PDF Versiyonu - Kahve Molası

Transkript

PDF Versiyonu - Kahve Molası
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 397
5 Aralýk 2003 - Fincanýn Ýçindekiler
■
■
■
ISSN: 1303-8923
Arkadaþlarýnýza önermek ister
misiniz?
■
■
■
KISAYOLLAR
■
SON BASKI
kahvemolasi.com
Arþivimiz
Yazarlarýmýz
Manilerimiz
Forum Alaný
Ýletiþim Platformu
Sohbet Odasý
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
Kütüphane
Kahverengi Sayfalar
FÝNCAN/SÝPARÝÞ
Medya
Ýletiþim
Reklam
Gizlilik Ýlkeleri
Kim Bu Editor?
KAPI KOMÞULARIMIZ
■
Bir intihar haber olduðunda ... Yanký Yazgan
Türkiye Yeniden Nasýl Yapýlanýyor? ... Cumhur Aydýn
BÝR FOTOÐRAF BANA KALAN ... Ebru Kargýn
Büyük Plan ... Nurettin Hatipoðlu
çok deðil altý ay kadar önceydi. ... Perihan Özcan
BEN BÝR KÖPEÐÝM ... Özgün Öztürk
Milenyumun Mandalý...Sait Haþmetoðlu
Dost Meclisi, Tadýmlýk Þiirler, Biraz Gülümseyin,
Ýþe Yarar Kýsayollar, Damak Tadýnýza Uygun Kahveler
Editör'den : Lütfen teker teker geliniz!..
Merhabalar,
Ben bu medya denen gücün gözünün yaðýný yiyeyim. Hangi türü olursa
olsun, bir kere göründünmü sýrtýn yere gelmiyor. Meþhur olmak ayrý bir
konu, onla iþim yok. Benim ki reklamatik kazanýmlar. Ya da kaybedilenler.
Mesela, dandik muhabir Ters Köþenin dijital ortamdan bildirdiðine göre,
Koç Grubu Beþiktaþ'a Beko ile verdiði desteði bir menejerin boþboðazlýðý
yüzünden kesmiþ. 'Biz BMW, diðerleri Þahin' deme gafletinde bulunan
menejerin bu sözü epeyce pahalýya malolmuþ. Asparagas olmasý kuvvetle
muhtemel ama iþte bu da medyanýn bir diðer gücü, at çamuru izi kalsýn.
Heh hee!. Demek ki neymiþ? Medyayý kullanýrken sözleri üç düþünüp bir
söylemeliymiþ. Peki ben dün ne yaptým? Ýnternet Dünyasýnýn medarý
iftiharlarýndan Kahve Molasý e-gazetesinde baþýmdan geçen bir görüþmeyi
yazdým. (Gidiniz dünkü sayý) Görüþme konusunun ciddiyeti arasýna serpiþtirilmiþ birkaç güzel cümle ile de
ekmek kavgamýzýn arenasýna parmak bastým. Aklýmý seveyim. Yani menejerin yapmadýðý gibi 3 düþünüp 1
yazdým, kazandým. Bunda medarý iftiharýn babasý olmamýn rolü var mý yok mu tartýþmalarýný gereksiz ve
yersiz buluyorum benim caným okurlarým. Yazýmý okuyan 70 milyon telefonlara, klavyelere sarýldý saðolsunlar,
hep olsunlar. 'Aaaa siz vebçimiydiniz, vallahi yeni öðrendim.' diyenden tutun da, 'Takozlusu nasýl oluyor abi?'
diyene kadar geniþ bir yelpazede sanal mektup ve konvansiyonel telefona muhatap oldum. Ýlgi ve alakanýza
çok teþekkür ederim benim seçkin seksen milyonluk okur kitlem. Doksan milyona tek tek cevap vermektense
buradan bir kerede cevap verip yüz milyonlara saygýlar sunmak istiyorum. Efendim, evet ben bir vebçiyim
itiraf ediyorum. Veb yer veb içerim. Siteler kurar, börekler açarým. Adresler verir, paralar alýrým. Çilekli,
limonlu, týrtýklý, takozlu ürünleri alýr sayfalara yapýþtýrýrým. Uçarým, kaçarým, arý gibi sokarým. Eskimiþ
sitelerinizi getirin yenisini götürün. Kuþ kondurur, hedef vururum. Ohh be rahatladým. Yalnýz bir ricam var
lütfen sýrayla gelin, hatta bir gece önceden sýra numarasý alýn. Topu topu 2 elim, 2 gözüm, 1 kulaðým var. Biri
devre dýþý da ondan yoksa kulak sayýsýný bilmediðimden deðil. Ýdareli kullanýrsam hepinize yetiþir sitelerinize
yerleþtiririm, yeter ki siz paradan haber verin benim sayýn potansiyel müþterilerim.
Sezai Bey mi? Yüzyirmi milyon kiþi aradý ondan týk yok. Ya benim yanar döner teklifi beðenmedi ya da alevler
yolda söndü. Hepi topu biraz þiþirdik, o bebekleri þiþiriyor biz birþey diyor muyuz? Hayretsiniz yani Sezai
Beycim... Gene de beklemedeyim, bugün beni arayacak ve paketi yollamak için adresimi alacak. N'apalým
umut dünyasý iþte... Hepinize huzurlu bir hafta sonu diliyorum benim yüzelli milyon arasýndan seçilmiþ seçkin
iri taneli kahveci dostlarým.
Bir sonraki sayýda buluþuncaya kadar bulunduðunuz yerden bir adým öne çýkýn. Sevgiyle...
Cem Özbatur
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Ýnsan'ca : Yanký Yazgan
Bir intihar haber olduðunda...
Ýntihar ettiði için haber olan bir gencin bir “þöhret”e
dönüþtürülmesi (yani, özel sayýlan herþeyinin herkesçe
bilinmesi), o gencin ailesi, kuþakdaþlarý, intihar riski taþýyan
kiþiler, çocuklarýný intihar sonucu kaybetmiþ aileler ve
toplumun geri kalaný için ne gibi bir yarar saðlamakta?
Meþhur bir kiþinin intiharý ile intihar edip “meþhur” edilmek
arasýnda fark var. Birincisinde, haberci ruha daha fazla yer
var. Tanýnmýþ bir kiþinin hastalýðýnýn büyük bir kesimce
herkesi ilgilendiren bir durum olduðunu savunacak bir çok
kiþi çýkabilir, o hastalýða toplumsal ilgiyi arttýrmak için bu
durumun bir avantaja dönüþtürülebileceði de söylenebilir.
Toplumsal yararýn bireysel yararýn önüne geçmesi bu
duruma gerekçe olarak sunulabilir.
Tersi fikirlerde olan ve kesinlikle hiçbir bilginin, kiþinin kendi
isteðiyle veya geride kalanlarýn onayýyla bile toplumla
paylaþýlmasýný etik bulmayan bir çok hekim (belki de
çoðunluk) olduðunu belirtmeliyim.
Ama ben, bu yazýnýn amacý gereði, toplumsal yarar gözetilerek, bireysel bilgilerin haberleþtirilmesinin kabul
edilebilir olduðunu varsayýyorum. Bir çok basýn mensubunun, son dönemde intihar hakkýnda yazdýklarý,
söyledikleri ve yayýmladýklarýnýn, bir toplumsal yarar gözeterek tasarlandýðýný kabul ederek, bunun yapýlýþýnýn
yýkýmsýz ve tasarlanan amacýna uygun gerçekleþebilme yollarý hakkýndaki kiþisel görüþlerimi özetleyeceðim.
Ýntihar ettiði için haber olan bir gencin bir “þöhret”e dönüþtürülmesi (yani, özel sayýlan herþeyinin herkesçe
bilinmesi), o gencin ailesi, kuþakdaþlarý, intihar riski taþýyan kiþiler, çocuklarýný intihar sonucu kaybetmiþ
aileler ve toplumun geri kalaný için ne gibi bir yarar saðlamakta ?
Ölmüþ olmak isminizin gizli tutulmasý hakkýndan yoksun býrakýlmayý getirmeli mi? Hayatta kalan bir
çocuðun intihar giriþiminde, ya da herhangi baþka bir adli özellik taþýyan durumunda, adýný haberlerde açýkça
belirtmeyip, baþ harflerini kullanmak, çocuðu esirgemek ve teþhir etmemek gibi olumlu bir amaç taþýyor,
herhalde. Ayný özeni, ölmüþ bir çocukta göstermek, bu ölümün iz býrakýcý bir yara oluþturmasýný (onun
anýsýnýn sahiplerinde, örn. anne-baba, kardeþ, arkadaþ, öðretmen, komþu, vs vs) önlememizi saðlayabilir(di).
Ölen çocuðun kimlik özelliklerinin vurgulanmasý ve mensubu olduðu grup, okul, cinsiyete
genellenmesi bir yarar getiriyor mu? O kimliðin bilinmesi, baþka insanlarýn bir önlem almasýný, durumdan
dersler çýkartmasýný saðlayacaksa bile, bu soruya ne kadar evet denebilir... Gözaltýna alýnan kiþilere
gösterilmesini beklediðimiz özeni mahremiyet açýsýndan bu durumda da göstermek beklenmeli.
Çocuðu ölen ailenin “teþhir”i, kendi gönülleriyle bile olsa, ne iþe yaramakta? Sadece bir suçlama ve
þeytan taþlama furyasýna dönüþüp, ne o aileye bir destek, ne de çocuklarý depresyon geçiren, intihar riski
taþýyan ailelere bir aydýnlatýcý katký olmakta. Bu tarz bir kampanyanýn, bazý ailelerin ve çocuklarýn
çekinmesine ve ürkmesine, yardým arayýþlarýný durdurmasýna ve ertelemesine sebep olduðunu görüyoruz
(ruh saðlýðý alanýnda çalýþanlar).
Anne-baba çocuklarýnýn durumunun baþka çocuklarýn baþýna gelmesini önlemek, dersler
çýkartýlmasýný saðlamak gibi bir amaçla, kendi yaþadýklarýnýn toplumun kalanýyla paylaþýmýný
isterlerse... Acý tazeyken, bunu yapmak zor. Acýnýn ilk etkisi geçtikten sonra, suçlama ve hedef þaþýrtma gibi
istenmeyen sonuçlarýn önüne geçebilmek için, medya mensubu ve aile, bu paylaþýmýn etkilerini
azamileþtirmek amacýyla medya kuruluþunun ve ailenin danýþtýðý uzman kiþi/kiþiler (belki bir meslek örgütü
temsilcisi, ya da bu alanda otorite sayýlabilecek bir ehil insan) bir araya gelip, bu kiþisel felaketi, yapýlacaklarý
iyice ölçüp biçerek, olumlu sonuçlar verecek hale getirebilirler. Bu noktada medya eþsiz bir toparlayýcý rol
oynayabilir.
Yanký Yazgan
[email protected]
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Ankara'dan : Cumhur Aydýn
Türkiye Yeniden Nasýl Yapýlanýyor?
Eski öðretim üyesi, yeni bürokrat Baþbakanlýk Müþteþarý Ömer Dinçer; eski politikacýlar yeni öðretim üyeleri
Uluç Gürkan ve Gökhan Çapoðlu bir araya gelmiþler "Yeni Kamu Yönetimi Tasarýsý" ný, daha doðrusu bu
tasarýyla birlikte birbiri ardýna devreye alýnacak yedi ayrý yasa ile "Türkiye'nin Yeniden Yapýlanmasý"ný
konuþacaklar, yaný baþýmýzda..
Mutlaka izlenmeliydi, biz de öyle yaptýk.
Sayýn Müþteþar hiç bir nota bakmadan kesintisiz bir saatlik öyle bir sunuþ yaptý ki, kürsüde kuþkusuz dersine
iyi çalýþmýþ, sýk sýk tekrarýný yapmýþ (son günlerde sahiden de yapýyor), eleþtirilere ya da olasý sorulara bile
yanýtlarý önceden veren bir çalýþkan öðrenciydi sanki.
Beklendiði gibi, merkezi yapýnýn (bilmem devletin diye mi okumalý) iyi çalýþmadýðýndan, hantallýðýndan söz etti
Prof. Dinçer. Hatta Maraþlý þiþman bir yurttaþýn giderek artan kilosunu, onun hareketsizliðini, üretimsizliðini
iþaret etti yapýnýn bugünkü halini tanýmlarken. "Üretemessek batarýz." dedi üzerine basa basa.. Sonradan da
dinleyenleri can evlerinden vuracak örnekler sýraladý. "Köy Hizmetleri'nin etkin kullanamadýðý para üç temel
erkten yargý'ya ayrýlan bütçe'nin birkaç misli" dedi Sayýn Müþteþar. "Ýþçiler merkezden sahaya ulaþtýklarýnda
saat onbiri bulmuþtur, yarým saat çay dinlencesi, bir saat sonra öðle yemeði, saat üçte de akþam üzeri
merkezde olacak þekilde dönüþ baþlar, verim bunun neresinde ?" diye sordu. Milli Eðitim'de her ay binlerce
öðretmenin iþe gitmeden maaþ aldýðýndan, yeni diplomalýlarýn iþ bulmak için milletvekili kovalamasýndan,
kendisinin Hakkari'nin bir küçük beldenin belediyesine sekreter alýnmasý için birkaç saat meþgul edildiðinden
vb.. söz etti..
Ýzleyen herkes gibi biz de, "Derhal son verin bu tuhaflýða" diye baðýracaktýk neredeyse..
Derken Prof. Dinçer bu hantallýðý aþmak için neleri, niçin düþündüklerini anlatmaya koyuldu. Yeni hazýrlanan
yasalarla; Ýçiþleri, Maliye, Adalet ve Çalýþma Bakanlýklarý dýþýnda kalan tüm uygulamacý bakanlýklarýn taþra
örgütlenmelerinin kaldýrýlmaktaydý. Baþta eðitim ve bayýndýrlýk hizmetleri olmak üzere merkezi yönetime ait 17
temel yetkinin yerele-Ýl Özel Ýdarelerine ve Belediyelere-aktarýlacaðýný açýkladý Müþteþar Dinçer. Böylelikle
merkezin hantallýðý parçalanacak ve yerelin hareketliliðine sýðýnýlacaktý.
Yeni düzenlemelerle devletin üniter yapýsýnýn deðiþtirilip, fedaratif bir yapýya doðru yönelme tehlikesineden
söz açanlarýn, yerel yönetimlerin yargý, vergi ve güvenlik birimlerinin bulunmadýðýný göz ardý ettiklerini ve
konuya 'ideolojik' yaklaþtýklarýný belirtti Sayýn Müþteþar.
Burada küçük bir parantez açalým. Bu 'ideolojik yaklaþým'da neyin nesi allahaþkýna? Ne zaman bilimsel,
yanýtlanmasý kolay olmayan eleþtiri ve sorularla karþýlaþsalar yöneticiler, 'ideolojik' deyip çýkýyorlar iþin
içinden. Örneðin Ankara Belediye Baþkaný'na trafik uygulamalarýnda niçin bilimi dýþladýðý soruluyor. Yanýta
bakýnýz: "Bunlar ideolojik söylemler". 'Þu nedenle, bu þekilde yaklaþarak bilimsel davrandýk' diyeceðine? Belki
de diyemediði için..
Sayýn Dinçer'e göre bu yeni hazýrlýklarýn Dünya Bankasý, IMF ve AB tarafýndan istendiði, yönlendirildiði savý
da havada kalmaya mahkumdu. Çünkü bazý yabancý kuruluþ temsilcileri yardým için gerçekten bu tasarýlarý
hazýrlayan ekibe yanaþmýþlardý. Ancak kendisi onlara "Bize en iyi yardýmý gölge etmemekle verirsiniz" demiþ
ve gerisin geri yollamýþtý heyetleri!
Baþbakanlýk Müþteþarý yasalarla yaþama geçirilmek istenenin bir dönüþüm bir yeniden yapýlanma olduðunu
vurgulayarak, "Gelin destek olun. Bu deðiþimi hep beraber baþaralým." diyerek sözlerini tamamladý.
Daha sonra konuþan Sn. Uluç Gürkan özellikle belirtilen yasalarýn uygulanmasýyla, iller, bölgeler arasý
eþitsizliðin artabileceðini ve ülke insanlarýný birarada tutan baðlarýn zayýflayýp, ayrýþtýrýcý unsurlarýn
kaþýnabileceði endiþesini taþýdýðýný belirtti. Merkezi yapýnýn zedelenip, yerel unsurlarýn güçlenmesi daðýlma
ve ayrýþmanýn baþlangýcý olabilirdi Uluç'a göre ya da daha baþkalarý tarafýndan daha kolay kontrol edilebilir
bir yeni gevþek yapýnýn.
Gürkan, ayný yöndeki deðiþiklerin zaten yapýsýnda fedaratif özellikler bulunan bazý Avrupa Ülkelerinde bile
zamana yayýlarak ve bizdekilerin oransal olarak küçük bölümleriyle gerçekleþmekte olduðuna dikkat çekti.
Oysa bizdeki hazýrlýk öyle bir kontrolsüz ve topyekün baþlamýþtý ki, bugün çok eleþtirilen metinlere bile yoðun
itirazlar sonucu atýlan önemli geri adýmlarla gelinmiþti. Þimdiki merkezi yapýnýn çoðunluk iþletenlerinden
kaynaklanan sorunlarýnýn çözülmesi gerektiðine katýlmamanýn mümkün olmadýðýný dile getiren Uluç Gürkan
ancak yapýyý düzeltmek yerine yerle bir etmenin ayný þeyler olmadýðýnýn altýný çizdi.
Uluç Gürkan'ýn konuþmasýnýn son bölümünde vurguladýðý hususlar daha da dikkat çekiciydi. Yeni
düzenlemelerle katýlýmcýlýðýn, saydamlýðýn saðlanacaðýna yönelik hiç bir somut iþaret ve biçim bulunmadýðýný
belirten Gürkan, uygulamaya yönelik tüm olumsuzluklarýn olduðu gibi ve daha da kontrolsüz biçimde yerel
yönetimlere aktarýlmasýndan da endiþe ettiðini anlattý.
Nihayet, Uluç Bey Avrupa Birliðinin 70 milyonluk, ortalama gelir seviyesi düþük kocaman bir ülkeyi hazým
etmesinin mümkün olmadýðýný, ancak Yogoslavya'nýn parçalanýp, Avrupa'ya yakýn unsurlarýnýn Birliðe
entegre edilmesine benzer bir planýn bu yeni dönüþümle Türkiye'de denenmesi olasýlýðýný herkesin yüzlerce
kez düþünmesi gerektiðini söyledi. Ýstanbul gibi bir bölgeyle bütünleþerek Türkiye'den ayrýlacak parçalar
üzerinden doðuyla komþu olmanýn kimi 'yabancý ve yerli grubun' pek iþine geleceðini hiç unutmamamýz lazým
diyen Uluç Gürkan, hangi bahaneyle olursa olsun, dünyanýn Yogoslavya parçalanýþýna benzer bir yenisini
yaþamamasý gerektiðine inandýðýný belirtti.
En son söz alan Sn. Gökhan Çapoðlu ise temel bazý baþlýklarda eleþtiriler ve çekinceler açýkladý. Çapoðlu'na
göre 80'lerde ortaya konan mali deðiþim'in alt ve üst yapýsýnýn kapsamlý ve ayrýntýlý hazýrlanmamasýnýn
sýkýntýsýný toplumca 90'lardaki kaotik ortamla yaþamýþtýk. Þimdi yine hýzlý bir deðiþikliðin yeni bir kaotik durum
çýkarmasý pekala mümkün olabilirdi.
Müþteþar Dinçer; özel sektör kamunun bazý özen gösterdiði hususlarý anlamaya, kamuda özel sektörün
titizliklerini algýlamaya baþladý bu nedenle tasarýlarda geçen özelleþtirmelerden, müþteri sözcüklerinden
gocunulmamasý gerektiðini bildirmiþti. Çapoðlu bu bölüme hiç dokunmadan, düzenlemelerin getireceði bazý
görevlilerin deðiþen iktidarla deðiþmesiyle zaten olmayan devlet yönetim geleneðinin, normlarýnýn bir daha
hatýrlanmamak üzere tamamen ortadan kalkabileceðini belirtti.
Çapoðlu ayrýca, insan malzemesi eðitilmemiþ, rafine edilmemiþ bir ülkede iþlerin, kimi uygulamalarýn
merkezden yerele taþýnmasýyla, kalitesinin yükselmeyeceðini ancak yaþanmakta olan sýkýntýlarýnda yerinin
deðiþebileceðinin altýný çizdi.
Gökhan Çapoðlu ayrýca belediyelerin uygulama ölçeðinin hep dar olduðunu, þimdi bu dar ölçekte üstelikte
yeterince deneyimli ve kaliteli olmayan elemanlarla daha büyük iþlerin nasýl daha iyi yapýlabileceðinden kuþku
duyulmasý gerektiðini de sözlerine ekledi.
Çapoðlu'nun en ilgi çekici saptamalarý ise notlarýnýn son bölümünde yer alýyordu. Konuþmacý; "Bugün, 'ülkeye
ait bir ulaþtýrma planý' örneðinde olduðu gibi sektörel planlamalar yapamýyoruz, peki yeni düzenlemelerle
yapacak mýyýz? Sanýrým, yine mümkün olmayacak." dedi. Konuþmacý benzer þekilde kentlerin yýllardýr
kuralsýz ve ranta dayalý yapýlaþtýðýný belirtip, kentleþmenin- bile- merkezden yönlendirilmeye gereksinim
duyduðunu oysa yeni düzenlemelerin býrakýn þimdiye kadar gerçekleþmeyeni bu tür gereksinimleri, onlarýn
düþüncesini bile ortadan kaldýracaðýný söyledi.
Hep kendi kendime derim; bu tür paneller, konuþmalar mümkün olduðunca sonuna kadar, ayrýntýlarý
yakalýyabilecek bir dikkatle izlenmelidir. Bazen salondan bir soru ya da bir katký, en sona sýðýþmýþ bir gözlem,
tüm bir dökümden daha aydýnlatýcý, daha anlamlý bir yaklaþým saðlayabilir. Bana kalýrsa, bu panelde de böyle
bir sürpriz oldu. Salondan bir dinleyicinin, sakin ve sessizce yaptýðý bir kýsa kiþisel yorum sanýrým anahtar bir
bakýþ açýsýný içeriyordu.
Dinleyici dedi ki: "Bu bir dizi düzenlemeyle ülkenin bir deðiþime uðrayacaðýný, bunun yönetimle sýnýrlý
olmayan anlayýþlarý da deðiþtirecek bir reform olduðunu savlýyorsunuz. Bu kadar kapsamlý etkileri
olabileceðini ben de þimdiden kavrýyabiliyorum. Tarih boyunca reformlar toplumlarý daha ileriye götürmek için
toplumun alt ve üst yapýlarýný kapsamlý deðerlendiren geliþmiþ bir anlayýþ ve ilerici lider kadrolarýnca
olgunlaþtýrýlýp, yaþama geçirilmiþlerdir. Türkiye'de sistemin tüm olumsuzluklarýndan etkilenerek gelmiþ
yönetimler ve onlarýn malum eðitim, anlayýþ ve kültür yapýlarý ilerici reformlar üretip, uygulayabilir mi? Böyle
bir nitelikleri yoksa 'deðiþim' dedikleri ne olabilir?
Biliyorum yine uzun bir aktarma, paylaþma oldu. Ne kadar ve ne zaman gerçekleþir birlikte göreceðiz ancak
herkesin bu deðiþiklik önerilerini daha iyi anlamaya, getirecekleri konusunda kafa yormaya gereksinimi var.
Daha doðrusu hepimizin kafa yoruþlarýna ülkenin gereksinimi var.
Hele þimdi.
Cumhur
[email protected]
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Günden Kalanlar : Ebru Kargýn
BÝR FOTOÐRAF BANA KALAN...
Hadi sende gir bu satýrlara... Sýð kelimelere, sýðabilirsen... Aslýnda üç satýr sensin, gerisi benim yaþattýðým
sen... Bu satýrlarý okuyan herkes çok kýzacak biliyorum ama, az sonra seni yaþatmaktan vazgeçmiþ olacaðým.
Çünkü biliyorum ki en kötüsü, varken, yokmuþ gibi davranmak ve yokken varmýþ gibi kendini kandýrmak...
...............
Bana göre çok eski zamanýn birinde tek bir aný var ona dair. Ýzmir Alsancak Stadýnda ki Galatasaray - Altay
maçýný seyretmiþtik ikimiz. O gün bana söz verdirtmiþti, Galatasaray ne durumda olursa olsun onun taraftarý
olmaya devam edeceðim. Hala Galatasaray' lýyým. O ve ben olarak tek bir aný sahibi olduðum ve yaþatmak
istediðim için hep Galatasaray' lý olarak kalacaðým.
7 Kasým 1990
Klasik bir yaðmura tutulmuþ Ýzmir Gecesi...
- Neden gidiyorsun ?
- Gitmem gerek...
- Neden ?
- Gitmek istiyorum...
- Seni özlerim...
- Bende seni özleyeceðim...
- Gitme...
Tüm 6 Mayýslarda aradým onu hep, hiç birini sektirmeden. Eðer uyuyorsam saati ayarlar, gece 00:00 da
uyanýp aradým hep, ilk arayan ben olmak için...
- Doðum günün kutlu olsun...
- Teþekkür ederim, aradýðýn için sað ol.
- Yine ilk ben aradým deðil mi ?
- Evet.
O beni hiç aramadý, hiç bit doðum günümde, daha önemlisi iyi günümde, kötü günümde hiçbir þart
gözetmeksizin aramadý. Üzülsem de hiç sorun etmedim. Bu önemli deðildi, kalpler bir olsundu. O aramýyor
diye aramamak hiç bana göre bir þey deðildi zaten. Sonra ne oldu, ne oldu da çýkmaz oldu telefonlara ? Ýþte
bu önemliydi. Ama bir süre sonra duydum ki hiçbir sorunu yokmuþ... Bunu öðrenince meraklanmaktan
vazgeçmiþtim.
Yine bir 6 Mayýs, " açmaz ama, þansýmý deneyeyim " diyerek aradým. Aslýnda küsmüþtüm, küs, kýrgýn ve
kýzgýndým. Ben ona ne yapmýþ olabilirdim ki ?
6 Mayýs 2000
- Ýyi geceler...
- Ýyi geceler...
- Müsaitsin umarým ?
- Kimsin ?
Kim miyim ? O ana kadar hala biri olduðumu sanýyordum onun için... Deðil miydim ?
- Ben Ebru.
- Hangi Ebru ?
Ne kadar üzdü beni bu cümle... " Hangi Ebru" ... Pek çok Ebru olabilir. Ama onu her 6 Mayýsta ilk arayan pek
çok Ebru' dan kaçýncýsý olabilirim ? Bu cümlenin yarasý kapanmazdý kendi kendine, kapanmadý da...
Kapanmadýðý için onu bir daha hiç aramadým.
................
1 Aðustos 2001
Ne kadar olmuþ görmeyeli ? 11 yýl, ne kadar uzun... 11 yýl sonra, bu kapýdan içeri girecek öyle mi ? Öyle...
Gidip bir hediye alsam, mesela mavi bir gömlek alayým. Acaba mavi rengi sever mi ? Maviyi sevse gömlek
sever mi birde o var ? Yada en iyisi, onu görünce buna karar vermek daha doðru olur.
Bekliyorum... Gelecek... Birazdan gelecek, sarýlacaðýz ve tüm kýrgýnlýðým bitecek. Konuþacaðýz uzun uzun,
anlatacak bir bir...
Ýþte karþýmda...
Sarýlýyoruz, deli gibi sarýlýyoruz. Aðlýyorum... Duramýyorum daha çok aðlýyorum. Durdursa ya beni...
Durduramaz ki... Elimi ayaðýmý nereye koymalýyým bilemiyorum, yaný baþýna oturuyorum, konuþamýyorum,
konuþmuyor... Kendimi aciz bir kedi yavrusu gibi hissediyorum. Ýlk gün ya, geçecektir elbet...
2 Aðustos 2001
Banyoda týraþ oluyor. Kapý aralýk ve bu aralýktan, sanki zaman tüneli içinden geçer gibi yanýna gidiyorum.
Erkeklerin bu kadar süslü olduðunu bilmiyordum. O ne malzeme öyle, benimkiler yanýnda gariban kaldý...
Aynadan bakarak konuþuyor bana...
- Günaydýn, uyandýrmadým inþallah...
- Günaydýn. Yok hayýr kendiliðimden uyandým.
- Aman iyi bari, bende týkýrtýma uyandýn sandým.
- Ne kadar süslüsün sen böyle ...
- Sen de öyle, dünya kadar krem, makyaj malzemesi, þiþe þiþe parfüm... Kuzum ne yapýyorsun sen Allah
Aþkýna bunlarla...
- Senin yaptýðýný... Týraþ olmuyorum tabi.
- Güldürme bak, keseceðim yüzümü yanlýþlýkla.
- Aaaa sende elektrikli diþ fýrçasý kullanýyorsun.
- Evet, ne olmuþ ? Normal fýrça kullanamýyorum.
- Ben de, sadece bununla fýrçalayabiliyorum, þaþýrdým. Sanki yer yüzünde bir tek elektrikli diþ fýrçasýný ben
kullanýyorum sanýyordum.
- Demek ki tek deðilmiþsin.
Yanýna yaklaþýyorum. Aynada iki yüz yan yana oluyoruz. Boþluða bakar gibi bakýyoruz. Boþluða ama
derinlere. Ýþte yine zaman tünelinden geçiyorum. Dün oluyorum, bu gün oluyorum, yarýn oluyorum. Bebek
oluyor yüzlerimiz, çocuk oluyor sonra, gençleþiyor, olgunlaþýyoruz... Ve yaþlandýrýyorum ikimizin suratýný, onu
da aklýmda ki zaman tüneline sokuyorum. Dalýyorum, dalýyor...
- Dedikleri kadar varmýþ...
- Ne o ?
- Çok benziyoruz birbirimize.
- Evet kesinlikle.
- Gözlerimiz ayný gibi, benim ki daha yeþil sadece. Saç rengimiz de ayný, ten rengimizde.
- Benim yüzüm senin ki kadar küçük deðil sadece, gerisi ayný gibi...
- Þuraya bak gören kardeþ sanýr ikimizi... Kahve ister misin ?
- Evet lütfen. Sen hazýrla bende yüzümü yýkayýp geliyorum.
Oturuyoruz mutfak masasýnda. Kahvenin zaman tünelinde yayýlmýþ kokusu geliyor burnuma. Geçmiþ oluyor
gene... Gözüm takýlýyor kahve fincanýna...
- Ýlk defa mý görüyorsun, senin fincanlarýn bunlar.
- Ha evet, evimi beðendin mi ?
- Evet çok güzel ve zevkli.
Onun ki nasýl acaba ? Benim evimde onun çerçeveli bir fotoðrafý var, onunkinde de benim var mýdýr ki ?
Sorsam mý ? Saçma...
- Neden geldin ?
- Gelmem gerekiyordu geldim.
- Týpký gitmen gerekiyordu gittin gibi mi yani ?
- Bilemiyorum...
- Senin nedenlerin gereklilikle örtünmüþ, ama asla açýklamasý olmayan þeyler.
- Belki...
- Gizemi býrakýr mýsýn lütfen...
- Ne dememi bekliyorsun...
- Hiç... Tamam sormamýþ say...
O gece, sabaha kadar müzik dinliyor ve içiyoruz. Ýkimizde votka seviyoruz. Sarhoþ ve komiðiz. Asla geçmiþe
dair konuþmuyor, sadece gülüp eðleniyoruz. Yarýn gidiyor ve dram istemiyorum. Hala Galatasaray' lýsýn deðil
mi ? diye soruyor, evet diyorum. Re re re, ra ra ra Galatasaray Galatasaray Cim bom bom diye diye uyuya
kalýyoruz.
3 Aðustos 2001
- Artýk vedalarý kaldýrmýyor kalbim. Hayatým boyunca hep vedalaþýyorum, bundan býktým artýk.
- Ýyi de biz vedalaþmýyoruz ki...
- Ya ne yapýyoruz ?
- Ben sadece evime ve iþlerimin baþýna dönüyorum hepsi bu.
- Yani...
- Yani, bundan böyle hep görüþeceðiz. Hem biliyor musun Ýstanbul' dan Marmaris'e haftanýn neredeyse her
günü uçuþ var.
- Tamam sýklýkla görüþeceðiz artýk. Bu güne dek neden neyse, artýk önemsemiyorum. Telefonlarýma cevap
vermeyi unutma lütfen.
- Merak etme ve en kýsa sürede gel.
- Hoþça kal.
- Hoþça kal.
Bu son görüþmemiz oldu. Beni yine kandýrdý, 11 yýl sonra yine ayný þeyi yaptý. Bir daha hiç aramadý,
aradýðýmda da cevap vermedi. Peki neden çýkýp gelmiþti, vicdanýný mý sorguladý ? Sorguladý ve deðmez
olduðuna mý karar verdi ? Ben ona ne yapmýþ olabilirdim ki ? Ýki yabancý olduk yýllarca, üstelik neden
olduðunu bilmediðim bir yabancýlýk. Yabancý olamayacak kadar yakýndýk halbuki, birbirimizi tanýmasak ta...
Artýk edindiðim tecrübeye, daha önce duyup, düþündüðüm þu cümleyle etiketlendirip, rafa kaldýrýyorum;
"Ýnsanlarýn ayný kandan gelmesi deðil, ayný candan gelmesi önemlidir " Biz ne ayný kandan gelmeyi,
nede ayný candan gelmeyi beceremedik... Bundan sonrada istesek de beceremeyiz. Þimdiyse sadece
biyolojik olarak ve kütük kayýtlarýna göre aðabey ve kýz kardeþ sayýlýyoruz. Ve artýk nedenlerle ilgilenmemeyi
öðrenmiþ bir kýz kardeþ olarak, kardeþ olmayý reddediyorum.
Bunlarý neden mi yazdým ? Ýki nedeni var birincisi, yazmak ve zamana geri yollamak için en iyi yol buydu
kendi adýma. Baþka bir yol bulabilseydim yazmazdým... Ýkincisi, belki kýyýda köþede yada uzakta, bir sebepten
hatta çok geçerli nedenlerden ötürü unutulan birileri varsa, neler hissettiðine dair bir anlýk düþündürtmek
için...
Ebru Kargýn
[email protected]
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Kahvecigillerden : Nurettin Hatipoðlu
Büyük Plan
Ýstanbul da patlayan bombalar her platformda olduðu gibi km ýnda da tartýþma konusu oldu.. Ancak özellikle
okuyucularýn yorumlarýndan da anlaþýlýyor ki insanýmýzýn kafasý hala karýþýk. Hala olup biteni anlamýþ deðiliz
ve adeta karanlýkta el yordamýyla bulmaya çalýþýyoruz Amerikalý bir diplomatýn bir sözü vardýr. " politikada
hiçbir olay tesadüf deðildir. Her þey çok önceden hazýrlanmýþ bir planýn sadece birer parçasýdýr".
Öyleyse son olaylar neyin bir parçasý? Oldukça flü görünen fotoðrafýn hangi karesi? Elimizdeki bu kareyle
tüm fotoðrafý görebilmek açýklayabilmek mümkün mü? Sebepleri bilmeden sonuçlarý saðlýklý deðerlendirebilir
miyiz? Uzundur belli bir dengede duran gezegenimizi kan kýzýla boyayan bu büyük plan ne olsa gerek?
Bilindiði gibi ABD, komünizme karþý savaþýný, soðuk savaþ dönemi boyunca milliyetçi ideolojileri kýþkýrtarak,
faþist baskýcý yönetimleri iþbaþýna getirerek sürdürmüþtü. Fakat 1980 lere gelindiðinde Pentagonun ünlü
teorisyenlerinden Brezezinki'nin ortaya attýðý Yeþil Kuþak Teorisi gereðince komünizmi kuþatmak için dinsel
ideolojilerin desteklenmesi gereði ön plana çýkmýþtý. Brezezinski ye göre din ideolojisini saðlam almýþ bulunan
insanlar, doðasý gereði kaderciliðe daha yatkýndýrlar. Yerleþik otoriteye karþý çýkmak yerine, daha bir itaatkar
olabilirlerdi. böylece Sovyetlerin etrafý Afganistan Pakistan Ýran ve Türkiye olmak üzere saðlam bir þekilde
kuþatýlacaktý. Konumuz aslýnda yeþil kuþak teorisi deðil. Ancak bu teori gereðince baþta Pakistan Afganistan
ve Türkiye ye büyük paralar aktarýlmýþ, yerli hükümetlerinde desteðiyle islamýn siyasallaþtýrýlmasý devlet
politikalarý haline getirilmiþti. Amaç, batý kapitalizminin çýkarlarýna darbe vuran Ýran tipi radikal bir islam yerine,
batýnýn çýkarlarýyla çatýþmayan, tersine onunla çakýþan, bekçiliðini yapan ýlýmlý bir islami kuþak yaratmaktý. Bu
sayede hem yeni Ýran'larýn ortaya çýkýþý önlenebilecek, hem de Sovyetlere karþý saðlam bir kale örülecekti.
Usame bin Laden ve onun örgütü El Kaide tamda bu tarihi peryotta bizzat CIA tarafýndan kurulmuþtu. Bunun
aksini Amerika bile inkar etmiyor. Peki bizzat kurdugu, bütün finasman kaynaklarýný bildiði, örgütün çok
sayýda militanýný bizzat eðittiði, el altýndan denetlediði bu örgütün bu gün tam bir muamma haline gelmesi ne
derece inandýrýcýdýr?
Tam bu noktada bir parantez açarak bir baþka konuya deðinelim sonra fotografýn parçalaýrýný hep birlikte bir
araya getirelim. 1980 lerýn sonlarýna gelindiðinde yine pentagon teorisyenlerinden Hemtinton birden 21.
yüzyýlýn çeliþkilerine deðiniyor, bu yüzyýlýn medeniyetler arasý çatýþmalarýn yüzyýlý olacaðýný söylüyor. Daha
ortalýk yerde medeniyetler arasý çatýþma filan bile yokken bugün Amerika da çete diye nitelenen J:W.Bush ve
ekibi pentagonun karanlýk odalarýnda devlet yönetimi üzerine dersler alarak yýllar sonraki seçime
hazýrlanmalarý ve de medeniyetler çatýþmasý denilen þavasýn bu ekiple birlikte baþlamýþ olmasý sadece bir
tesadüften mi ibaret? Peki yüzyýldan bu yana amerikanýn her dediðini yapmýþ, ayrýca bir uydu devletler
topluluðu gibi davranmýþ bir islam ülkeleri topluluðuyla neden çatýþsýn amerika? Zaten emrinde deðiller mi
diye masum bir soru gelebilir akla. Oysa hepimiz artýk çok iyi biliyoruz ki Amerika nýn yaþadýgýmýz yüzyýla ait
en temel stratejisi Avrasya ve Ortadoðu ya hakým olabilmek, bu bölgelerdeki petrol ve doðalgaz zenginliklerini
fiilen kontrolu altýna alarak geliþen Çin ve Avrupa ekonomileri karþýsýnda süper güç olma iddiasýný
sürdürmekten geçiyordu. Peki bu bölgelerde de facto durum yaratmak için Avrupa ya mý saldýracaktý? Çin e
mi Japonya ya mý? Neyin olacaðýný deðil , neyin olmayacaðýný kendimize sorarak cevap bulmaya
çalýþalým.Nükleer silahlanmanýn eriþtiði boyutlar dikkate alýndýgýnda bunu göze almanýn ayný zamanda intiharý
olabileceðini pek ala biliyor ABD. Ýþte tam da bu politikalarý için bulunmaz taþaron El kaide den baþkasý
olamazdý.
Bir kez daha düþünelim. Dünyanýn dört bir yanýnda darbeler yapan yaptýran CIA her nedense bir manga
insanýn (üstelik o güne kadar CIA tarafýndan her yerde aranýyorlar) bir sürü uçak kaçýrmasýný ve ikiz kuleleri
vurmasýný gözden kaçýrabiliyor!!!!! Geliþen teknolojý sayesinde gökten yerdeki karýncanýn bile hareketini
izlediðini iddia eden Amerika nýn bunlarýn bir tanesini bile farketmemiþ olmasý mümkün mü? Aklý salim hangi
insan buna evet cevabý verebilir? Kuþkusuz ki el kaide þimdilerde anti amerikancý bir kulvarda. Oysa son
geliþmeler gösteriyor ki kesinlikle bu kanlý örgütün içinde önemli miktarda CIA ajanlarý bulunmaktadýr. Her El
Kaide saldýrýsýndan en az bir hafta önce nereye saldýrýda bulunacaðý bile Amerika tarafýndan istihbarat
edilmekte tüm bu bilgiler basýna sýzdýrýlmaktadýr. Ýpleri elinde olan bu kuklayý neden mi oynatýyor hala?
Hemtinton'ýn "yüzyýlýn satranç oyunu" dediði planýn yürümesi için. Amerikan iþgal politikalarýný dünya
halklarýnýn gözünde meþru kýlabilecek daha güzel ne olabilirdi ki. Büyük devletler büyük planlar yaparlar.
Evet, politikada hiçbir þey tesadüf deðildir
Büyük planýn en büyük halkasýný da kanýmca Türkiye oluþturuyor. Bu bir paranoya deðil. B.Clinton Türkiye ye
yaptýgý ziyaret sýrasýnda "20. yüzyýlýn kaderini Türkiye belirledi 21. yüzyýlýn kaderini de yine Türkiye
belirleyecek" demiþti. Anlatmak istediði neydi acaba.? Atatürk Çanakkale de emperyalist ordulara dur diyerek
Rusya ya geçiþlerini de engellemiþti.
Her ne kadar kendi ülkesine yapýlan saldýrýlara dur demiþse de hesapta olmayan bir sonuç, Sovyetlerde
Bolþeviklerin iktidara gelmesi gibi siyasal bir geliþmeye de sebep olmuþtu. Böylece dünyanýn gerçekten
kaderini deðiþtiren bir savaþ olmuþtu Çanakkale. 21. yüzyýlda dünyanýn kaderin nasýl deðiþtirecekti Türkiye?
B.Clinton ne demek istemiþti? Ýçerdeki þakþakçý basýn bu sözleri her ne kadar iyi niyetle söylenmiþ "sýcak"
sözler olarak yorumladýysa da, büyük devletleri yöneten insanlarýn her söylediklerinin altýnda derin sebeplerin
olduðu gerçeði göz önüne alýnýrsa üzerinde düþünülmeye deðer bence. Hep birlikte düþünelim istiyorum. Eh
yani, herkes Tayyip deðil ya "alýrým ayaðýmýn altýna ha?" desindi.
Bugün yaþananlar, saldýrganý tek olan bir 3. dünya savaþýdýr. Askerlerimizin baþýna geçirilen çuvallar ve
istanbul da patlayan bombalar aslýnda Türkiye yi bu savaþýn içine çekme provasýndan baþka bir þey deðildir.
Olayýn Türkiye ayaðý ise baþlý baþýna ayrý bir yazý konusu.
Saygýlarýmla.
Nurettin Hatipoðlu
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Aynadan Yansýyanlar : Perihan Özcan
çok deðil altý ay kadar önceydi.
yerden yukarý yükselen siyah gökyüzünün altýnda, tepeden týrnaða siyah giymiþ kadýnlar ve ayaklarý çýplak
çocuklar yürüyordu. bacaklarýndan ve kafasýndan kan sýzmýþ bir küçücük insan -bir bebek- kirli kundaðýnýn
yanýna düþmüþ yeþil emziðiyle birlikte gömülmeyi bekliyordu. o gün, o bebeðin acýyla kavrulan babasýnýn
yerinde olmamak için nelere razý olurdunuz?
bir gözü sargýlý çocuk, annesinin artýk gücü tükenmiþ kollarýnda baþ parmaðýný emip duruyordu aðlayarak.
tüfekli bir askerin birkaç adým gerisinde yere çökmüþ yapayalnýz bir kadýnýn çok yakýnýnda cansýz erkekler
yatýyor, tekeþ kalmýþ ayakkabýlar duruyordu.
ölümlerin en çok da “erken ve zalim” olanlarý incitiyor insanýn içini, deðil mi?
beyaz derili adamlar, binlerce kilometre uzaklarýndaki siyah insanlarý "özgürleþtirmek" için bu coðrafyaya
geldiklerini yineleyip duruyorlardý o günlerde. bir þey deðiþmedi ki. bugün de ayný þeyi yapýyorlar. “çoðalalým,
bize katýlýn” diyorlar. “bizi çoðaltýrsanýz, onlarý daha çabuk özgürleþtirebiliriz”.
hepimiz yalan söylediklerini biliyoruz. hala, akla yakýn hiçbir gerekçeleri yok. orada olduðunu ve dünyayý
tehdit ettiðini iddia ettikleri silahlar bir türlü bulunamýyor. kara kuyular için geldiklerini söyleyemiyorlar. ama
kimseyi de dinlemiyorlar.
kendi yetiþtirdikleri yazar j.steinbeck'in inci'sini okusalar ve okuduklarýný anlasalardý durum deðiþir miydi
acaba? o yazar kitabýnda, yoksul bir inci avcýsýnýn, bulduðu olaðanüstü güzellikteki inciyi kimseye
kaptýrmamak için verdiði mücadeleyi ve bu mücadelenin bedelini neyle, nasýl ödediðini anlatýr. inci avcýsý
kino, inciyi korumanýn bedelini, bebeði coyotito'nun, karýsý juana'nýn kucaðýndayken yarýsý uçan baþýyla öder.
kino’dan farklý olarak “yoksul olmayan” bu beyaz derili adamlar, o kara kuyularýn kendi incileri olduðunu
görmüyorlar mý? inci deðerinde kara kuyulara sahip olmanýn, hiçbir bir bedelinin olmadýðýný mý düþünüyorlar
gerçekten? doðanýn buna izin vereceðini mi sanýyorlar? insanlar adil olmadýklarý için doða, kusursuz iþleyen
bir adalet mekanizmasý oluþturmuþ oysa ki. bunun bedelini ödeyecekler.
beyaz derili adamlar, binlerce kilometre uzaklarýndaki siyah insanlarý "özgürleþtirmek" için bu coðrafyaya
geldiklerini yineleyip duruyorlar. bir halkýn, buna ihtiyaç duymasý için ya tutsak olmasý gerekiyor ya da aptal.
onlarýn tutsak olduklarýna inanmýyorum. keçilerinden, eþeklerinden, beyaz ve siyah bez parçalarýndan, bir de
yaðmaladýklarýndan baþka bir þeyleri yok ki onlarýn. kara kuyularýn sahipleri onlar deðiller.
bir halk, kendisine yapýlanýn farkýna bile varamadan, öldürülerek özgürleþtiriliyor. kusursuz iþleyen
bedenlerimizi yaratan tanrý, bedenlerimizi yöneten akýllarýmýzý eksik býraktýðý için mi yeryüzü böyle kanla
doluyor?
rengarenk olmak zorunda mý haritalar? mavi, yeþil, kahverengi yeterli deðil mi aslýnda? sadece denizlerin,
göllerin, ovalarýn, daðlarýn ve þehirlerin ismi yazýlsa haritalara yetmez mi? dünya, insanlarýn deðil mi? her gün
kravatlý adamlarýn televizyonlarda ellerindeki sopalarla ve gazete köþelerinde süslü ve kývrak kelimelerle
anlatmaya çalýþtýklarý neydi? onlarý anlamak istemiyorum hala.
ben mutlu, rahat ve dingin yaþamak istiyorum. zengin dünyanýn refah içindeki insaný olmak istiyorum. siz
istemiyor musunuz? kahramanlýk peþinde koþularak mutlu, dingin ve zengin olunabilir mi?
çok deðil altý ay kadar önce "bizim" saydýðýmýz topraklara bahar yaðarken, çok da uzak olmayan bir yerlere
ateþle birlikte gözyaþý ve çaresizlik düþüyordu. kýlýmýzý bile kýpýrdatmamýþtýk.
bizim ihtiyaç duyduðumuz her þeye, bizim gibi ihtiyaç duyan bir yýðýn insaný her gün bir kere daha bir kere
daha kendi kaderine terk edip, onlarý kahve içerek izlemekten niçin utanmadýk?
þimdi oraya gidecek yeþil elbiseli türkler, oralarda ne yapacaklar?
niçin hala kýlýmýzý kýpýrdatmýyoruz?
üstümüze kan sýçramasýndan mý korkuyoruz?
Perihan Özcan
[email protected]
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Barýnak : Özgün Öztürk
BEN BÝR KÖPEÐÝM
bakýn, ben sadece bir köpeðim. sadece bir köpek!
sokakta doðdum, bazýlarý gibi ''cins'' deðildim. hani o pet-shoplarda
görüp bayýldýðýnýz ''ha ne sevimli þey...ay yazýk buna...'' olamadým hiç.
onlara gösterdiðiniz sevgi ve anlayýþý hak edemedim hiç. çunku ben
sokaktaydým, ben cins deðildim, ben pistim.
ben sadece bir köpeðim. sokak köpeði!
sizlerin tehlikeli bulduklarýndan, kuduz diye korktuklarýndan,
korkuttuklarýndan. kendi korkularýnýzý herkeslere aþýlayýp hedef
gosterdiklerinizden.
o korkularýnýz ki bizleri barýnaklara hapseden, bizleri zehirleten,
pompalý tüfeklerle vurduran.
o korkularýnýz ki bizleri tekmeleten, iten, kakan, demir sopalarla
iþkence eden.
o korkularýnýz ki 5 yaþýnda cocuðu bile bize taþla saldýrtan.
o korkularýnýz ki 10 yaþýndaki çocuklarýn bizleri dövüþtürmesine sebep olan ve en acýmasýzý da siz
insanoðlunun çocuklarýnýn bundan zevk almasýna, bununla eðlenmesine sebep olan.
o çocuklar ki daha 10 yaþýnda, daha aþký, sevgiyi, paylaþmayý öðrenmeye çalýþan ama hepsinden önce
iþkence etmeyi ve bundan zevk almayý öðrenen.
o insanoðlu ki kendine hiçbir zararý olmayan hayvaný boynuna teller geçirip boðan.
bazýlarýmýz bugün pompalý tüfeklerden kurtulmuþ, uyutulmaktan kurtulmuþ, sözüm ona ''ölüm''den kurtulmuþ,
barýnaklarda.
siz hiç ''ölüm'' kokusunu içinize çeke çeke yaþadýnýz mý?
siz hiç sürekli baðýran, can çekiþen ýrkýnýzla birlikte bokunuzun içinde yaþadýnýz mý?
siz acaba hiç vücudunda kan kalmamýþ, 2 aylýk yavru bir köpeðin, damarý bulunamazken çýkarttýðý insan
yavrusu sesini duydunuz mu?
siz hiç aðlaya aðlaya, baðýrsaklarýnýz düðümlenmiþ, vücudunuzun tamamýný iltihap kaplamýþ öldünüz mü? hiç
sizi bir kafese kapattýlar mý sizin gibi 15 tanesinin olduðu? ve siz bu kafeste sadece zayýf olduðunuz için
saldýrýya uðradýnýz mý, diðerleri tarafýndan parçalandýnýz mý? ''bir tane eksilirse bize daha çok yemek kalýr''
diye parçalamaya kalktýlar mý? biri kolunuzda, biri bacaðýnýzda, diðeri sýrtýnýzda, diðeri boðazýnýzda, ayný
anda 8-10 tanesi üzerinizde ve siz avaz avaz baðýrýrken insanlarýn bile birþey yapamadýðý oldu mu? ve siz bu
parçalanma sýrasýnda mücadeleyi býrakýp ''tamam, artýk öldüm'' dediniz mi? ''artýk öldüm'' deyip de sizi
parcalasýnlar diye býrakýp herbiri vucudunuzdan bir ýsýrýk alýrken öylece yattýnýz mý? üzerinizdeki bu lokmalarý
etinizden ayýrabilmek için üzerinize soðuk su püskürttükleri ve sizin artýk bunu da duymadýðýnýz oldu mu?
sonra insanlar gelip sizi kanlar içinde, sýrýlsýklam dýþarý çýkardýklarýnda, tedavi altýna aldiklarýnda ''ölüm
þokuna'' girip iyileþmek yerine öldünüz mü?
boynunuzdaki yaralardan yemek yiyemezken sizi þýrýngalarla besleyip yaþatmaya çalýþtý mý birkaç iyi insan?
ya da siz bugün öldünüz ve yarýn sahiplendiniz mi?
o hiç gelmeyen sahipler 1 gün geç geldikleri için öldünüz mü?
hani birileri sizlerden bir þekilde haberdar olduðunda ''köpeklerin hepsi sokak köpeði mi, cins arýyorduk biz''
diye sordular mý? daha ''golden retriever''i telaffuz edemeyen ''ben gold arýyordum aslýnda'' diye arayan, petshoplara para vermek istemeyen ama illa ki cins hayvan isteyenler gelmediðinden siz hiç öldünüz mü?
siz hiç apartmanda istemiyorlar diye sahibinin getirip barýnaða býraktýðý, bir klube yaptýðý, hergün ziyarete
geldiði, yarým saat sevdiði bir köpek gördünüz mü? ve bu sahibini sonsuz sevgi ve ilgisiyle karþýlayan, asla bu
hapishaneye neden terk edildiðini sorgulamayan bir köpek?
siz hiç sýrf sahipleri onu terk etti diye hayata küsüp yemek yemeði reddeden, kendini kafesin köþesine
yapýþtýrýp kimseleri yanýna yaklaþtýrmayan, ÝNTÝHAR eden köpek gördünüz mü?
bu mektup bitmez
siz de zaten tüm bunlarý görmeden, yokmuþ gibi yaþarsýnýz
bizler her türlü iþkenceyi,sevgisizliði, acýyý hak eden sokak hayvanlarýyýz...
hayat...
Özgün Öztürk
[email protected]
http://www.silebarinagi.com
http://www.umraniyebarinagi.8m.com
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Milenyumun Mandalý : Sait Haþmetoðlu
Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haþmetoðlu'nun e-romaný görsel öðelerle süslendiðinden, aþaðýdaki
adresten tek týklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üþenmeyin... Týklayýn... Ayrýca bugünden itibaren duygu ve
görüþlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz.
http://www.kahvemolasi.com/xfiles/mandal_1.asp
Devamý yok. BÝTTÝ
[email protected]
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Dost Meclisi
Fotoðraf: Berrin Cerrahoðlu
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molasý'nýn sürekli ve sabit(!?) bir yazar kadrosu yoktur. Gazetemiz, siz sevgili kahvecilerden gelen yazýlarla hayat
bulmaktadýr.
Her kahveci ayný zamanda bir yazar adayýdýr. Bu bölüm sizlerden gelecek minik denemelere ayrýlmýþtýr. Yolladýðýnýz her
özgün yazý deðerlendirilecektir. Siz sevgili kahvecilere önemle duyurulur.
Kahve Molasý bugün 3.833 kahveciye doðru yola çýkmýþtýr.
Yukarý
Tadýmlýk Þiirler
SEN UYUYORDUN
Çýðlýklar saplandý geceye
Derin uykulardan uyandýlar
Uzun yollarda tay gibi
Soluk soluðaydýlar
Günebakan türküler söylüyorlardý
Altlarýnda kilimler
El emeði göz nuru
Alýn teriyle dokunmuþ ilmekler
Haram lokma geçmemiþti boðazlarýndan
Sofralarý yerde
gönülleri darda
Derin uykulardan uyandýlar
kýl çadýrlarda
Toprak gebeydi
Koynunda sýzlayan sancýsýyla yakýyordu ayaklarý
Sonra yýlan,
çýyan,
börtü,
böcek
Hiç konuþmuyorlardý o sabah
Güneþ kan rengi doðuyordu
Kýzýl aleviyle boyuyordu kenti
Ve aðaçlar
Binlerce yapraðýyla titriyorlardý
Rüzgar
Kehribar peteklere bal taþýr gibi
Ýhaneti,
yalaný
ve bütün rezilliðini ölümün
Toprakta çürüyen ten gibi
Aðýr aðýr daðýtýyordu semaya
Ve kuþlar
Korkunç bir depremden kaçarcasýna
Sarý, kurþuni kanatlarýný çýrparak
En derin yeþili gibi kör bir kuyunun
Gökyüzünü kendi renklerine boyayarak
Göçüyorlardý kuzeye...
Sen uyuyordun...
Rüyanda en güzelinde cennet bahçelerinin
Ebedi bir huzura dalmýþçasýna
Yanaðýnda gülüþün
Zümrüt yapraklarýyla süslenmiþ saçlarýn
Ve baþ ucunda meleklerin beklediði bir yatakta
Çýrýlçýplak, saf
ve el deðmemiþ çiçekler gibi tertemizdin...
Bense gece vardiyalarýnda
Boþ bir tren istasyonunda
Emekli bir þimendiferin hüznü gözlerimde
Bedenimde dolaþtýðým þehirlerin yorgunluðu
Aðýr, aþýnmýþ ve pas tutmuþ yüreðimle
Üzerinde yol aldýðým raylara hasret
Yanaðýma vuran dallardan ayrý
Bir baþýma ve alabildiðine yorgun
Gelen sabahý karþýlýyordum
Ayak sesleriyle aralanýyordu sabah
Yanaklarý ýslak,
Makyajý akmýþ bir kadýn
Aðlamýþ
Belli kýrýk kalplerle dolu valizi
Yürüyordu istasyonun soðuk yolunda
Dudaklarýnda yalan seviþmelerin izi
Gözlerinde hüzün bulutlarý
Ve ardýndan koþup gelecek birini beklercesine
Ya da “gitme” diyecek bir ses duymak için
Sessizce atýyordu adýmlarýný...
Geceden yýldýz yaðýyordu sabaha
Sen uyuyordun...
Ilýk bir Çukurova gecesinde
Ýki yataklý bir otel odasýnda
Bambaþka bir kentin rüyalarýna dalýyordun
Bense çok uzak bir ülkede hayal ediyordum aþký
Prag’da Bir son bahar yapraðý gibi düþüyordum sevdaya
Taþ binalarýn koridorlarýnda uyuyordum
Vitava’nýn iki yakasý gibiydik
Sen Nove Mesto’da bir katedral
Ben Stare Mesto’da üçüncü sýnýf bir otel odasý
Ellerimi umudunla ýsýtýyordum...
Hiç bir köprünün kaldýramayacaðý hasretler
Nehirler boyunca ayýrýyordu ikimizi
Kendi yüreðine küsmüþ þehirler gibiydim
Karanlýk yaðmurlar altýnda
gri duvarlara çiziyordum aþký
Adým baþý bir tanýdýða rastlýyordum
Ama hepsiyle küstüm
Sessiz merhabalarý içime gömüyordum
Yüreðim yarým kalmýþ sevdalarla dolu
Yüreðim þehir dýþýnda kimsesizler mezarlýðý
Ve sen bu derde düþtün düþeli
Bütün dermanlarý bilsen bile
Bulutlarda mavi bir bakýþa sarýlmýþ
Ateþler içinde günün güneþin
Çaren aynalarda ince bir gülüþ
Öylece uyuyordun...
Ve ne kadar sýzlýyorsa gülüþün
Bir o kadar yanýyordun...
Ali Haydar Timisi
Yukarý
Biraz Gülümseyin
Þansa bak yahu!..
Yukarý
Ýþe Yarar Kýsayollar - Þef garson: Akýn Ceylan
http://www.metropolteknoloji.com/asp/index.asp
Metropol Teknoloji tarafýndan hazýrlanmýþ olan saðlam bir e-ticaret sitesi. Aslýnda aðýrlýklý olarak bilgisayar
teknolojilerine yönelik ürünler var; fakat sadece bilgisayar ve yan ürünleri deðil, bilgi teknolojilerine yakýn diðer
bir çok ürünü de bu sayfalarda inceleyebilir, hatta sipariþ verebilirsiniz.
http://www.bilyap.com.tr/index.php
...akvaryumun bakýmý fazla çaba gerektirmez. Fakat balýklarýnýzýn saðlýklý ve akvaryumunuzun güzel kalmasý
için düzenli bir bakýmýn gereklerini yerine getirmelisiniz. Bu konuda yapýlabilecek en iyi þey, aksatmadan
uygulanacak bir bakým takvimi oluþturmaktýr. Her iki haftada bir %25 oranýnda su deðiþtireceksiniz, diyelim.
Haftanýn belirlediðiniz bir gününde , örneðin her ikinci pazar günü bu kýsmi su deðiþimini yerine
getirmelisiniz...
http://www.screensavershot.com/
Uzun zamandýr ilgilenmediðim bir konu, screensaver'lar. Arkadaþlarýnýzýn bilgisayarlarýnda görüp, defalarca
yalvardýðýnýz halde bir türlü size verilmeyen ekran koruyucularýn en alasýný bulabileceðiniz saðlam bir arþiv.
http://www.fikraci.net/show.asp?grup=3&fikraNo=5546
...Oðlu, Kayseriliden para istedi: - "Baba 500 bin lira verir misin?" Kayserili : - "400 bin mi? Naapcan lan 300
bini. 200 bin neyine yetmiyor. Al sana 100 bin yeter." der ve çýkartýp 50 bin lira verir. Bunun üzerine oðlu
piþkin piþkin güler: - "Baba bana zaten 50 bin lira lazýmdý." Kayserili : - "Bak kerataya, sahte para vermesem
kazýklayacaktý beni.." ... Hep laz fýkrasý olacak deðil ya.
[email protected]
Yukarý
Damak tadýnýza uygun kahveler
WinPatrol v6.0 Build 9 [768KB] W98/2k/XP FREE
http://ftp.pcworld.com/pub/new/utilities/desktop/wpsetup.exe
Ýsteðinizle yada bilmeden geri plana yüklediðiniz programlarý bulmak, istemediklerinizin çalýþmasýný önlemek
isterseniz bu programa güvenebilirsiniz. Ýsterseniz bir deneyin.
Yukarý
http://kahvemolasi.com/sayilar/20031205.asp
ISSN: 1303-8923
5 Aralýk 2003 - ©2002/03-kahvemolasi.com
istanbullife.com
Kahve Molasý MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiþtir.
Uygulama : Cem Özbatur - Her hakký saklýdýr. Yayýn Ýlkeleri

Benzer belgeler

PDF Versiyonu - Kahve Molası

PDF Versiyonu - Kahve Molası Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 397

Detaylı

23 Aralik 2003 - KAHVE MOLASI

23 Aralik 2003 - KAHVE MOLASI Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 397

Detaylı

PDF Versiyonu - Kahve Molası

PDF Versiyonu - Kahve Molası Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 398

Detaylı