Ürgüp Dergisi 51. Sayısı
Transkript
Ürgüp Dergisi 51. Sayısı
ÜRGÜP ÜRGÜPLÜLER TURİZM TANITMA KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ YAYIN ORGANI YIL: 17 - SAYI: 51 - Haziran 2012 - Mayıs 2013 Temenni Tepesi’nden Ürgüp’ün Gece Görünümü Ankara-Ulucanlar Ürgübî Mescidi Giriş Kapısı KÜNYE ve İÇİNDEKİLER Yıl: 17 Sayı: 51 Haziran 2012 - Mayıs 2013 Ürgüplüler Turizm Tanıtma Kültür ve Dayanışma Derneği adına sahibi Zekai ULUSOY Yayın Kurulu ve Baskıya Hazırlama H. Hüseyin DİLAVER / Akademisyen Hilmi ÇALIŞKAN / Öğretmen Zekai ULUSOY / İşadamı Fotoğraflar Ürgüp Dergisi Dizgi - Grafik ve Baskı ERS REKLAM Ltd. Şti. Kazım Karabekir Caddesi No: 39/22 Murat Çarşısı İskitler-ANKARA Tel: 0312 342 46 40 [email protected] Dergimizde yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Dergimize gönderilen yazılar yayınlansın veya yayınlanmasın iade edilmez. Dergimiz Basın Ahlak Yasası’na uymayı taahhüt eder. Dernek Genel Merkezi ve Dergi Koordinasyonu Sağiık-2 Sokak No: 71/4 Yenişehir/ANKARA Tel: (0.312) 432 00 66 Fax: (0.312) 432 05 02 Banka Hesap Numaraları Ziraat Bankası Mithatpaşa Şubesi Hesap No: 598347 Ziraat Bankası Ürgüp Şubesi Hesap No: 00078574 POSTA ÇEKİ NUMARASI 1002702 Kızılay Merkez Postanesi Ankara Web Sitesi: www.urgupder.org e-mail: [email protected] [email protected] • Ürgüp Dergisi 3 ayda bir yayınlanır. • Para ile satılmaz. Üyelere, kamu ve diğer kuruluşlara ücretsiz dağıtılır. • Üyelerimize ait tanıtım amaçlı bilgi ve resimler ücretsiz yayınlanır. İÇİNDEKİLER Başyazı.......................................................... 4 Derneğimizin Yeni Yönetim ve Denetim Krl... 5 Fahri Yıldız Derneğimizi Ziyaret Etti............... 6 Ürgüp’te Dogalgaz Kullanımına Başlandı..... 6 Hasan Şahin’nin Bağışı................................. 7 İlçemiz Müftüsü Murat Çakır Vefat Etti.......... 8 Hüseyin Vassaf Divanı Yayımlandı................ 8 Derneğimiz 20 Yaşında................................. 9 Şair Ahmet Çelik.......................................... 10 Derneğimizin Ziyaretleri............................... 11 Kapadokya Bölgesi’nde Turizm.................. 12 Ürgüp’ten Kısa Haberler............................. 14 Hüseyin Terzioğlunun Ardından.................. 17 Ortahisarlı Osman Erkeller.......................... 18 Bekir Taylan’ı Anarken................................. 19 Ürgüp’te Çevrilen Filmler............................. 19 Boyalı’lı Aşık Hacı Memiş Özel.................... 20 Bir Söyleşi.................................................... 21 Özledim (Şiir)............................................... 22 Ürgüp’te Üzüm Kültürü............................... 24 Ankara’da Ürgüp Mh. ve Ürgübî Mescidi.... 28 Ürgüp’te Kayıp Mescitler............................. 40 Sağlık Köşesi............................................... 44 Kayakapı Projesi.......................................... 45 Ürgüp Aşığı Bekir Ağabey........................... 46 Gitti (Şiir)...................................................... 47 Ürgüp’te 2013 Yılında Vefat Edenler........... 48 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 1 ÜRGÜP ve ÇEVRESİ 2 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı ÜRGÜP ÜRGÜP KAMU KURUM VE KURULUŞLARI Ürgüplüler Derneği Genel Merkezi Ankara - Tel: 0312. 432 00 66 - Faks: 0312. 432 05 02 Kaymakamlık 341 40 01 Santral Belediye Başkanlığı Esnaf ve Sanatkarlar Odası 341 42 44 Taşkınpaşa ilköğ. Okl. 357 76 76 Şoförler Odası 341 41 07 Ulaşlı ilköğ. Okl. 358 80 98 Tarım Kredi Kooperatifi 341 40 56 Aksalur Kasabası Belediye Bşk.lığı Santral 341 40 08 Ticaret ve Sanayi Odası 341 41 33 Santral 371 70 03 Belediye Garajı ve itfaiye 341 42 27 Turizm Tanıtma Müdürlüğü 341 40 59 Halk Kütüphanesi 371 72 97 Belediye Zabıta 341 40 48 Turizm Eğitim Merkezi 341 43 07 PTT Şubesi 371 71 20 Koordinatörlük 341 41 45 Türk Telekom Sağlık Ocağı 371 70 06 Tedaş 371 73 00 Askerlik Şubesi 341 24 80 Santral İşletme Şefi 341 40 00 Abone işleri 341 80 00 Tapu Sicil Müdürlüğü 341 40 70 Akbank (Müdür) 341 34 60 PTT Merkez Müdürlüğü 341 45 55 Denizbank (Müdür) 341 20 70 Sivil Savunma Müdürlüğü 341 89 01 Garanti Bankası (Müdür) 341 74 05 Tarım ilçe Müdürlüğü 341 40 07 Halk Bankası (Müdür) 341 20 02 Tekel Müdürlüğü İş Bankası (Müdür) 341 40 38 Tekel İçki Fabrikası 341 40 09 Vakıflar Bankası (Müdür) 341 34 04 İlçe Seçim Kurulu 341 44 42 Yapı Kredi Bank. (Müd.) 341 42 02 İcra İflas Müdürlüğü 341 20 06 Ziraat Bankası (Müdür) 341 40 12 Kadastro Şefliği 341 64 48 Bankalar Kütüphane Müdürlüğü 341 40 26 Adliye Santrali 341 40 06 Yetiştirme Yurdu 341 43 65 İcra Müdürü 341 20 06 Ziraat Odası Başkanlığı 341 40 32 İl Seçim Kurulu 341 44 42 Noter 341 43 64 Cezaevi 341 48 30 Cumhuriyet Başsavcılığı OKULLAR Devlet Hastanesi e N Mal Müdürlüğü Müdür Milli Eğitim Müdürlüğü Santral Müdür Halk Eğitim Merkezi Ü 343 34 20 341 88 22 Sağlık Ocağı 343 33 64 Kız Meslek Lisesi 341 40 66 Tedaş 343 30 70 Ürgüp Lisesi 341 40 11 Muhtarlıklar Aksalur Atatürk Lisesi 371 73 34 Akçaören 356 69 12 Akköy 352 47 03 Ayvalı 354 58 24 Bahçeli 364 41 20 Boyalı 355 61 73 Cemil 357 77 53 Çökek 358 80 40 Demirtaş 351 44 51 İbrahimpaşa 362 60 03 İltaş 352 49 08 Karacaören 355 62 18 Karain 355 60 13 Karakaya 359 86 99 Karlık 355 61 26 ’te İlköğretim Okulları Hacı Ahmet Toksöz İÖO. 341 20 01 Mehmet Diker İÖO. 341 24 70 341 35 25 Mehmet Dinler İÖO. 341 43 89 341 40 17 Memiş Aksoy İÖO. 341 41 62 Türkan Diker İÖO. 341 64 79 341 40 13 Aksalur İbrahim Aydın İÖO. 371 70 25 Öğretmen evi 341 40 92 Başdere İÖO. 351 40 43 Mazı ilköğretim Okulu 365 50 10 Mustafapaşa İlköğ. Okl. 353 50 06 Ortahisar ilköğ. Okl. 343 30 14 Nüfus Müdürlüğü 353 50 41 Ortahisar Kasabası Belediye Bşk.lığı Çok Programlı Lise 341 41 75 341 40 85 353 51 05 Tedaş İşletme Şefliği 343 21 74 Santral Müftü 353 51 20 Sağlık Ocağı PTT Şubesi Atatürk İlköğretim OM. Müftülük 353 51 06 PTT Şubesi 341 29 26 341 20 29 341 63 64 353 52 01 Halk Kütüphanesi Anadolu Öğretmen Lisesi 353 50 59 Ali Baran Numanoğlu İÖO. 341 23 78 Santral 353 54 40 Zabıta Amirliği 343 34 65 P Ü G R 341 40 05 353 50 01 Jandarma Karakolu 341 68 85 341 43 42 d e Başkan 341 35 12 Sağlık Grup Başkanı Bölük Komutanlığı Santral Anadolu Meslek ve Mes. L. Anadolu Lisesi Santral 351 40 40 Mustafapaşa Kasabası Bel. Bşk.lığı. 343 31 80 341 43 49 Jandarma Komutanlığı d e 351 40 45 Halk Kütüphanesi Sağlık Ocağı Santral 341 44 18 Sağlık Ocağı 351 41 08 341 72 79 Lise ve Dengi Okullar Müdür ri ? Tedaş 343 32 04 Kapadokya Mlk. Yük. Ok. 341 46 34 341 40 58 351 40 41 Zabıta 341 40 31 Başhekim Santral 351 40 01 Başkan Halk Kütüphanesi er N Santral Santral Santral Emniyet Müdürlüğü Başdere Kasabası Belediye Bşk.lığı Santral 341 42 10 Ortahisar Fatih İlköğ. Okl. 343 20 84 Evlendirme 341 24 87 Ayvalı İlköğ. Okl. 354 47 34 Mazı 365 53 70 Müze Müdürlüğü (Müdür) 341 40 82 Bahçeli İlköğ. Okl. 364 40 02 Sarihidir 363 70 05 Gençlik Spor Müdürlüğü 341 85 92 İbrahimpaşa ilköğ. Okl. 361 60 27 Sofular 359 85 62 Gümrük Müdürlüğü 341 44 88 Karakaya ilköğ. Ökl. 359 87 15 Şahinefendi 361 50 01 Medaş İşletme Şefliği 341 49 75 Sarihidir İlköğ. Okl. 363 70 77 Taşkınpaşa 357 75 17 Mey A.Ş. Ürgüp Şarap Fab. 341 40 71 Sofular İlköğ. Okl. 359 85 04 Ulaşlı 358 81 80 Muhtarlar Odası 341 30 39 Şahinefendi ilköğ. Okl. 361 50 02 Yeşilöz 356 67 05 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 3 BAŞYAZI Sevgili Ürgüplü hemşehrilerim, Derneğimizin kuruluşunun 20. yaşını idrak ederken, Dergimizin de 51. sayısını çıkartmanın sevincini ve mutluluğunu yaşıyoruz. Bu sevinç ve mutluluğu yaşamamızı ve bugünleri görmemizi sağlayan başta Derneğimizin Kurucular Kurulu Üyeleri ile tüm yönetim kurulu ve denetim kurulu üyesi arkadaşlarımıza, derneğimiz üyelerine, dernek ve dergimize destek veren, sponsor olan ve etkinliklerimize katılanların hepsine burada şükranlarımızı sunuyoruz. Ayrıca, bu kardeşlerimizden ahirete göç etmiş olanlara da rahmet ve mağfiret diliyoruz. Zekâi ULUSOY Dernek Başkanı Dergimizin çıkmasında çok büyük emekleri bulunan ve bir yıl önce aramızdan ayrılmış olan merhum Bekir Taylan ile Ürgüp’te dergimizin dağıtımında çaba ve gayretlerini unutmadığımız merhum Hüseyin Terzioğlu’na Allah’tan rahmet diliyor, hizmetlerinden dolayı şükranlarımızı sunuyoruz. 26 Ocak 2013 tarihinde yapılan Ürgüplüler Derneği Olağan Genel Kurulunda yapılan seçim sonucunda dernek yönetimini üstlenmiş bulunuyoruz. İnşallah, sizlerin her türlü destek ve katkılarıyla, gönüllü olarak üstlendiğimiz bu görevi hep birlikte daha iyi yapmaya çalışacağız. Derneğimizin ve Dergimizin varlığına inanan ve güvenen Ürgüp sevdalısı kardeşlerimizin bize olan güvenlerini boşa çıkarmamaya, layık olmaya gayret edeceğiz. Ancak, sizler de takdir edersiniz ki, Derneğimizin ayakta durması, varlığını sürdürmesi ve çeşitli etkinliklerin gerçekleştirilmesi; üye aidatları ve bağışlarla mümkün olabilmektedir. Dolayısıyla sizlerin manevi desteklerinizle birlikte maddi desteğinize de ihtiyaç bulunmaktadır. Yıllık üyelik aidatlarını derneğimizden esirgemeyeceğinize inanıyoruz. Zaman zaman mütevazı bağışlarda bulunanların katkıları da bizleri sevindirmektedir. Derneğimiz web sitesinin aktif hale getirildiğini sizlere duyurmak isteriz. Hepimize hayırlı olsun. Dergimizin, sizin beğeneceğiniz zengin ve doyurucu bir muhteva ile karşınıza çıkması en büyük hedefimizdir. Bu hususta yapıcı eleştirilerinizle birlikte Ürgüp ve bölgemizin tarihi, coğrafyası, kültürü, örf ve adetleri, turizmi, ticareti, tarım ve el sanatları gibi konularda sizlerin yazılarını bekliyoruz. Yaşanmış olaylar, anılar, şiir, atasözleri, fıkralar ile elimizde ve evimizde bulunan eski fotoğraflar, haritalar gibi önemli dökümanları Dergimizde yayınlanmak üzere bize ulaştırmanızı daha önceki sayılarımızda da duyurmuştuk. Bu güne kadar sorumluluk ve duyarlılık örneği göstererek bu konudaki çağrılarımıza cevap veren hemşehrilerimize teşekkür ediyoruz. Ben Ürgüplüyüm diyen herkes Derneğimizin tabii üyesidir. Dolayısıyla Ankara’da ve Ankara dışında yaşayan tüm hemşehrilerimizin, Ankara’da bulundukları sürece zaman ayırıp Derneğimize uğrak vermelerini bekliyoruz. Selam ve Saygılarımla 4 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı HABERLER ÜRGÜPLÜLER DERNEĞİNİN 26 OCAK 2013 TARİHİNDE YAPILAN GENEL KURULUNDA YENİ SEÇİLEN YÖNETİM KURULU ÜYELERİ Zekâi ULUSOY Yaşar GÖKÇEN Said ŞANAL H. Hüseyin DİLAVER Ünal GENÇ Ömer YALÇIN Süleyman SUCU DENETİM KURULU ÜYELERİ Ali AKUZUN Latif YALÇIN Yusuf BAYAZIT Derneğimiz Genel Kurulundan Görüntüler Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 5 HABERLER Ürgüp Belediye Başkanı Sn. Fahri YILDIZ, Derneğimizi Ziyaret Etti Fahri YILDIZ’ın Derneğimizi Ziyaretinde Yönetici ve Üyelerle 30 Mart 2013 tarihinde derneğimizi ziyaret eden Yıldız, derneğimizde bulunan hemşehrilerimizle sohbet ederek Ürgüp’te yapılan çalışmalarla ilgili bilgiler verdi. Derneğimizce yapılacak etkinliklere destek vermeye hazır olduklarını belirten Yıldız “Çam Sakızı Çoban Armağanı” kabilinden dernek başkanı Zekai ULUSOY’a bir çini tabak hediye ederek, orada bulunanlara da Ürgüp ürünleri ve broşürlerin yer aldığı birer el çantası dağıttı. Ürgüp’te Doğalgaz Kullanımına Başlandı Doğalgaz Töreninden Görüntüler Ürgüp’e doğalgaz verilmesi için başlatılan alt yapı çalışmalarının tamamlanmasının ardından 15 Şubat 2013 Cuma günü Ürgüp-Hadosan Kavşağı’nda doğalgaz yakma töreni düzenlendi. Düzenlenen törene Nevşehir Valisi Abdurrahman SAVAŞ, Milletvekilleri A. Erdal FERALAN, Murat GÖKTÜRK ve Ebubekir GİZLİGİDER, Ürgüp Kaymakamı Tuğba YILMAZ, İl Emniyet Müdürü Mehmet YÜKSEL, Ürgüp Belediye Başkanı Fahri YILDIZ, Kapadokya Doğalgaz Yönetim Kurulu Başkanı Faruk ÖZALTIN, Kapadokya Doğalgaz Genel Müdürü Özenç GEZGİN, Daire Müdürleri, Çevre Belediye Başkanları ve vatandaşlar katıldı. Törende yapılan konuşmaların ardından Belediye Başkanı Fahri YILDIZ tarafından Faruk 6 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı ÖZALTIN’a teşekkür plâketi verildi. Son olarak katılımcılar tarafından sembolik gaz yakımı gerçekleştirildi. İlk etapta Kavaklıönü Mahallesinde kullanıma başlanan doğalgazın, diğer mahallelere de ulaştırılması çalışmaları devam etmektedir. Öte yandan, aynı gün öğleden önce Arpacızade Camiine doğalgaz cihazı ve kurulumu ile camide ısınma denemesi gerçekleştirildi. Ankara Ürgüplüler Derneği Başkanı Zekai ULUSOY ile Fahri YILDIZ’ın girişimleri sonucu Demirdöküm firması yetkilileri tarafından 5.5 KW’lık duvar tipi kaskat cihazın hibesi sağlanmış ve Kromsan firması da montajını gerçekleştirmiştir. Cuma namazı çıkışında da cami önünde vatandaşlara aşure dağıtıldı. HABERLER Doğalgaz töreninden görüntüler Hasan Şahin’in Bağışı Şair, Araştırmacı-Yazar Hasan ŞAHİN, “Ürgüp Tarihi” hakkındaki el yazısı müsvette çalışmasını ihtiva eden 18 bölümlük bir adet klasör ile Ürgüplü sanatçıların okuduğu yöre türkülerinin bantlarını derneğimize bağışlamıştır. Bu örnek davranışından dolayı kendisine teşekkür ediyor sağlık ve mutluluklar diliyoruz. Hasan Şahin’in kısa biyografisi aşağıdadır. Hasan ŞAHİN Şair, Araştırmacı ve yazar olan Şahin, 30 Ocak 1943 yılında Nevşehir’e bağlı Hacıbektaş İlçesinin Hasanlar Köyünde doğdu. Babası ve annesi Bölükbaşılara mensuptur. 1955 yılında Hasanlar İlkokulunu 1958 yılında da Hacıbektaş Ortaokulunu birincilikle bitirdi. 1961-62 döneminde Kayseri Lisesini bitirdikten sonra A.Ü.DTCF Arkeoloji bölümünden mezun oldu. 1967 yılında K. Maraş Müzesine Asistan olarak atandı. Daha sonra, Polatlı Topçu ve Füze Okulu Uçs. Taburunda yedek subay olarak askerliğini ifa etti. Dönüşte Şanlıurfa Müzesi’ne Asistan ve Müdür V. oldu. 20 Aralık 1972’de İş ve İşçi Bulma Kurumuna geçerek sırasıyla Raportör, Uzman, Gn. Md. Mü- şaviri, Dış Plânlama Müdürü olarak görev yaptı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı YİH Genel Müdürlüğünde, İstihdamdan Sorumlu Devlet Bakanlığında, Özelleştirme İdaresi Başkanlığında çalıştıktan sonra İİBK’na geri dönerek önce İzmir, sonra da Ankara Bölge Müdürlüklerinde Bölge Müdür Yardımcısı olarak çalıştı. 15.03.1999 yılında emekli oldu. 32 yıllık hizmet hayatı içinde çeşitli ödüller aldı. Kendi doğduğu ve yaşadığı yöreye ait şiirleri ve araştırmaları bulunmaktadır. 20052007 yılları arasında Kırşehir, Mucur ve Hacıbektaş hakkında kitapları çıktı. Henüz basılmamış Nevşehir, Ürgüp, Avanos ve Kaman’ın tarihçesi hakkında çalışmalarının yanısıra basılmayı bekleyen başka çalışmaları da vardır. Yöremizin THM Sanatçılarının biyografileri ile diğer makaleleri; Türk Halk Kültürü Araştırmaları Dergisi, Nevşehir Dergisi, Ürgüp Dergisi ve Hacıbektaş Dergisinde yayımlandı. Yazmış olduğu şiirlerinin çoğu, Nevşehir, Ürgüp, Avanos, Mucur, Kırşehir, Hasanlar Köyü üzerinedir. Evli ve 2 çocuk babasıdır. Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 7 HABERLER İlçemiz Müftüsü Murat ÇAKIR Vefat Etti görüldü. Cenaze namazının ardından, Murat ve Yusuf Çakır’ın cenazeleri, memleketi Çankırı-Ilgaz ilçesine götürüldü. İlçedeki tören ve cenaze namazından sonra Satılar Köyü aile mezarlığına defnedildi. Ürgüplüler Derneği ve Dergisi olarak merhuma Allah’ tan rahmet, yakınlarına ve Ürgüplülere başsağlığı diliyoruz. Merhum Müftümüz İçin Mevlit Okundu. Elim bir kaza sonucu hayatını kaybeden ilçe müftümüz Murat Çakır ve oğlu Yusuf Çakır için Ürgüp Musalla Camisinde mevlit okundu. Öte yandan, Merhum Müftü’nün Ürgüp’te yapılmakta olan Kur’an Kursu’na isminin verileceği öğrenildi. Merhum Murat ÇAKIR Murat Çakır ve Oğlunun Cenaze Töreni Ürgüp’ün sevilen genç ve çalışkan müftüsü Murat Çakır (38), Ürgüp’teki Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin ardından 19 Nisan 2013 Cuma günü Hacıbektaş’taki kutlu doğum programına katıldıktan sonra arabasıyla Ankara istikametine giderken Kırşehir yakınlarında ters yöne giren kamyonetle çarpışması sonucu oğlu Yusuf Çakır’la (13) birlikte hayatını kaybetti. Eşi ve iki kızı yaralı olarak tedavi altına alındı. Ürgüp Müftülüğü önünde kılınan cenaze namazına, yakınları ile mülki amirler ve kamu görevlilerinin yanı sıra Ürgüp ve çevresinden yoğun katılımlar oldu. Cenazeye katılanlardan gözyaşlarını tutamayanlar olduğu gibi, 13 yaşındaki Yusuf Çakır’ın tabutuna sarılan sınıf arkadaşlarının gözyaşı döktükleri Kültür Tarihimizin Seçkin İsimlerinden “Ürgüplü Osmanzâde Hüseyin Vassaf Divân’ı” kitap olarak yayımlandı Dergimizin “48-49.” sayısında biyografisini verdiğimiz “Mutasavvıf ve Şair Ürgüplü Osmanzâde Hüseyin Vassaf ”ın Divan’ı, Kırkambar Kitaplığı tarafından yayımlandı. Mustafa Tatçı, Mehmet Akkuş ve İsmail Kasap’ın yayına hazırladığı bu değerli eser, hem geleneğin mükemmel örneklerinden biri, hem de benzer divanlardan farklı olarak pek çok mersiye ve methiye ile doludur. Hüseyin Vassaf’ın onlarca eserinin arasında, belki de en kıymetli eseri olan, kültür tarihimizin kıymetli bir belleğini oluşturan bu Divan’ın girişinde hayatı ve eserlerine ilişkin kapsamlı bir bölüm bulunmaktadır. Ardından 500 şiirlik bir divanı ve devamında bir dizin kısmı yer almaktadır. 8 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı HABERLER Derneğimiz 20 Yaşında Ali AKUZUN/ Emekli Alb. Ürgüplüler Derneğinin Kurucuları ve Üyeleri Bir Arada Bazen oturur günlerin, ayların ve yılların ne kadar çabuk geçtiğini tartışırız ve hepimiz haklı olarak şikâyetçi oluruz. Zira hayatın gerçeği de böyledir. Daha dün dediğimiz 1993 yılında Ankara’da 13 kişilik kurucular kurulu ile kurulan “Ürgüp Yardımlaşma, Dayanışma Derneği” kısa ismiyle “ÜRGÜPLÜLER DERNEĞİ” 20. Yılına girmiştir. Ürgüp ve Ürgüplülere hizmet yolunda derneğimize daha nice uzun yıllar temenni ederiz. Bu vesileyle derneğimizin kurucuları ve kuruluş aşamasında hizmeti geçenler (mazereti olanlar gelememiştir) 28 Şubat 2013 tarihinde dernekte yemekli toplantıda bir araya gelmişlerdir. Toplantıya katılanlar yemekte geçmiş yılların anılarını tazeleyerek bol bol sohbet etmişlerdir. Bugünkü dernek binasını satın alabilmek için geçmiş yıllarda bir defasında beş otobüsle Ürgüp’e düzenlenen tur ile diğer zamanlarda yapılan turlar, Ürgüp, Ankara, İstanbul ve İzmir’de yapılan geceler, Ürgüp’te yapılan bağbozumu şenlikleri, Kızılay’da ve Atatürk Kültür Merkezi’nde açılan sergiler, derneğimizin amblemi ile bastırılan şapka, fanila, kol düğmesi, rozet ve anahtarlık satışları gibi faaliyetler anımsanarak hoşça bir vakit geçirilmiştir. 26 Ocak 2013 tarihinde yapılan genel kurulda yeni seçilen dernek yönetim ve denetim kurullarının isimleri aşağıdadır: Yönetim Kurulu Zekai ULUSOY Yaşar GÖKÇEN H. Hüseyin DİLAVER Sait ŞANAL Ünal GENÇ Süleyman SUCU Ömer YALÇIN Dernek Başkanı Başkan Yardımcısı Dergi Sorumlusu Muhasip Üye Katip Üye Üye Üye Denetim Kurulu Ali AKUZUN Latif YALÇIN Yusuf BAYAZIT Dernek yöneticiliği gönüllülük esasına dayanır. Yeni seçilen hemşehrilerimiz gönüllü seçilmişlerdir. Yurt içinde ve yurt dışında bulunan biz Ürgüplülerin ve Ürgüp severlerin yeni heyete dolayısıyla derneğimize maddi, manevi yardım ve destekte bulunması en büyük görevimizdir. Yeni heyetin de tüm hemşehrilerimizi kucaklamalarını, belgesel niteliğinde olan Ürgüp Dergisi’ni aralıksız çıkarmaları başta olmak üzere, geziler, geceler tertip ederek Ürgüplüleri kaynaştırmalarını bekler, sivil toplum kuruluşu olarak Ürgüp için iyi yapılanlara “aferin” yanlış yapılanlara da “dur” diyerek hizmet vermelerini dileriz. Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 9 ŞAİR / PORTRE Şair Ahmet Çelik Kimdir? 1961’de Ürgüp’te doğan Ahmet Çelik, Almanya’da Turizm ve İşletmecilik eğitimi aldı. Meslek hayatına sosyal danışmanlık eğitimi alarak başladı. Seyahat acentesi kurdu ve gastronomi işletti. Şiirle çocuk yaşta tanıştı. İlk şiiri 8 yaşında annesi için yazdığı “annem” şiiri oldu. Şiirlerini; Garipsiyorum (2004), Hep Uzaklarda (2005), Eflatun Geceler (2010) ve “İstanbul Kime Aşık” (2012) adlı kitaplarda yayımladı. İlk şiir albümü “Hadi Gel Artık” 2007’de Almanya’da, ikinci albümü “Eflatun Geceler” 2011 yılında İstanbul’da çıktı. 72’si bestelenmiş 300’den fazla şarkı sözüyle birlikte, “Sev Beni” “Rıza ile Rita” ve “Hulusi” adıyla yayımlanan 3 müzikal yazdı. Yıldızlar şiiriyle klip çekildi. Hazırladığı birçok öyküsü bulunmakta ve İzmir’de çekilen “Yasadışı” adlı dizi de oynamaktadır. Derneğimiz Başkanı Zekâi Ulusoy’a 15 Nisan 2013’de imzalayıp verdiği “İstanbul Kime Aşık” kitabının iç kapağına el yazısıyla şunları yazmış: “Ben meylimi üç güzele düşürdüm. Onların aşkıyla aklımı şaşırdım. Biri Avanos, biri Göreme ille de Ürgüp”. Şairimizin izniyle, Onun “Ürgüp” şiirini buraya alıyor, kendisine sağlık ve mutluluklar diliyoruz. Ürgüp Yolculuk sonbaharın hüznünü yırtmaya Damsa çayının ikiye böldüğü Ihlara’ya, Ürgüp’e Yolculuk Anadolu’nun düş gördüğü şehre Yanık Şairin memleketi Ürgüp’e Yolculuk memlekete, rüyaların peşine İlk nefesimin bana can verdiği yere Yolculuk uzun hayallerin şehrine Dünyanın mirası eşsiz cennete Yolculuk her seferde sevdaya Batarken güneş volkan oldu dudakta Tatlı bir Süheyla düştü içime şafakta Kan kırmızıya boyandı hasretler Yolculuk asırlardır bitmeyen güzelliğe Maviden süzülen dağlara Üzüm veren mor bağlara Bin bir çiçeklerin kokusuna Bir rüya oldu renkli bulutta Saçlarında rüzgâr gönlümde sevda Gözleri nakışlı, bakışları ela Dolunay dönerken siyaha Yolculuk taşların yöresel şölenine Yanardağ arasına saklanan Kapadokya’ya Yolculuk renklerin cümbüşüne Maviyle morun buluştuğu Mustafa Paşa’ya Oy! Al yazmalım Ürgüp gözlüm Yumuşak sonbahar güneşim Bir tarafı neşe, mahzundur gönlüm Memleket kokulum sevda toprakta (İstanbul Kime Aşık? kitabından) 10 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı Mustafapaşa Belediye Başkanı Levent Ak’ı Ziyaret Ürgüp Belediye Başkanı Fahri Yıldız’ı Ziyaret DERNEĞİMİZİN ÜRGÜP VE ÇEVRE BELEDİYE BAŞKANLARINI ZİYARETİ Ortahisar Belediye Başkanı A.İhsan Özendi’yi Ziyaret HABERLER Ürgüp Kayakapı Mahallesi Gezildi Derneğimiz, kayakapı mahallesini gezerek restorasyon çalışmalarında gelinen son durumla ilgili yetkililerden bilgi aldı. Konuyla ilgili dergimiz için hazırlanan bir yazıya 45.nci sayfada yer verilmiştir. Kayakapı Mahallesi Genel Görünüşü ve Üstte Restore Edilmiş Evler Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 11 TURİZM İç Anadolu’nun Önemli Turizm Merkezleri’nden Kapadokya Bölgesi Ürgüp’te Turizm Haftası Kutlandı Orhan KALKAN - Kültür ve Turizm Bakanlığı (e) Genel Müdürü ve TRT Yön. Kur. Üyesi 01 No.lu Fahri Turizm Gözlemcisi luşları, basın, sektör temsilcileri, üniversite İşbirliği fevkalade önemlidir. Çünkü her işte olduğu gibi, turizmde de başarı, ancak İLGİ ve BİLGİ ile mümkündür. Nitekim, Kapadokya Bölgesi ÜRGÜP’te bunun güzel örneklerini görmekteyiz. Güzel Atlar Ülkesi, Düşler Ülkesi anlamına da gelen Kapadokya’da hem Eğitim, hem de Tanıtım konusunda oldukça güzel çalışmaların yapıldığını söylüyebilirim. Bu bölgede ilk turizm konferanslarımı 21 – 24/ Ekim/1981 tarihlerinde, bilahare de , muhtelif Tarihlerde ve zamanlarda Dokuz defa bu bölgeye gelerek , özet olarak şu konularda turizm ile ilgili Konferanslar vererek eğitim ve bilgilendirme çalışması yaptım. • Kapadokya’nın, Türkiye ve İç Anadolu Turizmindeki yeri ve önemi, • İlk ve Orta Dereceli Okullar, Öğretmenler, turizm ile ilgili kişiler, sektör ve halkın turizm yönünden eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi, • Turizm Eğitimi ve İstihdamı Sorunları, • Kapadokya Bölgesinde alternatif turizm potansiyeli, • Kapadokya Bölgesinde Termal Turizm potansiyeli, • Türkiye’de İnanç Turizmi ve Kapadokya’nın önemi, Hatta, turiste karşı davranışlar neler olmalı, nasıl Turizm Haftaları, Valiliklerce İl ve İlçelerde kurulan Komisyonlar tarafından belirlenen programlar çerçevesinde yapılan törenlerle yürütülür. Bu organizasyonların amacı ise, yerel halkın, dolayısıyla toplumun çevre ve turizm bilincini geliştirmek, yöresel örf , adet , gelenek ve göreneklerimizin yaşatılmasında işbirliği ve güçbirliğinin önemini ve örneğini göstermek , bu sayede de turizm yatırımcılarının ilgisini, yeni yatırım alanlarına ve türlerine çekmekte önemli katkısı olduğuna inanmaktayım. Tabi burada yerel yönetimler, sivil toplum kuru12 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı TURİZM tanıtım politikaları izlemeliyiz vb. gibi daha pek çok konularda eğitim ve bilinçlendirme konferansları verdim. Bu konferanslarımda, özellikle üzerinde durduğum birkaç projenin de ana başlıklarından bahsetmeden geçemeyeceğim. a)Bölge özelliği bakımından ( 3 T ) derim. Yani TURİZM TARIM - TİCARET, b)Bir FİLM PLATOSUNUN kurulması, sadece bölgeye değil ülke tanıtımı ve ekonomisine büyük gelir sağlayacaktır. c)El SANATLARI TATİL KÖYÜ, ama otantik bir köyün seçilmesi, d)Yurtdışında çalışan Vatandaşlarımız ve hemşerilerimizle sıkı işbirliği yapılması, fevkalade önemli . Çünkü . 12 yıl boyunca, Yurtdışından gelip Burdur’da bedelli askerlik yapanlara konferansa gittim. Onları Türkiye’nin GÖNÜLLÜ TURİZM EL- ÇİSİ yapmak için. Yurtdışında mesleklerinde çok önemli yerlere gelmiş insanlarımız var. Önemli bir potansiyel. İşçi deyip geçmeyin. Öyle işçilerimiz var ki 3 bin kişilik bir fabrikanın işçi temsilcisi . Bu insan nereden baksanız , ailelerini de hesaba katarak 11 – 12 bin kişiye hitap edecek durumda. Biz maalesef onlardan da yararlanamıyoruz. Sonuç olarak. Nevşehir Valiliği, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Ürgüp Belediye Başkanı ve sektör Temsilcileri tarafından organize edilen 2013 yılı Turizm Haftası kutlamaları çerçevesinde 10. ncu defa bu bölgeye gelme şansına eriştiğimi büyük bir memnuniyetle söylemek isterim. Programa göre, 16 Nisan.2013 günü Kültür ve Turizm eski Bakanlarımla ve bu bölgede önemli dizileri çeken film sanatçıları ile yapılan TURİZM SÖYLEŞİSİ ‘nin MODERATÖRLÜĞÜ’nü yapmış olmaktan, ayrıca da, Ürgüp Belediye Başkanımız Sayın Fahri Yıldız tarafından günün anısına verilen Plaketi almış olmaktan da onur duyduğumu burada ifade etmek isterim. Söyleşide, sayın Bakanlarımızın ve sanatçılarımızın genel olarak üzerinde durdukları konuları ise şu şekilde özetlemek mümkündür. Bölgenin çok önemli bir turizm potansiyeline sahip olduğu, eğitim, tanıtım,pazarlama ve rehberlik hizmetleri ile turistlerin bölgede kalış sürelerinin artırılması konusunda yaşanan sorunlar ve çözüm yolları ile ilgili çok önemli açıklamaların yapıldığı turizm söyleşisi toplantısı , dinleyicilerden gelen soru ve cevaplarla sona erdi. Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 13 HABERLER KISA KISA HABERLER Ortahisar Belediye Başkanı A. İhsan Özendi Derneğimiz Üyelerini Ortahisar Kalesi ile Kızılçukur Vadisini Gezdirdi Kızılçukur vadisi yol yapımı çalışmaları tamamlandı Ortahisar kale onarım projesi çalışmaları tamamlandı ve ziyaretçilere açıldı Başdere Kasabasında İpek Böceği Yetiştirme ve İpek Halı Dokuma Eğitimi Veriliyor. Belediye Başkanı; Mustafa KARAMAN, belediyenin öncülüğünde düzenlenen arıcılık, sebze-meyve yetiştirme ve pekmez ürünleri işleme kurslarının yanında ipek böceği ve ipek üretimi konusunda da kasabalı hanımlara yönelik eğitimler verildiğini söyledi. Başderede Ağaç Dikme Bayramının 7.si Kutlandı Her yıl geleneksel olarak yapılan Başdere kasabasında ağaç dikme bayramının 7.si Orman ve Su İşleri Bakan Yardımcısı Nurettin AKMAN ile ürgüp Kaymakamı ve Belediye Başkanlarının katılımı ile gerçekleştirildi. Belediye Başkanı M.Karaman: “Ağaç dikelim, topraklarımızı erozyona teslim etmeyelim” dedi. 14 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı Kızılçukur vadisi ve gün batımı HABERLER Başdere de Rüzgar Enerjisi Projesi Çalışmaları Başladı Başdere kasabasında yenilenebilir enerji kaynaklarından olan rüzgar enerjisi (Rüzgar Gülü) projesini hayata geçİrebilmek için başdere belediyesinin çalışmaları devam ediyor. dönümü 14-20 Nisan arasında “ Hz. Peygamber ve İnsan Onuru” teması ile birlikte Ürgüp Müftülüğünce gerçekleştirilen çeşitli etkinliklerle kutlandı. Ürgüp A.B. Numanoğlu Ortaokuluna Fen Laboratuarı Açıldı Ürgüp’te bulunan Ali Baran Numanoğlu Ortaokuluna hayırseverlerin destekleri ile 30 öğrencilik Fen laboratuarı açıldı. Açılışa Ürgüp İlçe M.E.Md. Selman Savaş Özdemir ve Okul Müdürü Mehmet Dündar, öğretmenler, öğrenciler ve veliler katıldı. Eski Ürgüp Fotoğrafları Sunumu Yapıldı Ürgüp KATED (Ürgüp Koruma Araştırma Turizm Tanıtım ve Eğitim Derneği) ile ÇEKÜL (Çevre ve Kültürel Değerleri Koruma ve Tanıtım Vakfı)’nın ortaklaşa hazırladığı sunumda ürgüp liselerinin 10. ve 11. sınıfları ile NEÜ Ürgüp Meslek yük. Okulu öğrencilerine ve halka Ürgüp’ün 1600’lü yılların başından 1980’li yıllara kadar ki eski fotoğrafları anlatımlı olarak gösterildi. Ayrıca, sunum gününü takip eden cumartesi ve pazar günleri de gruplar halinde “eski tarihi ve kültürel alanların tanıtım gezisi” yapıldı. Mustafapaşa Beldesinde Jeotermal Sıcak Su Kaynağı Bulundu MTA tarafından Nevşehir’in Ürgüp ilçesine bağlı Mustafapaşa beldesinde, Ocak 2013’de başlatılan sıcak su arama sondaj çalışmalarında 2 bin 200 metrede 58 derece sıcaklıkta suya ulaşıldığı ve turizmin hizmetine sunulması için çalışmaların sürdüğü öğrenildi. Kahve Bahane Projesi Ürgüp ilçe merkezi köy ve kasabalarında faaliyet gösteren kahvehanelerin belirlenen bir program dâhilinde, yürütme kurulu tarafından ziyaret edilerek, Eğitimden Sağlığa, Tarımdan Turizme, Sosyal Yardımlardan Güvenliğe vatandaşların bilgilendirilmesini sağlayarak toplum hayatına katkıda bulunmak üzere gerçekleştirilen “Kahve Bahane” projesi kapsamındaki ilk toplantı, ilçe Kaymakamımız Sayın Tuğba YILMAZ’ın başkanlığında, Evka Mahallesi Kahvehanesi ve Çökek Köyü Kahvehanesinde yapılmış, çeşitli konularda karşılıklı görüş alışverişinde bulunulmuştur. Kutlu Doğum Haftası Kutlandı Kapadokya da Turist Sayısı %16 Arttı Türkiye’nin kültür ve turizm merkezlerinden biri olan kapadokyaya ilk dört ayda 615 bin turist geldi, Peribacaları, yer altı şehirleri, kaya kiliseleri ile öne çıkan kapadokyayı geçen yılın aynı döneminde 531 bin tursit ziyaret etmişti. Çiftçilere Ceviz Yetiştiriciliği Eğitimi Verildi Nevşehir İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından Ürgüp ilçesinde ve bağlı köylerinde ceviz yetiştiriciliği ile uğraşan çiftçilere eğitim verildi. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in doğumunun 1442. yıl Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 15 HABERLER Kapadokya’da Resim Sergisi Açıldı Türkiye ile Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerinin başlamasının 400. yılı nedeniyle Nevşehir Kapadokya Kültür ve Sanat Merkezinde resim sergisi açıldı. “Çanakkale” Konulu Kompozisyon, Şiir ve Resim Yarışması Yapıldı 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma günü münasebetiyle düzenlenen törenin ardından Ürgüp Kongre Merkezinde, Ürgüp Kız Teknik ve Meslek Lisesi öğrencilerinin hazırlamış olduğu “Seyit Onbaşı” isimli oyun izlendi. Arkasından ilçe genelinde yapılan “Çanakkale” konulu kompozisyon, şiir ve resim yarışmalarında dereceye giren öğrencilere çeşitli hediyeler verildi. Program “Çanakkale Destanı” oratoryo ve semah gösterisi ile sona erdi. amacıyla Ürgüp’te “Gençlik Merkezi” açılması için protokol imzalandı. Belediye Başkanı Fahri YILDIZ ve Nevşehir Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Mustafa Ünlüer’in imzaladıkları bu protokole göre mülkiyeti Ürgüp Belediyesine ait olan Turgut Özal Kültür Merkezi’nin idare kısmının kullanım hakkı 10 yıllığına Nevşehir Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğüne devredildi. Kanalizasyon Yenilenmesi İhale Hazırlıkları Tamamlandı Ürgüp’ün kanalizasyon hattının yapımı kapsamında İller Bankası Genel Müdürlüğünden gelen teknik heyet kanalizasyon projesinin son çalışmalarını tamamladı. Antakya Medeniyetler Korosu Konseri Verildi 11. Caddeye Merhum Hüseyin Terzioğlu’nun İsmi Verildi Turizm Haftası nedeniyle Ürgüp Turgut Özal Kültür Merkezinde üç semavî dinin temsilcilerinden oluşan Antakya Medeniyetler Korosu’nun vermiş olduğu konsere eski bakanlarımız, mülkî amirler, belediye başkanları ile çok sayıda misafirler katıldı. Ürgüp Belediyesi Meclisinin kararıyla, eski Belediye Başkanlarından rahmetli Hüseyin Terzioğlu’nun ismi, Fatih Mahallesi ile 370 Evler Mahallesi arasındaki 11. Caddeye verildi. Ürgüp Belediyesi 2013 Ürgüp Kültür ve Sanat Etkinlikleri 28 Mart’ta Nevruz şenlikleri, 1-5 Nisan’da Okullar Arası Satranç Turnuvası ile 16 Nisan’da Antakya Medeniyetler Korosu Konseri, 11 Mayıs’dan 31 Mayıs’a alınan Refik Başaran’ı anma gecesi Bayram Bilge Tokel Konseri ile Ferhat Göçer Halk Konseri’nin ardından yıl sonuna kadar yapılacak diğer etkinlikler şöyledir: 29 Haziran 2013, 5. Geleneksel Sünnet Şöleni ve Oğuz Yılmaz konseri “Sen Yeter ki Hayal Et Belki Bir Gün Gerçek Olur” Ürgüp ilçesinde “Sen Yeter ki Hayal Et Belki Bir Gün Gerçek Olur” projesi kapsamında 5 bin 19 öğrencinin, kompozisyon ödevi olarak yazdığı hayalleri tüm imkanlar zorlanarak gerçeğe dönüştürülmeye çalışılıyor. Ürgüp Gençlik Merkezi Protokolü İmzalandı Gençlerin boş zamanlarını sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlerle değerlendirmek, bilgi ve beceri sahibi olmalarına yardımcı olmak, gençlik faaliyetlerini plânlamak, denetlemek ve geliştirmek 16 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı Eylül 2013. 43. Bağbozumu Festivali Etkinlikleri Nadide Sultan Konseri Mustafa Ceceli Konseri Ürgüp’ün 195 Hektarlık Koruma Amaçlı İmar Plânı İhalesi Yapıldı Ürgüp ilçemizin eski yerleşim alanlarını ve doğal sit alanlarını kapsayan 195 hektarlık alanın KORUMA AMAÇLI İMÂR PLÂNI’nın 10.04.2013 tarih ve saat 13:00 itibarıyla ihalesi yapılmıştır. 2013 yılı sonu itibarıyla koruma amaçlı imar plânının tamamlanarak uygulamaya geçilmesi plânlanmaktadır. PORTRE Hüseyin TERZİOĞLU’NUN ARDINDAN (1929-2013) Ali AKUZUN / Emekli Albay Ürgüplü Terzioğlu eşrafından İsmail Efendi ve Sucuoğlu eşrafından Ayşe hanımın oğulları Hüseyin Terzioğlu 07-07-1929 yılında Ürgüp’te doğmuştur. İlkokulu Ürgüp’te, Ortaokulu Kayseri’de tamamlayarak Adana Tarım Lisesini bitirdikten sonra Kayseri il Tarım Müdürlüğünde Tarım Teknisyeni olarak ilk görevine başlamıştır. 1951-53 yıllarında Genkur. Bşk. lığında yedek subay olarak askerliğini tamamlamış ve 1954 yılında Sucuoğullarından Neriman hanımla evlenen Terzioğlu’nun 5 erkek çocuğu olmuştur, ve sırasıyla Hopa, Rize ve Çemişgezek’te görev yapmıştır. Çemişgezek’te görevliyken istifa ederek Ürgüp’e yerleşmiştir. Bu arada “Turistik Ürgüp” gazetesini çıkararak çok sevdiği Ürgüp’le yakinen ilgilenmeye başlamıştır. Daha sonra 1963 yılında Ürgüp Tarım Müdürlüğüne atanarak yeniden memuriyete başlamıştır. 1966 yılında da Hacıbektaş İlçesine atanmıştır. Terzioğlu Memuriyetten yeterince zevk alamamıştı. Aslında, içinden geçen hep Ürgüp’e ve Ürgüplüye hizmet etmekti. Nihayet 1968 yılında memuriyetten yeniden istifa ederek Ürgüp Belediye Başkanlığı seçimlerine bağımsız olarak adaylığını koydu ve kazandı. 1968-73 yılları arasında bir dönem Ürgüp Belediye Başkalığını başarıyla yaptı. Başkanlığı döneminde eski Açık Hava Pazar Yeri, Terminal, Su Şişeleme Fabrikası projelerini gerçekleştirdi. Ürgüp Asri Mezarlığının ana ve tali yollarını ve ağaçlandırılmasını yaptırdı. 370 evlerinin (Afet Evlerinin) projelendirilmesi için Başkent Ankara’nın yollarını aşındırdı ve sonunda başardı. Hüseyin ağabeyimiz gerek özel hayatında ve gerekse görevleri esnasında hep kibardı, tevazu gösterirdi, kolay kolay sinirlenmeyen bir kişiliği sahipti. Haksızlığa, adaletsizliğe ve bilinçli yanlışlığa hiç dayanamaz işte o zaman fena halde sinirlenirdi. Belediye başkanlığı döneminde ismi hiçbir zaman maddi ve manevi olaylara karışmadı, yemedi ve yedirmedi. 1973 yılından sonra bir müddet tarım ilaçları ve turistik eşya satış dükkânı açtı. 1980 yılından itibaren bir tarımcı olarak Terzioğullarının Avla Mevkiindeki meşhur bağ ve bahçe ile meşakkatli ve tatlı uğraşılarda bulundu. Nihayet son yıllarda eski hal binasında bir ofis açarak mutlu bir hayat sürüp, gelen giden dostlarıyla hoşça vakit geçirmiştir. 1993 yılında Ankara’da Ürgüplüler Derneğimiz kurulduğunda en çok sevinenlerden biri de Hüseyin Terzioğlu olmuştur. Dergimizin devamlı çıkarılması ve Ürgüp’te dağıtılması için yaşına rağmen çok gayret göstermiştir. Ürgüp Belediye Meclisinin almış olduğu bir kararla 370 Evler Mahallesine giden 11 nci Caddenin ismi “Hüseyin Terzioğlu Caddesi” olarak değiştirilmiştir. Ağabeyim terzi Nuri Akuzun ile okul ve mahalle arkadaşı olduklarından ağabeyimin dükkânına çok uğrar ve tatlı tatlı siyaset yaptıkları sırada Hüseyin ağabeyi yakinen tanıdım. Askeri öğrenciliğim ve yeni subay çıktığım dönemde beni askerlikle ilgili konularda epeyce sorgulardı. Başkanlığı döneminde İzmir’de görevdeyken göndermiş olduğu Ürgüp Broşürünü resmi elbise ile Alsancak’ta gemiden inen turistlere dağıtmıştım. Yine başkanlığı döneminde Çorlu’da yüzbaşı rütbesiyle görevdeyken Hüseyin ağabey, Ahmet Terzioğlu ve sınıf arkadaşım ve belediye dozer operatörü Dilaver Sapmaz Çorlu’ya kadar gelmiştiler. Arızalı olan belediye dozerine kıymetli iki parça istiyorlardı. Tesadüfen Karain’li Bşçvş. Erdoğan Ünlü bölüğümün dozer operatörü idi. Hüseyin ağabeyimiz Ürgüp aşkıyla ta Çorlu’ya kadar gelmişti, onu nasıl boş gönderirdim. Gereğini yapmış, onları sevindirerek göndermiştik. Bazen yanlış iş mi yaptık diye kendimi sorguladığımda, nihayet askeriyenin malını belediyeye vermiştik, vicdanımız rahattı. Uzun zamandan beri dizlerinden ve böbreklerinden rahatsızdı ve tedavi görüyordu. Son bir aydır rahatsızlığı iyice ilerledi ve 21- Ocak- 2013 tarihinde hakkın rahmetine kavuştu. Cenazesi Tüm Ürgüplülerin, dostlarının ve geçmiş dönem Ürgüp Belediye Başkanlarının katılımlarıyla Ürgüp Asri Mezarlığına defnedilmiş olup nur içinde yatmasını dileriz. Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 17 PORTRE Ortahisarlı Unutulan Değerlerden Osman ERKELLER (Kel Osman) Ali KAPTAN Sait ŞANAL Osman Bey,* İngilizlerin İstanbul işgali sırasında, Osmanlı İmparatorluğunun son taharri memuru (Sivil Polis) olarak görev yapmaktaydı. Yiğit bir polis şefi olarak ün salmıştı. Osman Bey, silahımıza bile el koyan İngilizlere meydanı boş bırakmamış, üç kişisi Ortahisarlı olmak üzere, diğer arkadaşlarıyla birlikte kurdukları çete teşkilatıyla, İngilizlerin elinden gizlice silahları alıp, Anadolu’ya kaçırmışlardır. Kömür torbaları içersine gizleyerek başardıkları bu işten İngilizlerin ruhu bile duymamıştır. Elimizden alınan silahlara yeniden sahip olmak, ileride milli mücadelede çok işimize yarayacağı açıktır. Osman Bey, bir süre sonra İstanbul’daki mezalime daha fazla dayanamayıp, Anadolu’ya geçip Ulu Önder Atatürk’e katılmaya karar vermiştir. Atatürk’ün izlediği yolu izleyerek, Tadla adlı bir İngiliz gemisiyle Samsun’a çıkmışlardır. 1920 yılında gerçekleşen bu çok tehlikeli yolculuğu, Osman ERKELLER’in oğlu Muzaffer Bey, “ Ailemin Masalları” adlı manzum eserinde şöyle anlatmaktadır: Tarı adlı vapurun, Tadla adı o zaman, İngiliz idaresi, çıkarmış koca ferman Demişler; hapsi boylar Kemal’e katılanlar Ya sürgün, ya idamdır, emre karşı duranlar Buna rağmen Kel Osman, demiş burada kalınmaz, Bu canım anavatan düşmana bırakılmaz, Katılayım ben de Mustafa Kemal’ime, Tahammül edilemez bu ağır mezalime… Toparlamış bizleri, binmiş Tadla vapura, Kafasında bir takım planlar kura kura… Kolay değil o günler, yedi başla yolculuk, Samsun’a doğru yola çıkmışlar çoluk çocuk… Tasarlanan şekilde çıkılmış artık yola, Denilmiş bu yolculuk, haydi hayırlı ola… Samsun’da Osman Bey’in başına beklenmedik bir olay gelmiş. Samsun’a ulaşmanın sevinci, acele ve birazda telaştan olsa gerek, çocuğun birisini gemide unutmuşlar. Samsun’a çıkar çıkmaz toprakları öpmüşler, Allah’a hep beraber candan şükür etmişler. Babam da ihtiyaten mevcudu bir yoklamış Sağa sola koşturmuş, şaşırıp afallamış, Yedi kişiden biri Mevhibe yok ortada, Hemen gemiye dönse, belki tevkif ederler. Dönmese nasıl olur? Onsuz nasıl giderler Bir kayıkçı bularak, demiş gayret aslanım. 18 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı Hemen sarıl küreğe, demiş yanık çok canım. Aceleden, telaştan yavrum kalmış gemide. Ana kardaş ağlaşır, şuracıkta beride... Allah büyük ne ise, Mevhibe kamarada, Kıvrılmış biçarecik oturmuş kenarda. Artık nasıl olduysa babam tutmuş kolundan. Atlamışlar kayığa güvertenin solundan... Böyle bir maceralı yolculukla gelinen Samsun, da Osman Bey’i Samsun mutasarrıfı karşılamış. Hemen bir at arabası temin etmişler; refakatlerine iki de jandarma vererek, Ortahisar’a gitmek üzere yola çıkmışlar. Bazen hanlarda, bazen de at arabasında uyuyarak günlerce süren yolculuğun ardından Ortahisar’a varmışlar. Orada bir süre dinlendikten sonra Osman Bey, Ankara’ya çağrılmış. Oraya emniyet müdürü yapılmış. Osman Bey bir süre Ankara’da emniyet müdürlüğü yaptıktan sonra, yine Atatürk’ün talimatıyla Uşak iline Reji Müdürü olarak atanmış. Uşak’ta iken Atatürk ve Latife Hanım’ı orada karşılamış. Osman Bey’in manzum hatırasını anlatan oğlu Muzaffer Erkeller Bey bugünkü Türkiye’nin hangi yollardan geçerek bugünlere ulaştığına tanıklık ediyor. Osman Bey; Ortahisar’da kaldığı o kısa sürede, kasaba halkının un değirmeni yokluğu yüzünden çok sıkıntı içerisinde olduğunu görüp, kasabaya bir un değirmeni yaptırmak ister. Ama maddi imkanı buna el vermez. Ancak, büyük oğlu Muhbil Bey’e vasiyet eder. Der ki: “Oğlum! Ben bu kasabaya bir değirmen yaptırmayı çok istedim. Ama, devlet işlerine koşmaktan ne vakit bulabildim, ne de maddi imkana sahip olabildim. Eğer siz ileride bu imkana sahip olabilirseniz, bu kasabaya bir un değirmeni yaptırın..!” Der. Muhbil Bey (Erkeller); Babasının vasiyetini 1948 yılında gerçekleştirmiş, kasabaya, motor gücü ile çalışan dört taşı aynı anda çeviren bir un fabrikası yaptırmış, kasaba ve çevre halkı, sıkıntıdan kurtulmuştur. * Osman Erkeller (Kel Osman), ortahisar halkından Tahir Bey’in büyük oğludur. Sülale olarak bir tarafı Süleyman Yavuzgillere, bir tarafı da Ertuğrul Pakergillere uzanmaktadır. (Ali Kaptan, Salim Koçak, Ortahisar, S.55,HHD.) PORTRE Vefatının 1. Yıldönümü Münasebetiyle Merhum Bekir TAYLAN’ı Anarken Feriha KARAŞAHİN (ÜNAL) Sevgili hemşehrilerim… Dünyada hiçbir insan yoktur ki, varlığı sürekli olsun. Doğuş sonrası çocukluk, gençlik, yetişkinlik, olgunluk, ihtiyarlık, nihayet ölümle sonuçlanan kısa bir ömür. Bu kısacık ömre neler girmiyor ki. Çocukluktaki koşuşturmalar oyunlar, ağlamalar, gülmeler, arkadaşlıklar, gençlikteki hayata hazırlık okul yılları, aşk sevgi duyguları, kafada esen kavak yelleri, olgunluktaki ailen için, çevren için yaşam mücadelesi, ihtiyarlıkta kaçınılmaz hastalıklar ve uzatılmaya çalışılan final. Her canlı bu evrimi yaşıyor. Ama kısa, ama uzun. Önemli olan, arkanda bıraktıklarınla anılmaktır. Kimi kişiler öldüğü gün unutulmaya mahkum, kimileri de yalnız bedenen ölenler, kişilik karaketer, bıraktıkları eserler, geleceğe örnek olan davranış biçimleriyle örnek olan ölümsüz insanlardır. Çevremizde her özelliğe sahip pek çok kişilerle tanıştık, birlikte olduk, sonsuza ugurladık. Bizlerinde yüreklerde, kafalarda, düşüncelerde, kapladığı yer ne kadar olacak bilemeyiz. Dileğimiz arkamızda iyi sözlerle hayır dua edilmesi. Sevgili okurlarım, Derneğimizdeki 2000 yılında devraldığım başkanlık görevime derginin sorumluluğu da eklendi. Dergi basımı için materyal toplamanın yanında, en zor kısmı bunun dergi üzerinde dizaynı ve dikte çalışmasıdır. Bu çalışmalar defalarca tekrarlanır. Bir harf hatası, tek imla yanlışı o yazının, sayfanın içeriğini değiştirebilir. İşte bu zor kısmı kolaylaştıran kişi, dergiyi 50. Sayıya taşıyan ürgüp’ün yetiştirdiği, bilgi, görgü, insanlık açısından örnek olan ve de örnek olarak kalacak saygı değer kişi sayın Bekir TAYLAN’dı. 12 yıl boyunca ondan çok şey öğrendim. Başta bilgi olarak, hoşgörü olarak, insanlık olarak, baba, abi, kardeş, büyük olarak birbirimize destek olduk. Dertleştik, dostluğu paylaştık. Bir bardak çay, bir kuru simitle soğuk dernekte titreyerek sizlere dergiyi hazırladık. Hele ki son zamanlarda nefes nefese gelirdi derneğe. Sorumluluk duygusu ile bizlere destek olabilmek için, varlığını hissetirmek, bir de ürgüp havası ve ürgüp’ten havadisler almak için. Nur içinde yatsın. Yaşamında örnek olacak en güzel yanı iyi bir aile reis olması, iyi bir baba olması. Sayın Bekir Taylan, sevgi içinde mutluluk içinde yaşamış, bu güçle hayata gülerek bakmış, acılar karşısında bile güçlü olmuş. Herkes böylesine bir ömür geçiremez. Tabi ki bunda eşi Adalet Teyzenin de o güler yüzü, sevgi dolu yüreği, emeği, çocuklarının da sevgi, saygı ve bağlılıkları yaşamında huzuru bulmasına neden olmuştur. Yüce tanrım hepimize mutlu bir yaşam, huzurlu beklenen bir ömür versin. Uzun süren hayat, hayatların en iyisi değil, ama uzun sürmeyen ölüm, ölümlerin en iyisidir. Onun için diyoruz ki dolu dolu yaşayalım. Arkamızda da güzel izler, güzel anılar bırakalım. Hayat sanılandan kısa ve hepimiz birbirimizin halı tezgahındaki öneme sahip iplikleriz. Öyle ya da böyle hayatlarımız birlikte dokunuyor. Hepimiz bir şekilde doğarız. Fakat binbir şekilde ölürüz. Ölümlerin de, yaşamın da, en güzeli ile sağlıcakla kalın. Ürgüp’te Çevrilen Filmler Üyemiz Kadir Üzümkuşu’nun “Ürgüp’te Çekilen Filmler” in yer aldığı 3 adet DVD’yi Derneğimize gönderdiği için kendisine teşekkür ediyoruz. Hemşehrimizin bu konudaki koleksiyon merakını da böylece öğrenmiş olduk. Son Diziler (Asmalı Konak, Yer Gök Aşk) dışında daha önce çevrilen bu filmlerin isimlerini aşağıda veriyoruz. 1. Ağıt 2. Dilâ Hanım 3. Gümüş Eğer 4. Mapus 5. Topal 6. Şeyh Ahmet 7. Dağların Kartalı 8. Darağacı 9. Firar 10.Küçük Kovboy 11.Paralı Askerler 12.Acı 13.Dünyayı Kurtaran Adam 14. Propaganda Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 19 AŞIK / PORTRE Boyalı'lı Âşık Hacı Memiş Özel Ürgüp’ün Boyalı köyünde 1943 yılında doğdu. İlkokulu Boyalı köyünde bitirdi 1973 yılına kadar kendi bağ ve bahçesinde çalıştı. Çok şakacı ve herkes taradından sevilen bir kişidir. Köyümüzün düğünlerinde onsuz halay başı olmazdı. 25 Şubat 1973 yılında yöremizin göç verdiği yıllarda Almanya’ya işçi olarak çalışmaya gitti. Herkes gibi memleketine hasret yıllarca yurtdışında kaldı. Memleket hasretiyle aşağıdaki dizeleri sıraladı... Kendisine sağlıklı nice yıllar diliyoruz. Zekai ULUSOY BOYALI KÖYÜ KAPADOKYA ÜRGÜP’ÜM Köyümü sorarsan Adı Boyalı Çevresine baksan taşlı kayalı Dağları var uzun uzun yaylalı Ben bu köyün oğluydum efendi Bir başkadır Benim Memleketim Ürgüpüm ürgüpüm güzel ürgüpüm Tozlu yollarını otlar bürümüş Meyve veren Ağaçları kurumuş Genç kalmamış gurbet ele yürümüş Ben bu köyün oğluydum efendi Hani köyün ağaları Beyleri Baykuş konmuş viran olmuş evleri Zalim gurbet harap ettin köyleri Ben bu köyün oğluydum efendi Gurbaşa çıktım da seyran eyledim Çiğdemliğe geldim neler söyledim O veran evlere bahtım ağladım Ben bu evde doğmuş idim efendi Seher Vakti horozları öterdi Tandırlar Yanardı duman Tüterdi Yol kıyında madımahlar biterdi Ben bu köyün oğluydum Efendi İğdeliden Sürüleri Gelirdi Dağ yolları Tozlu Duman Olurdu Koyun kuzusunu arar bulurdu Ben bu köyün oğluydum Efendi Yeter Hacı Memiş kes artık sözü Gurbet Ellerinde Ağlattın bizi Hoş olur köyümün Baharı Yazı Ben bu köyün oğluydum efendi Taşlı yollarında gezdim yürüdüm Bölük bölük Turistleri Geliyor O güzel bağlardan üzümün yedin Otelleri tıklım tıklım doluyor Üzümüne doyulur mu Ürgüp üm. Herkes aradığını burada buluyor Gelin de bir görün Bizim Elleri Bizim Elde sivri Sivri Kayalar Etrafını sarmış yem yeşil bağlar. Buraları gören Sevinçten ağlar Gelin de bir görün Bizim Elleri Kayaları ne de güzel oymuşlar İçerisine ne resimler koymuşlar İsa peygamberi Meryem anayı buralara koymuşlar Gelinde bir görün bizim elleri. Uçhisarda vardır bir büyük kale Çık üstüne al havayı ciğerlerin tazele Orada raslarsın bin bir güzele Gelin de bir görün bizim elleri Topuz dağı karşımızda görünür Bahar gelir yeşillere bürünür O güzel bağlarda üzümün Yenir Üzümüne doyulur mu Ürgüp üm. Ulaşlı köyü de üzüm ocağı Gelen misafire açar kucağı Yaz Gelince ne hoş olur Sıcağı Ürgüp üm Ürgüp üm canım Ürgüp üm Temenni Tepesi Ürgüp ün üstü Ürgüp te bıraktım Ahbabı dostu Gurbet ellerinde sermişim postu Hasret gidiyorum Sana Ürgüp üm. Yeter Hacı memiş bu kadar yeter Yanmayan ocakda tütünmü tüter Yolunuz uğrasın Hacıbektaşa Bir gün olur elbet bu hasret biter Orada rastlarsın delikli taşa Dönüp geleceğim Sana Ürgüp üm. Nevşehirde Doğmuş İbrahim Paşa Yaşa Hacı Memiş binler yaşa Amma ölüü amma diri... Gelin de bir görün bizim elleri. Orasını Allah bilir... 20 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı SÖYLEŞİ Sivritaş Karşı Değirmeni Canlandırılabilir mi? Belediye Başkanı Sn. Fahri YILDIZ’la Bir Söyleşi 18 Nisan 2013 tarihinde Ürgüplüler Derneği olarak Belediye Başkanı Sn. Fahri YILDIZ makamında ziyaret edildi. Ziyaretle birlikte Ürgüp Dergisi’nde yayınlanmak üzere kendisiyle bir de söyleşi gerçekleştirildi. Yapılan bu söyleşiyi siz okurlarımız için aynen yayınlıyoruz. Ü.D.(Ürgüp Dergisi):Ürgüp merkezinde bulunan ve restore edilerek turizme kazandırılması zaman zaman dile getirilmiş olan Sivritaş Karşı Değirmeni, 13-14 Aralık 2012 tarihinde bazı bölümler hariç yıkılmıştı. Ürgüp Dergisi olarak üzüldüğümüz bu yıkılış olayını sizden öğrenebilir miyiz? F.Yıldız: Sözünü ettiğimiz değirmen, Sivritaş mevkiinde Damsa Çayı ile Başdere Çayının (Karaözü) kesiştiği noktada bir vatandaşa ait tapulu arazi üzerindedir. Değirmenin girişi ve duvarları yıkılmış, çarkevine su indiren kuyusu dışında sağlam yeri kalmamış bir vaziyetteydi. Tescilli olmayan bu yapının, 06.02.2002 yılında imar yolu olarak belirlenen yol üzerinde oluşu sebebi ile yol açma çalışmaları sırasında mal sahibi tarafından yıkılan duvarlarına ait taşları alınmış durumda iken, geriye kalan taş yapılı kuyu kısmının son anda yıkılması önlenmiş ve yarısı imar yolumuzda kalmak suretiyle korunmuştur. Kuyu ve üzerindeki değirmen su arkı ile birlikte mevcut hali yerinde durmaktadır. Ü.D.:Madem, yolun içinde kaldığı halde kuyuyu yıktırmadığınızı söylüyorsunuz. Bu durumda, değirmenin yeniden canlandırılması düşünülemez mi? Tabiat varlıklarının, ta- rihi ve kültürel mirasın korunması ve gelecek nesillere taşınması çerçevesinde bu kültürel varlığımızı ayağa kaldıramaz mıyız? F.Yıldız: Tabiat ve Kültürel Varlıkların korunup, gelecek nesillere bir miras olarak bırakılması tabii ki önemli bir konudur ve yapılması lâzımdır. Daha önce söylediğimiz gibi bu değirmen tescilli bir yapı değildir. Fakat bir kültür değerinden de öte, aynı zamanda anılarımızı canlandıracağımız bir yapıdır. Değirmene ait kuyuyu korumak istemem ve koruyuşum geçmişe olan saygımın bir göstergesidir. Dolayısıyla bu değirmen korunarak bir canlandırma projesi ile ihya edilebilir. Tabii ki hukuk kuralları dahilinde kalarak… Ü.D.:Sizin ağzınızdan bu haberi dergimiz kanalıyla okurlarımıza duyurabilir miyiz? Evet, duyurabilirsiniz. Dediğim gibi, hukuk dahilinde mülk sahipleri ile bir konsensüs ve anlaşma yolunu yok saymadan Koruma ve Canlandırma yolu denenir ve çalışılır. Ü.D.:Söylemek istediğiniz başka bir şey var mı? F.Yıldız: Ürgüp’te sahip olduğumuz Doğal ve Kültürel Değerler, hepimizin ortak mirasıdır. bir basit taş bile korunmalıdır. Bu duygularla derginiz aracılığı ile sevgili hemşehrilerime ortak değerlerimiz konusunda çok hassas olduğumuzu ve koruma ve yaşatmaya yönelik her türlü çalışmayı hep birlikte yapmaya hazır olduğumuzu bildirir, saygılar sunarım. Ü.D.:Çok teşekkür ederiz. Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 21 ŞİİR Özledim Beni dünyaya getiren, Anamı, Babamı Bana güç veren, gurur veren Kardeşlerimi Akrabalarımı, Arkadaşlarımı, Dostlarımı Komşularımı, Hocalarımı, Tüm Hemşerilerimi Evimizi, Sokağımızı, Mahallemizi Bağlarımızı, Tarlalarımızı, Bahçelerimizi Okulumu, Sınıfımı, Sıramı İlk Çantamı, Kolleksiyon paralarımı, pullarımı Naylon torbada duran Bayramlık Elbisemi Ateş küreğimi, Çemberimi, Tel Arabamı, Naylon topumu Sapatımı, Topaçımı, Gazoz Kapaklarımı Metimi, Çelik Çomağımı, Uçurtmamı Aşıklarımı, Şaplağımı, Borazanımı Okumu, Yayımı, Devriamberden tüfeğimi Kovayı, Testiyi, Boduçu, İbriği, Küpü, Küpeciği, Vaşi çanağını Bakraçı, Leğenceyi, İlengeri Şire leğenini, Kazanı, Saplıyı, Kevgiri Kuşaneyi, Güğümü, Siniyi, Hereniyi, Helkeyi Tavanayı, Tandırı, Saçayağını, , Güzine sobayı, Maşayı Beli, Küreği, Baltayı, Kazmayı, Çapayı, Nacağı Tırpanı, Orağı, Bıhçıyı, Tırmığı Direni, Yabayı Tokayı, Tokucu, Zikkeyi Hararı, Heybeyi, Eğdiyi Palanı, Kolanı, Yuları Atı, Arabayı, Pulluğu Ağlıyan Kağnıyı, Yükü çeken Öküzü Küpeli Kedilerimizi, Kınalı Kuzularımızı Kır Atımızı, Velesbitim Boz Eşeğimizi Kümesimizi, Hint horuzumuzu, cins cins tavuklarımızı Erzurum İneğimizi, 25 Kuruş bulmak için zorla kaşıkladığımız Ağızı Tuluhu, Süzme yoğurdu, Mis kokulu Tereyağını Üzenginin Güvercinlerini, İçmece suyunu, Kanlıcanın Çadırını, Arısını, Balını, Elmasını Yaraltının Armudunu, Karşıbahçenin Kayısısını Hasankolunun Sarı Eriğini Tokmakbaşının Göletini, Patetesini, Nohutunu Çay kenarının Mısırını, Aktepenin Dutunu Beşiktepenin Çavuş Üzümünü Karaözünün Kekliğini, Parmak Üzümünü, Keleğini Tuz yolunun Kara üzümünü Ağılın Karpuzunu, İbicinin Zerdalisini Bağ bozumunu, Üzüm Sergisini Bağda pişen Patlıcan yemeğini, Bulgur Pilavını, Çoban salatasını Şireyi, Şirahaneyi, Çıpma Pekmezi, Cevizli Köftürü ŞİİR Kitir Kabağını, Tarhanayı, Kavurgayı Şire ateşine gömülü Patetesi, Patlıcanı Anamın, Tarhana ve Dolma Çorbasını Mantısını, Eriştesini, Tıktık Hamurunu Nohutlu Yahnisini, Tandır günü, Çömlekte Pişen Kuru fasulyesini Bol sarımsaklı, Yalancı Köftesini Çiçek Bamyasını, Soğanlı Yahnisini Türlü, Türlü Turşusunu Çömlek Peynirini, Su Böreğini Bazlamasını, Hamursuzunu, Tandır Ekmeğini, Keskicini, Çedeneli Halkasını Asidesini, Bulamacını Şekerli Biliklerini, Bitirgen Yahnisini Kaşık Dökmesini, Zerdesini Koyun yolunu, Harmanı, Sapı, Samanı, Düveni, Potası, Buğdayı, Çayda yıkamasını sonra kaynatmasını Sohusunu, Tokmağını, Yenidünyaların Değirmeninin, mis kokulu ununu Çebişalilerin Pidesini, Tırnaklısını, Tavasını, Yağlamalısını, Tahinlisini Yazları çıplak ayağımıza batan Dikenleri Sarı sıcakta, Yüzdüğümüz, Santralı, Arkları, Çağlayanı İlkbaharda, göz açmayı, Bağ budamayı, Ennur almayı Gılamada toplamayı, Kurutup Şirede Yakmayı Tarla sürmeyi, Bahçe Bellemeyi , Ekin ekmeyi Tırpanla Ekin biçmeyi, Orakla Arpa yolmayı Çalıları Kesip, Yaşken odun Kırmayı Gece yarısı, sessizlikte , Zerzavat sulamayı Ağustos sıcağında, Harman savurmayı Sonbahar sabah serinliğinde, Gazel süpürmeyi Yonca Biçmeyi, Patetes sökmeyi, Gıska elemeyi Sokaklara, Pancar Gömmeyi Küfeli Eşeklerle, Üzüm getirmeyi Çalıya astığımız üzümleri Pazardan zerzavat doldurduğumuz , renk renk Fileleri Bostanı, Bostan korkuluğunu, Alaçatıyı Kavunu, keleği, Şamalayı Üç Ayları, Ramazan gecelerini Memiş Hocanın Ezanı, Ahmet Hafızın Namazını Konyalı Ali Rıza Hocanın Vaazını İllik Davulunu, Manileri, Ramazan Topunu, İftar Sofralarını Mahallece gittiğimiz, Teravih Namazlarını Kadir Gecelerini, Komşu ve Tanıdıklardan Aşırdığımız Baklavaları Arifeleri, Bayram Namazlarını Bayramda aldığımız harçlıkları, Tokuştuğumuz, Kırmızı ve maviş Yumurtaları Baston şekerleri, Yatırmalı lokumları Çat, patları, Mantar tabancalarını, Balonları Sivritaş İnşaatlarında, Kacamak içtiğimiz Sigaraları Kışın damdan attığımız karları, Yeşil Ağanın yokuşta kayan arabaları Kütük Bayırında düşen insanları İçkiyi fazla kaçırıp, sokakta Nara atanları Beş numara lamba altında, Peşkir İşliyenleri 2-B Sınıfında yaptığımız Haylazlıkları Muzafferle, Sinoson’da, tas tas içtiğimiz şarapları Yaz akşamları, sokakta, Zeynep Nenenin Metellerini Sokakta oynadığımız, uzun eşek ve güvercin taklalarını Tıpı, Sayı, Sobeyi, Ebeyi, Kör ebeyi Canbazı, Boncuğu, Çadır gösterilerini Çukur hanın, Çatal sandalyesinde Akşam sohbetlerini, Tusan, Peri Otel, Armağan disko Gecelerini Eylül Bağ bozum Festivallerini, Konserlerini 6 Mayıs Hıdırellezini Yılbaşı gecelerini, Bayramları, Düğünleri Sisananın gelişini, Kına Gecelerini, Damat donatılmasını, Fesi, Dilmeçliyi, Bindallıyı Kız evinden Getirilen, Tavuk ve Baklava Dağıtılmasını Damadın önünde testi kıprıp Bahşiş alınmasını Nakıl övülmesini, Gelin Arabasının önünü kesip bahşiş koparılmasını Galeyi, Gelini görmeyi, gelen hediyeleri, Yakınlara kız seçmeyi Gelen Misafirlere, Yakınlarca, akşam yemeği verilmesini Nalını, Mesti, Cizlavut Lastik Ayakkabıyı Çarı, Şalvarı, Bürünceği, Yemeniyi Bindallıyı, cepkeni, üçeteği, saltayı Kiralık üç tekerlekli Bisikletleri Üzümspor’la Ürgüp gençlik maçını İpek ve Saray sinemalarını, filimlerini Yıldız siyeşliğinde yediğimiz bol acılı göveçi Çektiğimiz Halayları, Çaldığımız, Boru Trampetleri Ondokuz Mayıs Bayramında, yaptığımız Kasa Minder hareketlerini Hafta sonu, Halk eğitimin eğlence gecelerini Damsa çayının selini , onun önünü kesen Karaözün Çayını Üzengiyi, Koyun yolunu, Kuru çayı Köprüyü, Kayseri deliklerini, Teslimiyeyi, İsbelliyi Kalpaklıyı, Sivritaşı, Temenniyi, Çimenliyi, Kadı kalesini Dedeliyi, Topuzu, Eğrimi, Ağ Tepeyi Damsa Barajını, Sarı Musluğu, B.... İçmeceyi Çücüğü, Çukur Çeşmeyi, Kanlı Çeşmeyi Taflıyı, Çadırvanı, Mermerli Çeşmeyi Hanları, Hamamı, Altı Kapıyı, Bedesteni, Hilalı Ahmeri, Eşekli Kütüphaneyi Havuzlu, Cumhuriyet Meydanını Çiçekli, Ağaçlı Belediyeyi Kiliseyi, Killiği Peribacalarını, Göremeyi, Kapadokyayı Uçhisarı, Ortahisarı, Başhisarı Havasını, Suyunu, Taşını, Toprağını Kısacası, ÜRGÜP’ü ÖZLEDİM. Kadir ÜZÜMKUŞU / E.Mu.Asb.(1970) DÜZELTME Ürgüp Dergisi, 50. sayısının 16. sayfasında yayınlanan “MAZİDEKİ ÜRGÜP’LÜLER, RÜYAM OLDU” yazımdan dolayı, çok sayıda beğeni, teşekkür telefonu ve Mail’i almış bulunmaktayım. Zaman ayırıp ilgi duyan hemşerilerime ben de yürekten teşekkür ederim. Söz konusu yazımda geçen bir ifade sebebiyle, Metin Özsakal hemşehrimizden eleştiri almış bulunmaktayım. Düşüncelerini saygı ile karşılıyorum. İfademi, “SARAÇIN MEHMET” olarak düzeltir, Metin Özaksakal ve ailesinden özür diler, Rahmetli Saraç’ın Mehmet hemşehrimize de, Allah’tan rahmet diler, tüm okuyucularıma sevgi ve saygılar sunarım. Esen kalın. Kadir Üzümkuşu / E. Mu. Asb. ARAŞTIRMA ÜRGÜP’TE ÜZÜM KÜLTÜRÜ “Bağ, adamı bağır bağır bağırtır” Anneannemin “aşık tabiatli” annesi Hatice Ana Türkçenin zengin müziksel gücüyle böyle bir söz söylemiş. Belki de duymuştur ve anonim bir söz de olabilir. Sözde 26 sesin altısı “a” , beşi “ı” , dördü “ğ” dördü “b” dördü de “r” sesi. Sadece “m, d, t” sesi bir defa kullanılmış. Sivas Katliamında yanarak ölen değerli araştırmacı Asım BEZİRCİ, büyük ve önemli şairimiz Ahmet HAŞİM’in ustalığının sınırlı sayıda kelime ile (225 kelime) şiirini üretmesi olduğunu söyler. “Bağ adamı bağır bağır bağırtır” sözünde de a, ı, b, ğ, r, sesleri ile bir kez geçen sesler olan m, d ve t sesinden oluşması halkımızın ne kadar usta bir dil kullanıcısı olduğunu gösteriyor. Yaşlılığımı bırakın, gençliğimde de bağ işlerinin insanı bağırttığı dün gibi aklımda. Göz açma, göz kapatma, kazma (çapalama), budama, üç kez ennur alma, üç kez kükürt saçma, yaprak toplama, yeşil budama, kara gözden kelleleme, kabuk sıyırarak gençleştirme, gen taşıma, gübre taşıma, taş ayıklama, belleme, saçak kökü kesme vd… Diğer yandan bağcılık bilgi isteyen bir iştir de ve bu bilginin sınırı da yoktur. Örneğin bağ budamayı bilmiyorum diyenlere “nasıl bilmezsin yahu ustası eşşek” diye nükte yaparlar. Ama bu kadar basit değildir. Budamanın birçok bileşeni vardır. Bağ sulanabiliyor mu, gübrelenmiş mi, toprak cinsi iyi mi, omacalar güçlü mü, çarkına mı budanacak yoksa üzümüne mi, yağmur durumunu tahmin etme gibi pek çok bileşeni içerir. Evet bağ bilgi ister; ennur alma dahi basit bir iş değildir. Çok yükselen çubuğu indirme gerektiğinde, onlara muhtaç kalırsın. “Gen tahtası ve gen taşıma” sözlerini duydunuz mu bilmem? Çukurluklarda veya harman yerlerinde yağmur sularının göleklenme sonucu biriktiği su kuruyunca çanak gibi kıvrılan kurumuş çamurlar olur. Bunlar eskiden çok makbuldü ve “gen” derlerdi. Dedem Ağıl mevkiinden Ulaşlı köyüne yakın olan bağımıza kağnılarla gen taşıtmış. Babayan köyümüzde bunun taşındığı 24 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı Mustafa KAYA zambıklara “gen tahtası” denir. Bu kuru çamurların gübreden daha yararlı olduğu ve bağ toprağının yapısını yenilediği söylenir ki “gen” sözcüğünden de bu anlam anlaşılmaktadır. Mesela çocukluktan beri bağcılıkla uğraştığım halde 63’ümde şunu duydum: bir bağı karagözden kellelerseniz parmak üzümü ve karaburcu çubuklarını artık düzeltemezsiniz. Şöyle ki, bu iki cins çubuk bodur kalır, yükselmez. Her yıl filizini dipten fışkırtır. Onun için bu iki cinsi yeniden dikmek daha az sürede yetişmesini sağlar. Elhasıl, bağcılık gerçekten zor zenaattır. Sürekli bir ilgi, mücadele ister. Bu yüzdendir ki 20-30 senedir Ürgüp merkezdeki ailelerin hemen hemen %90’ı ilk olarak atalarının hatırasına saygı için bağlarını görüp tutmaktadırlar. İkinci olarak Ürgüp’ün çukur pis havasından kurtulup, yüksek, temiz, oksijenli havaya çıkmak insanı çeken bir özelliktir. Üçüncü olarak çocukluğunda bağların yeşilliğini ve dirmit üzümü ile kıraç domatesinin damağımıza işleyen tadını unutamayanlar bağır bağır bağırmaya razı olabilirler. Değilse hele sıcak mevsimlerde çekilecek bir işkence değildir. Bu nedenle Tekel Şarap Fabrikası kapanalıdan beri de rağbetle bağ aranan mevkiler dahi tümden köllüğe kesmiştir ki turistlerin dahi dikkatini çekip sormaktadırlar. Madem Eskiler Niçin Bağıra Bağıra Bağlara Bakıyorlardı? 8-10 yıl önce dört Doğu Anadolu’dan gelmiş kadın bizim bağın yanında ücretli olarak çapa yapıyorlardı. Mal sahibi bağını ve nasıl çapa yapılacağını gösterip gitmiş. Kadınlar beni çağırdı ve çapayı doğru yapıp yapmadıklarını sordular. Doğru dedim. Ama onlar bu işe itiraz ettiler ve “sizin buraların işi ne kadar zormuş dayı, biz dayanamayız bu işe” dediler. Bir saate yakın bir süre sonra işi terkedip gittiler. Arşivimde babamdan bana geçen dört sayfalık bir mektuba rastladım. 20.Mayıs.1949’da şair, hattat ve santur sanatçısı Nuri GÖKAŞAN (Tayyarza- ARAŞTIRMA de yapılan arkeolojik kazılarda, 3000de Nuri Efendi), o tarihte Ankara’ya 4000 yıl öncesine ait, toplu kütlecikler yerleştiği için Dereler Mahallesinde halinde üzüm çekirdeği fosilleri buHattat Mevlüt Efendi’ye yazdığı meklunmuştur. Bu fosiller o dönemde bu tubun 1. sayfası 2. paragrafında. bölgede bağcılığın çok iyi tanındığını Bağ meselesini açarak birkaç bağını göstermektedir. (Fidan 1985)”[1] gördürmesini yazmış. Tabii mektuTabii çavuş üzümünü unuttuğubunu iki güzel hat ve iki de şiirini yamu sanmayın, ama Dirmit üzümüzarak hem Mevlüt Efendiyi onurlannün kimliğini tamamlamam gerekidırmış hem de mektubun günümüze yor. “Demeter” Eski Yunan’da toprak dek saklanmasını sağlamış. Bağa ve bereket tanrıçası idi. İsmin köküverilen önemin o Tarihlerde hala nün “GE-METER” toprak ana olarak devam ettiğini mektubundaki söylebelirtirler.[2] Atina’da her ekim ayında minden de anlıyoruz. 15 gün önce yalnız kadınların katıldıkları “Thesyine Ankara’da oturan Sn. Ali AKUmophoria” bayramında yasa getiren, ZUN da Tuzyolunda bir ırgatlık (500 insanlara doğal yasaları öğreten iki metrekare) bağı için bahar görümü N.Gökaşan’nın Mektubunun 1. Sayfası tanrıça anılırdı [3]. Azra ERHAT, Thesolarak 250 TL ödediğini ama hiçbir mophoria kelimesinin de yasa getiren anlamında zaman bağın bu bedeli karşılamayacağını ama ata olduğunu söyler. Demeter, sonra Dimitri, Dimrit ve yadigarı olduğu için bakılmazsa rahatsız olacağınÜrgüp ağzının özelliğiyle de Dirmit şeklini almış. dan bu geleneği sürdürdüğünü söylediğine göre Kokulu, lezzetli, kan yapıcı, tok tutucu ve bol Ürgüplülerin halen bu zor ve gelirsiz işe çok az da kalori özelliğiyle oldukça seçkin bir yere sahiptir. olsa devam edildiğini gösteriyor. Pakistanlı Osmanlı Tarihi Uzmanı Suriya Faraqua Bu kadar zorlu işe atalarımız niçin dayanmışyöremizden İstanbul’a XV-XX yüzyillar arasında lardı? Hatta soru niçinden ötedir. Bağcılık, yaşı 40büyük miktarda siyah kuru üzüm ihracı olduğunu 45’yi geçenlerin nezdinde hala büyük bir mutluluk belirtir. Bunun nedenini şöyle tahmin ediyor; kilise kaynağı. O üzüm sergilerine toplu halde akraba ve ve cami kubbelerinde çalışanlar öğle yemeğine komşularla güle oynaya gidişler; hep bucak ve üst inmiyordu ve bu kuru üzümden yiyorlardı der. Bu katlarda yer alan şirahnelere küfelerle sırtta üzüm çıkarmalar; topluca zevk içinde çapalama işleri, üzümümüzün tadıyla övünmemiz; hatta Ortahisarlılar Ürgüp üzümünün Ortahisardan daha tatlı ve lezzetli olduğunu söylerler. Henüz toprak bile olmamış, taze kaya ufantısı olan, güvercin gübresinin zoruyla, “iki çapa bir su yerine geçer” sözleriyle topraklaştırmaya çalıştığımız bu arazilerle cedelleşen atalarımız neden bağlardan bu kadar mutluluk duyuyor ve ona çok üstün bir değer atfediyordu? Örneğin Ortahisar’da M.E ve babası bağ çapalamaya veya bellemeye giderken bir çömlek peynir bir heybe gözü ekmek, bir bohça soğanla giderler ve üstelik olarak da bir sıra üzüm yerlermiş. Biraz abartma da olsa doğruluk payı var ve ben bu öyküyü ve diğerlerini bizzat ağzından 1962-1963 yıllarında dinledim. Ortahisarlılar eskiden çapalarken ve bellerken çift taraflı yapabilen ameleleri ya da yevmiyecileri seçerlerdi. Bu kadar iştahlı bir çalışma ancak iyi bir getirisi olursa yapılabilir. İkinci örneğimiz Dirmit üzümümüzün çekirdeğinin içinde ayet olduğu ve yere düşen her taneyi almamız gerektiği söylenirdi. Çekirdeğini çiğnememiz gerektiği tembihlenirdi. Şimdi üzüm çekirdeğinin ömrü uzattığı internet sitelerinde arzı endam edince, atalarımızın bu üzüme verdiği değer bir bakıma ispatlanıyor. “Çanakkale Hisarlık bölgesinÜrgüplüler Derneği Yayın Organı 25 ARAŞTIRMA tahmin çok doğrudur çünkü bizim kayacılarımız da ceplerinde bu üzümden veya kuru kayısı taşırlar. Sürekli külünk sallamak ancak ek kalori ile mümkündür. Anılan yüzyıllarda bölgenin kuru üzümü Kayseri ve İstanbul’da iyi para ediyor olmalı ki bağın bas bas bağırtmasına razı oluyorlardı. Dirmit üzümünün bol kalorili olduğundan sizi şişmanlatacağını sanırsınız. Ürgüp Karacaviran köyü Muhtarı Ali ÇERİ bunun tam tersi olduğunu açıklayınca ben de şaşırdım. Şişmanlatmak değil zayıflamak için yenmesinin doğru oyduğunu iddia ediyordu. Çocukluğumuzda da annelerimiz babalarımız iş yoğunluğundan kahvaltı hazırlayamadıkları zaman “bir avuç kuru üzüm alın küpten” derlerdi. A.ÇERİ’nin dediği tok tutma savı ile bu alışkanlık tam uyuşmaktadır. Bir avuç dirmit kuru üzümü tok tuttuğu için yemek yiyemiyorsunuz. Hoşaf kültürünün belirtilen yüzyıllarda yoğun biçimde devam etmesi de dirmit üzümünün iyi para etmesini temin ediyordu sanıyorum. Fenni gübre girmeden önce, kuru hela sistemi ile önemli bir besleyici gübre olan insan gübresi [4] ve güvercin gübresi ile şimdikinden daha lezzetli ve rayihalı bir dirmit elde edildiği muhakkaktır. Dirmit üzümünün çekirdeklerinde ayet olduğu söylencesi, bu üzümün besleyici değerinin üstünlüğünden dolayı ya da ihraç ürünü olduğundan söylenmiş olma olasılığına dayanmaktadır sanıyorum. Bununla birlikte Demeter’in bir toprak, buğday tanrıçası olduğu halde neden bu üzüme ismi konmuş olabilir? Şöyle açıklanabilir ki hiçbir inanç eski inançları hemen söküp atarak gelişemez. Bu üzüme önem verilmeye başlandığından Dirmit (Demeter) ismini yeni olan ve büyük rağbet gören yeni keşiflerine koymuş olabilirler. Bazı kaynaklarda asma kütüğünün yaygınlaşmasının İç Anadolu’dan olduğu belirtilen Dionysos kültünden kaynaklandığı pek çok kaynakta bildidrmektedir. Çünkü asma kütüğünün yeryüzüne yayılmasıyla buğdaydan sonraki ikinci büyük çığır açılmıştır. İnsanoğlunun düşüncesinde bir türlü sırlarını çözemediği tabiat, asma kütüğünün yaygınlaşmasından sonra Dionysos kültüyle doğanın sırlarını Ortahisar‘da bir evin kat ayrımı nişinde hayat ağacı kabartması. çözmüştür.[5] Bundan dolayı Demeter’in buğday, Dionysos’un asma kütüğü yaygınlaştırılmasından dolayı ortaya çıkan I. ve II. büyük devrimleri o kadar önemlidir ki günümüz düşüncesinde dahi sık gündeme gelen konulardandır. Üzüm yaprağı fosillerine 130 milyon yıl öncesine dayanan bir tarihte rastlanması 60 milyon yıl öncesindeki varlığının kesinlik kazanması bölgemizin ne kadar eski bir meyve çeşidinin vatanı olduğunu gösteriyor.[6] Kökler eski olunca vazgeçmek de zorlaşıyor galiba… Hitit öncesi Hatti uygarlığında da (Kayseri Kültepe Hattilerin başkentiydi) üzüme büyük değer verildiği kayıtlardadır[7]. Nitekim Hitit Dönemine tarihlenen muhteşem İvriz kabartmasında bir elinde başak bir elinde üzüm salkımı ile gülümseyen tanrı, yazıtında tüm çevreye üzüm bağları yaptırdığı ile övünmektedir. Ürgüp Aksalur Kasabasında rahmetli İsmet AKSOY’un SİT Alanı yaptırdığı Aloçaş (Ali Koçaş) adlı mevkideki tarihi yerleşimde birçok üzüm şırası koyma yeri olan ve doğal kayaya eşilerek içi sıvanmış küplerden birinin üzerindeki kayada renkli üzüm salkımları motifi vardır. Burasının Hititlerin şarap kenti Wiyanawanda olduğu ispatlanabilirse bölge turizmimiz için çok büyük bir kazanım olacaktır. Çok eski bir mimari süsleme motifi/simgesi olan Hayat Ağacı’nın üzüm dalları ile eşleştiğini görüyoruz. İlimiz eski evlerinde tüm cümle kapılarında, demirlerde, kemerlerde, dolap ve hücrelerde gördüğümüz üreme motifi “S” de bazı yapı ve dekorlarda asma dalları veya filiz bıyıkları ile eşleştirilmiştir. Bölgemizde yoğun Hıristiyan sanatında da en ünlü simgesel meyve üzümdür. “Üzüm sanatsal betimlemelerde tek olarak, asma formunda veya şarap biçiminde yer almıştır. Kökeni Dionysos’a uzanan simgesel ilkeler ve törensel eylemler Hıristiyanlıkta da yaşamayı sürdürmüş; asma yaprakları, üzümler ve Dionysos’un şarabı İsa’nın kanına ve son akşam yemeği törenindeki kutsal ekmeğe dönüşmüştür. (Apostolos-Cappadona 2006)”[8] Kiliselerde sıkça üzüm salkımı motifi görebiliriz. Mustafapaşa Kasabamızda kentin ortasındaki Konstantin, Eleni Kilisesinin kapısındaki çepeçevre kabartma asma Aksalur Aloçaş (Ali KOÇAŞ) ören yerindeki kaya küplerden birinin başındaki kayada üzüm salkımı ve yapraklar… 26 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı Ortahisar’da bir evin cümle kapısı üzerinde “S” motifi asma dalları ile birleştirilerek “S” motifine dönüştürülmüş. ARAŞTIRMA motifleri XVIII. yüzyılda bölgemizde üzüme verilen değerin izleridir. Markos İncil’inde “Tanrıyı oğlunun bağını ziyaret eden ve üzüm toplayan bir bağcı olarak betimliyor.”[9] Üzümün, tabi bilhassa dirmit üzümünün XX. yüzyıl ortalarına dek neden çok tutulduğunu ekonomik, mitolojik ve halkbilim öğeleriyle anlatmaya çalıştık. Bağcılıkta Asıl Bağırma Zamanı Şimdi Halk, tecrübelerle edindiği (apostenik) bilgilerle bağcılıkta bir hayli bilgi birikimine ulaşmıştır. Bu bilgilere saygı duyarak bağcılık yapılmalıdır. Örneğin; dirmit üzümünü Çakıllı, Arastan, Ağıl, Yumrucak, Şadikayası gibi bimis ya da tüf topraklar üzerine dikmeyi yeğlemiştir. Emir üzümünü Karayazı mevkisine dikmiştir. Parmak, çavuş ve hevek gibi sofralık olanlar ise her yörede daha az miktarlarda bulunmaktadır. Direkli asma modeline geçilmesi de uygun olmamıştır. Syn. Rüştü TURASAN bölgede kesinlikle ticari bağcılık yapılamayacağını belirtmektedir. Don, asma modelini çok etkilemekte; salkımların topraktan yüksek olması lezzetini azaltmaktadır. Üzüm salkımlarının toprağa yakın olması bölge üzümcülüğünün can alıcı noktasıdır. Komşumuz İncesu ilçesinin Rumları gemici olduklarından gittikleri İspanya, İtalya gibi ülkelerden bol miktarda üzüm çeşidi getirmişler. Bu çeşitler Ürgüp ve köylerine de dağılmıştır. Mevcut çeşitlilik hem sofra kültürümüz için hem de türlerin korunması için çok önemli diğer bir sorun olarak karşımıza çıkmıştır. Bölgeye Amerikan anacın girmesi filoksera hastalığını yerli çubuklara taşıyacağından 15-20 yıl sonra bu güzelim yerli türlerin kaybolacağı ilgilenen kişilerce söylenmektedir. Tarım müdürlükleri veya STK ya da ilgili yurttaşlarca bu türlerin devamı için bağır bağır bağırmanın zamanıdır. Milyonlarca yıldan süregelerek bize emanet edilen bu tür çeşitliliğinin bizim kuşakların döneminde yok edilmesine dur demeliyiz. Emir üzümünden (beyaz üzüm) pekmez, köftür, tarhana, pelver, sirke yapılması ve beyaz şarap olarak endüstride kullanılması, bu üzüm çubuğunun hastalıklara karşı dayanıklı, yaprağının sarma olarak çok lezzetli olması sürdürülmesi gereken ikinci bir üzüm çeşidimizdir. Çavuş, parmak, rezaki, kabuğu kalın, hevek, kırmızı çavuş ve kırmızı parmak üzümleri de sofralık türler olarak sürdürülme önlemlerine acil gereksinim duyulan çeşitlerimizdir. Bağ motorları çıktığı için artık bağ bellemeye ve çapalamaya amele bulamıyoruz. Bu sebeple bağlar artık bağır bağır bağırtmıyor. Traktöre bindi mi tüm bağları birkaç günde toz ediyor. Şimdi üzüm – ve belki armut, elma, kayısı, erik vb diğer türler için de – gen bankasında önlem almak için bas bas bağırabiliriz… [1] Bağlar Güzeli Üzüm ve Üzüm Kültürü, Doç. Dr. Ertan ANLI. YKY 2005 İstanbul. s; 12 [2] Mitoloji Sözlüğü, Azra Erhat. Remzi Kitabevi, İstanbul-1978. s; 92, 93. [3] a.g.e 2. [4] 1924 Büyük Mübadeleden önce Yenidünyalardan bir esnaf Rumların helalarının gübresini tercih eder ve biraz daha ek fiyat vererek alırmış. Ürgüplüler de “gavurun bokuna fazla para vererek alıyor” diye onu kınarlarmış. Rumlar Türklere göre sucuk, pastırma gibi daha proteinli yediklerinden dolayı, dışkılarının daha kuvvetli olma olasılığı olabilir. [5] a.g.e. 2, s: 103 [6,7] a.g.e. 1, s; 9, 12 [8] a.g. e. 1, s; 14 [9] Semboller ve Yorumları, Necmettin ERSOY. Dönence yayınları, 2007 İstanbul. s;404 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 27 ARAŞTIRMA Ankara-Ulucanlarda Unutulan Bir Ecdat Yâdigârı… Ürgüp Mahallesi ve Ürgübî Mescidi1 Prof. Dr. Hasan Hüseyin DİLÂVER1 Ecdadımız, 1071’den sonra Anadolu’yu yurt edinirken yeni yerleşim yerlerine kendi maddî ve manevî değerlerini de taşıdılar ve Müslüman yurdu haline getirdiler. Bu yerleşim yerlerinden birisi olan Ankara da diğer Türk şehirleri gibi, mahalleler halinde gelişmeye başlamış, değerini hâlâ korumakta olan eserlerle donatılmıştır.2 Diğer taraftan, Osmanlı mahallesinin merkezi ve sembolü genellikle Müslümanlar için cami, gayri Müslim cemaatler için kilise ya da havra olmuştur. Bu mabedler, dîni hizmetlerin yanısıra, günlük hayatın değişik yönlerinde etkili olmuştur. Nitekim, 19. yüzyılın yarısına kadar mahallenin yönetimini din adamları yürütmüşlerdir.3 Devletin halka ulaştıracağı duyurular bile bu vasıtayla yapılmıştır. Ankara Mahallelerinin Özellikleri Ankara mahallelerinin; ya dini yapıların etrafında oluştuğu, ya da Ahiliğin’de etkisi ve rolü ile gelişen esnaf ve meslek gruplarının topluca oturma isteklerinin sonucu ortaya çıktığı, mahalle isimlerinden anlaşılmaktadır.4 Ahi Yakup Mahallesi Ahi Tura Mahallesi Halife Beyazıd Mahallesi Şeyh İzzeddin Mahallesi Hacı Turan Mahallesi Leblebici Mahallesi Boyacı Mahallesi Sabûni Mahallesi Helvayî Mahallesi Baklavacı Mahallesi • Sayısı 1522’de 87, 1601’de 85’i bulan ve daha sonraki yıllarda ise sayıları zaman zaman değişen Ankara Mahalleleri arasından örnek olarak verdiğimiz bu mahallelerin adını taşıyan cami ve mescitleri de bulunmaktadır • Tiflis, Erzurum, Ürgüp, Koçhisar gibi mahalle isimlerinden, Ankara dışından gelerek buraya yerleşenlerin mahalle oluşturdukları anlaşılmaktadır.5 • Ankara’daki mahallelerin özelliklerinden biri de, birbirine komşu olan ailelerin (çoğu da akraba) mahallelerine giren-çıkanları denetleyebilmeleriydi. Osmanlı mahalle sokaklarının dar olmasını, bu denetim mekanizmasına bağlayanlar vardır.6 • 1522 tarihli Ankara Tapu-Tahrir Defterinde çift ad taşıyan mahallelerin isimlerinden birini zamanla kaybettikleri ya da halk arasında unutulduğu 28 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı görülmektedir.7 Nitekim “Ürgüp Mahallesi” isminin yanında (nâm-ı diğer Hacı Sinan) yazılı ise de, daha sonraki yıllarda ikinci isim görülmemekte, 1601’den sonra sadece “Ürgüp Mahallesi” olarak geçmektedir.8 • Her mahallede, Avârız akçası vakfı vardı. Mahallenin ortak masraflarının (vergi paraları dahil) karşılanması için kurulmuş bir fon niteliğinde idi. Fon sonra vakfa dönüşmüş ve bir mütevelli yönetiminde mahalle sandığı oluşmuştur. Nitekim, 29 Mayıs 1605 (H. 11 Muharrem 1014) tarihli kayıttan anlaşıldığına göre, Ürgüp Mahallesinden Hasan Çelebi Bin Şaban “Mülk evinin tekâlif-i Örfiye ve Avârız-ı divâniyesi” vesâiri teklifi için 3.000 akça vakfetmiştir. Burada Hasan Çelebi’nin mahalle masrafları ve devlet vergisi için para vakfettiği ölümünden sonra çocuklarından da bu hususta bir şey talep edilmemesini şart koştuğu görülmektedir.9 Ankara mahallelerinin yıllar itibarıyla sayıları şöyledir: 1522’de 87, 1607’de 85, 1785-1840 arası 107, 1891’de 75, 1925’de 73, 1944’de 77 olarak görülmektedir.¹º Mahalle listeleri ve yerleşim haritaları aşağıda verilmiştir. MAHALLELER 1-AHİ HACI MURAD 2-TULİ 3-HALİFE BAYEZİD 4-LEBLEBİCİ 5-HELVÂYÎ 6-MÜRÜRİ 7-YAKUB HARRÂT 8-HACI HALİL 9-KUREYŞ 10-HOCA PAŞA 11- ALİ BEY 12-HALLAÇ MAHMUD 13-ÜRGÜB 14-BURYACİ 15-SABUNÎ 16-KATTÂNİN 17-RÜSTEM NAÂL 18-DEBBÂGÎN 19-ÇAKIRLAR 20-YAKUB NA’ÂL 21-TİFLİSİ 22-HACI İVAZ HADDÂD 23-BELKIS 24-ŞEMSClDDİN 25-HÂN KÂH 26-AHİ YAKUB 27-BOSTÂNÎ 28-İĞNECİ 29-TEKE AHMED 30-HACI MUSA 31-ÇEŞME 32-DİREKLİ 33-EMRE GÖLÜ 34-BÂDEMLÜ 35-MOLLA BÜYÜK 36-KAYABAŞI 37-BÖREKÇİLER 38-ŞEYH İZZEDDİN 39-AFİ (AHİ YAVİ) 40-SED 41-KEBKEBÛR-l ZİMMİ 42-KEBKEBÛR-I MÜSLİMİN 43-DİBEK 44-KURD 45-BEHÜL 46-MİHRİYÂR 47-MAKRAMACI 48-HENDEK 49-KÂFİR KÖYÜ 50-KEYYÂLİN 51-HACI MANSUR 52-BALABAN 53-AHÎ TURA 54-VALTÂRİN 55-EŞENHOR 56-KOYUN PAZAR] 57-DELLÂL KARACA 58-CELÂL KATTÂNİN 59-HACI ARAB 60-YUSUF HABBAZ 61-ERZURUM 62-MEVDÜT 63-GACI ESHAB 64-PAPANİ 65-SARAÇ SİNAN 66-HACENDİ 67-İBNİ GÖKÇE 68-BAKLACI 69-ÖKSÜZCE 70-KIZILBEY 71-GENEĞİ 72-İMARET 73-HACI SEYDÎ ve HACI TEPESİ 74-KULDERVİŞ 75-HÂTÛN 76-MUKADDEM 77-KONURCA (APARDİLER) 76- KÂZUR ALİ 79-KİCÜLÜ 80-İMAM YUSUF 81-YENİCE 82-BOYACI ALİ 83-HACI DOĞAN 84-KOÇ.HİSAR 85-YENİŞEHİR ARAŞTIRMA 13 nolu ürgüp mah. yeri yuvarlak içine alınmıştır. (Ö. Ergenç, XVI. Yüzyılda Ankara,1990) Ankara’nın 1522’deki toplam nüfusunun 15 bin, 1880’de 20 bin civarında olduğu tahmin edilmekteydi. Görüldüğü gibi Ankara’nın, özellikle mahalle sayıları, yıllar içinde doğal olarak farklılıklar göstermiştir. Bu farklılıkların, sebepleri kısaca şöyle sıralanabilir: ¹¹ • Mahalleyi rahatsız ve huzursuz edenler, başka mahallelere göç ettirilmiştir. • Savaş, iş, ticaret, ilim tahsili vb. sebeplerle mahalleden gidenler olduğu gibi gelenlerde olmuştur. • İş merkezlerine yakın olan kalabalık mahalleler, kendi içinde bölünüp birden fazla mahalle haline gelmiştir. • Celâli saldırıları nedeni ile boşaltılan mahalleler olmuştur. • Bölünen mahallelerin yanı sıra, tek mahalle altında birleşen mahalleler de olmuştur. 9 nolu ürgüp mah. yeri yuvarlak içine alınmıştır. (R. Özdemir XIX. Yüzyılın İlkyarısında Ankara) Arşiv Kaynaklarında Ürgüp Mahallesi Yazımızın başında Ankara’da meslek gruplarının ve göçle gelenlerin kendi mahallelerini oluşturduklarından söz etmiştik. Ulaşabildiğimiz kaynaklar ışığında, Ürgüp mahallesinin isminin ne zaman ve nasıl verildiği konusunda net bir cevap vermemiz şimdilik mümkün görülmemektedir. Ancak ulaşılabilen 1522 tarihli en eski arşiv kaynağında ismi geçen bu mahallenin, Ankara Altındağ’daki diğer mahalleler gibi bu tarihten çok daha önce kurulduğu âşikardır. 1073’den itibaren Selçuklu Türklerinin hakimiyetine geçen Ankara’ya değişik tarihlerde Orta Asya’dan gelip yerleşildiği ve mahalleler oluşturulduğu gibi, zaman zaman Anadolu’dan gelip yerleşenler de olmuştur. Yusuf Halaçoğlu’nun; “Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar (1453-1650)” isimli 6 ciltlik kitabında Ürgüb’e yerleşen bazı boy, cemaat ve aşiretlerin, zaman zaman başka illere de göç ettikleri göÜrgüplüler Derneği Yayın Organı 29 ARAŞTIRMA rülmüştür. Ürgüp mahallesinin kuruluşu ile ilgili Y. Halaçoğlu ile yaptığımız görüşmede (08.05.2013); Ankara mahallelerinin dini yapıların etrafında oluştuğu dikkate alınarak, Ürgüp mahallesinin de, Ürgüp eşrafı ve dini şahsiyetlerden biri olduğu düşünülen “Ürgübî Mehmet Efendi”’nin, Ürgübî Mescidini yaptırması sonrasında Ürgüpten gelenlerin bu mescit etrafında yerleşmeleriyle oluştuğu fikri öne çıkmıştır. Öte yandan Moğolların Anadolu istilası sonucu Kayseri, Kırşehir gibi bölgelerden Ankara’ya can güvenliği sebebiyle gelenler olmuş ve bunlar arasında alim, mutasavvıf, ahi, esnaf ve sanatkarlar da yer almıştır. Aşağıdaki kaynaklarda Ankara Ulucanlarda yeralan Ürgüp Mahallesinin tarihî geçmişi, hane sayısı, nüfusu, hane sahiplerinin mesleği, dava kayıtları ile ilgili bazı bilgilere ulaşılmış ve bu bilgiler özetlenerek verilmiştir. 1- 1522 tarihli Ankara Tapu-Tahrir Defteri 1522 tarih ve 117 Nolu Ankara Tapu-Tahrir Defterinin 21. sayfasında, Ürgüp mahallesindeki vergi yükümlülerinin isimleri yer almaktadır.15 haneli mahallede 21 nefer (vergi yükümlüsü erkek) bulunmaktadır. Bu sayının 16’sı evli, 5’i ise bekâr (mücerred) dir.¹² Mahallenin toplam nüfusunu belirlemede; her hanede (karı-koca ve üç çocuk) beş kişilik bir ailenin yaşadığı tahmini yapılırsa, bu durumda 16×5 = 80 + 5 (bekar) = 85 rakamı ortaya çıkmaktadır.¹³ Ankara Tapu Tahrir Defteri /117 (929/1522) Mahalle-i Ürgüb (Nam-ı diğer Hacı Sinan) 1 Seyyid Ahmed veled-i Hacı Yusuf 4 Mehmed veled-i Hasan 7 Oruç veled-i Musa 10 Mehmed birader-i o (mücerred) 13 Hacı Paşa veled-i Mezid (?) 16 Çelebi veled-i Halil 19 Mehmet veled-i Ali Bey mütevelli-i Medrese ba berât-ı hümayun (?) 2 Hacı Abdurahman (?) veled-i Hacı Yusuf 5 Hacı Murad Veled-i Hızır 8 Tursun birader-i o 11 Ali veled-i Yusuf 14 Şaban veled-i û (mücerred) 17 Ahmet veled-i û (mücerred) 3 Rüstem veled-i Hamza 6 Hızır birader-i û 9 Hacı Fazlı veled-i Hacı Kasım 12 Mustafa veled-i Yusuf 15 Ramazan veled-i Kara Mehmed (mücerred) 18 Mahmud birader-i û (mücerred) 20 Yusuf veled-i Himmet bin Mahzum 21 Hacı Elagöz veled-i Abdullah Hane:15 Nefer: 21 2- H. 937 / M. 1530 tarih ve 438 Nolu Muhasebe-i Vilâyet-i Anadolu Defterine göre Ürgüp Mahallesi14 Ankara merkezinde bulunan Ürgüp Mahallesinde, 15 hane, 4 mücerred (bekar), 1 imam kaydı bulunmakta, (S.338) Ankara kazası vakıflarına ait Ürgüp mahallesi mescidi ile 3 dükkandan söz edilmektedir. 30 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı Nefs-i Ankara (Merkez) Mahalle-i Ürgüb Hane = 15 Mücerred =4 Evkaf-ı Kaza-i Ankara Mescid-i mahalle-i Ürgüb Dekâkin (Dükkanlar) 3 İmam=1 Fi sene 39 (1532) 3- 1246 / 1830 Nüfus sayımına göre Ürgüp Mahallesi 1 Aralık 1830’da başlayan ve 3-4 ayda tamamlanan ilk nüfus sayımı (Erkek nüfus) kayıtları 231 nolu defterde toplanmıştır. Ancak bu defter, 1830 sayımından sonra da beş yıl süreyle (mart 1836’ya kadar) nüfus yoklama defteri olarak kullanılmıştır. Bu yüzden defter üzerinde nüfus hareketleri (doğum, ölüm, askerlik, yer değişikliği gibi) kırmızı kalemle kaydedilmeye devam edilmiştir.15 Bu deftere göre Ankara nüfusunun 23 bin civarında olduğu belirlenmiştir. Ürgüp Mahallesi Erkek nüfus ise, 65 olarak görülmektedir. Erkek nüfus kadar da, kadın bulunduğu gerçeğinden hareketle Ürgüp Mahallesi toplam nüfusunun 130 olduğu tahmin edilebilir. 1830 Nüfus sayımına göre Ürgüp mahallesi ARAŞTIRMA 4- 1741 Nolu Ankara Nüfus Defterinde (1251/1835) Ürgüp Mahallesi Ürgüp Mahallesinde oturan 21 haneden sadece erkeklerin isimleri bir arada yazılmış, fiziksel özellikleri, yaşları, meslekleri, doğum ve ölümler kaydedilmiştir. Nüfus sayımı memurunun kayıt sıralamasına dokunulmadan bilgisayar ortamında tarafımızdan oluşturulan tabloda yeralan bilgilerle 5 yıl önceki nüfus sayımındaki bilgiler arasında birhayli değişikliğin olduğu görülmektedir.16 Bu deftere göre, mahallede oturan erkek nüfusunun 59 olduğu, bu rakam kadar da kadınların olduğu dikkate alınırsa 118 civarında bir nüfusun yaşadığı söylenebilir. Mahallede kiracı olarak 2 hanede oturan 8 erkek (bekar) nüfusun isim ve diğer özellikleri yer almıştır. Mahallede oturanların yaşları 1-80 arasında değişmektedir. Meslek ve sanatları ise şöyle sıralanabilir: İmam, ırgad, saka, Debbağ, hallac, cüllah, muhtar, hoca, semerci, talebe, çizmeci, dellâl, berber, kalaycı… Kiracılardan ise saka ve ırgad olanlar vardır. Mahallede en fazla, saka, ırgad, semerci ve kalaycılığın öne çıktığı görülmektedir. 1741 Nolu Ankara Nüfus Defteri (1251/1835) Mahalle-i Ürgüb 1 2 3 4 5 6 7 (Kaynak: Musa Çadırcı ve Arkadaşları 1830 Sayımında Ankara, 2000) 1 2 İmâm-ı mahalle-i mezbûre, Şâbb-ı emred Bâ berat-ı müderrisînden Müfti müsevvidi imam MEHMED SAİD, Orta boylu, kır sakallı veled-i merkûm Müsevvid müsteceb-zâde seyyid İbrahim Seyyid İbrahim Efendi efendi, el-hâc İsmail Sin: 10 Sin:45 4 AHMED, diğer veled-i merkum İbrahim Efendi Sin:1 6 5 Saka Irgad Merkûm Mehmed’in damadı, kısa boylu, köse Uzun boylu, kır sakallı sakallı, a’rac Topal OSMAN MEHMED, veled-i memiş. Sin: 38 veled-i veli, Sin:25 (Fevt: 15 Ramazan 255) 8 9 Orta boylu kumral sakallı Şâbb-ı emred AHMED MEHMED Efendi veled-i Akdede TAHİR veled-i merkum Sin:55 Mehmed Efendi Sin:6 11 12 Debbağ Redif, Orta boylu, kumral sakallı Debbağ Molla AHMED Veled-i Baba Şâbb-ı emred Ali veled-i Haliloğlu Halil Sin:35 Babahaliloğlu Halil s:17 (Tevellüd) Halil İbrahim, veled-i (fevt 15 Şaban 1252) Mezkûr (5 şevval 1252) 14 13 Cüllah Hallac redif, uzun boylu, Uzun boylu kır sakallı GÖKMEN ter bıyıklı, İbrahim veled-i Abdullah sin:60 Seyyid veled-i merkum Ali, veled-i mezkûr, fevt (18 Hallac Gökmen şevval 1252) sin:25 15 Firaren Mefkuddur sene:252 Şâbb-ı emred SALİM veled-i Yusuf Sin:17 17 16 Muhtar-ı evvel-i Mahalle-i Cüllah mezbur, cüllah, kara sakallı Aksakallı, orta boylu MEHMED uzun boylu Ömer ve veled-i veled-i Ömer Merkûm Mehmet Sin:80 Sin:39 3 Şabb-ı emred Mehmet Reşid, diğer veled-i merkum İbrahim Efendi Sin:7 7 MEHMED, veled-i merkum saka OSMAN Sin: 1 (Tevellüd) Ali veled-i Merkûm … Muharrrem 1253 10 Ali, diğer veled-i merkum Mehmed Efendi Sin:1 18 Osman , Veled-i Merkum, cüllah Ömer S:1 (tevellüd okunamadı) 21 Receb, 1254 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 31 ARAŞTIRMA 8 9 10 11 12 13 14 15 19 Irgad Uzun boylu, kırsakallı ARAB ALİ veled-i Ali Celeb Sin:50 21 Hoca, Orta boylu köse kır sakallı MOLLA MUSA Veled-i Halil, sin:32 Kasaba-i Bâlâ’da Karaca Hasan Karyesine İmam olub gitmiştir. 17 safer 255 24 Semerci Uzun boylu kara sakallı Topal Hüseyin veled-i Mehmed Sin:30 (Fevt) Osman, veled-i Merkum (25 Şevval) 255 20 Şâbb-ı emred MEHMED veled-i Merkum Arab Ali Sin:12 22 Şâbb-ı emred MEHMED veled-i Molla Musa sin:7 (Gurre-i Muharrem 255, Fevt) 25 ….. Merkum Topal Hüseyin’in yiğeni Şâbb-ı emred AHMED Veled-i Dellâk Hasan Sin:10 27 26 Talebeden Şâbb-ı emred Muhtar-ı sâni mahalle-i mezbur, MOLLA OSMAN, veled-i semerci orta boylu, aksakallı Merkûm Semerci Halil Usta Halil Usta veled-i Hasan Sin:55 Sin:17 28 İmam Karye-i Yenişeyh Kasaba-i 29 Bâla’da Yenişeyh Karyesi Şabb-ı Emred İmametine gitmişdir. Köse ABDÜLKADİR veled-i sakallı, orta boylu Kılıçlarlı Eruf Merkum Mehmed Efendi oğlu MEHMED Efendi Veled-i … Sin:6 Sin:40 30 31 Bilâ san’at MUSTAFA, veled-i merkum Orta boylu ak sakallı MOLLA Molla Süleyman Sin:3,Fevt: SÜLEYMAN veled-i İsmail Selh-i Muharrem 255 Sin:55 32 Orta boylu, kara sakallı Gökmen veled-i Veli Sin:49 (Fevt:4.. -1253) 34 33 Semerci Irgad, redif kısa boylu, sarı köse sakallı Uzun boylu kara sakallı Emirağaoğlu İBRAHİM Emirağaoğlu MEHMED veled-i veled-i Mustafa, Sin:26 Mustafa Tevellüd Feyzullah veled-i Sin:33 merkum, 16 Şevval 352 Fevt: Gurre-i Rebîulâhir:353 36 Çizmeci Uzun boylu kumral sakallı MOLLA CAFER veled-i Merkum çizmeci Ömer Sin:30 16 35 Çizmeci, dikici Attarbaşıoğlu, orta boylu, ak sakallı Ömer veled-i Mustafa Sin:61 Fevt: 5 zilkade 1254 17 38 37 Tabi-i Mehterzâde Ahmet Amel-mânde Ağa Merkum Ömer Keş’in keşoğlu aksakallı, ortaboylu yiğeni orta boylu Kara ÖMER veled-i Mustafa Sin:90 sakallı MOLLA MUSTAFA Fevt Gurre-i Cemaziyelâhir 255 veled-i Osman Sin:28 18 23 Osman, Diğer veled-i merkum Molla Musa Sin:4 39 Dellâl kısa boylu, kırsakallı Ömer, veled-i köse Mehmed Sin:55 40 Şâbb-ı emred Molla Mehmed veled-i Merkûm Dellâl Ömer, sin:15 (Adapazarına Tahsil-i ilim için refte (gitmiş) 19 43 Merkum 41 42 Mahmud’un hafidi Berber, Kısa boylu ak sakallı MUSTAFA, veled-i Merkum (torun) Şâbb-ı yekçeşm MAHMUD veled-i berber Mahmud Emred MEHMET Mehmet Tavtaklı Sin:80 Fevt: 4 sin:1, veled-i Güdüllü cemaziyelâhir 1253 Hacı Hasan Efendi Sin:12 20 46 44 Merkûm kalaycı 45 Kalaycı, redif Mustafa’nın kaynı İSMAİL, veled-i merkum Sabancıoğlu ortaboylu, kara Şabb-ı Emred Kalaycı Mustafa sakallı MUSTAFA veled-i Ahmed MEHMED Veled-i Sin:1,11 Rebiulevvel 1255 sin:33 Semerci Mehmed sin:11 32 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 21 47 Firaren maktül Ter bıyıklı orta boylu İsmail veled-i Hüseyin sin:20 48 Uzun boylu, köse sakallı Mehmed veled-i Mehmet Sin35 Tevellüd Osman veled-i Murtaza Fî 21 S. 1254 50 Diğeri Ali Sin 4 Fevt: fî Za. 253 51 Diğeri Mustafa Sin 1 53 Şâbb-ı emred Hüseyin Veled-i Bostancı Mehmed Sin 15 54 Orta boylu kısa sakallı İbrahim veled-i Hacı Memişoğlu Molla İbrahim (bin) Hacı Adil Fî Za. 253 Sin 22 56 Seyyid Mehmed veled-i merkum İsmail Sin 2 57 Orta boylu kumral sakallı Molla Ali veled-i İbrahim Sin 36 59 Diğeri Osman veled-i M(ezbûr) Sin 1 1 2 Kiraciyân der mahalle-i Ürgüb 1 Saka ve Irgad 2 Şabb-ı emred osman Uzun boylu köse sakallı veled-i merkûm saka MEHMED veled-i Mehmed Sin:35 Der mahalle-i Ürgüb an Mehmed Sin:7 Bu dahi safer 1252 49 Şâbb-ı emred osman Sin 7 Fevt: Fî Za. 253 52 Diğeri Halid Tevellüd: 13 Za. (1) 252 Fevt: Za, 253 55 Orta Boylu Kısa sakallı İsmail veled-i Ali Sin 46 58 Merkûmun oğulluğu Şâbı emred Halid veled-i Osman Sin 8 3 Ali, diğer veled-i Merkûm saka mehmed sin:4 Bu dahi 4 Mustafa, diğer veled-i merkum saka Mehmet sin:1 Bu dahi 5 6 7 Irgad Bilâ-san’at Uzun boylu Solfasıllı orta boylu ak sakallı Şâbb-ı emred babaoğlan karasakallı …. Dede veled-i Hasan sin:61 Hasan veled-i dede sin:13 veled-i… sin:45 8 Uzun boylu sarı sakallı… Ali veled-i salih sin:40 Kiraciyân Sin Şâbb-ı emred Fevt Tevvellüd Cüllah Mefkûd Muhtar-ı evvel Muhtâr-ı sânî Redif Amel-mânde Gurre Selh Araç (Tevellüd) Ahmed, veled-i merkûm, 1254 Tevvellüd Ahmed 1255 Sözlük : Kiracılar : Yaş : Yeni yetişmekte, henüz tüysüz genç. : Ölüm : Doğum : Çulha, çul dokuyan : Mevcut olmayan kayıp : Bu gün bildiğimiz muhtar : Muhtardan sonra en fazla oy alan baş aza : Yedek asker : İş yapamaz : Ayın ilk günü : Ayın son günü : Topal 5- Ankara Şer’iye Sicillerinde17 “Ürgüp Mahallesi ile ilgili Dava Örnekleri” Ankara’nın en eski şer’iye sicili olan “1 nolu Ankara şer’iye sicili (1583/1584)inde” Ürgüp mahallesinde oturan “Erkulu”ya ait bir dükkânın tereke borcundan dolayı satıldığı (7 Şaban 991/1583) hakkında bir dava kaydı bulunmaktadır.18 Ankara’nın 2 Nolu Şer’iye sicilinde ise (1588/90) “Ethem oğlu İbrahim”in Ürgüp mahallesindeki ev hissesinin Aykud oğlu Cemal’den aldığını ikrarla davasından vazgeçtiğini söylediğine dair hüccetle ilgili kayıt mevcuttur.19 Aynı sicil dosyasında ,”Mehmed oğlu Bekir”in Ürgüp mahallesindeki evini Nasuhoğlu Hamza’ya sattığı hakkında hüccet” le ilgili kayıt yer almakta- ARAŞTIRMA dır.20 Ürgüp Mahallesinin Yeri ve Sınırları 1924 yılı Ankara şehir haritasına göre, Ürgübî Mescidi’nin de yer aldığı Ürgüp Mahallesinin civarındaki mahallelerin isimleri şöyleydi: Sabûni Mahallesi / Rüstem Nail Mahallesi Mevcud Mahallesi / Sarac Sinan Mahallesi Yusuf Habbaz Mahallesi / Gecik Mahallesi 11 Mart 1926’da Ürgüp Mahallesi’nin ismi Nâzım Bey Mahallesi olarak değişmiştir.²¹ 01.06.1965 tarihinde çizilen Nâzım Bey Mahallesi krokisine göre, çevresindeki mahallelerin değişen yeni isimleri şunlardır; Turan Mahallesi Başkır Mahallesi Özbekler Mahallesi Pazar Mahallesi Çeşme Mahallesi Akalar Mahallesi Mart 1926’dan itibaren Nâzım Bey Mahallesi adını alan bu Mahallenin krokide yer alan şu sokaklardan oluştuğu görülmektedir Nazımbey Mah. ve Sokaklarının Krokisi 1924 tarihli Ankara 1/4000 ölçekli şehir haritası Ulucanlar bölgesi (A. Yüksel Arşivi) Ulucanlar Caddesi Üstü: 1. Merdivenli 2. Eryokuşu 3. Sarıgül 4. Atpazarı Ulucanlar Caddesi Altı: 1. Cevizaltı 2. Balcıoğlu (mescidin olduğu sokak) 3. Süngü 4. Eylül 5. Uzunkavak Kale ve Sakarya Mahalleleri ve sokaklarını gösterir kroki (2010) Eylül ve Balcıoğlu sokaklarının bugünkü görüntüsü Sakarya Mahallesi (Eski Ürgüp Mahallesi) görüntüsü Yukarıdaki sokak isimleri günümüzde de aynen korunmaktadır. Bu sokaklarda yer alan hanelerde hâlân 300’ün üzerinde nüfus yaşamaktadır. Buradaki evlerin bir kısmı oturulamaz durumda olduğu için kaderine terk edildiği gibi, bazı geniş avlulu evlerde 3-4 ailenin yaşadığı görülmüştür. Ürgüplü olan ailelerin sayılarının ise çok fazla olmadığı tesbit edilmiştir. 29.07.2004 tarihinde “Mahallelerin Birleştirilmesi” hakkındaki kanundan sonra, Nâzım Bey mahallesinin de içinde bulunduğu Sakarya Mahallesi Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 33 ARAŞTIRMA oluşturulmuştur. Ulucanlar Caddesi’nin üstünde kalan mahalleler “Kale Mahallesi” adı altında, Ulucanlar Caddesinin altında kalan mahalleler ise “Sakarya Mahallesi” adı altında birleştirilmiştir.²² Ankara Mescidleri Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Ankara’da çok sayıda mimarî eserler yapılmıştır. Bunlardan biri de mescidlerdir. Mübarek Galib, 1925’de basılan kitabında Ankara mescidlerinin çoğunun üzerlerinde bina tarihi ve bânilerini bildiren kitabelerinin olmadığı gibi ekserîsinin de namaz kılınamayacak bir halde olduğunu, bunların bir kısmının depo olarak kullanıldığını, aslına uygun restore edilerek korunması gerektiğini yazmaktadır.²³ Ankara’da yapılan cami, mescid ve medreseler daha çok ahiler, veliler, emirler, paşalar, vezirler, zenginler ve soylu aileler tarafından yaptırılmıştır.24 Bu eserlerle mahallelerin bazıları, bunları yaptıranların adları ile anılır olmuştur. Ürgüp Mahallesi de bunlar arasındadır. Mescidi yaptırdıktan sonra, kendi konağını da, mescide yakın bir yere yaptıranlar da vardır.25 Altındağ’daki yeni restore edilen bazı konaklar bunlara örnektir. Ankara’daki büyük mescidlerin genişliği 7×9, daha küçük mescidlerinki 6×5 m² dir. Minareleri ahşaptandır ve yüksek değildir. Minareye son cemaat mahallinden merdivenle çıkılır. Kapı ve pencerelerinin etrafındaki çerçeve, renkli çiçeklerle donatılmıştır. Bununla beraber renkli nakışları bulunan mescidlerin miktarı azdır. Dolap kapakları, kapı ve pencere çerçeveleri, tavan tezyinatı bir Türk sanatıdır.26 1925’lerde, Ankara’da Ürgübî Mescidi dahil 63 mescid ve 33 Cami bulunmaktaydı.27 Ürgübî Mescidinin Yeri ve Tarihçesi Ankara Ulucanlar Caddesi üzerinde, Balcıoğlu Sokak ile Uzunkavak Sokağı arasındaki Cumhuriyet İlkokulu bahçesinde idi. Bu mescid’le ilgili şimdilik ulaşabildiğimiz en eski kaynak, 1530 tarihli bir defterdir.28 Bu defterde, “Nefs-i Ankara” başlığı altında, merkezde bulunan Ürgüp Mahallesi hane sayısı ile imam sayısı verilmekte,29 “Evkâf-ı Kazâ-i Ankara” başlığı altında da, Ürgüp Mahallesi Mescidi ile 3 dükkân kaydı bulunmaktadır.30 1620-21 yıllarına ait Ankara şer’iye sicillerinde, Ürgüp Mahallesindeki Ürgübî Mescidi mihrabına vakfolunan nakit para ile ilgili bazı kayıtlar bulunmaktadır.31 1880 yılı Ankara salnamesindeki mescidlerle ilgili cetvelde, Ürgüp Mahallesi Ürgübî Mescidi ismi 18. sırada yer almıştır.32 Ankara Tarihi’nin yazarı Avram Galanti, Ankara Cami ve mescidlerini iki cetvel halinde ele almış, birinci cetvelde (1890 salnamesine göre) “Ürgüp Ma34 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı hallesi ve Camisi”ne yer vermiş ve vakfiyeli camiler arasında saymıştır.33 Ulucanlar Mektebinin yanında olduğunu, kitabesinin bulunmadığını, inşa ve nakış tarzlarına bakarak, 10. asrın eseri olduğunu belirtmektedir.34 Mübarek Galib de Ürgübî Mescidinin kapısının yapılış tarzına bakarak, mescidin bina tarihinin H.10 (M.16) asır olması ihtimali üzerinde durmaktadır.35 Görüldüğü gibi, kitabesi olmayan mescidin, M.16 asırda yapıldığı ihtimali üzerinde birleşilmektedir. Yukarıdaki 1530 tarihli defterde de yer alması, bu hususu teyid etmektedir. Kesin yapılış tarihi bilinmeyen mescidin, kimin tarafından yaptırıldığı konusunda da, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivindeki 90 nolu eski eser fişinde bilgi bulunmaktadır. Bu fişte: “Ürgübî (Ürgüplü) Mehmet Efendi” ismi geçmekte,36 yapıldığı tarih Kaynak: M. Yusuf Akyurt, Ankara Kitabeleri, 1942 ARAŞTIRMA (Levha 10) Pencere (Levha 9) Kapı (Levha 10) Pencere 2 3 4 Kaynak: M. Galip, Ankara Mescitleri, Levha 9 ve 10/2-4 olarak da H.1316/M.1900 gösterilmekte ise de, bu konuda ilgili ve yetkililerle yaptığımız görüşmelerde bu tarihin, yukarıdaki kaynaklarda yer alan bilgi ve tarihlere ters düştüğü, dolayısiyle bu tarihin onarım tarihi olabileceği sonucuna varılmıştır. Ürgübî Mescidi ve Mimârî Özellikleri Ürgüp Mahallesi Ulucanlar Caddesi üzerinde Cumhuriyet İlkokulu bahçesinde yer alan mescid, taş kaideli, ahşap hatıllı, kerpiç duvarlı, kiremit çatılıydı.37 Resim ve planlarda görüldüğü gibi dikdörtgen şeklinde olan mescidin önünde, batıda duvarın, doğuda ahşap direklerin tuttuğu bir saçak altında son cemaat yeri vardı. Gönül Öney, Mescidin ahşap tavanının kasetleme işçiliği ile karelere bölündüğünü, mescide giriş kısmının üzerinde ahşap kadınlar mahfili bulunduğunu söylemektedir.38 Nakışlarla süslü (ahşap oymalı) bir kapısı, son cemaat yerinde üç, kıble tarafında ve solunda ikişer penceresi vardı.39 Ürgübî mescidi hakkında en geniş bilgiyi veren ve kendi eliyle çizdiği kapı ve pencere nakışlarının günümüze ulaşmasını sağlayan Mübarek Galip şöyle diyor: “Kapı ve pencere nakışları diğer mescitlerde gördüğümüz nakışların belki en güzellerindendir. Şimdi bu güzel nakışlardan eser kalmamıştır. Mescidin tamiri esnasında bu güzel nakışlar üzerlerine boya sürülmek suretiyle mahvedilmiştir. Böyle kadim (eski) binaların tamirinde eserin aslî şekline halel (zarar) getirilmemesi matlubdur (talebedilir). Ve bu husus nazar-ı dikkate alınarak bu gibi binaların tamiri uzmanlardan oluşan bir heyetin kararıyla heyetin gözetimi altında icra edilmelidir. Kadim eserlerimiz, cehalet ve lakaydilik neticesi olarak birer birer mahv ve harab oluyor. İhtimal ki, nice zarif nakışlar ile tezyin edilmiş olan birçok mescitler tamir esnasında Ürgübî Mescidi’nde olduğu gibi nâehil (ehliyetsiz) eller tarafından hırpalanmıştır.40 Kapı ve Pencere Nakışları Mübarek Galib’in yukarıda görülen ve sanat eseri dediği kapı ve pencerelerle ilgili yazdıklarının birkaç paragrafını önemine binâen buraya sadeleştirerek almakta fayda görüyorum: “(Levha 9)’da görüldüğü veçhile kapısı gayet güzel ve sanat eseridir. Çift kanatlı kapı, çiçeklerle işlenmiş bir çerçeve içine alınmıştır. Çerçeve ile kapının arasındaki levhada koyu mavi zemin üzerine sarı hat ile yazılmış kelime-i tevhid vardır. Kapının yukarı kısmı ile kelime-i tevhid’in levhası altına müsadif kısım çiçekler ile donatılmış ikinci bir levha görülür. Kapının imalat tarzı (Hicri) onuncu asrın eseri olduğunu ima ediyor ki, mescidin bina tarihi de o asrın içinde olması ihtimali kabul olunabilir. Kapı koyu renkli sert bir ağaçtan yapılmıştır. Kanatlarından sağ taraftakinin oymaları iyi muhafaza edilmiş ise de, sol kanadının göbek kısmı bozulup kırılarak tamamıyla teneke ile kaplanmıştır. Bu sebepten dolayı ancak üst ve alt kısmın oymaları mevcuttur. Sağ cihet kanadın yalnız alt kısmındaki oymaları bozulmuştur. Kapının tunçtan mamul halkalı tokmakları, kapıyı söğeye rapteden raptiyeler ve raptiyelerin üzerleri kabartmalı işlenmiş çivileri sanatkârane yapılmıştır.”41 “…Kapının yan cihetindeki iki pencerenin çerçeveleri, kapının çerçeveleri tarzındaki nakışlar ile doldurulmuştur. Pencere kapaklarının gerek dış ve gerek iç tarafları, sade bir tarzda geçme tahtalar ile işlenmiştir. Pencerenin üst kısmında koyu mavi zemin üzerine kırmızı hat ile kelime-i tevhid yazılıdır. İşbu levhanın altında kapıda olduğu gibi sarı zemin üzerine sağlı sollu yeşil bir dal işlenmiştir.”42 Pencerelerin nakışlarını ve (Levha 10, Şekil 2,3) Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 35 ARAŞTIRMA çerçeveleri tezyin eden beyaz şekillerden birini gösterir. Pencerelerin yüksekliği 110 ve genişliği 85 cm.dir. Parmaklıkları demirdendir.”43 Bir çok ilimizin tarihi eserlerinin envanterini çıkartan İsmail Hakkı Konyalı, Ankara Mescitleri isimli kitabında; Minberi ahşap olan mescidin alçı mihrabının sanat bakımından ihmal edilemeyecek bir kıymeti, muhafaza edilmesi lazım gelen bir yapı olduğunu yazmaktadır.44 Mukarnas nişi ve çevresindeki silmeleri ile tipik Ankara mihraplarının temsilcisi idi.45 Dış bordüründe sülüs ile “Kelime-i Tevhid” bulunmaktaydı.46 Mescidin büyüklüğü, içten içe (son Kaynak: M. Yusuf Akyurt, Ankara Kitabeleri, 1942 cemaat mahalli hariç) 4×6 dıştan dışa ve son cemaat mahalli ile birlikte 8×15 m² idi.47 Yıkılan Ankara Camileri ve Ürgübî Mescidinin Akıbeti Ankara’da 1930-1993 yılları arasında satılan ve istimlâk edilen cami ve mescit sayısı 30’u geçmektedir. Bunlar; yol açmak, kamu binası yapmak için resmi kurumlarca istimlâk edilmenin yanısıra, kadro harici (cami için verilen imam kadrosunun kaldırılması) bırakılarak şahıslara satılmıştır.48 Bu cami ve mescitlerin satışı ve tasnifi konusu, Nazif Öztürk’ün bir eserinde ayrıntılı olarak ele alınmaktadır.49 Bu eserde, Ankara’da yıkılan camimescidin arasında Ürgübî Mescidi de yer almakta ve hakkında bilgi verilmektedir. Bu cami ve mescitlerin bazılarına ait sanat eseri olan ahşap parçalar (kapı, pencere kapakları, mihrab, minber vb.) Ankara Etnografya ve Ankara Vakıf Eserleri Müzesinin en kıymetli eserlerini oluşturmaktadır. Ürgübî Mescidinin Yıkılış Sürecinin Başlangıcı ve Sonrası Ürgübî Mescidi ile aynı bahçede yer alan iki katlı taş mektebin 1963’de yıkılarak yerine yapılan Cumhuriyet İlkokulunun müdürlüğünü yapmış olan Baki Atabek’in 12 Haziran 1965 tarihinde okulda yapılacak “Şükran Günü” toplantısı öncesi okulla ilgili hazırladığı bilgi notundaki50 birkaç paragraf, mescidin yıkılış sürecini ortaya koymaktadır. Bu bilgi notunun yanı sıra “Tarihçesi, kuruluş yılı, kurulma amacı, yıllar içinde amaçlarında ve bina yapısında meydana gelen değişiklikler ve eklentiler” 36 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı başlığı altındaki bir başka belgeye göre; istinat duvarı, öğrenci sıraları ve cami binasının yıkım bedeli olarak 700.000 TL ayrılmış ve sarf edilmiştir. Yalnız ahşap ve kerpiçten yapılmış olan cami 1956 yılında eski eserler kaydına geçirilmiş olduğundan itiraz edildiği için buranın istimlâk bedeli iade edilmiştir. Ancak, eski eserler (ve Müzeler Genel Müdürlüğü) ile Milli Eğitim Bakanlığının 1966’da uzlaşması sonucunda burası da ihale yapılarak yıkılmıştır. İbrahim Hakkı Konyalı, “Ankara Camileri” isimli eserinde bu mescitle ilgili şunları söylüyor: “Mabet; Ürgüp Mahallesinde, Ulucanlar Sokağının başındadır. Sağında Cumhuriyet İlkokulu vardır. Mabedin önünde üç ince direğin tuttuğu bir saçak altında bir son cemaat yeri vardır. Son cemaat yerine üç, kıble tarafına ve soluna ikişer penceresi vardır. Sağındaki pencereleri okul kapatmaktadır. Ahşap oymalı kapısı güzelcedir. Yeni yapılan minberi ahşaptır. Alçı mihrabının sanat bakımından ihmal edilmeyecek bir kıymeti vardır. Mektep idaresinin mescidin yıkılarak mektebe katılması hususundaki teşebbüsünü Müzeler İdaresi önlemiş, buna mani olmuştur. Mabet muhafaza edilmesi lazım gelen bir yapıdır”.51 Ürgübî Mescidi ve çevresindeki evlerin sit alanı olarak ilân edilmesine ve korunmasına dair raporlara rağmen 1954’ten 1963-1964’e kadar yapılan mücadele ve devamlı ısrarlarla bu binaların istimlâkinin sağlandığı anlaşılmaktadır. Başlangıçta, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün Ûrgübî Mescidinin yıkılmasını önlediği görülüyorsa da, daha sonra MEB ile nasıl bir uzlaşma sürecine girildiğini “90 Nolu Eski Eser Fişi” ile üzerine iliştirilmiş başka bir Osmanlıca bilgi notu ortaya koymaktadır.52 Söz konusu fişte “mimarlık vasfı” başlığı altında şunlar yazılmış:” Alt kısmı kargir üstü kerpiç, ahşap tavan ve çatılı, üstü kiremit örtülüdür. Son cemaat mahallinin önü açıktır. Alçı kabartma nakışlı mihrap kenar bordürü “lâilâheillallah” tekrarı ile çevrili, iç bordürde kibar-ı kelâm (kelâm-ı kibar)53 tekrarı vardır. Basit çıtalı tavanı olan ahşap son cemaat yerinin alınmasında mahzur yoktur.” Bu fişten hemen sonra 27.10.1961 tarihinde hazırlandığı anlaşılan Tescil Raporunda, Ürgübî Mescidinin vasıfları anlatıldıktan sonra 1956’da Vakıflarca onarıldığı, “Bugünkü durumu” başlığı altında, mescidin hala faal olup, mahalle mescidi olarak kullanıldığı belirtilmiştir. “Netice başlığı altında ise, “yalnız tavanının göbeği münasip bir yere nakledilerek korunmak şartıyla, mimari ve tarihi değeri olmayan caminin lüzumu halinde yıkılmasında mahzur yoktur” denilmiştir. Altında tescili yapan Kemal Turfan’ın ismi ve imzası bulunmaktadır. Yan tarafında da mescidin fotoğrafı ve krokisi yer almıştır. 3 yıl sonraya ait aynı uzmanın imzasını taşıyan 20.05.1964 tarihli 90 nolu eski eser fişinde ise mescidin yıkılma sürecini tamamlayan geniş bir tescil raporu yer almıştır. ARAŞTIRMA Bu Fişte, “Bugünkü durumu” başlığında; “yeniden yapılan okulun bahçesinde mescidin harap ve metruk” olduğu yazılmış, sahibinin “Evkaf” olduğu ve 1956’da onarıldığı belirtildikten sonra “mimarlık vasfı” kısmında uzun bir metin yer almış ve en altta “Netice” kısmında ise “Anıt değil” diyerek sonlandırılmıştır. “Mimarlık Vasfı” başlığı altındaki metnin son üç paragrafını, önemine binaen aynen buraya alıyoruz: “…Ürgüplü Mescidi, batısına bitişik olarak yapılan tek katlı bina olan Seyfiye Medresesi’ne, sağ maksureye54 açılan bir kapı ile bağlanmış, sonradan Hamidiye Medresesi adını almış.1334 (1918)’de Ümid’i Teceddün ilk Mektebi, sonra Ulucanlar Nümune Mektebi adını almış, sonra Özel idare, üstüne bir kat ilâve ederek Cumhuriyet İlkokulu adı verilmiş (uzun zamandır okul müdürü olan Baki Atabek’in verdiği bilgiye göre) 1961 yılında eski okul binası ile güney taraftaki bir kısmı mescide bitişik 10’dan fazla kerpiç ev yıkılarak şimdiki, ihtiyaca göre büyük bir okul binası yapılmış ve mescit bu yeni okulun bahçesinin çevre duvarları içinde kalmıştır. Bitişiğinde bulunan ve mescide mesned teşkil eden binaların yıkılmasıyla kerpiç duvarlar ve çatının açık kalan batı tarafı bütün çirkinliğiyle meydana çıkmış ve çatlaklar hasıl olmuştur. Namaza da kapalıdır.” Raporun sonunda; mescidin tavan göbeği ile alçı mihrabının, komşu mescitlerden birine monte edilmesi şartıyla yıkılmasında sakınca bulunmadığı kanaati belirtilmiştir. 55 1897’de yapılmış olan iki katlı taş mektep Nihayet, okul müdürünün ısrarları sonuç vermiş ve Ürgübî Mescidi Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün uzman raporuna dayalı olarak 24.09.1965 ve 2898 Sayılı Yüksek Anıtlar Kurulu kararı ile 1966’da yıkılmıştır. Mescidin yıkılışından sonra, eski eserlerin korunması, sit alanları ve okulun arsası ile ilgili ikisi Kültür Bakanlığına, biride MEGS Müdürlüğüne ait üç ayrı yazı ve eklerine de bir göz atmak yerinde olacaktır.56 1. T.C. Kültür Bakanlığı, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı, 17.01.1975 tarih ve 152 sayılı genelge ve ekinin muhtevası düşündürücüdür. Şöyle ki; adı geçen genelgede, eski eserlerin korunması istenmiş, aksi taktirde sorumluların cezalandırılacağı belirtilmiştir. Ancak, ekteki “Korunacak Eserlerin Listesi”nde, 9 yıl önce yıkılan Ürgübî Mescidinin isim ve adresinin halen yer aldığı görülmüştür. 2. Milli Eğitimden, Nazım Bey Mahallesi Cumhuriyet İlkokulu’na gönderilen 27.05.1985 tarihli yazı ve eki tapu senedine göre, okulun bulunduğu 2254/1 nolu ada-parselin 2284 m²’lik alanında “Kargir mektep, cami, altı ahşap evin tamamı ile yedi ahşap evin bir kısmı”nın bulunduğu ifadesi yer almaktadır. Medrese ve mescide ait iki tarihi bina restore edilerek yerinde bırakılıp, kalan geniş arsaya yeni okul yapılamaz mıydı? 3. Son olarak; Nazım Bey Mahallesi Muhtarlığına Kültür Bakanlığından gelen yazıda, mahallenin sit alanına giren sokak isimleri verilmektedir. Bu sokaklar; yıkılan medrese ve mescidin etrafını çeviren Uzunkavak, Balcıoğlu ve Eylül sokakları ile birlikte diğer yedi sokağı içine almaktadır57 1956’da eski eser olarak tescili yapılan ve sit alanı içinde olmasına rağmen 1966’da yıkılan bu tarihi mirasın bulunduğu mahalle sakinleri ile bu camide namaz kılmış olan veya yıkılmadan önceki halini bilenlerle görüşmeler yapılmış,58 ayrıca taş binada; ilkokulu okuyan öğrencilerden bazılarının kayıtları, okulun arşivinden örnek olarak çıkarılmıştır.59 Sonuç, Değerlendirme ve Öneriler Bu çalışmamızda, bir zamanlar var olan Ürgüb Mahallesi ve Ürgübî Mescidi; arşiv kaynakları ile yazılı ve sözlü kaynaklara dayalı olarak ele alınmış ve sizlere tanıtılmıştır. Tarihe bir yolculuk yaparak 1520’li yıllara kadar inip, o yıllardaki bu mahallede kimlerin oturduğu ve ne kadar nüfusun bulunduğu tespit edilmeye çalışılmıştır. Daha sonraki yıllara ait kaynaklar yardımıyla, bu mahallede oturanların kimlikleri, yaşları, meslek ve sanatları ortaya konmuş, ayrıca mahkeme davalarında ismi geçenlerle ilgili örnekler de verilmiştir. Bu araştırmamızda, mahallenin ilk kuruluşunun ne zaman ve nasıl olduğu konusuna açıklık getirilmeye çalışılmışsa da, daha net bir cevabın verilebilmesi; en az 500 yıllık bir geçmişi olan mahallenin tarihinin, çeşitli yönleriyle ele alınarak sosyolojik bir araştırmanın yapılmasına bağlıdır. Bunun için öncelikle Selçuklu ve Osmanlı dönemleri iskân siyaseti, nüfus hareketleri ve göçler çok iyi incelenmelidir. Ürgüp Mahallesinin yeri, sınırları, sokakların isimleri belirlenmiş, Medrese ile bitişik olan ve yapılış tarihinin 16. asır olduğu tahmin edilen Ürgübî Mescidinin, kapı ve pencere nakışları ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Bu mescitteki nakışların, diğer mescitlerde görülen nakışların en güzellerinden olduğu, minberi ahşap olan mescidin sanat bakımından kıymete haiz olan alçı mihrabının da muhafaza edilmesi gerektiği uzmanlarca vurgulanmıştır. Sit alanında bulunan Medrese ve Mescidden; medrese 1963’de yıkılmış, 1956’da eski eser tescili yapılmış olan mescid ise Kültür Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasındaki uzlaşma sonucu ve 1965’te alınan Anıtlar Yüksek Kurulu kararı ile 1966’da yıktırılmıştır. Tarihî kıymeti olan, kurtuluş savaşında milletve- Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 37 ARAŞTIRMA killerine yatakhane, yaralılara hastane olarak tahsis edilen, Cumhuriyetin ilânından sonra ilk defa “Cumhuriyet” adının verildiği ilkokul olarak eğitime açılan taşbina (eski medrese) ile bitişiğindeki Ürgübî Mescidi restore edilip yerinde bırakılamaz mıydı? Kaldı ki, şu anda da görüldüğü gibi, yeni bina yapılabilecek yeteri kadar arsa da mevcuttu. Ankara’nın kalbi sayılan Altındağ’da yıkılan cami mescitlerin ve diğer tarihî yapıların her birinin en az Ürgübî Mescidi ve medrese kadar kim bilir nice ilginç yıkılış hikâyeleri vardır? Altındağ’da günümüze ulaşma şansına sahip olamayan bu yapıların yanı sıra, şanslı olanlarının günümüzde birer birer restore edilmeye çalışılması, bu bölgenin tarihi kimliğine kavuşması açısından çok önemli bir proje olarak kabul edilmektedir. Niketim, Hamamönü-Kale arasındaki bölgede bulunan evler, konaklar, camiler, mescitler, çeşmeler vb. tarihi yapılar; Altındağ Belediyesi tarafından sahip çıkılarak “Altındağ’da Tarih Canlanıyor” sloganıyla aslına uygun olarak restore ettiriliyor. Hamamönünden itibaren komple bir mahallenin restorasyonu tamamlanırken, “Eski Ürgüp Mahallesi”nin de içinde bulunduğu sokaklara doğru restore çalışmaları hızla ilerliyor.60 Restorasyon çalışmaları biten ev ve konaklar, eski fonksiyonelliğini kazanıyor, sanat ve ticaret merkezleri, kültür evleri haline getiriliyor. Bu tarihi mekânların eski canlılıklarını kazanmasına çalışılıyor. Hamamönünde restore edilen evlerin eski ve yeni görüntüleri Bir Öneri Peki, biz de Ürgüplüler olarak, “eski Ürgüp Mahallesi”nin bulunduğu sokakların birinde bir mekâna sahip olamaz mıyız? Bunun cevabını vermeden önce, hemşehrimiz Mustafa Kaya’nın bu konudaki önerilerini buraya almak herhalde yerinde olacaktır: “…Ankara’da TED Koleji yakınındaki Ürgüplüler Derneğine ait apartman dairesi satılarak, eski Ürgüp Mahallesinden küçük bir eski ev alınıp dernek buraya taşındığı takdirde hareketli bir büro kazanılır; zevkle oturulan güzel bir hemşehri buluşma yeri olur; aynı zamanda Ürgüp ve Kapadokya’nın tanıtılması için sürekli bir mekan kazanılır. Ürgüplüler Derneği yakınındaki bir evde Ürgüp eşyalarının yerleştirildiği geleneksel bir Ürgüp sofası; diğer bir odayı eski Ürgüp fotoğrafları sürekli sergisi; Ürgüp peşkirleri sürekli sergi odası; üniversite genç- 38 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı lerinin oturacağı bir kafeterya ve bitişiğinde Kapadokya hakkında yazılmış kitaplar özel kütüphanesi; Kapadokya’yı tanıtan kitap, broşür, haritalar vb. ile el sanatlarının satıldığı bir reyon, ünlü Nahıl adetimizin haftada bir yapılacağı bir salon veya avlu olarak düzenlenmesi; STK, Ürgüp Tanıtım Vakfı, Belediye ve hemşehrilerimizin konuyu ciddiye alması halinde yapılmayacak işlerden değildir…”61 Ben de yukarıdaki önerilere katılıyor ve önemsiyorum. Çok fonksiyonlu düşünülen böyle geniş bir mekanda, yıkılan Ürgübî Mescidinin hatırasını yaşatmak için sembolik olarak küçük bir oda ayrılması yerinde olacaktır. Böyle bir mekâna sahip olabilme hayali ve heyecanı içinde, Samanpazarı- hamamönü’nden itibaren Ulucanlara kadar bölgeyi ve restore edilen ev ve konakları yeniden canlanan çarşıyı, cami ve mescitleri tekrar dolaştım. Bilhassa Eski Ürgüp Mahallesi ve mescidinin bulunduğu sokakları (Balcıoğlu, Eylül, Cevizaltı) gezdim. Buralarda henüz restorasyon çalışmalarının başlamadığını ama başlanacağı bilgisini de aldım. Böyle bir mekana sahip olunması, restorasyonu ve maliyeti üzerinde Altındağ Belediyesi yetkilileri ile yaptığım görüşmelerde aldığım bilgileri sizlerle paylaşarak bu çalışmama nihayet vermek istiyorum: Altındağ Belediyesince “Karacabey Hamamı ve Yakın Çevresini Sağlıklaştırma Projesi” kapsamındaki restorasyon çalışmalarının bir kısmı tamamlanmıştır. Sakarya Mahallesi içinde yer alan “Eski Ürgüp Mahallesi’nin bulunduğu sokaklar, henüz Kamulaştırılmayan ve restorasyona başlanmayan yerler arasında bulunmaktadır. Bu mahalledeki mevcut bir evin restorasyonu veya arsanın üzerine yeniden bir binanın yapımı üç şekilde gerçekleşmektedir: 1. Tamamını Belediyenin kamulaştırıp, kendisi tarafından projelendirilip restore edildikten sonra ihale ile satılması. 2. Bina sahibi Belediye ile protokol yaparak 15 sene kullanım hakkı verme karşılığında Belediye tarafından restore edilmesi ve sürenin sonunda binanın sahibine iade edilmesi. 3. Bina sahibi kendisi projelendirilip, izin aldıktan sonra restore ettirmesi. Bu durumda binanın dışı Belediyece, içi sahibi tarafından yaptırılıyor. Bu arada, restorasyonu yapılmış, Hamamönü ve Hacıbayram civarındaki ev ve konakların birçoğunun çeşitli vakıf ve derneklerce işyeri, büro ve hizmet amaçlı kullanıldığını gördükçe, bizim de bu işin altından kalkabileceğimize olan inancımın arttığını ifade etmek istiyorum. Gelin, “Altındağ’da Tarih Canlanıyor” sloganına biz de katılalım. Eski Ürgüp Mahallesinde bir buluşma yerimiz, bir “Ürgüp Kültür Evimiz” olsun. Evet, bizden söylemesi, tüm hemşehrilerimize Ürgüp sevdalılarımıza, STK’na, ÜRTAV’a ve Ürgüp Belediyesine duyurulur. “Ankara Ulucanlarda Bir Ürgüp Kültür Evi” Kampanyası başlatılmasına ne dersiniz? ARAŞTIRMA Dipnotlar 1. 24 Şubat 2011 Tarihli “Ürgüp Haber” gazetesi 2. sayfadaki köşe yazısında, Ürgüplü hemşerimiz Araştırmacı-yazar Mustafa Kaya, okumuş olduğu bir kaynakta; Ankara-Ulucanlardaki Ürgüp Mahallesinden ve mescidinden bahsedildiğini yazmış ve bunları bulmak için Ankara –Ulucanlarda araştırma yaptığını ama bulamadığını ve bu görevi Ankara’daki Ürgüplülere havale ettiğini belirtmişti. Bu yazı beni heyecanlandırmıştı. Kendimi sorumlu hissederek hem evimdeki kütüphanede bulunan “ Ankara “ hakkındaki tüm kaynakları tarayarak, “Ürgûbî Mescidi” hakkındaki bilgilere ulaştım. Ürgüp’le ilgili elimdeki kitap çalışmasını bırakarak, beni heyecanlandıran bu çalışmayı sürdürmeye karar verdim. 8-10 gün sonra şimdi adı değişmiş olan Ürgüp Mahallesi ile yıkılıp yerine okul yapılmış olan Ürgübî Mescidinin yerini buldum. Bundan sonra mahallenin ve mescidin geriye doğru tarihi geçmişini araştırmaya koyuldum. Önce yazılı kaynak taramaları ile başlandı. Okulun müzesi ve arşivi gözden geçirildi. Mahalle muhtarlığı, Altındağ Belediyesi, Müftülük, Milli Eğitim Müdürlüğü ile görüşüldü. Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Tapu-Kadastro arşivleri gözden geçirildi. Ankara müzeleri dolaşıldı ve envanterleri incelendi. Ayrıca bu kurumların ilgili ve yetkilileri ile görüşmeler yapıldı. Aradığım resim, belge ve haritaların bazılarına çok geç ulaşıldığı için, bu çalışmamız da uzadı ve yayınlanması gecikti. Böyle bir çalışmanın ortaya çıkmasına vesile olduğu için Sayın M. Kaya’ya burada özellikle teşekkür ediyorum (HHD). 2. Bizans İmparatorluğuna bağlı bir şehir olan Ankara, Abbasi Halifesi Harunreşid döneminde, (M.797) zaptedilmişse de kalıcı olmamış, tekrar Bizanslıların hâkimiyetinde kamıştır. Anadolu kapılarının Türklere açılmasıyla birlikte (1071), Selçuklu hakimiyeti altına giren Ankara (1073) diğer şehirler gibi Anadolu’ya Asya’dan gelen Türklerin yoğun olarak yerleştiği kentlerden biri olmuştur. Anadolu Selçuklu Devleti zamanında Ahi Evran tarafından kurulan, esnaf ve sanatkarları bir çatı altında toplayan Ahilik teşkilatı (13. yüzyıl)’nın, ilk örgütlendiği iller arasında Ankara da vardır. Ankara’nın Kırşehir ve Kayseri’ye yakınlığı ve önemli ticaret yeri olması, Ahiliğin gelişmesinde önemli etken olmuştur. Fakat Ankara’nın tam bir ahi kenti olmasında, Moğolların Kayseri ve Kırşehir’de Ahi ve Türkmenlere saldırıp onları baskı altına almalarının etkisinin de olduğu bilinmektedir. Zira, Kayseri’yi savunan Ahilerin çoğu Moğollar tarafından kılıçtan geçirilmiş (1243) ve Kayseri Moğolların eline geçmiştir. 1262’de Kırşehir’de Moğollarla Ahiler arasındaki savaşta da Ahiler yenilmiş ve ileri gelen Ahi büyükleri şehit olmuştur. Kırşehir ve Kayseri’de ölümden kurtulabilen Ahiler daha güvenli bölgelere göç etmiş bir kısmı da Ankara’ya sığınmıştır. İşte Ankara’ya sığınanlardan alim, mutasavvıf, esnaf ve sanatkarlar buraya yerleşip, şehrin siyasi, dini ve kültürel hayatını etkilemişler, idarî ve askerî bir güç haline gelmişlerdir. Ankara’yı imar eden Ahiler; Camiler, mabetler, vakıf hanları, hamamlar, zaviyeler yaptırmışlardır. Moğol istilası ile birlikte Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılması ve Anadolu da beylikler döneminin başlaması, Ankara’da bir merkezi yönetim boşluğu doğurmuştur. Beylikler arasındaki iktidar mücadelesi sürerken, 1290-1354 yılları arasında Ankara’yı, ahilerin yönettiği tarihçilerce ifade edilmektedir. Selçuklular zamanında Ankara imar faaliyetlerine sahne olmuştur. Bu dönemden günümüze kalan en eski yapı, Alâaddin Camii (1178) ile Ankara-İstanbul yolu üzerindeki Akköprü’dür. Selçuklu döneminde olduğu gibi, Osmanlı döneminde de ünlü Ankara ahileri yetişmiştir. (İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.1, S. 1-2, 42, 160-161, TTK, Ankara, 1994); Ahmet Akgündüz – Said Öztürk, Bilinmeyen Osmanlı, OSAV, İstanbul, 2000, S.39-42; Musa Çadırcı ve Arkadaşları, 1830 Sayımında Ankara, Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Ankara 2000, S.10-11; Şeref Erdoğdu, Ankara’nın Tarihi Semt İsimleri ve Öyküleri, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2002, S.10-13; Seyfettin Erşahin- Hüseyin Çınar (Haz.), M. Galib, Ankara Mescitleri, Camileri, Mezarlıkları, Kitabeler, Ankara, 1996, S. × ; Zübeyir Tokgöz, Ahi Evran ve Ahilik Sistemi, Ankara, 2012, S.66-75.); Kazım Ceylan, Ahilik, Kırşehir, 2012, S.49-50. Ahmet Refik Altınay, “Ankara’da Osmanlı Türkleri”, Türk Yurdu Ankara, Ankara, Kasım 2012, S.16-22) 3. Şennur Şenel, “19. Yüzyıl Ortalarında Ankara Eyalet Merkezinde Bulunan Mahalleler, Nüfusları ve Dini Yapıları” 60. yılında ilim ve fikir adamı Prof. Dr. Yaşar Kopraman’a Armağan, Ankara, 2003, S.579 4. Özer Ergenç, XVI. Yüzyılda Ankara ve Konya, Ankara Enstitüsü Vakfı Yayınları, Ankara, 1995, S. 29-31; Nejat Göğünç, “Onaltıncı Yüzyılda Ankara”, Belgelerle Türk Tarih Dergisi, 1/1 (Ekim1967), S. 73-75 5. Göğünç, 1967, S. 75 6. Şenel, 2003, S. 578-579 7. A.g.e., S. 74 8. Rifat Özdemir, XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Ankara (17851840), Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, S.85 9. Ergenç, 1995, S.149-150; Mahallenin ortaklaşa karşıladığı masraf yerleri: •Cami, mescit, sibyan mektebi, çeşme vb. yapıların tamiri, mum, kandil gibi ihtiyaçlar. •İmam-müezzin, muallim ücretleri •Devlet vergisi Avarız Akçesi: Osmanlı Devleti’nde (savaş ve tabii afetlerde) avârız adıyla toplanan vergi paraları ve avarız vakıflarına verilen-alınan para. Avarız Sandığı: Avarız vakıflarına ait paraların bulunduğu sandık, kasa. Bu sandıklara halk da teberru ve adakta bulunur. Toplanan paralar, vergilere karşı sıkışan esnafa, mahalle ve köy halkına çok az bir faiz karşılığında verilirdi. Avarız Vakfı: Geliri, köy ve mahalle halkının ve esnafının beklenmedik ihtiyaçlarına sarfedilmek üzere kurulan vakıf. Bu vakıflar, hastalık sebebiyle çalışamayan esnafa yardım, fakirlerin cenazelerinin kaldırılması, su yollarının tamiri vb. amaçlarla kurulmuş mükemmel bir yardımlaşma sistemiydi. (Kubbealtı Lügâtı, Misâlli Büyük Türkçe Sözlük, İlhan Ayverdi, 2010, S.86) 10. R. Özdemir, a.g.e, S.298-303; Göğünç, 1967, S.73-74, 117; Ergenç, 1995, S.29-31; Ergenç “16. yy Ankara” Ankara Dergisi, C.1, S.2, 1990, S.54-62; Avram Galanti, Ankara Tarihi II, Çağlar Yayınları, Ankara 2005, S.236, Mübarek Galib, Anadolu Türk Âsârı ve Mahkûkatı tetebbuatına Esas ANKARA-I, Umûmî Nazar-Kabristanlar-Mescidler-Camiler, Maârif Vekâleti, Hars Dairesi Neşriyatı, İstanbul, Matbaa-i Amire, 1341 (1925), S.6; Tansı Şenyapılı, Ankara Kentinde Gecekondu Gelişimi (1923-1960), Batıkent Konut Üretim Yapı Kooperatifleri Birliği, Ankara, 1985, S.266-268 11. R. Özdemir, a.g.e, S.131-132 ; Sevgi Aktüre, 19. Yüzyıl Sonunda Anadolu Kenti Mekansal Yapı Çözümlemesi, Ankara, 1973, S.117 12. BOA, 117 Nolu Ankara Tahrir Defteri (H.929/M.1522), S.21 13. Göğünç, 1967, S.75 14. BOA, 438 nolu Muhasebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530), Dizin ve Tıpkı basım, Ankara, 1993, S.338-360 15. 1830 Sayımında Ankara, (Haz. Musa Çadırcı ve arkadaşları), Ankara Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Ankara, 2000, S.14-15, 18, 215-217 16. BOA, 1741 nolu Ankara Nüfus Defteri (1251/1835), S.343-346 17. Şer’iye sicili: Osmanlı Devletinde fıkıh (İslam hukuku) esaslarına göre yargılama yapan mahkemelerin tarih sırası ile tutulan kayıtlarıdır. Şer’i ye Sicillerine kadı defteri, mahkeme defterleri veya zabıt defterleri de denilmektedir. Bu defterler kültür tarihimiz için de önemli kaynaklardır. 18. Halit Ongan, Ankara’nın 1 Numaralı Şer’i ye Sicili (14 Mayıs 1583-12 Şubat 1584), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1974, Sh.48-49 19. Halit Ongan, Ankara’nın 2 Numaralı Şer’i ye Sicilli (24 Kasım 1588- 11 Temmuz 1590) Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1974, Sh.65 20. A.g.e., S.81 21. Tansu Şenyapılı, Ankara Kentinde Gecekondu Gelişimi (1923-1960), Kentkoop, Ankara, 1985, S.291 (1980 Nüfus sayımında mahallenin nüfusunu 877 olduğu belirtilmiştir.) 22. Sakarya Mahallesi muhtarı Remzi ÖNEL’le 24 Nisan 2011 tarihinde yapılan görüşme. 23. Mübarek Galib, 1341, S.33. 24. Seyfettin Erşahin- Hüseyin Çınar (hazırlayanlar), Mübarek Galib, Ankara-Mescitler, Camiler, Mezarlıklar, Kitabeler, Ankara, 1996, S.XI. 25. Mübarek Galib, 1996, S.31 26. A.g.e, S.27-28 27. A.g.e, S.32-33, 43 28. BOA, 438 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri (937/1530) I, Kütahya, Kara-hisar-ı Sahib, Sultan-önü, Hamid ve Ankara Livaları Dizin ve Tıpkıbasım, Ankara, 1993. 29. A.g.d., S.338 30. A.g.d., S.360 31. Ankara Şer’i ye Sicil Defteri (Milli Kütüphane), 705/V.31,33,35. Ürgüp Mescidinin evkafına mütevelli (yönetici) olan Hamza bin Ali, çıktığı mahkemede; bu Vakıftan 2700 akçe alan Tobrali oğlu(?) Mehmed’in dört seneden beri ölümü-sağ mı bilinmediğini, bu şahsın aldığı paraya karşılık koyduğu rehinlerin (ferace, kaftan ve kuşak) çürümeye yüz tuttuğunu, güve parçaladığını, elindeki fetva mucibince, bunların satılmasını istemesi üzerine bu eşyalar satılmış ve 3105 akçe Ürgüp Mescidi mütevellisi Hamza bin Ali’ye verilmiştir. Kaydın altında, kethüda ve şahitlerin isimleri bulunmaktadır.(V. 31-35) Aynı yıla ait bir kayda göre; Mütevelli Hamza, Ürgüp Mescidi Vakfından, Ebubekir isimli birisinin iki bin vakıf akçe aldığını, buna karşılık bir kaftan, bir boğça ve bir tâbe (tava), bir kilim rehin bıraktığını, ancak 6 seneden beri gurbette olup borcunu ödemediğini, dolayısıyla rehin eşyanın satılmasını istemiş ve toplam 2706 akçeye satılarak nakit para Hamza bin Ali’ye verilmiştir. Bu kaydın altında da; kadı ve şahitlerin isimleri yer almaktadır. (V. 33-35) (V) Varak: Yaprak Ferace: Kadınların dışarıda giydikleri mantoya benzer elbise. Boğça: Boğça, dört köşeli kumaş parçası. Kethüda: Kahya, esnaf arasından seçilip, hükümetçe tayin edilen kimse, Kethüda Bey: Osmanlılarda sadrazamın yardımcısı, devletin iç işlerine bakan kimse; Yeniçeri Zabiti (Kubbealtı Lügatı-Misalli Büyük Türkçe Sözlük, İlhan Ayverdi, İstanbul, 2010) 32. Şeref Erdoğdu, Ankaram, Kültür Bakanlığı, Ankara, S.132,277. 33. Galanti, a.g.e., S.235 34. A.g.e., S.238. 35. Mübarek Galib, 1341, S.39 36. Ürgübî Mehmet Efendi’nin, Ürgüplü soylu bir aileden ve dini şahsiyetlerden ya da ahilerden olabileceği akla gelmektedir. Ankara mahalle ve mescitlerinin bazılarının isimlerine bakıldığında Cami-Mescit ismi ile mahalle isminin aynı olduğuna daha önce işaret edilmişti. 37. Gönül Öney, Ankara’da Türk Devri Yapıları, A.Ü. DTCF Yayınları, Ankara, 1978, S.93-94 38. A.g.e., S.94; M.Yusuf Akyurt, Türk-İslam Kitabeleri, C.11, 1. kısım, Ankara, 1942 (Basılmamış) TTK Ktp, 605. 39. M. Galib, 1341, S.39-40, Levha 9-10; İ.H. Konyalı, Ankara Camileri, Kültür Matbaacılık, Ankara, 1978, S.91 40. M. Galib, 1341, S.39 41. A.g.e., S.39 42. A.g.e., S.40 43. A.g.e., S.40 44. Konyalı, a.g.e., S.91 45. Ankara’nın Türk-İslam Dönemi (Panel-14 Ekim 2006), TMMOB Mimarlar Odası, Ankara, 2008, S.71 46. Öney, a.g.e., S.94 47. M. Galib, S.39 ; Öney, S.94 48. Altındağın Manevi Coğrafyası, Altındağ Belediyesi Yayınları, Ankara, 1998, S.189-200 49. Nazif Öztürk, Türk Yenileşme Tarihi Çerçevesinde Vakıf Müessesesi, TDV yayınları, Ankara, 1995, S.473-547. 50. Cumhuriyet İlkokulu müzesi ve dökümanları 51. Konyalı, a.g.e., S.91 52. VGM Arşivi 53. Hikmetli Meşhur Söz. 54. Maksûre: Cami ve tekkelerde etrafı parmaklıklarla çevrili yüksek yer. 55. Adı geçen göbek, mihrap, nakışlı kapı ve pencereler çevre mescitlerinde, Vakıf eserleri ile Etnografya Müzesi envanterlerinde bulunamamıştır (HHD). 56. T.C. Kültür Bakanlığı, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 17.01.1975 tarih ve 152 sayılı Genelgesi ve Eski Eser Listesi; Altındağ Milli Eğitim, Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğü tarafından Cumhuriyet İlkokulu’na gönderilen 22 Mayıs 1985 tarih ve 3720 Sayılı yazı ekindeki Tapu senedi ve çap örneği; T.C. Kültür Bakanlığı Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğü tarafından Nazım Bey Mahallesi Muhtarlığına Gönderilen 08.04.1998 tarih ve 493 Sayılı yazı. 57. Nazım Bey Mahallesinde sit alanına giren sokakların isimleri: Atpazarı, Eryokuşu, Merdivenli, Sergi, Süngü, Sarıgül, Uzunkavak, Balcıoğlu, Eylül, Cevizaltı sokakları ile Ulucanlar Caddesinin Kestane Caddesine kadar olan kısmı. 58. 1928 doğumlu Şükrü Küçükâyan: Ulucanlarda oturuyor. 1953’den beri Ulucanlarda Bakkallık yaptı ve sonra oğullarına bıraktı. Sorularımıza verdiği cevapta şunları söyledi: “ Mescitle medrese (okul) bitişikti. Namazı bu mescitte kılardım. İmamı Develili İsmail hocaydı. Mescidin yıkılması için okul müdürü Baki Atabek çok uğraştı. Mescid arsasının bir kısmı, cadde genişletme çalışmalarında yola gitmişti, önce medrese yıkıldı, sonra mescit yıkıldı. Mescidin yıkılması işini, Develili müteahhit İbrahim Bey yaptı. Mahalleliler yıkılmaması için çok uğraştı, ama mani olamadı.”(8 Mart 2011) Oğullarından Zeki Küçükayan, babasının işini (bakkallığı) sürdürmekte, Mustafa Küçükayan ise kağıtçılık yapmaktadır. Onların anlattığına göre; Mevcut okul bahçesinin batı yönündeki basket potasının bulunduğu yerin altından çıkan ortası delik bir değirmen taşı uzun süre bahçe kenarındaydı, sonra oradan kaldırıldı. Yine, bir gün bulgur için kullanılan bir dibek taşının da toprak altından çıkması, burada bir değirmenin bulunduğuna işaret olabilir. 1924 Doğumlu Tahir Akça: Eylül Sokakta oturuyor. 1945’te Ankara’ya gelerek esnaflık yapmış. Mahalle ve mescitle ilgili şunları söyledi: “ Ürgübî Mescidi, Kur’an kursu olarak da kullanıldı. Bir gün gece bir heyetle Başbakan Adnan Menderes Ulucanlara geldi. Ulucanlar yolunun genişletileceğini ve onun için cadde üzerindeki bazı evlerin yıkılacağını duyduk. Öyle de oldu. Mescit ve Medrese ortaya çıktı. Kızılcahamamlı bir imam vardı. Mahalle sakinlerinden Cevizaltı Sokağında oturan Ürgüplü ayakkabıcı Hüseyin (Dülger) ağa, Halil ağa vardı. Hüseyin ağa “Bu mahallede bir zamanlar çok Ürgüplü vardı” derdi. 1935 Doğumlu Adeviyye Dülger(Hüseyin Dülger’in Eşi): Cevizaltı Sokağında oturuyor. Aslen Ürgüplü. 1984 yılında 74 yaşında vefat eden eşinin sık sık kendisine, bu mahallede önceleri çok Ürgüplü ailenin yaşadığından bahsettiğini anlattı ve ekledi: Halen Ürgüplü aileler var, ama sayısı fazla değil. 90 yaşında Zekiyehanım teyze ile Melahat teyzeler vardı. Bu mahalleyi çok tanırlardı. 1929 Doğumlu Ekrem Genç: Uzunkavak sokakta oturuyor. 1945’te Ankara’ya gelmiş, Ulucanlar caddesi dar bir sokaktı, kamyonlar zor geçerdi. Genişletme çalışmalarında Ürgûbî mescidine ait arazinin bir kısmı yola gitti. 1939 Doğumlu Mustafa Akdoğan: Ürgüp Yeşilöz köyünün Mülâzım oğullarından olup, 1959’da ailesiyle Ankara’ya gelip yerleşmişler. Ürgûbî Mescidinde Abdullah Öz isimli bir imamın görev yaptığını söyledi. 1935 Doğumlu Hacı Esat Akdemir: Nevşehirli.1952’den itibaren Ankara Kayabaşında bakkallık yapmış, halen Gıda Toptancılığı işi ile uğraşıyor. Altındağ’da yıkılan bazı camilerin arasında Ürgûbî Mescidi’nin yıkıldığını, yıkılmadan önce mahallelinin önlemeye çalıştığını hatırladığını söyledi. 59. Ürgûbî Mahallesi Cumhuriyet İlkokulu müzesindeki Sicill-i Umûmî Defteri (1927-1928)de bu mahallede, ya da komşu mahallede oturan ailelerin öğrenci olan çocuklarının kayıt bilgileri bulunmaktadır. Bunlardan sadece birkaçını örnek olarak buraya aldık. • 1335 doğumlu Suad Efendi, mektebe giriş tarihi, 19.09.1927, Ürgüp mahallesi 61 nolu hanede oturuyor. Bir yıl sonra bu okuldan nakil ilmuhaberi almış. • 1336 doğumlu Mehmed Cemaleddin Efendi; Mektebe giriş tarihi: 16 Ekim 1928’de İnönü Mektebinden nakille gelmiş. Nazım Bey Mahallesi 20 nolu hanede oturuyor. • Ali Necmeddin Efendi: 04.12.1927’de bu okula naklen gelmiş, 2 sene sonra nakil ilmuhaberi alarak ayrılmış. Nazım Bey Mahallesi Öküzce Sokağı 25 nolu hanede oturuyor. 60. Altındağda Tarih Canlanıyor, Altındağ Belediyesi www. altindag.bel.tr ; www.hamamonu.com.tr 61. Ürgüp Haber, 24 Şubat 2011. Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 39 ARAŞTIRMA Ürgüp’te Kayıp Mescitler Mustafa KAYA İlçemizde ve köylerinde kullanılmaz durumda ve çoğu zaman da garip şekilde terkedilmiş, araştırma sırasında dahi insana hüzün veren mescitlerimizin her bir köşesi birçok hatırayı saklamakla da ziyaretçilerine yaşadıklarını bildirir gibiler. Vaizlerin insan ahlakını düzeltmek için verdikleri örnekleri, hutbede davudi sesiyle imamın söylevini, kadir gecelerinde coşup kendinden geçen cemaatten birinin çığlığını, Ortahisar’da Beylikler Dönemi eseri oldukça büyük iki terkedilmiş camide sanırım tek başıma gezdiğim için işittim ve cemaate susamış cami de kıyısından köşesinden gelen çıtırtılarla hasret kaldığı insana selam veriyordu. IV. sünü yazdığımız “Kayıp Mescitler” dizisi ile bu garip cami ve mescitlere sahibi olan kurumlardan umarız ki ilgi de gelir. Ortahisar Alaaddin Camisi Ortahisar Kasabamızda iki adet kullanılmayan cami tespit ettik. Fakat derenin batı yönünde mescit olduğunun hatırlanmaması burada mutlaka birkaç mescit olmadığı anlamına gelmez. Birkaç mahallenin olduğu bu alandaki mescitler, evlerin içinde kalmış, değişmiş/değiştirilmiş, ya da unutulmuş olabilir. Çarşı merkezinden güney yönüne inerken köp- Ortahisar Alaaddin camisi giriş cephesi görünümü rüye gelmeden önce Hacı Telgraf Caddesinin üzerinde sağda Alaaddin Camisi bulunmaktadır. Yolun kenarındaki taş binanın erimeye başlamış yazıtında 1256 (1840) tarihi yazıyorsa da kasaba sakinleri Anadolu Selçukluları döneminde yapıldığını söylüyorlar. Batı yönüne yapılan yeni cami (yazlık cami) kısmındaki kitabede Rumi 1274 (1857) yazmaktadır. [1] Caminin bu yazlık bölümü kullanılmaktadır. Yazlık bölümün yenilenmiş levhasında miladi olarak 1852 yazılmış ki halkın söylediği dönemle uyuşmaktadır. 40 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı Ortahisar Alaaddin camisi taş yapı dış kapı kitabesi 1256(1839-40) yılının yazılı olduğu beyaz tüf taşa yazılmış yazıttaki Arapça cümle şöyle; “Ya müfettihal ebvab İftahlena hayrel bab” (Ey kapıların açıcısı; Bize hayır kapısı aç) [2] Hacı Telgraf Caddesinin hemen kenarında kilitsiz, demir parmakcaklı kapıdan direk camiye giriyorsunuz. Taş yapılı kısım üçer metre aralıklı iki büyük kemere bindirilmiş tonoz, iki kemer arasına paylaştırılmıştır. 11 metre en ve 6 metre genişliğindedir. Bu taş bölümün bitiminde eski kaya cami kısmı başlar. “16 metre derinlik ve 11 metre eniyle kaya olarak çok büyük mekan elde edilmiştir. Burası caminin ilk kısmı olmalı. Kaya bölümün mihrabı, taş bölümle sınır oluşturduğundan anlıyoruz ki kaya kısım, taş kısım yapılmadan önce yola doğru uzuyordu. Tavanın biraz düşük olması sert bir kaya tabakasına rastlamasının etkisiyledir. Buranın mihrabı da Tahar eski mescidi gibi yerden 25 cm yukardadır. Bu yükseklikler eski kaya mescitlerde oldukça çoktur. Belki imamın alnını bu yüksekliğe koyarak secde ederken zorlanmamasına yönelik yapılıyor olabilir. Mihraba verilen değeri de simgeleyebilir. Kemer altı sütunları oldukça düzenli ve ürkünleri silmelidir. Cami üç tepe penceresi ve iki doğu yönü penceresi ile ışıklandırılmış, ışığın bolca girmesi için iç cephe kavsaraları dairevi yapılmış, tabana gelen kısmı bir hayli eğimli tutulmuştur. Mimber minare doğu ve güney cephelerin birleştiği köşeye yapılmıştır ve sağlam olarak durmaktadır. Mihrabı dıştaki sivri, içteki yuvarlak kemerli ve sadedir. Minberinin sağ tarafı yıkılmış, minber kenarları iki sıra eşkenar dörtgen pencerecikleriyle süslenmiştir. Mihrap üzerinde biri dairevi istifte besmele olmak üzere iki yazı olması bir farklılık teşkil ediyor. ARAŞTIRMA Ortahisar Alaaddin camisi taş yapı mihrap üstü hattı Caminin eski kaya bölümünde sıralı üç kaya sütun düzenli olduğu halde bir sütun eşkanar olarak konumlandırılmıştır ve düzensizdir. Bu bir olasılıkla kayanın yivine veya genişliği daha da azaltarak tehlikeyi önlemek için olmalı. Belediye başkanından Vakıflar Müdürlüğünün burasının projesini hazırlattığını ve onarımının başlayacağını işittik. Bu caminin halihazırdaki durumunda içerisi acil olarak temizlenip eşyalar derlenip toparlanmalıdır. Manzara seyir yolunun üzerinde ve çarşıya çok yakın olması, onarımdan sonra bir kent müzesi veya özel bir müze olarak yararlanılabilecek bir avantajlılığa sahiptir. Çukur Cami Ortahisar’ın kullanılmayan ikinci camisi burasıdır. Kütüphanenin batı yönündeki yoldan dere aşağı inerken bayırın başındaki oldukça güzel mimariye sahip bir külliye gibidir. Halk halen “Çukur Cami Medresesi” adını kullanıyor. Caminin kuzey batısındaki yol merdivenlidir. Cami bitişiğindeki iki katlı iki oda ve ikinci kattaki bir oda ile medrese görevi görmüş olmalı. İkinci kattaki birinci oda Kasabanın ilk kütüphane binası imiş. Oda giriş kapısının yağmurluğunun özenli bir mimari şekle sahip olması önceden kütüphane veya medrese olarak planlanmış olabileceğini göstermektedir. Yanındaki ikinci kat odası medrese, alt kattaki 10x6 metre boyutundaki kaya sofa ise Ortahisar Çukur Cami Kaya bölüm mihrap önü kısa ve başlıklı sütun Ortahisar Çukur Cami taş bölüm kemer ayağı üzeri süslemeleri Ortahisar Alaaddin camisi minber kabartması yatma bölümü olmalı. Çünkü burada kapı girişi solunda 2x3,5 genişliğinde bir kaya sedir; giriş kapısı karşısında ise 120 cm yüksekliğinde 3x6 boyutunda yüksek bir seki daha vardır ki buraların her ikisi de yatma yeri olmalı. Kütüphane ve medrese oda ve sofası çok güzel bir köy manzarasını görmektedir. Camiye üst yoldan giriş, medrese ile cami arasında yüksek bir kemer altıyla, merdivenlerle sağlanmış; merdivenli yoldan girişi ise direk camiye girişi kolaylaştırmıştır. Bu camide de eski kısım veya kışlık kısım kaya oyma, yazlık kısım özenli yapılmış büyük iki kemer ve tonoz örtü ile taş camidir. Taş kısım iki nefli, iki silmeli dörtgen sütun üzerine kemerleri taşır. Tonoz kısım arasına iki kemer konarak sağlamlaştırılmıştır. Yazlık kısım dört tepe penceresi ve bir batı penceresi ile bolca ışıklandırılmıştır. Mihrap yönü 11 metre, eni ise 7 metredir. Yazlık taş bölümde minber sağlam olarak durmakta ön cephe kapı üstü ortada lale tomurcuğu ve iki yanda güneş kabaraları; mimber yanlarında da dörder tane motifin ikisi çarkı felek ikisi de ön cephedeki güneş (veya gül) motifidir. Motifler, simgesel anlamı ve sayısı bakımından da oldukça güzel ve anlamlıdır. Mihrap da küçük boyutta iki ince sütun kabartmalı bir niş olarak yapılmıştır. Mimbere gösterilen Ortahisar Çukur Cami minber kapısı üzeri kabartması Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 41 ARAŞTIRMA Ortahisar Çukur Cami alt kat yatma yeri ve üst kat medrese bölümü özen burada mihraba gösterilmemiştir. Kemer ayaklarının üstlerine kalem işi kırmızı ve çivit mavisi ile renkli eşkenar dörtgenler kırmızı dairevi ince süslemeler özenli ve çivit mavi ile bolca yapılmış. Bu süsleme tarzı da kilise ve diğer camilerde görülemez. Yazlık Cami, Kaya Cami ile iki kapı açılarak ilişkilendirilmiş, ayrıca dışarıya da iki kapı açılmıştır. Kasabalılar bu caminin köyün en eski camisi olduğunu söylemektedirler. Kilise olarak kullanılan bir yapının önüne yapılmış olması da bunu doğrulamaktadır. [3] Dışarıya bolca kapı olması Müslümanların henüz az oldukları zamanları ya da tarikatların çelişkilerini çağrıştırmaktadır. Halk arasında söylenen Caminin eski kısmı ile sanırım kaya bölümü kastedilmektedir. Avludan sağ giriş yeri, asıl giriş kapısı olmalı. Çünkü burada içerden bir girinti yapılarak kapıyı denetim altına alan bir sahanlık girintisi ve koltuk penceresi (kim geldi penceresi) yapılmıştır. Ayrıca kapı sahanlığı iç bölümü de 15 metrekare kadardır. Mihrap burada da yerden 30 cm kadar yüksek ve kayaya oyulmuş; kenarlarına sütunceler yapılarak üzerleri ünlü hayat ağacı motifi ile kabartma yapılmış, son yıllarda sarı ve yeşile boyanmıştır. Mihraptan 30-40 cm kadar öne ve yana doğru 60 cm 42 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı kadar yüksek iki sütun yapılmış dörtgen küp şeklinde başlığıyla diğer camilerde hiç görmediğimiz bir form üretilmiştir. Bu sütunlar belki kaya kesilirken tasarlanarak bırakılmış da olabilir. Kaya bölümde mihraba dikey iki sütun ve bir de girişin solundaki sütun Ortahisar Çukur Cami kütüphane kapısı mimari görünümü sonradan yapılmış olmalı. 14x9 metrelik bir mekan kaya oymada çok riskli sayıldığı için ek tahta kirişle de sonradan üstten desteklenmiş. Mimber tipi minaresine (Kayseri tipi; mescit minaresi) direk yol kenarından çıkılmaktadır. Külah kısmı yıkılmıştır. Ahşap kat bölmesi yapılarak kadınlar kısmı yapılmış fakat tahtası yakıt olarak kullanılmak amacıyla halk tarafından tamamen yok edilmiştir. Çukur Cami ve medrese odaları, etrafındaki birkaç evle birlikte projelendirildiği takdirde çok sempatik ve çok ilgi çekecek bir kültür tesisi olabilir. İbrahimpaşa (Babayan) Munar Mahallesi Camisi Aşağı Mahallede yer alan cami, köyün kullanımdan düşmüş tek camisidir. Bu köyde de 11 mahalle tespit ettiğimize ve kullanılan iki cami olduğuna, bir zamanlar Ürgüp’ün en büyük köyü olduğu da göz önüne alınırsa şimdi bir adet kullanılmayan mescit sayısı çok azdır. Özellikle en azından birkaç kaya ve birkaç taş mescit olmalı kanaatindeyiz. Bu mescit de 10x5 m boyutuyla cami denebilecek büyüklüktedir. Birinci nef 2 m kadar, orta nef daha geniştir. Yanda arazinin meyli dolayısıyla yıkılmış bir nef daha olma olasılığı fazladır. Ayrıca 4x4 boyutunda bir giriş bölümü vardır. Kaya oyma İbrahimpaşa Munar mah camisi kadınlar mahfeli ARAŞTIRMA Vaiz kürsüsü üzerine duvara koyu yeşil zemine yazılmış bir ayet de halk süslemeciliğinin nadir bir örneği sayılabilir. Tahar (Yeşiiöz) Köyü Potur Mahallesindeki Kaya Mescit İbrahimpaşa Munar mah camisi vaiz kürsüsü üzerinde duvara yazılmış hat. yerlerle bağlantılı olması ve badana altındaki çivit boyalar kilise veya yıkılarak cami yapılma ihtimalini de göstermektedir. Tavan, ortaya bir kuşak kemer atılmış tonozdur. Caminin yapılış tarihi hakkında hiçbir bilgi yoktur. Dış kapı üstüne yeşil renkle Osmanlıca ve Latin rakamlarıyla 8. ay ve 1955 tarihi durmaktadır. Bu onarım tarihi olmalı… Cami girişi kuzey yöndedir. Mihrap, mimber ve vaiz kürsüsü koyu yeşil ve kırmızı boyalarla kullanımdan düşmeden önce son yıllarda süslenmiştir. Giriş üstü de ahşaptan kadınlar mahfeli olarak kullanılabilir sağlamlıkta durmaktadır. Hatta kadın cemaatin çokluğu göz önüne alınarak girişin sağına ve zemine ikinci bir parmakcaklı bölme daha yapılmıştır. Mihraba cennet perdesi gibi çok eski bir simgenin resmedilmesi geleneğe uyumun devamını göstermesi bakımından ilgi çekicidir. Ahşap mimber ve özgün perdesi dikkat çekicidir. Bu minberin yanına da Ortahisar’daki gibi dört güneş simgesi yapılması, motiflerin tesadüfen seçilmediğinin delilidir. Mihrabın solundaki vaiz kürsüsü ile halen camide duran iki rahle ve bir duvar feneri, caminin birkaç yıl önce terk edildiğini gösterir gibidir. Bu civar köylerden Karain, Boyalı, Karlık köylerinin muhtarları köylerinde kullanımdan düşmüş eski cami ve mescit bulunmadığını söylediler. Tahar Köyünde Syn. Salih ÖZATA (1935) çocukluğunda biri yıkılmış biri mevcut iki küçük Kuran Kursu veya mesciti hatırladığını söyledi. Bunun üzerine kendi evi yakınındaki bir peribacasına girdiğimizde içerisinin kilise olduğunu gördük. Hemen 40-50 metre ilerdeki bir kayada da tek nefli ve uzunlamasına bir kilise ve eklentilerini de gördük. Bu kiliseye yakın bir kaya bloğunun kuzey doğu girişi ile girdiğimiz Kuran Kursu yerinin aynı zamanda kaya oyma mihrabı ile bir mescit olduğunu keşfettik. 7x5 m boyutunda ve tam dairevi de olmayan kenarları düzgün kesilmemiş geniş bir mescitti burası. Önceleri İ.T’ye aitken şimdi ise H. D. nin mülkiyetindedir. Diğer mescit ise taş bir yapı olup 1930 yıllarından önce yıkılmıştır. Adım başı kilisenin olduğu bir köyde daha çok mescit olması gerekirdi ama bilinen nedenlerle zaman içinde kaybolmuştu. Kayıp Mescitlerimizi araştırmak ve incelemenin, araştırmacıyı sımsıkı saran ve ruhsal bir rahatlık veren hazzını tatmak üzere diğer köylerimizdekileri de hemen hazırlamayı iş takvimimize almanın şart olduğunu düşünüyorum… [1] Doğa, Tarih ve Kültür Hazinesi Ortahisar, Ali KAPTAN, Salim KOÇAK, Diğer yayın bilgileri ve tarih yok. s;47 [2] a.g.e 1, s;47 [3] a.g.e 1. s;47 Yeşilöz köyü Potur mah. eski kaya mescitte rehberimiz Salih ÖZATA Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 43 SAĞLIK KÖŞESİ Grip ve Aşısı Prof. Dr. Mustafa YANDI KTÜ Tıp Fak. Genel Cerrahi Öğr. Üyesi Merhaba Sevgili Hemşehrilerim, Kasım ayında bir Ankara seyahatımda uğradığım derneğimizde dernek yetkililerinin benden sağlık konusunda dergimizde yayınlanmak üzere bir yazı talep etmeleri üzerine güncel ve popüler bir konu olması için “Grip ve Aşısı “ hakkında sizlere bildiklerimi aktarmayı düşündüm. Yazıda mümkün olduğu kadar sizleri tıbbî terimlerle sıkmadan temel bilgileri aktarmaya çalışacağım. Bedenimize değişik yollardan giren, belli yoğunlukta ve hastalık yapma gücünde mikropların vücudumuzda meydana getirdiği yankılara “enfeksiyöz “ bulaşıcı hastalık “ denir; bu mikroplar, genellikle bakteri ve virüs adını verdiğimiz iki guruptan oluşurlar. Bakteriler daha yaygın olmakla birlikte virüslerle de hastalık meydana gelebilir. Grip, virus(H. İnfluenza) ların etkili olduğu hastalık gurubundandır. Bu iki gurup hastalık yapan mikropların arasında önemli farklar vardır. Bakterilerin neden olduğu hastalıklarla mücadelede klasik antibiyotikler etkili olurken virüslere karşı daha özel antivirütikler gerekir. Bu antivirütiklerin üretimi daha zor, o nedenle de oldukça pahalıdır. Grip mikrobu (virusu) nun başka farklı ilginç özellikleri vardır. Grip mikrobu (virusu), mikrobu taşıyan şahıstan genellikle kapalı ortamlarda, kapalı ortamlarda toplu yaşamın arttığı, güz ve kış aylarında, öksürük, aksırıkla havadan damlacıkla diğer şahıslara kolaylıkla geçiş yaparlar ve geçtiği şahısta bir –iki günle bir hafta içinde ortaya çıkan hastalığın etkeni olurlar; ancak, 7-8 gün içinde de kendiliğinden ömürlerini tamamlar ve etkilerini kaybederler. Bu özelliği nedeniyle hekimler arasında grip için “tedavi edilirse 1 haftada, edilmezse 7 günde geçer “ denilir. Hastalarda ateş, öksürük, aksırık, kırgınlık, halsizlik gibi yakınmalara yol açtığından halk 44 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı arasında “paçavra hastalığı”da diyenler vardır. Gribin tedavisinde mikropların belirttiğim özellikleri nedeniyle özgün antivirütik tedavisinin yeri yoktur. Ancak, istirahat başta olmak üzere (annelerimizin nane / limon diye nitelediği) bol sıvı alınması, ağrı kesici, öksürüğü rahatlatıcı ve bedeni güçlendirici ilaçlarla destekleme yeterli olur. Hastalığın şiddetinde ve ortaya çıkmasında şahsın yapısı ve direnç gücü önemlidir. Gribe neden olan bu mikrop (virus) ların diğer mikroplardan farklı önemli bir başka özelliği ise salgına neden mikroplar yüz (suş) lerini her sene değiştirmeleridir. O nedenle sabit kalan diğer mikroplarda olduğu gibi grip mikrobuna karşı, onların gücünü kıracak aşının etkili olabilmesi için o yıl salgına neden olan veya olacak mikroba özgü aşı hazırlanması gerekir. Bu da grip aşısının etkinliğini zorlaştıran, aynı zamanda pahasını artıran bir özelliktir. Grip mikrobu hastalık yapma etkisi çocuklar, yaşlılar, kronik böbrek hastaları, kanser tedavisi yapılanlar, organ nakli yapılanlar gibi vücut direnci düşmüş kişilerde fazla olacağından bu gurup hastalarla; gripli hastalarla karşılaşma ihtimali yüksek olan doktor ve sağlık çalışanlarında aşılamanın bir yararı düşünülebilir. Bunların dışında toplumun tümüne aşı yapmak yerine, hastalığın ilk belirtileri görülen kişilerin, işyeri, okul, kışla, kahvehane, hapishane gibi toplu yaşanılan yerlerden makül süre uzaklaştırılmalarına özen gösterilmesi; hem onların tedavisinde hem de hastalığın kontrolünde, kişilerin korunmasında önemli ve yeterli olur. Sanırım grip konusunda toplum sağlığı açısından bu bilgiler yeterlidir. Sizden gelecek sağlık sorunlarını bu dergide yanıtlamaya çalışacağımı bildirir; yeni yılınızı kutlar, yeni ve diğer yıllarda sağlıklı, mutlu günler dilerim. KAYAKAPI PREM1UM CAVES - CAPPADOCİA “Kültürel ve Doğal Çevre Koruma ve Canlandırma Projesi” “NEDİR? NE DEĞİLDİR?” Oğuz ÖZDEM / Kayakapı Projesi Basın Danışmanı Kayakapıda Henüz Restore Edilmemiş Evlerden Bir Köşe Kayakapı Mahallesi, Ürgüp’ün tarihi dokusunu en iyi şekilde yansıtan ve içerisinde tarihi ve kültürel değerlere sahip sivil ve anıtsal yapıların korunması, restore edilmesi gerek Ürgüp gerek ülkemiz turizm potansiyeli yanında tarihi mirasımızın canlandırılması açısından büyük önem taşımaktadır. Kayakapı Premium Caves - Cappadocia, adına yakışır olarak üç ana temadan oluşacaktır. 1- Konaklama Alanı: Üst sınıf her türlü konfor ve lükse sahip, yerleşik alana oranla sınırlı sayıda oda ile konuklarımızın her türlü talep ve ihtiyacını karşılayabilecek tam donanımlı müstakil konaklar / odalar restore edilecektir. Bu konaklara eski sahiplerinin / oturanların özgün isimleri verilecektir. Ağırlıklı olarak kaya odalarda konaklama sağlanacak olup, doğal taş mekanlar daha ziyade genel mekanlar olarak kullanılacaktır. 2- Günübirlik Alan: Kayakapı, günübirlik kullanım için halkın ziyaretine açık olacaktır. Kayakapı bünyesinde: 2 Camii, 1 Kaya Kilise, 1 Tarihi Hamam, 8 Çeşme ve en önemlisi Aziz Yuhannes Evi (House of St. John the Russian - Esat Ağa Konağı) bulunmaktadır. Bu tarihi eserlerin restorasyonu en kısa sürede tamamlanıp ziyarete açılacaktır. Ortodokslar açısından çok büyük önem arz eden Aziz Yuhannes Evi müze olarak hizmet verecektir. Ayrıca Kayakapı’da unutmaya yüz tutmuş yöremize özgü sanatları unutmamak için, el sanatları çarşısı oluşturulacaktır. Burada sanatkarlarımıza her türlü kolaylık sağlanacak olup, onların mesleklerini icra etme ve sergileme imkanı sağlanacaktır. Bunlara ilaveten çok sayıda ve değişik tarzda hizmet sunacak yeme/içme mekanları, kafeler ve Kayakapıda Restore Edilmiş Evlerden Bir Görüntü şarap evleri hizmet verecektir. Tüm bu işletmeler, Kayakapı Premium Caves - Cappadocia’da konaklama yapmayan misafirlere de açık olacaktır. 3- Organik Tarım Alanı: Kayakapı Mahallesi eteklerinde ve alt kısmında tarım alanları mevcuttur. Bu alanlar kısa sürede elden geçirilecek olup, organik tarım ve yöremize uygun üzüm çeşitleri ve meyve fidanlan yetiştirilecektir. Kayakapı yürüyen bir proje olacaktır, yani restorasyonu tamamlanan kısım hizmete hemen girecek ve bu sayede gelir elde etmek suretiyle kısa sürede tüm proje tamamlanacaktır. Restorasyonun anlaşma gereği 5 yıl içerisinde tamamlanması gerekmektedir. Kayakapı Premium Caves - Cappadocia’nın ilk etabı planlamamıza uygun olarak 2013 Mayıs içerisinde “softopening” olarak hizmete açmış bulunmaktayız. Kayakapıdan Ürgüp Manzarası Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 45 Ürgüp Aşığı Bekir Ağabey Hilmi ÇALIŞKAN Ulu çınar, ürgüp aşığı, baba, bekir ağabey, bekir bey, hangi sıfatlarla hitap etsem ona yakışır. Çarşamba ve Cumartesi günleri derneğimizde toplandığımız zaman, ürgüp’ten yeni gelen hangi hemşehrimiz varsa, yanına varır, başlardı sormaya. Havalar nasıl ürgüpte? Turistler gelmeye başladı mı? Belediyemizin çalışmaları nasıl? Ürgüp güzelleşti mi? Ağa mehmet’i gördünüz mü? Mustafa yağcı’nın çocukları iyi mi? Hüseyin terzioğlu dergilerimizi iyi dağıtıyor mu? Halk, dergi hakkında neler konuşuyor? diye sorardı. Sorularının cevaplarını aldıktan sonra koltuğuna yaslanır, elindeki notları göstererek bir daha ki dergimizde şu konulara ve yazılara yer verelim, derdi. Kendisini ürgüp’e ve ürgüp dergisine adamıştı. Dergi Yayın Kurulu olarak, hepimiz kendisine minnettarız. Bekir baba ile dergi çalışmalarında günlerce beraber olduğumuz gibi diğer günlerde de mutlaka telefonla arar, “Ciğerim, sesini bir duyayım dedim. Müsaitsen akşama bekliyorum” derdi. Vefatından birkaç ay önce bir akşam evinde yemeğimizi yedik. Sohbet faslından sonra televizyonun müzik kanalını açtık, tavla oynamaya başladık. Bir müddet sonra zar elinde geriye yaslandı, sus işareti yaptı. Televizyondaki türkü Ürgüp’lü Refik Başara’ın eseriydi ve 46 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı mehmet erenler seslendiriyordu: Karşı bağda sıra sıra bağdemler Oturup ağlasın yari gidenler, diye başlayıp, Alıverin filintamı oymadan Gideceğim şu ürgübe doymadan, diye biten parçasını sessizce dinledikten sonra ikimiz de göz yaşlarımızı silerek tavlayı kapadık. Ve bana dönerek bu yaz ürgüp’e gideceğim Sen ve mustafa kaya birlikte beni gezdireceksiniz. Saklı vadide, peynirli ile parmak üzümü yedireceksiniz, diye tembih etmişti. Bekir babanın insancıl tavırlarını, bir başka deyişle sahip olduğu hasretlerini, öldüğü zaman onun hakkında araştırmacı, yazar ve şair Hasan Şahin tarafından içtenlikle yazılan bir ağıttan da anlıyoruz. Bekir Taylan Babamızı saygı ve rahmetle anıyoruz. “Gitti” diye başlayan ağıtı da sizlere sunuyoruz. GİTTİ Hayal gibi, şaka gibi, düş gibi Bir yıldız misali kaydı da gitti Ürgüp, Ürgüp diye yumuldu gözü Bir daha gelmemek üzere gitti Böyleymiş bekir taylan’nın yazısı Yürektenmi çıkar derin acısı Gelmiş ağlaşıyor seven dostları Onulmaz dertlere düştüde gitti Kara haber, tipi gibi savruldu Bir yanar dağ gibi içim kavruldu Duydu dost düşman yasa boğuldu Akan gözyaşları sel olup gitti Ürgüp sevgisiyle doluydu içi Bulunur mu böyle insanın hası Acep yokmuydu derdin çaresi Derin acılara gark etti gitti Ateş düştü bağrımın başına Böylesi dünyaya gelmez bir daha Emir büyük yerden herşey bahane Ölüm şerbetini içti de gitti Hasan şahin der ki yıllar geçse de Düşmeyecek ismin asla dillerde Yer ettin gönüllerde kalplerde Şanıyla şerefiyle namıyla gitti Hasan Şahin Araştırmacı, Şair, Yazar Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 47 2013 Yılında Vefat Edenlerin Listesi (7 Mayıs 2013 tarihinde Ürgüp Belediyesi’nden Alınmıştır.) Hanife BALABAN 02.01.2013 Sıtkı AKSOY Makbule ÖZTÜRK 02.01.2013 Mehmet Ali ŞAHİN Semiye DAYI 04.01.2013 Mustafa DEMİRKIRAN Ekrem KARGI 08.01.2013 Mehmet Birol ALTAN Ahmet ŞAHİN 09.01.2013 Bünyamin AKTAŞ 06.03.2013 11.03.2013 Tuncay ÇELİK 12.01.2013 Yusuf ÜZEL 16.03.2013 Hanife ÖZTEKİN 13.01.2013 Makbule AK 17.03.2013 17.01.2013 Sabri YİGİN Gülşen KAVUN Rafi URAL Hüseyin TEZRZİOĞLU 22.01.2013 Lale KAHRAMAN 17.03.2013 Mehmet BALTA 17.03.2013 Mahmut AKSOY 19.03.2013 Fatma EZER 23.03.2013 Ertaç ÇOPUROĞLU 23.01.2013 Hüseyin YİĞİT 24.03.2013 Mehmet YAKÇIN 24.01.2013 Mustafa GÜRBÜZ 24.03.2013 Havva SÜTAY 24.01.2013 Medine AYDEMİR 25.03.2013 Haydar USAL 24.01.2013 Hüseyin ÇALIK 26.03.2013 27.03.2013 Ali KAYAN 26.01.2013 Mehmet TOKER Akime GÜZELER 27.01.2013 Üzeyir KARDAŞ UÇAR Haşan GUNDUZ 30.01.2013 Fername Sadettin ÇOPUROĞLU 31.01.2013 Günaydın KOPARAL Demir CAN 31.01.2013 Muharrem İÇÖZ 29.03.2013 Mehmet Ali TAŞER Yaşar AYDOĞDU 29.03.2013 Salih İÇÖZ Mahmut DURU 01.04.2013 04.02.2013 Hulusi AKGÜL 04.02.2013 Şerife AKÇER 01.04.2013 Hanife ÖLMEZ 04.02.2013 Arife ÖĞÜT 02.04.2013 Sıdıka İMİR 05.02.2013 Zeki ÖZKAN 08.04.2013 Hatice ÇETİNER 05.02.2013 Hatice LALE 09.04.2013 Ahmet GÜNDOĞDU 08.02.2013 Mustafa KOÇ 10.04.2013 Yakup ARIK 09.02.2013 Mahir Ahmet KIRATLI 11.04.2013 Kudret YURT 10.02.2013 İlyas GÖKTAŞ 13.04.2013 İsmihani CAN 10.02.2013 Suphiye SAYDAN 15.04.2013 Ayşe ATMIŞ 15.02.2013 Nihat AYDOGAN 15.04.2013 Fatma KAYSI 15.02.2013 Ali ŞÜKÜROĞLU 16.04.2013 Hatice ZENGİN 16.02.2013 İbrahim ERTÜRK 16.04.2013 Fatma ERSOY 17.02.2013 Fatma CEYLAN 20.04.2013 Saniye PINAR Memnune ELMACI 19.04.2013 Ali Kemal ERTUGRAL 21.02.2013 Hayriye KILIÇ 22.04.2013 idris DEMİRCAN 23.02.2013 Bekir TOSUN 23.04.2013 Halil SONYÜREK 25.02.2013 Güngör ŞENER 23.04.2013 Erol AKYAG 26.01.2013 Bekir ŞEN Fatma ŞİŞMAN 28.02.2013 Muzaffer COŞKUN Şerife KESKİN 28.02.2013 Hüseyin ÇETİN KAYA Havva GÜZEL 02.03.2013 Rukiye ÇEVİK İbrahim KORKMAZ Hatice SARIKAYA 30.04.2013 Ayşe ÇALIŞKAN 03.03.2013 Hüseyin ESKİCİ 05.05.2013 Sayit ÖZ Fatma DEMİRTAŞ 03.05.2013 İsmail SEYHAN 06.03.2013 Eşref ÇAKIR 06.05.2013 Münevver AYHAN 06.03.2013 Nazmi FALAY 07.05.2013 Ürgüplüler Derneği olarak hepsine Allahtan rahmet ve mağfiret diliyoruz. 48 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 25.04.2013 29.04.2013 ÜRGÜP’E ÖVGÜ ŞİİRİ Nasıl methedeyim seni; Cana can katarsın ÜRGÜP Dil kafi gelmiyor seni; Övgüden yana ÜRGÜP. Ozan Refik BAŞARAN’ın, Ünü yayılmış Dünya’ya “CEMALIM” türküsüyle Anılır oldun sen ÜRGÜP. Anadolu’nun incisi KAPADOKYA’nın merkezi Beş bin yıllık geçmişi Taşırsın sinende ÜRGÜP. Damsa Çayın akar ince Hayat verir çevresine “ASMALI KONAK” denince, Ayrı bir yerin var ÜRGÜP. Lûvi, Hitit, Makedonya Pers, Roma’dan Bizans’a Selçuklu’dan Osmanlı’ya Nice günler gördün ÜRGÜP. Kayısı, elma, dolu bağlar Kekik, yavşan kokar dağlar Öter dallarda bülbüller Doyum olmaz seyre ÜRGÜP. Kimler geldi kimler geçti Kimler kondu, kimler göçtü, Tarih senden, alır bilgi Adın bir efsane ÜRGÜP. Otellerin, motellerin Yemek yenecek yerlerin Park’ların bahçelerin Görülmeye değer ÜRGÜP. Dağı-taşı, altı-üstü Eski eserlerle yüklü Tarihin her devrini. Görmek mümkün sende ÜRGÜP. İnsanların güleç yüzlü Hoş sohbetli, tatlı dilli Konuksever, yardım elli Başka örneği yok ÜRGÜP. Kayadan oyma evlerin Yer altı şehirlerin Kalelerin, çeşmelerin Gezilmeye değer ÜRGÜP. Hile, hurda nedir bilmez Değerinden fazla almaz Asla fırsatçılık yapmaz Saygın esnafın var ÜRGÜP. KILIÇARSLAN’ın Türbesi, Yeleşendir Temenni’si, Peri Bacaların sanki Doğa harikası ÜRGÜP. Dolu vatan sevgisiyle Milli birlik ve dirlikte Tasada, kıvançta, kaderde Tek vücut, tek yürek ÜRGÜP. Antik Cami’ler, Mescitler, Hanlar, hamamlar, saraylar Kiliseler, manastırlar Barışı simgeler ÜRGÜP. Sırtın yere hiç gelmesin İsmin dillerden düşmesin Yokluk nedir bilmesin Dünya var oldukça ÜRGÜP. Eksik olmaz turistlerin Dost, düşmanın gözündesin Geçmiş medeniyetlerin Emanetisin sen ÜRGÜP. ATATÜRK’ e giden yoldan Ayrılmadın bunca zaman Nice gazi, şehit olan Vatan evladın var ÜRGÜP. Nice değerler, bilgeler, Baba-oğul Ürgüplüler, Nice sanatçı, şairler: Hep bağrındandır ÜRGÜP. HASAN der bunca söze Ne gerek var methiyeye, Doğa, tarih ve güneşine Doyum olmaz senin, ÜRGÜP. 29 Ekim 2011 / Hasan ŞAHİN / Şair, Araştırmacı, Yazar / ANKARA Temenni Tepesi’nden Ürgüp’ün Gece Görünümü