ARAŞTIRMA RAPORU TÜRKİYE`DE İŞGÜCÜ PİYASASI

Transkript

ARAŞTIRMA RAPORU TÜRKİYE`DE İŞGÜCÜ PİYASASI
TC MALİYE BAKANLIĞI
STRATEJİ GELİŞTİRME BAŞKANLIĞI
ARAŞTIRMA RAPORU
TÜRKİYE’DE İŞGÜCÜ PİYASASI SORUNLARI
ve
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
EKONOMİK VE SEKTÖREL ANALİZ DAİRESİ
23 Mayıs 2011
SGB - Araştırma Raporu
İÇİNDEKİLER
I.
GİRİŞ .............................................................................................................................. 3
II. İŞGÜCÜ PİYASASININ YAPISAL ÖZELLİKLERİ ................................................... 4
A. Büyüyen Genç Nüfus: ..................................................................................................... 4
B. İşgücüne Katılım Oranı: .................................................................................................. 5
C. İşgücünün Eğitim Durumu: ............................................................................................. 6
D. Sektörel Yapı:.................................................................................................................. 7
E. Düşük İstihdam Oranı: .................................................................................................... 8
III. TÜRKİYE’DE İŞSİZLİK SORUNUN GELİŞİMİ......................................................... 9
A. 2002 Öncesi..................................................................................................................... 9
B. 2002-2009 Dönemi.......................................................................................................... 9
C. Küresel Kriz Sonrası ..................................................................................................... 10
IV. TEMEL SORUNLU ALANLAR.................................................................................. 11
A. İşgücü Maliyetleri Yüksek ............................................................................................ 12
B. İşgücü Düzenlemeleri Katı............................................................................................ 14
C. Çalışma Süreleri Uzun .................................................................................................. 16
D. Beşeri Sermaye ve Demografik Özellikler Önemli....................................................... 17
V. TÜRKİYE’DE UYGULAMAYA KONULAN İŞGÜCÜ PİYASASI REFORMLARI
20
VI. 61. HÜKÜMET PROGRAMINDA YER ALAN İŞGÜCÜ PİYASASI HEDEFLERİ 22
VII. İŞSİZLİĞE YÖNELİK POLİTİKA ÖNERİLERİ........................................................ 23
A. İşgücü Piyasası Düzenlemelerinin Yeniden Ele Alınması............................................ 24
B. Haftalık Ortalama Çalışma Sürelerinin Kısaltılması..................................................... 24
C. Bölgesel Asgari Ücrete Geçilmesi ................................................................................ 25
D. Sosyal Güvenlik Katkılarının Düşürülmeye Devam Edilmesi...................................... 25
E. Beşeri Sermayenin Oluşturulması ve Geliştirilmesi ..................................................... 26
VIII.
SONUÇ .................................................................................................................. 26
IX. KAYNAKLAR.............................................................................................................. 27
* Bu rapor K. Önder ERGÜN ve Maliye Uzmanı Tuğba DİNÇER tarafından hazırlanmıştır.
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
2
SGB - Araştırma Raporu
I.
GİRİŞ
İşsizlik dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’nin de en önemli ekonomik ve
sosyal sorunlarının başında gelmektedir. Türkiye ekonomisinde 90’lı yıllar ve 2000’lerin
başında arka arkaya yaşanan krizler ve popülist politikalar işsizlik sorununu
derinleştirmiş ve işsizlik oranlarında kademeli bir artış doğurmuştur.
Tüm dünyada etkisini yoğun bir şekilde hissettiren global ekonomik krizin
etkisiyle Türkiye’de işsizlik oranlarında kademeli bir yükseliş yaşanmıştır. Küresel kriz
döneminde gelişmiş ülkelerde bile işsizlik en önemli gündem maddelerinden biri
olmuştur. Üretim ve tüketim seviyesinin birbirini tetikler şekilde kısırdöngüye girmesiyle
birlikte, ekonomik aktiviteler birbiri ardına düşüşe geçmiştir. Daralan üretim ve düşen
talep hem istihdamın düşmesine hem de işsizlik oranlarının artmasına neden olmuştur.
Çalışabilir
durumda
olan
işgücünün
istihdam
edilmemesi,
bir
ülkenin
üretiminde, dolayısıyla milli gelirinde kullanılmayan atıl kalan bir kaynak anlamına
gelmektedir. Mevzuya sürdürülebilir büyüme açısından bakıldığında kısa dönemde
mevcut kaynakların etkin ve tam kullanımı, uzun dönemde ise teknolojik yenilik büyük
önem arz etmektedir. Bu kapsamda, kısa dönemde işsizliğin olması ülkelerin büyüme
oranlarını olumsuz etkilemektedir.
İşsizlik neden olduğu ekonomik kayıpların yanı sıra bireylere, ailelere ve
dolayısıyla topluma çok yönlü zararlar verebilmesi sebebiyle ayrı bir önem
taşımaktadır.
İnsanların işsiz kalmaları bireylerin kişisel gelirlerini ve milli geliri azaltmaktadır.
Bugün birçok gelişmiş ülkede, işsizlik sigortası ve kamu sosyal yardımları işsiz insanlara
çalıştıkları dönemdeki hayat standartlarına ulaşmalarını sağlayacak bir gelir
sunabilmektedir. Bu yardımlar insanlar üzerindeki ekonomik baskıları azaltsa da,
işsizliğin neden olduğu psikolojik baskılar sürmektedir. Gelir kaybı ve çalışmamaktan
kaynaklanan kimlik ve statü kaybı ise ayrıca bireylerin ruh sağlığı üzerinde olumsuz etki
yaratabilmektedir.1 Tüm bu olumsuz etkileri sebebiyle işsizlik, tüm ekonomik karar
vericilerin üzerinde önemle durması ve çözüm üretmesi gereken konuların başında
gelmektedir.
Bu çalışma, Türkiye’nin temel makroekonomik problemlerinin başında gelen
işsizlik sorununun çözümünde karar vericilere yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır. Bu
kapsamda, Türk işgücü piyasasının yapısal özelliklerinin net bir şekilde belirlenmesi,
1
Şenol, K., “İşsizliğin Psiko-Sosyal Sonuçları ve Türkiye Üzerine Muhtemel Etkileri”
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
3
SGB - Araştırma Raporu
işsizlik sorununun dönemler itibarıyla seyrinin analiz edilmesi ve etkili olabilecek çözüm
önerilerinin belli bir çerçevede tartışılması amaçlanmıştır.
II.
İŞGÜCÜ PİYASASININ YAPISAL ÖZELLİKLERİ
Türkiye’de işgücü piyasası, hızlı nüfus artışına bağlı olarak ortaya çıkan güçlü
işgücü arzı, düşük istihdam oranları, azalan işgücüne katılım, yüksek işsizlik oranları,
istihdamın yaygın olarak küçük ölçekli işletmelerde olması ve farklı ücret düzeyleri ile
karakterize edilmektedir.2
Türkiye işgücü piyasasının, bu karakteristik özelliklerinin ardında bazı önemli yapısal
nedenler olduğu görülmektedir. Bunlar ana hatları ile,
 Nüfus artış hızına bağlı büyüyen genç nüfus,
 Kadın işgücüne katılımın düşük olması nedeniyle genel işgücüne katılım
oranlarının düşük seyretmesi,
 Okur-yazar olmayanlar dahil olmak üzere lise altı eğitimlilerin toplam işgücünün
yarısından fazlasını oluşturması,
 İstihdamın sektörel dağılımında tarım sektörünün payının yüksek olması ve
kayıtdışılığın yaygın olması ve
 Birçok ülkede istihdam oranı yüzde 50’lerin üstündeyken, bizde hala söz konusu
oranın yüzde 40’lar düzeyinde seyretmesi
şeklinde ortaya konabilir.
A. Büyüyen Genç Nüfus
Nüfus Göstergeleri
Yıllar
2000*
2008**
2009**
2010**
Toplam
Nüfus
67.803.927
71.517.100
72.561.312
73.722.988
Yıllık Nüfus
Artış Hızı
(Binde)
13,1
14,5
15,9
Şehir
Nüfusu
Oranı
64,9
75,0
75,5
76,3
Köy
Nüfus
Oranı
35,1
25,0
24,5
23,7
0-14 Yaş
Grubunun
Nüfusa
Oranı
29,8
26,3
26,0
25,6
15-64 Yaş
Grubunun
Nüfusa
Oranı
64,5
66,9
67,0
67,2
65 ve üstü
Yaş
Grubunun
Nüfusa
Oranı
5,7
6,8
7,0
7,3
Kaynak: TÜİK
* Genel Nüfus Sayımı Sonuçlarıdır.* * Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sist emi Sonuçlarıdır.
2 Tensel, A. ve Taşçı, H. M., “ Hazard Analysis of Unemployment Duration By Gender In A Developing
Country: The Case Of Turkey”, TEK, Nisan 2010
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
4
SGB - Araştırma Raporu
15-64 yaş grubunda bulunan çalışma çağındaki nüfus, toplam nüfusun yüzde
67,2’sini oluşturmaktadır. Bu anlamda Türkiye, halen "demografik geçiş dönemi"
şeklinde adlandırılan ve hızı giderek düşmekle birlikte, nüfus artışının devam ettiği bir
dönem yaşamaktadır. Genel olarak artan nüfus ise çalışabilir nüfusu artırmaktadır. 3
Çalışma Çağındaki Nüfus
(15+Yaş)
(Nüfusun % 73,6’sı )
İşgücü (Faal Nüfus)
İşgücüne Dahil Olmayan Nüfus (Faal Olmayan Nüfus)
Çalışma Çağındaki Nüfusun % 48,8’i
Çalışma Çağındaki Nüfusun % 51,2’si
Çalışan
(İstihdamda Olan)
İşgücünün % 43’ü
İşsiz
İş Aramayan
(İş Arayan ve İşbaşı
Yapmaya Hazır Olan)
(İş Aramayıp Çalışmaya Hazır Olanlar)
İşgücünün % 11,9’u
İşgücüne Dahil Olmayan Nüfusun
% 7,5’i
Nitekim, son 6 yıllık verilere bakıldığında, çalışabilir yaş grubunda (15+ yaş) yer
alan nüfus her yıl ortalama 700-800 bin kişi artmaktadır. Bu artışla birlikte, yine her yıl
ortalama 600 bin genç işgücüne katılmaktadır. Nüfus ve işgücüne katılımdaki bu
yüksek artışlar nedeniyle, istihdam oranındaki artış kadar işsizlik oranlarında düşüş
oluşmamaktadır. İşgücüne yeni katılan her gence iş imkanı sağlansa bile bu durum
işsizlik oranının azaltılması için yeterli olmamaktadır. Türkiye’nin demografik özellikleri
dikkate alındığında, işsizliğin makul düzeylerde kalması için tarım dışı sektörlerin her yıl
450 binin üzerinde istihdam yaratması gerekmektedir.
B. İşgücüne Katılım Oranı
Diğer ülkelerle kıyaslandığında Türkiye’de işgücüne katılım oranı düşük
düzeyde olmakla birlikte uzun dönemli bakıldığında da bu düşüşün sürdüğü
3
Çalışma Çağındaki Nüfus: Sivil nüfus içerisindeki 15 ve daha yukarı yaştaki nüfustur. Sözkonusu nüfus işgücü
ve işgücüne dahil olmayanlar olarak ikiye ayrılmaktadır.
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
5
SGB - Araştırma Raporu
görülmektedir.4 Genel işgücüne katılım oranı OECD genelinde yüzde 70’ler düzeyinde
seyrederken, Türkiye’de bu oran yaklaşık yirmi puan daha aşağıda yer almaktadır.
(2010: % 48,8) Türk işgücü piyasasında işgücüne katılım ve istihdam oranlarının
cinsiyete ve kent ve kır ayrımına göre büyük farklılıklar gösterdiği de söylenebilir.
Kırsalda işgücüne katılım oranı kente göre daha yüksek olmakla birlikte toplamda
erkek işgücüne katılım oranı kadın işgücüne katılım oranının neredeyse 3 katına
yakındır.
Cinsiyet ve bölgesel özellikler düşük işgücüne katılım oranlarını kısmen
açıklayabilmektedir. Bu farklılıklar sosyal, kültürel, kurumsal etkenlere bağlı olarak
ortaya çıkmaktadır. Tarım sektörünün hakim olduğu ve ev ile iş yaşamının üst üste
geldiği kırsal kesimlerde tüm aile üyelerinin üretken faaliyetlere katılmasına neden
olmaktadır. Bunun aksine kentte işler daha özelleşmiştir; kadınlar ev işleri ile meşgul
iken erkekler gelir kazanan gruptadır. Özellikle kentsel alanlarda olmak üzere,
üniversite eğitimi almamış kadınlar, genellikle düşük ücretli, uzun ve zorlu çalışma
saatlerine sahip ve sosyal güvenlik sağlamayan işlerde çalışmaktadırlar. Dahası,
çalışan kadınlara çocuk bakımı ve ev işlerinde yardımcı olacak başka birini tutmanın
maliyeti, iş arayan kadınların önünde önemli bir engeldir.
Ayrıca kentte kıra göre daha yüksek eğitime erişim olanakları, büyük genç
kitlelerini işgücüne katılımdan alıkoymaktadır. Kırsala göre daha düşük olan kentsel
kadın işgücüne katılım oranı, evli kadınların kendini çocuğuna adaması gibi sosyal
gelenekleri yansıtmaktadır.
işgücüne
15-24 yaş arasındaki genç erkek işgücünün, düşük
katılım oranları ise
hem eğitim hem de
zorunlu askeri
hizmetle
açıklanabilmektedir.5
C. İşgücünün Eğitim Durumu
Ülkemizde vasıfsız işgücünün toplam işgücü içindeki payı oldukça yüksektir.
2010’da okur-yazar olmayanlar dahil olmak üzere lise altı eğitimlilerin işgücü
içerisindeki payı yüzde 63,8, lise ve dengi okul mezunlarının payı yüzde 20,4, yüksek
öğrenim mezunlarının payı ise yüzde 15,8’dir.
4
İşgücü:İstihdam edilenler ile işsizlerin oluşturduğu nüfusu kapsar. İşgücüne Katılma Oranı: İşgücünün,
kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfus içindeki oranıdır.
5
“Turkey Labor Market Survey”, World Bank, 2006
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
6
SGB - Araştırma Raporu
25-64 Yaş Arasındaki Nüfusun Eğitime Katılım Oranındaki
Trend, (%)
80
60
40
20
0
Orta Öğretim Altı Eğitimliler
Orta Öğretim ve Lise Eğitimliler
Yüksek Öğrenimli
Yukarıdaki grafik 25-64 yaş arasındaki nüfusun 1998-2008 döneminde, eğitime
katılım oranındaki değişimi göstermektedir.
Türkiye için 1998-2008 dönemine
bakıldığında, en çok orta öğrenim altı eğitimlilerin oranında düşüş kaydedilmiştir,
ancak söz konusu düzey OECD ve AB ortalamalarının çok üstünde yer almaktadır.
D. Sektörel Yapı
Ülkelere Göre İstihdamın Sektörel Dağılımı
(Yüzde)
Sektörler Belçika Fransa İspanya G-7 Türkiye Yunanistan
1990*
Tarım
2,7
5,1
11,5
4,5
45,9
23,9
Sanayi
28,3
28,6
33,8
30,2
15,9
27,7
Hizmetler 69,0
66,3
54,7
65,4
38,2
48,4
2000
Tarım
1,8
3,4
6,7
3,3
36,0
17,3
Sanayi
26,3
22,2
31,2
26,5
17,7
22,6
Hizmetler 71,9
74,4
62,2
70,2
46,3
60,0
2009
Tarım
1,8
2,6
4,2
2,4
23,7
11,7
Sanayi
23,4
20,0
24,8
23
21,0
21,1
Hizmetler 74,9
77,4
71,0
74,6
55,4
67,2
ABD
2,9
26,2
70,9
2,6
23,0
74,4
1,5
17,6
80,9
Euro
Bölgesi***
_
_
_
5,0
30,0
64,6
3,8
26,8
68,3
OECDToplam***
_
_
_
7
26,9
66,2
5
24,3
70,7
Kaynak: OECD,TÜİK
* Türkiye verisi Ekim ayına ait t ir.
* * Hizmet ler verisi, inşaat sekt örünü de içermekt edir.
* * * Euro Bölgesi ve OECD için veriler 2008 yılına ait t ir.
Türkiye’nin sanayileşme ve gelişme sürecinde olması, bazı yapısal sorunları
beraberinde getirmektedir. Bunlardan en belirgin olanı, tarım kesimi istihdam oranının
yüksekliğidir. Bugün bile dört kişiden biri tarımda çalışmaktadır.
Kalkınmanın neredeyse kaçınılmaz bir sonucu olarak tarımdaki istihdam
düşmekte, istihdamda sanayi ve en çok da hizmetlerin payı artmaktadır. Aşağıdaki
grafikte ülkelerin 1990-2009 döneminde istihdam yapılarındaki değişim ortaya
konmaktadır. Türkiye’nin tarım sektöründeki istihdamın payı hızlı bir şekilde düşmüş
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
7
SGB - Araştırma Raporu
olmasına rağmen gelinen nokta itibarıyla bu sektörün payı diğer ülkelere kıyasla hala
yüksektir. Sanayi ve hizmetler sektörlerindeki istihdamın payı artmakla birlikte, gelişmiş
ekonomilerdeki yüzde 70-80’lik paya ülkemizde hala ulaşılabilmiş değildir. Türkiye’de
hala
işgücünün
sanayi
istihdamına
doğru
geçişi
devam
ederken,
gelişmiş
ekonomilerde sanayiden hizmetlere doğru bir kayma yaşanmaktadır.
1990-2009 Döneminde İstihdamın Sektörel Dağılımındaki
Değişim
17,2
20,0
15,0
10,0
5,1
5,0
,0
-5,0
-10,0
Tarım
-15,0
Sanayi
Hizmetler
-20,0
-25,0
-22,2
Belçika
Fransa
İspanya
G-7
Türkiye
Yunanistan
ABD
Kaynak: OECD, TÜİK
E.
Düşük İstihdam Oranı
Türkiye ve AB(27) Ülkelerinde İstihdam Oranı, 2010 (Yüzde)
64,2
80,0
60,0
58,2
62,7
70,1
43,0
24,0
40,0
20,0
0,0
Toplam
Kaynak: Eurostat, TÜİK
Kadın İstihdam
Oranı
Türkiye
Erkek İstihdam
Oranı
AB(27)
Türkiye’deki işgücü piyasasının bir başka özelliği, istihdam oranının muadil
ülkelere kıyasla düşük olmasıdır.6 Birçok ülkede istihdam oranları yüzde 50 hatta yüzde
60’ın üzerindeyken, AB-27 ülkelerinde bu oran ortalama yüzde 64,2’dir.
6
İstihdam Oranı: İstihdamın, kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfus içindeki oranıdır.
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
8
SGB - Araştırma Raporu
Diğer yandan ülkemizde, erkek istihdam oranı AB-27 rakamlarına yakınken;
kadın istihdamındaki veriler AB ülkeleri ortalamalarının yarısından daha düşüktür.
Kadın istihdamının bu düşük düzeyi, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki toplam
istihdam oranı farklarının büyük kısmını açıklamaktadır.
III.
TÜRKİYE’DE İŞSİZLİK SORUNUNUN GELİŞİMİ
A. 2002 Öncesi
İşsizlik Oranları,(%)
16,0
14,0
12,0
10,0
6,0
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
8,0
Kaynak: TÜİK
Türk ekonomisi yakın dönemde ciddi ekonomik ve mali krizlerle karşı karşıya
kalmıştır. 90’ların başında körfez krizi, 94’te mali açıdan kötü yönetimden kaynaklanan
kriz, 99’da Rusya krizinin gecikmiş etkileri ve iki büyük deprem ve 2000 Kasım ile 2001
Şubat finansal krizleri bunlara örnektir. 2001 krizi sonrasında Türkiye ekonomisi 9,5 puan
daralmıştır. İzleyen yıllarda ekonomi tekrar hızlı büyüme dönemine girse de işsizlik
oranları yükseldiği seviyeyi korumuştur. İşsizlik oranları yükseldiği yüzde 10-11 düzeyinin
altına bir daha inememiştir. Bu dönemde işsiz sayısı 2002’de 2,5 milyon olmuştur. 20012003 döneminde istihdam edilen kişi sayısı ve istihdam oranı azalmıştır. 2001 krizi
sonrası genç ve eğitimliler arasındaki işsizlik oranı oldukça yüksek düzeylere ulaşmıştır.
B. 2002-2009 Dönemi
Türkiye’nin 2001 krizi sonrasında girdiği hızlı büyüme süreci sonucunda, 2002
sonundan 2008 krizine kadar geçen sürede GSYH sabit fiyatlarla yüzde 41 artış
göstermiştir. Ancak söz konusu dönemde istihdamda bir artışın söz konusu
olmamasından ve 2001 krizi öncesinde yüzde 6–7 civarında olan işsizlik oranının, kriz
sonrasında yükseldiği yüzde 10 düzeyinin altına inmemesinden hareketle Türkiye’nin
2001 sonrasında yaşadığı süreç
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
9
SGB - Araştırma Raporu
“istihdamsız büyüme” olarak adlandırılmıştır. 2002-2008 dönemi için büyüme tarım dışı
istihdam arasındaki ilişkiye bakıldığında önceki dönemlere kıyasla söz konusu ilişkinin
zayıflamış olduğu görülmektedir.7 Ama yine de sözkonusu dönemin istihdamsız
büyüme olarak adlandırılmasının doğru olmayacağı düşünülmektedir.8 Nitekim 20022008 döneminde istihdam 20-21 milyon civarında seyrederek sabit bir görünüm verse
de, aynı dönem için tarım dışı istihdamın 14 milyon kişiden 16 milyona çıktığı
görülmektedir. Söz konusu rakamlar tarımdan tarımdışı sektörlere kaymanın devam
ettiğini ve yapısal dönüşümün sürdüğünü göstermektedir.
2007’nin son aylarından itibaren, küresel koşullardaki olumsuz değişikliklerin
Türkiye reel sektör ve işgücü piyasasını oldukça olumsuz etkilediği görülmüştür. 2008
yılından itibaren, dış talepteki ve uluslararası sermaye akışlarındaki düşüşler ile birlikte
dış ekonomik ortam kayda değer bir şekilde kötüleşmiştir. Bununla ilişkili olarak iç talep
ve krediye ulaşabilirlik de azalmıştır.
Kriz süresince, erkek işsizliği önemli ölçüde artarken kadın işsiz sayısı fazla
etkilenmemiş, bu durum kadınların yoğun çalıştığı sektörlerin krizden daha az
etkilenmesi, kadınların kendi işlerini kurmaya başlamaları gibi faktörler sonucu, kadın
istihdamının krize rağmen artmasından kaynaklanmıştır. Krizin başladığı dönemden
itibaren kayıt dışı olarak kendi hesabına çalışan kadın sayısında meydana gelen artış
dikkat çekmiştir. Sonuç olarak, 2009 yılında Türkiye ekonomisi yüzde 4,8 küçülmüş ve
işsizlik yüzde 14’e çıkmıştır.9 Kriz nedeniyle 2009 yılında işsiz sayısı 3,5 milyonun üzerine
yükselmiş, istihdam oranı ise, sadece yüzde 0,4 oranında artarak son beş yılın en
düşük değeri olmuştur.
C. Küresel Kriz Sonrası
Ekonomik toparlanma ile birlikte 2010 yılında bir önceki yıla göre yüzde 6,2’lik
artış oranı ile istihdam edilenlerin sayısı 22 milyon 594 bine yükselmiştir. İşsizlik oranı ise
2009’a göre 2,1 puan azalarak yüzde11,9 olmuştur. İşsiz sayısı da yeniden 3 milyonun
altına inmiştir. Kriz sonrası dönemde, özellikle sanayi sektöründe yaşanan istihdam
artışıyla, erkek işsiz sayıları kriz öncesi düzeyine gerilemiştir. Ancak, kadın işsiz sayısında
yeterli bir azalma meydana gelmemiştir. Bunun nedeni, kadınlara istihdam
7
1988–1998 döneminde ortalama her yüzde 1’lik büyümeye karşılık tarım dışı istihdamın yüzde 0,62, 19982008 döneminin ikinci yarısında ise yüzde 0,55 puan arttığı görülmüştür.
8
Öz, S., “İstihdamsız Büyüme Mi?”, Ekonomik Araştırmalar Forumu, Temmuz 2010
9
“Kriz Ortamının Değerlendirilmesi: Krizden Özel Sektör Öncülüğünde Büyümeye”, YOİKK, Mayıs 2010
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
10
SGB - Araştırma Raporu
yaratılamamasından ziyade, kadınların işgücüne katılımının son dönemde artmış
olmasıdır.10
Yıllar İtibarıyla Kurumsal Olmayan Sivil Nüfusun İşgücü Durumu*
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
15 ve daha
Tarım
İşgücüne
yukarı
İşgücüne
dışı
dahil
yaştaki nüfus İşgücü İstihdam
İşsiz katılma
İstihdam
İşsizlik
işsizlik olmayanlar
(Bin Kişi)
(Bin Kişi) (Bin Kişi) (Bin Kişi) oranı (%) oranı (%) oranı (%) oranı (%) (Bin Kişi)
33.746
19.391
17.755
1.638
57,5
52,6
8,4
14,4
14.355
34.571
19.964
18.223
1.741
57,7
52,7
8,7
14,5
14.608
35.711
20.552
19.030
1.522
57,6
53,3
7,4
12,4
15.159
37.155
21.005
19.209
1.796
56,5
51,7
8,5
14,7
16.150
38.260
21.355
19.561
1.794
55,8
51,1
8,4
14,0
16.905
39.236
20.568
18.679
1.889
52,4
47,6
9,2
14,3
18.668
40.322
21.831
20.026
1.805
54,1
49,7
8,3
13,2
18.491
41.455
22.567
20.912
1.655
54,4
50,4
7,3
11,0
18.888
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
42.512
43.553
44.550
45.554
46.211
47.158
48.041
48.912
47.544
48.359
49.174
49.994
50.772
51.686
52.541
23.003
22.724
23.949
23.222
23.078
23.491
23.818
23.640
22.016
22.455
22.751
23.114
23.805
24.748
25.641
21.548
21.082
22.334
21.507
21.581
21.524
21.354
21.147
19.632
20.067
20.423
20.738
21.194
21.277
22.594
1.455
1.643
1.615
1.715
1.497
1.967
2.464
2.493
2.385
2.388
2.328
2.376
2.611
3.471
3.046
54,1
52,2
53,8
51,0
49,9
49,8
49,6
48,3
46,3
46,4
46,3
46,2
46,9
47,9
48,8
50,7
48,4
50,1
47,2
6,5
8,4
44,4
43,2
41,3
41,5
41,5
41,5
41,7
41,2
43,0
6,3
7,2
6,7
7,4
9,3
12,4
10,3
10,5
10,8
10,6
10,2
10,3
11,0
14,0
11,9
10,6
11,0
11,0
10,8
46,7
45,6
14,5
13,8
14,2
13,5
12,7
12,6
13,6
17,4
14,8
19.509
20.829
20.602
22.332
23.133
23.667
24.223
25.272
25.527
25.905
26.423
26.879
26.967
26.938
26.901
Kaynak: TÜİK
* 1988-1999 dönemi için veriler Ekim ayı it ibarıyladır. Diğer veriler ise yıllıkt ır.
* * Türkiye İst at ist ik Kurumu (TÜİK), 2004 yılından it ibaren işgücü rakamlarını yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize et mişt ir.
* * 2004 yılında TÜİK t arafından açıklanan Hanehalkı İşgücü Anket inin AB st andart ları ile uyumlu hale get irilmesi ve yeni nüfus
projeksiyonu nedeniyle bir düşüş yaşandığı düşünülmekt edir.
IV.
TEMEL SORUNLU ALANLAR
Türkiye 2001 ve 2008 krizi arasındaki dönemde hızlı bir şekilde büyümüş ve özel
sektör dinamik bir şekilde genişlemiştir. Bu pozitif görünüm bir çok alanda hayata
geçirilen önemli reformlarla mümkün olmuştur. Ancak söz konusu reformlar mikro
ekonomik düzeyde işgücü ve ürün piyasası düzenlemelerinden uzak kalmıştır. Bu
süreçte işgücü piyasasında karşılaşılan temel sorunlar ana hatları ile şunlardır:
10
DİNÇCAĞ, A., DÜNDAR H.Ç., “2008 Krizinin Kadın ve Erkek İşgücüne Etkileri”, TEPAV
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
11
SGB - Araştırma Raporu
A. İşgücü Maliyetleri Yüksek
Yüksek işgücü maliyetleri hala istihdam yaratma süreci için temel engel
olmaya devam etmektedir.
İmalat Sektöründe Birim İşgücü Maliyeti Değişimi (Yüzde,2010)
Çin
Hindistan
Güney Afrika
Türkiye
Peru
İzlanda
İngiltere
İsviçre
Estonya
İsrail
Almanya
Ürdün
Portekiz
Brezilya
Litvanya
Meksika
Kazakistan
Yeni Zelanda
Yunanistan
Norveç
Finlandiya
Honkong
Avusturya
İspanya
Bulgaristan
Kore
Malezya
Danimarka
Fransa
İtalya
Japonya
Hollanda
Belçika
ABD
Kanada
Avustralya
Slovakya
Slovenya
Çek Cumhuriyeti
Polonya
Hırvatistan
Macaristan
İsveç
Luksemburg
İrlanda
Tayvan
Rusya
Singapur
-20
-15
-10
Kaynak: IMD,OECD
-5
9,6
0
5
10
15
20
İmalat sanayi sektörü birim işgücü maliyetindeki 2010 yılının ilk üç çeyreğinde,
bir önceki yılın aynı dönemine göre değişime bakıldığında, kıyaslama yapılan 48 ülke
içinde en çok artış kaydeden ülkeler arasında Türkiye’nin 4’üncü sırada yer aldığı
görülmektedir.
11Türkiye
yüzde 9,6’lık artışla pek çok ülkeyi geride bırakmıştır. Sektörün
birim işgücü maliyetindeki artışlar; ortalama çalışan maliyetindeki yükselişin, işgücü
üretkenliğindeki artışı geçtiği anlamına gelmektedir. Aynı zamanda artan birim işgücü
maliyetleri, ülkemiz işletmelerini maliyet avantajı yönünden zayıflatarak özellikle
11
Birim işgücü maliyeti, her bir birim çıktı için ortalama işgücü maliyetini göstermektedir. Toplam işgücü
maliyetinin reel üretime oranlanması ile ya da saat başına ortalama işgücü maliyetinin işgücü verimliliğine (saat
başına çıktı) oranlanması ile hesaplanmaktadır.
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
12
SGB - Araştırma Raporu
ihracata dönük üretim yapan firmaların uluslararası rekabet gücünü olumsuz
etkilemektedir.
Türkiye’de geçerli olan resmi asgari ücret düzeyi; Türkiye’nin rekabet ettiği
gelişmekte olan Avrupa ülkelerine göre daha yüksektir. Kaldı ki bu ülkelerde kişibaşına
GSYH seviyeleri de Türkiye’nin üzerindedir. Bu durum emek-yoğun üretim yapan
sektörlerde rekabeti zorlaştıran bir husustur. Ayrıca asgari ücret kayıtdışı sektördeki
ortalama ücrete göre de yüksektir. Bunların yanı sıra özellikle daha fakir bölgelerde
işçiler tarafından alınan ücretler kayıtlı asgari ücretten daha düşüktür.
Fransa
Türkiye
M alta
Belçika
İrlanda
Yunanistan
Hollanda
İngiltere
Hırvatistan
Polonya
Portekiz
Slovenya
İspanya
Letonya
Litvanya
M acaristan
Bulgaristan
Estonya
Slovakya
Rom anya
ABD
Çek Cum huriyeti
Lüksem burg
55,0
50,0
45,0
40,0
35,0
30,0
25,0
20,0
15,0
10,0
5,0
0,0
Yıllık Asgari Ücret Toplam ının Kişibaşı Hasılaya Oranı
(2010, %)
53,4
Kaynak : EUROSTAT
Bir yılda elde edilen toplam asgari ücret kişibaşına düşen gayri safi yurtiçi
hasılaya oranlandığında, ülkelerin asgari ücret konusundaki uygulama farklılıkları
ortaya konulabilmektedir. Söz konusu oranda da Türkiye listede üst sıralarda yer
almaktadır.
Ortalam a Ücretin Vergi Yükü*
(2010, %)
45,0
40,0
36,2
35,0
30,0
25,0
20,0
15,0
10,0
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
Yeni Zelanda
İzlanda
Lüksemburg
ABD
İrlanda
Avustralya
Kore
M eksika
İsviçre
Kanada
Slovakya
Çek Cumhuriyeti
Portekiz
Japonya
Polonya
İngiltere
Hollanda
Danim arka
Norveç
İspanya
İtalya
Kaynak: OECD, Taxing W ages
*(Evli ve 2 çocuklu )
Alm anya
Türkiye
Avusturya
İsveç
Finlandiya
Belçika
Fransa
Yunanistan
0,0
M acaristan
5,0
13
SGB - Araştırma Raporu
İşgücü maliyeti işgücü üzerinden alınan vergiler nedeniyle artmaktadır. Son
dönemde vergi indirimine rağmen hala OECD standartlarının üstündedir. Türkiye'de
1.1.2008 tarihinden itibaren ücretlerin vergilendirilmesinde asgari geçim indirimi (AGİ)
uygulaması başlamıştır. Bu uygulama öncesi Türkiye yüzde 42,7 ile ücretler üzerindeki
vergi yükü açısından OECD ülkeleri arasında ikinci sırada (2007 yılında Macaristan
yüzde 44,0 ile ilk sırada, Türkiye ile Yunanistan ise yüzde 42,7 ile 2. sırada) yer almakta
iken, bu uygulama ve 5 puanlık sosyal güvenlik primi işveren hissesi devlet katkısı
uygulaması sonrasında Türkiye OECD ülkeleri arasında 9. sıraya düşmüştür.
B. İşgücü Düzenlemeleri Katı
Mevcut işgücü düzenlemeleri açık olarak, çalışma hayatını tek bir iş içinde
sürdüren her bir aile için tek bir kişinin gelir sağladığı işgücü için tasarlanmıştır.
Kıdem Tazminatı Yükü (20 Yıllık Hizmet Karşılığında Kaç Haftalık
Ücret Tutarında Ödendiği)
100,0
86,7
80,0
60,0
40,0
ABD
Polonya
Romanya
Rusya
İrlanda
İngiltere
Çek Cumhuriyeti
Kanada
Macaristan
Fransa
Yunanistan
Brezilya
Almanya
İspanya
Türkiye
0,0
Portekiz
20,0
Daimi işçilerin işten çıkarılması konusundaki düzenlemeler başta olmak üzere
katı istihdam düzenlemeleri istihdam yaratım sürecini baskılamaktadır. Kıdem
tazminatı yükü OECD ülkeleri ve tüm ülkeler arasında en yüksek seviyededir. Yüksek
kıdem tazminatı işten çıkarılma riski için tasarlanmıştır. Bu durum şirketler için yüksek
maliyete
ve
dönemsel
dalgalanmalar
süresinde
likidite
problemlerine
yol
açabilmektedir. Dahası 30 ve 49’dan fazla istihdam sağlayan şirketlere ilave
yükümlülükler getirilmektedir. 2008 yılında getirilen çeşitli iyileştirmelere rağmen söz
konusu yükümlülükler firmaları belirlenen limitler ötesinde istihdam yaratmaktan
alıkoymaktadır.
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
14
SGB - Araştırma Raporu
İstihdam ı Korum a M evzuatının Yarı Zam anlı Çalışanlar Üzerindeki Kısıtlayıcılığı (Endeks Skalası 0 -6 Arasında
En Az Kısıtlayıcıdan En Fazlaya )
6,0
5,0
4,0
3,0
O E CD O rtalam ası:1,77
2,0
1,0
0,0
1998
2008
O ECD O rtalam ası
Türkiye ayrıca geçici işlerle ilgili de katı düzenlemelere sahiptir. Çoğu OECD
ülkesinin aksine geçici iş için istihdam büroları yasal olarak yetkilendirilmemiştir ve
belirli süreli iş sözleşmeleri sadece özel durumlarla sınırlıdır. Bahsi geçen kısıtlar
nedeniyle Türkiye OECD ülkeleri içinde en katı ülke olarak görülmektedir.
Fakat sözkonusu kısıtlar, yarı formal ve kayıtdışı sektörün yaygınlığı ve kendi
hesabına çalışanların büyüklüğü nedeniyle daha az etkili olmaktadır. Yarı-formal
sektörde şirketler işgücü talebinin bir kısmını kayıtlı setkörden karşılayıp, istihdam
ettikleri işçilerin ücretlerini gerçek düzeyinden bildirmekte; işgücü talebinin diğer
kısmını ise kayıtdışı sektörden karşılamakta böylece vergi ve sosyal güvenlik
maliyetlerini minimize etmektedirler. Saf kayıtdışılık tarım sektöründe görülmekle birlikte
yarı-kayıtdışılık diğer sektörlerde daha yaygındır. 2010 yılı itibarıyla toplam kayıtdışı
istihdam yüzde 43,3, kendi hesabına çalışanlar ise yüzde 20,1 düzeyindedir.
Katı düzenlemeler,
kayıtlı sektörde firmaların oluşmasını engellemekte, yarı
formal ve kayıtdışı sektörün yaygınlaşmasını sağlamaktadır. Sonuç olarak ekonomide
üretkenlik farkı artmakta, kayıtlı sektör üretkenliği OECD ülkelerinin üst dilimine
yakınken, kayıtdışı ve yarı formal sektördeki üretkenlik düzeyi oldukça düşük
kalmaktadır. Yarı formal ve kayıtdışı sekördeki firmalar fon bulma, yatırım kapasitesi ve
sermaye yoğunluğu konularında sıkıntı yaşamanın haricinde profesyonel işgücü
piyasasına erişim ve yabancı doğrudan yatırım eksikliğiyle de karşı karşıya
kalmaktadırlar. Bu firmalar yükümlülüklerle karşılaşma düzeyini azaltmak üzere
faaliyetlerinin boyutunu küçük tutmayı tercih etmekte ve ölçek ekonomilerinin ortaya
çıkmasını engellemektedir.
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
15
SGB - Araştırma Raporu
Kayıtlı sektörün yaygınlığını arttırmak ancak düzenlemelerin hafifletilmesi ile
mümkündür ki bu durum da şirketlerin kendiliğinden büyümesini ve istihdamın
artmasını sağlayacaktır.
C. Çalışma Süreleri Uzun
4857 sayılı İş Kanununun Çalışma Süresi başlıklı 63. maddesinde genel
bakımdan çalışma süresinin haftada en çok kırk beş saat olduğu belirtilmiştir. Aksi
kararlaştırılmamışsa bu sürenin, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde
bölünerek uygulanacağı ifade edilmiştir. Kanunun belirlemiş olduğu 45 saatlik genel
çalışma süresine karşın, fiili çalışma sürelerinin söz konusu 45 saati aştığı görülmektedir.
Ülkelere Göre Haftalık Ortalama Çalışma Süreleri(2009)
49,4
Türkiye
Kore
Yunanistan
Çek Cumhuriyeti
Şili
Slovakya
Polonya
Macaristan
Slovenya
Portekiz
İspanya
Estonya
Avusturya
Fransa
Italya
Yeni Zelanda
Finlandiya
Luksemburg
Belçika
İngiltere
İsveç
Avusturalya
Almanya
İrlanda
İsviçre
Norveç
Danimarka
Hollanda
50,0
45,0
40,0
35,0
30,0
25,0
Kaynak: OECD
Ayrıca, ülkelerin haftalık ortalama çalışma sürelerine bakıldığında çok farklı
uygulamaların olduğu ortaya çıkmaktadır. Türkiye’deki çalışma sürelerinin, çoğu
Avrupa ülkesine göre yüksek olduğu görülmektedir. Örneğin ortalama haftalık
çalışma süresi Yunanistan’da 42,5, Polonya’da 40,7, Lüksemburg’da 37,2, İngiltere’de
36,6, Almanya’da 35,7 ve Hollanda’da ise 30,6 saattir. Türkiye 49,4 saatlik haftalık
ortalama çalışma süresi ile sayılan ülkeler arasında birinci sırada yer almaktadır.
Türkiye’de
işgücü
maliyetleri
diğer
ülkelere
göre
yüksek
ve
işgücü
düzenlemeleri katıdır. Söz konusu durum firmaların işgücü maliyetlerini düşürmek için
başka bir strateji izlemelerine neden olmaktadır. Yeni istihdam yaratmak yerine,
mevcut işgücünü daha uzun süreler çalıştırmayı tercih etmelerine yol açmaktadır. Bu
durum ilave istihdam yaratmak yerine ortalama çalışma sürelerini uzatmakta ve
ülkemizdeki mevcut işsizlik düzeyini azaltmaya imkan tanımamaktadır.
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
16
SGB - Araştırma Raporu
D. Beşeri Sermaye ve Demografik Özellikler Önemli
Diğer yükselen piyasalarda olduğu gibi, Türkiye’de de son birkaç on yıllık
dönemde hızlı bir endüstrileşme yaşanmakta ve tarım sektörü küçülmektedir. Tarım
sektörünün istihdamdaki payı 1988’de yüzde 47’ler düzeyindeyken, bu rakam
2008’de yüzde 23’lere inmiştir. Buna rağmen söz konusu oran hala OECD ülkeleri
arasındaki en yüksek rakamdır. Tarım istihdamının payı 2010’da artmıştır(%25); ancak
bu durum yapısal dönüşümün aksine küresel krize bağlı olarak ortaya çıkan
resesyonun
etkisinden
kaynaklanmıştır.
Tarım
sektöründeki
istihdamın
büyük
çoğunluğunu ücretsiz aile işçileri oluşturmakta ve sektörde küçük, geçimlik düzeydeki
işletmeler yaygındır. Ücretsiz aile işçisi konumunda çalışanların çoğu kadındır. Tarım
sektöründen tarım dışı sektörlere gerçekleşen akım, diğer sektörlerde iş bulmakta
zorlanan düşük yetenekli işgücü arzını arttırmaktadır. Bu süreçte kadınlar işgücünden
çekilmektedir. Söz konusu trend, şehre gerçekleşen göçle birlikte kadınların
işgücünden çekilmesi, istihdam oranının azalmasına neden olmaktadır.
Çalışma çağındaki nüfusun büyük çoğunluğu ortalama olarak düşük eğitim
düzeyindedir. Bu nedenle profesyonel ve sektörel uyum yeteneği sınırlıdır. Son yıllarda
düşüş kaydedilse de çalışma çağındaki nüfusun yüzde 60’ı lise altı eğitimlidir. Sonuç
olarak işgücüne katılan nüfus ortalama olarak 7 yılın altında bir eğitime sahiptir.
Dahası okullaşma oranı OECD ortalamasının altındadır. Ancak iyi eğitimli işgücü özel
sektörün modern tarafını oluşturmakta ve uluslararası uygulamaları kavramakta
oldukça etkili olmaktadırlar.
9,0
8,4
8,0
Eğitim Sistemi Endeksi, 2010
8,1
7,6
7,0
7,3 7,2
7,0 6,7
6,4 6,3
6,0
5,7 5,6 5,6 5,5
4,7
5,0
4,0
3,9 3,8 3,7 3,7
3,5 3,5
3,0
2,1
2,0
Meksika
Macaristan
Romanya
Rusya
Yunanistan
Türkiye
İspanya
İtalya
Estonya
İngiltere
Çek Cum.
ABD
Y. Zelanda
Fransa
Almanya
Hollanda
Avusturya
Danimarka
Kanada
Singapur
0,0
Finlandiya
1,0
Kaynak: IMD
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
17
SGB - Araştırma Raporu
Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü (IMD) tarafından açıklanan, 0 ile10
puan arasında değerler alan, rekabetçi bir ekonominin ihtiyaçlarını karşılama
derecesini gösteren eğitim sistemi endeksine göre Türkiye 3,8 puanla sıralamada alt
seviyelere yakın bir görünüm sergilemektedir.
Ülkelere Yönelik Eğitim Değerlendirmesi- PISA (2009)
Toplulaştırılmış
Sıralama
Ülkeler
Matematik
Bilim
Toplulaştırılmış
Sıralama
Ülkeler
Matematik
Bilim
1
Çin
600,0
575,0
28
İsveç
494,0
495,0
2
Honkong
555,0
549,0
29
Slovakya
497,0
490,0
3
Singapur
562,0
542,0
30
Portekiz
487,0
493,0
4
Finlandiya
541,0
554,0
31
Lüksemburg
489,0
484,0
5
Kore
546,0
538,0
32
İtalya
483,0
489,0
6
Japonya
529,0
539,0
33
İspanya
483,0
488,0
7
Tayvan
543,0
520,0
34
Litvanya
477,0
491,0
8
Kanada
527,0
529,0
35
Hırvatistan
460,0
486,0
9
Yeni Zelanda
519,0
532,0
36
Rusya
468,0
478,0
10
İsviçre
534,0
517,0
37
Yunanistan
466,0
470,0
11
Hollanda
526,0
522,0
38
UAE
453,0
466,0
12
Avustralya
514,0
527,0
39
İsrail
447,0
455,0
13
Estonya
512,0
528,0
40
Türkiye
445,0
454,0
14
Almanya
513,0
520,0
41
Şili
421,0
447,0
15
Belçika
515,0
507,0
42
Bulgaristan
428,0
439,0
16
Slovenya
501,0
512,0
43
Romanya
427,0
428,0
17
İngiltere
492,0
514,0
44
Tayland
419,0
425,0
18
Polonya
495,0
508,0
45
Meksika
419,0
416,0
19
Danimarka
503,0
499,0
46
Kazakistan
405,0
400,0
20
İzlanda
507,0
496,0
47
Ürdün
387,0
415,0
21
Norveç
498,0
500,0
48
Brezilya
386,0
405,0
22
İrlanda
487,0
508,0
49
Arjantin
388,0
401,0
23
Fransa
497,0
498,0
50
Kolombiya
381,0
402,0
24
Çek Cumhuriyeti
493,0
500,0
51
Endonezya
371,0
383,0
25
Macaristan
490,0
503,0
52
Katar
368,0
379,0
26
Avusturya
496,0
494,0
53
Peru
365,0
369,0
Kaynak: IMD
Uluslararası karşılaştırma yapılabilecek bir diğer önemli eğitim değerlendirmesi
ise OECD tarafından açıklanan PISA değerleridir. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme
Programı-PISA 15 yaş grubunun yetişkin yaşamına hazırlık durumunu değerlendirmek
üzere yapılan düzenli bir ankettir. Tabloda ülkelerin matematiksel ve bilimsel açıdan
aldığı puanlar ve sıralamada aldıkları yer gösterilmektedir. Türkiye aşağıdaki iki alana
bakıldığında 53 ülke arasında 40’ıncı sırada yer almaktadır. Özellikle OECD ülkeleri
arasındaki duruma bakıldığında her alanda ortalama değerlerin altında yer aldığı
görülmektedir.
Şehre göç, yetenek uyumsuzluğu yaratarak işgücünün tarımdışı sektörde
istihdamını zorlaştırmaktadır. Endüstrileşen ekonomi daha yüksek yetenek ve eğitim
gerektirmektedir. Bu kapsamda, imalat sektöründe son dönemde yaşanan yapısal
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
18
SGB - Araştırma Raporu
dönüşüm ilave zorluklar ortaya çıkarmaktadır. Emek yoğun üretim sarsılmakta ve yeni
fabrikalar daha sermaye yoğun hale gelerek, düşük yetenekli işgücünü dışlamaktadır.
Bu değişim uluslararası rekabetin yoğun olduğu tekstil ve giyim sektöründe yaşanmış,
Türkiye’nin piyasa payı düşmüş ve fabrikalar kapanmıştır. Aksine sermaye yoğun ve
uluslararası düzeyde rekabetçi olan çelik, kimya sanayi, makine ve özellikle otomotiv
sektöründe Türkiye’nin piyasa payı 2000’li yıllarda hızla yükselmiştir.
Ekonomide yaşanan değişim işgücü arz ve talebinde önemli değişimler
meydana getirmektedir. Son yıllarda yaşanan büyüme süreci birçok sektörde
gelenekselden moderne geçişi de beraberinde getirmiştir. Bu durum birçok
geleneksel işletmenin kapanıp, yerlerinde modern işletmelerin açıldığı bir yaratıcı
yıkım sürecini ortaya çıkarmaktadır. Artan rekabet ortamının yarattığı bu süreç,
sektörlerin kendi içinde gerçekleşirken aynı zamanda sektörler arasında da
yaşanmaktadır. Bu süreç, ekonomide verimliliğin artması ve büyüme açısından son
derece faydalı olmakla beraber, düşüşe geçen geleneksel şirketlerde ve sektörlerde
çalışanların işsiz kalması sonucunu da doğurmaktadır. Sonuç olarak geleneksel
sektördeki düşük verimlilikteki işgücü modern sektörde yüksek beceri ve yetenek
gerektiren işler için yetersiz kalmaktadır. Bu durum ise yeni işsizlerin yükselen
sektörlerde iş kazanmalarını sağlayacak beceri dönüşümüne yönelik önlemleri
gerektirmektedir.12
Kadın istihdamı ise birçok farklı ekonomik ve sosyal faktör nedeniyle
bozulmuştur. Kadınların işgücüne katılımı yüzde 26 ile OECD ülkeleri içinde en düşük
oranı göstermekle birlikte bu oran erkeklerin işgücüne katılım oranından 40 puan
daha azdır. 2009’da 12 milyon kadın işgücüne katılmama sebebini ev hanımı olması
olarak açıklamıştır. Ekonomik açıdan ise ücretlerin, çocuk ve yaşlı bakım ücretlerine
kıyasla düşük kalması kadın işgücüne katılımını düşürmektedir. Kadınlar genellikle
daha düşük eğitim düzeyinde olmaları nedeniyle ücretleri düşük, çalışma saatleri
uzun kayıtdışı sektördeki işlerle karşı karşıya kalmaktadır. Kötü çalışma koşulları bir diğer
caydırıcı husustur. Sosyal engeller ise işgücüne yönelik cinsiyet bazlı ayrım ve ataerkil
yapıyı içermektedir. Kadınlar günde 6 saatten fazla bir zamanı çocuk-yaşlı bakımı ve
ev işleri ile geçirmektedir. Bu durum aynı zamanda yetersiz çocuk-yaşlı bakım tesisi
eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Aile baskısı düşük eğitim düzeylerinde daha fazla
hissedilirken, eğitim düzeyi arttıkça baskı azalmakta işgücüne katılım artmaktadır.
12
“Kriz Ortamının Değerlendirilmesi: Krizden Özel Sektör Öncülüğünde Büyümeye”, YOİKK, Mayıs 2010
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
19
SGB - Araştırma Raporu
Çalışma çağındaki nüfusun artışı yeterli istihdam yaratma sürecini daha zor bir
duruma getirmektedir. Bu artış giderek yavaşlasa da OECD standartlarına göre daha
yüksektir.
V. TÜRKİYE’DE UYGULAMAYA KONULAN İŞGÜCÜ PİYASASI
REFORMLARI
Ülkedeki istihdam düzeyinin yükseltilmesi amacıyla mevcut kanunlarda değişiklikler
yapılmıştır. İstihdam Paketleri olarak da adlandırılan düzenlemelerde yer alan temel
önlemler arasında aşağıdakiler bulunmaktadır:
 İşgücü maliyetlerinin azaltılması

Sosyal güvenlik primi işveren payında 5 puanlık indirim

5 puanlık indirim teşvikinden, diğer teşviklerle eş zamanlı olarak
yararlanma imkanı

İstihdama yeni katılan, tüm kadın ve genç işçilerin işveren primlerinin
İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanması

İşsizlik Sigortası Fonu kullanım alanının artırılması

İşsizlik ödeneği miktarının artırılması

İlave istihdam için 6 ay prim desteği sağlanması (1.1.2010-31.12.2010
tarihlerinde yaratılan ilave istihdam için)

Özürlülerin işveren primlerinin bütçeden karşılanması

Spor merkezi ve kreş zorunluluklarının esnetilmesi

Sağlık merkezi açma ve doktor bulundurma zorunluluklarının esnetilmesi

Eski hükümlü çalıştırma zorunluluğunun kaldırılması

Kısa çalışma ödeneğinin uygulama alanlarına genel ekonomik krizin
yanısıra sektörel ve bölgesel krizlerin de eklenmesi

Kısa çalışma ödeneği tutarının brüt kazancın yüzde 40’ından yüzde
60’ına yükseltilmesi
 Aktif işgücü programlarının güçlendirilmesi

İŞKUR’un mesleki eğitim faaliyetlerinin genişletilmesi

İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurullarının işbirliği içinde çalışmasının
sağlanması

2009 yılında, girişimci olmayı düşünen kişilere Girişimcilik Eğitimleri
verilmeye başlanmıştır. Faaliyetin başladığı 2009 yılında 19 girişimci adayının
katılmış olduğu 1 kurs açılabilmiş olmasına rağmen 2010 yılında 8.306
girişimci adayının katıldığı 319 kurs açılmıştır.
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
20
SGB - Araştırma Raporu

İş Başı Eğitim (Staj) Programları kapsamında 2009 yılında 1.285
vatandaşın katılmış olduğu 555 eğitim programı düzenlenmiş iken, 2010
yılında programlara katılan kişi sayısı yüzde 263,5 oranında artışla
4.671olarak gerçekleşmiş ve eğitim programı sayısı da 1.796’ya çıkmıştır. (Bu
programlara katılan işsizlere günlük 15 TL cep harçlığı verilmekle birlikte İş
Kazası ve Meslek Hastalığı Sosyal Güvenlik Kurumu Prim Giderleri İŞKUR
tarafından karşılanmaktadır.)

Toplum Yararına Çalışma Programı çerçevesinde 2009 yılında 44.628
kişinin katılmış olduğu 1.613 program, 2010 yılında ise 38.761 kişinin katılmış
olduğu 1.838 program düzenlenmiştir. (İşsizliğin yoğun olduğu dönemlerde
ve bölgelerde veya afet, kriz vb. gibi olağanüstü durumlarda işsizlerin kısa
süreli istihdam ve eğitimini amaçlayan, toplum yararına bir iş ya da
hizmetin gerçekleştirilmesini sağlayan bu programlarla geçici iş imkanları
sağlanarak, belli bir süre için maddi olarak desteklenen katılımcılar, çalışma
ortamına alışarak mesleki eğitim, iş tecrübesi ve disiplini edinmekte aynı
zamanda kamu yararına bir faaliyet gerçekleştirmektedir.)

Devletin İşsizlik Sigortası Fonuna ait prim gelirlerinden işsizlikle mücadele
ve istihdamı arttırıcı çalışmalarla ilgili konularda kullanılmak üzere yüzde 30
oranında kaynak kullanmasına ve kullanılacak kaynağın Bakanlar Kurulu
Kararı ile yüzde 50 oranında arttırılabilmesine olanak verilmesi

Mesleki yeterlilik belgesine sahip olanlar ve İŞKUR’a kayıtlı olan işsizlerin
istihdamı halinde teşvik sürelerinin uzatılması (18-29 yaş erkek ve 18
yaşından büyük kadın işçileri istihdam edenler, bu kişilerin 6 aydır işsiz
olmaları koşulu ile kanunda belirtilen sürelerde 6 aydan 48 aya kadar
sigorta primi işveren hissesini ödemeyeceklerdir.)
 İstihdam Piyasasının Esnekleştirilmesi

Kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan sigortalılara borçlanma yoluyla tam
süreli çalışmaya benzer şekilde emekli olma hakkı tanınması

Kısmi süreli çalışan kişilerin İşsizlik Sigortası kapsamına alınması
 Kayıt dışı istihdamla mücadele

Cezaların artırılması ve denetimlerin güçlendirilmesi

Yeşil kart sahiplerinden 5510 sayılı Kanuna tabi sigortalı olarak
çalışanların bu çalışmalardan dolayı elde edecekleri gelirine bağlı
olmaksızın yeşil kartlarının iptal edilmeyerek askıya alınması
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
21
SGB - Araştırma Raporu
 GAP, DAP ve KOP gibi istihdam yoğun kalkınma projelerine daha fazla kaynak
ayrılması
 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Kanununda yer alan sigorta primi
işveren hissesinin Hazine tarafından karşılanması uygulaması, 5951 sayılı Kanun ile
uzatılmıştır.(2012 yılı sonuna kadar)
VI.
61. HÜKÜMET PROGRAMINDA YER ALAN İŞGÜCÜ PİYASASI
HEDEFLERİ
 İşsizlik kalıcı bir şekilde azaltılarak 2023 yılında yüzde 5 seviyesine indirilecektir.
 İstihdamın artırılması ve kayıt dışılığın azaltılması amacıyla güvenceli esneklik
anlayışı ve “işi değil insanı koruma” ilkesi çerçevesinde işgücü piyasasının
katılıklarının giderilerek başta genç, kadın ve vasıfsız işgücü olmak üzere
işsizlere nitelik kazandırarak işe giriş kolaylaştırılacaktır.
 Kıdem tazminatı sorunu kazanılmış hakları koruyan ve bütün işçilerin kıdem
tazminatlarını garanti altına alan bir fon teşkil etmek suretiyle, sosyal taraflarla
istişare içinde çözülecektir.
 2013 yılından itibaren her yıl 400 bin işsiz hazırlanan mesleki eğitim, toplum
yararına çalışma ve staj programları gibi aktif işgücü programlarından
yararlandırılacaktır.
 “Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri” projesi ile her yıl 200 bin kişi olmak
üzere toplam 1 milyon işsiz eğitimden geçecek ve işe yerleştirilecektir.

İşsizliği kalıcı bir şekilde çözmeyi amaçlayan 22 adet somut hedef ile 102
politika
ve
tedbirden
oluşan
“Ulusal
İstihdam
Stratejisi”
kararlılıkla
uygulanacaktır.
 İşgücü piyasasının ihtiyaç duyduğu ulusal meslek standartlarının tamamı 2012
yılı sonuna kadar hazırlanacaktır.
 İŞKUR’a kayıtlı her işsizin bir “iş ve meslek danışmanı” olacak ve işsizlere birebir
hizmet verilecektir.
 Mesleksiz tüm iş arayanlara mesleğe yönlendirme ve iş bulma hizmeti
sunulacaktır.
 Bu amaçla, İŞKUR 2011 yılında 2.000, 2012 yılında da 2.000 olmak üzere toplam
4.000 sözleşmeli “İş ve Meslek Danışmanı” istihdam edecektir.
 Avrupa Birliği standartları ve ILO normlarına uygun bir çalışma hayatı
geliştirilecektir.
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
22
SGB - Araştırma Raporu
 Çalışanların örgütlenme ve toplu pazarlık haklarını düzenleyen 2821 sayılı
Sendikalar Kanunu ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunları
ILO ve AB normları dikkate alınarak yeniden düzenlenecektir.

Kamu görevlilerine verilen toplu sözleşme hakkının kullanılabilmesi için 4688
sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda gerekli yasal düzenlemeler
yapılacaktır.
 Sendikal örgütlenme oranları ile toplu sözleşmeden yararlanma oranlarının
2023 yılında AB ortalaması düzeyine çıkarılması hedeflenmektedir.
 İşletmelerin istihdam üzerindeki yükleri azaltılacaktır.
 Kadınların çalışma hayatına katılımını artırmak amacıyla, çocuk bakımevleri ve
kreş hizmetleri için teşvik uygulamaları hayata geçirilecektir.
 Gençlerin, kadınların ve mesleki eğitim alan işsizlerin istihdamı halinde 54 aya
kadar
işveren
sigorta
prim
payının
devletçe
karşılanması
uygulaması
sürdürülecektir.
 İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkarılacaktır.
 Belirli bir dönem boyunca çalışma ve sosyal güvenlik mevzuatına uyduğu
tespit edilen işverenler için bu durumlarını
gösteren ve
ödüllendiren
düzenlemeler yapılacaktır.
VII.
İŞSİZLİĞE YÖNELİK POLİTİKA ÖNERİLERİ
Türkiye’de 2000’li yıllarda makroekonomik istikrar anlamında büyük ilerlemeler
kaydedilmiş ve hızlı bir büyüme süreci yaşanmıştır. Ancak bu sürecin devamında
temel yapısal kısıtları hafifletecek reformlara olan ihtiyaç belirginleşmeye başlamıştır.
Bu yapısal kısıtların başında işsizlik gelmektedir. Geçen süre içinde işgücü piyasası
reformu açısından sınırlı ilerlemeler kaydedilmiştir. Kayıtlı-kayıtdışı sektör arasındaki
ücret ve istihdam farlılıkları sürmektedir. Kayıtlı sektördeki maliyetler yüksek olduğu için
yaratılan istihdamın önemli bir bölümünün düşük kaliteli kayıtdışı sektöre yöneldiği
görülmektedir.
Buna göre Türkiye’de işsizlik oranını azaltmak ve işgücü piyasasındaki yapısal
sorunları gidermek, önümüzdeki dönemde daha yüksek istihdam düzeyi ve üretkenlik
artışı sağlamak için düzenleme yapılması gereken konular arasında; asgari ücret,
kıdem tazminatı, sosyal güvenlik primleri ve esnek iş sözleşmeleri sıralanabilir.
Oluşturulacak
işgücü
piyasasına
yönelik
önlemlerde
işgücü
piyasası
düzenlemelerinin yeniden ele alınması, haftalık ortalama çalışma sürelerinin
kısaltılması, bölgesel asgari ücrete geçilmesi, sosyal güvenlik katkılarının düşürülmeye
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
23
SGB - Araştırma Raporu
devam edilmesi, beşeri sermayenin oluşturulması ve geliştirilmesi konuları ana
belirleyicileri oluşturmaktadır.
A. İşgücü Piyasası Düzenlemelerinin Yeniden Ele Alınması
Hem sürekli hem de geçici işlerde istihdamı arttırmak için işgücü piyasası
düzenlemeleri yeniden ele alınmalıdır. Daha az bozucu daha hafif düzenlemeler
kayıtlı sektörde istihdam yaratım sürecini destekleyecektir. Reform, kıdem tazminatı
maliyetini kıdem tazminatı fonu uygulamasına geçilerek azaltma ve geçici iş ile
geçici
iş
istihdam
bürolarının
yaygınlaştırılması
hususlarını
içermelidir.
Ayrıca
uygulanabilir bazda daha esnek daha az maliyetli yasal istihdam şekillerini piyasaya
tanıştırmak gerekmektedir. Yeni düzenlemelerin kayıtlı sektör ve kamu sektöründeki
çalışanların yanısıra işgücüne yeni katılanları ve kadın işgücünü koruyucu yönde
olmalıdır. Söz konusu yeni istihdam şekillerinin uygulanabilmesi için özel sektöre
verilebilecek teşvikler üzerinde çalışılmalıdır.
B. Haftalık Ortalama Çalışma Sürelerinin Kısaltılması
Gelişmiş ülkelerin haftalık ortalama çalışma sürelerine bakıldığında söz konusu
rakamların Türkiye’deki ortalama rakamların oldukça altında olduğu görülmektedir.
İstihdam yaratmak ve işsizlik sorununa çözüm bulmak üzere ortalama çalışma
sürelerinin azaltılması, fazla mesai yerine ilave istihdam yaratılması mevcut soruna
alternatif bir çözüm yolu olabilecektir.
Endüstrileşmiş Beş Ülkede Çalışma Süreleri, Verimlilik ve Kişi
Başına GSMH Gelişmeleri (1870-1992)
Amerika Almanya Japonya
Çalışma Süresi
Saat Başına Verimlilik
Kişibaşına Gayri Safi
Milli Hasıla
Fransa
İngiltere
-46,3%
-46,9%
-36,3%
-47,6%
-50,0%
1287,6%
1734,7%
4352,2%
2127,9%
918,8%
918,6%
998,3%
2632,0%
967,1%
501,7%
Kaynak: Bosh G. ve Lehndorff S.,Cambridge Journal of Economics, 2001
Grafikte yer alan ülkelerde, kişi başına GSMH ve saat başına verimlilik artışının
çalışma sürelerindeki düşüş ile birlikte gerçekleştiği görülmüştür. Örneğin Amerika’da
1870-1992 döneminde çalışma sürelerinde meydana gelen yüzde 46’lık azalışla
birlikte saat başına verimlilikte yüzde 1287’lik artış görülmüştür.13
Genel olarak bakıldığında, çalışma sürelerindeki indirim potansiyel olarak verimlilik
artışına katkı yapmaktadır. İş organizasyonu ve üretim tekniği gibi faktörlerle bağlantılı
olarak
13
gerçekleştirilen
çalışma
saati
düzenlemeleri
ise
verimliliği
doğrudan
“Working Time And Productivity”, International Labour Office, Haziran 2004
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
24
SGB - Araştırma Raporu
artırmaktadır. Aşağıdaki üç ana husus işgücü üretkenliğine potansiyel katkı
yapmaktadır:
 En azından kırk sekiz saati aşan uzun çalışma sürelerine yönelik düzenleme
yapılmalıdır.
 Günlük, haftalık ve yıllık çalışma-dinlenme sürelerinin çalışan dostu olacak
şekilde düzenlenmesi, anti-sosyal çalışma sürelerinin ve boşa geçen vaktin
minimize edilmesi açısından önemli olmaktadır.
 Çalışan ihtiyaç ve tercihlerinin iş organizasyonuna yansıtılması da motivasyonu
arttıracak bir husus olmaktadır.
Bahsi geçen düzenlemelerin çalışanlara daha yüksek ücret verilmesine benzer
etkiler yaptığı görülmektedir.
C. Bölgesel Asgari Ücrete Geçilmesi
Ülkelerin ekonomik, sosyal, kültürel gelişim düzeyleri ülke içindeki iller ve
bölgeler arasında homojen bir dağılım göstermemektedir. Dolayısıyla aynı ülkenin
farklı il ve bölgelerinde farklı insani gelişme düzeylerinin olduğunu söylemek yanıltıcı
olmayacaktır. Ülke içindeki bölgeler arasında yaşam standardı, geçim ve işgücü
piyasasındaki farklılıklar ise değişik ücretlendirmelere olanak tanımaktadır.
Türkiye’nin doğu ve batı bölgeleri arasında gelir düzeyleri açısından büyük
farklılıklar bulunmaktadır. Kişi başına GSYH düzeyi genel olarak bakıldığında batı
bölgelerinde Türkiye ortalamasının epey üzerine çıkarken, doğu bölgelerinde Türkiye
ortalamasının altında kalmaktadır.
Hayata geçirilecek yeni bir reformla ulusal çapta tek bir asgari ücret yerine
bölgelerdeki ortalama ücrete yakın asgari ücretler uygulanabilir.
Bu kapsamda,
yaşam standardı ve üretkenlik düzeyinin düşük olduğu bölgelerde, bölgesel asgari
ücret uygulamasına geçilmesine izin verilmesi faydalı olabilir.
D. Sosyal Güvenlik Katkılarının Düşürülmeye Devam Edilmesi
Diğer ülkelere göre daha düşük olan emeklilik yaşı yüksek sosyal güvenlik
primlerini zorunlu kılmaktadır. Son indirime rağmen zorunlu sosyal güvenlik katkı payları
hala yüksektir. Söz konusu oranlar istihdam maliyetini arttırmakla birlikte brüt ve net
gelirler arasındaki uçurumu arttırmakta, kayıt dışı ekonomi için ortam yaratmaktadır.
Orta vadeli programla uyumlu olarak işveren sosyal güvenlik katkılarının düşürülmeye
devam edilmesi gerekmektedir.
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
25
SGB - Araştırma Raporu
E. Beşeri Sermayenin Oluşturulması ve Geliştirilmesi
Beşeri sermayenin artırılması ve oluşturulması için iki ayaklı reform ve politikalar
gerekmektedir.
Öncelikle
gelecek
nesil
işgücünü
daha
yüksek
yeteneklerle
donatmak için eğitim standartları geliştirilmelidir. Aynı zamanda da mevcut durumda
düşük yetenekli işgücü havuzunun yetenek ve istihdam edilebilirlikleri artırılmalıdır. Bu
amaçlar için eğitime erişim ve eğitim kalitesinin arttırılması önem arz etmektedir. Bu
kapsamda yapılan ilköğretime, mesleki ve teknik okullara yönelik reformlar iyi bir
başlangıç oluşturmaktadır. Ayrıca okulöncesi eğitimin beşeri sermaye formasyonuna
sağladığı katkı örnek verilebilir. Eğitim sistemi, meslek liseleri ve işgücü piyasası
arasındaki bağlantıyı artırmak için gerçekleştirilen girişimler de artırılmalıdır. Bir sonraki
adımda ise işverenlerle yakın işbirliğini içeren yetenek artırıcı programlar yer almalıdır.
Yakın zamanda bu alanlara ilişkin yapılan girişimler ümit vericidir.
VIII.
SONUÇ
Türkiye işgücü piyasasının, diğer işgücü piyasalarından ayrışan bazı önemli
yapısal özellikleri olduğu görülmektedir. Nüfus artış hızına bağlı büyüyen genç nüfus,
kadın işgücüne katılımın düşük olması nedeniyle genel işgücüne katılım oranlarının
düşük seyretmesi, lise altı eğitimlilerin toplam işgücünün yarısından fazlasını
oluşturması, istihdamın sektörel dağılımında tarım sektörünün payının yüksek olması ve
kayıtdışılığın
yaygın olması ve birçok ülkede istihdam oranı yüzde 50’lerin
üstündeyken, Türkiye’de hala söz konusu oranının yüzde 40’lar düzeyinde seyretmesi
temel yapısal özellikler olarak ortaya konabilir. Bu yapısal özelliklerin ancak orta ve
uzun vadeli tutarlı politikalarla çözülebileceği açıktır.
İşgücü piyasasına yönelik önlemlerde işgücü piyasası düzenlemelerinin
yeniden ele alınması, haftalık ortalama çalışma sürelerinin kısaltılması, bölgesel asgari
ücrete geçilmesi, sosyal güvenlik katkılarının düşürülmeye devam edilmesi ve beşeri
sermayenin oluşturulması ve geliştirilmesi temel politika hedefleri olarak öne
çıkmaktadır.
Sonuç olarak, Türkiye ekonomisinin temel hedefi, politika belgelerinde ortaya
konulduğu gibi, makroekonomik istikrarın devamını sağlayarak uzun dönemde
sürdürülebilir bir büyüme performansını yakalamaktır. Bu hedefe ulaşılabilmesi için
Türkiye’de işsizlik oranını azaltmak ve işgücü piyasasındaki yapısal sorunları gidermek,
önümüzdeki dönemde daha yüksek istihdam düzeyi ve üretkenlik artışı sağlamak
öncelikli olarak ele alınmalıdır. İşsizlik ile mücadele ve nitelikli işgücü oluşturmak
Türkiye’nin 2023 yolunda temel önceliklerinin başında gelmelidir. Dinamik ve genç bir
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
26
SGB - Araştırma Raporu
nüfusa
sahip
Türkiye,
işgücü
piyasasına
yönelik
gerekli
reformları
zaman
kaybetmeden yaparak sürdürülebilir büyüme ve kalkınmanın önünü açmalıdır.
IX.

KAYNAKLAR
DİNÇCAĞ, A. ve DÜNDAR, H. S., “2008 Krizinin Kadın ve Erkek İşgücüne Etkileri”,
TEPAV

“Economic Surveys: Turkey”,OECD, 2010

“İstikrar Ortamının ve Küresel Ekonomiye Entegrasyonun Türkiye’ye Getirdikleri:
Yapısal Dönüşüm Süreci ve Riskler”, TEPAV

Öz, S., “ İstihdamsız Büyüme Mi?”, Ekonomik Araştırmalar Forumu, Temmuz 2010

“Regulatory
Reforms
to Unlock
Long–Term
Growth in
Turkey”, OECD
Working Paper

“Society At a Glance, Key Findings: Turkey”, OECD

Şenol, “İşsizliğin Psiko-Sosyal Sonuçları ve Türkiye Üzerine Muhtemel Etkileri”

Tensel, A. ve Taşçı, H. M., “Hazard Analysis Of Unemployment Duration By
Gender In Adeveloping Country: The Case Of Turkey”, TEK, Nisan 2010

“Turkey Labor Market Study”, World Bank, Nisan 2006

“Türkiye’de Kadınların İşgücüne Katılımı: Eğilimler, Belirleyici Faktörler ve Politika
Çerçevesi”, DPT_World Bank, Kasım 2009

“Working Time And Productivity”, International Labour Office, Haziran 2004

“World Competitiveness Yearbook”, World Competitiveness Center, 2011

“Yatırım Ortamının Değerlendirilmesi, Krizden Özel Sektör Öncülüğünde
Büyümeye”, YOİKK Dünya Bankası, Mayıs 2010

“2008 Krizinin Kadın Erkek İşgücüne Etkileri”, TEPAV
Ekonomik ve Sektörel Analiz Dairesi
27

Benzer belgeler