İndir
Transkript
İndir
Türkiye’de Bölgesel Dengesizliği Giderme Politikaları: “Acil Destek Programları” (Tasarım - Uygulama – Sonuçlar Üzerine Gözlemler)(*) (**) Dr. Serdar Şahinkaya(***) Özet Bildiri dört ana kısım halinde tasarlanmıştır. Birinci kısımda, kalkınma olgusu ve “bölgesel dengesizlik” kavramının gelişimi ile birlikte önemli uluslararası örnek uygulamalara kısaca değinilmekte ve bu çerçeveye ilişkin paradigma değişiklikleri vurgulanmaktadır. İkinci kısım; “bölgesel dengesizlik” meselesinin geçmişten günümüze ülkemizdeki algılanışı ve buna dönük politika uygulamalarının değerlendirilmesinden oluşmaktadır. Üçüncü kısım da, ikinci kısım paralelinde bildiri başlığına bağlı olarak 1997 –2004 döneminde uygulanan “Acil Destek Programları” (ADP) nın başka bir ifade ile tam adı “Yarım Kalmış ve İşletme Sermayesi Yetersizliği Nedeniyle İşletmeye Geçememiş Yatırımların Ekonomiye Kazandırılması” olan politika setinin ayrıntılı analizine yer verilmektedir. Dördüncü kısım ise “genel değerlendirme ve politika çıkarımları” dan oluşmaktadır. Sonuç olarak; bu bağlamda ülkemizde, gerek geçmişteki tedbirler gerekse de günümüzdeki program, proje uygulamaları birlikte değerlendirildiğinde; birbiriyle uyum düzeyi düşük ve koordinasyonunun son derece zayıf olduğu dikkat çekici önemdedir. Bölgesel gelişme farklılıklarını gidermeye dönük günümüz tasarım, proje ve programlarının da geçmiştekilerde olduğu gibi Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ile bağları zayıftır ya da hiç kurulmamıştır. İçinde yaşadığımız coğrafyanın doğu ve güneydoğusunda oluşmakta olan uluslararası gelişmeler ve bu gelişmelere ait muhtemel gelişme patikaları, bahsedilen koordinasyonsuzluk başta olma üzere diğer politika uygulama ve tasarımlarının bir arada ve süratle gözden geçirilmesini zorunlu kılmaktadır. Eliminating Regional Disparities and “Urgent Support Programs” ( Observations On Project Designs, Implementations and Outcomes ) Abstract This paper consists of four sections. It starts with a brief presentation of the shift in the paradigms of “development” and “regional inequalities ” and some notable international examples within this framework. The second section discuses how the concept of “regional inequalities” has been perceived and evolved in Turkey over time and tries to give an assessment of policy implementations designed accordingly. The main focus of the paper, as described by the title, the Urgent Support Programs, also called “The Economic Revival Program for Investments Incomplete and Unable to Start to Operate due to Lack of Working Capital” implemented between the years 1997 and 2004 are analyzed in detail in section three. The section four includes general remarks and policy recommendations regarding the issue. In conclusion, the study reveals that the level of coherence and coordination between the past and current measures, programs and project implementations is considerably weak. As it has been the case with the programs in the past, today’s programs and projects towards the elimination of regional development gaps are also not integrated or very loosely connected with the South Eastern Anatolia Project (GAP). In view of recent developments in the eastern and southeastern parts of Turkey influenced by the international politics and the foreseen paths of these developments, it is urgently necessary to make revisions in the relevant policy approaches and implementations, placing greater emphasis on mentioned lack of coherence and coordination across projects. JEL Sınıflama Kodları: O16, O18, R38, R58 Türkiye Ekonomi Kurumu’nca 11- 13 Eylül 2006 tarihleri arasında Sheraton Hotel Kongre Merkezi, Ankara’da düzenlenen Birinci Uluslararası Ekonomi Konferansı’nın “Bölgesel Gelişme ve Gelir Dağılımı” başlıklı oturumunda bildiri olarak sunulmuştur. (**) Bildirideki verilerin analize elverişli hale getirilmesinde büyük desteğini gördüğüm Tülay Canpolat ve Aydın Tosun’u, tabloların hazırlanmasında pratik çözümler geliştiren Kenan Mutlu’ yu, özellikle Acil Destek Programlarına ait kısımları büyük bir titizlikle okuyarak önerilerde bulunan ve gözden kaçırdığım kimi hususları hatırlatan Adem Davarcı’ yı, metindeki teknik yazım yanlışlarına dikkat çekerek düzeltmemi sağlayan Oktay Küçükkiremitçi’yi ve ayrıca Ayşen Güzel’in katkılarını anmadan geçmek büyük bir haksızlık olacaktır. Kendilerine teşekkürü bir borç bilirim. (***) Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. Yarı zamanlı öğretim elemanı. [email protected] (*) (I) Kalkınmanın, gelişmenin, gerek zaman gerekse de mekan açısından birtakım farklılıklar gösteren dinamik bir olgu olduğu, ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin zaman içinde değiştiği, bu düzeyin ülke ölçeğindeki bölgesel, sektörel ve bununla birlikte toplumsal sınıflar arasında olduğu gibi ülkeler arasında da farklılıklar arz ettiği / arz edeceği bilinen bir gerçektir. Ancak bugün de, dünya nüfusunun dörtte üçlük bir kısmını oluşturan azgelişmiş ülkeler önemli bir kalkınma sorunuyla baş etmek durumundadırlar. Bu soruna karşın, özellikle son elli yılda gösterilen ilgiye karşın bu ülkelerle sanayileşmiş ülkeler arasında büyük refah farklılıklarının bulunduğu, bu ülkelerde yaşayan milyonlarca insanın hâlâ yeterli beslenme, sağlık, eğitim gibi olanaklardan yoksun olduğu, işsizlik ve yoksulluk gibi sorunlarla karşı karşıya kaldığı görülmektedir (Şenses, 2004:1). Sanayi devrimine (Kemp, 1993) kadar olan sürece ilişkin dünya tarihi incelendiğinde; birtakım büyük uygarlıkların yükselme, duraklama ve çökme eşiklerinden geçtiği görülmekle beraber, söz konusu uygarlıklar (devletler) arasında ulaşılan iktisadi düzeyler açısından büyük farklar yoktur. Ancak, sanayi devrimi ile birlikte; tarım temelli bir iktisadi yapıdan sanayi temelli bir iktisadi yapıya geçilmesi ve bununla birlikte üretime cansız, mekanize enerjinin (makinenin) girişi (Üşür,1991:59) bu süreci erken başlatanlarla - gecikenler arasında özellikle iktisadi açıdan farklı gelişmişlik düzeyleri yaratmıştır. Bugün azgelişmiş olan iktisadi yapıların başlangıçtaki gecikmişlikleri merkezi faktör değildir, tarih boyunca da çeşitli toplumlar arasında gelişmişlik farlılıklarına sürekli olarak rastlanmıştır. Fakat, belli bir anda bir kırılma gerçekleşmiştir. Batı kapitalist ekonomilerindeki sanayi devrimi; açığı artırmak, gecikmeyi ağırlaştırmakla kalmamış, aynı zamanda bir yandan sanayileşmiş ülkeleri, diğer yandan da sanayileşmemiş ülkeleri birbirlerinden uzaklaşan yollara sevk etmiştir (Freyssinet,1985:344-45; Weiss ve Hobson, 1995; Şahinkaya,1999). Tarihin akışının hızlandığı XX. yüzyılın ilk yarısında ülkelerin “gelişmişlik” ve “azgelişmişlik”1 sınıflandırılmaları (Amin,1991:13) iktisat literatüründe yeni bir disiplinin, Kalkınma İktisadı’nın ortaya çıkışına neden olmuştur2. Otuzlu yılları takiben ve özellikle II.Dünya Savaşı boyunca sanayileşmenin bir çok azgelişmiş ülkenin aktif kalkınma politikalarında bundan böyle önemli yer tutacağı açıkça ortaya çıktı. Bu ülkeler uzun zaman ileri sanayileşmiş ülkelere ihraç için temel geçim maddeleri üretmeye ve karşılığında bu ülkelerden modern imalat ürünleri alma konusunda Tarihin sonunun geldiğini iddia edenler “Kalkınma olgusunun sonuna mı geldik?” diye de sormaktadırlar. Bu soru, Adelman ve Yeldan (2000a) tarafından kaleme alınan bir çalışmanın açılış cümlesi olarak da sorulmakta ve şu açıklamaya yer verilmekteydi: <<Asya krizinin uluslararası düzeyde –özellikle azgelişmiş ülkelere— yansımalarını bir genel denge modelinde ele alan bu çalışmada yazarlar neoliberal küresel felsefenin az gelişmiş ülkelerce geliştirebilecek kalkınmacı hedefleri nasıl engellediğini ve kalkınma olgusunu iktisat politikaları gündeminden nasıl çıkarttığını tartışmaktadır. Yazarlara göre, ABD Hazine Dairesi ile IMF ve Dünya Bankası ikizinin (Washington konsensüsü diye anılan) baskısı sonucu azgelişmiş ülkeler teker teker ulusal kambiyo rejimlerini serbestleştirmeye zorlanmakta ve bağımsız para, döviz kuru ve faiz politikaları izleyebilme ve dolayısıyla özgün kalkınma hedefleri saptayabilme olanağından yoksun kılınmaktadır. Grabel’e (1995:128) göre “bu politikalar, yatırımcıların anlık coşkularıyla birlikte, menkul kıymetlerin fiyatlarında spekülatif nitelikli değerlenmelere, aşırı derecede yüksek faiz hadlerine, ve iktisadi aktivitenin sanayi yatırımlarından giderek finansal hareketlere yönelmesine neden olmaktadır”. Nitekim, artık günümüzde gelişmişlik-azgelişmişlik sorunsalı yerine finansal getiri olgusu ön plandadır; ve artık “azgelişmiş ülkeler” tanımı iktisat yazınından sessiz sedasız çıkartılmış, yerine “yükselen piyasalar” (emerging markets) kavramı konulmuştur. Dolayısıyla, azgelişmişlik bir sorun olmaktan çıkmış, (az)gelişmekte olan ülkeler de artık yükselen piyasaya dönüşmüşlerdir>> (Yeldan, 2002). 2 Kalkınma iktisadının doğuş ve gelişme aşamaları konusunda özet bir değerlendirme için bkz: (Trak, 1984:5061) Kalkınma iktisadına “hâlâ” ilgi duyanların gözden kaçırmaması gereken ve yedi alt bölümü ile yeniden düşünmeye davet eden önemli bir çalışma için de mutlaka bkz: (Chang, 2003a). 1 1 uzmanlaşmış ya da uzmanlaşmaya zorlanmışlardı. Bu “geç kalma” koşullarında bir sanayi yapısı kurmanın çok zor bir iş olduğu açıktı. Bu durum, herhangi bir ülkeye uygun sanayi girişiminin sezgisi güçlü girişimciler tarafından hemen kabul edilip uygulanacağı ve sermaye piyasalarının düzgün çalışması sayesinde gereken finansmanı kendine çekeceği yolundaki bilinen öğretinin sorgulanmasına yol açtı (Shapiro ve Taylor (1990). Sanayileşmedeki büyük gecikme, daha büyük girişimler için yeterli sayıda girişimci bulunmaması ve bir çok başka gerçek ya da sözde engelleyici öğenin varlığı, azgelişmiş bölgelerde sanayileşmenin sabırlı, yoğun, özenli bir çaba gerektirdiği inancını hakim kıldı. Bu gayreti tarifleme, özelliklerini belirleme çabaları da Büyük İtiş (Paul RosensteinRodan), Kalkış (W.W. Rostow), Büyük Sıçrama (A. Gerschenkron), Asgari Kritik Çaba (H. Leibenstein), Geri ve İleri Bağlantılar (A.O. Hirschman) şeklinde adlandırıldı. Bahse konu kavramlar çerçevesindeki tartışma hem teorik argümanlardan (koruma, planlama ve bizatihi sanayileşmeyle ilgili yeni mantıksal çerçeveler geliştirmişti) hem de Avrupa’ nın XIX. Yüzyılda yaşadığı sanayileşme deneyiminden besleniyordu (Hirschman 1981:34-35’den Şenses:1996). Kalkınma iktisadı3 üzerine çalışan iktisatçılar; ülkelerarasındaki gelişmişlik farklılıklarının, diğer bir ifade ile de eşitsiz gelişme yasasının dünyada hemen her ülkenin bünyesinde farklı şiddette de olsa bulunduğunu saptamakta gecikmediler. Böylece de, kalkınma iktisadı içinde bir alt dal olan Bölgesel İktisat yazını doğmuş oldu. Bölgesel iktisadın kapsamı genel olarak; iktisat literatüründe alansal analiz ile başlayıp, iktisadi alan ve bölge kavramı, bölgesel dengesizliğin nedenleri ile bu nedenleri gidermeye yönelik iktisat politikası araçları eksenlerinde yoğunlaşmaktadır. İktisadi ve sosyal kalkınmanın çeşitli ülkeler arasında olduğu gibi, aynı ülke bütünü içinde de farklı hızlarla gerçekleştiği gözlenirken bölgesel dengesizlik denildiğinde genel olarak; nüfus, tarımsal ve sınai yapı, gelir dağılımı, mali piyasalar, ulaşım ve haberleşme imkanları ile sağlık ve eğitim hizmetlerindeki etkinlik ve yaygınlık düzeylerindeki farklılıklar anlaşılmaktadır (Dinler, 1986; Amstrong ve Taylor, 1993; DPT, 2000 ve 2000a; Ildırar, 2004). Bilindiği üzere, değişik aksiyomatik hipotezlerden, farklı hareket noktalarından başlasalar da çeşitli araştırmalarda iktisadi gelişmenin, elverişli koşullara sahip olan ayrıcalıklı bölgelerde filizlendiği saptanmıştır. Bazı merkezlerde başlayan hareket, içsel ve dışsal ekonomiler sonucu giderek artarken bu merkezleri daha da geliştirmektedir. Gelişme noktalarından yoksun olan öteki bölgelerde ise bir duraklama ve hatta gerileme nerede ise kural haline gelmektedir. Zira, gelişme noktaları / kutupları etrafında, iktisadi ve sosyal hareketliliğin giderek artması, yoğunlaşması ve bunun sonucunda bölgelerarası dengesizliğin ortaya çıkması kapitalist eşitsiz gelişme yasası nedeniyle nerede ise kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu gibi, “kapitalist iktisadi gelişme”nin koşuludur da. Ancak, bölgesel iktisadi eşitsizlik / dengesizlik probleminin kökleri esas olarak kapitalizmin eşitsiz gelişim yasasında olsa da, kimi ülkelerde ve özellikle de Türkiye’de, kendi koordinasyonsuzluğu ve hatalı uygulamaları ile, bu eşitsizlik daha da derinleşmekte ve “süreklilik” kazanmaktadır. Kalkınma iktisadı ile ilgili 27 seçme makaleden oluşan kapsamlı bir derleme için özellikle bkz: (Corbridge:1995). 3 2 ( II ) Dünya Uygulamalarından Tipik Örnekler Kalkınma iktisadı yazınının gelişmesini takiben bölgesel kalkınma politikalarının önem kazanarak uygulanmaya başlaması, günümüz modern toplumlarında ortaya çıkmıştır. İleri refah düzeyine ulaşmış toplumlar, ülkelerinin her köşesindeki yurttaşlarına iktisadi ve toplumsal gelişmeye katılma ve refah düzeylerini yükseltme olanağı vermeye çalışmaktadırlar. Bu politikalar, geri kalmış ülkelerin kalkınmasının hızlandırılması, ülke içindeki toplumsal huzurun süreklilik kazanması ve iktisadi yapıların / ekonominin dengeli bir gelişme göstermesi ve adaletli bir gelir dağılımının sağlanması bakımından zorunlu görülmektedir. Bilindiği üzere gelişmemiş yöreler bütün ülkelerde vardır. Avrupa'da bunların en belirgin olanları içinde; İtalya'nın güneyi, Fransa'nın güney ve güney batısı, İsveç, Finlandiya ve Norveç' in kuzeyi, Danimarka yarımadasının önemli bir kısmı ile Hollanda'nın doğusu, İngiltere'de de İskoçya, Wales ve güney batı bölgesi iktisadi / sınai gelişmeden çok az yararlanmış yöreler sayılabilir. Uygulamada, geri kalmış bölgelerin kalkınmasıyla ilgili politikalar ve bu politikaların araçları ülkeden ülkeye farklılıklar göstermektedir. Örneğin Fransa'daki nispi azgelişmiş bir bölge ile Türkiye'deki nispi azgelişmiş bir bölgenin yapısallığı, sorunları ve dolayısıyla uygulanacak bölgesel kalkınma politikalarının aynı olmayacağı bir gerçektir. Bu konuda, Pakistan'dan Federal Almanya'ya, oradan Hollanda ve ABD'ye, İtalya'dan Norveç ve, Japonya’ya ve Güney Kore’ye kadar gelişmiş olsun azgelişmiş veya gelişmekte olsun, bölgesel kalkınma politikaları uygulanmaktadır. Konu ile ilgili literatürde, ilk örneklerden biri olarak, ABD’nin Meksika yakınlarındaki Tennessee Vadisinde kurulan ve havza esaslı bölge planlaması niteliğindeki Tennessee Vadisi İdaresi (TVA)4 ve İtalya'daki Mezzogiorno Projesi (Cassa per il Mezzogiorno)5 gösterilmektedir. (Avaner 2005) sayfa 244 yer alan 347 nolu dipnot aynen şöyledir: “TVA yasası 18 mayıs 1933 tarihinde, Amerikan Kongresi’nde dönemin başkanı Franklin D. Roosevelt öncülüğünde çıkarılmıştı. TVA projesi, Başkan tarafından uygulamaya konulan “Büyük Bunalım” sonrası uygulamalar (New Deal) arasında yer almaktaydı. Başkan bu konuda bir yandan hükümet yetkilisi ve gücüne sahip, aynı zamanda da özel kesimin esnek ve girişimci özelliğini bir arada taşıyan, bir yapının varlığını öngörmekteydi. TVA kuruluşundan itibaren hızlı ve entegre çözümler üretmeye başladı. Çok geniş olan yetkileri arasında elektrik üretimi, sulama, taşkınları önleme, sıtma ile mücadele, fidanlama ve yeni orman alanları oluşturma ve erozyonu kontrol altına alma sayılabilir. Daha ayrıntılı olarak bkz: www.tva.gov ” . 5 <<Cassa per il Mezzogiorno olarak adlandırılan Güney İtalya'nın Geliştirilmesi Fonu sayesinde, Güney Bölgelerin ekonomik açıdan ve her şeyden önemlisi tarım alanında gelişmesi için ihtiyacı olan (karayolu, kanalizasyon, hizmetler gibi) önemli inşaatların yapılması gibi bir dizi olağanüstü müdahaleleri devreye koymuştur. Yüzyıllardır aynı tarım aletlerini kullanan Güney için önemli bir tarım reformu kaçınılmazdı. Eskisinden daha büyük oranlarda yeni bir göç dalgası, bu defa deniz aşırı ülkeler yerine endüstri alanlarında ''boom'' yaşayan ve savaş sonrası insan gücüne ihtiyacı olan Almanya, Fransa, Belçika, İngiltere, İsviçre gibi İtalya'ya yakın Batı Avrupa ülkelerine yönelmişti. Fakat savaş sonrası kendisini hızlı bir şekilde toparlayan ve bireysel emeklerle kurulan endüstrisinde büyük gelişmelerle ekonomik mucizeyi yaşayan İtalya'nın kuzeyindeki Piemonte, Lombardia ve Liguria bölgelerine hareket eden nüfus yoğunluğu oldukça fazla idi. Bu olay, ulusal milli gelirin yükselmesine ve ülkenin sosyal ve ekonomik açıdan çok derin ve radikal anlamda değiştiği anlamına gelmekteydi.>> http://www.italyaonline.net/Italya/hakkinda/tarih/cumhuriyet_s.htm. Konu ile ilgili olarak geniş bilgi için bkz: Hine,(1993)’den aktaran Türker,(2006). 4 3 TVA’yı takiben sonraki yıllarda her eyalet ve hatta çok sayıda alt bölge, dışarıdan yatırımcı çekmek ve kendi bölgelerindeki girişimcileri desteklemek amacıyla iktisadi kalkınma birimleri oluşturmuşlardır. (Şahinkaya 2001 ve özellikle Avaner 2005). Bu bildirinin ana konusuna yeterince yer verilebilmesi amacıyla, başta Güney Kore, Fransa, İtalya, Almanya, İngiltere ve ABD’ deki bölgesel kalkınma politikalarının tipik özelliklerine dönük iyi bir “özet” derleme için özellikle bakınız: (Ildırar 2004:134 –149; Ergun, 1993) ve DPT, 2000). Ülkemiz gündemindeki “çok önemsenen ve nerede ise bir tutkuya dönüşen” yeri dolayısıyla, Avrupa Birliği’(AB)6 deki “bölgesel gelişme” meselelerinin algılanış biçimlerine (Özküten ve Ergünal 1992; Köstekli, 1999; Çiçekoğlu 2001; Bayraktar, 2002; Şen 2004) ve bu algılanış biçimindeki dramatik yön değişikliğine7, 8 (Avaner, 2005; Somel-Ekiz 2005; Bayramoğlu, 2005) değinmek gerekliliği9 ile beraber, Birleşmiş Milletler’ in ve OECD’nin de bölgesel gelişme sorunlarına çok da farklı bakmadıklarını ifade etmek mümkündür. Bu farklı olmayışın genel olarak belki de en iyi ifadesini; Prof. Dr. Ha-Joon CHANG’ın “Neden kalkınmış ülkeler kendi kalkınmalarının tarihi konusunda bu kadar cahiller? İnsanların tarihi, çağdaş, entelektüel ve siyasi gündem doğrultusunda yorumlama Bu bağlamda gözden kaçırılmaması gereken bir konu da; Avrupa Birliği’nin “kamu girişimciliğine / kamu mülkiyetine karşı yansızlığı” meselesidir ve bu bağlamda zihinlerdeki bulanıklık da giderilmelidir. AB’nin kamusal girişimcilik politikalarına yaklaşımını şekillendiren temel kriter, Roma Antlaşması'nın 222. maddesinde yatmaktadır. İlgili madde, “üye ülkelerin mülkiyet biçimleri konusunda hiçbir biçimde önyargılı olunamayacağını” hüküm altına almıştır. Bugün de geçerliliğini koruyan bu anlayışla, üye ülkelerin ekonomilerini, kamu-özel mülkiyet eksenlerinde ne ölçüde düzenleyecekleri, bütünüyle kendi inisiyatiflerine bırakılmaktadır. (Şahinkaya, 2000). 7 Bu konuda Prof. Dr. Birgül Ayman Güler’in yazdıklarına kulak vermek isabetli olacaktır: “(..) AB, bölgeselleşme politikasını <bölgelerarası eşitsizlikleri giderme> önceliğini geri çekerek <bölgelerarası rekabet> önceliğine dayandırmış; tüm üye ülkelerden ve adaylık sürecinde olan ülkelerden bölge kalkınma politikalarını bu yeni önceliğe göre değiştirmelerini temel politika istemi haline getirmiştir. Bölge kalkınmasının bu iki önceliği iki sonuç yaratmaktadır: Birincisi, bölgelerde hem planlama hem uygulama öncülüğü özel sektöre verilecektir; ikincisi, bölge ekonomileri yabancı finansman - yatırıma odaklı bir mutlak <serbestleşme> ye kavuşturulacaktır. Özel sektör öncelikle ve liberalize bölge yönetiminin çalışma stratejisi, bölgelerin birbirleri ile rekabeti ilkesine dayandırılmıştır. Rekabet ilkesi, bölge yönetimlerini emek maliyetlerini düşük tutmak ve doğal – toplumsal varlıkları sınırsız bir seferberliğe zorlamak dışında anlamlı araçlara sahip değildir. Bölgelerarası rekabetçilik, bir yandan ülkedeki bölgelerarasında bölgecilik eğilimlerini güçlendirecek, bir yandan da bölge içinde sermaye kesimi ile ücretli çalışanları ve bölge halkını karşı karşıya getirecektir. Bir başka deyişle, en kuvvetli olası sonuç, ülke genelinde sınıfsal – toplumsal, iktisadi ve siyasal yapıların çatışma içinde dağılma sürecine girmesidir” (Güler, 2005) 8 “AB'ye uyum adına yapılan bu reformların ülkemizde bölge planlama düşüncesinin evrimi açısından bir kırılma noktasını simgelediğini söyleyebiliriz. Ancak bu noktada, reformların beslendiği kuramsal (teorik) çerçeveden ne ölçüde haberdarız? Son on beş yıldır Avrupa'daki siyasal çevreler tarafından yoğun ilgi gören ve dahası gelişmekte olan ülkelere bir reçete olarak önerilen bölgesel ekonomik gelişme stratejileri neleri içeriyor? Bu yazına eleştirel bakan yazarların “yeni bölgecilik” olarak adlandırdığı reçete ile önerilen ''tedaviyi'' uygulamadan önce Türkiye'nin neleri tartışması gerekiyor? Nedir bu 'yeni bölgecilik'? Yeni bölgecilik söyleminin ortaya çıkışında bir grup araştırmacının, 1980'li yıllarda Japonya ve Avrupa karşısında zayıflayan Amerikan ekonomisinin küresel rekabet gücünü geri kazanmasının yollarını araştıran çalışmaları yatıyor. Bunlardan özellikle Michael Porter’ ın çizdiği yol haritası, AB tarafından resmi bölgesel gelişme politikası olarak benimseniyor. Ana hatlarıyla bu harita; ulus devletin, serbest piyasa ekonomisinin yarattığı bölgeler arası dengesizlikleri, yasalar, teşvikler ve kamu yatırımlarıyla giderme yaklaşımını terk ederek; küreselleşmenin ''gerektirdiği'' rekabetçi piyasa koşullarını düzenleme görevi üstlenmesinin gerekliliğini vurguluyor. Ekonomik gelişmenin aracı olarak bölge olgusunu yeniden keşfeden yeni bölgecilik, aslında neoliberal ekonomi politikaları ile coğrafyanın bir arada ele alındığı bir söylem ve bu bağlamda bölge kavramına hem ekonomik, hem de politik açıdan yeni anlamlar yüklüyor”. (Evren, Y. ve Çekiç, İ.T:2003). 9 Teknik kısıtlar nedeniyle, tebliğin ana konusuna yeterince yer verebilmek amacıyla, sadece değinmekle yetinilmiştir. 6 4 doğal eğilimi (ki bu eğilim çoğu kez tarihsel perspektife gölge düşürür) yüzünden mi? Yoksa defalarca tanık olduğumuz gibi, ülkelerin teknolojik açıdan yetkinleştiklerinde, kendilerinin kalkınırken uygulamamış oldukları politikaları empoze etmekte çıkarları mı var? Kısacası, kalkınmış ülkeler kendilerinin kalkınmakta iken uygulamadıkları politikaları kalkınmakta olan ülkelerin benimsemesinde ısrar ederek “merdiveni itiyorlar” mı?” satırlarında bulunabilir. ( III ) Türkiye'de Durum Bilindiği üzere Türkiye, XIX. yüzyılda geçirdiği yarı sömürgeleşme deneyinin etkisiyle, tipik bir koloni benzeri yerleşme yapısına sahip olmuştu. Nüfusları hızla artan liman şehirleriyle, bu liman şehrinin hinterlandındaki artı ürünü bağlı bulunduğu metropole taşımak için gelişmiş ağaç biçimindeki yol şemasıyla iç pazarında bütünleşmesi olmayan bir iktisadi sistemin yerleşme yapısına sahipti. Kurtuluş savaşı sonrasında izlenen yerleşme politikaları, bu dışa bağımlı yapıyı dönüştürmekte başarılı olmuştu. Başkentin İstanbul'dan Ankara' ya taşınması, ağaç biçiminden örümcek ağı biçimine dönüştürülen demiryolları uygulaması, 1945’ ler sonrasında uygulanan karayolları programı, devlet fabrikalarının küçük Anadolu şehirlerinde kurulması ve benzeri politikalar 1960’ lı yıllara gelindiğinde iç pazar açısından bütünleşmesi göreli olarak oldukça yüksek bir iktisadi yapının doğmasına neden olmuştu. (Tekeli,1981) Türkiye 1960 sonrası planlama deneyimine bu tür bir tarihsel birikim sonrasında ve bir dolu probleme sahip olarak girmişti. Böyle bir durumda ulusal planlamaya başlayan bir ülkede, planlamadan genellikle iki önemli işlev beklenebilir; Birincisi; bölgesel planlamaya ülkenin iktisadi gelişmesindeki etkinliği artırma işlevi vermektir. Bölge planları bu anlayışa göre gerek yerleşme sisteminin oluşmasında gerek altyapı kararlarının verilmesinde ekonominin darboğazlara düşmesini önleyecek ve bu kararların her birinin iktisadi etkinliğe katkısı olacak şekilde verilmesine çalışacaktır. Bölge planlamasının ikinci işlevi, bölgesel eşitsizlikleri gidermekte bir araç olarak kullanılmasıdır. Farklı bir ifade ile bölge planlamasına ülke içinde eşitsiz büyüme yasasının sonuçlarını tersine çevirmekte kullanılacak bir mekanizma olarak bakmaktır. Ülkemizde gelişmemiş yörelere dönük politika demetleri esas olarak Kalkınmada Öncelikli Yöreler (KÖY) teması etrafında kurgulanmıştı. Kalkınmada Öncelikli Yörelerin geliştirilmesi amacıyla planlı dönem boyunca uygulanan politikaların başlıcaları üç ana grup altında toplanabilir; Bunlardan birincisi ve belki de en önemlisi kamu otoritesinin özellikle altyapı alanında direkt yatırım faaliyetleriyle, mali kaynakların gelişmiş yörelerden nispi olarak az gelişmiş yörelere aktarılmasını gerçekleştirmek idi. İkincisi, özel kesim yatırımlarının kalkınma planlarında belirlenen önceliklere uygun sektörlere ve bölgelere yönlendirilmesi ve desteklenmesi amacıyla uygulanan teşvik ve hibe önlemleridir. Üçüncü araç da, her yıl genel bütçeden gerice yörelerdeki harcamalar için ayrılan ödeneklerin yanı sıra, bütçe dışında oluşturulan fonlardan (örneğin Yatırımları Teşvik Fonu) aynı amaçla yapılan kaynak aktarmaları ve kamusal nitelikli ihtisas bankalarından Türkiye Kalkınma Bankası ve Halk Bankası’ndan elverişli koşullarda sağlanan kredi finansman olanakları olarak tasarlanmıştı.10 10 Yatırım Teşvik Tedbirlerinin bütün ve özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi uygulamalarının detayları için bkz: (Serdengeçti, 2000). 5 Ancak, yine hatırlanacağı üzere; ülkemizde iktisat politikaları ve tercihlerinin köklü bir değişikliğe uğradığı 1980'ler boyunca üretim faaliyetlerinin mekânsal dağılımı, ülkeyi nerede ise sanayisizleşmeye de götüren kaynak tahsisi politikaları doğrultusunda çarpık bir görünüm almış, çoğu deniz kıyısındaki büyük kentlerimizde önemli yığılmalar yaratmış, zaten çok zayıf olan arazi kullanım ve imar disiplini hemen tümüyle ortadan kalkmış ve Türkiye, bu çarpık ve yetersiz sanayileşmeyle birlikte, oldukça derin çevre yozlaşmaları ile karşı karşıya kalmıştır (Boratav ve Türkcan, 1993:110-111). Bununla birlikte, gelişmemişlik problemini il düzeyinde ele almaya yönelen ve dolaylı olarak il olma yarışına da katkıda bulunan, Kalkınmada Öncelikli Yöre (KÖY) politikalarının başarısızlığı ortaya çıkmış, kalkınmada öncelikli yöreler Türkiye yüzölçümünün çok büyük bir parçasını kaplar olmuştur (50 il, 2 ilçe).11 Bölgesel farklılıkların ve bölgesel büyümenin analizi Türkiye’de iki ayrı yaşam düzeyini ve gelir kopmasını çok net bir şekilde göstermektedir. İktisadi bakımdan Doğu ve Batı bütünüyle birbirinden farklı ikili bir yapı üzerinde gelişmesini sürdürmektedir. Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz, İç Anadolu’nun bir bölümü ve Güneydoğu Anadolu düşük gelirli Doğuyu; Marmara, Ege ve Akdeniz ile İç Anadolu’nun bir bölümü de görece gelişmiş Batıyı oluşturmaktadır. Gelişmiş bölgeler, İstanbul, Ankara ve Adana’yı birleştiren E-5 karayolunun batısı, Türkiye’nin en büyük metropollerini ve gelişme hızında bu metropollerden etkilenen diğer illeri içermektedir. Eskişehir ve Konya gibi iki bölge merkezi de bu eksenin bitişiğinde yer almaktadır. Bu yapı Batı’nın gelişme dinamikleri açısından avantajlı olduğunu göstermektedir (Doğruel ve Doğruel, 2003:314 ile Küçük ve Altuğ, 2006). Ayrıca, 1990’lı yıllarda küreselleşmenin dozunu giderek artırmasıyla birlikte 1980’deki birinci kırılmayı ikinci bir kırılma takip etmiştir. Türkiye’nin “Avrupa Birliği’ne uyum süreci”12 nde, siyasal, idari ve iktisadi dönüşümlerin senkronizasyonu bir çok alanda artık devletin daha “düzenleyici (!)” bir konuma geçmesi, kalkınma, planlama ve bölgesel gelişme anlayışını da çok derinden etkilemiş ve değiştirmiştir. (Bu sürecin analizi için özellikle; bkz: Somel ve Ekiz, 2005 ve Bayramoğlu, 2005). Bu kırılma / adımların en önemlilerinden biri, “İstatistiksel Bölge Birimleri Sınıflandırması İBBS” Nomenclature of Territorial Units for Statistics (NUTS)13 projesidir. Bu proje ile bölgelerin sosyoekonomik analizlerinin yapılması, bölgesel politikaların belirlenmesi ve AB Bölgesel İstatistik Sistemi'yle karşılaştırılabilir veri tabanı oluşturulması Konunun ülkemizdeki gelişimi için özellikle bakınız: (MGK, 1993; Sönmez, 1998; Kulhan,1998: Şahinkaya,1999a ve 2001; Sarıca, 2001; Eşiyok, 2002; Doğruel, Altınbaş, Güneş, 2002; Doğruel ve Doğruel,2003; Karaca, 2004; Demir ve Yiğidim 2004; Turan, 2005; Elvan, et.al, 2005). Ayrıca, Devlet Planlama Teşkilatı Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü’nün http://www.dpt.gov.tr/bgyu/bgyu.html sayfaları. 12 IMF, Dünya Bankası ve OECD’nin de bu konudaki telkinleri de hatırda tutulmalıdır. 13 NUTS uygulaması, Avrupa İstatistik Enstitüsü EUOSTAT’ ın bölgesel istatistiksel verileri sağlamak üzere türdeş bir zemin yaratma amacıyla başlattığı, 1988'de Avrupa genelinde ilerletilen ve hukuksal çerçevesi henüz 2003'te oluşturulan bir sistemdir. Avrupa genelinde 1988'de başlatılan bu iş, 2003 yılında hukuki zemine oturtulmuştur. Bu sisteme göre AB ülkelerinde toplam 78 NUTS-I, 211 NUTS-II ve 1093 NUTS-III bölgesi vardır. Bu sistem, Türkiye'nin gündemine 2001 Katılım Ortaklığı Belgesi'nin koşullarından biri olarak girmiştir. Bu çerçevede, Türkiye'de İBBS çalışması AB tarafından Avrupa-Akdeniz Ortaklığı Fonu MEDA’ dan verilen krediyle yapılmıştır. DİE, DPT, İçişleri üyeli bir komisyon, NUTS tanımlarını temel alıp bir liste çıkarmıştır. Bunlara göre Türkiye'deki mevcut iller nüfus ve alan bakımından NUTS-III’ e denktir; ama NUTS-II ve NUTSI'e uygun yönetim kademesi yoktur. Komisyonca ekonomik, toplumsal, kültürel, coğrafi açılardan türdeş; ortalama 1,8 milyon nüfuslu bölgeler aranmış ve bunların 26 adet olduğu kararlaştırılmıştır. Benzer biçimde 5 milyon ortalama nüfuslu bölgeler belirlenmiş, bunların da sayısı 12 diye saptanmıştır. Bu liste Bakanlar Kurulu'nca kabul edilmiş, 22 Eylül 2002'de karar Resmi Gazete'de yayımlanmıştır (Güler, 2006) . 11 6 amacıyla, ülke genelinde üç düzeyde istatistiki bölge birimleri14 oluşturulmuştur (Çamur ve Gümüş, 2005). 2003 Yılı Katılım Ortaklığı Belgesi, NUTS-II' lerde bölgesel kalkınma planları hazırlanmasını, bölgesel kamu yatırımları bütçesi hazırlanmasını, bu işleri yürütecek idarelerin kuruluşunun tamamlanmasını15 isteyince, “bölge kalkınma ajansları”16 kurulması gündeme getirilmiş ve hazırlanan yasa tasarısı TBMM'nde uzun ve tartışmalı oturumlarda görüşülerek 5449 Sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun adı ile kabul edilerek süreç17 tamamlanmıştır18. Kalkınma Ajanslarının özel olarak incelenmesinin önemli olduğuna vurgu yaparak burada kısa bir değerlendirme yapmakta yarar vardır. “(..) kalkınma ajansları modelinin de, 1980 sonrasında izlenen bölgesel gelişme politikalarının yeni bir kurumsal çerçeve ile sürdürülmesi anlamına geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bu kalkınma anlayışı, ülkemizin kalkınma sorunlarının çözümü için ‘girişimcilik ruhunun ve kapasitesinin geliştirilmesi’ gerektiği varsayımından hareket etmekte; bölge kalkınma ajanslarına da, düzenleyici devlet anlayışına uygun olarak, ‘koordinasyon’, ‘düzenleme’, ‘katalizatörlük’ gibi işlevler yüklemektedir. (Kanunun), ulusal / bölgesel / yerel kalkınmada devletin etkin müdahalelerde bulunmasını dışlayan bu yaklaşımı, gerçek anlamda bir sınai atılım için kamu girişimlerine gereksinim bulunduğu ve kamunun sınai girişimlerinin bölgesel ve yerel gelişme açısından vazgeçilemez olduğu gerçeğini göz ardı etmekte, bu nedenle de kalkınma İBBS temelinde bölgelerarası gelir eşitsizliği üzerine bir çalışma için bkz: (Öztürk,2005) NUTS sistemiyle Brüksel, (1) sanayi KOBİ, (2) tarım-hayvancılık kırsal kalkınma, (3) turizm çevre-altyapı gibi üç temel iktisadi alanın planlaması ve yönetimini "bölgeselleştirme"yi güvence altına almıştır. Bunların hedeflerini belirleme işi bölge ile Brüksel işbirliğine kaydırılmış, Ankara'nın by-pass edilmesi mümkün hale getirilmiştir. Gerçekte bu sistem, merkezde ilgili kurumlara sahiptir: DPT bu işin takipçisi olarak bir genel müdürlüğe ve daire başkanlığına sahiptir; Brüksel'den alınacak kaynaklar "Ulusal Mali Yardım Koordinatörlüğü", "Ulusal Fon", "Merkezi Finans ve İhale Birimi Mali İşbirliği Komitesi", "Ulusal Yetkilendirme Görevlisi" gibi Ankara merkezli kuruluşlarca yönetilecektir. Eğer Türkiye ulusal kalkınma plancılığından vazgeçmese, AB üzerinden gelen bu bölgesel plancılığı kendi amaçları doğrultusunda yönlendirme iradesi ve gücü gösterebilse, yürürlüğe giren sistemi diğer merkez ülkelerde görüldüğü gibi "Avrupa kaynaklarını ülkeye çekme" aracı diye görmek mümkün olabilirdi. Ne var ki durum böyle değildir... Devreye giren danışman firmalar Brüksel'in taraf oldukları sözleşmelerle yürümekte; hedef belirleme ve işleyişi denetleme sürecinde iktidar Brüksel'e bırakılmakta, kısaca "bölgesel hedefler"i ulusal hedeflerle bütünleştirecek ulusal plancılık ortadan kaldırıldığı için kalkınma yönetiminde Ankara devre dışı kalmaktadır. DPT'nin ilgili birimlerinin ve yeni kurulan merkezi birimlerin "Brüksel adına" değil, öncelikle "Türkiye adına" çalışma amacına göre kurulması kritik önem taşır. Bu nedenle burada iş gören personelin Brüksel eliyle yapılan hizmetiçi eğitimlerden başka "Ankara eliyle" paralel eğitimlere tabi tutulması ve örgütlenmenin bu içeriğe göre gerçekleştirilmesi üzerinde durmak gerekir. Brüksel eliyle yapılan eğitimlerin, personeli Brüksel çıkarına hizmet etmeye yönlendireceği, bunları Brüksel memuru gibi düşünüp çalışmak üzere yetiştireceği açıktır. Oysa, "para" Brüksel'in olabilir, ama yapılan iş Türkiye üzerinedir. Tüm yeni kurulan kurumların, tüm yeni görevlendirilen personelin Türkiye bakış açısı doğrultusunda hareket etmeye yönlendirilmesi büyük önem taşır (Güler, 2006). 16 Kalkınma Ajansları ile ilgili olarak bkz: (Arslan, 2005; Ataay, 2005; Avaner, 2005; Bayramoğlu, 2005;Somel ve Ekiz,2005; Demirci, 2003 ve 2005; Karasu, 2005; Turan,2005; Oyan 2005; Berber ve Celebçi, 2005;Güler, 2005 ve 2006; Özen, 2006). Ayrıca, Kalkınma Ajansları ile ilgili olarak şu web siteleri gözden geçirilebilir : http://www.yayed.org/; http://www.yayed.org/genel/bizden_listele.php?bizden_kod=8 http://www.tepav.org.tr/tur/index.php?type=bolkalk&title=Y; http://www.okab.gov.tr/; http://www.yesilirmak.gov.tr/; http://www.gidem.org/_Gidem/website/gozlem.aspx?sayfaNo=117; http://www.mersin-ka.org/; http://www.dakap.org.tr/; http://www.egev.org/ 17 Hükümet tasarısına dönüşürken geçirdiği en önemli dönüşümün “Bölge Kalkınma Ajansları” başlığından “bölge” sözcüğünün düşürülmesi olduğu hatırlanmalıdır. Tasarıdan yasaya geçiş ve 25.01.2006 Tarih ve 5449 Sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun ile ilgili seyri izlemek için bkz: ( Oyan, 2005). 18 Ancak, Ana Muhalefet Partisi CHP’nin 131 milletvekili imzaları ile bahse konu Kanun’un pek çok maddesi hakkında yürütmenin durdurulması talebiyle Anayasa Mahkemesine dava açmış durumdadır. 14 15 7 sorunlarına çözüm getirme açısından” (Ataay, 2005:32-33) herhangi bir önem taşımamaktadır. Sonuç olarak, anlamlı bir bölgesel gelişme programının uygulanabilmesi / sanayinin yaygınlaştırılması için, çok daha basit ancak köklü başlangıç şartlarının oluşması, yani arazi kullanımı, kentleşme ve imar disiplinini sağlayacak mevzuatın elden geçirilmesi ve tavizsiz uygulanması gerekmektedir19. Ayrıca, unutulmamalıdır ki; hangi kamu yönetimi modeli benimsenirse benimsensin, Türkiye'de sanayi faaliyetlerinin yurt düzeyine eşit ve homojen bir biçimde dağıtmak ve somut olarak (bugünkü kuruluşlar ve organizasyonel yapı itibariyle) 81 ili birbirine yakın gelişmişlik düzeylerine ulaştırmak, nerede ise gerçekleşmesi imkânsıza yakın bir düştür ve serbest piyasa mekanizması mantığına da tamamen aykırıdır. Bu hedefler, ne klâsik sanayileşme süreçlerinde, ne de bir zamanların merkezi planlı ekonomilerinde gerçekleştirilebilmiştir (Boratav ve Türkcan, 1993). Büyük özel sektörün; bölgesel planlar çerçevesinde çeşitli teşvikler ve sübvansiyonlarla, KÖY’lere, gerice yörelere, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine gitmekte (yatırım yapmakta) zorlandığı, bu tür kalkınma ve sanayi politikaları programlarının genellikle başarılı olmadığı ülkemiz açısından yaşanmış ve saptanmış bir gerçektir. Yöre girişimcileri açısından bir miktar farklı olan ve fakat bunlara benzer bir uygulama olarak da nitelendirilebilecek olan Acil Destek Programlarına yakından göz atmakta sayısız yarar bulunmaktadır. ( IV ) Acil Destek Programları: Kurumsal Düzenlemeler Olağanüstü Hal Uygulamalarının sürdüğü 1990-1994 dönemini kapsayan VI. Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminde hazırlanan Aksiyon Planları20 adı altındaki Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine dönük “tedbirler ya da teşvik paketleri” 1994 krizini takiben daha da somutlaşmıştır. VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda da “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri için hazırlanan Aksiyon Planı kapsamındaki yatırımların sürdürülmesi ve yörenin ivedilik arz eden sorunlarının çözümü için gerektiğinde Acil Destek Programları hazırlanması” hüküm altına alınmıştır. Ki bu da yakın dönemde (1999 ve 2000) yaşadığımız ve muhtemel gelecekte yaşayacak olduğumuzun ifade edildiği ve yoğun bir biçimde tartışıldığı deprem / depremleri Bilecik, Bozüyük, İzmit ve İstanbul ekseninde yoğunlaşmış bulunan sınai tesisleri birlikte düşündüğümüzde daha da öne çıkmaktadır. 20 22 Şubat 1993 tarihli Milli Güvenlik Kurulu Bildirgesi’nde de “Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizin kalkındırılmasına yönelik olarak, Bölge ve Alt Bölge Planlama çerçevesinde geliştirilen aksiyon planları” şeklinde yer almıştır. http://www.mgk.gov.tr/basinbildiri1993/22subat1993.htm. Ayrıca dönemin MGK toplantılarında sık bir biçimde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine ilişkin iktisadi önlemler dile getirilmeye devam etmiştir. Örneğin; << (..)gerekli güvenlik tedbirlerinin kesintisiz sürdürülmesinin yanında, bölgeye yönelik ekonomik, sosyal, kültürel ve psikolojik tedbirlere hız kazandırılmasının gereği üzerinde bir kere daha durulmuştur. Bu çerçevede, "Doğu ve Güneydoğu Anadolu Kalkınma Hamlesi" adı altında Başbakanlık tarafından hazırlanan proje ile ilgili Kurula bilgi sunulmuştur>>. http://www.mgk.gov.tr/basinbildiri1997/31mart1997.htm . Ayrıca, <<Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde başlatılmış bulunan ve TBMM tarafından kabul edilen teşvik tedbirleri ile de desteklenen temel alt yapı yatırımlarının bir an önce halkın günlük yaşantısına yansıyacak şekilde hızlandırılması,>>http://www.mgk.gov.tr/basinbildiri1998/27mart1998.htm. 19 8 Zira, bu bölgelerde, insanları metropollerde istihdam etme maliyetinin daha altındaki maliyetlerle yapılan tesislere, işletmelere yerleştirmek gerektiği ve bunun öneminden hareketle geliştirilen uygulamalardan biri de bildirinin ana gövdesini oluşturan Acil Destek Programlarıdır. Bu programların önemli bir kısmının temel amacı; yatırımı yarım kalmış ve / veya yatırımı tamamlandığı halde işletme sermayesi yetersizliği nedeniyle düşük kapasite kullanımı ile çalışan tesislerin farklı bir ifade ile sorunlu işletmelerin yeniden ekonomiye kazandırılmasıdır ve Acil Destek Programları bu kapsamda değerlendirilmelidir21. Resmi tariflenişi “Yarım Kalmış ve İşletme Sermayesi Yetersizliği Nedeniyle İşletmeye Geçememiş Yatırımların Ekonomiye Kazandırılması”na dair karar ve tebliğlerle uygulanan bu sistem / uygulama üç ayrı tarihte birbirleri ile küçük farklılıklar içeren kararname ve tebliğlerle gerçekleştirilmiştir (TKB, 2004; Şahinkaya, 1999b). Bu kısımda öncelikle programlara ilişkin düzenlemelere yer vererek benzerlik ve farklılıklar analiz edilmeye gayret edilecektir. Acil Destek Programı 1 Acil Destek Programı’nın ilk etabı 7 Kasım 1996 tarih ve 96/8905 sayılı ve 1 Şubat 1997 tarih ve 97/1 sayılı Hazine Müsteşarlığı Tebliği ile başlamış ve sürdürülmüştür. Aracı bankalar anonim şirketler için Türkiye Kalkınma Bankası (TKB), limited şirketler için Vakıfbank olarak belirlenmiş ve programın koordinasyon ve sekreterya görevi de TKB’na verilmiştir22. Sadece imalat sanayii alt sektörlerini desteklemeyi tasarlayan uygulamanın kapsamında 23 23 il bulunmaktadır: Adıyaman, Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Iğdır, Kahramanmaraş, Kars, Malatya, Mardin, Muş, Siirt, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tunceli ve Van. Ayrıca, uygulama için 2,5 Trilyon TL’si yatırım kredisi, 2 Trilyon TL’sı de işletme kredisi olarak ödenmek üzere toplam 4,5 Trilyon TL kaynak ayrılmıştır. Kredilerdeki faiz oranları ve vadeler; yatırım kredisi için yüzde 20 ve 2 yılı ödemesiz dönem toplam 4 yıl, işletme kredisi için yüzde 30 ve 1 yılı ödemesiz toplam 2 yıldır. Firma başına kredi limiti ise 100 milyar TL dir. Program kapsamında 23 ilden 262 adedi Anonim şirket 157 adedi ise Limited veya şahıs şirketi statüsünde olmak üzere, toplam 419 şirket aracı bankalara başvurmuştur. Söz konusu şirketlerin talep ettikleri kredi tutarı yaklaşık 20,6 Trilyon TL işletme kredisi ve 11,9 Trilyon TL yatırım kredisi olmak üzere toplam 32,5 Trilyon TL’ dır. Ayrılan kaynağın 4,5 Trilyon TL olduğu düşünüldüğünde “durumun” daha başlangıçta ne kadar sorunlu olduğu tartışmasızdır. Programların çerçevesi esas olarak, 54. Hükümet yani Refah –Yol dönemindeki 96/ 8905 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki uygulamalar, 56. Hükümet yani Demokratik Sol Parti Azınlık Hükümeti döneminde açıklanan 99/12477 ve 57. Hükümet dönemindeki 2000/1721 Bakanlar Kurulu Kararları ile çizilmiştir. 22 Her üç programında temel aracı bankası olan Türkiye Kalkınma Bankası, Kasım 1994, Temmuz 1995, Nisan 1996 ve Nisan 1997 tarihlerinde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki illerin valileri ile yakın işbirliği içerisinde önce 18 il ve daha sonra ise 23 il tarayarak; yatırımı yarım kalmış ve yatırımını tamamlayıp düşük kapasite kullanım oranları ile çalışan sanayi işletmeleri belirlemiş, bu işletmelerin ekonomiye kazandırılması ve istihdam yaratabilecek verimli çalışan işletmeler haline getirilebilmesi için gerekli finansman ihtiyacını saptamıştır (TKB,2004). 23 Acil Destek 1 kapsamındaki illerin haritası için bkz: Ek 1 . 21 9 97/1 No’lu uygulama tebliğinin lafzında yer alan hükümler uygulamada aşağıdaki sıkıntılarla karşılaşılmasına neden olmuştur; Yarım kalmışlık tespitinin 30 Haziran 1996 itibariyle yapılacak olmasına rağmen, aracı bankaya müracaat tarihinin Şubat 1997 olarak saptanması, Kapsamdaki il işletmelerinde genel olarak sağlıklı kayıt sistemi olmayışı yarım kalmışlık oranının yüzde 75 olarak saptanması hususu, fiziki ve kaydi tespitleri de zorluklar yaratmıştır. Yatırım ve işletme kredisinin birlikte kullanılması halinde işletme kredisinin toplam kredinin yüzde 25’ini geçmemesi hükmü de, bir çok firmanın sadece işletme kredisi kullanmasını tercih etmesine yol açmıştır. Acil Destek Programı 2 Programın ikinci etabı, Türkiye Kalkınma Bankası’nın sürdürdüğü çabalarla, Hazine Müsteşarlığı ile gerekli koordinasyonun sağlanması ve konunun TKB’nca Yüksek Planlama Kurulu gündemine taşıması ile olgunlaşmıştır. TKB, o dönemde konuyu <<bölgeye yapılacak yeni yatırımlarla birlikte, mevcut yarım kalmış yatırımların tamamlanması, tamamlanmış ancak işletmeye alınamamış olanların işletmeye alınması ve işletmede olup da çok düşük Kapasite Kullanım Oranlarında (KKO) çalışanların daha yüksek KKO’da çalışmasının sağlanması ile istihdam yaratılması, yeni yatırımlar için gerekli olandan daha az bir kaynak gerektirecektir. Bu nedenle Bölgedeki yarım kalmış yatırımların desteklenmesi önem arz etmektedir>> şeklinde değerlendirmektedir. Bununla birlikte TKB, konu ile ilgili olarak Bakanlıklararası Uygulama ve Koordinasyon Kurulu'nun (BUKK) 7 Mayıs 1998 tarihli toplantı gündemindeki "Türkiye Kalkınma Bankası’nın Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Uygulanabilecek Büyüme / Sanayileşme Stratejisine Dönük Değerlendirmeleri, Uygulama ve Önerileri Hakkında Takdim" maddesinin genel çerçevesinde bir değerlendirme notu da hazırlayarak sunmuştur. Bahse konu değerlendirme notunda; 1990’lı yıllar boyunca sürdürülmekte olan Acil Destek Programları’nın <<ekonomik olarak yaşayabilirlik24>> temel kriteri dikkate alınarak nihayetlendirilmesi gerektiğinin de altı çizilmiştir. Kapsama alınacak şirketlerin bu kriter temelinde belirlenmesinin ve dolayısıyla bu kritere hazırlanmakta olan yeni Bakanlar Kurulu Kararları ve Uygulama Tebliğlerinde yer verilmesi vurgulanmıştır. Ancak TKB’nın bu görüşü ne yazık ki pratiğe yansıyamamıştır. Ayrıca, birinci etabın uygulanmasını düzenleyen kararlarda; başvuru süresinin 2 ay olarak belirlenmiş olması, sadece imalat sanayisindeki şirketleri kapsaması, yatırımın fiziki gerçekleşme oranının 30 Haziran 1996 tarihi itibariyle yüzde 75 olarak belirlenmiş olması, kredi üst limitinin 100 milyar TL olarak belirlenmesi gibi nedenlerle 4,5 Trilyon TL ile sınırlandırılan kaynağın yöredeki yarım kalmış tesislerin tamamlanıp ekonomiye kazandırılması için yetersiz kaldığı görüldüğünden ikinci etap uygulamalarında bazı değişikliklere gidilmiştir. Türkiye Kalkınma Bankası’nca geliştirilen ve ciddiye alınmasında yarar bulunan Ekonomik Olarak Yaşayabilirlik Kriteri; Kuruluş yeri (Hammadde kaynaklarına ve / veya pazara yakınlık açısından) Tesisin üretim teknolojisi (üretim konusuna uygunluk, yenilik, optimum ölçek) Ürüne ilişkin piyasa / pazar koşulları (Arz, talep, ihracat-ithalat, satış ve rekabet olanakları vb.) Beşeri Sermaye (girişimcilik, nitelikli iş gücü temini, dışsal ekonomiler v.b.), noktalarında ele alınmaktadır 24 10 Acil Destek Programı-2’nin uygulanması; 26 Şubat 1999 tarih ve 99/12477 Sayılı ve 9 Nisan 1999 tarih ve 99/12655 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararları ve 27 Nisan 1999 tarih ve 99 / 1 nolu Hazine Müsteşarlığı Tebliği ile yürütülmüştür. Birinci ve ikinci etap arasındaki temel farklar; İmalat sanayii ile birlikte sağlık, eğitim ve turizm sektörleri de desteklenecek sektörler arasına alınmıştır, 23 il bağlamından, Malatya ve Kahramanmaraş illeri çıkarılmış ve Ordu, Yozgat, Bayburt, Hatay 25ve Gümüşhane illerinin dahil edilerek il sayısının 2626 olarak belirlenmesi, Firma başına 100 milyar TL olan kredi üst limitinin 300 milyar TL’ne yükseltilmesi, Yarım kalmışlık kriterinin başvuru tarihi itibariyle yüzde 50 olması, 6 aylık bir müracaat süresinin belirlenmesi, Kredi vadelerinde birer yıllık artışlar, olarak sayılabilir. Faiz oranları değişmemekle birlikte, vadeler yatırım kredileri için 2 yılı ödemesiz toplam 5 yıl, işletme kredileri için 1 yılı ödemesiz 3 yıl olmuştur. İkinci etap uygulamasında, ayrılan kaynak; 1999 Mali Yılı için 10 Trilyon TL, 2000 için 20 Trilyon TL olmak üzere 30 Trilyon TL dır. Bahse konu BKK’ da 2000 yılı için öngörülen rakamın yeniden değerlendirme değer artış oranı kadar artırılabileceği hükmü ile birlikte toplam 40,4 Trilyon TL tutarında bir kaynağın öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Buna karşın; Acil Destek – 2 Programı kapsamında aracı bankalara, 384 Anonim Şirket, 319 adet de Limited Şirket olmak üzere toplam 703 şirket başvurmuştur. A.Ş’ lerin talepleri: 56 Trilyon TL İşletme kredisi; 48 Trilyon TL Yatırım kredisi olmak üzere Toplam 104 9 Trilyon TL. Limited Şirketlerin talepleri ise; 34 Trilyon TL yatırım; 43 Trilyon TL'sı da işletme olmak üzere, toplam 77 Trilyon TL. olarak gerçekleşmiştir. Her iki şirket grubunun talepleri birlikte değerlendirildiğinde; 99 Trilyon TL işletme, 82 Trilyon TL yatırım olmak üzere, toplam talebin 181 Trilyon TL olduğu görülmektedir. Acil Destek Programı 3 Acil Destek Programlarının üçüncü etap uygulaması 25 Aralık 2000 tarihli Resmi Gazete’ de yayınlanan 2000/1721 sayılı BKK ve 23 Ocak 2001 tarih ve 2001/1 No’lu uygulama tebliği çerçevesinde yürütülmüştür. Koşullar genelde aynı olmakla birlikte, toplam kaynak, 2000 Mali Yılı için 20 Trilyon TL, 2001 için 50 Trilyon TL olmak üzere 70 Trilyon TL’dir. Yine bu BKK’da da 2001 yılı için öngörülen tutarın gerektiğinde yeniden değerlendirme değer artış oranı kadar artırılabileceği belirtilmiştir. Kredi üst limiti 300 Milyar TL yerine 450 Milyar TL olarak belirlenmiştir. Anonim şirket statüsü dışındaki firmaların doğrudan Vakıflar Bankası’na başvurması ve tüm işlemlerinin bu banka tarafından yapılması esası getirilmiştir. Anonim şirket Dönemin siyasi konjonktürü içerisinde Hatay ile ilgili hassasiyetleri hatırlamak açısından bkz: http://www.mgk.gov.tr/basinbildiri1997/31mart1997.htm <<(..)Hatay ilindeki ekonomik ve sosyal gelişmeler hakkında Kurula bilgi sunulmuş, bu konularda alınması gereken ilave tedbirlerin Bakanlar Kuruluna bildirilmesine karar verilmiştir.>> 26 Acil Destek 2 ve 3 kapsamındaki illerin haritası için bkz: Ek 1. 25 11 statüsündeki firmaların ise tüm işlemleri daha önce olduğu gibi Türkiye Kalkınma Bankası tarafından yürütülecektir. Turizm sektöründe işletmeye geçmiş firmalara işletme kredisi kullandırılamayacağına ilişkin hüküm kaldırılmıştır. Yatırım kredilerinde % 25, işletme kredilerinde % 50 olarak uygulanan avans oranı her iki kredi için % 40 olarak belirlenmiştir. Dış makine teçhizat için aracı bankaların fon talep ederek akreditif açabilmesi imkanı getirilmiştir. Yatırım kredisi faiz oranı % 20’den % 10’a , işletme kredisi faiz oranı %30’dan %15’e düşürülmüştür. Ayrıca daha önce kullandırılan kredilerin bakiyelerine de yeni faiz oranlarının uygulanması imkanı getirilmiştir. Acil Destek Programlarının bu üçüncü etabında, Türkiye Kalkınma Bankası’na 397 adet Anonim Şirket başvurarak 154,0 Trilyon TL’sı kredi talep etmiştir. Tablo 1: Acil Destek Programlarına Başvurular Program Acil Destek Programı ( 1 ) Acil Destek Programı ( 2 ) Acil Destek Programı ( 3 ) TALEP Kredi Tutarı (Trilyon TL) Şirket Türü Anonim Limited Toplam Anonim Limited Toplam Şirket Sayısı 262 157 419 384 319 703 Anonim 397 154.0 1519 367,5 GENEL TOPLAM 32,5 181.0 Kaynak: Türkiye Kalkınma Bankası, Entegre Bankacılık Yazılımı Kredi – Muhasebe Modülleri Veri Tabanından kendi hesaplamalarımız. Yukarıdaki tablodan da görüleceği gibi, Acil Destek Programlarına (1,2,3) 476’sı Limited Şirket, 1043 Anonim Şirket olmak üzere toplam 1519 şirket başvurarak, 367,5 Trilyon TL’sı kredi talebinde bulunmuşlardır. 12 Acil Destek Programlarına Ait Uygulama Sonuçları27 Uygulama sonuçları da, “düzenlemeler” kısmında ki ayrım gözetilerek yapılacak ve toplulaştırılacaktır. Acil Destek Programı 1 Birinci program üç coğrafi bölge ve 23 ilde yürütülmüştür: Doğu Anadolu Bölgesi 15 il, Güneydoğu Anadolu Bölgesi 7 il ve İç Anadolu Bölgesi’nden de 1 ( Sivas) il. 72 adedi anonim şirket, 54’ü de limited şirket olmak üzere toplam kredilendirilen şirket sayısı 126’dır. Bu şirketlerin yüzde 48,41’ i Doğu Anadolu’ya (15 il), yüzde 49,21’i de Güney Doğu Anadolu’ya (5 il) aittir. Kalan yüzde 3’lük dilim ise İç Anadolu’ya (Sivas) aittir. Bu bağlamda, Güneydoğu Anadolu’nun, Doğu Anadolu’ya göre şirketleşme eğilimleri açısından daha önde olduğu ve bununla birlikte programın imalat sanayi sektörü temelinde sürdürüldüğü de dikkate alındığında, yine Güneydoğu Anadolu’nun Doğu Anadolu’ya göre imalat sanayi işyerleri açısından da önde olduğu düşünülmelidir. Şirket sayılarını iller açısından değerlendirirsek, Doğu Anadolu Bölgesinde önem sırasına göre; Erzurum yüzde 24,6’lık pay ile birinci sırayı alırken sırasıyla, Van ikinci, Elazığ üçüncü, Erzincan dördüncü ve Kars beşinci sırayı almaktadır. Programların uygulama sonuçlarına ait veriler; Türkiye Kalkınma Bankası, Entegre Bankacılık Yazılımı Kredi - Muhasebe Modülleri Veri Tabanından alınmıştır.. 27 13 Tablo 2: Acil Destek Programı (1) Uygulama Sonuçları, Milyon TL Kaynak: Türkiye Kalkınma Bankası, Entegre Bankacılık Yazılımı Kredi - Muhasebe Modülleri Veri Tabanından kendi hesaplamalarımız. 14 Güneydoğu Anadolu Bölgesi illeri ise; birinci sırada yüzde 24,2’lik pay ile Batman ve sırasıyla Diyarbakır ikinci, Mardin üçüncü, Siirt dördüncü ve Şanlıurfa beşincidir. Birinci etap uygulamaları sonucunda yaklaşık toplam 4,4 Trilyon TL kredi kullandırılmıştır. Bu tutarın yüzde 83’sı işletme, yüzde 16,4’ü de yatırım kredilerinden oluşmuştur. İşletme kredilerinin yüzde 45,7’sini Doğu Anadolu, yüzde 51,8’i Güneydoğu Anadolu bölge işletmeleri kullanırken, tek bir il olarak İç Anadolu Bölgesi’nden Sivas, yüzde 2,5’i kullanmıştır. İllerin şirket sayılarının yüksekliğine bağlı olsa da Doğu Anadolu’da işletme kredilerinin büyük bir bölümü Erzurum, Van, Erzincan illeri tarafından kullanılmıştır. Güneydoğu Anadolu’da ise bu bağlamdaki ağırlık nerede ise eşit sayılabilecek bir düzeyde dört il arasında paylaşılmıştır: Batman, Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa. Yatırım kredilerinin dağılımında, işletme kredilerindeki eğilimin tersi söz konusudur. Doğu Anadolu Bölgesi yüzde 62’lik pay ile birinci sırayı almakta, yüzde 37’lik pay ile de Güneydoğu Anadolu ikinci sıraya gerilemektedir. Doğu Anadolu illeri arasında nispeten dengeli bir dağılım var iken, Güneydoğu Anadolu’ya dönük kullandırılan yatırım kredilerinde yüzde 77’lik bir oran ile Diyarbakır büyük ağırlık taşımaktadır. Acil Destek Programı 1 dahilinde kullandırılan kredilere bütün olarak bakıldığında, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinin kullanımları nerede ise birbirine eşit düzeydedir (yüzde 48,3’e yüzde 49,3 gibi). Ancak 15 ili kapsayan Doğu Anadolu Bölgesinde krediler ağırlıklı olarak Erzurum, Van, Elazığ gibi 3 ilde yoğunlaşırken (Ve Muş ili bu dilimden hiç yararlanamamıştır), 7 ilden oluşan Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin ve Batman gibi 5 ile belirli bir oranda dengeli dağılmıştır. Tablo 3: Acil Destek Programı (1) Kredileri Sektörel Dağılım, Milyon TL D DA DB DC DD DE DG DH DI DJ DK DL -31 DN İmalat Gıda ürünleri, içecek ve tütün imalatı Tekstil ve tekstil ürünleri imalatı Deri ve deri ürünleri imalatı Ağaç ürünleri imalatı Kağıt hamuru, kağıt ve kağıt ürünleri imalatı Kimyasal madde ve ürünleri Plastik ve kauçuk ürünleri imalatı Metalik olmayan diğer mineral ürünlerin imalatı Ana metal ve fabrikasyon metal ürünleri imalatı Makine ve teçhizat imalatı Elektrikli ve optik donanım imalatı Başka yerde sınıflandırılmamış imalatlar İşletme İşletme (%) 2.199.053,19 100,00 1.405.328,11 63,91 141.824,08 6,45 120.000,00 159.500,00 85.400,00 143.001,00 81.000,00 21.000,00 42.000,00 5,46 7,25 3,88 6,50 3,68 0,95 1,91 Yatırım Yatırım (%) 445.748,63 100,00 75.084,00 16,84 0,00 66.500,00 168.900,00 75.264,63 60.000,00 0,00 14,92 37,89 16,88 13,46 0,00 0,00 Toplam Toplam (%) 2.644.801,82 100,00 1.480.412,11 55,97 141.824,08 5,36 120.000,00 226.000,00 254.300,00 218.265,63 141.000,00 21.000,00 42.000,00 4,54 8,55 9,62 8,25 5,33 0,79 1,59 Kaynak: Türkiye Kalkınma Bankası, Entegre Bankacılık Yazılımı Kredi - Muhasebe Modülleri Veri Tabanından kendi hesaplamalarımız. Birinci etaba ilişkin kredilerin sektörlere dağılımı28 da değerlendirmelerimizde bir başka nokta olmalıdır. Bir kere daha hatırlamakta yarar var ki, bu dilim bütünüyle İmalat Sanayi alt sektörlerine kullandırılmıştır. Türkiye Kalkınma Bankası, Entegre Bankacılık Yazılımı Kredi- Muhasebe Modülleri Veri Tabanından alınan veriler, NACE Rev.1.1’e göre düzenlenmiştir. NACE, Fransızca "Nomenclature statistique des Activités économiques dans la Communauté Européenne" (Avrupa Topluluğunda Ekonomik faaliyetlerin İstatistiki 28 15 İşletme kredilerinin sektörel yapısı incelendiğinde; yüzde 63,91’lik pay ile geleneksel bir özellik arz eden, gıda ürünleri, içecek ve tütün imalatı sektörünün birinci sırayı aldığını saptayabiliriz. İkinci sırada (yüzde 7,25) plastik ve kauçuk ürünleri imalatı ve sırasıyla ana metal ve fabrikasyon metal ürünleri imalatı (yüzde 6,5), tekstil ve tekstil ürünleri imalatı (yüzde 6,45), yöredeki özellikleri ile daha çok boya, vernik ve zirai ilaç üretiminden oluşan kimyasal madde ve ürünleri sektörü (yüzde 5,46), genellikle taş ve toprağa dayalı ürünlerin üretildiği iş kollarından oluşan metalik olmayan diğer mineral ürünlerin imalatı (yüzde 3,88), makine ve teçhizat imalatı (yüzde 3,68). Yatırım kredilerinin dağılımında da metalik olmayan diğer mineral ürünlerin imalatı sektörü (yüzde 37,89) birinci sırayı almakta, ana metal ve fabrikasyon metal ürünleri imalatı (yüzde 16,88) ikinci sırada yer almaktadır. Üçüncü sıra da ise gıda ürünleri, içecek ve tütün imalatı sektörü (yüzde 16,84) gelirken dördüncü ve beşinci sırada plastik ve kauçuk ürünleri imalatı (yüzde 14,92) ve makine ve teçhizat imalatı (yüzde 13,46) sektörleri bulunmaktadır. Acil Destek Programı 2 Acil Destek Programının ikinci etabında il sayısı 26’ya bölge sayısı 3’ten 5’e çıkartılmış, imalat sanayi yanında turizm, eğitim ve sağlık sektörleri de destek kapsamına alınmıştır. İl ve bölge sayısının artışı ve yeni kararnamede kredi kullanmayı daha makul kılan düzenlemeler nedeniyle bu dilimden 132’si limited, 140’ı da anonim şirket olmak toplam 272 şirkete 38,5 Trilyon TL kredi kullanmıştır. Kredi kullanan şirketlerin sayısal olarak bölgelere göre dağılımında Güneydoğu Anadolu (yüzde 34,19) bir şirket sayısı fazla ile yine ilk sırada gelmektedir. Bu bölgeyi sırasıyla, tek bir il (Hatay) ile kapsamda olan Akdeniz Bölgesi (yüzde 12,13), Karadeniz Bölgesi (yüzde 10,66) ve İç Anadolu Bölgesi (yüzde 9,19) takip etmektedir. 38,5 Trilyon TL kredinin kullandırıldığı bu pakette toplam kullandırılan kredilerin türlerine göre dağılımı hesaplandığında yüzde 52,8’inin işletme kredileri, yüzde 47,2’sinin de yatırım kredilerinden oluştuğu görülmektedir. Birinci dilimdeki işletme kredilerinin hakim özelliği, “kurumsal düzenlemeler” kısmından yine hatırlanacağı üzere, yeni karardaki tadilatlar nedeniyle yatırım kredileri lehine daha dengeli bir düzeyde gerçekleşmiş olmasıdır. Kullandırılan işletme kredisi tutarlarının coğrafi bölgelere göre dağılımı incelendiğinde; (şirket sayısında Güneydoğu Anadolu Bölgesi birinci sırada olmasına rağmen), Doğu Anadolu’nun birinci sırada olduğu gözlenebilir (yüzde 32,89). İkinci sırada Güneydoğu Bölgesi, üçüncü sırada tek bir il olarak Hatay, Akdeniz Bölgesini temsilen (yüzde 17,79), dördüncülükte Karadeniz, beşincilikte ise İç Anadolu Bölgesi yer almaktadır. İl düzeyinde göze çarpan noktalar ise şöyle sıralanabilir: Doğu Anadolu bölgesinden Erzurum, Elazığ ve Van, aldığı payları yaklaşık olarak muhafaza ederken, birinci dilimdeki işletme kredilerinden yararlanma düzeyi çok düşük olan Kars ili, yüzde 20,68’lik bir payla ciddi miktarda işletme kredisi kullanabilmiştir. Güneydoğu Anadolu bölgesinde Mardin ve Şanlıurfa, İç Anadolu’da kapsama yeni dahil edilen Yozgat ve Karadeniz bölgesinde de Ordu illeri kendi bölgeleri içerisinde ilk sıraları paylaşmışlardır. Sınıflaması) ’dan türetilmiştir. Ayrıca, her üç uygulamadaki, sektörel dağılıma ilişkin veriler sadece Türkiye Kalkınma Bankası’nın kredi kullandırdığı Anonim Şirketlerine aittir. 16 Yatırım kredilerinin kullanımına bakıldığında, orada da Doğu Anadolu bölgesi ilk sırayı muhafaza etmektedir. İkinci sırada Güneydoğu Anadolu (yüzde 31,43) ve takiben de İç Anadolu (yüzde 10,50), Karadeniz (yüzde 9,46), İç Anadolu (yüzde 9,13) bölgeleri göze çarpmaktadır. Doğu Anadolu bölgesini oluşturan illerin kullandığı yatırım kredileri kendi içerisinde nispeten dengeli dağılırken, Güneydoğu Anadolu’da ise Diyarbakır, bölgenin kullandığı toplam yatırım kredilerinin yüzde 44’ünü alırken, Karadeniz bölgesinde Ordu ili yüzde 83’ünü, İç Anadolu’da da Yozgat yüzde 88’ini kullanmıştır. 17 Tablo 4: Acil Destek Programı (2) Uygulama Sonuçları, Milyon TL Kaynak: Türkiye Kalkınma Bankası, Entegre Bankacılık Yazılımı Kredi - Muhasebe Modülleri Veri Tabanından kendi hesaplamalarımız. 18 Acil Destek 2’nin işletme ve yatırım kredileri kullanım açısından birlikte mütalaa edildiğinde yukarıda saptadığımız eğilimler çok fazla değişmemektedir. Tablo 5: Acil Destek Programı (2) Kredileri Sektörel Dağılım, Milyon TL D DA DB DC DD DE DG DH DI DJ DK DL DM DN H M N İmalat Gıda ürünleri, içecek ve tütün imalatı Tekstil ve tekstil ürünleri imalatı Deri ve deri ürünleri imalatı Ağaç ürünleri imalatı Kağıt hamuru, kağıt ve kağıt ürünleri imalatı Kimyasal madde ve ürünleri Plastik ve kauçuk ürünleri imalatı Metalik olmayan diğer mineral ürünlerin imalatı Ana metal ve fabrikasyon metal ürünleri imalatı Makine ve teçhizat imalatı Elektrikli ve optik donanım imalatı Ulaşım araçları imalatı Başka yerde sınıflandırılmamış imalatlar Turizm (Oteller ve lokantalar) Eğitim Sağlık TOPLAM İşletme İşletme (%) 8.965.458,69 97,92 4.031.726,00 44,97 1.055.000,00 11,77 150.000,00 1,67 346.661,96 3,87 100.000,00 447.650,00 913.524,09 1.560.896,64 220.000,00 1,12 4,99 10,19 17,41 2,45 140.000,00 37.187,00 1,56 0,41 0,00 1,67 100,00 153.300,00 9.155.945,69 Yatırım Yatırım (%) 6.409.755,49 52,07 2.819.527,56 43,99 368.307,29 5,75 0,00 368.424,44 5,75 300.000,00 4,68 104.994,54 1,64 224.388,94 3,50 1.173.891,11 18,31 521.150,00 8,13 190.000,00 2,96 124.989,00 1,95 146.540,00 2,29 67.542,61 1,05 5.093.358,00 41,38 124.536,70 1,01 806.601,42 6,55 12.309.714,91 100,00 Toplam Toplam (%) 15.375.214,18 71,63 6.851.253,56 44,56 1.423.307,29 9,26 150.000,00 0,98 715.086,40 4,65 300.000,00 1,95 204.994,54 1,33 672.038,94 4,37 2.087.415,20 13,58 2.082.046,64 13,54 410.000,00 2,67 124.989,00 0,81 146.540,00 0,95 207.542,61 1,35 5.130.545,00 23,90 124.536,70 0,58 959.901,42 4,47 21.465.660,60 100,00 Kaynak: Türkiye Kalkınma Bankası, Entegre Bankacılık Yazılımı Kredi - Muhasebe Modülleri Veri Tabanından kendi hesaplamalarımız. Not: Tablo 4 ile bu tablo arasında küçük farklılıklar göze çarpabilir. İşletme kredilerinde 506 Milyon TL, yatırım kredilerinde ise 65 Milyar TL sektörlere dağıtılamamıştır. Bu programda kullandırılan kredilerin dağılımını yine işletme ve yatırım kredileri olarak ayrı ayrı yapmakta fayda görülmektedir. Öncelikle işletme kredilerine bakıldığında, sektör çeşitlemesine gidilmiş olmasına rağmen toplamın yaklaşık yüzde 98’ini İmalat Sanayi alt sektörlerinin aldığını gözleyebiliriz. Bu alt sektörlerde birinci etaptakine benzer bir tarzda yüzde 44,97’lik pay ile geleneksel bir özellik arz eden, gıda ürünleri, içecek ve tütün imalatı sektörü birinciyi sırayı almaktadır. İkinci sırada (yüzde 17,41) ana metal ve fabrikasyon metal ürünleri imalatı, üçüncü sırada (yüzde 11,77) ile tekstil ve tekstil ürünleri imalatı ve sonrasında da genellikle taş ve toprağa dayalı ürünlerin üretildiği iş kollarından oluşan metalik olmayan diğer mineral ürünlerin imalatı (yüzde 10,19) sektörleri gelmektedir. Programlara ikinci uygulama ile girmiş bulunan sektörlerden işletme kredisi kullananların toplam işletme kredileri içerisindeki payları, sağlık sektöründe yüzde 1,67, turizm sektöründe yüzde 0,41’dir. Eğitim sektörü ise işletme kredilerinden herhangi bir pay alamamıştır. Yeri gelmişken, kapsamdaki illerde bu yeni sektörlere ait işletme sayısının çok düşük olmasının da işletme kredisi talep ve kullanımlarını sınırlı tuttuğunu belirtmenin önemli olduğunu düşünmekteyim. Kullandırılan yatırım kredilerinin sektörlere göre dağılımı incelendiğinde, birinci etaptaki işletme kredilerinin dağılımına paralel eğilimin olmadığını görmek mümkündür. Bu eğilim değişikliği, sadece sektör yelpazesinin genişletilmesi ile izah edilmeye kalkıldığında yetersiz olduğu görülmektedir. Zira, sektör genişletilmesi, hem işletme kredileri hem de yatırım kredileri için birlikte yapılmıştır. O halde, kapsama yeni dahil edilen turizm, eğitim ve sağlık sektörlerinde işletme kredisi kullanacak şirketlerin olmayışını gözden uzak tutmamak lazım gelmektedir29. Dağılıma dönersek, toplam yatırım kredilerinin yüzde 52,07’si imalat sanayi, yüzde 41,38’i de turizm sektörü tarafından kullanılmıştır. Sağlık sektörü yatırım kredilerinden yüzde Bu bağlamdaki yorumum, özellikle, turizm, eğitim ve sağlık sektörü işyerlerinin genellikle imalat sanayii işyerlerine göre işletme sermayesi ihtiyaçlarının düşük olmasını göz ardı etmemektedir.. 29 19 6,5’lik bir pay alırken, eğitim sektörü de yüzde 1,01 pay almıştır. Birinci programda yatırım kredilerinden hiç pay almayan üç alt sektörün de ikinci etapta yatırım kredisi kullandığı belirtilmelidir. Bu sektörler, ağaç ürünleri imalatı (yüzde 5,75), kağıt hamuru, kağıt ve kağıt ürünleri sektörü (yüzde 4,68) ve ulaşım araçları sektörüdür. (yüzde 2,29) Acil Destek Programı 3 Programın bu son diliminde il ve sektör açısından ikinci dilime göre herhangi bir fark bulunmadığı bilinmektedir. Ayrıca bu uygulamada sadece anonim şirketlerin kredi kullandığını ve dolayısıyla kredi kullanan şirket sayısındaki bir önceki uygulamaya göre göze çarpan daralmanın şaşırtıcı bulunmamasını belirtmek gerekmektedir. Tablo 6: Acil Destek Programı (3) Uygulama Sonuçları, Milyon TL İl HATAY Akdeniz Bölge Toplamı AĞRI ARDAHAN BİNGÖL BİTLİS ELAZIĞ ERZİNCAN ERZURUM Doğu Anadolu HAKKARİ IĞDIR KARS MUŞ ŞIRNAK TUNCELİ VAN Bölge Toplamı ADIYAMAN BATMAN DİYARBAKIR KAHRAMANMARAŞ Güney Doğu Anadolu MARDİN SİİRT ŞANLIURFA Bölge Toplamı SİVAS İç Anadolu YOZGAT Bölge Toplamı BAYBURT GÜMÜŞHANE Karadeniz ORDU Bölge Toplamı TOPLAM Coğrafi Bölge Firma Sayısı 8 8 1 1 1 1 6 8 10 1 2 8 4 2 0 9 54 12 5 11 0 8 3 5 44 4 3 7 0 2 12 14 127 İşletme 747.200,00 747.200,00 0 150.000,00 254.000,00 0 663.000,00 1.205.000,00 1.648.200,00 378.025,32 150.000,00 673.600,00 165.000,00 81.700,00 0 790.077,00 6.158.602,32 1.048.968,41 416.000,00 1.253.523,85 0 1.066.000,00 392.000,00 572.200,00 4.748.692,26 78.500,00 609.899,00 688.399,00 0 192.600,00 1.893.135,00 2.085.735,00 14.428.628,58 Yatırım ACİL 3 Toplam 1.265.639,98 2.012.839,98 1.265.639,98 2.012.839,98 410.000,00 410.000,00 0 150.000,00 132.352,60 386.352,60 260.566,00 260.566,00 987.615,00 1.650.615,00 823.115,57 2.028.115,57 649.856,50 2.298.056,50 0 378.025,32 56.400,00 206.400,00 695.929,00 1.369.529,00 330.578,55 495.578,55 468.087,00 549.787,00 0 0,00 1.091.060,00 1.881.137,00 5.905.560,22 12.064.162,54 1.200.938,00 2.249.906,41 544.489,44 960.489,44 1.652.516,14 2.906.039,99 0 0,00 493.793,00 1.559.793,00 0 392.000,00 249.568,00 821.768,00 4.141.304,58 8.889.996,84 169.108,31 247.608,31 0 609.899,00 169.108,31 857.507,31 0 0,00 216.182,60 408.782,60 2.032.933,00 3.926.068,00 2.249.115,60 4.334.850,60 13.730.728,69 28.159.357,27 Kaynak: Türkiye Kalkınma Bankası, Entegre Bankacılık Yazılımı Kredi - Muhasebe Modülleri Veri Tabanından kendi hesaplamalarımız. 127 anonim şirket 28, 1 Trilyon TL kredi kullanmıştır. Kullanılan kredi tutarının yüzde 51,2’ si işletme kredilerinden yüzde 48,8’i de yatırım kredilerinden oluşmaktadır. Bu dağılım yaklaşık ikinci etap uygulamaları ile bir paralellik arz etmektedir. 20 İşletme ve yatırım kredilerinin toplamının coğrafi bölgelere göre dağılımı irdelendiğinde, şirket sayıları paralelinde yine birinci sırayı Doğu Anadolu Bölgesi, ikinci sırada Güneydoğu Anadolu almaktadır. Bu uygulamada bir önceki uygulamadan farklı olarak Karadeniz bölgesi üçüncü sıraya yerleşmiştir. Son iki sırada da Akdeniz ve İç Anadolu Bölgesi gelmektedir. Bundan önceki her iki uygulamada da bölgelerinin içerisinde öne çıkan iller bu uygulamada da yerlerini hemen hemen korumaktadır. İşletme kredileri açısından Güneydoğu bölgesindeki bir farklılık vurgulanmalıdır. O da, Adıyaman ilindeki şirketlerin bölgenin işletme kredileri kullandırımından yüzde 22,1 oranında pay almaya başlamasıdır30. Küçük bir kıpırdanış olarak da nitelendirilebilecek bir başka farklılık da Karadeniz bölgesi kapsamındaki illerden Gümüşhane’nin yine bölgenin işletme kredileri toplamından yüzde 9,23’lük pay almasıdır. Durum, yatırım kredileri açısından incelendiğinde de yine temel eğilimler açısından herhangi bir önemli değişiklik göze çarpmamaktadır. Ancak burada da Adıyaman ili ve Gümüşhane ili şirketlerinde yatırım kredileri açısından bölgeleri içerisinde bir sıçrayış / canlanma olduğu gözlenmektedir. Bu bağlamda bir başka husus, İç Anadolu bölgesinde kullanılan yatırım kredilerinin tümünün Sivas ili tarafından kullanılmış olmasıdır. Tablo 7: Acil Destek Programı (3) Kredileri Sektörel Dağılım, Milyon TL D DA DB DC DD DE DG DH DI DJ DK DN F H M N İmalat Gıda ürünleri, içecek ve tütün imalatı Tekstil ve tekstil ürünleri imalatı Deri ve deri ürünleri imalatı Ağaç ürünleri imalatı Kağıt hamuru, kağıt ve kağıt ürünleri imalatı Kimyasal madde ve ürünleri Plastik ve kauçuk ürünleri imalatı Metalik olmayan diğer mineral ürünlerin imalatı Ana metal ve fabrikasyon metal ürünleri imalatı Makine ve teçhizat imalatı Başka yerde sınıflandırılmamış imalatlar İnşaat Turizm (Oteller ve lokantalar) Eğitim Sağlık TOPLAM İşletme İşletme (%) 14.268.428,58 98,89 8.721.445,41 61,12 1.302.800,00 9,13 0,00 190.000,00 1,33 0,00 1.173.523,85 8,22 595.034,00 4,17 537.600,00 3,77 905.000,00 6,34 162.000,00 1,14 681.025,32 4,77 150.000,00 1,04 10.200,00 0,07 0,00 0,00 14.428.628,58 100,00 Yatırım Yatırım (%) 6.965.156,01 50,73 3.835.428,27 55,07 193.041,00 2,77 0,00 0,00 425.000,00 6,10 295.424,14 4,24 71.865,00 1,03 1.601.797,60 23,00 405.000,00 5,81 61.200,00 0,88 76.400,00 1,10 300.000,00 2,18 5.958.572,68 43,40 435.000,00 3,17 72.000,00 0,52 13.730.728,69 100,00 Toplam Toplam (%) 21.233.584,59 75,41 12.556.873,68 59,14 1.495.841,00 7,04 0,00 0,00 190.000,00 0,89 425.000,00 2,00 1.468.947,99 6,92 666.899,00 3,14 2.139.397,60 10,08 1.310.000,00 6,17 223.200,00 1,05 757.425,32 3,57 450.000,00 1,60 5.968.772,68 21,20 435.000,00 1,54 72.000,00 0,26 28.159.357,27 100,00 Kaynak: Türkiye Kalkınma Bankası, Entegre Bankacılık Yazılımı Kredi - Muhasebe Modülleri Veri Tabanından kendi hesaplamalarımız. Kredilerin bütününü, sektörel açıdan irdelediğimizde imalat sanayi alt sektörlerinin toplam kredilerin yüzde 75,41’ini, turizm sektörünün de yüzde 21,20’sini kullandığı görülebilir. Kredi türüne göre durumda önemli bir farklılık göze çarpmaktadır. İşletme kredilerinde yüzde 98,9’u imalat sanayince kullanılmakta iken geri kalanı hizmetler diye adlandırabileceğimiz sektörlere ait olmaktadır (Bkz: 29’nolu dipnot). Adıyaman ilinde yatırımı tamamlanarak işletmeye açılmaya işletmesi böyle bir gelişmeyi yaratmıştır. 30 bekleyen küçümsenmeyecek sayıda turizm 21 Yatırım kredilerinde, imalat sanayi yüzde 50,73’lük pay alırken, turizm sektörünün payı yüzde 43,40 olarak gerçekleşmiştir. Sektörel dağılımdaki ilk iki uygulamaya ait temel eğilimler üçüncü uygulamada kimi değişimler geçirmiştir. Bu değişimlere ilişkin özet bir değerlendirme şu şekilde yapılabilir: tekstil ve tekstil ürünleri imalatı sektör payı dramatik bir biçimde gerilemiş, gıda ürünleri, içecek ve tütün imalatı sektörünün önceliği korunsa da, payı azalmış ve imalat sanayi alt sektörlerindeki çeşitlilik yüksek oranda artmıştır31. Acil Destek Programlarının her üç etabına ait bir özet bilançoya göz atarak sonuç bölümüne geçmenin doğru olduğu düşünülmektedir. Tablo 8: Acil Destek Programı (1,2, 3) Toplulaştırılmış Sonuçlar Programın Adı Acil Destek Programı 1 Acil Destek Programı 2 Acil Destek Programı 3 Toplam Firma Sayısı 126 272 127 525(*) İşletme Kredileri Yatırım Kredileri Toplam Krediler ( Milyon TL) ( Milyon TL) ( Milyon TL) 711.760,64 18.168.389,91 13.730.728,69 32.610.888,24 4.350.745,17 38.511.895,60 28.159.357,27 71.021.997,51 3.638.984,53 20.343.469,69 14.428.628,58 38.411.109,27 Kaynak: Türkiye Kalkınma Bankası, Entegre Bankacılık Yazılımı Kredi - Muhasebe Modülleri Veri Tabanından kendi hesaplamalarımız. (*) Bu sayının değerlendirilmesinde, aynı şirketin, birden fazla etapta kredi kullanmış olduğu dikkate alınmalıdır. Ancak bu oran en çok yüzde 7-8 civarındadır. 525 şirketin 339 adedi Türkiye Kalkınma Bankası’nca kredilendirilmiştir. Acil Destek Programlarına ilişkin kredi ödemeleri 1997 – 2005 döneminde gerçekleşmiştir. Tablo 9: Acil Destek Programı (1997- 2005) Yıllara Göre Ödemeler, (Milyon TL) Yıl Acil Destek Programı 1 Acil Destek Programı 2 Acil Destek Programı 3 1.425.295 1997 2.570.490 1998 331.361 16.393.233 2000 23.600 18.415.169 2001 3.265.313 13.969.713 2002 438.180 13.282.299 2003 826.911 2004 80.435 2005 4.350.745 38.511.896 28.159.357 Kaynak: Türkiye Kalkınma Bankası, Entegre Bankacılık Yazılımı Kredi - Muhasebe Modülleri Veri Tabanından kendi hesaplamalarımız. Tablo 8 ve 9’dan gözleneceği gibi bu dönem içerisinde 38,4 Trilyon TL İşletme kredisi, 32,6 Trilyon TL yatırım kredisi olmak üzere toplam 71 Trilyon TL kredi kullandırılmış bulunmaktadır. Kullandırılmış bulunan krediler, her şeye rağmen, bölge Kredi kullandırımlarının sektörel dağılımı, (Elvan, L. Et.al.2005) bulguları örtüşmektedir. 31 ile nerede ise bire bir 22 ekonomisine küçümsenmeyecek bir canlılık getirmiş, 9.000 kişilik ek bir istihdam32 yaratmaya katkıda bulunarak adeta tulumbaya konan ilk can suyuna benzer bir etki "pump priming effects" yaratmıştır (Şahinkaya,2002). Kredilerin cari TL değeri ilk bakışta yüksek gibi görünebilir. Ancak, kullandırılan kredilerin ödeme tarihlerindeki döviz kurlarıyla ABD Doları karşılıkları33, yedi yıllık bir süreç için oldukça küçüktür ve bunun altı özenle çizilmelidir. 26 il düzeyinde uygulanan bu programlarla aktarılan işletme kredileri; 64,006 Milyon ABD Doları, yatırım kredileri de 42,649 Milyon ABD Doları olmak üzere toplam yaklaşık olarak 107 Milyon ABD Doları düzeyindedir.34 Bir başka nokta da, kamuoyunda çokça “yanlış” bir biçimde tartışılan bu kredilere ait geri dönüş oranlarının farklı bir ifade ile de tahsilat rasyolarının oldukça düşük olduğu hususudur. Sarf belgelerinin kontrolü ve fiziki gerçekleşmenin yerinde tespiti ile bir anlamda hak ediş usulü dahilinde kullandırılan bu kredilere ilişkin 1997 – 2005 dönemi tahsilat oranlarını gösterir grafik aşağıdaki gibidir. Acil Destek Programlarınca Kullandırılan Kredilerden Tahsilatlar (Bin YTL) 20.000 Tutarlar 15.000 10.000 5.000 0 Talep Edilen Tahsil Edilen Tahsilat Yüzdesi 1999 YILI 2000 YILI 2001 YILI 2002 YILI 2003 YILI 2004 YILI 2005 YILI 2.875 2.492 86,7% 8.786 8.203 93,4% 13.473 12.484 92,7% 14.742 13.691 92,9% 15.163 14.437 95,2% 14.856 14.204 95,6% 7.904 7.445 94,2% Not: Acil Destek Programı Kredilerinin yedi yıllık genel tahsilat oranı : % 93,8' dir. Kaynak: Türkiye Kalkınma Bankası, Entegre Bankacılık Yazılımı Kredi - Muhasebe Modülleri Veri Tabanından kendi hesaplamalarımız. Grafikteki değerlerden görüleceği gibi, iki uluslararası krizin (Asya ve Rusya krizleri), bir büyük doğal afetin ve iki de büyük ulusal finansal krizin (2000 Kasım ve 2001 Şubat) yaşandığı dönemler dahil, yedi yıllık dönem de ortalama tahsilat rasyosu yüzde 93,8 düzeyinde gerçekleşmiştir. Ek istihdam sayılarının program etapları ve sektör bazındaki ayrıntılarına bildirinin yazımı sırasında ulaşılamamıştır. Bu konuda ulaşılması planlanan sayılar kongre sırasındaki sunuşa yansıtılmaya gayret edilecektir. 33 Türkiye Kalkınma Bankası’nın Entegre Bankacılık Yazılımı Kredi - Muhasebe Modülleri Veri Tabanındaki bilgilere göre. 34 Tutarın küçüklüğü ve bir dolu aksaklığına rağmen, ADFIAP (Association of Development Financing Institutions in Asia and the Pacific) 2002 yılında Acil Destek Programları Uygulamaları nedeniyle Türkiye Kalkınma Bankası’na “En İyi Kırsal Gelişme Ödülü” vermiştir. Ödül ile ilgili bilgi için bkz: http://www.adfiap.org/docs/2002_adfiap_awardees.pdf ve http://www.tkb.com.tr/adfiap/adfiap_2002.htm 32 23 (V) Sonuç ve Değerlendirme Sonuç ve değerlendirme bölümüne bir soru ile başlamanın yararlı olacağını düşünmekteyim. Soru şudur: Acaba içinden geçmekte olduğumuz dönemde olduğu gibi 80 yılı aşkın tarihimizin her hangi bir evresinde ortalıkta bu kadar çok “plân”, “program”, “strateji” kelimelerini başlıklarında muhafaza eden “resmi politika dokümanı” niteliğine sahip belgelerin yayınlandığı başka herhangi bir dönem olmuş mudur? Ayrıca bana göre, bu belgelerin birbiriyle illiyet bağı / bağları, farklı bir ifade ile “eşgüdümü” çok zayıftır ve hatta yoktur. Bu eşgüdüm eksikliği, iktisat politikalarını tasarlayan, uygulamasında da görevli tüzel kişilikler arasında daha da yaygındır. Gerçekten de, bu doküman yorgunluğundan kurtularak bir sadeleştirme ve netliğe kavuşma, tüm altyapısı ve beşeri sermayesi tükenmiş bir mirasın üzerine Cumhuriyet Türkiyesini kuran, ümmetten bir ulus devleti yaratan, aklı ve bilimi öne çıkaran kuşakların torunları, mirasçılarının atacakları birinci adım olmalıdır. Böyle bir adımla, uluslararası iletişim ve ticaretin getirdiği değişmeleri hesaba katarak, toplumdaki kamusal ve özel kesimleri dinamik bir iktisadi seferberlik anlayışıyla yan yana getiren ulusal devlet çerçevesinde, dünyadaki yarışma ortamına dayanacak ve bu ortamda gelişimini sürdürebilecek planlı, dengeli bir iktisadi kalkınmanın sağlanmasının hareket noktası yaratılmış olacaktır. Bu hareket noktası dahilinde de, Türkiye’nin yarınlarının ne olması lazım geldiği sorusunu kristalize ederek tarifleyen makro düzeydeki bir büyüme / bilgi toplumu için sanayileşme temelli gelecek planlaması oluşturulmalıdır. Ve bu gelecek planlaması, 1923’ün aydınlanma geleneğindeki gibi bu defa da 2023 yılına ait sabahlara uyanacak Türkiye’nin nasıl bir Türkiye? olacağını içermeli ve doğal olarak böyle bir gelecek planlaması, Türkiye'de bölgeleri birbiriyle yarışır kılan ( potansiyelleri temelinde ! ) bölgesel kalkınma konusunu da “yeni bir anlayışla” değerlendirmelidir / değerlendirecektir. Bu genel tematik çerçeve paralelinde, bildirimdeki kurgu dahilinde somutlaştırabileceğim noktalar aşağıdaki gibi özetlenebilir: Öncelikle; yatırımları olumsuz yönde etkileyen, girişimcilerin önündeki belirsizliklerin azaltılması veya kaldırılmasına yönelik olarak projelerdeki kârlılığın ve gereken hallerde belli bir korumanın görünür bir gelecekte sürdürüleceğine dair güvenceler ve mekanizmalar yaratılmalıdır. Ayrıca, sektörlerde 1960'lar ve 1970'lerdeki gibi fiziki üretim-yatırım hedefleri, 1980’li ve 1990’lı yıllardaki gibi tamamıyla piyasa sinyallerine terk etmek yerine, belli bir teknolojik düzeye atlamak, üretim ve sermaye piyasalarını kökten değiştirmek amacıyla, kurumsal çerçeveyi ve ilgili bütün politikalar setini bu stratejik hedefe göre uyarlamak, koordine etmek şeklinde politikaların planlanması ihmal edilmemelidir. Günümüz itibariyle uygulanmakta olan Devlet Yardımları Sisteminin (teşvik sisteminin) seçicilik ve yönlendiricilik özelliği kalmamıştır. Bununla birlikte, ülkemiz uzun dönem sağlıklı büyüme rotasını da kaybetmiştir. Dolayısıyla da yeni bir sistemin oluşturulması gereği açıktır ve bu nokta bir tutku haline gelmiş bulunan Avrupa Birliğine giriş sürecinin de olmazsa olmazlarındandır. Bu çerçevede öncelikle ülkemiz için yukarıda hareket noktası üzerine değinmede bulunduğum yeni bir kalkınma / büyüme stratejisi hazırlanmalı ve devlet yardımları sistemi bu stratejiye dayandırılmalıdır. Ülkenin reel sektör envanteri ve buna bağlı gelişmişlik haritası çıkarılmalı ve Devlet Yardımları Sisteminde gerek 4325 sayılı Yasa gibi Vergisel Teşviklerde gerek KOBİ 24 kredileri v.b. gibi teşvik politikalarında yer alan aynı illeri kapsayacak şekilde yeniden belirlenmeli ve gerekirse 2002/4720 Sayılı BKK “İstatistikî Bölge Birimleri Sınıflandırması” da dahil (ya da paralelinde) yeniden gözden geçirilmelidir. Örneğin mevcut teşvik sistemi anlamında 4325 sayılı Yasa kapsamında 22 il, KOBİ’leri destekleme de 33 il, tebliğin ana konusu olan Acil Destek Programlarında 26 il ve Kalkınmada Öncelikli Yöreler Kapsamında da 50 il (2 ilçe) bulunmaktadır. Öncelikle gelişmişlik haritası bir temele bağlanmalı, adı koyulmalı ve ortak bir zemin yaratılmalıdır. Böylece, ülkemizde genellikle il / ilçe düzeyinde ele alınmakta olan bölgesel gelişme farklılıklarını gidermeye dönük karar ve uygulamaların (özellikle Kalkınmada Öncelikli Yöreler ve Doğu-Güneydoğu Anadolu bölgeleri) iller düzeyinde değil bir gelişme havzası / cazibe merkezi mantığıyla ele alınmasının da yolu açılmış olacaktır. Günümüz Türkiye'sinde üretim faaliyetlerinin mekânsal dağılımı, ülkeyi sanayisizleşmeye götüren kaynak tahsisi politikaları doğrultusunda çarpık bir görünüm almıştır. Bu politikalar, çoğu deniz kıyısındaki büyük kentlerimizde önemli yığılmalar yaratmış, zaten çok zayıf olan arazi kullanım ve imar disiplini hemen tümüyle ortadan kalkmış ve bu çarpık ve yetersiz sanayileşmeyle birlikte ülkemiz, oldukça derin çevre yozlaşmaları ile karşı karşıya kalmıştır. Anlamlı bir bölgesel gelişme programının uygulanabilmesi / sanayinin yaygınlaştırılması için, çok daha basit ve köklü başlangıç şartlarının oluşması, yani arazi kullanımı, kentleşme ve imar disiplinini sağlayacak mevzuatın da elden geçirilmesi ve tavizsiz uygulanması gerekmektedir. Kanımızca, dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi, Türkiye'de de başarılı bir uygulaması bulunmayan ve genellikle, tarım, tarıma dayalı sanayiler, alt yapı ve sosyal yatırım ağırlıklı projeler toplamından oluşan bölgesel kalkınma planlarının, başka bir ifade ile gelişmemiş mekânlara sanayi götürmek için teşvikler ve topluma maliyeti çok yüksek projelerin yerine, yakın tarihin başarılı sanayileşmiş ülke deneyimlerinin öğrettiği, belirli sektörler üzerine yoğunlaşan ve bir liberasyon takvimine bağlı olarak uygulanan “selektif korumacılık” temelinde kurgulanan / tasarlanan “sektör - proje hedefli sanayileşme politikaları” uygulanmalıdır. Sektör / proje hedeflemesi’ nden anlaşılması gereken, dinamik karşılaştırmalı üstünlükler yaratılmasına yönelik olarak belirli sektörlerin saptanıp, bu sektörlerde planlı, programlı bir gelişme stratejisinin uygulanmasıdır. Hedefleme sözcüğünün de ima ve telkin ettiği gibi, sektör hedeflemesi, kaynak dağılımı işlevini tamamen piyasanın eline bırakmamakta, hangi sektörlerin uluslararası pazarlarda rekabet edebilir hale geleceğine devletin karar vermesini öngörmektedir. Devlet, bu yönde gerekli teşvik ve koruma araçları ile seçilen sektörlerin rekabet gücünü artırmayı planlar. Burada elbette "piyasalar" mı? yoksa "devlet" mi? sorusu / ikilemi akla gelebilir Ancak, kalkınmışlık düzeylerindeki başarıları hakkında tartışmasız ortak mutabakat sağlanmış ülke örnekleri “objektif” olarak incelendiğinde, bu başarıların hiçbir biçimde “piyasa mucizesine” dayanmadığını görmek mümkündür. Zira, rekabeti teşvik eden ve ülke kaynaklarını en iyi kullanmayı hedef alan bir devlet yönlendirmesi, piyasaları ikame etmekten ziyade piyasa mekanizmasının işlemesine katkıda bulunabilmektedir. Tebliğde de değinildiği gibi, büyük özel sektörün; bölgesel planlar çerçevesinde çeşitli teşvikler ve sübvansiyonlarla, KÖY’lere, gerice yörelere, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine gitmekte (yatırım yapmakta) zorlandığı, bu tür kalkınma ve sanayi politikaları - programlarının genellikle başarılı olmadığı ülkemiz açısından yaşanmış ve saptanmış bir gerçektir. Acil Destek Programları da, bir miktar farklılık olsa da, bu bağlamda değerlendirilmelidir. Ancak, kanımızca Acil Destek 25 Programlarının yedi yıllık uygulama dönemindeki 107 Milyon ABD Doları karşılığı küçük desteği ve yaklaşık 9.000 kişilik ek istihdam yaratması yanında en temel eksikliği, destek kapsamında mütalaa edilebilecek projelerin, Güneydoğu Anadolu Projesi gibi büyük bir proje ile fiziki ve ekonomik bağlantılarının, farklı bir ifade ile, ileri-geri bağlantılarının hiç aranmayışıdır. İçinde yaşadığımız coğrafyanın güneydoğusunda oluşmakta olan uluslararası gelişmeler ve bu gelişmelere ait “yakıcı” muhtemel gelişme patikaları, yukarıda bahsedilen koordinasyonsuzluk başta olmak üzere diğer politika uygulama ve tasarımlarının bir arada ve süratle gözden geçirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda, “yeni” ama içerik olarak aynı, Acil Destek Programları “icat etmenin manasızlığı” çıplak bir gerçek olarak ortadır. İktisadi büyümenin kaynakları arasında Toplam Faktör Verimliliğinin payını artırabilmek için beşeri sermayenin gelişmesine katkı sağlamak amacıyla eğitim ve sağlık harcamalarına ilişkin kaynak tahsisinde; sosyo-ekonomik ve / veya insani gelişme düzeylerini esas alan bir yaklaşımla bölgesel kaynak tahsis modelleri geliştirilmelidir. Unutulmamalıdır ki, Türkiye’nin, uzun vadeli ve dengeli bir sanayileşme / kalkınma hamleleri, kısa / orta vadeli ama ardı arkası kesilmeyen istikrar programlarına terk etme zihniyetinden vazgeçmesi gerekmektedir. Sektörler ve bölgelerarası kaynak tahsislerini uzun vadeli bir iktisadi kalkınma stratejisi doğrultusunda yönlendiremeyen hiçbir ülkenin özellikle de Türkiye gibi görece geri bir ekonomik yapılanmanın gelişmiş ülkeler arasına girmesi ve orada varlığını korumaya devam etmesi olasılığı bulunmamaktadır. Ayrıca, “yeni” alanlara yatırım yapacak firmaların finansmanını ve gelişmemiş yörelere dönük kredilendirme faaliyetlerini, gerek geleneksel "ticari" esaslı bankacılık yöntemleriyle gerekse de uygulamaları itibariyle kısa dönem perspektifli sermaye piyasalarıyla çözüme kavuşturmanın güçlüğü nedeniyle devlet, bu "finansmanı" esas olarak Kalkınma ve Yatırım Bankaları aracılığıyla özel bir tarzda düzenlemek durumundadır. İktisadi kalkınma (sanayileşme) / büyüme için; mali kesimin (özellikle bankacılık kesimi) ekonominin reel kesimiyle paralel bir gelişme göstermesi zorunludur. Kullanılabilir fonların yatırımcılara kısa ve dolaysız yoldan ve de asgari kaynak maliyetiyle aktarılabilmesi mali piyasaların / bankacılık sektörünün sağlıklı çalışmasına bağlıdır. Unutulmamalıdır ki; bankaların temel iktisadi fonksiyonu, ülkenin iktisadi büyümesinin sağlanarak refah düzeyinin yükseltilebilmesi için tasarruf - yatırım ilişkisini düzenlemek ve ödünç verilebilir nitelikteki fonları verimlilik düzeyi yüksek yatırım projeleri arasında tayınlamak / dağıtmaktır. Bu bağlamda, genel olarak finansal piyasalar ve özel olarak da bankacılık kesimi ile iktisat politikaları arasında tutarlı organik bağlar yeniden tesis edilmeli ve hazırlanacak yasal düzenlemelerde de bu birliktelik kesinlikle ihmal edilmemelidir. Ve son gelişmeler paralelinde bir değerlendirme ile nihayetlendirelim. Bir gün ülkemiz, bankacılık sektörüne kalkınma ve sanayileşmenin motoru olma işlevini kazandırmayı hedefleyen bir anlayışa yeniden kavuşursa, yabancı bankaların egemen olduğu bir durumla uğraşmak ve ulusal finansal mimariyi yeniden inşa etmek çok daha güç ve belki de imkansız olacaktır. 26 EK: 1 27 Kaynakça Adelman, I ve Erinç Y(2000) “The Minimal Conditions for a Financial Crisis: A Multiregional Intertemporal CGE Model of the Asian Crisis” World Development, 28(6): 1087-1100, June. Amin, S. (1991) Eşitsiz Gelişme. Arba Yayınları. No:50.Aralık.İstanbul. Amstrong, H. ve Taylor, J. (1993) Regional Economics and Policy, Harvester-Wheatsheaf, New York. Ataay, F. (2005) “BKA Tasarımının ‘Kalkınma’ Anlayışı Üzerine”. Bölge Kalkınma Ajansları Nedir, Ne Değildir?. (Derleyen: Menaf Turan) YAYED. Paragraf Yayınları/06. s. 15-32.Ankara. Arslan, Kahraman (2005), “Bölgesel Kalkınma Farklılıklarının Giderilmesinde Etkin Bir Araç: Bölgesel Planlama ve Bölgesel Kalkınma Ajansları” İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi .Yıl:4 Sayı:7 Bahar 2005/1 s.275-294 Avaner, T (2005), “BKA Siyasal Rejim Sorunu Yaratır mı?” Bölge Kalkınma Ajansları Nedir, Ne Değildir?. (Derleyen: Menaf Turan) YAYED. Paragraf Yayınları/06. s. 239-262. Ankara. Bayraktar, F. (2002): AB’nin Bölgesel Kalkınma Politikası ve Bu Politikanın Aday Olarak Türkiye Açısından Anlam ve Önemi. Türkiye Kalkınma Bankası. Araştırma Müdürlüğü. GA/02-05-14. Eylül. Ankara. Bayramoğlu, S. (2005) “Türkiye’de Bölgesel Politikaların Gelişimi”. Bölge Kalkınma Ajansları Nedir, Ne Değildir?. (Derleyen: Menaf Turan) YAYED. Paragraf Yayınları/06. s.35-120 Ankara Berber, M ve Celebçi, e (2005) “Türk Bölgesel Kalkınma Politikalarında Yeni Arayışlar: Kalkınma Ajansları ve Türkiye’de Uygulanabilirliği” Doğu Karadeniz Bölgesel Kalkınma Sempozyumu, 13-14 Ekim 2005, Trabzon. http://www.metinberber.ktu.edu.tr/linkler/kajans.pdf Boratav, K ve Türkcan, E. (ed.)(1993) Türkiye'de Sanayileşmenin Yeni Boyutları ve KİT’ler. Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul. Chang, H, J (2003) “Kalkınma Reçetelerinin Gerçek Yüzü”. İletişim Yayınları. Araştırma ve İnceleme Dizisi:153. İstanbul. Chang, H, J (editör) (2003a) “Rethinking Development Economics”. Anthem Pres. June. Çamur,C,K. ve Gümüş,Ö.(2005) “İstatistiki Bölge Birimleri- Nuts Sistemi” Bölge Kalkınma Ajansları Nedir, Ne Değildir?. (Derleyen: Menaf Turan) YAYED. Paragraf Yayınları/06.s.147-156. Ankara. Çiçekoğlu, F. (2001) Türkiye’nin AB’ne Uyum Sürecinde AB Bölgesel Kalkınma Politikaları ve Güneydoğu Anadolu Projesi, (mimeo). Kasım. Ankara. Demir, A ve Yiğidim, A.(2004) “Sürdürülebilir Kalkınma ve Türkiye’de Bölgesel Yakınsama Analizi: 1997-2001 Dönemi”. Türkiye İktisat Kongresi 2004. Kongre Tebliğleri. Cilt 7.İzmir. Demirci, G. A. (2003) “Bölgesel Kalkınma Ajansları” TSBD, Sosyal Bilimler Kongre Tebliği Aralık . Ankara (2005) “Farklı Ülkelerde Bölge Kalkınma Ajansları” Bölge Kalkınma Ajansları Nedir, Ne Değildir?. (Derleyen: Menaf Turan) YAYED. Paragraf Yayınları/06. s.181-195.Ankara. Dinler, Z.(1986) Bölgesel İktisat. Uludağ Üniversitesi. Bursa. Doğruel; F, et.al. (2002) “Türkiye'de Bölgesel Yakınsama: Kalkınmada Öncelikli İller Politikası Başarılı mı?” ERC/METU Uluslararası Ekonomi Kongresi VI Kongre Tebliği ODTÜ. Ankara Doğruel F, Doğruel A.S. (2003): “Türkiye'de Bölgesel Gelir Farklılıkları ve Büyüme” Küresel Düzen: Birikim, Devlet ve Sınıflar, Korkut Boratav’a Armağan (Editörler: Ahmet Haşim Köse, Fikret Şenses, Erinç Yeldan). İletişim Yayınları.s.287-318. İstanbul. DPT. (2000) VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı Bölgesel Gelişme Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2502ÖİK:523. Ankara. (2000a) VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı Öncesinde Bölgesel Gelişme, 1996-2000, Ankara. Duran, M. (1998) Türkiye’de Uygulanan Yatırım Teşvik Politikaları, 1968-1998. T.C. Hazine Müsteşarlığı. Araştırma ve İnceleme Dizisi, No:19. Ankara . (2002) Türkiye’de Yatırımlara Sağlanan Teşvikler ve Etkinliği. T.C. Hazine Müsteşarlığı. Araştırma ve İnceleme Dizisi, No:32. Ankara . Ergun, T. (1993) “Bölgelerarası Dengesizliklerin Giderilmesinde Bölgesel Örgütlenmelerin Önemi:TVA” Amme İdaresi Dergisi, C.26. S.1. Mart. Ankara. Elvan, L. et.al (2005) Bölgesel Gelişme ve Sektör- Bölge Yığınlaşmaları. TUSİAD-DPT. Türkiye Büyüme Stratejileri Dizisi No:4. Yayın No: TUSİAD-T/2005-09/408. Eylül. İstanbul. 28 Eşiyok, B. (2002) Türkiye Ekonomisinde Bölgesel Dengesizlikler (Doğu ve G. Doğu Anadolu Bölgelerinin Kalkınmasına Yönelik Bir Model Önerisi). Türkiye Kalkınma Bankası. İktisadi Araştırmalar. Kasım. Ankara Evren, Y. ve Çekiç, İ.T. (2003) “Yeni Bölgecilik Kıskacında Türkiye”. Cumhuriyet Gazetesi.7.11.2003. Freyssinet, J.(1985) Azgelişmişlik İktisadı. (Çev:T.Öcal-M.Ali Kılıçbay). Gazi Üniversitesi Yayın No:73.Ankara. Grabel, I (1995) “Speculation-Led Economic Development: A Post-Keynesian Interpretation of Financial Liberalization Programmes in The Third World” International Review of Applied Economics 9(2): s.127-249. Güler, A, B. (2005), “Sunuş”. Bölge Kalkınma Ajansları Nedir, Ne Değildir?. (Derleyen: Menaf Turan) YAYED. Paragraf Yayınları/06.s.3-10. Ankara. (2006), “Bölge Ajansları AB operasyonudur”(Röportaj: Işık Kansu) Cumhuriyet, Strateji 22 Mayıs 2006. Hine, D. (1993), Governing Italy, New York, Oxford University Pres. Hirschman, O. (1981) “ The Rise and Decline of Development Economics” Essays in Trespassing Economics to Politics and Beyond. İçinde, Cambridge University Press. Cambridge,1-4. Ildırar, M (2004) Bölgesel Kalkınma ve Gelişme Stratejileri. Nobel Yayınları No:714. Ekim. Ankara Karaca, O.(2004) “Türkiye’de Bölgelerarası Gelir Farklılıkları: Yakınsama var mı?” Türkiye Ekonomi Kurumu Tartışma Metni. 2004/7. Nisan. Ankara Karasu, K (2005) “İngiltere’de Bölge Kalkınma Ajansları” Bölge Kalkınma Ajansları Nedir, Ne Değildir?. (Derleyen: Menaf Turan) YAYED. Paragraf Yayınları/06. s.197-238.Ankara. Kemp, T. (1993) The History of Industrialization . 2nd edition, Longman Group U.K. Limited. London. Köstekli, İpek, Ş. (1999) “Avrupa Birliği’nde Bölgesel Kalkınma Politikaları” Ekonomide Durum, Güz . Türk-İş Araştırma Merkezi. Ankara Kulhan, E. (1998) Yatırımlarda Devlet Yardımları ve Kalkınmada Öncelikli Yörelere Sağlanan Diğer Destekler. Devlet Planlama Teşkilatı. Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü, Haziran. Ankara. Küçük, U.N ve Altuğ, G.S (2006) “Türkiye’de Bölgesel Farklılıklar ve Yatırımların Seyri: Yoksul ve Zengin Bölgeler Arasındaki Fark Azalmakta mı?” Ekonomik Büyümenin Dinamikleri ve İstihdam: Kaynaklar ve Etkileri. (Ed: Doç. Dr. Bilin Neyaptı). Türkiye Ekonomi Kurumu. Ankara MGK(1993) Türkiye’de Bölge Planlamasının Evreleri, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Ankara. Oyan, O. (2005) “Kalkınma Ajansları: Amaç Gerçekten Kalkınma mı?” Mülkiye Dergisi, Kış /2005, 249. s.63-73.Ankara. Özen, P (2006) “Bölge Kalkınma Ajansları”. Tepav, Epri. Yönetişim Etütleri. Bölgesel Kalkınma. http://www.tepav.org.tr/tur/admin/dosyabul/upload/bolgeselkalkinmabilginotu.pdf . (Erişim Tarihi, 10 Haziran 2006). Özküten, S. ve Ergünal, M. (1992) Avrupa Topluluğu’nun Bölgesel Politikası. Devlet Planlama Teşkilatı. Ekonomik Araştırmalar ve Değerlendirmeler Genel Müdürlüğü. Ekim. Ankara. Öztürk, L. (2005) “Bölgelerarası Gelir Eşitsizliği: İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması’na (IBBS) Göre Eşitsizlik İndeksleri İle Bir Analiz (1965-2001). Akdeniz Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi (10) s.95-110. Antalya. Sarıca, İ (2001) “Türkiye’de Bölgesel Gelişme Politikaları ve Projeleri”. Akdeniz Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi (1) s.154-204. Antalya. Serdengeçti, T. (2000) “Yatırım Teşvik Tedbirleri ve Güneydoğu Uygulaması” Güneydoğu Anadolu Projesi: Türkiye’nin Geleceğinde GAP’ın Yeri. Sempozyum.12-16 Haziran 2000, TCMB. Eğitim Müdürlüğü, Yayını. S.83 – 170. Ankara. Shapiro ve Taylor, L. (1990) “The State and Industrial Strategy”. World Development, 18 (6) s.861878. Somel, A- Ekiz, C (2005), “AB Plancılığına Geçiş: Ön Ulusal Kalkınma Planı” Bölge Kalkınma Ajansları Nedir, Ne Değildir?. (Derleyen: Menaf Turan) YAYED. Paragraf Yayınları/06. Ankara 29 Somel, C. (2001) Küreselleşen Dünyada Kalkınma Stratejisi Nasıl Olmalı? Emek Politikaları Sempozyumu. Tebliğ. 24 Mart 2001 Ankara. Sönmez, M. (1998), Bölgesel Eşitsizlik: Türkiye’de Doğu Batı Uçurumu, Alan Yayınları. İstanbul. Stiglitz, J. E. (1994) “The Role of the State in Financial Markets”, Proceedings of The World Bank Annual Conference 1993 on Development Economics, Supplement, içinde, s.19-52, March 1994, The World Bank. Şahinkaya, S. (1999) Sanayileşme Süreçleri ve Kalkınma-Yatırım Bankaları: Teorik Bir Çerçeve ve Türkiye Örneği. Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları No.23. Tezler Dizisi: 7.Kasım.Ankara. (1999a) “Bölgesel Dengesizliği Gidermeye Yönelik Politikalar: Dünya ve Türkiye'den Örnekler”. VI. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi, Kongre Tebliği. 17-19 Kasım 1999. ODTÜ. Ankara. (1999b), “Bölgesel Dengesizliği Giderme Çabalarında İki Karar” Mülkiye Dergisi. C.23. S.215. MartNisan. Ankara. Bu makale, 2001 yılında Cevat Geray’a Armağan içinde s.669-683. Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları No: 25’de yeniden yayınlanmıştır. Ankara. (2000)“Avrupa Birliği Sürecinde <Kamu Girişimciliği> nin Manevra Alanları Üzerine Bir Not” (yeniden basım). Mülkiye Dergisi. C.24. S.224. Eylül-Ekim. Ankara. (2001) “Türkiye’nin Bölgesel İktisadi Dengesizlikleri Giderme, “Bölgesel Gelişme Stratejisi” Oluşturma Gayretleri Üzerine Değinmeler ve ‘Yeni’ Bir Örgütlenme Önerisi” ERC/METU Uluslararası Ekonomi Kongresi V Kongre Tebliği 10 – 13 Eylül 2001 ODTÜ. Ankara (2002)“Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası’ndan Türkiye Kalkınma Bankası’na: 19752001 Döneminde Kurumsal Yapıdaki Temel Dönüşümler Üzerine Düşünceler ve Bazı Öneriler” ERC/METU Uluslararası Ekonomi Kongresi VI Kongre Tebliği 11 – 14 Eylül 2002 ODTÜ. Ankara Şen, Z. (2004) Türkiye’nin AB Adaylığı ve Katılım Öncesi Stratejisi Çerçevesinde Bölgesel Politika Alanında Uyum Durumunun Değerlendirilmesi. Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Uzmanlık Tezi. Mayıs. Ankara Şenses, F. (yayına hazırlayan) (1996) Kalkınma İktisadı Yükselişi ve Gerilemesi. İletişim Yayınları. Araştırma İnceleme Dizisi. (Çev. Sedef Öztürk).İstanbul. (2004) “Neoliberal Küreselleşme Kalkınma İçin Bir Fırsat mı, Engel mi?”. ERC Working Paper in Economic, 04/09. METU, August, Ankara. Tekeli, İ. (1981) “Dört Plan Döneminde Bölgesel Politikalar ve Ekonomik Büyümenin Mekansal Farklılaşması” ODTÜ Gelişme Dergisi.1981 Özel Sayı.Ankara. Trak, A.(1984) “Gelişme İktisadının Gelişmesi: Kurucular” Yapıt. Toplumsal Araştırmalar Dergisi.S.5. Ankara. TKB (2004) Kalkınma Bankacılığı ve Türkiye Kalkınma Bankası: (Karşılaştırmalı Analiz ve Hedefler). Hizmete Özel. 13 Ekim. Ankara. Tunbul, M.(1991) Türkiye'de Bölgesel Planlama Çalışmaları. DPT.Nisan.Ankara. Turan,M (Derleyen),(2005) Bölge Kalkınma Ajansları Nedir, Ne Değildir?. YAYED. Paragraf Yayınları / 06. Ankara Türel,O. (1994) “Planlama Stratejileri”. Değişim Süreci İçerisinde Türkiye Sanayii Sempozyumu. s:413. TMMOB. Ağustos. Ankara. Türker, M. (2006), “İtalya Yönetim Sistemi” http://birimweb.icisleri.gov.tr/strateji/arastirma/21yy/italya.pdf erisim tarihi, Mayıs 2006 Üşür, İ.(1991) “Teknoloji ve Tarih: Farklı Vizyonlar Benzer Sonuçlar” Onbirinci Tez.S.11. İstanbul. (1995) “Sanayileşmenin Adı”. Mürekkep. Kış-Bahar. Ankara. Yeldan, E (2002) “Neoliberal Küreselleşme İdeolojisinin Kalkınma Söylemi Üzerine Değerlendirmeler”, Praksis, Yaz 2002. S.7. Ankara. Weiss, L. ve Hobson, M,.J. (1995) States and Economic Development, A Comparative Historical Analysis. Polity Press. Cambridge. UK. 30