Prof. Dr. Behzat ÖZK AN - TKHK - Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu

Transkript

Prof. Dr. Behzat ÖZK AN - TKHK - Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu
SAĞLIĞA GÜNDOĞDU DERGİSİ
İmtiyaz Sahibi
Prof. Dr. Behzat ÖZKAN
Güney Genel Sekreteri
Yazı İşleri Müdürü
Dr. Murat TÜRKYILMAZ
Tıbbi Hizmetler Başkanı
Genel Yayın Yönetmeni
Nurgül ŞENOL ÖNDER
Yayın Danışma Kurulu
A. İrfan YAVUZ
Aysel BARIŞ
Canan YAVUZGÜL
Demet HAYALİ YILDIRIM
Döndü KARADUMAN
Fatma GÜNTÜRKÜN
Hülya UZUNOĞLU
İsmet OZAN
M. Oytun HASTÜRK
Nurgül KOCAKOÇ
Nurgül ŞENOL ÖNDER
Recep ÖNAL
Rengin DEĞİMLİ
Serap TOKSOY
Sevil UNCU
Timuçin BAHAR
Haber Merkezi
Recep ÖNAL
Nurgül ŞENOL ÖNDER
Arzu BALKAN
Akif KESKİN
Cüneyt CEYLAN
Grafik Tasarım
Arzu BALKAN
Yönetim Yeri
Adres: 123/11 Sok. Poligon Mah.
Karabağlar/İZMİR
Tel: 0232 232 32 32
Dahili: 2211
Faks: 224 55 44
E-Posta: [email protected]
Yayın Türü
İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneler Birliği Genel
Sekreterliği, Sağlığa Gündoğdu Dergisi 3 ayda bir
yayınlanır. Dergimizde yayınlanan makalelerin
sorumluluğu yazarlarına aittir. Dergimizde yayınlanan
yazı ve resimlerin izin almadan kullanılması yasaktır.
T.C. Sağlık Bakanlığı
Türkiye Kamu Hastaneler Kurumu
İzmir İli Güney Bölgesi
Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği
Editörden...
‘Yeni bir kariyer, emeklilik, anlaşmazlıklar, hastalık ve daha
birçok neden….Tüm bu nedenlerle ayrılıklar ve başlangıçlar
iş dünyasında kaçınılmaz. Bazen bir yerdeki ayrılık bazen
başka bir yerde başlangıç olabiliyor. Kimi zaman gözyaşı
dökülür gidenlerin ardından kimi zaman heyecanla beklenir
yeni gelenler. Aslında geride güzel anılar bırakabilmek,
güzel anılabilmektir önemli olan. Ve faydalı olabilmek…’
Aynen böyle başlamıştım dergimizin 3. sayısındaki yazıma. Yani
buradaki göreve yeni başladığım zaman. Benim için yeni bir
başlangıç olan bu yer artık yeni başlangıçlar yapmam için beni
uğurlamakta. Buradaki hizmet sürecinde hep bu düşünceyle
yola çıktım. Hep vatandaşlarımıza ve çalışanlarımıza daha iyi
hizmet verebilmeyi ve güzel anılar bırakabilmeyi gaye edindim.
Aklıma ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!’ sözü
gelmekte. Bu söz, Şeyh Edebali’nin Osmanlı Devleti’nin
kurucusu Osman Gazi’ye verdiği önemli öğütlerden biridir. Bu
vecize, devletin ve yöneticilerin halka hizmet için var olduklarını,
böyle bir yükümlülüklerinin olduğunu hatırlatmaktadır.
Dediğim gibi temelinde, halkımıza hizmette faydalı
olmak varsa eğer ister burası olsun ister vatanımızın
diğer yerlerinde hizmet vermek bizim tek gayemizdir.
İnanıyorum ki yeni hizmetlerle, çalışmalarımızla belki
sizlerle belki de sizin yakınlarınızla tekrar buluşacağız.
Ve bu süre zarfında Genel Sekreterimiz Prof. Dr. Behzat
ÖZKAN’a ve bu gaye ile çalışan tüm çalışma arkadaşlarıma
sevgi ve saygı ile teşekkür ederim. Yolunuz, yolumuz
açık olsun. Sevgiyle, saygıyla, umutla ve sağlıkla kalın.
Sabah işe gelirken veya araba kullanırken yüzlerce kez aynı yoldan geçtiğimiz halde fark etmediğimiz
veya farkına varamadığımız birçok şey vardır; ancak, özel koşullarda dikkatimiz çekildiğinde
böylesi durumların farkına varırız. Örnek olarak; bir hastanenin ölü boşluk olarak tabir ettiğimiz
alanlarında kullanılmayan bazı eşyalar bulunabilmektedir. Bu alanlar, bazen hastane içinde dış
müdahalelere açık alanlar da olabilir. Eğer hastane yöneticisi olarak bu alanları önceden fark edip
gerekli tedbirleri almazsanız, atılan bir sigara izmaritinin oluşturduğu bir “yangın” ile dikkatiniz
çekilebilir. Burada farkındalık yaratan olay “yangın” dır. Dikkatiniz çekildiğinde ise iş işten geçmiştir.
Bu tür olayları, yönettiğiniz kurumun fiziksel durumlarından(su tesisatı vs.) tıbbi hizmetlerine ve
finansal uygulamalara kadar uyarlayabilirsiniz. Söz konusu durumlar çok basit veya insan hayatını
etkileyecek çok ciddi süreçleri içeren ciddi durumlar da olabilmektedir.
Çözüm; yönettiğiniz kurumun tüm bileşenleri ile sık toplantılar yaparak ve bir araya gelerek fikir
alış-verişi yapmaktan geçiyor. Ancak böyle, pro-aktif davranabilir, sorunlarımızı daha kolay çözebilir
ve kurumsallaşabiliriz. İyi bir yöneticiden de beklenen budur.
Dr. Murat TÜRKYILMAZ, yaklaşık bir yıldır sürdürdüğü Güney Genel Sekreterliği Tıbbi Hizmetler
Başkanlığı görevinden ayrılıyor. Kendisini Ankara’ya yolcu ediyoruz. İşte; Murat TÜRKYILMAZ’da
fark yaratan, pro-aktif bir yönetici idi. Senden daha güzel hizmetler bekliyoruz.
Yolun açık olsun Murat…
Prof. Dr. Behzat ÖZK AN
İzmir İli Güney Bölgesi
Kamu Hastaneleri Birliği
Genel Sekreteri
• Sorumluluk Kanımızda Var/
Genel Sekreterliğimizden ‘Kök
Hücre Ve Kan Bağışı Kampanyası’
• Her Şey Doğal Doğuma Dönüş İçin
‘Anne Dostu Hastane’
• Yine Yeni Bir Hizmet Daha
Otomatik Kemoterapi
Hazırlama Ünitesi ve Yeni
Kemoterapi Uygulama Alanı
• Torbalı Ağız Diş Sağlığı Merkezi
• Görme Engellilerin Gözü,
Eli, Ayağı, Dili Olalım İstedik…
• 14 Mart Tıp Bayramı Fotoğraf
Yarışması Sonuçlandı
• Kemoterapi İlaç Hazırlamada
Robotik Teknolojiler
• Röportaj/O Alanda Maalesef
Birinci Olduk!
• Toplumda Şiddetin Kaynağı
‘21 Mart Dünya Down Sendromu Günü’ Etkinlikleri kapsamında
İzmir’de yaşayan Down Sendromlu çocukların erken tespit
edilip özel bir eğitimle bağımsız ya da yarı bağımlı bireyler
olarak hayata kazandırılması ve ailelerine destek olunması
amacıyla “Hoş Geldin Bebek” projesi gerçekleştirilmiştir.
Proje ile 3.500- 4 bin arasında Down Sendromlu birey bulunan
İzmir’de yenidoğan Down Sendromu bebekleri kayıt altına
alarak aileleri bilinçlendirmek ve bu sayede özel eğitim almaları
amaçlanmaktadır.
Proje kapsamında gerçekleştirilen protokol ; İzmir Valiliği
himayesinde İl Sağlık Müdürlüğü, Aile ve Sosyal Politikalar İl
Müdürlüğü, Halk Sağlığı Müdürlüğü, Güney ve Kuzey Kamu
Hastaneleri Birliği Genel Sekreterlikleri ve Ulusal Down Sendromu
Derneği işbirliğinde 21.03.2016 tarihinde İl Sağlık Müdürlüğü
İbn-i Sina Salonu’nda gerçekleşen törende imzalanmıştır.
Törene İzmir Vali Yardımcısı Celal ULUSOY,
Aile ve Sosyal Politikalar İzmir İl Müdürü
Nesim TANĞLAY, İl Sağlık Müdürü Ayhan
İZZETTİNOĞLU, Güney Kamu Hastaneleri
Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Behzat
ÖZKAN, Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği
Tıbbi Hizmetler Başkanı Mehmet ÖZKAN,
İl Halk Sağlığı Müdür Yardımcısı Neşe
ZEREN NOHUTÇU, Ulusal Down
Sendromu Derneği Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Hatice AYAN, Down Sendromlu
çocuklarımız ve aileleri katılmıştır. Saygı
duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan tören, İl
Sağlık Müdürü Ayhan İZZETTİNOĞLU’nun
açılış konuşmasıyla devam etmiştir. Yaptığı
konuşmasında; Down Sendromlu çocukların
iyi bir destekle topluma faydalı, bağımsız
bireyler haline gelebildiğini, görsel hafızalarının
çok güçlü olduğunu ve gördüklerini unutmadıklarını
ifade etmiştir. Ayrıca çocuklarımızın belirli bir yaşa
geldiklerinde eğitim ve istihdam anlamında Aile
ve Sosyal Politikalar İzmir İl Müdürlüğü’nün
projenin önemli bir ayağı olduğunu
belirtmiştir.
Tarafların
protokolü
imzalamalarının
ardından
Down
Sendromlu çocuklar ve katılımcıların
toplu fotoğraf çekiminin ardından
tören sonlandırılmıştır.
‘Güvenli ve İyi Laboratuvar
Uygulamaları’ Toplantısı Yapıldı
İzmir İli Güney Bölgesi
Kamu
Hastaneleri
Birliği
Genel
Sekreterliği
Tıbbi
Hizmetler Başkanlığı Kalite ve
Akreditasyon Koordinatörlüğü
tarafından
düzenlenen,
kurumlarımızda
“Güvenli
Laboratuvar
Uygulamaları”
ile ilgili 2. toplantımız Genel
Sekreterimiz Prof. Dr. Behzat
ÖZKAN başkanlığında 11
Ocak 2016 Pazartesi günü saat
14.00’de gerçekleştirilmiştir.
Tıbbi Hizmetler Başkanı Dr. Murat TÜRKYILMAZ, Patoloji Laboratuvar uzmanları, sorumlu teknisyenleri ve kalite
yönetim direktörlerinin katıldığı toplantıda; “Patoloji Laboratuvarı Preanalitik-Analitik-Postanalitik Süreçlerin Denetimi,
Materyal Takip Sistemi, Patoloji Havalandırma Sistemleri İnovasyon Çalışmaları” konularında İzmir Kâtip Çelebi
Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Doç, Dr. Türkan Atasever REZANKO tarafından sunum yapılmıştır.
Kurumumuzun TSE EN ISO9001-2008
Kalite Yönetim Sistemi Çalışmaları Devam Ediyor
Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler
Başkanlığı Kalite ve Akreditasyon
Koordinatörlüğünce,
13.01.2016
tarihinde Uzm. Demet Hayali YILDIRIM
tarafından
TSE EN ISO9001-2008
Kalite Yönetim Sistemi sürecine ilişkin
çalışmalar kapsamında “Hedef Belirleme
ve Değerlendirme” konularında Genel
Sekreterlik çalışanlarına eğitim verilmiştir.
Eğitimde, kurum hedeflerin belirlenmesi ve
bunun net olarak ortaya konulması; yüksek
performans, verimlilik ve başarıya ulaşmak
için en temel gereklilikler anlatılmıştır.
Genel Sekreterliği’mizden
‘Sosyal Güvenlik Uygulamaları ve
Faturalandırma Eğitimi’
İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Mali Hizmetler Başkanlığı
tarafından düzenlenen, bağlı sağlık tesisleri faturalandırma birim personeline yönelik
olarak 14 Ocak 2015 tarihinde Ege toplantı salonunda Sosyal Güvenlik Uygulamaları
ve Faturalandırma konularında eğitim gerçekleştirilmiştir. Mali Hizmetler Başkanı
Öğr. Gör. Ali ÖZSOY’un başkanlığında gerçekleştirilen eğitimde Bozyaka Eğitim
Araştırma Hastanesi’nden Şelale UMAY / Genel Sağlık Sigortası Mevzuatı, Sosyal
Güvenlik Uygulamaları, Sağlık Uygulama Tebliği, MEDULA Sistemi, Kamu Satış
Tarifesi sunumu, Elvan AKTAŞ / Faturalandırmada Dönem Sonlandırma, HBYS
(Otomasyon) Firması Gözüyle Faturalandırma ve MEDULA Kullanım Kılavuzu
Sunumu, Md Yrd. Yasemin SABANCI / Hasta Faturalarında Yaşanan Kaçaklar
Sunumu, Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi Md. Yrd. Sibel BATTALSEZEN
/ Tıbbi Malzeme ve Faturalandırma Esasları sunumu, Mali Hizmetler
Başkanlığı Hastane Eczacılık Hizmetleri Birim Sorumlusu Ecz. Gülçin
ETMEKÇİ / İlaçların Fiyatlandırılması ve SUT EK-4 Listeleri Sunumu,
Mali Hizmetler Başkanlığı Finans Analiz Uzmanı Ecz. Fatma
EŞKİN / Birlik Fatura İnceleme Komisyonu Çalışma Esasları
konularında eğitim sunumlarını gerçekleştirmişlerdir. Eğitim
Programına paydaşlarımız arasında bulunan Jandarma
Tedarik Merkez Komutanlığından verilen sağlık hizmeti
faturalandırma işlemlerinin mevzuat çerçevesinde
değerlendirilmesi ve çalışma birliği sağlanması
amacı ile Jandarma Maliye Astsubayı
Mehmet Tartan’da katılmıştır.
M
E
AT
U
VZ
Sağlıkta Kalite Standartları SKS Versiyon-5
Eğitimleri Devam Ediyor
Kurumlarımızda, hasta ve çalışanlara yönelik risklerin en
aza indirilmesi, kalite iyileştirme ve hasta güvenliğinin
sağlanması amacıyla Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler
Başkanlığı Kalite ve Akreditasyon Koordinatörlüğü
tarafından 18-22 Ocak ve 08-09 Şubat 2016 tarihlerinde
İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi bölüm
kalite sorumlularının katıldığı 67 kişiye,21-25 MART 2016
tarihlerinde Kâtip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve
Araştırma Hastanesi bölüm kalite sorumlularının katıldığı
89 kişiye,04-08 Nisan 2016 tarihlerinde Dr.Behçet Uz Çocuk
Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi
kalite sorumlularının katıldığı 46 kişiye Sağlıkta Kalite
Standartları Versiyon-5 Eğitimi verilmiştir.
‘Uygulamalı Proje Eğitimi’
Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler
Başkanlığı Eğitim Ar-Ge Koordinatörlüğü
tarafından düzenlenen ‘Uygulamalı
Proje Eğitimi’ 19-20 Ocak 2016
tarihleri arasında İzmir Kalkınma
Ajansı Proje Destek Masası
Uzmanı Dr. Özlem DEĞERLİ
tarafından
İl
Sağlık
Müdürlüğü İbn-i Sina
Toplantı
Salonunda
gerçekleştirilmiştir.
Genel Sekreterliğimiz Tarafından Kök
Hücre ve Kan Bağışı Kampanyası
İzmir Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği ve Türk Kızılay’ı Ege Bölge Kan Merkezinin
ortaklaşa düzenlediği ‘Kök Hücre ve Kan Bağışı Kampanyası’ 20.01.2016 tarihinde Güney Genel Sekreterliği
Binası 4. Katında gerçekleştirilmiştir. ‘Sorumluluk Kanımızda Var’ sloganı ile hem kan bağışının hem de kök
hücre bağışının önemine dikkat çekmek için düzenlenen kampanyaya Genel Sekreterlik ve İl Halk Sağlığı
Müdürlüğü çalışanları tarafından yoğun ilgi ve katılım sağlanmıştır. Kampanya öncesi Türk Kızılayı Ege
Bölge Kan Merkezi ekip sorumlusu Dr. Emrah OĞUZ tarafından katılımcılara kan bağışı hakkında bilgiler
verildi. Genel Sekreterimiz Prof. Dr. Behzat ÖZKAN eğitimde ; ‘Sağlık çalışanları olarak vatandaşlarımızın
sağlığına kavuşması için gece gündüz demeden 7/24 sağlık hizmeti sunuyoruz. Bu hizmetin bir paydaşı
da kan ihtiyacını temin eden Türk Kızılay’ıdır. Kök Hücre ve kan, yaşamsal ihtiyaçlardır; bizler sağlık
çalışanları olarak sadece özveri ile elimizden geleni yapmakla kalmayıp canımızdan damarlarımızdan
geleni de vatandaşlarımızın sağlığına sunmak istedik. Başta Kızılay çalışanları olmak üzere kampanyamıza
katılan duyarlı çalışanlarıma teşekkür eder, bağış yapmayı düşünen vatandaşlarımıza örnek olmasını
temenni ederim.’ diye belirtti. Türk Kızılay’ı Ege Bölge Kan Merkezi ekip sorumlusu Dr. Emrah OĞUZ
ise; ‘Kan acil değil sürekli ihtiyaçtır. Havaların soğuması ile hastalıklar çoğalıp kan ihtiyacının artmasına
karşın kan bağışları da tam tersine azalma göstermekte. İhtiyacın karşılanabilmesi için sivil toplum örgütleri
ve kamu kuruluşları gibi nüfusu kalabalık yerlere büyük görev düşmektedir. Duyarlılık göstererek bu
kampanyayı organize eden başta Genel Sekreter Prof. Dr. Behzat ÖZKAN’a, Tıbbi Hizmetler Başkanı Dr. Murat
TÜRKYILMAZ ’a ve bağışta bulunanlara sonsuz şükranlarımı sunar bağışta bulunmak isteyen tüm gönüllüleri
kan alma merkezlerimize davet ediyorum.’ dedi. Gönüllü bağışçılardan yapılan kan, hemogram ve gerekli
sağlık taraması sonrası uygun görülenlerden kök hücre ve kan bağışı için gerekli işlemler gerçekleştirilmiştir.
KAYBOLAN GÜN, HİÇ GÜLMEDEN GEÇEN GÜNDÜR
Genel Sekreterliğimiz Eğitim Ar-Ge Koordinatörlüğü
tarafından Genel Sekreterlik çalışanlarına 20.01.2016
tarihinde ‘Kahkaha Terapisi’ eğitimi düzenlenmiştir.
Eğitimde Kahkaha Yogosu Uzmanı Çimen ENGİNLER
tarafından katılımcılara nefes egzersizleri, kahkaha
egzersizleri ve gevşeyerek rahatlama seanslarından oluşan
uygulamalı bilgiler verilmiştir. Eğitim sonunda katılımcılar
arasından kura çekilerek 10 kişiye çalıştığı merkezde 1
günlük ücretsiz zaman parametreleri için hediye kuponu
verilmiştir. ‘Kaybolan gün, hiç gülmeden geçen gündür.’
diyerek eğitimini tamamlayan Sn. Çimen ENGİNLER’e
katkılarından dolayı teşekkürlerimizi sunarız.
Genel Sekreterliğimiz Özellikli Sağlık Hizmetleri Birimi tarafından Genel Sekreterliğimize bağlı sağlık tesislerinde
çalışan Acil Servis hekimleri, Genel Cerrahi hekimleri ve Plastik Cerrahi hekimlerine 21.01.2016 tarihinde
‘Yanık Hastasında İlk Müdahale, Sevk Gerekliliğine Karar Verme, Sevke Hazırlama ve Yanık Tedavisi’ konulu
eğitim düzenlenmiştir. Eğitime konuşmacı olarak katılan Uz. Dr. A. Deniz UÇAR’a verdiği bilgilerden dolayı
teşekkürlerimizi sunarız.
INFLEUNZA ENFEKSİYONUNUN
TEDAVİ VE KORUNMA YÖNTEMİ
EĞİTİM PROGRAMI
Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanlığı'na bağlı Enfeksiyon
ve Müşterek Sağlık Hizmetleri Birimimiz tarafından düzenlenen
‘Infleunza Enfeksiyonunun Tedavi ve Korunma Yöntemi’ konulu
Eğitim 25/01/2016 tarihinde Genel Sekreterliğimizin Gündoğdu
Toplantı Salonunda gerçekleştirilmiştir.
"BİRİNCİ KLİNİK KODLAMA STANDARTLARI EĞİTİMİ"
TİG Sistemine daha kaliteli ve doğru veri
göndermek amacıyla 18 Mart 2016 tarihinde
Tıbbi Hizmetler Başkanımız Dr. Murat
TÜRKYILMAZ'ın katılımı ile kurumlarımız
TİG Birimi çalışanlarına "Birinci Klinik
Kodlama Standartları Eğitimi" verilmiştir.
Tüm gün süren eğitimin sonunda
Tıbbi Hizmetler Başkanımız Dr. Murat
TÜRKYILMAZ tarafından eğitimcilere
teşekkür, katılımcılara katılım belgesi
verilmiştir. Katılımcılar tarafından başarılı
bulunan eğitimin ikincisi aşaması planlanmış
olup en kısa zamanda gerçekleştirilecektir.
Palyatif Bakım;
Dünya Sağlık Örgütü’nün yapmış olduğu tanıma
göre; “yaşamı tehdit eden hastalığa bağlı olarak ortaya
çıkan problemlerle karşılaşan hasta ve ailede, ağrının
ve diğer problemlerin, erken tanılama ve kusursuz bir
değerlendirme ile belirlenmesi; fiziksel, psikososyal
ve manevi gereksinimlerin karşılanması yoluyla
acı çekmenin önlenmesi ve hafifletilmesine yönelik
uygulamaların yer aldığı ve yaşam kalitesini geliştirmenin
amaçlandığı multidisipliner bir yaklaşım”dır.
Evde Sağlık;
Dünya Sağlık Örgütü’nün yapmış olduğu tanıma göre;
“ihtiyacı olanlara kendi evlerinde sağlanan bir dizi sağlık
ve sosyal destek hizmetleri” dir.
Palyatif bakım hizmeti kapsamında, tedavisi düzenlenmiş
hastaları evde sağlık birimlerine ve/veya aile hekimlerine
yönlendirildiğinden dolayı Palyatif Bakım ile evde
sağlığın entegrasyonu önemlidir.
Bu sebeple;
İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel
Sekreterliği öncülüğünde başlatılan “Palyatif Bakım
ve Evde Sağlık Birimlerine Eğitim Sempozyumları”
kapsamında “Yara Bakımı Sempozyum” u yara bakımı
konusunu daha yakından ve daha geniş perspektifle
irdeleyerek, hastaların etkin tedavilerinin sağlanması ve
farkındalık yaratılması hedeflenmiştir. İzmir İli Güney
Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği
Tıbbı Hizmetler Başkanlığı Enfeksiyon ve Müşterek
Sağlık Hizmetleri ile İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp
Fakültesi Sürekli Tıp Eğitim Kurulu işbirliğiyle yapılan
İzmir İli Güney ve Kuzey Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği
Genel Sekreterliği Palyatif ve Evde Sağlık Birimi sorumlu
hekimleri, Palyatif Bakım, Evde Sağlık ve Yoğun Bakım
Birimlerinde görevli hemşireler ve İzmir Halk Sağlığı
Müdürlüğü’nde görevli Evde Sağlık Birimi çalışan hekim
ve hemşirelerine yönelik “Palyatif Bakım ve Evde Sağlık
Birimlerine Eğitim Sempozyumları” kapsamında düzenlenen
“Yara Bakımı Sempozyum” programı gerçekleştirildi.
“Yara Bakımı Sempozyumu” eğitim programı;
palyatif merkezi ve evde sağlık birimi hekimleri ve
hemşirelerine yönelik 29 Ocak 2016 tarihinde İKÇÜ
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Konferans
Salonu’nda gerçekleştirildi. Sempozyuma birinci, ikinci
ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinde çalışan toplam
204 sağlık personeli katıldı.
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Atatürk Eğitim ve Araştırma
Hastanesi Hastane Yöneticisi Prof. Dr. Enver ALTAŞ, yoğun bakım, palyatif bakım ve evde sağlık hizmetleri
kapsamında yara bakımının önemine değindi. Ardından Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanı Dr.
Murat TÜRKYILMAZ konuşmasında, “Palyatif Bakım ve Evde Sağlık Birimlerine Eğitim Sempozyumlar” ı kapsamında
düzenlenen çalışmaların üçüncü “Yara Bakımı Sempozyum ”u olduğunu belirterek, 2016 yılı hedefleri hakkında bilgi verdi.
YARA BAKIMI SEMPOZYUMUNUN PROGRAMI
29 Ocak 2016- Cuma
• Kayıt
• Açılış Konuşmaları
PANEL/1
• Yara İyileşmesi ve Bakımında Temel İlkeler
• Basınç Ülserinde Plastik ve Rekonstruktif Cerrahi Yaklaşımı
• Radyasyon ve Ekstravazasyon Yaraları ve Hemşirelik Bakımı
PANEL/3
• Yara İyileşmesinde Beslenmenin Önemi
• Kronik Yara Tedavisi ve Bakımında Tıbbi Sorunlar
PANEL/4
• Yara Bakımı ve Tedavisi Ürünlerine Genel Bakış
DÜZENLEME KURULU
BİLİMSEL DANIŞMA KURULU
Doç. Dr. Ahmet ALACACIOĞLU
Uzm. Dr. Utku ESER
Doç. Dr. Hüseyin CAN
Uzm. Dr. Aslı BAYINDIR
Doç. Dr. Yüksel KÜÇÜKZEYBEK
Uzm. Dr. Uğur ÖZGÜRBÜZ
Dr. Zehra EFE
Doç. Dr. Ercüment TARCAN
SEMPOZYUM SEKRETERYASI
Doç Dr. Hüseyin CAN - Dr. İsmet OZAN
Sempozyumun sonunda Tıbbi Hizmetler Başkanımız Dr. Murat TÜRKYILMAZ, Enfeksiyon ve Müşterek Sağlık Hizmetleri
Sorumlusu Uzm. Dr. İsmet OZAN, İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hastane Yöneticisi Prof. Dr. Enver ALTAŞ ve İKÇÜ
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli Doç. Dr. Hüseyin CAN tarafından eğitimcilere teşekkür belgeleri verilmiştir.
İzmir Kamu Hastaneler Birliği Güney Genel
Sekreterliğine bağlı Narlıdere Ağız Diş Sağlığı
Merkezinin katkılarıyla Genel Sekreterliğimiz
adına düzenlenen ‘Rasyonel (Akılcı/Bilgece)
Antibiyotik Kullanımı ve Direnç Sorunu’
Konferans 05.02.2016 tarihinde İKÇÜ Atatürk
Eğitim Araştırma Hastanesi Konferans
Salonun’da
gerçekleşmiştir.
Konferansa
Güney Genel Sekreteri Prof. Dr. Behzat
ÖZKAN, Halk Sağlığı Müdürü Uzm. Dr.
Bediha KIZILKAYA, Güney Sekreterliği
Mali İşler Başkanı Öğr. Görev. Ali ÖZSOY,
hastane yöneticileri ve pek çok sağlık çalışanı
katıldı. Ankara Hacettepe Üniversitesi Tıp
Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları Anabilim
Dalı Başkanı Prof. Dr. Serhat ÜNAL’ın vermiş
olduğu konferansta Antibiyotik Tüketiminin
Türkiye’de ve Ülkeler Arası Sıralamadaki
Yeri, Antibiyotik Direnci, Antibiyotik Tedavisi
İlkeleri hakkında bilgiler verildi. Eğlenceli
ve farklı bakış açısıyla bilimsel verilerin de
sunulduğu konferans Güney Genel Sekreteri
Prof. Dr. Behzat ÖZKAN’ın Sayın ÜNAL’a
plaket sunumu ile son buldu.
Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanlığı
Eğitim Ar-Ge Koordinatörlüğü organizasyonunda
Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi ''Ameliyathane
Hemşireliği Sertifikalı Kurs Merkezi'' yetki belgesi almış
ve ilk kursumuz başlatılmıştır. Açılış 10.02.2016 tarihinde,
Karabağlar Kaymakamı Mehmet Sadık TUNÇ, Genel
Sekreterimiz Prof. Dr. Behzat ÖZKAN, Tıbbi Hizmetler
Başkanımız Dr. Murat TÜRKYILMAZ, İzmir Katip Çelebi
Üniversitesi Öğretim Üyeleri, hastane yöneticilerimiz ve
değerli çalışanlarımızın katılımıyla gerçekleştirilmiştir.
Açılış programındaki konuşmasında Genel Sekreterimiz
Prof. Dr. Behzat ÖZKAN, açılışından bu yana sertifikalı
kurs programları için harcanan çabadan övgüyle söz
ederek emeği geçen İKÇÜ Hemşirelik Bölümü öğretim
üyelerine ve tüm çalışanlarımıza teşekkürlerini sunmuş,
kursiyerlere başarılar dilemiştir
Valiliğimiz İl Kalite Koordinasyon Kurulu’nca
yürütülen "Kurumsal Öz değerlendirme Programı"
çerçevesinde Kalite ve Akreditasyon Koordinatörlüğü
tarafından 11.02.2016 tarihinde tüm birim
sorumlularının katılımıyla düzenlenen toplantıda;
2014 yılı iyileştirme planlarımız, faaliyetlerimiz ve
2015 yılı performans kriterlerimiz görüşülmüştür.
Emeği geçen bütün çalışanlarımıza teşekkür ederiz.
Sağlık Bakanlığımızın HIMSS ile imzalamış olduğu protokol çerçevesinde
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Sağlık Bilişimi Daire Başkanlığı'nın
Genel Sekreterliğimiz ile koordineli olarak düzenlemiş olduğu "Dijital
Hastane Bölgesel Eğitim Toplantısı" İzmir Balçova Termal Tesisleri Konferans
salonunda 12.02.2016 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Düzenlenen toplantıya
Sağlık Bilişimi Daire Başkanı Sayın Yusuf KARA, Genel Sekreterimiz Prof.
Dr. Behzat ÖZKAN, HIMSS Türkiye yetkilileri başta olmak üzere Antalya,
Aydın, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Denizli, İzmir Kuzey, İzmir Güney,
Kütahya, Manisa, Muğla, Uşak ve Yalova Genel Sekreterlik yetkilileri ile bu
kurumlarımıza bağlı 54 hastane yetkilisi katılım sağlamıştır.
Genel
Sekreterliğimiz
Tıbbi
Hizmetler
Başkanlığı
Eğitim
Ar-Ge
Koordinatörlüğü
tarafından 19.02.2016 tarihinde
hastanelerimizin Uzaktan Eğitim
Program Yöneticilerine; Uzaktan
Eğitim Programımız olan ALMS’
nin yönetimi hakkında tam
günlük bir eğitim yapılmıştır. Tüm
katılımcılarımıza ve emeği geçen
tüm Eğitim Ar-Ge Koordinatörlüğü
ekibine teşekkür ederiz
Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanlığı'na bağlı Enfeksiyon ve Müşterek Sağlık Hizmetleri Birimimiz
tarafından düzenlenen "Palyatif Bakım ve Evde Sağlık Hizmetleri Kapsamında İletişim, Psikiyatrik ve Manevi
Bakım" konulu Eğitim 23/02/2016 tarihinde Genel Sekreterliğimize bağlı İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk
Eğitim ve Araştırma Hastanesi Konferans salonunda gerçekleştirilmiştir.
“DİYABETİMİ YÖNETİYORUM”
Projesi Kapsamında Okullarda
Diyabetli Çocukla Yaşam Eğitimi
“Diyabetimi Yönetiyorum” Projesi kapsamında, İzmir İli
Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği,
İzmir Halk Sağlığı Müdürlüğü ve İzmir İl Milli Eğitim
Müdürlüğü işbirliği ile rehber öğretmenlere yönelik
olarak okullarda “DİYABETLİ ÇOCUKLA YAŞAM”
Eğitimi Kurs Programı başlamıştır. Rehber öğretmenlere
yönelik yılda dört kez düzenlenmesi planlanan kurs
programının ilki 24 Şubat 2016 tarihinde İzmir Halk
Sağlığı Müdürlüğü Çanakkale 1915 Toplantı Salonu’
nda İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği
Genel Sekreteri Prof. Dr. Behzat ÖZKAN, İzmir İli Halk
Sağlığı Müdür Yardımcısı Dr. Fatma ALPAY ve İzmir İl
Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı okullarda çalışan rehber
öğretmenlerin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Kurs
programında görev alan eğitimcilerimiz Uzm. Dr. Özlem
NALBANTOĞLU ELMAS, Uzm. Dr. Gökçen ÜNAL
KOCABAŞ, Dr. Dyt. Nesil GÖREN ATALAY, Diyabet
Eğitim Hemşiresi Nihal B. ALİKALFA, Diyabet Eğitim
Hemşiresi Hasivet KARABİL, Uzm. Dr. Mehmet Oytun
HASTÜRK’e teşekkür belgeleri Tıbbi Hizmetler Başkanı
Dr. Murat TÜRKYILMAZ, Sağlık Bakım Hizmetleri
Koordinatörü Uzm. Sevil UNCU ve İzmir Halk Sağlığı
Müdürlüğü Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar Şube Müdürü
Dr. Ece ÖZKAN tarafından verildi. Eğitimcilerimize
güzel sunumları ve destekleri için teşekkür ediyoruz.
Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanlığı Eğitim
Ar-Ge Koordinatörlüğünce, bağlı hastanelerimizde çalışan
ebelerin mesleki yenilikler doğrultusunda bilgi ve becerilerinin
arttırılarak ebelik mesleği alanlarında çalıştırmak ve normal
doğum sayılarını artırmak amacıyla Ebelerde Bilgi-Beceri
Güncelleme Kursu Projesi Aralık 2013-Aralık 2015 tarihleri
arasında yürütülmüştür. Proje çıktıları “Ebelerde Bilgi Beceri
Güncelleme Kursu Etkinliğinin Değerlendirilmesi” konulu
bildiri ile 25-26 Şubat 2016 tarihinde Antalya’da yapılan II.
Ulusal Doğum Sonu Bakım Kongresine gönderilmiştir. Çalışma
Poster Bildiri Birincilik ödülüne layık görülmüştür.
Çeşitli olumsuzluklarla etkileşerek diğer bireylerle eşit
olarak topluma katılımda zorluk yaşayan, fiziksel zihinsel
veya ruhsal yetersizlik olarak tanımlanır engelli, toplum
ve sağlık çalışanları tarafından sadece yasalar önünde
değil algıda da eşitlik ilkesi doğrultusunda hareket
edilerek engellilere hizmet sunmak gerekmektedir.
Bu sebeple Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanlığı
Eğitim Ar-Ge Koordinatörlüğünce, kurumlarımızdan
hizmet alan engelli vatandaşlar ve sağlık çalışanları
arasında yaşanacak iletişim problemlerini azaltmak ve
farkındalık yaratmak amacıyla “Sağlıkta Engelsiz İletişim
Sempozyumu” 25.02.2016 tarihinde İzmir Kâtip Çelebi
Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi 5. Kat
Ameliyathane Konferans salonunda gerçekleştirilmiştir.
Sempozyuma Sayın Vali Yardımcısı Celal ULUSOY,
Genel Sekreterliğimiz İdari Hizmetler Başkanı Dr. Eşref
OKUNAKOL, Hastanelerimizin yöneticileri, bağlı
kurumlarımızda 260 sağlık çalışanı, İzmir Engelliler
Derneği, Valilik Engelli Bürosu Üyeleri katılmıştır.
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Sayın Dr. Eşref
OKUNAKOL hastanelerimizde engellilere yönelik yapılan
tüm düzenlemelerden ve Engellilerin hizmete erişimini
kolaylaştırmada yaptığı çalışmalarla, İzmir de bir ilk olan
ve Narlıdere Ağız Diş Hastanesi tarafından alınan üç
yıldızlı kırmızı bayrak uygulamasından bahsetmiştir.
Sempozyuma
katkı
veren
değerli
eğitimcilerimiz Birleşmiş Milletler Engelli
Hakları Sözleşmesi Gölge Rapor Komisyon
Üyesi Rıza MUTKİLİOĞLU, Ege Üniversitesi
Tıp Fakültesi Tıp Eğitimi Anabilim Dalı
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hatice ŞAHİN,
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertuğrul SABAH’ a
ve ev sahipliklerinden dolayı Atatürk Eğitim
Araştırma Hastanesi Yönetimi ve Eğitim Ar-ge
Birimi çalışanlarına teşekkürlerimizi sunarız.
Sempozyumun kapanış konuşmasını yapan;
Sayın Vali Yardımcımız Celal ULUSOY ise
Engelliler ile ilgili yapılacak tüm farkındalık
faaliyetleri ve fiziksel düzenlemelerin bir
insanlık görevi olduğunu ve bunun tüm kamu
kuruluşları ve sivil toplumun boynunun
borcu olduğunu söyleyerek eğitimcilerimize
teşekkür belgelerini taktim etmiştir.
Genel Sekreterliğimiz Eğitim Ar-Ge Koordinatörlüğü tarafından Çeşme Devlet Hastanesi Gebe Okulunda, Şifa
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyelerinin kıymetli katkıları ile “Yenilenme Kursu” düzenlenmiştir.
Bağlı hastanelerimizdeki Gebe Okulu Saha Koordinatörlerimizin deneyimlerini paylaştıkları kursta, Prof. Dr. Hülya
OKUMUŞ, Doç. Dr. Kerziban YENAL ve Arş. Gör. Emine ÖZTÜRK güncel verileri bizlerle paylaştılar. Değerli
Öğretim Üyelerine, Çeşme Devlet Hastanesi Yöneticilerine ve Çalışanlarına katkılarından dolayı teşekkür ederiz.
Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanlığı Eğitim ArGe Koordinatörlüğü tarafından Sekreterlik çalışanlarına yönelik
01.03.2016 tarihinde Doç. Dr. Hüseyin CAN tarafından "Takım
Çalışması ve Liderlik" konulu eğitim yapılmıştır. Eğlenceli sunumu
için Genel Sekreterlik adına kendilerine teşekkür ederiz.
9. Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat
Fuarı(EMİTT 2016), 28-31 Ocak 2016 tarihleri
arasında İstanbul TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezinde
gerçekleştirildi. Yerli yabancı çok sayıda misafirin
katılımıyla gerçekleşen fuara, Sağlık Bakanlığı ve Sağlık
Turizmi Koordinasyon Kurulu (SATURK) adına birer
stant kurulumu yapıldı. Türkiye ve İlimize ait sağlık
turizmi konusunda öne çıkan İKÇÜ, BUCH, Bozyaka
Eğitim Araştırma Hastanesi, Çeşme Devlet Hastanesi ve
Palyatif Bakım Merkezlerimize yönelik broşür dağıtımı
ve bilgilendirme yapılan stantlarda, ziyaretçilerin
ilgisini çekecek görsel materyallerde kullanıldı. İzmir’in
ve Güney Kamu Hastaneler Birliğinin potansiyeli
yerli yapancı tüm katılımcılara anlatılarak Genel
Sekreterliğimiz gururla temsil edildi. Kültür ve Turizm
Bakanı Mahir ÜNAL’ın ziyaret ettiği stantta, ülkemizin
sağlık turizmi alanında geldiği son noktayı anlatan
kısa film gösterimi yapıldı. Ayrıca birçok sanat ve
siyaset alanında tanınmış simalar fuarı ziyaret etti.
Sağlık Turizmi Daire Başkanı Metin ŞEREF ve Sağlığın
Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü görevlilerinin katıldığı
fuarda, Afyon, Muğla, Antalya, Erzurum, İzmir, Bursa,
Ankara, Denizli, İstanbul İl Sağlık Müdürlükleri ve
Genel Sekreterlik temsilcileri de yer aldı.İzmir Güney
Kamu Hastaneler Birliği adına Uluslararası Hasta
Koordinasyon ve Sağlık Turizmi Birim Sorumlusu Ali
İrfan YAVUZ, fuar süresince İzmir İlinin ve Güney
Kamu Hastaneler Birliğinin Sağlık ve Termal Turizmi
potansiyeli konusunda bilgilendirmelerde bulundu.
Ali İrfan YAVUZ
Güney Genel Sekreterliği
Uluslararası Hasta Koordinasyon ve
Sağlık Turizm Hizmetleri Birimi
Fuar programında yer alan panelde ise Sağlık Bakanlığı
Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürü Yrd. Doç. Dr. Hacı
Ömer TONTUŞ, Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. Mustafa SOLAK, Turizm Akademisyenleri Derneği
Başkanı Prof. Dr. Muharrem TUNA, LİV Hastaneleri Grup
Koordinatörü Meri İSTROTİ, Adonis Turizm Yön. Kur.
Bşk. Tamer ÇİÇEK ve SATURK üyesi Dr. Selim MUTGAN
konuşmacı olarak yer aldı. Panelde konuşan Hacı Ömer
TONTUŞ, SATURK çalışmalarından, ülkemizde sağlık
turizminin mevcut durumundan ve 2016 yılında çıkarılacak
mevzuat çalışmalarından bahsetti. Sağlık Turizmi
personellerine verilen eğitimlerin arttırılacağını bildiren
TONTUŞ, sağlık turizmi alanında tanıtım ve organizasyon
çalışmalarının aralıksız sürdürüleceğini ifade etti. Sağlık
Turizmi tanıtımı gerçekleştirmek amacıyla Londra, Berlin,
Washington, Saray Bosna, Stockholm, Dubai ve Almatı
olmak üzere yedi ülkede turist irtibat bürosu açacaklarının
da bilgisini veren TONTUŞ, bu bürolar sayesinde daha
planlı bir tanıtım faaliyeti ortaya koyacaklarını söyledi.
Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanlığı tarafından planlanan ‘MİNİK AYAKLAR ÜŞÜMESİN’
adıyla yürütülen yardım kampanyası Şubat ayı içinde gerçekleştirilmiştir.
Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında Genel Sekreterliğimiz
Tıbbi Hizmetler Başkanı Dr. Murat TÜRKYILMAZ’ın
önderliğinde, Uluslararası Koordinasyon ve Sağlık Hizmet
Birimi Sorumlusu A. İrfan YAVUZ’ un koordinasyonunda
başlatılan kampanyada Genel Sekreterlik Makamı ve çalışanları
ile Tıbbi Hizmetler Başkanlığı çalışanları kendi aralarında
topladıkları paralar ile minik hastalarımızın ihtiyacı olan
çocuk botlarının alımı gerçekleştirildi. Genel Sekreterimiz
Prof. Dr. Behzat ÖZKAN ve Tıbbi Hizmetler Başkanlığımız
Dr. Murat TÜRKYILMAZ tarafından kampanya kapsamında
alınan çocuk botları ihtiyaç sahibi çocuklara dağıtılmak
üzere Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim
ve Araştırma Hastane Yöneticisi Doç. Dr. Hurşit APA ve
ekibine teslim edilmiştir. Kampanyaya katılan ve emeği geçen
çalışanlarımıza gönülden şükranlarımızı iletiyoruz.
İzmir Güney Kamu Hastaneleri
Birliği Genel Sekreterliğimizin
“Uluslararası Hasta Koordinasyon”
çalışmaları kapsamında toplanan
yaklaşık 300 koli aile ve çocuk hijyen
kiti, çocuk montu, battaniyesi, yeni
doğan seti, çorap v.b gibi temel
yardım malzemeleri, başta İzmir
Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi,
Çeşme Devlet Hastanesi ve Torbalı
Devlet Hastanesi bünyesinde tedavi
gören Suriyeli çocuklara dağıtıldı.
Genel Sekreterliğimiz Uluslararası
Koordinasyon ve Sağlık Hizmet
Birimi Sorumlusu A. İrfan YAVUZ’
un İzmir Valiliği, UNICEF ve BM
Saha Partner Ofisi Sığınmacılar,
Göçmenler ve Dayanışma Derneği
ile iletişimleri neticesinde sağlanan
malzemeler Suriyeli çocukların
aileleri tarafından şaşkınlık ve
mutluluk ile karşılandı. YAVUZ,
‘Genel Sekreterliğimiz yapmış olduğu
hizmetlerin yanında sosyal projelere
de çok önem vermektedir.
Genel Sekreterliğimiz bünyesinde bulunan hastanelerde çok sayıda Suriyeli
hasta bulunmakta. Şu dönem bizim desteğimize her zamankinden daha
fazla ihtiyaçları var. Bu çalışmalar kapsamında Valilikte rutin olarak
yapılan toplantılarda Sığınmacılar, Göçmenler ve Dayanışma Derneği ile
tanışma fırsatı buldum. Derneğin kampanyalarını incelediğimde Genel
Sekreterliğimiz adına iletişime geçerek hastanemizde yatan çocuklarımızın
en çok ihtiyaç duyduğu hijyen kiti, yeni doğan kiti ve pijama takımı gibi
malzemelerin temini sağladık. Yapılan yardımlar bundan sonrada devam
ederek bize ihtiyaç duyan insanlarımızın yanında olmaya devam edeceğiz.’
şeklinde konuştu.
2015 yılı içerisinde Genel Sekreterliğimiz
Uluslararası Hasta Koordinasyon ve
Sağlık Turizmi Birimi tarafından
yürütülen
“Uluslararası
Hasta
Koordinasyon ve İkili İş Birliği”
çalışmalarında göstermiş olduğu
koordineli ve özverili çalışmalardan
dolayı Türkiye Kamu Hastaneleri
Kurumu Uluslararası İlişkiler ve
Proje Yönetim Daire Başkanlığı
tarafından Uluslararası Hasta
Koordinasyon ve Sağlık Turizmi
Birimi Adına, Birim Sorumlusu Ali
İrfan Yavuz teşekküre layık bulunmuştur.
Başarılarının devamını dileriz.
SAĞLIKÇININ SAĞLIĞINI DÜŞÜNÜYORUZ
TÜM ÇALIŞANLARIMIZ İÇİN KANSER TARAMASI
Kanser son yıllarda dünyada olduğu gibi ülkemizde de en
önemli halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Gelişmiş ve
az gelişmiş ülkelere bakıldığında, bu ülkelerdeki kanser
insidans hızları ve profillerinin farklı olduğu görülür.
Gelişmiş ülkelerde, erkeklerde akciğer ve prostat kanseri,
kadınlarda ise meme kanseri ve kolorektal kanserler
daha sık görülürken, az gelişmiş ülkelerde erkeklerde
akciğer, mide ve karaciğer kanseri, kadınlarda da meme
ve serviks kanseri daha sık görülmektedir. Türkiye’de ise
erkek nüfusta akciğer, mesane ve mide kanserleri, kadın
nüfusta da meme kanseri ve kolorektal kanserler daha
sıklıkla izlenmektedir. Bakanlığımız kanser vakalarının
erken evrede yakalanması ve etkin tedavisi için öncelikle,
kanserin önlenmesine ve kanser tarama programlarına
odaklanmıştır. Bu amaçla, sivil toplum örgütleri ve
üniversitelerle koordineli bir “Ulusal Kanser Kontrol
Programı” organize edilmiştir. Meme kanseri 2010
yılından bu yana, Serviks kanseri tarama programları
ülke genelinde 2009 yılından bu yana, Kolo-rektal
kanserler de 2008 yılında tarama kapsamına alınmıştır.
İlimizde halkımızı Kanser taraması konusunda
bilinçlendirmek ve taramalara teşvik etmek için İl
Halk Sağlığınca birinci basamak sağlık kurumlarında
tarama yapılmaktadır. Genel Sekreterliğimiz ve İl Halk
Sağlığı arasında 2015 yılında imzalanan bir protokol ile
sağlık çalışanlarının katıldığı ‘’Sağlıkçının Sağlığını
Düşünüyoruz’’ sloganlı kanser tarama programı
başlatılmıştır. Bu program ile her daim kendini ihmal
eden sağlık çalışanlarının taranması yanında, tarama
programı için rol model olması da hedeflenmiştir.
Türkan DOĞAN
Güney Genel Sekreterliği
Hastane Hizmetleri Birimi
İlimizde halkımızı Kanser taraması konusunda
bilinçlendirmek ve taramalara teşvik etmek için İl
Halk Sağlığınca birinci basamak sağlık kurumlarında
tarama yapılmaktadır. Genel Sekreterliğimiz ve İl Halk
Sağlığı arasında 2015 yılında imzalanan bir protokol ile
sağlık çalışanlarının katıldığı ‘’Sağlıkçının Sağlığını
Düşünüyoruz’’ sloganlı kanser tarama programı
başlatılmıştır. Bu program ile her daim kendini ihmal
eden sağlık çalışanlarının taranması yanında, tarama
programı için rol model olması da hedeflenmiştir.
Protokol
doğrultusunda,
14/09/2015
tarihinde
hastanelerimizde Kanser tarama programından
sorumlu olacak Başhekim Yardımcıları ve hemşirelerin
katıldığı bilgilendirme toplantısı İzmir İli Halk Sağlığı
Müdürlüğü ve Genel Sekreterliğimiz binası Çanakkale
Toplantı Salonunda düzenlenmiştir. Taramada Serviks
Kanseri ( Rahim ağzı kanseri ) Meme Kanseri ve
Kolorektal Kanseri ( Kalın barsak kanseri ) taramaları
yapılmıştır.
Serviks Kanseri taranmasındaki temel amaç; ülke
çapında oluşturulacak ulusal bir tarama programını
hedef popülasyona uygulayarak, servikal patolojileri
henüz premalign veya erken evrede iken tespit etmek,
etkin ve basit yöntemlerle tedavi etmek suretiyle de
invaziv kanser sıklığını, buna bağlı morbidite ve
mortaliteyi düşürerek, olası karmaşık ve pahalı tedavileri
önlemektir. Serviks kanseri açısından; HPV/DNA ve
pap- smear bakılmaktadır
Kolorektal Kanser; Kolon ve rektum, sindirim sisteminin
kalın bağırsak denen kısmını oluşturur. Son 20 cm’lik
kısmı rektum, buradan ince bağırsaklara kadar olan
kısmı ise kolon olarak adlandırılır. Kolondan başlayan
kansere kolon kanseri, rektumdan başlayan kansere
rektal kanser denilmektedir. Kolon ve rektum kanserleri
bu organların iç yüzeyini örten tabakayı oluşturan
hücrelerden gelişir. Sağlık Bakanlığı'nın istatistiklerine
göre en sık görülen ilk 5 kanser arasındadır. Her yaşta
görülebilmelerine rağmen en sık 50 yaşından sonra
gözlenmektedir. Taramalarda kolorektal kanser için
gaitada gizli kan bakılmaktadır.
Meme Kanseri taramalarında; meme kanseri
kadınlarda görülen kanser tipleri arasında birinci sırada
yer almaktadır. Hayat boyu her 8 kadından birinin
kansere yakalanma riski vardır. Meme dokusundaki
hücrelerden gelişen kanserlerdir. Meme dokusunun
herhangi bir yerinden kaynaklanabilir. Ancak meme
kanserlerinin sadece %7-9’luk bir kısmı ailesel geçişlidir.
Özellikle anne tarafında genç yaşta meme kanseri ve
erkek meme kanseri görülmesi ailesel bir geçişe işaret
edebilir. Taramada meme kanseri için Mamografi
yapılmaktadır.
Sağlık çalışanlarına yönelik yaptığımız taramalarda, 528 Gaitada gizli kan, 511 HPV/
DNA ve 150 Mamografi yapılmıştır. Tarama protokolü 2016 yılında da periyodik
olarak tekrarlanacak olup, ikinci tarama Mart-Nisan aylarında yapılacaktır.
A
nne Dostu Hastane Felsefesi; doğum eyleminin
normalleştirilmesini, ebelik hizmetlerinin
geliştirilmesini; gebe olan ve doğum
yapan kadınların güçlendirilmesini; doğum yapan
kadınların süreçle ilgili otonomilerinin tanınmasını ve
aydınlatılmış olarak doğum öncesi, sırası ve sonrasında
verilecek kararlara tam katılımlarını destekler. Ayrıca
zarar vermeme ilkesi doğrultusunda gebelik doğum
ve doğum sonrası kanıta dayalı olmayan girişimlerin
ve rutin müdahalelerin yapılmamasını; hizmet
sunanların verdikleri bakımın kalitesi konusunda
tam sorumluluk üstlenirken kadınların da alacakları
sağlık hizmeti konusunda tam bilgilendirilmiş olarak
seçim yapma yükümlülüğünü kabul etmelerini
sağlamayı hedefler. Anne Dostu Hastane Programı
ile doğumun normal, sağlıklı ve güvenilir bir süreç
olarak yaşanması ve annelere gerekli güven ve desteğin
verilmesi amaçlanmaktadır Kanıta dayalı rehberlerin
hazırlanması ve bunların uygulamaya geçmesi de
günümüzde olumlu yönde artış göstermektedir. Bu
yaklaşımların ülkemizde kabul görmesi ve uygulamaya
başlaması ile anne dostu hastane uygulamaları hız
kazanmıştır. Bu süreçte, sağlık profesyonelleri olan,
doktor, ebe ve hemşirelerin sorumluluklarının yanı
sıra sayısal değerlerin verilmesi, eğitimlerin içeriği,
çevresel düzenlemeler, ailenin doğum kararlarına
katılımı gibi konulara da önem verilmektedir.
Belgin TAŞTAN
Güney Genel Sekreterliği
Hastane Hizmetleri Birimi
Bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için Türkiye’ de “ Anne
Dostu Hastane” programı başlatılmıştır. “Anne Dostu
Hastane” Programı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Kadın
Üreme Daire Başkanlığı ve Türkiye Kamu Hastaneleri
Kurumu Müşterek Sağlık Hizmetleri Daire Başkanlığı’nın
işbirliği ile yürütülmektedir. Ülkemizde ‘Anne Dostu
Hastane’ Programı gönüllü olarak başvuran Manisa, Bursa
ve İzmir illerinde ki 5 hastanede uygulanmaktadır. İzmir de
Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği
Tıbbi Hizmetler Başkanlığı Hastane Hizmetleri Birimi
tarafından “Anne Dostu” Hastane programı çalışmaları
ilk olarak Genel Sekreterliğimize bağlı URLA DEVLET
HASTANESİ’NDE başlatılmıştır.
Yapılan çalışmalar
sonucunda Genel Sekreterliğimiz bünyesinde hizmet
vermekte olan Urla Devlet Hastanesi 28/10/2015 tarihinde
Türkiye’de 5.(beşinci) İzmir’de 1.(birinci) “Anne Dostu
Hastane” unvanı almıştır. Açılan gebe sınıfında baba ve
anne adaylarına doğum ile ilgili eğitimler verilmekte anne
adayları güvenli ve farklı doğum sistemi ile tanışmakta
haliyle sezaryen doğum oranı azaltılmaktadır.
‘Anne Dostu Hastane’ Programını yurt çapında
yaygınlaştırmak adına Anne Dostu Hastane
Uygulamasının
Bilgilendirme
Toplantısı
26/02/2016 tarihinde Ankara’da Green Park Otel’de
gerçekleştirilmiştir. Toplantıya Sağlık Bakanlığı
Sağlık Hizmetleri Daire Başkanlığı, Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu Kadın Üreme Daire Başkanlığı,
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Müşterek Sağlık
Hizmetleri Daire Başkanlığı çalışanları, 81 ilin İl
Sağlık Müdürlüğü, İl Halk Sağlığı Müdürlüğü, Kamu
Hastaneleri Kurumu Genel Sekreterlikleri çalışanları
ve Anne Dostu Hastane Unvanına sahip hastanelerin
yönetici ve çalışanlarından oluşan 350 davetli ve
Genel Sekreterliğimiz adına Tıbbi Hizmetler Başkanı
Dr. Murat TÜRKYILMAZ, Genel Sekreterlik
çalışanları, Urla Devlet Hastanesi Yöneticisi Op. Dr.
Adıgüzel DEMİREL, hastane çalışanları ve Doğum
Hizmetleri Birimi çalışanları katılmıştır. Toplantının
açılış konuşmalarını; THSK Kadın ve Üreme Sağlığı
Daire Başkanı Uzm. Dr. Sema SANİSOĞLU, TKHK
Müşterek Sağlık Hizmetleri Daire Başkanı Uzm.
Dr. Mustafa Emre YATMAN ve THSK Bulaşıcı
Olmayan Hastalıklar Programlar ve Kanser Başkan
Yardımcısı Sayın Prof. Dr. Gülsüm Nurhan İNCE
gerçekleştirmiştir.
Ardından Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim
Dalı Öğretim Üyesi, Anne Dostu Hastane Program
Danışmanı, Akademisyen Doç. Dr. Nüket PAKSOY
ERBAYDAR Anne Dostu Hastane Felsefesi’ ni, THSK
Kadın ve Üreme Sağlığı Daire Başkanlığı Anne
Dostu Hastane Program Sorumlusu Uzm. Dr. Aysun
KABASAKAL Anne Dostu Hastane Değerlendirme
Adımları’ nı ve Anne Dostu Hastane unvanını alan 5
hastane deneyimlerini anlatan sunumlarını yapmışlardır.
Bilgilendirme toplantısında İzmir Güney Genel
Sekreterliği ve Urla Devlet Hastanesi olarak Anne Dostu
Hastane uygulamalarının tanıtım standı açılmıştır. Ayrıca
Urla Devlet Hastanesi Doğum Hizmetleri Birimi Sorumlu
Ebesi Yıldız ALTAŞ BURKUT tarafından “ Anne Dostu
Hastane” hakkında 45 dakikalık bir sunum ile diğer
doğumhanelerden farklar ve faydaları anlatılmıştır.
İnsan ömrü giderek uzamakta, buna paralel olarak hem
sosyokültürel yapıda, hem de toplumların nüfus özelliklerinde
önemli değişiklikler meydana gelmektedir. Bu bağlamda, yaşlı
ve kronik hastalıkları olan nüfus da giderek artmaktadır. Diğer
yandan, tıp alanındaki gelişmeler sonucu hastalıkların teşhis
ve tedavisinde önemli kazanımlar elde edilmiş, başta kanser
olmak üzere birçok hastalık kronik bir seyir kazanmıştır.
Dr. İsmet OZAN
Güney Genel Sekreterliği
Enfeksiyon ve Müşterek Sağlık Hizmetleri
Birim Sorumlusu
Palyatif Sözcüğünün Kökeni:
Fransızcada palliatif sözcüğü, “yumuşatıcı, örtücü, asıl
sorunu gizleyerek geçici çözüm sağlayan” anlamındadır.
Latincede “Palliate (Palliare)” koruyucu ya da kapsayıcı
anlamındadır. İngilizce’de “Palliative” sözcüğü; hafifletici,
yatıştırıcı, geçici çare anlamına gelmektedir. Türkçe’de,
geçici ve anlık çözüm anlamında kullanılmaktadır.
Görüldüğü üzere farklı dillerdeki anlamı; hastalık
belirtilerini iyileştirmeksizin geçici olarak hafifleten veya
ortadan kaldıran ilaç veya yöntemlerdir.
Palyatif bakım, Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı tanıma
göre, “yaşamı tehdit eden hastalığa bağlı olarak ortaya
çıkan problemlerle karşılaşan hasta ve ailede, ağrının
ve diğer problemlerin, erken tanılama ve kusursuz bir
değerlendirme ile belirlenmesi; fiziksel, psikososyal ve
manevi gereksinimlerin karşılanması yoluyla acı çekmenin
önlenmesi ve hafifletilmesine yönelik uygulamaların yer
aldığı ve yaşam kalitesini geliştirmenin amaçlandığı bir
yaklaşımdır”.
Modern Palyatif bakımın tarihinde önce Hospis kavramı
ortaya çıkmıştır. Hospis günümüzde yaşamın sonuna
yaklaşmış ve ölümle karşı karşıya olan insanlara yönelik
bakım hizmetlerini kapsar, palyatif bakımın içinde yer
alır. “Hospis” bakım olarak geçen merkezler dilimize “
rahat ev” olarak çevrilmiştir ve Türk Dil Kurumu’na bu
isim başvurusu yapılmıştır. Buna göre “palyatif bakım”
halen küratif tedavi görmeye devam eden hastalar için
uygulanan (eksik var; uygulanan ne? Tedavi mi…) ifade
ederken; “yaşam sonu bakımı”, “hospis” aynı palyatif
bakımın artık tedavi görmeyen, öleceği anlaşılmış
hastalara uygulamasını ifade etmektedir.
Hospis Bakımın tarihsel gelişimi 4.yy’da Roma
döneminde Fabiola isimli kadının mal varlığını ve kişisel
çabalarını ölmekte olan hastalar için kullanmasıyla
başlamıştır. 11.yy’ da Haçlılar tarafından kurulduğu
sanılmaktadır. Fransa’da 1842 yılında Jeanne Garnier
terminal dönemdeki hastalara yönelik hospis merkezini
açmıştır. Hospis olarak adlandırılan ilk modern ve yataklı
palyatif tıp tesisi 1967 yılında Londra’da Cicely Saunders
tarafından St. Christopher’s Hospice’in kurulmasıyla
başlamıştır. İlk palyatif servisi 1975 yılında Kanada
Montreal’de Royal Victoria Hastanesi’nde kurulmuştur.
Almanya’daki ilk palyatif servisi ise 1983’de Köln
Üniversite Kliniği’nde açılmıştır.
Ülkemizde ise Türk Onkoloji Vakfı tarafından İstanbul
Yeşilköy’de kurulan “Kanser Bakımevi” 1993-1997
yılları arasında hizmet vermiştir. 2006 yılında Hacettepe
Onkoloji Hastanesi tarafından 120 odalı eski bir Ankara
evi alınarak restore edilip “umut evi” olarak açılmıştır.
Palyatif bakımın ilk adımı olarak T.C. Sağlık Bakanlığı
‘’Evde Bakım Hizmetini’’ 2010 yılında başlatmıştır.
Palyatif bakımın hastane ayağı için ise bu kuruluşun
yapısı ve işleyişi hakkında yasal düzenlemelere başlanmış
ve erişkin hastalara yönelik ilk kapsamlı palyatif bakım
merkezi, SB Ulus Devlet Hastanesi’nde açılmıştır. Sağlık
Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı tarafından
yayınlanan “2009-2015, Ulusal Kanser Kontrol
Programı’nda palyatif bakım programı da tanımlanmış,
kurumsallaşma yolunda hedefler belirlenerek bir yol
haritası çizilmiştir. Ancak bu merkezlerin kurulması asıl
2012-2013 yıllarında ivme kazanmıştır.
Palyatif bakımda temel amaç; hasta ve ailesi/
arkadaşlarının acı çekme sürecini iyi yönetmektir.
Yaşam kalitesini geliştirmek ve onlar için iyi yaşam
kalitesini sağlamaktır. Hasta ve ailesi odaklı sunulan
hizmet hasta ve ailesi/arkadaşlarının/bakıcıların çeşitli
gereksinimleri karşılanmasıdır. Bu tedavinin temel
unsurları; bedensel (ağrı ve diğer semptomları) kontrol
altına almak ve yönetmek, duygusal, sosyal, kültürel,
manevi bakımdır. Hasta ve ailesi odaklı sunulan hizmet
hastanın tanıyı almasıyla başlar, tedavinin ardından
ölüm süreciyle birlikte yas ve kayıp sürecinde hasta
yakınının bedensel, psikososyal ve tinsel gereksinimleri
dikkate alarak bakımı devam ettirmeyi hedefler. Hasta
ve ailesinin eğitimi ve hastanın fonksiyonel durumunun
artırılması odaklı olup, farklı meslek grupları tarafından
oluşturulmuş, multidisipliner bir ekiple hizmet
sunulmaktadır. Bu ekipte; hasta ve hasta yakını, hekim,
hemşire, fizyoterapist, psikiyatrist / psikolog, din
görevlisi, sosyal çalışma uzmanı, diyetisyen, gönüllüler
yer almaktadır.
Palyatif bakım gerektiren hastalıklardan en sık görüleni
başta kanser olmak üzere; motor nöron hastalıkları,
Alzheimer Hastalığı, Amyotrofik Lateral Skleroz (ALS),
Multipl Skleroz (MS), Musculer Distrofi, Parkinson
Hastalığı, felç, ileri dönem organ yetmezlikleri (kalp,
akciğer, böbrek, karaciğer), AIDS/ HIV, çocuklarda
genetik/kongenital ilerleyici hastalıklardır. Palyatif
bakım, yalnızca palyatif bakım merkezlerinde verilebilen
bir hizmet değildir. Hastanın tedavisi düzenlendikten
ve kendisi ve yakınlarına yapması gerekenlerle ilgili
eğitimler verildikten sonra tedavinin devamı ya
hastanede poliklinik, yataklı birimler, konsültasyon
ekipleri tarafından sağlanmakta ya da Evde Sağlık
Hizmetleri kapsamında evde sağlık birimleri ve aile
hekimlerine yönlendirilmektedir. Yönlendirilen bu
hastalara ayrıntılı epikriz düzenlenir. Bu epikrizde
hastanın idame tedavisinin nasıl yürüyeceğinin
ayrıntıları, hangi durumlarla karşılaşabileceği, kontrole
gelmesi gereken durumlar, önerilen kontrol tarihi, ileri
tarihli planlaması yapılmış tetkik ve tahliller ve benzeri
bilgilerin ayrıntılarının bulunması gerekmektedir.
Palyatif bakım hizmeti kapsamında, tedavisi
düzenlenmiş hastaları evde sağlık birimlerine ve/veya
aile hekimlerine yönlendirildiğinden Palyatif Bakım ile
evde sağlığın entegrasyonu önemlidir.
“Keşke hastalığımızın
ilk tanısını aldığımızda,
tedavinin artık işe yarama(dı-yaca)ğı noktada, tabiki
hekimin yönlendirmesiyle hastalığımızın tedavisinin
yanında hastamızın ve bizim yaşam kalitesinin
artırarak sürdürülmesini amaçlayan PALYATİF BAKIM
MERKEZİ olsaydı; hastamızın başta ağrısı olmak üzere
diğer semptomların azalacağından, yaşam kalitemiz
artacağından; hem hastamız hem de biz bu kadar
yıpranmazdık..............” diyorsanız; İzmir İli Güney
Bölgesi Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği
bünyesinde, Palyatif Bakım Merkezlerimizde:
İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde: 12
Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde: 17
Necat Hepkon Seferihisar Devlet Hastanesi’nde: 15
Bayındır Devlet Hastanesi’nde: 7
Selçuk Devlet Hastanesi’nde: 4
Urla Devlet Hastanesi’nde: 15 olmak üzere toplam 71
yatak bulunmaktadır. Toplamda 1800 hastaya hizmet
verilmiştir. Evde Sağlık Hizmetlerimiz, Tüm Sağlık
Tesislerimizde 13 tane H birimimiz, Ağız ve Diş Sağlığı
merkezimizde 2 tane D birimimiz mevcuttur.
İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel
Sekreterliği Tıbbi Hizmetler Başkanlığı Enfeksiyon ve
Müşterek Sağlık Hizmetler Birimi olarak 4 Ağustos
2015 günü “Palyatif Bilimsel Danışma Kurulu” nu
kurulmuştur. Kurul Üyelerimiz; Başkanımız; Tıbbı
Hizmetler Başkanı Dr. Murat TÜRKYILMAZ,
Üyelerimiz; İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri
Birliği Genel Sekreterliği Tıbbi Hizmetler Müşterek
Sağlık Hizmetlerinden Uzman Dr. İsmet OZAN,
İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden
Başhekim Yardımcısı Uz. Dr. Utku ESER, Genel Cerrahi
Kliniğinden Doç.Dr. Ercüment TARHAN, Anestezi ve
Reaminasyon Kliniğinden Uzm. Dr. Uğur ÖZGÜRBÜZ,
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile
Hekimliği A.B.D Öğretim Üyesi Doç.Dr. Hüseyin CAN,
İç Hastalıkları A.B.D Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet
ALACACIOĞLU, Tıbbı Farmakoloji A.B.D Öğretim
Üyesi Doç. Dr. Yusuf Cem KAPLAN, Bozyaka Eğitim
ve Araştırma Hastanesi’nden Başhekim Yardımcısı Doç.
Dr. Pınar ORTAN ve Palyatif Bakım Ünitesi Sorumlu
Uz. Dr. Aslı BAYINDIR.
İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel
Sekreterliği Tıbbi Hizmetler Başkanlığı
“Palyatif
Bilimsel Danışma Kurulu” olarak;
Amacımız:
• Hastaların ağrı ve diğer semptomlarının giderilmesi,
beslenme desteğinin sağlanması
• Hasta ve ailesinin psikososyal, manevi ve fiziksel
gereksinimlerinin karşılanması ve hastanın son dönem
bakımını sağlamak
• Hasta ve ailesinin eğitimi, hastanın fonksiyonel
durumunun arttırılması odaklı olup multidisipliner bir
ekiple yaşam kalitesini arttırarak hizmeti sunmak
Misyonumuz:
• Palyatif bakım ihtiyacı olan herkese bütüncül
bir yaklaşımla her türlü gereksinimini, ihtiyacını
karşılayarak yaşam kalitesini arttırmak.
• Palyatif Bakım ilişkili sağlık personelinin eğitimini ve
pratik becerilerini arttırıcı bilimsel ve eğitsel programlar
düzenlemek (kurs, kongre, sempozyum vs.)
• Bölgedeki Palyatif Bakım birimleri arasındaki
koordinasyon ve iletişimi sağlamak
Vizyonumuz:
• Hasta ve aileleri için; Palyatif Bakım Merkezlerimizde
standart oluşturarak etkin, verimli ve kaliteli hizmet sunmak,
• Tüm toplum için; Palyatif Bakımın önemi konusundaki
farkındalığı arttıracak etkinlikler tasarlamak (Tv, afiş vs.)
•Palyatif Bakım ve Evde Sağlık birimlerinin
entegrasyonunda standart oluşturarak,
• Tüm ülke ve dünyada örnek teşkil etmek
doğrultusunda çalışmaktayız.
İ
zmir Güney Bölgesi Kamu Hastaneler Birliği’ne
bağlı hizmet veren Bozyaka Eğitim ve Araştırma
Hastanesi ‘Otomatik Kemoterapi Hazırlama Ünitesi
ve Yeni Kemoterapi Uygulama Alanının’ açılışı 26
Ocak 2016 tarihinde yapıldı. Açılışa Genel Sekreterlik
Tıbbi Hizmetler Başkanı Dr. Murat TÜRKYILMAZ,
Bozyaka Eğitim Araştırma Hastanesi Yöneticisi Doç.
Dr. Serdar BAYRAK, hastane yöneticileri ve sağlık
çalışanları katıldı. Hastane Yöneticisi Syn. BAYRAK,
Kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi ilaçların
özel koşullarda hazırlanması, uygulanması ve atılması
gerektiğine vurgu yaparak, son teknolojiye sahip böyle bir
üniteyi hem hastalarımız hem de sağlık çalışanlarımıza
kazandırdıkları için çok mutlu olduklarını dile getirdi.
Açılışın ardından yeni hizmete açılan ünite gezilerek
incelemelerde bulunuldu.
Güney Genel Sekreterliğimize bağlı İKÇÜ
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
bünyesinde 05.02.2016 tarihinde ‘Otomatik
Kemoterapi Hazırlama Ünitesi ve Yeni
Kemoterapi Uygulama Alanı’ açıldı. Açılışa
Güney Genel Sekreteri Prof. Dr. Behzat
ÖZKAN, Tıbbi Hizmetler Başkanı Dr. Murat
TÜRKYILMAZ, Mali İşler Başkanı Ört. Görev.
Ali ÖZSOY, İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma
Hastane Yöneticisi Prof. Dr. Enver ALTAŞ, hastane
yöneticileri ve pek çok sağlık çalışanı katıldı.
İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastane Yöneticisi
Prof. Dr. Enver ALTAŞ yaptığı konuşmada ‘Kemoterapi,
kanser hastalığında hem tedavinin başlangıç
döneminde hem de ilerlemiş vakalarda ülkemizde ve
büyük hastanelerde yaygın olarak kullanılan önemli
bir tedavi şeklidir. Kemoterapi herkesin bildiği gibi
pahalı bir tedavidir. Ama hastalarımızın sağlığı için
devletimizin ayırdığı bütçe önemli rakamlara ulaşmış
durumdadır. Kemoterapinin geçmişine baktığımızda 1
Temmuz 2015 tarihine kadar hastalarımızın aracılığıyla
dış eczanelerden karşılanıyordu. Bakanlığımızın 1
Temmuz 2015 tarihinden sonra koyduğu sistem ile
artık hastalarımız sıkıntıya girmeden kemoterapi
ilaçları hastane eczanesi tarafından alınıp kullanıma
sokulmuştur. Bu pahalı tedavinin uygulanmasında
Allah devletimize zeval vermesin. 2015 yılının ilk
aylarına baktığımız zaman günlük kemoterapi
uygulanan hasta sayısı yaklaşık 50 civarındaydı. Bu
sayıların 2015 yılının son aylarında 80’e, 2016 yılının
ilk yıllarında ise 90’a çıktığını görüyoruz. Kemoterapi
uygulamalarımızı 1 hafta öncesine kadar manuel
olarak yapılıyorduk. Şimdi ise modern bir yöntem olan
tam otomatik kemoterapi hazırlama sistemine geçtik.
Tam otomatik kemoterapi hazırlama sistemi tamamen
kapalı ve dijital bir sistem. Bu sistemde ilaçlar, uygulayıcıların
hiç müdahalesi olmadığı için yanlış bir hesaplama olmadan
hazırlanmaktadır. Ayrıca hastalarımız kadar çalışanlarımız
için de tam güvenlikli bir sistemdir. Böyle bir sistemi
hastanemize kazandırdığımız için çok mutluyuz’ diye belirtti.
Ardından İzmir İli Güney Bölgesi Genel Sekreteri
Prof. Dr. Behzat ÖZKAN ise konuşmasında ‘Sağlık
hizmetleri sunumunda temel dert bir asık yüzlü olan
kişiyi güldürmektir, dertliye deva olmaktır, Allah rızası
almaktır. Bütün mesele budur. Yani bunu aldığımızda
kendimizi daha iyi geliştiriyoruz, kamil insan oluyoruz.
Bu mesleğin erbapları, en alt düzeyden en üst düzeye kadar
bunu hissediyorlardır. Çünkü hepimiz aynı zamanda bu
sistemin müşterisiyiz. Biz hastanede kendimize nasıl
davranılmasını istiyorsak, personelinden doktoruna
kadar biz de karşımızdaki insana öyle davranmamız
gerekir. Denizin ortasında boğulmakla denizin kenarında
boğulmak birdir. Sağlık hizmetleri sunumunda binanızı
çok iyi inşa etmiş olabilirsiniz. Ancak uygun koşulları
ve hijyeni iyi sağlayamazsanız binanın iyi inşa edilmiş
olması önemini kaybeder. Sağlık hizmetlerini adım adım
ayakları yere basacak şekilde yürütmek zorundasınız.
Devamlı ölçmek ve değerlendirmek zorundasınız. Yani
proaktif olmak zorundasınız. Orada sorun çıkabilir
ama sorunu öncesinde görüp tedbir alıyorsanız o zaman
iyi bir yönetici, iyi bir hekimsiniz. Az önce söylediğim
gibi binayı yapmak, hemşireyi ve doktoru oraya koymak
yeterli değil, tedaviyi de zamanın da yapmak önemli. Yani
kemoterapik ajanları tam zamanında tedavi protokolüne
uygun hastaya uygulayamıyorsanız gene bir anlam
ifade etmiyor. Çünkü amacına uygun olmuyor. Sağlık
hizmetlerinde önemli olan üçüncü şey informasyondur.
Mekanınız çok iyi olur, personeliniz çok iyi olur,
tedavinizi zamanda yaparsınız ama önemli bir nokta ise
hastanızı dinlendirmelisiniz. Özellikle kanser hastaları
çok hassas olur. Bu hastalarımıza konuşurken bile çok
dikkatli cümleler kurarak konuşmalı ve davranmalıyız.
Biz bir süredir Güney Genel Sekreterliğine bağlı
hastaneleri yönetmeye çalışıyoruz. Bu süre zarfında
asla nefsi, keyfi davranmadık, davranamayız. Öyle
bir hakkımız yok. Biz gece gündüz 24 saat hizmet için
buradayız. Bugün Kemoterapi Ünitesinin açılışında
hastanemizin yöneticisi Prof. Dr. Enver ALTAŞ’a başta
olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederiz. Bu
hizmet Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesine hayırlı
uğurlu olsun.’ diye belirtti. Konuşmaların ardında
ünitenin açılışı ile tören son buldu.
Dt. Ceyda ALTAY
Güney Genel Sekreterliği
Hastane Hizmetleri Birimi
H
afta kapsamında Ağız ve Diş Sağlığı
konusunda farkındalığın artması amacıyla;
kurum olarak topluma artı değer katacak
işler yapmak birinci görevimiz olup, sosyal
sorumluluklarımız olduğunun bilinci içerisindeyiz.
Tabi bunu yaparken Sağlık Bakanlığı’nın Stratejik
Planı çerçevesinde kendimize koymuş olduğumuz
hedeflere de ulaşmak amacıyla hareket etmekteyiz.
Koruyucu Ağız ve Diş Sağlığı Hizmetlerinin
yaygınlaştırmasını sağlamak amacından yola
çıkarak, Ağız ve Diş Sağlığı konusunda toplumsal
farkındalık oluşturabilmek adına, görme engelli
vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerimize daha kolay
erişimini sağlamayı amaçlayarak faaliyetlerimize
başladık.
Toplumda farkındalık oluşturmak amacıyla her yıl
dünyada “7-14 Ocak tarihleri arası Beyaz Baston
Haftası” olarak anılmaktadır.
Altı Nokta Körler Derneğiyle görüştüğümüzde
İzmir deki temsilcilerinin Çağdaş Görmeyenler
Derneği olduğunu öğrendik. “7-14 Ocak beyaz
Baston Haftası” bünyesinde Görme Engelli
Vatandaşlarımıza yapacağımız faaliyet planları
doğrultusunda; İzmir Eğitim Diş Hastanesinde 19
Kasım 2015 tarihinde Çağdaş Görmeyenler Derneği
Başkanı ve üyeleri, İzmir Eğitim Diş Hastanesi ve
Narlıdere ADSM Yöneticileri ile toplantı yapıldı.
Dernek üyeleri yaptığımız toplantı sırasında
hazırlayacağımız formalar ve broşürler hakkında
görüşleri alınarak, istek ve taleplerini doğrultusunda
faaliyet planımızı şekillendirdik.
Toplantı Sonunda:
Faaliyet çerçevesinde, Hastanelerimize gelmeyen ya
da gelemeyen görme engelli vatandaşlarımıza ulaşıp
ağız ve diş sağlığı bakımlarını iyileştirmek için;
Ağız ve Diş Sağlığı Broşürü hazırlamayı düşündük.
Hastanelerimize gelen görme engelli vatandaşlarımızın
ise; hastane birimlerimize kolay erişimini sağlamak
ve hastane işleyişi ve tedavi süreci hakkında kısa bir
bilgilendirmelerini sağlamak için görme engellilere
yönelik Hasta Takip Formu oluşturmayı ayrıca görme
engelli vatandaşlarımızın hak ve sorumlulukları
konularında bilinçlenmelerini sağlamak ve tedavilerinin
endikasyon, kontra endikasyonları ve alternatifleri
hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlamanın en temel
hakları olduğu düşüncesinden yola çıkarak, Hasta
Bilgilendirme ve Rıza Onam Formu hazırlamayı
düşündük. Çağdaş Görmeyenler Derneği üyelerinin
talebi üzerine 19 Aralık 2015 tarihinde saat 13.00
da Vakıfta çocuklara ve ailelerine ağız diş sağlığı
taraması yapılıp, konulu ile ilgili eğitim verilmiştir.
Mevcut elimizdeki Engellilere Yönelik Hasta Takip
Formlarımızı Görme Engelliler Derneği Üyelerinin de
görüşleri ve istekleri doğrultusunda, küçük eklemelerle
revize ederek, görme engelli vatandaşlarımıza yönelik
Hasta Takip Formu hazırlayıp, breil alfabesiyle
basılmasını sağladık.
Kurumlarımızda kullanılan Hasta Bilgilendirme ve Rıza
Onam Formlarımızı Bağlı Sağlık Kurulumlarımızla
“İzmir Eğitim Diş Hastanesi, Narlıdere ADSM, Torbalı
ADSM ” ile beraber: Sağlıkta Kalitenin Geliştirilmesi
ve Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik eki olan
“Sağlık Kalite Standartları Versiyon-5”, Verimlilik
ve Kalite Daire Başkanlığı tarafından Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumuna Bağlı ADSM ve ADSH için
Yerinde Değerlendirme Rehberleri (29.06.2015)”, “ Hasta
Hakları Yönetmeliği (Resmi Gazete Tarihi: 01.08.1998
Resmi Gazete Sayısı: 23420 )”, göre revize ederek breil
alfabesiyle basılmasını sağladık.
Ayrıca “ 7-14 Ocak tarihleri arası Beyaz Baston Haftası
“ içinde 8 Ocak 2016 tarihinde, İzmir Güney Bölgesi
Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği olarak
kamuoyunda farkındalık oluşturmak ve görme engelli
bireylerimizin sorunlarını yetkili yerlere ulaştırmak
amacı ile ‘Bağımsızlık ve Güvenliğin Sembolü’ olan ‘7-14
Ocak 2016 Beyaz Baston Haftası Etkinliği’ düzenlemeye
karar verildi.
Görme engelli vatandaşlarımıza yönelik, hafta
dolayısıyla farkındalık oluşturmak amacıyla, rol
model olacak kişilerin katılım sağlayacağı etkinlik
düzenlemeyi düşündük. Etkinliğe katılımcıların büyük
çoğunluğunun görme engelli vatandaşlarımız ve
yakınları olacağı fikrinden yola çıkarak; hazırladığımız
form ve broşürlerin de hedef kitleye ulaşmasını ve
tanıtımını da sağlayabileceğimizi düşündük. Ayrıca
toplantıda; 8 Ocak 2015 tarihinde “ Beyaz Baston
Haftasında” İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma
Hastanesinde, Ameliyathane Toplantı Salonunda hafta
dolayısıyla rol model olacak bir kişinin de katılımıyla
etkinlik düzenlenmesine karar verilmiştir. Etkinlikte
İzgören Akademinin gönüllü eğitmeni Gökçe ANT
“Kendi Hayatının Lideri Ol” isimli seminer verdi. Dr.
Sait EĞRİLMEZ, cornea naklinin önemi konusunda
eğitim vererek ve Corneanın Sesi Grubuyla beraber
müzik dinletisi yaptı. Kurumlarımızca 200 adet Hasta
Bilgilendirme ve Rıza Onam Formu, 500 adet Hasta
Bilgilendirme Broşürü, 200 adet Hasta Takip Formu
basılmasına karar verilmiştir.
08 Ocak 2016 tarihinde:
Etkinlik Çağdaş Görmeyenler Derneği, İzmir
Görmeyenleri Koruma Derneği, Türkiye Beyaz Ay
Derneği, Korneanın Sesi Grubu, İzgören Akademi,
İzmir Güney Bölgesi Genel Sekreterlik yöneticileri
ve bağlı hastanelerin yöneticileri ve sağlık
çalışanlarının yoğun katılımı ile gerçekleştirildi.
Corneanın Sesi Grubu sözcüsü Prof. Dr. Sait
EĞRİLMEZ; Şahsen Aşık Veysel’i iyileştirmek
fikri le yola çıktığını ve çok farklı bir atmosferle
karşılaştığını, engelliler için yasal düzenlemelerde
ve kornea bağışın arttırılmasında çalışmalarının
olduğunu en son kamu spotu çalışmalarının
televizyonlarda yayınlandığını ifade etti.
Sosyal sorumluluk projesi olan bu grubunun
gerçekleştirdiği görme engellilerin sonlarını ve bir
kısmının görme engelli sınıfından kurtarılmasını
amaçlayan grubun 6. senesi olduğunu, üyelerinin
birçoğunun görme engelli olmasına karşın TRT
ses yarışması birinciliği olanların, konservatuvar
okuyanların,
çeşitli
enstrümanları
fevkalade
kullanabildiklerini ve iyi kariyer sahibi olduklarını
kısaca engelleri kendi zihnimizde oluşturduğumuzu ve
yine zihnimizle yok edebileceğimizi belirtmeliyim, dedi.
Grup birbirinden güzel eserleri hem çalıp hem söyleyerek
salonu doldurmuş olan misafirlere eşsiz bir müzik şöleni
yaşattı. Ardından, İzgören Akademi’den Gökçe KILIÇ’ın
vermiş olduğu ‘Kendi Hayatının Lideri Ol’ konulu
seminer ile devam etti. Etkinlik, Genel Sekreterimiz Prof.
Dr. Behzat ÖZKAN’ın görevlilere ve emeği geçenlere
plaket ve çiçek takdimi ile son buldu.
?
DERG
İMİZE
SİZ DE
YAZM
A
K
İSTER
MİSİN
İZ?
SİZİN
FİKİRLERİNİZ
BİZİM İÇİN
ÖNEMLİDİR
FİKİR ATÖLYESİ
HERTÜRLÜ
TESPİT
YAZILARINIZI
YAPIYORUZ BEKLİYORUZ
DÜŞÜNCELERİNİZE
ÖNEM VERİYORUZ
Dergimize katkıda bulunmak isteyen değerli okurlarımız, yazı, fikir, öneri,görüşleriniz ve
her türlü isteğiniz için [email protected] adresinden bize ulaşabilirsiniz.
İzmir Kamu Hastaneler Birliği Güney Genel Sekreterliğinin 14 Mart Tıp Bayramı Etkinliği kapsamında
düzenlediği Fotoğraf Yarışmasının sonuçları belli oldu. ‘Sağlık Çalışanları ve Mesleki Yaşam’ temalı
fotoğraf yarışmasına 19 sağlık çalışanı, 52 eseri ile katılmıştır. 17 Şubat-1 Mart tarihleri arasında
sağlık çalışanlarının saglik.gov.tr uzantılı mail adresleri ile yaptıkları oylamalar sonucu dereceye giren
fotoğraflar belirlendi. Oylama sonucu 1.lik Ödülü “Gülen Yüzlerin Doktor Kemal Abisi’ eseri ile Özlem
SERİN, 2.lik Ödülü “Çocuklar gördüm… Ellerinde, karanlığın esaretinden kaçan bir tutam Ay Işığı ...”
eseri ile Funda ÖZER, 3. lük Ödülü “Anne Sıcaklığı’ eseri ile Nurcan Doğan YALÇIN layık görülmüştür.
DERECEYE GİREN FOTOĞRAFLAR
14 MART TIP BAYRAMI TÖRENİ
Terör saldırıları sonucu ertelenen 14 Mart Tıp Bayramı kutlamaları İzmir İl Sağlık Müdürlüğü koordinatörlüğünde,
İzmir Kamu Hastaneler Birliği Güney Genel Sekreterliği, İzmir Kamu Hastaneler Birliği Kuzey Genel Sekreterliği,
Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Üniversitesi ve İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Dekanlıkları ile İzmir Tabip Odasının birlikteliğinde 22 Mart 2016 tarihinde Ege Üniversitesi Atatürk Kültür
Merkezinde sade bir törenle kutlandı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlanan törende Sağlıktan Sorumlu Vali
Yardımcısı Celal ULUSOY, İzmir İl Sağlık Müdürü Dr. Ayhan İZZETTİNOĞLU, İzmir Tabip Odası Başkanı Op.
Dr. Suat KAPTANER açılış konuşmalarını yaptılar. Ardından İzmir Tabip Odası tarafından ‘Meslekte 40. Yılını
Dolduran Hekimlerin Plaket Töreni’ ve ‘Spor Turnuvaları Ödül Töreni’ gerçekleştirildi. Düzenlenen törende
Genel Sekreterliğimiz tarafından organize edilen "14 Mart Tıp Bayramı Resim Yarışması" etkinliğinde dereceye giren
yarışmacılara, Tıbbi Hizmetler Başkanımız Sayın Dr. Murat TÜRKYILMAZ tarafından plaket ve ödülleri takdim edildi.
Genel Sekreterliğimize bağlı Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Bakanlığı tarafından
‘Ameliyathane Hemşireliği Sertifikalı Eğitim Uygulama Yetkis’ne hak kazanmıştır. Hastanemiz bu
yetki ile birlikte İzmir ilinde ‘’Ameliyathane Hemşireliği Sertifikalı Eğitim Merkezi’’ olan ilk eğitim
ve araştırma hastanesi olmuştur. Hastanemizde uygulanacak sertifika programı ile; ameliyathane
ilkeleri konusunda bilgi, beceri donanımına sahip olan, bunları çalışma alanlarına yansıtabilen
hemşirelerin yetiştirilmesi ve profesyonel başarılarının belgelendirilmesini amaçlanmıştır.
TİG Sistemine daha kaliteli ve doğru
veri göndermek amacıyla 18 Mart 2016
tarihinde Tıbbi Hizmetler Başkanımız
Dr.
Murat
TÜRKYILMAZ'ın
katılımı ile kurumlarımız TİG Birimi
çalışanlarına "Birinci Klinik Kodlama
Standartları Eğitimi" verilmiştir.
Tüm gün süren eğitimin sonunda
Tıbbi Hizmetler Başkanımız Dr.
Murat TÜRKYILMAZ tarafından
eğitimcilere teşekkür, katılımcılara
katılım belgesi verilmiştir. Katılımcılar
tarafından başarılı bulunan eğitimin
ikincisi aşaması planlanmış olup en
kısa zamanda gerçekleştirilecektir.
1,5 Tesla kapalı MR Cihazı
Mamagrafi Cihazı
İzmir ilinde eğitim ve araştırma hastanesi olarak ilk kez ‘Ameliyathane Hemşireliği Sertifikalı Eğitim
Uygulama Yetkisi’ alan Genel Sekreterliğimize bağlı Bozyaka Eğitim Araştırma Hastanesinde Ameliyathane
hemşireliği sertifikalı eğitim programı 10/02/2016 - 09/03/2016 tarihleri arasında gerçekleştirildi.
Eğitim Programın Açılışı
Eğitim programı kapsamında düzenlenen açılış 10/02/2016 tarihinde İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi
konferans salonunda gerçekleştirildi. Açılışa Karabağlar Kaymakamı Mehmet Sadık TUNÇ, İzmir İli Kamu
Hastaneler Birliği Güney Genel Sekreteri Prof. Dr. Behzat ÖZKAN, Güney Genel Sekreterliği Tıbbi Hizmetler
Başkanı Dr. Murat TÜRKYILMAZ, İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yöneticisi Doç. Dr. Serdar
BAYRAK, Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesi Yöneticisi Op. Dr. Hilmi GÜNGÖR, Katip Çelebi Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı Başkanı Yrd. Doç.
Dr. Gülay Oyur ÇELİK, İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü Emine
SARIOĞLU ile birlikte hastane personelleri ve kursiyerler katıldı.
Eğitim Programı
10/02/2016 - 09/03/2016 tarihleri arasında gerçekleştirilen
eğitime Türkiye genelinden 20 personel katıldı.
Temel teorik ve uygulama eğitimi olmak üzere iki
bölümden oluşan kurs programında; teorik eğitimde
Katip Çelebi Üniversitesi Öğretim Üyeleri ile işbirliği ile
ameliyathane hemşireliğinde temel konular hakkında
eğitimler verildi.
Uygulama eğitiminde ise deneyimli bir ameliyathane
ekibi ve Genel Cerrahi, Kulak Burun Boğaz, Üroloji,
Beyin ve Sinir Cerrahisi, Göz, Ortopedi ve Travmatoloji,
Kalp Damar Cerrahisi, Plastik Cerrahi, Göğüs Cerrahisi
gibi farklı cerrahi alanlarında hizmet veren ameliyathane
salonlarımız ile teorik eğitimde verilen temel bilgilerin
klinik ortamda kullanılmasını sağlandı.
Sertifika Takdim Töreni
Sertifikalı Ameliyathane Hemşireliği Eğitimi’ni
başarıyla tamamlayan 20 kursiyere 09/03/2016 tarihinde
Bozyaka Eğitim Araştırma Hastanesi konferans
salonunda gerçekleştirilen törende sertifikaları takdim
edildi. İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği
Genel Sekreterliği Tıbbi Hizmetler Başkanı Dr. Murat
TÜRKYILMAZ, Hastane Yöneticisi Doç. Dr. Serdar
BAYRAK, Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri
Fakültesi Hemşirelik Bölümü Cerrahi Hastalıkları
Hemşireliği Ana Bilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Gülay
Oyur ÇELİK ve İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma
Hastanesi Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü Emine
SARIOĞLU, hastane personeli ve kursiyerlerinin
katıldığı tören ile sertifika programı son buldu.
Arzu BALKAN
Güney Genel Sekreterliği
Grafik Tasarım ve
Basım Yayın Birimi
Dergimizin bu sayısında Torbalı Ağız Diş Sağlığı Merkezini yöneticisi Dt. Hüseyin AKÇAOĞLU ve İdari
Mali İşler Müdürü Mesut PELTEK ile yapmış olduğumuz röportaj ile sizlere tanıtmak istedik.
TO R B A LI
İsmini antik çağın ünlü şehirlerinden
biri olan Metropolis diğer adıyla Triyanna
ya da Tripolisten aldığı rivayet edilen
Torbalı, tarihin bilinen devirlerinden beri
çeşitli uygarlıkların merkezi durumundadır.
Torbalı’nın Türk egemenliğinde bir yönetim
birimi statüsü kazanması 1390 yılında
Yıldırım Beyazit’ın Şehzadesi Ertuğrul Bey’in
vali olarak Aydın’a atanmasıyla başlamış,
Torbalı o dönemde İzmir Sancağına bağlı bir
yerleşim birimi olarak kayıtlara geçmiştir.
Torbalı, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması
ve Cumhuriyetin ilanı ile birlikte 26
Haziran 1926 tarih ve 387 sayılı
Teşkilatı Mülkiye Kanunu ile ilçe
haline getirilmiş, 1927 yılında
ise belediyelik olmuştur.
Torbalı
Ağız Diş Sağlığı
Merkezi
2 Şubat 2015 tarihinde
Hastanesine
Devlet
Torbalı
bağlı poliklinik olarak, 1 Nisan
2015 tarihi itibari ile Ağız Diş
Sağlığı Merkezi olarak mevcut
binasında hizmet vermeye
başlamıştır.
Hastane Yöneticisi
Dt. Hüseyin AKÇAOĞLU
İdari Mali İşler Müdürü
Mesut PELTEK
Merkezimiz 2 kattan oluşup,
Giriş Katında; Hasta Kayıt Birimi, Hasta Hakları, Mescit, Röntgen Birimi, 4 adet Poliklinik Odası bulunmaktadır.
Üst katta; 3 Adet Poliklinik Odası, Laboratuvar Birimi, Depo ve İdari Birimlerimiz bulunmaktadır.
Şuan 4 Poliklinik ve 11 Ünit hizmet vermekte olup, Nisan ayı içinde bunlara ilaveten 1 Polikliniğin daha hizmete
girmesini ve Ünit sayısını 20’ye çıkarmayı planlamaktayız.
Personellerimiz,
11 Diş Hekimi, 5 Diş Teknisyeni, 3 Tıbbi Sekreter ve diğer personellerimiz ile 38 kişilik bir ekibiz.
Nisan ayı içinde 1 Diş Hekiminin ekibimize katılmasını bekliyoruz.
Hizmetlerimiz,
Hafta içi 5 gün mesai saatleri(08.00-16.00) arasında, Salı ve Çarşamba Günleri ise ek olarak
akşam 19.00’ a kadar hizmet vermekteyiz. Nisan ayı içinde Merkezimizin Acil Birimi 24 saat acil
problemi olan hastalarımıza hizmet vermeye başlayacaktır.
Diş çekimi, kanal tedavisi, dolgu, detertraj, sabit ve hareketli protez hizmetlerini sunmaktayız.
Merkezimizde Şubat ayı içinde 5351 hasta muayene edilmiş, 13.869 işlem gerçekleştirilmiştir.
46
HASTANEMİZDEN HABERLER
KE
A
MO
D
A
TER
M
A
L
A
R
Pİ İLAÇ HAZI
RO
R
E
BOTİ
L
K TEKNOLOJİ
Sağlıksız
beslenme, hareketsiz
yaşam ve stres gibi birçok
faktörün etkili olduğu kanser
hastalığı her geçen gün artış gösteriyor.
Yüksek teknolojinin bütün nimetleri ve
modern tıbbın kaydettiği bütün ilerlemelere
karşın, kanser halen günümüzün en önemli sağlık
sorunu olma durumunda. Kanser tedavisinde ise
kemoterapi uygulamaları süreç içerisinde önemli
bir yer tutmakta ve yaygın tedavi yöntemi olarak
uygulanmaktadır. Keskin bıçak gibi görülen
kemoterapi ilaçları ise bir yandan tedavi
ederken bir yandan ise olumsuz etkilere
sebep olabiliyor. İşte bu aşamada
tıp teknoloji bu soruna çare
oluyor.
Keskin bıçak gibi görülen kemoterapi ilaçları ise bir
yandan tedavi ederken bir yandan ise olumsuz etkilere
sebep olabiliyor. İşte bu aşamada tıp teknoloji bu
soruna çare oluyor. Güney Genel Sekreterlik olarak
hem hastalarımızın hem de çalışanlarımızın sağlığı ve
güvenliği bizler için çok önemli. Kemoterapik ilaçların
hazırlanması aşamasında yaşanan bu sıkıntıları
giderebilmek adına son modern tıp teknolojisi
‘Otomatik Kemoterapi Hazırlama Ünitesini’ iki büyük
hastanemize getirdik. Ocak ayında İzmir Bozyaka
Eğitim Araştırma Hastanesinde, Şubat ayında İKÇÜ
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde açılışını
yaptığımız Otomatik Kemoterapi Hazırlama Ünitesini,
özelliklerini ve önemini dergimizin bu sayımızda sizlere
tanıtmak istedik. İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma
Hastanesi Tıbbi Onkoloji Birimi İdari Sorumlusu Doç.
Dr. Ahmet ALACACIOĞLU ve İzmir Bozyaka Eğitim
Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Birimi Sorumlusu
Uzman Dr. Olçun Ümit ÜNAL, Otomatik Kemoterapi
Ünitesi ile ilgili sorularımızı yanıtladılar.
Nurgül Şenol ÖNDER
Güney Genel Sekreterliği
Grafik Tasarım ve Basım Yayın Birimi
-Otomatik Kemoterapi Ünitesi nedir?
Otomatik Kemoterapi Ünitesi, kemoterapi ilaçların
hazırlanmasında standardize ve sterilizasyonuna
önem veren bir sistemdir. Burada ilaçlar el değmeden
doğru ve steril bir şekilde robotlar tarafından
hazırlanmaktadır. Ardından robotlar tarafından
hazırlanan ilaçlar hastalara uygulanmak için klinik
hemşirelerine teslim edilmektedir.
-Bu sistemin faydaları nelerdir?
Şuan çoğu hastanelerde bulunan Kemoterapi
Ünitelerinde, kemoterapik ilaçlar hemşireler
tarafından hazırlanmaktadır. Hemşirelerimiz ne
kadar dikkatli olsa da kişi dikkatsizliği, dalgınlığı
ya da hesaplama hatalarından dolayı yanlış ilaç
hazırlamalarına sebebiyet verebilmektedir. Bu
sistemde ilaçlar firma çalışanları(eczacı, biyolog ve
laborant) tarafından ilaç hazırlama alanında bulunan
robota yerleştirilmekte, böylelikle el değmeden sıfır
hata payı ile otomatik olarak hazırlanmaktadır. Asıl
en önemli faydası ise çalışanlarımızın korunması ve
güvenliğinin sağlamasıdır.
gibidir. Bir yandan tedavi ederken bir yandan da
normal hücreler üzerinde de olumsuz etkileri vardır.
Bu olumsuz etkilere, yalnızca tedavi edilmekte olan
hastalar değil, aynı zamanda sağlık bakım elemanları
da maruz kalmaktadır. Özellikle hemşirelerimiz
bu ilaçların hazırlanmasında ve uygulanmasında
inhalasyon yoluyla, sindirim yoluyla, cilde doğrudan
temas ile bu ilaçlara maruz kalabilmektedirler. Bu
ajanlara maruz kalan hemşirelerimiz zaman içinde
bulantı, kusma, alerjik reaksiyonlar gibi pek çok
sağlık sorunları yaşayabilmektedir.
-Genel olarak kanser tedavisinde, önceki dönemle
şimdi ki dönemi karşılaştırabilir misiniz?
Yaklaşık 4-5 yıldır ilaçlarımızın büyük bir kısmını
hastane eczanesinden karşılıyoruz. Daha öncesinde
moleküler antikor dediğimiz bazı ilaçları hastane
dışından alıyorduk. 1 Temmuz 2015 tarihinden
itibaren Sağlık Bakanlığın yeni uygulaması ile tüm
kemoterapi ilaçları hastane eczanesinde bulunması
ve uygulanması zorunluluğu getirilmiştir. Yani
artık hastayı kemoterapi ilacı alması için dışarıya
göndermiyoruz. Kemoterapik tedavi süreci aslında
-Çalışanların güvenliği dediniz, bu sistemle riskli bir dönem. Tedavinin uygulanmasından
çalışanların güvenliği nasıl sağlanmaktadır?
tutunda tedavi sonrası yaşanacak komplikasyonlara
Kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi ilaçları kadar dinamik bir süreç. Bu prosedürlerin düzelmesi
tedavi edici özelliklerinin yanı sıra toksik etkilere de yanında hastalarımıza hizmet verirken ekip olarak
sahiptir. Bu ilaçlar özel koşullar altında hazırlanmalı, tam bir moral ile yaklaşmalıyız. Biz ekibimize bir aile
uygulanmalı ve atılmalıdır. Özellikle çalışan olarak bakıyoruz her zaman bir gemide olduğumuzu
güvenliği açısından bakıldığında devamlı kemoterapi ve hep beraber o gemiyi götürdüğümüzü
hazırlayan bir hemşire bu ajanlar nedeniyle ciddi düşünüyoruz. Bunda uzmanından tutunda
toksik etkilere maruz kalır. Yani bir hayat kurtarırken personeline kadar hep bir ekibiz. Sağladığımız bu
bir çalışanımızın hayatını tehlikeye atılmasına neden sinerji, bize yeni katılan otomatik kemoterapi cihazı
olur. Daha öncede belirttiğim gibi bu sistemde ilaçlar ve sistemdeki çalışanlar ile daha da güçlenecek.
robotlar tarafından hazırlandığından hemşireler
sadece hazır gelen ilaçları hastalara uyguluyor.
Böylece hemşire hem hazırlama hem de uygulama
olarak 2 defa kanser ajanlara maruz kalmamış oluyor.
-Kemoterapik İlaçların ne türlü zararları
bulunmaktadır?
Kanser hastalığının tedavisinde kemoterapi önemli
bir yer tutar. Kemoterapi, kanser hücrelerini yok etmek
veya bu hücrelerin büyümesini kontrol altına almak
için antikanser ilaçlar kullanılarak yapılan tedavidir.
Kemoterapi ile kanser hücresi öldürülmeye çalışılır
ve büyümesi yavaşlatılır. Kullanılan ilaçlar kanser
ilacı olarak bilinen kemoterapötiklerdir(kimyasal
ilaçlardır). Ancak kemoterapik ilaçlar keskin bıçak
-Kliniğinizi ve personellerinizi tanıyabilir miyiz?
Kliniğimiz:
Tıbbi Onkoloji Kliniğimiz 2008 yılında kurulmuş ve
hizmet vermeye başlamıştır. Otomatik Kemoterapi İlaç
Hazırlama ve Uygulama Ünitesi, Tıbbi Onkoloji Kliniğine
bağlı olarak 5 Şubat 2016 tarihinde açılmıştır. Burada
Kemoterapi hazırlama ve uygulamalarının yanında
Hemotoloji, Radyasyon Onkoloji Kliniği hastalarına ve
günübirlik verilen kemoterapik ajan olmayan damardan
verilmesi gereken akılcı ilaçlarımız uygulanmaktadır.
Otomatik Kemoterapi İlaç Hazırlama ve
Uygulama Ünitemiz:
Hastaların ve ilaçların kayıt olduğu İlk Kabul Salonu,
ilaç hazırlama alanı Temiz Oda, İlaçların hastaya
uygulandığı İlaç Uygulama Alanından oluşmaktadır.
İlaç Uygulama Alanı:
34 hastamıza aynı anda hizmet verebileceğimiz
koltuk ların bulunduğu 2 salondan oluşma ktadır.
Personel:
Tıbbi Onkoloji Kliniğinde, 5 uzman hekim, 2 fellow(yan
dal uzmanı), 8 hemşire, ilaç hazırlama ünitesinde
3 tane firma elemanı(eczacı, biyolog ve laborant), 2
yardımcı personel, 1 klinik eczacımız bulunmaktadır.
Hizmet Alanımız:
Hafta içi mesai saatleri arasında(08-17.00), hafta sonu
servislerin isteğine ve uygunluğuna göre(genelde
12.00-16.00 arası ) olmak üzere haftanın 7 günü,
hem hastanede yatan hastalara(Hematoloji, Romatoloji,
Radyasyon Onkolojisi, tıbbi Onkoloji Servisi… ) hem de
ayaktan tedavi gören hastalarımıza hizmet sunuyoruz.
Hastanın Bize Başvurmasından Sonraki Süreç:
Ünitemize gelen hastamızın kaydı yapıldıktan sonra
klinik eczacımız tarafından bilgileri bilgisayara
aktarılır. Hastamızın kullanacağı kemoterapi ilacı
klinik içinde bulunan bulunan cep eczanesinden karşılanır.
Daha sonra kemoterapik ilaçlar, temiz oda diye
adlandırılan ilaç hazırlama alanında bulunan
firma çalışanlarına(eczacı, biyolog ve laborant)
özel bölümden teslim edilir. Ardından, ilaçlar
robota yerleştirilir ve bilgisayardan gelen talimata
göre otomatik olarak hazırlanır. Hazırlanması biten
ilaçlar klinik içinde bulunan ilaç uygulama alanındaki
hemşirelerimize teslim edilerek hastalarımıza uygulanır.
Hasta Sayımız:
Otomatik Kemoterapi İlaç Hazırlama ve Uygulama
Ünitesi olarak, şuan Ege Bölgesi’nin bel kemiği
durumundayız. Hizmet verdiğimiz ayaktan hasta
sayısı Aralık ayında 1520, Ocak ayında 1490;
servislerde yatan hasta sayısı ise aylık 100’ü varmaktadır.
Hizmet Alanımız:
Otomatik Kemoterapi Hazırlama Ünitesi haftanın 7 günü
mesai saatleri arasında(08-17.00) hizmet vermektedir.
Ancak uygulama olarak Tıbbi Onkoloji Birimi haftanın
5 günü, Hematoloji Biriminde(yatan hastalar) için
haftanın 7 günü hastalara hizmet vermektedir.
Hasta Sayımız:
Otomatik Kemoterapi İlaç Hazırlama ve Uygulama
Ünitesi olarak geçen ay toplam 739 kemoterapi(yatan
ve ayaktan) ilaç hazırladık.
Kliniğimiz:
Tıbbi Onkoloji Kliniğimiz 2007 yılında kurulmuş ve
hizmet vermeye başlamıştır. Otomatik Kemoterapi
İlaç Hazırlama ve Uygulama Ünitesi, Tıbbi Onkoloji
Kliniğine bağlı olarak 26 Ocak 2016 tarihinde açılmıştır.
Ünite hazırlama ve uygulama olarak ikiye ayrılıyor.
Burada hem Tıbbi Onkoloji Biriminin hem de Hematoloji
Biriminin kemoterapi ilaçları hazırlanmaktadır. Ancak
uygulama alanında biz sadece kendi hastalarımıza
hizmet vermekteyiz.
İlaç Uygulama Alanında:
15 hastamıza aynı anda hizmet verebileceğimiz koltuklar
bulunmaktadır.
Personel:
Tıbbi Onkoloji Kliniğinde, 1 uzman hekim, 6 hemşire,
ilaç hazırlama ünitesinde 2 tane firma elemanı(biyolog)
bulunmaktadır.
Uzm. Dr. Birsen TUĞLU
Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi
Başhekim Yardımcısı
-Öncelikle davetimizi kabul edip İzmir’e geldiğiniz
için çok teşekkür ederiz.
Davetinize ben teşekkür ederim. İzmir ‘de olmak her
zaman çok güzel.
-En güncel sorunla başlamak istiyorum. Serhat Bey
nedir bu Zika Virüsü?
Aslında Zika yeni bir virüs değil. 1947 yılında
Uganda’nın Zika Ormanlarında ortaya çıktığı için
adını oradan alıyor. Ancak son aylarda Brezilya’da
ortaya çıkan salgınla adını sık duymaya başladık. Virüs,
gebelere sivrisinek sokması ile bulaşıyor ve bebeğin
beyin gelişimini engelleyerek kusurlu doğumlara sebep
olabiliyor. Brezilya’da yapılan çalışmalara göre, “özellikle
gebe kadınlarda, eğer enfekte olunmuşsa, olmayanlara
göre 20 kat daha fazla mikrosefali, yani beyin ya da
kafa küçüklüğü riski var”. Gebe olmayan insanlarda
ölüm oranı sıfıra yakın. Literatürdeki vakalarda ikincil
problemlerden kaynaklandığı anlaşılıyor. Tıpkı grip
gibi eğer gebe değilseniz ve immun sisteminizle ilgili
bir sorununuz yoksa yaygın kas ağrısı, halsizlik, ateş, gözlerde
kızarıklık gibi bir takım belirtiler gösterip daha sonra iyileşirsiniz.
Domuz gribi ise adı H1N1 Pandemik grip olan ve
2009 yılında ilk defa Meksika'da ortaya çıkan bir virüs
türüdür. Domuz gribi, kuş türleri ve domuzlara özgü
grip RNA'larının üçlü kombinasyonunu içeren bir tür
virüs şeklidir. Bu tip kombinasyonlar grip virüsünün
gen değiş tokuş özelliği nedeniyle ortaya çıkar.
Domuz gribi virüsü yapısı bakımından İspanyol
gribi ile benzerlik gösterir. Domuz gribi, normal
grip virüsleri gibi aynı şekilde bulaşır. Aşısı vardır.
Bu tip virüsler ilk çıktıkları yıllarda daha etkili
olabilmekte ancak toplumun bağışıklığı oluştukça
artık mevsimsel grip olarak algılanmalıdır.
Korunma yöntemlerine dikkat edilmeli ve özellikle
sağlık çalışanları, kronik hastalığı olan kişiler ve
yaşlılarda aşılanmanın gerekli olduğu bilinmelidir.
-Türkiye’de böyle bir risk var mı?
Şu ana kadar Zika Virüsü Türkiye’de herhangi bir
kişide görülmedi ama bu görülmeyeceği anlamına
gelmiyor. Bütün ülkelerin bu kadar entegre olduğu
küresel bir dünyada görülme olasılığı çok yüksek.
-Bir de son yıllarda kuş gribi, domuz gribi, H1 N1 gibi
değişik grip virüsleri duyduk ve bunların daha ölümcül
olduğuna dair halk arasında yaygın bir inanış var.
Grip hastalığı (influenza) virüsünün A, B ve C olmak
üzere üç tipi vardır. Influenza A ve B virüsü insanlarda
salgınlar yapan grip virüsüdür. İnfluenza A ve B virüsleri
antijenlerine göre alt gruplara ayrılırlar. İnsanlarda ve
kuşlarda infeksiyona yol açan A virüsünün 15 farklı
H, 9 farklı N antijeni vardır. Bazı influenza virüsleri
insanlarda bazıları ise kuşlarda infeksiyona yol açar.
Domuzlar ise hem insan hem kuş influenza virüslerine
hassas olabilir. Kuş gribi bir hayvan hastalığıdır ve
çok seyrek olarak kuşlardan insana bulaşır. İnsandan
insana bulaşması ise kesin olarak gösterilememiştir.
-Hocam gelelim sizi asıl davet etme sebebimize….
Antibiyotik direnci. Artık tüm dünyada olduğu gibi
bizim ülkemizde de ciddi bir sağlık problemi olarak
görülüyor. Bu mucize ilaca çok fazla anlam yükleyip, çok
kullandık ve artık derman olmaktan çıkacak gibi gözüküyor.
Aynen öyle. Antibiyotiklerin keşfi, insan sağlığı açısından
önemli bir dönüm noktası olmuş ve bu ilaçların klinikte
kullanılmasını takiben enfeksiyon hastalıklarına
bağlı mortalite ve morbidite oranları dramatik olarak
azalmıştır. Bununla birlikte antibiyotiklerin keşfiyle
neredeyse eş zamanlı olarak, mikroorganizmaların bu
ilaçlara karşı direnç kazanabileceği ve gerekli önlemlerin
alınmaması durumunda mevcut antibiyotiklerin
enfeksiyon
hastalıklarının
tedavisinde
etkisini
kaybedeceği, dolayısıyla insanlığın antibiyotik öncesi
dönemle yeniden karşılaşabileceği düşünülebilir.
-Biz çok antibiyotik kullanan bir ülke miyiz?
Kesinlikle. Avrupa’da açık ara en fazla kullanan ülkeyiz.
40 ülke arasında yapılan araştırmaya göre bir Türk, bir
Hollandalının yaklaşık 3 katı antibiyotik kullanıyor.
Kullanım sıklığı ile direnç arasında direkt korelasyon olduğu
düşünülürse bizim direncimizin de 3 katı olduğu söylenebilir.
-Antibiyotiği yersiz mi kullanıyoruz?
Benim meslek hayatım boyunca o kadar farklı sağlık
problemlerini çözmek için antibiyotik kullanıldığını
gördüm ki inanamazsınız… Başı ağrıyan, dişi ağrıyan,
grip nezle olanlar, her banyodan sonra sinüzit olmamak
için “profilaksi” yapanlar. Kabız olunca kullananlar, ateş
düşürücü olarak kullananlar. İnsanımız nasıl olsa lazım
olur diye evlerinde antibiyotik depoluyorlar.
-Bu durumda ne yapacağız da sizin deyiminizle bakterilerle
savaşta Ortaçağ’a geri dönmemek için ne yapacağız?
Antibiyotik direnciyle mücadelede ilk adım taşıdığımız
sorumluluğun bilincine varmak ve bu bilincin toplumda
yaygınlaşmasına aracılık etmektir. Sorunun tüm
bileşenleri bu konuda gerçekten hassasiyet göstermelidir.
Sadece hekimlerimiz, eczacılarımızla bu problemi
çözmek mümkün olmaz.
Her hekim ve eczacı bıkmadan usanmadan hastaya,
hastalığının ne olduğunu, tedavi amaçlı olarak kendisine
reçete edilen antibiyotik ilacın ismini, bu ilacı neden
kullanmak durumunda olduğunu, ilacı nasıl kullanması
gerektiğini, günde kaç kere, günün hangi saatlerinde,
yemeklerden önce/sonra, kaç gün süreyle, ilacın
diğer ilaçlarla ve hastanın mevcut sağlık durumuyla nasıl
etkileştiğini ve ilaç tedavisiyle ilgili olarak hangi durumlarda
hekime tekrar danışması gerektiğini anlatmalıdır.
Son yıllarda Sağlık bakanlığının bu konuda çok güzel
uygulamaları var. Reçetesiz antibiyotik satışının
engellenmesi bile başlı başına çok olumlu bir adım. Bizim
ülkemizde komşular, birbirlerine yemek tarifi verir gibi
ilaç, tedavi tarifi verirler. Toplumu bilinçlendirmek için
yazılı ve görsel medyada kamu spotları, eğitici programlar
yapılmalıdır. Ayrıca okullarda “Sağlık okuryazarlığı”
konusunda eğitim verilmelidir diye düşünüyorum.
-Hekimlerin üzerinde de hastaların uyguladığı bir
baskı var değil mi?
Evet, maalesef ülkemizde çok ilaç yazmayan doktor
kötü doktor olarak nitelendiriliyor. Hasta grip oluyor
hekime gidiyor “bir antibiyotik bile yazmadı” diye
hekime güvenmiyor. Yazdırıncaya kadar başka başka
hekimlere gidiyor. Bu tip olaylarda da hekimlerin dik
durması ve gereği neyse onu yazması gerekiyor.
-Bütün bunları yapsak bile dolaylı yollardan
antibiyotik almaya devam ediyoruz değil mi?
Ne yazık ki tarım ve hayvancılıkta antibiyotik kullanımı
son derece arttı. Antibiyotikler tarımda enfeksiyonlarla
mücadelenin yanı sıra çoğunlukla sağlıklı hayvanların
hızla büyümesi için kullanılıyor. Hayvanlarda kilo
başına antibiyotik kullanımı İngiltere’de 50 miligramın
biraz üstündeyken, ABD’de yaklaşık 200, Kıbrıs’ta
ise en az 400 miligram. Çiftlik hayvanlarında kilo
başına kullanılan antibiyotik miktarının 50 miligrama
düşürülmesinin hedefleniyor. Ancak bunun kısa vadede
gerçekleşmesini zor görüyorum.
-Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim.
Beni davet ettiğiniz için ben teşekkür ederim.
Prof. Dr. Serhat ÜNAL
24 Temmuz 1957 tarihinde Kırklareli'nin Pınarhisar
ilçesinde doğan Prof. Dr. Serhat Ünal, Kurtuluş
Lisesi'ni ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni
bitirdi. Uzmanlık eğitimini, 1985 yılında Hacettepe
Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim
Dalı'nda tamamladı. 1989'da doçent oldu. 1989-1992
yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde
Harvard Tıp Fakültesinin New England Deaconess
Hastanesinde infeksiyon hastalıkları yan dal ihtisası
yaptı. Aynı yıl Türkiye’ye dönerek İç Hastalıkları Ana
Bilim Dalı İnfeksiyon Hastalıkları Ünitesinde öğretim
görevlisi olarak çalışmaya başladı.
1994-2006 yılları arasında İnfeksiyon Hastalıkları
Ünitesi Başkanlığını yürüttü. 1995 yılında profesör
unvanını aldı. 1996-2000 tarihleri arasında 4 yıl süreyle
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı
olarak çalıştım. 2006-2011 yılları arasında Tıp Fakültesi
Dekanlığı yaptı. Şuan Hacettepe Üniversitesi Tıp
Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji
Anabilim Dalı Başkanı olarak çalışmaktadır.
Ödülleri: 1977'de TÜBİTAK'ın Üniversite II. Kademe
Bursu'nu, 1995'te Eczacıbaşı Tıp Teşvik Ödülü'nü, 1996'da
TÜBİTAK Tıp Teşvik Ödülü'nü ve 2002'de HIV/AIDS
hastalığı alanında yaptığı çalışmalardan dolayı "Gönüllü
Kuruluşlar Kadın Sağlık Komisyonu" (KASAKOM)Milenyum Gönüllüleri Üstün Hizmet Ödülü'nü aldı.
Prof. Dr. Ünal, stafilokoklarda metisilin direnci,
enterokoklarda vankomisin direnci, infeksiyon
hastalıklarının tanısında PCR kullanımı, HIV
infeksiyonu ve immunkompromize hastalarda görülen
infeksiyonlar ile ilgilenmektedir.
RİSK DEĞERLENDİRMESİ AŞAMALARI
lığı
Say ılı İş Sağ
31
3
6
en
ir
g
e
, kuruluş
e y ürürlüğ
013 tarihind
bütün kurum
2
n
a
k
a
ır
c
şt
O
lı
1
a
ç
r,
r
a
miştir.
işçi ve memu
Değerli okurl
lülüğü getiril
re
m
ö
g
ü
k
a
ü
’n
y
u
a
n
u
m
isk
i Ka n
ndirmesi yap Sağlığı ve Güvenliği R
le
ve Güvenliğ
er
eğ
d
sk
ri
lerinde
na ilişk in
ısında İş
ve özel işyer
mesini ve bu
izin 5. Say
ir
d
im
n
g
le
er
d
er
,
eğ
D
en
d
umuzun
isk
Buna istina
ızda ise kon
iğine göre R
el
ım
m
y
et
sa
n
u
ö
B
Y
i
.
k
hangi
mes
şmalarının
iler vermişti
lı
g
Değerlendir
a
il
ç
b
i
a
d
es
ın
m
k
ir
k
d
ar ha
Değerlen
usul ve esasl
eceğiz.
i için R isk
es
m
il
b
la
a bilgiler ver
şı
d
la
ın
n
k
a
k
a
i
h
iy
ı
a
ığ
h
da
çland
geçerek sonu
aşamalardan
Safiye ÇOŞKUN
Güney Genel Sekreterliği
İş Sağlığı ve Güvenliği Birim
Sorumlusu
Risk değerlendirmesini tüm işyerleri için tasarım veya kuruluş aşamasından başlamak üzere uygulamaya
geçebilinir. Tehlikeler tanımlanırken; çalışma ortamı, çalışanlar ve işyerine ilişkin asgari bilgiler toplanmalıdır.
Riskleri belirleme ve analiz etme, risk kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması, dokümantasyon, yapılan
çalışmaların güncellenmesi ve gerektiğinde yenileme aşamaları izlenerek gerçekleştirilir. Çalışanların risk
değerlendirmesi çalışması yapılırken ihtiyaç duyulan her aşamada sürece katılarak görüşlerinin alınması sağlanır.
İşyerlerinde tehlikeleri belirlerken; işyeri bina
ve eklentileri, işyerinde yürütülen faaliyetler
ile iş ve işlemler, üretim veya hizmet süreç ve
teknikleri, iş ekipmanları, kullanılan maddeler,
artık ve atıklarla ilgili işlemler, organizasyon ve
hiyerarşik yapı, görev, yetki ve sorumluluklar,
çalışanların tecrübe ve düşünceleri, işe
başlamadan önce ilgili mevzuat gereği alınacak
çalışma izin belgeleri, çalışanların eğitim, yaş,
cinsiyet ve benzeri özellikleri ile sağlık gözetimi
kayıtları, genç, yaşlı, engelli, gebe veya emziren
çalışanlar gibi özel politika gerektiren gruplar
ile kadın çalışanların durumu, işyerinin teftiş
sonuçları, meslek hastalığı kayıtları, iş kazası
kayıtları, işyerinde meydana gelen ancak
yaralanma veya ölüme neden olmadığı halde
işyeri ya da iş ekipmanının zarara uğramasına
yol açan olaylara ilişkin kayıtlar, ramak
kala olay kayıtları, malzeme güvenlik bilgi
formları, ortam ve kişisel maruziyet düzeyi
ölçüm sonuçları, varsa daha önce yapılmış
risk değerlendirmesi çalışmaları, acil durum
planları ve patlamadan korunma dokümanı
gibi belirli işyerlerinde hazırlanması gereken
dokümanlardan yararlanılarak belirlenmelidir.
Çalışma ortamında bulunan fiziksel, kimyasal,
biyolojik, psikososyal, ergonomik ve benzeri tehlike
kaynaklarından oluşan veya bunların etkileşimi
sonucu ortaya çıkabilecek tehlikeler belirlenir ve
kayda alınır. Bu tehlikelerin sebepleri ayrı ayrı olarak
değerlendirilmelidir.
İzmir İli Güney Bölgesi Genel Sekreterliğimiz ve
bağlı sağlık tesislerimizde yönetmelik gereğince; Risk
Değerlendirme Ekiplerimiz kuruldu. Ekiplerimiz
tarafından tehlikeler belirlenirken çalışanlarında
görüşünün alınmasına önem verildi.
Bu belirleme yapılırken; işletmenin yeri nedeniyle
ortaya çıkabilecek tehlikeler, seçilen alanda, işyeri
bina ve eklentilerinin plana uygun yerleştirilmemesi
veya planda olmayan ilavelerin yapılmasından
kaynaklanabilecek tehlikeler, işyeri bina ve
eklentilerinin yapı ve yapım tarzı ile seçilen yapı
malzemelerinden kaynaklanabilecek tehlikeler,
bakım ve onarım işleri de dahil işyerinde yürütülecek
her türlü faaliyet esnasında çalışma usulleri, vardiya
düzeni, ekip çalışması, organizasyon, nezaret sistemi,
hiyerarşik düzen, ziyaretçi veya işyeri çalışanı olmayan
diğer kişiler gibi faktörlerden kaynaklanabilecek
tehlikeler, işin yürütümü, üretim teknikleri,
kullanılan maddeler, makine ve ekipman, araç ve
gereçler ile bunların çalışanların fiziksel özelliklerine
uygun tasarlanmaması veya kullanılmamasından
kaynaklanabilecek tehlikeler, kuvvetli akım,
aydınlatma, paratoner, topraklama gibi elektrik
tesisatının bileşenleri ile ısıtma, havalandırma,
atmosferik ve çevresel şartlardan korunma, drenaj,
arıtma, yangın önleme ve mücadele ekipmanı
ile benzeri yardımcı tesisat ve donanımlardan
kaynaklanabilecek tehlikeler, işyerinde yanma,
parlama veya patlama ihtimali olan maddelerin
işlenmesi, kullanılması, taşınması, depolanması
ya da imha edilmesinden kaynaklanabilecek
tehlikeler, çalışma ortamına ilişkin hijyen koşulları
ile çalışanların kişisel hijyen alışkanlıklarından
kaynaklanabilecek tehlikeler, çalışanın, işyeri
içerisindeki ulaşım yollarının kullanımından
kaynaklanabilecek tehlikeler, çalışanların iş sağlığı
ve güvenliği ile ilgili yeterli eğitim almaması,
bilgilendirilmemesi, çalışanlara uygun talimat
verilmemesi veya çalışma izni prosedürü gereken
durumlarda bu izin olmaksızın çalışılmasından
kaynaklanabilecek tehlikelerden etkilenecekler ve ne
şekilde etkilenebilecekleri göz önünde bulundurulur.
İzmir İli Güney Bölgesi Genel Sekreterliğimiz ve ayrı ayrı tüm bağlı sağlık tesislerimizde Risk Değerlendirme
ekibiyle birlikte; bahçesinden çatısına her noktasını fotoğraflayarak ve alınacak önlemlerin ne olacağı
konusunda önerilerde bulunarak fotoğraflı ön denetim raporları hazırlanarak tehlikeler belirlendi.
Analiz edilen riskler, kontrol tedbirlerine karar
verilmek üzere etkilerinin büyüklüğüne ve önemlerine
göre en yüksek risk seviyesine sahip olandan başlanarak
sıralanır ve yazılı hale getirilir. Risk kontrol adımlarını
öncelikle bir planlama yapıp analiz edilerek etkilerinin
büyüklüğüne ve önemine göre sıralı hale getirilen
risklerin kontrolü amacıyla bir planlama yapılır. Daha
sonra risk kontrol tedbirleri kararlaştırılır; Riskin
tamamen bertaraf edilmesi, bu mümkün değil ise;
riskin kabul edilebilir seviyeye indirilmesi için tehlike
veya tehlike kaynaklarının ortadan kaldırılması,
tehlikelinin, tehlikeli olmayanla veya daha az tehlikeli
olanla değiştirilmesi, riskler ile kaynağında mücadele
edilmesi sağlanır.
Risk kontrol tedbirlerinin uygulanması kararlaştırılan
tedbirlerin iş ve işlem basamakları, işlemi yapacak kişi
ya da işyeri bölümü, sorumlu kişi ya da işyeri bölümü,
başlama ve bitiş tarihi ile benzeri bilgileri içeren
planlar hazırlanır. Bu planlar işverence uygulamaya
konulur. Uygulamaların izlenmesi ise hazırlanan
planların uygulama adımları düzenli olarak izlenir,
denetlenir ve aksayan yönler tespit edilerek gerekli
düzeltici ve önleyici işlemler tamamlanır. Risk kontrol
adımları uygulanırken toplu korunma önlemlerine,
kişisel korunma önlemlerine göre öncelik verilmesi ve
uygulanacak önlemlerin yeni risklere neden olmaması
sağlanır. Belirlenen risk için kontrol tedbirlerinin hayata
geçirilmesinden sonra yeniden risk seviyesi tespiti
yapılır. Yeni seviye, kabul edilebilir risk seviyesinin
üzerinde ise bu maddedeki adımlar tekrarlanır.
Risk değerlendirmesi, işyerinin unvanı, adresi
ve işverenin adı, gerçekleştiren kişilerin isim ve
unvanları ile bunlardan iş güvenliği uzmanı ve işyeri
hekimi olanların Bakanlıkça verilmiş belge bilgileri,
gerçekleştirildiği tarih ve geçerlilik tarihi, işyerindeki
farklı bölümler için ayrı ayrı yapılmışsa her birinin
adı, belirlenen tehlike kaynakları ile tehlikeler, tespit
edilen riskler, kullanılan yöntem veya yöntemler,
edilen risklerin önem ve öncelik sırasını da içeren
analiz sonuçları, düzeltici ve önleyici kontrol tedbirleri,
gerçekleştirilme tarihleri ve sonrasında tespit edilen risk
seviyesini kapsayacak şekilde hazırlanıp dokümante edilir.
Aynı çalışma alanını birden fazla işverenin paylaşması
durumunda, yürütülen işler için diğer işverenlerin
yürüttüğü işler de göz önünde bulundurularak ayrı ayrı
risk değerlendirmesi gerçekleştirilir. İşverenler, risk
değerlendirmesi çalışmalarını, koordinasyon içinde
yürütür, birbirlerini ve çalışan temsilcilerini tespit
edilen riskler konusunda bilgilendirir. Birden fazla
işyerinin bulunduğu iş merkezleri, iş hanları, sanayi
bölgeleri veya siteleri gibi yerlerde, işyerlerinde ayrı ayrı
gerçekleştirilen risk değerlendirmesi çalışmalarının
koordinasyonu yönetim tarafından yürütülür. Yönetim;
bu koordinasyonun yürütümünde, işyerlerinde iş sağlığı
ve güvenliği yönünden diğer işyerlerini etkileyecek
tehlikeler hususunda gerekli tedbirleri almaları için
ilgili işverenleri uyarır. Bu uyarılara uymayan işverenleri
Bakanlığa bildirir.
Asıl işveren ve alt işveren ilişkisinin bulunduğu
işyerlerinde risk değerlendirmesi bir işyerinde bir veya
daha fazla alt işveren bulunması halinde ise her alt
işveren yürüttükleri işlerle ilgili olarak, bu yönetmelik
hükümleri uyarınca gerekli risk değerlendirmesi
çalışmalarını yapar veya yaptırır. Alt işverenlerin risk
değerlendirmesi çalışmaları konusunda asıl işverenin
sorumluluk alanları ile ilgili ihtiyaç duydukları bilgi ve
belgeler asıl işverence sağlanır. Asıl işveren, alt işverenlerce
yürütülen risk değerlendirmesi çalışmalarını denetler
ve bu konudaki çalışmaları koordine eder. Alt işverenler
hazırladıkları risk değerlendirmesinin bir nüshasını
asıl işverene verir. Asıl işveren; bu risk değerlendirmesi
çalışmalarını kendi çalışmasıyla bütünleştirerek, risk
kontrol tedbirlerinin uygulanıp uygulanmadığını izler,
denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
Doç. Dr. Ahmet Levent METE
İKÇÜ Atatürk EA Hastanesi
Psikiyatri Kliniği, İdari Sorumlu
Jack
London,
"Vahşetin
Çağrısı"nda,
bir
kızak
köpeğinin, sahibi dolayımında
bağlandığı
insan
uygarlığı
ile damarlarındaki kurt kanı
arasında yaşadığı gelgitleri
anlatır. Romanın sonunda, Buck
bu çağrıya uyar ve ormanın
sisli atmosferi içinde görünüp
kaybolan hemcinslerinin arasına
karışıp, kan dökücü bir var olma
savaşının sürüp gittiği doğal
yaşama katılır.
Conrad’ın romanı “Karanlığın Yüreği”yse, aynı öykünün insan üzerine
yazılmış bir çeşitlemesi gibidir. Bu kez başrolü bir köpek değil bir insan
oynamaktadır. Orta sınıfın eğitimli bir üyesi, üstün yetenekli Avrupalı Bay
Kurtz, uygar toplumun baskılarından uzak, örnek bir düzen kurmak için
gittiği Afrika’nın derinliklerinde, içinde gizlenen vahşetin çağrısıyla karşılaşır,
ona boyun eğer ve acımasız, korkunç bir hayvana dönüşür. Karanlığın Yüreği,
Daniel Defoe’nin yazdığı Robinson Cruzoe’nun bir değillemesi gibidir. Kurtz, onu ait olduğu insan uygarlığına
bağlayan ipler gevşediğinde, yabanıl dünyaya atanmış bir uygarlık elçisi gibi davranan Cruzoe‘nun aksine, bu alçakgönüllü
orta sınıf kimliğiyle yetinmez. Toplumsal kimliğini kanırtıp parçalayarak içinden fışkıran vahşete katılmayı seçer.
Yazar Marguerite Duras, aynı çağrıyla, Avrupa’nın ortasında, uygarlığın büyük
kentlerinden birinde yüzleşmek zorunda kalır. İkinci Dünya Savaşının son
günlerinde, Almanlar için çalışan bir muhbirin sorgusuna katılır. Duras ve
arkadaşları, onu konuşmaya zorlar, konuşmayınca işkence etmeye başlarlar.
Yıllardır yaşadıkları acılar ve politik karşıtlarına yönelik öfkeleri giderek artan
bir şiddeti besler, onları kan dökücü birer vahşiye dönüştürür. Adamı, amacını
ve ruhunu yitirmiş kanlı bir et yığınına dönüşünceye kadar hırpalarlar.
Sonunda konuşur, Gestapo’yla işbirliği yaptığını itiraf eder. Ancak, artık bu
itirafın bir önemi kalmamıştır. Muhbirin, onlara kendi içlerindeki vahşeti
kanıtlayan bir belge gibi ortalıkta dolaşmasına katlanamazlar. Onu bir an önce
gözlerinin önünden silinmesi için salıverirler.
Buck yapması gereken seçimi yapmış, doğanın çağrısına
uymuştur. Kurtz ve Duras içinse yaşanan süreç bu
denli doğal ve basit değildir. Bir yanlarıyla doğaya diğer
yanlarıyla uygarlığa ait olduklarının farkına varmışlar, bu
karşılaşmanın yarattığı şiddetle sarsılmışlardır. Her ikisi
de, neden oldukları ve tanık oldukları vahşetin bedelini
öder. Kurtz, kamarasında ölümü beklerken, belleğini
dolduran görüntülerin saldırısına uğrar, korkuyla kıvranır
ve karanlığın içinde dolaşan geçmişin imgeleri karşısında
“Ne dehşet! Ne dehşet!” diye haykırır. Öyküyü anlatan yaşlı
denizci Marlow, “O anda yüzüne gelen değişikliğe benzer hiç
bir şey görmemiştim daha önce, bir daha da görmeyeceğimi
umarım” diye tanımlar bu geçmişle yüzleşme anını.
Duras ise, yaşadıklarını okuyucuları önünde itiraf eder. “Albert
des Capitales” adlı öykünün başına koyduğu küçük bir notta
şöyle yazar: “Thérése benim. Muhbire işkence eden de benim.
(...) İşkenceci kadını diğer metinlerle birlikte size veriyorum.”
İki dünya savaşı ve yaşanan irili ufaklı bölgesel savaşlar Kuntz’un ve
Duras’nınkine benzer bir çok öyküye yataklık etti. Binlerce “uygar insan”
içlerinde taşıdıkları kan dökücü eğilimlere uydular, toplu kıyımlara ve
işkence seanslarına ortak ve tanık oldular. Bu öyküleri anlatan çok sayıda
kitap yazıldı, film çevrildi. Ancak, bu yazının asıl konusu vahşetin doruk
noktasına ulaştığı, gizlenemez bir biçimde gözler önüne serildiği bu toplu ya
da bireysel şiddet törenleri değil.
Saldırganlığın, sokaktaki ortalama insanın günlük yaşamı içinde,
vicdanlara dokunmadan sürüp giden ılımlı ve görmezlikten gelinebilir
bir biçimi daha var. Bu “düşük düzeyli kronik şiddet eğilimi” toplumu
oluşturan kalabalığın damarlarında usulca dolaşıp duruyor. Bazen futbol
ya da politika bahanesiyle çıkarılan sokak kavgalarına karışıyor. Polis
kılığına girip göstericilere; gösterici kimliği altında polise, binalara ve
araçlara yöneliyor. Uygun ortam bulduğunda bir adım daha atıp, “ırz
düşmanını linç etme” histerisine dönüşebiliyor.
İnsan davranışlarına yön veren şiddet eğilimi ruhbilimcilerin de ilgisini çekiyor. Bu konuda çalışan önemli
araştırmacılardan birisi olan Stanley Milgram. Milgram’ın altmışlı yıllarda Yale Üniversitesinde yaptığı deneyler,
ortalama insanın içinde gizlenen şiddet eğiliminin ne denli yaygın ve güçlü olduğunu ortaya koydu. Milgram’ın
deneylerinde, bir psikoloji araştırması için laboratuara çağrılan eğitimli orta sınıf Amerikalılardan, deney gereği, bir
başka deneğe bazı sorular sormaları ve her yanlış yanıtta bir elektrik şoku vermeleri isteniyordu. Kişi, üzerinde 15’ten
450 volta kadar değişen düğmelerin bulunduğu bir levhanın önüne oturtuluyor ve deney boyunca bir görevli yanında
durarak onu yönlendiriyordu. Verilen şokların düzeyi yükseldikçe, şok verilen denek inliyor, kalbinin rahatsız
olduğunu, devam edemeyeceğini söylüyor, duvarları tekmeliyor, acıyla kıvranıyordu. Şok veren kişi kararsızlık
gösterdiğinde, görevli, “Lütfen devam edin. Deney devam etmenizi gerektiriyor” diyerek onu yönlendiriyordu.
Deneye katılanların yüzde 62’si
görevlinin buyruklarına tam
olarak itaat etti ve hiçbirisi 300
volttan önce durmadı. Daha sonra,
bu mantık dışı uygulamaya niye
bu denli uyum gösterdikleri, niçin
karşı çıkmadıkları sorulduğunda
verdikleri yanıtlar ilginçti. Tıpkı,
savaş suçlarından yargılanan
Naziler gibi, onlar da, “yalnızca
verilen emirlere uyduklarını”
söyleyerek kendilerini mazur
göstermeye çalışıyorlardı.
Zimbardo ve arkadaşları aynı eğilimi bir başka açıdan incelediler.
Stanford Üniversitesindeki psikoloji binasının bodrum katı bu
deney için bir cezaevi şeklinde düzenlenmişti. Araştırmaya 75
üniversite öğrencisi alındı. Yapılan klinik incelemeler ve kişilik
testleriyle bunların en dengeli ve uyumlu bulunan 21 tanesi seçildi.
Denekler kura ile iki gruba ayrıldılar. Tutuklu rolü verilen denekler
polis arabasıyla evlerinden alınarak bu yapay cezaevi ortamına
getirildiler. Gardiyan rolü verilen deneklere tutuklular üzerinde,
fizik şiddet uygulamak dışında, tam bir denetim yetkileri olduğu
söylendi. Deneyin iki hafta sürmesi planlanmıştı. Ancak, deneklerde
öyle büyük değişiklikler meydana geldi ki deney altı günde kesilmek
zorunda kalındı. Gardiyan rolündeki denekler tutuklu rolündeki
deneklere aşağılayıcı muamele göstermeye başladılar. Anlamsız
kurallar ve cezalar icat ettiler. Bunlardan birisi daha sonra şöyle
diyordu: “Kendime hayret ettim... Birbirlerine sövmeleri ve çıplak
elle tuvaleti temizlemeleri için onları zorladım. Tutukluları bir
hayvan gibi görüyor, sürekli, onlara dikkat etmem gerektiğini,
yoksa bir şey yapmaya kalkışacaklarını düşünüyordum.”
Gerek gerçek yaşamda ve gerekse laboratuvar koşullarında, şiddeti uygulayan kişileri rahatlatan, onları vicdanlarının
baskısından koruyan kalkanın aynı dokudan yapıldığı görülüyor. Aldığı görünümler değişse de gerekçe farklı değil.
Daha güçlü ve yetkili konumdaki bir kişi öyle istediği ya da kurallar öyle olmasını gerektirdiği için şiddet uygulanıyor.
Bu kimi zaman bir deney görevlisi, kimi zaman bir politik lider ya da dini bir otorite kılığında sahneye çıkıyor. Bazen
de bir inanç ya da hukuk sistemi gerekçe gösterilebiliyor. Yapılanların sorumluluğunu o üstleniyor, uygulayıcılarsa
"yalnızca verilen emirleri yerine getiriyorlar". Dolayısıyla kimsenin, Afrika’nın derinliklerinde yazgısıyla baş başa
kalan Kurtz gibi ya da insan yanıyla acı çeken Duras gibi, akıtılan kanın sorumluluğunu üstlenmesi gerekmiyor.
Milgram, deney sonuçlarını, “Belki de bizim kültürümüz itaatsizlik için yeterli modeller sağlamıyor” şeklinde
yorumlamıştı. Psikanalitik kuramın önemli isimlerinden Wilhelm Reich ise, sorunu daha açık bir şekilde dile
getirdi. Reich’a göre, şiddeti buyuran otoritelere sorgusuz sualsiz boyun eğilmesinin nedeni, orta sınıfın buyurgan
aile yapısıdır. Bu yapı, kadını ve çocukları, buyurgan devlet yapısının aile içindeki temsilcisi olan erkeğin emrine
veriyor. Baba, işyerinde üstünün kendisine karşı takındığı tutumu benimsiyor ve çocuklarına, özellikle de oğullarına,
otorite karşısında boynu büküklüğü aşılıyor. Böylece, verilecek olumsuz emirleri yargılamadan ve kölece bir tutumla
yerine getiren, üstlerine karşı “kadınca” boynu eğik, astlarına ve hedef gösterilen kişilere karşı “erkekçe” saldırgan
bireyler oluşuyor.
Günlük yaşamdaki şiddetin kaynağının, her tür şiddet davranışında olduğu gibi, bizi doğaya bağlayan saldırgan
dürtüler olduğunu söyleyebiliriz. İçimizdeki bu eğilimden kurtulmak, onsuz bir varoluş biçimi oluşturmak olanaklı
olmadığına göre, yapılabilecek olan onu denetim altında tutmaya çalışmak ve yaptıklarımızın sorumluluğunu
üstlenmekle sınırlı görünüyor. Bunun yolunun da, öncelikle otoritelere ve kurallara sorgusuz sualsiz boyun
eğmekten ve sorumluluğu onlara havale etmekten vazgeçmek olduğu açık. Ancak, bu konuda söylenenleri hayata
geçirmek hiç kolay değil. Riech’ın sözünü ettiği buyurgan aile yapısının dönüşebilmesi
için kuşakların geçmesi gerekiyor. Bugünden yarına yapılabilecek olansa, insana yönelik
şiddetin her biçimine karşı çıkmayı bıkmadan sürdürmek. Milgram’ın deneylerindeki
karamsar çıkarımların arasında, bu yönde umut verici bir sonuç da var.
Milgram, deney görevlisine karşı çıkan iki danışıklı
denek
kullandığında, deneye katılan ve elektrik şokunu veren
kişilerin de kendilerini bu mantık dışı eziyetçiliğe
zorlayan görevlinin emirlerine uymama eğilimi
gösterdiklerini söylüyor. Bir başka deyişle, aynı insanlar
sağlıklı bir davranış modeli gördüklerinde bunu kavrayıp
benimseyebiliyorlar. Dolayısıyla, olumsuz davranışları
değiştirmek yönünde harcanan çabalar tümüyle boşa
gitmiyor. Küçük de olsa etkili olma olasılığı taşıyor.
Dr. İsmet OZAN
Güney Genel Sekreterliği
Enfeksiyon ve Müşterek Sağlık Hizmetleri
Birim Sorumlusu
Genel Sekreterliğimiz Enfeksiyon Birim Sorumlusu Dr. İsmet
OZAN, dergimizin bu sayısında her zaman popüleritisini
yitirmeyen influenza(grip) ve aşılar hakkında merak
edilenleri Prof. Dr. Tuna DEMİRDAL (İKÇÜ Tıp Fakültesi
- Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji ABD),
Doç. Dr. İlker DEVRİM (Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları
ve Cerrahisi EAH-Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik
Mikrobiyoloji) ve Doç. Dr. Selma TOSUN (İzmir Bozyaka
EAH- Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji) ile
yaptığı röportajla sizler için cevaplandırdı.
(Prof. Dr. Tuna DEMİRDAL, İKÇÜ Tıp FakültesiEnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji ABD)
İlk kez 2009 yılında Amerika kıtasında görülen virüs,
aslında normal grip virüslerinin bir türevi. Ancak
domuz, kuş ve insan virüslerinin karışımı olduğu ve
ilk ortaya çıktığında domuzdan insana bulaştığı için
hastalık ‘Domuz gribi’ adını almış durumda. Her
(Prof. Dr. Tuna DEMİRDAL, İKÇÜ Tıp
Fakültesi- Enfeksiyon Hastalıkları ve
Klinik Mikrobiyoloji ABD) İnfluenza(grip);
influenza virüslerinin neden olduğu,
toplumda yaygın olarak görülen ve bazı
kişilerde hastaneye yatışı gerektirebilecek
ölçüde ciddi seyredebilen bir hastalıktır.
yıl dolaşımdaki, yani kabaca söylersek çevremizdeki
Influenza viruslerin tipleri değişir. Bu nedenle heryıl
bilimadamları ülkemizinde içinde olduğu tüm ülkelerden
influenza virüslerinin tipleri hakkında bilgi toplarlar ve
bu şekilde o seneki virus tiplerini belirlerler. Laboratuvar
sonuçlarına bakılarak influenza virüsünün mevsimsel
mi, domuz gribi virüsü mü olduğu anlaşılır. Son olarak
12 Ocak 2016’da toplanan T.C. Sağlık Bakanlığı Grip
Bilimsel Danışma Kurulu bugüne kadar incelenen virüs
kaynaklı solunum yolu hastalıklarının yaklaşık yüzde
16’sının İnfluenza A H1N1, yüzde 24’ünün diğer solunum
yolu virüsleri kaynaklı olduğunu belirtmiştir.
(Doç. Dr. İlker DEVRİM, Dr. Behçet Uz Çocuk
Hastalıkları ve Cerrahisi EAH-Enfeksiyon Hastalıkları
ve Klinik Mikrobiyoloji)
Domuz gribinin seyri mevsimsel gribe yani klasik gribe
benzer şekildedir. Bu açıdan bakıldığında domuz gribi
mevsimsel gribe göre daha öldürücü ya da daha ağır
seyreden bir hastalık değildir.. Domuz gribi olanlarda
hiçbir ek hastalık, kronik bir rahatsızlık yoksa eğer,
ölüm oranı neredeyse 10,000'de 1'dir. Ancak domuz
gribi olan kişide herhangi bir kronik hastalık mevcut
ise bu oran 1,000'de 1'er çıkar. Mevsimsel grip olarak da
nitelendirebileceğimiz bilinen gripte de ölüm oranları
bu şekildedir ve domuz gribinin kendiliğinden geçme
oranı yüksek bir hastalıktır.
(Doç. Dr. İlker DEVRİM, Dr. Behçet Uz Çocuk
Hastalıkları ve Cerrahisi EAH-Enfeksiyon Hastalıkları
ve Klinik Mikrobiyoloji)
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, domzu gribi ve
mevsimsel grip arasında bulaştırma yolları açısıdan
fark bulunmaktadır. Grip,
enfekte bireylerden
öksürme, hapşırma ve konuşma esnasında damlacık
yoluyla bulaşmaktadır. Bu damlacıkların enfekte
bireylerin 180 cm (6 feet) uzağına kadar yayılabildiği
gösterilmiştir. Bunun dışında enfekte bireylerin
çıkartıları ile temas eden yüzeylerden kişilere temas
yoluyla da bulaşabilmektedir.
(Doç. Dr. İlker DEVRİM, Dr. Behçet Uz Çocuk
Hastalıkları ve Cerrahisi EAH-Enfeksiyon Hastalıkları
ve Klinik Mikrobiyoloji)
Domuz gribi olduğu sürece kişiyi yorgun hissettiren,
yaygın kas ağrıları, ateş yapan, işe gitmesini engelleyen
bir tablo ortaya çıkacaktır. Bağışıklık sistemi güçlü
olan kişilerin hastalığı ayakta ve rahatça geçirmesi söz
konusudur. 2 - 3 gün süren kas ağrısı ve ateş ile hastalığı
atlatabilirler. Domuz gribi klinik bilgi ve bulgulara
göre tanısı konulan bir hastalıktır, ve klinik belirtiler
açısından mevsimsel gripten farklılık göstermez. Yaygın
kas ağrısı, yüksek ateş, boğaz ağrısı, bulantı ve kusma,
ishal sık görülen klinik belirtilerdir. Sonuç olarak grip
olan bir kişiye laboratuvar testi yapmadan mevsimsel
grip mi, domuz gribi mi olduğu söylenemez.
(Doç. Dr. İlker DEVRİM, Dr. Behçet Uz Çocuk
Hastalıkları ve Cerrahisi EAH-Enfeksiyon Hastalıkları
ve Klinik Mikrobiyoloji)
Enfekte bireyde hastalık belirtileri başlamadan 1 gün
önce bulaştırıcılık başlamakta ve hastalık başladıktan
sonraki 5-7 gün devam etmektedir. İnfluenza virüsünün
bulaştığı bazı bireylerde hastalık belirtileri oluşmasa da
bulaştırıcılık görülebilmektedir.
(Doç. Dr. İlker DEVRİM, Dr. Behçet Uz Çocuk
Hastalıkları ve Cerrahisi EAH-Enfeksiyon Hastalıkları
ve Klinik Mikrobiyoloji)
Hastalık kişiye bulaştıktan sonraki 1-4 gün içinde
belirti vermeye başlamaktadır.
(Doç. Dr. Selma TOSUN, İzmir Bozyaka EAH- Enfeksiyon
Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji)
Yaşlılar, gebeler, çok küçük yaştaki çocuklar, kronik
hastalığı (Astım, kronik obstrüktif akciğer hastalığı,
diyabet, kalp hastalığı, nörolojik hastalıklar, kan
hastalıkları, diyabetes mellitus, böbrek hastalıkları,
karaciğer hastalıkları, immünsuprese hastalar, 19 yaş
altında olup aspirin uzun süre aspirin kullananlar,
morbid obez bireyler) olanlarda hastalık daha ciddi
seyredebilmekte ve hatta ölüme yol açmaktadır.
Özellikle burada branşım nedeni ile çocuklara dikkat
çekmek istiyorum. Amerika Birleşik Devletlerinde
2014-2015 yıllarında grip nedeni ile hastaneye yatışlar
incelendiğinde, yetişkinlerde altta yatan kronik
hastalıklar dikkat çekerken, neredeyse çocukların
üçte ikisinin tamamen sağlıklı olduğu görülmüş.
Bu nedenle özellikle daha küçük çocuklarda grip ve
komplikasyonlarına dikkat edilmeli.
(Doç. Dr. İlker DEVRİM, Dr. Behçet Uz Çocuk
Hastalıkları ve Cerrahisi EAH-Enfeksiyon Hastalıkları
ve Klinik Mikrobiyoloji)
“Hastalıkların Kontrolü ve Önlenmesi Merkezi (CDC)”
İnfluenza’dan korunmak için en etkili yol olarak risk
altındaki bireylerin her yıl aşılanmasını önermektedir.
Aşılamaya ek olarak en enfekte bireylerle yakın temastan
kaçınmak, öksüren, tıksıran kişilerden uzak durmak
ve düzenli el yıkamanın önemini vurgulamaktadır.
Buarada en önemli korunma yönteminin aşı olduğunu
belirtmek isterim, aynı zamanda el yıkamak bir
alışkanlık haline gelmelidir.
(Doç. Dr. Selma TOSUN, İzmir Bozyaka EAHEnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji)
6 aydan büyük herkes istediği takdirde İnfluenza aşısını
yaptırabilmektedir. Ancak özellikle influenzanın ciddi
komplikasyonlarının görülme olasılığı artmış olan risk
gruplarında aşı önerilmektedir. 65 yaş ve üzeri kişiler,
2 yaşın altında bulunanlar, hamileler, bakımevi ve
huzurevinde kalanlar, kronik böbrek yetmezliği olanlar,
astım, kronik akciğer hastalığı olanlar, kalp-damar
sistemi hastalığı olanlar, bağışıklık sistemi baskılanmış
olanlar, kan hastalığı olanlar, şeker hastalığı olanlar,
nörolojik hastalığı olanlar, metabolik hastalığı olanlar,
kronik karaciğer hastalığı olanlar, aşırı kilolu olanlar,
sağlık çalışanları, 6 ay-18 yaş arasında olup uzun süre
aspirin kullanması gerekenler grip için risk grubunda
olduklarından aşılanmaları önerilir. Burada önemli bir
noktada sağlık çalışanlarının aşılanmasıdır. İnfluenza
bazı kişilerde ciddi seyredebilmekte, enfekte bireylerin
bir bölümünde de iş gücü kaybına yol açmaktadır.
Sağlık çalışanının aşılanmasındaki ana hedef hem sağlık
çalışanını enfekte hastalardan korumak hem de sağlık
çalışanının enfekte olması sonrası virüsü hastalarına, iş
arkadaşlarına ve aile bireylerine bulaştırmasını önlemektir.
(Doç. Dr. Selma TOSUN, İzmir Bozyaka EAHEnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji)
Gebelere her 3 trimesterde ve emzirme döneminde
inaktive aşı güvenle yapılabilir. Ancak hamileliğin
ilk 3 ayı içinde olan bayanlar (ancak doktor tarafından
kesin gerekli olduğu tespit edilirse grip aşısı olabilirler).
(Doç. Dr. Selma TOSUN, İzmir Bozyaka EAHEnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji)
Özellikle 6 aydan küçük bebekler ve yumurtaya karşı
anafilaktik tarzda allerjisi olanlara(yumurta yediğinde
allerjik şoka girenler) aşı yapılmaz. Ayrıca ilk
trimesterde olan hamileler sadece doktorlar tarafından
kesin gereklilik mevcutsa grip aşısı olabilirler.

Benzer belgeler