Mektup-Ankara-2015-4 - Veteriner Tavukçuluk Derneği

Transkript

Mektup-Ankara-2015-4 - Veteriner Tavukçuluk Derneği
Kanatlı Eti Güvenilirliği
Avian Flavivirus
Broylerlerde Bacak
Problemleri ve
Beslenme İlişkisi
facebook.com/tavder • twitter.com/tavder
Başyazı
Başyazı
Sevgili dostlar,
Yeni bir “Mektup Ankara’da” daha tekrar sizlerle
beraberiz. Kanatlı eti ve yumurta olarak sektörün
üretimi artmakta ve sektör gelişmektedir. Bunlar sevindirici gelişmeler olmakla birlikte çok düşündürücü olumsuzluklar da bu gelişmelere eşlik etmektedir.
Hastalıklar konusunda ülkede büyük sıkıntılar var.
New Castle Disease ve Düşük Patojenli Avian Influenza sorunları kronik bir hal almış durumda. Bunların
yanında Salmonella sorunu hala önemini koruyor. Bu
sorunlar yetmiyor gibi bir de Infeksiyöz Laryngotracheitis sorunu ortaya çıktı. Bu konularda Bakanlık
çok ciddi çalışmalar içinde. Ülkemizdeki sorunların
nasıl çözülebileceğinin tespiti için Bakanlık tarafından üniversite ve sektör işbirliği ile belirli surveyler
yapılıyor. Umalım bu sorunlara en kısa sürede etkin
çözümler üretilebilsin.
Yukarıda bahsettiğim sorunların yanında en önemli
bir başka sorun da özellikle kanatlı eti tüketimi aleyhine yazılı ve görsel medyada yapılan yanlış bilgilendirmelerden kaynaklanan algılardır. Ülkemizdeki
belirli bir kesim, uzun vadede zararlı olacağını düşündüğünden dolayı kesinlikle tavuk eti yemediğini
söylemektedir.
Çok güncel bir gelişme olarak tavuk etinde Arsenik
bulunduğu yönündeki haberler de toplum üzerinde
olumsuz bir algı yaratabilir. Bileşiminde arsenik bulunan söz konusu Roxarsone isimli koksidiyoz ilacının
ülkemizdeki kullanımının 2002 yılında yasaklanmış
ve o günden beri kullanılmıyor olmasına rağmen yeni
bir olaymış gibi tekrar medyaya çıkarılması kasıtlı
bir davranıştır.
Koksidiyozis bir bağırsak paraziti hastalığıdır. Bu parazit bağırsakta kanlı ishal hastalığı yapar. Roxarsone
isimli ilacın etki mekanizması söz konusu parazitin
bağırsak içindeki hayat döngüsünü durdurmaktadır.
Bağırsak sağlığı normale dönen bir pilicin daha iyi
gelişmesi, deri renginin de daha pembemsi olması
gayet normaldir.
Roxarsone 10.06.1996 tarih ve 22662 sayılı Resmi Gazetede “Kullanımına İzin Verilen Büyütme Faktörleri”
listesinde 16.ncı sırada yer alarak Türkiye’de ilk kez
kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonra 18.12.2002
tarih ve 24967 sayılı Resmi Gazetede 4.ncü bölümde “Yürürlükten Kaldırılan Mevzuat, Yürürlük ve Yürütme” kısmında Madde 14 olarak belirtildiğine göre
“10/06/1999 tarihli ve 22662 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan –Yemlik Preparat ve Mineral Yemlerin Satış ve Tescil İşlemlerinde Uyulması Gereken Hususlar Hakkında Tebliğ- yürürlükten kaldırılmıştır. Yani
Roxarsone ülkemizde 2002 tarihinden beri kullanılmamaktadır.
Her ne kadar kanatlı eti yiyenlerin önemli bir bölümü yemeye devam ediyor olsalar bile, bu gelişmeler
ileriye yönelik olarak büyük tehlike arzetmektedir.
Kanatlı eti üretiminin artması kesinlikle tüketimin de
artmasına bağlı olacaktır. Tüketim düştükçe satışlar
ve dolayısıyla fiyatlar da düşecektir ve günümüzde
düşmektedir de. Bu gidişat devam ettiği sürece üretici firmaların zarar etmeleri kaçınılmaz olacaktır.
Bu işin çözümü üretim planlamasından geçmektedir.
Böyle bir planlama teşebbüsü dahi rekabet kurulunun şimşeklerini üzerine çekmeye yeterli olabilir.
Üretimin düşüklüğü, fiyatların gerilemesi ve zararların artması sonuçta firmalar arasında birleşmeleri,
el değiştirmeleri ve yabancı sermayenin devreye girerek çok düşük fiyatlarla şirket satın almalarla sonuçlanabilir. Nitekim dünyanın büyük üretici firmalarından biri olan Brezilyalı Sadia firması bir süreden
beri İstanbul’da büro açmış ve sektörü izlemektedir.
Bu ve benzeri yabancı firmaların amacı zora düşen
firmaları değerinin çok altında satın alarak Türkiye
piyasasına girmek, pastadan pay almak ve kendileri
için uzak pazarlar olan Orta-Doğu pazarlarına yaklaşmak olacaktır. Bu tür yabancı sermaye firmalarının uzun vadede Türk halkının taze piliç eti tüketim
alışkanlığını donmuş piliç eti ile değiştirmeye teşvik
edecek çalışmalar içine gireceği de düşünülebilir.
Yerli üretim yapan firmalarımızın bu tür olası gelişmeleri göz önünde tutmalarını ve üretimlerini kendi
inisiyatifleri ile plânlamalarını tavsiye ederek saygılar sunuyorum.
Prof. Dr. Erol Şengör
Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 4 MEKTUP ANKARA 1
Yerel Süreli Yayın
Veteriner Tavukçuluk Derneği’nin yayın organıdır.
Yılda 4 kez 3 ayda bir yayımlanır.
Veteriner Tavukçuluk Derneği
Adına Sahibi
Prof. Dr. Mehmet AKAN
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Prof. Dr. U. Tansel ŞİRELİ
Yayın Kurulu
Prof. Dr. Ahmet ERGÜN
Prof. Dr. Mehmet AKAN
Prof. Dr. Erol ŞENGÖR
Dr. Serdar ERTAŞ
Uzman Vet. Hek. Mücteba BİNİCİ
Vet. Hek. Ekrem T. YÜCESAN
İdare Yazışma Adresi
İrfan Baştuğ Caddesi No: 26/3 Dışkapı / ANKARA
Tel: 0312 517 25 65 • Faks: 0312 517 25 65
Banka Hesapları
REKLAM GELİRLERİ
Türkiye İş Bankası
Dışkapı Şubesi 4206 932790
IBAN No: TR 1500064 00000 142060932790
ÜYE AİDATLARI
Türkiye İş Bankası
Dışkapı Şubesi 4206 917468
IBAN No: TR 0400064 00000 142060917468
Dergide yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Alıntı Yapılamaz.
Grafik Tasarım ve Baskı
İvedik OSB Matbaacılar Sitesi 1516/1 Sokak No: 35
Yenimahalle 06378, Ankara
Tel: 0312 229 92 65 • Fax: 0312 231 67 06
www.elmateknikbasim.com
[email protected]
Basım Tarihi: 27.11.2015
2
MEKTUP ANKARA Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 4
K a na tl ı Eti Gü ven ilir liği
KANATLI ETİ GÜVENİLİRLİĞİ
Muammer Göncüoğlu
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Gıda Hijyeni ve Teknolojisi A. Bilim Dalı
E-Mail: [email protected]
Risk Analizine Dayalı Kanatlı Eti Hijyeni
Mikrobiyolojik anlamda kanatlı eti güvenilirliği
birçok farklı faktörün bir araya getirilmesi ile
sağlanabilmektedir. Gerçek bir kanatlı eti hijyeninden bahsedebilmek için son ürün bazlı yaklaşımlar ve analizlerin değerlendirilmesi yerine
çiftlikten sofraya tüm aşamaların kontrol altında tutulduğu ve izlenebilirliği aktif kullanarak
yapılan üretim hedeflenmelidir. Bu makalede;
toplum sağlığını olumsuz etkilemeyecek hijyenik üretim amacına ulaşabilmek için risk analizi
temeline dayalı kanatlı eti üretimi yaklaşımları
paylaşılmaya çalışılmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri (A.B.D), Japonya,
Avustralya, Kanada gibi ülkelerde yapılan çalışma sonuçlarına göre, bu yaklaşımı destekler
nitelikte, kanatlı eti üretim zincirinde Salmonella spp. ve termofilik Campylobacter’lerin
en sıklıkla rastlanan patojen bakteriler olduğu
rapor edilmektedir. Bu dönem içerisinde söz
konusu bakteriler ile kontamine et ve ürünlerinin tüketimleri ile insanlarda da gıda kaynaklı
infeksiyonlarda paralel bir atış olduğu bildirilmektedir. İnsanlarda gıda kaynaklı hastalıklarda
görülen bu artış toplumun gıda hijyeni ve güvenilirliğine olan ilgisinde bir atışa neden olmuştur. Bu gelişmeler konu ile ilgili mevzuatlarda
Özellikle son yıllarda kanatlı eti üretiminde
değişimlere yol açmış ve üreticiler de toplum
mikrobiyolojik yapının anlaşılabilmesi, patojen
ihtiyaçları ve güncel mevzuatlar ile paralel yak-
mikroorganizmaların izolasyonu ve identifikas-
laşımlar içerisine girmiştir. Elde edilen sonuçlar
yonu v.b. ile ilgili yapılan çalışmalar büyük de-
değerlendirildiğinde 1990’lu yıllar ile başlayan
ğişiklikler göstermiştir. Üretim modellerindeki
“yeni ve yeniden önem kazanan gıda kaynak-
gelişmeler, toplumun bilinç düzeyinin artması,
lı zoonoz bakteriler” sorusu gündeme gelmiş
mevzuatlardaki değişimler, mikroorganizmala-
ve tartışılmaya başlanmıştır. Konu ile ilgili risk
rın fenotipik ve genotipik yapılarının belirlen-
analizleri yapılmış; risklerin değerlendirilmeleri
mesinde kullanılan tekniklerdeki gelişmeler
ve yönetimlerinin önemi ortaya çıkmıştır.
dikkate alındığında bu durumun doğal bir süreç
olarak değiştiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda
yapılan çalışmaların büyük bölümü üretim zincirindeki patojen bakterilerin belirlenmesi, Salmonella spp. ve termofilik Campylobacter başta olma üzere, bunların bulaşma kaynaklarının
tanımlanması, serotip dağılımlarının anlaşılması ve izolatların karakterize edilmesi temeline
dayanmaktadır. Avrupa Birliği (AB) üye ülkeleri,
Üretim sistemindeki patojen bakterilerin prevalansı ve populasyon içerisinde gıda kaynaklı
infeksiyonlar arasındaki ilişkinin açıklanması o
kadar kolay olmamaktadır. Bu kapsamda birçok ülke kanatlı eti güvenilirliğinin sağlanabilmesi için başta Salmonella olmak üzere ulusal
izleme ve kontrol programları uygulamaktadır.
Türkiye’de de konunun net bir şekilde anlaşı-
Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 4 MEKTUP ANKARA 3
K anat lı E t i G ü v e nilir l i ğ i
labilmesi için izleme ve kontrol programlarının
rol edilmesi amacıyla metotların, uygulama-
uygulanması ve sonuçların değerlendirilmesine
ların, uygun yöntemler dahilinde yer alması
ihtiyaç duyulmaktadır. Her ne kadar coğrafya ve
önemli bir gereklilik olarak karşımıza çıkmakta-
yıllara göre farklılıklar görülse de tüm dünyada
dır. Yukarıda bahsedilen tüm faktörler dikkate
kanatlı etine bağlı infeksiyon ve intoksikasyon-
alındığında risk analizine dayalı kanatlı eti üre-
larda artış olduğu rapor edilmektedir. Bu artış,
timi büyük önem kazanmaktadır.
kanatlı etinin daha çok kontamine olması yerine
kanatlı eti ve ürünlerinin tüketim miktarları artışı ile ilişkilendirilebilir.
Dünya gıda ticaretinin çok hızla ilerlemesi ve
artması, iklim değişiklikleri, kanatlı üretim zinciri içerisinde kullanılan ham madde temininde
yaşanan ticaret hacmi, değişik üretim modellerinin uygulanması, tüketici alışkanlık ve bilincindeki değişiklikler ile hastalık etkenlerinin
izolasyon ve identifikasyonunda metot ve teknolojik ilerlemeler sonucu daha önce kanatlı eti
üretim zincirinde bulunmayan ve bulaşmayan
mikroorganizmaların kanatlı eti ve ürünlerinde bulunma sıklığı ve prevalansında değişimler
oluşabilmektedir. Aynı zamanda patojenler ile
kontamine bir ürünün tüketilmesi ile insanlarda
gelişen gıda kaynaklı hastalıkların sayısı ve hastalık tabloları da değişmektedir. Özellikle patojen bakterilerin fenotipik ve genotipik yapılarında gerçekleşen değişimler (antibiyotik direnç
özelliklerinin artışı gibi) genel tabloda önemli
farklar yaratabilmektedir. Yukarıda bahsedilen
nedenler itibari ile kanatlı eti üretiminde, her
aşamada, insanlar için çok sayıda tehlike bulunduğu aşikardır. Bununla birlikte bu tehlikeler
büyük farklılıklar gösterebilmekte, farklı aşamalarda ortaya çıkabilmekte, farklı ürünlerde
Kanatlı eti üretim zincirinin; çiftlik (anaç, yem,
kümes, altlık v.b.), canlı hayvan taşıma, kesimhane, et üretimi, ürün taşıma, depolama ve
satış gibi birbirlerinden oldukça farklı birçok
aşamadan meydana geldiği görülmektedir. Tüm
bu aşamalarda bulaşabilecek veya ortaya çıkabilecek, tüketilmeleri halinde insan sağlığını
tehlikeye atabilecek riskler bulunmaktadır. Risk
analizi temeline dayalı kanatlı eti güvenilirliği
yaklaşımında söz konusu tehlikelerin önlenmesi, ortadan kaldırılması veya tolere edilebilir
seviyelere çekilmesi hedeflenmektedir. Genel
anlamda risk; tehlikenin ortaya çıkabilme olasılığı olarak ifade edilebilir. Tehlike ise gıdada
oluşan veya bulaşan, tüketim sonucu insan sağlığını tehdit eden faktörler olarak tanımlanabilir. Bu makalenin temelini oluşturan patojen
mikroorganizmalar bu sınıflandırma içerisinde
biyolojik tehlikeler olarak bulunmaktadır. Bu
tanımlar 5996 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu” içerisinde de yer
almaktadır. Bu durum Türkiye’de risk analizine
dayalı, çiftlikten sofraya gıda güvenilirliği yaklaşımının uygulamaya geçirildiğinin en önemli
kanıtıdır.
tehlike ortadan kaldırılabilmekte ve/veya teh-
Risk analizi üç temel aşamayı içermektedir.
likenin boyutu artabilmektedir.
Bunlar,
Halk sağlığını tehlikeye atmadan kesintisiz ve
4
Risk Analizi
1. Risk değerlendirmesi
kaliteli üretim yapabilmek için üretimin her
2. Risk yönetimi
aşamasında patojen mikroorganizmaların kont-
3. Risk iletişimi olarak sınıflandırılmaktadır.
MEKTUP ANKARA Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 4
K anat lı E t i G ü v e nilir l i ğ i
Risk analizi bilimsel ve teknik bilgi ile beraber
nizma konsantrasyonu, ürün depolama süresi ve
sosyal ve politik kararlar temeline dayanan uy-
derecesi, ürün yapısı, çiğ kanatlı etinin başlan-
gulamalı bir bilim olarak da tanımlanabilmek-
gıç kontaminasyonu ve mikroorganizmaya ait
tedir. Risk analizinde değerlendiren ve yöneten
değişkenler olarak düşünülebilir.
kurum ve/veya kişi ve kuruluşların ayrı olması,
güçler ayrılığı, gerekmektedir.
Risk Değerlendirmesi
Tehlikenin
tanımlanması,
Risk değerlendirmesinde bilimsel verileri elde
edebilmek için farklı modeller ve yazılımlar
kullanılabilmektedir. Bunlar sayesinde tehlike
karakterizasyonu,
maruziyetin belirlenmesi ve riskin karakterizasyonu olarak dört ana unsur içermektedir. Bu
amaçla kalitatif ve/veya kantitatif değerlendirme yapılabilmektedir. Risk değerlendirmesi,
tehlikenin belirlenmesine, tehlikenin değerlendirilmesine ve kontrol altına alınmasına yardımcı olmalıdır. Risk değerlendirmesi; bilimsel
temellere dayanmalı, sonuçları itibari ile costefektif olmalı, net ve anlaşılır olmalıdır. Tehlikelerin ortaya çıkması sonucu oluşan maruziyetin belirlenmesi de büyük önem taşımaktadır.
ile riskler karşılaştırılabilmekte ve derecelendirilebilmektedir. İzleme ve kontrol sonuçları,
epidemiyolojik verilerde risk değerlendirmesinde önemlidir. Elde edilen veriler ülkelerin gıda
güvenliği yaklaşımlarına temel teşkil etmekte
ve risk yönetimi bu veriler ışığında şekillenebilmektedir.
Risk Yönetimi
Risk değerlendirmesinden gelen bilimsel ve
teknik verilerin yasal düzenlemeler ışığında
değerlendirilerek politikaların geliştirilmesi ve
uygulanmasını kapsamaktadır. Yönetim tarafın-
Riskin karakterizasyonunda; kalitatif-kantitatif
dan alınan kararlar ekonomik, sosyal, politik,
tahminler, özellikle mikrobiyolojik tehlikeler-
ticari, etik ve/veya sağlık göz önünde tutularak
deki belirsizlikler ve toplum üzerindeki mevcut
uygulama alanı bulabilmektedir. Riskler dikka-
veya potansiyel etkiler dikkate alınmaktadır.
te alındığında uygulayıcılar-yöneticiler sıfır risk
Kanatlı eti güvenilirliği kapsamında biyolojik
veya mümkün olan en az risk şeklinde kararlar
risklerdeki belirsizlikler ve geniş farklılıkla-
alabilmektedirler. Objektif kararlar alabilmek
rın iyi anlaşılması ve risk değerlendirmesinde
için yukarıda bahsedildiği gibi risk yönetimi,
mutlaka yer alması önem arz etmektedir. Söz
risk değerlendirmesinden ayrı birimler tarafın-
konusu belirsizlik ve farklılıklar; doz-yanıt (in-
dan yapılmalıdır. Esas amaç kabul edilebiliri ka-
fektivite, bireysel duyarlıklık v.b.), kanatlı eti
bul edilemezden ayırmak olmalıdır. Kanatlı eti
zincirindeki mikroorganizma kinetikleri (çoğal-
güvenilirliği hedefi doğrultusunda ise uygun dü-
ma, inaktivasyon, strese tepki v.b.), üretim zin-
zeyde koruma sağlamak, kanatlı etinin tüketil-
ciri farklılıkları ve tüketici davranışları olarak
diği andaki tehlikenin sıklığını ve/veya düzeyini
sınıflandırılabilir. Bununla birlikte kanatlı eti
etkilemek amaçlanmaktadır.
üretiminden tüketime kadar geçen aşamalardaki değişkenler de risk değerlendirmesinin temel
Risk İletişimi
çalışma alanlarındandır. Bunlar; doz-yanıt, ka-
Risklerin değerlendirme ve yönetim süreçlerinin
natlı eti tüketim miktarı ve servis, mikroorga-
paydaşlar arasında etkin bir şekilde iletişimini
ifade etmektedir. Riskler, riskle ilişkili faktörler
6
MEKTUP ANKARA Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 4
K anat lı E t i G ü v e nilir l i ğ i
dikkate alınarak bilimsel veriler ışığında fikir-
Kodeks Alimentarius Komisyon (CAC) başta ol-
lerin risk değerlendiricileri, risk yöneticileri,
mak üzere uluslararası kuruluşlar risk analizine
tüketiciler, sanayi, akademik çevreler arasında
ilişkin tavsiye kararları, kılavuzlar ve standart-
paylaşımını kapsamaktadır. Şeffaf ve anlaşılır
ları sunmaktadırlar. Temel olarak tüketici istek
olmalıdır.
ve beklentileri bilimsel gerçeklerin dışında olu-
Risk Analizinin Önemi
sonuçlarının iletişimi ile toplumu bilgilendirmek
Kanatlı eti hijyeni programlarının birinci hedefi
ve hatta yönlendirmek büyük önem taşımakta-
et ve et ürünlerinin güvenilir ve sağlıklı olma-
dır.
sını sağlamaktır. Çiğ kanatlı eti üretim zinciri
düşünüldüğünde bu durum genellikle kalitatif
ölçümler ile hem insan hem de hayvan sağlığının korunması noktasında kalabilmektedir.
Post-mortem inspeksiyon ve örnekleme programlarının etkileri bazı durumlarda sınırlı kalabilmektedir. Kesimhane ortamında özellikle
dikkatsizlik sonucu kontaminasyonun oluşmasının kaçınılmaz olduğu da bilinen bir gerçektir.
Kanatlı eti üretim zinciri dikkate alındığında
çok farklı noktalardan kontaminasyon riski taşıdığı yapılan çalışmalar sonucu belirlenmektedir.
Söz konusu unsurlar ve gelişen bilgi ve teknoloji karşısında yasalar bazı durumlarda yetersiz
Yukarıda bahsedilen hususlar gıda kontrol sistemlerinin güçlenmesi gerekliliğine işaret etmektedir. Özellikle değişen dünya ile yeni ve
yeniden önem kazanan zoonozlar sadece kanatlı etinde değil tüm gıda güvenilirliğinde artan
bir hızla önem kazanmaktadır. İzleme ve kontrol önlemleri ile belirli ülkelerde spesifik etkenlere karşı bir azalma sağlanabilmiş olsa da
genel olarak gıda kaynaklı hastalıklarda artış
trendi devam etmektedir. Risk analizine dayalı
sistemler ile gıda üretimi ve endüstrisinde gerçekleşen hızlı değişimlere çok daha rahat uyum
sağlanabilecektir.
kalabilmektedirler. Bu nedenle ulusal ve uluslar
Risk analizinin ülkemizde kanatlı eti güvenilirli-
arası standart ve kılavuzlara ihtiyaç duyulmak-
ğinde yer bulması toplum sağlığı açısında büyük
tadır. En önemli noktalardan birini, farklar bu-
önem taşımaktadır. Spesifik risk modellemeleri-
lunmakla beraber insan ve hayvan sağlığı temel
nin uygulanması, istatistiksel olarak anlam ifa-
prensiplerinin birbirlerine benzer nitelikte ol-
de eden verilerin elde edilmesi ve kullanılması,
ması oluşturmaktadır.
bu veriler ışığında koruyucu mikrobiyoloji uygu-
Bu kapsamda kanatlı eti güvenilirliğinde risk
8
şabilmektedir. Bu durumda risk değerlendirme
lamalarının hayat geçirilmesi önemlidir.
analizi, risklerin değerlendirilmesi ve kontrol
Sonuç olarak risk analizinin modern kanatlı eti
altına alınmasında özel araçlar sunabilmekte-
güvenilirliği yaklaşımlarını inşa edeceği gö-
dir. Türkiye’de dahil olmak üzere birçok ülke-
rülmektedir. Bu uygulamaların bir maliyetinin
nin kanunlarında risk değerlendirilmesi zorunlu
olduğu ve zamana ihtiyaç duyulduğu unutul-
prensip olarak yer almaya başlamıştır. Risk ana-
mamalıdır. Doğru verilerin elde edilmesi, uy-
lizi temelli yaklaşımlar ile kanunların yetersiz
gulanması ve bilginin paydaşlar arasında doğru
kaldığı durumlarda esneklik kazanma ve sonuca
paylaşımı ile kanatlı eti güvenilirliğinde büyük
uygun hareket etme şansı artmaktadır.
başarılar sağlanabilecektir.
MEKTUP ANKARA Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 4
negam
A vian F lav iv irus
AVİAN FLAVİVİRUS
Uzm. Veteriner Hekim Güney GÖKÇELİK
Protekt Hayvan Sağlığı ve Gıda Kontrol Hizmetleri Ltd. Şti.-İstanbul
E-Mail: [email protected]
Son iki, ”Dünya Veteriner Tavukçuluk Kongresinde, israrla konu edilen “Kanatlı Flavivirus” zoonoz enfeksiyonlarını hatırlayalım
istedim.
Etken; Arboviruslar grubundan (Togaviridae,
Flaviviridae, Bunyaviridae) Flaviviridae ailesinde, Flavivirus cinsinde, RNA virislardır. Arbovirus deyimi, ”Arthropod borne” (artropodlar aracılığıyla bulaşma) taşıyıcılarının ifadesi
olarak verilmiştir. Son çalışmalarla, yabani
ve evcil kanatlılarda belirlenen 70 türün,40
tanesi insanları hafif viral semptomlardan,
ölümcül hemorajik ve nörolojik hastalık yapısına kadar etkileyen, zoonotik türler olarak
ortaya konmuştur. Yeni suşların ortaya çıkma
riski endişesi taşınmaktadır. Esasta ekzotik
bölge hastalığı olarak düşünülürken, Avrupa
ve uzak Asya’ya kadar yaygınlığı belgelenmiştir. Ülkemizde riskli bölgeler arasındadır; Batı
Nil Virusu (BNV) olarak memeli hayvanlarda
ile insanlarda bulgular ve yayınlar varken, kanatlılarda bildirim yoktur.
Turkey Meningoencephalitis virüsü (TMEV)
enfeksiyonunun yoğun etkinliği nedeniyle,
konuya ciddi eğilenler genelde İsrailliler olmaktadır. 8 haftalıktan büyük hindilerde ve
nadiren de genç ördek ve kazlarda; düşkünlük, felçler ve nonprulent ensephalomyelitis
görünümlü(BSTS) kayıplar, olaya verilen önemi artırmıştır.
YAYILIM 4 TÜR ARACILIĞIYLA OLACAKTIR
1. Keneyle
2. Sivrisineklerle(Kanatlılarda Culex ile nörotropik viruslar ve pirimartlarla Aedes ile
10 MEKTUP ANKARA Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 4
non –nörotropik olanlar)
3. Bilinmeyen vektör atropodlarla
4. Bilinmeyen konakçı hayvanlarla
İlk 2 grup,artropodlar ve vertabralılar arasında, dolayısıyla memeliler ve kanatlılarda,
konakçı yada hastalık olarak hayat döngülerini sürdürürler. İnsanlar, atlar ve diğer memelilerde, enfeksiyon sırasında uzun süreli ve
yüksek oranda viremi olmadığından, bu canlılar tesadüfi yada son konakçılardır. Ilıman ilklimlerde, ilkbaharda sivrisineler erişkin hale
gelirler. Enfekte vertebralıyı sokan dişi sinekler virüsü alır. Bağırsak epitel hücrelerinden,
dolaşıma karışan virüs tükrük bezlerine yerleşir ve buralarda çok yüksek konsantrasyonlara
ulaşır.Bu sivrisineğin sokmasıyla da memelilerin dolaşımına geçen etken, enfeksiyona duyarlı kapillar endotel hücrelerini,monositleri
ve makrofajları enfekte ederler.3-7 günlük
kuluçka süresi devamında da semptomlar belirir.
Tüm yaz boyunca, enfekte kuşlar ve sivrisinekler arasındaki alış-veriş döngüsü nedeniyle, dolaşım halindeki virüs miktarı artar. Bu
nedenlede,yaz sonu ve sonbahar ayları, insan
enfeksiyonlarının en yoğun olabileceği mevsimlerdir.Enfekte insanlar son konakçı olduklarından, vektör aracılığıyla birbirlerini bulaştırmazlar.
DÜNYADAKİ YAGINLIĞI VE İSİMLENDİRİLMESİ
• Batı Nil Virusu(BNV):En tanınmış olanı ve
diğer Flavivüruslara oranla daha yaygın
olanıdır. İlk olarak Uganda’da, Nil neh-
Kalite
“belge” işidir
HIPRA Üretim Tesisleri
GMP belgesi PIC/S üyesi
tarafından verilmiştir.
A vian F lav iv irus
ri batısındaki bir kadından izole edildiğinden bu ismi almıştır..Afrika,orta
doğu, güney Avrupa ve güney Asya’da
yoğundur. Son yıllarda,Romanya,Rusya
İsrail’de,insanlarda,ağır nörolojik hasarlarla seyreden epidemilere neden olmuştur. Esas rezervuarı kuşlardır,200 tür
kanatlıya bulaşabildiği saptanmıştır. Kanatlı türüne ve virüsün patojenitesine
göre çeşitlilik gösteren semptomlar bulgulanır.İnsan ve atlarda da sık bildirilmiştir.
İnsanlarda,ölümcül ateşli ensefalitis oluşturabilir. Ülkemiz insanlarında, çeşitli bölgelerde, farklı araştırmacılar % 06-57 arasında seropozitiflikler bildirmişlerdir..
• Tembusu(TMUV): Genç Pekin ördeklerinde
gelişme geriliği, ataksi,yüksek ateş, yumurta üretiminde azalma, ölümler oluşturmuştur./Çin, Kuala Lumpur
• Sitiawan (SV):4-6 haftalık ördeklerde ve
tavuklarda; bacaklara ilgili hareket bozukluğu, gelişme geriliği,ensefalitis./Malaysiya
• Baiyangdian(BYD) :Ördekler ve kazlarda
yumurta düşüşü/ Çin
• Ntaya(NTAV):Yabani kanatlılarda; nörotrop
etki ve devamında Beyin, Akciğer, Karaciğer, Kalb ve yumurtalıklarda hemorajiler
ve
şiplenomegali/
Uganda
• USUTU(USUV): Karatavuklarda
ani
ölümler. İnsanlarda
immun yapının baskılanması bulguları.
Avusturya,Macarista
n,Almanya,İtalya,Ja
ponya
• BAGAZA(BAGAV): Yabani keklik, Sülünlerde; gelişme geriliği,
diare, ölümlerde artış, halsizlik, koordi-
12 MEKTUP ANKARA Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 4
nasyon bozukluğu,ataksi semptomları göstermiştir. En çok etkilenen organlar, beyin
ve Dalaktır/İspanya, Afrika, Hindistan
• TMEV(BAGAZA):İsrail’de, genellikle 10 haftalıktan büyük hindilerde ve nadirende
genç kazlarda; felçler, nonprulent meningoensefalitis ve miyokarditis oluşturarak
enfeksiyona dikkati çekmiştir.
TEŞHİS
Serolojik olarak belirleme olanağımız vardır:
Hİ,CFT,ELİSA testleri. İzolasyon için embriyo
doku kültürleri yapılabilir.
KORUNMA VE KONTROL
Bu güne dek üretilmiş etkili bir aşı yoktur.
Vektör artropodlarla mücadele esastır.
KAYNAKÇA
*Davidson.I :(2015) A.new Look at Avian Flaviviruses.İsrail journal of Veterinary
Medicine,Vol.7o(2)
*Azap A,Meço O.:Batı Nil Virusu Ansefaliti.
Ankara Üniversitesi,Tıp Fakültesi,Enfeksiyon
hastalıkları ve klınik mikrobiyoloji Anabilim
dalı
*Komarov,A and Kalmar E .(1960)A hitherto
undescribed disease-Turkey meningoencephalitis.Vet.Rec.72:257- 261
B r oyle rle rd e B acak Pr o b l e ml e r i ve Be sl e n me İ l i şki si
BROYLERLERDE BACAK PROBLEMLERİ VE
BESLENME İLİŞKİSİ
Tuba KESKİNER1, Pınar SAÇAKLI2
Ankara İl Garım Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, 2Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AD
1
E-Mail: [email protected]
Kanatlılarda genetik potansiyeldeki iyileşme-
önem taşımaktadır. Bacak problemleri aynı
ler neticesinde büyüme ve yemden yararlan-
zamanda bir üretim sorunudur ve bu hay-
mada artış metabolik problemleri de berabe-
vanların kümesden uzaklaştırılmaları, işleme
rinde getirmiştir. Geçmişten günümüze doğru
sırasında karkas kalitesini düşürmeleri, ölen
baktığımızda 1957 yılında 42 günlük sürede
hayvanların imhası ile tedavi ve önleme mas-
640-680 g’a ulaşan broylerlerin, günümüzde
rafları bakımından en pahalı hastalıklardan
5 kat daha fazla canlı ağırlık kazanarak 3000-
biridir (Gregory ve Wilkins, 1992; Pattison,
3200 grama
1992; Whitehead ve ark., 2003).
yemden yararlanma oranının
(yem tüketimi/canlı ağırlık artışı) da genetik
değişikliklerden önemli oranda etkilenerek
2,5’den 1,58’e ulaştığı görülmektedir. Karkas
randımanı % 61,5’den % 72-75’e yükselmiştir.
Daha da önemlisi canlı ağırlıkla ilişkili olarak
göğüs eti oranı 1,7 kat artmış ve % 11,3’den %
19,5’e ulaşmıştır. Bu denli büyüme ve yemden
yararlanmanın yanısıra, kas kütlesine ilişkin
genetik potansiyeldeki hızlı artışdan dolayı
metabolik problemlerde de artış gözlenmiştir.
Bu problemler enfeksiyon hastalıklarla ilişkili
olmayıp, daha çok metabolik işlevlerdeki bozukluklardan kaynaklanmaktadır (Havenstein
ve ark., 2003; Ergün ve ark., 2013; Saçaklı ve
ark., 2013).
Broyler üretiminde çok büyük ekonomik kayıplara yol açan metabolik problemler arasında asites ve ani ölüm sendromunun yanı sıra
iskelet sisteminin metabolik bozuklukları da
yer almaktadır. Kanatlı sanayinde, broylerlerde görülen bacak problemleri hem hayvan refahı hem de olayın ekonomik yönü açısından
14 MEKTUP ANKARA Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 4
Bacak problemlerinin Amerika’da kanatlı endüstrisinde yılda 200 milyon dolar kayba yol
açtığı ve insidensin kışın daha yüksek olduğu
bildirilmektedir (Vaillancourt ve ark., 1999,
2000; Woodward, 2004; Donoghue, 2012).
Bu problemlerin orijinin embriyonik periyotta başladığı düşünülmektedir (Farquharson,
2003; Van der Eerden ve ark., 2003). Genetik
seleksiyonlar yoluyla büyük bir iyileşme kaydedilmekle birlikte, bazı broyler hatları farklı
yetiştirme koşullarında etkilenmeye devam
etmektedir (Whitehead ve ark., 2003).
Broylerlerde Kemik -İskelet Gelişimi
İskelet sistemi kemikler, kartilago ve tendolardan oluşmaktadır ve çoğu omurgalılarda
vücut ağırlığının yaklaşık % 20’sini oluşturmaktadır. Kemik metabolik olarak aktif, multifonksiyonel ve farklı hücre populasyonlarını
içeren bir dokudur. Kemik hücreleri kemik
metabolizmasını kontrol eden çok sayıda biyolojik düzenleyicileri üretmektedir. Endokrin hormonlar, östrojen, vitaminler, prostag-
B r oyle rle rd e B acak Pr o b l e ml e r i ve Be sl e n me İ l i şki si
landinler, sitokinler ve diğer pek çok faktör
farklılıklar gözlenmektedir. Dişi ve erkekler
kemik metabolizmasının esas aktivitesini ko-
arasında 2 haftalık yaştan sonra ortaya çıkan
ordine etmektedir (Tardin, 1995).
canlı ağırlık farkı bu durumu desteklemekte-
Embriyonun iskelet gelişimi için sınırlı mineral kaynaklarına sahip olduğu ve bu kaynakların diğer embriyonel gelişim ve büyüme için
de gerekli olduğu bilinmektedir. Yumurtadaki
minerallerin toplam miktarını değiştirebilmek
ancak yumurta sarısının büyüklüğünü değiştirmekle mümkün olabilmektedir. Bununla birlikte maternal diyetteki mineralin kimyasal
formunu değiştirmek suretiyle, yumurtadaki
formunu dolayısıyla da embriyonun mineral
alımını ve değerlendirmesini artırmak mümkün olabilmektedir (Yair ve ark., 2013).
Yumurta kabuğu kalsiyum ve bir dereceye
kadar da magnezyum deposu görevi görmektedir. Embriyonun kullandığı Ca’un % 70-90’ı,
Mg’un ise % 20- 30’u yumurta kabuğundan gelmektedir (Richards ve Packard, 1996; Packard
ve Packard, 1991). Yumurta kabuğu çok az düzeylerde P içermektedir. Kemik mineralizasyonu da dahil bütün fonksiyonlar için gerekli
P başlıca yumurta sarısında bulunmaktadır.
Bu nedenle daha çok P gereksinimi problem
olmaktadır. Yumurta sarısındaki P fosfolipit
sentezinde kullanıldığı için önemli gelişimsel
fonksiyona sahiptir. Bu yüzden rezidüel P’un
pek çoğu kemik büyümesi ve mineralizasyonu
dir. (Turner ve Burr, 2001; Carter ve Spengler,
2002). Broylerlerde hızlı kemik oluşumu 4-18.
günler arasında şekillenir ve en hızlı mineralizasyon 4-11. günlerde gerçekleşmektedir
(Williams ve ark., 2000). Onaltıncı gün civarında hızlı kemik büyümesi sırasında kemik
mineralizasyonu ve kemik anatomisi bakımından ırklar arasında farklılıklar gözlenmektedir.
Broylerlerde Bacak Problemlerinin Nedenleri
Kanatlılarda lokomotor problemler karmaşık
bir etiyolojiye sahiptir ve klinik semptomların başlamasında pek çok faktör etkili olmaktadır. Thorp (1992) bacak problemlerini iki
kategoride sınıflandırmıştır: non-infeksiyöz
(kemiğin angular ve torsiyal deformiteleri,
diskondroplazi, rickets, osteokondrozis ve
kondrodistrofi) ve infeksiyöz (osteomyelitis,
kondritis ve suppurative artritis). Bazen olayın etiyolojisi, patolojisi ve klinik belirtileri iç
içe seyreder. Bu nedenle iskelet problemleri;
1. Besin madde yetersizlikleri,
2. Kemik ve eklem enfeksiyonları,
3. Malabsorbsiyona yol açan bağırsak hastalıkları,
için uygun olmamaktadır. İnkubasyon ilerle-
4. Mekanik veya travma kaynaklı,
dikçe yumurta sarısındaki P ve Mg konsant-
5. Yaşla ilişkili,
rasyonu azalmakta, buna karşın yumurta ka-
6. Genetik nedenli,
buğundaki Ca mobilize olduğundan yumurta
7. Hızlı büyüme oranıyla ilişkili
sarısındaki Ca düzeyi artmaktadır (Romanoff,
8. Bütün bu faktörlerin birlikte etki etmesi
1967; Richards and Packard, 1996).
Kemik gelişiminde normal olarak cinsiyet,
genetik, ırk ve büyüme hızına bağlı olarak
16 MEKTUP ANKARA Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 4
(Riddell, 1992; Leeson ve ark., 1995; Julian, 2004; Bruno ve ark., 2000) sonucu ortaya çıkmaktadır.
B r oyle rle rd e B acak Pr o b l e ml e r i ve Be sl e n me İ l i şki si
Bacak Problemlerinde Beslenmeyle İlgili
Protein
Faktörler
Bacak anormalliklerinin insidensi diyette-
Broyler endüstrisinin esas hedefi uygun ge-
ki protein düzeyleri ile ilişkilidir. Hayvanlar
netik seleksiyon, beslenme, bakım ve idare
düşük proteinli diyetleri tükettiğinde bacak
kombinasyonu ile minimum sürede kas kütlesi
problemleri insidensi azalmaktadır (Hulan
oluşumunu maksimize etmektir. Hızlı büyüme
ve ark., 1980). Skinner ve ark. (1991) total
beraberinde de metabolik hastalıkları meydana getirmektedir. Hızlı büyüme ve yüksek
canlı ağırlık kemik kırıklarıyla ilişkili iskelet
hastalıklarının esas sebebini oluşturmaktadır.
Aşırı büyüyen kas kütlesini desteklemeye yetecek ölçüde gelişmemiş iskelet; lokomotor
aminoasit düzeylerinin % 20 oranında artırılmasının % 0,5 ve % 1 düzeylerinde Ca içeren
rasyonlarla beslenen civcivlerde tibial mineralizasyonda önemli azalma olduğunu tespit
etmiştir. Araştırmacı yüksek proteinli diyetler
kullanıldığında üriner Ca atılımınının artarak, negatif Ca dengesinin şekillendiğini gös-
sistem hastalıklarının ortaya çıkmasına neden
termiştir. Yüksek aminoasitli diyetler kemik
olmaktadır. Buna paralel olarak da protein,
kalsifikasyon hızını azaltmakta, fakat bu etki
aminoasitler, vitaminler, mineraller ve elekt-
Ca ve P düzeyleri yeterli olduğunda görülme-
rolit dengesi gibi besinsel faktörler de normal
mektedir.
kemik gelişimine katılmaktadır. Endokrin hormonlar, östrojen, vitaminler, prostaglandinler, sitokinler ve diğer faktörler kemik metabolizmasının
esas
aktivitesini
koordine
etmektedir.
Broylerlerde iskelet problemlerinin şekillenmesinde vitamin D, A, C, K ve B grubu vitaminler özellikle de pridoksin ve folik asit,
Bruno ve ark. (2000) diyette proteini kısıtlamanın spesifik olarak femurda kemik doku
gelişimini etkilediğini, fakat enerji kısıtlamasının etkilemediğini kaydetmişlerdir. Yüksek
düzeylerde metiyonin ve sistinin, vitamin B6
eksikliği ve kemik kollojeninin anormal gelişimine bağlı topallamayla ilişkili olduğu tespit
edilmiştir (Masse ve ark., 2003).
kalsiyum, fosfor, sodyum, klor, çinko, selen-
Her ne kadar azalan büyüme oranının sonucu
yum, bakır, manganez, protein veya metiyo-
olsa da; genellikle düşük proteinli rasyonların
nin, sistin, sistein gibi aminoasit düzeyleri ve
ayak problemlerinin oluşma riskini azalttığı
homosistein metaboliti, yağ asitleri ve total
yem tüketiminin önemli etkileri vardır. Kemik gelişimi aynı zamanda rasyon elektrolit
dengesinin yol açtığı metabolik asidozisten,
kadmiyum gibi toksik mineral kontaminasyonundan ve tahılların uzun süre depolanması
sonucu üreyen mantarların ürettiği mikotoksinlerden etkilenmektedir.
18 MEKTUP ANKARA Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 4
bildirilmektedir. Protein oranı yüksek rasyonlar folik asit metabolizmasıyla çakıştığı için
ayak problemle­ri artmaktadır. Protein olmayan azot oranının, kemik organik matriksinin
gelişiminde önemli bir yeri olduğu düşünülmektedir. Optimum organik matriks gelişimi
için hayvanın azot ihtiyacı, çoğu kez büyüme
için gereken azot ihtiyacından daha fazladır.
B r oyle rle rd e B acak Pr o b l e ml e r i ve Be sl e n me İ l i şki si
Vitaminler
Birçok vitamin yetersizliği beraberinde bacak
problemlerini oluştururken, en fazla piridoksin dikkati çekmektedir. Rasyonlara piridoksin ilave edildiğinde iskelet anormalliklerinin
oluşma olasılığını azalttığı ve/veya daha düşük seviyelerde ise iskelet problemlerine yol
açtığı belirtilmektedir. Piridoksin kullanımının
lerlerin 14 güne kadar vitamin D3 gereksinimi
oldukça yüksektir ve performans ve kemik
özellikleri için 5000 IU/kg yemin üzerindedir.
Geleneksel olarak vitamin D3 rasyonlara 30005000 IU/kg düzeylerinde ilave edilmektedir.
Fakat bugünkü bulguların ışığında özellikle
başlangıç rasyonlarında daha yüksek düzeylerin daha güvenli olduğu ortaya çıkmaktadır.
çinko dengesine (hemoastasis) dahil olması
Rasyonda A vitamininin çok yüksek seviyele-
yoluyla ve özellikle bağırsakta çinko emilimi-
rinde raşitizm oluşma olasılığı artarken, vita-
ne karışan pikolinik asidin oluşumunda gerekli
min E fazlalığı ile birlikte kemik oluşumunda
olduğu öne sürülmüştür. Bacak zayıflığını ön-
bozulmalar gözlenmiştir. Vitamin fazlalığının
leme açısından çinko, vitamin B6 ve tiriptofan
kemik metabolizmasına olan bu etkileri, an-
arasında belirgin bir sinerji söz konusudur.
cak normal yemleme seviyelerindeki rasyon
Diğer birçok rasyon durumlarıyla müşterek
düzeylerinin çok üzerinde (5-10 kat) olduğu
olarak, nor­mal kan damarlarının olgunlaşan
şartlarda geçerlidir ve pratikte bu durumla
büyüme bandında düzensiz yayılmalarından
pek karşılaşılmamaktadır.
meydana gelen epifizyal lezyonlar, piridoksin yetersizliğini açıkça ortaya koymaktadır.
Mineraller
Yüksek proteinli rasyonlarda, transaminasyon
Vitaminlerde olduğu gibi, minerallerin de ge-
(amin grubunun yer değiştirmesi) ve/veya
niş aralıklardaki yetersizlik veya fazlalıkları
deaminasyon (amin grubu­nun çıkması) gibi
işlemlerden dolayı pridoksine olan metabolik
ihtiyaç artmaktadır. Dolayısıyla, çoğu vitamin
yetersizliği broylerlerde bacak problem­lerini
başlatırken, bazı vitamin fazlalığının da zararlı etkileri olabildiği belirtilmektedir.
NRC (1994)’de broylerlerin vitamin D3 ihtiyacı
200 IU/kg olarak belirlenmesine rağmen yapılan çalışmalarda (Whitehead ve ark., 2004)
bu düzeyin tibianın büyümesi, kemik külü ve
kırılma mukavemeti için yetersiz olduğu saptanmıştır. Daha yüksek vitamin D3 düzeyleri
şiddetli Ca/P dengesizliklerinin etkilerini ortadan kaldırmamakla birlikte; rasyona 5000
IU/kg’ın üzerinde vitamin D3 ilavesi semptomların şiddetini hafifletebilmekte ve performansı olumlu etkilemektedir. Genç broy-
20 MEKTUP ANKARA Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 4
Kreatin Kaynakları
Enerji Kaynakları
Doğal Kreatin
Kaynakları
Arjinin Tasarrufu
CreAMINO®
Canlı Ağırlıktan
Fazlası
En Düşük
Et Maliyeti
Kg Etin Maliyeti? Bak!
Yem, modern hayvansal üretimin ihtiyaçlarını
karsılamak zorundadır.
Evonik Tek Kelimeyle; Verimli™
[email protected]
www.evonik.com/animal-nutrition
kemik gelişimini etkileyebilmektedir. Kalsi-
tanımlanmaktadır (Mongin, 1981).
Kümes
yum ve fosfor eksikliğinin belirlenmesinde
koşullarına bağlı olarak (çoğunlukla sıcaklık)
karışıklıklar ortaya çıkabilmektedir. Fosfor
broylerlerde optimum rasyon elektrolit den-
yetersizliği daha kolay belirlenirken, kalsi-
gesi 250 mEq/kg (Mongin, 1981) veya 220-270
yum fazla­lığının kesin tanısını koymak zordur.
mEq/kg (Musthaq ve ark., 2007) arasındadır.
Dolayısıyla rasyonun analizinden önce ani ras-
Borges ve ark. (2004) optimum büyüme için
yon değişikliği yanılgıya neden olabilmekte-
rasyon elektrolit dengesini 236 mEq/kg, opti-
dir. Fazla kalsiyum, ince bağırsakta çözünmez
mum yemden yararlanma için ise 207 mEq/kg
haldeki Ca3(P04)2 formunda bulunduğundan
olarak tavsiye etmektedir. Elektrolit denge
fosfor yetersizliğine yol açmakta ve her iki
hayvanların kan asit baz dengesini etkilemek-
koşulda da benzer lezyonlar görülmektedir.
te (Murakami ve ark., 2001; Oviedo-Rondón
Tablo 1’de kemik külünde minerallerin nor-
ve ark., 2001) ve kemik mineralizasyonunun
mal seviyeleri verilmiştir.
büyük ölçüde pH’ya bağlı olduğu bilinmek-
Perosis oluşma olasılığı üzerine mangan yetersizliğinin etkisi açıktır. Ancak bazı verilere
göre, demir ile etkileşimin işleri daha da karmaşıklaştırabileceği bildirilmektedir. Bacak
problemleri çalışmalarında daima bakır metabolizmasından şüphelenilmektedir. Çünkü
bakır yetersizliği ve tibial diskondroplazi (TD)
durumunda, hayvanların kıkırdakları arasında
mutlak benzerlikler mevcuttur. Ancak, bakır
ilaveleriyle TD’yi düzeltmek mümkün olamamaktadır. Klasik bakır yetersizliğinde çoğunlukla görülen kollojen çapraz bağlarındaki yetersizlik, TD’de şekillenmemektedir.
Tablo 1- Kemik külünün normal mineral içeriği
Kalsiyum
% 37
Fosfor
% 18
Magnezyum
% 0,6
Çinko
200-250 ppm
Bakır
20 ppm
Mangan
3-5 ppm
Demir
400-500 ppm
Elektrolit Dengesi
Rasyondaki Na+, K+, Cl- iyonları arasındaki interaksiyon rasyon elektrolit dengesi olarak
22 MEKTUP ANKARA Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 4
tedir (Carano ve ark., 1993; Farquharson ve
ark., 2003; Bushinsky, 2004; Pines ve ark.,
2005). Pek çok araştırmacı broylerlerde metabolik asidozis vakalarında bacak problemlerinin insidensinin arttığını rapor etmektedir
(Leeson ve ark., 1995).
TR.MER.14.01.07
TAVUKLARDA GUMBORO VE MAREK’E KARŞI İMMUN SİSTEMİN DAHA ERKEN DESTEKLENMESİ,
YAŞAM BOYU TAM KORUMA VE OPTİMAL PERFORMANS İÇİN
Büyükdere Cad. No:193 K: 4-10 34394 Levent/İstanbul - Türkiye • T: +90 212 339 10 00 F: +90 212 339 59 11 • www.merial.com.tr
Yapılan çalışmalar (Murakami ve ark., 1997;
rol ürettiğini göstermiştir. Oviedo-Rondón
2000) Na ve diğer elektrolit dengesiyle iliş-
ve ark., (2001) ve Murakami ve ark., (2001,
kili minerallerin kemik büyümesini ve mine-
2003) TD insidensini azaltmak ve maksimum
ralizasyonunu
büyüme için rasyon elektrolit dengesini 250
etkilediğini
göstermektedir.
Rasyon Na düzeyinin artmasına ilişkin olarak
kemik kül düzeyi azalmaktadır. Murakami ve
ark., (2000) 1,5 g/kg Na tüketiminin broylerlerde kemik mineralizasyonu için yeterli olduğunu bildirmiştir. Bir başka çalışmada Na
yetersizliğinin tibiada önemli derecede ham
kül ve P azalmasına sebep olduğu tespit edilmiştir ki bu da kemiğin kolaylıkla kırılmasına
yol açmaktadır.
mEq/kg olarak önermektedir.
Broylerlerde
görülen
bacak
problemleri-
nin nedenleri oldukça fazla ve genellikle de
birlikte etki etmektedir. Genetik, bakım ve
beslenmenin önemli etkileri bulunmaktadır.
Bu nedenle bacak problemlerinin kontrolü
ve tedavisi problemin nedenine bağlıdır. Enfeksiyöz bir hastalık varsa antibiyotikler ve/
veya biyogüvenliğin iyileştirilmesi ya da aşıla-
Whitehead (1989) yemlerde yüksek klor dü-
ma programları yardımcı olurken, beslenme-
zeylerinin neden olduğu metabolik asidozisin
ye ilişkin bozukluklar rasyonların mikrobesin
böbreklerde 1,25 (OH)2D3 üretimini azalttığı
maddelerinin dengelenmesiyle düzeltilebilir
ve daha fazla 24-25 dihidroksikolekalsife-
veya kontrol altına alınabilir.
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
24 MEKTUP ANKARA Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 4
Havada
özel
birşey
var...
Nobilis® MG 6/85
Güvenli MG canlı aşısı
Yumurta üretimindeki MG enfeksiyonuna bağlı kayıpların önüne geçer.
LA testinde serokonversiyon vermez, böylelikle saha enfeksiyonlarının
izlenmesini sağlar.
MG enfeksiyonunun meydana getirdiği klinik semptomlara ve ekonomik
kayıplara karşı korur.
İntervet Veteriner İlaçları
Paz. ve Tic. Ltd. Şti.
Esentepe Mahallesi Büyükdere Cad. No: 199
Levent 199 Of is Bloğu Kat:13
34394 Levent - Istanbul
Tel: (0212 ) 336 10 00
Faks: (0212) 355 77 16
0 800 2199010 Ücretsiz Ürün Danışma Hattı
www.msd-hayvan-sagligi.com

Benzer belgeler