ekonomistin yorumu

Transkript

ekonomistin yorumu
EKONOMİSTİN YORUMU
TSKB’nin Baş Ekonomisti Sn. Gündüz Fõndõkçõoğlu’nun kaleminden
25 Ocak 2010
1990’lara gelindiğinde sanayi devrimi konusunda 2 farklõ görüş oluşmuş durumdaydõ. Erken
dönem görüşü sanayi devriminin, özellikle İngiltere’de, çok kapsamlõ ve derin bir
dönüşüm gerçekleştirdiğini söylüyordu. Bu görüş Marx, Landes, Ashton, Toynbee gibi
klasikleşmiş isimlerin görüşüydü. Ancak Crafts ve Harley ile başlayan yeni yaklaşõm
sanayi devrimine bakõşõ değiştirdi. Peter Temin bu 2 ana pozisyonu özetleyerek test ediyor.
Önce bu temel ayrõma genel veya makro düzlemde bakacağõz. Ashton tarõm, kömür, demir, tekstil
ve finans kollarõndan gelen ve ulaştõrma, tarõm, manüfaktür, ticaret ve finansta kendisini gösteren
bir yenilikler çağõ tasvir eder: “A wave of gadgets swept over England”. Sadece demir ve tekstil
değil, hayli yaygõn bir devrimden bahsediyoruz. Ama Ashton bile sanayi devriminin bütün
sanayi kollarõna yayõlmamõş olduğunu kabul eder. David Landes 1969 tarihli klasik
kitabõnda diğer sanayi kollarõnda değişimin yavaş olduğunu belirtir, ancak mekanize
manüfaktürün alet yapõmõnõ hõzlandõrdõğõnõ ve alet yapõmõndan az ya da çok neredeyse tüm sanayi
kollarõnõn yararlandõğõnõ belirtir.
Brown üniversitesinden Joel Mokyr 1990’larda sanayi devriminde teknolojik ilerlemenin çok
yaygõn olduğu görüşünü yeniden savundu. Britanya’nõn milli gelirinin sanayi
devrimindeki büyüme hõzõ sürekli aşağõ doğru revize edildi. Harley (1982) bu konuda ilk
net adõmõ attõ. McCloskey (1981)’deki tabloyu yeniden tahmin eden Crafts bütün rakamlarõ aşağõ
çekti. Crafts eski paradigmaya tamamen karşõ çõkarak sanayi devrimini tekstil, demir ve
taşõmacõlõğa lokalize olmuş bir teknolojik ilerleme olarak gördü. Daha da ileri giden yenilikçiler
sanayi devrimi teriminin yanlõş olduğunu, ortada devrim denecek bir radikal dönüşümün
olmadõğõnõ bile öne sürdüler: diğer manüfaktür kollarõ ve hizmetler sanayi devrimi boyunca
durağan kalmõştõ. Görüldüğü gibi 1980’lerden itibaren hemen her alanda süreklilik
değişimin önüne çõkarõlõyor. Bu tartõşmalarõn ilk sonucu sanayi devriminde büyüme ve
teknolojik ilerlemenin yavaş olduğu görüşünün yerleşmesi oldu. Crafts aslõnda sanayi devriminin
Fransa’da da olabileceğini, ortada büyük bir şans faktörünün bulunduğunu da öne sürdü. 1992
sonrasõ modern ekonomiyle iktisat tarihçiliğini birleştiren araştõrmacõlar sanayi devrimine
stokastik (olasõlõğa dayalõ) modellerle bakõyorlar ve “şans faktörünü” nicelleştirmeyi deniyorlar.
Tartõşmalar bambaşka teknik ve verilere dayanõyor ve iyice sofistike hale geliyor.
1780-1860 arasõ İngiltere’de verimlilik artõşõna katkõlar (yõllõk yüzde)
McCloskey
Crafts
Harley
Pamuk
0.18
0.18
0.18
Worsteds
0.06
0.06
0.05
Yünlü
0.03
0.03
0.02
Demir
0.02
0.02
0.02
Kanal ve
demiryolu
0.09
0.09
0.09
Gemicilik
0.14
0.14
0.03
Modern
endüstri
toplamõ
0.52
0.52
0.34
Tarõm
0.12
0.12
0.19
Diğerleri
0.55
0.07
0.02
TOPLAM
1.19
0.71
0.55
Tabloda önemli araştõrmacõlarõn tahminlerini görüyoruz. McCloskey’den Crafts’a geçerken
en önemli fark diğer sektörlerin katkõsõnõn 0.55’den 0.07’ye gerilemesi. Böylece Crafts
hem verimlilik artõşõnõn toplamda fazla yüksek olmadõğõnõ, hem de yaygõn olmadõğõnõ öne sürmüş
oldu. Ana sektörlerde araştõrmacõlarõn tahminleri çok farklõ değil. Fakat bakõş çok farklõ: ya
1
tümden toplumu sarsan bir değişim, ya da sadece demir ve tekstil sektörlerinde yoğunlaşan kõsmi
bir teknik ilerleme söz konusu. Nitekim Crafts dõş ticaret açõsõndan da İngiltere’nin mukayeseli
üstünlüğünün sadece bu 2 sektörde olduğunu öne sürüyor. Crafts’a göre Britanya’da
manüfaktür geriydi ve tarõm daha ileriydi. Teknolojik ilerleme ve büyüme 1860’a
kadar yavaş seyrediyordu. Ama o zaman “neden İngiltere tarõm ürünleri ihraç edip, sanayi
mallarõnõ ithal etmedi?” sorusunu sormak gerekiyor ve Crafts bu paradoksu kendisi öne çõkarõyor.
1780-1860 arasõ sanayi düşük verimlilik ve düşük verimlilik artõşõyla, pek çok sanayi kolu için
neredeyse hiç ilerleme olmadan ve tarõmdan daha düşük verimlilikle var olduysa ve İngiltere
sadece 2 endüstride mukayeseli üstünlüğe sahip idiyse, diğer endüstri kollarõnda ihracat
performansõnõn düşük olmuş olmasõ gerekir. Böyle mi? Crafts ve Harley 1992’de
tahminlerini daha da aşağõ çektiler. Tabloda verimlik artõşõna katkõlar, yani
verimlilik artõşõ x sektörün toplamdaki ağõrlõğõ görülüyor. Harley’e bakarsak tarõmõn
yõllõk verimlilik artõşõnõn yüzde 0.7 olmasõ gerekiyor. Yani tarõm diğer sanayi kollarõnõn çok
ilerisinde. 80 yõllõk sürecin bütününde diğer sanayi kollarõnõn tarõmõn çok gerisinde kalmõş
olmalarõ gerekiyor. Bir başka deyişle, Harley datasõna göre ortada sanayi devriminden
çok tarõm devrimi var! McCloskey diğer sektörlerin tarõmõn üzerinde verimlilik artõşõ
gösterdiğini ima ediyordu. Harley verileri bir CGE (Computable General Equilibrium)
modeline yükleyerek 19. yüzyõlõn başõndaki İngiltere ekonomisini simüle etti. Modeli
modern imalat, tarõm, hizmetler ve diğer endüstri şeklinde 4 sektör varsaymaktadõr. Tabloda
gördüğümüz “diğerleri” kalemi Harley’in son 2 sektörünü içeriyor. Modelde Britanya modern
imalat sanayii ürünlerini ihraç ederken tarõm ürünlerini ithal ediyor. Diğer 2 sektör ticaretin
konusu değil. Ama bu varsayõm sorunlu çünkü Crafts-Harley görüşü “diğerleri” kaleminin
tarõmdan düşük verimliliğe sahip olduğunu söylüyor. Tarõm ürünleri ithal ediliyorduysa o zaman
“diğerleri” de ithal edilmeliydi. Ticarete konu olmadõklarõnõ söylemek sorunu es geçmek demek.
Ya da “diğerleri” baştan büyük mukayeseli üstünlüğe sahipti, ki bu verilerce doğrulanmõyor.
Sorunu çözmek için dõş ticaret datasõna bakmak ve bir test yapmak gerek. Başlangõçta ithal
edilmiyor olsalardõ bile, “diğer manüfaktür” 19. yüzyõlõn ortasõnda –tablonun son sütunundaki
rakamlarla- ithal ediliyor olmalõydõ. Dolayõsõyla “test” İngiltere’nin sadece pamuklu
dokuma, demir gibi ileri teknoloji ürünlerini değil, geniş bir spektrumda mamul
madde ihraç edip etmemesiyle ilgili. Ediyorsa yaygõn bir verimlilik artõşõ ve mukayeseli
üstünlük söz konusu. Etmiyorsa Crafts-Harley tezi doğru olabilir. Daha doğrusu, ihracat ithalatõ
aşõyorsa endüstri devrimi yaygõn bir olguydu. Bu tarz bir “test” Temin tarafõndan yapõldõğõnda
“diğerleri” kaleminde sabun, basit kumaş, ipek, bakõr mamuller, teneke, deri, kalay, hardware and
cutlery vb mamuller görüyoruz. Bu mamullerin 1811, 1830 ve 1850 tarihli ihracat
rakamlarõndaki “diğer” kaleminde olduğunu ve “diğer” kaleminin içeriğinin sanayi
devrimi boyunca fazla değişmediğini 3 seri arasõndaki 0.93 ve 0.95 korelasyon
rakamlarõndan görüyoruz. İhraç edilen mamullerden ipek, 1820 yõlõna kadar da
basit kumaş ve yün ithal de ediliyor. Diğer mamul maddeler neredeyse hiç ithal edilmiyor.
İngiltere “diğer” kalemi altõnda 25 kadar malda mukayeseli üstünlüğe sahip idiyse
sanayi devrimi hayli yaygõn olmalõ. Fakat bu görüş son 20 yõlda hayli darbe aldõ.
Ekonometrik tarih destek vermiyor.
Modellemenin 1990’lardan sonra önemli hale geldiğini ve kompütarize iktisat tarihçisinin adeta
Emmanuel LeRoy Ladurie’nin hayalini gerçekleştirmeye soyunduğunu görüyoruz. Voigtländer
& Voth (2006) yeni tarihli bir içsel büyüme modeli sunuyor. Bu model büyüme
kuramcõlarõnõn önde gelenlerinden Lucas ve Stokey, ve Galor ve Moav gibi isimlerin –iktisat
tarihçilerinin ve bu arada Crafts’õn hazzetmediği tarzdaki- alõştõrmalarõnõ ileri götürüyor. Bir ilk
tez ve ilgili literatür fiziki sermaye birikiminin önemli olduğuna işaret ederek Marx’õ bir manada
doğruluyor. Ama sadece o kadar. Malthusyen bir fakirlik tuzağõndan kaçmak için ilk
geçiş anõnda sermaye birikimi şart. Sermaye girdisi arttõkça toplam faktör verimliliği de
artõyor. Modelde sanayi devrimini tetikleyen faktörler başlangõç anõndaki gelir seviyesi, eşitsizlik
derecesi, demografi ve dõşsal şoklar. İlk simülasyonlar demografinin başlangõç gelirlerini
artõrdõğõnõ, geliri yeniden dağõtma faktörünün –Old Poor Laws- etkisinin küçük olduğuna işaret
ediyor. İktisatçõlar endüstrileşmenin ilk aşamasõnda eşitsizliğin gereğini, sonradansa zararlõ
olduğunu söylüyor. Galor & Moav (2004) bunu söylerken Zweimüller (2000) geliri yeniden
dağõtmanõn büyümeyi tetikleyeceğini, Matsuyama (2002) ise büyümenin gelir dağõlõmõ
2
eğrisinin biçimine-tümüne bağlõ olduğunu savunuyor. İçsel büyüme modelleri tek yol
göstermiyor. Bu modeller sanayi devriminin analizini tamamen nicelleştiriyor.
Nobel ödüllü iktisat tarihçisi Fogel (1994) ise akla zor gelecek bir noktaya değiniyor: 18. yüzyõl
Fransa’sõnda nüfusun %20’si birkaç saatten fazla çalõşmalarõna izin vermeyecek kadar kötü
besleniyordu. Eşitsizlik çok fazlaysa ölümler çok yüksek oranda gerçekleşebiliyordu: Malthusian
“high crisis mortality”. Bu durumda sermayenin marjinal getirisi ve sermaye birikimi düşer. Bu
etki sermaye/işgücü ve toprak/işgücü oranlarõndaki artõştan büyükse verimlilik zayõflar. Eğer
eşitsizlik gerçekten de ilk aşamada büyümeyi tetikliyorsa bu ancak tasarruflarõ artõrma kanalõyla
ve tasarruf edemeyecek durumda olan işgücü kronik eşik altõ beslenme ve açlõkla karşõ karşõya
kalmazsa mümkün olabilir. Model, 3 literatüre dayanõyor: (1) Crafts (1995) içsel büyüme
modellerini redddiyor. Fakat Galor & Moav (2002), Galor & Weil (2000), Cervellati & Sunde
(2005), Kögel & Prskawetz (2001) demografi ve sermaye birikiminin ilk sõçramada önemli
olduğunu, beşeri sermayeninse ikinci sanayi devriminde etkin olduğunu söylüyor. (2) Murphy,
Shleifer & Vishny (1989a, b) ve Acemoğlu & Zilibotti (1997) bölünemezlik ve sabit maliyetler
üzerinde durarak piyasa derinliğini vurguluyor. Son makale yeni teknolojilerin yüksek risk-getirili
yatõrõmlar gerektirdiğini, sadece zengin ülkelerin bu işe girdiğini yazõyor. Acemoğlu & Zilibotti
(1997) fakir ülkelerin yüksek volatiliteyle karşõ karşõya olduğunu ve yüksek risk-getirili yeni
teknolojilere yatõrõm yapmalarõ için arka arkaya “birkaç iyi yõl” gerektiğini bildiriyor. Burada
“şans” öğesi devreye giriyor. Bu argümana “sermaye dõşsallõğõ” diyebiliriz. (3) Stokey (2001)
enerji sektörünün öneminin az olduğunu, sanayi devriminde dõş ticaret ve manüfaktürde
teknolojik ilerlemenin eşit rol oynadõğõnõ gösteren bilgisayar simülasyonlarõ üretiyor. Crafts &
Harley (2000) önemli çünkü kullandõklarõ CGE modeli yavaş ve sõnõrlõ sektöre yayõlan bir TFP
sürecinin sanayi devrimi datasõna uyduğunu göstermeye çalõşõyor. Lagerlof (2003) mortalite
oranõndaki oynaklõğõn önemli olduğu bir kalibrasyon veriyor.
1780-1860 arasõ İngiltere’de verimlilik ve output artõşõ
Yõllõk, %
değişim
Feinsteiin
(1981)
Crafts
(1985)
Crafts &
Harley
(1992)
Antras &
Voth
(2003)
1760-1800
1.1
1
1
1801-1831
2.7
2
1.9
1831-1860
2.5
2.5
2.5
1760-1800
0.2
0.2
0.1
0.27
1801-1831
1.3
0.7
0.35
0.54
1831-1860
0.8
1
0.8
0.33
Output
TFP
Peter Temin’in argümanõna rağmen “yeni yaklaşõm” (a) yavaş TFP artõşõ (b) yavaş yapõsal değişim
(c) başlangõç gelir seviyesi ve eşitsizliğinin rolü (d) teknolojik ilerlemenin niteliği/yaygõnlõğõ
konularõnda yeni tezler geliştirip bunlarõ kabul ettirme yönünde ilerlemekte. Tabloda 1760-1800
arasõ TFP’ye bakarsak tüm rakamlarõn 0.2 civarõnda olduğunu görüyoruz. 1831-1860 arasõnda da
TFP Antras & Coth hariç 1 civarõnda. Yani bu 2 dönem için yeni bir konsensüs oluşuyor. 18011830 arasõ dönem içinse tahminler %1.3-0.35 arasõ geniş bir spektruma yayõlõyor. Verimlilik 30
yõlda ya 1.5 katõna çõkõyor ya da birikimli değeri 1.1 ve 1.25 arasõnda değişiyor ve output 2 katõna
çõkõyor. Bu teze göre, Mokyr (1990), 1750 sonrasõ İngiltere’de ne output, ne de TFP o
kadar hõzlõ arttõ. Ama nüfus artõşõ ivme kazandõ ve sabit ya da yavaşça artan reel ücretlerle ve
yavaşça artan fert başõna milli gelirle beraber Malthusyen tuzaktan çõkõldõ. Olan şey yatõrõmlarõn
1760 civarõnda milli gelirin %7’sinden 1840’ta %14’üne yükselmesiydi (Crafts, 1985). Ya da, işgücü
miktarõ N arttõ, W sabit kaldõ, Y/N yavaşça arttõ , I hõzlandõ.
3
Modele dönersek, başlangõçta sanayi devrimi tetiklenirken vurguladõğõ 3 faktör var: (1)
demografi (2) gelir dağõlõmõ (3) icat vs teknik gelişme (invention vs innovation). Sosyal ve
kültürel açõdan İngiltere’de evlilik yaşõ yüksek ve doğurganlõk düşük olduğu için –European
marriage pattern- kişi başõna gelir Avrupa’ya göre daha yüksekti. Demografik rejim şoklarõn
yüksek ölüm oranlarõyla değil, düşük doğum oranlarõyla karşõlanmasõ sonucu “low pressure
Malthusian” tarzõndaydõ. Öte yandan, gayet eşitsiz bir toplum olan İngiliz toplumunda işçi
gelirleri Fransa’ya göre daha yüksekti ve Fogel’e göre İngiliz işçisi Fransõzlara göre %17 daha
yüksek kalori alõyordu. “Yoksul Yasalarõnõn” doruğunda GSYH’nin %2.5’i transfer edilmişti ve
nüfusun c. %10’una bir miktar el uzatõlmõştõ. Mokyr (2002) daha da ileri gidiyor ve nüfusun
%40’õnõn gelirinin bu sayede %15-25 arasõ arttõğõnõ bildiriyor.Bu durum 1760-1800 arasõ (i) işgücü
verimliliğini (2) iç talebi olumlu etkilemiş olabilir.
İşçiler bütçelerinin tamamõnõ gõdaya mõ ayõrõyorlardõ ve işçi ücretleri sanayi devrimi
boyunca geriledi mi? TFP ne kadar arttõ? İşgücü verimlilik artõşõ ücret artõşlarõna paralel miydi?
Ücretler nispeten yüksek ve gelir dağõlõmõ Yoksul Yasalarõ’yla düzenleniyor idiyse
Marx’õn söylediğinin tam tersine işgücü piyasasõnda rekabet düşük ve işçi sõnõfõnõn
toplam geliri (wage bill) yüksek olmalõ. Boyer (1990) bunu söylüyor. 1790 gibi tahõl
fiyatlarõnõn yüksek olduğu bir dönemde bile İngiliz işçileri bütçelerinin %30’una varan miktarda
gõda dõşõ harcama yapabiliyorlardõ (%6’sõ giyime). Bu doğru mu? Burada kritik iddia yeni
teknolojiyle imal edilen sanayi mallarõnõn gelir elastikiyetinin çok yüksek olduğu ve
ufak bir ücret artõşõnõn bile bu mallara olan talebi tetiklediği. Burada bulunan 2.3 gelir elastikiyeti
çok yüksek. Ayrõca gõda dõşõ mallarõn fiyat elastikiyeti de çok yüksek (yoksullar için 1.8) ve
sanayi devrimi ilerledikçe oluşan fiyat düşüşlerinin talebi canlandõrmasõ beklenir. Burada
dikkatli olmalõ ve ücret seviyesi, ücret artõşõ, işgücü verimliliği artõşõ, işgücü
ücretlerinin toplamõ (wage bill) ve işgücünün milli gelirden aldõğõ pay gibi
kavramlar arasõnda ayrõm yapmalõyõz.
Reel ücretlerin standart sapmasõ tarõm fiyatlarõnõn standart sapmasõna çok yakõn olduğu için reel
ücretler tarõmsal ürünlerin (corn) fiyatlarõ arttõkça düşüyor çünkü nominal ücretler ilk dönemde
sabit. 1740 civarõnda tepe yapan reel ücretler 1760’a gelirken azalõyor. Ancak genel
tezi destekleyecek şekilde 1600 sonrasõ 140 yõl boyunca yukarõ giden bir trend var.
1700-1850 döneminin tümü için işgücü faktör payõ 0.4, sermaye 0.25 ve toprak 0.35. Bu 3 üretim
faktörünün paylarõ genelde bu rakamlara yakõn bulunuyor. Manüfaktürde sermaye payõ 0.35.
1700 yõlõnda tarõm 0.77, manüfaktür 0.23 payla başlõyor.
Reel ücretler ve trend (1600-1760)
Ücret serisine gelen şoklarõn otokorelasyonu ve serinin volatilitesi yüksek. Simülasyonda tarõm ve
sanayide verimliliğin aynõ seviyede olduğu varsayõlarak başlanõyor. TFP ve sermaye stoku
doğrusal ilişkide ve TFP de, sermaye de zamanla artõyor. Yatõrõmlar da başlangõçta sadece
sermaye mallarõnõn değer yitirmesini karşõlõyor, sanayi devrimi ilerledikçe yükseliyor. Faizlerin
düştüğü ve sermayenin fiyatõnõn %25 aşağõ geldiği bir dönemde sermaye stokunun/yatõrõmlarõn
hõzlõ artmasõ doğal. Bu modelde nüfusun kendisi değil, doğurganlõk çok önemli.
4
Örneğin, sanayi devrimi için aday ülkeler arasõnda son dönemde Çin de var. Fransa veya Çin
İngiltere’den daha önce sanayileşebilir miydi? Model Çin’in %4 olan doğurganlõk
oranõnõ alõp İngiliz verilerine yerleştiriyor. Sonuçta nüfus hõzla artõyor ve sanayi devrimi
başlarken nüfusun bir kõsmõ geçimlik tüketimin altõnda kalõyor. İşgücü inputu, işgücü verimliliği,
iç talep vb açõlardan sanayi devrimine engel çõkmõş oluyor. Model dõş ticaret ve kolonilerin
rolünü küçük buluyor. Tartõşmalõ bir nokta. Sonuncu nokta 1850 civarõnda İngiltere’yi
lider ülke yapmõş olan devrimin büyük icatlar üzerinde yükselmediği, buhar makinasõnõn bile
1830’lara kadar yaygõn olarak kullanõlmadõğõ ve 1830’da 165.000 beygir gücüne denk buhar
makinasõ olduğu –küçük bir güç, 1850’lerde yaygõn olarak kullanõlan teknolojilerin zaten 100 yõl
önce bile bilindiği şeklinde. Burada “icat” yerine, zamanla icatlarõn mikroteknolojik devrimlerle
uygulamaya konulmasõndan bahsediliyor. Önemli olan teknolojide büyük bir buluş değil,
varolanlarõn uygulanabilir hale getirilip yaygõnlaşmasõ. Buhar makinasõnõn uzun süre çok
maliyetli olduğu için yaygõnlaşamadõğõ saptamasõ bu görüşe bir dayanak oluşturmakta. Robert C.
Allen (2005) oldukça farklõ bir hikaye anlatõyor. Bu hikaye McCloskey (2008)’den hem farklõ, hem
de bir açõdan ona yakõn çünkü Allen TFP’yi öne çõkarõyor ve sermaye birikimini ancak verimlilik
artõşõnõn destekçisi olduğu ölçüde merkeze alõyor. Öte yandan, karõn aldõğõ payõn ücrete göre çok
artarak gelir dağõlõmõnõ sermaye sõnõfõ lehine bozduğunu savunuyor. Yanlõz, karõn payõnõn
wage bill’e göre artmasõ reel ücretlerin düştüğü anlamõna gelmiyor. Yandaki grafik
sanayi devrimi sõrasõnda reel ücretlerin arttõğõnõ gösteriyor. Kar ücrete göre daha hõzlõ
artõyor.
Reel ücretler ve trend (1760-1840)
Herşeyden önce işçi başõna output artõşõ hõzlanmaya başladõğõ 1800 sonrasõnda bile hala çok
düşüktü ve yõllõk en çok %1.12’ye ulaşmõştõ. Son yõllarda bile %8-9 artõş hõzlarõ gördük. Demek ki
sanayi devriminde output artõşõ gerçekten de yavaştõ. Yine de 1760-1860 arasõ kişi
başõna GSYH artõşõnõn kümülatifi %82 oldu. Fert başõna GSYH 2 katõna yaklaştõ ve
GSYH’nin kendisi zaten 2 katõna çõktõ. Nüfus artõşõ GSYH artõşõndan daha hõzlõ oldu.
Bunlar artõk stilize olgular. GSYH’nin %7’si olan yatõrõm oranõ sanayi devriminin
sonunda %14’e kadar yükseldi. Bu da bir stilize olgu. Eski açõklamalara uyan bir nokta.
Reel ücretlerin 1800’e kadar yükseldiği, sonra 1820’lerde bir platoya ulaştõğõ, sonra
yükselişe devam ettiği görülüyor. Reel ücretlerdeki artõşõn verimlilik artõşõyla ilişkisi tamsa
bize neoklasik bir dağõlõm verir. Toprağõn reel kirasõ (real rent) çok hafifçe yükseldi (Clark, 2002).
Faktör paylarõna baktõğõmõzdaysa (reel ücret x çalõşan nüfus ve reel rant x ekilen arazi)/GSYH
rantõn payõnõn yavaşça düştüğünü görüyoruz. Ücretlerin GSYH payõ 1770-1800 arasõ
hafifçe artõyor, 1800-1840 arasõ azalõyor ve 1840 civarõ stabilize oluyor. Karõn
payõysa tersine hareket ediyor. Victoria stabilizasyonu devinimi bitiriyor ve başka
bir alana aktarõyor –human capital. Peki sanayi devriminde kar haddine ne oldu?
Nasõl ölçebiliriz? Sermaye tartõşmalarõ mantõğõnda sermaye stokunu ölçmek zor olduğu için
bu konu reel ücretler kadar net değil. Ama sermayenin payõnõ GSYH ile çarpõp Feinstein’õn reel
sermaye stoku tahminlerine bölerek bir kar haddi türetilebilir. Bu tabii brüt kar haddi oluyor. Bir
de Deane & Cole (1969, s. 166-167) kar oranõ tablosu var –1801 sonrasõ için. Reel kar haddi
1800 sonrasõ artõyor. Bunlar doğruysa 100 yõllõk dönemde reel ücret %44 artarken,
kar oranõ %120 artmõş. Reel rant çok az yükselmiş. Açõklanmaya muhtaç bir tablo.
5

Benzer belgeler