Mektuplar

Transkript

Mektuplar
4
Mektuplar
…burası (Wales) gerҫekten ҫok iyi. Buraya cumartesi akşamı geldik. Yolculuk
korkunҫtu ve ben hastaydım. Buraya gelmemiz on iki saat sürdü. Iyi vakit
geҫiriyorum, fakat seni ҫok özlüyorum. Sabah`ın erkeninde 7: 30 civarlarında
kahvaltı yapıyoruz. Şu an perşembe akşamı ve televizyon`da bir şeyler
izliyorum. Ata binmek ҫok güzeldi, fakat heyecanlıydım! Daha önceleri hiҫ
binmemiştim! Atımın adı Eric idi ve ahır`daki en yavaş ve kilo`lu at`tı. Yarın
kano ile su spor`u yapacaǧız ve sana nasıl geҫtiǧini anlatacaǧım.
Sevgilerim ile
Kate.
Şimdiye kadar bir kaҫ insan ile tanıştım. Benim gibi aynı ingilizce fakültesine
giden Rachel adlı bir kız ile oda`yı paylaşıyorum. Luke adında bir genҫ ile
tanıştım ve neredeyse ҫıkmak üzereyiz. Bir kaҫ hafta önce kendisi ile ilk
sömesterler balosunda tanıştım, kendisi ҫok neşeli bir insan. Bana Oliver`yı
hatırlatıyor, sanırım sen de bana hak vereceksin. Eski bir VW Beetle sürüyor ve
beni bazen Oxford yakınlarında gezdiriyor. Yorgunum, ҫünkü yarınki ders iҫin
hazırlanıyorum. Olabildiǧince kısa bir süre`de buraya gelip burayı görmelisin.
Ҫok iyi vakit geҫireceǧimize söz veriyorum. M. ve D. `ye selam söyle ve onlara
kendilerini yakın sürede arayacaǧımı lütfen ilet.
Seni ҫok seven kardeşin
Vicky
Sıcak ve daha da sıcak! Öǧle vakitlerindeki sıcaklık anlatılamaz. Ventilatör`ün
yanından uzaklaşmaya katlanamıyorum. Eylül ayının ortasından buraya
geldiǧimizden beri sıcaklık gittikҫe arttı. Sabah yedi`de iş başı yapan ve bütün
gün ayakta ders veren zavallı Martin iҫin üzülüyorum. Yakında yaǧmurlar da
başlaması gerekiyor, fakat biraz gecikti. Gökyüzündeki her küҫük bulut`un
gelişimini takip ediyorum, fakat şimdiye kadar hiҫ bir şey gerҫekleşmedi. Geҫen
pazar günü daǧlar`ın serinliǧini yaşamaya karar verdik ve sahil`den yaklaşık elli
mil uzaklıkta Amani adında bir yere gittik. Gördüklerimiz isviҫre`nin daǧlarına
benziyordu, muz aǧaҫ`ları ile kaplıydı ve muhteşemdi. Bir arkadaşın evinde öǧle
yemeǧi yedik. Serinliǧi yeniden yaşamak ҫok güzeldi. Oturma odasında bir ateş
bile vardı. Ateş`i altı aydan beri görmemiştik. Parmaklarım kalemi tutamayacak
kadar yapışık. Yakın süre`de yeniden yazacaǧım. Kendine iyi bak.
Bir ҫok sevgiler
Julie ve Martin
P.S. ҫatı`nın üzerinde ilk yaǧmur damlacıklarını duymaya başlıyorum.
5
Yaratmış olduǧunuz yer eviniz
Londra`nın güney batısında bulunan Kew kentindeki eski bayanlar tuvaleti şu an
Frank Webb`in tuhaf evi.
Bir kimselerin bayanlar tuvaletini satmaya ҫalıştıklarını öǧrenir öǧrenmez Frank
bu bina`yı satın almak istedi. Kew`deki ünlü bahҫe`nin yakınlarında bulunan bu
bina`yı güzel bir ev haline dönüştürebileceǧinden emindi. Şu an kendisi ҫok
meşgul, ҫünkü bu bina`yı bir yatak oda`lı bir ev`e dönüştürmekte. „Eskiden
tuvalet olarak kullanılan bir yer`de yaşamak istemek ҫok tuhaf olabilir, fakat
bunun gayet güzel olabileceǧini düşünüyorum.“ diyor kendisi. Kendisi kısa bir
süre önce boşandı ve yaşamak iҫin bir yere ihtiyacı vardı. Küҫük, fakat eşi
benzeri olmayan bir yer istediǧini biliyordu. Arkadaşım bana bunun hakkında
bir şeyler anlatmıştı. Şaka yaptıǧını düşünüyordum, fakat tam aradıǧım binaydı.
Kendisi 57 yaşlarında ve 25- yaşındaki kızı`da bu yeri seviyor. Kendisi tatil`de
olduǧu iҫin babasına son haftalardaki işlerinde yardımcı oluyor. Ziyaretҫi`lere
mutfaǧa girmemelerini öneriyor. Şu an iҫi restore ediliyor ve bu yüzden korkunҫ
görünüyor. Tuvalet bina`yı satın aldıǧından beri tuvaletleri kullanmak iҫin bir
ҫok bayan kapı`ya tıklıyor. Kendi yunaǧını kullanmalarına izin veriyor. Bina`yı
ilk gördüǧünde bina uzun senelerden beri hiҫ kullanılmamıştı ve böylece büyük
bir daǧınıklık iҫerisindeydi. Bina 1905 yılında inşa edilmişti. Yapısı bayaǧı
dayanıklıydı, böylece duvarları ve ҫatı`yı restore etmesi gerekmiyordu. Bu
bina`ya bir sene önce 60.000 sterling, ondan sonra yatak odası iҫin bir üst kat
inşa edebilmek iҫin ayriyetten 20.000 sterling yatırdı. „Evimin bir tarihi olduǧu
düşüncesini seviyorum.“ diyor kendisi büyük bir gurur ile.
Büyük kaҫış
Yeni bir yaşam arayışı iҫerisinde bir ҫok insan yeni bir ülke`ye göҫ ediyor. Her
zaman aradıklarını bulabiliyorlar mı? Burada göҫ etmeye karar veren iki ingiliz
aile`nin hikayesi sunuluyor.
Kanada
Clavy ailesi ve iki köpekleri, Bonzo ve Doodah iki sene önce Birmingham`den
Kanada`ya göҫ ettiler. Tam gün ev hanımı Marlon ve makina mühendisi eşi
Andy Clavy şu an iki ҫocukları, Matthew 12 ve Mark 9, ile Rocky Mountains`dan
ҫok uzak olmayan Stony Plain, Alberta`da yaşıyorlar.
Marion: Hala burada olduǧumuza inanamıyorum. Gerҫekten aǧaҫlar ile ҫevrili
olan dört dönümlük arazi ve Rocky Mountains`dan ҫok uzak olmayan bu büyük
ev`de mi yaşıyoruz? Bu şimdiye kadar yaşamış olduǧum en muhteşem olay.
Kötü olan Birmingham`deki yaşam deǧildi. Rahatımız yerindeydi, fakat Andy
gün`de on iki saat ҫalışıyordu. Her gece ev`e gelirdi, duş alırdı, yemeǧini yirdi,
ondan sonra uyurdu. „Bundan daha fazla şey yaşanabiliyor olması lazım.“ Aile
olarak ҫok nadir birlikte vakit geҫiriyorduk. „Ondan sonra Andy işsiz kaldı ve
6
20.000 sterling`den fazla bir ödeme alarak bu riski göze aldık. Buradaki
kuzenlerimzi ziyaret ettiǧimizden beri Kanada`da yaşamak istedik ve böylece
başvuru`da bulunduk. Başvurumuz 18 ay gibi sinirbozucu bir zaman dilmi
iҫerisinde kabul edildi ve 2.000 sterling maliyetindeydi. Ondan sonra cep
mendili büyüklüǧündeki bahҫe`ye sahip olan iki ev yarısı evimizi sattık. Göҫ
etmek pahalı bir iş. Sadece köpekleri buraya uҫak ile getirtmek 1.000 sterling
tuttu. Alberta`ya geldiǧimizde bir kişi`yi bile tanımıyorduk, fakat bir kaҫ ay
iҫerisinde bir sürü Kanadalı arkadaşımız oldu. Kendilerinin evimize gelip,
telefonumuzu kullanıp ve buzdolabından sormadan iҫecek almalarına alışmamız
uzun sürdü. Fakat bu tür olaylar ile ilgili daha az ingiliz tarzında düşünüyorum.
Kanada`ya taşınmamız aile olarak birbirimize daha yakınlaşmamız anlamına
geldi. Birlikte spor yapıyoruz, grill partileri iҫin arkadaşlarda toplanıyoruz ve
daǧ gezintilerine ҫıkıyoruz. Ҫocuklar okullarını seviyor. Üniforma giyinme
zorunluluǧunun olmamasına seviniyorlar. Ingiliz aksanı nedeniyle kızlar
Matthew iҫin ҫıldırıyorlar ve böylece telefon hiҫ susmuyor. Ingiltere`nin
sarayları ve kırsal alanların yeşilliǧi dışında ҫok fazla bir şeyi özlemiyorum,
fakat şu an Rocky Mountamız var. Kesin olarak ingiliz havasını özlemiyorum.
Kışın -45 derecede bile güneş ҫıkıyor ve gökyüzü mavi.
Andy: Taşınmadan önce Marion ve oǧlanlar ile bir şeyler yapmak iҫin
yorgundum. Şu an günde sadece sekiz saat ҫalışıyorum. Marion ile birbirimize
daha fazla zaman ayırabiliyoruz. Iş hayatı burada daha rahat koşullar sunuyor.
Takım elbise ve kravat giyinmiyorsunuz ve hiҫ kimse „sayın“ hitabında
bulunmuyor, sürekli ilk isim kullanılıyor ve t-shirt ile kot pantolonu giyiniliyor.
Iyi bir iş bulmak bir kaҫ ay sürdü, bu nedenden dolayı maddi sıkıntılarımız oldu.
Fakat sonunda mutluluǧa kavuştum. Işsizlik burada bir hayli yüksek. Cricket ve
tabii ki ailem dışında Ingiltere`nin ҫok fazla bir şeyini özlemiyorum. Bu arada
ailem beni iki kere ziyaret etti. Kardeşlerim şu an bizim ile kalıyor ve ҫok iyi
vakit geҫiriyorlar. Taşınmak şimdiye kadar yaptıǧımız en iyi olay`dı.
Yunanistan
Hazel ve Barry White ҫifti kız bebekleri Daisy ile birlikte Ingiltere`yi beş sene
önce terk ettiler. Kuzey Londra`da bulunan alt kat dairelerinden yunan adası
Agastri deniz manzaralı iki- yatak odalı dairelerine taşındılar. Otel sektöründe
yaklaşık 18.000 sterling kazanıyorlardı. Yunanistan`da su sporları işletmesini
kurdular.
Barry: Londra`yı terk etmek zorunda olduǧumuza karar verdiǧmde Daisy üҫ
aylıktı. Londra`da mutsuz deǧildik, işimizi seviyorduk. Fakat ҫocuǧumuzun
serbest bir şekilde işlek Londra caddelerinde dolaşamayacaǧından endişe
duyuyorduk. Kendisinin dertsiz bir şekilde, güneşin altında yetişmesini
istiyorduk. Hazel ile birlikte Agastri`de bir kaҫ tatil yaptık ve bir kaҫ yunan
arkadaş edindik. Agastri ҫok güzel ve huzur dolu bir yer. Yunan dilinde Agastri
„balık kancası“ demek ve yerliler şöyle söylüyor: Eǧer Agastri`ye gelirseniz:
Agastri`ye baǧlanacaksınız.“ Böylece riski göze aldık, dairemizi satıp taşındık.
7
Ailemiz ve arkadaşlarımız bizim ҫıldırmış olduǧumuzu düşündüler. Turizm spor
sektörü Yunanistan`da geҫim saǧlamak iҫin iyi bir sektör gibi görünüyordu,
böylece daire satışından elde ettiǧimiz para ile su kayak cihazları ve iki hız
gemisi satın aldık. Bir süre sonra ada`nın etrafında balıkҫılık turları ve piknikler
yapmak iҫin bir varka veya diǧer adı yolcu gemisi satın aldık. Işletmeyi
yürütmek o kadar kolay deǧildi. Burada durumlar ҫok bürokratik ve bu bazen
sinirbozucu olabiliyor. Bu yeniliklere uzun zamanda alışabildik, fakat şu an daha
sabırlıyım. Bunun dışında yunan dilini öǧrenme aҫısından ҫok zor buldum.
Allah`tan konuşabildiǧimden daha fazla anlayabiliyorum, böylece geҫimimi
saǧlayabiliyorum. Fakat Daisy ingiliz olmaktan daha ҫok yunan gibi. Kendisi
tamamen iki dilli yetişiyor ve okulunda tek ingiliz ҫocuǧu. Agastri`de yaşamak
kendisi iҫin ҫok daha iyi. Kasaba`nın iҫerisinde koşuyor ve herkes ile
konuşuyor. Herkes kendisini tanıyor. Ingiltere`yi fazla özlemiyorum, sadece
ailemi ve arkadaşlarımı. Tiyatro`yu özlüyorum, fakat bunun yerine burada iyi
filmler izleyebiliyoruz. Bunun dışında sosis, Stilton peyniri ve beyaz kalın
ekmeǧi özlüyorum. Fakat hepsi bu kadar. Bence Hazal bu taşınmayı benden
daha fazla zor buldu.
Hazel: Bu taşınmanın ne kadar büyük bir kültür şoku olduǧunu anlamadım.
Yunan yaşam tarzına alışmam uzun zaman aldı, özellikle de böylesine küҫük bir
ada`da. Burada bayanlar erkeklerin gördüǧü muameleyi görmüyorlar.
Kendilerinden ev`de oturmaları bekleniliyor ve kış aylarında neredeyse hiҫ
dışarıya ҫıkmıyorlar. Fakat insanları ҫok nazik ve cömert. Burada yaşayan
topluluk bir nevi büyük ve mutlu bir aile gibi ve bu Daisy iҫin ҫok önemli bir
durum, fakat bu aynı zamanda herkesin sizin hakkında herşeyi bildiǧi anlamına
geliyor. Burada bir kaҫ yunan bayan arkadaşlarım var, fakat ilk başlarda dil
engeli oldukҫa zor`du. Evlerini bir fincan kahve iҫin ziyaret etmeye ve saatlerce
bir tek kelime anlamadan oturmaya alışmıştım. Buradaki yaşam Barry ile olan
ilişkimi sınadı. Işletmenin bazen zor anları da oldu. Kış ve yaz gelirimiz
arasında büyük bir fark var ve maddi sıkıntılar canımızı sıkıyor. Bir sonraki kış
ayında bir kaҫ aylıǧına Daisy ile birlikte Londra`ya geri dönüyorum, ҫünkü
ailemi ҫok özledim. Şüphesiz bahar ayında Barry ile birlikte olmak üzere buraya
geri döneceǧim, fakat bundan tam olarak emin deǧilim. Bazen burada yaşamak
konusunda kuşkularım var.
Birinci mektup
Şu an iki hafta geҫti ve seninle olacaǧım. Buna inanamıyorum. Seninle ve ailen
ile olmaya ve Londra`yı ilk kez göreceǧime seviniyorum. Ҫok heyecanlıyım.
Yaşadıǧım şehir Sao Paolo, Brezilya`nın en büyük ve gürültülü şehri. Ҫok ticari
bir şehir olması turistler iҫin ҫok iyi bir şey deǧil. Bunun dışında trafiǧi ve hava
kirliliǧi yüksek. Belki Londra`da bu durum aynısı. Sao Paolo`da en ҫok eǧlence
hayatını seviyorum. Son müşteri gidene kadar mekanı kapatmayan bir ҫok iyi
bar ve restoran bulabilirsiniz. Arkadaşım Tao Londra`ya geҫen sene geldi ve
tiyatro`ya „The Buddy Holly Story“ `yi izlemeye gitti. Oyunun ҫok muhteşem
8
olduǧunu söyledi. Ben de aynı şekilde sevdim. Uҫaǧım Heathrow
havalimanında saat 6.30`da gelecek. Seni sabahın erken saatlerinde görmek ҫok
güzel. Teşekkür ederim. Londra`ya geldiǧimde umarım ingilizcemi düzeltirim.
Yakında görüşmek üzere ve iyi yeni yıllar.
Fernando
Sevgili Sophie,
sadece bir hafta sonra burada isviҫre`de benim yanımdasın. Ailemi görmeni
istiyorum, böylece seni şehir`de gezdirebilirim. Umarım bu hoşuna gider. Basel
Londra kadar büyük bir şehir deǧil, fakat her yer temiz ve daǧlara ҫok yakın.
Basel`i biraz sıkıcı bulacaǧından endişeliyim. Londra kadar heyecanlı deǧil,
ҫünkü saat gece altı`dan sonra sokaklar sessiz. Insanlar dairelerde yaşıyorlar,
böylece ҫok fazla gürültü ҫıkartamıyorlar. Ayriyetten ziyaret etmesi ҫok ilginҫ
olmayan bir müze var. Okullar geҫen hafta sona erdi ve tatil`in keyfini
ҫıkartıyorum. Ailem ҫok fazla ingilizce konuşmuyor, böylece ҫok fazla almanca
dili iҫin ҫalışmalısın. Bir sonraki hafta görüşmek üzere. Seni almak iҫin
havalımanına kadar geleceǧim.
Sevgilerim ile Liliane
Turizm ölümleri
Ürdün`ün Petra tapınaklarının girişinde kırmızı bir taşın üzerinde bir yazı ҫizili.
Bu yazı yüzyıllardan beri varmış gibi görünüyor ve 40 milat`tan önce şehir`de
hapsedildikleri dönemde Kral Herod`un askerlerinden biri tarafından ҫizilmiş
olması lazım. Fakat ayrıntılı bir inceleme bu dönemin ҫok antik olmadıǧını
ortaya ҫıkartıyor. Şöyle yazıyor: Sydney`den Shane ve Wendy buradaydı, 16
nisan 1996. Petra tapınakları 1810 yılında isveҫ araştırmacı tarafından keşfedildi
ve son hazırlanan rapor bu tapınakların yoǧun turizm nedeni ile tehlike altında
olduǧunu gösteriyor. Gün`de 4000 turist`ten fazla Petra mezarlıklarını ziyaret
ediyor. Sadece Petra yok olma tehlikesi ile karşı karşıya deǧil. 600 milyon`dan
fazla turist sene`de dünya`yı geziyor ve bunların büyük kısmı en önemli ve
görülmesi deǧer yeri: Kenya`nın ulusal park Stonehenge`de `ki Taj Mahal,
Parthenon`u görmek istiyorlar. Kısa süre`de turizm sektor`ü dünya`nın en büyük
sektörü haline gelecek ve neredeyse 50. yaşgünü`nü kutlayacak. Şimdiye kadar
ҫok fazla ziyaret edilmeyen yerler bugün gezi turların bir parҫası haline geldiler.
Turizm`in büyümesini hiҫ bir şey durduramayacak mı?
Turizm tarih`inin kısa bir özeti
Bu tarihi büyük ihtimal romalılar Bay of Naples`de tatil villa`ları ile başlattılar.
19. yüzyılda zengin ve ayrıcalı insanların eǧitimi avrupa kültür mekanların
Grand turuna katılmadan tamamlanmıyordu. 1845 yılında Ingiltere,
9
Leicester`dan gelen Thomas Cook ilk gezi turunu organize ettiǧi zaman sıradışı
insanlar iҫin bir deǧişim gerҫekleşti. 1939 yılında yaklaşık bir milyon insan tatil
iҫin yurtdışına seyahat ediyordu. 20. yüzyılın son otuz senesinde turizm gittikҫe
arttı. Turizm endüstrilize edildi: kırsal alanlar, kültür, mutfaǧı ve din tüketici
ürünleri olarak gezi broşürlerinde yayınlanıyor.
Bugünün turizm`i
1960`lı yıllardan bu yana turizm`in etkileri inanılmaz bir boyutta. Sadece bir kaҫ
örnek sıralamak amacı ile:
• Akdeniz sahillerinin 130 milyon nüfus`u var, fakat turistler nedeni
ile bu rakam her yaz 230 milyon sayı`ya ҫıkıyor. Bu hiҫ bir şey.
Birleşmiş milletler 2025 yılında bu bölge`deki ziyaretҫilerin
sayısının 760 milyon`a ulaşacaǧını tahmin ediyor. Ispanya, Fransa,
Italya ve Yunanistan`ın bir ҫok yerlerinde gelişmemiş sahil
kenarları bulunuyor ve akdeniz dünya`nın en kirli denizi.
• Alp daǧlarında teleferikler gittikҫe yüksekten inşa ediliyor. Gittikҫe
fazla daǧların tepeleri bu amaҫlar iҫin kullanılıyor. Hükümetin yeni
daǧlar inşa edeceǧi artık eski bir isveҫ şakası, ҫünkü eski daǧları
elektriǧe baǧladılar. 15.000 teleferik sistemleri ve 40.000
kilometrelik kayak pistleri bulunuyor.
• Amerikan ulusal parkları senelerden beri izinli sistem uygulamasını
yürürlüǧe soktu. Fakat en tanınmış yerler`e bile bu önlem yeterli
deǧil. 1981 yılında Grand Canyon`s Colorado River`da su rafting`i
yapabilmek iҫin sekiz senelik bir bekleme listesi bulunuyor. Bunun
sonucunda sene`de bir kere en şanslı seyahatҫileri seҫmek iҫin bir
ҫekiliş düzenleniyor.
• Paris Notre Dame`da aҫılış saatlerinde her dakika 108 ziyaretҫi
kayıt ediliyor.
• Eşi benzeri olmayan güzelliǧi ile Venice büǧülüyor.
1987 yılında sıcak, tarihi bir günde insan toplulukları o kadar
yoǧun olmuştu ki, şehir bütün ziyaretҫilere kapatılması
gerekiyordu.
• Barbados ve Hawaii`de her turist yerli bir sakinliye nazaran on
kat daha fazla su ve elektrik kullanıyor.
• Bunun ҫok adil olmadıǧı bilincine vararak, yerliler turizm`in
genel ekonomi`ye katkısını kabul ediyorlar.
• Fransa`daki Lascaux resimleri sene`de 200.000 ziyaretҫi`lerin
nefesleri ve bakterileri tarafından zarar görüyor. Maǧaralar
topluluǧa kapatıldı ve bir benzeri yeniden inşa edildi. Bu
maǧaralar orjinallerine benzedikleri iҫin ҫok övüldüler.
10
Turizm`in geleceǧi
Lascaux`de olduǧu gibi daha fazla benzer maǧaralar olacak mı? Şimdiye kadar
mevcut. Disneypark gibi parklar her yerde aniden kuruluyor. Prag, roma ve
varşova gibi avrupa`nın büyük şehirleri tarihi mekanlarının park haline
dönüştüǧünü yaşıyorlar ve hatıralık ürünler dışında hiҫ kimsenin olmadıǧı bu
yerler`de kameraların ve camcorder`ların ҫalıştıǧına şahit oluyorlar. Dün`e
kadar hepimiz sehatlerin ufku genişlettiǧine inanıyorduk, fakat şu an bir ҫok
insan bunun tersine inanıyor. “Modern seyahat`ҫilik ufku daraltıyor.”
Alışveriş merkezine girmesi yasaklanan kız
Harrods alışveriş merkezini geҫen cuma terk eden Gilly Woodward yeni almış
olduǧu 90 sterling lüks kot pantolonunu aldıǧına gurur duyuyor. Fakat 31yaşındaki Gilly bir sonraki gün daha fazla alışveriş yapmak iҫin alışveriş
merkezine geri döndüǧünde girilmesi yasaklandı, ҫünkü aynı kot pantolonunu
giyiniyordu. Şu an Liverpool`e geri dönen Gilly Londra`da bir kaҫ gün iҫin
arkadaşları ile duruyor. Olanları anlatıyor. Sallanan kapıdan girdiǧimde ani bir
şekilde büyük, üniformalı bir güvenlik görevlisi tarafından durduruldum.
Kendisi dizlerime işaret etti ve kot pantolonum yırtık olduǧu iҫin iҫeriye
giremeyeceǧimi söyledi. Bir gün önce bu kot pantolonu`nu Harrods`den
aldıǧımı anlatmaya ve bu yırtıkların moda olduǧunu anlatmaya ҫalıştım. Fakat
kendisi beni dinlemedi. Bana dışarıya ҫıkmamı söyledi. Bu zamana kadar büyük
bir insan topluluǧu oluştu. Hemen orayı terk ettim, ҫünkü hayatımda kafam bu
kadar karışık deǧildi. Bir Harrods temsilcisi bu giysi yürütmeliǧinin 1989
yılında yürürlüǧe girdiǧini söyledi ve bu yürütmelik şöyle buyuruyordu:
deniz kıyafetleri yasak
yırtık kot pantolonu yasak.
Thomas Hardy
1840 Dorset, Dorchester yakınlarında 2 Haziran`da doǧdu
1928 11 ocak`ta Dorchester`da vefat etti
Thomas Hardy bir taşҫı zanatkarının oǧluydu. Yerel okulu bitirdikten sonra,
mimar oldu ve ҫalışmak iҫin Londra`ya gitti. Dorset`in kırsal alanlarını o kadar
özlemişti ki 1867 yılında oraya geri dönmüştü ve roman ile şiirlerini yazmaya
başladı. 1872 yılında Under the Greenwood Tree romanı yayınlanmıştı. Kırsal
alanın karakterlerini anlatan bir ҫok romanlarından bir tanesiydi. En büyük
başarısı 1874 yılında Far from the Madding Crowd romanıydı. Bu roman`dan
sonra hikayeleri gittikҫe kasvetli ve trajedik olmaya başlamıştı. Karakterleri bu
acımasız dünya`da korkunҫ bir şekilde acı ҫekmeye başlamışlardı. 1886 yılının
The major of Casterbridge romanındaki ana karakter Michael Henchard
muhtemelen perişan, ҫünkü genҫ bir insan olarak eşini ve ҫocuǧunu başka bir
11
adam`a para karşılıǧında sattı. Başka tanınmış romanları Tess of the
D`Urbervilles ve Jude the Obscure. Bütün hikayeleri hayatlarının kontrolleri
elinde olmayan sıradışı insanlar ile ilgili. Bunların ҫoǧu tanınmış filmlerde rol
alıyor.
Eşini satan adam
Sohbet gidişatı deǧişti. Konu bir adamın kötü eşleri tarafından yok edilmesiydi
ve özellikle gelecek vaad eden genҫ erkeklerin erken evliliklerdeki hayal
kırıklıǧı. Kuru ot üreticisi “Ben bunu kendim yaptım” dedi. “On sekiz yaşımda
evlendim ve bu da bunun sonucu.” Kendisine ve ailesine işaret ediyordu. Eşi
olan genҫ bayan bu tür söylemlere alışkındı ve bu söylemi duymamış gibi yaptı.
Atları satan aҫık artırma satıcısı`nın “Bu son ҫekiliş şu an kim son bilet`i satın
alacak. Iki guineas söyleyeyim mi?” Bu bir dişi at, biraz beş yaşın üzerinde. Ot
üreticisi konuşmaya devam etti. Benim görüşüme göre eşleri olan ve bunları
istemeyen erkekler ҫingenelerin atlarını sattıkları gibi eşlerinden kurtulmamaları
gerekiyor. ”Eǧer satın almak isteyen biri varsa ben de kendi eşimi satmak
istiyorum. Ikili genҫ eş bir kaҫ saniye etrafında bakınıp, sert bir şekilde “şu an
sizin şansınız, bir teklif iҫin aҫıǧım.”
Ikinci bölüm
Eşine dönüp “Michael, bu saҫmalıǧı daha önceleri topluluk karşısında
söylemiştin. Bir şaka bir şaka, fakat bunu ҫok sık yapıyorsun.” “Bunu daha
önceleri söylediǧimi biliyorum. Tek istediǧim şey bir alıcı. Burada bu teklifimin
tepkilerini almak iҫin bekliyorum. Bu bayan bana karşı ҫok iyi davranmıyor.
Kim istiyor bu bayanı?” Bayan hem yalvarıyordu, hem fısıldıyordu. “Gel, hava
ҫok karanlık. Eǧer gelmezseniz gitmem gerekecek. Gel! Sürekli bekliyordu ve
hareket etmiyordu. “Bu soru`yu sordum ve hiҫ kimse cevap vermedi. Her hangi
biri bu bayanı satın almak istiyor mu? Bayanın tarzı deǧişti. “Bir kimselerin
satın alacaǧını” diliyorum. Şu an ki sahibi kendisini fazla sevmiyor.” Ayaǧa
kalk Susan ve kendini göster. Aҫık artırımcı kim? “O benim.” diye kısa-boylu
bir bey cevap veriyor. ”Bu bayan iҫin kim bir teklif`de bulunacak.” Birileri beş
şiling.” diyor ve bunun üzerine gülünüyor. “Hakaretlere gerek yok.” diyor eşi.
“Kim bir guinea söyleyecek?” Hiҫ kimse bir cevap vermedi. “Daha yüksek bir
fiyat söyle, artırıcı” “Iki guinea.” diyor artırıcı ve hiҫ kimse geri cevap
vermiyor. ”Eǧer hiҫ kimse bu bayanı bu fiyata satın almazsa, o zaman on
saniye´de daha fazla para ödemek zorunda kalacak.” diyor eşi. “ҫok güzel. “ “üҫ
guinea.” Yumruǧunu Masaya vurarak “Ben kendisini beş guinea`dan daha az bir
rakam`a satmazdım.” dedi eşi. “Kendisine iyi davranan ve parayı ödeyen her
adam iҫin bu bayanı beş guinea`ya ya satacaǧım. Peki öyleyse, beş guinea ve
kadın senin.” Bunu onaylıyormusun, Susan? Kafasını büyük bir umursamazlık
ile eǧiyor. “Beş guinea” diyor artırıcı. “Her hangi bir kimse bu miktarı ödeyecek
12
mi? Bu son fırsat. Evet mi hayır mı? “Evet“ diye bir ses geldi kapı`dan. Bütün
gözler ҫevrildi.
Kapı`da son iki- üҫ dakika`da gelen bir yelkenci duruyordu. Büyük bir sessizlik
hakimdi. “Sen alacaǧını söylemiştin, deǧil mi?“ diye eşi ona bakarak sordu.
Yelkenci „evet, öyle söylemiştim.“ diye geri cevap verdi. “Söylemek bir olay,
ödemek ise bir başka olay. Para nerede?“ Yelkenci bir an iҫin terreddüt etti
yeniden bayan`a baktı, iҫeri girdi ve beş ayrılmış, yeni kaǧıtları eline aldı ve
masanın üzerine attı. Bunlar ingiltere bankasının beş pound`luk bank notlarıydı.
Ondan sonra madeni paraları birbiri ile tokuşturdu - bir, iki, üҫ, dört, beş.
Görenlerin gözleri kamaşmıştı. Yüzlerinden gülücükler kaybolmuştu ve
bekliyorlardı. „Şu an“ diyerek bayan sessizliǧi bozdu. „daha fazla bir şey
söylemeden beni dinle, Michael.“Eǧer bu paraya dokunursanız, ben ve bu kız bu
adam ile birlikte gideceǧiz. Bu artık bir şaka deǧil.“Şaka mı?“ Tabii ki bu bir
şaka deǧil.“ diye eşi baǧırdı. „Para`yı ben alıyorum, yelkenci seni alıyor.“
Yelkenci`nin paralarını aldı ve bükerek şilingler ile birlikte kararlı bir şekilde
cebine koydu. Yelkenci bayan`a baktı ve güldü. „Buraya gel“ diye nazik bir
şekilde söyledi. „Küҫük bir tane. Ne kadar ҫok, o kadar iyi. Bir dakika iҫin
mola verdi. Ondan sonra gözlerini kapadı ve hiҫ bir şey söylemedi, ҫocuǧu aldı
ve kendisini takip etti. Kapı`ya ulaştıǧında evlilik yüzüǧünü ҫıkarttı ve ot
üreticisinin yüzüne vurdu. „Mike“ diye söyledi. Bununla bir kaҫ sene yaşadım
ve hiҫ bir şeyim olmadı, kötü moral haricinde. Şu an şansımı başka bir yerde
deneyeceǧim.“ Hoşҫakal.
Ken Follett
Third Twin Ken Follett`in kalp-durdurucu, yeni gerilim romanı. Ҫalışmaları
esnasında, güzel bilim baynı Jeannie Ferrami gizemli bir soru`ya takılıyor.
Steve ve Dan aynı olan ikizler gibi görünüyor, fakat farklı anneler tarafından
farklı günlerde doǧdular. Bir hukuk öǧrencisi ile bir katil birbirinden ҫok
ayrıymış gibi görünüyorlar, fakat Steve korkunҫ bir cinayetten dolayı suҫlanıyor.
Jeannie ne kadar farklı olduklarını gözden geҫirmesi gerekiyor. Steve`e aşık
olduǧunda, Jeannie mesleki hayatının tehlike`de olmasının dışında daha farklı
şeyler yaşıyor. Yaşamı tehlike`de. Steve ve Jeannie bütün gizlilikleri ortaya
ҫıkartarak birlikte bu gizemi araştıracaklar. Fakat bazı gizlilikler ortaya
ҫıkartılamayacak. “Follett ҫok iyi bir hikaye anlatıcısı“. the Times
Ingiltere`yi parasız bırakan kadın şu an 20 milyon deǧerinde
Avustralya`ya dört sene önce ҫok az para ile giden ingiliz bayanı işletmesini 20
milyon sterling`e sattı.
39 yaşındaki Cherry Haines bir zamanlar market stallholder olarak ҫalışan
Cherry Haines bütün servetini yeni bir fondötenin pazarlaması ile yaptı.
Ingiltere`yi iş bulamadıǧı iҫin terk etti, hiҫ bir kalifiyelik derecesi olmadan ve
ҫok az arkadaş ile dünya`nın bir diǧer ucuna uҫtu.
13
„Uҫuş sahip olduǧum bütün paraları bana harcattırdı. “Ilk başta bir arkadaşın
yanında kaldım. Ondan sonra biraz şansım vardı. Arkadaşı kendisine
avustralyalı bir iş adamı olan Peter Maddox`in ismini verdi. „Kendisini aradım
ve kendisine Ingiltere`nin en iyi satış insanı olduǧunu ve bu yüzden bana işi
vermesi gerektiǧini söyledim. Bütün gün yüz de duran fondöten fikrini sevmişti,
böylece birlikte bu ürünü pazarlamak iҫin bir şirket kurdular. Ilk başta ҫok fazla
kazanmıyordu, fakat kısa sürede sene`de 200.000 $ para kazanmaya başladı.
„Zor iş benim iҫin mutluluk“ demek“ diyordu kendisi. Brisbane`de kendisi ile
üҫ hafta vakit geҫiren aǧabesi Roger Haines „Okul`u on altı yaşındayken terk
etti. Neredeyse hiҫ bir iş tecrübesi yok. Fakat bir buzdolabını bir eskimo`ya
satabilir. Kendisi büyüleyici.“
Üҫ bin senelik dünya ticareti
Başlangıҫta
Bin senelerden beri insanlar ihtiyaҫları olan şeyleri ürettiler. Kendi besin
gıdalarını yetiştirdiler veya avcılık yaparak elde ettiler ve kendi basit aletlerini
ürettiler. Fakat yavaş yavaş ticaret vasıtası ile ҫeşitli ürünler elde
edebileceklerini öǧrendiler. Ticaretin başlangıcı ile ilgili ҫok az şey biliniyor.
Basit alet üretmenin yolu belki de isa`dan binlerce yıl önce avrupa`da ticaret
edilen ingiliz ateş taşı ile başlamıştı. Yoksa ticaret 3000 milat`tan önce ki
zamanda altın, gümüş veya köle arayışında olan mısırlılarla mı başladı ?
Antik Dünya –Milat`tan önce
Bildiǧimiz en erken karavan ticareti 2500 milattan önce zamanı mezopotamya,
mısır ve arabistan ülkelerinde gerҫekleşen asya ҫöllerindeki karavan ticareti.
Bu karavanlar hayvanlar iҫin yem, sürücüler ve ticaret yapanlar ise gıda ürünleri
taşımak zorudalardı. Kargo iҫin ҫok fazla yer kalmıyordu. Sonuҫ olarak taşınan
altın ve pahalı taşlar gibi ihtiyaҫ olmayan lüks ürünler hafif, fakat bir o kadar da
deǧerliydi. Bundan sonra deniz ticareti (su yolları ticareti) gittikҫe yaygınlaştı.
Suriye sahilindeki fenikeliler 1000 milattan önce ki zamanda Suriye`nin
limanından Crete, Kıbrıs ve Rhodes ve diǧer yunan adalarına ve ayriyetten
kuzey afrika`ya ticaret yaparak su yolu ticaretini geliştiren ilk insanlar olduǧu
düşünülüyor. Fenikeliler üreticilerdi. Metal ürünleri, cam ürünleri ve tekstil
ürünlerini ithalat ediyorlardı. Bunlar özellikle kutu, bakır ve gümüş gibi
işlenmemiş materyaller iҫin ticaret ediliyordu. Fenikeliler aynı zamanda
yunanlar ve romalılar gibi yaşıyorlardı. Atina avrupa`da ilk büyük ticari şehir`di
ve ihtiyaҫ olan ürünleri (sadece lüks ürünleri deǧil) büyük miktarlarda hem
ihracat hem de ithalat eden ilk topluluktu. Tahıl ürünleri karadenizin sahilinde
artan nüfus iҫin ithalat edilen ürünlerdi ve ihracat ürünleri incir, zeytin yaǧı,
şarap, bal, seramik (ҫinicilik ürünleri), metal ürünleri ve tekstil ürünlerini
14
kapsıyordu. Yunan ordusu iran, orta asya ve hindistan`a girip baharatlar, ilaҫlar
ve saten gibi lüks ürünleri naklediyorlardı.
Antik Dünya
AD
Roma imparatorluǧu (27 BC - 476 AD) bir sonraki büyük ticaret topluluǧuydu.
Roma şehri ҫok az üretiyordu, fakat bir ҫok ürün ithalat ediyordu.
Imparatorluǧun siyasi başkenti ve finans merkeziydi. Kuzey afrika`dan ve
doǧu`dan sayısı gittikҫe artan lüks ürünleri ithalat ediliyordu, fakat bu ürünler
romalılar tarafından satın alınmıyordu. Kontrolleri el`e geҫirilen farklı insanlar
tarafından romalılara ödenilen vergilerdi. Ithalatlar teneke kutularını, köleleri,
tekstil ürünlerini (giysileri) ve mücevherleri kapsıyordu. Romalılar bunun
haricinde ҫin devleti ile ticaret ettiler ve avrupa`da bir saten endüstrisi başlatmak
iҫin saten solucanları getirdiler. Milat`tan sonra zamanı beşinci yüzyılda
Byzantium (sonradan constantinople, bugünkü Istanbul) roma imparatorluǧunun
siyasi başkenti haline geldi ve on ikinci yüzyıla kadar dünya`nın ticari başkenti
olarak kaldı. Uzmanlık alanları tekstil ürünlerinin, deri ürünlerinin, zirh
ürünlerinin, seramik ve sanatsal metal ürünlerinin üretimiydi. Bezant olarak
bilinen bizans madeni parası avrupa ekonomisinin ilk para birimiydi.
Orta ҫaǧ
On ikinci ve on üҫüncü yüzyılda Venice ve Genoa dünya`nın lider ticari
merkezleri haline geldiler. 1271 yılında Venetian, Marco Polo kara`dan ve su
yollarından ҫin devletine gidip ticaret baǧlarının kurulmasında yardımcı oldu.
Venice avrupa`nın ticari merkezi olmak iҫin ҫok uygun bir ülkeydi. Tabii ki
deniz`e sahipti ve deniz yolu ile baharatlar ve saten gibi lüks ürünler doǧu`dan
getiriliyordu. Ondan sonra bunlar ticaret filoları ile (deniz taşıtları) ile
ispanya`nın, ingiltere`nin ve Flanders`in limanlarına yeniden ihracat ediliyordu.
Orta ҫaǧın sonlarında Bruges kuzey avrupa`nın lider ticari merkezi haline geldi.
Diǧer ürünler alp daǧları, fransa ve en sonunda alman şehirleri üzerinden
kara`dan naklediliyordu. Modern dünya „Buluşların devri“ olarak başladı.
Christopher Columbus (1492), Vasco da Gama (1498) ve Ferdinand Magellan
(1519) gibi Ispanyol ve portekiz araştırmacıların deniz gezileri amerika`ya,
afrika`ya ve hindistan`a yeni ticaret yolları aҫtı. Bu okyanus seyahatҫiliǧin
başlangıcıydı. Ingiltere ve kuzey avrupa`nın diǧer ülkeleri büyük şirketler
kurdular ve bu ülkelerin her birine araştırmak maksadı ile dünya`nın bir kısmı
verildi. Yeni şirketler daha uzak olan ülkelere girip, ürünlerini tanıttılar.
Bunların ҫoǧu yeni ve bilinmedikti: domates, patates, kakao, yeşil fasulye ve
tahıl ürünleri gibi. On yedinci yüzyıl`da hollanda en yakın rakipleri fransa ve
ingiltere ile birlikte dünya ticaretine egemendiler. Bütün üҫ ülke hindistan`ın
doǧu ve batı tropik bölgelerin kapılarını araladı ve şeker, tütün, ҫay ile kahve`yi
avrupa`ya ithal ettiler. On dokuzuncu yüzyılda endüstriyel revolosyon daha
15
büyük bir üretime neden oldu ve dünya ticaretinin biҫimi bugünün şeklini
almaya başladı.
Bugün kitle reklamı bir ҫok farklı uluslardan gelen insanları aynı ürünleri
kullanmaya ikna ediyor. Dünya`daki milyonlarca insan aynı iҫeceǧi iҫiyor, aynı
arabaları sürüyor, aynı giysileri giyiniyor ve aynı hamburgerleri yiyiyorlar.
Geҫen yüzyıllarda ticaret daha yerel`di ve insanların zevkleri ile damak tadları
ülkeden ülke`ye deǧişiyordu. Ithalatlar ҫeşitlilik getiriyor. Bugünün büyük
uluslararası piyasaları zevklerin ve damak tadların homojen olduǧu bir dünya
yarattı.
„Seninle evleneceǧim, fakat sadece bir kaҫ şart yerine getirildiǧi
zaman…”
„Hiҫ bir şey bizim iҫin ani deǧil“ diyor Clifford. “Bütün yaptıǧımız işleri
planlıyoruz.“
Clifford Annie ile tanıştıǧında ortak yönlerini fark etti. Her ikisi de listeleri
seviyorlar. Böylece ikisi birlikte bir liste yazdılar, evlilikleri iҫin bir kural listesi.
Bu evlilik sözleşmesi alışveriş`ten cinsel ilişkiye kadar birlikte sürdürecekleri
yaşamlarının her ayrıntısını iҫeriyor. Timothy Laurence Florida`da birlikte
oturdukları daire`de kendileri ile görüştü. Oturma odası düzenli ve temiz ve
ayrıca hazırlanması gereken bir yemek iҫin düzülmüş bir yemek masasına sahip.
Yemeǧin bütün malzemeleri hazırlanmış, tartılmış ve sıra`da bekler vaziyette
mutfakta duruyor. Yemek yapmak sırası kendisinde. Sözlüsü kendisine bir
fincan kahve koyarken ve Annie`ye eşlik ederken Annie bir fincan kahve ile
kusursuz görünen mutfaǧında sohbet ediyor. Koluna dokunuyor. Annie gergin,
ürkek bir şekilde kendisine bakıyor ve “Oh, kusura bakmayın. Yanlış bir şey mi
söyledim?” diye soruyor. “Hayır, hayır, sadece ilgi gösteriyorum.”diye Clifford
aǧır bir şekilde anlatıyor. “Oh, anlıyorum.” diyor Annie. Eli koluna geri dönüyor
ve bu sefer Annie rahatlıyor. Bu ҫok önemli bir an, ҫünkü ani ve kendiliǧinden
davranma bu ilişkinin odak noktasını oluşturmuyor. Clifford ve Annie iҫin sevgi
bir kurallar kitabına uymak anlamına geliyor.
Imzalanmış, yasal bir evrak
Evlilik sözleşmelerinin ayrıntıları aҫıklandıktan beri ünlü oldular. Avukat
tarafından imzalanmış ve onaylanmış yasal bir anlaşma istiyorlar. Bu
sözleşmenin amacı kaotik kalplerini düzenlemek ve evlilik yolculuǧu
başlamadan önce gerҫek sevgi`nin yolunu hazırlamak. “Hafta`da 3-5 kez cinsel
ilişkiye gireceǧiz.“ ve evlilik yaşamının düǧün töreninden süpermarket gezisine
kadar her yönü ile devam ederek şöyle yazıyor: „Biz ay`da 400 dolar para
harcayacaǧız.“ `dan önemli kararlar verme konusunda kimin daha fazla söz
hakkına sahip olduǧu konusuna kadar kurallar öngörüyor. Altı ay iҫerisinde
16
evlenecekler. „Tören 20 dakika sürecek. Resepsiyon (davetlileri karşılama
töreni) Miami beach restoranında gerҫekleşecek. Toplam`da yirmi davetli olacak
ve iҫlerinden biri`ne alkollü iҫecek olabilme şansı ile ikişer iҫecek servis
edilecek.
Kurallar listesi
Öyleyse mutlu bir evliliǧe neden olan diǧer kurallardan bazıları hangileridir?
• Evlenir evlenmez her birimiz saҫ kesimleri, restoran yemekleri,
arkadaşlar, hediyeler ve para harcamaları iҫin kendimize haftalık geҫim
parası olarak 70$`ayıracaǧız.
• Birbirimiz ile konuşurken sesimizi yükseltmeyeceǧiz. Eǧer sinirlenecek
olursak, 10`a kadar sayıp iҫten derin bir nefes alacaǧız.
• Tütün ürünleri kullanmayacaǧız.
• Akşam saat 11: 30`da yataǧa gidip, ışıkları söndüreceǧiz.
• Aile yönetimi ve karar verme Clifford`un sorumluluǧu altında olacak.
Acil durumlarda ve Clifford`un müsait olmadıǧı anlarda Annie kararları
verecek.
• Kurşunsuz benzin satın alacaǧız ve benzin göstergesinin yarım tank`tan
daha az olmasına izin vermeyeceǧiz.
Eǧer bu kurallardan bir tanesine uyulmayacak olursa, kişisel birikimlerden bir
ceza parası ödenecek. Herkes modern evliliǧin kurtarıcıları veya romantiǧin
kasabı olup olmadıklarını bilmek istiyor. „Sözleşmenin iҫerisine sevgi ile ilgili
bir madde koyduk mu?“ diye Annie emin olmayarak soruyor. „Öyle olduǧunu
düşünüyorum.“ diyor Clifford. Ah, evet, öyle yapmışlar. „şartsız koşulsuz bir
sevgi yaşayacaǧız ve birbirimizin temel ihtiyaҫlarını gidereceǧiz. „Oh, ne kadar
iyi. O zaman her şey tamamdır.“ Evlilik sözleşmeleri emin olmadıkları
durumlar`a karşı bir önlem ve hem geleceǧin hem de duygusal ve maddi
güvenliǧin bir planı.“ 39- yaşındaki Clifford iki boşanma yaşadı ve iki oǧulu var.
31- yaşındaki Annie genҫ yirmili yaşlarında korkunҫ ve kısa süren bir evlilik
geҫirdi. Clifford`un ortaya ҫıkartmayı sevdiǧi ilk evliliklerin boşanma oranları
şu an 54 %. „Hiҫ kimse başarısız olmayı planlamıyor.“ diyor kendisi, fakat bir
ҫok insan planlamada başarısız kalıyor. Tamamen planlanmış ve programlanmış
evlilik tecrübeleri ile ilgili bir kitap yazacaǧım. Bu kitabın en iyi satan kitap
olacaǧından eminim.“
Cliffford Annie ile karşılaştıǧında
Clifford ve Annie bir dans`ta karşılaştılar ve dikkatli bir şekilde romantik bir
ilişkiye başladılar. Kendisi ile sinemaya ve yemeǧe gidip kendisine hala el
ҫantasında sakladıǧı „sevgi ile“ yazılı kart ile birlikte güller verdi.
17
Kendi küҫük pazarlama şirketlerini kurdular ve işletmeleri döneminde ikisi de
„hedef belirleyicileri“ olduklarını fark ettiler. Bir gün konuşacak başka konuları
olmadıǧında mükemmel bütҫe`yi yaratmaya karar verdiler. „Bir işletme veya
evlilik olmasına bakmaksızın böyle hayati önem taşıyan bir husus hakkında
anlaşabileceǧimizi düşündüǧümüzde ҫok heyecanlıydık.“ diyor Clifford.
Hava`da bunca romantizm ile birlikte ilişkileri gittikҫe derinleşiyor ve haftalar
sonrası artan kişisel sorunlar ile ilgili bir liste yapmaya başlıyorlar. Başından
beri büyük evlilik bozucuların para, davranış, cinsel ilişki ve ҫocuklar olduǧunu
kararlaştırdılar. „Hiҫ bir şey bu evliliǧin olumsuz gelişmesine neden olamaz.“
diyor Clifford. „Herşey şimdiye kadar planlanmış“. „Beş sene sonra şimdiki
ikamet yerimizden taşınıp okyanus`a bakan bir sahil evinde yaşayacaǧız.“
Annie Clifford ile tanıştıǧında
Annie bu anlaşmaları biraz farklı görüyor. Kendisi iҫin bu evlilik anlaşması
Clifford`u daha yakından tanıma şansı veriyordu - bir tür reklam. „araştırmak ve
sorular sormak. Eǧer birbirimizi sevmiyor ve saygı duymuyorsak , bu birliktelik
sürmeyecek.“ Bulduǧu şeyi seviyordu, her iki tarafın listelere olan ilgisi dahil.
“Bir erkek`te aradıǧım, sevdiǧim ve kabul etmediklerimin bir listesini yaptım.
Allah`a babam gibi, sadece 30 yaş daha genҫ bir erkek bulmak iҫin dua ettim.“
Ҫocuk sahibi olmaya ҫok meraklı, fakat Clifford daha fazla ҫocuk ve kolej
ücretlerinden dolayı daha fazla sorun yaşayacaǧını kabul ediyor. Sözleşmelerine
göre “Evliliǧimizin ilk iki senesinde bir aile kurmayacaǧız. Böylece üҫ sene
sonra hamile kalacaǧım.“ diyor Annie ve mola veriyor. „Bundan daha erken
deǧil 30 ay sonra hamile kalacaǧım…“Florida`nın sıcaklıǧında tutku`nun
derecesi bu kadar vahşi.
Herşeyi satın alabilecek adam
Bill Gates dünya`nın en zengin insanı. Bunda hiҫ bir şey yok (a)…her sabah
alarm saat`i kapandıǧında güҫlü bilgisayar programı üreticisinin`nin serveti
yataǧa girdiǧi günden sonra 20 milyon $ deǧerinde artıyor. Serveti microsoft
şirketine dayalı. Kişisel serveti yüz`ün üstünde ülkenin senelik ekonomik
üretiminden daha fazla.
Bu parayı harcamaktan ҫekinmiyor. Bir villa ve bazı duvarları tam kaplayan
televizyon ekranları kurdu. Ziyaretҫilere bir smart card verilecek, böylece
oda`dan oda`ya ilerledikleri zaman en sevdikleri resimler bir ekran`da görülecek
ve sevdikleri müzik ҫalınacak. Kart sadece en yakın arkadaşlar`ın bütün kapıları
aҫabileceǧi şekilde programlandı. Bu insan ilişkilerindeki soǧukkanlı yaklaşım
aşk hayatının bir gerҫeǧi gibi görünüyor. Eski kız arkadaşı ile gezmeye
ҫıktıǧında, Ann Winblad, ҫift ilişkilerinin büyük kısmını virtüel buluşmalar ile
ayakta tuttu. Bu ҫiftlerden her biri aynı film`e, farklı şehirlerde aynı zamanda
gidecekler, ondan sonra cep telefonlarıyla film hakkında konuşacaklar.
18
Evlendiǧinde eşi Melinda ve kendisi bir evlilik anlaşması imzaladı ve bu
anlaşma eski kız arkadaşı Ann ile senelik bir tatil öngörüyor. Gates “King of the
Nerds” olarak adlandırılıyor, fakat bu pek adil deǧil. Okul`da dokuzuncu sınıfta
bütün derslerde A notu alırdı. Ondan sonra Gates kızlar ile aynı sınıfta okuduǧu
Harvard Üniversitesine başladı ve kolejin bilgisayarına bir bilgisayar programı
işledi. Fakat hiҫ bir zaman koleji bitirmedi. Koleji bıraktıǧında kendi bilgisayar
şirketini kurdu. Gates servetini bilgisayar cihazları ile deǧil, daha ҫok bilgisayar
programları ile kazanabileceǧini anlamıştı. 31 yaşında milyarder olmuştu ve o
zamandan beri Microsoft Windows programını icaat etti. Şu an multi-milyarder
bir HPC, el`de tutulabilecek bir kişisel bilgisayar geliştirmekte. Amacı dünya`da
her kimsenin cebinde bir bilgisayarının olması.
Antarktika
Dünya`nın en soǧuk, yüksek, kuru ve en tuhaf yeri
Antarktika dünya`nın yedinci kıtasının en büyük beşinci kıtası. Bu kıta`ya
biҫimini veren büyük deniz suları nedeni ile kış aylarında büyüklüǧü ikiye
katlanıyor. Arktik ve antarktika isimleri yunan kelimesi „bear-ayı“`dan geliyor.
Bu kavram her zaman kuzey`de görülebilinen „büyük ayı“ kavramını
ҫaǧrıştırıyor. Antarktika`nın 95%`den fazlası buz ile kaplı ve dünya`nın taze
(temiz) suyunun yaklaşık 90`nını iҫeriyor. Kalın buz tabakası nedeni ile kıtaların
iҫinde en yükseǧi. Antarktika`nın karı`ve buzu dünya`nın en temizi. Dünya`nın
diǧer kısımlarından izoleliǧi ile diǧer kıtalarda mevcut olan endüstriyel doǧa
kirliliǧinden sakınmayı başardı. Antarktika en soǧuk kıta. Şimdiye kadar
dünya`da kaydedilmş en düşük ısı -88,3 ° C 1960 yılında Sowjet Birliǧi Vostok
Station`de gerҫekleşti. Antarktika gerҫek bir ҫöl gibi görülebilir, ҫünkü sene`de
karşı deǧer olarak 7 santim su akıtıyor. 1.000.000 sene önce Pleistocene
döneminden beri güney kutbunda yaǧmur yaǧmadı. Antarktika`da yaz aylarında
sürekli bir gün ışıǧı ve kış aylarında sürekli bir karanlık hakim. Bitki sulamanın
sadece iki türü var ve hiҫ bir uҫan böcek yok. Ҫevresinde önemli bir ölҫüde
yaşayan varlıklar ile birlikte okyanus bulunuyor. Zengin deniz yaşamı iҫerisinde
büyük sayıda balina bulunuyor. Fok balıǧın yanısıra kuşlar yaşıyor ve
yetiştiriliyor, fakat Antarktika`nın en tanınmış sakinlisi on iki milyondan fazla
bulunan penguen. Bugün Antarktika`yı uzun seneler`den beri evleri gibi bilen
binlerce insan var. Aşırı soǧuk keşfedilmeyi bekleyen fevkalade bilimsel
hazineler iҫin var. Buz antik, atmosferik örnekleri ve göktaşlarını iҫinde
barındırıyor. Gökyüzü uzay`ya direkt bir yol sunuyor. Insanlar`ın el atmadıǧı
tek yer burası, bu durum türlerimizin gezegene olan etkisinin barometresi.
19
Tuhaflıkların kralı
Tamamen ҫılgın olmak neşeli bir zevk olmanın dışında saǧlıǧınız iҫin de iyi mi?
Royal Edinburgh hastanesinde ҫalışan amerikan psikoloǧu Dr. David Weeks
tuhaflık hakkında yorum`da bulunabilmek iҫin aşırı derecede kalifiyeli. Beş
senelik „Büyük ingiliz tuhaflıǧı“ araştırmasının yazarı. En dikkate deǧer
buluşlarından bir tanesi tuhaf insanların sahip oldukları saǧlık. „Neredeyse her
biri sekiz ve dokuz sene zaman dilmi iҫerisinde doktoru bir kere ziyaret ediyor.
Bunun dışında ҫok da mutlular. Herşeye ҫok merak duyuyorlar. Bu durum
onlara mutluluǧun reҫetesi olan hayatta kendilerine bir hedef belirlemelerini
saǧlıyor. Bütün tuhaf insanların iҫerisinde Dr. Weeks Professor Jake Jonathan
Zebedee Mangle-Wurzle`in dikkate deǧer bir tuhaf insan olduǧu görüşünü
savunuyor. Kendisi normal karakteristik özellikleri iҫinde barındırıyordikkafalı, non-conformist, ve yaratıcı. Fakat diǧer araştırdıǧım insanlara
nazaran daha uҫuk-kaҫık. Profesör kendi Wurzleland kraliyeti, Huddersfield`de
yaşıyor. Kendisi tuhaf performansları dışında –Leeds`den Huddersfield`e
yolculuǧu ve geri dönüşü gibi – kraliyetini ҫok nadir terk ediyor. Kendisi ünlü
bir insan, ҫünkü insanlara dünya`nın her bir yerinde ücretsiz bir şekilde turlar
sunuyor. Bütün dini inanҫları geri ҫeviriyor ve her gün kraliyetini ateizm`e
dönüştürebilmek iҫin dua ediyor. Bu planda ki tek sorun bütün takipҫilerinin
koyunlar olmaları. Profesör henüz yeni üҫüncü eşinden boşandı ve ҫok mutlu
olduǧunu iddia ediyor. “Bu almış olduǧum en güzel noel hediyesi“. Bu gelişme
Dr. Weeks`in araştırması tarafından tahmin ediliyor. Araştırmaları normal
insanlara nazaran tuhaf insanlarda daha fazla evliliklerin, ayrılıkların ve
boşanmaların olduǧunu gösteriyor. „Kendileri birlikte ҫalışılması ve yaşanılması
zor insanlar olduklarını kabul ediyorlar. Ҫoǧu kez zamanın öncesinde
olduklarını hissediyorlar ve kendilerinin haricinde dünya`nın geri kısmının
zihinsel hasta olduǧunu düşünüyorlar.
Turuncu renkli siyah kutu
Kazaları kaydeden gizemli makina
Bir uҫak gazete başlıǧı haline geldiǧinde her zaman yeniden anlatılan bir hikaye
var. Eǧer uҫak siyah kutunun üretilmiş olduǧu materyal`den yapılırsa, o zaman
herkes kurtulacak. Bu kutu`nun bozulmaz olduǧu hepimiz tarafından biliniyor.
Fakat böylesine iyi-bilinmiş bir obje`nin yine oldukҫa gizemli bir yönü var.
Iҫimizden kaҫ kişi „siyah“ kutu`nun gerҫekte turuncu rengine boyanmış
olduǧunu biliyor? „Elektriǧin yeni ve henüz tanınmamış olduǧu dönemde bu
kutu ilk başta siyah kutu olarak anıldı „diye uҫuş kayıt cihaz üreticisi Pete
Cook anlatıyor. „Bu kutu`yu bugünlerde
kaza durumunda daha iyi
görünebilmesi iҫin turuncu rengine boyadılar.“ Siyah kutu`nun iki türü var: uҫuş
data kayıt cihazı (FDR) ve cockpit ses kayıt cihazı (CVR). Ikisi de normalde
20
uҫaǧın gövdesinin Leitwerk ile buluştuǧu kurtarma kayıtların en iyi yapılan
uҫaǧın arka tarafında muhafaza ediliyor. Aynı prensip yolcular iҫin de geҫerliuҫaǧın arka tarafında daha güvenlisiniz. Bozulamazlık özelliǧine raǧmen hiҫ bir
kutu gerҫek anlamda bozulamazdır. 30 dakika boyunca 1.100 ° Celsius ısı`ya ve
on saat boyunca 250 ° C ısı`ya dayanabiliyorlar. 3500 gram`lık aǧırlıǧı
taşıyabilmek zorundalar ve bu yer ҫekimi gücü`nün 3500 kat`ı. Bu aǧırlıǧı
taşıyabilmek iҫin uҫuş kayıt cihazları titanium kalınlıǧına göre iki kategoriye
ayrılıyor. Veriler chip`ler şeklinde kayıt ediliyor. Uҫaǧın mekanik performası ile
ilgili FDR`ler bir elektronik kayıt yaparlarken, CVR personel arasındaki
iletişimi kayıt ediyor. „Bir su kazasından sonra kutu`nun bulunabilmesi iҫin bir
zil sesi ҫıkartıyorlar.“ diyor Cook. Fakat hala kazaların 80%`de görev alıyorlar.
Soho şehrin en sevdiǧim köşesi
Londra`nın en sevdiǧim köşelerinden bir tanesi merkez`de bulunan, Piccadily
sirk`i, Shaftesbury Avenue ve Leicester Square`yi iҫeren Soho şehri. Soho`yu
sevmemin en önemli nedenlerinden bir tanesi sürekli yaşamdolu ve renkli
olması ve insanların ҫoǧu zaman dürüst, fakat her zaman dürüst olmayan
işlerinin peşinde olmaları. Soho biraz daǧınık ve binaları Londra`nın en güzel
binaları deǧil, fakat sokakları her zaman köşe`de bir sürpriz saklayarak ilginҫ.
Bu Soho yer ismi avcıların şahane park alanında karacalar yakaladıkları zaman
baǧırdıkları avcılık seslenişinden esinlenerek oluştu. 1680 yılında ilk fransız
göҫmenler Huguenot`ların bu yer`e yerleşmeleri ile Soho kosmopolit oldu. On
sekizinci yüzyılın sonlarında gerҫekleşen revolosyon`dan kaҫan fransızları
almanlar, ruslar, polonyalı`lar, yunanlılar ve italyanlar takip etti ve Soho`ya
yerleştiler. Soho`da kontinental gıda dükkanları ve restoranlar bulunuyor. Geҫen
zamanlarda Hong Kong`dan Soho`ya bir ҫok ҫin geldi. Yayalar geҫidi olarak
kullanılan Gerrard Street Londra`nın ҫin şehir merkezi. Bu cadde restoranlara,
dim sum evlerine ve ҫin süpermarket`lerine sahip ve şubat ayında bu cadde`de
yeni yıl kutlamaları gerҫekleşiyor. Soho bir ҫok ünlü insan Mozart, Karl Marx
ve şair T.S. Eliot dahil sanatҫıların, yazarların, şairlerin ve medya`dan insanların
ilgisini ҫekmesi ile biliniyor. Shaftesbury Avenue Londra`nın tiyatro semti`nin
merkezinde ve bir ҫok sayı`da kulüpleri, birahaneleri ve cafe`leri var. Ayriyetten
yaşamayı ve ҫalışmayı heyecanlı bir yer haline getiren sokak market`leri,
reklam ajansları, giysi dükkanları, müzik yapımcıları ve kayıt stüdyoları var.
Piccadily sirki dünya`nın her bir yanından gelen genҫ insanlar iҫin bir mıgnatıs
gibi. Eros heykelinin altında özgürlüǧün ve genҫliǧin dayanışmasını kutlayarak
merdivenlerin üzerinde oturmayı seviyorlar. Eǧer Piccadily sirk`inin önünde
yeterince uzun beklediǧiniz zaman, o zaman şimdiye kadar tanımış olduǧunuz
insanları görebileceǧiniz söyleniyor.
21
Saat`i geri alan aile
Jones ailesi`nin dokuz televizyon seti, altı bilgisayarları, üҫ arabaları ve her türlü
başka cihazları var. Bu cihazlar olmasa yaşamları nasıl olurdu? Melanie Adams
bilgilendiriyor.
Malcom Jones geҫen pazartesi uyandıǧında kuşların öttüǧünü duydu. Bunun
ҫok fazla dikkat`e deǧer olmadıǧını düşünebilirsiniz, özellikle bir ormanın
yakınlarında yaşanıldıǧı düşünülürse. Fakat Jones`ların evinde dört ҫocuk uyanır
uyanmaz kuş sesi
elektronik müzik tarafından bastırılıyor. Bu aile
düşünülebilecek her türlü cihaz ile evlerini doldurmaya karar verdi. Her bir
yatak odası ve mutfak dahil dokuz televizyon setleri var. Her ҫocuǧun kendine
ait bilgisayarı ve CD-ҫaları var. Tabii ki ҫamaşır makinası, ҫamaşır kurutucusu,
bulaşık makinası, buzluk, ısıtma cihazı, video cihazı, elektrikli pantolon ütü`sü,
iki duş, komforlu lüks bir banyo, Jacuzzi, üҫ araba ve bütün ev`de ҫalan bir
müzik sistemi gibi bizim ҫok olaǧan kabul ettiǧimiz bütün günlük ev aletleri
mevcut.
Deney
Modern yaşamın cihazları olmasaydı ne olurdu? Bu sorunun cevabını bulmamız
iҫin Jones`lardan saat`i elli sene öncesine ҫevirmelerini ve bütün cihazları ve
eǧlence aletlerini üҫ gün boyunca kapatmalarını ve arabalarını kullanmamalarını
rica ettik. 48 yaşındaki Malcolm` dan, 43-yaşındaki Carol`ve dört ҫocukları
Emma 17, Richard 14, Tamsin 9, ve Tom 7 `dan oluşan aile fertleri bu fikir`den
pek fazla memnun deǧillerdi, fakat Emma haricinde herkes bunu denemeyi
kabul etti. (Emma telefonundan ve yeni sürmeyi öǧrendiǧi arabasından
vazgeҫmek istemiyor). Diǧer üҫ ҫocuǧa bilgisayarların kullanımı ve televizyon,
buzluktan patates kızartması ve balık almaları yasaklandı. Malcolm`un elektrikli
traş makinasını ve cep telefonunu kullanması yasaklandı, fakat iş iҫin arabasını
kullanmasına izin verildi. Carol her yere yürüyerek veya bisiklet ile gitmesi iҫin
ikna edildi (elli sene önce bayanlar ҫok nadir araba sürerlerdi). Ҫamaşır ile
bulaşık makinasını ve telefonu göz ardı etmesi ayriyetten istenildi. Bu durum ile
nasıl başa ҫıktılar? Bu ҫok korkulan üҫ gün başladı. Eski-moda yemekler,
oyunlar ve eǧlenceler akşam iҫin planlandı. Mutfak masasında birlikte yemek
yedikten sonra kart oynamaya başladılar ve bulaşık yıkamayı ertelediler, ҫünkü
bu iş`ten herkes nefret ediyordu. Herşeyin ne kadar uzun sürdüǧünü görünce
Carol şaşırmıştı. O ana kadar kahvaltı`dan kalan tabak, ҫanakları yıkadım ve
ҫocukları okula götürdükten sonra ev`e döndüm. Neredeyse öǧle yemeǧi vakti
olmuştu. Normalde araba ile beş dakika süren dükkan alışverişleri en az bir saat
sürüyordu, böylece bir ekmek iҫin dışarıya ҫıkmak imkansızdı. Ütü`yü
yapmadan önce kurutma makinasını kullanmak yerine ҫamaşırların bahҫe`de
kurumasını beklemek biraz tuhaf`tı. Carol`un bu uzun zaman dilimlerine
alışması bayaǧı zordu, daha yavaş ve konforlu bir yaşam tarzı`nın keyfini
22
ҫıkartıyordu. Elektronik eǧlence`nin, özellikle televizyon`un eksikliǧi ҫocukların
üzerinde dramatik bir etki bıraktı. Birlikte ҫok daha iyi anlaşıyorlar ve aҫık bir
şekilde acı ҫektiklerini görmelerine raǧmen birbirlerinin varlıǧından daha fazla
hoşnutlar. Hatta Tamsin yatak odasındaki boş televizyon ekranına bakmak ile
vakit geҫirdi. “Bütün ertelediǧimiz yapılması gereken işleri yaptık.” dedi Carol.
”Bisikletler tamir edildi, odalar temizlendi, kitap regalleri düzenlendi, fareler
temizlendi. Tamsin ve Tom birlikte oyun oynamaya başladılar ve birbirlerine
hikayeler okudular.”
Ne düşünüyorlardı? Barış Malcolm`ın en ҫok sevdiǧi şey`di. “Yataktan ticaret
haberlerini izlemek ile güne başladım. Ondan sonra duş yaparken ve üzerimi
giyinirken müzik tuşuna bastım. Bunların hiҫ birini özlemiyordum. Sadece
kuşların ötmesini dinlemekten ve Carol ile sohbet etmekten zevk alıyordum.
Bütün bu tecrübelerin ҫocuklara iyi geldiǧini düşünüyorum. Eǧer ben karar
vermek zorunda olsam, bütün televizyonları cöp`e atardım. Ҫocuklar
kendilerinin iyi hissetmeleri iҫin herşeyin yapıldıǧını kararlı bir şekilde inkar
ettiler. Richard “Bu durum korkunҫ`tu, müziǧimi, bilgisayar oyunlarımı ve
televizyonumu özledim. Bunun yerine kitap okumak zorundaydık!” dediǧinde
onların namına konuştu. Carol`un hisleri belirsizdi. “Aile ile birlikte daha fazla
aktivitelerde bulunmaktan keyif aldım. Fakat bir ev hanımı olarak günümün
rutin ev işleri ile geҫmesini sevmiyordum. Eǧer bulaşık makinanız var ise
istediǧiniz zaman gün iҫerisinde ҫalıştırıp, gece kapatabiliyorsunuz. Fakat bütün
gün bulaşık yıkama yerinde kirli bulaşıkları bırakamıyorsunuz, böylece bulaşıǧı
yıkamak zorundasınız. Ayrıca telefonsuz ve arabasız kendimi ҫok yalnız
hissediyorum.“ Bu deney ne kadar da büyüleyici olursa olsun amaҫ saat`i geri
ҫeviremeyeceǧinizi göstermekti. Bu durum şüphesiz Jones ҫocukları iҫin büyük
bir rahatlamaydı!
Jane Austen Holywood`un en cazibeli yazarı
BBC Jane Austen`ın son romanının Pride and Prejudice tanıtımını ҫektiǧinde
rekor sayıda 18 milyon ingiliz seyirci bu tanıtımı izledi. Ondan sonra bu tanıtım
Amerika`dan, Avustralya`ya, Iceland`den Israil`e kadar dünya`nın 18 ülkesine
satıldı. Jane Austen hayranları dünya`nın her bir yerinde ve bunun haricinde
Internet`te Jane Austen özel tartışma grupları var. Jane Austen yaşamı boyunca
hiҫ bir zaman yurtdışına seyahat etmedi, hatta Ingiltere`nin güneyini bile terk
etmedi. 1817 yılında bekar bir insan olarak vefat ettiǧinde altı romanından
sadece dördü anonim bir şekilde yayınlandı ve kitaplarından toplam miktar
olarak 648,65 sterling kazandı. Bugün yaklaşık 200 sene sonra romanlarının
satışı John le Carre`nin hafta`da 35.000 satan romanı gibi en iyi satan modern
romanlar ile rekabet ediyor. Pride and Prejudice dışında Emma, Persuasion ve
diǧer oskar-ödüllü Sense and sensibility gibi film ve televizyon yapıtları üretildi.
Hampshire Chawton`daki ev`i gün`de 200 kişi tarafından ziyaret edildi.
23
Başarısının sırrı
Dünya genelindeki başarısını bir sürpriz haline getiren durum hikayelerinin
sunmuş olduǧu dar dünya görüşü, Jane Austen`in demesi gibi “köy`deki dört
aile`den üҫ`ü.” The World of Jane Austen kitabın yazarı Nigel Nicholson`a göre
uzun vadeli başarısının sırrı ҫok basit. ”Romanları her zaman evlilik ile sona
eren aşk hikayelerini konu alıyor. Genҫ insanların birbirlerine karşı gösterdikleri
küҫük jestleri ҫok güzel bir hoşgörü biҫimi. Bunun dışında ҫok da komikler veya
yazar P.D. James`in yazdıǧı gibi „Bütün kitapların aynı basit olayları var- doǧru
eş arayışı ve bulması, fakat fark şu ki bu romanlar bir deha tarafından yazıldı.
„Jane Austen`ın yaşamı ve sevgisi“
1775 yılında sekiz ҫocuktan yedincisiydi. Babası reverend George Austen`dı.
Maddi durumları ҫok iyi deǧildi ve Steventon Hampshire hills`in köyünde bir
papaz evinde yaşıyorlardı. O zamana kadar Jane 12 yaşı ile saraylarda
tutuklanan ve muhteşem kahramanlar tarafından kurtarılan bayan kahramanlar
ile ilgili hikayeler yazdı. Jane`in özel yaşamında üҫ romantik ilişkiler vardı. Ilki
1795 yılında tanıştıǧı Tom Lefroy adında yakışıklı bir irlandalı hukuk
öǧrencisiydi, fakat bir sene sonra Tom Lefroy Irlanda`ya geri dönmek
zorundaydı. Ikinci ilişkisi Devon`da tatildeyken 1801 yılında Samuel Blackall
adında genҫ bir bey ile yaşadıǧı aşk`tı, fakat kısa süre sonra Samuel Blackall
trajik bir şekilde aniden vefat etti. Üҫüncüsü evlilik teklifini 1802 yılında kabul
ettiǧi Harris Biggwither adında uzun boylu büyük bir bey`di, fakat uzun boyu
haricinde tavsiye edilebilecek başka bir niteliǧi olmadıǧı iҫin fikrini deǧiştirdi.
Kendisinin bulunduǧu durumda bulunan bir kimsenin evliliǧin önemli olduǧunu
biliyordu ve parasız bir papaz kızına uygun iş ya okul öǧretmenliǧiydi ya da ev
öǧretmenliǧi. Jane yeǧenine şöyle yazdı: „Evlilik lehine önemli bir argüman
olan: yalnız bayan`ın fakirliǧe korkunҫ bir eǧilimi var. Bu nedenden dolayı
romanlarında söz konusu sadece aşk deǧil, aynı zamanda evliliǧi önemli bir
müessese haline getiren para. 1801 yılında aile kendisinin ҫok mutsuz olduǧu
Bath`a taşındı. Yaşam şartlarını daha da kötüleştirerek 1805 yılında babası vefat
etti ve dul bir eş, Jane`i ve aynı şekilde bekar olan kardeşini Cassandra`yı
ardında bıraktı - bu olay ile önce`den olduklarından daha da fakirlerdi. Dört sene
boyunca ev`den ev`e, akrabalarda kalarak taşınmak zorundalardı. En sonunda
1809 yılında aǧabesi Edward yetişmiş olduǧu Steventon`dan sadece bir kaҫ mil
uzaklıkta olan Chawton`daki evinde yaşamalarına izin verdi. Burada fakirliǧe ve
hayır kurumuna baǧlılıǧına raǧmen ҫok daha mutluydu. Sadece eski romanlarını
düzeltmiyordu aynı zamanda taşlayıcı yazabilme ve etrafında görmüş olduǧu
sosyal eşitsizliklere gülme tecrübesinden faydalanarak yeni bir roman
yazıyordu. 1811 yılında Sense and Sensibility yayınlanmış olduǧu ilk romanıydı.
1816 yılında Jane Austen böbrek hastalıǧından dolayı hasta düşmüştü. 1817
yılında 18 temmuz`da kardeşi Cassandra`nın kollarında vefat etti. Sadece 41
yaşındaydı.
24
„Jane Austen- bir Holywood yıldızı“
Sinema`nın ve televizyon`un etkisi ile sakin yaşantısı olan bu esprili bekar
bayan`ın ününe ün katıldı. Insanlar ilk önce filmi izliyorlar, ondan sonra kitabı
okuyorlar. Bu durumdan herkes memnun deǧil.
Jane Austen topluluǧuna üye olan Winifred Wilson „Bu ekran uyarlamaları
metin`e ҫok daha yakın tutulması lazım. Romantizm anlamında ҫok aǧırlar,
taşlayıcı anlatım baǧlamında ise ҫok basit kalıyorlar. Sense and sensibility
romanını sinemaya uyarlayan oyuncu Emma Thompson bunu kabul
etmeyecektir. Senaryo`sunun taşlayıcı olaylar ile dolu olduǧunu ve aşk ile para
arasındaki ilişkiyi konu aldıǧını söylüyor. Film iҫin kazanmış olduǧu Hollywood
oskar`ı iҫin tşekkür etmek amacı ile Winchester Cathedral`de bulunan Jane
Austen`ın mezarlıǧını ziyaret etti. Los Angeles`deki Oskar töreninde söylemiş
olduǧu gibi „Umarım Jane Uruguay`da ne kadar büyük olduǧunu biliyordur.“
Vejetaryen Stuart
Arkadaşım Stuart ҫok komik bir insan. Kendisi uykusuzluktan acı ҫeken,
legastenik bir ateist. Kendisi bekar, işsiz ve bir hayvan`ı bile olmadan bir
daire`de yalnız yaşıyor. Bunun haricinde kendisi bir vejetaryen ve bazı tadlardan
kendisini mahrum bırakıyor ve kafein almıyor. Şu an bayaǧı anti-sosyal. Geҫen
pazar kendisini görmek iҫin yanına gittim. Giriş alanını yukarıya ҫıktıktan sonra
köpeǧi havlamaya başladı. Eşi kapı`yı aҫtı ve oturma odasına doǧru birlikte
yukarıya ҫıktık. O gün morali bozuktu, ҫünkü uyuya kalmıştı ve böylece kiliseye
gidememişti. Biraz kendisini sallıvermişti. Bir fincan kahve iҫerken bir gece
öncesi evinde vermiş olduǧu ҫılgın parti`yi anlatmıştı. Bahҫe`de hamburger ve
hot dog`lar ile grill partisi vermişlerdi. En ҫok sevdiǧi vakit geҫirme
uǧraşlarından bir tanesi ҫengel-bulmaca ve bütün mola`sını bulmaca ҫözerek
geҫiriyor. Bir başka gün kendisine „Nasılsın Stuart?“ diye sordum. „Yorgun,
arkadaş, yorgun. Sen nasılsın?“ Daha önce de söylemiş olduǧum gibi Stuart
uykusuzluk ҫeken, legastenik bir ateist. Böylece bütün gece bir köpeǧin uyanık
olmasına hayret ederek uyanık kalması bir şaka. Anladınız mı?
Evren`in gizemliliǧi
•
•
•
•
•
•
•
Biz neden buradayız?
Insanlar neden farklı?
Birşeyleri kaybettiǧimde, eşyalar nereye gidiyor?
Yanımda oturan kişi bir zaman yolcusu mu?
Dinozorlar neden görünmüyor?
Başka bir gezegende yaşam var mı?
Dünya nasıl başladı ve nasıl sona erecek?
25
• Hayvanlar neler düşünüyorlar?
• Bütün bu hastalıklar iҫin hiҫ bir zaman bir ilaҫ bulabilecekmiyiz?
Burada evren`in ilk on gizemlilikleri ile ilgili bir liste var. Insanoǧlunu bin
sene`den beri uǧraştıran bu yap-boz oyunun cevabı ne? Cevap “Hiҫ kimse bunu
bilmiyor.“
1)
Evren`de yalnız mıyız?
Büyük ihtimal hayır. Sadece evren`in büyüklüǧü evreni az ihtimalli yapıyor.
Uzaylı yaşam biҫimleri bizden ҫok uzak olmayabilir. Bu sene amerikan
astronomları 50 ışık yılı uzaklıkta olan bir yaşamı imkanlaştıran bir gezegen
keşfettiler. Fakat uzay yaşamı büyük ihtimal bizim ki gibi olmayacak.
Biyokimyacılar yaşam iҫin gerekli olan kimyasal kombinasyonların ihtimallerini
hesapladılar. Uzay yaşam biҫimlerinin bizim yaşam tarzına benzeyeceǧi ihtimali
sıfır. NASA uzay yaşam izlerini aramak amacı ile büyük uzay odaklı bir
teleskop planlamakta.
2)
Okyanuslar nereden geliyorlar?
Dünya denizleri ve okanusları üҫ milyar sene`den beri yaşamımızın bir parҫası
ve 1,4 milyar ton su`yu kollektif bir şekilde barındıran kaynak bilinmiyor. Su
dünya atmosferinden buhar şeklinde ҫıkmış gibi görünüyor, fakat oraya nasıl
geldiǧi belli deǧil. Bir muhtemelen teori gezegenimize bir kuyruklu yıldız
tarafından düşmüş olması. Bu büyük miktarlardaki buz tutmuş buhar ve toz
su`da yüksek miktarda mevcut. Bazı bilim adamlarına göre uydu resimleri
küҫük kuyruklu yıldızların dünya`yı vurmaya devam ettiklerini ve bütün zaman
okyanuslarımızı su ile doldurduklarını gösteriyor.
3)
3)
Soǧuǧa karşı bir ҫözüm olacak mı?
Belki olabilir, fakat şu an deǧil. Insanlıǧı bu felaketten kurtarmak iҫin bilim
adamlarının karşılaştıǧı en büyük zorluk büyük ve sürekli deǧişen soǧuk virüs
ҫeşitliliǧini yok edebilecek ilacı bulmak. Araştırmacılar bütün virüslere ortak
olan özelliǧi bulmaya ҫalışıyorlar. Hangi ilaҫ şirketi bu soruna ҫözüm bulursa
büyük bir servet yapacaǧı bir garanti.
4)
Evren kaҫ yaşında?
Astronomlar evren`in 1929`tan beri genişlediǧini fark ettikleri günden beri
büyük patlama astronomlara sorun yarattı. Aynı zamanda büyüme oranlarının
ölҫümleri bir kaҫ milyar senelik devri önerdi. Hubble Space Telescope`un
kullanımı sonucundav son rakamlar 9 ve on iki milyar yıl tahmin ediyor. Fakat
büyük patlamadan önce neler olmuştu? Bunu hiҫ kimse bilmiyor? Bugünkü
26
evren`in oluşum teorilerine göre yer ve zamanın büyük patlama ile bir ilgisi var.
Eǧer doǧruysa bu teoriler büyük patlamadan önce bir “daha önce`nin (evelin) “
olmadıǧını söylüyorlar. Bu iddia bir ҫok önemli soruları beraberinde getiriyor.
5)
Bazı insanlar neden sol-kollu?
Nüfus`un yaklaşık 10%`nu sol-kollu ve bu özellik aile`den geliyor gibi
görünüyor. Bu nedenden dolayı bunun nedeni ҫok aҫık ve net ortada: genetik.
Aynı genetik bilgi`ye sahip olan ikiz kardeşlerin ikisi de ille sol-kollu veya saǧ
kollu olmaları gerekmiyor. Bu durum sol-kolluluǧun kalıtsal olduǧu teorisinin
yanlışlıǧını kanıtlayabilir. Doǧum`da bile bebeklerin ҫoǧu bir kolunu hareket
ettirmeye eǧilimliler ve genelde saǧ kollarını sol kollarından daha fazla hareket
ettiriyorlar. Bazı bilim adamları sol veya saǧ kol`un kullanımının bebeǧin
ҫevresinin bir sonucu olduǧuna inanıyorlar. Ҫocukların ҫoǧu her aktivite iҫin
saǧ kollarını kullanmaları ve tercih etmeleri yönünde eǧitilebilirler.
6)
Neden uyuyoruz?
Ortalama olarak yaşamımızın üҫ`de birini uyumak ile geҫiriyoruz, fakat hiҫ
kimse bunun nedenini bilmiyor. En bilinmiş teori uykunun bedene ve beyine
günlük stres`den uzaklaşma sansı verdiǧi. Fakat bu kesinleşmemiş iddia`nın
arkasında bu dinlenmenin neler iҫerdiǧini bilmiyoruz. Sıcakkanlı türler, buna
insanlar, kuşlar, memeli hayvan dahil balık ve reptiles gibi soǧukkanlı varlıklara
nazaran daha fazla uykuya ihtiyaҫları oldukları görünüyor. Böylece enerjimizi
korumak iҫin uyuduǧumuz büyük bir ihtimal. Az uyku hallusinasyonlara neden
oluyor.
7)
Esnemek neden geҫici?
Bu ҫok zor bir soru. Esnemenin amacının ne olduǧunu hiҫ kimse bilmiyor. Fakat
yorgunluǧun, can sıkıntısının ve korku`nun esnemeden kaynaklanabildiǧini
biliyoruz. Aǧlamak ve gülmek gibi esnemek normal nefes almanın bir türü.
Esnemek bir refleks davranışı ve bilinҫli bir şekilde kontrol edilmiyor. Aǧzınız
büyük ölҫüde aҫılıyor ve alışılmışın dışında uzun, derin bir nefes alıyorsunuz.
Şu an esnemek kalp atışlarını yükseltiyor ve beyin`e daha fazla kan gitmesini
saǧlıyor. Bir teori ise daha fazla nefes alarak esnemenin sizi daha uyanık
yapması. Esnemek kelimenin tıbbi anlamında geҫici deǧil.
8)
Doǧa zaman yolculuklarına izin veriyor mu?
Şaşırılacak şekilde bizim geҫmişe veya geleceǧe gitmemizi önleyecek hiҫ bir
fizik kuralı yok. Bir kimse ne zaman bir zaman makinası icaat edecek şüpheli,
fakat bir ҫok bilim adamının daha büyük endişesi var- annenizin size hayat
vermeden önce annenizi öldürmeniz ҫelişkisi gibi. Belki doǧa`nınn bunu
27
önlemek iҫin zeki bir ҫözümü vardır veya zaman yolculuǧu iҫin hala
keşfedilmemiş bir engel var. Fakat bir düşünün! Eǧer gelecekte herhangi bir
zamanda zaman yolculuǧu mümkün olursa, o zaman zaman yolcuları bizim ile
olacak.
9)
Evren nasıl sona erecek?
Bu evren`de kaҫ olayın gerҫekleştiǧine baǧlı. Eǧer kritik yoǧunluǧu geҫerse, yer
ҫekim gücü evrensel büyümeyi durduracak ve milyarlarca senelerin azalmasına
neden olacak. Buna alternatif olarak evren her zaman iҫin büyüyecek. On
yıllarca süren araştırmalar sonrası astronomlar hala evren`de kaҫ madde
olduǧunu ve böylece evren`in tam olarak nasıl sona ereceǧini bilmiyorlar.
Sonuҫta uzlaşılan konu evren`in her zaman iҫin büyüyeceǧi.
10)
Bütün tuhaf ҫoraplar nereye gidecek?
Her ҫorap ҫekmecesini aҫtıǧınızda tuhaf ҫoraplar bulacaksınız. Bu ҫoraplara ne
olabileceǧi teorisi evren`deki siyah deliklerin görünmemesinden ҫamaşır
makinasında kayboluşuna kadar varıyor. Bir başka aҫıklama ise her ev`de
kaybolan eşyaların bir yerde toplanması.
Insanlar ve paraları
Bu günlerde kim zengin kim fakir? Gina Brooks farklı yaşam tarzları olan dört
insan ile röportaj ediyor.
Aristokrat`lar
58 yaşındaki Lady Chryssie Cobbold Hertfordshire, Knebworth House`da
yaşıyor, 60 yaşındaki eşi ise bir finans uzmanı. Dört yetişkin ҫocukları var.
Knebworth house bir işletme gibi işletiliyor, fakat bize ödenebilecek kadar fazla
para getirmiyor. Düzenli bir aylıǧım yok. Hiҫ bir zaman doǧru dürüst para
harcamıyorum, ҫünkü param yok ve giysiler beni pek fazla ilgilendirmiyor.
Giysilere sene`de yaklaşık 2.000 sterling harcıyorum. Ev`i satmamız gerektiǧini
düşündüǧümüz anlar oldu, fakat şu an ev`i tutmak iҫin bir sonraki neslin
yeterince parası oduǧunu ve bundan daha fazlasını miras edinmeyeceklerini
düşünüyorum. Para eşim ile tartıştıǧım tek konu. Para hakkında her zaman
endişe ediyorum. Bana göre bir kimse sahip olmadıǧı şeye para harcamaması
lazım. Eşim parti vermeyi, restoranlara gitmeyi, haftasonu misafir aǧarlamayı
seviyor. Yaz aylarında hafta sonlarında 16 kişi`ye kadar misafirimiz oluyor.
Onlar gayet iyi insanlar ve yanlarında bir şişe şarap getirecekler, fakat hala
doyurulmak isteniliyorlar. Ev`in tamirlerini kendimiz yapıyoruz veya su ile
hava kaҫıran yer`leri kendimiz tamir ediyoruz. Para biriktirmek iҫin akla
28
gelebilecek her şeyi yapıyoruz. Duvar`a resimli kaǧıt geҫiriyoruz, bütün boya
badana işlerini yapıyoruz, perdeler ve mobilyalar ile kendimiz ilgileniyoruz.
Ҫocuk iken haşlık olarak sadece 5 sterling alıyordum ve daha fazla para
alabilmek iҫin herşeyi yapardım. Bahҫemizden bir buket ҫiҫek bile koparırdım
ve yerli cenaze işlerinden sorumlu şirket`lere götürüdüm. Eǧer büyük eviniz
varsa, insanlar maddi durumunuzun iyi olduǧunu düşünebilir, fakat bu gerҫek
deǧil.
Boşanmış anne
27 yaşındaki Angie Cross `un 5 -10 yaş arası dört ҫocuǧu var. Essex Frinton-onSea`de yaşıyor. Ay`da devlet yardımı olarak 585 sterling alıyor ve bunun
haricinde hafta`da oda kızı olarak yarım-gün eleman olarak ҫalışıyor. Eşimden
dört sene önce ayrıldıǧımdan beri, para sıkıntısı ҫekiyorum. Benim iҫin her
zaman ilk başta ҫocuklar geliyor, fakat onlar iҫin özel aktiviteler ҫok nadir.
Ay`da bir kere MCDonalds`a gittiǧimzde mutlu oluyorlar. Bütün okul
üniformaları ikinci el`den. Ben ҫocuk iken bir ҫok şekerler alıyordum. Ata
biniyordum ve piyano dersleri almaya alışıktım. Benim sahip olduǧum eşyaları
ҫocuklarıma veremediǧim iҫin kendimi ҫok korkunҫ hissediyordum. Her ay
hangi şeylere para harcayacaǧımı ve nelerin beklemesi gerektiǧini iyice
hesaplıyordum. Para ile ҫok fazla dikkatli olmam gerekiyor ve bu ҫok kolay
deǧil, ҫünkü doǧuştan ҫok ayrıksı ve olaǧandışıyım. Şu an ki en büyük lüksüm
iҫerisinde on sigara bulunan bir sigara paketi. Aylık yeme-iҫme faturam yaklaşık
350 sterling deǧerinde ve ayın sonuna yedi gece`nin üҫ gecesinde toast`un
üzerinde fasulye yiyoruz. Ҫocuklara normalde okul iҫin bir öǧle yemeǧi
hazırlıyorum, fakat zaman zaman bunu hazırlamak iҫin yeterince malzemem
olmuyor, böylece ҫocuklara okul`da yemelerini söylüyorum. Bu yalan söylemek
anlamına gelmiyor, ҫünkü ben her zaman ödeyebileceǧim zamana kadar
ödüyorum. Bu duruma ҫok üzülüyorum ve sürekli oturup aǧlıyorum. Bazen
ҫıldırıyorum ve moralimi düzeltmek iҫin bir şeyler satın alıyorum, fakat ondan
sonra bundan pişman oluyorum. Bir kere giysiler iҫin 30 sterling harcadım ve
bunun iҫin ҫok suҫluluk duygusu hissettim. Şu an ihtiyacım olan şey bir tatil ve
ҫocuklar iҫin yeni ayakkabı. Kim bilir? Belki bir ҫekilişi kazanabilirim.
Vergi danışmanı
24 yaşındaki Bob Wilden bir vergi danışmanı. Sene`de 23,558 sterling
kazanıyor. Eşi Denise yirmi yaşında ve yarım-gün sekreter olarak 7,500 sterling
kazanıyor. Berkshire, Maidenhead`de yaşıyorlar ve ҫocukları yok. Bazı
durumlarda biraz cimri oluyorum, başka durumlarda ise cömert. Bar`da ilk iҫki
turnuvası yapacak olan benim, fakat aynı zamanda bir sürü ҫerezlik
alabilecek`de durumdayım. Bir otoyol hizmeti istasyonunda bir ҫerezlik ürün
iҫin durmaktansa biraz aҫlık ҫekerim daha iyi. Gıda ürünlerini her zaman yıǧın
ile alıyoruz, böylece daha ucuz oluyorlar. Ҫoǧu zamanlar büyük miktarlarda
29
yemek pişiriyoruz, ondan sonra buzluǧa koyuyoruz. Ben ve Denise hiҫ bir
zaman para hakkında tartışmıyoruz. Birbirimize her zaman hoşgörülü
davranıyoruz. Kendisi kuaför`de 40 sterling harcıyor ve ben bunun yerine
whisky iҫmiyorum. Hiҫ bir zaman kıyafetler iҫin fazla para harcamıyorum, ay`da
büyük ihtimal 95 sterling. Bir vergi danışmanı olabilmek iҫin zeki görünmem
gerekmiyor. Denise genelde ay`da hayvan vakıfları iҫin ay`da 20 sterling
harcıyor, fakat dilencilere baǧışta bulunmuyor. Ben bazen evsiz barksızlara
biraz para veriyorum. Dul kalmış annem bir emekli ve yalnız yaşıyor, böylece
kendisinin yeterince yiyecekleri olmasına dikkat ediyorum. Dört kredi kartım
var, fakat şimdiye kadar hiҫ biri kullanılmadı. Bu kartlar`dan biri iҫin bu sabah
700 sterling` lik bir fatura geldi. Bizi ölüncesiye kadar korkuttu. Zaman zaman
kredi kart borҫlarımızı ödeyebilmek iҫin kredi ҫekiyoruz. Benim işimde sosyal
dışlanmış olabilmek mümkün. Bazı arkadaşlarım her zaman bana vergi
ödemelerinde nasıl hileler yaptıkları konusunda hava atıyorlar. Bunu
sevmiyorum. Ben de vergi ödemeyi sevmiyorum, fakat hiҫ bir zaman hile
yapmazdım.
Cimri adam
38 yaşındaki Malcolm Stacey yarım-gün BBC muhabiri ve para ile ilgili iki
kitabın yazarı. Kendisi sene`de 50.000 sterling kazanıyor. 32- yaşındaki eşi Jo
ile York`ta yaşıyor. Iki genҫ ҫocukları var. Hiҫ bir zaman lüks eşyalar satın
almadım ve hiҫ bir zaman iҫecek satın almam. Meslektaşlarım birahane`ye
gittiklerinde ben ofis`de kalıyorum ve bir telefon görüşmesi beklediǧimi
söylüyorum. Insanları hiҫ bir zaman yemeǧı davet etmiyorum, fakat onların
davetlerini kabul ettiǧimde kendimi hiҫ bir zaman suҫlu hissetmiyorum. Ilginҫ
bir konu hakkında sohbet etmek iҫin beni davet ettiklerini biliyorum. Şimdiye
kadar en cimri davranışım bir düǧüne hediyesiz gitmekti. Sadece bir kaǧıdın
üzerine "Malcolm`dan sevgiler" yazıp diǧer hediyelerin olduǧu masa`ya
koydum. Gelin`den bir teşekkür mektubu aldım. Insanlar benim bu kadar cimri
olabileceǧime inanamamışlardı. Deprem maǧdurları iҫin bir dosya
hazırlayacaǧım, fakat kendi malımdan birşey vermeyeceǧim. Ön bahҫe`ye bir
istekler kutusu koydum, fakat geҫen yayalardan hiҫ bir zaman para atmalarını
istemezdim, bunun yerine daha ҫok para attıkları zaman para`yı toplardım.
Arabamı neredeyse hiҫ kullanmıyorum. Kendi sebzelerimizi yetiştiriyoruz ve
herşeyi geri-dönüşüm sistemine aktarıyoruz. Hiҫ bir zaman yeni giysiler satın
almıyoruz, bunları hayır kuruluşlarından ikinci mal (kullanılmış mal) olarak
yaklaşık 2 sterlinge giysi satın alıyoruz. Haftalık geҫimimiz iҫin 5 sterling
yeterli oluyor. Ben her zaman cimriydim, ҫocuk iken anneme hiҫ bir zaman
ҫicek almazdım, fakat kendi bahҫesinden kendisine bir buket ҫiҫek alırdım.
Eşim benden böyle cimri olduǧum iҫin utanıyordu, fakat hiҫ bir zaman para
hakkında tartışmadık. Insanlar benim bir yerlerde para sakladıǧımı
düşünüyorlar. Fakat ne düşündükleri beni pek ilgilendirmiyor.
30
Tudor Ingiltere`de yaşamak
Tudorlar Ingiltere`yi 1485-1603 yılına kadar yönetti. 8. Henry ve 1. Elizabeth
Tudor kral ve kraliҫeleriydi. Tudor şehirleri ҫok küҫük ve fazlasıyla doluydu.
Parke kaldırımlı caddeler ҫok dar, kirli ve saǧlıǧa zarar vericiydi. Ҫok az
insan kırk yaşın üstüne varıyordu ve ҫocuklar ҫoǧu kez beş yaşına girmeden
ölüyorlardı. Aҫık sewer`lar kiri en yakın nehir’e taşıdılar ve tifüs ile salgın
gibi hastalıkları yayarak fareler ve flies`lar ҫok güzel gelişiyorlardı.
Zenginler kırsal alanlarda villa`larda yaşıyorlar. Bu villa`lar 150 hizmetҫiye
kadar varan büyük villa`lardı. Büyük odaları sıcak tutabilmek ve
ziyafetlerdeki büyük sayıdaki insanlara on öǧüne kadar varan yemekler
sunabilmek iҫin ҫok sayıda ateş`e ihtiyaҫ vardı, bu nedenden dolayı büyük
şömineler mevcuttu. Düzenli bir şekilde av et`i, karatavuk ve tarlakuşu
yiyorlardı, fakat patatesleri ҫok nadir mevcuttu, ҫünkü ingiliz ҫiftҫileri
bunları ekmiyordu. Bal normalde gıdaları tadlandırmak iҫin kullanılırdı ve
şeker ҫok nadir mevcuttu, fakat şekere sahip oldukları zaman et dahil bütün
yemeklerinne katıyorlardı. Fakirlerin hiҫ bir zaman şekerleri veya patatesleri
yoktu ve ҫok nadir bir şekilde et yiyorlardı. Zaman zaman adatavşanı ve
balık tutuyorlardı, fakat zamanın ҫoǧunda ekmek ve lahana ile pancar gibi
sebzeler yiyorlardı.
Daha fakir ҫocuklar hiҫ bir zaman okul`a gitmezlerdi. Maddi durumu daha
iyi olan aile`lerin ҫocukları kendilerine okumayı ve fransızca`yı
öǧretebilecek öǧretmenlere sahiplerdi. Erkek ҫocukları ҫoǧu kez manastırlara
ait olan okullara gönderiliyorlardı ve 60 erkek ҫocuǧuna kadar dolu olan
sınıflarda ҫoǧunluk ile latince öǧreniyorlardı. Okul günü şafak`tan akşam
karanlıǧına kadar sürüyordu ve okul müdürleri düzenli bir şekilde
öǧrencilerini dövüyorlardı.
Zenginler karacaları öldürmeye giderlerdi ve ziyafet`leri iҫin yaban domuzu
avına ҫıkarlardı. Bunun haricinde eskrim müsabakalarından ve ikili
dövüşlerden zevk alıyorlardı. Fakirler ayı dövüşlerini izlemesini seviyorlardı
ve bunun haricinde ҫoǧu kez boyunlarını ve popolarını kırarak birbirlerinin
üzerine bindikleri bir futbol oyun türünü oynuyorlardı. Ayriyetten bazı
tiyatrolar vardı ve insanlar oyunlar izlemesini seviyorlardı, özellikle de genҫ
oyun yazarı William Shakespeare`in oyunlarını.
Kimin yaşamı daha mükemmel?
Leanne Kelly, evhanımı
31
Colin ile on altı yaşındayken evlendik. Bugün, tabii ki keşke bekleseydik
diyorum ve genҫ`lik yıllarımın tadını daha fazla ҫıkartabilmek iҫin daha fazla
zamanımın olmasını isterdim, ҫünkü ikizler dünya`ya geldikleri zaman
ikimiz de on yedi yaşındaydık. Şu an altı ҫocuǧumuz var ve Colin işsiz
kalmasaydı ve biz daha büyük bir ev`de yaşamış olsaydık bu durum o kadar
kötü olmazdı. Bu daire`nin onuncu katta sadece iki küҫük yatak odası var.
Keşke yakınlarda ҫocukların oynayabileceǧi bir park olsaydı. Bunun
haricinde bahҫeli bir evimiz olsun isterdim. Olumlu düşünmeye ҫalışıyorum,
fakat gelecek bayaǧı ümitsiz.
Holly Harper dergi redaktörü
Ҫok şanslı olduǧumu tabii ki biliyorum. Oldukҫa başarılı bir kariyer`e ve
Central Park`a bakan ҫok güzel bir daire`ye sahibim. Fakat bugün işime
istikrarlı bir şekilde o kadar fazla odaklanmak zorunda kalmamayı isterdim.
Işime kendimi o kadar ҫok vermeseydim evliliǧimin bir felaket haline
dönüşmeyeceǧini biliyorum. Greg ile boşandıǧımız zaman kahrolmuştum.
Annem “Holly, sen daha genҫ olmayacaksın, yeni bir aşkın arayışına
girmenin zamanı geldi.” diye söylüyordu. Ҫocuklar bahҫe`de oynarken
cam`dan baktıǧımda şehir dışında yaşayıp kendi ҫocuklarımın olmasını
isterdim.
Hiҫ bir zaman söylemediǧimiz şeyler
Kendisini arkadan gördü ve hemen tanıdı. Daha hızlı yürümeye başladı ta ki
önüne geҫene kadar, ondan sonra arkasına dönüp gülüp gülmeyeceǧini
kendisine sordu. On beş sene gibi görünmüyordu. Ilk başta kendisini
görmemişti. Bir maǧazanın penceresine bakıyordu. Ceketinin kollarını
tutuyordu.
“Merhaba, Amanda” diye usulca söylüyordu. Bir hata
yapmadıǧını biliyordu. Şu an deǧil. Seneler boyu kendisini görebileceǧini
sanıyordu- otobüs duraǧında, birahane`de, partilerde. “Peter! Ismini
söylediǧinde kalbi daha hızlı atmaya başlıyordu. Ilk yaz birlikteliklerini
hatırlıyordu. Cliveden nehrinde birlikte yatacaklardı. Ikisi de on sekiz
yaşındaydı ve kafasını karnının üstüne koyduktan sonra parmakları ile ҫimen
ile oynuyordu ve kendisine onsuz yaşayamayacaǧını söylüyordu. Ellerini
mantosunun cebine koyarak “Beni tanıdıǧına ҫok şaşırdım“ diyordu.
„Gerҫekten mi?“ diye gülüyordu. Kendisi ile ilgili son zamanlarda gerҫekten
ҫok fazla düşünüyordu. „Buraya geri dönmedin, öyle deǧil mi?“ şüphesiz,
diye düşünüyordu. Bu yerden tiksindiǧini biliyordu. On sekiz yaşında bile
burayı terk etmek iҫin sabırsızlanıyordu ve bir dünya gezisine ҫıkmıştı.
„Allah aşkına“ diyordu. Ben hala Londra`dayım.“ kendisine bakıyordu. O da
aynı şekilde geri bakıyordu.Tanımış olduǧu erkekler gibi başı kel deǧildi,
fakat omuzları genişti ve yüzü biraz yuvarlaktı. “Cenaze töreni iҫin geri
geldim“ diye konuşmaya devam ediyordu. „Babamın kalp enfarktüsü ҫok ani
32
gerҫekleşti.“ Gerҫekten üzgün olmadıǧı halde „ҫok üzgünüm“ diyordu.
Kendisi 16 yaşına basana ve yeterince büyüyene kadar babasının kendisini
nasıl düzenli bir şekilde dövdüǧünü hatırlıyordu ve anlatıyordu. Annesi
konusunda iҫi rahat`tı ve babasına ilişkin hiҫ bir şey hissetmemesine raǧmen
bayan kıza „Teşekkür ederim“ diyordu. O olmasaydı kendisi daha mutlu
olacaktı. Kendisini uzun vadeli terk etmek iҫin cesaretini toplamaya
ҫalışıyordu. “Ve senin burada yaşamamanı kabul etmek zorundamıyım?
“Ben de Londra`dayım.“ diyor kendisi. Kendisinin hiҫ unutmadıǧı bir el-kol
hareketi ile saҫını kulaǧının arkasına koyuyor.“Kardeşimin yarin ki düǧün
töreni iҫin geri döndüm.“ „Bu ҫok güzel.“ diyor kendisi ve kardeşi
Amanda`yı sadece toplu ve cansıkıcı 12 yaşındaki bir kız olarak hatırlıyor.
„Evet“ diye onaylıyordu ve bebek kardeşinin düǧünün sadece kendi başarısız
ilişkilerine dikkat ҫekmek iҫin yaradıǧını düşünüyordu. „Ve anne, baban?“
diye soruyordu. „Onlar iyiler mi?“ „Iyiler.“ Kendisinin yabancı yemekler
yiyen ve egzotik tatiller yapan orta-sınıf anne-babasını nasıl kıskandıǧını
biliyordu. „Bir yerlere hızlı gitmek zorundamısın?“ diye soruyordu. “Yok,
ben sadece zaman öldürüyorum.“ Ondan sonra birlikte zaman öldürmeyi
teklif ettim. Bir kahve iҫelim. Işlek cadde`de bulunan Gaby`s adlı, küҫük
kahve`ye doǧru yol`a konuldular. Ilk buluştuklarında birlikte gülerek,
masa`nın altında ellerini tutarak bir sürü kahve eşliǧinde gelecek iҫin
planlarını konuşarak uzun vakit geҫirdiler. Karşı karşıya oturuyorlardı.
Kahve`yi sipariş etmişti. Hindistan, Marocco ve Avustralya gibi birlikte
ziyaret etmek istedikleri yerleri hatırlayarak ”Yurtdışı muhabiri oldun mu?”
diye sordu. “Tam olarak deǧil.” dedi. ”Ister inan, ister inanma ben bir
avukatım“. Giysilerine baktı ve inandı. Öǧrenci yıllarında giyinmiş olduǧu
ikinci el t-shirt ve kot pantolonlarından bayaǧı uzaktalardı. “Bunun keyfini
ҫıkartıyor musun?“ diye sordu. „Evet.“ diye yalan söyledi. „Ve sen?
Dünyaca ünlü bir sanatҫı mısın?“ Kendisi her zaman resimlerini sevmişti.
Yirminci yaşgününde kendisinin portresini yaptıǧını hatırlamıştı. Bu portre
hala kendisindeydi. Gülmeye ҫalışıyordu. Hala portresini sakladıǧına
şaşırmıştı. Seneler önce resim yapmayı bırakmıştı. Omuzlarına dalgalı bir
şekilde düşen hırҫın saҫlarına bakıyordu. Bir kaҫ beyaz saҫ görebiliyordu,
fakat hala güzeldi. “Öyleyse“ diyordu. „Ne iş yaptın?“ „ҫok fazla iş
yapmadım“ diyordu. „Bir kaҫ iş denedim.“ Hiҫ bir zaman uzun vadeli
olmayan, fakat olmasını ümit eden bir sürü geҫici işleri anlatmak
istemiyordu. „Öyleyse artık resim yapmıyorsun, öyle deǧil mi? Sadece
kapılar ve duvarlar.“ diye şaka yapıyordu. Ve saygılı bir şekilde gülüyordu.
Kolejin son sınıfında birlikte kiralamış oldukları küҫük yataklı oturma odasında geҫirdikleri akşamları hatırlıyordu. Sadece resimlerine bakarak
saatlerce orada oturuyordu. Ardı ardına eskiz (taslak) kitaplarını hazırlıyordu.
“Öyleyse Londra`nın neresinde yaşıyorsun?“ diye sordu. „Kuzeyinde“ dedi.
Hampstead`de üҫ yatak odalı bir daireydi. Güzel, boş bir daireydi. Bütün
akşam gidebileceǧi bir yerin olmasını iҫinden diliyordu. Bir mola`dan sonra
„Ve sen? diye sordu.“Güney. Bir oda. Clapham`in tuhaf bir yerinde kiralamış
33
olduǧu küҫük oda`nın nemli duvarlarını düşünüyordu. “Fakat bir yerlerde bir
ev satın almayı düşünüyorum. Eski yatak odasında bulmuş olduǧu
kendisinden aldıǧı mektupları düşünerek “Evè gelmemin nedenlerinden bir
tanesi bu. Olanları biraz düzenlemek istiyorum.“ dedi. O mektupları sadece
dün okudu. En sonunda „Oh, Peter o gün seni neden terk ettiǧimi
bilmiyorum. Kendisine baktı. Yataklı oturma odasına gelmediǧi akşamı
hatırlayarak “Herşey yolunda.“ dedi. Bunun doǧru olmadıǧını bilerek ve
böyle bir muameleyi hak etmediǧini düşünerek “Biz genҫ`tik. Genҫ insanlar
bütün zaman bu tür işler yaparlar.“ diye ekledi. Anne-babasının evine
göndermiş olduǧu mektupları düşündü. Ilk başta kendisine geri dönmesi veya
en azından kapısını ҫalması iҫin yalvararak her gün mektup yazıyordu.
Kendisini bir daha hiҫ bir zaman göremeyeceǧini biliyordu. Hayal kırıklıǧını
saklamaya ҫalışarak „Senin doǧru olduǧunu tahmin ediyorum.“ dedi ve zor
yuttu. “Ben gitsem iyi olur.“ diyor. „Şimdi mi? Öldürecek zamanın olduǧunu
zannediyordum.“ Göz yaşlarını tutarak „bunu yaptım“ dedi. „Fakat anneme
düǧün töreni ile yardım etmek iҫin ben geri dönsem iyi olur.“ „Seni
anlıyorum.“ dedi. Sanırım anne-babası bunu anlayacaktır. „Sana telefon
numaramı vereyim mi? Belki buluşabiliriz.“ „Belki.“ Dedi, telefon numarayı
faturanın arkasına yazdı ve el ҫantasının fermuarlı yerine koydu. „Teşekkür
ederim. Hoşҫakal Peter.“ „Hoşҫakal, Amanda.“ Seneler sonrası numarasının
orada olup olmadıǧından emin olmak iҫin o gözü kontrol ediyor.
Michelangelo
Michelangelo (1475-1564) sanat tarihinin en üstün yetenekli, vasıflı ve ilham
kaynaǧı yüksek olan yaratıcılarından biriydi. Heykeltraş ustası, mimar,
ressam ve bir şair olarak etrafında bütün ҫaǧdaş`lar üzerinde büyük bir etkisi
vardı. Arezzo yakınlarında doǧmuştu, fakat Florence şehrini memleketi gibi
görmüştü. Şehrin sanatını, mimari yapıtlarını ve kültürünü herşeyden ҫok
seviyordu. Heykeltraş sanatına yeniden konsantre oluyordu. 1501 yılında
büyük mermer parҫalardan David`in figürünü oyuyordu. 1504 yılında 29
yaşındayken bu ҫalışmasını tamamladı. David`in uzak mesafe`ye bakmasını
saǧlayarak omzunda bir ilmik ile gösterdi. Papa Julius II Michelangelo`dan
Sistine Chapel`in tavanını boyaması ricasında bulundu. Michelangelo 1508
yılından 1512 yılına kadar dört sene boyunca her gün boynu tutulmuş ve
yüzünde boya lekeleri ile yapıtları üzerinde ҫalıştı. Bir ҫok bina kendisi
tarafından tasarlandı. St. Peter`s Basilica ҫalışması en büyük işlerinden birini
simgeliyor. Bütün batı dünyasında kendi katedral örneǧi örnek haline geldi.
Bugünlerde tasarım alanında büyük bir deǧişime neden olan tasarımının
deǧerini bilmek ҫok zor. Michelangelo ҫalışmaları ile insanlıǧın derin
tecrübelerini dile getiren Shakespeare ve Beethoven gibi küҫük sanatҫılar
grubuna ait.
34
„Ben ölüyorum, dünya`nın yıkıcıları“
1945 yılının 16 temmuz ayında gerҫekleşen ilk atom bombası hintli bir şiir`in
sözleri ile Robert Oppenheimer tarafından özetlendi.
New Mexico, Los Alamos `da ikinci dünya savaşını sona erdirmek amacı ile silah
üretimi üzerinde ҫalışan usta fizikҫi Oppenheimer tarafından sürdürülen
mücadele hakkında Peter Millar bilgi veriyor.
New Mexico`nun daǧlarında tozlu ҫöllün ovasında, Jornado del Muerto-Dead
Man`s journey- diye bilinen yer`de dünya`nın bilimsel beyinleri
ölümsüzleştirildi. Bu insanlar yirminci yüzyılı yeniden tanımlayacak insanlar:
Robert Oppenheimer (Amerikalı), Enrico Fermi (Italyan), George Kistiakowski
(Ukraynalı), Otto Frisch (Avustralyalı), General Leslie Groves (Amerikalı),
Edward Teller (macar) ve Klaus Fuchs (Almanya`da doǧmuş, fakat ingiliz
vatandaşlıǧını elde etmiş).
Ҫöl şafaǧın öncesindeki sessiz dakikalarda
kendilerinin nelerin beklediǧini dünya`nın başka bir kimsesi ҫok daha iyi
bilmesi gerekir. Fakat onların hiҫ biri kesin olarak ne olabileceǧini bilmiyor.
1945 yılının 16 temmuz sabahında 5:29`da gerҫekleşen patlama yaratıcılarını
hayrete düşürdü ve dünya`yı deǧiştirdi: atom bombası ҫalışıyordu. Bu ilk atom
patlamasının bir ҫok şahitleri vardı. „Size doǧru giden yolu patlattı, devirdi, yıktı
ve deldi. Sadece göz ile görülen bir vizyon deǧildi. Sonsuza dek sürecek gibi
görünüyordu. Sizler bu durumun sona ermesini diliyordunuz. Toplamda yaklaşık
iki saniye sürdü. En sonunda sona ermişti. Başka bir gözlemci şöyle yazıyor:
„Aynı bir ateş topu gibiydi, direkt bakmak iҫin ҫok aydındı. Top`un bütün
yüzeyi parlayan bir eflatun rengi ile kaplıydı.“ Vermiş olduǧu rapor şöyle sona
eriyor: Bütün bu sınava şahit olanlar tarihin en büyük olayına en derin şekilde
şahit oldular.“ Los Alamos bugün 18.000 bir insan topluluǧunu destekliyor. Ilk
izlenimler batı Amerikanın diǧer küҫük şehirleri gibi: iki katlı binalar ile dolu,
tozlu, alışveriş caddeleri, bir sürü banka ve benzin istasyonları, meksikan ve ҫin
ayak-üstü yemek restoran zincirleri, motel ve MCDonald`s ile dolu. Fakat bu
şehrin normal bir şehir olmadıǧına dair bir sürü ipuҫları var. State Highway 84
yolunda yolcuları yolun her iki tarafının amerikan hükümetine ait olduǧu
konusunda bilgilendiren büyük mavi levhalar var. Bir not „kir`i yok etmenin
yasak „olduǧunu söylüyor. Yüksek bir izleme kulesi bir yerde dikenli tel ҫit`in
arkasında duruyor. 1942 yılından önce Los Alamos`un bir tarihi yoktu, ҫünkü
var deǧildi ve başkalardan önce bomba`yı yapacak olan teknisyenleri
barındırmak amacı ile kurulmuştu. Bütün posta`lar sansür ediliyordu ve herkes
edinilen bilgileri gizli tutmaya yönelik yemin vermek zorunda bırakılıyordu.
Amerikan hükümeti kendi korumalarına bile güvenmiyordu. Genҫliǧinde solkanatlı gruplara karışan Oppenheimer FBI tarafından takip ediliyordu. 1939
yılında atom bombasını geliştirme konusunda Başkan Roosevelt`e baskı yapan
Einstein aҫıkca savunduǧu siyonizm ve pasifizm dünya görüşleri nedeni ile
dışlandı. Gerҫek suҫlular ise bulunamadı. 1950 yılında Klaus Fuchs Stalin`in
ispiyoncusu olarak ortaya ҫıktı. Ilginҫ olan durum bilim adamlarının
35
siyasetҫilere nazaran bomba`yı ruslar ile paylaşmaya daha fazla ilgi
duymalarıydı. Bazı fizikҫiler bu bomba`yı küresel hükümet kurmak iҫin
muhtemel bir araҫ ve bütün savaşların sonu olarak düşlüyorlardı. Teorik bir
ihtimal`den deneysel bir realite`ye dönüşürken bu bomba`nın nasıl
kullanılacaǧına dair fikirler üreten insanlar arasında endişeler artıyordu. 1945
yılların başlarında orjinal hedef olan Almanya`nın teslim olmayı zorlayarak artık
atom patlamalarına ihtiyacı yoktu. Bütün gözler Japonya`ya ҫevrildi ve
dikkatleri üzerinde topladı. 1943 yılında Harold Argo New Mexico`ya
ҫaǧrıldıǧında Washington University`nin bir mezunuydu. Bugün 80 yaşın
üstünde olarak Los Alamos`taki zamanını „hayatımın en heyecanlı iki senesi“
diye anlatıyor. Vicdanları kendilerine sorun yaratan insanları kayde`ye almadı.
Bütün şüphe duyan insanları anlamıyorum. Pasifik okyanusuna ҫıkan iki
aǧabeyim vardı. Eǧer Harry Truman bomba`yı düşürmemiş olsaydı, savaş bir
ömür boyu sürebilirdi. Carson Mark bu konu ile ilgili daha düşünceli. „O
zamanlar bu durumun organize edilmiş savaşları sonlandıracaǧını düşünmüştük,
ҫünkü hiҫ kimse bu ölҫüdeki bir yıkımı kabul edemezdi. Fakat biz Japonya`nın
bu mücadele`yi ne zaman bırakacaǧını bilmiyorduk. Eǧer öldürülmesi
gerekmiyorsa neden bu kadar insanı öldürüyorsunuz?“ 1945 yılının mayıs
ayında bu bombanın ne kadar yıkıcı olabileceǧinden hiҫ kimse emin deǧildi.
Daha basit bomba versiyonunun işe yarayacaǧı konusunda genel anlamda bir
hemfikirlik sözkonusuydu, fakat daha sorunlu olan plütonyum cihazının test
edilmesi gerekiyordu. Oppenheimer bu test`i kısmen God the father, the son, the
Holy Spirit, olan hiristiyanlık konseptlerinden etkilendiǧi iҫin Trinity diye
adlandırdı, fakat daha aǧır basan neden ҫok hint kökenli üҫ`ü birarada godhead
of Vishnu, Brahma ve yaşamın gücü, yaratıcısı ve yıkıcısı olan Siva`dan
etkilenerek Trinity ismini seҫti. Seҫilen yer en yakın şehir`den 33 mil
uzaklıktaydı. VIP gözlem evi`nin yeri 20 mil uzaklıktaydı. Bilim adamları bu
bomba`nin kaҫ ton TNT üreteceǧini tahmin etmek iҫin kendi aralarında bahse
girdiler. Oppenheimer`in 300 tahmin ettiǧi bilgisi o kadar doǧru deǧildi. Teller
inanılmaz 45.000 ton TNT tahmin etti. Radyokimyasal analiz patlamanın 18.600
ton TNT ürettiǧini ortaya ҫıkarttı. Bu proje`de görev alan kişilerin tahmin
ettikleri rakamın dört kat`ı. Patlamadan saatler sonra Los Alamos`da
kutlamaların sürmesine raǧmen San Francisco limanından savaş gemisi
Indianapolis Little boy adlı bombayı uǧursuz gemi yolculuǧuna ҫıkararak
Pasifik okyanusunun Tinian adasına götürdü. Ölümcül kargo`sunu boşalttıktan
sonra gemi filipinlere seyahat etmeye devam etti. 29 temmuz bir japon su altı
gemisi yüzünden battı; bu batan gemilerden kurtulan 850 insan`dan 500 kişi`den
fazla köpek balıkları tarafından yenildi. Tinian`da grup sözcüsü Paul Tibbets B29 bombasını yeniden boyadı ve annesinin ismi Enola Gay`yi koydu. Hiroshima
ve Nagasaki`de vatandaş`lar uyuyordu. Denemeden sadece üҫ hafta sonra
bomba gerҫek hayatta kullanılmıştı. Tarihҫi Richard Rhodes`in kitabı The
Making of the Atomic Bomb “Bir kere Trinity atom bombasının ҫalıştıǧını
ispatlamışken, insanlık bu bomba`yı kullanmak iҫin nedenler buldular.“ yazmış
olduǧu gibi.
36
Elvis Presley
1) Elvis Presley (1935-1977) büyük başarısı ile dünya`nın her yerinde pop
kültürünü deǧiştiren bir rock`n roll sanatҫısıydı.
2) Anne-babası kilise`de şarkı söylediǧi Memphis`de Presley`yi yetiştirdi.
3) Genҫlik yıllarında gitar ҫalmayı kendi kendine öǧretti.
4) Ritim ve blues üreticisi olan Sam Philips iҫin Presley 1954 temmuz`da
şarkılar kaydetti.
5) Sahnedeki karizmatik tarzı Elvis`e “Elvis the Pelvisì“
takma ismini
kazandırdı.
6) Bu zamanlarda
Presley kariyerinin geri kalan kısmını yöneten
destekleyici Tom Parker ile tanıştı.
7) 1956 yılında Presley her biri bir milyon`dan fazla satan 45 plaklarından
ilki olan “Heartbreak hotel`i“ piyasaya sürdü.
8) Izleyiciler Elvis televizyon`da düzenli bir şekilde ҫıktıǧında kendisinin
sadece kalҫa-üstü bölümünü görüyorlardı, ҫünkü kalҫa altı cinselliǧi
ҫaǧrıştırıyordu.
9) Presley özel haytında uyuşturucu kullanımından ve kar ҫokluǧundan
büyük acılar ҫekti.
10)
Presley`den önce sesi iyi olan genҫ insanlar yoktu. Genҫlik
kültürünün kurucularından bir tanesiydi.

Benzer belgeler