmediğinden dolayı rasyona uygun miktarda
fosfor ilave edilmesi daima önemlidir.
Kalsiyum ve mağnezyumun absorbsiyonu ince bağırsakların ileum
bölümünde gerçekleşmektedir. Diffüzyon yolu ile kalsiyum absorbsiyonu
artmaktadır (Bilhassa mağnezyumca yetersiz rasyonlarda) ve kalsiyumca
yetersiz olan rasyonlarda ise mağnezyumun absorbsiyonu artmaktadır.
Halbuki duodemumdaki (on iki parmak bağırsağında) kalsiyum
absorbsiyonunda vitamin D’nin aktif rolü bilinmektedir. Kalsiyum
yetersizliği sonucu dilin bükülmesi ve çırpınma 3-5 aylık yaştaki
buzağılarda yoğun bir şekilde bildirilmektedir. Bu durum özellikle düşük
kalsiyum ve vitamin D alınması ile birleştiğinde görülmektedir.
Hypokalsemi durumdaki ineklerden doğan buzağılar, sağlıklı ineklerden
doğan buzağılardan daha düşük kan kalsiyum ve fosfor değerine sahip
olmuşlardır.
Hayvanlar rasyondaki kalsiyum noksanlığını telafi etmek için
dışkıyla atılan kalsiyum miktarını azaltırken, rasyondaki kalsiyumun daha
yüksek oranda absorbe olmasını sağlarlar. Kalsiyum yetersizliği sınıra
68 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
ulaştığı zaman veya yetersizlik meydana geldiğinde hayvanlarda yem
tüketimi azalır.
Kalsiyum Fosfor Oranı
Kalsiyum ve fosforun maksimum kullanımı için rasyondaki Ca/P
oranı kemiktekinin benzeri (2,2/1) olması genellikle tavsiye edilir (1.3
Ca0/1 P2O5) şeklinde olabilir. Yumuşak dokularda kalsiyumdan daha
fazla fosfor bulunmaktadır. Gerçekte rasyona uygun miktarda Vitamin D
ilave edildiği zaman Ca/P oranı 6/1 den 1.2/1 kadar değişebilir ve bu
değerler içinde buzağılarda yeterli büyüme sağlamaktadır. Genellikle
hayvanların bu iki minerale olan ihtiyaçları karşılanırsa rasyonun Ca/P
oranının düşürülmesine gerek kalmamaktadır.
Kalsiyum İhtiyaçları
Fosforun ve kalsiyumun yaşama payı ihtiyacı dışkı ile atılan bu
minerallerden belirlenmektedir. Bunun için Ca ve P’suz rasyonlar
hayvanlara verildiğinde bağırsaklarda salgılar ile oluşan kaçınılmaz
kayıplar günlük olarak tesbit edilmektedir.
Buzağılarda günlük endojen fekal kalsiyum kayıpları her kg vücut
ağırlığı için 9 ile 28 mg arasında değiştiği bildirilmektedir. Buzağının
kalsiyum tüketimi, buzağının ağırlığı veya yaşı ile bu değerler
ilgilendirilmemiştir. İdrarla minerallerin 1 günlük kayıpları her kg vücut
ağırlığı için 1 mg’dan daha fazla olmadığı görülmüştür.
Rasyondaki kalsiyumun gerçek absorbsiyonu yaş ile beraber azalır,
fakat bu kalsiyumun kaynağı tarafından da etkilenmektedir. Kalsiyum
absorbsiyonu sütte, kuru yemlerden daha yüksektir. Genç buzağılar sütteki
kalsiyumun en az % 92’sini absorbe etmektedirler, bu değer % 98’e kadar
yükselebilmektedir. Aynı değer 170 kg canlı ağırlıktaki hayvanlarda
yalnızca % 83 bulunmuştur. İhtiyaçtan fazla kalsiyum alındığı zaman
yemdeki absorbsiyon % si azalmaktadır. Yaşama payı seviyesinde süt
verildiğinde sütteki kalsiyumun % 75’i tutulmuştur. Eğer süt buzağıya 1
kg günlük ağırlık artışı yapacak yeterli miktarda verilirse kalsiyumun
absorbsiyonu % 92’ye yükselmektedir.
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 69
Bundan başka sıvı rasyonlarda kalsiyumun etkili absorbsiyonu
rasyonun kalitesine de bağlıdır. Tam yağlı sütün 4. haftadaki buzağılarda
absorbsiyonu % 97’ye kadar yükseldiği belirlenmiştir. Bu değer 7. haftada
% 84’e inmektedir. Halbuki buzağılar süt ikame yemleri ile beslendiğinde
kalsiyum absorbsiyonu 1 haftalık yaşta nadiren % 88’e çıkmakta, 4 den 14.
haftalık yaşa kadar % 80 gibi bir değere sahip olmaktadır.
Halbuki yüksek konsantrasyondaki yağın, bilhassa don yağı
muhtevasının yüksekliği kalsiyum absorbsiyonunu azaltmaktadır. Bu
absorbsiyon 14 haftalık yaşta % 74 den % 62 ye inmektedir.
Yapılan çalışmalarda % 68 kalsiyum içeren rasyonla 12 haftalık
dönemde buzağılar besiye alınmışlar, sonra 58, 99 ve 155 kg canlı
ağırlıktaki buzağıların karkasları analiz edilmiştir. Rasyondaki kalsiyumun
% 1’nin karkasın yenilebilir kısımlarında tutulduğu belirlenmiştir.
Kuru yemlerde buzağıların kalsiyumu gerçek absorbsiyonu % 40-50
arasındadır. Kuru yemlerde kalsiyum kaynakları ve absorbsiyonu farklıdır,
136-227 kg canlı ağırlıktaki hayvanlarda % 41 den % 68’e Ca kadar
absorbsiyonu değişmektedir. Bu değerler 363-454 kg canlı ağırlıktaki
hayvanlarda % 30 dan % 55’e değişmektedir.
Ağırlık artışı için net kalsiyum ihtiyacı değişik yaşlarda kesilmiş
sığırların kalsiyum kompozisyonundan veya dokuların nitrojen
muhtevasından belirlenebilmektedir. Dokulardaki her gram nitrojen
birikiminin muntazam olarak 0.27 gr fosforun tutulduğunu gösterdiği
farzedilmektedir. Vücutta kalsiyum tutulmasının ise (1.71 x fosfor)
değerine eşit olduğu kabul edilmektedir. Sonuçta vücuda alınan
kalsiyumun % 70 inin tutulduğu varsayılarak hayvanın toplam ihtiyacı
belirlenmektedir. Genellikle görülmektedir ki, doğumdan sonraki çok
erken periyod hariç, 227 kg’lık canlı ağırlığa kadar vücut ağırlığının her
kg’ı için 12 gr kadar kalsiyum depolanmaktadır. Bu değerler çok yüksek
olmasına rağmen tavsiye edilen bu standartlar kullanılmaktadır.
Son zamanlarda besideki buzağılarda ağırlık artışı için net kalsiyum
ihtiyacı 100 kg canlı ağırlıkta maksimum yükselme göstermektedir. 1, 4,
10 ve 14 haftalık yaşlarda her kg canlı ağırlık artışı için 12, 15, 18 ve 16 gr
kalsiyum değerleri bulunmuştur.
70 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Toplam kalsiyum ihtiyacı; idrar ve dışkı ile atılan kalsiyum ile ağırlık
artışı için gerekli net ihtiyacın toplamının katsayı olarak elde edilen gerçek
absorbsiyon değerine bölünmesi sonucu elde edilebilir. Farklı ağırlık
artışlarına göre sığırlar için tavsiye edilen toplam kalsiyum ihtiyaçları
Çizelge 4.7’de verilmiştir. Süt ikame yemi ile adlib. olarak büyütülen preruminant buzağıların kalsiyum ihtiyaçları ise Çizelge 4.8’de verilmiştir.
Tam yağlı sütün kalsiyum muhtevası her kg için 1.24 gr veya her kg kuru
maddede 10.2 gr bulunmaktadır.
Çizelge 4.7. Buzağıların Günlük 0.5 ve 1.0 kg Ağırlık Artışları İçin Günlük
Kalsiyum, Fosfor ve Mağnezyum İhtiyaçları.
Yaşama payı + 0.5 kg/gün
Ağırlık Artışı
Yaşama payı + 1.0 kg/gün
Ağırlık Artışı
Ca
P
Mg
Ca
P
Mg
(gr/gün)
(gr/gün)
(gr/gün)
(gr/gün)
(gr/gün)
(gr/gün)
50
9.6
6.2
0.5
18
12
0.8
100
15.0
7.3
1.2
27
13
1.7
200
18.0
9.8
4.0
30
15
5.0
300
21.0
15
5.5
33
20
6.5
400
26.0
24
7.0
37
29
8.0
Canlı
Ağırlık
(kg)
Son zamanlardaki bütün besleme denemeleri değişik seviyede
kalsiyum alımı 160 kg canlı ağırlığın üzerinde sığırlarla
değerlendirilmiştir. Günlük kalsiyum tüketimi 175 ile 215 kg canlı
ağırlıktaki buzağılarda sırasıyla 17 ve 21 gr değerleri uygun bulunmuştur.
Halbuki günlük 5 gr kalsiyum değeri bu hayvanlara kesinlikle yeterli
değildir. 70-100 kg canlı ağırlıktaki ruminant buzağıların kurumaddedeki
her kg için 8 gr kalsiyum tüketmesi iyi bir iskelet oluşumu için tavsiye
edilmektedir. Buzağılarda normal serum kalsiyum değeri 90-120 mg/lt’dir.
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 71
Fosfor İhtiyaçları
27-45 kg canlı ağırlıktaki çok genç buzağılarda dışkıyla atılan fosfor
vücut ağırlığının her kg’mı için 4.3 - 5.6 mg gibi oldukça düşük
miktarlardır. Fakat 182-227 kg ağırlıktaki buzağılarda ise bu değer 12.6 15.6 mg/kg vücut ağırlığı olarak belirlenmiştir. Fosforun idrarla kayıpları
kalsiyumdan daha yüksektir ve pre-ruminant buzağılarda her kg vücut
ağırlığı için 1.5 mg fosfor önerilmektedir. Asidosis ve asidik rasyonlar
idrarda fosfor atılmasını artırmaktadır.
Kalsiyum gibi fosforun gerçek absorbsiyonu kuru yemlerde sütten
daha düşüktür. Sütteki fosforun gerçek absorbsiyonu % 94-99 arasındadır.
Aşırı fosfor tüketimi olduğu zaman bu değer % 82 ye kadar düşebilir.
Diğer bir nokta ise kuru yemlerin gerçek absorbsiyonunun % 73-76
civarında olduğudur. İdrarla yüksek fosfor kayıpları sebebiyle fosforun
kullanılabilirliği gerçek absorbsiyonundan daha düşük olup süt için bu
değer % 82-90 civarındadır.
12 haftalık besi dönemi sonunda 58, 99 ve 155 kg ortalama canlı
ağırlığa sahip buzağıların karkasları analiz edildiğinde rasyon fosforunun
% 60’ının kullanıldığı, yenilebilir karkasta rasyon fosforunun % 10’unun
tutulduğu belirlenmiştir.
Ağırlık artışı için net fosfor, ihtiyacı kesimde toplanan verilerden
hareketle; 50 kg canlı ağırlıktaki bir hayvanın her kg ağırlık artışı için 10
gr civarında fosfora ihtiyacı olduğu belirlenmiştir. Bu değer 400 kg canlı
ağırlıktaki bir hayvan için 5.4 gr/kg düşmektedir. 1 kg ağırlık artışı için net
fosfor ihtiyacı = 10.6 - 0.013 W formülü ile hesaplanmaktadır. Burada W
değeri hayvan kg olarak canlı ağırlığıdır.
Toplam fosfor ihtiyacı; ağırlık artışı için net fosfor ihtiyacı ile
yaşama payı ihtiyacının toplamlarının fosforun kullanılabilirlik katsayısına
bölünmesi ile hesaplanmaktadır. Buzağılara tavsiye edilen ihtiyaçlar
Çizelge 4.7’de verilmiştir. ad.lib. süt ikame yemi verilen buzağıların
tahmini fosfor ihtiyaçları Çizelge 4.8’de verilmiştir.
Tam yağlı sütün fosfor muhtevası 0.95 gr/kg olup, bu değer her kg
kurumaddede 7.9 gr civarına denk gelmektedir.
72 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Genellikle, 250 kg ve daha yukarı vücut ağırlığına sahip danalarda
günlük 8-9 gr altında fosfor verilerek yapılan deneme sonuçları, fosforun
yaşama payı olarak
plazma fosfor seviyesi ve normal büyümede kullanıldığı belirlenmiştir. 70100 kg canlı ağırlıktaki buzağıların uygun bir kemik gelişimi için her kg
kurumadde tüketimi için 5 gr fosfora ihtiyaçı bulunmaktadır.
Normal plazma inorganik fosfor düzeyi buzağılarda 40-80 mg/lt
arasındadır. Buzağılar doğumda 40-45 mg iken, 3 haftalık yaşta 55
mg/lt’ye yükselir.
Çizelge 4.8. Süt İkame Yemi ile Ad.lib. Olarak Beslenen Pre-Ruminant
Buzağıların Kalsiyum ve Fosfor İhtiyaçları.
Canlı Ağ
(kg)
Kuru Mad.
Tüketimi (kg)
25
50
75
100
125
150
175
200
0.70
1.10
1.50
1.90
2.30
2.60
2.90
3.20
25
50
75
100
125
150
175
200
0.70
1.10
1.50
1.90
2.30
2.60
2.90
3.20
Günlük Ağ.
Yaşama
Art. (kg)
Payı* (gr)
Kalsiyum İhtiyaçları
0.67
0.4
0.91
0.8
1.09
1.1
1.23
1.5
1.32
1.9
1.36
2.3
1.38
2.6
1.38
3.0
Fosfor İhtiyaçları
0.67
0.5
0.91
1.0
1.09
1.5
1.23
2.0
1.32
2.5
1.36
3.0
1.38
3.5
1.38
4.0
Her Kg Ağr.
Art. için (gr)
8.0
11.5
15.5
18.0
17.0
14.5
11.5
9.5
10.3
10.0
9.6
9.3
9.0
8.7
8.3
8.0
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 73
Tablo 4.8’in Devamı
Canlı Ağ
(kg)
Kuru
Mad.
Tüketimi
(kg)
25
50
75
100
125
150
175
200
0.70
1.10
1.50
1.90
2.30
2.60
2.90
3.20
25
50
75
100
125
150
175
200
0.70
1.10
1.50
1.90
2.30
2.60
2.90
3.20
Her Kg Kuru
Görülen
Yaşama
Madde
payı+Canlı Absorbsiyon
Tüketimi için
(%) si
Ağ. Artışı
İhtiyaç (gr)
(gr)
Kalsiyum İhtiyaçları
0.67
5.8
93
8.3
0.91
11.3
90
10.5
1.09
18.0
85
13.2
1.23
23.6
80
14.6
1.32
24.3
75
13.0
1.36
22.0
72
10.6
1.38
18.5
69
7.9
1.38
16.1
66
6.2
Fosfor İhtiyaçları
0.67
7.4
9.6
11.0
0.91
10.1
94
9.7
1.09
12.0
92
8.7
1.23
13.4
90
7.8
1.32
14.6
88
7.2
1.36
14.8
86
6.6
1.38
15.0
84
6.2
1.38
15.0
82
5.7
Günlük
Ağ. Art.
(kg)
Mağnezyum
Yalnızca süt ile beslenen buzağılarda 2-4 aylık dönemde mağnezyum
yetersizliği görülebilmektedir. Süt mağnezyum bakımından çok fakirdir.
Özellikle gelişme hızı yüksek olan hayvanlarda mağnezyum yetersizliği ile
daha çok karşılaşılabilir. Mağnezyum yetersizliğinde kaslarda kramp ve
mer’a tetanisi ençok karşılaşılan durumlardır. Mera tetanisini önlemek için
Mg tuzları (Mg-klorid (Mg-Sülfat) su içerisinde çözülerek veya Vena
Jugularisten enjekte edilerek verilmelidir.
Buzağıların yalnızca tam süt ile uzun süre beslenmeleri uygun
olmayıp, süte vitamin D, demir, bakır ve mangan ilave edilmelidir.
74 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Bunlarda beraber magnezyum
hypomagnesia’ya yol açmaktadır.
noksanlığı
buzağılarda
tetani
ve
Diğer ek yemler verilmeksizin buzağılara çok büyük miktarlarda süt
veya süt ikame yemi verildiğinde de hızlı bir büyüme sağlanabilmektedir.
Çok yüksek ağırlık artışları buzağılarda serum mağnezyumunda önemli
düşmelere neden olmaktadır. Yüksek düzeyde sıvı yemleme ile salya
üretiminin artmasından dolayı endojen mağnezyum kayıpları yükselmesi
sırasında lifli maddelerin tüketilmesi ile hypomağnezyum durumu dahada
kötüleşebilmektedir.
Daha ziyade otlaktaki et buzağılarında hypomağnezyum durumu
görülmektedir. Bu durum çoğunlukla 3 aylık buzağılarda kan mağnezyum
düzeyinin sürekli bir düşüşü olarak meydana gelmektedir.
Buzağıların normal plazma mağnezyum düzeyi 22-27 mg/lt
civarındadır ve bu seviye 3-7 mg/lt’ye düştüğünde buzağılarda çırpınmalar
meydana gelmektedir. Mağnezyumun düşük plazma düzeyinde ilk önce
hafif klinik belirtiler görülebilir. Çünkü kemiklerden mağnezyum
çekilmesi sözkonusudur. Normal olarak buzağıların her kg kemiğinde 7-8
gr mağnezyum bulunmaktadır. Konvülziyonlar (çırpınmalar) görüldüğünde
kemikte mağnezyum konsantrasyonu 3.7 gr/kg seviyesine düşmüş
olmaktadır. Hayvanların kemiklerinde kalsiyumun mağnezyuma oranı 90/1
veya daha yüksektir. Normal buzağılarda ise bu değer 60/1 veya daha
düşüktür.
Buzağılarda Hypomağnesemiya oluşmasında etkili bir çok faktör
bulunmaktadır. Mağnezyumun kullanılabilirliği yaş ile beraber
azalmaktadır ve bu kullanılabilirlik kuru rasyonlarda, sıvı rasyonlardan
daha düşüktür. Bir aylık yaşta tüketilen sütteki mağnezyumun % 75-90’ı
kullanılabilir. Ancak üç aylık yaşta sıvı diyetlerdeki mağnezyumun
kullanımı % 40’a düşmektedir. Bu değişme buzağıların ince ve kalın
bağırsaklarındaki absorbsiyonla ilişkilidir. Yaşlı buzağılarda bağırsak
duvarlarındaki fizyolojik değişme ve bakteri florasındaki gelişme kalın
bağırsaklardaki mağnezyum absorbsiyonunu olumsuz etkilemektedir.
Vitamin D’nin, mağnezyumun absorbsiyonuna etkisi yoktur. Fakat
kötü koşullarda tutulan rasyonlardaki aşırı kalsiyumun Mg absorbsiyonuna
etkisinin bulunduğu belirlenmiştir. Sütle beslenen buzağıların rasyonlarına
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 75
fazla miktarda eklenen kalsiyum laktat veya kalsiyum karbonatın plazma
ve kemik mağnezyum seviyelerini düşürdüğü belirlenmiştir. Bununla
beraber düşük Vitamin D alımı dolayısıyla buzağılarda hypokalsemik
durum görülürsede buzağılar aynı zamanda hypomagnesemik
durumdadırlar. Bu sorun yalnızca plazma mağnezyum seviyesinden değil
ve aynı zamanda plazma kalsiyum seviyesinden kaynaklanmaktadır.
Bundan başka hayli sık olan hypomagnesemi dolayısıyla yumuşak
dokularda kireçlenme olur, bu durum muhtemelen kemiklerden
mağnezyumun boşalması ve kalsiyumun bırakılmasından kaynaklanır.
Buzağılardaki ishal mağnezyumun absorbsiyonunu azaltır. Çünkü
sindirim sisteminden besinlerin hızlı bir geçişi söz konusudur ve bu arada
yağ asitleri ile mağnezyum tuzları dışkı ile yüksek miktarda dışarı atılması
gerçekleşmektedir Normal buzağılarda günlük olarak dışkı ile atılan
mağnezyum düzeyi 5 mmol iken ishal olan genç buzağılarda bu değer 12
mmol’e yükselmektedir.
Süt ikame yemlerindeki yağın düşük sindirilebilirliği mağnezyum
tuzlarının oluşmasında yükselmeler meydana getirmektedir.
Düşük çevre sıcaklığında tam yağlı süt verilen buzağılarda
mağnezyumun tutulmasının azalabileceği gösterilmiştir. 2-11 haftalık
yaşlardaki buzağılarda 4-9 ˚C’de mağnezyumun tutulması % 12 ve daha
azdır. Aynı buzağıların 20-32 ˚C de tutulmasının kalsiyum tutulmasına
etkisi yoktur. Sırasıyla bu sıcaklıklarda günlük ortalama ağırlık artışı 0.4
kg/gün ve 0.93 kg/gün olmuştur. Ayrıca plazma mağnezyum düzeyi ve
troid aktivitesi arasındaki ilişkinin negatif olduğu görülmüştür. Düşük
çevre sıcaklığında kanda iyod ve protein konsantrasyonu artmakta ve bu
konsantrasyon, plazma mağnezyum düzeyi ile ters ilişkilidir. Mağnezyum
yetersizliğinin buzağılardaki belirtileri baş ve kulakların duruşundaki
değişme ve başını geriye doğru savurmasıdır (Resim 4.1).
Sabit kuru madde tüketiminde rasyon konsantrasyonun artması
mağnezyumun tutulmasını daha az etkilemektedir.
Çoğunlukla otlaktakiler hariç, ruminant buzağılarda hypomagnesiya
belirtileri görülmez. Kuru rasyonlardaki mağnezyumun kullanılması sütten
daha düşük olmasına rağmen, kuru rasyonlardaki mağnezyumun muhtevası
çoğunlukla sütten beş kat daha yüksektir.
76 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Resim 4.1. Buzağılarda Mağnezyum Noksanlığı.
2-5 haftalık yaştaki buzağıların kg vücut ağırlığı için 0.5 mg kadar
düşük endojen fekal mağnezyum bulunmaktadır. Bu değer sıvı yemlerle
beslenen buzağılar için olup, 3-8 haftalık yaştaki buzağılarda 2.1 mg/kg,
26-32 haftalık ve 128 kg canlı ağırlıktaki buzağılar için 2.2 mg/kg’dır.
Düşük mağnezyumlu rasyonlar verildiğinde idrarla kayıplar
önemsenmeyecek kadar düşüktür.
Mağnezyumun kullanılabilirliği buzağının 1 aylık ve daha erken
dönemlerinde % 75-90 civarındadır. Süt ile yemlenen buzağılarda 21-34
haftalık yaşlarda bu değer % 40 civarına düşer.
6-9 aylık yaşlı erkek danalar, mısır silajı ve kaba yemle
beslendiğinde mağnezyumun kullanılabilirliği % 21-27 olarak
belirlenmiştir.
Ortalama 58, 99 ve 155 kg canlı ağırlıktaki buzağıların 12 haftalık
besi dönemi sonunda karkas analizleri yapılmış, rasyonlarındaki
mağnezyumun % 20’sinin kullanılabildiği, rasyon mağnezyumunun % 78’nin karkasın yenilebilir kısımlarında tutulduğu belirlenmiştir.
Yaşama payına ilaveten ağırlık artışı için net mağnezyum ihtiyacı
buzağılarda 350-400 mg/kg’dır. Mağnezyumun vücutta tutulabilirliği,
kalsiyum ve nitrojenin tutulabilirliğinden hesaplanabilir. Kemikteki Ca/Mg
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 77
oranı 45/1 ve yumuşak dokulardaki N/Mg oranı 140/1 olup buradan
mağnezyumun tutulabilirliği hesaplanır.
Mg’un tutulabilirliği =
Ca' un tutulabil irliğr (gr) N' in tutulabil irliğr (gr)
+
45
140
Tavsiye edilen mağnezyum ihtiyaçları Çizelge 4.6’da daha önce
verilmiştir.
Her kg vücut ağırlığı için minimum mağnezyum ihtiyacı 15 ila 51
mg arasında değişmektedir. Mağnezyumun vücutta tutulması ve kandaki
mağnezyum seviyeleri çalışmalarından bu değerler tesbit edilmiştir.
Buzağıların normal serum mağnezyum düzeyinin muhafazası için
günlük 1.6 gram mağnezyum tüketmelidir. Süt içen buzağılara serum
mağnezyum düzeyini normale döndürmek için günlük 8 gr. mağnezyum
karbonat verilmesi yeterlidir. Ancak bu kullanım durdurulduğu zaman
kanın mağnezyum muhtevası düşer. Buzağılara sıvı rasyonlar verildiğinde
mağnezyumun laksatif etkisi düşünülmelidir.
Et için besiye alınan buzağılarda kullanılan süt ikame yemlerinin her
kg kurumaddesinde 0.88 gr mağnezyum; mağnezyum oksit olarak katılır.
Bununla beraber 12 haftalık buzağılarda serum mağnezyum düzeyi önemli
seviyede yüselmiş ancak bu durum ağırlık artışını etkilememiştir. Ancak
bu miktarda verilen mağnezyumun dışkının kurumadde muhtevasını
önemli ölçüde azaltmıştır.
Mağnezyum bileşiklerinin çözünürlüğü oldukça önemlidir. Ad. Lib.
olarak süt ikame yemi ile pre-ruminant buzağılar 350 kg canlı ağırlığa
kadar başarı ile yetiştirilebilir. Ancak rasyonun her kg kuru maddesine 0.28
gr Mğ eklenmesi gereklidir.
Adlib. süt ikame yemi ile buyütülen buzağıların tahmini mağnezyum
ihtiyaçları Hollandalı araştırıcılar tarafından hesaplanmış olup bu değerler
Çizelge 4.9’da verilmiştir. Tam yağlı sütün litresinde 125 mg mağnezyum
bulunmaktadır.
78 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Çizelge 4.9. Ad Libitum Olarak Süt İkame Yemi Verilen
Buzağıların Mağnezyum İhtiyaçları.
Günlük
Mağnezyum İhtiyacı
Kuru Ağırlık Yaşama
Canlı
Yaşama
Kg
Ağırlık Madde Artışı
payı +
Ağırlık
payı
(kg)
(kg)
(kg)
Canlı Ağır.
Artışı
(gr) (1)
Art. (gr)
0.27
Pre-Ruminant
Magnezyum
İhtiyacı Her
kg
Kuru Madde
için (gr)
25
0.70
0.67
0.06
için (2)
0.31
50
1.10
0.91
0.13
0.44
0.53
0.60
75
1.50
1.09
0.19
0.57
0.81
0.77
100
1.90
1.23
0.25
0.66
1.06
0.93
125
2.30
1.32
0.31
0.64
1.15
1.00
150
2.60
1.36
0.38
0.59
1.18
1.13
175
2.90
1.38
0.44
0.51
1.14
0.98
200
3.20
1.38
0.50
0.45
1.12
0.88
0.45
Potasyum
Potasyum esas olarak yumuşak dokularda bulunmakta olup, bu
mineralin ihtiyacı tam olarak bilinmemektedir. Potasyum noksanlığı
yalnızca ishale yakalanan pre-ruminant buzağılarda görülebilmektedir.
Normal sütle beslenen buzağıların dışkılarında endojen potasyum
kayıpları 0.5-2.0 mg/kg vücut ağırlığı civarında olduğu tahmin
edilmektedir. Ayrıca idrardaki kayıplar ise 1 gr/l idrar olarak belirlenmiştir.
Normal sütle beslenen buzağılarda günlük 4 gr K idrarla atılmaktadır.
Fakat 67-93 kg canlı ağırlıktaki ruminant buzağılarda 17 gr K idrarla
atılmaktadır. Doğan buzağıların her kg vücut ağırlığında 1.97 gr civarında
K bulunmaktadır. Her kg ağırlık artışı içinde 1.6 gr K’un vücutta tutulduğu
tahmin edilmektedir. Ortalama canlı ağırlığı 58, 99 ve 155 kg olan 12
haftalık besideki buzağıların karkas analizlerinde rasyon potasyumunun %
13’unun kullanıldığı, karkasın yenebilir kısımlarında rasyon K’unun
yalnızca % 10’nunun tutulduğu belirlenmiştir.Normal sağlıklı buzağılarda
potasyumun % 100’nun kullanıldığı kabul edilir.
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 79
Rasyondaki fazla potasyum toksik tesirlidir. Sıvı rasyonlarda her kg
kurumadde için 30 gr K buzağılarda şiddetli kas zayıflamalarına, dolaşım
rahatsızlıklarına ve vücutta ödemlere neden olmaktadır. Bu durum
çoğunlukla
ölümlerle
sonuçlanmaktadır.
Kasların
mağnezyum
konsantrasyonu veya serum mağnezyum seviyesini bu duruma herhangi bir
etkisi yoktur. Aynı şekilde potasyum kloritin buzağılara damar içi
enjeksiyonu ile plazma potasyum düzeyi 8 mM’a yükseldikten sonra
tedrici olarak kalbin durmasına neden olmaktadır.
Şiddetli diyare ile buzağılarda potasyum dengesi negatif olmakta,
böyle buzağılar günlük 2 gr potasyumu dışkı ile atmaktadırlar veya şiddetli
ishaller nedeniyle 6 gr’a kadar kayıplar çıkmaktadır. Buzağı dokularından
potasyum boşalması, kan serumunda yüksek seviyedeki değerle birleşerek
kalp kasından potasyumun çekilmesi buzağıların ölümlerine sebeb
olabilmektedir. Bu durum E. Koli’nin bağırsak enfeksiyonu sonucunda
meydana gelir. Serum potasyum düzeyinin yükselmesi buzağılarda A
vitamini yetersizliği ile birleşmiş ise ve eğer serum potasyum düzeyi
indirilirse beyine bağlı nekrozlar oluşmaktadır. Buzağıların potasyum
ihtiyaçları süt ikame yemlerinin ad.lib. olarak verilmesi ve büyüme
oranları esas alınarak Çizelge 4.10 ‘da sunulmuştur.
Çizelge 4.10. Ad Libitum Olarak Süt İkame Yemi Verilen Pre-Ruminant
Buzağıların K, Na ve Cl İhtiyaçları.
İhtiyaçlar
Günlük Günlük
Canlı
Kuru
İdrar
Ağırlık
Ağırlık
Madde
Endojen Kayıpları (gr)+
Ağırlığı
Tüketimi
(kg)
Artışı
K
Na
Cl
(kg)
(kg)
(kg)
25
0.70
0.67
4
4.0
0.3
0.6
50
1.10
0.91
5
5.1
0.7
1.3
75
1.50
1.09
7
7.1
1.0
1.9
100
1.90
1.23
8
8.2
1.3
2.5
125
2.30
1.32
10
10.2
1.6
3.1
150
2.60
1.36
12
12.2
2.0
3.8
175
2.90
1.38
13
13.3
2.3
4.4
200
3.20
1.38
15
15.3
2.6
5.0
80 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Çizelge 4.10’un Devamı.
Canlı
Günlük Günlük
Kuru
Ağırlık Madde Ağırlık İdrar
(kg) Tüketimi Artışı Ağırlığı
(kg)
(kg)
(kg)
İhtiyaçlar
Her Kg
Yaşama Payı +
Kurumaddede
Canlı Ağırlık Art
Tüketimi İçin
(gr)*
İhtiyaç Duyulan
Miktar (gr)
K
Na
Cl
K
Na
Cl
25
0.70
0.67
4
5.1
1.2
1.2
7.3
1.7
1.7
50
1.10
0.91
5
6.6
2.0
2.1
6.0
1.8
1.9
75
1.50
1.09
7
8.8
2.5
2.9
5.9
1.7
1.9
100
1.90
1.23
8
10.2
3.0
3.6
5.4
1.6
1.9
125
2.30
1.32
10
12.3
3.4
4.3
5.3
1.5
1.9
150
2.60
1.36
12
14.4
3.9
5.0
5.5
1.5
1.9
175
2.90
1.38
13
15.5
4.2
5.6
5.3
1.4
1.9
200
3.20
1.38
15
17.5
4.5
6.2
5.5
1.4
1.9
+ 1.5 mg K, 13 mg Na; 25 mg Cl her kg vücut ağırlığı için esas alınmış + 1 gr. K/kg idrar
* 1.6 g K, 1.4 g Na, 0.9 gr Cl her kg canlı ağırlık artışı için esas alınmıştır.
(1) Endojen Fekal Mg = 2.6 mg/kg canlı ağırlık.
Ca tutulmas› (gr)
N tutulmas› (gr)
(2) Mg tutulması (gr) =
+
45
140
Sodyum ve Klor
Potasyumdan farklı olarak başlıca hücreler arasında bulunur. Sodyum
esas olarak hücre dışında bulunur, bu nedenle sodyumun yumuşak
dokulardaki konsantrasyonu düşük fakat vücut sıvılarında konsantrasyonu
yüksektir. Sağlıklı genç pre-ruminant buzağılar idrarla günlük 1.5 gr
civarında, dışkı ile 0.1 gr kadar sodyum dışarı atarlar. Diğer bir ifade ile
67-93 kg ağırlıktaki buzağılar yaklaşık 7 gr sodyum ve
11 gr klor idrarla günlük olarak dışarı atarlar, bu hayvanların idrarlarındaki
konsantrasyon yukarıdaki sırasıyla 3 gr/lt ve 5 gr/lt’dir.
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 81
Buzağıların her kg canlı ağırlık artışları için 1.4 gr Na ve 0.9 gr Cl
verilmelidir. Vücut ağırlığının her kg’ı için günlük endojen kayıpları 13.2
Mg Na ve 25.2 Mg Cl olduğu ifade edilmektedir.
Ortalama 58, 99 ve 155 kg canlı ağırlıktaki buzağıların 12 haftalık
besi peryodu sonrasında yapılan karkas analizlerinde rasyon sodyumunun
% 15’inin kullanıldığı, rasyondaki sodyumun % 7-8’inin karkasın
yenilebilir kısımlarında tutulduğu belirlenmiştir.
Temel ihtiyaçlar olarak büyüme oranı dikkate alınarak ad lib. Süt
ikame yemleri ile yetiştirilen buzağıların Na ve Cl ihtiyaçları Çizelge 4.10
ve 4.11’de verilmiştir.
Çizelge 4.11. 0.5 ve 1.0 kg Ağırlık Artışı İçin Buzağıların Günlük Na ve Cl
İhtiyaçları.
Canlı Ağırlık Yaşama Payı + 0.5 kg Günlük
Ağ. Art.(g/gün)
(kg)
Yaşama Payı + 1.0 kg Günlük
Ağ.Art. için (g/gün)
Na
Cl
Na
Cl
50
1.6
1.8
2.3
2.2
100
2.4
3.1
3.1
3.5
200
4.1
5.7
4.8
6.1
300
5.8
8.3
6.5
8.7
400
7.5
10.9
8.2
11.3
Tam yağlı sütün K, Na ve Cl muhtevası sırasıyla 1,43; 0,63 ve 1.15
g/kg dır. Bunların kuru maddedeki konsantrasyonu ise sırasıyla 11.8; 5.2
ve 9.5 gr/kg kurumadde’dir. Ancak soya ununda potasyum 20 gr/kg
kurumaddeye kadar çıkmaktadır.
Günlük 0.6 kg canlı ağırlık artışı sağlayan 80-100 kg ağırlıktaki
buzağıların rasyonlarında minimum Na ihtiyacı 2,3-3,4 gr arasındadır.
Buzağı rasyonlarına Na ilavesi genellikle NaHCO3 formunda yapılır.
Rasyonda dane yemlerin daha fazla tüketilmesi, ağırlık artışını, salya ve
plasma sodyum konsantrasyonunu yükseltir.
82 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Rasyonlara pratik olarak konsantre karışımların her kg için 3-5 gr
NaCl katılması çoğunlukla tavsiye edilir. Buna alternatif olarak
yemliklerde yalama taşları bulundurulmalıdır.
Diyare pre-ruminant buzağıların Na dengesini etkilemektedir.
Dışkıdaki Na kayıpları günlük 0.1 gr dan 1 grama hatta şiddetli ishallerde 4
grama çıkabilmektedir. Şiddetli diyarede normal serum sodyum seviyesi
135-140 mM değerinde 126 mM değerine inmektedir.
4.3.2. Buzağıların İz Element İhtiyaçları
Dünyadaki bazı bölgelerde bir kısım iz elementler eksiktir. Sığırlar
için esansiyel olarak bilinen iz elementler bakır, demir, mangan, kobalt,
çinko, selenyum ve iyod’dur. Ancak bazı otlak ve mera’larda belirli
minerallerin eksiklikleri görülmektedir.
Major mineraller gibi iz elementler arasındada çok çeşitli ve önemli
interaksiyonlar bulunmaktadır. Ayrıca iz elementler ile major mineraller
arasındada bu durum söz konusudur. Bunun sonucunda minerallerin
absorbsiyon ve kullanımı etkilenmektedir. Özellikle rasyondaki bir
elementin seviyesi ihtiyaçtan çok yüksek ise bu etkilenme kolayca görülür.
Çizelge 4.12 ’de kolostrum ve sütün iz element muhtevası ve buzağılarda
önerilen ihtiyaçlar verilmiştir. Çizelge 4.13 ‘de sığırlarda kırmızı, beyaz ve
siyah kılların çeşitli mineral muhtevaları verilmiştir.
Bakır
Vücutta bakırın depolandığı yer karaciğerdir. Karaciğerdeki bakır
yoğunluğu yeni doğan buzağılarda oldukça yüksektir. Sütte bakır seviyesi
çok düşüktür. Buzağıların bakır ihtiyacının karşılanmasında yemlerin diğer
iz element ve makro element içeriği etkilidir.
İngilterenin bataklık arazisinde ve kumlu topraklarında bakır
noksanlığı tesbit edilmiştir. Bakır noksanlığı bilhassa ineklerin gebelik
dönemlerinde görülmektedir. Et sığırı sürülerindeki buzağıların 2-3 aylık
yaşlarında buzağıların otlağa çıktıklarından bir ay sonra bakır noksanlığı
semptomları görülebilmektedir.
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 83
Konsantre yem tüketen süt buzağılarında ilk 1-2 yıl otlağa çıkıncaya
kadar çoğunlukla bakır noksanlığı belirtileri görülmez. Bakır noksanlığı et
buzağılarında bildirilmektedir. Bu hayvanlarda 70 günlük yaştan sonra
büyümede depresyon ve tahta bölmeleri çiğneme görülür.
Çizelge 4.12. Süt ve Kolostrumda İz Elementlerin Kompozisyonu ve PreRuminant Buzağıların İhtiyaçları.
Element
Kolostrum
(mg/lt)
Bakır
Demir
Mangan
Çinko
İyod
Molibden
Selenyum
0.6
2.0
0.16
5.20
0.2
0.1
-
Kobalt
5.0
Süt
mg/lt
Her kg. Kuru
Madde için
(mg)
0.07-0.17
0.5-1.4
0.1-0.7
0.8-5.8
0.03
0.25
3-5
25-42
0.08
0.7
<0.1
<0.8
<0.05
<0.4
(µg/l)
(µg her kg)
KM için
0.5-0.6
4-5
Her kg Kuru
Madde için
ihtiyaçlar
(mg)
10-20
30-100
10-40
20-40
0.1-0.4
<1
0.1
(µg her kg)
KM için
100
Bakır noksanlığının ilk işareti zorlanarak yürüme, bilhassa arka
bacaklarda zorlanma görülür. Bunu ilerideki 4-5 aylık dönemde aşırı
kondisyon kayıpları takip etmektedir. Sonuçta aşırı sıskalık ve ölüm
meydana gelir. Siyah ve kahverengi ırklarda göz etrafındaki tüyler gri veya
kurşuni renk alır. Bu pigmentasyon alına doğru ve çene altına doğru
genişler (Resim 4.2.).
Melanin oluşumu gerçekleşmemesi sonucu depigmentasyon
meydana gelir. Melanin oluşumunda bakır içerikli tyrosinaz enzimine
ihtiyaç bulunmaktadır.
84 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Çizelge 4.13. Sığır Kıllarının Mineral Madde Konsantrasyonu (mg/kg kuru kıl)
Holstein
Mineraller
Hereford
Siyah Kıl
Beyaz Kıl
Beyaz Kıl
Kırmızı Kıl
Kalsiyum
3268
963
732
2355
Fosfor
194
121
153
140
Mağnezyum
612
178
199
397
Potasyum
1535
181
43
827
Sodyum
1136
356
148
826
Mangan
6
4
2
8
Çinko
131
128
142
142
Demir
17
15
31
16
Bakır
11
10
12
9
Dokularda Bakır Muhtevası
Normal olarak yeni doğan jersey buzağılarının her kg canlı ağırlıkda
14 mg civarında bakır bulundurdukları belirlenmiştir. Yeni doğan Hereford
buzağılarının bütün dokularındaki bakır konsantrasyonu ergin hayvanlarla
karşılaştırılabilir düzeyde olduğu görülmüştür. Ancak yeni doğan
buzağıların gözlerinde bakır seviyesi ergin hayvanlardan daha düşük, deri,
kemik, dil ve karaciğerdeki bakır konsantrasyonu ise ergin hayvanlardan
daha yüksektir.
Yeni doğan buzağıların karaciğerlerindeki bakır konsantrasyonu
(karaciğer başlıca depo organıdır) ananın karaciğerindekinden 4-8 kat daha
fazladır. Buzağıların hayatlarının ilk 6 haftalık devresinde yaşlı
hayvanlardan daha fazla karaciğerde bakır absorbsiyonu ve depolanması
söz konusudur.
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 85
Resim 4.2. Buzağılarda Bakır Noksanlığı.
Normal buzağıların karaciğerinde her kg kuru madde için 100 mg
kadar bakır bulunmaktadır. Halbuki bu değer bakır noksanlığı olan
buzağılarda 2-16 mg/kg kurumadde seviyelerindedir. Benzer olarak bakır
noksanlığı görülen buzağıların kan bakır seviyesi 0.6 mg/lt, bu değer
normal buzağılarda ise 0.7 - 1.3 mg/lt’dir. Yeni doğan buzağılarda plazma
bakır konsantrasyonu 0.27 mg/lt, bu miktar anasının değerinden (1.00
mg/lt) daha düşüktür. Ancak buzağıların plazma bakır konsantrasyonu 1
hafta içinde ergin hayvanların değerine ulaşmaktadır. Sığırlarda beyaz
veya kırmızı kıllarda bakır muhtevası Çizelge 10.2’de verilmiştir. Kıllarda
ve kandaki bakır konsantrasyonları arasında pozitif korelasyon
bulunmaktadır.
12 haftalık besi peryodunda buzağıların karkaslarındaki bakır
muhtevası her kg kuru madde için 12 mg’dan 5 mg’a düşmektedir. Besi
döneminde rasyonda alınan bakırın buzağılar tarafından % 20-22 sinin
vücutta tutulduğu, vücudun yenilebilir etlerinde ise bakırın % 10’unun
kullanıldığı belirlenmiştir.
Almanyada intensif olarak yetiştirilen pre-ruminant buzağılara
günlük 2.2 mg Cu rasyonla verilmiş ancak 70 günlük yaşta buzağılarda
bakır noksanlığı arazları görülmüştür ve 140 günlük yaşta karaciğerdeki
bakır rezervi kg kuru madde için 17.6 mg olmuştur. Ancak günlük 7.7 Mg
Cu verilen buzağıların yukarıda ifade edilen yaşlara kadar ihtiyaçlarını
86 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
karşılamada yeterli olduğu belirlenmiştir. Günlük verilen bakırın azalması
ile böbreklerin bakır muhtevası azalırken, kaslardaki bakır muhtevası
etkilenmemiştir.
Amerikada tam yağlı sütle beslenen buzağılarda normal Cu serum
seviyesini korumak için günlük 6 mg Cu rasyona katılmıştır. Fakat bu
değer normal ve anemik buzağıların hemoglobin düzeyini etkilememiştir.
Halbuki diğer hayvan türlerinde hemoglobin sentezinde bakır ve demir
arasındaki interaksiyon olduğu bilinmektedir.
Et için yetiştirilen buzağıların rasyonlarına bakır eklenmediği zaman
süt tozunun her kg’ında 0.8 mg Cu bulunmakta olup buzağılarda Cu
yetmezliği oluşmaktadır. Günlük 30 mg Cu rasyona katılırsa bunun %
50’si kadarı karaciğerde tutulur.
İngilteredeki otlaklarda her kg kuru maddede bakır seviyesi nadiren 5
mg dan daha aşağıya inmektedir. Bununla beraber yazın otların hızlı
büyüdüğü dönemlerde bakır düzeyi en alt seviyelere inmektedir. Halbuki
molibden muhtevası ise en üst seviyeye çıkmaktadır. Otlaklardaki yüksek
molibden sığırlarda ishale sebeb olmaktadır.
Çok yüksek demir alımı (kg kurumadde için 1 g gibi) bakırın
absorbsiyonunu azaltmakta ve bakırın karaciğerdeki depolarını da
indirmekte olduğu bulunmuştur. Bakır eksikliği belirlenen sığırların
karaciğerlerinde demir depolanmasının arttığı görülmüştür. Karacieğerde
depolanan demirin serbest bırakılması için bakıra ihtiyaç bulunmaktadır.
Rasyonlardaki yüksek düzeydeki bakırın kıllardaki mangan muhtevasını
artırdığı görülmüştür. Fakat kıllardaki sodyum, çinko, kalsiyum, fosfor,
mağnezyum, demir ve potasyum muhtevalarını etkilememiştir. Et için
yetiştirilen buzağıların rasyonlarına çinko sülfat ilave edildiğinde bakırda
azaltıcı etki yaptığı bildirilmektedir. Bu durum süt ikame yemlerine soya
fasulyesi ununun eklenmesiyle önlenebilmektedir.
Bakır Toksititesi
Buzağılara bakır verilmeden önce, zehirlenme riskine karşı,
hayvanlarda bakır noksanlığı doğru bir biçimde tespit edilmiş olmalıdır.
Kronik bakır zehirlenmesi iki safhada meydana gelmektedir. Toksik
olmayan semptomlarla karaciğerde bakırın toplanması birkaç hafta
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 87
öncesinden oluşabilir. Toksik olan safhada ise sarılıkla beraber akut
hastalık ve ölüm 2-6 günde gerçekleşir. Taze karaciğerin her kg’ından 150
mg, taze böbreğin her kg’ından 15 mg bakır seviyesinin zehirlenmenin
habercisi veya göstergesi olarak dikkate alınır.
Pre-ruminant buzağılarda süt ikame yemlerinin her kg kuru
maddesinin 115 mg Cu ihtiva etmesinin bakır zehirlenmelerini oluşturduğu
belirlenmiştir. Yeni doğan Holstein buzağılarda verilen süt ikame yemi
sınırlandırıldığında yukarıdaki değer 200 mg Cu seviyesine çıkarılmış ve
hayvanlarda 35 günlük devrede zehirlenme oluşmamıştır. Bu durum
buzağıların ağırlık artışlarını önemli ölçüde etkilememiştir. Hayvanlarda
kan hemoglobin konsantrasyonu azalmıştır. Ruminant buzağılar çok daha
yüksek seviyedeki (900 mg/kg kurumaddeye kadar) bakırı tolere ederek
büyümeye devam etmişlerdir. Bu seviyedeki yemlemelerde bakır
toksisitesi henüz bildirilmemiştir.
Bakır İhtiyaçları
Buzağılarda bakır noksanlığını önlemek için gebe inekler her 2
haftada bir 10 gr CuSO4 ile ıslatılması yeterli olmuştur. Bu durum sonraki
dönemde otlağa çıkacak buzağılara ilave bakır ihtiyacını ortadan
kaldırmaktadır. Gebelik döneminde ilave bakır verilen ineklerden yazın
doğan buzağıların kış dönemindeki ağırlık artışı 1 kg/gün olup bakırla
muamele edilmeyen ineklerin buzağıların ise ağırlık artışı 0.7 kg/gündür.
Gebeliğin son iki ayında ineğe 120 mg bakır enjeksiyonu tavsiye
edilmektedir. Doğumdan sonra buzağıya 4 aylık yaşta aynı miktar bakır
enjekte edilir ve gerekirse 4-6 ay sonra daha fazla enjeksiyon yapılabilir.
Otlakta anasını emen buzağıya tek enjeksiyonla 120 mg Cu bakır glisin
olarak verilebilir. Bakır noksanlığı bulunan otlaklarda yukarıdaki
uygulamaların buzağıların ağırlık artışını olumlu yönde etkilediği
gösterilmiştir.
Buzağı ve ergin hayvanlara bakır glisin injeksiyonundan sonra bazan
büyük şişlikler meydana gelmektedir. Bu şişlikler injeksiyondan 4-5 gün
sonra maksimuma ulaşır ve 4-5 hafta içinde de şişlikler iner. Sütçü genç
düvelere otlama sezonunun başında bir defada 100 mg Cu enjeksiyonu
bakır kalsiyum olarak yapıldığında hayvanların ortalama ağırlıklarına %
88 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
10-70 arasında müsbet etki sağladığı 6 aylık otlama periyodunda hayvan
başına 14-32 kg ilave ağırlık artışı göstedikleri belirlenmiştir.
Alternatif bir metod olarak bakırca zenginleştirilmiş mineral
karışımlarının otlaklarda hektara 6-11 kg püskürtülmesidir. Bu son metod
otlaklarda bakır noksanlığı söz konusu olduğunda etkili bir yoldur. Fakat
bakır noksanlığı belirli bir şarta bağlı oluşuyorsa bu metod yeterince tatmin
edici olmayacaktır.
Rusyada yapılan çalışmalarda 4-6 aylık buzağıların rasyonlarında
optimum bakır düzeyinin her kg kurumadde için 23 mg olduğu
belirlenmiştir. İngilterede ergin sığırlarda rasyon bakır düzeyinin 10 mg/kg
kurumadde olarak bildirilmiştir.
Demir
Demir yetersizliği uzun süre yalnızca süt ile beslenen buzağılarda
görülür. Yem tüketiminin azalması, gelişme ve canlılıkta azalma
hastalıklara karşı hassasiyetin artmasına demir yetersizliği sebeb
olmaktadır. Buzağılarda doğumdan sonraki dönemde kanda hemoglobin
seviyesi düşer. Hemoglobin seviyesi 4-11 haftalarda en düşük noktaya
ulaşır. Daha sonra kaba ve kesif yem tüketimlerini artmasına bağlı olarak
yükselmeye başlar. Ancak buzağılar sadece süt ve süt kaynaklı
yiyeceklerle yapılan beslemede kan Hb muhtevasında düşüş devam eder.
Buzağıların günlük 30-100 mg demire ihtiyaç duyduğu belirlenmiştir.
Buzağıların rasyonları tam yağlı süt veya süt ikame yemleri ile
sınırlıdır. Süt ikame yemleri hayvansal veya bitkisel yağlar ile yağsız
sütten oluşturulur. Süt ikame yemlerine demir ilave edilmemektedir.
Araştırıcılara göre kan hemoglobin değeri 80 gr/lt nin altına
indiğinde patolojik olarak hayvanda anemi söz konusudur. Anemi; hafif
(70 gr/lt), orta (50-60 gr/lt) ve şiddetli (40 gr/lt veya daha düşük) olmak
üzere 3 seviyede sınıflandırılır. Buzağılarda kan hemoglobin düzeyi 70
gr/lt den aşağıya düştüğünde aneminin klinik belirtiler görülür. Özellikle
iştahın azalması ve bunu takiben besin maddelerinin sindirilebilirliğinin
azalması, yemden yararlanmanın düşmesi, mukoz membranlarda
solgunluk, gastrik mukozada zafiyet, duodenuma plazma proteini akıntısı,
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 89
karaciğerin büyümesi,
görülmektedir.
ishal
ve
enfeksiyonlara
aşırı
hassasiyet
Şiddetli aneminin geliştiği durumlarda büyüme oranı etkilenir,
halbuki erken yaşlarda büyüme oranı çok hızlıdır. Örneğin Holstein
buzağılarının yalnızca 0.68 kg/gün ağırlık artışı sağladığı dönemde
başlangıçta kan hemoglobin düzeyi 115 gr/lt iken, 289 günlük yaşta kadar
hemoglobin düzeyi 50 gr/lt nin altına düşmemelidir. Diğer bir ifade ile et
üretiminde çok yüksek düzeyde sıvı yemlemede ilave demirin yararlı
etkileri çoğunlukla 6-8 haftalık yaştan sonra gözlenmektedir. Ancak
buzağılara ilk iki haftalık yaşta belirli bir etkisi söz konusu olmamıştır.
Buzağılar doğumda anemi olabilir. Besiye alınacak buzağıların
hayatlarının ilk 6 haftasında kan hemoglobin düzeyi düşer. Toz olarak her
kg süt ikame yeminde 21 mg dan 66 mg kadar demir bulunduğunda bu
düşüş demir alımına bağlı olmamaktadır. Buzağıların sütten kesimden
sonra kuru yem almaya başladıkları hayatlarının ilk 3 ile 8 haftalarında
kanda hemoglobin konsantrasyonu düşer. Benzer şekilde serum demir
düzeyi düşer ki bu değer bütün vücudun demir durumun değişiminin
ölçülmesinde en hassas göstergedir. Serum demir düzeyi doğumda 1.4 1.6 mg/lt den 10-25 günlük yaşlarda 0.4 - 0.6 mg/lt ye düşmektedir ve
sütten kesimden sonra 2.0 mg/lt lik değere yükseldiği bildirilmektedir.
Buzağılarda demir noksanlığı durumunda plazma demir seviyesi 0.20
mg/lt’ye düşmektedir.
Kan hemoglobin düzeyi cinsiyet ve ırk tarafından etkilenmektedir ve
dişilerde erkeklerden daha yüksek seviyededir. İngilterede Shinfield
yöresinde Ayrshire buzağılarının doğumdaki hemoglobin düzeyi 121 gr/lt
iken Jersey ve Siyah Alaca buzağılarda sırasıyla 130 ve 133 gr/lt olarak
belirlenmiştir. Aynı ırktan buzağılarda hemoglobin düzeyi farklılıkları çok
daha küçük ve önemsizdir. Buzağıların doğumdaki kan hemoglobin düzeyi
çiflikler arasında da farklılıklar göstermiştir. Düşük çevre sıcaklığı
hemoglobin seviyesini etkilemektedir. Aynı şekilde erkek danalarda
demirin dışkı ile atılması 10 ve 30 ˚C de 20 ˚C den daha fazla olmuştur.
90 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Demirin Karkas Kalitesine Etkisi
Besiye alınarak et üretilen buzağılarda tüketicilerin beyaz et isteği
çok fazladır. Bu durum demir ilave edilmemiş süt ikame yemlerinin
kullanılması ile elde edilebilmektedir. Süt ikame yeminin düşük demir
muhtevalı su ile sulandırılması sonucu demir muhtevası daha fazla
düşmekte ve buzağıların anemi olmaları ilede performansları azalmaktadır.
Örneğin Hollandanın et üretimi yapılan yörelerinde suyun demir muhtevası
0.5-1 mg/lt ile 17 mg/lt arasında değişmektedir. Sonuç olarak buzağıların
anemi olmalarını önlemek için İngilterede süt ikame yemlerinin minumum
demir muhtevası kanunlarla düzenlemiştir.
Kaslardaki kan pigmentleri hem hemoglobin hemde myoglobin
formundadır. Kaslardaki toplam pigmentlerin % 10-40 kadarı hemoglobin
formundadır. İleri anemi durumlarında kaslarda myoglobin değeri
düşmektedir.
Her kg süt ikame tozunda 40 mg Fe yerine 100 mg Fe verilmesinin
kan hemoglobin seviyesini artırmadığı fakat plazmanın demir düzeyi
kalpteki sitokrom C ve kaslardaki myoglobin konsantrasyonunun çoğaldığı
belirlenmiştir. Ancak bu seviyedeki demirin myoglobin sentezini
maksimize etmeye yeterli olup olmadığı bilinmemektedir.
Etin rengi, süt ikame yeminin (toz halinde) her kg için 10-100 mg Fe
seviyesindeki rasyon demirine yalnızca bağlı değildir. Aynı zamanda
hayvanın kas bölgesi ilede ilişkilidir. Örneğin femur üzerindeki kasların
rengi longissimus dorsi kasındaki renkten daha koyudur.
10 günlük dönemde 500 mg Fe enjekte edilen buzağılarda etin rengi
etkilenmiş, kasların toplam demir pigmentinde % 100 artış belirlenmiştir.
Yapılan başka bir çalışmada doğum veya 8 günlük yaştaki demir rezervinin
kesimdeki et rengini etkilediği gösterilmiştir. Vücuttaki kan yoğunluğunun
etin renginin açık veya koyu olmasının belirlenmesinde kullanılabilir.
Vücutta Demirin Kullanılırlığı ve Atılması
En fazla demir, duodemunda hızlı bir şekilde absorbe edilir. Fakat
mukozadan demir ve çinkonun geçişi, mangan ve kobaltla
karşılaştırıldığında daha yavaş olduğu belirlenmiştir. Rasyondaki demirin
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 91
kullanımı demir eksikliği olan buzağılarda daha yüksektir. 16 haftalık
yaştaki buzağılarda demirin endojen kayıpları 12 mg/gün olarak
bulunmuştur. Sütteki demirin kullanımı yalnızca % 26 dır ve rasyonla
yaşama payı ihtiyacının karşılanması için 46 mg/gün demire ihtiyaç vardır.
Rasyonlara demirli ek yemlerin katılması ve bunların eriyebilir tuzlar
halinde olması daha önemlidir. Demir sülfat, demir karbonat ve demir
kloridin kullanılabilirliğinde önemli farklar yoktur. Ancak demir oksitin
kullanılabilirliği çok daha azdır. Bununla beraber demir sülfat ve demir
klorit demir karbonattan daha fazla serum demir düzeyini yükseltmektedir.
Süt tozunun her kg’nda 10 mg Fe bulunmakta ve yaklaşık % 72’si
kullanılmaktadır. Buzağılara enjeksiyonla demir dekstran verilmesi sonucu
demirin kullanılabilirliği % 60-70 arasında olmuştur.
Demirin Diğer Besin Maddeleri İle İnteraksiyonu
Rasyondaki aşırı kalsiyum demirin asimilasyonunu bozmaktadır ve
rasyondaki aşırı demir ise fosforun asimilasyonunu azaltmaktadır. Bununla
beraber ruminant buzağılarda yüksek fosfor alımı karacigerde demirin
azalması, mağnezyumun çoğalmasına sebeb olmaktadır. Demir noksanlığı
olduğu zaman mağnezyumun kullanılabilirliği artmaktadır. Yüksek
seviyede mangan alımı demir absorbsiyonunu engellemektedir.
Ad lib. olarak süt ile beslenen buzağılara ilave demir pirofosfat (240
mg/gün) verilmesi sonucunda buzağıların karaciğerlerinde Vitamin A
muhtevası düşmektedir. Rasyonla yüksek demir alımının etteki solgunluğa
yol açan etkisini giderilmesi için rasyona şelat ajanlarının katılması
önerilmektedir. Kalsiyum klorofilinat (2 gr/lt) süte katılarak rasyon
demirine şelat etkisi ile mevcut demirin % 74’ünün dışara atılması
sağlanabilir. Aynı şekilde buzağılarda dezferriokzamin verildiğinde kanda
hemoglobin ve karaciğerde demirin düştüğü belirlenmiştir.
Demir Toksisitesi
Çok yüksek demir alımı (1 gr/kg kuru madde) ruminant buzağılarda
büyüme oranını ve yem tüketimini azaltmaktadır. Ayrıca plazma
fosforunu, bakır ve magnezyumun absorbsiyonunu düşürmektedir. Yüksek
demir alımı karaciğerde bakır, çinko ve kalsiyum seviyesinin düşmesine
92 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
neden olmaktadır. Bunun yanısıra böbrek ve kalpte mangan seviyesi
düşmekte, mağnezyum seviyesi yükselmekte, dalakta çinko seviyesi
artmaktadır. Ancak diğer bir kısım araştırmalarda 2 gr/kg kurumadde
seviyesine kadar demir alımının zararlı etkisinin olmadığı ve kan
hemoglobin ve serum demir düzeyinin yükseldiği serum inorganik
fosforunun azaldığı bildirilmektedir. 2 gr/kg kurumadde seviyesinde daha
fazla demir tüketiminin ise ağırlık artışını ve yem tüketimini azalttığı fakat
serum kalsiyum, mangan, bakır ve çinko değerlerini etkilemediği
belirlenmiştir.
Çok yüksek konsantrasyonda demir verilen hayvanlarda hayvanların
kan dolaşımı etkilenmekte ayrıca parçalanan hücreler ile kas dokuları
etkilenmektedir. Yaşlı hayvanların idrarlarında kırmızı renk meydana
gelmektedir.
Demir İhtiyaçları
Pre-ruminant buzağıların demir ihtiyaçlarının belirlenmesinde şu
noktalar dikkate alınmaktadır.
1. Normal hemoglobin düzeyi ve karaciğer rezervlerinin korunması
için net ihtiyaç; günlük 1 kg ağırlık artışı yapan buzağılar için 50-60
mg/gün, toplam ihtiyacın ise 100 mg/gün demirdir.
2. 227 kg canlı ağırlıktaki buzağının net ihtiyacı, kan hemoglobin
düzeyinin 100 gr/lt olarak muhafazası için günlük 1-2 mg demir gereklidir.
Ayrıca günlük 900 gr ağırlık artışı için 16 mg/gün demire ihtiyaç vardır.
Vücuda alınan demirin % 30’unun kullanıldığı farzedilirse toplam demir
ihtiyacının 56 mg/gün olduğu ortaya çıkar.
3. İnjeksiyonla demir dekstran verilmesi, 100 gr/lt’lik kan
hemoglobin düzeyinin muhafazası için günlük toplam 36 mg Fe ihtiyacı
olduğu tahmin edilmektedir. Buzağıya demir ağızdan verildiğinde bu değer
70 mg/gün olmakta ve rasyonda kuru maddenin her kg’ı için 50 mg Fe
konsantrasyonuna ihtiyaç vardır. 140 günlük yaş kadar buzağıların sıvı
rasyonlarına 59 mg veya 104 mg Fe ilave edilir.
4. Buzağılarda, karaciğer, böbrek ve dalağın demir muhtevası
bakımından önemli bir değişimin olduğu tespit edilmiştir.
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 93
Ancak kas, kıl, kemik ve kanda demir muhtevası verilen seviyeye
bağlı olarak yükselmiştir.
5. 5 ila 60 günlük yaşa kadar süt ikame yemi verilen buzağılarda
günlük 50 mg Fe, hemoglobin konsantrasyonunu ve karaciğerdeki demir
muhtevasının düşmesini önlemeye yeterlidir. Ancak bu değer koyu kas
rengine
sebeb
olmakta,
myoglobin
konsantrasyonunu
ise
değiştirmemektedir.
6. 14 haftalık yaşa kadar yetiştirilen buzağılarda her kg kurumadde
için 21, 36, 51 ve 66 mg demir, FeSO4 . 7H2O formunda katılmış ve
rasyondaki demir miktarı arttıkça, ağırlık artışı, yemden yararlanma
karaciğerin demir rezervi, kaslardaki demir ve kan hemoglobin muhtevası
yükselmiştir.
7. Süt tozunun kg’nda eriyebilir formda 40 mg Fe bulunması hafif
seviyedeki anemileri ortadan kaldırabildiği belirlenmiştir. Halbuki 100
mg/kg kurumadde demir 17 günlük yaştaki buzağılarda kan hemoglobin
düzeyinin düşmesini önlemeye yetmemektedir.
8. 58 kg canlı ağırlıktaki Esmer buzağılara kg kuru maddesinde 7 mg
Fe bulunan süt ikame yemine, her kg kurumaddeye ferro sülfat olarak 33,
50 ve 100 mg Fe ilave edilmiştir. En düşük seviyedeki ilavenin büyüme
oranı ve kan hemoglobin konsantrasyonunu azalttığı (155 kg canlı ağırlıkta
76 gr/lt) görülmüştür. 50 veya 100 mg değerlerinin ise besi peryodu
boyunca ağırlık artışlarında farklılık oluşturmadığı bulunmuştur. Ancak bu
hayvanların etleri koyu renkli olmuştur. Dolayısıyla araştırıcılar 100 kg
canlı ağırlığa kadar 50 mg/kg kurumadde Fe verilmesini, 100 kg canlı
ağırlıktan yukarıda ise 33 mg/kg kurumadde Fe seviyesinin kullanılmasını
tavsiye etmektedirler.
Bütün araştırmalar buzağılara verilecek demirin rasyon
kurumaddesinin her kg için 200 mg’dan daha az olması gerektiğini ve
Rusyada bu değeri optimum olarak 140 mg/kg şeklinde önerilmiştir. Kuru
rasyonlarda demirin kullanılabilirliğinin daha az olduğu bilinmektedir.
94 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Mangan
Rasyonlarda mangan eksikliği süt sığırlarında kısırlık ve yavru
atmalara ve doğumda yavrunun deformesine sebeb olmaktadır. Bilhassa
doğumda kıvrılmış vücut, zayıf bukağılık bükülmüş tırnak ve ayaklar, şiş
eklemler, kısa ve kolay kırılabilir humerus gibi deformasyonlar
görülmektedir. Bu şekilde doğan buzağıların doğum ağırlıkları normal olup
büyümede gerilik söz konusudur. Kıvrılmış vücut yeni doğan buzağılarda
çok genel görülebilen durum olup normal şartlarda bir kaç gün içinde
ortadan kalkmaktadır. Yaygın olan bu durumun mangan noksanlığından
kaynaklanıp kaynaklanmadığı bilinememektedir.
Mangan noksanlığı görülen hayvanlar için tabi seleksiyon
önerilmektedir. Çünkü mangan noksanlığına meyilli hayvanlarda ölü
doğum ve fetusun felçli olması sonucu ölümler söz konusu olmaktadır.
Gebe ineklerde mangan eksikliği doğumda buzağıların bacaklarında
defomasyon olarak ortaya çıkmaktadır (Resim 4.3).
Resim 4.3. Buzağılarda Mangan Noksanlığı.
Manganın Doku Muhtevası
Mangan bağırsaklardaki peptidaz enziminin önemli bir aktivatörüdür.
Ayrıca mangan kanda trivalent formda bir globulin transmanganin olarak
taşınmaktadır.
Mangan noksanlığının belirlenmesinde kılların mangan muhtevası
hassas bir test olarak önerilmektedir. Ancak ilave mangan verilmesinin
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 95
yeni doğan buzağıların kemik ve kaslarında mangan muhtevasını
çoğaltırken kılları etkilemediği belirlenmiştir. Hollanda’da Siyah Alaca
buzağıların kıllarında ortalama doğum ağırlığının her kg için 3 mg Mn
bulunduğu bu değerin 3-5 aylık yaşta 7 mg/kg Mangana yükseldiği,
halbuki ergin hayvanlarda aynı değer 12 mg/kg’dır. Pre-ruminant
buzağılarda günlük 8.5 mg Mn verilmesinden sonra mangan eksiklik
semptomları görülmüş ve 140 günlük yaştaki buzağılarda kılların mangan
muhtevasının 4.1 mg/kg olmuştur. Günlük 36 mg mangan verilen
buzağılarda ise kılların mangan muhtevası 13.9 mg/kg değeri bulunmuştur.
Bu denemede kan, dalak ve kaslardaki mangan miktarları değişmemiştir.
Fakat düşük mangan tüketimi karaciğerde mangan seviyesini 12.5 dan 8.6
mg/kg’a; böbreklerde 4.3 den 2.8 mg/kg’a ve kemiklerde 3.2 den 1.4
mg/kg’a düşürmüştür.
Rasyonun her kg’ında 5.5 mg’dan daha az mangan bulunması
buzağıların ağırlık artışını önemli ölçüde azaltmamış ancak hayvanlarda
mangan noksanlık arazları görülmüştür. Hollandada ineklere
kurumaddenin kg’ı için 50 mg yerine 150 mg mangan verilmiş yalnızca
kıllardaki mangan muhtevasının 2.4 den 3.3 mg/kg kurumaddeye
yükseldiği belirlenmiştir. Bazı sığır ırkları için kılların mangan muhtevası
ve kıl rengi güvenilir bir indikatördür. Sığırlar için daha değişken olan
vücut rengi yerine, kıllarda Mn/Ca oranının kullanılması daha güvenilir
olmaktadır. 12 haftalık besi döneminde buzağıların karkaslarında mangan
konsantrasyonu 3.5 dan 1.6 mg/kg kurumaddeye düşmüştür. Bu peryodta
alınan manganın % 20’si vücutta tutulmuş, yenilebilir et kısımlarında
kullanılan oran ise yalnızca % 7’dir.
Hollanda’da mangan eksikliği kumlu ve fundalık topraklarda
gözlenmiştir ve günlük 2 gr mangan sülfat rasyona ilave edilerek veya
otlaklarda hektara 15 kg mangan sülfat atılarak noksanlık
giderilebilmektedir. 90 kg canlı ağırlıktaki buzağıların rasyonlarında bazal
rasyonun her kg için 10 mg’dan az Mangan verilmesi ile ostrüs
belirtilerinde zayıflama görülmüştür. Bu hayvanlarda karaciğerde
anormallikler oluşmaktadır.
Her kg kurumaddesinde 15.8 ve 25.1 mg Mangan bulunan rasyonlar
sığırlara verilerek karşılaştırmalar yapılmıştır. Nitekim düşük seviyedeki
(15.8 mg) mangan alımında klinik mangan noksanlığı belirtileri
96 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
görülmüştür. Yüksek seviyedeki (25.1 mg) mangan alımında ise her
gebelik için dört aşım gerekli olmuştur. Yukarıdaki seviyelerde manganın
bulunduğu rasyonların kullanılması sonucu kanda mangan seviyesi
sırasıyla 18 ve 28 mg/lt olmuştur. Bununla beraber düşük mangan
seyivesindeki rasyonları alan ineklerden doğan buzağılarda doğumda
deformasyonlar görülmüştür. Bu rasyonlara göre doğan buzağıların
kanlarındaki mangan muhtevası 21 den 19 mg/lt düşmüştür. Aynı şekilde
mangan seviyesinin kemiklerde 1.5 den 1.0 mg/kg, karaciğerde 11.8 den
6.9 mg/kg, böbreklerde 2.5 dan 1.1 mg/kg ve testislerde 2.7 den 1.7
mg/kg’a düştüğü belirlenmiştir.
Manganın Kullanırlığı ve Atılması
Mangan % 95-98 seviyesinde dışkı yoluyla dışarı atılmaktadır.
Rasyonla az miktarda mangan alındığı zamanda manganın eksresyonu
devam etmektedir. Düşük seviyede mangan alımı karaciğerde ince
bağırsak dokularından daha fazla mangan çekilmesine sebeb olmaktadır.
Yüksek mangan alımında ise ters bir durum söz konusudur. Dolayısıyla
manganın vücutta kullanılabilirliği bilinememektedir. Ancak mangan
seviyesi düşük olan rasyonlarda absorbsiyon artmaktadır. Bir haftalık
yaştaki Siyah Alaca buzağıları tam yağlı sütteki manganın % 35 ini
tutmaktadır. Fakat tam yağlı süte ilave olarak her kg kurumadde için 15 mg
mangan katılması ile vücutta tutulan mangan seviyesi % 19’a inmektedir.
Diğer Besin Maddeleri ile İnteraksiyonlar ve Mangan İhtiyaçları
Rasyonda yüksek düzeydeki mangan demir ile ters etki
oluşturmaktadır. Mangan bloklarının demiri absorbsiyonu dolayısıyla
hayvanların rasyonlarında demir seviyesi düşmektedir. Halbuki rasyonun
her kg’ında 70 mg Mn’nın zararlı etkisi olmadığı gözlenmiştir. Aşırı
mangan alımı (her kg kurumadde için 1 gr’ın üzerinde) ruminant
buzağılarda kan hemoglobin düzeyini düşürmüş, büyümede depresyon ve
yem alımının azalmasına sebeb olmuştur. Ayrıca kasiyum ve fosfor
dengesi bozularak anormal kemik oluşumu görülmüştür. Diğer bir ifade ile
uzun bir dönem kalsiyum ve fosforun aşırı tüketilmesi ile buzağılarda
ağırlık artışını azalttığı gösterilmiştir. Bu durum muhtemelen mangan
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 97
absorbsiyonunun etkilenmesinden kaynaklanmaktadır. Rasyonla yüksek
fosfor alımı manganın dışkıyla atılmasını artırmaktadır. Karbonhidrat
kaynağı olarak nişastanın verildiği ve aynı şekilde rasyonda laktozun
kullanıldığı durumlarda karaciğerde mangan muhtevası yükselmektedir.
İngilterede rasyon kuru maddesinin her kg’ı için 40 mg Mn
konsantrasyonun uygun olduğu bildirilmiştir. Aynı şekilde Rusya’da 4-6
aylık yaştaki buzağılarda tüketilen her kg kurumadde için 34 mg Mn değeri
optimum olarak belirlenmiştir. Almanya’da ise aynı ihtiyaçlar 10-30 mg/kg
kurumadde olarak önerilmektedir. Ayrıca erkek hayvanlarda mangan
ihtiyacının dişilerden daha fazla olduğu belirlenmiştir.
Kobalt
Kobalt, kobalaminin önemli bir yapı taşıdır. Kobalamin yalnızca
bakteriler tarafından büyük ölçüde rumende sentezlenir. Vücutta madde
değişimi olaylarında kobalt, bir taraftan B12 vitaminin oluşturulmasında
diğer taraftan rumen bakterilerinin gelişimleri açısından vitamin B12
analoglarının sentezlenmesi olaylarında kullanılır. Geviş getiren
hayvanlarda kobalta ihtiyaç çok daha fazladır. Sığırlarda kobalt ihtiyacı
0.07 ppm’dir.
Rumen bakterileri tarafından vitamin B12’nin sentezi için kobalt
gereklidir. Dolayısıyla kobalt eksikliği Vitamin B12’nin noksanlığına sebeb
olmaktadır. Kan hücrelerinin oluşmasında bakır ve demir ile beraber
Vitamin B12 gereklidir.
Dünyanın birçok bölgesinde kobalt noksanlığı görülür (Yeni
Zelanda, Kenya, Avustalya, İskoçya ve A.B.D.). Kobalt eksikliği sonucu
iştah azalır, şiddetli zayıflık ve kaslarda harabiyet ve kansızlık görülür. Bu
belirtiler demir eksikliği ile benzerlik arzeder.
Sığırların Karaciğerinin her kg kurumaddesi için 40-60 µg Co düzeyi
kobalt eksikliği olduğunu göstermektedir. Bu durumda normal seveiyesinin
80-120 µg/kg veya daha yukarısı olduğu bildirilmektedir. Ayrıca
karaciğerdeki vitamin B12’nin düzeyi kobalt eksikliğinin daha iyi bir
göstergesidir. Bu değer optimum büyüme için normal hayvanlarda taze
karaciğerde 0.3 µg/gr’dır.
98 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Kobalt eksikliği olan alanlarda toprak ve otlakların durumu zayıftır.
Kobalt eksikliği bulunan ineklerden doğan buzağılar zayıftır ve genellikle
birkaç günden fazla yaşamazlar. İlave kobalt verilen ineklerin yavrularının
dokularında kobalt muhtevası artmaktadır (bilhassa böbrek ve
karaciğerde).
Yeni doğan buzağıların vücutlarında bulunan kobalt her kg
kurumadde için 0.1 den 0.2 mg’a kadar değişmesine karşılık deri ve
kıllarda bu değer daha yüksek olup 1 mg/kg kurumadde olarak
belirlenmiştir. Bununla beraber siyah kıllı sığırlarda kobalt düzeyi 5
µg/kg’dır.
Kobalt noksanlığı belirlendiğinde buzağıların sıvı rasyonlarına 6 g/lt
kobalt sülfat katılır. Yahut otlaklara 2.2 kg/hektar kobalt klorit ve kobalt
sülfat püskürtülerek atılır. Son zamanlarda kobalt eksikliğinde kobalt oksit
tabletleri sığırlarda kullanılmaktadır. Gebeliğin erken dönemlerinde bu
tabletlerin kullanılması ile yeni doğan buzağıların karacierlerinde kobalt ve
Vitamin B12 depolandığı belirlenmiştir. Buzağılara 6 haftalık yaştan önce
bu tabletlerin kullanılması uygun değildir. Rasyondaki sorgum danesi ve
silajı her kg kuru maddesinde 20 µg’dan daha az kobalt ihtiva ettiği tespit
edilmiştir. Sığırlarda kobalt oksit tabletlerinin ağırlık artışını 1.22 den 1.38
kg/gün şeklinde iyileştirdiği bulunmuştur.
Çevre sıcaklığının 20 ˚C den ziyade 10 ve 30 ˚C’lerde bulunduğunda
dışkı ve idrarla kobalt eksresyonunun arttığı belirlenmiştir.
Koyunlarda kobalt ile selenyum arasında ilişki bulunduğu, büyüyen
sığırlarda kobaltın, bakır ve molibdenle ilişkili olduğu tespit edilmiştir.
Molibden verildiği zaman ilave kobalt verilmesinin karaciğerde kobalt
azalmasını tam olarak önleyemediği görülmüştür.
Toksisite ve İhtiyaçlar
Kobaltın hayvanlardaki toksik seviyesinin her kg vücut ağırlığı için 1
mg kobalt olduğu bildirilmektedir.
Büyüyen sığırlarda kobalt ihtiyacı tam olarak bilinmemektedir.
Bununla beraber Avusturalya otlaklarında her kg kurumadde için 40 µg
kobalt düzeyinin kobalt noksanlığına sebeb olduğu belirlenmiştir. Halbuki
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 99
bu değer normal sığır otlaklarında 160 µg/kg kurumaddedir. Sığırlarda
günlük ihtiyaçlar olarak vücut ağırlığının her kg için 2.2 µg kobalt
önerilmektedir. Son çalışmalarda bazal rasyona 1.2 - 1.4 mg kobalt günlük
olarak ilave edilmesini, besideki düvelerin ağırlık artışlarını iyileştirmek
için 20 g kobalt tableti eklenmesini bildirmişlerdir.
İngilterede rasyonun kobalt konsantrasyonu 0.1 mg/kg kurumadde,
halbuki Rusya’da ise 4-6 aylık buzağılarda 1 mg/kg kurumadde rasyonda
optimum olarak önerilmektedir.
Çinko
Buzağılarda çinko noksanlığının ilk belirtisi büyüme oranında
gerilemedir. Bununla beraber yemin sindirilebilirliğinde değişme
görülmemiştir. Çinko eksikliğinin en önemli göstergesinden biri büyüme
ve yem tüketiminde, çinko ile ek yemlemenin yapılması sonucu bir kaç
gün içinde oluşan olumlu tepkidir. Çinko eksikliğinde önemli klinik
semptomlar;
a. Aşırı salya,
b. Göz ve ağız etrafında kıl dökülmeleri,
c. Boyun ve gerdan derisinde çene altı ve bacak yanlarında
hiperkeratosis,
d. Diz kemiklerinde genişleme,
e. Arka ayaklarını döndererek adım atma ve devamlı huzursuzluktur.
Çinko, noksanlığı dişi sığırlarda üremede gerilemelere sebeb
olmaktadır. Ayrıca çinko eksikliği bulunan hayvanlarda gri renkli kıllar
oluşmaktadır.
Çinko solunum sistemi enziminin unsurları, karbonik anhidraz ve
diğer birçok enzimin oluşmasında gereklidir. Çinko en yüksek
konsantrasyonda bulunduğu yer gözün bazı bölümleri, erkek seks bezleri
ve salgıları, kıl ve kemiklerdir. Doğumda buzağıların karaciğerlerinde
geniş çinko rezervi bulunmaktadır. Çinko noksanlığı bulunan buzağıların
kanında karbonik anhidraz enzimi azalır. Ayrıca beyin ve kasların dışında
diğer dokuların çoğunda çinko muhtevası ve kan hemoglobin düzeyi düşer.
100 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
12 haftalık besi periyodunda buzağıların karkaslarındaki çinko
konsantrasyonu 127 mg/kg kuru maddeden 69 mg/kg kurumaddeye
inmektedir. Bu dönemde verilen çinkonun % 40-43 kadarı hayvanlar
tarafından vücutta tutulmaktadır. Karkasın yenilebilir kısımlarında
çinkonun % 30’u tutulmuştur.
Buzağılarda çinko noksanlığının teşhisinde plazma çinko düzeyinin
0.4 mg/lt’nin altına düşmesiyle (1 haftalık sürede) anlaşılmaktadır.
Buzağılara verilen rasyonlarda 2.7 mg/kg ve 3.6 mg/kg kurumadde
seviyeleri çinko noksanlığı oluşturmaktadır. Rasyona çinko oksit (ZnO)
ilave edilerek çinko muhtevası 46 mg/kg kurumaddeye çıkarıldığında
noksanlık arazları görülmemektedir.
Çinkonun Kullanılırlığı ve Atılması
Çinkonun absorbsiyon ve eksresyon için başlıca yeri ince
bağırsaklardır. Absorbsiyon ve eksresyon miktarı değişerek çinkonun
durumu buzağılarda etkili olarak kontrol edilir. Çinkoda endojen kayıplar
en çok dışkı yoluyladır. Çinkonun absorbsiyonu rasyondaki düzeyi
tarafından etkilenir. Rasyonda yüksek düzeyde çinko varsa absorbsiyon
düşer. Eğer buzağıda klinik çinko noksanlığı varsa absorbsiyon
yükselmektedir.
Çinko noksanlığı görülen buzağılarda idrarla çinko eksresyonu
(atılması) artmakta, dışkı ile atılan çinko miktarı azalmaktadır.
Çinko absorbsiyonu genç buzağılarda yaşlı hayvanlardan daha
fazladır. Yaşlı buzağılarda dışkı ile çinko atılması 20 ˚C çevre
sıcaklığından ziyade 10 ve 30 ˚C sıcaklıklarda daha yüksek olduğu
belirlenmiştir. Tosunların sindirim sisteminde çinko absorbsiyonu %
50’den daha yüksek olmamaktadır.
Çinkonun Diğer Besinlerle İnteraksiyonu
Fitik asit bulunan yüksek kalsiyumlu rasyonlarda çinko absorbsiyonu
düşmektedir. Rasyonda hem kalsiyum, hemde mağnezyumun yüksek
düzeyde bulunması çinko ihtiyaçlarını artırmaktadır. Kadmiyum çinkonun
antimetabolitidir ve yüksek seviyede alındığında toksik etki yapar.
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 101
Rasyona çinko ilavesi kadmiyumun zıt etkilerini engellemektedir.
Rasyondaki yüksek kadmiyum (350 mg/kg kurumadde) buzağılarda çinko
absorbsiyonunu büyük ölçüde azaltmaktadır.
Süt ikame yemlerinde izole edilmiş soya fasülyesi proteinlerinin
bulunması çinko absorbsiyonunu azaltmaktadır. Bu durum soya
fosulyesinde bulunan phytate’dan dolayıdır. Fakat ruminant buzağılarda
yukarıdaki durum görülmemektedir. Çünkü çinko kompleksleri rumende
inaktive edilmektedir. Rasyonda soya bulunduğunda çinko absorbsiyonu
yalnızca % 19 olabilmekte rasyonla kazein alan buzağılarda ise çinko
absorbsiyonu % 34’dür.
Ayrıca süt ikame yemlerine çinko sülfat (ZnSO4 . 7H2O) ilave
edildiğinde buzağılarda bakır durumu bozulmaktadır. Genç sığırların
rasyonlarına çinko ve bakırın eklenmesinden ziyade, çinko eklenmesi ile
çinko bakır kompleksi oluşmakta ve eksiklik arazları daha şiddetle
görülmektedir. Hayvanlarda yüksek demir alımı (1gr/kg kurumadde)
karaciğerde çinko muhtevasını azaltırken, dalakta artırmaktadır. Çinko
eksikliği ağız ve gözde lezyonlar, aşırı salya, eklemlerde şişme, deri ve
kıllarda dökülmeler gözlenmektedir (Resim 4.4.)
Çinko Toksisitesi ve İhtiyaçlar
Kurumaddenin her kg’ı için 400-500 mg çinko rasyonda
bulunduğunda toksisite görülmemiştir. Fakat bu miktar bakır, demir ve
kalsiyum eksiklik sınırlarını kötü yönde etkilemektedir.
Araştırmalar normal büyüme için 9 aylık yaşta kurumaddenin her
kg’ında 8.6 mg çinko verilmesi uygun bulunmuştur. Halbuki normal
plazma düzeyinin muhafazası için minimum 10-14 mg/kg kurumaddede
çinkoya ihtiyaç bulunmaktadır. Bununla beraber pratik rasyonlarda 20-40
mg/kg kurumadde çinkonun, optimum performans için yeterli olmadığı
görülmüştür.
İngilterede rasyonda 50 mg/kg kurumadde çinko bulunması
önerilmektedir. Rusyada 4-6 aylık buzağılar için optimum çinko miktarı 42
mg/kg kurumadde olarak belirlenmiştir.
102 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Resim 4.4. Buzağılarda Çinko Noksanlığı.
İyot
İyot ihtiyacı özellikle troid bezi tarafından troksin hormonunun
sentezi için gereklidir. İyot noksanlığında buzağılarda troid bezinin
büyümesi görülür. Ananın plazma proteinine bağlı düşük iyot düzeyi
sonucu buzağıların zayıf doğumu, ölü doğum veya gebeliğin ileri
döneminde yavru atmaları görülmektedir.
Dekster ve Holstein sığırlarında troidin dejeneratif değişikliği olarak
buldog başlı buzağıların görülmesi ifade edilebilir.
Dokularda İyot İçeriği
Friesian sığırlarda plazma proteinine bağlı iyot (29 mg/lt plazma)
miktarı Ayrshirelerden (31 mg/lt) daha düşüktür. Bu değer Guernseylerde
36 mg/lt dir. Yukardaki değerler bu üç ırkın bazal metabolizma
değerlerinin farklılığından kaynaklanmaktadır.
İyot noksanlığı oluştuğu zaman yukarıdaki iyot seviyeleri Siyah
Alacalarda 8-16 mg/lt plazma ve Guernseylerde 16-32 mg/lt seviyesine
düşmektedir.
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 103
Doğumda buzağıların troid bezinin taze ağırlığı 6.5-6.7 gr kadardır. 3
haftalık yaşta aynı değer 7.2 gr’dır. Guatrlı olarak doğan buzağılarda
doğumda troid bezinin ağırlığı 14.7-15.7 gr olarak büyümüştür. Benzeri
yüksek değer yavru atma durumunda da fetüste troid bezinin ağırlığı 12.514.0 gr bulunmuştur. Dejeneratif değişiklikler gösteren troid bezinin iyot
muhtevası yalnızca 500 mg/kg iken normal bezdeki bu değer 810
mg/kg’dır. Troid bezindeki dejenerasyonun iyot eksikliği sonucu veya
adrenal bezleri ve hipofizin aktivitesindeki değişmeler sonucunda mı
meydana geldiği bilinmemektedir.
Sığırlarda troid bezindeki iyot muhtevasının ilkbaharda azaldığı
belirlenmiştir. Ancak bu durum mevsimle ilişkili olmaktan ziyade
rasyonlarındaki iyot eksikliği ile ilgilidir. Hayvanlar tarafından tüketilen
yemlerin fizyolojisinin iyot metabolizmasını engelmesinden veya hayvanın
kendi fizyolojisinden dolayı iyot eksikliği semptomları görülmektedir.
Diğer Besin Maddeleri İle İnteraksiyonlar, İyot Toksisitesi ve
İhtiyaçlar
Özellikle kıvırcık lahana ve beyaz yonca gibi baklagillerde guatr
yapıcı maddeler bulunmaktadır. Baklagiller anada bulunan inorganik iyot
tuzlarını organik forma dönüştürerek iyot eksikliğine ve guatra neden
olmaktadır. Aynı şekilde rasyonlarında büyük miktarda soya fasulyesi unu
verilen ineklerin doğumda buzağılarının troid bezlerinin büyümüş olduğu
belirlenmiştir.
Soya fasülyesinin guatrojenik etkisi organik iyotun normal
reabsorbsiyonu ile önlenebilir. Fakat bu durum inorganik iyotun
absorbsiyonunu etkilemez. Organik iyot soyanın ısı ile muamele edilmesi
veya solventle ekstraksiyonu ile azaltılır. Yavruların soya fasulyesi içeren
ve iyot eklenmemiş rasyonlarla yetiştirilmesinin guatr yaptığı
bildirilmektedir.
Ruminant buzağıların rasyonlarına 10-200 mg/kg iyotun, kalsiyum
iyodat olarak ilavesi yem tüketiminde düşüşlere neden olmuştur. Büyüme
oranındaki depresyon 10 mg/kg’ın üzerindeki seviyelerde görülmüştür.
Ayrıca zehirlenme semptomları öksürük ve aşırı burun akıntısı rasyondaki
iyot seviyesi 100-200 mg/kg olduğunda görülmüştür. Bu seviyede serum
104 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
iyot konsantrasyonu yükselmiştir ve vücut ağırlığına göre troid bezlerinin
büyümeye meyilli olduğu belirlenmiştir. Gebe ineklere 76 mg/kg I içeren
yalama tuzlarının konsantre karışımlarına % 1 düzeyinde iyot tuzları
karıştırılabilir. Buzağılar için rasyonda önerilen iyot konsantrasyonu 0.12
mg/kg kurumadde, laktasyondaki inekler ve gebe hayvanlar için 0.8 mg/kg
iyot bulunması yeterli olmaktadır. Eğer rasyonda guatrojenler bulunuyorsa
yukarıdaki sırayla 1.3 mg/kg ve 2.0 mg/kg I rasyona katılmalıdır. Rusyada
4-6 aylık yaştaki buzağılarda kuru maddenin her kg için 0.7 mg/kg I değeri
optimum bulunmuştur. Genellikle süt ikame yemlerinde potasyum iyod
formu kullanılmakta, diğer iyot formlarının etkinlikleri yeterince
bilinmemektedir.
Selenyum
Buzağıların beslenmesinde selenyum konusunda pek fazla bir
çalışmaya raslanmamıştır. Buzağılarda genel olarak selenyum ihtiyacının
0.5 ppm olduğu ifade edilir. Bu ihtiyaç büyük ölçüde yem tokoferol ve
sülfat kükürdü muhtevasına bağlıdır. Tokoferol selenyum olan ihtiyacı
azaltırken sülfat kükürdü ise yükselmektedir. Bu durumda vitamin E
muhtevası düşük rasyonlarda buzağıların selenyum ihtiyacı en az 0.08-0.1
ppm’dir.
4.4. Buzağıların Vitamin İhtiyaçları
Buzağılar fötal dönemden itibaren vitaminlere ihtiyaç duyarlar.
Rasyonların uygun bir şekilde vitamin A ile desteklenmesi ve gebeliğin
son aylarında kullanılmasında bile fötüs karaciğerinde vitamin A birikimi
önemli sevide artmaktadır. Doğumdan sonraki dönemde yavrunun
gelişimine gerek karaciğerde biriken vitamin A ve gerekse ağız sütü ile
alınan Vitamin A son derece önemlidir.
Buzağılar doğumda çok düşük bir Vitamin D rezervine sahip
bulunurlar. Bunda yavrunun anadaki Vitamin D rezervlerinden
yararlanamayışının payı vardır. Normal olarak ağız sütü ve yağlı sütün
vitamin D muhtevası buzağıların ihtiyacını karşılar. Yağsız sütün
kullanımında ise yemleme Vitamin D ile desteklenmelidir. Ayrıca
buzağıların güneşten yararlandırılmaları ve kaliteli kuru otla beslenmeleri
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 105
sağlanmalıdır. Buzağıların hayvan başına günlük Vitamin D ihtiyaçları
500-1500 IU veya yem kurumaddesinde 600 IU/kg’dır.
Vitamin E yetersizliği Se ve S içerikli amino asitleri ve doymamış
yağ asitlerine bağlılık gösterir. Vitamin E eksikliğinin buzağılardaki en
belirgin etkisi kas distrofisidir. Bu durum daha çok gebe hayvanların Se
ihtiyacının yeterince karşılanamaması ve doğum sonrası sütün vitamin E
bakımından fakir olmasından kaynaklanır.
Buzağılar genellikle ağız sütü ve normal süt ile kendilerine yetecek
kadar Vitamin E alabilirler. Ancak süt tüketiminin azaltılması durumunda
vitamin E’nin ek olarak bu dönemde verilmesi gerekir. Ayrıca hazırlanacak
süt ikame yemlerine Vitamin E karıştırılmalıdır. Bu maksatla süt ikame
yemine en çok 120 IU/kg Vitamin E katılır. 1-16 haftalık yaş
dönemlerindeki buzağılara günlük hayvan başına 300-500 IU veya yem
kurumaddesinin kg’na 30 IU Vitamin E katılarak ihtiyaçlar karşılanabilir.
Buzağıların doğumda vücutlarında yağda eriyen A, D ve E
vitaminlerinin rezervi yoktur veya çok azdır. Doğumda çok az olarak
vücutta bulunan bu vitaminler kolostrumun alımı ile yeterli düzeylere
ulaşmaktadır. Kolostrumda yağda eriyen vitaminler ve vitamin A’nın
prekursoru olan karotin bolca bulunmaktadır.
Kolostrumda bu vitaminlerin konsantrasyonu ineğin gebelik
dönemindeki beslenmesi ile etkilenmektedir. Kışın buzağılamadan önce
hayvanlara kaliteli kaba yem veya silaj yanında bol miktarda yeşil yemler
takviyeli olarak yedirilmelidir.
Karotin ve Vitamin A (Retinol)
Vitamin A yetersizliği buzağıların gelişme dönemlerinde daha fazla
görülür. Süt ineklerinin vitamin A ihtiyaçlarının karşılanması yılın farklı
mevsimlerinde değişiklik arz eder. Örneğin yeşil yemin bol olduğu devrede
hayvan ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılar ve yeterince depo edebilir. Ancak
kış döneminde rasyondaki kaba yemler ile vitamin A ihtiyacı karşılanamaz.
Dolayısıyla gebeliğin son devresi kış dönemlerine rasladığı durumlarda
rasyonların vitamin A ile desteklenmesi gerekir.
106 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Yeni doğan buzağıların karotinden yararlanması, nisbi olarak çok
düşüktür. Buzağılarda Vitamin A ihtiyaçları Çizelge 4.14 ‘de verilmiştir.
Ananın vitamin A noksanlığı genellikle intensif olarak yetiştirilen süt
ırkı düvelerde görülmektedir. Bütün yıl boyunca ahırda tutulan süt sığırları
ile fakir kış rasyonları ile beslenen et sığırlarında Vitamin A noksanlığı
görülmektedir. Sonuçta premature doğumlar, yavru atmalar veya doğumda
buzağıda körlükler ve infeksiyonlara hassas zayıf vücuda sahip hayvanlar
doğmaktadır. Normal şartlar altında buzağı rasyonlarına ilave vitaminlerin
katılması geçmişte nadiren gerekli olmuştur. Bilhassa erken yaşlardan
itibaren yüksek kaliteli kaba yemlerin buzağılara sağlanması önemlidir.
Ancak bugün intensif yetiştirme sistemlerinin geliştirilmesi ile hızlı
büyüme oranı ve yüksek miktarda konsantre yem tüketimi veya süt ikame
yemlerini verilmesi nedeniyle kaba yem tüketimi düşmektedir, bu şartlarda
vitamin A ek yemlerinin rasyona katılması gerekli olmaktadır.
Çizelge 4.14. Buzağıların Vitamin A İhtiyaçları.
Yaş
Canlı Ağırlık
Vitamin A İhtiyacı
(Ay)
(kg)
(IU) (gün/hayvan
başına)
0
40
5.000
4
120
9.500
6
165
13.200
9
220
17.600
12
275
22.240
Suni olarak kurutulmuş kaba yoncanın her kg kurumaddesinde 243
mg kadar karotin bulunabilmektedir. Halbuki iyi kalite kaba yem ve
kurutulmuş otlarda 45 mg/kg kurumaddeye kadar ancak karotin
bulunabilmektedir. Sararmış çayır otları 2 mg/kg’dan daha az karoten
ihtiva etmektedirler.
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 107
Depolama sırasında karotin kaybı hayli fazladır. Bu kayıp oranı ışık,
ısı ve oksijen gibi birçok faktör tarafından etkilenerek artmaktadır.
Bununla beraber yemlerdeki başlangıçta bulunan karotin muhtevası ile
karotin kayıpları arasında ilişki bulunmaktadır. Yemlerde yüksek karotin
bulunuyorsa onlarda kayıplar daha fazla olmaktadır. Örneğin yoncada
karotin başlangıçta 190 mg/kg kuru madde iken 28 gün sonra bu miktar 15
mg/kg’a inmiştir. Karotin muhtevası 15 mg/kg kurumadde olan bir kaba
yemde aynı dönemde bu değer 0.4 mg/kg’a inmiştir.
Vitamin A noksanlığının akut patolojik belirtileri çok çeşitlidir. Fakat
genç buzağılarda sık sık şiddetli ishal ve pnemoni sonucu ölümler
görülmektedir.
Büyük vitamin A noksanlıklarında ilk meydana çıkan değişiklik
beyin sıvılarının basıncının artması ve hipofizde kistlerin gelişmesidir.
Beyin sıvılarının basıncının artması ödemlerin oluşması sonucunda görülür
(gözün retina tabakasındaki sinir girişlerinde şişlikler). Beyin sıvılarındaki
160 mm ‘lik basınç vitamin A eksikliğinin önemli bir göstergesi olarak
düşünülür. Vitamin A eksikliğinde gece körlüğü oluşmakta ve bunun
sonucu gözde lezyonlar meydana gelmektedir. Erken dönemde gözde
şişlikler meydana gelirken ileri devrelerde tam körlükler görülmektedir.
Merkezi sinir sistemi ile ilişkili kemik membranlarındaki büyümenin
gecikmesi göz sinirlerinde daralmaya yol açmaktadır. Bunda ayrıca beyin
sıvılarının basıncının artmasıda etkili olmaktadır. Vitamin A eksikliği
bulunan ergin hayvanlarda kemik büyümesi tamamlandığından dolayı göz
sinirlerinde sıkışma meydana gelmemektedir. Vitamin A eksikliğinde
oluşan ishallar dolayısıyla bağırsak mukozasında lezyonlar meydana gelir.
Ayrıca
hayvanlarda
protein
kullanımında,
sindirimde
enerji
metabolizmasında ve absorbsiyonda depresyonlar görülmüştür.
Buzağılarda vitamin A eksikliği sonucu çok sık ishaller görüldüğü birçok
çalışmada bildirilmektedir.
Vitamin A noksanlığında idrarla atılan sodyum ve klor miktarı
çoğalmakla beraber böbreklerde depolanan kalsiyum miktarı artmakta ve
plazma potasyum düzeyi yükselmektedir. Vitamin A eksikliğinde ishallerin
görülmesine karşılık, buzağılara hayatlarının ilk 3 haftalık döneminde ilave
vitamin A verilmesinin Escherichia Coli enfeksiyonlarında belirli bir etkisi
tespit edilememiştir. Bu dönemde kolostrumla alınan antibadiler önemli
108 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
koruyucu etkiye sahiptirler. Nitekim süt ikame yemlerinin verilmesinde bu
etki görülmemektedir. Birkaç yıl öncesinde kolostrumdan mahrum kalan
buzağılara günlük 7.5 mg Vitamin A verildiğinde başarıyla buzağıların
yetiştirilebileceği düşünülüyordu. Bununla beraber daha sonraki
çalışmalarda E. Coli enfeksiyonlarına karşı (10 gr lesitinle beraber 24 veya
45 mg vitamin A’nın verilmesinin) koruyucu etkisinin olmadığı
belirlenmiştir.
Buzağıların doğumlarında karaciğerde Vitamin A rezervlerinin
küçük olduğu, ancak normal anadan doğan canlı buzağılarda ilk 3 haftalık
dönemde büyük çapta ölümler görülmediği belirlenmiştir. Bunda küçük
miktarlarda verilsede kolostrum etkisi önemli görülmüştür. Doğumda
Vitamin A’dan mahrum kalan buzağılara günlük 24 mg Vitamin A hayatın
ilk dönemlerinde verilmelidir. Doğumda buzağının karaciğerinde Vitamin
A rezervlerinin düşük olduğu (200 mg/kg karaciğer) belirlenmiştir.
Lesitinin Vitamin A ile beraber verilmesi Vitamin A’nın absorbsiyonunu
artırmaktadır. Öyle ki karaciğerdeki Vitamin A rezervi 700 mg/kg kadar
yükselmektedir.
Erken ilkbaharda zayıf doğan buzağılarda plazma karotin düzeyinin
düşük olması ve bunların koli enfeksiyonları ile ilişkili olduğu
bulunmuştur. Bu buzağıların anaları düşük karotinli yemler tükettiğinden
dolayı kolostrum ve plazma karotin muhtevası düşük olmaktadır.
Vitamin A İhtiyacına Etki Eden Faktörler ve Vitamin A
İhtiyaçları
Buzağıların Karotin ve Vitamin A ihtiyaçları düşünülmeden önce bu
ihtiyaca etki eden faktörler belirlenmelidir. Yüksek enerjili ve proteinli
yemlerin kullanılmasının bu ihtiyaçları artırdığına ait deliller
bulunmaktadır. Örneğin 12 haftalık yaştaki buzağılarda günlük 0.94 kg
ağırlık artışının 0.62 kg/gün ağırlık artışı yapan buzağılara göre omirilik
sıvı basıncının muhafazasında % 35 ve her kg canlı ağırlık için karaciğerde
vitamin A rezervlerinin muhafazasında % 16 ve daha fazla karotine ihtiyaç
olmaktadır.
Kötü çevre şartları veya hastalıklara maruz kalma gibi stres şartları
Vitamin A ihtiyacını artırabilmektedir. Örneğin 13 haftalık yaştan yukarıda
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 109
bulunan et üretimi için beslenen buzağıların sıvı rasyonlarına antibiyotik
olarak klortetrasiklin katılması bu hayvanların Vitamin A ihtiyacını
azaltmaktadır. Vitamin A ihtiyacı yaz döneminin iki katı kadar kış
döneminde olmaktadır.
Rasyondaki diğer yağda eriyen vitaminlerin düzeyi Vitamin A’nın
kullanımını etkileyebilmektedir. Çok yüksek düzeyde Vitamin A alımı (her
kg canlı ağırlık için 2000 mg Vitamin A tüketimi) ilave vitamin E
kullanımının artmasına sebeb olur. Fakat çok düşük düzeylerde (22 mg/kg)
vitamin A tüketilmesi vitamin E kullanımını aşağıya düşürür.
Buzağılarda raşitizme yol açan vitamin D noksanlığında Vitamin
A’nın plazma düzeyininde düşük olduğu ancak karaciğerdeki depolanmada
herhangi bir etki olmadığı belirlenmiştir. Halbuki sığırlardaki fosfor
noksanlıklarında plazma karotin düzeyinin yüksek olduğu görülmüştür.
Bağırsak duvarlarında karotinin vitamin A’ya dönüşüm oranının
azalmasından dolayı, düşük vitamin A ile troid fonksiyonlarının azalması
arasında bir ilişkinin olduğu belirlenmiştir.
Holsteinler için günlük karotin tüketimi 100 mg/kg canlı ağırlık
değeri uygun bulunurken Guernsey buzağılarında bu değerin 125 mg/kg
canlı ağırlık olarak karotine ihtiyaç duyulmaktadır. Daha sonraki
çalışmalarda omirilik sıvı basıncı dikkate alınarak Guernsey ve Jersey
buzağılarında sırasıyla 75 ve 70 mg/kg canlı ağırlık olarak karotine,
Holsteinlerde ise 66 mg/kg kadar karotine ihtiyaç olduğu belirlenmiştir.
Ruminantlarda normal vitamin A kaynakları ince bağırsak
duvarlarında Vitamin A’ya dönüşmektedir. İhtiyaç duyulan Vitamin A’nın
4-6 katı kadar beta (β) karotine ihtiyaç vardır. Ruminant buzağılara balık
yağı verilip verilmemesinin vitamin A’nın kullanımında bir farklılık
oluşturmadığı bulunmuştur. Pre-ruminant buzağılara emulsifiye ajanlarının
ilave verilmesinin hem vitamin A hem de karotinin absorbsiyonunu
artırdığı belirlenmiştir. Bununla beraber Vitamin A süt ile karıştırıldığı
zaman buzağılarda absorbsiyon daha büyüktür.
İneklerin gebeliğinin son 3 aylık dönemlerinde karotin ihtiyacı gebe
olmayanlardan 3-5 kat daha fazla olduğu kabul edilmektedir. İngilterede
gebe düvelerin günlük karotin ihtiyaçlarının her kg canlı ağırlık için 150
mg olduğu belirlenmiştir. Ahırda intensif olarak yetiştirilen düvelerin
110 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
vitamin A rezervleri otlaktaki hayvanlardan daha az olacağı için yukarda
verilen karotin miktarı yeterli olmayacaktır. Rusyada gebelik döneminde
hayvanlar her kg canlı ağırlık için 132-397 mg karotin aldıklarında
buzağılarda sindirim bozuklukları ve pnemoninin önlenmesine yeterli
olmadığı ancak 991-1497 mg karotinin alınmasının gerekliliği
belirlenmiştir. Bu tip anormalliklerde yüksek karotin ihtiyacı iklimsel
şartlar tarafından da etkilenmektedir.
Almanyada yapılan çalışmalarda ineklere mısır silajı verildiğinde
plazma (beta) karotin düzeyi (3.0 mg/l), ot silajı verilenlerle
karşılaştırıldığında (7.5 mg/l) çok düşük olduğu belirlenmiştir. Ot
silajından ziyade mısır silajının bulunduğu rasyonların kullanıldığı
hayvanlarda gebe kalma oranının azaldığı tespit edilmiştir. Mısır silajının
kullanıldığı rasyonlara ilave olarak vitamin E katılması gerektiği
bildirilmektedir.
Çizelge 4.15. Kolostrum Vitamin A ve Karotin Muhtevasına Doğum Öncesi
Verilen Rasyonun Etkisi, Ananın Doğum Sonrası Plazma ve
Yavrunun Emmeden Önce Plazma ve Karaciğer Vitamin A ve
Karoten Değerleri.
Ananın Plazma
Buzağının
Doğum
Vitamin A
Karotin değeri
Plazma
Karaciğer
öncesi
değeri (µg/l)
(µg/l)
Vitamin A
Vitamin A
rasyon
değeri
değeri
1.gün 7.gün 1.gün
7.gün
(µg/l)
(µg/l)
Normal
190
160
3.90
2.86
40
750
Düşük
Karoten ve
Vitamin A
Yüksek
Karoten
Yüksek
Vitamin A
120
100
0.60
0.57
20
210
150
130
3.80
2.64
40
1380
240
220
2.72
1.87
80
49400
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 111
Çizelge 4.15’in Devamı.
Doğum
öncesi
rasyon
Normal
Düşük
Karoten ve
Vitamin A
Yüksek
Karoten
Yüksek
Vitamin A
Kolostrum ve Sütün
Vitamin A (µg/g yağ)
Karotin (µg/g yağ)
1.gün
3.gün
7.gün
1.gün
3.gün
7.gün
43
47
15
17
5
5
34
11
10
6
3
2
44
19
8
68
23
5
174
48
14
30
12
3
Genç buzağılarda vitamin A’nın ana kaynağı kolostrumdur.
Kolostrumun vitamin A ve karotin muhtevası ineklerin doğumdan önce
tükettikleri yemlerin vitamin A ve karotin durumuna bağlıdır. Bundan
başka karotin ve vitamin A bakımından zengin yemler doğumda buzağının
karaciğerdeki rezervlerinide artırmaktadır.
Genellikle yemin vitamin A değerinin iyi bir göstergesi plazma
vitamin A değerinden ziyade karaciğer vitamin A rezervi önem
taşımaktadır. Buzağıların doğumdaki vitamin A rezerleri çeşitli şartlara
göre büyük varyasyon göstermektedir.
4 haftalık yaştan önce kesilen 77 buzağının % 48’inin karaciğerinde
vitamin A rezervi bulunamamıştır. Buzağıların % 15’inde 3 mg’dan daha
az (karaciğerde) vitamin A bulunmuştur. Buzağıların % 37’sinde ise
vitamin A rezervi 3 mg’dan daha fazla olduğu belirlenmiştir.
Aynı şekilde kuzey İskoçyada yapılan araştırmada buzağıların %
15’inin karaciğerinde vitamin A belirlenememiş, % 37’sinde 6 mg’dan
daha az % 48’inde ise karaciğerin her kg’ında 6 mg’dan daha fazla olduğu
tespit edilmiştir.Doğumdan önce ineklere vitamin A verilmesinin yeni
doğan buzağıların karaciğerlerinde rezerv oluşturduğu, bunun her kg
karaciğer için 43-56 mg’a kadar yükselebileceği gösterilmiştir.
Buzağılamada karaciğer ağırlığı her kg vücut ağırlığı için 17 g.
112 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
civarındadır. 5-6 haftalık yaşlardaki buzağıların vitamin A ihtiyacı her kg
canlı ağırlık için 21 mg olduğu belirlenmiştir.
Beyin sıvılarının normal basıncının Holstein buzağılarda muhafazası
için her kg karaciğerde 1.05 mg dan daha az vitamin A rezervi
olmamalıdır. Beyin sıvılarının basıncında linear bir artış söz konusu olup,
her kg karaciğer için 100 mg vitamin A rezervi ile beyin sıvılarında 195
mm ‘lik basınç oluşmaktadır.
Vitamin A’nın karaciğerde elde edilebilecek maksimum rezervi
bilinmemektedir. Fakat ortalama karaciğer rezervinin 742 mg/kg kadar
yükseldiği dokuz hayvanda belirlenmiştir.
13 haftalık yaşlarda besiye alınan buzağılarda tam yağlı sütle canlı
ağırlığın her kg’ı için 44 mg vitamin A günlük verilmesi ile karaciğerde
vitamin A rezervi 14.6 mg/kg olmuştur. Aşağıdaki eşitlikte plazma vitamin
A düzeyi ile karaciğer rezervleri ilişkilendirilebilmektedir.
Y = 9.08 X - 3.7
Formülde,
Y : plazma vitamin A düzeyi olup mg/100 ml
X : karaciğerin vitamin A konsantrasyonu mg/100 gr’dır.
Plazma vitamin A düzeyi 120 - 150 mg/l seviyelerine düştüğünde
hayvanlarda iştah azalmakta, 80 mg/l’nin altına düştüğünde gece körlüğü
görülmektedir.
Süt ikame yemleri ile yoğun olarak beslenen buzağılar 100, 150 ve
200 kg canlı ağırlıklar için sırasıyla 2.0, 2.5 ve 3.0 kg kurumadde
tüketirler. Burada her kg canlı ağırlık için minimum 30 mg vitamin A’ya
ihtiyaç duyulmaktadır. Rasyonda vitamin A konsantrasyonu yukarıdaki
sıra ile her kg kuru maddede 1500, 1800 ve 2000 mg olmalıdır.
İngiltere’de yapılan çalışmalarda önerilen, hayvanın günlük vitamin
A ihtiyacı karşılanabilmesinde her kg canlı ağırlık için 80 mg β karotin
veya 16 mg vitamin A’ verilmelidir.
Fazla vitamin A’nın buzağılara zararlı etkisi bulunmaktadır. Bazı
çalışmalar göstermiştirki 138 mg kadar vitamin A her kg canlı ağırlık için
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 113
verildiğinde plazma askorbik asit ve tokoferol seviyesi düşmektedir.
Halbuki 200 mg/kg’dan daha fazla vitamin A alındığında beyin sıvılarında
protein dağılımı değişmektedir.
Aynı şekilde 1327 mg/kg’dan daha yüksek vitamin A alındığında
kemiklerin mineralizasyonu değişmektedir. Canlı ağırlığın her kg’ı için
17000 µg’ın üzerinde vitamin A verildiğinde, hipervitaminoz A’nın klinik
belirtileri; anormal terleme, topallık ve mukozada kan birikmesi gibi
durumlar meydana gelmektedir.
Vitamin D
Kemiklerin kalsifikasyonu ve büyüme için buzağılarda Vitamin D’ye
ihtiyaç bulunmaktadır. İyi kaliteli güneşte kurutulmuş kaba yemler ve
hayvanların güneşte bulundurulmaları ile vücudun normal Vitamin D
ihtiyaçları karşılanmaktadır.
Vitamin D kemik büyümesindeki bozuklukla ilişkisinin yani sıra,
besleme bakımından da önemlidir. Büyüyen kemiğin normal
kalsifikasyonunda devamlı vitamin D’ye ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç miktarı
hayvanın türüne ve rasyondaki mineral ilişkilere göre değişir. Kalsiyum ve
fosfor elementleri arasındaki oran optimumun altında olduğu zaman
vitamin D’ye daha çok ihtiyaç artmaktadır. Fakat elementlerden birinin
önemli şekilde noksan olması halinde vitamin D bu eksikliği tek başına
gideremez ve yararlıda olmaz. Örneğin araştırmaları radyand enerji
formunda bol miktarda vitamin D sağlanmasına karşılık düşük fosfor ihtiva
eden rasyonlarla beslenen buzağılarda raşitizm meydana geldiği
belirlenmiştir.
Ergesterol vitamin D’nin bir prekursorudur. Güneşte kurutulmuş
kaba yemlerden ergesterol vitamin D2 (ergokalsiferol)’e dönüştürülürken,
güneş ışınlarının deride kolkalsiferole (vitamin D3) dönüştürüldüğü
belirlenmiştir.
Uygun kalsiyum ve fosfora karşılık vitamin D noksanlığı durumunda
genç hayvanlarda raşitizm görülmektedir. vitamin D noksanlıklarında
ayrıca iştah azalması, sindirim rahatsızlıkları ve tetani durumları
belirlenmiştir. Buzağılarda eklem katılaşması ve şişme, uzun kemiklerde
114 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
eğilme, tipik bir şekilde durgun yürüme kamburlanmış sırt görünümü
ilerleyen vitamin D eksikliğinin diğer semptomlarıdır (Resim 4.5.).
Resim 4.5. Buzağılarda Şiddetli Raşitizm.
Uygun vitamin D ve kalsiyuma karşılık fosforun eksikliğide
raşitizme neden olmaktadır. Rasyondaki vitamin D noksanlığında
buzağıların kalsiyum alımının artırılması, ancak uygun fosfor verilmesi ile
raşitizm görülmesi hafiflemektedir. Hypomagnesaemia oluşmadan önce
pre-ruminant buzağılara büyük miktarda Vitamin D verilirse kan
mağnezyum düzeyinin düşmesi önlenebilmektedir.
Vitamin D noksanlığı ile protein tutulması ve sindirilebilirliğinin
azalması yanında bazal metabolizma hızının arttığı görülmüştür. Yüksek
ağırlık artış oranı her kg canlı ağırlığın Vitamin D ihtiyacını
artırabilmektedir. Gebe ineklerde Vitamin D noksanlığı doğumda
buzağının kemik anormalliklerine sebeb olmaktadır. Vitamin A gibi
kolostrumun Vitamin D muhtevası doğum öncesi vitamin D ile yemlemeye
bağlı olarak değişmektedir. Buzağılamadan önce 8 haftalık dönemde
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 115
günlük 1 milyon İ.Ü. Vitamin D verilerek kolostrumdaki vitamin D
seviyesi 3 katına çıkarılabilmektedir. Fakat bu durum buzağının
karaciğerindeki rezervleri veya plazma değerini yükseltmektedir.
Vitamin D İhtiyaçları ve Toksisitesi
Bir internasyonal unite (İ.Ü.), vitamin D, 0.025 µg kristal vitamin D3
‘ün antiraşitik aktivitesine eşittir.
Pre-ruminant buzağılarda ilk çalışmalarda, kemik külünün
kompozisyonu, kanın kalsiyum ve fosfor düzeyinin korunmasında 0.8-1.0
İ.U (0.020-0.025 µg) vitamin D her kg vücut ağırlığı için Siyah Alacalarda
yeterli olduğu belirlenmiştir.
Son çalışmalarda pre-ruminant buzağılar ruminant buzağılardan daha
fazla vitamin D’ye ihtiyaç duydukları belirlenmiştir. 5-10 haftalık
yaşlardaki buzağılarda normal serum kalsiyumun muhafazasında her kg
vücut ağırlığı için 4.5-7.0 İ.U (0.11-0.18 µg) vitamin D verilmesi
önerilmektedir. Bunun yanında her kg vücut ağırlığı için 900 İ.U (22.5 µg)
gibi yüksek düzeyde vitamin D verilmesi ile kalsiyumun kullanılması çok
yükselmektedir. Bununla beraber buzağılara verilen süt ikame yemlerinin
her kg’ında 44 İ.U (1.1 µg) vitamin D bulundurularak buzağıların büyüme
oranında artış sağlanabilmektedir.
187 kg ağırlıktaki Holstein dişi danalarına en az 1.8-2.7 İ.U (0.050.07 µg) vitamin D değeri her kg vücut ağırlığı için verilmesi normal
büyüme için gereklidir. Preruminantlar gibi ruminant buzağılarda 340 kg
canlı ağırlığa kadar rasyonlarında 3500 İ.U (87.5 µg) vitamin D her kg
kuru madde için verildiğinde büyüme oranı 1.23 kg/gün olmuştur.
İngilterede son çalışmalarda buzağıların günlük vitamin D ihtiyaçları 4 İ.U.
(0.1 µg) her kg canlı ağırlık için önerilmektedir. Bu değer büyüyen
sığırlarda 2.5 İ.U (0.06 mg) gebe ineklerde 10 İ.U (0.25 µg) olarak
bildirilmektedir.
Genç buzağılarda yüksek düzeyde verilen vitamin D toksik etki
meydana getirmektedir. Böyle bir seviye günlük 1 milyon İ.U. (25 µg)
vitamin D3’tür.
116 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Vitamin E
Vitamin E’nin diğer besin maddeleri ile arasındaki ilişkiler kompleks
bir durum gösterir. Vitamin E ile selenyum, sülfür içeren amino asitler ve
bazı antioksidanlar arasında hassas bir denge bulunmaktadır. Diğer bir
nokta ise yüksek derecede doymamış yağların antagonistik etkisi ve
rasyondaki vitamin A seviyesidir.
Vitamin E noksanlığında kas distrofisi meydana gelmektedir. Bu
durum lokal olarak beyaz kas hastalığı olarakta isimlendirilmektedir
(Resim 4.6). Vitamin E noksanlık semptomları içerisinde kasların çok
zayıf olması, dengede bozukluk, yürürken arka bacaklarda çarpılma, genel
görünüşte zayıflık ve ayakta duramama sayılabilir. Nefes almada ve
yutmada zorluklar, ani veya gecikmeli ölümler görülebilmektedir.
Otopside kas dokuları koyu kırmızı ve grimsi beyaz, vücut yağında ise
hafifçe siyahlaşma meydana geldiği belirlenir.
Genellikle iyi kaliteli kaba yemler buzağıların vitamin E ihtiyaçlarını
karşılarlar. Vitamin E hububat danelerinde ve yeşil yemlerde bol miktarda
bulunmaktadır. Süt ve hayvansal ürünler düşük miktarda vitamin E ihtiva
etmektedirler. Yüksek düzeyde et üretimi çalışmalarında süt ikame
yemlerine vitamin E ilave edilmesi gereklidir, ilave edilecek vitamin E’nin
miktarı yemlerdeki yağın kalitesine göre değişmektedir. Yağda eriyebilen
A ve D vitaminleri gibi vitamin E’de doğum öncesi rasyona ilave edilerek
kolostrumdaki miktarları yükseltilebilmektedir.
Buzağılar annelerini emerek buyütüldüklerinde ve annelerinde
selenyum veya vitamin E noksanlığı bulunuyorsa nutritional myopaty’den
etkilenmektedirler. Ayrıca buzağılar süt ikame yemleri ile
büyütüldüklerinde ise büyük oranda yüksek dereceli doymamış yağ asitleri
rasyonda bulunması ve bunların antagonistik etkileri sonucu enzootik
nutritional myopaty dünyada selenyumca fakir topraklarda görülmektedir.
Hayvanlara küçük miktarlarda selenyum veya Vitamin E verilmesi ile bu
eksiklik önlenebilmektedir. Buzağıların Vitamin E ihtiyacı selenyumca
fakir topraklara veya yemlere bağlı olarak artmaktadır.
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 117
Resim 4.6. Beyaz Kas Hastalığı.
Bir international ünite vitamin E, 1 mg D, L-α-tokoferol asetata
eşittir. Çeşitli araştırmalarda vitamin E (mg α-tokoferol)’nin, buzağı
rasyonlarında yüksek derecede doymamış yağlara oranı; 1.3 ve 2.5 mg
arasında vitamin E her g linoleik asit için önerilmektedir.
Süt ikame yemleri % 20 civarında yağ ihtiva eder ve kuru maddenin
her kg’ı için 10-30 mg vitamin E katılması tavsiye edilir. Katılan yüksek
miktarda vitamin E buzağılarda Nutritional Myopaty’i önlemektedir.
Markalı olarak üretilen süt ikame yemleri % 13 domuzyağı ve % 6.5
kuyruk yağı içermektedir. İçerisinde % 20 yağ bulunan süt ikame
yemlerinin her kg kuru maddesine 20 mg vitamin E katılmalıdır. Süt ikame
yemlerinindeki bu yağın % 3.4’ü linoleik asittir. Yağın içinde % 8.4
seviyesine ulaşan linoleik asit infeksiyonlara hassasiyeti artırmaktadır.
Yüksek ısıyla muamele edilen sütlerde α-tokoferol muhtevası
etkilenmektedir. Ancak 72-78 ˚C’de yapılan pastorizasyonun olumsuz
etkisi olmamaktadır. 5 dk kadar kaynatılan sütteki vitaminlerin % 20’si
tahrip olmaktadır.
Rasyonda yüksek dereceli doymamış yağ asitleri kaynaklarının
bulunmaması halinde günlük 3 mg kadar toplam tokoferol genç
buzağılarda nutritional myopaty’nin başlamasını önlemeye yeterli olacağı
belirlenmiştir.
Düşük selenyumlu rasyonların buzağılara verilmesi durumunda
vitamin E ihtiyaçları canlı ağırlığın her kg için 0.7 - 0.9 mg’dır. Bu
118 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
değerler normal rasyonlarla beslenen buzağılarda 0.1-0.3 mg/kg canlı
ağırlık için vitamin E’dir.
Her ne kadar buzağıların süt ikame yemlerine bu vitaminler
genellikle ilave edilirsede pre-ruminant buzağılarda pratik şartlarda
noksanlıklar görülebilmektedir. B12 vitamini hariç 20 günlük buzağılarda
İtalyada B vitaminleri noksanlığı ileri sürülmektedir. Çizelge 4.16 ‘de tam
yağlı süt ve yağsız sütün vitamin içerikleri gösterilmiştir. Tam yağlı süt ve
yapılan pastörizasyonun hemen hemen hiç denecek şekilde vitaminlerinin
kaybına yol açmadığı yanlız Ca, vitamin C ve folik asitte % 10 kayıp söz
konusu olduğu belirlenmiştir. Kurutulmuş sütte ise kayıplar; % 10-15
seviyesinde Tiyamin % 15 Folik asit ve % 20-30 vitamin C olarak
belirlenmiştir. Kurutulmuş yağsız sütte ise tiyamin ve biyotinde % 10,
Folik asitte % 15, vitamin C de ise % 20 düzeyinde vitamin kayıpları
belirlenmiştir. Pastörize sütte, kurutulmuş sütle ve kurutulmuş yağsız sütte
yukarıda ifade edilen kayıpların dışında diğer vitaminlerde (vitamin A ve
D, Riboflavin, Nikotinik asit, vitamin B6, B12 ve Pantotenik asit) hemen
hemen hiç kayıp olmamaktadır.
B-Kompleks Vitaminleri
B-kompleks vitaminleri ve vitamin K’nın sentezi rumende
mikroorganizmalar tarafından yapılır. Dolayısıyla rumen tam fonksiyonel
hale geçtikten sonra rasyona bu vitaminlerin katılmasına gerek yoktur.
Bunun yanında buzağının ilk iki aylık yaş döneminde B vitaminlerinin
ideal sentezi yapılamamaktadır, bilhassa bu dönemde sütten tamamen
kesilip kuru yemlere geçilmiş olması önem taşımaktadır. Halbuki 2-14
haftalık yaşlarda buzağının sindirim sisteminde B vitaminleri muhtevası
bakımından fark bulunmamaktadır. Ancak 8 ile 32 günlük yaş döneminde
ise farklılık bulunmuştur. Hatta 2 haftalık yaşta sindirim sisteminde her
ünite kurumaddenin konsantrasyonu yemlerinkinden daha yüksek
olmaktadır. Vitamin B12 hariç vitaminlerin sentezinin derecesi rasyondaki
mevcut miktarına bağlıdır. Rasyonda uygun miktarda vitaminlerin
bulunması, vitamin sentezini azaltmakta fakat rasyonda optimumun altında
vitamin bulunduğunda belirgin bir vitamin sentezi görülmektedir.
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 119
Nikotinik asit, pantotenik asit, Biyotin, Folikasit kolin, K, B1, B2, B6
ve B12 vitaminleri rumenin gelişmesi ve mikrobiyal faaliyetin başlaması
ile sentez edilerek buzağıların ihtiyaçları karşılanmaktadır.
Çizelge 4.16. Kurutulmuş Süt Tozunun Kompozisyonu.
Tam Yağlı Süt
Yağsız Süt
Su (g/kg)
30
30
Protein (g/kg)
250
360
Yağ (g/kg)
275
10
Laktoz (g/kg)
375
505
9
13
Vitamin A (mg/kg)
2.7
0.1
Vitamin D (µg/kg)
1.7
0.1
Tiyamin (mg/kg)
3.0
4.5
Riboflavin (mg/kg)
13.8
18.3
5.7
8.1
Vitamin B6 (mg/kg)
3.1
4.4
Pantotenik asit (mg/kg)
24.5
35
Vitamin B12 (µg/kg)
25.0
35
Folik asit (mg/kg)
0.4
0.6
Biyotin (µg/kg)
170
248
Vitamin C (mg/kg)
120
170
Kalsiyum (g/kg)
Nikotinamik
(mg/kg)
asit
1mg vitamin D = 40 İ.U.
Bütün konsantre rasyonlarının rumendeki biyotin konsantrasyonunu
etkilemediği bildirilmektedir. Fakat, tiyamin, pantotenik asit, niasin ve
vitamin B12’nin rumendeki konsantrasyon miktarları artmıştır. Ayrıca
rumendeki riboflavin konsantrasyonu ise yüksek konsantre rasyonlar ve
120 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
öğütülmüş kaba yemlerle en yüksek düzeye çıkmaktadır. Rasyondaki ani
değişiklikler niasin ve piridoksin sentezini değiştirmektedir.
Patates nişastası içeren yarı sentetik rasyonlar ve üre, rumende
tiyamin ve riboflavin konsantrasyonunu düşürmektedir. Ancak rasyona
lisin ilavesi ile tiyamin konsantrasyonu düzelirken riboflavin
konsantrasyonu yükselmemektedir. Rasyona nişasta yerine sükroz
konulduğunda riboflavinin stimulatör etkisi tespit edilmektedir.
Pre-ruminant buzağılarda kullanılan rasyonlardaki bozuşmalar
sonucu, riboflavin, tiyamin pyridoksin ve vitamin B12’ye ihtiyaç
duyulmaktadır. Çizelge 4.17 ‘da yeni doğan buzağıların karacierlerindeki
B vitaminleri muhtevaları verilmiştir.
Çizelge 4.17. Yeni Doğan Buzağıların Karaciğerlerinde B Vitaminleri Muhtevası.
Karaciğer mg/kg
Değişim sınırları
0.095
0.08-0.12
Folik asit
0.7
0.3-0.9
Nikotinamik asit
74
54-86
Pantotenik asit
18
16-22
Riboflavin
9
8-10
1.2
1.0-1.3
1.9
1.8-2.0
0.25
0.15-0.36
Biyotin
Tiyamin
Vitamin
(pyridoksin)
Vitamin B12
B6
Tiyamin
Uzun yıllardan beri pre-ruminant buzağıların tiyamine ihtiyacı
olduğu bilinmektedir. Buzağılardaki tiyamin eksikliği zayıflık, bacaklarda
koordinasyon eksikliği, başın geri dönmesi ve konvülziyonlar (çırpınma)
olarak görülmektedir. Yetersiz rasyonlarla beslenen buzağılarda 7-10 gün
sonra görülen diğer semptomlar, iştahsızlık, diyare ve dehidrasyon sonucu
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 121
ölümdür. Pre-ruminant Holstein buzağıların rasyonlarında tiyamin
çıkarıldıktan sonra eksiklik semptomları 24-25 saat içerisinde meydana
çıkar. Semptomlardaki görülme idrardaki tiyamin ekstresyonunun 0.05
mg/gün değerinin altına düşmesinden sonradır.
Bu noktadan itibaren hayvanda iştahsızlık, kalpde ritim bozukluğu,
solunum anormalliği, aşırı, gözyaşı salgısı ve dişlerin gıcırdatılması
görülmektedir. Kanda pruvate ve laktat düzeyi sırasıyla 10 ve 150 mg/l dan
50 ve 1000 mg/l seviyesine yükselmektedir. İdrarda pruvate eksresyonu 15
mg/günden 50 mg/gün ve daha yukarı çıkmaktadır. Kanda hemoglobin ve
hemotokrit değerleri sırasıyla % 16 ve %22 ‘ye düşmektedir.
Buzağılarda
tiyamin
noksanlığının
bazı
semptomları
hypomagnesaemia ile benzerlik göstermektedir. Buzağılarda ilk belirtiler
iştahsızlık, bunu körlük, sendeleme ve tetani spazmları takip etmektedir.
12-72 saat içinde buzağıda çökme, kulaklarda düşme görülür. Kulak ve göz
kaslarında seğirmeler, dişlerde gıcırdatmalar ve iniltiler yanında
kahverengi diyare belirlenmektedir. Genellikle buzağı 3-6 gün içinde
ölmektedir. Böyle buzağılarda başlıca lezyonlar, beynin her iki yarı
küresindede nekrotik bölgeler bulunmaktadır.
Tiyamin enjeksiyonu erken dönemlerde yapıldığında tedavi söz
konusu olabilmektedir. Bu durumdaki hayvanların rumenlerinde tiyamin
sentezi yapılmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca tiyamin eksikliğinde serum
potasyum değeri 4.8 mM ‘dan 3.7 mM değerine düşmekte ve tuz
zehirlenmesi semptomlarına benzer semptomlar görülmektedir.
Tiyamin eksikliği görülen buzağıların rumenlerinde tiyaminaz
enziminin bulunduğu belirlenmiştir. Bunun bakteriyal orijinli olduğu
sanılmaktadır.
Riboflavin
Buzağılarda 8 haftalık yaşa kadar her kg canlı ağırlık için 35-45 µg
arasında Riboflavine ihtiyaç bulunmaktadır. B vitaminleri noksanlıklarında
genellikle iştahsızlık meydana gelmektedir. Riboflavin noksanlığında
ayrıca aşırı gözyaşı salgısı, aşırı salya ve ishal görülür. Ağır kenarlarında
yaralar, kıl dökülmeleride noksanlık arazları olarak görülür. Noksanlık
görülen buzağılarda idrar ekstresyonunda riboflavin yalnızca 0.01 mg/l
122 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
olup, normal buzağılarda bu değer 1.0 mg/l’dir. Riboflavince eksik
rasyonlarla beslenen buzağılarda 6 hafta sonrasında ölüm görülmektedir.
ABD’de saf rasyonlar kullanılarak yapılan çalışmalarda Holstein
buzağılarında verilen kuru maddenin her kg’ında 1 mg riboflavine ihtiyaç
olduğu belirlenmiştir. Bu değer her kg canlı ağırlık için 14 µg riboflavine
eşittir. İngilterede yapılan çalışmalarda Shorthorn ve Friesian buzağıların
ihtiyaçlarının her kg canlı ağırlık için 22 µg dan daha fazla olmaması ileri
sürülmektedir.
Vitamin B6 (Pyridoksin)
Bu vitaminin genç buzağılar için esansiyel olduğu ileri
sürülmektedir. Eksikliğinde iştahsızlık, ishal ve hastalık nöbeti görülür, 3-4
haftalık yaşlarda buzağılarda ölümle sonuçlanır. Fakat bazı buzağılar kesin
semptomlar göstermeden 4 aylık yaşa kadar zayıf bir şekilde büyürler.
Ölüm sonrası bulgular, lenf yumrularında iltihaplanmalar ve bağırsaklarda
iltihaplanmalar görülmüştür.
Süt ikame yemlerine piridoksin ilavesinde; her kg kuru madde için
1.87 mg piridoksin, pre-ruminant buzağılarda ağırlık artışını
etkilememiştir. Ancak bu düzeyin uygun olduğu ifade edilmiştir.
Pantotenik Asit
Pantotenikasit buzağılar için esansiyeldir. Eksikliğinde ishal,
büyümede durma, bacaklarda zayıflık ve ayakta duramama gibi
semptomlar görülmektedir. 65 den 140 kg’a kadar canlı ağırlıktaki et için
yetiştirilen buzağılarda pantotenik asit ihtiyacı; her kg kurumaddesinde 17
mg pantotenik asit ihtiva eden süt ikame yemine 4, 8 veya 28 mg (kg
kurumadde için) pantotenik asit ilave edilmiştir. Bu ilavelerin buzağılarda
ağırlık artışı ve yemden yararlanmayı etkilemediği ancak yüksek
seviyedeki ilavenin kanda pantotenik asit düzeyini yükselttiği
belirlenmiştir. Ayrıca bütün ilave düzeylerinin serum glutamik oksalasetik
transaminaz aktivitesini çoğalttığı bulunmuştur.
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 123
Vitamin B12
Rumende üretilen B12 vitamini miktarı ile rumendeki fermentasyonun
yoğunluğu arasında doğrudan ilişki olduğu ileri sürülmektedir. Hayvanın
yaşı ile beraber rumendeki vitamin B12’nin konsantrasyonunun azaldığı
belirtilmektedir.
Kobalt eksikliği sonucu olarak ruminant buzağılarda B12 vitamini
eksikliği meydana gelebilmektedir. Pre-ruminant buzağılara her kg canlı
ağırlık için oral olarak 0.20 ve 0.28 µg vitamin B12’nin verilmesi, bu
hayvanlardaki yalnızca eksikliği giderdiği ifade edilmektedir.
Buzağılarda Vitamin B12 ihtiyacının her kg kurumadde için 20-40 µg
veya her kg canlı ağırlık için 0.5-1.0 µg olduğu bildirilmektedir. Sütte
bulunan vitamin B12 miktarı 2.1 µg/kg kadar düşük seviyede olup, eğer
buzağılara verilen sıvı rasyonlar sınırlandırılırsa bu vitaminin eksikliği
ortaya çıkmaktadır. Vitamin B12’nin eksiklik belirtileri çok açık değildir.
Et üretimi için yetiştirilen ve ortalama günlük 1 kg canlı ağırlık artışı
sağlayan buzağılara her kg canlı ağırlık için günlük 0.54 µg Vitamin
B12’nin verilmesinin hayvanlarda bu vitaminin noksanlıklarına yol açtığı
belirlenmiştir. Tedbir olarak et için yetiştirilen buzağıların süt ikame
yemlerinin her kg kurumaddesine 20 µg vitamin B12 katılması
önerilmektedir.
Vitamin C
Vitamin C vücut dokularında sentez edilmektedir. Fakat genç
buzağılarda göbek enfeksiyonu ve pnemoninin kontrolü için buzağılara
ilave vitamin C verilmesi önerilmektedir. Bağırsak enfeksiyonu görülen
buzağıların kanında sağlıklı buzağılara göre daha az vitamin C bulunduğu
gösterilmiştir. Ancak bu durum kötü absorbsiyon sonucuda olabilir.
124 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Çizelge 4.18. Kurutulmuş Peynir Suyunun Kompozisyonu.
Besin Maddeleri
Su
Protein
Yağ
Laktoz
Kül
Tiyamin
Riboflavin
Nikotinik Asit
Pyridoksin (Vit.B6)
Pantotenik Asit
Vitamin C
Vitamin B12
Folik Asit
Biyotin
g/kg
50
125
10
710
85
mg/kg
4
12
10
3
49
150
µg/kg
45
750
200
Taze tam yağlı süt verilen buzağılarda % 2 yağlı pastörize edilmiş ve
günlük 40 mg askorbik asit ilave edilmiş süt ile beslenen buzağıların
kanlarındaki askorbik asit düzeylerinde farklılık bulunmamıştır.
Buzağıların günlük 200 mg askorbik asit verildiğinde kandaki düzeyi
değişmemiştir. Ancak idrarla atılan askorbik asit düzeyi aşırı artmıştır.
Bununla beraber askorbik asitin miktarı adrenal bezlerinde ve karaciğerde
yükselmiştir. Bilhassa bu durum iz miktarda askorbik asit bulunan süt
ikame yemleri ile beslenen buzağılarla mukayese edildiğinde açıkça
görülmüştür.
Suda eriyebilen vitaminlerin buzağı ağırlıklarına göre ihtiyaçları
Çizelge 4.17 ‘de verilmiştir. Bu Çizelge incelendiğinde en düşük ihtiyacın
vitamin B12’ye olduğu görülmektedir. Çizelge 4.18 ’de ise peynir altı
suyunun kompozisyonu verilmiştir. Böyle ürünlere yağ ilavesi ile
buzağıların başarı ile yetiştirilebileceği bildirilmektedir.
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 125
4.5. Buzağıların Su İhtiyaçları
Buzağılar dördüncü haftaya kadar su ihtiyaçlarını sıvı yiyeceklerle
rahatlıkla karşılaşabilirler. Ancak yinede 2. haftadan itibaren buzağıların
önlerinde devamlı temiz su bulundurulmalıdır. Su ihtiyacında çevre
sıcaklığı önemlidir. Yüksek çevre sıcaklığında içme suyu serin olmalıdır.
Düşük çevre sıcaklığında ise içme suyunun soğuk olmamasına dikkat
edilmelidir. Vücut ısısının düzenlenmesinde su sıcaklığının büyük önemi
vardır. Su tüketimi bakımından çevre sıcaklığının önemi deri ve akciğer
yoluyla ısı kaybının artmasından dolayıdır. Buzağılarda 4-8 haftalık
yaşlarda günlük su ihtiyacı 4-7 litre iken, 8-10 haftalık yaşlarda 7-18 litre
olarak değişebilmektedir.
Esasen sığırların su ihtiyaçları hayvanın yaşı, verimi ve çevre sıcaklığı
ile yakından ilişkilidir.
Hayvanlara içirilecek suyun özellikleri,
a. Hayvanlara içirilecek su, taze ve serin(8-14 0C) olmalıdır. Bu
değerlerden yukarı sıcaklıklardaki suların lezzetsiz ve içerisindeki hava
miktarinın az olması dolayısıyla sindirimi zordur. Ayrıca daha aşağı
sıcaklıklarda olan sular ise bilhassa kışın aç karnına içildiğinde sancı
yapmaktadır.
b. İçirilecek su berrak olmalıdır, patojen mikroorganizmalar, parazit
yumurtası ve larvası bulunmamalıdır.
c. Hayvanlara içirilecek su kokusuz olmalı ve organik madde ihtiva
etmemelidir.
d. İçirilecek su hafif olmalıdır. Yani su havalandırılmış olmalı,
içerisinde yeterli seviyede erimiş gazlar bulunmalıdır. Suyun litresinde 1530 cm3 erimiş gaz bulunur. Bu gazın % 26-36 ‘sı oksijen, geri kalanı ise
CO2 ve azot gazlarından oluşur. Oksijen ve CO2 suya lezzet verir ve
sindirimi kolaylaştırır.
e. İçirilecek suların mineral maddelerden(silisyum, alüminyum, demir,
iyot, brom ve kireç) ileri gelen özel bir tadı olmalıdır. Bütün bu mineral
maddelerin litrede 10-30 santigram arasında olması en uygunudur.
126 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
f. Suların sertliği az olmalıdır. Çok kireçli sularda karbonat oranının
yüksek oluşu sindirimi zorlaştırır. Ayrıca kireçli sularda sülfat oranının
yüksek oluşuda sindirim kanalındaki mukozayı tahrip eder.
İçme suyu çeşitleri, Suların kontrol ve muayenesi
Hayvanların su ihtiyacı kuyu, kaynak, göl, yağmur suyu, çay, dere,
ırmak ve çeşme gibi değişik kaynaklardan karşılanabilir.
Yer altı sularına kanal açılarak oluşturulan kuyuların suları genelde acı
olacağı gibi, lağım sızıntılarının karışma ihtimali ve mikropların yeterince
flitre edilememesi şüphesi her zaman bulunur.
Suların fiziki muayenesinde koku, lezzet, renk ve berraklık durumu
incelenir. Bilhassa kuyu sularında bu yönden inceleme yaparken önce kuyu
suyuna çevreden kirli su karışıp karışmadığı, etrafında sağlığa zararlı
olabilecek gübrelik, ahır ve tuvalet bulunup bulunmadığı kontrol
edilmelidir.
Suların bakteriyolojik muayenesi hayvan ve insan sağlığı yönünden
daha önemlidir. Çünkü tifo, paratifo, dizanteri ve kolera gibi hastalık
etkenleri içme sularından kaynaklanmaktadır. Bakteriyolojik muayene için
sudan uygun bir şekilde numune alınarak laboratuarda testler yapılması
gerekir.
Buzağıların Besin Madde İhtiyaçları - 127
Çizelge 4.19. % 80 Yağsız Süt İçeren Süt İkame Yemlerinden Buzağıların Ad-libitum
Olarak Yemlenmesinde Vücuda Alınan Suda Eriyebilen
Vitaminlerin
Miktarları.
Buzağının
Ağırlığı (kg)
50
100
150
200
Buzağının
Ağırlığı (kg)
50
100
150
200
Kurumadde
Tüketimi(kg/gün)
1.0
2.0
2.5
3.0
Pantotenik Asit
mg
28.0
56.0
70.0
84.0
µg(a)
560
560
467
420
Buzağının
Ağırlığı (kg)
Kurumadde
Tüketimi (kg/gün)
50
100
150
200
Buzağının
Ağırlığı (kg)
1.0
2.0
2.5
3.0
Kurumadde
Tüketimi (kg/gün)
50
100
150
200
1.0
2.0
2.5
3.0
Tiyamin
Riboflavin
mg
µg(a)
3.6
72
7.2
72
9.0
60
10.8
54
Vitamin B12
mg
µg(a)
14.6
292
29.3
293
36.6
244
43.9
220
Folik Asit
mg
28
56
70
84
mg
445
890
1.112
1.334
µg(a)
0.56
0.56
0.47
0.44
µg(a)
8.9
8.9
7.4
6.7
Nicotinik Asit
Vitamin B6
mg
µg(a)
6.5
130
13.0
130
16.2
108
19.4
97
Biyotin
mg
µg(a)
3.5
70
7.0
70
8.8
50
10.6
53
Vitamin C
mg
198
397
496
595
mg
136
272
340
408
µg(a)
4.0
4.0
3.3
3.0
µg(a)
2.7
2.7
2.3
2.0
BEŞİNCİ BÖLÜM
5. BUZAĞILARIN YEMLENMESİ
Buzağıların hayatlarının en kritik devresi doğumdan sonraki ilk üç
haftadır. Dolayısıyla doğumdan sonra buzağılar en az üç hafta süt veya süt
ikame yemi ile beslenmelidir.
Yemleme programının tipi, sütün fiyatı, süt ikame yeminin fiyatı,
hayvanın fiziksel görünüş isteği, semirtme durumu, ağırlık artış isteği ve
yetiştiricinin yemlemedeki bilgi ve hüneri gibi faktörlere göre ayarlanır.
Genç yaşta satış için yetiştirilen buzağıların yemleme programı, sürü
için düve yetiştirmedeki yemleme programından çok farklıdır. Sütten
kesimden sonra satış için buzağı yetiştirmede buzağıların semirtilmesi ve
daha iyi bir fiziksel görünüşe sahip olması gerekir.
Sürü için düve yetiştirmede uygulanacak yemleme programında
aşağıdaki hususlar üzerinde durulmalıdır.
a. Buzağıların canlı ve sağlıklı tutulması,
b. Yetiştirilen buzağıların 15 aylık yaşta kendi ırkının büyüklüğünün
%70’ine ulaşması,
c. Yetiştirilen buzağıların görünüşlerinin tatminkar olmasıdır.
5.1. Süt İle Yemleme Programları
5.1.1. Kolostrum İle Yemleme
Ağız sütünün buzağılar için ne kadar çok önemli olduğu daha önce
açıklanmıştır. Ağız sütü yalnızca fizyolojik olarak değil aynı zamanda
ekonomik nedenlerle de büyük önem taşımaktadır. Çünkü kolostrum süt
endüstrisinde işlenmeye de uygun değildir.
Buzağılara kolostrum genellikle doğumdan sonra en az 2-3 gün
verilmelidir. Buzağıların anasının yanında 3 gün süreyle kalarak yeteri
kadar ağız sütü alması sağlanmalıdır.
Eğer buzağılar 24-48 saat içerisinde analarından ayrılacak ise
kolostrum kova ile içirilmelidir. Buzağı anası ile beraber bulundurulacak
130 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
ise aşırı ağız sütü tüketimi önlenmelidir. Buzağının ihtiyacından fazla olan
kolostrum makina veya elle sağılarak diğer buzağıların yemlenmesinde
kullanılabilir. Ancak yaşlı buzağılara ilk gün sağılan kolostrum
sulandırılarak verilmelidir. Çünkü kolostrum besin maddeleri yönünden
sütün iki katı kadar zengindir. İkinci ve üçüncü günü kolostrum yaşlı
buzağılara sulandırılmadan verilebilir.
Buzağılara verilecek ağız sütünün sıcaklığı da çok önemlidir. Bunun
vücut sıcaklığında olmasına dikkat edilmelidir. Çünkü süt sindirilmeden
önce abomasumda pıhtılaşır. Burada süt proteinlerinin pıhtılaşabilmesi için
uygun bir sıcaklık ortamına ihtiyaç vardır. Süt, 37 ˚C tüketildiğinde 4
dakikada, 35 ˚C de 5 dk’da, 30 ˚C’de 8 dk’da, 25 ˚C’de 12 dk; 20 ˚C’de 34
dk ve 15 ˚C’de 346 dakikada pıhtılaşabilmektedir.
Doğumdan sonra ağız sütünden kaynaklanan ishal ile buzağının fötal
dönemde aldığı besin maddelerinden arta kalan kısımlar (Mekoniyum)
temizlenir. Mekoniyum bağırsak villuslarını kaplayan ve sindirimi önleyen
bir maddedir. Mekoniyumun dışarı atılmasından sonra yiyeceklerin normal
sindirimi başlamaktadır. Ancak buzağının ihtiyaç duyduğundan fazla ağız
sütünün içirilmesi doğru değildir (Çizelge 5.1).
Çizelge 5.1. Buzağıya Verilecek Ağız Sütü ve Günlük Öğün Sayısı.
Buzağının Yaşı
(Gün)
1 Öğün Verilecek Süt
Miktarı (Litre)
Günlük Öğün Sayısı
1
0.75-1.0
4-3
2-3
1.0-1.5
3
Buzağının ihtiyacından fazla verilecek ağız sütü bağırsak sıvısını
seyrelterek, bu sıvının koli bakterileri üzerine olan öldürücü etkisini azaltır.
Böylece koli bakterileri bağırsak duvarını tahrip ederek iltihaplanmalara
sebep olur ve buzağı dizanterisi görülür.
Buzağıların Yemlenmesi - 131
5.1.2. Yağlı Süt İle Yemleme
Besleme fizyolojisinde kesinlikle en iyi buzağı içeceği tam yağlı
süttür. En güvenilir yetiştirme metoduda tam yağlı süt ile buzağıların
büyütülmesidir. Ancak yağlı sütün piyasada yüksek fiyat bulması
durumunda, yağlı süt buzağılar için çok pahalı bir yiyecek halini
almaktadır. Sütün bol ve fiyatının düşük olduğu zamanlarda herhangi bir
riske girmeden buzağıların büyütülmesinde tam yağlı süt kullanılır.
Süt ile yemleme döneminde buzağılarına verilecek süt miktarı,
buzağıların doğum ağırlıkları ve haftalık yaşlarına göre düzenlenir. Buna
göre çok değişik sütle yemleme programları geliştirilmiştir. Bu
programlarla ilgili bazı örnekler Çizelge 5.2., 5.3. ve 5.4 ‘de sunulmuştur.
Çizelge 5.2. Buzağılar İçin Örnek Yemleme Proğramları.
Beslenme
Doğum
Sınıfları
Ağırlıkları
Haftalar
1
2
3
Toplam
4
5
Süt (kg)
Günlük Süt Miktarları (kg)
1
23-28
2.3
2.5
2.7
2.3
1.8
81
2
29-33
2.5
2.7
3.2
2.7
1.8
90
3
34-37
2.7
3.2
3.6
3.2
1.8
102
4
38-42
3.2
3.6
4.1
3.6
2.3
117
5
43-47
3.6
4.1
4.5
3.6
2.3
127
6
47-51
4.1
4.5
5.0
4.1
2.3
140
7
51’den üyük
4.5
5.0
5.4
4.5
2.3
152
Çizelge 5.2 ‘de ifade edilen besleme programında buzağılar küçük,
orta ve büyük şeklinde sınıflandırılarak sırasıyla 2., 4. ve 6. besleme
sınıflarındaki programlar uygulanabilir. Çizelge 5.3 ‘de doğum ağırlığı ve
haftalık yaşlarına göre farklı miktarlarda süt verilerek değişik sürelerde
sütten kesim söz konusudur. Çizelge 5.4 ‘de ise haftalık yaşa göre ve öğün
sayısına göre verilecek süt miktarları gösterilmiştir.
132 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Sunulan bu tablolardan anlaşılacağı üzere buzağılar için çok farklı
büyütme programları uygulanabilmektedir.
Çizelge 5.3. Buzağılar İçin Örnek Yemleme Programları.
Buzağının
Yaşı
Doğum Ağırlığı 36 kg’dan yüksek
Doğum Ağırlığı 36 kg’dan
düşük
Günlük Süt Miktarları (kg)
1-3 gün
Kolostrum
4-7 gün
3.6
3.6
3.2
3.6
2.3
2.3
2.3
2. Hafta
4.1
4.1
3.2
3.6
2.7
2.7
2.3
3. Hafta
4.5
4.5
3.2
3.6
3.2
3.2
2.3
4. Hafta
4.1
3.2
3.2
-
3.2
3.2
2.3
5. Hafta
3.2
2.3
-
-
2.7
2.3
1.8
6. Hafta
2.7
-
-
-
2.7
2.3
1.8
7. Hafta
1.8
-
-
-
2.3
1.4
-
8. Hafta
-
-
-
-
1.8
-
-
9. Hafta
-
-
-
-
1.4
-
-
10. Hafta
-
-
-
-
1.4
-
-
Toplam (kg)
158
113
79
73
158
122
82
Çizelge 5.4. Buzağıların Süt İle Yemleme Programı.
Buzağının
Yaşı (Hafta)
1
2
3
4
5
6
7
8
Toplam (kg)
Verilecek Süt
Miktarı
(kg/gün)
2.0-4.0
2.5-5.0
3.0-5.5
3.5-6.0
4.0-7.0
4.5-8.0
4.5-8.0
4.5-8.0
199.5-360.5
Verilen Sütün
Canlı Ağırlığa
Oranı
10
8-9
8
8
7-8
7
6-7
6-7
Günlük
Öğün Sayısı
4
3
3-2
3-2
3-2
3-2
3-2
3-2
Her Ögün
Verilecek Süt
(kg)
0.5-1.0
1.0-1.5
1.0-2.0
1.5-2.5
1.5-2.5
2.0-3.0
2.0-3.0
2.0-3.0
Buzağıların Yemlenmesi - 133
Çizelge 5.5. Buzağıların Süt İle Yemlemesinde Geliştirilen Ekonomik Program.
Buzağının
Yaşı
Verilecek Sütün Doğum
Ağırlığına Oranı (%)
Günlük Öğün
Sayısı
Süt Sıcaklığı (˚C)
1-3. gün
Kolostrum
1. Hafta
8
1
30-35
2. Hafta
8
1
25
3. Hafta
8
1
20
4. Hafta
8
1
20
5. Hafta
8
1
20
Buzağı Anasından Emer
Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Araştırma ve Uygulama
Çiftliğinde bulunan buzağı ünitesinde buzağılara süt içme döneminde
içirilecek toplam süt miktarları, buzağıların haftalık yaş olarak sütten
kesim süreleri, buzağılara içirilecek sütün doğum ağırlığına oranı, günlük
öğün sayısı ve süt sıcaklığı üzerinde yapılan çalışmalar ile buzağıların daha
ekonomik olarak büyütülmeleri açısından işletmemizde değişik programlar
geliştirilmiştir (Çizelge 5.5).
Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Araştırma ve Uygulama
Çiftliğinde yapılan araştırmalarda, buzağıların 4 haftadan 10 haftaya kadar
sütten kesim süreleri, % 7’den % 10’a kadar verilecek sütün doğum
ağırlığına oranları, günlük olarak 1 ve 2 öğün yemleme ve sütün 30-35 ˚C
gibi sıcak ile 20-25 ˚C ılık olması şeklinde yapılan araştırmalar sonucu
işgücünden, zamandan ve enerjiden en fazla tasarrufu sağlayarak
buzağıların tatminkar büyümeleri gerçekleştirilmiştir.
Yukarıda verilen tablolardaki farklı programların uygulanması
sonucu buzağıların 4-6 aylık yaşlarda birbirlerinden ayrılamayacak bir
duruma geldikleri araştırmalarla belirlenmiştir. Buzağıların erken sütten
kesilmesinde sütten ve işgücünden tasarrufun yanında süte nazaran son
derece ucuz olan kuru yemlerle beslenen buzağılar bakteriyal
enfeksiyonlara ve diğer hastalıklara daha az hassas bir durum
göstermektedirler. Erken sütten kesim programlarında dikkat edilmesi
gereken önemli bir nokta buzağıların günlük 500 gr kadar buzağı başlatma
134 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
yemi tüketebilmeleri durumunda sütten kesilmeleridir. Bu durumda bazı
hayvanlar özellikle zayıf doğan buzağılar biraz daha uzun süre süt ile
yemlenebilirler.
Süt ile yemleme programlarında genellikle günlük verilecek toplam
süt miktarı, günde 2 defa ve iki eşit miktara bölünerek verilir. Ancak
1960’dan beri yapılan araştırmalar, günde bir defa sütle yemlenen
buzağılar, günde iki defa sütle yemlenen buzağılar ile aynı fiziksel
görünüşe sahip olmuş ve aynı ölçüde büyüme göstermişlerdir. Yemleme
programlarındaki süt miktarının günde bir defada buzağıya içirilmesi,
buzağıların sağlık ve ağırlık artışlarına hiçbir zararlı etki yapmamıştır.
Ancak günde bir defa yemlenen buzağılarda daha dikkatli olunmalıdır.
Günde bir defa yemlenen buzağılarda iç gücünden büyük ölçüde tasarruf
sağlanmaktadır.
Buzağılara verilecek sütün verilme şeklinde ve ısıtılmasında
gösterilecek ihtimamın, hayvanların sağlıklı büyümesinde önemli etkisi
olmaktadır.
5.1.3. Yağsız Süt İle Yemleme
Buzağıların günlük besin madde ihtiyaçlarının karşılanmasında her
zaman yağlı süt kullanılması arzulanır. Ancak bazı işletme veya bölgelerde
gerek ekonomik şartlar ve gerekse elde edilen ürünlerden geriye kalan
besleme değeri olan artıkların kullanılması gerekli olmaktadır. Bu konuda
en çok yararlanılan bir yem olan sütün en değerli olan yağı alındıktan sonra
geriye kalan yağsız süt söz konusudur.
Yağsız sütün devreye girmesi ile yeni besleme planları
oluşturulmuştur. Bu planlarda yeni doğan buzağıların ilk 3-4 hafta yağlı süt
ile büyütülmesi ve tedrici olarak yağsız süte tamamen geçilmesi sağlanır.
Buzağılara ilk haftadan itibaren yağlı süte ilaveten artan oranlarda yağsız
süt verilebileceği gibi, yağsız süte daha sonraki haftalarda başlanabilir.
Yağsız süt ile yemleme programlarında 2. haftadan itibaren buzağı
başlatma yemi ve kaliteli kuru ot ad-libitum olarak verilen buzağıların
büyütülmesi 15-16 haftalık yaşa kadar yağsız süt verilmesine devam
edilebilir.
Buzağıların Yemlenmesi - 135
5.2. Süt İkame Yemi ile Yemleme
Kârlı bir sığırcılık yapmak için işletmede elde edilen ürünlerin en iyi
şekilde değerlendirilme yolları aranmalıdır. İşletmelerin kârına büyük
ölçüde etki eden ve sürünün devamlılığını sağlayan buzağıların
büyütülmesi çok önemli bir konudur. Değişik işletmelerde amaca ulaşmak
için çeşitli yöntemler veya bunların kombinasyonları uygulanmaktadır.
Sütün sınırlı üretilmesi ve bilhassa pahalı bir besin maddesi dolayısıyla bir
çok ülkede buzağılar süt yerine çok az süt ikame yemi ile beslenerek sütten
kesilmektedir.
Sığır populasyonumuz içerisinde damızlık inek oranı % 53’tür. Bu
ineklerden elde edilen buzağı oranı ise % 67 gibi bir değerle çok düşük
düzeyde olup, buna göre ülkemizde her yıl yaklaşık 5 milyonun üzerinde
buzağı doğmaktadır. Şayet bir buzağıya sütten kesime kadar ortalama 160
kg süt içirildiği kabul edilirse yılda 900 bin ton kadar süt buzağılarda
kullanılmaktadır. Şayet elde edilen buzağıları iyi kaliteli süt ikame yemi ile
beslediğimiz taktirde sütten kesime kadar her bir hayvan için 11.4 kg
civarında yem sarfedilecektir. Dolayısıyla yılda yaklaşık 65 bin ton süt
ikame yemi kullanılarak, üretilen süt miktarında 900 bin ton yıllık artış bu
yolla sağlanacaktır. Ayrıca süt ikame yemi ile beslemede daha dikkatli
davranılması ve yakın takip gerektiğinden buzağı kayıpları büyük oranda
azaltılabilecektir.
5.2.1. Süt İkame Yemlerinin Özellikleri
a. Yağın Kaynakları
Süt ikame yemlerinde ilk olarak mısır, soya ve pamuk tohumu yağı
kullanılmış ancak buzağıların büyüme oranlarının zayıf olduğu
görülmüştür. Fakat don yağı veya domuz yağı kullanıldığında tam süt
alanlardan biraz düşük bir büyüme sağlanmıştır. Genellikle hidrojenize
edilmemiş mısır, soya ve pamuk tohumu yağı buzağılarda düşük büyüme
ve yüksek oranda diyareye sebeb olmaktadır. Bu yağlar hidrojenize
edilerek kullanıldığında tam sütle beslenen buzağılara benzer bir ağırlık
artışı görülmüştür. Süt ikame yemlerinde değişik margarin yağlarıda
kullanılabilmektedir. Hidrojenije edilmiş balık yağları, sertleştirilmiş keten
136 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
tohumu yağı ve ayçiçeği yağı süt ikame yemlerinde başarılı bir şekilde
kullanılmıştır. Kolza tohumu yağının (% 27 erusit asit içeren)
sindirilebilirliği % 50’dir ve buzağılarda yüksek oranda diyareye sebep
olmaktadır.
Don yağı çoğu kez en ucuz yağ kaynağı olmakla beraber
sindirilebilirliği tereyağından daha düşüktür (Çizelge 5.6). Bu durum
trigliseridlerde palmitik ve stearik asitlerin bağlanma şekli ile ilgili olduğu
gösterilmiştir. Don yağının sindirilebilirliği çeşitli muamelelerle
(İnteresterifikasyon) % 88.7’den % 93.1’e kadar artırılmış ayrıca bütürik
asitle muamele edilmesi ile % 94.7’ye çıkarılmıştır. Süt ikame yemine
kolesterol ilavesiyle canlı ağırlık artışı artmakta ve dokularda kolesterol
düzeyi yükselmektedir.
b. Yağın Düzeyi
Yağın düzeyi süt ikame yemi içindeki yağın sindirilebilirliğine
bağlıdır. Süt ikame yemlerinde rasyon kuru maddesinin % 15-25’i kadar
don yağının katılması optimum yağ düzeyidir. Kuru maddenin % 25’inden
fazla don yağı katılması ile büyüme ve ağırlık artışı yavaşlamakta,
sindirilebilirlik azalmakta ve tüylenme bozulmaktadır. Bu durumlar
bilhassa 2 haftalık yaşın altındaki buzağılarda daha belirgindir. Dana eti
üretimi için yetiştirilen buzağılarda rasyon kuru maddesinin % 20’si kadar
margarin yağının katılması optimum yağ düzeyidir. Yüksek yağ düzeyi
karkastaki yağlanmayı artırmaktadır. Tam yağlı süt veya süt ikame
yemindeki yağ düzeyi preruminant buzağılarda yemin mideden geçiş hızını
etkilememiştir.
c. Yağın Katılması
Süt ikame yemine yağ, ya yağsız süt ile emülsüfiye edilerek veya
emülsüfiye edici bir maddenin (çoğunlukla soya lesitini) yardımı ile
yahutta her ikisinin birlikte uygulanmasıyla karıştırılır. Kullanılan yağın
sindirilebilirliği düşük olmadığı sürece homojenize edilmiş bir süt ikame
yemine emülsüfiye edici herhangi bir unsurun katılmasına gerek yoktur.
Buzağıların Yemlenmesi - 137
Çizelge 5.6. Süt İkame Yemlerinde Kuru Maddenin % 20’si Düzeyinde
Yağ İçeren Çeşitli Yağ Kaynaklarının % Sindirilebilirliği.
Buzağının Yaşı
Yağlar
4. Haftada % Sind.
10. Haftada % Sind.
Tereyağı
97
97
Margarin
97
96
Rafine Domuz Yağı
93
93
Rafine Sığır İçi Yağı
89
92
Sığır İç Yağı
85
89
d. Proteinler
Süt ikame yemi proteinlerinin başlıca ana kaynağı süt proteinleridir.
Ancak bunlar diğer protein kaynaklarından daha pahalı olduğundan süt
proteinlerinin bir kısmının yerine diğer protein kaynakları kullanılır.
Saflaştırılmış bakla proteini % 80 oranında süt proteini yerine
kullanılmış ve büyüme oranları diğer buzağılara yakın olup küçük yaşta
düşük olan sindirilebilirlik buzağının yaşı ile birlikte düzelmiştir.
Saflaştırılmış soya fasulyesi proteini süt proteinin % 70’ine kadar
ikame edilmiş ve buzağıların büyümelerinde azalma olmamıştır. Buna
rağmen soya ununun süt ikame yemlerine katılması uygun bulunmamıştır.
Soya unu katılarak yapılan süt ikame yemi ile beslenen buzağıların
performansı zayıf olmuştur. Ancak soya ununun asit veya alkalilerle
muamele edilmesi ile buzağıların performansı düzelmiştir. Fakat yine de
soya ununun çeşidine bağlı olarak birbirinden farklı sonuçlar alınmıştır.
Soya diyetlerinden iyi bir performans elde edilebilmesi için trypsin
inhibitörünün içeriği düşük olmalıdır. Dolayısıyla soya rasyonla buzağılara
verilmeden önce ısıtılmalıdır. Bu şekilde bile rasyonun sindirilebilirliği %
75 olup, süt proteinin sindirilebilirliğine (% 95) nazaran oldukça düşüktür.
138 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Soya proteini ile beslenen buzağılarda süt proteini ile beslenenlere nazaran
besin maddelerinin abomasından geçişi daha hızlıdır.
Buzağılarda balık proteinlerinin sindirilebilirliği yüksektir. Süt ikame
yemlerinde süt proteinlerinin % 40 kadarı balık unu ile değiştirilebilir.
Balık proteininin extraksiyonunda kullanılan çözücünün çeşidi ve kurutma
metodu buzağıların performansına etki etmektedir.
e. Karbonhidratlar
Bir haftalık buzağılarda pankreatik amilaz çok az miktarda aktivite
göstermektedir. Dolayısıyla süt ikame yemlerine nişastanın katılması
başarılı olmamaktadır. Buzağıların nişastayı, özellikle bir ön muamele
görmüş
nişastayı
3-10
haftalık
olduklarında
daha
iyi
değerlendirebilmektedir.
f. Katkı Maddeleri
Süt ikame yeminin her kg’ına 30 mg klortetraksiklin katılması ile
dana eti için yetiştirilen buzağılarda canlı ağırlık artışı yükselmektedir.
Benzer sonuçlar oksitetrasiklin içinde elde edilmiştir. Dana eti üretiminde
günlük ağırlık artışında % 34’lük bir yükselme sağlaması açısından
anabolik steroidler ileri için ümit vermektedir.
Buzağılara, sindirim bozukluklarına yatkın oldukları hayatlarının ilk
8 haftalık devresinde antibiyotik verilmesi aşağıdaki faydaları sağlar.
- Ağırlık artışını hızlandırır.
- Yemden yararlanmayı artırır.
- Buzağıların dış görünüşlerini iyileştirir.
- Buzağılarda ishal görülmesini azaltır.
- Soğuk algınlıklarına ve hastalıklara karşı vücut direncini yükseltir.
Buzağıların Yemlenmesi - 139
5.2.2. Süt İkame Yemlerinin Saklanması
Süt ikame yemlerinin saklanması esnasında iki tip bozulma
görülmektedir. Bunlardan biri yağların acıması, diğeri ise protein-laktoz
komplekslerinin teşekkül etmesidir. Yağların acıyarak bozulması “toksik
faktörlerin” meydana gelmesine sebep olabilmekte ve böylece yağların
absorbsiyonu azalmaktadır. Protein-laktoz reaksiyonu sonucunda yemin
tadı bozulmakta, renk kahverengileşmekte ve sindirilebilirlik azalmaktadır.
Belirtilen bu nedenlerden dolayı yemler yapılırken koruyucu olarak
antoksidantlar ilave edilmelidir. Bitkisel yağların birçoğu tabi
antioksidantlara sahiptir. Hayvansal yağlar ve bunlardan bilhassa
saflaştırılmış olanlarında böyle bir aktivite çok az veya hiç yoktur. Vitamin
E çok etkili bir antioksidant olup, hayvansal yağ katılarak hazırlanan süt
ikame yemlerine bu vitamin veya diğer antioksidantlar ilave edilmesi
gerekir. Ayrıca hazırlanan yemler rutubetsiz ve serin depolarda
saklanmalıdır. Ön tedbir olarak süt ikame yemleri azar azar
hazırlanmalıdır.
Süt ikame yemleri hazırlanırken eğer proteinler yüksek ısı ile
denatüre olurlarsa buzağılarda büyüme oranı düşer. Bu yemlerin şiddetli
ısıyla muamele edilmesi abomasunda pıhtı teşekkülünün az olmasına ve
besinlerin abomasumdan hızla geçmelerine neden olur. Dolayısıyla
proteinlerin sindirilmeden fazla miktarda ince bağırsaklara geçişi E. koli
bakterilerinin çoğalmasına uygun bir durum sağlar. Böyle beslenen
buzağılarda aşırı bir ishal görülür.
5.2.3. Süt İkame Yemlerine Örnek Kompozisyon
Örnek süt ikame yeminin kompozisyonu şu şekildedir.
Kurutulmuş Yağsız Süt
:
% 78-82
Hayvansal veya Bitkisel Yağ : % 17-20
Ham Soya Lesitini
: % 1-2
Kurutulmuş yağsız süt yerine % 10-15 oranında kurutulmuş peynir
suyu kullanılabilir.
140 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Örnek rasyona Çizelge 5.7 ‘deki miktarlarda vitamin, mineral ve
antibiyotik katılması, buzağılarda doğumdan itibaren maksimum canlı
ağırlık artışı ve sağlıklı bir gelişme sağlanması bakımından çok önemlidir.
5.2.4. Süt İkame Yemleri İle Besleme
a. Verilecek Miktar
Dana eti üretimi için yetiştirilen buzağılarda doğumdan 150 kg’lık
kesim ağırlığına kadar 150 kg süt ikame yemi veya 1200 lt. süt
kullanılması gerekir.
b. Yemleme Yöntemleri
Süt ikame yemi ile buzağıları beslemede kuru maddenin % 10-18
kadar olması uygun ve yeterlidir. Ancak % 5-7.5 oranında kuru madde
içeren süt ikame yemleri ile ad libitum düzeyde yemlemelerde başarılı
olmuştur.
Süt ikame yemleri bir çok ülkede genellikle ticari olarak
hazırlanmaktadır. Toz halinde üretilen bu yemler sıcak su ile sulandırılarak
buzağılara içirilir. Süt ikame yemlerinin buzağılara içirilme sıcaklığı 36-38
0
C civarında veya çevre sıcaklığında olabilir. Toz halinde hazırlanan süt
ikame yemleri 1/7 oranında sulandırılır. Sulandırılarak hazırlanan yem
buzağılara açık veya emzikli kovalardan içirebilir. Emzikli kovalar
tüketimi kolaylaştırmaktadır. Ayrıca abomasunda protein sindiriminin daha
fazla olmasını sağlamaktadır. Buzağılara süt ikame yemleri günde bir veya
iki defada yedirilebilir. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki günde bir kere
yemleme ile iki kere yemleme arasında buzağıların sağlık, görünüş ve
ağırlık artışlarında fark yoktur. Dolayısıyla günde bir defa yemlemenin hiç
bir zararlı etkisi olmaması yanısıra iş gücünün azaltılması yönünden de
daha etkilidir. Buzağıların günde bir defa yemlenmesi halinde süt ikame
yemleri daha az oranlarda sulandırılmalıdır.
Çizelge 5.8’den görüleceği gibi dana eti üretimi için yetiştirilen
buzağılar dışında sürü için yetiştirilen buzağıları erken sütten kesmek
mümkün olup (28-35 günlük iken) 11.35 kg süt ikame yemi kullanılır.
Buzağıların Yemlenmesi - 141
Çizelge 5.7. Süt İkame Yemlerine Katılması Gereken Optimum Mineral,
Vitamin ve Antibiyotik Miktarları.
Elemanlar
Mağnezyum
Demir
Mangan
Çinko
Bakır
İyot
Kobalt
Vitamin A
Vitamin D
Vitamin E
Vitamin B12
Oksitetrasiklin
Klortetraksiklin
Optimum Miktarlar
250 mg/kg kuru madde
75-100 mg/kg kuru madde
40 mg/kg kuru madde
12 mg/kg kuru madde
10 mg/kg kuru madde
120 µg/kg kuru madde
100 µ/kg kuru madde
1200-20.000 IU/kg kuru madde
1.800-3.200 IU/kg kuru madde
20 mg/kg kuru madde
30 µg/kg kuru madde
11 gr/kg kuru madde
11 gr/kg kurumadde (Sıvı Rasyon)
Çizelge 5.8. Doğum Ağırlığına Bağlı Olarak, Sürü İçin Yetiştirilen
Buzağılarda Süt İkame Yemleri İle Besleme Programı.
Doğum Ağırlığı
Doğum Ağırlığı
Doğumdan
36.2 kg’dan Fazla Olanlar
36.2 kg’dan Az Olanlar
Sonraki Zaman
Süt İkame Yemi (kg) (Toz) Süt İkame Yemi (kg) (Toz)
1-3. Gün
KOLOSTRUM
4-7. Gün
0.45
0.36
2. Hafta
0.45
0.36
3. Hafta
0.45
0.36
4. Hafta
0.45
0.36
5. Hafta
-
0.36
Toplam
11.35
11.35
142 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Buzağılarda görülen ölümlerin en önemli sebeblerinden biri ishaldir.
Düşük kaliteli süt ikame yemlerinin buzağılara yedirilmeside ishale yol
açmakta olup, bu yemlerin hazırlanması ve yemlenmesi zamanında çok
dikkatli olunmalıdır.
5.3. Buzağıların Büyütülmesinde Kullanılan Diğer Sıvı Yemler
Süt preruminant buzağılar için ideal yemdir, fakat çok pahalı bir
besin maddesi olması nedeniyle pek çok ülkede, buzağıların beslenmesinde
değişik yemler sütün yerine kullanılmaya çalışılmaktadır.
Süt sığırı işletmelerinde buzağıların beslenmesi için kolostrumdan
çoğunlukla yararlanılmaktadır. Sütle besleme düzeyi kolostrumla
sınırlanabilmektedir. Ancak et buzağısı üretiminde kolostrum hızlı ağırlık
artışı sağlama açısından uygun değildir.
Peynir suyu çoğu zaman işletmelerde bulunur, fakat peynir suyu ile
beslemede yüksek oranda ishal olayı meydana geldiği bir çok araştırıcı
tarafından belirtilmektedir. Bu durum peynir suyu içerisindeki yüksek
miktardaki mineral ve laktoz muhtevasına bağlanmaktadır. Ayrıca peynir
suyunun sindirilebilirliği 4 haftalık yaşa kadar buzağılarda oldukça
düşüktür. Bu devrede peynir suyu buzağıya verilen toplam süt ikame
yemine en fazla % 20’sinin yerine ikame edilebilir.
Buzağılar Yeni Zelanda’da yayık ayranı ile beslenmiş ancak büyüme
oranı genellikle düşük olmuştur. Bu durum ham maddenin işlenmesi
sırasında birkaç defa ısıtılmasından kaynaklanmış olabilir. Kolostrumla
besleme peryodundan sonra düşük büyüme oranı, kabul edildiği takdirde
buzağılar yağsız sütle de beslenebilmektedir (vitamin A ve vitamin D
ilavesiyle). Bu şekilde besleme, diğer süt ve yan ürünleri ile beslemede
elde edilen ağırlık artışının % 10 ile % 70 kadarını sağlayabilmektedir.
Yağsız sütle taze ayranın besleme değeri birbirine yakındır. Ancak
ayranda yağ miktarı daha yüksek olduğu için genç buzağılarda fazla
kullanılması ishal görülmesini artırmaktadır.
Dış piyasada süt yağının diğer yağlarla süt proteinlerinin ise diğer
protein formları ile yer değiştirmiş olduğu birbirinden farklı bir çok süt
ikame yemi yapılmaktadır. Eğer süt ikame yemi iyi bir şekilde hazırlanmış
Buzağıların Yemlenmesi - 143
ise bununla beslenen buzağıların performansları, normal sütle beslenen
buzağıların performansları ile birbirine benzerlik göstermektedir.
5.4. Buzağıların Büyütülmesinde Kullanılan Kuru (Kaba ve
Kesif) Yemler
5.4.1.Buzağı Başlatma ve Büyütme Yemleri
Sınırlı olarak sıvı yemlerle beslenen ve 3-8 haftalık yaşlarda sütten
kesilen buzağılara yaklaşık 10. günden 4 aylık yaşa kadar lezzetli ve
kaliteli buzağı başlatma yeminden verilmelidir. Genellikle buzağılar 1
haftalık yaştan itibaren buzağı başlatma karışımından küçük miktarlarda
yemeye başlarlar. Buzağıların bir an önce buzağı başlatma yemlerinden
yemeye başlayabilmeleri için gerek süt ile yemleme arasında ve gerekse
süt ile yemleme sonrasında hayvanların ağızlarına az miktarlarda
karışımlardan verilmelidir.
Buzağı başlatma yemlerinin lezzetli ve yüksek enerjili olması
gerekir. Buzağı başlatma yeminin ham proteini en az % 18 ve toplam
sindirilebilir besin maddeleri (TSBM) en az % 75 kadar olmalıdır.
Kabaca öğütülmüş buzağı başlatma yemleri ince öğütülmüş
yemlerden daha lezzetli olmaktadır. Sütten kesimde buzağılar günde
yaklaşık 500 gr kadar buzağı başlatma yemi tüketebilmelidirler. Sütten
kesimden sonra her bir buzağı için günlük buzağı başlatma yemi tüketimi
2.0 kg ile sınırlandırılarak buzağıların yağlanması önlenir. Sütten kesimden
sonra buzağıların günlük ağırlık artışları 600-800 gram arasında olması ile
18 aylık yaşta 350-400 kg canlı ağırlığa ulaşmasını ve aşım için yeterli
büyüklüğe gelmesini sağlayacaktır.
Buzağı başlatma karışım örnekleri Çizelge 5.9 ‘ da verilmiştir. Bir
çok araştırmalar göstermiştirki buzağı başlatma yemlerinin basit
karışımlardan olması ile geniş ve çeşitli elemanlardan oluşan kompleks
karışımlar arasında buzağıların gelişmesini etkileme yönünden önemli bir
fark yoktur.
Yapılan araştırmalar, 4-5 elemandan oluşan basit buzağı başlatma
karışımlarının (Çizelge 5.9 ‘daki 1.2 ve 5. karışım örnekleri) buzağılarda
çok iyi neticeler verdiğini ortaya koymuştur.
144 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Buzağı başlatma karışımlarında protein ek yemleri birbiri yerine
değiştirilebileceği gibi hububatlarda elde bulunabilirliğine ve pazar fiyatına
bağlı olarak birbirleri yerine kullanılabilir.
Buzağı yetiştiriciliğinde kullanılan en önemli yem unsurlarından
birisi yulaftır. Yulaf ham selüloz % 8-10 ve ham proteininin (% 13) yüksek
olması yanında ham yağ % 4-6 içeriği bakımından da tahıllar arasında en
zenginidir. Buzağı başlatma ve büyütme rasyonlarında yulaf düşük kavuzlu
olmak kaydıyla % 20-30 seviyelerinde kullanılabilir. Ayrıca yulaf ezmesi
olarak tek başınada kullanılabilir.
Çizelge 5.9. Buzağı Başlatma Yemi Karışım Örnekleri.
Buzağı Başlatma Karışımları(%)*
Yemler
1
2
3
4
5
Mısır
35
40
21
27
46
Yulaf
30
27
20
20
30
Kepek
-
-
15
10
-
Soya Fasulyesi Küspesi
22
20
11
15
21
Keten Tohumu Küsbesi
-
-
10
-
-
Kurutulmuş Mısır Özü
-
-
-
15
-
Kurutulmuş Yonca Unu
-
-
5
-
-
Melas
10
10
5
10
-
Kalsiyum ve Fosfor Ek Yemi
2
2
2
2
2
İz Minerallendirilmiş Tuz
1
1
1
1
1
* : Her kg karışıma 5500 IÜ vitamin A, 660 IÜ vitamin D ve 22 mg Klortetrasiklin (Auromisin) veya
Oksitetrasiklin (Teramisin) ilave edilir.
Dane yemler içerisinde selüloz içeriği en düşük olan yem mısırdır.
Mısırın içinde bulunan besin maddelerinin sindirilebilme derecesi oldukça
yüksektir. Ancak içinde bulunan yağ ve su içeriğinin yüksek olması
depolanmada kolayca küflenme, bozulma ve acılaşmalara neden
Buzağıların Yemlenmesi - 145
olmaktadır. Dolayısıyla koruyucu maddeler kullanılarak depolama
yapılmalıdır. Gerek öğütülmüş ve gerekse dane olarak saklanmasında bu
problemler sık sık olabilmektedir. Mısırda bulunan bazı besin maddeleri
noksanlıkları (protein, kalsiyum gibi) diğer yemler ve katkı maddeleri ile
desteklenerek buzağıların beslenmesinde başarı ile kullanılabilir.
Buzağılar tarafından sevilerek tüketilen buğday, buzağı başlatma ve
büyütme rasyonlarında her zaman kullanılabilir. Üretimin bol ve fiyatının
uygun olması durumunda nişastaca zengin bir yem olan buğdayın enerji
seviyesi yüksektir. Ancak eksik kalan besin maddelerince desteklenerek
buzağılarda kullanılmalıdır.
Ülkemizde hayvan beslemede en çok kullanılan yemlerin başında
arpa gelmektedir. Esasen arpa ham selüloz dışında diğer besin maddeleri
yüksek seviyede sindirilebilen bir yemdir. Besin madde noksanlıkları
protein, mineral ve vitaminler bakımından desteklenmesi durumunda her
türlü hayvan rasyonlarında kullanılabilir. Diğer dane yemlerde olduğu gibi
hayvanlara verilmeden önce öğütülme veya ezilmesi sindirim fizyolojisi
açısından büyük yarar sağlamaktadır.
Küspeler içerisinde protein yönünden en zengin olanı soya fasulyesi
küspesidir. Proteinin biyolojik değerinin yüksek olması dolayısıyla
öncelikle genç hayvanların yemlenmesinde geniş bir şekilde kullanılır.
Buzağı başlatma karışımlarına % 20-25 seviyelerine kadar katılabilir. Soya
küspesi içerisinde bulunan esansiyel amino asitler bakımından süt proteini
ile karşılaştırılabilecek bir yapıdadır. Soyadan yağın elde edilmesi
sırasında herhangi bir ısı uygulaması yapılmamış ise böyle küspeye ham
soya küspesi denilmektedir. Böyle küspeler buzağılarda ve tek mideli
hayvanlarda yararlanmayı azaltan tripsin inhibitörü ihtiva etmektedir.
Ancak soya küspesi ısı işleminden geçerek elde edildiği taktirde böyle bir
olumsuzluk kalmayacaktır.
Soya küspesi mineral maddeler bakımından desteklenmelidir. Ham
selüloz seviyesi düşük olması ve genç hayvanlar tarafından sevilerek
tüketilmesi ayrıca soya küspesinin sindirilebilirliğinin yüksek olması
önemli avantajlardır. Buzağılar için çok iyi bir yem olmasına rağmen
üretiminin az olması ve fiyatının yüksek olması önemli dezavantajlardır.
146 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Buzağı başlatma karışımlarında diğer küspeler çeşitli olumsuzlukları
nedeniyle daha düşük seviyelerde (% 10) kullanılırlar.
Buzağı başlatma karışımlarına, melas % 5-10 seviyelerinde,
mineraller % 2 düzeyinde ve % 1 kadar tuz ilave edilir. Ayrıca bu
karmalara vitaminler özellikle A ve D vitaminleri ile bir çok bakımdan
faydalı bulunan antibiyotikler katılmaktadır.
Antibiyotikler, buzağıların yemlerine (buzağı başlatma) karıştırılarak
verilebileceği gibi süt veya suya katılması yahutta damardan enjekte
edilmesi şeklinde kullanılabilir. Genellikle buzağı başlatma yemlerinin
hazırlanması sırasında karışımın her kg’ına 22 mg klortetrasiklin veya
oksitetrasiklin katılması yeterli olmaktadır. Antibiyotiklerin içeceklere
katılması veya damardan enjekte edilmesi daha çok buzağıların anormal
durumlarında (hastalıklar, vs.) kullanılan bir yoldur.
Genç buzağıların rasyonlarına antibiyotiklerin katılmasının sağladığı
faydalar şunlardır;
1. Yemden yararlanmayı yükseltir,
2. Ağırlık artışını hızlandırır,
3. Buzağılarda ishal görülmesini azaltır,
4. Buzağıların soğuk algınlığına ve hastalıklara karşı direncini artırır,
5. Buzağıların fiziksel görünüşlerini iyileştirir.
Antibiyotiklerin en fazla faydalı olduğu devre, buzağıların sindirim
bozukluklarına yatkın oldukları doğumdan sütten kesime kadarki (ilk 5-8
haftalık) dönemdir. Buzağılara 4 aylık yaştan sonra antibiyotik vermek çok
az bir fayda sağlamakta bu ise ekonomik olmamaktadır.
5.4.2. Kaba Yemler
Buzağı rasyonlarının en ekonomik unsurları kaba yemlerdir. Ayrıca
buzağı büyütmede sütten kesim sonrasında rasyonların temel vazgeçilmez
bir elemanıdır.
Buzağıların Yemlenmesi - 147
Genellikle buzağılar 1-2 haftalık yaşta kaba yemlerden yemeğe
başlarlar. Buzağılar 3 haftalık yaşta ergin ruminantlar gibi çayır otunu
sindirebilirler. Kaba yemin kalitesi ve lezzeti buzağılar için her zaman
büyük önem taşır. Buzağılar hayatlarının mümkün olduğunca erken
dönemlerinde daha çok kaba yem tüketmeye teşvik edilmelidir. Çünkü
kaba yem 4 aylık yaştan sonra buzağı rasyonunun ana elamanı olacaktır.
Buzağı başlatma yeminin çok pahalı olduğu durumlarda ve
buzağıların yeterince kaba yem tüketmesi halinde, günlük 450 gr’dan daha
az buzağı başlatma yemi tüketirken de sütten kesebiliriz. Ancak kaba yem
çok iyi kalitede ve yumuşak bir yapıda olmalıdır (Baklagillerden oluşması
tercih edilir).
Kaba yem tüketim miktarının artırılması, buzağılara verilen buzağı
başlatma yeminin azaltılması ile sağlanabilir. Şayet buzağı başlatma yemi
ile ad libitum yemleme yapılıyorsa, buzağı rasyonları en az % 10-20 kaba
yem veya % 7 ham selüloz içermelidir. Genelde buzağılara kaba yem
serbestçe yani yiyebildiği kadar verilir. Fakat kaba yemler buzağı
rasyonunun en fazla % 60’ını oluşturmalıdır. Buzağıların yemliklerine her
gün iyi kaliteli ot konulmalı ve her sabah önlerinde kalanlar alınarak yaşlı
hayvanlara verilmeli veya atılmalıdır. Buzağılara verilen iyi kaliteli kaba
yemler; rumenin erken gelişmesini, buzağıların sağlıklı olmalarını ve
ağırlık artışının daha ekonomik olmasını sağlar.
5.5. Buzağılara Süt İçirme Şekilleri
Buzağıları süt ile yemlemede, genelde et sığırcılığında buzağılar
analarını emmektedir. Süt sığırcılığında sürü için yetiştirilen buzağılar ise
birkaç buzağının üvey anayı emmesi ve kova (veya otomatik düzenler) ile
elden süt içirilmesi olmak üzere iki şekildedir. Bu yollardan hangisinin
uygulanacağı hakkında kesin bir ifadede bulunmak doğru değildir.
Ülkemiz tarım işletmelerinin kuruluş ve amaç farklılıkları ile
büyüklüklerinin çok değişik olması böyle bir kesinliği engeller. Hangi
şekilde olursa olsun asıl gaye buzağılara zamanında, taze, temiz, sürekli ve
uygun sıcaklıkta sütün içirilmesidir.
148 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
5.5.1. Buzağıların Anadan Emdirilmesi
Buzağılara elden süt içirme ile buzağıların analarından emdirilmesi
çok sayıda yapılan araştırma ile karşılaştırılmış, buzağıların sağlık ve
gelişmelerinde fark bulunmamıştır. Ülkemizde buzağıların kontrolsüz
olarak emdirilmesinden dolayı buzağı üretim masrafları yükselmekte ve
üretilen süt miktarı azalmaktadır.
Bazı işletmelerde buzağının sağımdan önce ve sağımdan sonra anayı
emmesine izin verilir. Böyle uygulamada hem ihtiyaçlarından daha fazla
süt tüketerek buzağılarda sindirim bozukluklarını görülür, hemde süt ziyan
edilir. Ayrıca sağımdan önce yağsız süt, sağımdan sonra ise yüksek oranda
yağlı süt tüketirler. Fazla yağlı süt buzağılar tarafından sevilerek
tüketilmediği gibi hayvanda sindirim bozukluklarına neden olur. Bu tip
emdirmeler iş gücü ve zaman kaybına da sebeb olmaktadır. Bunun yanında
buzağıların ne kadar süt emdiklerinin belirlenmesi mümkün değildir.
Bunun için emzirme sırasında buzağıya tek bir meme (tercihen sol ön
meme başını) emdirerek tüketilen süt miktarı belirlenebilir (Ananın günlük
süt veriminden güvenle tahmin edilebilir). Böylece buzağıya her öğün için
bırakılacak meme başı sayısı hakkında kesin karara varılır. Ananın süt
verimi, içinde bulunduğu laktasyon devresine göre değişmektedir.
Dolayısıyla buzağıya ayrılacak meme başı sayısının belirlenmesinde
ananın süt verimindeki değişme takip edilmelidir. Buzağının emmesinden
sonra meme başı mutlaka kontrol edilmeli ve kalan süt var ise sağılarak
alınmalıdır.
Emzirerek büyütme yollarından biride birçok buzağının bir ineği
emmesidir (üvey ana ile emzirme). Bu metodda aynı ana birden fazla
buzağının büyütülmesinde etkili rol oynar. Burada üvey ana olarak
kullanılacak hayvan sağlıklı olmalıdır. Üvey ananın önceki laktasyon
verimleri bilinmelidir. Böylece önceki verimlerine göre üvey ana ile buzağı
büyütme programına alınacak yavruların sayısı ve planı belirlenir. Çizelge
5.10 ‘da örnek emzirme programları verilmiştir.
Bu programla önemli ölçüde işçilikten tasarruf edilebilmektedir.
Ancak ineğin emdirme sırasında gebe kalma ihtimali azalmaktadır. Üvey
anadan emdirmede dikkat edilecek önemli bir nokta emen buzağıların aynı
yaş ve büyüklükte olmalarıdır. Aksi halde güçlü olanlar zayıfları
engeleyerek ağırlık artışlarını ve büyümelerini önlerler. Ayrıca gerek
Buzağıların Yemlenmesi - 149
ananın gerekse yavruların hastalık ve sağlık durumları dikkatlice yakından
takip edilmelidir.
Emzirme yolu ile buzağı büyütmenin sakıncalarını aşağıdaki gibi
sıralayabiliriz.
a. Buzağıların emdiği süt miktarını genellikle kontrol etmek mümkün
değildir.
b. Buzağıların bazı öğünlerde fazla, bazı öğünlerde ise daha az süt
tükebilecekleri için devamlı olarak belirli miktar süt almaları zordur.
c. Böyle gelişi güzel süt
gelişmeyi engeller.
tüketimi ise buzağılarda düzenli bir
d. Buzağıların meme başlarını farklı şekilde tercihi sonucu meme
başlarında gelişme eşit olmaz.
e. Doğumdan itibaren üç günden fazla anasını emen buzağının
kovadan süt içmeye alıştırılması çok güçleşir.
f. Yavrunun ölmesi durumunda laktasyondaki ana sütünü keser ve
uzun bir süre inekten süt sağılmayabilir.
g. İneğin sütünü bırakması buzağının emmesi ile bağımlılık
oluşturur. Böylece buzağı gereğinde çok fazla bir süre süt emme
durumunda olacaktır. Bu ise rumenin fonksiyonel hale gelmesini geciktirir.
5.5.2. Buzağılara Elden Süt İçirilmesi
Buzağıların elden kontrollü bir şekilde içirilmesi sonucu tasarrufla
hem süt üretimizde artış sağlanacak hem de buzağı büyütme masrafları
düşürülecektir. Bu metodda buzağılar için daha önceden verdiğimiz sütle
yemleme programlarından biri seçilerek uygulanabilir. Bu programlarda
öğün sayısı ve zamanı, her öğünde verilecek süt miktarı ve sıcaklığı
yanında diğer birçok yardımcı bilgilere yer verilir. Sütün elden
içirilmesinde ya anaların sağılmalarından hemen sonra (süt taze ve ılık
iken) buzağılara verilir veya sağım zamanına bağlı olmaksızın önceden
sağılan süt içme sıcaklığına kadar ısıtılarak kullanılır. Elden yemleme açık
ve emzikli kovalar kullanmak suretiyle yapılabilir (Resim 5.1). Buzağıların
emzikli kova ile süt yemlemesine alıştırılması kolaydır (Resim 5.2.).
150 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Bunun ayrıca buzağıların birbirini emme gibi alışkanlıkları azaltma
avantajı vardır. Ancak emzikli kovaların temizlenmesi ve sterilize edilmesi
daha zor ve fazla zaman almaktadır. Ayrıca kovadaki sütün bitmesinden
sonra buzağıların emziği emmelerine müsade edildiğinde buzağıların
akciğerlerine sütün kaçmasına neden olmaktadır.
Çizelge 5.10. Birden Fazla Buzağının Üvey Anadan Emdirilme Programları.
Laktasyon
Devresi
(Hafta)
1. Hafta
2. Hafta
3. Hafta
11. Hafta
12. Hafta
13. Hafta
14. Hafta
15. Hafta
24. Hafta
25. Hafta
26. Hafta
28. Hafta
38. Hafta
39. Hafta
42. Hafta
Emdiren İneğin Yıllık Süt Verimi
1. İnek 2800 kg
2. İnek 4670 kg
Emdirilen
Sütten Kesilen
Emdirilen
Sütten Kesilen
Buzağı
Buzağı
Buzağı
Buzağı
1. Buzağı
1. ve 2. Buzağı 2. Buzağı
3. ve 4. Buzağı 3. Buzağı
4. Buzağı
1. Buzağı
5. ve 6. Buzağı 1. ve 2. Buzağı
5. Buzağı
2. Buzağı
7. ve 8. Buzağı 3. ve 4. Buzağı
3. Buzağı
6. Buzağı
4. Buzağı
9. Buzağı
5. ve 6. Buzağı
5. Buzağı
10. Buzağı
7. ve 8. Buzağı
6. Buzağı
9. Buzağı
10. Buzağı
Buzağıların kovadan süt içmeye alıştırılması için temizlenmiş elin
kovaya batırılarak parmaklar (2 parmak) meme başı gibi buzağıların
emmesine izin verilir. Arada parmak çekilerek hayvanın direk olarak
kovadan içmesine çalışılır. Bu işlem bir kaç gün tekrarlandığında (bazı
hayvanlar bir veya iki öğünde öğrenebilirler) kısa zamanda kovadan içme
öğrenilir. Süt içirmede kullanılan kovalar temiz olmalıdır. Dolayısıyla
kovalar kullanıldıktan sonra sıcak sodalı su ile iyice yıkanıp ters çevrilerek
kurutulmalıdır.
Buzağıların Yemlenmesi - 151
Resim 5.1. Buzağılara Açık Kovadan Süt İçirilmesinin Öğretilmesi
Yapılan araştırmalarda, buzağıların süt ile yemlenmesinde kullanılan
emzikli veya açık kovalar arasında buzağının sağlık, fiziksel görünüş
ağırlık artışı ve pazarlamasında bir farklılık görülmemiştir.
Buzağılara sütün hemen sağımdan sonra vücut sıcaklığında iken
verilmesi en kolay yoldur. Küçük işletmelerde öğünde içirilecek süt bir
ısıtıcı üzerinde (soba veya elektrik ocağı) ısıtılır. Böyle ısıtmalarda sütün
fazla ısınması ile proteinler koagüle olmaktadır.
Sütün su banyosu içerisinde ısıtılması en emin yollardan birisidir.
Son yıllarda helezon ısıtıcılar süt içerisine doğrudan daldırılarak süt
ısıtılmaktadır. Bu ısıtıcıların en önemli kusuru helezon etrafındaki süt daha
fazla ısınmaktadır. Bunun için sütün düzenli olarak karıştırılması gerekir.
152 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Resim 5.2. Emzikli Kovadan Buzağılara Süt İçirilmesi.
5.6. Buzağıların Sütten Erken Kesimi
Buzağıların sütten erken kesilebilmelerinde rumen, retikulum ve
omasumun bir an evvel fonksiyonel hale gelmesi önemlidir. Yani
buzağılarda ruminasyonun başlaması ile kaba ve kesif yemlerden besin
madde ihtiyaçlarını karşılayabilir bir duruma geçmesi gerekir. Sütten erken
kesme ile buzağıların büyütülmesinde sütten ve iş gücünden büyük ölçüde
tasarruf sağlanır.
Sütten erken kesmede öncelikle buzağılara verilen sıvı yemlerin
sınırlı tutulması ve böylece kaliteli kaba ve kesif yemlerin tüketimi teşvik
edilmelidir. Böyle sınırlı besleme ile ön mide (rumen, retikulum ve
omasum) kısa zamanda gelişir. Böylece buzağılar genellikle 5 ila 8.
haftalarda tamamen kuru yemlere geçebilirler. Esasen sütten erken
kesimde buzağının günlük besin madde ihtiyacını karşılayabilecek kaba
(ad.libitum olarak kaliteli ot) ve kesif yem (günlük 400 g buzağı başlatma
yemi) miktarını tüketebilmesi önemlidir. Buna bağlı olarak buzağıların 3
haftada hatta 2 haftada sütten kesilebileceği bazı araştırmalarla ortaya
konulmuştur. Ancak bu kadar erken sütten kesilen buzağılara özel ihtimam
gerekmektedir.
Buzağıların sütten erken kesilmesi ile yapılan yetiştiricilikte
kullanılan kuru yemlerin besin madde içeriklerine ayrı bir önem verilir.
Bilhassa buzağı başlatma yemlerinde protein, enerji seviyeleri hayvanın
Buzağıların Yemlenmesi - 153
ihtiyacını kolayca karşılayabilecek ve rahatça sindirilebilecek özellikte
olmalıdır. Ayrıca bu yemler vitamin, mineral ve antibiyotiklerle
desteklenmelidir.
Buzağı başlatma yeminin buzağılar tarafından kolayca yenmesi ve
hayvanların bunlara alıştırılması için sütlerin tamamen içmeden önce avuç
dolusu kesif yemin ağız boşluğuna doldurulması uygulamada olumlu
neticeler vermiştir (Resim 5.3). Kesif yemlere erken alıştırmalar
buzağıların birbirlerini emmelerine de engel olabilmektedir.
Resim 5.3. Buzağıların Katı Yeme Alıştırılmaları.
Yukarıda belirtildiği üzere buzağıların katı yemlere geçişini teşvik
için hayvana verilen günlük sıvı yem miktarı sınırlandırılır. Böylece
günlük besin madde ihtiyacını tam olarak karşılıyamayan buzağı kesif
yemlerle besin madde açığını kapatmaya fizyolojik olarak zorlanır. Böyle
uygulamada tahıllardan büyük ölçüde faydalanılır. Bunun nedeni
buzağıların damak tadlarına tahılların daha uygun olmasıdır.
Yapılan çalışmalarda buzağıların en çok severek tükettiği tahılın arpa
olduğu belirlenmiştir. Bunu sırasıyla buğday, çavdar, mısır ve yulaf takip
etmektedir.
Buzağıların sütten kesildikten sonra kesif yeme tam olarak
alışamadan dolayı kısa bir dönem için gelişmede duraklama veya gerileme
154 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
olabilmektedir. Ancak bu durum doğal kabul edilmelidir ve kısa bir süre
sonra ortadan kalkacaktır.
İngilterede 3 haftalık buzağıların günde en az 200 g kadar buzağı
başlatma yemi tüketebilecek bir kondüsyona geldiklerinde sütten
kesilmeleri önerilmektedir. Bu durumda sütten kesim sonrasında verilen
günlük kesif yem miktarı 750 gram ve daha sonra 2 kg çıkarılarak
sınırlandırılır. Kaliteli kaba yem ise adlibitum olarak verilir.
Buzağıların sütten kesimi yavaş yavaş yapılabileceği gibi ani olarak
sütten kesim yapılmasıda mümkündür. Daha öncede ifade edildiği gibi
sütten kesimde önemli olan buzağının ihtiyaçların karşılayabilecek
seviyelerde kaba ve kesif yem tüketebilmeleridir.
5.7. Buzağıların Sütten Kesimden Sonra Büyütülmesi ve Pratik
İşler
Süt sığırı işletmelerinde idarenin kolay yönlerinden biriside
buzağıların sütten kesimden sonraki bakım ve beslenmeleridir. Dolayısıyla
buzağılar bu devrede çok ihmal edilmektedir. Sütten kesim öncesi ferdi
bölmelerde bulundurulan buzağılar sütten kesildikten sonra 6 veya 10’lu
gruplar halinde serbest bölmelere alınırlar. Ancak buzağı memelerinin
normal gelişmesi ve mastitise meyilli olmamaları için, onların birbirlerini
emmediklerinden emin olmak gerekir.
Buzağıların sütten kesimden sonraki bu dönemde iyi kaliteli ot ve
temiz su önlerinde devamlı olarak serbest miktarda bulundurulmalıdır.
Gruplar halinde bulunan buzağılara buzağı başlatma yeminden günlük
verilecek toplam miktar iki eşit kısma ayrılarak iki defada verilmelidir.
Buzağı başlatma yeminden eşit bir şekilde yararlanabilmeleri ve
birbirlerini rahatsız etmemeleri için buzağıları grup bölmelerine alırken
mümkün olduğu kadar aynı yaş ve ağırlıkta olmalarına dikkat edilmelidir.
Ayrıca gerek sütten kesim öncesi ve gerekse sütten kesim sonrasında
buzağı bölmelerinin kuru ve temiz olmasına çok dikkat edilmelidir. Sütten
kesimden 4 aylık yaşa kadar buzağıların yemleme programında, buzağı
başlatma yeminin ham proteini % 18 veya daha fazla olmalıdır. Başlatma
yeminden her bir buzağıya günde 2-3 kg arasında verilebilir. Bu miktar
buzağılarda istenilen vücut kondisyonu ve ağırlık artış isteğine bağlı olarak
Buzağıların Yemlenmesi - 155
değiştirilebilir. Buzağılara bu devrede iyi kaliteli kaba yeme ilaveten orta
sululukta iyi kaliteli silaj (Mısır Silajı) verilebilir.
Sütten kesimden sonra buzağıların ihtiyacı olan kalsiyum ve fosforun
buzağı başlatma karışımları ile karşılanması gerekir. Bu ise başlatma
yemlerine dikalsiyum fosfat veya kemik ununun % 1 - 2 oranında katılması
ile sağlanabilir.
Buzağılara 4 aylık yaştan itibaren buzağı başlatma yemleri, ergin
hayvanlara verilen hububat yemleri ile değiştirilebilir. İyi bir büyüme ve
vücut kondüsyonu için her buzağıya günde en az 2 kg buzağı büyütme
yemlerinden veya hububat karışımlarından verilmelidir. Bu hayvanlara 10
aylık yaşta iyi kaliteli kaba yem verildiği taktirde kesif yemlerin verilmesi
durdurulabilir veya 1 kg süt inek yemi ile sınırlandırılabilir. Kesif yem
veya hububat yemlemesi durdurulduktan sonra kalsiyum, fosfor ve
mineralize tuz ek yem ihtiyaçlarının dikkatli bir şekilde takip edilmesi
gerekir.
Sütten kesimden sonra dişi buzağılar için çok önemli bir noktada, 4-8
aylık yaşlar arasında bu hayvanlara mutlaka Bruselloz aşılarının
yaptırılmasıdır.
Sığırcılık işletmelerinde genç hayvanlarda yapılması gereken işlerden
önemli olanları fazla meme başlarının kesilmesi, numaralama ve
boynuzsuzlaştırmadır. Hayvanları tanımak ve birbirlerinden kolayca ayırt
edebilmek yetiştirme işlerini güvenle yürütmek ve kayıtları doğru olarak
tutmak için sığırlar çeşitli şekillerde numaralanırlar. Buzağılar 1-2 aylık
yaşta iken gereksiz olan fazla meme başları tendürdiyot ile dezenfekte
edildikten sonra steril bir makasla kesilir (Şekil 5.1). Kesildikten sonra
küçük bir kanama görülebilir, kısa bir süre pamuk ile bu bölge kapatılması
yeterlidir.
156 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Şekil 5.1. Buzağılarda Fazla Meme Başlarının Kesilmesi
Sürüdeki hayvanların tanınabilmesi, kayıt tutma ve değerlendirme
yapılabilmesi için buzağılar numaralanmalıdır (Resim 5.4).
Doğumda genellikle buzağıların boynuna geçici numaralar takılır.
Daha sonra (2 - 3 aylık iken) kulakta daimi olarak kalacak ve silinmeyecek
olan tetovir numaralama yapılır. Tetovir numaralamada özel bir pense ve
bunun iç kısmına yerleştirilen ucu sivri iğnelerin dik bir şekilde yanyana
dizilmesi ile yapılmış rakamlar kullanılır. Bu özel pense ile rakamlar
noktalar halinde kulağa işlenir. Kulağın kanamaması için bu işin buzağı
kulağının damarsız olan orta kısmına tatbik edilmesi gerekir. Daha sonra
önceden hazırlanmış olan tetovir mürekkebi bu delinen yerlere parmakla
iyice sürülür. Tetovir mürekkebi bulunmadığı taktirde cam üzerinde
biriktirilmiş çok ince is, ispirto ile hamur haline getirilip tetovir boyası
yapılabilir. Bu numaralama yapılırken hayvanın sağ kulağına kendi
numarası, sol kulağınada doğum yılının son iki rakamı yazılması yeterlidir.
Son yıllarda daha geniş bir uygulama ise dondurma suretiyle
dağlanarak numaralama metodudur. Bu metodda hayvanın numarası
uzaktan rahatça okunabilmektedir. Yukarıdaki metodda ise hayvanın
numarasının okunabilmesi için yakalanması gerekmektedir. Dondurma ile
numaralamada hayvanın derisi üzerinde numara vurulacak kısım, jilet ile
traş edilerek alkolle sature edilir. Daha sonra -196 C’deki sıvı azot
içerisine, kaliteli bronz alaşımından veya bakırdan yapılmış numara
sokularak soğutulur. Hayvanın hazırlanmış deri kısmına bu numaralar
bastırılır. Hayvanın ırkı, yaşı ve derisinin kalınlığına bağlı olmakla beraber
yaklaşık 1 dk kadar numara deriye bastırılır. Numaralamadan 15 gün sonra
Buzağıların Yemlenmesi - 157
bu kısımdan beyaz tüyler halinde numaralar çıkarak uzaktan okunabilir bir
hal alır.
Resim 5.4. Buzağıların Çeşitli Şekillerde Numaralanması
Ayrıca üzerinde numara yazılı madeni ve plastik numaralar özel
numara pensesi ile kulağa takılabilmektedir. Bir diğer numaralama şekli de
hayvanların boyunlarına büyükçe madeni veya plastik numaralar, zincir
veya naylon ipliklerle asılmaktadır. Bu metod biraz pahalı olmakla beraber
kullanışı rahat ve emniyetlidir. Dolayısıyla araştırma gayesiyle yapılan
çalışmalar için oldukça elverişlidir.
158 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Buzağılarda
yapılan
pratik
işlerden
bir
diğeride
boynuzsuzlaştırmadır. Modern yetiştirmecilikte boynuzsuzlaştırma bir çok
yönden önemli olup, boynuzların başlıca şu sakıncaları ifade edilebilir.
1. Boynuzlu hayvanlar kavgacı ve idareleri zordur. Bilhassa boğalar
tehlikeli bir hal alırlar. Dolayısıyla erkenden damızlıktan çıkarılmak
durumda kalınır.
2. Boynuzlu hayvanlar birbirlerini vurarak yavru atmalara hatta
birbirlerinin ölümüne dahi sebeb olabilirler.
3. Boynuzlu hayvanlar birbirlerinin yem yemelerini engelleyerek
verimin düşmesine sebeb olurlar.
4. Boynuzlu hayvanlar birbiri ile döğüşerek deri ve gövde kalitesinin
düşmesine neden olurlar.
5. Boynuzlu hayvanların idaresi ve nakliyesi zordur. Böyle hayvanlar
işçilerde iş randımanını azaltır.
Boynuzsuzlaştırma çeşitli yollardan yapılabilir. Bunlar; genetik,
kimyasal ve fiziksel metotlardır (Resim 5.5). Genetik yolla
boynuzsuzlaştırmada; sığırlarda boynuzsuzluğun boynuzluluğa dominant
olmasından yararlanılır. Boynuzlu bir sürüde boynuzsuz bir boğa
kullanmak suretiyle bu sürüde % 50 oranında boynuzsuz yavru elde
edilebilir.
Fiziksel yolla boynuzsuzlaştırmada 2 aylık yaştan büyük hayvanlarda
boynuz tübü (3 aylık yaşta), boynuz kaşığı (3-5 aylıkyaşta), boynuz makası
ile (5-12 aylık yaşta), boynuz pensesi ile (12-24 aylık yaşta) ve boynuz
testeresi (24 aylıktan büyüklerde) boynuzsuzlaştırma yapılmaktadır.
İki aylık yaştan küçük olan buzağılarda fiziksel yollarla
boynuzsuzlaştırmada ise elektrikle boynuzsuzlaştırma metodu uygulanır.
Bu işlem daha çok 1-2 aylık yaşlarda yapılır. Elektrikle kızgın hale
getirilen demir alet boynuz çıkış yerlerine veya çok küçük olan
boynuzların üzerine tatbik edilerek boynuz hücreleri veya boynuz iyice
yakılır. Bu kızdırılan alet hayvanın yaşına ve boynuzların çıkış durumuna
bağlı olarak 10-20 sn kadar tatbik edilir. Yakma işini çok dikkatli yapmak
gerekir. Aksi halde bu kısmın aşırı derecede yakılması ile tehlikeli sonuçlar
ortaya çıkabilir. Çok dikkat istiyen ve çok ızdırap verici bir metoddur.
Buzağıların Yemlenmesi - 159
Resim 5.5. Buzağılarda Boynuzsuzlaştırma
Kimyasal yolla buzağıların boynuzsuzlaştırılması çok daha erken
dönemlerde yapılmaktadır. Yeni doğan buzağılarda boynuz yeni çıkıntı
halinde belirgindir. Bu çıkıntı bir hafta sonra daha da belirginleşir.
Genellikle 1 haftalık buzağılarda potasyum hidroksit veya sodyum
hidroksit gibi kimyevi maddelerle boynuz embriyolarını yakarak öldürmek
suretiyle yapılır. Bu metod diğerlerine nazaran daha az ızdırap vericidir.
Bu yöntemde önce buzağının boynuz çıkacak yerlerdeki tüyleri bir
makasla kırkıldıktan sonra çubuk halindeki kimyasal madde boynuz
yerlerine hafif kanayıncaya kadar iyice sürülür. Bu kimyasal maddenin
hayvanın gözüne akıp kör etmemesi için kırkılmış boynuz yerinin etrafına
vazelin veya gres yağı sürülür.
160 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
5.8. Buzağı Besisi
Dana eti fiyatının süte göre daha yüksek ve besinin daha ekonomik
olduğu yer ve zamanlarda buzağı besisinin yapılması daha karlı olacaktır.
Diğer yetiştiriciliklerde olduğu gibi buzağı besisinin ekonomikliği için
besiye alınacak buzağılar sağlıklı, gürbüz ve iştahlı hayvanlar olmalıdır.
Buzağı besisinde karlılığı etkiliyen en önemli faktörler şunlardır;
a. Buzağı fiyatları ve riziko,
b. Ahır ve barındırma masrafları,
c. Alet ve ekipman masrafları,
d. Yem ve yemleme masrafları,
e. Elektrik masrafları,
f. İşçilik ve veteriner masrafları,
g. Finansman ve pazarlama masraflarıdır.
Besiye alınacak buzağılar, verim seviyeleri düşük hayvanların
yavruları olabilir. Ayrıca şekil ve renk bozukluğu olan buzağılarda besiye
alınırlar.
Doğum ağırlığı ırk ortalamasının çok altında olan buzağılar büyütme
programlarına alınmadığı gibi bu hayvanlar semirtme gayesi ile besiyede
alınmamalıdır. Böyle hayvanlar daha az yem tüketseler bile her kg canlı
ağırlık artışının maliyeti daha yüksek olacaktır.
İleride damızlıkta kullanılmayacak hayvanlarda besiye alınabilmesi
için, sağlıklı, kas yapısı iyi gelişmiş ve iştahlı erkek ve dişi buzağılardan
oluşmalıdır.
Buzağı besisinden gaye dolgun, iyi semirmiş 150 kg’lık canlı
ağırlıkta hayvanlar elde etmektir. Genellikle tüketiciler açık renkli buzağı
etini tercih ederler ve böyle etler daha fazla gelir sağlamaktadır (Resim
5.6.).
Buzağılarda ağız ve göz mukozası elde edilecek et rengi hakkında
fikir vermektedir. Nitekim açık renkli ağız ve göz mukozasına sahip
buzağılardan daha açık renkli et elde edildiği bildirilmektedir.
Buzağıların Yemlenmesi - 161
Etin açık renk kazanmasında veya kırmızı olmasında Fe ve Cu
önemli rol oynar. Dolayısıyla Fe bakımında fakir yemler kullanılarak açık
renkli et elde etmek mümkündür. Açık renkli et üretmede yağlı veya yağsız
süt ile besi yaparak çok iyi sonuçlar alınmaktadır. Ayrıca süt ikame
yemlerinin hazırlanmasında da besi için Fe bakımından fakir olacak bir
kompozisyon olmasına dikkat edilir.
Resim 5.6. Buzağı Besisi ve Karkası.
Etin renginde yemin dışında hayvanın yaşı, ırkı ve temperamentinin
büyük ölçüde etkili olduğu bilinmektedir.
Buzağı besisinde uygulanacak iyi bir yemleme planı et rengine ve
kalitesine kötü yönde etki eden altlık tüketimi minimuma inebilir. Bugün
piyasada üretilen süt ikame yemlerinde 25-120 mg/kg kadar Fe bulunduğu
halde et renginin kırmızı olması altlıkların buzağılar tarafından
tüketilmesinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca hayvanların fazla hareket
etmesi yani kasların fazla kullanılması ile şiddetli kanamalar et rengini
olumsuz etkilemektedir. Dolayısıyla besiye alınan buzağıların büyük
padokslar içerisine konulmaması, hareketlerinin sınırlandırılması
gerekmektedir (Resim 5.6.). Ahır içi ışıklandırmanın az olması hayvanlara
162 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
rahatlık sağlaması nedeniyle et renginin açık olmasına olumlu etki
yapabilir.
Besiye alınacak buzağılarda ızgaralı durak sistemi toprak zemine
göre temiz tutulma bakımından daha uygundur.
Resim 5.7. Izgaralı Buzağı Besi Bölmesi.
Buzağı besisinde ana gaye hayvanların besin madde ihtiyaçlarını
karşılayabilecek düzeyde yemleme yapılması (ne aşırı yemleme nede eksik
yemleme yapılmalıdır), sindirim bozukluklarının ortaya çıkmayacağı ve
ishalsiz bir besidir. Buzağılara içirilecek günlük sıvı yem miktarı hayvanın
sindirim sistemi kapasitesine uygun olmalıdır. Sindirim organlarının hacım
bakımından zorlanması ishale sebeb olur. Beside ishal ile karşılaşıldığında
Buzağıların Yemlenmesi - 163
sıvı yem verilmesi sınırlandırılmalı hatta bir kaç gün sıvı yem verilmeyerek
yerine yulaf lapası verilebilir. Düzelme görüldükten sonra tedrici olarak
sıvı yeme geçilmelidir.
Normal buzağı büyütmede olduğu gibi buzağı besisinde de sıvı
yemin sıcaklığı, temizliği ve düzenli olarak içme zamanına dikkat
edilmelidir. Buzağıların eşit aralıklarla ve düzenli olarak aynı saatlerde
yemlenmeleri çok önemlidir. Buzağı besisi çeşitli şekillerde yapılabilir.
Bunlar;
a. Anadan emdirilerek buzağı besisi,
b. Üvey anadan emdirerek buzağı besisi,
c. Yağlı süt içirerek buzağı besisi,
d. Yağsız süt içererek buzağı besisi,
e. Süt ikame yemi içirerek buzağı besisidir.
5.8.1. Anadan Emdirerek Buzağı Besisi
Et sığırcılığı işletmelerinde analar sağılmayarak sütün tamamı 6-8 ay
süre ile buzağıların emmesine terk edilir. Ana ve yavru otlakta beraberce
bulunurlar. Et sığırlarında yapılan böyle buzağı besilerinin çok ekonomik
olduğu belirlenmiştir.
5.8.2. Üvey Anadan Emdirerek Buzağı Besisi
Süt sığırcılığı yapan büyük işletmelerde daha az işgücü ve daha
nitelikli eleman kullanarak buzağı besisi üvey anadan emdirmek suretiyle
yapılabilmektedir.
Üvey ananın süt verimi dikkate alınarak bir kaç yabancı yavru bu
inekten emdirilebilir. Başlangıçta bu yabancı yavruların anaya kabul
ettirilmesi zor olabilmektedir. Esasen eldeki yüksek süt verimli ırkların bu
şekilde kullanılmalarının çok doğru olamıyacağı gibi uygulamada bazı
zorluklarıda görülebilmektedir. Dolayısıyla gerek işletme ekonomisi ve
gerekse işletmenin yeşil alanlardan daha az iş gücü kullanarak
yararlanması bakımından et verim yönlü ve biraz yüksek süt verimli
164 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
hayvanların buzağı besisinde üvey ana olarak kullanılması daha uygun
görülmektedir (Resim 5.8.).
Ayrıca daha az iş gücü ihtiyacı bulunması ve sağlık üzerinde olumlu
etkileri nedeniyle serbest ahır yetiştiriciliği anaç inek kullanımı için daha
uygundur. Burada üvey anaların boynuzsuzlaştırılması konusuna dikkat
edilmelidir.
Resim 5.8. Üvey Ana İle Buzağıların Emdirilmesi.
5.8.3. Yağlı Süt İle Buzağı Besisi
Buzağıların anasını emerek yapılan besi şekli en kolay ve rahat olanı
yağlı süt ile buzağı besisidir. Bu metodda buzağının emmesinden hemen
sonra ana sağılmalıdır. Yoksa süt sekresyonu geriler ve hatta bazı meme
hastalıkları ortaya çıkabilir. Bu metod rahat bir buzağı besi şekli olmasına
rağmen süt sığırlarında çok ender durumlarda önerilebilir. Ancak daha
ziyade yağlı süt ile buzağı besisinde sütün elden hayvanlara verilmesi
şeklinde besi yaygındır. Bu metodda 100 kg’lık bir satış ağırlığına
ulaşıncaya kadar 500-600 litre yağlı süt kullanılır. Buzağının 1 kg ağırlık
artışı için yaklaşık 10 litre yağlı süt kullanılmaktadır.
Bir çok ülkede tam yağlı süt ile buzağı besisinin ekonomik olmadığı
ancak bu metodun standart besi metodu olarak kabul edildiği geliştirilen
Buzağıların Yemlenmesi - 165
diğer buzağı besi metodlarının bununla karşılaştırılarak değerlendirilmesi
söz konusudur.
Son zamanlara kadar yağlı süt ile buzağı besisi karkas niteliği
bakımından en ideal besi şekli olarak kabul ediliyordu. Bugün ayrıca
buzağıların 100 kg’a kadar ulaşması istenmektedir. Böyle bir canlı ağırlığa
ulaşma zamanı her şeyden önce ırka bağlıdır. Bununla beraber tüketici için
herşeyden önemlisi buzağıda açık bir et renginin olmasıdır. Bu beside daha
yüksek canlı ağırlığa ulaşılmak istendiğinde yağlanma oranı artacaktır.
Böyle karkaslar tüketici tarafından arzulanmaz. Ayrıca yüksek fiyat
bulamayacağından ekonomik olmamaktadır.
5.8.4. Yağsız Süt İle Buzağı Besisi
Bu besi metodunda yağsız süt taze olarak veya yağlı süt ile
karıştırılarak verilmektedir. Ayrıca kurutulmuş yağsız süt sulandırılarak tek
başına veya yağlı süt ile karıştırılarak buzağılara içirilir. Hangi şekilde
olursa olsun yağsız süt ile yapılan besi, tam yağlı süt ile yapılan besi kadar
yüksek günlük ağırlık artışı sağlamaz. Gerek kuru gerekse taze olarak
kullanılan yağsız süt mutlaka iz mineral, vitamin, antioksidan ve
antibiyotik ile desteklenmelidir.
Yağlı süt-yağsız süt kombinasyonunun çeşitli olumsuz etkileri
nedeniyle kullanılması pek önerilmez. Olumsuz etkilerinin ortadan
kaldırılması için yağsız sütün, süt ikame yemleri ile karıştırılarak
kullanılması daha uygundur. Süt ikame yemlerinin hayvansal ve bitkisel
yağlarla enerji düzeyleri düzenlenmiştir. Böylece yağsız sütün enerji
seviyesi yükseltilir, mineral, vitamin ve antibiyotikler besi riskini önemli
ölçüde azaltırlar. Buzağıların beslenmesinde her şeyden önce vitamin A
büyük önem taşımaktadır. Buzağılar için gerekli besin maddelerince
zenginleştirilmiş süt ikame yemlerinin yağsız süt ile kombinasyonu sonucu
buzağıların günlük ağırlık artışlarının yağlı süt besisinden elde edilen
değerlere ulaştığı belirlenmiştir.
Buzağılarda günlük 1000-1200 gr’lık canlı ağırlık artışlarının
sağlanabilmesi için süt ikame yemin yağ düzeyi en az % 30 olmalıdır. %
50 yağlı karışımlarda bulunmaktadır. Böyle süt ikame karışımları yağsız
166 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
süt tozu, peynir suyu tozu, yağlı süt tozu ve çeşitli bitkilerden elde edilmiş
nişastacılık ürünlerinden oluşabilir. Böyle yemlerle yapılan beside elde
edilen karkasın niteliği yağlı süt besisindeki kadar iyidir. Buzağı besi
piyasasının istekleri dikkate alındığında en uygun ve en ucuz besi metodu
süt ikame yemleri ile oluşturulan karışımlarla yapılan besidir.
5.8.5. Süt İkame Yemi İle Buzağı Besisi
Bu tür besi şekli yağsız sütün devamlı temin edilemediği işletmeler
için uygundur. Süt ikame yeminin yapısı buzağı büyütme programları ile
ilgili bölümde verilmiştir. Esas olarak yağ düzeyi % 15’den az olmamalı,
ham protein seviyesi en az % 24 olmalıdır. Özellikle A ve D vitaminleri ile
desteklenmeli, diğer vitamin ve mineraller buzağının ihtiyacını
karşılayacak düzeyde olmalıdır. Süt ikame yemlerinde 60-120 mg/kg
düzeyinde antibiyotik katılmalıdır. Ayrıca süt ikame yeminin
kompozisyonunda yağsız süt tozu en az % 65 seviyesinde bulunmalıdır.
Ham selüloz seviyesi % 1.5’u geçmemelidir.
Süt ikame yemleri ile besiye alınan buzağıların günlük ağırlık
artışları ve besi sonu karkasın niteliği diğer besi metodlarından hiçde geri
kalmamaktadır.
Süt ikame yemleri pratik olarak ikinci haftadan itibaren buzağılara
verilmeye başlanır. Buzağılara yaş, gelişme durumu ve besi kapasiteleri
dikkate alınarak süt ikame yemi miktarları belirlenir. Günlük içirilecek
1
1
miktar canlı ağırlığın % 10-12 kadar olup, süt ikame yemleri
ile
5
7
oranında sulandırılarak ve 35-40 ˚C sıcaklıkta buzağılara içirilir. İçirilecek
süt ikame yemleri hayvanın artan canlı ağırlığına paralel olarak artırılır.
Besi sonu ağırlığı daha ziyade 100-150 kg canlı ağırlıktır. Bu canlı ağırlığa
mümkün olduğunca kısa sürede ulaşılmasına çalışılır (3-4 ay gibi).
5.9. Buzağı Besisinde Otomatik Düzeneklerin Kullanımı
Son yıllarda buzağıların sıvı içeceklerini otomatik olarak hazırlayan
ve buzağıların devamlı olarak sıvı yem almalarını sağlayan otomatik
yemleme düzenleri geliştirilmiştir. Bu düzenler çamaşır makinası
Buzağıların Yemlenmesi - 167
prensiplerinden yararlanılarak yapılmıştır. Bu otomatik düzenlerde bir
elektrikli ısıtıcı, bir ısıtma kabı ve birde karıştırıcıdan oluşmuştur. Bu
kısmın üzerinde huni şeklinde bir kab bulunmaktadır. Buzağılar sıvı
yemlerini buradan emerek alırlar. Düzeneğin her iki yanına lastik
biberonlar yerleştirilmiştir. Bu biberonlardan buzağılar emdiğinde düzenek
otomatik olarak çalışmaya başlar. Bu tip otomatik düzenler buzağı grup
bölmelerinin arasına yerleştirilir. Bu bölmelerin her birinde 10 ile 20
hayvan bulundurulabilir (Resim 5.9).
Resim 5.9. Buzağıların Otomatik Yemlenmeleri
Bu düzenekler ile kovadan içirmeye nazaran daha fazla canlı ağırlık
artışı sağlanabilmektedir. Buzağılar doğal olarak emme yaptığı için
gelişme olumlu yönde etkilenir. Sıvı yem yoğunluğu istenilen şekilde
168 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
ayarlanabildiği gibi buzağılar istedikleri zaman istedikleri kadar sıvı yem
tüketebilirler. Böyle otomatik düzenler iş gücünden önemli bir tasarruf
sağlar ve kısa zamanda kendini finanse ederler. Buzağı besisi için bu tip
otomatik düzenler çok yararlı olmakla beraber gruplara alınacak
buzağıların aynı yaş ve aynı büyüklüklerde olmalarına dikkat edilmelidir.
2
Grup bölmelerinde hayvan başına 1.5 - 2.4 m alan gereklidir.
ALTINCI BÖLÜM
6. BUZAĞI BARINAKLARI VE ÇEVRE İHTİYAÇLARI
Hayvan yetiştiriciliğinde etkili çevre faktörleri genelde sıcaklık,
rutubet, havalandırma ve ışıklandırmadır.
Yaşlı hayvanlarla genç hayvanların ayrı ayrı barınaklarda
yetiştirilmeleri bir çok bakımdan önemlidir. Yaşlı hayvanlarda gizli kalan
birçok hastalık ve parazitlerin genç hayvanlara geçmesi birlikte
barındırmada kolaylıkla gerçekleşir. Ayrıca yaşlı hayvanların
barınaklarının sıcaklık ve rutubeti buzağıların sağlığı bakımından uygun
değildir. Kışın ahır kapılarının ve pencerelerinin açılması soğuk hava ve
cereyana maruz kalma buzağıları olumsuz yönde etkiler.
Buzağılar için en uygunu ayrı bir buzağı ünitesidir. Bunun dışında
ergin hayvanlarla beraber, buzağıların tek bir ahırda barındırılmaları
durumunda, buzağılar hayvan barınağının uygun bir kısmında veya ayrı bir
odada bölmelerde bulundurulmalıdır. Buzağıların doğumdan sütten kesime
kadar ferdi bölmelerde tutulmaları ve 2-3 aylık yaştan itibaren 6-8’li grup
bölmelerine alınmaları uygun olacaktır. Ağaçtan yapılan en basit ferdi
bölmelerin uzunluğu 1.8 m, genişliği 1.2 m ve yüksekliği 0.9 m olması
yeterlidir. Ferdi bölmeler buzağıların kaba ve kesif yemlerini kolayca
tüketebileceği bir şekilde düzenlenmeleri yetiştirme açısından çok
faydalıdır.
Buzağı bölmelerinin bulunduğu yer serin havadar ve kuru olmalıdır.
Hava cereyanının olmamasına çok dikkat edilmelidir.
Buzağı barınaklarında hayvan başına en az 5 m3 hava hacmi
bulunmalıdır. Bu bakımdan optimum barınak yüksekliğinin büyütme ve
besi ünitelerinde 2.5-3.0 m arasında olması yeterlidir. Kışı sert geçen
bölgelerde buzağılara ayrı üniteler yapılıyorsa ünitenin soğuk olmaması
için tavan yüksekliği 2-2.5 m’yi geçmemelidir.
Buzağılar doğumdan itibaren iyi bir termoregülasyon mekanizmasına
sahiptir. Dolayısıyla buzağılar doğumdan itibaren oldukça soğuk hava
şartlarında bile barındırılabilirler.
170 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Doğumdan sütten kesime kadar buzağıların barınak ihtiyaçları basit
fakat bakımları oldukça zordur. Bu dönemde buzağıların sağlıklı olarak
yaşayabileceği temizlenmesi kolay olan ekonomik ve kullanışlı barınaklar
yapılmalıdır.
Sütte yemleme döneminde buzağıları ferdi bölmelerde tutmak daha
doğrudur. Böylece her bir buzağıya daha fazla ihtimam gösterilebilir.
Ancak ferdi bölmelerde işgücü ihtiyacı daha yüksek olmaktadır. Genellikle
odundan yapılan bu bölmelerin üç tarafı kapalı olmalıdır. Böylece bulaşıcı
hastalıkların yayılması ve buzağıların birbirlerini emmeleri nedeniyle
meydana gelebilecek istenmeyen olaylar azaltılır.
Ferdi bölmelerin her birisinde kaba yem ve buzağı başlatma yemi
için 20 x 25 x 15 cm boyutlarında hareketli yemlikler ve su kovası
yerleştirilmelidir. Yemliklerin yerden yüksekliği 50 cm kadar olması
yeterlidir (Resim 6.1).
Buzağılar ferdi bölmelere konulmadan önce bölmeler iyice
temizlenip dezenfekte edilmelidir. Bu amaçla bölmelerin önce kaba kirleri
alınır. Sonra temizlik için sıcak sodalı su, % 2’lik NaOH, % 3’lük kreolin
veya küllü su (1 litre suda 250 gram kül eritilerek) gibi maddeler
kullanılabilir. Daha sonrada ferdi bölmeler kireç sütü ile badana edilir.
Badana sırasında insektisitler de kireç sütüne katılabilir. Hava şartları
zeminin kuruması için uygun olmadığında havada sönmüş kireç zemin
üzerine bol miktarda serpilmesi gerekir. Ayrıca bölmeye bol miktarda
altlık serilir.
Sütten kesimden sonra ferdi bölmelerden alınan buzağılar gruplar
halinde bulundurulacak şekilde yapılmış bölmelere alınırlar. Grup
bölmelerinde her bir buzağı için 2- 2.5 m2’lik alan yeterlidir (Resim 6.2).
Genç buzağıların barınak içi sıcaklıkları 12-18 ˚C arasında olması
yeterlidir. Aslında kuru yataklık temini ile bol havalandırma ve rutubetsiz
barınaklarda daha düşük veya yüksek sıcaklıklarda buzağılar
barındırılabilir.
Buzağı Barınakları ve Çevre İhtiyaçları - 171
Resim 6.1. Ferdi Buzağı Bölmeleri
Resim 6.2. Grup Buzağı Bölmesi
172 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Diğer hayvan barınaklarında olduğu gibi buzağı barınaklarında da
nispi hava rutubeti % 60-80 olarak önerilir. Isıtılan barınaklarda (bilhassa
sıcak hava ile ısıtma yapılıyorsa) rutubet azalmaktadır. Barınak içi hava,
niteliği iyi olan barınaklar da rutubetin % 40 kadar inmesinin zararlı bir
etkisi olmamaktadır. Ancak hava niteliğinin (gaz ve toz yönünden) kötü
olduğu barınaklarda bu rutubet seviyesi solunum yollarında problemler
oluşturmaktadır (Sürekli öksürük, bronşit gibi). Dolayısıyla barınaklar
rutubetlendirilmelidir.
Barınak içi gazlardan özellikle CO2, NH3 ve H2S’in yoğunlukları ve
hayvanların tolerans sınırları hakkında halen tartışmalar devam etmektedir.
Bununla beraber CO2 için % 0.30, NH3 için 26 ppm ve H2S için 10
ppm’lik değerlerin civarında olması uygun görülmektedir.
Yapılan çalışmalar barınak içi hava şartlarının uygun olmaması,
buzağılarda gelişme ve yemden yararlanmayı kötü yönde etkilemekte ve
solunum frekansını artırmaktadır.
Buzağı barınaklarına kapasitenin üzerinde hayvan konulması
durumlarında etkili bir havalandırma düzeni barınaklar yapılırken dikkate
alınmalıdır. Barınaklardaki hayvanların yeterince ışık alacakları
buzağıların hareket ve yem tüketimlerini önemli ölçüde etkiler.
6.1. Barınak İhtiyaçları
Sığırların beslenmesinde ve yetiştirilmesinde kullanılan barınak
tipleri, çevre kontrolü barınaklardan, saman balyalarına ve o anda
düzenlenmiş barınaklara kadar değişebilir, bu durum yetiştirme metoduna
bağlıdır (Resim 6.3 ve Şekil 6.1).
Süt ineklerinin çoklu emzirmeleri ile beslenen buzağı yerlerinde,
binalarda yalnızca geniş ve rahat olan tercihen güney veya güneydoğuya
bakan bölmelere ihtiyaç vardır.
Doğduktan sonra suni olarak beslenen buzağı barınaklarında ihtiyacı
karşılayacak kadar buzağı bölmesine gerek vardır. Buzağıların ahırlarda
tek tek veya gruplar halinde (3, 4 yahut daha fazla sayıda) barındırılabilir.
15-20 buzağılık büyük gruplarda beslenme otomatik buzağı
besleyicilerinin devreye girmesi problemler büyük ölçüde halledilmiştir.
Buzağı Barınakları ve Çevre İhtiyaçları - 173
Genellikle buzağıların yetiştirilmesi için en iyisinin buzağılar en az bir
aylık oluncaya kadar tek veya ferdi bölmelerde büyütmektir. Ferdi bölme
istemenin temel avantajı; buzağılar birbirlerini ememezler ve enfeksiyon
görülme sıklığı azalır.
Resim 6.3. Buzağı Kulübeleri
174 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Süt danası üretimi için kontrollü çevrelerin ekonomik yararları, ticari
şartlarda doğruluğunu ispat etmiş gözükmektedir. Ancak maksimum
büyüme hızı gerekmediği yerlerde, ekonomik avantajlar ve bir ünitede çok
sayıda sığır yetiştirileceği zaman açıkça önemlidir.
Şekil 6.1. 20 Başlık Süt Sığırı Ahırı ve Buzağı Bölmeleri Planı
Eğer çok sayıda buzağı böyle bir barınakta ferdi bölmelere konulur
ve doğum sırasıyla yemlenmeye alınırsa, bölmelerde küçük gruplar halinde
barındırılan benzer yaştaki buzağılardan çok daha fazla enfeksiyondan
korunma şansı olabilir. Benzer şekilde, buzağılar benzer yaşta gruplar
halinde gıdalarını almalıdır veya gruplar halinde barınaktan
uzaklaştırılmalıdır. Böylece barınaklarda uygun sterilizasyon aralıkları
sağlanabilecektir.
Buzağı Barınakları ve Çevre İhtiyaçları - 175
Basit buzağı barınağı şekli saman balyaları ve oluklu demir levhalı
çatı ile inşa edilebilir. Kolayca sökülen buzağı ahırları, barınakların güney
tarafında düzenlenir ve yapının tamamı ahırların ön tarafındaki binanın
uzunluğu boyunca yer alan drenaj kanallarını içine alan beton bir temel
üzerine inşa edilebilir (Resim 6.4).
Özel buzağı büyütme ahırlarının inşası için izolasyon ve cereyansız
uygun havalandırma düşünülmesi gereken iki ana faktördür. Özellikle çatı
çok yüksek olmamalıdır ve eğer çatının ayakları arasında geniş aralıklar
kullanılırsa, çatı az eğilimli olmalıdır. Mesela (ayaklar arası) uzunluk 12 m
olan bir bina 9˚’lik bir eğime sahip olmalıdır ve izolasyon sağlanmalıdır.
Eğer tavan yüksekliği 2.4 m’nin çok üstünde ise asma tavan yapılmalıdır.
Bu tavan izocam gibi bir takım izolasyon maddeleri ile kaplanabilir. Bu tip
tavanın dezavantajı kemirgenlerin istila riski ve buzağıların enfeksiyon
ihtimalidir. Bu sebeple asma tavanın yukarısında bir giriş mevcut
olmalıdır. Gerektiğinde zararlılara karşı düzenli ilaçlama ve mücadele
yapılabilmelidir.
Resim 6.4. Basit Bir Buzağı Barınağının İçeriden Görünüşü
176 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Resim 6.5. Buzağı Büyütme İstasyonu
6.1.1. İzolasyon
Buzağı barınaklarının iyi bir izolasyonu hayvanları kışın aşırı
sıcaklık değişikliklerinden korur ve yazın serin tutar. İyi bir izolasyon
yoğunlaşma (su buharının duvarlarda yoğunlaşması) olmaksızın daha
düşük bir havalandırma hızına müsaade eder ve böyle havalandırma ısı
kaybını azaltır.
Barınaklarda çatı izolasyonu en önemlisidir. Ayrıca Duvar
boşlukları, izocam ile izole edilebilir.
6.1.2. Optimum Sıcaklık ve Yapay Isınma
Mevcut durumda et danası üretimi hariç, buzağı barınaklarında suni
ısınma ekonomik değildir. Buzağı barınak sıcaklığının yeni doğanlar için
13-16 ˚C olması ve buzağılar büyüdükçe sıcaklığın kademeli olarak
düşürülmesi önerilir. Dana eti üretimi için beslenmekte olan buzağılarda
Buzağı Barınakları ve Çevre İhtiyaçları - 177
16-21 ˚C sıcaklığın düşük sıcaklıklardan daha iyi sonuçlar verdiği
bulunmuştur.
Son zamanlarda canlı ağırlığı 90 kg’dan 180 kg’a kadar dana eti için
beslenmekte olan pre-ruminant Siyah Alaca buzağılarda yapılan
çalışmalarda, 5 ˚C’den 20 ˚C’ye çevre sıcaklığının yükselmesinin canlı
ağırlık kazancı (1.36 - 1.61 kg/gün) üzerine veya total ısı kaybı oranını
değiştirmedeki etkisinin sonuçları görülmektedir (Çizelge 6.1).
Beslenme açısından, düşük sıcaklıkta buzağının A vitamini ihtiyacının
artabileceği ve magnezyum tutulmasının azalacağı unutulmamalıdır.
Dana eti üretimi için çevre kontrollü barınaklarda ısıtma, termostatik
olarak kontrollü fanlı ısıtıcılarla sağlanabilir.
Erken sütten kesilen buzağılar için ısıtılan barınak sıcaklığı ilk üç
hafta 15-16 ˚C’de tutulur ve sonra kademeli olarak azaltılır.
Çizelge 6.1. Pre-ruminant Siyah Alaca Buzağılarda
Bölümlerinde Çevre Sıcaklığının Etkisi.
Isı
0.75
Kayıp
Hava
Sıcaklığı
Canlı Ağırlık
(˚C)
Artışı
(kg/gün)
Toplam
Hissedilir
Buharlaşma
5
1.44
711
585
126
10
1.38
799
543
256
15
1.42
753
395
358
20
1.40
787
378
409
Toplam ısı Üretimi (kJ/kg
24 saat)
Buzağıların erken dönemlerde yapay ısıtmanın yararlı olduğunu
gösteren bazı çalışmalar bulunmaktadır. Elektrikle döşeme altından
ısıtmanın maliyeti fanlı ısıtmanınkinin iki katından daha fazladır.
Hasta veya zayıf buzağıların korunmasında, bölgesel ısınma temini
ve şiddetli soğuklarda doğan buzağıların analarından ayrıldığında kızıl
178 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
ötesi ışınlı lambalar kullanmak yararlıdır. Bu lambalar parlak veya sönük
ışın yayıcı olabilir. Parlak ışın yayanlar daha çok kızılötesi radyasyon
vermektedir.
6.1.3. Barınakların Havalandırılması
Yetiştirici bir buzağı ünitesinin rahat ve kolay çalışabilir olmasını
ister. Bunlar beslenme ve temizlik gibi günlük rütin işleri içerir. Üstelik
yetiştirici buzağıları her zaman açıkça kontrol edebilmeli, tek tek her bir
hayvanın bakım ve tedavisini rahatça yapabilmelidir. Son olarak bina ve
ekipman buzağılar içerde iken kolayca temizlenip dezenfekte
edilebilmelidir.
Buzağının önemli çevre ihtiyaçları bellidir. Bunlar fiziksel rahatlık,
iyi hijyen ve uygun muhafazadır. Sağlıklı ve rahat büyütülmüş buzağı
normal olarak yer, içer, düşük ısıdan dolayı strese girmez. Bölme
içerisindeki iyi bir altlıkla buzağı kendisini soğuğun aşırı
olumsuzluklarından koruyabilir.
Buzağı bölmeleri arasına ışığın girmesi mikro organizmaların
çoğalmalarına engel olacaktır. Ahşap bölmelerde de düzenli temizlik ve
dezenfeksiyon yapılması zaruridir. İyi yapılmış bir buzağı barınağında
yetiştiricinin de ihtiyaçlarını karşılaması düşünülmelidir. Çünkü bakıcısı
buzağılara her gün sıcak sütte dahil olmak üzere yem taşımak ve temizlik
yapmak zorundadır.
Tamamen kapalı taş çiftlik binaları yada eski ahşap kümeslerden
değiştirilerek yapılan buzağı üniteleri fan sistemi ile havalandırılır. Genç
buzağılar için temiz havanın sıcaklıktan daha önemli olduğunun kabul
edilmektedir. Dolayısıyla buzağı ünitesi planlanmasında ilk düşünülecek
şey, uygun bir havalandırma sağlamaktır. Barınak içerisindeki hava, sıcak
hava, rutubet ve kimyasal maddeleri taşır. Ayrıca mikroorganizmaların bir
kısmını da içermektedir. Yaz aylarında sıcağın dağılmasının büyük önemi
olduğu kabul edilmelidir ve maksimum havalandırma oranı her buzağı için
10 m3 hacimde saatte 11 defa hava değişimi yada her buzağı için günlük
110 m3/h temiz havaya ihtiyaç vardır. Kış aylarında ise havalandırmanın
ana fonksiyonu bina içerisindeki rutubeti taşımak ve nispi rutubetin havada
kalış zamanını azaltmaktır.
Buzağı Barınakları ve Çevre İhtiyaçları - 179
Sıcaklık barınaktan iki yolla kaybolur,
1. Bina ısı kaybı(BIK) binanın boyutları ve temel izolasyonu
tarafından belirlenen bir oranda binanın yapı maddeleri arasındaki ısı kaybı
olarak tanımlanır. BIK, iç ve dış çevre arasındaki sıcaklık farkının watt/˚C
olarak ifade edilmesidir.
2. Havalandırma ısı kaybı(HIK) binadan dışarı çıkan hava ile beraber
ısı kaybıdır. Bu, havalandırma oranına ve hava sıcaklığına bağlıdır. 1
m3/h’lik vantilasyon oranı yaklaşık 0.336 watt/˚C eşittir. Sıcaklık
yükselmesi bina içerisindeki buzağıların ürettiği ısının bir sonucu olarak
ortaya çıkar ve aşağıdaki gibi verilir:
Sıcaklık yükselmesi =
Buzağı Isı Üretimi (Watt)
BIK + HIK (watt/ o C)
Bir bina sıcaklığın yükselmesi ile de fazla nem taşıyabilir. Örneğin, 5
˚C’de doymuş hava 5.7 kg H2O/m3 su buharı içerir. Başka bir yolla
açıklamak gerekirse % 100 nisbi rutubette m3’te 5.7 kg hava vardır. 15
˚C’de tam doymuş havada ise, 12.4 kg H2O vardır. Eğer sıcaklık 5 ˚C’den
15 ˚C’e yükseltilirse % 100 nispi nem % 46’ya düşer (5.7 / 12.4). Isıtılmış
bir buzağı ünitesinde buzağıların daha az solunum hastalıklarına
yakalandıklarına ait inançlar vardır. Isıtılmamış bir buzağı ünitesinde
soğuk stresinin ne kadar önemsiz olduğu belirlenmiştir. Ancak sıcak hava
solunum hastalıkları riskini düşük rutubetle ilgili olarak dolaylı bir şekilde
azaltabilir. 10 ˚C’de buzağılar vücut ısılarının % 20-25’ini evaporasyon
yolu ile kaybederler. Deri yüzeyi ve solunum yolu ile yapılan evaporasyon
nispi rutubeti artırır.
Nispi rutubeti % 80’in altında tutabilmek için;
a) Havanın taşıma kapasitesini artırmak için içeri giren havanın
ısısını yükseltmek.
b) Bina içindeki rutubeti dışarı atmak için havalandırma yapmak
gerekir. Daha fazla havalandırma ile daha düşük ısı yükselmesi olduğu için
bu iki husus arasında zıtlık bulunmaktadır.
180 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Örnek : Dört haftalık 25 hayvan içeren bir izole edilmemiş buzağı
ünitesinde 150 m3’lük bir havalandırma alanı düşünülür. Bu, buzağı başına
6 m3 demektir. Bu barınakta,
Buzağılarda sıcaklık kaybı = 4.2 kw
Buzağılarda rutubet kaybı = 1.5 kg/h
Binada rutubet kaybı = 0.5 kg/h
Dışarının hava sıcaklığı = 5˚C,
RH = % 80
Havalandırma oranı saatte 4 hava değişimi = 600 m3/h
Binanın sıcaklık kaybı = 0.30 kw/˚C
Havalandırma ısı kaybı = 0.20 kw/˚C
Binada ısı çıkışı = 8.4 ˚C
Hava ısı girişi = 13.4 ˚C
Toplam rutubet = % 70
Bu örnekte saatte dört kez hava değişimi yaparak izoleli bir ünitede
ısının 5 ˚C’dan 13.4 ˚C’e yükselmesi ile nispi rutubet % 80’den % 70’e
düşmesi sağlanmıştır.
Saatte bir defa hava değişimi gerçekleştirilecek olan havalandırma
oranında hava su buharı ile doyacak duvarlar ve çatıda yoğunlaşma
meydana gelecektir. Nispi rutubette en büyük azalma izoleli yerlerde saatte
8 kez, izolesiz yerlerde ise 14 defa hava değişimi ile gerçekleşecektir.
Havalandırma oranındaki aşırılık binada ısı değerini gittikçe düşürür.
Havalandırmanın hijyen açısından en büyük rolü binadaki rutubeti
azaltmasıdır.
Rüzgarlı günlerde barınak havalandırılması çok daha fazladır ve
kolaydır. Ancak dışarıda hava çok durgun olsa bile saatte 8 defalık
havalandırma, iyi bir dizayn ile mümkün olabilir. Sıcaklığı bina içerisinde
artıran buzağılardır. Binanın en yüksek noktası olan çatı arasında hava
deliğinin olması ve saçakların olduğu yerlerde de hava giriş deliklerinin
Buzağı Barınakları ve Çevre İhtiyaçları - 181
olması binadan kirli havanın çıkması için baca etkisi yapacaktır. Bunun
sağlanması için giriş ve çıkış delikleri arasında en az 1.5, ideal olarak ta 2.5
metrelik yükseklik farkının olması gerekir.
İzolasyon barınakta olacak ısı kaybını azaltacaktır. Bu durum
yoğunlaşmayı azaltır, buzağıların ısısı ile ısı yükselmesini sağlar ve çatı
arasından geçerek buzağı üzerine düşen havanın çok fazla soğuk olmasını
önler.
Doğal vantilasyonun ısıtılmayan binalarda iki ayrı mahsuru vardır.
Yaz aylarında durgun havalarda zaruri olan vantilasyonu yapamaz ve hava
sıcaklığını istenen seviyede tutamaz. Bu durum tavuk ve domuz barınakları
için problem olur. Fakat et danaları doğal vantilasyonlu havalarda stressiz
olarak durabilir.
İkinci mahsuru ise daha önemlidir. Çünkü kışın soğuk ve rutubetli
havalarda dışarı ısısı 5 ˚C ve nispi nem % 100 olduğu zaman sadece
havalandırma ile rutubeti % 85’in altına çekmek imkansızdır. Bu şartlar
buzağılar için pnömöni riskini artıracaktır.
Tabii havalandırma ile yeteri miktarda hava sağlanabildiği için ve
fan sisteminin kurulmasının pahalı olması nedeni ile fanlı sistemle
havalandırmayı yapmaya gerek yoktur. Bu havalandırma şekli iyi dizayn
edilmemiş binalarda kullanılabilir. Böylesi bir havalandırma yapmak için
konuyu çok iyi bilen kişilerle çalışılmalıdır.
İzole edilmemiş tavanı basık eski binalarda fanlı havalandırmaya
ihtiyaç duyulmaktadır. Fan vantilasyonunda dikkat edilecek hususlar bir
defa saatte 6 kez hava değişimini sağlamalı ve buzağıların üzerinde
oluşacak direk cereyandan kaçınılmalıdır. Sıcak havalarda ise maksimum
hava değişimi saatte 11 defa olmalıdır. Eğer fan hızı termostatla
ayarlanıyorsa saatte 6 defadan aşağı düşmeyecek şekilde ayarlanmalıdır.
Bazı durumlarda oldukça yüklü miktarlarda paralar harcanmak sureti
ile buzağılar için kontrollü barınaklar yapılabilir. Örneğin, Amerikadan
Avrupaya ihraç edilen buzağılar için özel üniteler yapılmıştır.
İçerde büyütülen buzağılar 5-6 haftada sütten kesilirler ve ağırlıkları,
Fresian’larda yaklaşık 60 kg olmaktadır. Bu hayvanlar soğuğa dayanırlar
ve az bir muhafaza ile rahatça büyüyebilirler. Bununla birlikte bu
182 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
zamanlarda pnömöniye yakalanmaları diğer zamanlardan daha fazladır. 6-8
haftalarda pasif bağışıklık çok düşüktür. Eğer buzağılar diğer buzağılarla
birlikte bölmelerde yetiştirilirse hastalıklara karşı dirençleri en düşük
seviyede olduğu zaman enfeksiyonlarla karşılaşırlar. Uygun barınaklar
buzağıların yeni enfeksiyonlara en az maruz kalacakları şekilde olanlardır.
En ideali meraya çıkana kadar buzağıların küçük gruplar halinde
birlikte tutulmalarıdır. Buzağı barınaklarının en ideali buzağıların devamlı
olarak tutulmasına imkan veren buzağı üniteleridir. Eğer buzağılar devamlı
aynı yerde sütten kesime kadar büyütülürse, sütten kesim sonrası
karışmanın stresinden korunarak kesintisiz bir büyüme ve sağlıklı bir
durum gösterirler.
6.1.4. Temizlik Dezenfeksiyon ve Dinlendirme
Eğer sağlıklı bir buzağı yetiştirmek istiyorsanız buzağı barınağının
temizliğini tam olarak yapmanız gerekir. Buzağıların direk temas yolu ile
mikrop kapmaları, havadan mikrop kapmalarından daha çok olur.
Ayrıca parti parti binaya gelerek yetiştirilen buzağılarda daha çok
hastalığa yakalanmanın riski vardır. Bu tip yetiştirme şekillerinde bütün
ayrıntılara dikkat edildiğinde hastalığa yakalanmanın daha çok ve canlı
ağırlık artışının daha az olduğu gözlenmiştir. Bu tip yetiştirmelerde, ilk
grup büyütülen buzağıların buzağı ünitesinde mikroorganizmalar daha az
sayıda bulunacaktır. Sonraki dönemlerde gerekli hijyen sağlanmadığında
mikroorganizma sayısı hızla artacaktır. Bu arada buzağılar küçük oldukları
için bağışıklık sistemleri yeterince gelişmemiş olacaktır. Bu nedenle de
bağışıklık sisteminden daha hızlı gelişen mikroorganizma konsantrasyonu
buzağıların hastalanmasına yol açacaktır. Eğer barınak, yeni buzağılar
gelmeden önce yeterince temizlenip dezenfekte edilirse hastalık ve
immünite dengesi kurulabilecektir.
Bir buzağı ünitesine yeni buzağıların konmasından önce temizlik,
dezenfeksiyon ve dinlenme olmak üzere üç önemli safhası bulunmaktadır.
Temizlik, mikroorganizma ve kirleri uzaklaştırmaktır. Dezenfeksiyon ise,
fiziksel ve kimyasal yollarla bakteri ve fungusları öldürmektir.
Dezenfektan ve antiseptikler arasındaki farkı bilmek gerekirse,
dezenfektanlar cansız yüzeylerdeki, antiseptikler ise canlı yüzeylerdeki
Buzağı Barınakları ve Çevre İhtiyaçları - 183
mikroorganizmaları öldürmek için kullanılırlar. Fumigasyon kimyasal
dezenfeksiyonun bir şeklidir. Bir bina eğer dışkı kalıntıları ile dolu ise
dinlenmeye müsait değildir ve dinlenmenin temizlik ve dezenfeksiyondan
sonra yapılması gerekir.
Temizlik esnasında bütün araç ve gereçleri dışarı çıkarmak gerekir.
Bölmelerin fırçalanması, tazyikli su yada buhar ile yıkanmaları gerekir.
Sonra dezenfektanlı su ile tekrar yıkanmalıdır.
Temizlik öncesi elektrik tesisatının kapatılıp sigortaların çıkarılması
çok önemlidir. Eğer temizlik esnasında bir kova kullanılacaksa kova
içerisine her lt. su için 25 lt. soda yada köpüklü deterjan koymakta fayda
vardır. Yıkama esnasında eldiven ve gözlük kullanılmalıdır. Tazyikli sıcak
veya soğuk su beton ve gözenekli yerlerden kirlerin sökülmesinde etkilidir.
Sıvı kimyasal dezenfektanları kullanımı açısından fenoller ve diğer
dezenfektanlar olmak üzere iki gruba ayırabiliriz. Fenoller ve diğer
kimyasal maddeler yıllardan beri kullanılmaktadır. Çünkü bunlar, sporlar
dahil çoğu bakteri ve mantarları öldürmektedirler. Bu dezenfektanlar
virüslere karşı daha az etkilidirler.
Hipokloritlerin etkilerini kalın kir ve organik maddeler azaltırlar.
Bunlar, lekesiz döşemelere karşı etkilidirler. Bu maddelerin deri ve
solunum yollarına karşı zararlı etkileri oldukları için ve günlerce kalıcı
kokuları olduğu için çok dikkatli kullanılmalıdır. En iyi kullanılma zamanı,
ahırda buzağıların bulunmadığı dönemdir. Sodyum hipoklorit, iyot ve
dörtlü amonyum bileşenleri gibi deterjanlar, her zaman kullanılabilecek
dezenfektanlardır. Bu deterjanlar fenol ve kresollerden daha az zehirli ve
bakteri ve virüslere karşı çok etkilidirler. Bu deterjanları kullanırken her
tarafı çok temiz tutmamız gerekir. Çünkü organik maddeler bu
dezenfektanları inaktif hale getirirler.
Eğer binanın her tarafını kapama imkanı varsa formaldehit ile
dezenfekte etmek daha iyi bir yoldur. En iyi dezenfekte ise katı
formaldehiti ısıtarak yapılan dezenfeksiyondur. Çünkü bu yolla bina dışını
da dezenfekte edebiliriz. Fakat zehirlenmeye karşı çok dikkatli
olunmalıdır. Bu metot doğal havalandırma için uygun değildirler.
Formaldehit fungus sporları ve mantarlara karşı etkili değildir. Kresoller bu
mikrooganizmalara karşı biraz daha fazla etkilidirler. Mantar sporlarının
184 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
duvar ve odun çatlakları arasında inanılmaz bir saklanma yetenekleri
vardır. Pürmüzle bu sporlar öldürülebilir. Bölmelerdeki sporların
öldürmenin en kolay yolu, güneş ışığına maruz bırakmadır.
Temizlik ve dezenfeksiyon sonrası ideal barınakların, ideal boş
tutulma süresini tespit etmek çok zordur. Sağlık açısından en uygunu daha
uzun dinlendirme (boş kalma) süresidir. Fakat bu çiftliğin kazancını
düşürecektir. Barınakların dinlenme süresinin (boş kalma) en az iki hafta
olması tavsiye edilir. Özellikle tehlikeli mikroorganizmalardan (salmonella
dublin gibi) çıkışından sonra en az 4 haftalık bir dinlendirme süresi tavsiye
edilmektedir. Daha fazla güneş ve temiz hava binaya bu zamanda temin
edilirse daha avantajlı olacaktır.
6.1.5. Sağlık ve Hijyen
Hayvanlar ile patojenik mikroorganizmalar ortak olarak yaşamlarını
sürdürmektedirler. Doğrusu enfeksiyonun normal durumda konakçı
hayvan, mikrop ve çevre arasındaki dengenin bozulması sonucunda ortaya
çıktığı söylenebilir. Enfeksiyonun tam olarak etki sahası hastalığın çeşidine
bağlıdır. Sığırların ayak veya ağızda mikroplara maruz kalma
durumlarında hastalığa uygun klinik belirtilerin açıkça ortaya çıkması
mümkündür. Bu tip hastalıkların kolayca tedavi edilmelerinin sebebi klinik
belirtilerin gözle görülebilmesidir.
Birçok sığır hastalığı klasik yok etme metotlarıyla veya aşıyla
kontrol altında tutulmaktadır. Bunlar arasında önemli olan hastalıklar, kötü
çevre şartlarına ilave olarak geniş bir mikroorganizma çeşidinden biri veya
bir kaçına maruz kalma sonucunda buzağılarda görülebilen barsak yada
solunum yolu gibi spesifik olmayan çevresel hastalıklardır.
Çevre, buzağının direkt olarak temas ettiği hava veya yüzeylerdeki
parazitlerin (veya bulaşıcı mikroorganizmaların (M.O)’ların) yaşamını
etkileyebilir. Çevre solunum yolu ile parazitin bir buzağıdan başka bir
buzağıya geçiş yeteneğini etkiler. Buzağının solunum yolu yüzeyindeki
parazitleri temizleme yeteneğini etkileyebilir.
Çevre hayvanda stres yaparak alınan bir enfeksiyona karşı hayvanın
savunma yeteneğini etkiler. Bu yüzden enfeksiyonların şiddetinin arttığı
yerlerdeki hayvanlar kesinlikle hastalanır yada ölür.
Buzağı Barınakları ve Çevre İhtiyaçları - 185
Patojenik mikroorganizmalar bir buzağıdan başka bir buzağıya 3
şekilde transfer edilebilirler.
1. Direkt kontaminasyon; ağızdan ağız’a, dışkıdan ağız’a doğru,
2. Damlacık formundaki organizmaların kısa mesafelerde doğrudan
iletimi (öksürük ve aksırık),
3. Küçük zerreler halindeki maddelerin havayla yayılımıdır (su
damlaları yada toz).
İşçilerin giysileri ve botları yoluyla binaya bir hastalık enfeksiyonu
girerse, buzağılar ayrı ayrı bölmelerde tutulsa bile, indirekt
kontaminasyonları engellemek mümkün değildir.
Enfeksiyonu bina içinde tutmak dışarılara taşınmamaları için
yapılacak en iyi şey, tüm binayı dezenfekte etmek yada o bina için sınırlı
olan koruyucu giysi veya botların değişimini alışkanlık haline getirmektir.
Solunum yolu enfeksiyonları kısa mesafelere iletilebilir. Örneğin,
enfeksiyonlu bir buzağı öksürdüğü yada aksırdığı taktirde enfekte edilmiş
enfeksiyon damlaları direkt olarak başka bir hayvanın burnuna veya ağzına
geçer.
Enfeksiyonun bulaşma hızı bir buzağının başka bir buzağıya
yakınlığına bağlıdır, yada her bir buzağı için mevcut hava yüzeyini
azaltmak için binadaki hayvan sayısı artırıldığında da enfeksiyonun kısa
mesafelere iletilme riski artar. Soğuk havalar buzağıların bir araya
toplanmalarına sebep oluyor yada mevcut hava potansiyeli hayvanlar
tarafından kullanılamıyorsa; örneğin, hava nemli veya hava cereyanı varsa
risk daha da artar.
Solunum yolu enfeksiyonunun hava yoluyla iletimi, buzağı özellikle
deri parçaları ve kuru tahta gibi şeylerden gelen toz yada su buharı zerreleri
içerisinde taşınan mikroorganizmaları soluduğunda meydana gelir.
En önemli hususlardan biri, olayın riskini azaltmak için buzağı
binalarının havalandırılması durumudur. İyi hijyen kadar iyi
havalandırmada önemlidir.
186 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Hayvan sağlığı üzerine tesir eden çevre faktörlerinin başında hava
gelmektedir. Açık havanın bileşiminde % 78 N, % 21 O2, % 0.03 CO2 ve
farklı zamanlarda değişik miktarda olmak üzere genellikle % 70 civarında
nispi nem bulunur. Rakıma bağlı olarak O2 , mevsime ve bölgenin
özelliklerine bağlı olarak da nispi nemde değişmeler söz konusudur.
İnsan ve hayvan vücudundan çıkan atık maddeler(ter, idrar ve dışkı) ,
fabrika bacalarından çıkan dumanlar ve atık maddeler, nakil vasıtalarının
egzoz gazları, açıkta kalan organik ve inorganik maddeler, leşler havayı
kirletmektedir. Ancak havanın kendi kendini temizleme özelliği sayesinde
hava sağlıklı bir durumda kalabilmektedir.
Örneğin,; güneşin radyasyon etkisi havadaki zararlı mikrop ve gazları
parçalayarak zararsız hale getirebilmektedir. Ayrıca rüzgar, atmosferdeki
yağışlar, havadaki oksidasyon ve bitkilerin fotosentezi ile hava temizlenir.
Ancak
kapalı
barınaklarda
havanın
kendi
kendine
temizlenmesi(autoepuration) söz konusu değildir. Barınak içi ortamda
havanın oksijeninin % 7’lere düşmesi ile solunum yapamama ve ölüm
görülür. Yine aynı şekilde barınak havasının CO2 miktarı % 8.1 yükselmesi
sonucu da hayvanlarda ölüm söz konusudur.
Ahır ortamında ürenin parçalanması ile ortaya çıkan NH3 (amonyak)
gazı da hayvan sağlığını tehdit eder. Amonyak gazının % 10 seviyesi de
hayvanlarda çok yönlü rahatsızlıklara sebep olur(göz iltihaplanmaları,
solunum güçlüğü,tüberküloza hassasiyet gibi).
Mikroorganizmalar tarafından gübrenin parçalanması sonucu H2S
(hidrojen sülfür) meydana gelir. Bu gazında ahırda % 1 oranından fazla
olması zehirlenme ve ölümlere sebep olur. Çünkü H2S zehirli bir gaz olup
eritrositlerdeki hemoglobinin O2 tutma kabiliyetini engeller. Herhangi bir
şekilde ahır ortamına karbon monoksit(CO) gazının yayılması zehirlenme
şeklinde ölümlere sebep olur.
Hava içerisinde çeşitli yabancı maddelerle birlikte çapları 0.05 mm
büyüklüğündeki tozlar, kumlar, parazit yumurtaları, mantar sporları, bitki
doku ve parçaları, kozmik, volkanik ve meteorolojik unsurlar bulunabilir.
Hava yağışlı olduğu zaman bunların bulunma oranları azalmaktadır.
Solunumla oluşturulan ısı, su, karbondioksit, gübre ve idrardan
yükselen diğer gazlar, havadaki organizmalar (bakteri, mantar ve virüs)
Buzağı Barınakları ve Çevre İhtiyaçları - 187
gibi mevcut son ürünlerden bazıları hayvanların tutulduğu bir binadan
havalandırma vasıtasıyla çıkarılabilir. Bir buzağı binasında saat başına 8
defa hava değişimi olduğu düşünülürse, yeterli havalandırma sağlandığında
metabolizma yoluyla yada buzağı tarafından üretilen nem ve ısının %
90’ından fazlasının havalandırmadaki hava akımıyla dışarı çıkarılacağını
söylemek yeterlidir.
“Saat başına hava değişimleri” açıklaması bir binayı mesela; ısı, nem
yada M.O.’lardan temizlemek için havalandırma sisteminin yeteneğini
tanımlamada yeterli bir yöntemdir.
Saat başına binanın içine giren ve binanın dışına çıkan hava miktarı,
binanın hacminin sekiz katına eşittir. Saat başına sekiz hava değişiminden
kastedilen budur. Aslında bir başka deyişle, bina bir saatte sekiz defa
temizlenmiş oluyor.
Soğuk bir çevrede buzağı binalarının havalandırılmaları tavsiyeleri
için, genellikle havalandırmanın bir yandan bina içerisinde kurulan suni
ısıtıcılar tarafından yada buzağı tarafından üretilen ısıyı taşıması, öte
yandan bina içerisinde yayılan birçok M.O.’yu taşır olması bakımından
önemlidir.
Bina içindeki hava sıcaklığını belirgin bir şekilde dışarının sıcaklığı
üzerinde tutmak ekonomik sınırlar içerisinde çok zordur.
Havalandırmanın yapıldığı binalardaki buzağılar, sıcak muhafaza
edilen buzağılardan çok daha fazla temiz hava almaktadırlar.
6.2. Çevre İhtiyaçları
Bir buzağının çevreyle ilgili olan ihtiyaçları esas olarak üç kelimeyle
ifade edilebilir rahatlık, konfor ve sağlıktır.
6.2.1. Konfor
a) Thermal Konfor (Isı Konforu): Çevre, üretime etki edecek yada
sıkıntıya sebep olacak düzeyde ne çok sıcak, nede soğuk olmamalıdır.
188 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
b) Fiziksel Konfor : Ağır yaralanma yada kronik sıkıntı gibi riskleri
azaltmak için temas ettikleri yüzeylerin, yerlerin ve döşemelerin buzağılara
uygun olması gerekir.
Yaralanma yada kronik rahatsızlık riskini azaltmak için, bir buzağı
ünitesinin içine tesis veya demirbaşların yerleştirilmesi ekseriyetle bir
sağduyu sorunudur. Tabi ki fiziksel konforu kapsayan konular içerisinde
düşünülmesi gereken en önemli faktör zemindir.
Zemin, hayvanın üzerinde durduğu, yürüdüğü, yattığı, kaygan
olmayan, rahat, sıcak ve kuru, makineyle kolaylıkla temizlenebilecek tipte
olmalıdır. Betondan, çayıra kadar tüm bu şartları karşılayabilecek tek bir
materyal yoktur. Zeminin buzağıya güvenli bir yürüme sağlayabilmesi
önemlidir. Zemin yaş, dışkı ve idrarla kaplı olduğunda dahi kaygan
olmamalıdır. 100-150 kg ’a kadar ağırlık artışı sağlayan bir hayvanın
ağırlığı altında çökmemelidir.
Tahta döşeme kullanılacaksa, tahtalar arasındaki boşluk 2 cm’yi
geçmemelidir (İdrar ve dışkının bir miktarını toplamak için inşa edilmiş
ise).
Buzağılar yaşamlarının ilk birkaç haftasında fazla miktarda dışkı ve
idrar üretmezler, çoğu zaman yetiştirme bölmelerinde kalmazlar ve buzağı
ünitelerini temizlemek kolaydır.
Tam olarak buzağılar için sıcaklık, rahatlık ve güven sağlamada
samanla mukayese edilebilecek yataklık yoktur. Kurumayan zemin
üzerindeki yetersiz saman oldukça iğrenç olabilir. Buzağı binalarındaki
saman yatağın altındaki zemin etkin bir su yolu için 1/20 oranında meyilli
olacak şekilde düzenlenebilir.
6.2.2. Yer
Buzağı yattığında, ısı kaybında çok önemli iki değişiklik meydana
gelir. Direkt olarak kondüksiyonla yere doğru olan ısı kayıpları olmaktadır,
bu kayıplar materyalin yalıtımına bağlı olarak belirlenmektedir. Diğer bir
nokta ise hava cereyanlarıdır, buzağı bilhassa derin saman yatak içerisinde
yatarsa hava cereyanlarından kurtulmayı başarabilir.
Buzağı Barınakları ve Çevre İhtiyaçları - 189
Beton berbat bir yataktır. Sadece sert ve aşındırıcı olmayıp, aynı
zamanda son derece soğuktur. Buzağı bölmeleri arasında, yalıtımla beton
içerisinde ısı kaybını azaltmak mümkün değildir.
Tahta döşeme üzerinde yatan yada ayakta duran bir buzağı her iki
durumda da hemen hemen aynı miktarda hissedilebilir ısı kaybeder.
Buzağılar yetiştirme bölmelerindeki tahta döşemeler üzerine
yerleştirildiğinde, döşemeler arasında hava akımlarının gelmesi mümkün
değildir. Tahta döşemeleri sağlam olan buzağı yetiştirme üniteleri oldukça
yaygındır.
Taze derin bir saman yatak şüphesiz ki çok sıcaktır, çünkü
kondüksiyonla ısı kayıplarını azaltır. Buzağı yüksekliğinde hava
cereyanlarını keser ve hayvanın etrafında sınırı oldukça geniş sıcak hava
tabakası oluşturur.
Buzağı ünitesinde her bir buzağıya en azından ayakta durması,
yatması, dönmesi, kol ve bacaklarını germesi, tımar edilmesi için yeterli
bir alanın verilmesi gerekir. Ayrıca buzağı ünitesi, buzağıların sosyal
münasebet durumuna da uygunluk göstermelidir.
Saha (alan) Gereksinimi
Bir buzağının minimum alan gereksinimini buzağıya güçlük
çıkarmadan ayağa kalkmasına, yatmasına, kol ve bacaklarını germesine,
etrafında dönebilmesine ve tımar edilmesine olanak sağlayan bir alan
olarak tanımlanmıştır.
Eğer buzağılar sütten kesimden önce hayatlarının ilk haftasında
iplerle uygun şekilde bağlanırsa, bu buzağıya çok sıkıntı vermeyebilir. Bu
sistem buzağıların hastalıklardan uzak durmasına yardımcı olabilir.
Buzağılar için hayvan başına tavsiye edilen minimum yüzey alanları
aşağıdaki gibidir.
Bireysel bölmeler
: 0-6 haftalık = 1.5 x 0.9 m (1.35 m2)
: 0-8 haftalık = 1.8 x 1.0 m (1.8 m2)
190 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Grup bölmeler
: 0-8 haftalık = 1.1 m2
: 0-12 haftalık = 1.5 m2
Bu değerlere uygun olarak yapılmış bireysel bölmeler, bazı
buzağıların ayaklarını tam olarak uzatıp kendi yerlerinde yatmalarına engel
olmasına rağmen, bu bölmeler buzağıların faaliyeti için gerekli olan
serbestliği sağlamaktadır. Gruplar halindeki buzağılar için tavsiye edilen
2
zemin alanı (m ) bireysel bölmelere nazaran daha azdır, buzağılar herhangi
bir yönde yatabildikleri için pratikte köşeler ihmal edilmez.
Sürü yoğunluğunun artması durumunda, en iyi yöntem gruplar
halinde buzağı yetiştirmektir.
Bir binadaki buzağı sayısı konusundaki ilk sıkıntı zemin yüzeyi
değil, buzağı başına hava hacmidir. Yukarıda grup bölmeleri karşısında
verilen değerler kısmen altlığıyla birlikte yapılmış bir bölmede altlık alanı
için minimum yüzey gereksinimlerinin de düşünüldüğü değerlerdir.
6.2.3. Sağlık
Çevre, hastalıkları
düzenleme,
azaltıcı bir
şekilde düzenlenmelidir.
Bu
a) Hijyenle, yani hava yoluyla taşınan veya direkt kontaminasyonla
bulaşan enfeksiyonları azaltarak,
b) Enfeksiyonlara karşı direnci artırılmasında buzağılarda oluşan
stres azaltılarak sağlanabilir.
Hijyen açısından sağlam kenarlı bireysel bir boksta yetiştirilen
buzağının sosyal münasebetine izin verilmez.
Dana eti için gruplar halinde yetiştirilen buzağılar sağlık nedeniyle
kesin olarak bokslarda yetiştirilen buzağılardan çok daha fazla enfeksiyon
riskine maruz bırakılmış olurlar. Buzağıların sıcaklığını muhafaza etme işi
olayın riskini artırabilir.
En iyi çevre, buzağının çeşitli ihtiyaçları ile işletmenin refahı ve
yapıların maliyeti gibi diğer önemli konular arasında bir uzlaşmanın
Buzağı Barınakları ve Çevre İhtiyaçları - 191
olabildiği çevredir. Buna rağmen, yemlemeden ahıra kadar en önemli olan
buzağıların yetiştirilme mekanizmalarının nasıl olduğunu anlamaktır.
6.2.4. Isı
Sıcaklığı Ayarlama : Tüm memeliler gibi buzağıda bir homotermdir.
O halde takriben 38.6 santigrat derece vücut sıcaklığını devam ettirdiği
söylenebilir.
Bunu devam ettirmek için metabolizma yoluyla üretilen ısı miktarı
(Hp) ile hayvandan çevreye olan ısı saçımı (H1) arasında denge
kurulmalıdır.
Isı dengesi denklemi aşağıdaki eşitlikte tarif edilir.
Hp + Hs = H1 = Hn + He
Formülde,
Hs : Birim zamanda vücutta depo edilen ısı miktarı,
He : Evaporasyonla kaybolan ısı miktarı (suyun deri ve solunum
yoluyla kaybolması)dır.
Hn : Kondüksiyon, konveksiyon ve radyasyon yoluyla kaybolan
hissedilebilir ısı miktarıdır.
Isı transferi için birim, metabolik enerji için günlük ihtiyaçların
hesaplanmasında MJ/gündür. Isı transferinin tespit edilmesinde buzağı
barınağının genel durumu oldukça önemlidir.
Vücut dokuları ve organlarında metabolik ısı üretimi yoluyla
kaybolan hissedilebilir ısı, vücut dokuları veya kıl örtüsünden sağlanan iki
yalıtım tabakasının arasından geçer. Derinin yüzeysel dokuları tarafından
sağlanan doku yalıtımı, ısı kaybına karşı koyan yalıtım olarak tarif edilir.
Buzağı deri altındaki kan damarlarını genişleterek yada büzerek deriden
kondüksiyonla ısı kaybını düzenleyebilir.
192 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Buzağı sıcağı hissettiğinde vücut ısısını yüzeye taşımak için
yüzeydeki kan damarlarını genişletir. Soğuğu hissettiğinde yüzeydeki kan
damarlarını büzer ve deri yoluyla ısı kaybını azaltır.
Bu durumda doku yalıtımı (It) deri veya deri altı yağ kalınlığı ile
belirlenebilir ve şöyle ifade edilir.
It = (Tr - Ts) x A / Hn
Formülde,
Tr : Rektal sıcaklık (˚C),
Ts : Ortalama deri yüzeyi sıcaklığı,
2
A : Vücut yüzeyi alanı (m )dır.
Pratikte A’yı ölçmek oldukça güçtür. Bu yüzden genellikle vücut
ağırlığından (kg), önceden tahmin edilebilir.
2
A (m ) = 0.09 x W0.67
Buzağılar çok az ısı ürettikleri ve kanları onların sıcak kalmalarını
sağladığı için, sıcaklık sıfır santigrat derecenin altında olursa derideki kan
damarlarını tam olarak büzemeyecek yada kulak ve ayakları soğuğa maruz
kalacak ve buz tutacaklardır.
Dış yalıtım (Ie), kıl örtüsünün içinde ve üzerinde tutulan sıcak hava
katmanı yoluyla deriden (Ts) havaya (Ta) olan hissedilebilir ısı kaybını
önleyen bir yalıtım olarak tarif edilir. Böylece,
Ie = (Ts - Ta) x A/Hn
şeklinde ifade edilir.
Ayakta duran hayvanda Hn, konveksiyon ve radyasyonla deriden
havaya geçer. Hayvan yattığı zaman ısının çoğu yer ve üzerindeki yalıtıma
göre kondüksiyonla kaybolmaktadır.
Buzağı Barınakları ve Çevre İhtiyaçları - 193
Tabi ki Ie’nin tespit edilmesinde en önemli faktör kıl örtüsünün
yoğunluğu ve derinliğidir. Bu konuda türler arasında belirgin farklılıklar
görülmektedir.
Genellikle, et sığırı ırklar, süt sığırı ırklardan daha kalın bir deri
yapısına sahiptirler. Ekstrem bir örnek olarak Hereford, Galloway ve
Angus sığırları hariç, dağlık arazideki sığırların ahırdaki Friesian
ineklerinkinden daha kalın kıl örtüsüne sahip oldukları söylenir. Buna
rağmen, bu farklılıkların çoğu genetik değildir.
Çevreyi sıcaklığını hissedebilen sığırlar, sıcak yada soğuğa göre kıl
derinliğini ayarlayabilme yeteneğine sahiptirler.
Kıl büyümesi önemli ölçüde ışığın kontrolü altındadır. Bu yüzden
sonbaharda kıl büyüme oranı kışa hazırlık yapacak şekilde artar. Buna
rağmen, kıl dökümü her hayvanın kesin olarak fark edebildiği ısı veya
soğukluk durumuyla belirlenir.
Metabolizmanın kaçınılmaz bir sonucu olarak hayvanın ürettiği ısı
miktarı, hayvanın sıcaktan yada soğuktan ne kadar etkilendiğinin
belirlenmesinde başlıca faktörlerden biridir ve bu hayvanın yediği
yiyeceğin miktarı ile tespit edilir.
Siyah Alaca süt ineklerinin soğuğu hissetmemelerinin en önemli
nedeni, bunların yaz ve kış kısa, düz ve parlak deriye sahip olmaları ve çok
miktarda yem tüketmeleridir.
Az yiyen hayvanda, bir şekilde yem yeterli olmadığı ve hayvan
hastalandığı için, kışın ve ilkbaharda hayvanı sıcak tutabilecek kalın ve
uzun bir örtü gelişir. Et için yetiştirilen buzağılar yiyecekle fazla miktarda
enerji aldıklarından dolayı ısıları fazla olabilir ve doğumdaki kıl örtülerini
8-10 haftalık iken dökerler.
Rüzgar, yağmur ve kar, kıl örtüsünün yalıtımını azaltarak kademeli
olarak deriden havaya (Ts-Ta) verilen bir ısıyla Hn’yi artırır. Güneşten
gelen radyasyon toplam Hn’yi azaltıcı bir etkendir.
Açık havadaki sığırların ısı transferi işlemleri detaylı olarak tasvir
edilemeyecek kadar komplekstir.
194 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Hava cereyanlarının, farklı döşeme ve altlık materyallerinin Hn
üzerindeki etkilerini bilmek buzağı ünitelerinin düzenlenmesinde oldukça
önemlidir.
Bir hayvandaki hissedilebilir ısı kaybı esasen vücut içerisinden
havaya doğru olan sıcaklıkla belirlenebilir.
Rektal sıcaklık ile havada ki sıcaklık arasındaki farkın (Tr-Ta)
artışının Hn’de meydana getirdiği artış miktarı, doku ve dış yalıtımla
belirlenir.
a. Evaporasyon İle Isı Kaybı
Buzağılar evaporasyonla ısı kaybını (He) düzeltme de oldukça etkili
iki metoda sahiptirler. Bunlardan ilki, buzağılar uzun periyotlarla ve bol
bol terleyebilirler. Deri yüzeyinde terleme oranındaki bölgesel farklılıklar
bulunmaktadır. Düzenli ter üretimi söz konusu değildir ancak, terleme
yoluyla evaporasyon hayvanı serin tutar.
Şayet,
a) binadaki rutubet çok yüksek olursa ,
b) ter kalın bir kıl örtüsü içerisinde tutulursa o zaman bu
mekanizmanın güvenirliği azalır.
He’yi ayarlamak için başvurulan ikinci mekanizma termal strestir.
Sığırların ısıları arttığında solunum hızlarının da arttığı iyice bilinmektedir.
Bu amaçla, burundaki kıvrım yada burun boşluğu yan duvarı üzerinde koni
şekli gösteren üç küçük kemik üzerinde oldukça etkili ısı değişimlerine
karşı koyan, özellikle beyne kan sağlayan geniş damarlı bölgenin
havalanmasını sağlamak gerekecektir.
Serin yada soğuk bir ortamda dinlenen bir buzağı yada inek dakikada
yaklaşık 18-20 solumayla derinden nefes alacaktır.
Termal streste, solunum hızının üst sınırı yaklaşık dakikada 180’dir.
Buzağıların solunum hızları, havanın sıcak mı yada soğuk mu
olduğunun belirlenmesinde oldukça yarar sağlar.
Buzağı Barınakları ve Çevre İhtiyaçları - 195
Sıcak günlerde solunum hızını, genellikle yatan buzağılarda karnın
yan tarafındaki hareketlerden hesaplamak oldukça kolaydır. Genellikle
bize soğuk gelen günlerde buzağıların burun deliklerinden çıkan buhar
üfürüklerinden hesaplamak mümkündür. Buzağıların solunum hızı
dakikada 20 civarındadır.
Kışın ortasında bir avluda tutulan sağlam ve iyi büyüyen buzağılarda
ortak olarak kaydedilen solunum hızı yaklaşık dakikada 50-60’tır. Böyle
buzağılar oldukça tatminkar bir sıcaklıktadırlar.
b. Metabolik Isı Üretimi
Çoğu pratik durumlarda bir buzağının ürettiği ısının tümü
metabolizmasının kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
Buzağının soğuğa karşı toleransı ile sıcağa karşı duyarlılığı, her birim
vücut ağırlığında yada kesin olarak yüzey bölgede üretilen ısı miktarıyla
veya yedikleri yiyeceğin enerji miktarı ile belirlenir.
Diğer durumlar eşitlendiğinde, çok yiyen buzağı soğuk stresine karşı
oldukça dirençlidir. Taşıma yada hastalık nedeniyle yiyecekten mahrum
bırakılan buzağı, çok daha az ısı üretir ve bu yüzden soğuk algınlığına
karşı oldukça hassastır.
Ta’daki varyasyonlar thermanötral bölge içerisindeki Hp’yi
etkilemektedir veya homoterm Hn ile özellikle He’nini fizyolojik olarak
düzenlenmesiyle devam ettirilebilir. Bu yüzden açıklanan thermonötral
bölge, sıcaklığı tutmak amacıyla israf edilecek yiyecek enerjisi kalmadığı
için az veya çok besinin dönüşüm bölgesi ile ısı konfor bölgesini eşit kabul
eder.
Yiyecek tüketiminin azalmasından dolayı azalan ısı üretimi, sıcak
bölgelerdeki sığır üretimi konusundaki önemli sıkıntılardan biridir.
Termonötral bölgenin alt limiti yani düşük kritik sıcaklık, düşük hava
sıcaklığında hayvanın homotermini devam ettirmek için Hp’yi yükseltmesi
olarak ifade edilir. Bu, iki sebepten dolayı oldukça önemlidir. Hp’nin
sebep olduğu yükseklikte ölçülen soğuk stresinin şiddeti buzağının
196 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
enfeksiyona karşı koyma yeteneğini etkileyebilir. Düşük kritik sıcaklık
(Tk) aşağıda ifade edilen formülle hesaplanabilir.
Tk = (Tr + He’min x Ie) - (Hmin (It + Ie)
Formülde,
Tr = Rektal Sıcaklık ( 0C )
2
Hmin : Termonötral ısı üretimidir (watts/m )
He’min : Soğukta minimum düzeyde evaporasyonla ısı kaybı
2
(watts/m )
It : Doku yalıtımı
M /watts’dır.
2
ve
Ie : Dış yalıtım’ ın birimleri ˚C .
c. Soğuk Toleransı
İlk dönemlerde tam olarak yemlenen et tipi ile süt tipi buzağılar
arasında soğuğa tolerans bakımından et tipi buzağılarda fazla olan ısı
yalıtımı (It + Ie), süt tipi buzağıların termonötral ısı üretimiyle (Hmin)
karşılaştırıldığında fazla fark yoktur.
Açık merada bulunan ve nispeten az yiyen bir et tipi hayvanda fazla
ısı yalıtımı aslında sadece pratikte bir avantaj sağlar.
Yeni doğan bir buzağıda düşük kritik sıcaklık, buzağı kurutulduktan
sonra, ancak besin ve sindirim metabolizması başlamadan önce 10 ˚C’den
biraz fazladır.
Hava sıcaklığı 10 ˚C’nin altına düştüğünde soğuğun buzağıya şiddetli
bir sıkıntı verdiği söylenemez.
Sütten kesim yaşına (yaklaşık 5 -8 haftalık yaşa) ulaştığı zaman,
normal sağlıklı, iyi yiyen bir buzağı soğuğa karşı oldukça tolerans kazanır,
hem de kuruluk sağlandığında ve hava cereyanlarına maruz kalmadıkça
donma noktasının hemen yukarısındaki hava sıcaklıklarından fazlaca
etkilenmez.
6 aylık yaşta buzağının soğuğa toleransı oldukça önemli olmaya
başlar, bu durum fazla yiyecek tüketimiyle sağlanır.
Buzağı Barınakları ve Çevre İhtiyaçları - 197
Yiyecek tüketiminin, soğuğa tolerans üzerine etkisinin şaşırtıcı
açıklaması gelişmenin son safhasındaki dana eti için yetiştirilen buzağılar
yoluyla elde edilmiştir. Buzağılar 12. haftalığa kadar, kılını dökmesine ve
yetişkin süt hayvanının düz ve parlak örtüsüne sahip olmasına rağmen,
soğuğa son derece toleranslı ve sıcağa duyarlı olabilecek kadar fazla
yiyecek enerjisi alır.
Et buzağısı yaşamının ilk birkaç haftasında (4-5) soğuğa karşı basit
olarak yetiştirilmiş olan bir hayvandan ne çok fazla nede az duyarlı
değildir.
Hava cereyanı artarak Tk’yi yükseltir. 2 m/saniyelik hava hızları
kurak bölgelerdeki çoğu basit buzağı barınaklarında hava cereyanı
meydana getirir. Buzağılar gruplar halinde yetiştirilirse hava
cereyanlarından kurtulabilirler. Bir buzağı küçük susuz bir bölmede tek
başına bırakılırsa gidebileceği başka hiçbir yer yoktur. Pratik olarak buzağı
yüksekliğine uygun havalandırma hızları 0.27 m/saniyeyi geçmemelidir.
6.3. Buzağının Fiziksel Çevresi
Hem hayvan başına üretime hem de birim alan başına hayvan
sayısına dayalı olarak; üretimdeki yoğun gelişmeler, buzağılar üzerine
klimatik çevrenin etkileri hakkında bilgi kazanmanın önemini artırmıştır.
Bu sadece bireysel olarak, buzağıların fizyolojisine etkisini değil, bireysel
olarak
hayvanlar
arasında
ve
hayvanlarla
çoğu
patojenik
mikroorganizmalar arasındaki etkileri içine alır.
Başlıca faktörler şunlardır;
1. Havanın ılık veya soğuk oluşu,
2. Havanın nispi ve bağıl nemi,
3. Barınakta buzağı başına düşen hava miktarı ve
hızıdır.
havalandırma
Sığırlar için optimum çevre sıcaklığı 10-15 0C arasındadır. Bundan
çok daha düşük sıcaklık (-15 0C)
derecelerine de kolay adapte
198 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
olabilmektedirler. Sığırların sağlığı ve verimi 25
sıcaklıklarda olumsuz etkilenmektedir.
0
C üzerindeki
Ahırda gerekli ışıklandırma yüzeyi bölgenin iklimine göre değişir.
Buna göre soğuk iklim bölgelerinde taban alanının % 3-5 ‘i sıcak
bölgelerde ise % 10- 15 ‘i ışıklandırma alanı (pencere) alanı olarak
düzenlenmelidir.
Çizelge 6.2. Hayvanlarda Minimum ve Maksimum Sıcaklık İle Nispi Nem
Değerleri
Sıcaklık (0C)
Nispi Nem (%)
Hayvanın
Cinsi
Minimum
Maksimum
Minimum
Maksimum
Süt Sığırı
- 6.6
23.8
25
75
Buzağı
10.0
26.6
25
75
Dana
- 17.7
26.6
25
75
Et Sığırı
- 17.7
26.6
25
75
Çizelge 6.3. Hayvanlar İçin Havalandırma Miktarları ( m3 / dk.)
Hayvanın
Cinsi
Devamlı
Nem
Havalandırma Kontrolü
Sıcaklık
Kontrolü
Toplam
Süt Sığırı
0.566
0.566
2.832
3.965
Dana
0.198
0.198
1.019
1.416
Et Sığırı
0.566
0.566
2.832
3.965
Hayvan sağlığını ve verimini kötü yönde etkileyen ısı ve nem
birikimini önlemek için uygun havalandırma şarttır. 500 kg canlı
ağırlıktaki bir hayvan için dakikada 1.25-2.5 m3/dk (ortalama 1.5 m3/dk)
miktarındaki hava değişimi yeterlidir. Bu durum göz önüne alınarak 500
kg canlı ağırlığındaki bir hayvan için 18 m3/dk’ lük ahır hacmi temin edilir.
Bu miktar iklim bölgelerine göre değiştirilir (artırılıp, azaltılarak). Çünkü
Buzağı Barınakları ve Çevre İhtiyaçları - 199
sığırların çevreye yaydıkları ısı ve nem miktarı çevre sıcaklığına bağlı
olarak değişmektedir.
Örneğin ; 500 kg ağırlıktaki bir sığır saatte; -12 0C’ de 950 kkal., 27
0
C’ de 750 kkal. Isı verir. Aynı zamanda 10 0C’ de 300 gr., 27 0C’ de 375
gr. Nem vermektedir. Sığırlar için uygun ahır ortamında nispi nem miktarı
% 60-70 arasında olmalıdır.
Ahır, ağıl ve kümes gibi barınakların havası tabi ve suni vantilasyon
sistemleri ile temizlenmelidir. Havalandırmada gaye CO2 , su buharı,
amonyak ve pis kokulu maddelerle bulaşmış ve kirlenmiş ahır havasını
temiz hava ile değiştirmek suretiyle hayvan barınağını temiz, kuru ve
sağlığa uygun bir durumda tutmaktır.
Hayvanların bir saatte ihtiyaç duyduğu temiz hava miktarı şu formülle
hesaplanır,
V = K / A- T
Formülde,
V = 1 saat için gerekli temiz hava miktarı (m3),
K = Bir hayvanın bir saatte üretmiş olduğu CO2 miktarı (m3),
A = Ahır havasındaki CO2 miktarı (%),
T = Temiz (Tabi) havadaki CO2 miktarı(%)’ dır.
Hayvanlar her bir kg canlı ağırlık için saatte 300 cm3 CO2
üretmektedirler. Ahır havasının genellikle CO2 miktarı % 0.25-0.30 =
0.0025-0.0030 arasındadır. Yukarıda ifade edildiği gibi açık havanın CO2
miktarı %0.03 = 0.0003 ‘ tur.
Örneğin, 100 kg canlı ağırlığındaki bir buzağının bir saatte ihtiyaç
duyduğu temiz hava miktarını hesaplayınız.
Buzağının ürettiği CO2 miktarı = 100 x 300 = 30000 cm3 = 0.03 m3
V = 0.03 / 0.0025- 0.0003 = 13.6 m3 bulunur.
200 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Tabi havalandırmada sıcaklık farkından ve rüzgar etkisinden
faydalanarak pis havanın dışarı atılması, temiz havanın içeri alınması
sağlanır. Bunun için her 100 m2 ‘lik alana 1 ‘er adet uygun ebatlarda
(minimum = 40 x 40 cm, maksimum = 100 x 100 cm) hava giriş ve çıkış
bacaları tanzim edilir. Hava giriş açıklığı hava çıkış açıklığına eşit veya 2/3
‘ü kadar olabilir. Ancak hava çıkış bacası, hava giriş açıklığından en az 4
m yukarıda olmalıdır.
Suni havalandırmada havanın yapı içine verilmesi ve alınması
elektrikle çalışan emici, basıcı ve kombine sistem aspiratörlerle yapılır.
İster suni ister tabi olsun havalandırmada şu noktalara dikkat edilmelidir.
1. İyi bir havalandırma sisteminde yeterli sayı ve ebatta ve uygun
şekilde yerleştirilmiş hava giriş açıklıkları olmalıdır.
2. Barınağa giren hava hayvanların üzerine direkt olarak gelmemeli ve
hava cereyanları oluşturmamalıdır. Bunun için içeriye giren soğuk havanın
önce tavana çarpıp ısındıktan sonra aşağıya hayvanlar üzerine inmesi
sağlanmalıdır.
3. Dışarı atılacak kirli havanın barınağı uygun bir hızla terk etmesini
sağlayacak yeterli kapasitede hava çıkış açıklıklarının olması gerekir.
4. Havalandırma
çalışabilmelidir.
sistemi
rüzgarlı
ve
rüzgarsız
havalarda
Buna ilaveten ışığın etkisi de dikkate değer derecede önemli olabilir.
Buzağı ünitelerine yeterli bir ışık temin edilmelidir. Tabi ışıklandırma
barınağın güney cephesine uygun aralıklarla yerleştirilen pencereler ile
sağlanmalıdır. Ancak güneş ışığının direkt hayvanların gözüne gelmemesi
için pencereler yüksekten tanzim edilmelidir. Barınağın ısıtılması ve
aydınlatılmasını en iyi seviyede yapabilmek için pencere alanının yeterli
büyüklükte olması gerekir. Pencerelerin kışın fazla miktarda güneş
girmesini sağlayıcı ve yazın güneş ışığının fazla girmesini önleyici olması
idealdir. Ayrıca soğuk havalarda ve geceleri ısı kaybını önleyici tecrit
özelliğinde olmalıdır. Barınağa uygun bir biçimde yerleştirilen pencereler
havalandırmaya da yardımcı olacaktır.
Buzağı Barınakları ve Çevre İhtiyaçları - 201
Barınakların yeterince aydınlık olması hayvan sağlığı için çok
önemlidir. Güneş ışığı mikropları öldüren etkili bir dezenfektandır.
Örneğin, tüberküloz ve tifo mikropları güneşsiz karanlık barınaklarda,
güneşli ortamlardan 3-4 kat daha fazla süre canlı kalabilmektedir.
Hayvanların temiz bir ortamda barındırılmaları hayvan sağlığını ve
verimini olumlu bir yönde etkilemektedir. Ahırlar senede en az iki
defa(sonbahar ve ilkbaharda) badana edilmelidir. Badana yapılmadan önce
barınakta bulunan pislikler kazınarak temizlenmelidir.
Barınaklardaki gübrenin düzenli olarak her gün dışarıya çıkarılması ve
yataklıkların değiştirilmesi ahır ortamında sineklerin faaliyetini önlediği
gibi, kötü kokuların meydana gelmesini ve ahırın havasının kirlenmesini
önleyecektir. Hayvan başına ineklerin günde 36 kg (ayda 1000 kg senede
12 ton), buzağı ve koyunların günde 2 kg (ayda 60 kg, senede 700 kg ),
kümes hayvanlarının günde 150- 500 gr (ayda 15 kg, senede 180 kg )
gübre ürettikleri bilinmelidir. Ancak hayvanlar meraya çıkarılıyorsa
üretilen bu gübrenin % 50 ‘sinin ahırda, % 30 ‘unun merada ve % 20 ‘sinin
yollarda diğer arazilerde kalacağı dikkate alınmalıdır.
Çevrenin ılık veya soğuk hissi sıcaklığın, hava hareketinin güneş
enerjisinin ve çevredeki hava sıcaklığından ya daha yüksek, ya da daha
düşük ısıdaki nesnelerin enerjisinin bir kombinasyonu sonucudur.
Buzağı hayatsal fonksiyonlarının devamı için gerekli olan
oksidasyon işlemleri sonucu normal aktiviteden (aktivite artışı) ve besin
maddelerinin vücut dokularına dönüşümünden (beslenme ısı artışı) ısı
üretir. Bunlar preruminant buzağılarda yegane ısı üretim kaynağıdır. Ancak
ruminant buzağıların rumenlerinde besinlerin sindirim işlemi sırasında
fermentasyonla üretilen ilave bir ısı oluşur.
Bir buzağının daha fazla besin almasıyla daha fazla ısı üretilir. Özel
bir klimatik çevrede preruminant buzağıların iştahı total ısı üretimi ile
düzenlenir. Yani iştahın termostatik kontrolü vardır. Buzağının
vücudundan ısı kaybı hem konveksiyon yoluyla hem de deriden ve
solunumla nemin buharlaşmasıyla (evaporasyonla) ısı kaybedilebilir.
202 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Sıcaklık 3-23 ˚C arasında değiştiğinde preruminant buzağıların total
2
2
evaporatif ısı kaybı 1.43 MJ/m olarak bulunmuştur. m , buzağının yüzey
alanı olup; 0.09 x W0.667 (kg)’a eşittir.
Yetişkin sığırlarda total su buharının % 25-35’i solunum yoluyla
kaybedilir. Daha düşük sıcaklıklarda solunum yoluyla kaybedilen su
miktarı daha fazladır.
Sığırların ter bezleri sıcak çevrelerde ısıyı gidermenin başlıca yolu
olarak görünür. Bos taurus ve Bos indicus sığırlarda yapılan çalışmalarda,
küçük hacimli ter bezlerinin daha fazla aktivite gösterdiği ve tropikal
iklime daha iyi adaptasyon sağladığı öne sürülmüştür.
Yüksek sıcaklığa maruz kaldığında, deriden su kaybı oranlarında
türler arasında göze çarpan bir farklılık ortaya çıkar.
Deri yüzeyindeki lipitler, enfeksiyona etkin bir bariyer sağlar ve pul
pul dökülmeyi önler. Deri yüzeyi lipitlerinin başlıca kaynağı, içyağıdır.
Çünkü ter bezi ve kanalları lipit ihtiva etmez.
Farklı çevre sıcaklıklarında sığırların farklı ağırlık, yaş ve türlere
göre, ısı üretimleri Çizelge 6.1 ve 6.6’da verilmiştir. Eğer çevre sıcak ise,
hayvan sık sık soluyarak, toplam ısı üretimini düşürür ve iştahın azalması,
(bazal ısı üretimi de azalır) ile çok ısı kaybeder.
Diğer taraftan çevre çok soğuk ise, derideki kan miktarı ve
evaporasyonu azalarak ısısını korur. Hatta daha soğuk şartlarda buzağı
titreyerek daha fazla ısı üretir ve bu prodaktif amaçlar için kullanılabilecek
besinlerin oksidasyonunu da içine alır.
Buzağı vücut sıcaklığını normal dar sınırlar içinde tutmaya çalışır.
Yeni doğmuş buzağılar, düşük rektal sıcaklığa sahiptir. Doğduğu ilk gün
38.7 ˚C’ye, ikinci gün 38.9 ˚C’ye yükselir. Sonraki ilk üç haftada rektal
sıcaklık yaklaşık 38.8 ˚C - 39 ˚C’de kalır. Bununla birlikte çok yüksek
seviyede beslenme rektal temparatürün 0.1 ˚C artmasına sebep olur. Çok
düşük beslenme seviyeleri, sıcaklık düşüşü ile sonuçlanır. Irklar arasında
da rektal sıcaklıklar farklılık gösterir. Jersey’de Ayrshire veya Siyah
Alacalardan daha düşüktür. 39.3 ˚C’den daha yüksek rektal sıcaklık, bir
enfeksiyonun belirtisidir.
Buzağı Barınakları ve Çevre İhtiyaçları - 203
Buzağı vücudundan ısı kaybına karşı deri, dokular ve kıl tabakası ile
izole edilmiştir. Ayrshire, Jersey ve Siyah Alacalardan metabolik vücut
hacmine nispetle daha kalın deriye sahiptir. Ayrshire, Jersey ve Siyah
Alacalardan daha iyi termal izolasyona sahiptirler.
Derinin termal izolasyonu, derideki kan damarlarının genişlemesi ile
yüksek sıcaklıklarda önemli ölçüde azalmış düşük sıcaklıklarda ise,
damarların daralması ile artmıştır.
Çizelge 6.4. Adlibitum Olarak Süt İkame Yemiyle Beslenen Ayrshire Siyah Alacalar
ve Jersey (dana eti için besiye alınan) Buzağıların Hissedilir Isı
Üretimleri.
Canlı
Ağırlık
65
68
68
98
97
99
Irk
Jersey
Ayrshire
Siyah
Alacalar
Jersey
Ayrshire
Siyah
Alacalar
9
5
5
Toplam
Isı
Üretimi
(kJ/h)
551
615
580
Buharlaşm
a ile olan
ısı kaybı
(kJ/h)
86.6
89.5
89.1
Hissedilir Isı Üretimi
(kJ/h)
(W)
(kJ/kg
24
saat)
464
129
171
526
146
185
491
136
173
13
10
8
716
792
759
113.8
113.4
114.6
602
679
644
Yaş
(hafta)
167
189
179
147
168
156
Jerseyler, soğuğa maruz kalmaya oldukça tahammülsüz
görünmektedirler. Yeni Zelanda ‘da Jersey ve Siyah Alacaların bir
mukayesesinde damar daralmasının Jerseyler’de Siyah Alacalardakinden
daha yüksek bir sıcaklıkta olduğunu aynı ırklarda daha genç buzağıların
yaşlılardakinden daha yüksek sıcaklıklarda, damar daralmasına uğradığını
göstermiştir.
Ekvatoral bölgeler yakınına ithal edilmiş Avrupa ırklarında (Bos
taurus) ısı toleransı tersine olarak etkilenmiş olabilir. Çünkü mevsimlik kıl
değişimi gün uzunluğu ile regüle edilir ve böyle bölgelerde gün
uzunluğundaki mevsimlik değişmeler, ısı mekanizmasını işletmek için
yeterli olmayabilir.
204 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Çizelge 6.5.
Yaş
Buzağıların Farklı Sıcaklıklarda Hissedilir Isı Üretimleri ve
Evaporasyonları.
Sıcaklık
Canlı Kritik
Ağırl Sıcakl
ık
ık
Hissedilebilir
Dış Sıcaklık
(˚C)
(˚C)
1.7
21.1
15.6
1.7
21.1
15.6
Farklı
Sıcaklıklarda
Solunumdaki
Rutubet (˚C)
(gr/kg 24 saat)
1.7
15.6
Doğum
45.4
15.6
-
228
209
-
120
110
-
50
12
Hafta
91
-
-
190
161
-
200
170
-
40
>12
Hafta
136
-
-
159
133
-
250
210
-
34
182
1.7
178
138
118
375
290
250
21
29
227
-
149
118
103
390
310
270
17
25
272
-
134
105
89
425
330
280
16
22
318
-
118
95
82
435
350
300
14
19
363
-
106
88
76
445
370
320
12
18
İzolasyonun son aşaması, hayvanın vücudunu yakından kuşatan
hareketsiz hava tabakası ile meydana getirilir. Bu izolasyon hava
hareketine ve sığırların çevresindeki sıcaklığa bağlıdır.
Sığırın
total
izolasyonu, toplam doku (deri), kıl tabakası ve hava izolasyonudur (dış).
Sığırların termal izolasyon bilgisi onların kritik sıcaklığının
tahminini sağlar (Yani hayvanın ısı kaybının ısı üretimine eşit olduğu çevre
sıcaklığının belirlenmesini sağlar). Kritik sıcaklık altında hayvan besinleri
okside eder, aksi takdirde üretim amacıyla kullanabilir. Daha yüksek bir
beslenme planı, daha düşük bir kritik sıcaklık demektir. Benzer şekilde az
hava hareketi az ısı kaybına uygun daha iyi izolasyon, daha düşük kritik
sıcaklık demektir. Kritik sıcaklık artan yaşla azalır.
Buzağı Barınakları ve Çevre İhtiyaçları - 205
Kritik sıcaklık yaşa, derinin kalınlığına, sığır barınağındaki hava
hareketine ve hayvanın beslenme seviyesine bağlıdır. Daha fazla hava
hareketi, özellikle hava cereyanı varsa, daha yüksek kritik sıcaklık
gerektirir.
Düşük çevre sıcaklığı veya sıcaklıktaki önemli seviyede günlük
düzensizlikler kışın son zamanlarda genç sığırların artan ölümlerini
önceden hazırlayan sebepler olarak düşünülür. Bununla beraber -13 ˚C
kadar düşük sıcaklıklara maruz kalan sığırlar sıcakta barındırılanlarla
benzer büyüme sağlamaktadırlar (her iki grup aynı miktar besin maddesi
alsa bile). Rusya’da normal büyüme -4˚C ile + 4˚C’ sıcağa maruz kalan
sığırlarda elde edilmiştir. Yağışlı havaya maruz kalma dış deri tabakasının
kurumasıyla sığırdan ısı kaybı artışı ile sonuçlanmaktadır.
Çizelge 6.6. Farklı Irk ve Çevre Sıcaklığındaki
ve Gizli Isı Üretimleri.
Yaş
Irk
Çevre Sıcaklığı
Jersey
Toplam Isı (kJ/kg 24
h)
Gizli Isı (kJ/kg 24 h)
Süt
Nem (g/kg 24 h)
Irkları
Holstein Toplam Isı
Gizli Nem
Nem
Toplam Isı
Brown
Swiss
Gizli Nem
Nem
Shorthorn Toplam Isı
Gizli Nem
Et
Nem
Irkları
Brahman Toplam Isı
Gizli Nem
Nem
Santa
Toplam Isı
Gertrudis Gizli Nem
Nem
Buzağıların 10˚ ve 26.7 ˚C’deki Sabit
12. Hafta
10 ˚C
26.7 ˚C
413
429
267
162
110
67
351
128
53
323
117
48
-
334
212
86
323
212
86
-
24. Hafta
10 ˚C
26.7 ˚C
299
295
195
111
82
46
256
100
41
256
100
41
245
111
46
195
72
29
234
95
38
251
167
70
251
162
67
267
184
77
195
128
53
217
167
70
206 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Tablo 6.6’nın Devamı
Yaş
Irk
Çevre Sıcaklığı
Jersey
Toplam Isı (kJ/kg 24
h)
Gizli Isı (kJ/kg 24 h)
Süt
Nem (g/kg 24 h)
Irkları
Holstein Toplam Isı
Gizli Nem
Nem
Brown
Toplam Isı
Swiss
Gizli Nem
Nem
Shorthorn Toplam Isı
Gizli Nem
Et
Nem
Irkları
Brahman Toplam Isı
Gizli Nem
Nem
Santa
Toplam Isı
Gertrudis Gizli Nem
Nem
36. Hafta
10 ˚C
26.7 ˚C
228
228
89
139
36
58
195
84
34
195
72
29
178
84
34
145
56
24
167
72
29
195
128
53
195
123
50
206
151
62
156
106
43
167
134
55
48. Hafta
10 ˚C
26.7 ˚C
212
212
72
128
29
53
178
72
29
178
62
26
162
67
26
128
45
19
145
56
24
178
117
48
173
111
46
173
134
55
145
89
36
139
111
46
YEDİNCİ BÖLÜM
7. BUZAĞI DAVRANIŞLARI
Hayvanın hem çevresinden hem de kendi vücudundan almış olduğu
uyarılara tepki, davranışı oluşturur.
Hayvan davranışları üzerine yapılan çalışmaların çoğu bir bakıma
hayvanları gözlemeyi gerektirir. Bu gözlemlerden hayvan davranışlarının
etkilenmemesi için gözlemcinin görünmemesi gerekir. Televizyon veya
kameralar bu iş için çok kullanışlıdır. Bir hayvanın hareketlerini gözlemek
yetmez, aynı zamanda, onun nasıl hissettiğini tahmin etmek gereklidir.
Özel bir çevresel uyarıcının olup olmadığının veya bir buzağının özel
çevresel uyarıcılar tarafından ne kadar etkilendiğini ölçmenin objektif yolu
adrenal korteksten salgılanan steroid hormonlarındaki herhangi bir artışın
kandaki veya kalpteki oranının devamlı kaydedilmesidir. Kalpteki oranı
(kalp atış oranı) elbette hem korku hem de mutluluk anındaki hislere karşı
verilecek tepkide artacaktır. Steroid hormonların salınımı genellikle
beslenme, egzersiz, soğuk, ağrı, korku gibi durumları içine alabilen stres
ile artar.
Bir hayvanda davranışın oluşumu, hayvanın çevresi ve genetik yapısı
tarafından belirlendiği ifade edilebilir. Hayatının ilk bir kaç haftasında
hayvan üzerinde etkili olan cinsiyet ve yetiştirme sisteminin etkisini
belirlemek için genç bir buzağıda davranışın oluşumu incelenebilir.
Buzağılar sadece temel vazifeleri olan yemek ve içmek için değil
aynı zamanda çevreyi incelemek için de önemli bir araç olarak ağızlarını
kullanırlar. Buzağılar aynı zamanda bazı anormal hareketleri de ağızlarıyla
gerçekleştirirler.
7.1. Emme
Doğumda bir buzağı anasının memesini aramak ve önce kolostrumu
sonrada sütü bulmak içgüdüsüne sahiptir. Annelerini emen buzağılar
genellikle fazla bir zorluk çekmeden memeler küçük de olsa bu memeleri
bulabilirler. Siyah Alaca sığırların çok az bir kısmı, memeleri abdominal
duvardan uzak olan ve memeleri büyük olanlar bakımından seleksiyona
208 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
tabi tutulmuşlardır. Siyah Alaca buzağılarında davranışın gelişimi
annelerindeki gibi henüz bu dönemde gelişmemiştir. Siyah Alaca
sığırlarından doğan buzağılar, bir memeyi bulmak için oldukça yavaş
kalmaktadırlar. Bu ise buzağıların hayatlarının ilk günlerinde yeterli
miktarda kolostrum alması gerektiği için çok önemlidir. Yeni doğan
buzağıların emme içgüdüsü, anneleriyle beraber yaşamaya devam
etmeleriyle öğrenmelerini artırmaktadır. Üç günlük yaşta emme
içgüdüsünü kazanmamış buzağılar kovayla beslemeye alınarak memeden
kesilirler.
Diğer bir değişle 3 günlük yaştan itibaren buzağı kovaya alışmalıdır.
Öğrenilen davranışlar, hayatın ilk haftalarında içgüdüsel davranışları
etkiler. Ama bu buzağıların artık memeden süt içmeyip kovayla
beslenecekleri anlamına gelmez. Buzağılar memeyi tekrar emebilirler.
Buzağılar yapacakları şeyi tecrübeyle öğrenmek zorundadırlar.
Annesiyle beraber merada bulunan bir buzağı kullanılan sütün
miktarına ve buzağının büyüklüğüne bağlı olarak, belirli bir zamanda 0.82.5 lt’lik miktarda her gün 4 ile 10 kez arasında beslenecektir. İkiz
buzağılar veya çoklu emme sistemindeki buzağılar sık sık ve fazla içme
eğilimindedirler. Bunun sebebi, tahminen bir öğünde hazır bulunan sütün
az olmasıdır. Ortalama öğün büyüklüğü 1.5 lt dolayındadır. Bu genç
hayvanlarda abomasum büyüklüğü kadardır. 2.5 lt’den fazla olanlar ise
çoğunlukla büyük ve güçlü buzağılardır.
Buzağıların iştah düzenleme kabiliyetini kazanamadıklarını gösteren
araştırmalar bulunmaktadır. Genç buzağılar, çok yüksek besin maddesi
içeren rasyonlarla beslenirlerse bunun neticesi olarak hazımsızlık
nedeniyle başlarını ileriye doğru aşağıya eğmiş bir hal alırlar.
7.2. İçme
İçme davranışları hakkında söylenecek az şey vardır. Su tüketimi
çeşitli faktörlere bağlıdır. Besin maddelerinin kuru madde içeriği, hava
sıcaklığı ve dışkıdaki su miktarına bağlıdır. Genel olarak buzağılar su
dengelerini çok iyi düzenlerler. Dışkı ile bulaşmış kaplardan su içmede
isteksizdirler. Bu durum yeni emen buzağılarda problem oluşturabilir.
Buzağı Davranışları - 209
Siyah Alaca buzağılarını kovayla içirmek suretiyle sütten (memeden)
kesmenin diğerlerine göre daha kolay olduğunu gösteren çalışmalar
bulunmaktadır.
7.3. Yeme
Buzağılar hayatlarının ilk günlerinde her katı maddeyi ağızlarıyla
incelerler, kaçmazlar ve mücadele ederler. Anneleriyle birlikte merada
bulunan buzağıların durumunda olduğu gibi, buzağılar içgüdülerinden daha
çok neyin iyi bir yiyecek, neyin iyi olmadığını inceleme ve taktik
oluşturarak tecrübe kazanırlar.
Yapılan bir çalışmada, buzağılara verilen parçalanmış ve uzun ot’ta
ruminasyon ve yeme davranışlarında çok az bir farklılık görülmüştür.
Buzağılar 4.5 saat yemişler ve 7.5 saat ruminasyon yapmışlardır. Otlar
kesildiği (parçalandığı) ve peletlendiği zaman sadece 2 saat civarında
yemişler ve yiyeceklerin % 80’inden fazlasını tüketerek 2.5 saat civarında
ruminasyon yapmıştır (Çizelge 7.1).
Buzağılara sunulan besin maddelerinin fiziksel formuyla, sütten
kesimden sonraki ilk birkaç haftada besin maddesi tüketiminin önemli
derecede etkilendikleri anlaşılmaktadır.
Çizelge 7. 1. Yemin Formuna Göre Buzağıların Ruminasyon ve Yeme
Süreleri.
Ot peletleri
Uzun veya kesilmiş ot
Yeme (min 24 h)
132
276
Ruminasyon (min/24 h)
138
459
Yeme (min/kg DM)
85
320
Ruminasyon
DM)
70
535
1553
862
(min/kg
Kurumadde (g/24 h)
210 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Çiftçiler kendi buzağılarına besin maddelerini sınırlamadan verirler.
Bunu, onları iki yaşında buzağılatmak istedikleri için veya 12 aylık yaşta
besiye almak niyetiyle yapmaktadırlar. Ama bu buzağılarda sütten
kesildikten sonraki ilk bir kaç haftada aşırı oburluk riski oluşabilmektedir.
7.4. Ruminasyon
Ruminasyon ruminant hayvanlarda besin maddelerinin rumenden bir
topak halinde geri çıkartılması işlemi olarak tarif edilir. Bunu bir dakika
civarında çiğnerler. Ondan sonra onu tekrar yutarlar. Ruminasyonun temel
amacı besin maddelerini yapısal bileşenlerine ayırmak ve böylece
rumendeki mikroorganizmalara daha kullanışlı hale getirmektir. İkinci
fonksiyonu ise üre gibi besin maddeleri potansiyelini yeniden işleyerek
kullanışlı hale getirmek için sodyum bikarbonat gibi tamponların ve
rumene gelen suyun içine salyayı akıtarak sindirimi hızlandırmaktır.
Buzağılara verilen rasyonların ruminasyona imkan vermesi gerektiği
tavsiye edilmektedir. Yapılan çalışmalar göstermiştirki buzağılara verilen
ot peletleri, bunlara yedirilen uzun otların ancak % 30’u kadar zaman
diliminde ruminasyon yapılmaktadır. Peletlenmiş kuru ot ile her gün
sadece 10 dakika ruminasyon yapılır. Buna karşılık, kesilmemiş kuru ot
verildiği zaman her gün 300 dakika ruminasyon yaptıkları görülmüştür.
Ruminasyonu artıran önemli bir etkide rumendeki yemlerde lif
uzunluğudur. Geviş getirmede herhangi bir işgüdüsel zorlanımdan ziyade
ruminasyonda geçirilen zamanın uzunluğu rumende ne kadar lif
bulunduğuna bağlıdır. Tüm ruminantlar, yalancı ruminasyon denen bazı
hareketler yaparlar. Bu hareketlerde ya biraz sıvı gelir ya da hiçbir şey
gelmez. Eğer yutmak için her hangi bir şey varsa istikrarsız, düzensiz
birkaç çiğneme hareketi ve sonuçta yutma hareketini yaparlar. Rumende
uzun lifli yemleri buzağılar (örneğin et buzağıları) her gün bir kaç kere
yalancı ruminasyon (Pseudoruminasyon) göstereceklerdir. Hayatlarının ilk
birkaç gününde katı yiyecekler yiyen buzağılar bundan sonraki günlerde
hemen ruminasyona başlarlar. Normal olarak süt ve katı besinleri
karıştırılarak verilen buzağılar hızlı bir şekilde ruminasyona harcadıkları
zaman artırırlar. 6 haftalık yaşta ruminasyon zamanı ergin bir hayvanın %
70’ine ulaşır. 10 haftalık yaşta ruminasyon zamanı erginleriyle aynıdır.
Buzağı Davranışları - 211
7. 5. Anlamsız Ağız Hareketleri
Çevrenin yapıcı bir şekilde araştırılması ve yeme, içme, ruminasyon
yapma, temizlik için ağızın kullanımı amaçlı ağız hareketleri kabul
edilebilir. Bununla beraber, buzağılar bize anlamsız gibi görünen pek çok
şey daha yaparlar. Örneğin yenmeyen maddeleri çiğneme veya içme gibi.
Bunun yanında idrarlarını içme ve diğer buzağıların kulaklarını,
göbeklerini, memelerini ve kuyruklarını emmek de buna dahildir. Karşılıklı
emme ve idrar içme kötü huy olarak isimlendirilir. Birbirlerini emme
enfeksiyonların yayılması için tehlikeli bir yoldur. İdrarlarını içenlerin
rumen gelişmesinde anormallikler görülmektedir.
Bitişik bölmelerde bulunan buzağıların birbirlerinin ağızlarını öpme
(yalama) hareketi kovadan sütü kısa sürede tükettikleri zaman değişmez bir
şekilde görülür (Resim 7.1). Öpüşme olayı gerçek bir olaydır. İki hayvanın
dudaklarını birbirlerine değdirme aktivitesidir. Ağızlarını birbirlerine
değdirerek emerler. Şayet buzağılar kovayla beslenirlerse her öğünden
sonra yaklaşık 20 veya 30 dakika kapalı bir yerde tek olarak tutulurlar.
Böylece birbirlerini emmeleri ve diğer kötü hareketleri önemli ölçüde
azalır.
Resim 7.1. Buzağıların Birbirini Emmesi.
212 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
7.6. Dinlenme Hareketleri
Buzağılar veya ergin sığırlar için en yaygın yatış pozisyonu ön
ayaklarını göğüslerinin altına kıvırarak yattıkları durumdur. Sığırlar, rumen
fonksiyonlarıyla oluşan gaz kabarcıklarından ve şişmeden korunmak için
bu pozisyonda durmaya ihtiyaçları vardır. Sığırlar sıcak veya soğuk
hissettikleri zaman da yatma pozisyonu alırlar.
Buzağı belirli derecede havayı ılık hissettiği zaman yan tarafının
üzerine yatacak ve uzatabildiği kadar bacaklarını uzatacaktır. Yatma
davranışının bu şekli avlularda yatan ve güneşli günlerde otlakta bulunan
buzağılarda görülür. Et buzağıları çok az rumen aktivitesine sahiptirler.
Bunlar rumenlerinde şişkinlik oluşmaya başladığı zaman bu şekilde daha
uzun bir şekilde yatabilirler.
Buzağılar tamamen uykulu olma hali gösterirler. Bizim yaptığımız
gibi paradoksal uyku ve derin uyku şeklindedir. Genç buzağılar ergin
sığırlardan daha uzun periyotlarda uyurlar. Gece boyunca ve diğer sessiz
periyotlar esnasında buzağılar tipik uyku devreleri gösterirler. Örneğin; 20
dakika uyanık, 10 dakika uykulu, 25 dakika derin uyku, 5 dakikada da
uyku ile uyanıklık arası bir halde olurlar. Bundan sonra tekrar uyanırlar.
Bir aylık bir yaştaki buzağı 24 saatlik bir periyot üzerinden 6 veya 8 saat
uyuyabilir. Buzağılar genellikle yan taraflarının altına başlarını kıvırarak
uyurlar. Nadiren de boyunlarını uzatarak uyurlar. Bunu dar bir bölmeye
sınırlandırılmadıkça yaparlar. Buzağılarda uyurken boyun kasları ve
ayaklarda seğirmeler görülür ve göz kürelerinin gözler kapalıyken hızlı
hızlı hareket ettiği belirlenmiştir.
7.7. Sosyal Davranışlar
7.7.1. Merak
Sığırlar korkak varlıklardır ama doymak bilmeyen bir meraka
sahiptirler. Ahırda garip veya yeni bir şeyle karşı karşıya geldiğinde bir
buzağı ona dikkatli bir şekilde yaklaşır. Merak işaretleri açık bir şekilde
görülür ama o anda kaçacak şekilde bir pozisyon alarak ayakların üzerine
destek olur. Eğer buzağının gördüğü obje tehlike oluşturmuyorsa, ona
cesur bir şekilde ağzı ve burnu ile dokunacaktır. Bu daha önceden orada
Buzağı Davranışları - 213
bulunmayan bir kova veya sakin ve sessiz çalışan bakıcı veya çiftçliğin
kedisi olabilir.
7.7.2. Oyun
Tüm genç memeliler oyunda birbirleriyle dövüşürler. Oyun
aktiviteleri genellikle zararsızdır. Dövüş ve seks gibi erginlerde görülen
hareketler buzağılarda da görülür. Genç hayvanlar bu davranışlarına
erginlikte temel davranış formları olarak çalışırlar. Bu hareketler onlar için
eğlenceli olabilir. Oyunda genç buzağılar başlarıyla itişmek, boynuz atmak
ve yeri ön ayaklarıyla ile eşelemek gibi dövüş alışkanlıklarını kazanırlar.
Aynı zamanda koşarak yarışırlar. Hem erkek hem de dişi buzağılar sık sık
birbirlerine binme ve seksüel davranışlarda bulunurlar. Binme
hareketlerinin sıklığı buzağılarda estradiol, testesteron gibi anabolik seks
hormonlarının gelişmesiyle artış gösterir. Üç aylık buzağılarda sosyal
hiyerarşinin sabit şekli görülmez. Bu yaşta çok yaygın olarak baskın bir
buzağı diğer buzağıları yemliklerden veya memeden uzaklaştırarak
onlardan korur ve sistematik olarak onlara üstünlük sağladığı görülür. Bu
yüzden yaşlı buzağılarla günlük buzağıların bir arada kalması ciddi
problemler oluşturabilmektedir.
7.7.3. Davranışların Gelişmesi ve Yetiştirme Sistemleri
Hayvanın karşı karşıya kaldığı yetiştirme sisteminin doğrudan 14
haftalık yaşa kadarki devrede gelişmeyi hangi ölçüde etkilediğini ortaya
koymak ve böylece hayvanların uygun davranış ihtiyacını hangi yetiştirme
sisteminin ne ölçüde karşıladığı veya karşılayamadığı konusuna açıklık
getirilmeye çalışılır.
Yapılan
uygulanmıştır.
bir
araştırmada
aşağıdaki
yetiştirme
sistemleri
Grup A (Merada buzağıları emziren et inekleri): Bu grup, genç
buzağılar uygun ortama en yakın çevre olarak büyütülmüştür.
Grup B (Erken sütten kesilmiş buzağılar, ferdi (tekli) bölmeler):
Buzağılar kolostrum aldıktan sonra annelerinden ayrılır ve tekli bölmelerde
214 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
günlük olarak iki defa süt içirilip 5-6 haftalık yaş döneminde sütten
kesilerek tekli bölmelerde yetiştirilir.
Grup C (Erken sütten kesilmiş buzağılar, yetiştirme grupları):
Buzağılar kolostrum aldıktan sonra annelerinden ayrılır ve ekşitilmiş süt
ikame yemleri soğuk, sıcak yada tatlandırılarak bir emzikle fazla
miktarlarda içirilerek gruplar halinde büyütülür.
Grup D (Et buzağıları, ferdi bölmeler): Buzağılar süt ikame yemleri
ile günde iki kez beslenilerek 65-75 cm genişliğindeki ferdi bölmelerde et
buzağısı için yetiştirilmiştir ve buzağıların kaba yem yada katı yeme
geçişine izin verilmemiştir.
Grup E (Et buzağısı, yetiştirme grubu) Buzağılar avlularda et
buzağısı için yetiştirilir. Hayvanlar bir emzikle fazla miktarda süt ikame
yemlerini almışlardır.
Başlangıç niteliğindeki denemelerin bazıları, davranışların
gözlenmesi sistemli olarak 24 saatlik aralıksız gözlemci gruplar tarafından
yapılmıştır. Gözlemler aynı hayvanlar üzerinde 2-6-10 ve 14 haftalık yaşa
kadar yapılmıştır. Denemelerin çoğunda gözlemler dört devrede
yapılmıştır.
1) Sabah beslenmesi dahil olan erken sabah devresi,
2) Buzağıların nispeten sakin fakat normal çiftlik aktivitesinin sahip
olduğu sabahın geç saatleri,
3) Bütün çiftliğin mümkün mertebe sakin olduğu öğlenin ilk saatleri,
4) Akşam yemlenmesinin dahil olmadığı öğlenin geç saatleridir.
Yetiştirme sistemleri üzerinde etkili olan dinlenme halinde
davranışlar Çizelge 7.2’de gösterilmiştir; bu tabloda hayvanın uyuma,
böğür üzerine yatma, döş üzerine yatış yada uzanışı ve hayvanın ayakta
harcadığı (gereksiz yere) zaman için ortalama değerler belirlenmiştir.
Bütün yetiştirme sistemleri içinde vakit harcamada en fazla görülen yatış
pozisyonu (döş üzerinde) yaş ile birlikte azalmıştır. Genel olarak yetiştirme
sistemleri arasındaki farklılıklar çok az ve önemsizdir. Ancak göze çarpan
Buzağı Davranışları - 215
tek önemli farklılık aynı yaştaki diğer buzağılardan daha zor yatılabilen
tekli odun kafeslerde 2 haftalık yaştaki et buzağılarda ortaya çıkmıştır, bu
nedenle de bu kafeslerde boş yere ayakta harcanan zaman daha fazladır. Bu
buzağılar (et buzağıları) 2-3 cm genişliğindeki delikli arduvazla kaplanmış
zemine sahip olunan tahta kafeslerde barındırılmışlardır. Üstelik bu
ardavuzlar genellikle kaygandırlar ve buzağılar durumlarının
(pozisyonlarının) değiştirilmesine karşı isteksiz olmuşlardır. Ayrıca
hayvanlar bu uygun olmayan yerlerde yatırıldığında soğuk hava akımından
zarar görebilmektedir. Her iki durumda da hayvanların davranışları
anormal olmuştur.
Çizelge 7.2. Farklı Yetiştirme Sistemlerinde Buzağıların Dinlenme
Davranışları; 4 Saatlik Gözlemlere Dayanan Uyuma Yada
Ayakta Harcanan Ortalama Yüzde Değerler.
Yaş
Emen
(Haftalık Buzağı
Döş
üzerine
yatma
Böğür
üzerine
yatma
Uyuma
Ayakta
boş yere
harcanan
zaman
2
6
10-14
2
6
10-14
2
6
10-14
2
6
10-14
45
45
39
3.8
4.9
2.4
17
17
10
14
9
10
Yetiştirme Sistemleri
Erken Sütten
Et Buzağıları
Kesilen Buzağı
Ferdi Grup Ferdi Grup
52
40
56
55
51
46
52
48
50
47
45
38
1.0
0.2
1.3
0
2.0
0.5
0.8
0
2.7
0.5
0.8
0
17
16
13
22
9
10
8
13
12
12
19
16
15
34
18
20
18
20
14
17
15
19
12
12
Bütün
Sistem
için Ort.
Değerler
52
48
42
1.6
2.0
1.6
17
11
12
19
15
12
Ortalama olarak buzağılar zamanlarının % 2’den daha azını
bacaklarının uzatılmasıyla birlikte böğürleri üzerinde yatarak
216 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
harcamışlardır. Erken sütten kesilmiş buzağılarda bu peryot % 1’den daha
azdır. Meradaki buzağılar çoğunlukla yan tarafları üzerine yatarlar. Bu
buzağılar sonbaharda doğmuşlardır ve gözlemlerin çoğu buzağıların
güneşe doğru yatarak uzanmış oldukları erken ilkbahar yada sonbaharın
sıcak günlerinde yapılmıştır. Avludaki et buzağıları böğürleri üzerinde
yatma eğilimindedirler.
Et buzağıları üzerindeki denemelerin çoğu kış periyodunda
yapılmasına rağmen, denemeyi yapan kurum hava sıcaklığı ile böğür
üzerinde yatış zamanları arasında et buzağıların bu durumda (pozisyonda)
soğuk kanlığını muhazafa ettikleri tespit edilmiştir. 65-75 cm
genişliğindeki bir kafeste et buzağıları bunu başaramamaktadırlar. Bu
duruma % 1’den daha az bir zamanla adapte olabilen erken sütten kesilmiş
buzağılar, geleneksel bir yetiştirme sistemi ile mukayese edildiğinde bu
rahatsızlık azmış gibi görünebilir. Bununla birlikte kafesteki et
buzağılarının bu duruma adapte olamadıkları doğrudur.
Yaşla birlikte azalmakla beraber bu buzağılarda zamanın büyük bir
kısmını uykuda geçirdiği tespit edilmiştir. Avludaki et buzağıları zamanın
büyük bir kısmını, ortalama olarak % 17’sini uyuyarak harcamışlardır.
Kafeslerdeki et buzağıları 2 haftalık yaş döneminde uyuyarak harcadıkları
zaman meradaki buzağılar yada erken sütten kesilmiş buzağılarla aynıdır.
Bununla birlikte 10 haftalık yaş döneminde, normal buzağılarda en fazla
görülen yatış durumu başlarını bir taraflarına (sağa yada sola) sokarak
uyuma durumu kafeslerdeki et buzağılarında pek rastlanılmamıştır. Bunun
sebebi bu hayvanların (kafeslerdeki et buzağıları) avludaki et buzağılarının
yarısı kadar daha az bir zaman uyuyarak harcamaları olarak açıklanabilir.
Daha önce belirtildiği gibi hayvanların rahat bir yaşam sürdürmeleri
gerekir. Alelade yapılmış bir kafes özellikle hayvanların son dört haftalık
döneminde hayvana bu hakkı tanımamaktadır.
7.7.4. Dinlenme Halindeki Davranışlar
a. Ağız Hareketleri
Beş yetiştirme sisteminde buzağıların ağız hareketleri Çizelge 7.3’de
özetlenmiştir. Meradaki buzağılara yemliklerden veya bir kişi tarafından
hazırlanan konsantre yemden aldıkları kuru madde miktarını kuru ot yada
Buzağı Davranışları - 217
yaş otlarla otlayarak alabilmeleri için daha fazla zaman harcamışlardır. Seri
halindeki bu gözlemlerde, buzağılar sütten kesilinceye kadar ferdi
kafeslerde süt yada süt ikame yemleri ile kovalarda beslenmişlerdir. Ondan
sonra buzağılar avlulara sevk edilmiş hayvanlar burada kuru ot yada saman
tüketmek için daha fazla zaman harcamışlardır. Bu hayvanlar sütten kesim
periyodundan önce meme ile beslendiklerinden daha az bir zaman
konsantre yemleri tüketmek için harcamışlardır.
Gevişle ilgili gözlemlerde, erken sütten kesilmiş buzağılarda geviş
getirme davranışlarının gelişimi merada analarını emen buzağıların
davranışlarının hemen hemen aynısı olduğu izlenimini vermiştir. Avludaki
et buzağıları 6 haftalık yaş döneminde zamanın % 10’u kadarda geviş
getirmektedirler. Fakat bu zamandan sonra geviş getirme hareketleri
azalmıştır. Bu buzağıların ilk beş haftalık hayat devresinde çok miktarda
saman tükettiklerini fakat ondan sonrada daha az kaba yem tükettiklerini
göstermektedir. Ferdi kafeslerdeki et buzağılarının gevişle ilgili
davranışları oldukça değişkendir. Ortalama olarak bu hayvanlar 6 haftalık
yaş döneminde zamanın % 6’sı kadarını geviş getirmeye harcamaktadırlar.
Avluda yada kafeslerdeki et buzağıları, diğer buzağılardan daha fazla
olarak zamanın büyük bir kısmını kendilerini yalamaya harcarlar (özellikle
10 haftalık yaş döneminde). Et buzağıları bu zamanlarda oldukça terli,
sıcak olurlar. Bu durumda deri sağlığı zayıftır ve bit salgını muhtemeldir.
Geleneksel et buzağı kafesleri havanın deriye ulaşma imkanını sınırlar ve
böylece bu hayvanlarda normal davranış seyri bozulur. Erken sütten
kesilen buzağılarda zamanın büyük bir bölümü tıpkı meradaki buzağılar
gibi kendilerini yalamakla geçmektedir.
Yapılan gözlemlere göre zamanın bir bölümü, farklı yetiştirme
sistemleri arasında farklılıklar gösteren yenilmez yada yutulmaz cisimlerin,
ağaç kütüklerin, duvarların ve kafeslerin yalanması yada çiğnenmesi gibi
ağızla ilgili aktivitelerde boş yere harcanmaktadır. Meradaki buzağılar çok
genç olduklarından ve ilgilerini kaybettikleri zamanın bir kısmını (% 1) bu
aktivitelere harcamaktadırlar. Bunun sebebi; önceleri bu hayvanlar
bulundukları ortamı (çevreyi) ağızları ile araştırmak merakındadırlar. Bu
hayvanlar çit direkleri, yiyilmez ve yutulmaz taddaki yavan cisimlerin
tadına vardıktan sonra bunlara artık önem vermemişlerdir. Emzikle fazla
218 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
miktarlarda beslenilen gruplarda yetiştirilen erken sütten kesilmiş buzağılar
meradaki buzağılarla aynı şekilde davranışları göstermişlerdir.
Avludaki et buzağılarında ve ferdi kafeslerdeki erken sütten kesilmiş
buzağılar zamanın % 3-6’sını amaçsız ağızla ilgili hareketlerde
(davranışlarda) harcarlar. Ferdi kafeslerdeki et buzağıları zamanın %
14.7’sini kafeslerdeki ahşap kısımları yalayarak ve çiğneyerek geçirirler.
Bir et buzağısı kafesinde emme ve çiğnenmeyi önlemek için 2 inç
kalınlığındaki tahta döşeme uygun olabilir. Kafes bölmelerindeki et
buzağıları bize amaçsızmış gibi görünen ağızla ilgili hareketlerde
muhakkak ki çok fazla zaman harcamaktadırlar. Fakat ağız aktivitelerinde
kullanılan tüm zaman birimi geleneksel bir şekilde yetiştirilen
hayvanlardan daha azdır (% 33) (Çizelge 7.3).
Özellikle uzun süreli stresler buzağıları pasif olmaya yönelttiğine
inanılır ve hızlı büyüyen hayvanların kafeslerine daha çok zarar verdiği
izlenimlerini uyandıran çalışmalar bulunmaktadır. Hızlı büyüme tek başına
stresin yokluğunu ispatlayan yeterli bir kriter değildir ama, kafeslerin
çiğnenmesi gibi gereksiz ağız aktivitelerin aktif ve meraklı bir hayvanın
kıraç ve uygun olmayan çevre ortamına daha başarılı bir adaptasyon
gösterebilecektir.
b. Sosyal Davranışlar
Çeşitli sosyal aktivitelerde, değişik yetiştirme sisteminde buzağılar
tarafından harcanan ortalama zaman Çizelge 7.4’de verilmiştir. Hareket
etmede (yürüme ve koşma) harcanan zamanın miktarı tüm gruplarda
buzağılar için benzerdir. Kafeslerdeki et buzağıları, ileri ve geriye adım
atarlar ve özellikle daha genç et buzağıları ileri koştuklarında meradaki
buzağılarla benzer bir şekilde eğlendikleri görülmüştür. Zamanın bir
miktarı oyunda harcanır, sahte kavgalar ve birbiri üzerine binme
hareketleri bütün gruplarda benzerdir.
Buzağı Davranışları - 219
Çizelge 7.3. Farklı Yetiştirme Sistemlerinde Buzağıların Ağız Hareketleri; 4
Saatlik Gözlemlere Dayanan Farklı Ağız Aktivitelerde Harcanan
Ortalama Yüzde Değerler.
Kuru ot yada
samanın
tüketilmesi
Konsantre yem.
tüketilmesi
Geviş getirme
Sütün içilmesi
Kendilerini
yalama
Kafeslerin
yalanması, (çiğ.
(vs).
Ortalama Ağız
Aktivitesi
Yaş
(Haftalık
Emen
Buzağı
2
6
10-14
2
6
10-14
2
6
10-14
2
6
10-14
2
6
10-14
2
6
10-14
44
9
18
25
0
1
1
8
13
15
5
5
5
6
6
8
1
0
0
48
Yetiştirme Sistemleri
Erken Sütten
Et Buzağıları
Kesilen Buzağı
Ferdi
Grup
Ferdi
Grup
6
6
0
7
10
9
0
3
18
10
0
4
0
0
3
4
0
0
10
9
0
0
15
10
5
2
10
10
9
5
17
16
7
7
17
17
3
5
1
3
1
3
1
3
0
0
2
3
5
15
5
6
10
11
6
7
15
12
7
10
3
14
1
4
6
14
1
3
4
16
1
3
45
33
28
Meradaki buzağılar kendilerini diğer gruplardan daha az yalarlar
fakat bu aktivite kaydedilmemiştir. Muhakkak ki bu hayvanlar anneleri
tarafından düzenli olarak yalanmışlardır. Birbirini emen hayvan sayısı tüm
gruplarda düşüktür ve gözlem altında tutulan herhangi bir çiftlikte ciddi bir
problem teşkil ettiği söylenemez. Erken sütten kesilmiş buzağılarda ferdi
kafeslerde yada yetiştirme gruplarında sütten kesimden önce yada sütten
kesimden sonra bu hayvanların birbirlerini ağızdan emme hareketleri
gösteren çalışmalar yoktur.
220 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Çizelge 7.4. Farklı Yetiştirme Sistemlerinde Buzağıların Sosyal Davranışları; 4
Saatlik Gözlemlere Dayanan Farklı Sosyal Aktivitelerde Kullanılan
Yüzde Olarak Ortalama Değerler.
Yürüme
koşma
Yaş
(Haftalık
Emen
Buzağı
2
6
10-14
2
6
10-14
2
6
10-14
2
6
10-14
10
9
10
1.6
1.8
1.0
1.0
0
0
0.2
0.2
0.3
yada
Oyun
kavga
yada
birbirleri
üzerine çıkma
Diğer
buzağıların
emilmesi
Diğer
buzağıların
yalanması
Yetiştirme Sistemleri
Erken Sütten
Et Buzağıları
Kesilen Buzağı
Ferdi
Grup
Ferdi
Grup
3
6
4
5
4
6
7
6
6
6
6
4
1.3
0
3.6
0.8
1.8
0
1.7
1.0
1.8
0
1.3
1.2
0.4
2.0
1.1
1.0
0.7
0.6
0.6
0.7
0.3
1.0
0
0.4
0.9
0.8
0
1.0
0.9
0.6
0.2
1.4
1.2
0.6
1.9
1.0
c- Kişiye Tepki
Çizelge 7.5’de bir gözlemci tarafından uygulamalı bir şekilde
aşağıdaki gibi tahrik edilen farklı yetiştirme sistemlerinde buzağıların
tepkileri özetlenmiştir.
1) Buzağılara sessiz yaklaşma
2) Ani gürültü
3) Ani hareket
4 Tuhaf nesneler
Ticari çiftliklerde çalışmalar ve çiftlik ziyaretçileri tarafından
gözlemler yapılmıştır. İki metreye kadar buzağıya sessiz yaklaşıldığında
küçük tepkiler verilmektedir. Bu tepkilerde yaşın etkisi yoktur, fakat
beklenildiği gibi merada emen buzağılar diğer gruplardan daha ürkektirler.
Ani gürültü hayvanlarda küçük etkiler yapar.
Buzağı Davranışları - 221
Diğer gruplar arasında gözle görülür farklılıklar yoktur. Çoğu
buzağılar balon şeklindeki tuhaf bir nesnenin aniden görünüşünden pozitif
bir ilgi göstermişlerdir. Bu ilginin (merakın) devresi yaş ile birlikte artma
eğilimi göstermişlerdir (Resim 7.2). Meradaki buzağıların daha ürkek
olduğunu yada bu hayvanların daha alakalı oldukları söylenmesine rağmen
merada emen buzağılar gözlemlerden bu tepkiler için en az puan
almışlardır. Çizelge 7.5’deki genel izlenim şudur ki insan davranışlarıyla
düzenli irtibatı olan buzağılar daha uysal olmaktadırlar.
Çizelge 7.5. İnsanın Karşısında
Buzağıların Tepkileri.
Farklı
Sekiz yaklaşma Ani Ses
Yetiştirme
Ani hareket
Buzağıların Tüm Tepkileri (%)
12
17
6
Merak
39
72
88
Az tepki
49
11
6
Korku
Yaş tarafından ortalama tepki*
2 haftalık
0
+4
-29
14 haftalık
+5
+9
-44
Sistem tarafından ortalama tepki*
Emmen buz.
-12
-2
-62
Erken sütten
kesilmiş ferdi
+2
+3
-43
Erken sütten
kesilmiş grup
0
+25
-12
Et buz. Ferdi
+19
0
-38
Et buz. Grup
+14
-7
-36
Sistemlerinde
Tuhaf
eşya
cisim,
63
34
3
+51
+73
+39
+53
+80
+73
+80
* Tepki ile ilgili puanlama : Aşırı tepki gösterenler - 100,
Hiç tepki gösteremeyenler 0, tepki gösterenler + 100
Bu çalışmada kafesteki et buzağılarının karşısındaki insandan
korktuğu izlenimini veren herhangi bir sonuç bulunmamıştır. Geleneksel
bir şekilde yapılmış bir et buzağı ünitesi ilk defa ziyaret edildiğinde, kapalı
bir alanda ve karanlığa yakın bir yerde bulundukları belirlenmiştir.
Gerçekten; çiftlikteki hayvanların korkutulması gerekçesiyle üniteler
ziyaretçilerin ve yetiştiricilerin girmesine izin verilmez. Böyle ünitelerde
222 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
ani bir hareket kafeslerdeki buzağıların hepsinde ayrı ayrı stres yapar, bu
durum hayvanların odun kafesler etrafında dolanmasına yada kafesin
üzerinden atlayarak kafesten kaçma gibi genel bir paniğe sebep
olabilmektedir.
Bütün bu çalışmalardan sonra buzağıların alışabilecekleri normal
çiftlik aktivitesinde buzağıların makul bir etkiye maruz bırakılması
gerekmektedir. Kafeslerdeki et buzağıları için bu başarılabilirse,
hayvanlarda görülen korku mekanizmasına karşı oluşan anormal hareketler
ortadan kalkabilir. Yalıtım ve karanlıkta yetiştirilen herhangi bir hayvan bu
duruma uzun bir süre maruz kaldığında daha sakin olabilir.
Resim 7.2. Buzağıların Tuhaf Nesnelere Tepkisi.
SEKİZİNCİ BÖLÜM
8. BUZAĞILARDA CANLI AĞIRLIK TAHMİNİ ve BÜYÜME
8.1. Buzağılarda Canlı Ağırlık Tahmini
Buzağı yetiştiriciliğinde hayvanın yaşına ve beslenmesine bağlı
olarak canlı ağırlıkta bir değişme söz konusudur. Buzağılarda değişen bu
canlı ağırlığın bilinmesi günlük rasyonların oluşturulmasında, yemleme
planının düzenlenmesinde ve işletme ekonomisinin kontrolünde ve
üreticinin diğer birçok konuda kendini kontrol edebilmesi yönünden büyük
yararlar bulunmaktadır.
Buzağılarda canlı ağırlıkların kesin olarak tesbiti için hayvanların
belirli aralıklarla tartılması gerekir. Buzağıların ilk tartımı doğumdan
hemen sonra 3-4 saat içinde yapılmalıdır. Bunu takip eden diğer tartımlar
ise periyodik olarak aynı gün ve aynı saatlerde yapılmalıdır (Resim 8.1).
Resim 8.1. Buzağıların Tartımı.
Böyle düzenli tartımların yapılamadığı durumlarda veya yeterli
imkanı olmayan işletmelerde buzağıların canlı ağırlıkları vücut
ölçülerinden yararlanılarak tahmin edilebilir. Canlı ağırlığın tahmininde
değişik vücut ölçülerinden (göğüs çevresi, göğüs derinliği, cidago
yüksekliği ve vücut uzunluğu) faydalanılır. Burada canlı ağırlık tahmini
224 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
yapılırken vücut ölçülerinin en az hata ile, en kolay ve hızlı bir şekilde
alınabilmesi ile beraber bu ölçüden canlı ağırlığın en doğru tahmin
edilebilmesi çok önemlidir.
Buzağıların düz bir zemin üzerinde baş ve ayaklarının normal
durumda durması ile ön ayakların hemen arka kısmında göğüs çevresi
ölçülerek bu ölçülerle hayvanların canlı ağırlıkları tahmin edilebilir.
Göğüs çevresinden faydalanarak canlı ağırlığın tahmini çiftlik
hayvanlarında yalnız sığırlarda mümkündür (Şekil 8.1). Çünkü göğüs
çevresi ile canlı ağırlık arasındaki korelasyon katsayısı en yüksek
sığırlardadır. Bu korelasyon katsayısı; ırk, yaş, canlı ağırlık ve cinsiyet
gruplarına göre değişmekle beraber r = 0.70-0.95 arasındadır.
Şekil 8.1. Göğüs Çevresinin Ölçümü.
Vücut ölçülerinden yalnızca göğüs çevresi kullanılarak vücut
ağırlıklarının tahmininde aşağıdaki basit regresyon denklemi kullanılır;
Y=a+bX
Formülde,
Y = Vücut ağırlığı (kg),
X = Göğüs çevresi ölçüsü (cm),
Buzağılarda Canlı Ağırlık Tahmini ve Büyüme - 225
b = Regresyon katsayısı,
a = Sabit değerdir.
Bir çok yörede yapılan araştırmaların yanısıra, Atatürk Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Ziraat İşletmesinde Esmer ve Siyah Alaca buzağılar
üzerinde, Tarımsal Araştırma Enstitüsünde ise Doğu Anadolu Kırmızısı
buzağılarda yaptığımız araştırmalarda (sırasıyla Yanar ve ark. 1994;
Tüzemen ve ark. 1995 ve Yanar ve ark. 1995) çeşitli dönem vücut
ağırlıklarının tahmininde en iyi kriterin göğüs çevresi olduğu
belirlenmiştir. Ayrıca göğüs çevresinin hatasız, hızlı ve kolay bir şekilde
belirlenmesi çok önemli bir avantajdır. Bunun yanısıra göğüs çevresi ile
çeşitli dönem vücut ağırlıkları arasında pozitif ve çok yüksek korelasyonlar
2
(r = 0.70 ile 0.90 arasında) hesaplanmıştır. Elde edilen denklemlere ait R
değerleri % 70 ve daha yukarı bulunmuştur.
Yukarıda ifade edilen çalışmalardan;
Esmer sığırlarda değişik dönemlerde canlı ağırlık tahmininde
kullanılabilecek regresyon denklemleri,
Doğumda; dişiler için;
Y = - 51.20 + 1.206 X
6. aylık yaşta; dişiler için;
Y = -143.83 + 2.406 X
Erkekler için,
Y = -147.32 + 2.401 X
Y = Canlı ağırlık,
X = Göğüs çevresidir.
Siyah alacalarda değişik dönemlerde canlı ağırlık tahmini için
kullanılabilecek regresyon denklemi;
226 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Doğumda, dişiler için;
Y = -32.77 + 0.939 X
Erkekler için;
Y = -60.77 + 1.338 X
6 aylık yaşta dişiler için;
Y = -143.2 + 3.845 A + 1.0 B
Erkekler için;
Y = -145.25 + 2.416 X
Y = Canlı ağırlık, X = Göğüs çevresidir.
A = Göğüs derinliği, B = Göğüs çevresidir.
Doğu Anadolu Kırmızısı sığırlarında değişik dönemlerde canlı
ağırlık tahmini için kullanılabilecek regresyon denklemleri,
Doğumda, dişiler için;
Y = -9.82 + 0.426 X
Erkekler için;
Y = -32.26 + 0.811 X
6 aylık yaşta, dişiler için;
Y = -109.90 + 1.84 X
Erkekler için ;
Y = -170.12 + 2.448 X
Buzağılarda Canlı Ağırlık Tahmini ve Büyüme - 227
Çizelge 8.1. Esmer Buzağılarda Göğüs Çevresinden Canlı Ağırlıkların Tahmini.
Göğüs
çevresi
(cm)
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
Doğum Ağırlığı
(kg)
Erkek
Dişi
25
26
26
27
27
28
29
30
30
31
32
32
33
33
34
34
36
36
37
37
39
38
40
39
41
40
43
42
44
43
44
43
47
48
49
51
-
Göğüs
çevresi
(cm)
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
88
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
100
101
102
103
104
105
106
107
108
2 aylık ağırlık (kg)
Erkek
41
43
44
46
48
49
51
52
54
55
57
58
60
61
63
64
66
67
69
70
72
73
75
76
78
79
81
82
84
-
Dişi
39
41
42
43
45
46
47
49
50
52
53
54
56
57
58
60
60
62
64
65
66
68
69
71
72
73
75
76
77
79
80
81
83
84
85
87
Göğüs
çevresi
(cm)
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
105
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
6 aylık ağırlık (kg)
Erkek
75
77
79
82
84
87
89
92
94
97
99
102
104
106
109
109
114
116
118
121
123
126
126
130
133
135
138
140
142
145
147
150
152
155
157
159
162
164
167
169
171
174
Dişi
69
71
74
76
78
81
83
86
88
90
93
95
98
100
102
105
105
110
112
114
117
119
122
122
126
129
131
134
136
138
141
143
146
148
150
153
155
158
-
228 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Çizelge 8.2. Siyah Alaca Buzağılarda Göğüs Çevresinden Vücut Ağırlığı
Tahmini.
Doğumda Vücut Ağırlığı (kg)
Göğüs çevresi
Erkek
Dişi
60
-
23.6
61
-
24.5
62
-
25.5
63
-
26.4
64
-
27.4
65
-
28.3
66
27.5
29.2
67
28.8
30.1
68
30.2
31.1
69
31.5
32.0
70
32.9
32.9
71
34.2
33.9
72
35.5
34.8
73
36.9
35.8
74
38.3
36.7
75
39.6
37.8
76
40.9
38.6
77
42.3
39.6
78
43.6
40.5
79
44.9
41.4
Buzağılarda Canlı Ağırlık Tahmini ve Büyüme - 229
Çizelge 8.3.
Siyah Alaca Buzağılarda Göğüs Çevresinden Canlı Ağırlık
Tahmini.
Sütten Kesimde Vücut Ağırlığı
Göğüs çevresi
Erkek
Dişi
80
49.7
50.5
81
51.3
51.7
82
52.8
52.9
83
54.3
54.2
84
55.8
55.4
85
57.3
56.6
86
58.8
57.8
87
60.4
59.1
88
61.8
60.3
89
63.4
61.5
90
64.9
62.7
91
66.4
63.9
92
67.9
65.1
93
69.4
66.4
94
70.9
67.6
95
72.5
68.8
96
73.9
70.0
97
75.5
71.2
98
77.0
72.5
230 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Çizelge 8.4. Siyah Alaca Erkek Buzağılarda Altı Aylık Yaşta Göğüs Çevresinde Canlı
Ağırlık Tahmini
Göğüs çevresi
Erkek
99
94.0
100
96.4
101
98.8
102
101.3
103
103.6
104
106.1
105
108.5
106
110.9
107
113.3
108
115.7
109
118.2
110
120.6
111
123.0
112
125.4
113
127.8
114
130.2
115
132.6
116
135.1
117
137.5
118
139.9
119
142.3
120
144.7
121
147.1
122
149.6
123
152.0
124
154.4
125
156.8
Buzağılarda Canlı Ağırlık Tahmini ve Büyüme - 231
Çizelge 8.5. Süt Irkı Buzağılarda Göğüs Çevresinden Canlı Ağırlığın Tahmini.
Jersey Ağırlığı (kg)
Göğüs Çevresi
Siyah-Alaca Ağırlığı
Ortalama Ağırlık
(cm)
(kg)
(kg)
58
21
19
19
61
23
21
21
64
26
24
24
66
29
27
26
69
32
29
29
71
35
33
32
74
39
36
35
76
43
40
39
79
47
44
43
81
51
48
47
84
56
52
52
86
61
57
56
89
66
62
61
91
71
67
66
94
77
72
71
97
82
78
77
99
88
84
83
102
95
90
89
104
102
97
96
107
108
103
103
109
116
111
109
112
123
118
117
114
131
126
124
117
139
134
132
119
148
142
141
122
156
151
150
124
166
160
159
127
175
169
168
130
185
179
178
135
205
200
198
140
228
222
220
150
276
271
269
232 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
8.2. Buzağılarda Büyüme
Buzağıların besleme planı değişebilir, bu değişme maksimum ağırlık
kazancından vücut ağırlığını muhafazaya kadar olabilir. Ağırlık artışının
maksimum oranı hayvanların gönüllü enerji alımı ile sınırlıdır. Ağırlık
artışında optimum oran başlıca ekonomik bir karardır. Bu ise bir çok
faktörün kombinasyonu ile determine edilir. Faktörler, kapitalin üretime
uygun dönüş oranı, enerji üretiminde kullanılan besin madde kaynaklarının
nisbi fiyatı, son ürün olarak üretimine duyulan ihtiyaç olarak sayılabilir.
Sığırların büyüme eğrisi yaşla ilişkili olarak sigmoid şeklindedir. Bu iki
safhada oluşmaktadır. Büyüme eğrisindeki kıvrılma noktası cinsi olgunluk
yaşına (puberty) tekabül etmektedir.
Birinci büyüme hayatın erken döneminde doğum ağırlığına bağlı
olarak hızlandırılmış oransal büyüme, ikincisi ise ergin canlı ağırlığa
ulaşıncaya kadar olan ve sınırlandırılmış büyümedir. Buzağılarda birinci
dönemdeki büyüme şöyle bir eşitlikle ifade edilebilir;
Loge W = Loge B + Kt veya W = Be + Kt
Burada;
W = t. zamanda buzağının ağırlığı (kg),
B = Buzağının doğum ağırlığı (kg),
t = buzağının yaşı (gün),
K = Bir anlık nisbi büyüme oranıdır.
Buzağının maksimum ağırlık artışında k’nın değeri önemli
görülmektedir. Hayatın ilk 91 gününde K’nın değeri + 0.0150’dir. Diğer
bir ifade ile günlük büyüme oranı % 1.5’tur.
Farklı doğum ağırlıklarına sahip buzağıların günlük ağırlık artışları
% 0.875, % 1.0 ve % 1.5 olarak Çizelge 8.6’da gösterilmiştir. Bu çizelgede
günlük ağırlık artış ortalamaları ve 91 günlük yaştaki ağırlıklarda
verilmiştir.
Buzağılarda Canlı Ağırlık Tahmini ve Büyüme - 233
Canlı ağırlığının % 1.5 kadar günlük büyüme ile 91 günlük yaşta
hayvanlar ergin ağırlığının yaklaşık % 25’ine ulaşmaktadır.
Çizelge 8.6. Farklı doğum ağırlığına sahip buzağıların 91 günlük ağırlıkları ve
günlük ağırlık artış ortalamaları.
Büyüme Oranı (Canlı Ağırlığın % si)
Doğum
0.875
1.0
1.5
Ağırlığı
(kg)
91. günlük
Günlük
91. günlük
Günlük
91. günlük
Günlük
Ağırlık
Ort.
Ağırlık
Ort.
Ağırlık
Ort.
(kg)
Ağırlık
(kg)
Ağırlık
(kg)
Ağırlık
Art. (kg)
Art. (kg)
Art. (kg)
20
44
0.27
50
0.33
78
0.64
25
55
0.33
62
0.41
98
0.80
30
67
0.40
75
0.49
117
0.96
35
78
0.47
87
0.57
137
1.12
40
89
0.54
99
0.65
157
1.28
45
100
0.60
112
0.73
176
1.44
50
111
0.67
124
0.82
196
1.60
DOKUZUNCU BÖLÜM
9. BUZAĞI SAĞLIĞINI KORUMA
Sağlıklı bir buzağı canlı bir görünüşe, parlak gözlere ve canlı bir vücut
örtüsüne yani deriye sahiptir. Kulaklar düzgün ve diktir, çevreye keskin bir
ilgileri vardır. Vücut kısımları ile başı ayakları ve diğer kısımlar uyumlu
bir görünümdedir. Hayvan oldukça neşeli bir dış görünüme sahiptir.
Sağlıksız (hasta) buzağılar genel olarak donuk, halsiz ve neşesiz
görünümdedirler. Bakıcılara ve diğer buzağılara karşı ilgisizdirler. Grup
dinleme halindeyken bu hasta buzağılar yatıyor veya ayakta olabilirler.
Bunların vücut örtüleri normalde olması gereken parlaklıktan yoksundur.
Sağlıksız buzağılarda ıslah durumu, gözlerden ve burundan akıntılar
olabilmektedir. Yorgun görünüşlü ve isteksiz hareketler yaparlar. Aynı
zamanda dişlerini gıcırdadırlar, nefes almada güçlük çekerler, baş ve
boyunda kıvrımlar mevcuttur. Ekstrem durumlarda ise ağız açık ve dil
dışarıya fırlamıştır.
Eğer buzağılar kovadan, süt ikame yemiyle besleniyorlarsa, bakıcı
buzağının yemden uzaklaşmasını mümkün olan en kısa sürede
farkedecektir ki işte bu hastalık başlangıcının en erken belirtisidir.
Eğer buzağılar gruplar halinde yetiştiriliyorsa; herhangi bir buzağının
grup içinde yem yememe ve durgunluk halini fark etmek için, bakıcının
zamana ihtiyacı vardır.
Sağlıklı bir buzağı bakıcısına ilgiyle ve merakla yaklaşır ve ilgilenir
veya arka ayaklarını havaya kaldırarak hoplaya, zıplaya barınakta ve
barınak etrafında koşuşturur. Sağlıklı olmayan buzağılar ise bu aktiviteler
bakımından farklılık gösterirler.
Mer’ada sağlıklı ve kusurlu buzağılar kendilerini göstereceklerdir.
Bakıcı buzağı hakkında çok az bir şüphesi olsa dahi ona dikkatli bir
muayene yaptırmalıdır. Eğer belirtiler varsa bunlar dikkate alınmalı ve
gerekli işlem yapılmalıdır. Burada yapılacak ilk iş hayvanın ateşini
ölçmektir. Bunun için termometre rektuma konur ve en az 90 sn bekletilir.
Bu bekleme esnasında diğer muayenelere devam edilir. Normal vücut
236 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
sıcaklığı 38.5-39 ˚C arasındadır. Sıcaklığın 39 ˚C’nin üzerinde olması
hayvanda enfeksiyonlu bir durumun varlığını gösterir.
Eğer termometre mevcut değilse hayvanın kulaklarını elle kontrol
ederek hayvanın vücut sıcaklığı hakkında fikir edinebilirsiniz. Ateşli
durumlarda buzağılarda kulaklar çok sıcaktır ve daha dik dururlar. Ateşin
düşük olması durumunda ise kulaklarda anormal bir soğukluk hissedilir
yine tüyler kabarık ve kulaklar düşüktür.
Daha sonra hayvanın gözlerine dikkat edilir, yani kontrol edilir. Göz
etrafındaki mukoz membran kontrol edilerek buranın kırmızılık ve akıntılı
olup olmadığı incelenir. Eğer gözlerin biri veya her ikisinde akıntı ve
iltihaplı bir durum varsa bunun sebebi ya sap saman gibi yabancı maddeler
ya da yeni bir hastalığın başlangıç devresidir.
Eğer her iki gözde de iltihaplı durum mevcutsa; bu enfeksiyonun
göstergesidir. Yine göz mukoz mebranının soluk olması hali ise aneminin
göstergesidir. Gözlerin içeriye doğru çökmüş olması ise hayvanda
dehidrasyonun mevcudiyetinin göstergesidir.
Daha sonra ağız ve burun dikkate alınır. Burun etrafı (Merme)
dudaklar diş etleri kontrol edilerek buralarda iltihaplı bir durum, yara ve
bere olup olmadığı kontrol edilir.
Çok sayıda hastalığın hafif ve ağır devrelerinde; burun etrafında
iltihaplı durum yaygın olarak görülür. Son olarak hayvanın derisi dikkate
alınır. Bir deri kıvrımından elle tutarak kaldırdığınızda deri rahatça
kalkıyormu, yerine bıraktığınızda ne kadar hızlı bir şekilde eski haline
dönüşüyor yani derinin esnekliği kontrol edilir. Eğer deri bu kaslara
yapışmış ise böyle durumda deriyi sıkarak kaldırmaya çalıştığınızda
hayvan ızdırap çekecektir.
Deride kurumaya doğru bir eğilim varsa işte bu hayvanda paraziter
enfeksiyonun varlığına işarettir. Bu durum dikkate alınmalıdır. Boyun
etrafında ve omuz başlarında derinin kıllarının dökülmesi, bit, uyuz veya
mantar hastalıklarının en erken belirtileridir.
Buzağı Sağlığını Koruma - 237
9.1. Buzağı Septisemisi
Buzağı hastalıkları içerisinde virulansı (hastalık meydana getirme
gücü) en yüksek olan hastalık buzağı septisemisidir. Doğumdan sonra 3-5
gün içinde çok etkili olan bu hastalığın karekteristik özelliği ishalin
görülmesidir. Hastalık amili Esherichia Coli, bağırsak cidarlarının
geçirgenliğinin çok yüksek olduğu buzağı hayatının ilk günlerinde,
bağırsak duvarlarını o kadar hızlı bir şekilde geçip kana karışmaktadırki,
buzağılar zaman zaman ishal dahi olmadan ölüp gitmektedir.
Bu hastalıktan dolayı görülen ishalde dışkı çok sulu bir durumdadır.
Dışkı gri beyaz renkte olup çok pis kokmaktadır. Ortaya çıkan ishalle
birlikte vücudun zayıflaması, aşırı su kaybı ve gözlerin içeri çöktüğü
görülür. Ayrıca buzağılarda genel bir durgunlukla birlikte iştah azalmakta
ve vücut sıcaklığı normalin altında veya üstünde olabilmektedir. Bu
durumda buzağılar tedavi edilmezse bir kaç gün içinde ölürler.
Septisemik hastalıklar çoğu zaman 1-3 günlük buzağılarda görülür.
Ancak buzağı doğumundan hemen sonra genelde normal bir görünüşe
sahip olup anayı emer. Fakat yavrunun görünümü 2 ve 3 gün aniden
durgunlaşır, iyi olan sağlıklı görünüm değişir (bozulur) emme olayı istenen
ve özlenen düzeyde olmaz.
Vücut sıcaklığı ilk saatlerde yüksek olup daha sonra normalin altına
düşer, deri ve ekstremiteler soğur çevre ile olan ilişkisi ile refleksleri
(davranışları) zayıflar. Vücut önemli ölçüde su kaybeder ve solunum
aritmik ve yüksektir. Bazen buzağıda hiç ishal görülmeyebilir bu
durumlarda ölüm oranı son derece yüksektir.
Beyaz ishal şeklinde seyreden hastalık çoğu zaman 2-3 günden yaşlı
olan buzağılarda görülür. Hasta hayvan bitkin-durgun iştahsız su kaybına
uğramış, oldukça cıvık ve pis kokulu beyaz-gri-sarımtırak görünümlü bir
dışkıya sahiptir. Vücut sıcaklığı normal ve bazende normalin altındadır.
Kıllar kabarık ve mattır, mukozalar kirli, kan koyu renklidir. Bu durumdaki
hayvanlarda da ölüm oranı oldukça yüksektir.
238 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Resim 9.1. Buzağı Septisemisine Yakalanmış Buzağılar.
Esherichia Coli’ye Yakalanmanın Nedenleri Şunlardır;
1. Doğumda gerekli hijyenik tedbirlerin alınmayışı,
2. Doğumdan sonra mikropların önemli bir giriş yeri olan buzağıların
göbeğine hemen gereken müdahalenin yapılmayışı,
3. Doğum ile ağız sütünün ilk defa verilişi arasında geçen sürenin
uzaması,
4. Buzağılamayı takiben elde edilen ilk ağız sütünün, ilk emzirmede
buzağıya verilmeyişi,
5. Ağız sütünün su
konsantrasyonun azaltılması,
ile
sulandırılarak
immünglobülinlerin
6. Ağız sütünün içerisinde bulunan immün laktoglobulinlerde dahil
proteinlerin denatüre olacak bir şekilde ısıtılması (ısının 50 ˚C’nin üzerine
çıkması),
7. Buzağılara ağız sütünün yetersiz bir miktarda verilmesi,
8. İneklerin doğumdan önce sağılmış olmasıdır.
Septisemik Hastalıkların Önlenmesinde Şu Önlemlerin Alınması
Faydalı Olacaktır,
1. Gebe inekler en geç doğuma iki ay kala kuruya çıkarılmalıdır,
2. Gebe hayvanlar besin madde ihtiyaçları düzeyinde beslenmelidir,
Buzağı Sağlığını Koruma - 239
3. İleri gebelikte mümkünse hayvana silo yemleri verilmemelidir,
4. Gebe (ileri) hayvanlar satın alınmamalı alınsalarda işletmeye bir
kaç ay önceden taşınmalıdır.
5. Gebe hayvanlar bir kaç gün önceden doğum bölmesine alınmalı ve
bu bölme her doğumdan sonra temizlenerek dezenfekte edilmeli ve yeni
altlık serilmeli,
6. Doğum sonrası göbek kordonu dezenfekte edilerek bağlanmalı,
doğum için gerekli hijyenik şartlar yerine getirilmeli,
7. Doğum sonrası mümkün olan en kısa sürede ağız sütü verilmelidir,
imkan var ise aynı yaşa sahip gruplar aynı bölmelerde bulundurulmalı,
8. Her yer değiştirmede gerekli temizlik ve dezenfeksiyona azami
dikkat göstermeli,
9. Suni emzirme tercih edilmeli ihtiyaç üzerinde sulu yem hayvana
verilmemeli,
10. İshali olan hayvanlar derhal diğerlerinden ayrılmalı (Antibiyotik
verilmeli),
11. Güneş ışınlarından yeterince yararlandırmaya özen gösterilmeli
buzağılar hava cereyanlı, soğuk nemli yerlerde bulundurulmasına özen
gösterilmelidir.
Hastalıktan korunma için öncelikle yukarıda belirtilen nedenler
dikkate alınmalıdır. Bakteri ve virusların buzağı vücuduna girme yolu olan
göbekten girişin önlenmesi için, doğumdan sonra hemen buzağının göbeği
kesilip içerisi temizlenip bağlanarak dezenfekte edilmelidir. Buzağıların
doğumdan sonra derhal yeterince kolostrum alması sağlanmalıdır.
Doğumdan sonra 1, 2 ve 3. günlerde buzağılara antibiyotik verilmelidir.
Hastalık belirtileri görülmesi halinde çoğunlukla antibiyotik
kombinasyonları ve sulfanamidler buzağıya tatbik edilir. Ayrıca
antibakteriyal serum ve vitamin A verilir. Hatta gerekirse anadan kan
transferi yapılır. Gerek septisemi de görülen ishallerde gerekse diğer
durumlarda görülen ishallerde kaybedilen vücut sıvıları telafi edilmeye
çalışılır. Bunun içinde “Glucoce Saline” adı verilen ve kanda bulunan
240 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
oranlarda glikoz ve tuz (% 0.1 dextroz ve % 0.9 NaCl) içeren sıvı ağız yolu
veya enjeksiyonla buzağıya verilir. Genellikle bu sıvıyı içemeyecek kadar
zayıf veya kötü durumda olan buzağılara enjeksiyonla; deri altına veya
toplar damara yahutta karın boşluğu içerisine verilir.
Daha sonra buzağının rahatı sağlanıp temiz ve kuru yerde tutulur.
Sindirim sisteminin dinlendirilmesi için süt ve diğer gıdaların verilişi
durdurulur. Bir iki gün içinde iyileşme sağlandığında tedricen normal
yemlemeye geçilir. Bu arada hastalık görülür görülmez hasta buzağının
diğer buzağılarla derhal teması kesilerek hasta bölmesine alınmalı ve
buzağının çıkarıldığı bölme dezenfekte edilmelidir.
9.2. Bağırsak İltihabı (Enterit)
Enterit (bağırsak iltihabı) yalnızca bağırsak duvarında oluşan
iltihaplanma
durumudur.
Enterotoksemi,
bağırsak
duvarındaki
mikroorganizmaların toksinlerinin kana karışması ile oluşur. Enteritin ilk
klinik belirtisi diyaredir. Burada buzağılar genel olarak parlak canlı
görünümlü ve yemeye içmeye devam ederler.
Diyare şiddetlendiğinde şiddetli abdominal ağrı buna eşlik eder.
Zehirlenme durumunda buzağılar belirgin olarak hastalığı hissettirirler.
Diyarenin en önemli sonucu dehidrasyondur. Hasta olan buzağı normal
miktarda sıvı içecek olsa bile bu buzağı hızla dehidrasyona uğrayarak ve
kan dolaşımında, bu azalışa bağlı olarak aşırı derecede zayıflama olacak,
ishal hayvanın kan hacmi azalarak ölüm şokuna girecektir.
Dehidrasyon ve şokun belirtilerini şöyle takip edebiliriz.
Hayvanda oluşan, % 4’lük su kaybında : Deri kuru, mukoz
membranlar koyulaşır. İdrar sarı bir renk alır ve gözlerde içeriye doğru
çökme olur.
% 6’lık bir su kaybında : Deride aşırı kuruma, kıllarda ve mukus
membranlarda kuruma, derinin kemiklere yapışması, gözlerin içeriye
doğru çökmesi, zayıflama ve isteksizlik gibi durumlar husule gelir.
% 10’luk su kaybı : Şok belirtileri yıkılma, yere çökme, extremitelerde
soğuma, Nabızda yavaşlama, sinirlilik halleri, seğirme, gaz çıkarmaları
gibi hadiseler vaki olur.
Buzağı Sağlığını Koruma - 241
Semptomlu dehidre olmuş buzağıların tedavisi yeterli miktarda yedek
ve etkili sıvıların verilmesiyle mümkün olabilmektedir. 50 kg olan ve
bunun % 10’nu ishalle kaybeden bir buzağı yaklaşık 5 lt sıvı kaybeder ki
bu sıvı yerine konmalıdır. Kaybedilen sıvının yerine iadesinin en kolay
yolu ağız yoluyla içirilerek iade etmektir. Bunun için özel olarak
hazırlanmış ve içerisinde elektrolitler ve glukoz bulunan ve özel
hazırlanmış toz’un suya karışımını sağlar. Hazırlanan bu solusyon hem
hayvanın kaybettiği suyu hemde sodyum, potasyum v.b. elektrolitleri
karşılamak için buzağıya verilir.
Verilen glukoz kolayca absorbe edilerek enerji maksadıyla kullanılır.
Diyarenin erken devresinde, enteritin derecesine ve buzağının büyüklüğüne
göre bu elektrolit solusyondan günde, 1.5-2 lt kadar buzağının içmesine
müsade edilir. Eğer buzağı bu solusyonu içemeyecek kadar zayıf yada
ilgisiz ise yaklaşık olarak 1.5 lt kadar bir solusyon bir tüple mideye
verilebilir. Bu özel müdahele biraz pratik gerektirir, emniyetli olması için
müdahale sağ taraftan yapılır. Özel olarak üretilmiş solusyonlar esansiyel
olan tüm elementleri ihtiva eder.
9.3. Koksidiyosis
Bağırsak iltihapları oluşturan E. coli veya Salmonella genellikle
hayatın ilk iki haftasında oluşur. İshal bulaşmasının diğer bir sebebide
koksidiyosistir. Bu hastalığa tek hücreli bir parazit sebeb olur ve
enfeksiyon saman, ot veya yataklıklardan bulaşır. Bu durum genellikle
yaşlı buzağılarda görülür ve buzağıların ilk günlerinde buzağıyı kuşattığı
için bu zamanda buzağı iyi ve canlıdır. Fakat bu durum taze kan
muhteviyatının daima süzülerek yumuşak fecese, geçmesiyle görülür.
Kanlı diyare buzağıda kronikleşerek kondisyon kaybına yol açar. Bu
sebeple birinci hafta içinde ölümler oluşur (hastalığın 1. haftası). Feces
göründüğü kadarıyla az kanlıdır. Fakat zayıflama devam eder ve su
partikülleri tamamıyla şiddetli kokuludur. Hastalığın teşhisi feces
numunelerinden ortaya konulabilir.
Çiftlik şartlarında hastalığın kontrolü için buzağıların yerlerinden
hareket ettirerek otlatıldığı mer’a yada altlıklarından çıkmasına
(uzaklaşmasına) müsade edilir.
242 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
9.4. Bulaşıcı Burun Trake İltihabı (IBR)
IBR süt sığırlarının burun, göz, boğaz ve trakelerinde oluşan akut bir
enfeksiyondur. İlk kez kuzey Amerika’da, kırmızı burun popüler adıyla,
yemlikteki sığırlarda tanınmıştır. Bununla beraber bu hastalık İngiltere ve
Avrupa’da yetiştirilen genç buzağılarda artarak yaygınlaşmaktadır.
Hastalığın patojeni iltihap yapan bir virüstür. Hastalığın virülansı ve
tekerrür etme oranı yüksektir. Hastalığın erken devresinde buzağılarda
vücut sıcaklığı (ateş) 40-41 ˚C’dir ve hastalığın genel belirtisi halsizlik,
isteksizlik ve keyifsizliktir.
Genellikle burun ve gözlerinden sulu ve iltihaplı akıntı mevcuttur.
Buzağılar nefes almakta zorluk çeker ve nefes alma esnasında kaba bir
hırıltı olur. Yani solunum güç ve hırıltılıdır. Genellikle ikinci bir
enfeksiyona karşı antibiyotiklerin yardımıyla tedbir alınması durumunda
iyileşme, anlaşılması güç olmayan bir durumdur. Halbuki hastalık
ilerlemişse zature olunmuş gibi zamanın geçmiş olduğu durumlarda bu
ihtimal çok zayıf olacaktır.
Çok genç buzağılarda IBR Salmonellosis ile birlikte veya tek başına
meydana gelebilir. Bu gibi hayvanlarda, böbrekler, solunum yolları şiddetli
zarar görülür ve hayvan gerçekten çok hassastır.
Hastalığı bir spesifik mikroorganizma yapar ve bunun aşısı mevcuttur.
Bu aşı sağlıklı hayvanlarda iyi bir koruyucu etkiye sahiptir. Ancak sağlıklı
görünmesine rağmen hastalığın kuluçkada olduğu durumda antibiyotik
alınması şartıyla birlikte kullanılabilir.
9.5. Zatürre (Pneumonia)
Buzağı ölümlerinin önemli sebeplerinden biride pneumonia olup
sonbahar ve kış aylarında çoğunlukla, doğumdan sonra 3 ve 8. haftalar
arasında görülmektedir (Resim 9.2). Genellikle 2. aydan sonra görülmesi
azalmaktadır. Bu hastalık çeşitli streslerle buzağıların zayıf düşmesi ve
ishalden kaynaklanmaktadır.
Bu stresler şu şekilde sıralanabilir;
1. Barınakların soğuk ve rutubetli olması,
Buzağı Sağlığını Koruma - 243
2. Barınaklarda kötü havalandırma (yetersiz havalandırma, hava
cereyanı, vs.),
3. Ani sıcaklık değişmeleri,
4. Buzağıların çiftlikten çiftliğe nakli veya barınak değiştirme ile
soğuk almaları gibi faktörlerdir.
Hastalığın buzağılardaki belirtileri şunlardır;
1. Buzağılarda ateşin 39-41 ˚C’ye kadar yükselmesi,
2. Hızlı hızlı nefes alıp verme,
3. Öksürme,
4. Burnun akması (bu akıntının iltihaplı olması ve pis kokması),
5. Tüylerin kabalaşması,
6. İştahın azalması,
7. Vücudun zayıflaması ve genel durgunluktur.
Resim 9.2. Zatürreye Yakalanmış Bir Buzağı.
Bu hastalığın diğer buzağılara geçmesi çok nadir olmakla beraber
şayet buzağılar birarada bulunuyorlarsa hasta buzağı diğerlerinden
244 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
ayrılmalıdır. Hastalığın tedavisinde sülfanamidler ve antibiyotikler
kullanılmasına karşın, veterinerler tarafından tavsiye edilecek ilaçlarla ateş
normale dönünceye kadar ve belirtiler kayboluncaya kadar tedaviye devam
edilmelidir.
Bu hastalığın önlenmesi için alınabilecek tedbirler şu şekilde
sıralanabilir;
1. Buzağılar kuru ve sıcak yerdetutulmalıdır,
2. Uygun bir yemleme programı yapılmalıdır,
3. Sütle yemleme programlarında buzağıların yemlerine antibiyotik
katılmalıdır,
4. Buzağılar çeşitli streslerden korunmaya çalışılmalıdır.
9.6. Salmonellosis (Paratifo)
Salmonellosis, genç buzağılarda septiseminin çok şiddetli bir formu
olup, yaygın olarak görülür. Değişik virulans derecesine, antibiyotikler ve
diğer antibakteriyel ilaçlara karşı farklı duyarlılık gösteren, çok sayıda
salmonella organizmaları mevcuttur.
Çok yaygın iki organizma; Salmonelle typhimurim ve Salmonella
dublindir. Bu ikinci organizma, yani S.dublin yalnızca sığırlarda
enfeksiyon oluştururlar. Birinci organizma ise insan dahil memelilerde
yaygın olarak şiddetli hastalıkları yapar veya yapabilir.
Salmonellanın yayılmasında önemli bir dağılım oluşturan iki faktör
vardır. Bunlardan ilki organizmanın kendisinin direnç kazanması ve atılmış
kuru dışkıda hastalık yapma gücünü devam ettirebilmesidir.
İkincisi ise organizma özellikle S. dublin, sağlıklı olarak görünen
ancak taşıyıcı olarak nitelendirilen hayvanlarda uzun periyotlarda
kalmasıdır. Fakat bu hayvanlar zaman, zaman fecesleriyle bu organizmayı
atabilirler.
Mikroorganizma buzağılamada olduğu gibi stres durumlarında feceste
görülür. Her genç buzağıda olduğu gibi bazı özel taşıyıcılarda, hastalığın
klinik belirtilerini göstermeksizin hastalık yapar ve birkaç gün içinde ölüm
olur.
Buzağı Sağlığını Koruma - 245
Pazar ve tüccarlardan alınan buzağıların hareketlerine çok dikkat
edilmelidir. Satın aldığımız bütün buzağılarda Salmonellanın yayılmasına
karşı sulfa denen etkili bir geniş spektrumlu antibiyotik ile tedaviye
başladıktan sonraki 3-6 gün içinde tedavi edilir. Bunun için buzağıların ilk
iki öğün beslenmesi glukozdan oluşur. Sonraki iki öğünün beslenmesi yarı
yarıya elektrolit/glukoz ve sütten oluşur.
Korumayı bakıcılar
bozabilmektedir. Özellikle hayatın ilk birkaç haftasındaki buzağılarla direk
temas halinde olanlar için geçerlidir. Bakıcılar tulumlarını, botlarını ve iş
yaptıktan sonra ellerini temizce yıkayarak, buzağı doğum ünitelerine giriş
ve çıkıştan sonra temizlenmelidirler.
Hastalığın erken devrelerinde buzağılar durgun, ilgisiz ve vücut ısıları
artar. Abdominal ağrı ve diyare E. coli enteriti viral hastalıklardan
ayırmada, başlangıçta çok zorluk doğurmakta daha sonra feces gri/yeşil
veya koyu kahverengi olabilmektedir. Genellikle taze kırmızı kan
birikintileri ve büyük miktarda mukoz içermektedir.
Antibakteriyel ürünlerin kullanılması tedavide birçok yaklaşım
getirmektedir. Tedavide hassas olan test sıvı eksikliğinin yerine
konmasıdır. Fakat sınırlı yem yeme özel bakım gerektirmektedir.
Şok esnasında dehidrate olmuş hayvanlar kırmızı lamba altında veya
halı üstünde, derin samanlı yataklık üzerinde rahat bir şekilde
yatırılmalıdır. S-dublin ve S.typhimurium ‘e karşı az etkili veya çok etkili
aşılar mevcuttur. Bu aşılar hayvana verildiği zaman hayvan sağlıklı olur ve
yan etki göstermez. Bu aşılar yaklaşık (7 günde) yedigünde bağışıklık
sağlarlar. Keza buzağılarda bazen birkaç yan etki gösterebilmektedirler.
Normal durumda zararın olmaması için, durum çiftlikte çalışanlara
anlatılmalı sonra selmonellaya yakalanmış bütün buzağılar izole
edilmelidir. En ideal olanı ise yaklaşık 8 haftalık kadar olanların hepsi
izole edilmelidir. Önceki bölümlerde tanımlandığı gibi bunlar istirahat
ettirilmeli, temizlenmeden sonra ise, hastalığın orijin aldığı kaynağa
yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
Bu tür bulaşmalar her tür hayvanlarda kolaylıkla rastlanabilir. Fakat,
genç hayvanlarda daha çok etkindirler. Hastalığın etmeni hasta ve sağlıklı
hayvanlarda gübreyle yaygınlaşır. Böylece bulaşık yem su ve meralar
hastalığın yayılmasında etkinbir rol oynarlar. Bulaşmayla her hayvanın
246 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
hastalanması şart değildir. Çünkü hastalığın meydana gelmesi için mikrop
virulansının yüksek hayvanın direncinin zayıf, bağırsak ortamının
salmonellalarının çoğalmalarına uygun olması gibi ön şartlara ihtiyaç
duyulur.
Nitekim kimi hayvanlarda patojen salmonellelar izole edildiği halde
hayvanların sağlıklı bir görünüme sahip olduğu müşahade edilmiştir. Kimi
etmenlerin hayvanın direnci üzerinde olumsuz bir etkiye sahiptirler. Bu
durumda şartların uygul olmasıyla salmonellalar bağırsak lümeninde hızla
üreyip, bağırsak mukozasını yangılayarak çok çabuk kana karışır ve
septisemiye neden olur.
Hasta hayvanlarda bir kaç günlük kuluçka süresinden sonra ateşin
aniden artış göstermesinden, yem tüketiminde isteksizlik durgunluk, ilginç
dış belirtilerdir. Olayın septisemik olarak devamı durumunda
Gastrointestinal belirtiler ortaya çıkmadan hayvanın iki gün içinde ölmesi
durumuna sık sık rastlanır.
9.7. Mide Sertliği
Bu durum abomasum içine ilerleyen yemlerin rumene girerek
bozulması ve fermentasyonundaki başarısızlıktan kaynaklanmaktadır. Bu
rahatsızlık genç buzağılarda fazla miktarda kesilmiş sap ve saman yiyen
hayvanlarda çok tipik olarak görülür.
Hayvanlar göbekli bir görünüşe sahiptir. Sol böğür boyunca rumenin kuru,
katı ve son derece doku olarak şişmiş şekilde hissedebilirsiniz. Rumen
kıyılmış silajla ağzına kadar dolmuş bir çanta gibi hissedilebilir.
Rumendeki peklik çoğunlukla kronik bir durumdur. Çoğunlukla peklikle
iştah azalacak veya hayvan kötüye gidecektir.
Aktif olmayan rumeni stimule etmek için hazırlanmış çeşitli ilaçlar
vardır. Sütten kesimden sonra beslenmeye çok dikkat edilmesi gereklidir.
Buzağılar gruplar halinde tutuldukları ve yoğun yemler kısıtlandığı
zaman en güçlü veya daha baskın buzağılar daha zayıf buzağıların saman
haricinde başka bir şey yemelerini önleyerek baskı altına alma
eğilimindedirler. Rumen pekliğinden acı çeken başını ileriye doğru uzatmış
çok hayvan vardır. Çare olarak,
Buzağı Sağlığını Koruma - 247
a) Konsantre besinlerin miktarını artırmak,
b) Grup büyüklüğünü azaltmak,
c) Yaş ve büyüklüğü benzeyen hayvanları bir arada tutmaktır.
Bundan başka hayvanların temiz su içmelerini sağlamak, onları güven
altına almak için önemli bir noktadır.
9.8. Asidoz ve Laminitis
Rumendeki fermentasyon karbonhidratları, organik asitlere çevirir.
Normal durumlarda önce asetik, propiyonik ve butirik asitler üretilir.
Bunların üretim oranları tükürükte bulunan sodyum bikarbonat gibi
tuzlarla sulanmış veya tampon oluşturmuştur. Neticede, rumen mutevası
sadece çok az asidik kalır (pH = 6). Bununla beraber, yüksek
fermentasyonla asitlerin üretim oranı absorbe edilebilen asitlerin oranını
geçerse rumenin asiditesi yükselecektir. Bu arpa veya diğer düşük lifli
tahıllar gibi hızla fermente olabilen besinleri hayvanların fazla miktarda
yemeleriyle oluşur. Lezzetli ot sağlanmalı, ve otun boyu 5 cm’yi
geçmeyecek şekilde kesilmeli veya kesilmemiş ot verilmeli ve temiz suyun
serbestçe bulunması sağlanmalıdır, aksi halde kötü sonuçlar olabilir. Otun
uzunluğunun önemi ruminasyonu stimule etmesindendir ve böylece
sodyum bikarbonat gibi tamponların ve suyun rumen içine alınmasını
arttırması ve böylece tükrük salgısını artırmasındandır.
Çok hızlı fermentasyon sonucu, rumendeki pH = 5.0’in altına düşer ve
durum gittikçe kötüye gider. Yararlı protozoa ve bakteri toplulukları
öldürülür ve laktobasiller ürer, bunlar daha fazla asit şartlarında çoğalırlar
ve dominant olurlar. Şiddetli asidosis ile buzağı açıkça tehlike içindedir.
Şişme ve abdominal ağrı olabilir. Rektal ısı çoğunlukla normaldir ama
hayvan tipik olarak hem kandaki laktikasit absorbsiyonu hem de
rumendeki asitlerin üretimindeki artış sonucu, solunum hızında ve
oranında belirgin bir artış görülür. Asidosis ile birlikte fazla oburluk
öldürücü olabilir. Daha sık olarak hayvanlar şiddetli bir rahatsızlığa
yakalanırlar. Rumenin mikrobiyal populasyonu normale dönmeden önceki
248 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
birkaç gün veya hafta hazımsızlık ve iştahın azalması nedeniyle acı
çekebilirler.
Rumenin ciddi bir komplikasyonu da laminitisdir. Rumen muhtevası
çok asidik olduğu zaman mikroplar tarafından laktik asit üretilir ve
bozulmuş parçalanmış diğer ürünler küçük kan damarlarına ve kapiller
damarlara zarar verirler ve iltihap oluşturarak sirkülasyona geçerler.
Şiddetli laminitiste hayvan son derece ızdıraplı ve dokunulduğunda
sıcaktır. Buzağılar hareket etmede isteksizdirler. Dimdik bir şekilde ayakta
dururlar. Sık sık ön bacakları ile çapraz bir şekil alırlar.
Genç sığırlarda sadece ruminal asidosis sonucunda laminitis oluştuğu
için, rumen fermentasyonun kontrol edilmesiyle problem giderilebilir.
9.9. Adi İshal
Buzağı yetiştirmede doğumdan sütten kesime kadar ve daha sonraki
devrede sağlıkla ilgili sorunlar daha çok enfeksiyon olmayan
kaynaklardandır. Dolayısıyla bakıcı dikkatli olmalı ve buzağılarda görülen
semptomları erkenden anlayabilmelidir. Enfeksiyon hastalıkların
semptomları ile diğerlerini birbirlerinden ayırt edebilmelidir. Erkenden
durum anlaşılmadığı taktirde buzağılarda büyüme yavaşlamakta, işçilik
masrafı yükselmekte, ilaçla tedaviden dolayı hayvanın büyüme masrafı
artmakta ve ölüm oranı çoğalmaktadır.
Adi ishale buzağılar hemen hemen her yaşta yakalanabilir. Ağız sütü
almamış olanlar almış olanlara göre daha fazla yakalanırlar.
Genç buzağılarda görülen adi ishalde birinci faktör fazla yemlemedir.
Buzağıları istekli tutmak için günlük yemleme miktarı biraz azaltılmalıdır.
Fazla yemlemeye ilaveten ishalin diğer sebebleri ise yemleme peryodunda
yemlerdeki (süt veya süt ikame yemi) aşırı sıcaklık değişmeleridir. Ayrıca
geç biçilmiş otlar, bozulmuş silaj, pis kovalar veya yemliklerde adi ishalin
sebeblerindendir. Bunun yanısıra yataklık için kullanılan talaş veya
samanın buzağılar tarafından yenilmesi kullanılan rasyonun aniden
değiştirilmesi gibi nedenlerden de kaynaklanabilmektedir. İyi bakıcılar
buzağılarda ishalin başlamasından önce iştah azalması, durgunluk gibi
belirtileri gözlemek suretiyle günlük verilen süt miktarını yarıya indirmeli
veya bir öğün süt vermeyerek atlamalıdır.
Buzağı Sağlığını Koruma - 249
Ayrıca yukarda belirtilen hastalık sebebleri ortadan kaldırılmalıdır.
Erken teşhis ve tedavi ile bu hastalığın etkinliği ve süresi azaltılır. Adi
ishalde genellikle antibiyotik tedavisi yeterli olmaktadır. Eğer adi ishal
görülen buzağılara zamanında müdahele yapılmazsa, buzağının diğer
hastalıklarla mukavemeti azalır. Dolayısıyla buzağılarda ölümden ötürü
kayıplar ortaya çıkabilmektedir (Resim 9.3).
Adi İshalin Belirtileri Genel Olarak Şunlardır,
1. Buzağılarda genel bir isteksizlik,
2. Gözlerde donukluk,
3. Kulaklarda düşüklük ve tüylerde matlık,
4. Solunum artması ve bazen yüksek ateştir.
İshalin Sebeplerini Şöyle Sıralayabiliriz
1. Gereğinden fazla süt verilmesi. Fazla süt verilmesi midede diğer
içime kadar sindirilmeden kalan kesilmiş süt çökeleklerinin daha sonra
putrikatif değişikliklere uğramakta ve neticede ishale sebep olmaktadır.
2. Yemleme peryodundaki yemlerin aşırı sıcak (süt veya süt ikame
yemi) veya soğuk olması sıcaklık değişmeleri,
3. Çok geç biçilmiş otlar, bozulmuş silaj,
4. Ekipmanların pis (mikroplu) olması kontaminasyona neden olur,
5. Yataklık olarak kullanılan materyalin buzağılar tarafından yenmesi ,
6. Kullanılan yiyeceklerde ani değişiklerde ishale neden olmaktadır.
Adi ishal hernekadar bulaşıcı değilsede hasta hayvanlar sağlıklı
olanlardan ayrılmalıdır.
250 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Resim 9.3. İshale Yakalanmış Bir Buzağı.
Buzağı İshallerinin Tedavisi
İshal olan bir
gerçekleştirilmelidir.
buzağının
tedavisinde,
aşağıdaki
hususlar
a) İshal amilinin ortadan kaldırılması
Tedavide yapılacak ilk iş, hastalık amili colibasiline karşı tedbir
alınması ve bunların etkisiz hale getirilmesidir. Sulfanamid ve
antibiyotiklerin bulunmasından önce bunu başarmak olanaksızdı. Ancak,
günümüzde bu mümkündür. Tedavide, sulfanamidlerden ayrı olarak
kullanılan antibiyotikler arasında oksitetrasiklin ve klortetrasiklinler başta
gelmektedir. Tedavide antibiyotik veya sulfanamidler genellikle 3-4 gün
süreyle verilmektedir. Bundan daha kısa süreli tedavi, hastalığın yeniden
görülmesi ile sonuçlanabilmektedir.
Buzağı Sağlığını Koruma - 251
Tedavide dikkat edilecek hususlardan biri de, mevcut E. coli tipinin,
kullanılan ilaca karşı direncinin olabilmesidir. Bu bakımdan, olanak
bulunduğu taktirde “Antibiyotik duyarlık testi” denen testin uygulanması
ve bunun sonucuna göre ilaç seçiminin yapılması, yerinde bir davranış
olacaktır.
b) Kaybedilen vücut sıvılarının telafisi
İshalin tedavisinde yapılacak ikinci iş, sindirim sisteminin
dinlendirilmesi ve vücudun ishal yoluyla kaybettiği sıvıların yeniden
vücuda kazandırılmasıdır. Kaybolan vücut sıvısı iki yolla verilebilir :
- Ağız yoluyla
- Enjeksiyonla
İkinci yol, genellikle verilen sıvıyı yutamıyacak kadar zayıf olan
buzağılar için uygulanan bir yol olup, veteriner yardımını gerektirebilir. Bu
yolla yapılacak bir tedavide “Glucose saline” adı verilen ve kanda bulunan
oranlarda glikoz ve tuz (% 0.1 Dextroz ve % 0.9 NaCl) içeren bir sıvı
verilmektedir. Bu sıvı da genellikle üç yolla verilmektedir.
- Deri altına
- Toplar damarlardan
- Karın boşluğu içerisine (intra peritonel olarak)
Çok ağır seyreden durumlarda genellikle son iki yol tercih
edilmektedir.
İshal, ister hafif ister çok şiddetli olsun, buzağı, sindirim sisteminin
dinlendirilmesinden yarar görecektir. Bununla beraber, buzağının bakımlı
olması ve bol miktarda gıda alması da esastır ve bu da “Glikoz saline”
sıvısı ile sağlanmaktadır. Glikozlu sıvı, hayvanın enerji ihtiyacını
karşılamakta ve herhangi bir sindirimi geciktirmeden ve vücutta bir
değişikliğe uğramadan kullanılmaktadır.
252 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Ağız yoluyla verilmek üzere glikozlu su hazırlamak için, bir yemek
kaşığı dolusu glikozu, yaklaşık 0.6 litrelik ılık suda eritip hazırlamak
mümkündür.
Hasta hayvana süt ve diğer tüm gıdaların verilmesi durdurulmalı,
bunun yerine günde vücut ısısına kadar ısıtılmış en az 0.6 litrelik glikoz
suyu 3-4 defa verilmelidir. Glikoz suyunu eğer buzağı kendisi içecekse,
buzağının içmek istediği kadar içmesine müsaade edilmelidir. Ancak bu
arada buzağının istediği kadar da su içmesine olanak sağlanmalıdır.
Hastalığın şiddetine bağlı olarak bu şekilde bir-iki gün tedaviye
devam edildikten sonra, glikozlu suya yavaş yavaş süt ilave edilmeli ve
tedricen süte geçilmelidir. Bunu yaparken, örneğin ilk gün 1/4 oranında,
ikinci gün 2/4 oranında, üçüncü gün 3/4 oranında süt katarak, dördüncü
günde sade süte geçmek mümkündür.
Buzağı glikozlu suyu kendi kendine içemeyecek durumda ise, bir
biberon yardımı veya bir şişeye emzik takmak suretiyle verilebilir. Ancak
bu durumda glikozlu suyun, buzağının ciğerlerine kaçmaması için çok
dikkatli davranmalıdır. Aksi taktirde buzağıların “Pneumonia” denen
solunum yolları hastalığına yakalanmaları kolaylaşacaktır.
c) Buzağıların rahatlarının sağlanması
Buzağıların oldukça sıcak bir ortamda bulundurulmaları ve
rahatlarının sağlanması çok önemli bir husustur. Şurası unutulmamalıdır ki,
havasız olsa da sıcak bir ortam, iyice havalandırılmış fakat hava cereyanı
olan bir ortamdan çok daha iyidir. Soğuk hava ve nemli ortam, yeni
doğmuş hayvanları özellikle hasta olanları kısa sürede ve muhakkak surette
öldürecektir. Bu bakımdan buzağıların bulunduğu ortamın ısıtılması için
gerekli çabalar gösterilmeli ve hayvanların altına bol altlık serilmelidir. Bu
durum, bilhassa döşemenin beton olması halinde çok önemlidir. Buzağılara
ısı temini hususunda, ucuz olması nedeniyle “İnfra red” lambalardan da
yararlanma hususu düşünülebilir. Eğer buzağının bulunduğu ortam çok
soğuksa, hayvanın üzeri mutlaka bir çuval veya battaniye ile örtülmelidir.
Buzağı ishallerinin köy şartları altında tedavisinde üç pratik metod
tavsiye edilmektedir. Ancak bu metodlar daha ziyade mikrobik olmayan
ishaller için başarılı sonuç vermektedir.
Buzağı Sağlığını Koruma - 253
1. Metot : İshalin ilk defa oluşumunda sadece ılık sudan veya % 0.9
tuz içeren (9 gr tuz, 1 lt suda eritilecek) ılık sudan günde üç defada, her
defasında 1.1 kg olmak üzere buzağılara verilmelidir. Bu süre zarfında
diğer hiçbir kuru veya sulu yem verilmemelidir. İkinci gün 1.7 kg süt, 2.6
kg su ile karıştırılarak buzağılara içirilmelidir. Müteakip gün 2.6 kg süt, 1.7
kg su ile karıştırılmalıdır. Bu karışımlar günde üç öğüne bölünerek
verilmelidir. Üçüncü gün sonunda buzağı normale dönmüş ise, artık
sulandırılmamış süt verilmelidir.
2. Metot : Bu metod öncekinden daha basittir. Bu metod, buzağının
bir öğün aç bırakılmasını ve daha sonra da, normal şartlar altında buzağının
sadece yaşama payı ihtiyacını karşılayacak ölçüde rasyonun azaltılmasıdır.
Bu değer, 27 kg’lık bir buzağı için günde 2.3 kg, 36 kg’lık bir buzağı için
yaklaşık 2.8 kg ve 45 kg’lık bir buzağı için ise 3.4 kg kadardır. Dışkı,
katılaşma belirtileri gösterinceye kadar günde iki veya üç yemleme
yapmak suretiyle buzağı bu rasyona devam etmelidir. Verilen sütün miktarı
daha sonra tedricen arttırılabilir.
3. Metot : Bu uygulamada ise, verilen süt veya ikame yemi kesilmeli
veyahutta önemli ölçüde azaltılmalıdır. Buzağılara sadece elektrolit ihtiva
eden sudan 3-6 yemleme devresinde verilmelidir. Bunun süresi, dışkının
katılaşma derecesine bağlı olarak değişmektedir. Ağız yoluyla verilecek
elektrolit solusyonu, dışarıdan satın alınacağı gibi, mutfak
malzemelerinden de hazırlanabilir.
Karışım :
4 çay kaşığı tuz
3 çay kaşığı sodyum bikarbonat
1/2 bardak şeker
4 litre su
Bu karışımın kısa aralıklarla ve azar azar yedirilmesi gerekir. 45
kg’lık bir buzağı bu karışımdan günlük 5 kg kadar içmelidir.
254 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
9.10. Raşitizm
Daha çok genç hayvanlarda rastlanır. Çoğu zaman vitamin D
yetersizliği ile Ca-P-madde değişimi bozuklukları durumunda ortaya çıkar
böylece kemik dokuda kalsifikasyon önemli ölçüde aksar.
Hastalık sadece vitamin D eksikliğinde ortaya çıktığı gibi P
yetersizliği veya Ca, fosfor dengesizliğinde de meydana gelebilir. Buna
göre hayvanların sürekli güneşsiz barınaklarda bulundurulması, emme
döneminde yeterli süt tüketilmemesi, fosfor bakımından yetersiz yemlere
yer verilmesi yada Ca/P oranın Ca lehine artış göstermesi hastalığın
çıkışını son derece kolaylaştırır. Nitekim gebelik esnasında Ca ve P ’ca
yetersiz rasyonlarla beslenen anaların yavrularında raşitizm olduğu
görülmüştür.
Raşitizmli hasta yürümeye pek meyilli değildir. Genellikle yatmaya
eğilimlidir, yatış ve kalkışlar oldukça ağırdır hayvan pek yürümek istemez.
Eklemler ve kemikler ağrılıdır. Kaburga kemikleri genişlemiş ve
kalınlaşmıştır, kaburga kemiklerinde tesbih danesi gibi küçük şişkinliklere
rastlanır. İleri durumlarda kemiklerde yumuşama eğilme duruş
bozuklukları meydana gelir. Dişler normal gelişimlerini tamamlayamaz
üzerlerinde yer yer lekelere görülür. Çene kemiklerinin deforme olmasıyla
yem ve çiğneme güçleşir. Kıllar mat ve karışıktır. Gelişme hızı yavaşlamış
yemden yararlanma kötüleşmiştir. Vücut direnci azaldığında diğer
hastalıklara karşı buzağı zayıf durumdadır. Kendi ırkının hedeflenen canlı
ağırlığına ulaşması mümkün olamaz.
Hastalıktan korunmak için gebelik döneminde özellikle son 1/3’lük
dönemde hayvanın fizyolojik durumu düşünülerek gerekli besin madde
ihtiyaçları temin edilmelidir. Ahırlar bol miktarda güneş alacak şekilde
planlanmalıdır.
Buzağı doğumdan sonra yeterli ana sütüyle veya içerisinde yeterli Ca
ve P bulunan ikame yemleriyle beslenmelidir yine hayvanlara bol güneş
alacak şartlar sağlanmalıdır.
Tedavide hayvanın enerji ihtiyacı için glukoz enjekte edilmeli ve Ca,
P bileşikler içeren hazır preparatlardan uygun dozlarda hayvana enjekte
edilmeli Vitamin D’de verilmelidir.
Buzağı Sağlığını Koruma - 255
9.11. Guatr
Bazı bölgelerde sık görülen bu hastalığa yetiştiricilerin bir kısmı önem
vermemektedir. Fakat bu hastalığa yakalanan hayvanlarda ölüm nisbeti
yüksek olabilmektedir.
Gebe hayvanlarda rasyonlarda yetersiz iyot hastalığın esas sebebidir.
Bazı bölge toprakları iyotça fakir ve iyot ihtiva etmezler. Dolayısiyle bu
toprakların bitkilerde iyotça noksan olurlar. Buzağılar bu otları
yiyeceğinden ihtiyaç duyulan iyodu alamazlar ve guatr geliştirirler.
Hastalığa yakalanan buzağıların sütlerine iyot ilave etmek lazımdır.
Esasen gebe hayvanların rasyonlarında yeteri kadar iyot bulunursa
buzağılarda guatr görülmez. Eğer piyasada tablet halinde iyot mevcutsa
alınıp suya katılarak buzağılara içirilmelidir.
9.12. Siğil
Buzağıların vücudunda hemen hemen her yerinde görülebilir fakat göz
etrafında, boyun ve omuzda daha fazla görülür. Fakat göz etrafındakiler
daha fazla problemlidir. Hayvanda bir tahribat olmamakla beraber manzara
göze hoş görülmez.
Sigilin iki tipi mevcuttur, biri karnıbahar manzarasında tümörler hasıl
eder diğer tipi ise sık topuzlar halinde gelişir bu tipe ise daha fazla
rastlanır. Bazı durumlarda bu topuzlar 500-600 gr kadar büyük
olabilmektedir. Sebebi bir virüstür. En etkili tedavi ameliyattır. Eğer
sigiller küçük iseler bükülerek koparılırlar, makasla kesilir veya lastik bir
bantla alttan (dipten) sıkıca bağlanarak gelişmeleri engellenir.
9.13. Askaridiosis
Buzağılarda askaridler yaşamlarını daha çok ince bağırsaklarda
sürdürürler. Böylece gübre yoluyla dışarı atılan yumurtaları uygun sıcaklık
ve nemli ortamda gelişim imkanı bulurlar. Daha sonraları bu yumurtalar
yem, su ve bulaşık ekipmanlarla yeniden vücuda alınırlar. Alınan
yumurtalar bağırsakta açılarak, bağırsak epitelini delip kan yoluyla
karaciğer ve akciğere ulaşarak alveol çeperinden alveol boşluğuna düşerler.
256 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Burada gelişmeyi tamamladıktan sonra bronş trake yoluyla yutak ve
bağırsaklara gelirler.
Askaridosis; anemi ve büyümenin durması, sinirsel bozukluklar
bağırsak nezlesi sancı ve ishal fazlalıkları durumunda bağırsak lümeninin
delinmesi gibi zararlara sebep olurlar. Böyle hayvanlarda gelişmede
gerileme kıllarda matlık, donukluk ve karmaşıklık, yem tüketimi olmasına
rağmen zayıflama, ağızda hakim bir sarmısak kokusu epitel iltihabı en
belirgin semptomlarıdır. Hastalık dışkıdaki yumurtalardan mikroskop
altında rahatça teşhis edilebilir.
Tedavisi için piyasada mevcut değişik tipteki anti askaritlerce
mümkündür.
9.14. Difteri
Süt emen buzağılarda görülen, ağız ve yutak mukozasında difteroid
yangı ile seyreden bu hastalıkta da ölüm ihtimali yüksektir. Çoğu zaman
enzotik olarak görülen ve beslenme bozuklukları ile kötü barınak
şartlarında meydana gelir.
Tabiatta son derece yaygın olan bu nekroz bakterileri, ağız, yutak
mukozası yaralarından mukozaya girerek dokuda kovulsiyon nekrozlarının
şekillenmesine neden olur. Nekroz odakları gri, sarımtırak renkte hafif
kabarıktır. Mukozanın derinliklerine geçip orada ülserler yaparlar. Hastalık
daha çok dil, dişeti, damak ve yanak içleriyle, larinkste 1-2 cm çaplı
nekroz odakları şekillenmiş olmasıyla görünüm arzeder. Ayrıca vücut
sıcaklığı yüksektir. Son derece bitkinlik, ağızda salya akıntısı, solunum
güçlüğü ve hırıltılı bir solunum mevcuttur. Hayvanda zamanla yem
tüketimi azalır ve hatta suyu bile güçlükle tüketebilir bir durumda 4-5 gün
içerisinde olay ölümle son bulur.
9.15. Mantar Hastalığı
Mantar hastalığı, özellikle serin ve nemli kışlarda, nispi rutubeti
yüksek, direkt olarak güneş ışığı alamayan genç buzağılarda oldukça
yaygın olarak görülen bir durumdur.
Buzağı Sağlığını Koruma - 257
Mantar sporları yıllarca veya aylarca, yarık, çatlıklarda, duvarlarda,
tahtalarda, sap, samanda yaşarlar ve bu enfeksiyonun ilk kaynağıdır.
Halbuki, bu hastalık aşırı derecede bulaşıcıdır. Eğer buzağılar gruplar
halinde yetiştiriliyorsa herhangi bir buzağının bu hastalıkla bulaşması
enfeksiyonun gruptaki bütün hayvanlara direk kontaminasyonla yayılır.
Hastalığın ilk belirtileri genellikle, göz etrafı, başın çeşitli bölgeleri ve
boyunda görülür. Hayvanlar bu bölgelerini kasten veya istemeyerek
birbirlerine ve barınaktaki strüktürlere sürterler. İlk olarak deride yuvarlak
ve küçük nodüller (kitleler) oluşur ki bunlar hafifçe iltihaplı olabilirler. Bu
bölgelerde kıllar hemen dökülür. Kılları dökülen bu alanlar, ilk önce
pembe bir renk alırlar. Fakat bu alanlar üzerinde çok hızlı bir şekilde kuru,
gri kabuklar bulunur.
Dış halka aktif kalabilir ve kuruma kabuk tutma safhasına kadar
genişleme devam eder. Bunun sonunda kıllar yeniden bitmeye (büyümeye)
başlar.
Halbuki çoğunlukla enfeksiyon diğer alanlarda devam etse bile
nodüller belli bir alana ulaşıncaya kadar büyür, sonra durur.
Nihayet buzağılarda mantar hastalığına etkili ve dayanıklı bir
ümminite gelişir. Bu 4 veya 5. aya kadar zaman alabilir ve genellikle bu
buzağıların meraya çıktığı zamana rastlar.
Böylece kendi kendine iyileşme uygun çevre ile oluşur.
Tedavi lokal fungusitlere başvurarak veya sistemik fungusitlerin
karıştırılmış olduğu yemlere yapılabilir. İleri devrelerdeki tedavi daha
pahalıdır.
Mantar hastalığı çok şiddetli olmadıkça, buzağılarda önemli bir durum
değildir. Bu kesinlikle kasık biti kadar rahatsız edici, sinirlendirici değildir.
Eğer durum çok şiddetli değil ve buzağılara meraya çıkıyorlarsa bence
özel bir tedavi zorunlu değildir. Halbuki bunun insanlara transfer olduğu
durumlarda özellikle saçlarının döküldüğü bilinmektedir. İşte bu yüzden
buzağıların mantar hastalığından korunması tavsiye edilebilir.
258 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
9.16. Bit
Bit istilası son derece yaygındır. Kış boyu kapalı bulundurulan
buzağılarda gerçekten hemen hemen kaçınılmaz bir durumdur. Bit küçük,
kan emen böceklerdir.
Parazitler ve onların yumurtaları çıplak gözle, küçük beyaz
noktacıklar halinde görülürler.
Bitler genellikle bir hayvandan diğerine direkt temasla geçerler. Bitler
boş binalarda uzun süre yaşayamazlar.
Bit istilasının ilk belirtisi, kulak arkası, omuz başı ve boyunda zayıf
kıl kaybıdır. Hayvanlar enfekteli bölgeyi sürter, yalar veya aşındırırlar.
Eğer istila çok şiddetli olursa deri kurur ve acır. Kıllarını kaybetmiş
bölgeler ayrılır ve açık deri kaba, pürüzlü ve pul pul olur soyulur. Bu
devrede tahriş şiddetlenir ve buzağılar yalama, aşındırma ve sürtünmeye
çok zaman harcarlar. Buzağı bütün olarak bu kan emen parazitlerin
istilasına uğraması oldukça ciddi anemiye sebep olabilir.
Kapalı ahır ve yüksek oranda rutubet bit istilasına eşlik eden çevresel
şartlardır.
Avluda yataktaki özellikle et buzağılarnda durum şiddetil olabilir. Bu
buzağılar çok ateşlenir ve terlerler.
Bit istilasının tedavisi ya lokal olarak uygulanan toz veya sıvı
insektisit veya daha etkili ve esaslı bir yetiştirmede sistemik etkiye sahip
insektisitlerin enjeksiyonuyla yapılır.
Durum özellikle et üretmek amacıyla yetiştirilen buzağılarda ciddi
olabilir ve bu buzağılar çok hareretli ve terli olurlar. Bunların 6 ve 8.
haftalarda tüyleri dökülür. Bu terli ve karışık kıllar birlikte parazitlerin
gelişmesi ve üremesi için çok uygun bir ortam oluştururlar.
Bitler, enterisit ve zatürre gibi hastalıklara yakalanmış ve zayıflamış
buzağıları severler. Çünkü bu hayvanların derileri ve deforme olmuş,
karışmış kılları parazitleri için uygun bir ortam meydana getirirler.
Buzağı Sağlığını Koruma - 259
9.17. Şişme
Şişme, rumende gazın aşırı derecede birikmesi şeklinde tarif edilir.
Normal durumlarda, rumenin kontraksiyonları ile oesophagusun üst
tarafında 1-2 dakikalık sürede gaz fermentasyonu olur. Mer’adaki sığırlar
köpüklü şişmeden ıstırab duyabilirler. Bu rumen muhtevasının üzerinde,
çimlerde köpürmeye sebep olan etkili maddeler olduğu zaman meydana
gelir. Bunun gibi gaz fermentasyonuna yakalanmış olanlar normal geğirme
yoluyla bu durumdan kurtulamazlar. Bu şartlardaki genç buzağılarda
yaygın değildir ve şişme çoğunlukla gaz şeklindedir.
Örneğin, rumenin üst kısmı gaz ile şişmiş bir durumdadır. Ama buzağı
bu üst kısımdaki gazı geğirmede başarısız olur. Bunun tam sebebi henüz
belli değildir. Fakat çoğu şişme durumlarının yüksek derecede
fermentasyona uğrayabilen yiyeceklerin yenmesinden sonra oluştuğu ve
diğer bazı yiyeceklerin yenmesinden sonda oluştuğu ve diğer bazı
uyarıcılarla çok hızlı fermantasyona uğradığı tespit edilmiştir. Bu
uyarıcılarda gaz toplanmasının normal geğirme mekanizmasını çok hızlı
bir şekilde bastırdığını kabul edilir. Önce rumen şişmeden dolayı hantal bir
durum alır ve buzağıların geğirme yeteneği artmadan ziyade azalma
gösterir.
Şişmenin klinik işaretleri sol böğürün aşırı şişmesidir. Böğüre
vurulduğunda davul gibi ses çıkar. Buzağı büyük bir acı içerisindedir ve
çok çabuk tedavi edilmezse ölebilir. Beslenmeden sonra gazlı şişmenin
hafif durumları kendiliğinden sakinleşme gösterir.
Hayvanların emniyete almak için dikkatli bir gözlem yapılmalıdır.
Şişme düzenli bir şekilde olursa beslenme rejiminin değiştirilmesi
gereklidir. Bu çoğunlukla daha fazla kaba yem ve daha az konsantre yem
demektir. Şişmenin çok şiddetli durumlarında çok hızlı tedaviye gerek
vardır. Buda bir trokar veya kanula ile sol böğür boyunca rumenin üst
kısmından bir delik açmaktır. Bu uygulama çoğunlukla buzağılar için
gereksizdir. Buzağılarda gazlı şişme buzağının azı dişlerinin arasına
odundan bir parça yerleştirilerek açık tutulmasının sağlanması ve mideye
bir tüp (boru) indirilerek bu durumdan kurtulması sağlanabilir. Şayet böyle
bir boru yoksa ve buzağı çok hastaysa sol böğürün üst kısmı boyunca
260 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
rumenin içine, bulabileceğimiz iğneyi bastırarak çok olan basıncı
azaltılabilir.
Resim 9.4. Buzağılarda Şişme Olguları.
9.18. Uyuz
Uyuz parazitlerin sebep olduğu diğer bir deri hastalığıdır. Bu hastalık
bit istilasından daha az yaygındır. Fakat çok şiddetli olabilir ve tedavisi
daha zordur. Bu iki durumun ayrılması dolayısıyla çok önemlidir.
Uyuzun yumurtaları bit yumurtalarından çok daha küçüktürler ve
çıplak gözle görülmeleri mümkün değildir. Derinin üzerinde ve içinde
yaşarlar ve deri kırıntıları ve vücut sıvısıyla beslenirler. Bunların
yumurtaları çoğu insektisit ile müdahaleye karşı çok dayanıklıdırlar. Bu
yüzden bunları öldürmek için yumurtalar kuluçkadan hemen sonra
hayvanlar tekrar tekrar tedavi edilmek zorundadırlar. Yumurtaların
gelişmesi 10-20 gün alırlar. Bu yüzden tedaviler 10 günlük aralıklarla
yapılmalıdır.
Uyuzun ilk klinik belirtileri, bitinkilere benzer, uyuzda önce kuyruk
etrafı ve kıçta başlamasına rağmen uyuzda genelikle boyun ve omuzda
başlar. Tabiki hayvanı her iki parazitte istila edilebilir.
Buzağı Sağlığını Koruma - 261
Genellikle uyuz, bite göre deride daha fazla etkili olarak daha fazla
miktarda deri tahrişlerine sebep olur. Eğer bakteriyel enfeksiyon bunu
takip ederse deriden iltihaplı kabuklar ve akıntı olur. İkisi birlikte hiç
uygun olmayan bir durum oluşturur.
Buzağıların tedavisinde parazitli deri parçalarının mikroskopik
muayenesi yapılarak sepisifik bir teşhis konulması temel oluşturmalıdır.
Tedavi genellikle düzenli bir şekilde bir insektisitle yıkamayı ve
fırçalayarak ovalamayı icap ettirir.
Bu hastalık insanlara geçebilir.
9.19. Beyaz Kas Hastalığı
E vitamini adı altında toplanan çeşitli tokoferoller, hücre
membranında bulunan özellikle fosfolipitler ve vücudun doymamış yağ
asiti bileşimini kontrol mekanizmasını sağlayan selenyum elementi ile bir
bağlantı oluşturur.
Bu vakada Vitamin E ve Selenyum oranı ve dengesi bozulur ve hücre
membranı kontrolden çıkar. Yani hücre membranının kontrolu kaybolur.
Bu olay iskelet kasları veya kıl kaslarında fazlaca görülür. Bunu kas
zayıflaması ve kalp hastalığı gibi klinik belirtiler takip eder.
Bu uygun olmayan beslenme ve erken sütten kesimlerde görülebilir.
Fakat süt emen, selenyumca eksik meralarda otlayan buzağılarda da
meydana gelebilir.
Yine bu hastalık dana eti üretimi maksadıyla beslenen et
hayvanlarının uzun süre depo edilmiş ve tokoferol miktarı düşmüş otlarla
beslenen hayvanlarda da görülür. Yukarıda söylendiği gibi genel olarak
klinik belirtiler kasların zayıflaması, hayvan yere uzanarak uzun zaman
yatar. Ayağa kalkmakta güçlük çeker ve hareket etmekte isteksizdir.
Tipik olarak en çok kaslardaki zayıflama omurlarda görülür. Hayvan
ayakta iken ayaklarını ileriye atmış halsiz ve omuz kemikleri kürek
kemikleri ileriye fırlamış olduğu göze çarpar.
Kasların dejenerasyonundan dolayı oluşan pigmentlerden idrar
genellikle koyudur.
262 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Hastalığın tedavisi erken dönemde Vitamin E ve Selenyum
enfeksiyonuyla mükemmel bir şekilde yapılabilir. Enjeksiyon etkisini uzun
vadede koruyabilmek için hastalık düzelene kadar kullanılmalıdır. Ancak
aşırı selenyum verilmesinin toksik etki yapacağı dikkate alınmalıdır.
Vitamin E ve Selenyum eksikliği çeken buzağılar sık sık mevcut bir
klinik belirti göstermeden, kalp nöbetiyle ölürler. Bu kovadan beslenen
buzağılarda beslenmeden hemen sonra veya beslenmenin ortasında olabilir.
Bazı buzağıların ise henüz yem gelmeden düşüp öldükleri bilinmektedir.
KAYNAKLAR
Akbulut, Ö., Tüzemen, N., Aydın, R., 1993. Erzurum Şartlarında Siyah Alaca
Sığırların Verimi. 2: Doğum Ağırlığı, Büyüme ve Yaşama Gücü
Özellikleri DOĞA, Türk Vet. ve Hayvancılık dergisi, 17 (3) 193-200.
Akbulut, Ö., Tüzemen, N., Yanar, M., 1992. Erzurum Şartlarında Siyah Alaca
Sığırların Verimleri, 1: Döl ve Süt Verimi Özellikleri. DOĞA, Vet. ve
Hayvancılık Dergisi, 16 : (3), 523-533.
Anonim. 1983. The TV Vet Book For Stock Farmers No:2, Calving The Cow
And Care Of The Calf. Farming Press, Suffolk, UK.
Arda, M., Mimbay, A., Aydın, N. 1982. Özel Mikrobiyoloji, Bakteriyel
İnfeksiyöz Hastalıklar. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Yayınları
No: 386, Ankara.
Aydın, R., Emsen, H., Yanar, M., Tüzemen, N., 1994. The Effect of Levels of
Milk Feeding on The Performance of Brown-Swiss Calves Raised in
Turkey. Agriculture and Equipment International, 46: (3-4), 18-20.
Bath, D.L., F.N. Dickinson, H.A. Tucker, R.D. Appleman, 1985. Dairy Cattle.
Principles, Practices, Problems, Profits. Lea and Febiger. Philadelphia.
USA.
Bayındır, Ş., O.Yazgan. 1981. Et Sığırcılığı Ders Notları. Atatürk Üni. Zir.Fak.
Zootekni Böl. Erzurum.
Bıyıkoğlu, K. 1973. Genel Zootekni. Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Yayınları No:231, Erzurum.
Çakır, A., S. Haşimoğlu, A.Aksoy. 1981. Çiftlik Hayvanlarının Uygulamalı
Besleme ve Yemlenmesi. Atatürk Üni. Zir.Fak.Zootekni Böl. Erzurum.
Dayıoğlu, H., Doğru, Ü., Erdoğan, N. 1994. Hayvan Sağlığı. Atatürk
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ders Notu No : 168, Erzurum.
Ensminger, M.E. 1993. Dairy Cattle Science. İnterstate Publishers, İnc, Danville
İllinois, USA.
Erdoğan, N., Dayıoğlu, H., 1990. Yeni Doğan Buzağılarda Tabii Bağışıklık
Enfeksiyon Riski ve Koruma Tedbirleri. Atatürk Üniv. Zir. Fak. Derg. 21
(2), 111-118, Erzurum.
264 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Hafez, E.S.E. 1987. Reproduction in Farm Animals. Lea & Febiger
Philadelphia, USA.
Haşimoğlu, S., A.Aksoy. 1976. Buzağıların Beslenmesi ve Bakımı. Atatürk Üni.
Halkla İliş.Müd. Çiftçi Broşürü. No: 23, Erzurum.
Kaymakçı, M. 1991. Üreme Biyolojisi. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Yayınları, No = 503, İzmir.
Kılıç, A. 1986. Buzağı Yetiştirilmesi ve Beslenmesi. Ege Üniv. Ziraat Fak. Yay.
No: 464, İzmir.
Kılıçoğlu, Ç., Alaçam , E. 1985. Veteriner Doğum Bilgisi ve Üreme
Organlarının Hastalıkları. Ankara Üni. Veteriner Fak. Yay No: 403.
Ankara.
Leibholz, J. 1977. The Nutrition and Management of the Preruminant and
Ruminant Calf. İnternational Agri. Centre. Wageningen. The Netherlands.
Özhan, M. 1969. Buzağı Yetiştirmede Bazı Esaslar. Atatürk Üni. Zir.Fak.Zirai
Araş.Enst. Teknik Bül. No: 16, Erzurum.
Özhan, M., Tüzemen, N., Yanar, M.2011. Büyükbaş Hayvan Yetiştirme.
Atatürk Üni. Zir.Fak. Yay. No: 134, Erzurum.
Özkan, K.A., Tüzemen, N., 1992. Farklı Seviyelerde Kesif Yemle Kışlatılan ve
Mer’ada Tutulan Esmer Irkı Düvelerde Canlı Ağırlık Artışları. Atatürk
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 23 (1),85-93.
Roy, J.H.B. 1980. The Calf. Fourth Edition. Butterworths, London.
Schmidt, G.H., L.D.V.Vleck. 1974. Principles of Dairy Science. W.H.Freeman
and Company. San francisco.
Şekerden, Ö., Özkulak, K., 1990. Büyükbaş Hayvan Yetiştirme. Çukurova Üniv.
Ziraat Fak. No: 122. Adana.
Thickett, B., Mitchell, D., Hallows, B., 1986. Calf Rearing. Farming Press LTD.
Soffolk. England.
Turgut, L., Yanar, M., Tüzemen, N., 1997. Kaba Yem Formunun Esmer
Buzağılarda Büyüme ve Yemden Yararlanma Özelliklerine Etkileri.
Ondokuz Mayıs Üni. Zir.Fak. Derg. 12 (3), 11-22, Samsun.
Kaynaklar - 265
Tüzemen, N., 1983. Sütten Erken Kesilen İsviçre Esmeri x Doğu Anadolu
Kırmızısı ve Simmental x (İsviçre Esmeri x Doğu Anadolu Kırmızısı)
Melezlerinin Farklı Koşullardaki Büyüme Özellikleri. Atatürk
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü, Erzurum (Doktora Tezi).
Tüzemen, N., 1984. Buzağıların Beslenmesinde Süt İkame Yemleri. Yem
Sanayii Derg., 44: 32-36.
Tüzemen, N., 1990. Büyükbaş Hayvan Yetiştirme. Atatürk Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Ders Notu, No: 123.
Tüzemen, N., 1991. Erken Sütten Kesilen Esmer Siyah Alaca ve Sarı Alaca
Buzağıların Yemden Yararlanma ve Büyüme Özelliklerinin
Karşılaştırılması. DOĞA, Türk Vet. ve Hayvancılık Dergisi, 16: (1), 6575.
Tüzemen, N., Akbulut, Ö., Özhan, M., 1994. Esmer ve Siyah Alaca Sığırların
Erzurum
Koşullarında
Büyüme
ve
Gelişme
Özelliklerinin
Karşılaştırılması. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu
(TÜBİTAK), VHAG-876 nolu Proje Sonuç Raporu.
Tüzemen, N., Yanar, M., Akbulut, Ö., Ockerman, H.W., 1993. Prediction of
Body Weights From Body Measurementes in Brown-Siwiss Calves
Reared in The Eastern Region on Turkey. World Review of Animal
Production, 28: (4), 94-54.
Tüzemen, N., Yanar, M., Akbulut, Ö., Uğur. F., Aydın R. 1995. Prediction of
Body Weights From Body Measurements in Holstein-Friesian Calves.
Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi 26 : (2), 245-252.
Tüzemen, N., Metin, J., 2005. Hayvan Davranışları Ders Notları. Atatürk
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü, Erzurum. (Basılmamış
Ders Notu).
Uğur, F., Yanar, M., Tüzemen, N., Özhan, M., Aydın, R., 1997. Sıcak ve Soğuk
Sütle Yetiştirme Sistemlerinin Siyah Alaca Buzağıların Büyüme
Özellikleri Üzerine Etkisi. Trakya Bölgesi II. Hayvancılık Sempozyumu,
9-10 Ocak, 1997, Tekirdağ.
Ulutaş, Z., Akbulut, Ö., Tüzemen, N., Özlütürk, A., 1996. Farklı Sürelerde
Sütten Kesilen D.A.K. Buzağılarda Büyüme ve Gelişme. Lalahan Hay.,
Arş. Der., 36 (2), 54-67.
266 – Buzağı Yetiştirme Teknikleri
Webster, J., 1984. Calf Husbandry health and welfare. Granada, London.
Yanar, M., Tüzemen, N., 1997. Esmer Buzağılarda Sütle Besleme Sıklığının
Büyüme ve Yemden Yararlanma Üzerine Etkileri. Trakya Bölgesi II.
Hayvancılık Sempozyumu, 9-10 Ocak, 1997, Tekirdağ.
Yanar, M., Tüzemen, N., Aydın, R., Uğur, F., 1995. Early Weaning of Brown
Swiss Calves. Agriculture and Equipment International, 47: (1-2), 20-21.
Yanar, M., Tüzemen, N., Ockerman, H.W., 1993. The Effect of Weaning Ages
on The Growth Characteristics and Feed Efficiencies of Simmental
Calves. Agriculture and Equipment International, 45 : (3-4), 38-39.
Yanar, M., Tüzemen, N., Ockerman, H.W., 1994. Comparative Growth
Characteristics and Feed Efficiencies in Brown-Swiss Calves Weaned At
Five, Seven and Nine Weeks of Age. Indian Journal of Animal Science,
64: (9), 981-983.
Yanar, M., Tüzemen, N., Özhan, M., Aydın, R., Uğur, F., 1994. Prediction of
Body Weights From Body Measurements in Brown Swiss Cattle. DOĞA,
Vet. ve Hayvancılık Derg., 19: (5), 357-360.
Yanar, M., Tüzemen, N., Özhan, M., Uğur, F., Özlütürk, A., Aydın, R., Ulutaş,
Z., 1995. Prediction of Body Weights From Body Measurements in
Eastern Anatolian Red Cattle. Trakya Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Dergisi.
Yanar, M., Uğur, F., Tüzemen, N., Aydın, R., 1996. İki Değişik Sütle Besleme
Programının Esmer Buzağıların Büyüme Özellikleri Üzerine Etkileri.
Hayvancılık 96 Ulusal Kongresi, 18-20 Eylül 1996, İzmir.
Yanar, M., Uğur, F., Tüzemen, N., Aydın, R., 1997. Growth Performance of
Brown Swiss Calves reared on two milk Feeding Schedules. Ondian J.Of
Animal Sci., 667 (12), 1114-1116.
Yanar, M. Tüzemen, N., Yüksel, S. 1999. Replacement of Whole Milk by Milk
Substitute in Diet of Brown Swiss Calves. Ind. J. Animal Sciences, 69:8.
Yüksel, A.N., Soysal M.İ., Kocaman İ., Soysal, S.İ. 2000. Süt Sığırcılığı Temel
Kitabı. Hasad Yayıncılık, İstanbul.

Benzer belgeler

Buzağıdan Süt Sığırına Bölüm I: Buzağıların Beslenmesi

Buzağıdan Süt Sığırına Bölüm I: Buzağıların Beslenmesi daha fazla süt veya süt ikame yemi tüketmesi; büyük buzağıların ise daha fazla başlangıç yemi tüketmesi gereklidir. Buzağılar daha fazla süt veya süt ikame yemi tüketimine daha yüksek CAA (canlı ağ...

Detaylı

Buzağı Büyütme ve Barındırma - Amasya İli Damızlık Sığır

Buzağı Büyütme ve Barındırma - Amasya İli Damızlık Sığır mümkün olmazsa, mide sondası kullanarak buzağının ağız sütü alması sağlanmalıdır. Doğum, doğum bölmesinde gerçekleştirilmelidir. Buzağı anasının yanında en fazla 24 saat kalmalıdır. Süt İçirme Döne...

Detaylı