kimyasal türler ve etkileşimler - Mustafa Atalay

Transkript

kimyasal türler ve etkileşimler - Mustafa Atalay
KİMYASAL TÜRLER VE ETKİLEŞİMLER
Doğada bulunan maddelerin birtakım ortak özellikleri vardır. Maddelerin kütleleri, hacimleri, tanecikli yapıları ve
eylemsizlikleri onların ortak özellikleridir.
I.
Kimyasal Türler
Doğada bulunan bütün maddeler tanecikli yapıdadır. Maddenin özelliğini gösteren en
küçük yapıtaşları olan taneciklere kimyasal tür denir. Maddeyi oluşturan tanecikler
farklı türlerde olabilmektedir. Kimyasal türleri atom, molekül, iyon ve radikal olarak
gruplayabiliriz.
a.
Bir elementin tüm özelliklerini taşıyan en küçük yapıtaşına atom denir.
ATOM:
Elementlerin bir kısmı doğada atomlar halinde bulunurken, bir kısmı da element
molekülleri ya da bileşikler halinde bulunurlar. Soygazlar doğada atomik yapıda
bulunurken, oksijen elementi O2 molekülleri halinde, Na elementi ise bileşikler halinde
bulunur. Örneğin, NaCl bileşiği kimyasal yöntemlerle ayrıştırıldığında Na metalini
atomik yapılı olarak elde edilir.
Soygazlar kararlı yapıdaki elementlerdir. Son enerji seviyelerindeki orbitalleri tam dolu
olduğundan bileşik yapma istekleri yoktur. Bu nedenle doğada tek atomlu gaz halinde
bulunurlar.
Tablo. Periyodik cetvelde yer alan bazı elementlerin elektron nokta
yapıları(Lewis gösterimleri)
b.
İYON: Elektron sayısı ve proton sayısı arasında fark bulunan atomlara iyon denir. Pozitif yüklü iyonlara katyon,
negatif yüklü iyonlara anyon denir. Pozitif yüklü iyonlarda proton sayısı elektron sayısından fazla, negatif yüklü
+
-
iyonlarda ise elektron sayısı proton sayısından fazladır. İyonlar tek atomlu olabildiği (Na , Cl ) gibi, çok atomlu(kök)
halinde de olabilirler. Doğadaki çeşitli maddeler iyonların bir araya gelmesiyle (sodyum klorür
iyonlar (
+
-
bileşiği Na ve Cl iyonlarından oluşur) oluşurlar.
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 1
c.
MOLEKÜL:
Element atomlarından bir kısmı kararsız elektron yapılarını kararlı hale getirebilmek için kendi atomları
arasında ya da başka element atomları ile elektron ortaklaşması kurarak kovalent bağ oluştururlar. En az iki atomun
kovalent bağ yaparak oluşturdukları nötr atom gruplarına molekül denir. Biraraya gelen atomlar aynı elemente ait ise
element molekülü, farklı elementlere ait ise bileşik molekülü oluşur. Aşağıda görüldüğü gibi H2, O2, N2, Cl2, P4, S8
gibi moleküller aynı atomlardan oluştuğu için element molekülleri, H2O, CO2, N2O, C6H12O6 gibi moleküller farklı
atomlardan oluştuğu için bileşik molekülleri olarak sınıflandırılırlar.
Aşağıda CH4, CHCl3, CH3NH2 moleküllerinin sembolik gösterimi verilmiştir.
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 2
d.
RADİKAL:
Ortaklanmamış elektron bulunduran atom, iyon, ya da moleküllere serbest radikal denir. Radikal halde
bulunan maddeler kararlı hale geçmedikleri için kimyasal tepkimeye girme istekleri çok fazladır. Radikaller atomik
radikaller(H∙), iyonik radikaller ve moleküler radikaller(∙NO, ∙NO2) olarak üç gruba ayrılabilirler. Yanda bir
moleküler radikal olan metil radikali görülmektedir. Yapılarında bulunan ortaklanmamış elektronlarından
dolayı radikallerin tepkimeye girme istekleri çok fazladır. Radikaller ya da serbest radikaller genellikle
tepkimelerin ara basamaklarında oluşan kararsız yapılardır. Aktif oldukları için tepkimeyi hızlandırıcı
etkileri vardır.
II.
Kimyasal Türler Arasında Etkileşim
Kimyasal tür olarak adlandırdığımız maddeler bir araya gelerek yeni kimyasal türler oluşturabilir.
Bir atom ve iyon türleri arasında gerçekleşen tepkime sonucunda yeni iyon ve molekül türleri oluşabilir.
3 Cu(k) + 8
+8
→
3
+6
+2N
+ 4 H2
İyonlar bir araya gelerek yeni maddeler oluşturabilir veya iyonik maddeler çözelti oluşturduklarında iyonlarına ayrışabilirler.
Şekil. İyonik bileşik(NaCl) oluşumu
Farklı moleküller kimyasal tepkimeler sonucunda yeni moleküller oluşturabilir. Radikallerin etkileşmeleri sonucunda yeni
türler oluşabilir.
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 3
Kimyasal Türler arasında Bağ oluşumu
Kimyasal türler birbirleriyle etkileştiklerinde en dış enerji katmanlarındaki elektronlar arasında bir etkileşim gerçekleşir. Bir
atomun elektron bulutu ile diğer atomun çekirdeği arasında çekme kuvveti oluşurken, iki atomun çekirdekleri arasında ya
da iki atomun elektron bulutları arasında itme kuvveti oluşur. İtme ve çekme kuvvetleri aynı anda gerçekleşir. Çekme
kuvveti itme kuvvetinden fazla ise kimyasal türler arasında bağ oluşumu gerçekleşir. Kimyasal bağ oluşumuna neden olan
bu tür etkileşime güçlü etkileşim adı verilir. İtme kuvveti çekme kuvvetinden fazla olduğunda kimyasal türler arasında bağ
oluşmaz. Bu nedenle oluşan etkileşimler zayıf etkileşim olarak adlandırılır. Zayıf etkileşimlere fiziksel bağ denir.
Kimyasal türler arasındaki etkileşimlerin sınıflandırılması aşağıda gösterilmiştir.
Güçlü ve Zayıf Bağların Oluşması ve Kopmasında Oluşan Değişimler
Kimyasal türler arasında oluşan bağlar nedeniyle atomlar daha kararlı olurlar. Atomlar kararlı duruma geçerken bir miktar
enerjiyi de dışarı verirler. İki atomun bir araya gelmesiyle molekül oluşumu sırasında açığa çıkan enerjinin, molekülü tekrar
atomlarına ayırmak için geri alınması gerekir. İki atomlu bir gaz molekülünü nötr atomlarına ayırmak için gereken enerjiye
bağ enerjisi denir. Fiziksel etkileşim kuvvetlerinden etkilenen taneciklerin, fiziksel etkileşim kuvvetlerini yenmesi için
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 4
gereksinim duydukları enerji, kimyasal bağları birbirinden ayırmak için gereksinim duyulan enerjiden çok azdır. Kimyasal
bağların kopması için gerekli enerji çok fazla iken, fiziksel etkileşimleri yok etmek için kullanılan enerji daha az olur.
436 kJ.mol
-1
→
+
-1
+ 43,9 kJ.mol
2
→
Bir bağın bağ enerjisi ne kadar büyükse bağ o kadar sağlamdır. Bu nedenle kimyasal bağlar fiziksel bağlardan kuvvetlidir.
Kimyasal bağlar oluştuğunda veya koptuğunda yeni kimyasal türler meydana geldiği için maddenin yapısı değşmiş olur.
Fiziksel bağlar oluştuğunda veya koptuğunda ise maddenin fiziksel halinde bir değişiklik olur ancak yapısı(molekül yapısı)
değişmez.
Güçlü Etkileşimler
I.
İyonik Bağların sağlamlığı: İyonik bağlı bileşiklerin erime noktaları kovalent bağlı bileşiklere göre genellikle
yüksektir. İyonik bileşiklerin erime noktası yükseldikçe bağ daha sağlam olarak nitelendirilir. İyonik bağların sağlamlığını
etkileyen iki faktör vardır.
a.
İyonik bağ zıt yüklü iyonlar arasındaki elektrostatik çekim kuvvetidir. Elektrostatik çekim kuvveti yüklü iyonlar
arasındaki uzaklık fazlalaştıkça azalır. Bu nedenle aynı büyüklükte zıt yüklerden oluşan iyonlar arasındaki bağ kuvveti
iyonlar arasındaki uzaklık fazlalaştıkça küçülür. İyonik bağ kuvveti fazla olan maddenin erime noktası da büyük olur.
Şekil. Aynı büyüklükte zıt yüklerden oluşan iyonlar arasındaki bağ kuvveti
iyonlar arasındaki uzaklık fazlalaştıkça küçülür. Bu durumda NaF nin erime
noktası, NaCl bileşiğinin erime noktasından yüksektir.
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 5
Aşağıdaki şekilde verilen iyon yarıçaplarına göre, KF, KCl ve KBr iyonik bileşiklerinin erime noktaları karşılaştırılırsa
sıralama KF>KCl>KBr şeklinde olur.
Şekil. Bazı iyonların pikometre(pm) cinsinden iyon yarıçapları
b.
İyonik bağın kuvveti iyonların yükleri ne kadar büyük olursa o kadar kuvvetli olur. Bu nedenle iyon yükü büyük olan
iyonik bileşiklerin erime noktaları da büyük olur.(CaO>CaCl 2)
İyonik bileşiklerde hangi iyonik bağın daha sağlam olduğunu anlayabilmek için iyonların yarıçaplarına ve yüklerine bakılır.
İyonların yarıçapı arttıkça iyonlar arasındaki elektrostatik çekim gücü azaldığı için iyonik bağın gücü de azalır.
İyon yükü arttıkça iyonik bağın kuvveti artar.
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 6
İyonik bağlı bileşiklerin özellikleri:

İyonik katıların çoğu suda çözünürler. Ca3(PO4)2 gibi iyon yükü büyük ve iyon yarıçapı küçük olan bazı iyonik
katıların sudaki çözünürlükleri yok denecek kadar azdır.

İyonik bileşikler iyonları hareketli olmadığı için katı halde elektriği iletmezler.

İyonik bileşiklerin sıvı halleri ve sulu çözeltileri iyonlar serbest kalabildiği için elektriği iletirler.

İyonik bileşiklerin katı halleri sert ve kırılgandır. İyonik bir katı maddeye darbe uygulanırsa, aşağıda görüldüğü gibi
aynı yüklü iyonlar yanyana gelip birbirini iteceğinden iyonik katı parçalanır. Bu nedenle çekiçle dövülemezler,
şekillendirilemezler.
Şekil. İyonik bileşikler kırılgandır.

İyonik bileşiklerin erime ve kaynama noktaları yüksektir. Oda koşullarında katı halde bulunurlar.
II. Kovalent bağların oluşumu: Element atomları elektron dizilimlerini soygazlara benzeterek daha kararlı bir yapıya
ulaşmak isterler. Bunu sağlamak için ya elektron alışverişi ya da elektronları ortaklaşa kullanarak bağ yapmak isterler.
Elektronların ortaklaşa kullanılması ile atomlar arasında oluşan kimyasal bağlara kovalent bağ denir. Kovalent bağ atomlar
arasındaki elektron çiftinin her iki atomun çekirdeği tarafından çekilmesi sonucu oluşur.
İki ametal atomu birbirine yaklaştıkça atomların tek elektron içeren orbitalleri birbiriyle örtüşür(orbital örtüşmesi). Böylece
her iki atomun da orbitalinde iki elektron olur. Örtüşme sonucu oluşan elektron çifti atomlar arasında bir negatif yük
yoğunluğu oluşturur. Oluşan yoğunluk atomların çekirdekleriyle etkileşerek atomların bir arada durmasını sağlar. Böylece
ametal atomları arasında kovalent bağ oluşmuş olur.
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 7
Aşağıda görüldüğü gibi birbirine yaklaşan hidrojen atomları arasında çekme kuvvetleri nedeniyle güçlü bir etkileşim ortaya
çıkar ve kimyasal bağ oluşur. Hidrojenin 1s orbitali yarı dolu haldedir. Bir başka hidrojen atomuyla birbirlerine
yaklaştıklarında 1s orbitalleri örtüşür. Pozitif yüklü iki çekirdek arasında negatif yüklü elektron yoğunluğu artınca aralarında
bir kimyasal bağ oluşur.
Şekil. Hidrojen atomları arasında gerçekleşen kovalent bağ oluşumu
Hidrojen atomlarının helyum atomunun(soygaz) elektron dizilimine ulaşması için s orbitallerinin örtüşmesi yeterlidir(duplet
kuralı). Hidrojen dışındaki atomların kimyasal bağlar yapması sırasında ise atomlar en yüksek enerji düzeyindeki elektron
sayısını sekize tamamlayıncaya kadar bağ yapmaya çalışırlar(oktet kuralı). Bu durumda s orbitallerinin yanında p
orbitallerinin de örtüşmesi gerekir. Örneğin, HF molekülü oluşurken hidrojenin yarı dolu 1s orbitali ile florun 2p
orbitallerinden yarı dolu olanı örtüşür, hidrojen atomu ile klor atomu arasında kovalent bağ oluşur.
Oksijen atomunda iki tane yarı dolu p orbitali bulunur. Bu nedenle oksijenin su molekülünü oluştururken iki tane hidrojen
atomu ile bağ yapması gerekir. İki hidrojen atomunun yarı dolu s orbitalleri ile oksijen atomunun p orbitalleri örtüşür ve
su(H2O) molekülü oluşur.
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 8
Kimyasal bağların iyonik-kovalent karakteri: Kimyasal bağı oluşturan elektron çifti atomların çekirdekleri tarafından
çekilir. Bir atomun elektronegativite değeri ise bağ elektronlarını çekme gücüdür. Aşağıda periyodik cetvelde yer alan
elementlerin elektronegativite değerlerini gösteren grafik verilmiştir. Genel olarak, periyodik cetvelde aşağıdan yukarıya
gidildikçe ve soldan sağa gidildikçe elektronegativite değeri artar.
Elektronegativite değeri büyük olan atom kimyasal bağdaki elektronları kendine doğru daha fazla çeker.
Şekil. Hidrojen florür bileşiğine elektrik alanının etkisi. Elektrik alanının olmadığı
durumda moleküller rastgele dağılmışlardır(a). Bir elektrik alanı oluşturulduğunda,
moleküllerin eksi yük yoğunluklu kutupları artı plakaya, artı kutupları da eksi plakaya
gelecek şekilde düzen aldıkları görülür.
NaCl bileşiğinde Na ve Cl atomları arasındaki bağı oluşturan elektron çiftinde Na ve Cl den birer elektron bulunur.
Elektronun, elektronegativite değeri yüksek olan atoma daha yakın olan bölgede bulunma olasılığı daha fazla olur. Cl
elementinin elektronegativite değeri Na elementinin elektronegativite değerinden büyük olduğu için elektron çifti sanki Cl
atomuna aitmiş gibi görünür ve bağ elektronları Cl atomunda daha fazla bulunur. Cl atomunun elektron yoğunluğu arttığı
-
için Cl iyonu oluşur. Na atomunda elektron yoğunluğu azaldığı için Na
+
iyonu oluşur. Na ve Cl atomları arasındaki
elektronegatiflik farkı çok büyük olduğu için bağ iyonik bağ olarak adlandırılır.
Kimyasal bağları oluşturan elektronlar hiçbir zaman tam olarak bağdaki tek bir atoma ait olamaz. Bağı oluşturan
elektronlar aslında her iki atom tarafından da çekilmektedir. Dolayısıyla bağ elektronları elektronegatiflik değerleri ile
orantılı olarak her iki atom tarafından da ortaklaşa kullanılabilirler. Başka bir deyişle, bir kimyasal bağ ne kadar iyonik
olursa olsun kovalent karakter de taşır. Bağ atomları arasında elektronegatiflik farkı büyüdükçe bağın iyonik
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 9
karakteri artar, kovalent karakteri azalır. İki atom arasında elektronegatiflik farkı sıfır ise bağ elektronları her iki
atom tarafından eşit kuvvetlerle çekilir. Böyle bağlarda bağın iyonik karakteri yoktur. H2 molekülünde H atomları
arasındaki bağ bu nedenle %100 kovalent bağ olarak adlandırılır.
Tablo. Elektronegativite ile Bağ Türü Arasındaki İlişki
Bağ yapan atomlar arasındaki
Bağ türü
Bağın iyonik-kovalent karakteri
Sıfır
Kovalent
Kovalent karakter
Orta
Polar Kovalent
Büyük
İyonik
elektronegativite farkı
İyonik karakter
Kovalent bağların polarlığı:
 Elektronegatiflik değerleri aynı olan atomlar arasında oluşan kovalent bağlara apolar kovalent bağlar denir.
Bağ elektronları her iki atom tarafından eşit kuvvetlerle çekildiğinden pozitif ya da negatif kutuplar oluşmaz.
Aynı ametal atomları arasında oluşan bağlar apolar kovalent bağlardır.
 Elektronegatiflik değeri farklı atomlar arasında oluşan kovalent bağlara polar
kovalent
bağ
denir.
Kovalent
elektronegativite
değerlerine
elektronegativite
değeri
elektronegativitesi
büyük
bağdaki
göre
büyük
olan
çekim
atoma
atom
elektron
uygular.
doğru
kısmi
çiftine
Bağ
yönelir.
negatif
atomlar
elektronları
Bu
nedenle
yükle
yüklenir.
Elektronegativite değeri küçük olan atom ise kısmi pozitif yükle yüklenir. Bu
şekilde oluşan kovalent bağlara polar kovalent bağ denir.
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 10
İyonik ve kovalent bağ tiplerini kesin bir sınırla ayırmak doğru değildir. Elektronegativite değeri verilmiş atomlar arasında
oluşan bileşiklerin ancak iyonikten kovalente sıralaması yapılabilir. Başka bir deyişle bileşiklerin bağlarının polarlıklarını
karşılaştırabiliriz.
Metalik Bağlar: Metal atomlarının değerlik elektronları çekirdek tarafından zayıf bir şekilde çekilir. Metal atomlarında
değerlik elektronlarının bulunduğu enerji katmanında boş değerlik orbitalleri bulunur. Böylece metal atomları bir araya
geldiğinde, bir atomda bulunan serbest haldeki değerlik elektronları diğer atomların boş orbitallerinde dolaşabilir. Çok
sayıda atomun değerlik elektronları bu şekilde farklı atomların eş enerjili boş orbitallerinde dolaşmaya başlayınca bir
elektron denizi oluşur. Değerlik elektronu başka atomun boş orbitaline geçen metal atomu pozitif yüklü hale gelir. Pozitif
yüklenen iyonlarla elektron denizindeki elektronlar arasında elektrostatik bir çekim kuvveti oluşur. Metal atomları böylece
bir arada kalır. Burada oluşan çekim kuvvetine metalik bağ denir. Metal atomları biraraya geldiğinde ortamda hareket eden
değerlik elektronları ve değerlik elektronunu vermiş gibi görünen metal katyonu bulunur.
Metalik bağ eksi(-) yüklü elektron denizi içerisinde yüzen artı(+) yüklü katyonların oluşturduğu bütündür.
Şekil. Metalik Bağ. Değerlik elektron sayısı 1 olan metaldeki elektronların dağılımı(a). Değerlik elektron sayısı 2 olan
bir metaldeki elektronların dağılımı.
Metallerin üzerlerine bir çekiçle vurulduğunda metal atomları elektron denizi içerisinde hareket ederek yer değiştirirler.
Metalin bu kuvvetin etkisiyle şekil değiştirmesi gerçekleşir. Metalik bağdan kaynaklanan bu özellikten dolayı metaller
dövülebilir,esneyebilir, tel ve levha haline gelebilirler. Metal katyonları, elektron denizi içerisinde yüzen tanecikler oldukları
için dışarıdan bir darbe uygulandığında, bir katyon komşu atomlar tarafından itilebilir. Elektron denizi, darbe etkisiyle
kolayca kayar ve metal kırılmadan, parçalanmadan, yer değiştiren tanecikler nedeniyle şekil değiştirebilir. Kovalent bağlı
kristallerde ise şeklin değişebilmesi için kovalent bağalrın kopması gereklidir. Bu nedenle kovalent bağlı maddeler tel ve
levha haline getirilemezler.
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 11
Metallerin en önemli özelliği, ısı ve elektrik iletkenliğine sahip olmalarıdır. Bir metal parçasına elektriksel gerilim
uygulandığında değerlik elektronları boş orbitallerde serbestçe hareket ederler. Elektronların hareketlenmesi sonucu
elektrik akımı metal aracılığıyla bir taraftan diğer tarafa aktarılmış olur.
Metal parçasının yüzeyine çarpan ışık ışınları serbestçe hareket edebilen değerlik elektronlarına enerji aktarır. Enerji
kazanan elektronlar daha üst seviyedeki enerji katmanlarına geçebilirler. Aynı elektronlar ilk enerji katmanlarına dönerken
aldıkları enerjiyi ışın olarak dışarı verirler. Böylece metal yüzeyi gelen ışığı yansıtmış olur. Metallerin yüzeyi bu nedenle
parlak görünür. Bazı metal atomları gelen ışığın bir bölümünü yansıtırken kalan kısmını soğurur. Metal hangi ışığı
yansıtırsa o renkte görünür. Örneğin, altın sarı, bakır kırmızı görünür. Metal üzerine gelen ışın demeti ile, üst enerji
seviyelerine uyarılan elektronlar aynı frekansta ışın yayar. Yani gelen ışığın titreşim frekansıyla, elektronların titreşim
frekansı arasında uyum vardır.
Metalde tanecikler arasındaki bağ ne kadar kuvvetli ise maddenin erime noktası da o kadar yüksek olur. Metalik bağı
güçlü olan metallerin erime noktası da yüksektir.
Bir maddenin sertliği, üzerine bir kuvvet uygulandığında şekil değiştirmeye karşı gösterdiği dirençtir. Metal atomlarının
çekirdekleri arasındaki çekim kuvveti fazlalaştıkça metalin sertliği artar. Günümüzde maddelerin sertliklerini karşılaştırmak
için farklı ölçekler kullanılır. Mohs sertlik ölçeği de bunlardan birisidir. Bu ölçeğe göre bilinen en sert madde elmastır.
Metal atomundaki değerlik elektron sayısı arttıkça elektron denizine bırakılan elektron sayısı da artmış olur. Bu durumda
metal atomunun etrafındaki yük yoğunluğu artarken metal atomunun pozitif yük miktarı da artar. Bu durumda atom
çekirdekleri ile çevredeki elektron denizi arasındaki çekim kuvveti artar. Metaldeki metalik bağ daha güçlü hale gelir. Bağ
kuvveti arttıkça metalin erime noktasını ve sertliğini arttırır.
Aynı periyotta yer alan elementlerden Na, Mg ve Al
elementlerinin erime noktaları ve sertlikleri sırasıyla ENAl>ENMg>ENNa ve SertlikAl>SertlikMg>SertlikNa olur. Alkali
metallerde grup içerisinde atom numarası büyüdükçe erime noktası ve sertlik azalır. Bunun nedeni atom yarıçapının
artması nedeniyle elektron bulutu ile metal katyonu arasındaki çekim kuvvetinin azalmasıdır.
Geçiş metallerindeki metalik bağ metalik karakterle birlikte kovalent karakter de taşır. Çünkü ortaklanmamış elektron
içeren d orbitallerinin örtüşmesi sonucunda bağ kovalent karakter kazanır. d orbitallerindeki ortaklanmamış elektron sayısı
arttıkça bağın kovalent karakteri de artar. Bu durumda metalin erime noktası ve sertliğinde artış olur. Aynı periyotta yer
alan geçiş metallerinde ortaklanmamış elektron sayısı arttıkça genellikle metallerin erime noktası ve sertliği artar. Başka
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 12
bir deyişle yarı dolu orbital sayısı arttıkça erime noktası yükselir. Zn elementi aynı peryottaki d bloğu elementlerinden daha
düşük erime noktasına sahiptir; çünkü yarı dolu d orbitali yoktur.
24Cr
ve
25Mn
elementleri ise küresel simetri özelliği
gösterdiklerinden kovalent bağ yapma istekleri azdır. Bu elementlerin yarı dolu d orbitali sayıları fazla olmasına rağmen
erime noktaları 3 yarı dolu orbitali olan 23Va elementinden küçüktür.
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 13
Zayıf Etkileşimler
Zayıf etkileşimleri ikiye ayrılır: Van der Waals kuvvetleri ve Hidrojen Bağları. Zayıf etkileşimlerde dipol oluşumu önemli
olduğu için öncelikle dipoller açıklanmalıdır.
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 14
Dipol: İndüklenme(Dipol), yüklü bir taneciğin yüksüz bir taneciğin yük dağılımını bozması
olayıdır.Bir kimyasal tür
yapısında pozitif ve negatif kutup bulunduruyorsa dipol içermektedir. Bazı kimyasal türlerde dipol kalıcı iken bazılarında
dipol geçicidir. Bir kimyasal türdeki dipol anlık değişmiyorsa kalıcıdır.
Şekil. Tanecikler arası etkileşim örnekleri
Elektronegatiflik değerleri farklı atomlar arasında oluşan kimyasal bağ polardır. Atomlardan birinde negatif yük yoğunluğu ,
diğerinde ise pozitif yük yoğunluğu vardır. Yani oluşan molekülde kısmi negatif(
) ve kısmi pozitif(
) kutuplar bulunur.
Bu kutuplar bağ kopmadığı sürece korunur. Bu nedenle polar kovalent bağ yapmış iki atomlu moleküller kalıcı dipole
sahiptir(HCl, HF, ClF)
Elektronegatiflik farkı sıfır olan H2, F2, Cl2 gibi
moleküllerde elektron yük yoğunluğu eşit dağılmıştır.
Negatif ve pozitif kutuplar yoktur. Bu tür moleküllerde
kalıcı dipol bulunmaz.
Tek başına bulunan atomlarda da elektron yük
yoğunluğu eşit dağılmıştır.Bu nedenle atomik yapıda
olan He, Ne, Ar gibi soy gaz atomlarında da kalıcı dipol
yoktur.
Polar kovalent bağ içeren ve ikiden fazla atomdan oluşan moleküllerin polar olup olmadıklarını anlayabilmek için
molekülün geometrisi bilinmelidir. Örneğin, atomları arasında polar kovalent bağlar içeren CO2 ve BF3 molekülleri kalıcı
dipole sahip değildir;çünkü molekülleri apolar yapıya sahiptir.
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 15
H2O, SO2 ve OF2 moleküllerinde iki zıt kutup bulunmaktadır bu nedenle moleküller polar
bir yapıya sahiptir. Polar yapıda olan moleküller kalıcı dipole sahiptir.
İndüklenmiş Dipol(Geçici Dipol) Oluşumu: Kalıcı dipolü olmayan apolar bir taneciğe, pozitif
veya negatif bir yük yaklaştırıldığında elektronlar bundan etkilenerek taneciğin bir bölgesinde
toplanır. Aynı şekilde apolar bir taneciğe bir polar tanecik yaklaştırıldığında da apolar
taneciğin elektronları bir bölgede yoğunlaşır. Böylece kalıcı olmayan(indüklenmiş) dipol
oluşur. İndüklenmiş dipole neden olan etki ortadan kalktığında tanecik yeniden nötr ve apolar
hale gelir.
Nötr tanecikler birbirlerine yaklaştırıldığında, taneciklerin her birinin elektron bulutları birbiriyle
etkileşime girer. Bu durumda taneciklerde geçici dipoller oluşabilir.
Taneciklerin indüklenmiş dipollerinin polaritesinde taneciklerin elektron sayısı ve geometrik
şekli(yüzey) etkilidir. Apolar bir tanecikteki elektron sayısı çoğaldıkça indüklenmiş dipolün
polaritesi artar. Bir soygaz olan Ar atomundaki elektron sayısı , diğer soygaz atomu He
atomundaki elektron sayısından fazladır. Bu nedenle indüklenmiş dipolün polaritesi Argonda
daha fazladır. Kimyasal türde elektronların dağılımı küreselleştikçe(yüzey azaldıkça)
indüklenmiş dipolün polaritesi azalır.
Van der Waals Bağları

Dipol-Dipol Etkileşimleri : Polar
tanecikler kalıcı dipole sahiptir. Kalıcı
dipolü
olan
tanecikler
birbirine
yaklaştığında birinin kısmi pozitif(
diğerinin kısmi negatif(
) ve
) kutbu arasında
elektrostatik çekim kuvveti oluşur. Kalıcı
dipole sahip polar taneciklerin zıt kutupları
arasında oluşan çekim kuvvetlerine dipoldipol kuvvetleri denir. Dipol-dipol bağının
kuvveti arttıkça bu bağları kırmak
için
gerekli olan enerji de o kadar fazla olur. Bu nedenle erime ve kaynama noktaları yüksek olan polar moleküllerin dipol-dipol
bağları daha kuvvetli olur. Gaz tanecikleri soğutulduğunda veya basınç uygulandığında tanecikler birbirine yaklaşır. Eğer
tanecikler arasında dipol-dipol etkileşimleri oluşuyorsa, bu tür bağ oluşturmayan maddelere göre daha yüksek sıcaklıkta
sıvılaşırlar. Kalıcı dipole sahip maddeler karıştırıldıklarında birbirleri ile dipol-dipol etkileşimi oluşturarak çözünürler.
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 16
Şekil. SO2 molekülleri arasındaki çekme(dipol-dipol) ve itme kuvvetleri. Çekim kuvvetleri mavi oklarla, itme
kuvvetleri kırmızı oklarla gösterilmiştir. Moleküller çekme kuvvetlerinin en çok, itme kuvvetlerinin ise en az
olduğu konumda bulunmaya çalışacaklardır.

İyon-Dipol Bağları : Polar maddelerdeki dipolün pozitif kutbu ile negatif iyonlar veya dipolün negatif kutbu ile
pozitif yüklü iyonlar arasında bir elektrostatik çekim kuvveti oluşur. Buna iyon dipol etkileşimi denir.

Geçici(İndüklenmiş) Dipoller arasındaki Etkileşim Kuvvetleri(London Kuvvetleri) : Apolar yapıya sahip olan
soy gazlar, hidrojen gazı, oksijen gazı, azot gazı uygun koşullarda sıvılaşabilirler. Yine apolar yapıya sahip olan CO 2 gazı
gibi maddeler yine uygun koşullarda katı hale getirilebilirler. Apolar yapıya sahip olan bu gazların tanecikleri katı ve sıvı
fazda bir arada kalabilmektedirler. Bu durumda apolar maddelerin taneciklerinin katı ve sıvı fazlarda bir arada kalabilmeleri
için aralarında bir çekim kuvveti olmalıdır. Apolar yapıya sahip atom ya da moleküller birbirlerine yaklaştıklarında geçici
dipoller oluşur. Bu geçici dipollere sahip tanecikler indüklenmiş dipol-indüklenmiş dipol etkileşimleri sayesinde katı ve sıvı
fazda bir arada kalabilirler. Apolar tanecikler arasındaki indüklenmiş dipol-indüklenmiş dipol etkileşim kuvvetleri ilk defa
Fritz London tarafından açıklandığı için bu bu kuvvetlere London kuvvetleri de denir. Anlık gerçekleştiği için London
kuvvetleri moleküller arası etkileşimlerin en zayıfıdır. Sürekli oluşan anlık indüklenmiş dipollerin yönelişleri farklıdır. Bu
nedenle dipollerdeki yüklerin ortalaması sıfırdır.
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 17
İndüklenmiş dipoller arasında sadece çekim kuvvetleri oluşur. London kuvvetleri hem polar hem de apolar moleküllerde
görülür. Ancak bu kuvvetler etkilerini belirgin olarak apolar moleküllerde gösterir. Elektron sayısı fazla olan apolar
taneciklerde dalgalanma daha fazla olacağından indüklenmiş dipollerin polaritesi de fazla olur. Bu nedenle London
kuvvetleri daha fazla olur. Buna bağlı olarak London kuvvetleri arttıkça maddelerin kaynama noktası da yükselir
(Soygazlarda He, Ne, Ar elementlerinin kaynama noktalarının sıralanışı KNAr>KNNe>KNHe şeklinde olur).
Aynı aileye ait apolar moleküllerde, mol kütlesi arttıkça etkileşim fazlalaşacağı için kaynama noktası yükselir. Örneğin,
doymuş hidrokarbonlardan alkan ailesinde mol kütlesine bağlı olarak kaynama noktası yükselişini gösteren grafik aşağıda
verilmiştir.
Elektron yoğunluğunun doğrusal yayıldığı apolar moleküllerde yüzey fazladır. Bu durum moleküllerin indüklenmiş
dipollerinin polarlığını artırır. Böylece yüzey etkileşimi fazla olan moleküllerde London kuvvetleri fazla olduğu için kaynama
noktaları da yüksek olur.
İndüklenmiş dipol oluşturan apolar moleküller ile diğer moleküller karıştırıldığında tanecikler arasında etkileşimler olur. Bu
etkileşim kuvvetleri yeteri kadar kuvvetli olduğunda çözünme gerçekleşir. Bu etkileşimler üç grupta incelenebilir.
1.
İyon-İndüklenmiş
Dipol
Etkileşimi:
İyonik
bir
maddenin iyonları ile apolar bir maddenin geçici indüklenmiş
dipolleri arasında oluşan anlık kuvvetlerdir. Bu tür etkileşimler
çok zayıftır ve iyonları birbirinden ayırarak çözmeye yeterli
değildir. Bu nedenle iyonik maddelerin apolar maddelerdeki
çözünürlükleri yok denecek kadar azdır. Genelleme yapılırsa,
iyonik maddeler apolar maddelerde çözünmez.
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 18
Dipol-İndüklenmiş Dipol Etkileşimi: Polar moleküllerin dipolleri ile apolar moleküllerin
indüklenmiş dipolleri arasında anlık oluşan çekim kuvvetleridir. Dipol-İndüklenmiş Dipol
bağları dipol-dipol bağlarını koparacak kadar kuvvetli değildir. Bu nedenle polar maddeler
ile apolar maddelerin birbirleri içindeki çözünürlüğü yok denecek kadar azdır. Genelleme
yapılırsa, polar maddeler apolar maddelerde çözünmez.
Şekil. Su molekülleri polar, pentan(C5H12) molekülleri apolardır. Bu tanecikler arasında dipol-indüklenmiş dipol etkileşimi
olacak, ancak bunlar dipol-dipol etkileşimlerini kopracak kadar kuvvetli olmadıkları için su ve pentan sıvıları birbiri
içerisinde çözünemeyecek ve yoğunluğu az olan sıvı üstte kalacak şekilde kap içerisine yerleşeceklerdir.
2.
İndüklenmiş Dipol-İndüklenmiş Dipol Etkileşimi(London Kuvvetleri):
Aynı ya da farklı apolar taneciklerin geçici indüklenmesi sonucunda aralarında
oluşan elektrostatik çekim kuvvetleridir. Apolar bir madde başka bir apolar madde
ile karıştırıldığında, tanecikleri arasında anlık indüklenmiş dipol-indüklenmiş dipol
etkileşimleri oluşur. Bu etkileşimler eğer her bir maddenin kendi tanecikleri
arasında oluşan indüklenmiş dipol-indüklenmiş dipol etkileşimlerinden daha
kuvvetli ise maddeler birbiri içerisinde çözünür. Genelleme yapılırsa, apolar
maddeler birbiri içerisinde çözünürler.
Hidrojen Bağları
Yandaki grafikte 4, 5, 6 ve 7A grubunda bulunan bazı
elementlerin hidrürlerinin kaynama noktaları ile ilgili bilgi
verilmiştir. Aynı grupta bulunan elementlerin grupta yukarıdan
aşağı doğru hidrürlerinin mol kütlesi artar. Bu durumda
maddelerin kaynama noktasıda yükselir. 4A grubu hidrürleri
incelendiğinde bu duruma tüm maddelerin uyduğu görülür.
Ancak, grafikten de anlaşılacağı gibi 5, 6 ve 7A gruplarının ilk
üyeleri olan N, O ve F elementlerinin hidrürleri bu kurala
uymazlar.
4A grubunda bulunan elementlerin hidrürlerinin tamamı apolar
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 19
yapıdadır ve bu bileşiklerde yalnızca London kuvvetleri etkilidir. Bileşiğin molekül kütlesi arttıkça London kuvvetleri de
artacağından periyodik cetvelde 4A grubu elementlerinin hidrürlerinin kaynama noktası da yukarıdan aşağı gidildikçe
artacaktır.
N, O ve F elementlerinin hidrojenle oluşturdukları NH3, H2O ve HF bileşiklerinin kaynama noktalarının beklenenden yüksek
çıkması bu elementlerin elektronegativite değerlerinin kendi gruplarında yer alan diğer elementlerin elektronegativite
değerlerinden çok yüksek olmasıyla açıklanır.
N, O ve F element atomlarına kovalent bağ ile bağlanan H atomu, bu bağı bozmadan başka bir molekülde bulunuan ve
ortaklanmamış elektron çifti içeren diğer bir atoma da bağlanabilmektedir. Böylece H atomu iki ayrı molekül arasında bir
köprü oluşturur. Bu şekilde hidrojen ile diğer moleküller arasında oluşan moleküller arası etkileşime hidrojen bağı denir.
F, O, N element atomları hidrojenle kovalent bağ oluşturduklarında bağ elektronlarını kendilerine doğru daha fazla
çekerler. Bunun nedeni elektronegatiflik değerlerinin çok yüksek olması ve yarıçaplarının küçük olmasıdır. Elektronlarını
sanki kaybetmiş gibi görünün hidrojen atomu bu atomlarla bağ oluştururken bir proton(pozitif yüklü tanecik) gibi davranır.
Oluşan yapıdaki hidrojenler komşu moleküllerdeki
elektron çiftlerine güçlü bir elektrostatik çekim
uygularlar. Oluşan bu fiziksel etkileşim kuvvetlerine
hidrojen bağları denir. F, O, N atomları haricindeki
atomların
hidrojenli
yapamamasının
küçük,
Hidrojen
olabildiği
atom
hidrojen
bağı
nedeni ise elektronegatifliklerinin
yarıçaplarının
bağları
gibi
bileşiklerinin
aynı
farklı
tür
büyük
olmasıdır.
moleküller
arasında
moleküller
arasında
da
oluşmaktadır.
Hidrojen bağları maddelerin kaynama noktalarının yüksek olmasına neden olur. Van der Waals bağlarıyla hidrojen bağları
karşılaştırırldığında hidrojen bağlarının çok daha güçlü etkileşimler olduğu görülür.
Hidrojen bağları suya hiçbir maddede olmayan bir özellik
kazandırır. Su donarken hacmi büyür. Su donduğunda
yoğunluğu azalır. Bu nedenle buz suyun üzerinde yüzer. Göller
ve denizler üstten donmaya başlar.
Hidrojen bağları maddelerin çözünürlüğünü etkiler. Molekülleri
arasında hidrojen bağları içeren bir madde suda çözündüğünde
su ile de hidrojen bağları oluşturabildiği için iyi çözünür.
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 20
Şekil. (a) Katı halde HF molekülleri arasındaki hidrojen bağlarının şematik gösterimi. (b) Su moleküllerinin ortaklanmış ve
ortaklanmamış elektronlarının bulunduğu orbitallerle gösterimi. (c) Su molekülleri arasında hidrojen bağlarının oluşumu.
Molekülleri arasında çok sayıda hidrojen bağı oluşturabilen bazı maddelerin hidrojen bağlarının kuvvetleri atomlar
arasındaki kovalent bağlardan kuvvetli olabilir. Sakkaroz(Çay şekeri) ısıtıldığında erimeye başlamadan önce molekül
yapısı bozulur ve şekeri oluşturan atomlar arasındaki bağlar hidrojen bağlarından önce koptuğu için şeker önce
karamelleşir sonra kömürleşir(sıvılaşmadan yapısı bozulur).
Kimyasal Türler Arasındaki Zayıf Etkileşimlerin Belirlenmesi
Zayıf etkileşimler maddelerin fiziksel özelliklerinin ortaya çıkmasında belirleyici faktördür.
1.
Kimyasal bağlar fiziksel bağlardan kuvvetlidir. İyonik ve kovalent bağlar hidrojen ve Van der Waals
etkileşimlerinden kuvvetlidir.
2.
Hidrojen bağı Van der Waals etkileşimlerinden daha kuvvetlidir.
3.
Yalnızca F, O, N atomlarına bağlı hidrojenler moleküller arasında hidrojen bağı oluşturabilir.
4.
London kuvvetleri en zayıf etkileşimlerdir.
5.
Herhangi bir bağ oluşturan kimyasal türler arasında elektron bulunduğu için mutlaka London kuvvetleri de oluşur.
6.
Sıcaklık arttıkça kimyasal türler arasındaki her türlü bağ zayıflar.
Mustafa Atalay
mustafaatalay.wordpress.com
Sayfa 21

Benzer belgeler

Kimyasal Bağ

Kimyasal Bağ atomun elektron bulutu ile diğer atomun çekirdeği arasında çekme kuvveti oluşurken, iki atomun çekirdekleri arasında ya da iki atomun elektron bulutları arasında itme kuvveti oluşur. İtme ve çekme ...

Detaylı

kimyasal türler arası etkileşimler

kimyasal türler arası etkileşimler metal çekirdeklerini birada tutar. Buradaki elektron denizi ile + çekirdekler arasındaki elektrostatik çekim kuvvetine metalik bağ denir.

Detaylı

Sayfa 1 / 6 01. Moleküllerin Polaritesi ve Dipol Moment

Sayfa 1 / 6 01. Moleküllerin Polaritesi ve Dipol Moment Metalde tanecikler arasındaki bağ ne kadar kuvvetli ise maddenin erime noktası da o kadar yüksek olur. Metalik bağı güçlü olan metallerin erime noktası da yüksektir. Bir maddenin sertliği, üzerine ...

Detaylı