Gen temelli rejimle kilo yönetimi Yazarlar Özet
Transkript
Gen temelli rejimle kilo yönetimi Yazarlar Özet
Gen temelli rejimle kilo yönetimi Yazarlar Herbert Kellner1, Sven-David Müller2 Özet Fazla kilo veya obezite sorunu ve sonuçları Artan vücut ağırlığı, 21. yüzyılın temel halk ve klinik sorunu gibi görünmektedir. Uluslararası Obezite Çalışma Kolu raporlarına göre, dünyada yaklaşık 1,1 milyar kilolu ve 350 milyon obez birey bulunmaktadır1. Gelecek on yıl içerisinde bu oranların artacağı tahmin edilmektedir. ABD'deki yetişkin nüfusunun üçte ikisi halen ya fazla kilolu ya da obez durumdadır2. En son WHO tahminlerine göre Avrupa'da nüfusun %30 - 70'i fazla kilolu, %10 - 30'u obezdir 3; en yüksek oranların Türkiye4,5 ve Ukrayna'da, 6 en düşük oranın ise İtalya'da olduğu bildirilmektedir (burada nüfusun %31,8'i fazla kilolu olup, yalnızca %8,9'u obezdir)7. Endişe verici başka bir nokta ise, fazla kilo ve obezite salgınının gençleri de etki altına almasıdır: Avrupa Birliği'ndeki her yedi çocuktan biri fazla kilolu veya obez olup, Avusturya'da gerçekleştirilen bir araştırma, obezitenin genç erkekler arasında 1986 ve 2005 yılları arasında iki katına çıktığını göstermiştir8,9. Bu oranlar Vücut Kütle Endeksine (VKE) göre tanımlanmış olup, VKE, bireyin vücut kütlesinin, santim cinsinden boyunun karesine bölünmesiyle elde edilen ve kg/m olarak belirtilen evrensel değerlerdir2. VKE ˃25 oranına sahip bireyler fazla kilolu, VKE ˃30 oranına sahip olanlar ise obezdir. Avrupalı sanayi devletlerinde bu olgu, İkinci Dünya Savaşı sonrasında yalnızca küçük bir azınlığı etki altına almıştı10, 11. Durum, özellikle de son yirmi yıl içinde büyük ölçüde değişmiştir. Bu değişimin nedeni, genellikle artık yüksek kalori, sakaroz/şeker ve yağlı besinlerin tüketimini içeren yeni beslenme alışkanlıkları ve durağan yaşam tarzıdır12. Fazla kilo ve obezitedeki artış, tip 2 şeker hastalığı, yüksek tansiyon, dis/hiperlipoproteinemi, hiperürisemi veya gut, eklem bozulması, ve kalp-damar hastalığı, yanı sıra “metabolik sendrom” adı verilen durumun görülmesinde kaygı verici bir artışı beraberinde getirmiştir 13, 14. Metabolik sendrom, Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından tanımlanmış olup, patolojik glikoz toleransı veya tip 2 şeker hastalığını ve tipik olarak karın bölgesinde fazla kilo (trigliseridlerde artışın görüldüğü değişken kan yağ oranı), yüksek tansiyon ve (böbrek hastalığının erken bir belirtisi olarak idrarda az oranda protein anlamına gelen) mikroalbüminüri rahatsızlıklarını kapsamaktadır15. Rejim, tek başına bir çözüm teşkil etmez Teorik olarak kilo almak ve vermek basittir: Enerji dengesinin, yani kalori alma ve kalori yakma oranlarının sonucu olarak düşünülebilir. Bununla birlikte, fazla kilolu ve obez birçok kişi kilo kaybetmek için gereken motivasyona fazlasıyla sahip olsa da bunu gerçekleştirmekte zorlanırlar; ancak başarıya ulaşsalar bile, verdikleri kiloları korumakta zorluk çekerler. Kalori alımını sınırlama çabasındaki kişilerin yalnızca yaklaşık yarısı kilo vermeyi başarır; diğerleri ise ya çok az kilo verir ya da kilo bile alırlar. Bundan da öte, birçoklarının verdikleri kiloları beş yıl içerisinde geri aldıkları, sonuçta sürekli rejim yaptıkları bilinmektedir: Kilo verir, sonra verdikleri kiloları tekrar alırlar; bu, “yo-yo etkisi” veya “yo-yo rejimi” olarak adlandırılır16, 17. Kilo yönetiminde çok farklı faktörler rol oynamaktadır. Fazla kilo ve obezitenin temelinde yatan metabolik ve psikolojik faktörleri hedef alan bütüncül yaklaşımlar geliştirilmiştir; fakat bunların hepsi de kişileri herkese uygun olmayan düşük kalori rejimleri yapmaya zorlamaktadır. Pek çok bütüncül rejim türü bulunmasına rağmen, bunların çoğunluğu düşük yağ, kolesterol ve rafine şeker oranlarına sahip, kimyasal ve koruyucular içermeyen doğal besinler yenmesine odaklanır, sonuçta söz konusu olan yine az kalori tüketilmesidir. Dolayısıyla, genetik özelliklere dayanan, beslenme ve egzersiz konusunda belirli hedeflere ulaşmayı amaçlayan beslenme ve hayat tarzı değişikliklerini öngören kişiselleştirilmiş tavsiyeler hazırlanabilir. Genleri temel alan bir rejimin bütüncül yaklaşımı, tek bir bireye ve bu bireyin ihtiyaçlarına, diğer pek çok rejim programının işe yaramadığı durumlarda uyabilir ve birey kilo vermede daha başarılı olabilir. Vücut ağırlığı yönetiminde genlerin rolü Günümüzün yaşam tarzı ile obeziteyi teşvik eden ortamına maruz kalan herkesin fazla kilolu veya obez olmaması, bireylerin kilo alma ve verme yatkınlıklarının belirlenmesinde genetiğin önemli rol oynadığı varsayımına yol açmıştır. Bu varsayımın özdeş tek yumurta ikizleri üzerinde gerçekleştirilen çalışmalarla test edilmesi, vücut ağırlığı düzenlenmesinde genetik farklılıkların önemi doğrulamıştır: Değişik genetik yapıya sahip çiftler, aynı genetik yapıya sahip çiftlere göre büyük farklılıklar göstermişlerdir18. Seçilmemiş nüfuslarda rejim sonuçları, araştırma gözetimi altında bile oldukça fazla değişkenlik göstermektedir19. Klinik bir çalışmada, gözetim altında uygulanan 6 aylık bir rejim sonucunda, çalışma konusu nüfusun ancak %50-55'lik bir bölümü kilo vermeyi başarmıştır19. Bu, bazı rejimlerde, diğerlerine oranla daha fazla kilo vermenin söz konusu olup olmadığı sorusunu gündeme getirmiştir. Dört farklı rejimin etkisini karşılaştıran bir klinik çalışma, kilo kaybı oranının genetik olarak belirlenmekte olabileceğini gösteren daha geniş bir kilo kaybı aralığını göstermiştir20. Stanford A to Z çalışması, hastalar jenotip modelleri dikkate alınmaksızın analiz edildiğinde diğer raporlara benzer farklı sonuçlar ortaya koymuştur: 4 farklı rejim sonucunda, hastaların yalnızca %14'ü en az 10 kg verirken, %50-60'ı çok az kilo vermiş (2,7 kg'dan az), hatta kilo almıştır21. Bu veriler, genetiğin beslenme ve vücut ağırlığı arasındaki etkileşimde önemli rol oynadığını göstermiştir. Bu karmaşık olguyu daha iyi anlamak için, insan genomunun (insan türünün genetik bilgisi) binlerce geni içerdiğini bilmek önemlidir. Her bireyde aynı genin, biri anneden biri babadan gelen iki kopyası bulunur. Bireyler arasındaki gen dizileri, tekli kök değişimi bakımından Tekli Nükleotid Polimorfizm (SNP) olarak adlandırılan farklılıklar gösterir. Bu SNP'lerden, aralarında vücudun hayat tarzı ve beslenmeye olan tepkilerini önemli derecede etkileyebilecek olan genetik değişkenlerin de bulunduğu, genoma dağılmış ve pek çoğu son yirmi yıl içerisinde saptanmış ve karakterize edilmiş olan milyonlarcası bulunmaktadır22. İnsan genomu, binlerce (veya fazla) gene, yani bir veya daha fazla protein (veya diğer bileşimleri) üretmek üzere bilgileri kodlayan, her biri nitrojenli bir temele sahip olan nükleotidler sırasından oluşan fonksiyonel DNA segmentlerine sahiptir. Her bireyde aynı genin, biri anneden biri babadan gelen iki kopyası bulunur. Bireyler arasındaki gen dizileri, tekli kök değişimi bakımından Tekli Nükleotid Polimorfizm (SNP) olarak adlandırılan farklılıklar gösterir. Bu SNPlerden, aralarında vücudun hayat tarzı ve beslenmeye olan tepkilerini önemli derecede etkileyebilecek olan genetik değişkenlerin de bulunduğu, genoma dağılmış ve pek çoğu son yirmi yıl içerisinde saptanmış ve karakterize edilmiş olan milyonlarcası bulunmaktadır22. Son zamanlarda, 3 klinik çalışma aracılığıyla, önemli ölçüde daha yüksek kilo kaybının genetik olarak uygun bir rejimle sağlanabileceği ortaya konmuştur21. Stanford A to Z çalışması, rejim etkileşimleri için olan kanıtları temel alan jenotip modellerinde birleştirilmiş üç adet SNP kullanmıştır. Bu sürekli çalışma, dört farklı kilo kaybı rejimine rastgele atanan fazla kilolu veya obez (VKE'si 27 ve 40 arasında olan), şeker hastası olmayan, menopoz öncesi 311 kadın üzerinde yapılmıştır. Birincil sonuç, 12 aydan sonra kilo kaybıydı21. Önceden tanımlanmış genetik modeller, geriye dönük olarak analiz edilmiştir. Sonuçlar, rejim ile olan etkileşimde, farklı rejimlerdeki kilo verme başarısını etkileyebildiği görülen açık bir jenotip modelini ortaya koymuştur. Başlıca 4 obezlik geninin 5 çeşidi Vücut ağırlığı, vücut kütle endeksi veya vücut yağ kütlesi ile ilişkili bütün genetik değişkenlere ait kanıtlar, Obezite Gen Haritası kullanmak yoluyla8, yeni bir gen temelli kilo kontrol programının oluşturulmasında kullanılabilecek bazı genleri saptamanın mümkün olup olmayacağını görmek üzere değerlendirilmiştir. Dört gendeki toplam beş değişken vücut ağırlığını etkileyen çeşitli metabolik yollara tesir ettiğini ve artan bir fazla kilo riski ile bağlantılı olduğunu göstermekle, gereken kriterlerin hepsine uymaktaydı. 1) Yağ asiti bağlayıcı protein 2 (FABP2), yağın ince bağırsaktaki emilimi ve belirli polimorfizmler, yani genlerinin değişkenleri ile ilgili olup, sindirilen besinlerden daha fazla yağ emilimi ile bağlantılı olmaları mümkündür. Bu, Ala54Thr değişkeninin, daha fazla VKE, vücut yağı, karın bölgesi yağı, obezite ve yüksek leptin düzeyleri ile ilişkili olduğu düşünülen mekanizmadır23,24. 2) Peroksisom proliferatör aktive reseptör-gamma (PPARG veya γ) ise, genetik kodun, yağ hücrelerinin farklılaşması ve yağ hücrelerine özel genlerin salgılanmasında önemli role sahip bir transkripsiyon faktörüdür. Protein, yağ hücrelerinin bir birleşimidir. Değişken Ala12 sonuçları, transkripsiyonel PPARG-γ aktivitesindeki azalmanın sonucudur. Klinik çalışmalar, 12Pro/Pro jenotipini Ala12 tipi ile karşılaştırmıştır. İlk grup, rejimdeki yağ oranından daha fazla etkilenmiş olup, Ala12 bireylerin aksine daha yüksek VKE ve yağ alımı oranı arasında doğrudan bir bağlantıya sahiptir. Karbonhidrat içeren bir rejim ile daha fazla kilo alma riskine de sahiptiler. Bu bulgular, PPARgamma2 Pro12Ala değişkeninin, genel nüfusta VKE'de gözlemlenen çeşitlilik ve yağ depolanmasına neden olan ensülin duyarlılığına katkıda bulunduğunu göstermektedir25 26. 3) Beta-2 adrenerjik reseptörünün (ADRB2) gendeki ürünü olan ADRB2 proteini de yağ hücrelerinin bir birleşimidir. Stres altındayken büyük miktarlarda üretilen adrenalin gibi değişen katekolaminler düzeyine duyarlı olan hormon temelli mobilizasyonu üzerinde etkiye sahiptir. Gen değişkenleri, proteinde aminoasit değişikliklerine neden olur. İki farklı değişken olan Arg16Gly ve Gln27Glu türgeni, bilimsel ilgi konusudur, çünkü en çok Kafkas ırkında görülen ve ADRB2 yörüngesinin tüm varyasyonlarının, fazla kilo ve obezite ile en çok ilişkilendirilen değişkenlerdendir. 21± 2y yaşta ve normal ortalama VKE değerine sahip özdeş ikizler üzerinde gerçekleştirilen çalışmalar (19,7±2,0 kg/m2) Gln27Glu türgeni ve özellikle karın bölgesinde olmak üzere, daha yüksek bir vücut ağırlığı artışı arasındaki bağlantıyı ortaya koymaktadır. Çalışma konusu olan topluluk, uzun dönemli yüksek karbonhidrat temelli aşırı beslenmeye maruz kaldığında, aşırı kilo almış ve aynı zamanda ensülin direncinde daha yüksek artış yaşamıştır27. 4) Beta-3 adrenerjik reseptörü (ADRB3), kilo vermede -ve ulaşılan kiloyu korumada- önemli bir role sahip olan, yağın enerji için yakılması anlamına gelen lipoliz ile bağlantılıdır. Bu aktivite, kandaki glikoz düzeylerinin düzenlenmesi ile oldukça yakından ilgilidir. Beta-3 adrenerjik reseptör (ADRB3) proteini, viseral yağ dokusunda salgılanır (ana yağ deposu). Bu gende sık görülen, 64. pozisyondaki arjinin tarafından triptofanın amino asit değişimi ile karakterize edilen bir değişken (Arg64Trp) saptanmış olup, yağ dokusundaki lipid birikimden sorumlu olan düşük lipolitik aktivite ile bağlantılı olabilir. Arg64 taşıyıcıları, yalnızca durağan bir yaşam tarzına sahip olmaları durumunda daha fazla kilo oluşum veya obezite riski taşırlar28. VKE ile ilgili pek çok çalışma, değişik topluluklar üzerinde VKE ve Trp64Arg değişkeni arasında istatiksel olarak önemli bir ilişkiyi ortaya çıkarmıştır29, 30. Örneğin, referans gösterilmiş olan Meta-Analiz, 9.000'den fazla bireyden elde edilen veriler kullanarak, Trp Arg polimorfizminin VKE ile olan önemli ilişkisini göstermiştir30. Jenotipe göre özel olarak hazırlanmış kilo kaybı programı Bu beş gen çeşitliliği ve insan genlerinde görülmeleri sıklığının metabolik sonuçları göz önüne alınarak aşağıdaki noktalar temelinde kişiye özel kilo kaybı tavsiyeleri hazırlanabilir: • Yağ kısıtlamalı veya düşük yağ oranı içeren bir rejime olumlu cevap verme • Karbonhidrat kısıtlamalı veya düşük karbonhidrat oranı içeren bir rejime olumlu cevap verme • Kalori kısıtlamalı bir rejimle dengeli yağ ve karbonhidrat alımına olumlu cevap verme. • Egzersize olumlu cevap verme. Egzersize olumlu cevap veren bireylere, haftada üç veya dört defa olmak üzere ortalama tempoda fiziksel egzersiz önerilebilir. Bu, “Görevin Metabolik Eşdeğeri (MET)” 3,0 ve 5,9 arasında olan herhangi bir aktivitedir. Genel olarak en az 7,5 oranında bir haftalık MET değerine erişilmelidir. Bu, örneğin haftada 3 saat boyunca yavaş tempoda yürümek demektir. Yapılan spor, fazla kilolu veya obez bireyler için, özellikle başlangıç aşamasında olmak üzere yürüme, yüzme veya orta tempolu bisiklet kullanma gibi uygun türde olmalıdır. Daha az olumlu cevap veren bireyler, egzersiz sırasında enerji üretimiyle vücut kütlesini, yağ kütlesini azaltmakta zorlanır, kilo kaybetmek için daha yoğun egzersize ihtiyaç duyarlar. Bu bireylere, 6 veya daha fazla MET değerine sahip yüksek yoğunlukla fiziksel egzersiz önerilebilir. Bu yoğun aktivite her hafta en az 3 defa olmak üzere gerçekleştirilmelidir. Genel olarak haftada en az 13 MET değerine erişilmelidir. Bu, örneğin, her gün iki defa 30 dakika koşma (saatte 8,5 km) ve bir saat boyunca yavaş bisiklet kullanma (saatte 15 km) demektir. Sonuçlar Fazla kilo ve obezite, küresel bir ''salgın'' ve Avrupa genelinde giderek artan bir sağlık problemi haline gelmiştir. Genetik testleri, beslenme ve egzersiz tavsiyeleri ile birleştiren, kişiye özel olarak hazırlanmış bir kilo yönetimi programının kilo kaybında ve ulaşılan kilonun korunmasında etkili olacağı konusunda güçlü kanıtlar bulunmaktadır. Kilo alımını önemli ölçüde etkileyen 4 gen üzerinde beş Tek Nükleotid Polimorfizmi (SNP) saptanmıştır. Bu 5 SNP'nin metabolik sonuçları önemli farklılıklar göstermektedir. Araştırmacılar bu farklılıklar temelinde, belirli bir rejim ve/veya egzersiz tipine farklı cevaplar veren üç temel grup saptamışlardır: (1) yağ kısıtlamalı veya düşük yağ oranı içeren bir rejime daha olumlu cevap verenler, (2) özellikle karbonhidrat kısıtlamalı veya düşük karbonhidrat oranı içeren bir rejime olumlu cevap verenler ve (3) kısıtlı yağ ve karbonhidrat dengesiyle kalori kısıtlamalı bir rejime olumlu cevap verenler. Aynı zamanda egzersize özellikle olumlu cevap veren genetik değişkenler de saptamışlardır. Bireysel olarak hazırlanmış olan kilo azaltma kavramının yeni çalışmalarla kanıtlanması gerekmektedir. Yazarlar Yazışmadan Sorumlu Yazar 1 Prof. Dr. med. Herbert Kellner, dahiliye, romatoloji ve gastroenteroloji uzmanı, dahiliye odaklı tıbbi uygulamalar, Romanstr. 9, D-80639 Münih 2 Dr. Sven-David Müller, uygulamalı beslenme bilimi dalında Fen Bilimleri Master Derecesi (MSc). Uzman klinik diyetisyen, diyabet eğitmeni (Alman Diyabet Birliği), Beslenme İletişimi, Diyetisyen Tavsiyesi ve Sağlık Gazeteciliği Merkezi, Ostheimer Straße 27d, D-61130 Nidderau References 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. th Weblink: http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs311/en/, Accessed at 06-2013, 3 , 03:00 pm. Svetkey, L.P., et. al. Comparison of strategies for sustaining weight loss: The weight loss maintenance randomized controlled trial. JAMA (2008) 299: 1149-1148. Weblink: http://www.euro.who.int/en/what-we-do/health-topics/noncommunicable-diseases/obesity/factsth th and-figures. Accessed at 05-2013, 13 , 06-2013, 2 ; 10:00 am. Iseri A, Arslan N. Obesity in adults in Turkey: age and regional effects. Eur J Public Health 2009; 19: 91-94 Gültekin T, Ozer BK, Akin G. Prevalence of overweight and obesity in turkish adults. Anthropol Anz 2009; 67 (2): 205-212 http://www.who.int/nmh/countries/ukr_en.pdf Gallus S, Odone A, Lugo A. Overweight and obesity prevalence and determinants in Italy: an update to 2010. Eur J Nutr 2013; 52 (2): 677-685 th OECD: Obesity update 2012. http://www.oecd.org/health/49716427.pdf. Accessed at 06-2013, 3 , 02:00 pm. Schober E, Rami B, Kirchengast S et al. Recent trend in overweight and obesity in male adolescents in Austria: a population-based study. Eur J Ped 2007; 166 (7): 709-714 Angell-Andersen E Tretli S Bjerknes R et al. The association between nutritional conditions during World War II and childhood anthropometric variables in the Nordic countries. Annals of human biology. 2004; 31(3): 342-355. Lumey LH van Poppel FWA The Dutch Famine of 1944–45: Mortality and Morbidity in Past and Present Generations. Oxford Journals. 1994; 7 (2): 229-246. Drewnowski A Popkin BM The nutrition transition: new trends in the global diet. Nutr Rev. 1997; 55(2):31-43 Badran M Laher I Type II Diabetes Mellitus in Arabic-Speaking Countries. International Journal of Endocrinology. 2012; doi:10.1155/2012/902873. Green A Hirsch NC Pramming SK The changing world demography of type 2 diabetes. Diabetes/Metabolism Research and Reviews. 2003; 19(1): 3-7. The International Diabetes Federation: The IDF consensus worldwide definition of the metabolic syndrome. th https://www.idf.org/webdata/docs/MetS_def_update2006.pdf. Accessed at 03-2013, 18 , 03:00 pm. Albala C, Santos JL, Cifuentes M, Villarroel AC, Lera L, Liberman C, Angel B, and Perez‐Bravo F. Intestinal FABP2 A54T polymorphism: association with insulin resistance and obesity in women. Obes Res 12: 340‐345, 2004. Pratley RE, Baier L, Pan DA, Salbe AD, Storlien L, Ravussin E, and Bogardus C. Effects of an Ala54Thr polymorphism in the intestinal fatty acid‐binding protein on responses to dietary fat in humans. J Lipid Res 41: 2002‐2008, 2000. Bouchard et al. The response to long-term overfeeding in identical twins. N Engl J Med 1990; 322:1477-1482, Hainer et al. Intrapair resemblance in very low calorie diet-induced weight loss in female obese identical twins. International Journal of Obesity and Related Metabolic Disorders : Journal of the International Association for the Study of Obesity 2000, 24(8):1051-1057, Hainer et al. A twin study of weight loss and metabolic efficiency. International Journal of Obesity and Related Metabolic Disorders : Journal of the International Association for the Study of Obesity 2001, 25(4):533-537 LeCheminant et al. Comparison of a low carbohydrate and low fat diet for weight maintenance in overweight or obese adults enrolled in a clinical weight management program. Nutrition Journal 2007, 6:36 Sacks FM, Bray GA, Carey VJ et al. Comparison of weight-loss diets with different compositions of fat, protein, and carbohydrates. N Engl J Med 2009; 360 (9): 859-873 Gardner, JAMA 2007; 297: 969-977 Rankinen T, Zuberi A, Chagnon YC, Weisnagel SJ, Argyropoulos G, Walts B, Pérusse L, Bouchard C. The human obesity gene map: the 2005 update. Obesity. 2006; 14: 529-644. Levy E, Menard D, Delvin E, Stan S, Mitchell G, Lambert M, Ziv E, Feoli-Fonseca JC, and Seidman E. The polymorphism at codon 54 of the FABP2 gene increases fat absorption in human intestinal explants. J Biol Chem. 2001; 276: 39679-39684 de Luis DA, Aller R, Izaola O, Gonzalez Sagrado M, and Conde R. Influence of ALA54THR Polymorphism of Fatty Acid Binding Protein 2 on Lifestyle Modification Response in Obese Subjects. Ann Nutr Metab. 2006; 50: 354-360. Robitaille J, Despres JP, Perusse L, and Vohl MC. The PPAR-gamma P12A polymorphism modulates the relationship between dietary fat intake and components of the metabolic syndrome: results from the Quebec Family Study. Clin Genet. 2003; 63: 109-116. 26. Deeb SS, Fajas L, Nemoto M, Pihlajamaki J, Mykkanen L, Kuusisto J, Laakso M, Fujimoto W, and Auwerx J. A Pro12Ala substitution in PPARgamma2 associated with decreased receptor activity, lower body mass index and improved insulin sensitivity. Nat Genet. 1998; 20: 284-287. 27. Ukkola O, Tremblay A, and Bouchard C. Beta-2 adrenergic receptor variants are associated with subcutaneous fat accumulation in response to long-term overfeeding. Int J Obes Relat Metab Disord. 2001; 25: 1604-1608. 28. Marti A, Corbalan MS, Martinez-Gonzalez MA, and Martinez JA. TRP64ARG polymorphism of the beta 3adrenergic receptor gene and obesity risk: effect modification by a sedentary lifestyle. Diabetes Obes Metab. 2002; 4: 428-430. 29. Hoffstedt J, Poirier O, Thorne A, Lonnqvist F, Herrmann SM, Cambien F, and Arner P. Polymorphism of the human beta3-adrenoceptor gene forms a well-conserved haplotype that is associated with moderate obesity and altered receptor function. Diabetes. 1999; 48: 203-205. 30. Fujisawa T, Ikegami H, Kawaguchi Y, and Ogihara T. Meta-analysis of the association of Trp64Arg polymorphism of beta 3-adrenergic receptor gene with body mass index. J Clin Endocrinol Metab. 1998; 83: 2441-2444Franz MJ, Van Wormer JJ, Crain AL et al. Weight-loss outcomes: a systematic review and metaanalysis of weight-loss clinical trials with a minimum 1-year follow-up. J Am Diet Assoc 2007; 107(10): 17551767