Ürgüp Dergisi 51. Sayısı

Transkript

Ürgüp Dergisi 51. Sayısı
ÜRGÜP
ÜRGÜPLÜLER TURİZM TANITMA KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ YAYIN ORGANI
YIL: 17 - SAYI: 51 - Haziran 2012 - Mayıs 2013
Temenni Tepesi’nden Ürgüp’ün Gece Görünümü
Ankara-Ulucanlar Ürgübî Mescidi Giriş Kapısı
KÜNYE ve İÇİNDEKİLER
Yıl: 17 Sayı: 51
Haziran 2012 - Mayıs 2013
Ürgüplüler Turizm Tanıtma Kültür ve Dayanışma
Derneği adına sahibi
Zekai ULUSOY
Yayın Kurulu ve Baskıya Hazırlama
H. Hüseyin DİLAVER / Akademisyen
Hilmi ÇALIŞKAN / Öğretmen
Zekai ULUSOY / İşadamı
Fotoğraflar
Ürgüp Dergisi
Dizgi - Grafik ve Baskı
ERS REKLAM Ltd. Şti.
Kazım Karabekir Caddesi No: 39/22
Murat Çarşısı İskitler-ANKARA
Tel: 0312 342 46 40
[email protected]
Dergimizde yayınlanan yazıların sorumluluğu
yazarlarına aittir. Dergimize gönderilen yazılar
yayınlansın veya yayınlanmasın iade edilmez.
Dergimiz Basın Ahlak Yasası’na uymayı taahhüt eder.
Dernek Genel Merkezi ve
Dergi Koordinasyonu
Sağiık-2 Sokak No: 71/4
Yenişehir/ANKARA
Tel: (0.312) 432 00 66
Fax: (0.312) 432 05 02
Banka Hesap Numaraları
Ziraat Bankası
Mithatpaşa Şubesi Hesap No: 598347
Ziraat Bankası
Ürgüp Şubesi Hesap No: 00078574
POSTA ÇEKİ NUMARASI
1002702
Kızılay Merkez Postanesi Ankara
Web Sitesi: www.urgupder.org
e-mail: [email protected]
[email protected]
• Ürgüp Dergisi 3 ayda bir yayınlanır.
• Para ile satılmaz. Üyelere, kamu ve diğer
kuruluşlara ücretsiz dağıtılır.
• Üyelerimize ait tanıtım amaçlı bilgi ve resimler
ücretsiz yayınlanır.
İÇİNDEKİLER
Başyazı.......................................................... 4
Derneğimizin Yeni Yönetim ve Denetim Krl... 5
Fahri Yıldız Derneğimizi Ziyaret Etti............... 6
Ürgüp’te Dogalgaz Kullanımına Başlandı..... 6
Hasan Şahin’nin Bağışı................................. 7
İlçemiz Müftüsü Murat Çakır Vefat Etti.......... 8
Hüseyin Vassaf Divanı Yayımlandı................ 8
Derneğimiz 20 Yaşında................................. 9
Şair Ahmet Çelik.......................................... 10
Derneğimizin Ziyaretleri............................... 11
Kapadokya Bölgesi’nde Turizm.................. 12
Ürgüp’ten Kısa Haberler............................. 14
Hüseyin Terzioğlunun Ardından.................. 17
Ortahisarlı Osman Erkeller.......................... 18
Bekir Taylan’ı Anarken................................. 19
Ürgüp’te Çevrilen Filmler............................. 19
Boyalı’lı Aşık Hacı Memiş Özel.................... 20
Bir Söyleşi.................................................... 21
Özledim (Şiir)............................................... 22
Ürgüp’te Üzüm Kültürü............................... 24
Ankara’da Ürgüp Mh. ve Ürgübî Mescidi.... 28
Ürgüp’te Kayıp Mescitler............................. 40
Sağlık Köşesi............................................... 44
Kayakapı Projesi.......................................... 45
Ürgüp Aşığı Bekir Ağabey........................... 46
Gitti (Şiir)...................................................... 47
Ürgüp’te 2013 Yılında Vefat Edenler........... 48
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
1
ÜRGÜP ve ÇEVRESİ
2
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
ÜRGÜP
ÜRGÜP KAMU KURUM VE KURULUŞLARI
Ürgüplüler Derneği Genel Merkezi Ankara - Tel: 0312. 432 00 66 - Faks: 0312. 432 05 02
Kaymakamlık
341 40 01
Santral
Belediye Başkanlığı
Esnaf ve Sanatkarlar Odası
341 42 44
Taşkınpaşa ilköğ. Okl.
357 76 76
Şoförler Odası
341 41 07
Ulaşlı ilköğ. Okl.
358 80 98
Tarım Kredi Kooperatifi
341 40 56
Aksalur Kasabası Belediye Bşk.lığı
Santral
341 40 08
Ticaret ve Sanayi Odası
341 41 33
Santral
371 70 03
Belediye Garajı ve itfaiye
341 42 27
Turizm Tanıtma Müdürlüğü
341 40 59
Halk Kütüphanesi
371 72 97
Belediye Zabıta
341 40 48
Turizm Eğitim Merkezi
341 43 07
PTT Şubesi
371 71 20
Koordinatörlük
341 41 45
Türk Telekom
Sağlık Ocağı
371 70 06
Tedaş
371 73 00
Askerlik Şubesi
341 24 80
Santral
İşletme Şefi
341 40 00
Abone işleri
341 80 00
Tapu Sicil Müdürlüğü
341 40 70
Akbank (Müdür)
341 34 60
PTT Merkez Müdürlüğü
341 45 55
Denizbank (Müdür)
341 20 70
Sivil Savunma Müdürlüğü
341 89 01
Garanti Bankası (Müdür)
341 74 05
Tarım ilçe Müdürlüğü
341 40 07
Halk Bankası (Müdür)
341 20 02
Tekel Müdürlüğü
İş Bankası (Müdür)
341 40 38
Tekel İçki Fabrikası
341 40 09
Vakıflar Bankası (Müdür)
341 34 04
İlçe Seçim Kurulu
341 44 42
Yapı Kredi Bank. (Müd.)
341 42 02
İcra İflas Müdürlüğü
341 20 06
Ziraat Bankası (Müdür)
341 40 12
Kadastro Şefliği
341 64 48
Bankalar
Kütüphane Müdürlüğü
341 40 26
Adliye Santrali
341 40 06
Yetiştirme Yurdu
341 43 65
İcra Müdürü
341 20 06
Ziraat Odası Başkanlığı
341 40 32
İl Seçim Kurulu
341 44 42
Noter
341 43 64
Cezaevi
341 48 30
Cumhuriyet Başsavcılığı
OKULLAR
Devlet Hastanesi
e
N
Mal Müdürlüğü
Müdür
Milli Eğitim Müdürlüğü
Santral
Müdür
Halk Eğitim Merkezi
Ü
343 34 20
341 88 22
Sağlık Ocağı
343 33 64
Kız Meslek Lisesi
341 40 66
Tedaş
343 30 70
Ürgüp Lisesi
341 40 11
Muhtarlıklar
Aksalur Atatürk Lisesi
371 73 34
Akçaören
356 69 12
Akköy
352 47 03
Ayvalı
354 58 24
Bahçeli
364 41 20
Boyalı
355 61 73
Cemil
357 77 53
Çökek
358 80 40
Demirtaş
351 44 51
İbrahimpaşa
362 60 03
İltaş
352 49 08
Karacaören
355 62 18
Karain
355 60 13
Karakaya
359 86 99
Karlık
355 61 26
’te
İlköğretim Okulları
Hacı Ahmet Toksöz İÖO.
341 20 01
Mehmet Diker İÖO.
341 24 70
341 35 25
Mehmet Dinler İÖO.
341 43 89
341 40 17
Memiş Aksoy İÖO.
341 41 62
Türkan Diker İÖO.
341 64 79
341 40 13
Aksalur İbrahim Aydın İÖO.
371 70 25
Öğretmen evi
341 40 92
Başdere İÖO.
351 40 43
Mazı ilköğretim Okulu
365 50 10
Mustafapaşa İlköğ. Okl.
353 50 06
Ortahisar ilköğ. Okl.
343 30 14
Nüfus Müdürlüğü
353 50 41
Ortahisar Kasabası Belediye Bşk.lığı
Çok Programlı Lise
341 41 75
341 40 85
353 51 05
Tedaş İşletme Şefliği
343 21 74
Santral
Müftü
353 51 20
Sağlık Ocağı
PTT Şubesi
Atatürk İlköğretim OM.
Müftülük
353 51 06
PTT Şubesi
341 29 26
341 20 29
341 63 64
353 52 01
Halk Kütüphanesi
Anadolu Öğretmen Lisesi
353 50 59
Ali Baran Numanoğlu İÖO.
341 23 78
Santral
353 54 40
Zabıta Amirliği
343 34 65
P
Ü
G
R
341 40 05
353 50 01
Jandarma Karakolu
341 68 85
341 43 42
d
e
Başkan
341 35 12
Sağlık Grup Başkanı
Bölük Komutanlığı
Santral
Anadolu Meslek ve Mes. L.
Anadolu Lisesi
Santral
351 40 40
Mustafapaşa Kasabası Bel. Bşk.lığı.
343 31 80
341 43 49
Jandarma Komutanlığı
d
e
351 40 45
Halk Kütüphanesi
Sağlık Ocağı Santral
341 44 18
Sağlık Ocağı
351 41 08
341 72 79
Lise ve Dengi Okullar
Müdür
ri ?
Tedaş
343 32 04
Kapadokya Mlk. Yük. Ok.
341 46 34
341 40 58
351 40 41
Zabıta
341 40 31
Başhekim
Santral
351 40 01
Başkan
Halk Kütüphanesi
er
N
Santral
Santral
Santral
Emniyet Müdürlüğü
Başdere Kasabası Belediye Bşk.lığı
Santral
341 42 10
Ortahisar Fatih İlköğ. Okl.
343 20 84
Evlendirme
341 24 87
Ayvalı İlköğ. Okl.
354 47 34
Mazı
365 53 70
Müze Müdürlüğü (Müdür)
341 40 82
Bahçeli İlköğ. Okl.
364 40 02
Sarihidir
363 70 05
Gençlik Spor Müdürlüğü
341 85 92
İbrahimpaşa ilköğ. Okl.
361 60 27
Sofular
359 85 62
Gümrük Müdürlüğü
341 44 88
Karakaya ilköğ. Ökl.
359 87 15
Şahinefendi
361 50 01
Medaş İşletme Şefliği
341 49 75
Sarihidir İlköğ. Okl.
363 70 77
Taşkınpaşa
357 75 17
Mey A.Ş. Ürgüp Şarap Fab.
341 40 71
Sofular İlköğ. Okl.
359 85 04
Ulaşlı
358 81 80
Muhtarlar Odası
341 30 39
Şahinefendi ilköğ. Okl.
361 50 02
Yeşilöz
356 67 05
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
3
BAŞYAZI
Sevgili Ürgüplü hemşehrilerim,
Derneğimizin kuruluşunun 20. yaşını idrak ederken, Dergimizin de
51. sayısını çıkartmanın sevincini ve mutluluğunu yaşıyoruz. Bu sevinç
ve mutluluğu yaşamamızı ve bugünleri görmemizi sağlayan başta
Derneğimizin Kurucular Kurulu Üyeleri ile tüm yönetim kurulu ve denetim
kurulu üyesi arkadaşlarımıza, derneğimiz üyelerine, dernek ve dergimize
destek veren, sponsor olan ve etkinliklerimize katılanların hepsine burada
şükranlarımızı sunuyoruz. Ayrıca, bu kardeşlerimizden ahirete göç etmiş
olanlara da rahmet ve mağfiret diliyoruz.
Zekâi ULUSOY
Dernek Başkanı
Dergimizin çıkmasında çok büyük emekleri bulunan ve bir yıl önce
aramızdan ayrılmış olan merhum Bekir Taylan ile Ürgüp’te dergimizin
dağıtımında çaba ve gayretlerini unutmadığımız merhum Hüseyin
Terzioğlu’na Allah’tan rahmet diliyor, hizmetlerinden dolayı şükranlarımızı
sunuyoruz.
26 Ocak 2013 tarihinde yapılan Ürgüplüler Derneği Olağan Genel
Kurulunda yapılan seçim sonucunda dernek yönetimini üstlenmiş
bulunuyoruz. İnşallah, sizlerin her türlü destek ve katkılarıyla, gönüllü
olarak üstlendiğimiz bu görevi hep birlikte daha iyi yapmaya çalışacağız.
Derneğimizin ve Dergimizin varlığına inanan ve güvenen Ürgüp sevdalısı
kardeşlerimizin bize olan güvenlerini boşa çıkarmamaya, layık olmaya
gayret edeceğiz. Ancak, sizler de takdir edersiniz ki, Derneğimizin ayakta
durması, varlığını sürdürmesi ve çeşitli etkinliklerin gerçekleştirilmesi; üye
aidatları ve bağışlarla mümkün olabilmektedir. Dolayısıyla sizlerin manevi
desteklerinizle birlikte maddi desteğinize de ihtiyaç bulunmaktadır.
Yıllık üyelik aidatlarını derneğimizden esirgemeyeceğinize inanıyoruz.
Zaman zaman mütevazı bağışlarda bulunanların katkıları da bizleri
sevindirmektedir.
Derneğimiz web sitesinin aktif hale getirildiğini sizlere duyurmak
isteriz. Hepimize hayırlı olsun. Dergimizin, sizin beğeneceğiniz zengin
ve doyurucu bir muhteva ile karşınıza çıkması en büyük hedefimizdir.
Bu hususta yapıcı eleştirilerinizle birlikte Ürgüp ve bölgemizin tarihi,
coğrafyası, kültürü, örf ve adetleri, turizmi, ticareti, tarım ve el sanatları
gibi konularda sizlerin yazılarını bekliyoruz. Yaşanmış olaylar, anılar,
şiir, atasözleri, fıkralar ile elimizde ve evimizde bulunan eski fotoğraflar,
haritalar gibi önemli dökümanları Dergimizde yayınlanmak üzere bize
ulaştırmanızı daha önceki sayılarımızda da duyurmuştuk. Bu güne kadar
sorumluluk ve duyarlılık örneği göstererek bu konudaki çağrılarımıza
cevap veren hemşehrilerimize teşekkür ediyoruz.
Ben Ürgüplüyüm diyen herkes Derneğimizin tabii üyesidir. Dolayısıyla
Ankara’da ve Ankara dışında yaşayan tüm hemşehrilerimizin, Ankara’da
bulundukları sürece zaman ayırıp Derneğimize uğrak vermelerini
bekliyoruz.
Selam ve Saygılarımla
4
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
HABERLER
ÜRGÜPLÜLER DERNEĞİNİN 26 OCAK 2013 TARİHİNDE YAPILAN
GENEL KURULUNDA YENİ SEÇİLEN YÖNETİM KURULU ÜYELERİ
Zekâi ULUSOY
Yaşar GÖKÇEN
Said ŞANAL
H. Hüseyin DİLAVER
Ünal GENÇ
Ömer YALÇIN
Süleyman SUCU
DENETİM KURULU ÜYELERİ
Ali AKUZUN
Latif YALÇIN
Yusuf BAYAZIT
Derneğimiz Genel Kurulundan Görüntüler
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
5
HABERLER
Ürgüp Belediye Başkanı Sn. Fahri YILDIZ,
Derneğimizi Ziyaret Etti
Fahri YILDIZ’ın Derneğimizi Ziyaretinde Yönetici ve Üyelerle
30 Mart 2013 tarihinde derneğimizi ziyaret eden Yıldız, derneğimizde bulunan hemşehrilerimizle
sohbet ederek Ürgüp’te yapılan çalışmalarla ilgili bilgiler verdi. Derneğimizce yapılacak etkinliklere destek
vermeye hazır olduklarını belirten Yıldız “Çam Sakızı Çoban Armağanı” kabilinden dernek başkanı Zekai
ULUSOY’a bir çini tabak hediye ederek, orada bulunanlara da Ürgüp ürünleri ve broşürlerin yer aldığı birer
el çantası dağıttı.
Ürgüp’te Doğalgaz Kullanımına Başlandı
Doğalgaz Töreninden Görüntüler
Ürgüp’e doğalgaz verilmesi için başlatılan alt
yapı çalışmalarının tamamlanmasının ardından
15 Şubat 2013 Cuma günü Ürgüp-Hadosan
Kavşağı’nda doğalgaz yakma töreni düzenlendi.
Düzenlenen törene Nevşehir Valisi Abdurrahman
SAVAŞ, Milletvekilleri A. Erdal FERALAN, Murat
GÖKTÜRK ve Ebubekir GİZLİGİDER, Ürgüp
Kaymakamı Tuğba YILMAZ, İl Emniyet Müdürü
Mehmet YÜKSEL, Ürgüp Belediye Başkanı Fahri
YILDIZ, Kapadokya Doğalgaz Yönetim Kurulu
Başkanı Faruk ÖZALTIN, Kapadokya Doğalgaz
Genel Müdürü Özenç GEZGİN, Daire Müdürleri,
Çevre Belediye Başkanları ve vatandaşlar katıldı.
Törende yapılan konuşmaların ardından
Belediye Başkanı Fahri YILDIZ tarafından Faruk
6
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
ÖZALTIN’a teşekkür plâketi verildi. Son olarak
katılımcılar tarafından sembolik gaz yakımı
gerçekleştirildi. İlk etapta Kavaklıönü Mahallesinde
kullanıma başlanan doğalgazın, diğer mahallelere
de ulaştırılması çalışmaları devam etmektedir.
Öte yandan, aynı gün öğleden önce Arpacızade
Camiine doğalgaz cihazı ve kurulumu ile camide
ısınma denemesi gerçekleştirildi. Ankara Ürgüplüler
Derneği Başkanı Zekai ULUSOY ile Fahri YILDIZ’ın
girişimleri sonucu Demirdöküm firması yetkilileri
tarafından 5.5 KW’lık duvar tipi kaskat cihazın
hibesi sağlanmış ve Kromsan firması da montajını
gerçekleştirmiştir.
Cuma namazı çıkışında da cami önünde
vatandaşlara aşure dağıtıldı.
HABERLER
Doğalgaz töreninden görüntüler
Hasan Şahin’in Bağışı
Şair, Araştırmacı-Yazar Hasan
ŞAHİN, “Ürgüp Tarihi” hakkındaki
el yazısı müsvette çalışmasını ihtiva
eden 18 bölümlük bir adet klasör ile
Ürgüplü sanatçıların okuduğu yöre
türkülerinin bantlarını derneğimize
bağışlamıştır. Bu örnek davranışından dolayı kendisine teşekkür ediyor
sağlık ve mutluluklar diliyoruz. Hasan
Şahin’in kısa biyografisi aşağıdadır.
Hasan ŞAHİN
Şair, Araştırmacı ve yazar olan Şahin, 30 Ocak
1943 yılında Nevşehir’e bağlı Hacıbektaş İlçesinin Hasanlar Köyünde doğdu. Babası ve annesi
Bölükbaşılara mensuptur. 1955 yılında Hasanlar
İlkokulunu 1958 yılında da Hacıbektaş Ortaokulunu birincilikle bitirdi. 1961-62 döneminde Kayseri
Lisesini bitirdikten sonra A.Ü.DTCF Arkeoloji bölümünden mezun oldu.
1967 yılında K. Maraş Müzesine Asistan olarak
atandı. Daha sonra, Polatlı Topçu ve Füze Okulu
Uçs. Taburunda yedek subay olarak askerliğini
ifa etti. Dönüşte Şanlıurfa Müzesi’ne Asistan ve
Müdür V. oldu.
20 Aralık 1972’de İş ve İşçi Bulma Kurumuna
geçerek sırasıyla Raportör, Uzman, Gn. Md. Mü-
şaviri, Dış Plânlama Müdürü olarak
görev yaptı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı YİH Genel Müdürlüğünde, İstihdamdan Sorumlu Devlet
Bakanlığında, Özelleştirme İdaresi Başkanlığında çalıştıktan sonra
İİBK’na geri dönerek önce İzmir,
sonra da Ankara Bölge Müdürlüklerinde Bölge Müdür Yardımcısı olarak
çalıştı.
15.03.1999 yılında emekli oldu.
32 yıllık hizmet hayatı içinde çeşitli
ödüller aldı. Kendi doğduğu ve yaşadığı yöreye
ait şiirleri ve araştırmaları bulunmaktadır. 20052007 yılları arasında Kırşehir, Mucur ve Hacıbektaş hakkında kitapları çıktı. Henüz basılmamış
Nevşehir, Ürgüp, Avanos ve Kaman’ın tarihçesi
hakkında çalışmalarının yanısıra basılmayı bekleyen başka çalışmaları da vardır. Yöremizin THM
Sanatçılarının biyografileri ile diğer makaleleri;
Türk Halk Kültürü Araştırmaları Dergisi, Nevşehir
Dergisi, Ürgüp Dergisi ve Hacıbektaş Dergisinde
yayımlandı.
Yazmış olduğu şiirlerinin çoğu, Nevşehir, Ürgüp, Avanos, Mucur, Kırşehir, Hasanlar Köyü
üzerinedir.
Evli ve 2 çocuk babasıdır.
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
7
HABERLER
İlçemiz Müftüsü Murat ÇAKIR Vefat Etti
görüldü.
Cenaze namazının ardından, Murat ve Yusuf
Çakır’ın cenazeleri, memleketi Çankırı-Ilgaz ilçesine
götürüldü. İlçedeki tören ve cenaze namazından
sonra Satılar Köyü aile mezarlığına defnedildi.
Ürgüplüler Derneği ve Dergisi olarak merhuma
Allah’ tan rahmet, yakınlarına ve Ürgüplülere başsağlığı diliyoruz.
Merhum Müftümüz İçin Mevlit Okundu.
Elim bir kaza sonucu hayatını kaybeden ilçe
müftümüz Murat Çakır ve oğlu Yusuf Çakır için Ürgüp Musalla Camisinde mevlit okundu.
Öte yandan, Merhum Müftü’nün Ürgüp’te yapılmakta olan Kur’an Kursu’na isminin verileceği öğrenildi.
Merhum Murat ÇAKIR
Murat Çakır ve Oğlunun Cenaze Töreni
Ürgüp’ün sevilen genç ve çalışkan müftüsü
Murat Çakır (38), Ürgüp’teki Kutlu Doğum Haftası
etkinliklerinin ardından 19 Nisan 2013 Cuma günü
Hacıbektaş’taki kutlu doğum programına katıldıktan sonra arabasıyla Ankara istikametine giderken
Kırşehir yakınlarında ters yöne giren kamyonetle
çarpışması sonucu oğlu Yusuf Çakır’la (13) birlikte
hayatını kaybetti. Eşi ve iki kızı yaralı olarak tedavi
altına alındı.
Ürgüp Müftülüğü önünde kılınan cenaze namazına, yakınları ile mülki amirler ve kamu görevlilerinin yanı sıra Ürgüp ve çevresinden yoğun katılımlar
oldu.
Cenazeye katılanlardan gözyaşlarını tutamayanlar olduğu gibi, 13 yaşındaki Yusuf Çakır’ın tabutuna sarılan sınıf arkadaşlarının gözyaşı döktükleri
Kültür Tarihimizin Seçkin
İsimlerinden
“Ürgüplü Osmanzâde Hüseyin Vassaf
Divân’ı” kitap olarak yayımlandı
Dergimizin “48-49.” sayısında biyografisini verdiğimiz
“Mutasavvıf ve Şair Ürgüplü Osmanzâde Hüseyin Vassaf ”ın
Divan’ı, Kırkambar Kitaplığı tarafından yayımlandı. Mustafa
Tatçı, Mehmet Akkuş ve İsmail Kasap’ın yayına hazırladığı bu
değerli eser, hem geleneğin mükemmel örneklerinden biri,
hem de benzer divanlardan farklı olarak pek çok mersiye ve
methiye ile doludur.
Hüseyin Vassaf’ın onlarca eserinin arasında, belki de en
kıymetli eseri olan, kültür tarihimizin kıymetli bir belleğini oluşturan bu Divan’ın girişinde hayatı ve eserlerine ilişkin kapsamlı bir bölüm bulunmaktadır. Ardından 500 şiirlik bir divanı ve
devamında bir dizin kısmı yer almaktadır.
8
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
HABERLER
Derneğimiz 20 Yaşında
Ali AKUZUN/ Emekli Alb.
Ürgüplüler Derneğinin Kurucuları ve Üyeleri Bir Arada
Bazen oturur günlerin, ayların ve yılların ne kadar çabuk geçtiğini tartışırız ve hepimiz haklı olarak
şikâyetçi oluruz. Zira hayatın gerçeği de böyledir.
Daha dün dediğimiz 1993 yılında Ankara’da 13
kişilik kurucular kurulu ile kurulan “Ürgüp Yardımlaşma, Dayanışma Derneği” kısa ismiyle “ÜRGÜPLÜLER DERNEĞİ” 20. Yılına girmiştir. Ürgüp ve Ürgüplülere hizmet yolunda derneğimize daha nice
uzun yıllar temenni ederiz.
Bu vesileyle derneğimizin kurucuları ve kuruluş
aşamasında hizmeti geçenler (mazereti olanlar gelememiştir) 28 Şubat 2013 tarihinde dernekte yemekli toplantıda bir araya gelmişlerdir. Toplantıya
katılanlar yemekte geçmiş yılların anılarını tazeleyerek bol bol sohbet etmişlerdir. Bugünkü dernek
binasını satın alabilmek için geçmiş yıllarda bir
defasında beş otobüsle Ürgüp’e düzenlenen tur
ile diğer zamanlarda yapılan turlar, Ürgüp, Ankara, İstanbul ve İzmir’de yapılan geceler, Ürgüp’te
yapılan bağbozumu şenlikleri, Kızılay’da ve Atatürk
Kültür Merkezi’nde açılan sergiler, derneğimizin
amblemi ile bastırılan şapka, fanila, kol düğmesi,
rozet ve anahtarlık satışları gibi faaliyetler anımsanarak hoşça bir vakit geçirilmiştir.
26 Ocak 2013 tarihinde yapılan genel kurulda
yeni seçilen dernek yönetim ve denetim kurullarının
isimleri aşağıdadır:
Yönetim Kurulu
Zekai ULUSOY
Yaşar GÖKÇEN
H. Hüseyin DİLAVER
Sait ŞANAL
Ünal GENÇ
Süleyman SUCU
Ömer YALÇIN
Dernek Başkanı
Başkan Yardımcısı
Dergi Sorumlusu
Muhasip Üye
Katip Üye
Üye
Üye
Denetim Kurulu
Ali AKUZUN
Latif YALÇIN
Yusuf BAYAZIT
Dernek yöneticiliği gönüllülük esasına dayanır.
Yeni seçilen hemşehrilerimiz gönüllü seçilmişlerdir.
Yurt içinde ve yurt dışında bulunan biz Ürgüplülerin
ve Ürgüp severlerin yeni heyete dolayısıyla derneğimize maddi, manevi yardım ve destekte bulunması en büyük görevimizdir.
Yeni heyetin de tüm hemşehrilerimizi kucaklamalarını, belgesel niteliğinde olan Ürgüp Dergisi’ni
aralıksız çıkarmaları başta olmak üzere, geziler,
geceler tertip ederek Ürgüplüleri kaynaştırmalarını
bekler, sivil toplum kuruluşu olarak Ürgüp için iyi
yapılanlara “aferin” yanlış yapılanlara da “dur” diyerek hizmet vermelerini dileriz.
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
9
ŞAİR / PORTRE
Şair Ahmet Çelik Kimdir?
1961’de Ürgüp’te doğan Ahmet Çelik,
Almanya’da Turizm ve İşletmecilik eğitimi aldı. Meslek hayatına sosyal danışmanlık eğitimi alarak başladı. Seyahat acentesi kurdu ve gastronomi işletti.
Şiirle çocuk yaşta tanıştı. İlk şiiri 8 yaşında annesi için yazdığı “annem” şiiri oldu. Şiirlerini; Garipsiyorum (2004), Hep Uzaklarda (2005), Eflatun
Geceler (2010) ve “İstanbul Kime Aşık” (2012) adlı
kitaplarda yayımladı. İlk şiir albümü “Hadi Gel Artık”
2007’de Almanya’da, ikinci albümü “Eflatun Geceler” 2011 yılında İstanbul’da çıktı.
72’si bestelenmiş 300’den fazla şarkı sözüyle
birlikte, “Sev Beni” “Rıza ile Rita” ve “Hulusi” adıyla yayımlanan 3 müzikal yazdı. Yıldızlar şiiriyle klip
çekildi.
Hazırladığı birçok öyküsü bulunmakta ve
İzmir’de çekilen “Yasadışı” adlı dizi de oynamaktadır. Derneğimiz Başkanı Zekâi Ulusoy’a 15 Nisan
2013’de imzalayıp verdiği “İstanbul Kime Aşık” kitabının iç kapağına el yazısıyla şunları yazmış: “Ben
meylimi üç güzele düşürdüm. Onların aşkıyla aklımı
şaşırdım. Biri Avanos, biri Göreme ille de Ürgüp”.
Şairimizin izniyle, Onun “Ürgüp” şiirini buraya alıyor, kendisine sağlık ve mutluluklar diliyoruz.
Ürgüp
Yolculuk sonbaharın hüznünü yırtmaya
Damsa çayının ikiye böldüğü Ihlara’ya, Ürgüp’e
Yolculuk Anadolu’nun düş gördüğü şehre
Yanık Şairin memleketi Ürgüp’e
Yolculuk memlekete, rüyaların peşine
İlk nefesimin bana can verdiği yere
Yolculuk uzun hayallerin şehrine
Dünyanın mirası eşsiz cennete
Yolculuk her seferde sevdaya
Batarken güneş volkan oldu dudakta
Tatlı bir Süheyla düştü içime şafakta
Kan kırmızıya boyandı hasretler
Yolculuk asırlardır bitmeyen güzelliğe
Maviden süzülen dağlara
Üzüm veren mor bağlara
Bin bir çiçeklerin kokusuna
Bir rüya oldu renkli bulutta
Saçlarında rüzgâr gönlümde sevda
Gözleri nakışlı, bakışları ela
Dolunay dönerken siyaha
Yolculuk taşların yöresel şölenine
Yanardağ arasına saklanan Kapadokya’ya
Yolculuk renklerin cümbüşüne
Maviyle morun buluştuğu Mustafa Paşa’ya
Oy! Al yazmalım Ürgüp gözlüm
Yumuşak sonbahar güneşim
Bir tarafı neşe, mahzundur gönlüm
Memleket kokulum sevda toprakta
(İstanbul Kime Aşık? kitabından)
10 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
Mustafapaşa Belediye Başkanı Levent Ak’ı Ziyaret
Ürgüp Belediye Başkanı Fahri Yıldız’ı Ziyaret
DERNEĞİMİZİN
ÜRGÜP VE
ÇEVRE BELEDİYE
BAŞKANLARINI
ZİYARETİ
Ortahisar Belediye Başkanı A.İhsan Özendi’yi Ziyaret
HABERLER
Ürgüp Kayakapı Mahallesi Gezildi
Derneğimiz, kayakapı mahallesini gezerek restorasyon çalışmalarında gelinen son durumla ilgili yetkililerden bilgi aldı. Konuyla ilgili dergimiz için hazırlanan bir yazıya 45.nci sayfada yer verilmiştir.
Kayakapı Mahallesi Genel Görünüşü ve Üstte Restore Edilmiş Evler
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 11
TURİZM
İç Anadolu’nun Önemli Turizm
Merkezleri’nden Kapadokya Bölgesi
Ürgüp’te Turizm Haftası Kutlandı
Orhan KALKAN - Kültür ve Turizm Bakanlığı
(e) Genel Müdürü ve TRT Yön. Kur. Üyesi
01 No.lu Fahri Turizm Gözlemcisi
luşları, basın, sektör temsilcileri, üniversite İşbirliği
fevkalade önemlidir.
Çünkü her işte olduğu gibi, turizmde de başarı,
ancak İLGİ ve BİLGİ ile mümkündür.
Nitekim, Kapadokya Bölgesi ÜRGÜP’te bunun
güzel örneklerini görmekteyiz. Güzel Atlar Ülkesi,
Düşler Ülkesi anlamına da gelen Kapadokya’da
hem Eğitim, hem de Tanıtım konusunda oldukça
güzel çalışmaların yapıldığını söylüyebilirim.
Bu bölgede ilk turizm konferanslarımı 21 – 24/
Ekim/1981 tarihlerinde, bilahare de , muhtelif Tarihlerde ve zamanlarda Dokuz defa bu bölgeye
gelerek , özet olarak şu konularda turizm ile ilgili
Konferanslar vererek eğitim ve bilgilendirme çalışması yaptım.
• Kapadokya’nın, Türkiye ve İç Anadolu Turizmindeki yeri ve önemi,
• İlk ve Orta Dereceli Okullar, Öğretmenler,
turizm ile ilgili kişiler, sektör ve halkın turizm
yönünden eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi,
• Turizm Eğitimi ve İstihdamı Sorunları,
• Kapadokya Bölgesinde alternatif turizm potansiyeli,
• Kapadokya Bölgesinde Termal Turizm potansiyeli,
• Türkiye’de İnanç Turizmi ve Kapadokya’nın
önemi,
Hatta, turiste karşı davranışlar neler olmalı, nasıl
Turizm Haftaları, Valiliklerce İl ve İlçelerde kurulan Komisyonlar tarafından belirlenen programlar
çerçevesinde yapılan törenlerle yürütülür.
Bu organizasyonların amacı ise, yerel halkın,
dolayısıyla toplumun çevre ve turizm bilincini geliştirmek, yöresel örf , adet , gelenek ve göreneklerimizin yaşatılmasında işbirliği ve güçbirliğinin önemini ve örneğini göstermek , bu sayede de turizm
yatırımcılarının ilgisini, yeni yatırım alanlarına ve türlerine çekmekte önemli katkısı olduğuna inanmaktayım.
Tabi burada yerel yönetimler, sivil toplum kuru12 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
TURİZM
tanıtım politikaları izlemeliyiz vb. gibi daha pek çok
konularda eğitim ve bilinçlendirme konferansları
verdim.
Bu konferanslarımda, özellikle üzerinde durduğum birkaç projenin de ana başlıklarından bahsetmeden geçemeyeceğim.
a)Bölge özelliği bakımından ( 3 T ) derim. Yani
TURİZM TARIM - TİCARET,
b)Bir FİLM PLATOSUNUN kurulması, sadece
bölgeye değil ülke tanıtımı ve ekonomisine büyük
gelir sağlayacaktır.
c)El SANATLARI TATİL KÖYÜ, ama otantik bir
köyün seçilmesi,
d)Yurtdışında çalışan Vatandaşlarımız ve hemşerilerimizle sıkı işbirliği yapılması, fevkalade
önemli .
Çünkü . 12 yıl boyunca, Yurtdışından gelip
Burdur’da bedelli askerlik yapanlara konferansa
gittim. Onları Türkiye’nin GÖNÜLLÜ TURİZM EL-
ÇİSİ yapmak için. Yurtdışında mesleklerinde çok
önemli yerlere gelmiş insanlarımız var. Önemli bir
potansiyel. İşçi deyip geçmeyin. Öyle işçilerimiz var
ki 3 bin kişilik bir fabrikanın işçi temsilcisi . Bu insan
nereden baksanız , ailelerini de hesaba katarak 11
– 12 bin kişiye hitap edecek durumda. Biz maalesef onlardan da yararlanamıyoruz.
Sonuç olarak. Nevşehir Valiliği, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Ürgüp Belediye Başkanı ve sektör Temsilcileri tarafından organize edilen 2013 yılı
Turizm Haftası kutlamaları çerçevesinde 10. ncu
defa bu bölgeye gelme şansına eriştiğimi büyük bir
memnuniyetle söylemek isterim.
Programa göre, 16 Nisan.2013 günü Kültür ve
Turizm eski Bakanlarımla ve bu bölgede önemli dizileri çeken film sanatçıları ile yapılan TURİZM SÖYLEŞİSİ ‘nin MODERATÖRLÜĞÜ’nü yapmış olmaktan, ayrıca da, Ürgüp Belediye Başkanımız Sayın
Fahri Yıldız tarafından günün anısına verilen Plaketi
almış olmaktan da onur duyduğumu burada ifade
etmek isterim.
Söyleşide, sayın Bakanlarımızın ve sanatçılarımızın genel olarak üzerinde durdukları konuları
ise şu şekilde özetlemek mümkündür. Bölgenin
çok önemli bir turizm potansiyeline sahip olduğu,
eğitim, tanıtım,pazarlama ve rehberlik hizmetleri ile
turistlerin bölgede kalış sürelerinin artırılması konusunda yaşanan sorunlar ve çözüm yolları ile ilgili
çok önemli açıklamaların yapıldığı turizm söyleşisi
toplantısı , dinleyicilerden gelen soru ve cevaplarla
sona erdi.
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 13
HABERLER
KISA KISA HABERLER
Ortahisar Belediye Başkanı A. İhsan Özendi Derneğimiz Üyelerini Ortahisar Kalesi
ile Kızılçukur Vadisini Gezdirdi
Kızılçukur vadisi yol yapımı çalışmaları tamamlandı
Ortahisar kale onarım projesi çalışmaları tamamlandı ve
ziyaretçilere açıldı
Başdere Kasabasında İpek Böceği
Yetiştirme ve İpek Halı Dokuma Eğitimi
Veriliyor.
Belediye Başkanı; Mustafa KARAMAN, belediyenin öncülüğünde düzenlenen arıcılık, sebze-meyve yetiştirme ve pekmez ürünleri işleme
kurslarının yanında ipek böceği ve ipek üretimi konusunda da kasabalı hanımlara yönelik eğitimler
verildiğini söyledi.
Başderede Ağaç Dikme Bayramının
7.si Kutlandı
Her yıl geleneksel olarak yapılan Başdere kasabasında ağaç dikme bayramının 7.si Orman ve
Su İşleri Bakan Yardımcısı Nurettin AKMAN ile ürgüp Kaymakamı ve Belediye Başkanlarının katılımı
ile gerçekleştirildi. Belediye Başkanı M.Karaman:
“Ağaç dikelim, topraklarımızı erozyona teslim etmeyelim” dedi.
14 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
Kızılçukur vadisi ve gün batımı
HABERLER
Başdere de Rüzgar Enerjisi Projesi
Çalışmaları Başladı
Başdere kasabasında yenilenebilir enerji kaynaklarından olan rüzgar enerjisi (Rüzgar Gülü) projesini hayata geçİrebilmek için başdere belediyesinin çalışmaları devam ediyor.
dönümü 14-20 Nisan arasında “ Hz. Peygamber ve
İnsan Onuru” teması ile birlikte Ürgüp Müftülüğünce gerçekleştirilen çeşitli etkinliklerle kutlandı.
Ürgüp A.B. Numanoğlu Ortaokuluna
Fen Laboratuarı Açıldı
Ürgüp’te bulunan Ali Baran Numanoğlu Ortaokuluna hayırseverlerin destekleri ile 30 öğrencilik
Fen laboratuarı açıldı. Açılışa Ürgüp İlçe M.E.Md.
Selman Savaş Özdemir ve Okul Müdürü Mehmet
Dündar, öğretmenler, öğrenciler ve veliler katıldı.
Eski Ürgüp Fotoğrafları Sunumu Yapıldı
Ürgüp KATED (Ürgüp Koruma Araştırma Turizm Tanıtım ve Eğitim Derneği) ile ÇEKÜL (Çevre
ve Kültürel Değerleri Koruma ve Tanıtım Vakfı)’nın
ortaklaşa hazırladığı sunumda ürgüp liselerinin 10.
ve 11. sınıfları ile NEÜ Ürgüp Meslek yük. Okulu
öğrencilerine ve halka Ürgüp’ün 1600’lü yılların başından 1980’li yıllara kadar ki eski fotoğrafları anlatımlı olarak gösterildi.
Ayrıca, sunum gününü takip eden cumartesi ve
pazar günleri de gruplar halinde “eski tarihi ve kültürel alanların tanıtım gezisi” yapıldı.
Mustafapaşa Beldesinde Jeotermal
Sıcak Su Kaynağı Bulundu
MTA tarafından Nevşehir’in Ürgüp ilçesine bağlı
Mustafapaşa beldesinde, Ocak 2013’de başlatılan
sıcak su arama sondaj çalışmalarında 2 bin 200
metrede 58 derece sıcaklıkta suya ulaşıldığı ve turizmin hizmetine sunulması için çalışmaların sürdüğü öğrenildi.
Kahve Bahane Projesi
Ürgüp ilçe merkezi köy ve kasabalarında faaliyet gösteren kahvehanelerin belirlenen bir program
dâhilinde, yürütme kurulu tarafından ziyaret edilerek, Eğitimden Sağlığa, Tarımdan Turizme, Sosyal
Yardımlardan Güvenliğe vatandaşların bilgilendirilmesini sağlayarak toplum hayatına katkıda bulunmak üzere gerçekleştirilen “Kahve Bahane” projesi
kapsamındaki ilk toplantı, ilçe Kaymakamımız Sayın Tuğba YILMAZ’ın başkanlığında, Evka Mahallesi Kahvehanesi ve Çökek Köyü Kahvehanesinde
yapılmış, çeşitli konularda karşılıklı görüş alışverişinde bulunulmuştur.
Kutlu Doğum Haftası Kutlandı
Kapadokya da Turist Sayısı %16 Arttı
Türkiye’nin kültür ve turizm merkezlerinden biri
olan kapadokyaya ilk dört ayda 615 bin turist geldi,
Peribacaları, yer altı şehirleri, kaya kiliseleri ile öne
çıkan kapadokyayı geçen yılın aynı döneminde 531
bin tursit ziyaret etmişti.
Çiftçilere Ceviz Yetiştiriciliği Eğitimi
Verildi
Nevşehir İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından Ürgüp ilçesinde ve bağlı köylerinde
ceviz yetiştiriciliği ile uğraşan çiftçilere eğitim verildi.
Hz. Muhammed (s.a.v.)’in doğumunun 1442. yıl
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 15
HABERLER
Kapadokya’da Resim Sergisi Açıldı
Türkiye ile Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerinin başlamasının 400. yılı nedeniyle Nevşehir
Kapadokya Kültür ve Sanat Merkezinde resim sergisi açıldı.
“Çanakkale” Konulu Kompozisyon, Şiir
ve Resim Yarışması Yapıldı
18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma
günü münasebetiyle düzenlenen törenin ardından
Ürgüp Kongre Merkezinde, Ürgüp Kız Teknik ve
Meslek Lisesi öğrencilerinin hazırlamış olduğu “Seyit Onbaşı” isimli oyun izlendi. Arkasından ilçe genelinde yapılan “Çanakkale” konulu kompozisyon,
şiir ve resim yarışmalarında dereceye giren öğrencilere çeşitli hediyeler verildi. Program “Çanakkale
Destanı” oratoryo ve semah gösterisi ile sona erdi.
amacıyla Ürgüp’te “Gençlik Merkezi” açılması için
protokol imzalandı. Belediye Başkanı Fahri YILDIZ
ve Nevşehir Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü
Mustafa Ünlüer’in imzaladıkları bu protokole göre
mülkiyeti Ürgüp Belediyesine ait olan Turgut Özal
Kültür Merkezi’nin idare kısmının kullanım hakkı 10
yıllığına Nevşehir Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğüne devredildi.
Kanalizasyon Yenilenmesi İhale
Hazırlıkları Tamamlandı
Ürgüp’ün kanalizasyon hattının yapımı kapsamında İller Bankası Genel Müdürlüğünden gelen
teknik heyet kanalizasyon projesinin son çalışmalarını tamamladı.
Antakya Medeniyetler Korosu Konseri
Verildi
11. Caddeye Merhum Hüseyin
Terzioğlu’nun İsmi Verildi
Turizm Haftası nedeniyle Ürgüp Turgut Özal
Kültür Merkezinde üç semavî dinin temsilcilerinden
oluşan Antakya Medeniyetler Korosu’nun vermiş
olduğu konsere eski bakanlarımız, mülkî amirler,
belediye başkanları ile çok sayıda misafirler katıldı.
Ürgüp Belediyesi Meclisinin kararıyla, eski
Belediye Başkanlarından rahmetli Hüseyin
Terzioğlu’nun ismi, Fatih Mahallesi ile 370 Evler
Mahallesi arasındaki 11. Caddeye verildi.
Ürgüp Belediyesi 2013 Ürgüp Kültür ve
Sanat Etkinlikleri
28 Mart’ta Nevruz şenlikleri, 1-5 Nisan’da Okullar Arası Satranç Turnuvası ile 16 Nisan’da Antakya Medeniyetler Korosu Konseri, 11 Mayıs’dan
31 Mayıs’a alınan Refik Başaran’ı anma gecesi
Bayram Bilge Tokel Konseri ile Ferhat Göçer Halk
Konseri’nin ardından yıl sonuna kadar yapılacak diğer etkinlikler şöyledir:
29 Haziran 2013, 5. Geleneksel Sünnet Şöleni
ve Oğuz Yılmaz konseri
“Sen Yeter ki Hayal Et Belki Bir Gün
Gerçek Olur”
Ürgüp ilçesinde “Sen Yeter ki Hayal Et Belki
Bir Gün Gerçek Olur” projesi kapsamında 5 bin
19 öğrencinin, kompozisyon ödevi olarak yazdığı
hayalleri tüm imkanlar zorlanarak gerçeğe dönüştürülmeye çalışılıyor.
Ürgüp Gençlik Merkezi Protokolü
İmzalandı
Gençlerin boş zamanlarını sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlerle değerlendirmek, bilgi
ve beceri sahibi olmalarına yardımcı olmak, gençlik
faaliyetlerini plânlamak, denetlemek ve geliştirmek
16 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
Eylül 2013. 43. Bağbozumu Festivali Etkinlikleri
Nadide Sultan Konseri
Mustafa Ceceli Konseri
Ürgüp’ün 195 Hektarlık Koruma Amaçlı
İmar Plânı İhalesi Yapıldı
Ürgüp ilçemizin eski yerleşim alanlarını ve doğal sit alanlarını kapsayan 195 hektarlık alanın KORUMA AMAÇLI İMÂR PLÂNI’nın 10.04.2013 tarih
ve saat 13:00 itibarıyla ihalesi yapılmıştır. 2013 yılı
sonu itibarıyla koruma amaçlı imar plânının tamamlanarak uygulamaya geçilmesi plânlanmaktadır.
PORTRE
Hüseyin TERZİOĞLU’NUN ARDINDAN
(1929-2013)
Ali AKUZUN / Emekli Albay
Ürgüplü Terzioğlu eşrafından İsmail Efendi ve
Sucuoğlu eşrafından Ayşe
hanımın oğulları Hüseyin
Terzioğlu 07-07-1929 yılında Ürgüp’te doğmuştur. İlkokulu Ürgüp’te, Ortaokulu
Kayseri’de
tamamlayarak
Adana Tarım Lisesini bitirdikten sonra Kayseri il Tarım
Müdürlüğünde Tarım Teknisyeni olarak ilk görevine
başlamıştır. 1951-53 yıllarında Genkur. Bşk. lığında
yedek subay olarak askerliğini tamamlamış ve 1954
yılında
Sucuoğullarından
Neriman hanımla evlenen
Terzioğlu’nun 5 erkek çocuğu
olmuştur, ve sırasıyla Hopa, Rize ve Çemişgezek’te
görev yapmıştır. Çemişgezek’te görevliyken istifa ederek Ürgüp’e yerleşmiştir. Bu arada “Turistik
Ürgüp” gazetesini çıkararak çok sevdiği Ürgüp’le
yakinen ilgilenmeye başlamıştır. Daha sonra 1963
yılında Ürgüp Tarım Müdürlüğüne atanarak yeniden memuriyete başlamıştır. 1966 yılında da Hacıbektaş İlçesine atanmıştır. Terzioğlu Memuriyetten
yeterince zevk alamamıştı. Aslında, içinden geçen
hep Ürgüp’e ve Ürgüplüye hizmet etmekti. Nihayet
1968 yılında memuriyetten yeniden istifa ederek
Ürgüp Belediye Başkanlığı seçimlerine bağımsız
olarak adaylığını koydu ve kazandı. 1968-73 yılları arasında bir dönem Ürgüp Belediye Başkalığını
başarıyla yaptı. Başkanlığı döneminde eski Açık
Hava Pazar Yeri, Terminal, Su Şişeleme Fabrikası
projelerini gerçekleştirdi. Ürgüp Asri Mezarlığının
ana ve tali yollarını ve ağaçlandırılmasını yaptırdı.
370 evlerinin (Afet Evlerinin) projelendirilmesi için
Başkent Ankara’nın yollarını aşındırdı ve sonunda
başardı.
Hüseyin ağabeyimiz gerek özel hayatında ve
gerekse görevleri esnasında hep kibardı, tevazu
gösterirdi, kolay kolay sinirlenmeyen bir kişiliği sahipti. Haksızlığa, adaletsizliğe ve bilinçli yanlışlığa
hiç dayanamaz işte o zaman fena halde sinirlenirdi. Belediye başkanlığı döneminde ismi hiçbir zaman maddi ve manevi olaylara karışmadı, yemedi
ve yedirmedi. 1973 yılından sonra bir müddet tarım ilaçları ve turistik eşya satış dükkânı açtı. 1980
yılından itibaren bir tarımcı olarak Terzioğullarının
Avla Mevkiindeki meşhur
bağ ve bahçe ile meşakkatli
ve tatlı uğraşılarda bulundu.
Nihayet son yıllarda eski hal
binasında bir ofis açarak
mutlu bir hayat sürüp, gelen
giden dostlarıyla hoşça vakit geçirmiştir. 1993 yılında
Ankara’da Ürgüplüler Derneğimiz kurulduğunda en çok
sevinenlerden biri de Hüseyin Terzioğlu olmuştur. Dergimizin devamlı çıkarılması
ve Ürgüp’te dağıtılması için
yaşına rağmen çok gayret
göstermiştir. Ürgüp Belediye
Meclisinin almış olduğu bir
kararla 370 Evler Mahallesine giden 11 nci Caddenin ismi “Hüseyin Terzioğlu
Caddesi” olarak değiştirilmiştir.
Ağabeyim terzi Nuri Akuzun ile okul ve mahalle
arkadaşı olduklarından ağabeyimin dükkânına çok
uğrar ve tatlı tatlı siyaset yaptıkları sırada Hüseyin
ağabeyi yakinen tanıdım. Askeri öğrenciliğim ve
yeni subay çıktığım dönemde beni askerlikle ilgili
konularda epeyce sorgulardı. Başkanlığı döneminde İzmir’de görevdeyken göndermiş olduğu Ürgüp
Broşürünü resmi elbise ile Alsancak’ta gemiden
inen turistlere dağıtmıştım. Yine başkanlığı döneminde Çorlu’da yüzbaşı rütbesiyle görevdeyken
Hüseyin ağabey, Ahmet Terzioğlu ve sınıf arkadaşım ve belediye dozer operatörü Dilaver Sapmaz
Çorlu’ya kadar gelmiştiler. Arızalı olan belediye
dozerine kıymetli iki parça istiyorlardı. Tesadüfen
Karain’li Bşçvş. Erdoğan Ünlü bölüğümün dozer
operatörü idi. Hüseyin ağabeyimiz Ürgüp aşkıyla
ta Çorlu’ya kadar gelmişti, onu nasıl boş gönderirdim. Gereğini yapmış, onları sevindirerek göndermiştik. Bazen yanlış iş mi yaptık diye kendimi sorguladığımda, nihayet askeriyenin malını belediyeye
vermiştik, vicdanımız rahattı.
Uzun zamandan beri dizlerinden ve böbreklerinden rahatsızdı ve tedavi görüyordu. Son bir aydır
rahatsızlığı iyice ilerledi ve 21- Ocak- 2013 tarihinde
hakkın rahmetine kavuştu. Cenazesi Tüm Ürgüplülerin, dostlarının ve geçmiş dönem Ürgüp Belediye
Başkanlarının katılımlarıyla Ürgüp Asri Mezarlığına
defnedilmiş olup nur içinde yatmasını dileriz.
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 17
PORTRE
Ortahisarlı Unutulan Değerlerden
Osman ERKELLER (Kel Osman)
Ali KAPTAN
Sait ŞANAL
Osman Bey,* İngilizlerin İstanbul işgali sırasında, Osmanlı İmparatorluğunun son taharri memuru
(Sivil Polis) olarak görev yapmaktaydı. Yiğit bir polis
şefi olarak ün salmıştı. Osman Bey, silahımıza bile
el koyan İngilizlere meydanı boş bırakmamış, üç
kişisi Ortahisarlı olmak üzere, diğer arkadaşlarıyla
birlikte kurdukları çete teşkilatıyla, İngilizlerin elinden gizlice silahları alıp, Anadolu’ya kaçırmışlardır.
Kömür torbaları içersine gizleyerek başardıkları bu
işten İngilizlerin ruhu bile duymamıştır. Elimizden
alınan silahlara yeniden sahip olmak, ileride milli
mücadelede çok işimize yarayacağı açıktır.
Osman Bey, bir süre sonra İstanbul’daki mezalime daha fazla dayanamayıp, Anadolu’ya geçip Ulu Önder Atatürk’e katılmaya karar vermiştir.
Atatürk’ün izlediği yolu izleyerek, Tadla adlı bir İngiliz gemisiyle Samsun’a çıkmışlardır. 1920 yılında
gerçekleşen bu çok tehlikeli yolculuğu, Osman
ERKELLER’in oğlu Muzaffer Bey, “ Ailemin Masalları” adlı manzum eserinde şöyle anlatmaktadır:
Tarı adlı vapurun, Tadla adı o zaman,
İngiliz idaresi, çıkarmış koca ferman
Demişler; hapsi boylar Kemal’e katılanlar
Ya sürgün, ya idamdır, emre karşı duranlar
Buna rağmen Kel Osman, demiş burada kalınmaz,
Bu canım anavatan düşmana bırakılmaz,
Katılayım ben de Mustafa Kemal’ime,
Tahammül edilemez bu ağır mezalime…
Toparlamış bizleri, binmiş Tadla vapura,
Kafasında bir takım planlar kura kura…
Kolay değil o günler, yedi başla yolculuk,
Samsun’a doğru yola çıkmışlar çoluk çocuk…
Tasarlanan şekilde çıkılmış artık yola,
Denilmiş bu yolculuk, haydi hayırlı ola…
Samsun’da Osman Bey’in başına beklenmedik
bir olay gelmiş. Samsun’a ulaşmanın sevinci, acele
ve birazda telaştan olsa gerek, çocuğun birisini gemide unutmuşlar.
Samsun’a çıkar çıkmaz toprakları öpmüşler,
Allah’a hep beraber candan şükür etmişler.
Babam da ihtiyaten mevcudu bir yoklamış
Sağa sola koşturmuş, şaşırıp afallamış,
Yedi kişiden biri Mevhibe yok ortada,
Hemen gemiye dönse, belki tevkif ederler.
Dönmese nasıl olur? Onsuz nasıl giderler
Bir kayıkçı bularak, demiş gayret aslanım.
18 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
Hemen sarıl küreğe, demiş yanık çok canım.
Aceleden, telaştan yavrum kalmış gemide.
Ana kardaş ağlaşır, şuracıkta beride...
Allah büyük ne ise, Mevhibe kamarada,
Kıvrılmış biçarecik oturmuş kenarda.
Artık nasıl olduysa babam tutmuş kolundan.
Atlamışlar kayığa güvertenin solundan...
Böyle bir maceralı yolculukla gelinen Samsun,
da Osman Bey’i Samsun mutasarrıfı karşılamış.
Hemen bir at arabası temin etmişler; refakatlerine
iki de jandarma vererek, Ortahisar’a gitmek üzere
yola çıkmışlar. Bazen hanlarda, bazen de at arabasında uyuyarak günlerce süren yolculuğun ardından Ortahisar’a varmışlar. Orada bir süre dinlendikten sonra Osman Bey, Ankara’ya çağrılmış.
Oraya emniyet müdürü yapılmış.
Osman Bey bir süre Ankara’da emniyet müdürlüğü yaptıktan sonra, yine Atatürk’ün talimatıyla
Uşak iline Reji Müdürü olarak atanmış. Uşak’ta iken
Atatürk ve Latife Hanım’ı orada karşılamış.
Osman Bey’in manzum hatırasını anlatan oğlu
Muzaffer Erkeller Bey bugünkü Türkiye’nin hangi
yollardan geçerek bugünlere ulaştığına tanıklık ediyor.
Osman Bey; Ortahisar’da kaldığı o kısa sürede,
kasaba halkının un değirmeni yokluğu yüzünden
çok sıkıntı içerisinde olduğunu görüp, kasabaya bir
un değirmeni yaptırmak ister. Ama maddi imkanı
buna el vermez. Ancak, büyük oğlu Muhbil Bey’e
vasiyet eder. Der ki: “Oğlum! Ben bu kasabaya bir
değirmen yaptırmayı çok istedim. Ama, devlet işlerine koşmaktan ne vakit bulabildim, ne de maddi
imkana sahip olabildim. Eğer siz ileride bu imkana
sahip olabilirseniz, bu kasabaya bir un değirmeni
yaptırın..!”
Der.
Muhbil Bey (Erkeller); Babasının vasiyetini 1948
yılında gerçekleştirmiş, kasabaya, motor gücü ile
çalışan dört taşı aynı anda çeviren bir un fabrikası
yaptırmış, kasaba ve çevre halkı, sıkıntıdan kurtulmuştur.
* Osman Erkeller (Kel Osman), ortahisar halkından Tahir Bey’in büyük oğludur. Sülale olarak bir
tarafı Süleyman Yavuzgillere, bir tarafı da Ertuğrul
Pakergillere uzanmaktadır. (Ali Kaptan, Salim Koçak, Ortahisar, S.55,HHD.)
PORTRE
Vefatının 1. Yıldönümü Münasebetiyle
Merhum Bekir TAYLAN’ı Anarken
Feriha KARAŞAHİN (ÜNAL)
Sevgili hemşehrilerim…
Dünyada hiçbir insan yoktur ki, varlığı sürekli olsun. Doğuş sonrası çocukluk, gençlik, yetişkinlik, olgunluk, ihtiyarlık, nihayet ölümle sonuçlanan kısa bir
ömür. Bu kısacık ömre neler girmiyor
ki. Çocukluktaki koşuşturmalar oyunlar, ağlamalar, gülmeler, arkadaşlıklar,
gençlikteki hayata hazırlık okul yılları,
aşk sevgi duyguları, kafada esen kavak
yelleri, olgunluktaki ailen için, çevren için
yaşam mücadelesi, ihtiyarlıkta kaçınılmaz
hastalıklar ve uzatılmaya çalışılan final. Her canlı bu
evrimi yaşıyor. Ama kısa, ama uzun. Önemli olan,
arkanda bıraktıklarınla anılmaktır. Kimi kişiler öldüğü gün unutulmaya mahkum, kimileri de yalnız bedenen ölenler, kişilik karaketer, bıraktıkları eserler,
geleceğe örnek olan davranış biçimleriyle örnek
olan ölümsüz insanlardır. Çevremizde her özelliğe
sahip pek çok kişilerle tanıştık, birlikte olduk, sonsuza ugurladık. Bizlerinde yüreklerde, kafalarda,
düşüncelerde, kapladığı yer ne kadar olacak bilemeyiz. Dileğimiz arkamızda iyi sözlerle hayır dua
edilmesi.
Sevgili okurlarım, Derneğimizdeki 2000 yılında
devraldığım başkanlık görevime derginin sorumluluğu da eklendi. Dergi basımı için materyal toplamanın yanında, en zor kısmı bunun dergi üzerinde
dizaynı ve dikte çalışmasıdır. Bu çalışmalar defalarca tekrarlanır. Bir harf hatası, tek imla yanlışı o
yazının, sayfanın içeriğini değiştirebilir. İşte bu zor
kısmı kolaylaştıran kişi, dergiyi 50. Sayıya taşıyan
ürgüp’ün yetiştirdiği, bilgi, görgü, insanlık açısından örnek olan ve de örnek olarak kalacak saygı
değer kişi sayın Bekir TAYLAN’dı. 12
yıl boyunca ondan çok şey öğrendim.
Başta bilgi olarak, hoşgörü olarak, insanlık olarak, baba, abi, kardeş, büyük
olarak birbirimize destek olduk. Dertleştik, dostluğu paylaştık. Bir bardak çay,
bir kuru simitle soğuk dernekte titreyerek sizlere dergiyi hazırladık. Hele ki son
zamanlarda nefes nefese gelirdi derneğe. Sorumluluk duygusu ile bizlere destek olabilmek için, varlığını hissetirmek,
bir de ürgüp havası ve ürgüp’ten havadisler almak
için.
Nur içinde yatsın. Yaşamında örnek olacak en
güzel yanı iyi bir aile reis olması, iyi bir baba olması. Sayın Bekir Taylan, sevgi içinde mutluluk içinde
yaşamış, bu güçle hayata gülerek bakmış, acılar
karşısında bile güçlü olmuş. Herkes böylesine bir
ömür geçiremez. Tabi ki bunda eşi Adalet Teyzenin de o güler yüzü, sevgi dolu yüreği, emeği, çocuklarının da sevgi, saygı ve bağlılıkları yaşamında
huzuru bulmasına neden olmuştur. Yüce tanrım
hepimize mutlu bir yaşam, huzurlu beklenen bir
ömür versin. Uzun süren hayat, hayatların en iyisi
değil, ama uzun sürmeyen ölüm, ölümlerin en iyisidir. Onun için diyoruz ki dolu dolu yaşayalım. Arkamızda da güzel izler, güzel anılar bırakalım. Hayat
sanılandan kısa ve hepimiz birbirimizin halı tezgahındaki öneme sahip iplikleriz. Öyle ya da böyle
hayatlarımız birlikte dokunuyor. Hepimiz bir şekilde
doğarız. Fakat binbir şekilde ölürüz. Ölümlerin de,
yaşamın da, en güzeli ile sağlıcakla kalın.
Ürgüp’te Çevrilen Filmler
Üyemiz Kadir Üzümkuşu’nun “Ürgüp’te Çekilen Filmler” in yer aldığı 3 adet DVD’yi Derneğimize gönderdiği için kendisine teşekkür ediyoruz.
Hemşehrimizin bu konudaki koleksiyon merakını da böylece öğrenmiş olduk. Son Diziler
(Asmalı Konak, Yer Gök Aşk) dışında daha önce
çevrilen bu filmlerin isimlerini aşağıda veriyoruz.
1. Ağıt
2. Dilâ Hanım
3. Gümüş Eğer
4. Mapus
5. Topal
6. Şeyh Ahmet
7. Dağların Kartalı
8. Darağacı
9. Firar
10.Küçük Kovboy
11.Paralı Askerler
12.Acı
13.Dünyayı Kurtaran Adam
14. Propaganda
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 19
AŞIK / PORTRE
Boyalı'lı Âşık Hacı Memiş Özel
Ürgüp’ün Boyalı köyünde 1943 yılında doğdu. İlkokulu Boyalı köyünde bitirdi 1973 yılına kadar kendi bağ ve bahçesinde çalıştı. Çok şakacı
ve herkes taradından sevilen bir kişidir. Köyümüzün düğünlerinde onsuz
halay başı olmazdı. 25 Şubat 1973 yılında yöremizin göç verdiği yıllarda
Almanya’ya işçi olarak çalışmaya gitti. Herkes gibi memleketine hasret yıllarca yurtdışında kaldı. Memleket hasretiyle aşağıdaki dizeleri sıraladı...
Kendisine sağlıklı nice yıllar diliyoruz.
Zekai ULUSOY
BOYALI KÖYÜ
KAPADOKYA
ÜRGÜP’ÜM
Köyümü sorarsan Adı Boyalı
Çevresine baksan taşlı kayalı
Dağları var uzun uzun yaylalı
Ben bu köyün oğluydum efendi
Bir başkadır Benim Memleketim
Ürgüpüm ürgüpüm güzel ürgüpüm
Tozlu yollarını otlar bürümüş
Meyve veren Ağaçları kurumuş
Genç kalmamış gurbet ele yürümüş
Ben bu köyün oğluydum efendi
Hani köyün ağaları Beyleri
Baykuş konmuş viran olmuş evleri
Zalim gurbet harap ettin köyleri
Ben bu köyün oğluydum efendi
Gurbaşa çıktım da seyran eyledim
Çiğdemliğe geldim neler söyledim
O veran evlere bahtım ağladım
Ben bu evde doğmuş idim efendi
Seher Vakti horozları öterdi
Tandırlar Yanardı duman Tüterdi
Yol kıyında madımahlar biterdi
Ben bu köyün oğluydum Efendi
İğdeliden Sürüleri Gelirdi
Dağ yolları Tozlu Duman Olurdu
Koyun kuzusunu arar bulurdu
Ben bu köyün oğluydum Efendi
Yeter Hacı Memiş kes artık sözü
Gurbet Ellerinde Ağlattın bizi
Hoş olur köyümün Baharı Yazı
Ben bu köyün oğluydum efendi
Taşlı yollarında gezdim yürüdüm
Bölük bölük Turistleri Geliyor
O güzel bağlardan üzümün yedin
Otelleri tıklım tıklım doluyor
Üzümüne doyulur mu Ürgüp üm.
Herkes aradığını burada buluyor
Gelin de bir görün Bizim Elleri
Bizim Elde sivri Sivri Kayalar
Etrafını sarmış yem yeşil bağlar.
Buraları gören Sevinçten ağlar
Gelin de bir görün Bizim Elleri
Kayaları ne de güzel oymuşlar
İçerisine ne resimler koymuşlar
İsa peygamberi Meryem anayı
buralara koymuşlar
Gelinde bir görün bizim elleri.
Uçhisarda vardır bir büyük kale
Çık üstüne al havayı ciğerlerin tazele
Orada raslarsın bin bir güzele
Gelin de bir görün bizim elleri
Topuz dağı karşımızda görünür
Bahar gelir yeşillere bürünür
O güzel bağlarda üzümün Yenir
Üzümüne doyulur mu Ürgüp üm.
Ulaşlı köyü de üzüm ocağı
Gelen misafire açar kucağı
Yaz Gelince ne hoş olur Sıcağı
Ürgüp üm Ürgüp üm canım Ürgüp üm
Temenni Tepesi Ürgüp ün üstü
Ürgüp te bıraktım Ahbabı dostu
Gurbet ellerinde sermişim postu
Hasret gidiyorum Sana Ürgüp üm.
Yeter Hacı memiş bu kadar yeter
Yanmayan ocakda tütünmü tüter
Yolunuz uğrasın Hacıbektaşa
Bir gün olur elbet bu hasret biter
Orada rastlarsın delikli taşa
Dönüp geleceğim Sana Ürgüp üm.
Nevşehirde Doğmuş İbrahim Paşa
Yaşa Hacı Memiş binler yaşa
Amma ölüü amma diri...
Gelin de bir görün bizim elleri.
Orasını Allah bilir...
20 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
SÖYLEŞİ
Sivritaş Karşı Değirmeni Canlandırılabilir mi?
Belediye Başkanı Sn. Fahri YILDIZ’la Bir Söyleşi
18 Nisan 2013 tarihinde Ürgüplüler
Derneği olarak Belediye Başkanı Sn.
Fahri YILDIZ makamında ziyaret edildi.
Ziyaretle birlikte Ürgüp Dergisi’nde yayınlanmak üzere kendisiyle bir de söyleşi gerçekleştirildi. Yapılan bu söyleşiyi
siz okurlarımız için aynen yayınlıyoruz.
Ü.D.(Ürgüp Dergisi):Ürgüp merkezinde bulunan ve restore edilerek
turizme kazandırılması zaman zaman
dile getirilmiş olan Sivritaş Karşı Değirmeni, 13-14 Aralık 2012 tarihinde
bazı bölümler hariç yıkılmıştı. Ürgüp Dergisi
olarak üzüldüğümüz bu
yıkılış olayını sizden öğrenebilir miyiz?
F.Yıldız: Sözünü ettiğimiz
değirmen, Sivritaş mevkiinde Damsa Çayı ile Başdere
Çayının (Karaözü) kesiştiği
noktada bir vatandaşa ait
tapulu arazi üzerindedir.
Değirmenin girişi ve duvarları yıkılmış, çarkevine su
indiren kuyusu dışında sağlam yeri kalmamış bir vaziyetteydi. Tescilli olmayan bu
yapının, 06.02.2002 yılında
imar yolu olarak belirlenen
yol üzerinde oluşu sebebi
ile yol açma çalışmaları sırasında mal sahibi tarafından
yıkılan duvarlarına ait taşları alınmış durumda iken,
geriye kalan taş yapılı kuyu
kısmının son anda yıkılması
önlenmiş ve yarısı imar yolumuzda kalmak suretiyle
korunmuştur. Kuyu ve üzerindeki değirmen su arkı ile
birlikte mevcut hali yerinde
durmaktadır.
Ü.D.:Madem,
yolun
içinde kaldığı halde kuyuyu yıktırmadığınızı söylüyorsunuz. Bu durumda,
değirmenin yeniden canlandırılması düşünülemez
mi?
Tabiat varlıklarının, ta-
rihi ve kültürel mirasın korunması ve
gelecek nesillere taşınması çerçevesinde bu kültürel varlığımızı ayağa
kaldıramaz mıyız?
F.Yıldız: Tabiat ve Kültürel Varlıkların korunup, gelecek nesillere bir miras
olarak bırakılması tabii ki önemli bir konudur ve yapılması lâzımdır. Daha önce
söylediğimiz gibi bu değirmen tescilli
bir yapı değildir. Fakat bir kültür değerinden de öte, aynı zamanda anılarımızı
canlandıracağımız bir yapıdır. Değirmene ait kuyuyu korumak istemem ve koruyuşum
geçmişe olan saygımın bir
göstergesidir. Dolayısıyla bu
değirmen korunarak bir canlandırma projesi ile ihya edilebilir. Tabii ki hukuk kuralları
dahilinde kalarak…
Ü.D.:Sizin ağzınızdan
bu haberi dergimiz kanalıyla okurlarımıza duyurabilir
miyiz?
Evet, duyurabilirsiniz. Dediğim gibi, hukuk dahilinde
mülk sahipleri ile bir konsensüs ve anlaşma yolunu
yok saymadan Koruma ve
Canlandırma yolu denenir ve
çalışılır.
Ü.D.:Söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?
F.Yıldız: Ürgüp’te sahip
olduğumuz Doğal ve Kültürel Değerler, hepimizin ortak
mirasıdır. bir basit taş bile
korunmalıdır.
Bu duygularla derginiz
aracılığı ile sevgili hemşehrilerime ortak değerlerimiz
konusunda çok hassas olduğumuzu ve koruma ve yaşatmaya yönelik her türlü çalışmayı hep birlikte yapmaya
hazır olduğumuzu bildirir,
saygılar sunarım.
Ü.D.:Çok teşekkür ederiz.
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 21
ŞİİR
Özledim
Beni dünyaya getiren, Anamı, Babamı
Bana güç veren, gurur veren Kardeşlerimi
Akrabalarımı, Arkadaşlarımı, Dostlarımı
Komşularımı, Hocalarımı, Tüm Hemşerilerimi
Evimizi, Sokağımızı, Mahallemizi
Bağlarımızı, Tarlalarımızı, Bahçelerimizi
Okulumu, Sınıfımı, Sıramı
İlk Çantamı, Kolleksiyon paralarımı, pullarımı
Naylon torbada duran Bayramlık Elbisemi
Ateş küreğimi, Çemberimi, Tel Arabamı, Naylon topumu
Sapatımı, Topaçımı, Gazoz Kapaklarımı
Metimi, Çelik Çomağımı, Uçurtmamı
Aşıklarımı, Şaplağımı, Borazanımı
Okumu, Yayımı, Devriamberden tüfeğimi
Kovayı, Testiyi, Boduçu, İbriği,
Küpü, Küpeciği, Vaşi çanağını
Bakraçı, Leğenceyi, İlengeri
Şire leğenini, Kazanı, Saplıyı, Kevgiri
Kuşaneyi, Güğümü, Siniyi, Hereniyi, Helkeyi
Tavanayı, Tandırı, Saçayağını, , Güzine sobayı, Maşayı
Beli, Küreği, Baltayı, Kazmayı, Çapayı, Nacağı
Tırpanı, Orağı, Bıhçıyı, Tırmığı
Direni, Yabayı
Tokayı, Tokucu, Zikkeyi
Hararı, Heybeyi, Eğdiyi
Palanı, Kolanı, Yuları
Atı, Arabayı, Pulluğu
Ağlıyan Kağnıyı, Yükü çeken Öküzü
Küpeli Kedilerimizi, Kınalı Kuzularımızı
Kır Atımızı, Velesbitim Boz Eşeğimizi
Kümesimizi, Hint horuzumuzu, cins cins tavuklarımızı
Erzurum İneğimizi,
25 Kuruş bulmak için zorla kaşıkladığımız Ağızı
Tuluhu, Süzme yoğurdu, Mis kokulu Tereyağını
Üzenginin Güvercinlerini, İçmece suyunu,
Kanlıcanın Çadırını, Arısını, Balını, Elmasını
Yaraltının Armudunu, Karşıbahçenin Kayısısını
Hasankolunun Sarı Eriğini
Tokmakbaşının Göletini, Patetesini, Nohutunu
Çay kenarının Mısırını, Aktepenin Dutunu
Beşiktepenin Çavuş Üzümünü
Karaözünün Kekliğini, Parmak Üzümünü, Keleğini
Tuz yolunun Kara üzümünü
Ağılın Karpuzunu, İbicinin Zerdalisini
Bağ bozumunu, Üzüm Sergisini
Bağda pişen Patlıcan yemeğini, Bulgur Pilavını, Çoban salatasını
Şireyi, Şirahaneyi, Çıpma Pekmezi, Cevizli Köftürü
ŞİİR
Kitir Kabağını, Tarhanayı, Kavurgayı
Şire ateşine gömülü Patetesi, Patlıcanı
Anamın, Tarhana ve Dolma Çorbasını
Mantısını, Eriştesini, Tıktık Hamurunu
Nohutlu Yahnisini,
Tandır günü, Çömlekte Pişen Kuru fasulyesini
Bol sarımsaklı, Yalancı Köftesini
Çiçek Bamyasını, Soğanlı Yahnisini
Türlü, Türlü Turşusunu
Çömlek Peynirini, Su Böreğini
Bazlamasını, Hamursuzunu,
Tandır Ekmeğini, Keskicini, Çedeneli Halkasını
Asidesini, Bulamacını
Şekerli Biliklerini, Bitirgen Yahnisini
Kaşık Dökmesini, Zerdesini
Koyun yolunu, Harmanı, Sapı, Samanı, Düveni, Potası,
Buğdayı, Çayda yıkamasını sonra kaynatmasını
Sohusunu, Tokmağını, Yenidünyaların Değirmeninin, mis kokulu ununu
Çebişalilerin Pidesini, Tırnaklısını, Tavasını, Yağlamalısını, Tahinlisini
Yazları çıplak ayağımıza batan Dikenleri
Sarı sıcakta, Yüzdüğümüz, Santralı, Arkları, Çağlayanı
İlkbaharda, göz açmayı, Bağ budamayı, Ennur almayı
Gılamada toplamayı, Kurutup Şirede Yakmayı
Tarla sürmeyi, Bahçe Bellemeyi , Ekin ekmeyi
Tırpanla Ekin biçmeyi, Orakla Arpa yolmayı
Çalıları Kesip, Yaşken odun Kırmayı
Gece yarısı, sessizlikte , Zerzavat sulamayı
Ağustos sıcağında, Harman savurmayı
Sonbahar sabah serinliğinde, Gazel süpürmeyi
Yonca Biçmeyi, Patetes sökmeyi, Gıska elemeyi
Sokaklara, Pancar Gömmeyi
Küfeli Eşeklerle, Üzüm getirmeyi
Çalıya astığımız üzümleri
Pazardan zerzavat doldurduğumuz , renk renk Fileleri
Bostanı, Bostan korkuluğunu, Alaçatıyı
Kavunu, keleği, Şamalayı
Üç Ayları, Ramazan gecelerini
Memiş Hocanın Ezanı, Ahmet Hafızın Namazını
Konyalı Ali Rıza Hocanın Vaazını
İllik Davulunu, Manileri, Ramazan Topunu, İftar Sofralarını
Mahallece gittiğimiz, Teravih Namazlarını
Kadir Gecelerini, Komşu ve Tanıdıklardan Aşırdığımız Baklavaları
Arifeleri, Bayram Namazlarını
Bayramda aldığımız harçlıkları,
Tokuştuğumuz, Kırmızı ve maviş Yumurtaları
Baston şekerleri, Yatırmalı lokumları
Çat, patları, Mantar tabancalarını, Balonları
Sivritaş İnşaatlarında, Kacamak içtiğimiz Sigaraları
Kışın damdan attığımız karları,
Yeşil Ağanın yokuşta kayan arabaları
Kütük Bayırında düşen insanları
İçkiyi fazla kaçırıp, sokakta Nara atanları
Beş numara lamba altında, Peşkir İşliyenleri
2-B Sınıfında yaptığımız Haylazlıkları
Muzafferle, Sinoson’da, tas tas içtiğimiz şarapları
Yaz akşamları, sokakta, Zeynep Nenenin Metellerini
Sokakta oynadığımız, uzun eşek ve güvercin taklalarını
Tıpı, Sayı, Sobeyi, Ebeyi, Kör ebeyi
Canbazı, Boncuğu, Çadır gösterilerini
Çukur hanın, Çatal sandalyesinde Akşam sohbetlerini,
Tusan, Peri Otel, Armağan disko Gecelerini
Eylül Bağ bozum Festivallerini, Konserlerini
6 Mayıs Hıdırellezini
Yılbaşı gecelerini, Bayramları, Düğünleri
Sisananın gelişini, Kına Gecelerini,
Damat donatılmasını, Fesi, Dilmeçliyi, Bindallıyı
Kız evinden Getirilen, Tavuk ve Baklava Dağıtılmasını
Damadın önünde testi kıprıp Bahşiş alınmasını
Nakıl övülmesini, Gelin Arabasının önünü kesip bahşiş koparılmasını
Galeyi, Gelini görmeyi, gelen hediyeleri, Yakınlara kız seçmeyi
Gelen Misafirlere, Yakınlarca, akşam yemeği verilmesini
Nalını, Mesti, Cizlavut Lastik Ayakkabıyı
Çarı, Şalvarı, Bürünceği, Yemeniyi
Bindallıyı, cepkeni, üçeteği, saltayı
Kiralık üç tekerlekli Bisikletleri
Üzümspor’la Ürgüp gençlik maçını
İpek ve Saray sinemalarını, filimlerini
Yıldız siyeşliğinde yediğimiz bol acılı göveçi
Çektiğimiz Halayları, Çaldığımız, Boru Trampetleri
Ondokuz Mayıs Bayramında, yaptığımız Kasa Minder hareketlerini
Hafta sonu, Halk eğitimin eğlence gecelerini
Damsa çayının selini , onun önünü kesen Karaözün Çayını
Üzengiyi, Koyun yolunu, Kuru çayı
Köprüyü, Kayseri deliklerini, Teslimiyeyi, İsbelliyi
Kalpaklıyı, Sivritaşı, Temenniyi, Çimenliyi, Kadı kalesini
Dedeliyi, Topuzu, Eğrimi, Ağ Tepeyi
Damsa Barajını, Sarı Musluğu, B.... İçmeceyi
Çücüğü, Çukur Çeşmeyi, Kanlı Çeşmeyi
Taflıyı, Çadırvanı, Mermerli Çeşmeyi
Hanları, Hamamı, Altı Kapıyı, Bedesteni,
Hilalı Ahmeri, Eşekli Kütüphaneyi
Havuzlu, Cumhuriyet Meydanını
Çiçekli, Ağaçlı Belediyeyi
Kiliseyi, Killiği
Peribacalarını, Göremeyi, Kapadokyayı
Uçhisarı, Ortahisarı, Başhisarı
Havasını, Suyunu, Taşını, Toprağını
Kısacası, ÜRGÜP’ü ÖZLEDİM.
Kadir ÜZÜMKUŞU / E.Mu.Asb.(1970)
DÜZELTME
Ürgüp Dergisi, 50. sayısının 16. sayfasında yayınlanan “MAZİDEKİ ÜRGÜP’LÜLER, RÜYAM OLDU” yazımdan dolayı, çok
sayıda beğeni, teşekkür telefonu ve Mail’i almış bulunmaktayım. Zaman ayırıp ilgi duyan hemşerilerime ben de yürekten teşekkür
ederim.
Söz konusu yazımda geçen bir ifade sebebiyle, Metin Özsakal hemşehrimizden eleştiri almış bulunmaktayım. Düşüncelerini
saygı ile karşılıyorum. İfademi, “SARAÇIN MEHMET” olarak düzeltir, Metin Özaksakal ve ailesinden özür diler, Rahmetli Saraç’ın
Mehmet hemşehrimize de, Allah’tan rahmet diler, tüm okuyucularıma sevgi ve saygılar sunarım. Esen kalın.
Kadir Üzümkuşu / E. Mu. Asb.
ARAŞTIRMA
ÜRGÜP’TE
ÜZÜM
KÜLTÜRÜ
“Bağ, adamı bağır bağır bağırtır”
Anneannemin “aşık tabiatli” annesi Hatice Ana
Türkçenin zengin müziksel gücüyle böyle bir söz
söylemiş. Belki de duymuştur ve anonim bir söz de
olabilir. Sözde 26 sesin altısı “a” , beşi “ı” , dördü
“ğ” dördü “b” dördü de “r” sesi. Sadece “m, d, t”
sesi bir defa kullanılmış. Sivas Katliamında yanarak ölen değerli araştırmacı Asım BEZİRCİ, büyük
ve önemli şairimiz Ahmet HAŞİM’in ustalığının sınırlı sayıda kelime ile (225 kelime) şiirini üretmesi
olduğunu söyler. “Bağ adamı bağır bağır bağırtır”
sözünde de a, ı, b, ğ, r, sesleri ile bir kez geçen
sesler olan m, d ve t sesinden oluşması halkımızın
ne kadar usta bir dil kullanıcısı olduğunu gösteriyor.
Yaşlılığımı bırakın, gençliğimde de bağ işlerinin
insanı bağırttığı dün gibi aklımda. Göz açma, göz
kapatma, kazma (çapalama), budama, üç kez ennur alma, üç kez kükürt saçma, yaprak toplama,
yeşil budama, kara gözden kelleleme, kabuk sıyırarak gençleştirme, gen taşıma, gübre taşıma, taş
ayıklama, belleme, saçak kökü kesme vd…
Diğer yandan bağcılık bilgi isteyen bir iştir de ve
bu bilginin sınırı da yoktur. Örneğin bağ budamayı
bilmiyorum diyenlere “nasıl bilmezsin yahu ustası
eşşek” diye nükte yaparlar. Ama bu kadar basit
değildir. Budamanın birçok bileşeni vardır. Bağ sulanabiliyor mu, gübrelenmiş mi, toprak cinsi iyi mi,
omacalar güçlü mü, çarkına mı budanacak yoksa
üzümüne mi, yağmur durumunu tahmin etme gibi
pek çok bileşeni içerir.
Evet bağ bilgi ister; ennur alma dahi basit bir
iş değildir. Çok yükselen çubuğu indirme gerektiğinde, onlara muhtaç kalırsın. “Gen tahtası ve gen
taşıma” sözlerini duydunuz mu bilmem? Çukurluklarda veya harman yerlerinde yağmur sularının göleklenme sonucu biriktiği su kuruyunca çanak gibi
kıvrılan kurumuş çamurlar olur. Bunlar eskiden çok
makbuldü ve “gen” derlerdi. Dedem Ağıl mevkiinden Ulaşlı köyüne yakın olan bağımıza kağnılarla
gen taşıtmış. Babayan köyümüzde bunun taşındığı
24 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
Mustafa KAYA
zambıklara “gen tahtası” denir. Bu kuru çamurların
gübreden daha yararlı olduğu ve bağ toprağının
yapısını yenilediği söylenir ki “gen” sözcüğünden
de bu anlam anlaşılmaktadır. Mesela çocukluktan beri bağcılıkla uğraştığım halde 63’ümde şunu
duydum: bir bağı karagözden kellelerseniz parmak
üzümü ve karaburcu çubuklarını artık düzeltemezsiniz. Şöyle ki, bu iki cins çubuk bodur kalır, yükselmez. Her yıl filizini dipten fışkırtır. Onun için bu iki
cinsi yeniden dikmek daha az sürede yetişmesini
sağlar.
Elhasıl, bağcılık gerçekten zor zenaattır. Sürekli
bir ilgi, mücadele ister. Bu yüzdendir ki 20-30 senedir Ürgüp merkezdeki ailelerin hemen hemen %90’ı
ilk olarak atalarının hatırasına saygı için bağlarını
görüp tutmaktadırlar. İkinci olarak Ürgüp’ün çukur
pis havasından kurtulup, yüksek, temiz, oksijenli
havaya çıkmak insanı çeken bir özelliktir. Üçüncü
olarak çocukluğunda bağların yeşilliğini ve dirmit
üzümü ile kıraç domatesinin damağımıza işleyen
tadını unutamayanlar bağır bağır bağırmaya razı
olabilirler. Değilse hele sıcak mevsimlerde çekilecek bir işkence değildir. Bu nedenle Tekel Şarap
Fabrikası kapanalıdan beri de rağbetle bağ aranan
mevkiler dahi tümden köllüğe kesmiştir ki turistlerin
dahi dikkatini çekip sormaktadırlar.
Madem Eskiler Niçin Bağıra Bağıra Bağlara
Bakıyorlardı?
8-10 yıl önce dört Doğu Anadolu’dan gelmiş
kadın bizim bağın yanında ücretli olarak çapa yapıyorlardı. Mal sahibi bağını ve nasıl çapa yapılacağını gösterip gitmiş. Kadınlar beni çağırdı ve çapayı
doğru yapıp yapmadıklarını sordular. Doğru dedim. Ama onlar bu işe itiraz ettiler ve “sizin buraların
işi ne kadar zormuş dayı, biz dayanamayız bu işe”
dediler. Bir saate yakın bir süre sonra işi terkedip
gittiler.
Arşivimde babamdan bana geçen dört sayfalık
bir mektuba rastladım. 20.Mayıs.1949’da şair, hattat ve santur sanatçısı Nuri GÖKAŞAN (Tayyarza-
ARAŞTIRMA
de yapılan arkeolojik kazılarda, 3000de Nuri Efendi), o tarihte Ankara’ya
4000 yıl öncesine ait, toplu kütlecikler
yerleştiği için Dereler Mahallesinde
halinde üzüm çekirdeği fosilleri buHattat Mevlüt Efendi’ye yazdığı meklunmuştur. Bu fosiller o dönemde bu
tubun 1. sayfası 2. paragrafında.
bölgede bağcılığın çok iyi tanındığını
Bağ meselesini açarak birkaç bağını
göstermektedir. (Fidan 1985)”[1]
gördürmesini yazmış. Tabii mektuTabii çavuş üzümünü unuttuğubunu iki güzel hat ve iki de şiirini yamu sanmayın, ama Dirmit üzümüzarak hem Mevlüt Efendiyi onurlannün kimliğini tamamlamam gerekidırmış hem de mektubun günümüze
yor. “Demeter” Eski Yunan’da toprak
dek saklanmasını sağlamış. Bağa
ve bereket tanrıçası idi. İsmin köküverilen önemin o Tarihlerde hala
nün “GE-METER” toprak ana olarak
devam ettiğini mektubundaki söylebelirtirler.[2] Atina’da her ekim ayında
minden de anlıyoruz. 15 gün önce
yalnız kadınların katıldıkları “Thesyine Ankara’da oturan Sn. Ali AKUmophoria” bayramında yasa getiren,
ZUN da Tuzyolunda bir ırgatlık (500
insanlara doğal yasaları öğreten iki
metrekare) bağı için bahar görümü
N.Gökaşan’nın Mektubunun 1. Sayfası
tanrıça anılırdı [3]. Azra ERHAT, Thesolarak 250 TL ödediğini ama hiçbir
mophoria kelimesinin de yasa getiren anlamında
zaman bağın bu bedeli karşılamayacağını ama ata
olduğunu söyler. Demeter, sonra Dimitri, Dimrit ve
yadigarı olduğu için bakılmazsa rahatsız olacağınÜrgüp ağzının özelliğiyle de Dirmit şeklini almış.
dan bu geleneği sürdürdüğünü söylediğine göre
Kokulu, lezzetli, kan yapıcı, tok tutucu ve bol
Ürgüplülerin halen bu zor ve gelirsiz işe çok az da
kalori
özelliğiyle oldukça seçkin bir yere sahiptir.
olsa devam edildiğini gösteriyor.
Pakistanlı
Osmanlı Tarihi Uzmanı Suriya Faraqua
Bu kadar zorlu işe atalarımız niçin dayanmışyöremizden
İstanbul’a XV-XX yüzyillar arasında
lardı? Hatta soru niçinden ötedir. Bağcılık, yaşı 40büyük
miktarda
siyah kuru üzüm ihracı olduğunu
45’yi geçenlerin nezdinde hala büyük bir mutluluk
belirtir.
Bunun
nedenini
şöyle tahmin ediyor; kilise
kaynağı. O üzüm sergilerine toplu halde akraba ve
ve
cami
kubbelerinde
çalışanlar
öğle yemeğine
komşularla güle oynaya gidişler; hep bucak ve üst
inmiyordu
ve
bu
kuru
üzümden
yiyorlardı
der. Bu
katlarda yer alan şirahnelere küfelerle sırtta üzüm
çıkarmalar; topluca zevk içinde çapalama işleri,
üzümümüzün tadıyla övünmemiz; hatta Ortahisarlılar Ürgüp üzümünün Ortahisardan daha tatlı ve
lezzetli olduğunu söylerler.
Henüz toprak bile olmamış, taze kaya ufantısı olan, güvercin gübresinin zoruyla, “iki çapa bir
su yerine geçer” sözleriyle topraklaştırmaya çalıştığımız bu arazilerle cedelleşen atalarımız neden
bağlardan bu kadar mutluluk duyuyor ve ona çok
üstün bir değer atfediyordu? Örneğin Ortahisar’da
M.E ve babası bağ çapalamaya veya bellemeye
giderken bir çömlek peynir bir heybe gözü ekmek,
bir bohça soğanla giderler ve üstelik olarak da bir
sıra üzüm yerlermiş. Biraz abartma da olsa doğruluk payı var ve ben bu öyküyü ve diğerlerini bizzat
ağzından 1962-1963 yıllarında dinledim. Ortahisarlılar eskiden çapalarken ve bellerken çift taraflı yapabilen ameleleri ya da yevmiyecileri seçerlerdi. Bu
kadar iştahlı bir çalışma ancak iyi bir getirisi olursa
yapılabilir.
İkinci örneğimiz Dirmit üzümümüzün çekirdeğinin içinde ayet olduğu ve yere düşen her taneyi
almamız gerektiği söylenirdi. Çekirdeğini çiğnememiz gerektiği tembihlenirdi. Şimdi üzüm çekirdeğinin ömrü uzattığı internet sitelerinde arzı endam
edince, atalarımızın bu üzüme verdiği değer bir
bakıma ispatlanıyor. “Çanakkale Hisarlık bölgesinÜrgüplüler Derneği Yayın Organı 25
ARAŞTIRMA
tahmin çok doğrudur çünkü bizim kayacılarımız da
ceplerinde bu üzümden veya kuru kayısı taşırlar.
Sürekli külünk sallamak ancak ek kalori ile mümkündür. Anılan yüzyıllarda bölgenin kuru üzümü
Kayseri ve İstanbul’da iyi para ediyor olmalı ki bağın bas bas bağırtmasına razı oluyorlardı.
Dirmit üzümünün bol kalorili olduğundan sizi
şişmanlatacağını sanırsınız. Ürgüp Karacaviran
köyü Muhtarı Ali ÇERİ bunun tam tersi olduğunu
açıklayınca ben de şaşırdım. Şişmanlatmak değil
zayıflamak için yenmesinin doğru oyduğunu iddia
ediyordu. Çocukluğumuzda da annelerimiz babalarımız iş yoğunluğundan kahvaltı hazırlayamadıkları zaman “bir avuç kuru üzüm alın küpten” derlerdi. A.ÇERİ’nin dediği tok tutma savı ile bu alışkanlık
tam uyuşmaktadır. Bir avuç dirmit kuru üzümü tok
tuttuğu için yemek yiyemiyorsunuz.
Hoşaf kültürünün belirtilen yüzyıllarda yoğun biçimde devam etmesi de dirmit üzümünün iyi para
etmesini temin ediyordu sanıyorum. Fenni gübre
girmeden önce, kuru hela sistemi ile önemli bir
besleyici gübre olan insan gübresi [4] ve güvercin
gübresi ile şimdikinden daha lezzetli ve rayihalı bir
dirmit elde edildiği muhakkaktır.
Dirmit üzümünün çekirdeklerinde ayet olduğu
söylencesi, bu üzümün besleyici değerinin üstünlüğünden dolayı ya da ihraç ürünü olduğundan söylenmiş olma olasılığına dayanmaktadır sanıyorum.
Bununla birlikte Demeter’in bir toprak, buğday tanrıçası olduğu halde neden bu üzüme ismi
konmuş olabilir? Şöyle açıklanabilir ki hiçbir inanç
eski inançları hemen söküp atarak gelişemez. Bu
üzüme önem verilmeye başlandığından Dirmit (Demeter) ismini yeni olan ve büyük rağbet gören yeni
keşiflerine koymuş olabilirler.
Bazı kaynaklarda asma kütüğünün yaygınlaşmasının İç Anadolu’dan olduğu belirtilen Dionysos
kültünden kaynaklandığı pek çok kaynakta bildidrmektedir. Çünkü asma kütüğünün yeryüzüne yayılmasıyla buğdaydan sonraki ikinci büyük çığır açılmıştır. İnsanoğlunun düşüncesinde bir türlü sırlarını
çözemediği tabiat, asma kütüğünün yaygınlaşmasından sonra Dionysos kültüyle doğanın sırlarını
Ortahisar‘da bir evin kat ayrımı nişinde hayat
ağacı kabartması.
çözmüştür.[5] Bundan dolayı Demeter’in buğday,
Dionysos’un asma kütüğü yaygınlaştırılmasından
dolayı ortaya çıkan I. ve II. büyük devrimleri o kadar
önemlidir ki günümüz düşüncesinde dahi sık gündeme gelen konulardandır.
Üzüm yaprağı fosillerine 130 milyon yıl öncesine dayanan bir tarihte rastlanması 60 milyon yıl öncesindeki varlığının kesinlik kazanması bölgemizin
ne kadar eski bir meyve çeşidinin vatanı olduğunu gösteriyor.[6] Kökler eski olunca vazgeçmek de
zorlaşıyor galiba… Hitit öncesi Hatti uygarlığında
da (Kayseri Kültepe Hattilerin başkentiydi) üzüme
büyük değer verildiği kayıtlardadır[7]. Nitekim Hitit
Dönemine tarihlenen muhteşem İvriz kabartmasında bir elinde başak bir elinde üzüm salkımı ile gülümseyen tanrı, yazıtında tüm çevreye üzüm bağları
yaptırdığı ile övünmektedir.
Ürgüp Aksalur Kasabasında rahmetli İsmet
AKSOY’un SİT Alanı yaptırdığı Aloçaş (Ali Koçaş)
adlı mevkideki tarihi yerleşimde birçok üzüm şırası koyma yeri olan ve doğal kayaya eşilerek içi sıvanmış küplerden birinin üzerindeki kayada renkli
üzüm salkımları motifi vardır. Burasının Hititlerin şarap kenti Wiyanawanda olduğu ispatlanabilirse bölge turizmimiz için çok büyük bir kazanım olacaktır.
Çok eski bir mimari süsleme motifi/simgesi olan
Hayat Ağacı’nın üzüm dalları ile eşleştiğini görüyoruz. İlimiz eski evlerinde tüm cümle kapılarında, demirlerde, kemerlerde, dolap ve hücrelerde gördüğümüz üreme motifi “S” de bazı yapı ve dekorlarda
asma dalları veya filiz bıyıkları ile eşleştirilmiştir.
Bölgemizde yoğun Hıristiyan sanatında da en
ünlü simgesel meyve üzümdür. “Üzüm sanatsal betimlemelerde tek olarak, asma formunda veya şarap
biçiminde yer almıştır. Kökeni Dionysos’a uzanan
simgesel ilkeler ve törensel eylemler Hıristiyanlıkta
da yaşamayı sürdürmüş; asma yaprakları, üzümler
ve Dionysos’un şarabı İsa’nın kanına ve son akşam
yemeği törenindeki kutsal ekmeğe dönüşmüştür.
(Apostolos-Cappadona 2006)”[8] Kiliselerde sıkça
üzüm salkımı motifi görebiliriz. Mustafapaşa Kasabamızda kentin ortasındaki Konstantin, Eleni
Kilisesinin kapısındaki çepeçevre kabartma asma
Aksalur Aloçaş (Ali KOÇAŞ) ören yerindeki kaya
küplerden birinin başındaki kayada üzüm salkımı ve
yapraklar…
26 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
Ortahisar’da bir evin cümle kapısı üzerinde
“S” motifi asma dalları ile birleştirilerek “S” motifine
dönüştürülmüş.
ARAŞTIRMA
motifleri XVIII. yüzyılda bölgemizde üzüme verilen
değerin izleridir.
Markos İncil’inde “Tanrıyı oğlunun bağını ziyaret
eden ve üzüm toplayan bir bağcı olarak betimliyor.”[9]
Üzümün, tabi bilhassa dirmit üzümünün XX.
yüzyıl ortalarına dek neden çok tutulduğunu ekonomik, mitolojik ve halkbilim öğeleriyle anlatmaya
çalıştık.
Bağcılıkta Asıl Bağırma Zamanı Şimdi
Halk, tecrübelerle edindiği (apostenik) bilgilerle bağcılıkta bir hayli bilgi birikimine ulaşmıştır. Bu
bilgilere saygı duyarak bağcılık yapılmalıdır. Örneğin; dirmit üzümünü Çakıllı, Arastan, Ağıl, Yumrucak, Şadikayası gibi bimis ya da tüf topraklar üzerine dikmeyi yeğlemiştir. Emir üzümünü Karayazı
mevkisine dikmiştir. Parmak, çavuş ve hevek gibi
sofralık olanlar ise her yörede daha az miktarlarda
bulunmaktadır.
Direkli asma modeline geçilmesi de uygun olmamıştır. Syn. Rüştü TURASAN bölgede kesinlikle ticari bağcılık yapılamayacağını belirtmektedir.
Don, asma modelini çok etkilemekte; salkımların
topraktan yüksek olması lezzetini azaltmaktadır.
Üzüm salkımlarının toprağa yakın olması bölge
üzümcülüğünün can alıcı noktasıdır.
Komşumuz İncesu ilçesinin Rumları gemici olduklarından gittikleri İspanya, İtalya gibi ülkelerden
bol miktarda üzüm çeşidi getirmişler. Bu çeşitler
Ürgüp ve köylerine de dağılmıştır. Mevcut çeşitlilik
hem sofra kültürümüz için hem de türlerin korunması için çok önemli diğer bir sorun olarak karşımıza çıkmıştır. Bölgeye Amerikan anacın girmesi
filoksera hastalığını yerli çubuklara taşıyacağından
15-20 yıl sonra bu güzelim yerli türlerin kaybolacağı
ilgilenen kişilerce söylenmektedir.
Tarım müdürlükleri veya STK ya da ilgili yurttaşlarca bu türlerin devamı için bağır bağır bağırmanın zamanıdır. Milyonlarca yıldan süregelerek bize
emanet edilen bu tür çeşitliliğinin bizim kuşakların
döneminde yok edilmesine dur demeliyiz.
Emir üzümünden (beyaz üzüm) pekmez, köftür, tarhana, pelver, sirke yapılması ve beyaz şarap
olarak endüstride kullanılması, bu üzüm çubuğunun hastalıklara karşı dayanıklı, yaprağının sarma
olarak çok lezzetli olması sürdürülmesi gereken
ikinci bir üzüm çeşidimizdir.
Çavuş, parmak, rezaki, kabuğu kalın, hevek, kırmızı çavuş ve kırmızı parmak üzümleri de sofralık
türler olarak sürdürülme önlemlerine acil gereksinim duyulan çeşitlerimizdir.
Bağ motorları çıktığı için artık bağ bellemeye ve
çapalamaya amele bulamıyoruz. Bu sebeple bağlar artık bağır bağır bağırtmıyor. Traktöre bindi mi
tüm bağları birkaç günde toz ediyor.
Şimdi üzüm – ve belki armut, elma, kayısı, erik
vb diğer türler için de – gen bankasında önlem almak için bas bas bağırabiliriz…
[1] Bağlar Güzeli Üzüm ve Üzüm Kültürü, Doç. Dr. Ertan ANLI. YKY 2005 İstanbul. s; 12
[2] Mitoloji Sözlüğü, Azra Erhat. Remzi Kitabevi, İstanbul-1978. s; 92, 93.
[3] a.g.e 2.
[4] 1924 Büyük Mübadeleden önce Yenidünyalardan bir esnaf Rumların helalarının gübresini tercih eder ve biraz daha ek fiyat vererek alırmış. Ürgüplüler de “gavurun bokuna fazla para vererek alıyor” diye onu kınarlarmış. Rumlar Türklere göre sucuk, pastırma gibi
daha proteinli yediklerinden dolayı, dışkılarının daha kuvvetli olma olasılığı olabilir.
[5] a.g.e. 2, s: 103
[6,7] a.g.e. 1, s; 9, 12
[8] a.g. e. 1, s; 14
[9] Semboller ve Yorumları, Necmettin ERSOY. Dönence yayınları, 2007 İstanbul. s;404
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 27
ARAŞTIRMA
Ankara-Ulucanlarda Unutulan
Bir Ecdat Yâdigârı…
Ürgüp Mahallesi ve Ürgübî Mescidi1
Prof. Dr. Hasan Hüseyin DİLÂVER1
Ecdadımız, 1071’den sonra Anadolu’yu yurt
edinirken yeni yerleşim yerlerine kendi maddî ve
manevî değerlerini de taşıdılar ve Müslüman yurdu
haline getirdiler.
Bu yerleşim yerlerinden birisi olan Ankara da diğer Türk şehirleri gibi, mahalleler halinde gelişmeye
başlamış, değerini hâlâ korumakta olan eserlerle
donatılmıştır.2
Diğer taraftan, Osmanlı mahallesinin merkezi
ve sembolü genellikle Müslümanlar için cami, gayri
Müslim cemaatler için kilise ya da havra olmuştur.
Bu mabedler, dîni hizmetlerin yanısıra, günlük hayatın değişik yönlerinde etkili olmuştur. Nitekim, 19.
yüzyılın yarısına kadar mahallenin yönetimini din
adamları yürütmüşlerdir.3 Devletin halka ulaştıracağı duyurular bile bu vasıtayla yapılmıştır.
Ankara Mahallelerinin Özellikleri
Ankara mahallelerinin; ya dini yapıların etrafında
oluştuğu, ya da Ahiliğin’de etkisi ve rolü ile gelişen
esnaf ve meslek gruplarının topluca oturma isteklerinin sonucu ortaya çıktığı, mahalle isimlerinden
anlaşılmaktadır.4
Ahi Yakup Mahallesi Ahi Tura Mahallesi
Halife Beyazıd Mahallesi Şeyh İzzeddin Mahallesi Hacı Turan Mahallesi
Leblebici Mahallesi
Boyacı Mahallesi
Sabûni Mahallesi
Helvayî Mahallesi
Baklavacı Mahallesi
• Sayısı 1522’de 87, 1601’de 85’i bulan ve daha
sonraki yıllarda ise sayıları zaman zaman değişen
Ankara Mahalleleri arasından örnek olarak verdiğimiz bu mahallelerin adını taşıyan cami ve mescitleri
de bulunmaktadır
• Tiflis, Erzurum, Ürgüp, Koçhisar gibi mahalle
isimlerinden, Ankara dışından gelerek buraya yerleşenlerin mahalle oluşturdukları anlaşılmaktadır.5
• Ankara’daki mahallelerin özelliklerinden biri
de, birbirine komşu olan ailelerin (çoğu da akraba)
mahallelerine giren-çıkanları denetleyebilmeleriydi.
Osmanlı mahalle sokaklarının dar olmasını, bu denetim mekanizmasına bağlayanlar vardır.6
• 1522 tarihli Ankara Tapu-Tahrir Defterinde
çift ad taşıyan mahallelerin isimlerinden birini zamanla kaybettikleri ya da halk arasında unutulduğu
28 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
görülmektedir.7 Nitekim “Ürgüp Mahallesi” isminin
yanında (nâm-ı diğer Hacı Sinan) yazılı ise de, daha
sonraki yıllarda ikinci isim görülmemekte, 1601’den
sonra sadece “Ürgüp Mahallesi” olarak geçmektedir.8
• Her mahallede, Avârız akçası vakfı vardı. Mahallenin ortak masraflarının (vergi paraları dahil) karşılanması için kurulmuş bir fon niteliğinde idi. Fon
sonra vakfa dönüşmüş ve bir mütevelli yönetiminde mahalle sandığı oluşmuştur. Nitekim, 29 Mayıs
1605 (H. 11 Muharrem 1014) tarihli kayıttan anlaşıldığına göre, Ürgüp Mahallesinden Hasan Çelebi
Bin Şaban “Mülk evinin tekâlif-i Örfiye ve Avârız-ı
divâniyesi” vesâiri teklifi için 3.000 akça vakfetmiştir. Burada Hasan Çelebi’nin mahalle masrafları ve
devlet vergisi için para vakfettiği ölümünden sonra
çocuklarından da bu hususta bir şey talep edilmemesini şart koştuğu görülmektedir.9
Ankara mahallelerinin yıllar itibarıyla sayıları şöyledir:
1522’de 87, 1607’de 85, 1785-1840 arası
107, 1891’de 75, 1925’de 73, 1944’de 77 olarak
görülmektedir.¹º Mahalle listeleri ve yerleşim haritaları aşağıda verilmiştir.
MAHALLELER
1-AHİ HACI MURAD
2-TULİ
3-HALİFE BAYEZİD
4-LEBLEBİCİ
5-HELVÂYÎ
6-MÜRÜRİ
7-YAKUB HARRÂT
8-HACI HALİL
9-KUREYŞ
10-HOCA PAŞA
11- ALİ BEY
12-HALLAÇ MAHMUD
13-ÜRGÜB
14-BURYACİ
15-SABUNÎ
16-KATTÂNİN
17-RÜSTEM NAÂL
18-DEBBÂGÎN
19-ÇAKIRLAR
20-YAKUB NA’ÂL
21-TİFLİSİ
22-HACI İVAZ HADDÂD
23-BELKIS
24-ŞEMSClDDİN
25-HÂN KÂH
26-AHİ YAKUB
27-BOSTÂNÎ
28-İĞNECİ
29-TEKE AHMED
30-HACI MUSA
31-ÇEŞME
32-DİREKLİ
33-EMRE GÖLÜ
34-BÂDEMLÜ
35-MOLLA BÜYÜK
36-KAYABAŞI
37-BÖREKÇİLER
38-ŞEYH İZZEDDİN
39-AFİ (AHİ YAVİ)
40-SED
41-KEBKEBÛR-l ZİMMİ
42-KEBKEBÛR-I MÜSLİMİN
43-DİBEK
44-KURD
45-BEHÜL
46-MİHRİYÂR
47-MAKRAMACI
48-HENDEK
49-KÂFİR KÖYÜ
50-KEYYÂLİN
51-HACI MANSUR
52-BALABAN
53-AHÎ TURA
54-VALTÂRİN
55-EŞENHOR
56-KOYUN PAZAR]
57-DELLÂL KARACA
58-CELÂL KATTÂNİN
59-HACI ARAB
60-YUSUF HABBAZ
61-ERZURUM
62-MEVDÜT
63-GACI ESHAB
64-PAPANİ
65-SARAÇ SİNAN
66-HACENDİ
67-İBNİ GÖKÇE
68-BAKLACI
69-ÖKSÜZCE
70-KIZILBEY
71-GENEĞİ
72-İMARET
73-HACI SEYDÎ ve HACI
TEPESİ
74-KULDERVİŞ
75-HÂTÛN
76-MUKADDEM
77-KONURCA (APARDİLER)
76- KÂZUR ALİ
79-KİCÜLÜ
80-İMAM YUSUF
81-YENİCE
82-BOYACI ALİ
83-HACI DOĞAN
84-KOÇ.HİSAR
85-YENİŞEHİR
ARAŞTIRMA
13 nolu ürgüp mah. yeri
yuvarlak içine alınmıştır.
(Ö. Ergenç, XVI. Yüzyılda Ankara,1990)
Ankara’nın 1522’deki toplam nüfusunun 15 bin,
1880’de 20 bin civarında olduğu tahmin edilmekteydi.
Görüldüğü gibi Ankara’nın, özellikle mahalle
sayıları, yıllar içinde doğal olarak farklılıklar göstermiştir.
Bu farklılıkların, sebepleri kısaca şöyle sıralanabilir: ¹¹
• Mahalleyi rahatsız ve huzursuz edenler, başka mahallelere
göç ettirilmiştir.
• Savaş, iş, ticaret, ilim tahsili vb. sebeplerle mahalleden
gidenler olduğu gibi gelenlerde olmuştur.
• İş merkezlerine yakın olan kalabalık mahalleler, kendi içinde bölünüp birden fazla mahalle haline gelmiştir.
• Celâli saldırıları nedeni ile boşaltılan mahalleler olmuştur.
• Bölünen mahallelerin yanı sıra, tek mahalle altında birleşen mahalleler de olmuştur.
9 nolu ürgüp mah. yeri
yuvarlak içine alınmıştır.
(R. Özdemir XIX. Yüzyılın İlkyarısında Ankara)
Arşiv Kaynaklarında Ürgüp Mahallesi
Yazımızın başında Ankara’da meslek gruplarının
ve göçle gelenlerin kendi mahallelerini oluşturduklarından söz etmiştik.
Ulaşabildiğimiz kaynaklar ışığında, Ürgüp mahallesinin isminin ne zaman ve nasıl verildiği konusunda net bir cevap vermemiz şimdilik mümkün
görülmemektedir. Ancak ulaşılabilen 1522 tarihli en
eski arşiv kaynağında ismi geçen bu mahallenin,
Ankara Altındağ’daki diğer mahalleler gibi bu tarihten çok daha önce kurulduğu âşikardır. 1073’den
itibaren Selçuklu Türklerinin hakimiyetine geçen
Ankara’ya değişik tarihlerde Orta Asya’dan gelip
yerleşildiği ve mahalleler oluşturulduğu gibi, zaman
zaman Anadolu’dan gelip yerleşenler de olmuştur.
Yusuf Halaçoğlu’nun; “Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar (1453-1650)” isimli 6 ciltlik kitabında Ürgüb’e yerleşen bazı boy, cemaat ve aşiretlerin, zaman zaman başka illere de göç ettikleri göÜrgüplüler Derneği Yayın Organı 29
ARAŞTIRMA
rülmüştür. Ürgüp mahallesinin kuruluşu ile ilgili Y.
Halaçoğlu ile yaptığımız görüşmede (08.05.2013);
Ankara mahallelerinin dini yapıların etrafında oluştuğu dikkate alınarak, Ürgüp mahallesinin de, Ürgüp eşrafı ve dini şahsiyetlerden biri olduğu düşünülen “Ürgübî Mehmet Efendi”’nin, Ürgübî Mescidini yaptırması sonrasında Ürgüpten gelenlerin bu
mescit etrafında yerleşmeleriyle oluştuğu fikri öne
çıkmıştır.
Öte yandan Moğolların Anadolu istilası sonucu
Kayseri, Kırşehir gibi bölgelerden Ankara’ya can
güvenliği sebebiyle gelenler olmuş ve bunlar arasında alim, mutasavvıf, ahi, esnaf ve sanatkarlar da
yer almıştır.
Aşağıdaki kaynaklarda Ankara Ulucanlarda yeralan Ürgüp Mahallesinin tarihî geçmişi, hane sayısı, nüfusu, hane sahiplerinin mesleği, dava kayıtları
ile ilgili bazı bilgilere ulaşılmış ve bu bilgiler özetlenerek verilmiştir.
1- 1522 tarihli Ankara Tapu-Tahrir Defteri
1522 tarih ve 117 Nolu Ankara Tapu-Tahrir
Defterinin 21. sayfasında, Ürgüp mahallesindeki
vergi yükümlülerinin isimleri yer almaktadır.15 haneli mahallede 21 nefer (vergi yükümlüsü erkek)
bulunmaktadır. Bu sayının 16’sı evli, 5’i ise bekâr
(mücerred) dir.¹² Mahallenin toplam nüfusunu belirlemede; her hanede (karı-koca ve üç çocuk) beş
kişilik bir ailenin yaşadığı tahmini yapılırsa, bu durumda 16×5 = 80 + 5 (bekar) = 85 rakamı ortaya
çıkmaktadır.¹³
Ankara Tapu Tahrir Defteri /117 (929/1522)
Mahalle-i Ürgüb (Nam-ı diğer Hacı Sinan)
1
Seyyid Ahmed veled-i Hacı
Yusuf
4
Mehmed veled-i Hasan
7
Oruç veled-i Musa
10
Mehmed birader-i o
(mücerred)
13
Hacı Paşa veled-i Mezid (?)
16
Çelebi veled-i Halil
19
Mehmet veled-i Ali Bey
mütevelli-i Medrese ba
berât-ı hümayun (?)
2
Hacı Abdurahman (?)
veled-i Hacı Yusuf
5
Hacı Murad Veled-i
Hızır
8
Tursun birader-i o
11
Ali veled-i Yusuf
14
Şaban veled-i û
(mücerred)
17
Ahmet veled-i û
(mücerred)
3
Rüstem veled-i
Hamza
6
Hızır birader-i û
9
Hacı Fazlı veled-i Hacı
Kasım
12
Mustafa veled-i Yusuf
15
Ramazan veled-i Kara
Mehmed (mücerred)
18
Mahmud birader-i û
(mücerred)
20
Yusuf veled-i Himmet
bin Mahzum
21
Hacı Elagöz veled-i
Abdullah
Hane:15 Nefer: 21
2- H. 937 / M. 1530 tarih ve 438 Nolu
Muhasebe-i Vilâyet-i Anadolu Defterine göre Ürgüp Mahallesi14
Ankara merkezinde bulunan Ürgüp Mahallesinde, 15 hane, 4 mücerred (bekar), 1 imam kaydı
bulunmakta, (S.338) Ankara kazası vakıflarına ait
Ürgüp mahallesi mescidi ile 3 dükkandan söz edilmektedir.
30 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
Nefs-i Ankara (Merkez)
Mahalle-i Ürgüb
Hane = 15 Mücerred =4
Evkaf-ı Kaza-i Ankara
Mescid-i mahalle-i Ürgüb
Dekâkin (Dükkanlar) 3
İmam=1
Fi sene 39 (1532)
3- 1246 / 1830 Nüfus sayımına göre Ürgüp
Mahallesi
1 Aralık 1830’da başlayan ve 3-4 ayda tamamlanan ilk nüfus sayımı (Erkek nüfus) kayıtları 231
nolu defterde toplanmıştır. Ancak bu defter, 1830
sayımından sonra da beş yıl süreyle (mart 1836’ya
kadar) nüfus yoklama defteri olarak kullanılmıştır.
Bu yüzden defter üzerinde nüfus hareketleri (doğum, ölüm, askerlik, yer değişikliği gibi) kırmızı kalemle kaydedilmeye devam edilmiştir.15 Bu deftere
göre Ankara nüfusunun 23 bin civarında olduğu
belirlenmiştir.
Ürgüp Mahallesi Erkek nüfus ise, 65 olarak görülmektedir. Erkek nüfus kadar da, kadın bulunduğu gerçeğinden hareketle Ürgüp Mahallesi toplam
nüfusunun 130 olduğu tahmin edilebilir.
1830 Nüfus sayımına göre Ürgüp mahallesi
ARAŞTIRMA
4- 1741 Nolu Ankara Nüfus Defterinde
(1251/1835) Ürgüp Mahallesi
Ürgüp Mahallesinde oturan 21 haneden sadece erkeklerin isimleri bir arada yazılmış, fiziksel
özellikleri, yaşları, meslekleri, doğum ve ölümler
kaydedilmiştir.
Nüfus sayımı memurunun kayıt sıralamasına
dokunulmadan bilgisayar ortamında tarafımızdan
oluşturulan tabloda yeralan bilgilerle 5 yıl önceki
nüfus sayımındaki bilgiler arasında birhayli değişikliğin olduğu görülmektedir.16
Bu deftere göre, mahallede oturan erkek nüfusunun 59 olduğu, bu rakam kadar da kadınların
olduğu dikkate alınırsa 118 civarında bir nüfusun
yaşadığı söylenebilir.
Mahallede kiracı olarak 2 hanede oturan 8 erkek
(bekar) nüfusun isim ve diğer özellikleri yer almıştır.
Mahallede oturanların yaşları 1-80 arasında
değişmektedir. Meslek ve sanatları ise şöyle sıralanabilir: İmam, ırgad, saka, Debbağ, hallac, cüllah, muhtar, hoca, semerci, talebe, çizmeci, dellâl,
berber, kalaycı…
Kiracılardan ise saka ve ırgad olanlar vardır.
Mahallede en fazla, saka, ırgad, semerci ve kalaycılığın öne çıktığı görülmektedir.
1741 Nolu Ankara Nüfus Defteri (1251/1835)
Mahalle-i Ürgüb
1
2
3
4
5
6
7
(Kaynak: Musa Çadırcı ve Arkadaşları 1830
Sayımında Ankara, 2000)
1
2
İmâm-ı mahalle-i mezbûre,
Şâbb-ı emred Bâ berat-ı
müderrisînden Müfti müsevvidi
imam MEHMED SAİD,
Orta boylu, kır sakallı
veled-i merkûm Müsevvid
müsteceb-zâde seyyid İbrahim
Seyyid İbrahim Efendi
efendi, el-hâc İsmail
Sin: 10
Sin:45
4
AHMED, diğer veled-i merkum
İbrahim Efendi
Sin:1
6
5
Saka
Irgad
Merkûm Mehmed’in
damadı, kısa boylu, köse
Uzun boylu, kır sakallı
sakallı, a’rac Topal OSMAN
MEHMED, veled-i memiş.
Sin: 38
veled-i veli, Sin:25 (Fevt:
15 Ramazan 255)
8
9
Orta boylu kumral sakallı
Şâbb-ı emred AHMED
MEHMED Efendi veled-i Akdede TAHİR veled-i merkum
Sin:55
Mehmed Efendi Sin:6
11
12
Debbağ
Redif, Orta boylu, kumral sakallı
Debbağ
Molla AHMED Veled-i Baba
Şâbb-ı emred Ali veled-i
Haliloğlu Halil Sin:35
Babahaliloğlu Halil s:17
(Tevellüd) Halil İbrahim, veled-i
(fevt 15 Şaban 1252)
Mezkûr (5 şevval 1252)
14
13
Cüllah
Hallac
redif, uzun boylu,
Uzun boylu kır sakallı GÖKMEN
ter bıyıklı, İbrahim
veled-i Abdullah sin:60 Seyyid
veled-i merkum
Ali, veled-i mezkûr, fevt (18
Hallac Gökmen
şevval 1252)
sin:25
15
Firaren Mefkuddur sene:252
Şâbb-ı emred SALİM veled-i
Yusuf Sin:17
17
16
Muhtar-ı evvel-i Mahalle-i
Cüllah
mezbur, cüllah, kara sakallı
Aksakallı, orta boylu MEHMED
uzun boylu Ömer ve veled-i
veled-i Ömer
Merkûm Mehmet
Sin:80
Sin:39
3
Şabb-ı emred
Mehmet Reşid,
diğer veled-i
merkum İbrahim
Efendi
Sin:7
7
MEHMED, veled-i
merkum saka
OSMAN Sin: 1
(Tevellüd) Ali
veled-i Merkûm …
Muharrrem 1253
10
Ali, diğer veled-i
merkum Mehmed
Efendi Sin:1
18
Osman , Veled-i
Merkum, cüllah
Ömer S:1
(tevellüd
okunamadı) 21
Receb, 1254
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 31
ARAŞTIRMA
8
9
10
11
12
13
14
15
19
Irgad
Uzun boylu, kırsakallı ARAB ALİ
veled-i Ali Celeb
Sin:50
21
Hoca, Orta boylu köse kır sakallı
MOLLA MUSA Veled-i Halil,
sin:32 Kasaba-i Bâlâ’da Karaca
Hasan Karyesine İmam olub
gitmiştir. 17 safer 255
24
Semerci
Uzun boylu kara sakallı Topal
Hüseyin veled-i Mehmed
Sin:30
(Fevt) Osman, veled-i Merkum
(25 Şevval) 255
20
Şâbb-ı emred MEHMED
veled-i Merkum Arab Ali
Sin:12
22
Şâbb-ı emred MEHMED
veled-i Molla Musa sin:7
(Gurre-i Muharrem 255,
Fevt)
25
…..
Merkum Topal Hüseyin’in
yiğeni Şâbb-ı emred
AHMED Veled-i Dellâk
Hasan Sin:10
27
26
Talebeden Şâbb-ı emred
Muhtar-ı sâni mahalle-i mezbur,
MOLLA OSMAN, veled-i
semerci orta boylu, aksakallı
Merkûm Semerci Halil Usta
Halil Usta veled-i Hasan Sin:55
Sin:17
28
İmam Karye-i Yenişeyh Kasaba-i
29
Bâla’da Yenişeyh Karyesi
Şabb-ı Emred
İmametine gitmişdir. Köse
ABDÜLKADİR veled-i
sakallı, orta boylu Kılıçlarlı Eruf Merkum Mehmed Efendi
oğlu MEHMED Efendi Veled-i …
Sin:6
Sin:40
30
31
Bilâ san’at
MUSTAFA, veled-i merkum
Orta boylu ak sakallı MOLLA
Molla Süleyman Sin:3,Fevt:
SÜLEYMAN veled-i İsmail
Selh-i Muharrem 255
Sin:55
32
Orta boylu, kara sakallı Gökmen
veled-i Veli Sin:49 (Fevt:4..
-1253)
34
33
Semerci
Irgad, redif
kısa boylu, sarı köse sakallı
Uzun boylu kara sakallı
Emirağaoğlu İBRAHİM
Emirağaoğlu MEHMED veled-i veled-i Mustafa, Sin:26
Mustafa
Tevellüd Feyzullah veled-i
Sin:33
merkum, 16 Şevval 352
Fevt: Gurre-i Rebîulâhir:353
36
Çizmeci
Uzun boylu kumral sakallı
MOLLA CAFER veled-i
Merkum çizmeci Ömer
Sin:30
16
35
Çizmeci, dikici Attarbaşıoğlu,
orta boylu, ak sakallı Ömer
veled-i Mustafa Sin:61 Fevt: 5
zilkade 1254
17
38
37
Tabi-i Mehterzâde Ahmet
Amel-mânde
Ağa Merkum Ömer Keş’in
keşoğlu aksakallı, ortaboylu
yiğeni orta boylu Kara
ÖMER veled-i Mustafa Sin:90
sakallı MOLLA MUSTAFA
Fevt Gurre-i Cemaziyelâhir 255
veled-i Osman Sin:28
18
23
Osman, Diğer
veled-i merkum
Molla Musa Sin:4
39
Dellâl
kısa boylu, kırsakallı Ömer,
veled-i köse Mehmed
Sin:55
40
Şâbb-ı emred Molla
Mehmed veled-i Merkûm
Dellâl Ömer, sin:15
(Adapazarına Tahsil-i ilim
için refte (gitmiş)
19
43
Merkum
41
42
Mahmud’un hafidi
Berber, Kısa boylu ak sakallı
MUSTAFA, veled-i Merkum (torun) Şâbb-ı
yekçeşm MAHMUD veled-i
berber Mahmud
Emred MEHMET
Mehmet Tavtaklı Sin:80 Fevt: 4
sin:1,
veled-i Güdüllü
cemaziyelâhir 1253
Hacı Hasan Efendi
Sin:12
20
46
44
Merkûm kalaycı
45
Kalaycı, redif
Mustafa’nın kaynı
İSMAİL, veled-i merkum
Sabancıoğlu ortaboylu, kara
Şabb-ı Emred
Kalaycı Mustafa
sakallı MUSTAFA veled-i Ahmed
MEHMED Veled-i
Sin:1,11 Rebiulevvel 1255
sin:33
Semerci Mehmed
sin:11
32 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
21
47
Firaren maktül
Ter bıyıklı orta boylu İsmail
veled-i Hüseyin
sin:20
48
Uzun boylu, köse sakallı
Mehmed veled-i Mehmet
Sin35
Tevellüd Osman veled-i
Murtaza Fî 21 S. 1254
50
Diğeri Ali
Sin 4 Fevt: fî Za. 253
51
Diğeri Mustafa
Sin 1
53
Şâbb-ı emred Hüseyin
Veled-i Bostancı Mehmed
Sin 15
54
Orta boylu kısa sakallı
İbrahim veled-i Hacı
Memişoğlu Molla İbrahim
(bin) Hacı Adil
Fî Za. 253
Sin 22
56
Seyyid Mehmed veled-i
merkum İsmail
Sin 2
57
Orta boylu kumral sakallı
Molla Ali veled-i İbrahim
Sin 36
59
Diğeri Osman veled-i
M(ezbûr)
Sin 1
1
2
Kiraciyân der mahalle-i Ürgüb
1
Saka ve Irgad
2
Şabb-ı emred osman
Uzun boylu köse sakallı
veled-i merkûm saka
MEHMED veled-i Mehmed
Sin:35 Der mahalle-i Ürgüb an
Mehmed Sin:7
Bu dahi
safer 1252
49
Şâbb-ı emred
osman Sin 7
Fevt: Fî Za. 253
52
Diğeri Halid
Tevellüd: 13 Za.
(1) 252
Fevt: Za, 253
55
Orta Boylu Kısa
sakallı İsmail
veled-i Ali Sin 46
58
Merkûmun
oğulluğu
Şâbı emred Halid
veled-i
Osman
Sin 8
3
Ali, diğer veled-i
Merkûm saka
mehmed sin:4
Bu dahi
4
Mustafa, diğer veled-i merkum
saka Mehmet
sin:1
Bu dahi
5
6
7
Irgad
Bilâ-san’at
Uzun boylu
Solfasıllı orta boylu ak sakallı Şâbb-ı emred babaoğlan
karasakallı ….
Dede veled-i Hasan sin:61 Hasan veled-i dede sin:13 veled-i… sin:45
8
Uzun boylu sarı sakallı… Ali
veled-i salih sin:40
Kiraciyân Sin Şâbb-ı emred
Fevt
Tevvellüd Cüllah
Mefkûd
Muhtar-ı evvel
Muhtâr-ı sânî
Redif
Amel-mânde
Gurre
Selh
Araç
(Tevellüd) Ahmed, veled-i
merkûm, 1254
Tevvellüd Ahmed 1255
Sözlük
: Kiracılar
: Yaş
: Yeni yetişmekte, henüz tüysüz genç.
: Ölüm
: Doğum
: Çulha, çul dokuyan
: Mevcut olmayan kayıp
: Bu gün bildiğimiz muhtar
: Muhtardan sonra en fazla oy alan baş aza
: Yedek asker
: İş yapamaz
: Ayın ilk günü
: Ayın son günü
: Topal
5- Ankara Şer’iye Sicillerinde17 “Ürgüp Mahallesi ile ilgili Dava Örnekleri”
Ankara’nın en eski şer’iye sicili olan “1 nolu
Ankara şer’iye sicili (1583/1584)inde” Ürgüp mahallesinde oturan “Erkulu”ya ait bir dükkânın tereke borcundan dolayı satıldığı (7 Şaban 991/1583)
hakkında bir dava kaydı bulunmaktadır.18
Ankara’nın 2 Nolu Şer’iye sicilinde ise (1588/90)
“Ethem oğlu İbrahim”in Ürgüp mahallesindeki ev
hissesinin Aykud oğlu Cemal’den aldığını ikrarla
davasından vazgeçtiğini söylediğine dair hüccetle
ilgili kayıt mevcuttur.19
Aynı sicil dosyasında ,”Mehmed oğlu Bekir”in
Ürgüp mahallesindeki evini Nasuhoğlu Hamza’ya
sattığı hakkında hüccet” le ilgili kayıt yer almakta-
ARAŞTIRMA
dır.20
Ürgüp Mahallesinin Yeri ve Sınırları
1924 yılı Ankara şehir haritasına göre, Ürgübî
Mescidi’nin de yer aldığı Ürgüp Mahallesinin civarındaki mahallelerin isimleri şöyleydi:
Sabûni Mahallesi / Rüstem Nail Mahallesi
Mevcud Mahallesi / Sarac Sinan Mahallesi
Yusuf Habbaz Mahallesi / Gecik Mahallesi
11 Mart 1926’da Ürgüp Mahallesi’nin ismi
Nâzım Bey Mahallesi olarak değişmiştir.²¹
01.06.1965 tarihinde çizilen Nâzım Bey Mahallesi krokisine göre, çevresindeki mahallelerin değişen yeni isimleri şunlardır;
Turan Mahallesi Başkır Mahallesi
Özbekler Mahallesi Pazar Mahallesi
Çeşme Mahallesi Akalar Mahallesi
Mart 1926’dan itibaren Nâzım Bey Mahallesi
adını alan bu Mahallenin krokide yer alan şu sokaklardan oluştuğu görülmektedir
Nazımbey Mah. ve Sokaklarının Krokisi
1924 tarihli Ankara 1/4000 ölçekli şehir haritası Ulucanlar bölgesi
(A. Yüksel Arşivi)
Ulucanlar Caddesi Üstü:
1. Merdivenli
2. Eryokuşu
3. Sarıgül
4. Atpazarı
Ulucanlar Caddesi Altı:
1. Cevizaltı
2. Balcıoğlu (mescidin olduğu sokak)
3. Süngü
4. Eylül
5. Uzunkavak
Kale ve Sakarya Mahalleleri ve sokaklarını gösterir kroki (2010)
Eylül ve Balcıoğlu sokaklarının bugünkü görüntüsü
Sakarya Mahallesi (Eski Ürgüp Mahallesi) görüntüsü
Yukarıdaki sokak isimleri günümüzde de aynen
korunmaktadır. Bu sokaklarda yer alan hanelerde
hâlân 300’ün üzerinde nüfus yaşamaktadır. Buradaki evlerin bir kısmı oturulamaz durumda olduğu
için kaderine terk edildiği gibi, bazı geniş avlulu
evlerde 3-4 ailenin yaşadığı görülmüştür. Ürgüplü
olan ailelerin sayılarının ise çok fazla olmadığı tesbit
edilmiştir.
29.07.2004 tarihinde “Mahallelerin Birleştirilmesi” hakkındaki kanundan sonra, Nâzım Bey mahallesinin de içinde bulunduğu Sakarya Mahallesi
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 33
ARAŞTIRMA
oluşturulmuştur. Ulucanlar Caddesi’nin üstünde
kalan mahalleler “Kale Mahallesi” adı altında, Ulucanlar Caddesinin altında kalan mahalleler ise “Sakarya Mahallesi” adı altında birleştirilmiştir.²²
Ankara Mescidleri
Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Ankara’da
çok sayıda mimarî eserler yapılmıştır. Bunlardan
biri de mescidlerdir. Mübarek Galib, 1925’de basılan kitabında Ankara mescidlerinin çoğunun üzerlerinde bina tarihi ve bânilerini bildiren kitabelerinin
olmadığı gibi ekserîsinin de namaz kılınamayacak
bir halde olduğunu, bunların bir kısmının depo olarak kullanıldığını, aslına uygun restore edilerek korunması gerektiğini yazmaktadır.²³
Ankara’da yapılan cami, mescid ve medreseler
daha çok ahiler, veliler, emirler, paşalar, vezirler,
zenginler ve soylu aileler tarafından yaptırılmıştır.24
Bu eserlerle mahallelerin bazıları, bunları yaptıranların adları ile anılır olmuştur. Ürgüp Mahallesi de
bunlar arasındadır.
Mescidi yaptırdıktan sonra, kendi konağını da,
mescide yakın bir yere yaptıranlar da vardır.25 Altındağ’daki yeni restore edilen bazı konaklar bunlara
örnektir.
Ankara’daki büyük mescidlerin genişliği 7×9,
daha küçük mescidlerinki 6×5 m² dir. Minareleri
ahşaptandır ve yüksek değildir. Minareye son cemaat mahallinden merdivenle çıkılır.
Kapı ve pencerelerinin etrafındaki çerçeve,
renkli çiçeklerle donatılmıştır. Bununla beraber
renkli nakışları bulunan mescidlerin miktarı azdır.
Dolap kapakları, kapı ve pencere çerçeveleri, tavan
tezyinatı bir Türk sanatıdır.26
1925’lerde, Ankara’da Ürgübî Mescidi dahil 63
mescid ve 33 Cami bulunmaktaydı.27
Ürgübî Mescidinin Yeri ve Tarihçesi
Ankara Ulucanlar Caddesi üzerinde, Balcıoğlu Sokak ile Uzunkavak Sokağı arasındaki Cumhuriyet İlkokulu bahçesinde idi. Bu mescid’le ilgili
şimdilik ulaşabildiğimiz en eski kaynak, 1530 tarihli
bir defterdir.28 Bu defterde, “Nefs-i Ankara” başlığı
altında, merkezde bulunan Ürgüp Mahallesi hane
sayısı ile imam sayısı verilmekte,29 “Evkâf-ı Kazâ-i
Ankara” başlığı altında da, Ürgüp Mahallesi Mescidi ile 3 dükkân kaydı bulunmaktadır.30
1620-21 yıllarına ait Ankara şer’iye sicillerinde,
Ürgüp Mahallesindeki Ürgübî Mescidi mihrabına
vakfolunan nakit para ile ilgili bazı kayıtlar bulunmaktadır.31
1880 yılı Ankara salnamesindeki mescidlerle ilgili cetvelde, Ürgüp Mahallesi Ürgübî Mescidi ismi
18. sırada yer almıştır.32
Ankara Tarihi’nin yazarı Avram Galanti, Ankara
Cami ve mescidlerini iki cetvel halinde ele almış, birinci cetvelde (1890 salnamesine göre) “Ürgüp Ma34 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
hallesi ve Camisi”ne yer vermiş ve vakfiyeli camiler
arasında saymıştır.33 Ulucanlar Mektebinin yanında
olduğunu, kitabesinin bulunmadığını, inşa ve nakış
tarzlarına bakarak, 10. asrın eseri olduğunu belirtmektedir.34
Mübarek Galib de Ürgübî Mescidinin kapısının
yapılış tarzına bakarak, mescidin bina tarihinin H.10
(M.16) asır olması ihtimali üzerinde durmaktadır.35
Görüldüğü gibi, kitabesi olmayan mescidin,
M.16 asırda yapıldığı ihtimali üzerinde birleşilmektedir. Yukarıdaki 1530 tarihli defterde de yer alması,
bu hususu teyid etmektedir.
Kesin yapılış tarihi bilinmeyen mescidin, kimin
tarafından yaptırıldığı konusunda da, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivindeki 90 nolu eski eser fişinde bilgi bulunmaktadır. Bu fişte: “Ürgübî (Ürgüplü)
Mehmet Efendi” ismi geçmekte,36 yapıldığı tarih
Kaynak: M. Yusuf Akyurt, Ankara Kitabeleri, 1942
ARAŞTIRMA
(Levha 10) Pencere
(Levha 9) Kapı
(Levha 10) Pencere
2
3
4
Kaynak: M. Galip, Ankara Mescitleri, Levha 9 ve 10/2-4
olarak da H.1316/M.1900 gösterilmekte ise de, bu
konuda ilgili ve yetkililerle yaptığımız görüşmelerde
bu tarihin, yukarıdaki kaynaklarda yer alan bilgi ve
tarihlere ters düştüğü, dolayısiyle bu tarihin onarım
tarihi olabileceği sonucuna varılmıştır.
Ürgübî Mescidi ve Mimârî Özellikleri
Ürgüp Mahallesi Ulucanlar Caddesi üzerinde
Cumhuriyet İlkokulu bahçesinde yer alan mescid,
taş kaideli, ahşap hatıllı, kerpiç duvarlı, kiremit çatılıydı.37
Resim ve planlarda görüldüğü gibi dikdörtgen
şeklinde olan mescidin önünde, batıda duvarın,
doğuda ahşap direklerin tuttuğu bir saçak altında son cemaat yeri vardı. Gönül Öney, Mescidin
ahşap tavanının kasetleme işçiliği ile karelere bölündüğünü, mescide giriş kısmının üzerinde ahşap
kadınlar mahfili bulunduğunu söylemektedir.38
Nakışlarla süslü (ahşap oymalı) bir kapısı, son
cemaat yerinde üç, kıble tarafında ve solunda ikişer
penceresi vardı.39
Ürgübî mescidi hakkında en geniş bilgiyi veren
ve kendi eliyle çizdiği kapı ve pencere nakışlarının
günümüze ulaşmasını sağlayan Mübarek Galip
şöyle diyor: “Kapı ve pencere nakışları diğer mescitlerde gördüğümüz nakışların belki en güzellerindendir. Şimdi bu güzel nakışlardan eser kalmamıştır. Mescidin tamiri esnasında bu güzel nakışlar
üzerlerine boya sürülmek suretiyle mahvedilmiştir.
Böyle kadim (eski) binaların tamirinde eserin aslî
şekline halel (zarar) getirilmemesi matlubdur (talebedilir). Ve bu husus nazar-ı dikkate alınarak bu
gibi binaların tamiri uzmanlardan oluşan bir heyetin
kararıyla heyetin gözetimi altında icra edilmelidir.
Kadim eserlerimiz, cehalet ve lakaydilik neticesi olarak birer birer mahv ve harab oluyor. İhtimal
ki, nice zarif nakışlar ile tezyin edilmiş olan birçok
mescitler tamir esnasında Ürgübî Mescidi’nde olduğu gibi nâehil (ehliyetsiz) eller tarafından hırpalanmıştır.40
Kapı ve Pencere Nakışları
Mübarek Galib’in yukarıda görülen ve sanat
eseri dediği kapı ve pencerelerle ilgili yazdıklarının
birkaç paragrafını önemine binâen buraya sadeleştirerek almakta fayda görüyorum:
“(Levha 9)’da görüldüğü veçhile kapısı gayet
güzel ve sanat eseridir. Çift kanatlı kapı, çiçeklerle
işlenmiş bir çerçeve içine alınmıştır. Çerçeve ile kapının arasındaki levhada koyu mavi zemin üzerine
sarı hat ile yazılmış kelime-i tevhid vardır. Kapının
yukarı kısmı ile kelime-i tevhid’in levhası altına müsadif kısım çiçekler ile donatılmış ikinci bir levha
görülür. Kapının imalat tarzı (Hicri) onuncu asrın
eseri olduğunu ima ediyor ki, mescidin bina tarihi
de o asrın içinde olması ihtimali kabul olunabilir.
Kapı koyu renkli sert bir ağaçtan yapılmıştır. Kanatlarından sağ taraftakinin oymaları iyi muhafaza
edilmiş ise de, sol kanadının göbek kısmı bozulup kırılarak tamamıyla teneke ile kaplanmıştır. Bu
sebepten dolayı ancak üst ve alt kısmın oymaları
mevcuttur. Sağ cihet kanadın yalnız alt kısmındaki
oymaları bozulmuştur. Kapının tunçtan mamul halkalı tokmakları, kapıyı söğeye rapteden raptiyeler
ve raptiyelerin üzerleri kabartmalı işlenmiş çivileri
sanatkârane yapılmıştır.”41
“…Kapının yan cihetindeki iki pencerenin çerçeveleri, kapının çerçeveleri tarzındaki nakışlar ile
doldurulmuştur. Pencere kapaklarının gerek dış ve
gerek iç tarafları, sade bir tarzda geçme tahtalar
ile işlenmiştir. Pencerenin üst kısmında koyu mavi
zemin üzerine kırmızı hat ile kelime-i tevhid yazılıdır.
İşbu levhanın altında kapıda olduğu gibi sarı zemin
üzerine sağlı sollu yeşil bir dal işlenmiştir.”42
Pencerelerin nakışlarını ve (Levha 10, Şekil 2,3)
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 35
ARAŞTIRMA
çerçeveleri tezyin eden beyaz şekillerden birini
gösterir. Pencerelerin yüksekliği 110 ve genişliği 85
cm.dir. Parmaklıkları demirdendir.”43
Bir çok ilimizin tarihi eserlerinin envanterini çıkartan İsmail Hakkı Konyalı, Ankara Mescitleri isimli kitabında; Minberi
ahşap olan mescidin
alçı mihrabının sanat
bakımından ihmal edilemeyecek bir kıymeti,
muhafaza edilmesi lazım gelen bir yapı olduğunu yazmaktadır.44
Mukarnas nişi ve
çevresindeki silmeleri
ile tipik Ankara mihraplarının temsilcisi idi.45
Dış bordüründe sülüs
ile “Kelime-i Tevhid”
bulunmaktaydı.46
Mescidin
büyüklüğü, içten içe (son Kaynak: M. Yusuf Akyurt, Ankara Kitabeleri, 1942
cemaat mahalli hariç)
4×6 dıştan dışa ve son cemaat mahalli ile birlikte
8×15 m² idi.47
Yıkılan Ankara Camileri ve Ürgübî Mescidinin Akıbeti
Ankara’da 1930-1993 yılları arasında satılan ve
istimlâk edilen cami ve mescit sayısı 30’u geçmektedir.
Bunlar; yol açmak, kamu binası yapmak için
resmi kurumlarca istimlâk edilmenin yanısıra, kadro harici (cami için verilen imam kadrosunun kaldırılması) bırakılarak şahıslara satılmıştır.48
Bu cami ve mescitlerin satışı ve tasnifi konusu, Nazif Öztürk’ün bir eserinde ayrıntılı olarak ele
alınmaktadır.49 Bu eserde, Ankara’da yıkılan camimescidin arasında Ürgübî Mescidi de yer almakta
ve hakkında bilgi verilmektedir.
Bu cami ve mescitlerin bazılarına ait sanat eseri olan ahşap parçalar (kapı, pencere kapakları,
mihrab, minber vb.) Ankara Etnografya ve Ankara
Vakıf Eserleri Müzesinin en kıymetli eserlerini oluşturmaktadır.
Ürgübî Mescidinin Yıkılış Sürecinin Başlangıcı ve Sonrası
Ürgübî Mescidi ile aynı bahçede yer alan iki katlı
taş mektebin 1963’de yıkılarak yerine yapılan Cumhuriyet İlkokulunun müdürlüğünü yapmış olan Baki
Atabek’in 12 Haziran 1965 tarihinde okulda yapılacak
“Şükran Günü” toplantısı öncesi okulla ilgili hazırladığı
bilgi notundaki50 birkaç paragraf, mescidin yıkılış sürecini ortaya koymaktadır.
Bu bilgi notunun yanı sıra “Tarihçesi, kuruluş yılı,
kurulma amacı, yıllar içinde amaçlarında ve bina yapısında meydana gelen değişiklikler ve eklentiler”
36 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
başlığı altındaki bir başka belgeye göre; istinat duvarı,
öğrenci sıraları ve cami binasının yıkım bedeli olarak
700.000 TL ayrılmış ve sarf edilmiştir. Yalnız ahşap ve
kerpiçten yapılmış olan cami 1956 yılında eski eserler
kaydına geçirilmiş olduğundan itiraz edildiği için buranın istimlâk bedeli iade edilmiştir. Ancak, eski eserler
(ve Müzeler Genel Müdürlüğü) ile Milli Eğitim Bakanlığının 1966’da uzlaşması sonucunda burası da ihale
yapılarak yıkılmıştır.
İbrahim Hakkı Konyalı, “Ankara Camileri” isimli
eserinde bu mescitle ilgili şunları söylüyor: “Mabet;
Ürgüp Mahallesinde, Ulucanlar Sokağının başındadır. Sağında Cumhuriyet İlkokulu vardır. Mabedin
önünde üç ince direğin tuttuğu bir saçak altında bir
son cemaat yeri vardır. Son cemaat yerine üç, kıble
tarafına ve soluna ikişer penceresi vardır. Sağındaki
pencereleri okul kapatmaktadır. Ahşap oymalı kapısı
güzelcedir. Yeni yapılan minberi ahşaptır. Alçı mihrabının sanat bakımından ihmal edilmeyecek bir kıymeti
vardır. Mektep idaresinin mescidin yıkılarak mektebe
katılması hususundaki teşebbüsünü Müzeler İdaresi
önlemiş, buna mani olmuştur. Mabet muhafaza edilmesi lazım gelen bir yapıdır”.51
Ürgübî Mescidi ve çevresindeki evlerin sit alanı
olarak ilân edilmesine ve korunmasına dair raporlara rağmen 1954’ten 1963-1964’e kadar yapılan mücadele ve devamlı ısrarlarla bu binaların istimlâkinin
sağlandığı anlaşılmaktadır.
Başlangıçta, Eski Eserler ve Müzeler Genel
Müdürlüğü’nün Ûrgübî Mescidinin yıkılmasını önlediği
görülüyorsa da, daha sonra MEB ile nasıl bir uzlaşma
sürecine girildiğini “90 Nolu Eski Eser Fişi” ile üzerine
iliştirilmiş başka bir Osmanlıca bilgi notu ortaya koymaktadır.52
Söz konusu fişte “mimarlık vasfı” başlığı altında
şunlar yazılmış:” Alt kısmı kargir üstü kerpiç, ahşap
tavan ve çatılı, üstü kiremit örtülüdür. Son cemaat mahallinin önü açıktır. Alçı kabartma nakışlı mihrap kenar
bordürü “lâilâheillallah” tekrarı ile çevrili, iç bordürde
kibar-ı kelâm (kelâm-ı kibar)53 tekrarı vardır. Basit çıtalı tavanı olan ahşap son cemaat yerinin alınmasında
mahzur yoktur.”
Bu fişten hemen sonra 27.10.1961 tarihinde hazırlandığı anlaşılan Tescil Raporunda, Ürgübî Mescidinin vasıfları anlatıldıktan sonra 1956’da Vakıflarca
onarıldığı, “Bugünkü durumu” başlığı altında, mescidin hala faal olup, mahalle mescidi olarak kullanıldığı
belirtilmiştir. “Netice başlığı altında ise, “yalnız tavanının göbeği münasip bir yere nakledilerek korunmak
şartıyla, mimari ve tarihi değeri olmayan caminin lüzumu halinde yıkılmasında mahzur yoktur” denilmiştir. Altında tescili yapan Kemal Turfan’ın ismi ve imzası
bulunmaktadır. Yan tarafında da mescidin fotoğrafı ve
krokisi yer almıştır.
3 yıl sonraya ait aynı uzmanın imzasını taşıyan
20.05.1964 tarihli 90 nolu eski eser fişinde ise mescidin yıkılma sürecini tamamlayan geniş bir tescil raporu yer almıştır.
ARAŞTIRMA
Bu Fişte, “Bugünkü durumu” başlığında; “yeniden yapılan okulun bahçesinde mescidin harap ve
metruk” olduğu yazılmış, sahibinin “Evkaf” olduğu ve
1956’da onarıldığı belirtildikten sonra “mimarlık vasfı”
kısmında uzun bir metin yer almış ve en altta “Netice”
kısmında ise “Anıt değil” diyerek sonlandırılmıştır.
“Mimarlık Vasfı” başlığı altındaki metnin son üç
paragrafını, önemine binaen aynen buraya alıyoruz:
“…Ürgüplü Mescidi, batısına bitişik olarak yapılan
tek katlı bina olan Seyfiye Medresesi’ne, sağ maksureye54 açılan bir kapı ile bağlanmış, sonradan Hamidiye Medresesi adını almış.1334 (1918)’de Ümid’i Teceddün ilk Mektebi, sonra Ulucanlar Nümune Mektebi
adını almış, sonra Özel idare, üstüne bir kat ilâve ederek Cumhuriyet İlkokulu adı verilmiş (uzun zamandır
okul müdürü olan Baki Atabek’in verdiği bilgiye göre)
1961 yılında eski okul binası ile güney taraftaki bir
kısmı mescide bitişik 10’dan fazla kerpiç ev yıkılarak
şimdiki, ihtiyaca göre büyük bir okul binası yapılmış
ve mescit bu yeni okulun bahçesinin çevre duvarları
içinde kalmıştır. Bitişiğinde bulunan ve mescide mesned teşkil eden binaların yıkılmasıyla kerpiç duvarlar
ve çatının açık kalan batı tarafı bütün çirkinliğiyle meydana çıkmış ve çatlaklar hasıl olmuştur. Namaza da
kapalıdır.”
Raporun sonunda; mescidin tavan göbeği ile alçı
mihrabının, komşu mescitlerden birine monte edilmesi şartıyla yıkılmasında sakınca bulunmadığı kanaati
belirtilmiştir. 55
1897’de yapılmış olan iki katlı taş mektep
Nihayet, okul müdürünün ısrarları sonuç vermiş
ve Ürgübî Mescidi Eski Eserler ve Müzeler Genel
Müdürlüğü’nün uzman raporuna dayalı olarak
24.09.1965 ve 2898 Sayılı Yüksek Anıtlar Kurulu
kararı ile 1966’da yıkılmıştır.
Mescidin yıkılışından sonra, eski eserlerin korunması, sit alanları ve okulun arsası ile ilgili ikisi
Kültür Bakanlığına, biride MEGS Müdürlüğüne ait
üç ayrı yazı ve eklerine de bir göz atmak yerinde
olacaktır.56
1. T.C. Kültür Bakanlığı, Eski Eserler ve Müzeler Genel
Müdürlüğü’nün yayınladığı, 17.01.1975 tarih ve 152 sayılı genelge ve ekinin muhtevası düşündürücüdür.
Şöyle ki; adı geçen genelgede, eski eserlerin korunması
istenmiş, aksi taktirde sorumluların cezalandırılacağı belirtilmiştir. Ancak, ekteki “Korunacak Eserlerin Listesi”nde, 9 yıl önce
yıkılan Ürgübî Mescidinin isim ve adresinin halen yer aldığı görülmüştür.
2. Milli Eğitimden, Nazım Bey Mahallesi Cumhuriyet
İlkokulu’na gönderilen 27.05.1985 tarihli yazı ve eki tapu senedine göre, okulun bulunduğu 2254/1 nolu ada-parselin 2284
m²’lik alanında “Kargir mektep, cami, altı ahşap evin tamamı ile
yedi ahşap evin bir kısmı”nın bulunduğu ifadesi yer almaktadır.
Medrese ve mescide ait iki tarihi bina restore edilerek yerinde
bırakılıp, kalan geniş arsaya yeni okul yapılamaz mıydı?
3. Son olarak; Nazım Bey Mahallesi Muhtarlığına Kültür
Bakanlığından gelen yazıda, mahallenin sit alanına giren sokak
isimleri verilmektedir. Bu sokaklar; yıkılan medrese ve mescidin
etrafını çeviren Uzunkavak, Balcıoğlu ve Eylül sokakları ile birlikte diğer yedi sokağı içine almaktadır57
1956’da eski eser olarak tescili yapılan ve sit
alanı içinde olmasına rağmen 1966’da yıkılan bu
tarihi mirasın bulunduğu mahalle sakinleri ile bu
camide namaz kılmış olan veya yıkılmadan önceki
halini bilenlerle görüşmeler yapılmış,58 ayrıca taş binada; ilkokulu okuyan öğrencilerden bazılarının kayıtları, okulun arşivinden örnek olarak çıkarılmıştır.59
Sonuç, Değerlendirme ve Öneriler
Bu çalışmamızda, bir zamanlar var olan Ürgüb
Mahallesi ve Ürgübî Mescidi; arşiv kaynakları ile yazılı
ve sözlü kaynaklara dayalı olarak ele alınmış ve sizlere
tanıtılmıştır.
Tarihe bir yolculuk yaparak 1520’li yıllara kadar
inip, o yıllardaki bu mahallede kimlerin oturduğu ve ne
kadar nüfusun bulunduğu tespit edilmeye çalışılmıştır.
Daha sonraki yıllara ait kaynaklar yardımıyla, bu mahallede oturanların kimlikleri, yaşları, meslek ve sanatları ortaya konmuş, ayrıca mahkeme davalarında ismi
geçenlerle ilgili örnekler de verilmiştir.
Bu araştırmamızda, mahallenin ilk kuruluşunun ne
zaman ve nasıl olduğu konusuna açıklık getirilmeye
çalışılmışsa da, daha net bir cevabın verilebilmesi; en
az 500 yıllık bir geçmişi olan mahallenin tarihinin, çeşitli yönleriyle ele alınarak sosyolojik bir araştırmanın
yapılmasına bağlıdır.
Bunun için öncelikle Selçuklu ve Osmanlı dönemleri iskân siyaseti, nüfus hareketleri ve göçler çok iyi
incelenmelidir.
Ürgüp Mahallesinin yeri, sınırları, sokakların isimleri belirlenmiş, Medrese ile bitişik olan ve yapılış tarihinin 16. asır olduğu tahmin edilen Ürgübî Mescidinin,
kapı ve pencere nakışları ayrıntılı olarak anlatılmıştır.
Bu mescitteki nakışların, diğer mescitlerde görülen
nakışların en güzellerinden olduğu, minberi ahşap
olan mescidin sanat bakımından kıymete haiz olan
alçı mihrabının da muhafaza edilmesi gerektiği uzmanlarca vurgulanmıştır.
Sit alanında bulunan Medrese ve Mescidden;
medrese 1963’de yıkılmış, 1956’da eski eser tescili
yapılmış olan mescid ise Kültür Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasındaki uzlaşma sonucu ve 1965’te
alınan Anıtlar Yüksek Kurulu kararı ile 1966’da yıktırılmıştır.
Tarihî kıymeti olan, kurtuluş savaşında milletve-
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 37
ARAŞTIRMA
killerine yatakhane, yaralılara hastane olarak tahsis
edilen, Cumhuriyetin ilânından sonra ilk defa “Cumhuriyet” adının verildiği ilkokul olarak eğitime açılan
taşbina (eski medrese) ile bitişiğindeki Ürgübî Mescidi restore edilip yerinde bırakılamaz mıydı? Kaldı ki, şu
anda da görüldüğü gibi, yeni bina yapılabilecek yeteri
kadar arsa da mevcuttu.
Ankara’nın kalbi sayılan Altındağ’da yıkılan cami
mescitlerin ve diğer tarihî yapıların her birinin en az
Ürgübî Mescidi ve medrese kadar kim bilir nice ilginç
yıkılış hikâyeleri vardır?
Altındağ’da günümüze ulaşma şansına sahip olamayan bu yapıların yanı sıra, şanslı olanlarının günümüzde birer birer restore edilmeye çalışılması, bu bölgenin tarihi kimliğine kavuşması açısından çok önemli
bir proje olarak kabul edilmektedir.
Niketim, Hamamönü-Kale arasındaki bölgede bulunan evler, konaklar, camiler, mescitler, çeşmeler vb.
tarihi yapılar; Altındağ Belediyesi tarafından sahip çıkılarak “Altındağ’da Tarih Canlanıyor” sloganıyla aslına
uygun olarak restore ettiriliyor. Hamamönünden itibaren komple bir mahallenin restorasyonu tamamlanırken, “Eski Ürgüp Mahallesi”nin de içinde bulunduğu
sokaklara doğru restore çalışmaları hızla ilerliyor.60
Restorasyon çalışmaları biten ev ve konaklar, eski
fonksiyonelliğini kazanıyor, sanat ve ticaret merkezleri, kültür evleri haline getiriliyor. Bu tarihi mekânların
eski canlılıklarını kazanmasına çalışılıyor.
Hamamönünde restore edilen evlerin eski ve yeni görüntüleri
Bir Öneri
Peki, biz de Ürgüplüler olarak, “eski Ürgüp
Mahallesi”nin bulunduğu sokakların birinde bir
mekâna sahip olamaz mıyız?
Bunun cevabını vermeden önce, hemşehrimiz
Mustafa Kaya’nın bu konudaki önerilerini buraya almak herhalde yerinde olacaktır:
“…Ankara’da TED Koleji yakınındaki Ürgüplüler
Derneğine ait apartman dairesi satılarak, eski Ürgüp
Mahallesinden küçük bir eski ev alınıp dernek buraya
taşındığı takdirde hareketli bir büro kazanılır; zevkle
oturulan güzel bir hemşehri buluşma yeri olur; aynı
zamanda Ürgüp ve Kapadokya’nın tanıtılması için sürekli bir mekan kazanılır.
Ürgüplüler Derneği yakınındaki bir evde Ürgüp
eşyalarının yerleştirildiği geleneksel bir Ürgüp sofası;
diğer bir odayı eski Ürgüp fotoğrafları sürekli sergisi;
Ürgüp peşkirleri sürekli sergi odası; üniversite genç-
38 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
lerinin oturacağı bir kafeterya ve bitişiğinde Kapadokya hakkında yazılmış kitaplar özel kütüphanesi;
Kapadokya’yı tanıtan kitap, broşür, haritalar vb. ile el
sanatlarının satıldığı bir reyon, ünlü Nahıl adetimizin
haftada bir yapılacağı bir salon veya avlu olarak düzenlenmesi; STK, Ürgüp Tanıtım Vakfı, Belediye ve
hemşehrilerimizin konuyu ciddiye alması halinde yapılmayacak işlerden değildir…”61
Ben de yukarıdaki önerilere katılıyor ve önemsiyorum. Çok fonksiyonlu düşünülen böyle geniş bir mekanda, yıkılan Ürgübî Mescidinin hatırasını yaşatmak
için sembolik olarak küçük bir oda ayrılması yerinde
olacaktır.
Böyle bir mekâna sahip olabilme hayali ve heyecanı içinde, Samanpazarı- hamamönü’nden itibaren
Ulucanlara kadar bölgeyi ve restore edilen ev ve konakları yeniden canlanan çarşıyı, cami ve mescitleri
tekrar dolaştım. Bilhassa Eski Ürgüp Mahallesi ve
mescidinin bulunduğu sokakları (Balcıoğlu, Eylül,
Cevizaltı) gezdim. Buralarda henüz restorasyon çalışmalarının başlamadığını ama başlanacağı bilgisini
de aldım.
Böyle bir mekana sahip olunması, restorasyonu
ve maliyeti üzerinde Altındağ Belediyesi yetkilileri ile
yaptığım görüşmelerde aldığım bilgileri sizlerle paylaşarak bu çalışmama nihayet vermek istiyorum:
Altındağ Belediyesince “Karacabey Hamamı ve
Yakın Çevresini Sağlıklaştırma Projesi” kapsamındaki
restorasyon çalışmalarının bir kısmı tamamlanmıştır.
Sakarya Mahallesi içinde yer alan “Eski Ürgüp
Mahallesi’nin bulunduğu sokaklar, henüz Kamulaştırılmayan ve restorasyona başlanmayan yerler arasında bulunmaktadır.
Bu mahalledeki mevcut bir evin restorasyonu veya
arsanın üzerine yeniden bir binanın yapımı üç şekilde
gerçekleşmektedir:
1. Tamamını Belediyenin kamulaştırıp, kendisi tarafından projelendirilip restore edildikten sonra ihale
ile satılması.
2. Bina sahibi Belediye ile protokol yaparak 15
sene kullanım hakkı verme karşılığında Belediye tarafından restore edilmesi ve sürenin sonunda binanın
sahibine iade edilmesi.
3. Bina sahibi kendisi projelendirilip, izin aldıktan
sonra restore ettirmesi. Bu durumda binanın dışı Belediyece, içi sahibi tarafından yaptırılıyor.
Bu arada, restorasyonu yapılmış, Hamamönü ve
Hacıbayram civarındaki ev ve konakların birçoğunun çeşitli vakıf ve derneklerce işyeri, büro ve hizmet
amaçlı kullanıldığını gördükçe, bizim de bu işin altından kalkabileceğimize olan inancımın arttığını ifade
etmek istiyorum.
Gelin, “Altındağ’da Tarih Canlanıyor” sloganına
biz de katılalım. Eski Ürgüp Mahallesinde bir buluşma
yerimiz, bir “Ürgüp Kültür Evimiz” olsun.
Evet, bizden söylemesi, tüm hemşehrilerimize Ürgüp sevdalılarımıza, STK’na, ÜRTAV’a ve Ürgüp Belediyesine duyurulur.
“Ankara Ulucanlarda Bir Ürgüp Kültür Evi” Kampanyası başlatılmasına ne dersiniz?
ARAŞTIRMA
Dipnotlar
1. 24 Şubat 2011 Tarihli “Ürgüp Haber” gazetesi 2. sayfadaki köşe yazısında, Ürgüplü hemşerimiz Araştırmacı-yazar
Mustafa Kaya, okumuş olduğu bir kaynakta; Ankara-Ulucanlardaki Ürgüp Mahallesinden ve mescidinden bahsedildiğini
yazmış ve bunları bulmak için Ankara –Ulucanlarda araştırma
yaptığını ama bulamadığını ve bu görevi Ankara’daki Ürgüplülere havale ettiğini belirtmişti. Bu yazı beni heyecanlandırmıştı.
Kendimi sorumlu hissederek hem evimdeki kütüphanede bulunan “ Ankara “ hakkındaki tüm kaynakları tarayarak, “Ürgûbî
Mescidi” hakkındaki bilgilere ulaştım. Ürgüp’le ilgili elimdeki
kitap çalışmasını bırakarak, beni heyecanlandıran bu çalışmayı
sürdürmeye karar verdim. 8-10 gün sonra şimdi adı değişmiş olan Ürgüp Mahallesi ile yıkılıp yerine okul yapılmış olan
Ürgübî Mescidinin yerini buldum. Bundan sonra mahallenin ve
mescidin geriye doğru tarihi geçmişini araştırmaya koyuldum.
Önce yazılı kaynak taramaları ile başlandı. Okulun müzesi ve
arşivi gözden geçirildi. Mahalle muhtarlığı, Altındağ Belediyesi, Müftülük, Milli Eğitim Müdürlüğü ile görüşüldü. Milli Eğitim
Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü
ile Tapu-Kadastro arşivleri gözden geçirildi. Ankara müzeleri
dolaşıldı ve envanterleri incelendi. Ayrıca bu kurumların ilgili
ve yetkilileri ile görüşmeler yapıldı. Aradığım resim, belge ve
haritaların bazılarına çok geç ulaşıldığı için, bu çalışmamız da
uzadı ve yayınlanması gecikti. Böyle bir çalışmanın ortaya çıkmasına vesile olduğu için Sayın M. Kaya’ya burada özellikle
teşekkür ediyorum (HHD).
2. Bizans İmparatorluğuna bağlı bir şehir olan Ankara, Abbasi Halifesi Harunreşid döneminde, (M.797) zaptedilmişse
de kalıcı olmamış, tekrar Bizanslıların hâkimiyetinde kamıştır.
Anadolu kapılarının Türklere açılmasıyla birlikte (1071), Selçuklu hakimiyeti altına giren Ankara (1073) diğer şehirler gibi
Anadolu’ya Asya’dan gelen Türklerin yoğun olarak yerleştiği
kentlerden biri olmuştur.
Anadolu Selçuklu Devleti zamanında Ahi Evran tarafından
kurulan, esnaf ve sanatkarları bir çatı altında toplayan Ahilik
teşkilatı (13. yüzyıl)’nın, ilk örgütlendiği iller arasında Ankara
da vardır. Ankara’nın Kırşehir ve Kayseri’ye yakınlığı ve önemli
ticaret yeri olması, Ahiliğin gelişmesinde önemli etken olmuştur. Fakat Ankara’nın tam bir ahi kenti olmasında, Moğolların
Kayseri ve Kırşehir’de Ahi ve Türkmenlere saldırıp onları baskı
altına almalarının etkisinin de olduğu bilinmektedir.
Zira, Kayseri’yi savunan Ahilerin çoğu Moğollar tarafından
kılıçtan geçirilmiş (1243) ve Kayseri Moğolların eline geçmiştir.
1262’de Kırşehir’de Moğollarla Ahiler arasındaki savaşta da
Ahiler yenilmiş ve ileri gelen Ahi büyükleri şehit olmuştur. Kırşehir ve Kayseri’de ölümden kurtulabilen Ahiler daha güvenli
bölgelere göç etmiş bir kısmı da Ankara’ya sığınmıştır.
İşte Ankara’ya sığınanlardan alim, mutasavvıf, esnaf ve sanatkarlar buraya yerleşip, şehrin siyasi, dini ve kültürel hayatını
etkilemişler, idarî ve askerî bir güç haline gelmişlerdir. Ankara’yı
imar eden Ahiler; Camiler, mabetler, vakıf hanları, hamamlar,
zaviyeler yaptırmışlardır.
Moğol istilası ile birlikte Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılması
ve Anadolu da beylikler döneminin başlaması, Ankara’da bir
merkezi yönetim boşluğu doğurmuştur.
Beylikler arasındaki iktidar mücadelesi sürerken, 1290-1354
yılları arasında Ankara’yı, ahilerin yönettiği tarihçilerce ifade
edilmektedir.
Selçuklular zamanında Ankara imar faaliyetlerine sahne olmuştur. Bu dönemden günümüze kalan en eski yapı, Alâaddin
Camii (1178) ile Ankara-İstanbul yolu üzerindeki Akköprü’dür.
Selçuklu döneminde olduğu gibi, Osmanlı döneminde de
ünlü Ankara ahileri yetişmiştir.
(İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.1, S. 1-2, 42,
160-161, TTK, Ankara, 1994); Ahmet Akgündüz – Said Öztürk,
Bilinmeyen Osmanlı, OSAV, İstanbul, 2000, S.39-42; Musa
Çadırcı ve Arkadaşları, 1830 Sayımında Ankara, Büyükşehir
Belediyesi Yayınları, Ankara 2000, S.10-11; Şeref Erdoğdu,
Ankara’nın Tarihi Semt İsimleri ve Öyküleri, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2002, S.10-13; Seyfettin Erşahin- Hüseyin
Çınar (Haz.), M. Galib, Ankara Mescitleri, Camileri, Mezarlıkları,
Kitabeler, Ankara, 1996, S. × ; Zübeyir Tokgöz, Ahi Evran ve
Ahilik Sistemi, Ankara, 2012, S.66-75.); Kazım Ceylan, Ahilik, Kırşehir, 2012, S.49-50. Ahmet Refik Altınay, “Ankara’da
Osmanlı Türkleri”, Türk Yurdu Ankara, Ankara, Kasım 2012,
S.16-22)
3. Şennur Şenel, “19. Yüzyıl Ortalarında Ankara Eyalet Merkezinde Bulunan Mahalleler, Nüfusları ve Dini Yapıları” 60. yılında ilim ve fikir adamı Prof. Dr. Yaşar Kopraman’a Armağan,
Ankara, 2003, S.579
4. Özer Ergenç, XVI. Yüzyılda Ankara ve Konya, Ankara Enstitüsü Vakfı Yayınları, Ankara, 1995, S. 29-31; Nejat Göğünç,
“Onaltıncı Yüzyılda Ankara”, Belgelerle Türk Tarih Dergisi, 1/1
(Ekim1967), S. 73-75
5. Göğünç, 1967, S. 75
6. Şenel, 2003, S. 578-579
7. A.g.e., S. 74
8. Rifat Özdemir, XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Ankara (17851840), Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, S.85
9. Ergenç, 1995, S.149-150; Mahallenin ortaklaşa karşıladığı
masraf yerleri:
•Cami, mescit, sibyan mektebi, çeşme vb. yapıların tamiri,
mum, kandil gibi ihtiyaçlar.
•İmam-müezzin, muallim ücretleri
•Devlet vergisi
Avarız Akçesi: Osmanlı Devleti’nde (savaş ve tabii afetlerde) avârız adıyla toplanan vergi paraları ve avarız vakıflarına
verilen-alınan para.
Avarız Sandığı: Avarız vakıflarına ait paraların bulunduğu
sandık, kasa. Bu sandıklara halk da teberru ve adakta bulunur.
Toplanan paralar, vergilere karşı sıkışan esnafa, mahalle ve
köy halkına çok az bir faiz karşılığında verilirdi.
Avarız Vakfı: Geliri, köy ve mahalle halkının ve esnafının
beklenmedik ihtiyaçlarına sarfedilmek üzere kurulan vakıf. Bu
vakıflar, hastalık sebebiyle çalışamayan esnafa yardım, fakirlerin cenazelerinin kaldırılması, su yollarının tamiri vb. amaçlarla
kurulmuş mükemmel bir yardımlaşma sistemiydi. (Kubbealtı
Lügâtı, Misâlli Büyük Türkçe Sözlük, İlhan Ayverdi, 2010, S.86)
10. R. Özdemir, a.g.e, S.298-303; Göğünç, 1967, S.73-74,
117; Ergenç, 1995, S.29-31; Ergenç “16. yy Ankara” Ankara
Dergisi, C.1, S.2, 1990, S.54-62; Avram Galanti, Ankara Tarihi
II, Çağlar Yayınları, Ankara 2005, S.236, Mübarek Galib, Anadolu Türk Âsârı ve Mahkûkatı tetebbuatına Esas ANKARA-I,
Umûmî Nazar-Kabristanlar-Mescidler-Camiler, Maârif Vekâleti,
Hars Dairesi Neşriyatı, İstanbul, Matbaa-i Amire, 1341 (1925),
S.6; Tansı Şenyapılı, Ankara Kentinde Gecekondu Gelişimi
(1923-1960), Batıkent Konut Üretim Yapı Kooperatifleri Birliği,
Ankara, 1985, S.266-268
11. R. Özdemir, a.g.e, S.131-132 ; Sevgi Aktüre, 19. Yüzyıl
Sonunda Anadolu Kenti Mekansal Yapı Çözümlemesi, Ankara,
1973, S.117
12. BOA, 117 Nolu Ankara Tahrir Defteri (H.929/M.1522),
S.21
13. Göğünç, 1967, S.75
14. BOA, 438 nolu Muhasebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri
(937/1530), Dizin ve Tıpkı basım, Ankara, 1993, S.338-360
15. 1830 Sayımında Ankara, (Haz. Musa Çadırcı ve arkadaşları), Ankara Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Ankara, 2000,
S.14-15, 18, 215-217
16. BOA, 1741 nolu Ankara Nüfus Defteri (1251/1835),
S.343-346
17. Şer’iye sicili: Osmanlı Devletinde fıkıh (İslam hukuku)
esaslarına göre yargılama yapan mahkemelerin tarih sırası ile
tutulan kayıtlarıdır. Şer’i ye Sicillerine kadı defteri, mahkeme
defterleri veya zabıt defterleri de denilmektedir. Bu defterler
kültür tarihimiz için de önemli kaynaklardır.
18. Halit Ongan, Ankara’nın 1 Numaralı Şer’i ye Sicili (14
Mayıs 1583-12 Şubat 1584), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1974,
Sh.48-49
19. Halit Ongan, Ankara’nın 2 Numaralı Şer’i ye Sicilli (24
Kasım 1588- 11 Temmuz 1590) Türk Tarih Kurumu, Ankara,
1974, Sh.65
20. A.g.e., S.81
21. Tansu Şenyapılı, Ankara Kentinde Gecekondu Gelişimi
(1923-1960), Kentkoop, Ankara, 1985, S.291 (1980 Nüfus sayımında mahallenin nüfusunu 877 olduğu belirtilmiştir.)
22. Sakarya Mahallesi muhtarı Remzi ÖNEL’le 24 Nisan
2011 tarihinde yapılan görüşme.
23. Mübarek Galib, 1341, S.33.
24. Seyfettin Erşahin- Hüseyin Çınar (hazırlayanlar), Mübarek Galib, Ankara-Mescitler, Camiler, Mezarlıklar, Kitabeler,
Ankara, 1996, S.XI.
25. Mübarek Galib, 1996, S.31
26. A.g.e, S.27-28
27. A.g.e, S.32-33, 43
28. BOA, 438 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri
(937/1530) I, Kütahya, Kara-hisar-ı Sahib, Sultan-önü, Hamid
ve Ankara Livaları Dizin ve Tıpkıbasım, Ankara, 1993.
29. A.g.d., S.338
30. A.g.d., S.360
31. Ankara Şer’i ye Sicil Defteri (Milli Kütüphane),
705/V.31,33,35.
Ürgüp Mescidinin evkafına mütevelli (yönetici) olan Hamza
bin Ali, çıktığı mahkemede; bu Vakıftan 2700 akçe alan Tobrali
oğlu(?) Mehmed’in dört seneden beri ölümü-sağ mı bilinmediğini, bu şahsın aldığı paraya karşılık koyduğu rehinlerin (ferace,
kaftan ve kuşak) çürümeye yüz tuttuğunu, güve parçaladığını,
elindeki fetva mucibince, bunların satılmasını istemesi üzerine
bu eşyalar satılmış ve 3105 akçe Ürgüp Mescidi mütevellisi
Hamza bin Ali’ye verilmiştir. Kaydın altında, kethüda ve şahitlerin isimleri bulunmaktadır.(V. 31-35)
Aynı yıla ait bir kayda göre; Mütevelli Hamza, Ürgüp Mescidi
Vakfından, Ebubekir isimli birisinin iki bin vakıf akçe aldığını,
buna karşılık bir kaftan, bir boğça ve bir tâbe (tava), bir kilim
rehin bıraktığını, ancak 6 seneden beri gurbette olup borcunu ödemediğini, dolayısıyla rehin eşyanın satılmasını istemiş
ve toplam 2706 akçeye satılarak nakit para Hamza bin Ali’ye
verilmiştir. Bu kaydın altında da; kadı ve şahitlerin isimleri yer
almaktadır. (V. 33-35)
(V) Varak: Yaprak Ferace: Kadınların dışarıda giydikleri mantoya benzer elbise. Boğça: Boğça, dört köşeli kumaş parçası.
Kethüda: Kahya, esnaf arasından seçilip, hükümetçe tayin edilen kimse, Kethüda Bey: Osmanlılarda sadrazamın yardımcısı,
devletin iç işlerine bakan kimse; Yeniçeri Zabiti (Kubbealtı Lügatı-Misalli Büyük Türkçe Sözlük, İlhan Ayverdi, İstanbul, 2010)
32. Şeref Erdoğdu, Ankaram, Kültür Bakanlığı, Ankara,
S.132,277.
33. Galanti, a.g.e., S.235
34. A.g.e., S.238.
35. Mübarek Galib, 1341, S.39
36. Ürgübî Mehmet Efendi’nin, Ürgüplü soylu bir aileden ve
dini şahsiyetlerden ya da ahilerden olabileceği akla gelmektedir. Ankara mahalle ve mescitlerinin bazılarının isimlerine bakıldığında Cami-Mescit ismi ile mahalle isminin aynı olduğuna
daha önce işaret edilmişti.
37. Gönül Öney, Ankara’da Türk Devri Yapıları, A.Ü. DTCF
Yayınları, Ankara, 1978, S.93-94
38. A.g.e., S.94; M.Yusuf Akyurt, Türk-İslam Kitabeleri, C.11,
1. kısım, Ankara, 1942 (Basılmamış) TTK Ktp, 605.
39. M. Galib, 1341, S.39-40, Levha 9-10; İ.H. Konyalı, Ankara
Camileri, Kültür Matbaacılık, Ankara, 1978, S.91
40. M. Galib, 1341, S.39
41. A.g.e., S.39
42. A.g.e., S.40
43. A.g.e., S.40
44. Konyalı, a.g.e., S.91
45. Ankara’nın Türk-İslam Dönemi (Panel-14 Ekim 2006),
TMMOB Mimarlar Odası, Ankara, 2008, S.71
46. Öney, a.g.e., S.94
47. M. Galib, S.39 ; Öney, S.94
48. Altındağın Manevi Coğrafyası, Altındağ Belediyesi Yayınları, Ankara, 1998, S.189-200
49. Nazif Öztürk, Türk Yenileşme Tarihi Çerçevesinde Vakıf
Müessesesi, TDV yayınları, Ankara, 1995, S.473-547.
50. Cumhuriyet İlkokulu müzesi ve dökümanları
51. Konyalı, a.g.e., S.91
52. VGM Arşivi
53. Hikmetli Meşhur Söz.
54. Maksûre: Cami ve tekkelerde etrafı parmaklıklarla çevrili
yüksek yer.
55. Adı geçen göbek, mihrap, nakışlı kapı ve pencereler çevre mescitlerinde, Vakıf eserleri ile Etnografya Müzesi envanterlerinde bulunamamıştır (HHD).
56. T.C. Kültür Bakanlığı, Eski Eserler ve Müzeler Genel
Müdürlüğü’nün 17.01.1975 tarih ve 152 sayılı Genelgesi ve
Eski Eser Listesi; Altındağ Milli Eğitim, Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğü tarafından Cumhuriyet İlkokulu’na gönderilen 22 Mayıs
1985 tarih ve 3720 Sayılı yazı ekindeki Tapu senedi ve çap örneği; T.C. Kültür Bakanlığı Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulu Müdürlüğü tarafından Nazım Bey Mahallesi
Muhtarlığına Gönderilen 08.04.1998 tarih ve 493 Sayılı yazı.
57. Nazım Bey Mahallesinde sit alanına giren sokakların
isimleri: Atpazarı, Eryokuşu, Merdivenli, Sergi, Süngü, Sarıgül,
Uzunkavak, Balcıoğlu, Eylül, Cevizaltı sokakları ile Ulucanlar
Caddesinin Kestane Caddesine kadar olan kısmı.
58. 1928 doğumlu Şükrü Küçükâyan: Ulucanlarda oturuyor.
1953’den beri Ulucanlarda Bakkallık yaptı ve sonra oğullarına
bıraktı. Sorularımıza verdiği cevapta şunları söyledi: “ Mescitle
medrese (okul) bitişikti. Namazı bu mescitte kılardım. İmamı
Develili İsmail hocaydı. Mescidin yıkılması için okul müdürü
Baki Atabek çok uğraştı. Mescid arsasının bir kısmı, cadde
genişletme çalışmalarında yola gitmişti, önce medrese yıkıldı,
sonra mescit yıkıldı. Mescidin yıkılması işini, Develili müteahhit
İbrahim Bey yaptı. Mahalleliler yıkılmaması için çok uğraştı,
ama mani olamadı.”(8 Mart 2011)
Oğullarından Zeki Küçükayan, babasının işini (bakkallığı)
sürdürmekte, Mustafa Küçükayan ise kağıtçılık yapmaktadır.
Onların anlattığına göre; Mevcut okul bahçesinin batı yönündeki basket potasının bulunduğu yerin altından çıkan ortası delik
bir değirmen taşı uzun süre bahçe kenarındaydı, sonra oradan
kaldırıldı. Yine, bir gün bulgur için kullanılan bir dibek taşının da
toprak altından çıkması, burada bir değirmenin bulunduğuna
işaret olabilir.
1924 Doğumlu Tahir Akça: Eylül Sokakta oturuyor. 1945’te
Ankara’ya gelerek esnaflık yapmış. Mahalle ve mescitle ilgili
şunları söyledi: “ Ürgübî Mescidi, Kur’an kursu olarak da kullanıldı. Bir gün gece bir heyetle Başbakan Adnan Menderes
Ulucanlara geldi. Ulucanlar yolunun genişletileceğini ve onun
için cadde üzerindeki bazı evlerin yıkılacağını duyduk. Öyle de
oldu. Mescit ve Medrese ortaya çıktı. Kızılcahamamlı bir imam
vardı. Mahalle sakinlerinden Cevizaltı Sokağında oturan Ürgüplü ayakkabıcı Hüseyin (Dülger) ağa, Halil ağa vardı. Hüseyin ağa “Bu mahallede bir zamanlar çok Ürgüplü vardı” derdi.
1935 Doğumlu Adeviyye Dülger(Hüseyin Dülger’in Eşi):
Cevizaltı Sokağında oturuyor. Aslen Ürgüplü. 1984 yılında 74
yaşında vefat eden eşinin sık sık kendisine, bu mahallede
önceleri çok Ürgüplü ailenin yaşadığından bahsettiğini anlattı
ve ekledi: Halen Ürgüplü aileler var, ama sayısı fazla değil. 90
yaşında Zekiyehanım teyze ile Melahat teyzeler vardı. Bu mahalleyi çok tanırlardı.
1929 Doğumlu Ekrem Genç: Uzunkavak sokakta oturuyor.
1945’te Ankara’ya gelmiş, Ulucanlar caddesi dar bir sokaktı,
kamyonlar zor geçerdi. Genişletme çalışmalarında Ürgûbî
mescidine ait arazinin bir kısmı yola gitti.
1939 Doğumlu Mustafa Akdoğan: Ürgüp Yeşilöz köyünün
Mülâzım oğullarından olup, 1959’da ailesiyle Ankara’ya gelip
yerleşmişler. Ürgûbî Mescidinde Abdullah Öz isimli bir imamın
görev yaptığını söyledi.
1935 Doğumlu Hacı Esat Akdemir: Nevşehirli.1952’den
itibaren Ankara Kayabaşında bakkallık yapmış, halen Gıda
Toptancılığı işi ile uğraşıyor. Altındağ’da yıkılan bazı camilerin
arasında Ürgûbî Mescidi’nin yıkıldığını, yıkılmadan önce mahallelinin önlemeye çalıştığını hatırladığını söyledi.
59. Ürgûbî Mahallesi Cumhuriyet İlkokulu müzesindeki
Sicill-i Umûmî Defteri (1927-1928)de bu mahallede, ya da
komşu mahallede oturan ailelerin öğrenci olan çocuklarının
kayıt bilgileri bulunmaktadır. Bunlardan sadece birkaçını örnek
olarak buraya aldık.
• 1335 doğumlu Suad Efendi, mektebe giriş tarihi,
19.09.1927, Ürgüp mahallesi 61 nolu hanede oturuyor. Bir yıl
sonra bu okuldan nakil ilmuhaberi almış.
• 1336 doğumlu Mehmed Cemaleddin Efendi; Mektebe
giriş tarihi: 16 Ekim 1928’de İnönü Mektebinden nakille gelmiş.
Nazım Bey Mahallesi 20 nolu hanede oturuyor.
• Ali Necmeddin Efendi: 04.12.1927’de bu okula naklen gelmiş, 2 sene sonra nakil ilmuhaberi alarak ayrılmış. Nazım Bey
Mahallesi Öküzce Sokağı 25 nolu hanede oturuyor.
60. Altındağda Tarih Canlanıyor, Altındağ Belediyesi www.
altindag.bel.tr ; www.hamamonu.com.tr
61. Ürgüp Haber, 24 Şubat 2011.
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 39
ARAŞTIRMA
Ürgüp’te Kayıp Mescitler
Mustafa KAYA
İlçemizde ve köylerinde kullanılmaz durumda
ve çoğu zaman da garip şekilde terkedilmiş, araştırma sırasında dahi insana hüzün veren mescitlerimizin her bir köşesi birçok hatırayı saklamakla da
ziyaretçilerine yaşadıklarını bildirir gibiler.
Vaizlerin insan ahlakını düzeltmek için verdikleri
örnekleri, hutbede davudi sesiyle imamın söylevini,
kadir gecelerinde coşup kendinden geçen cemaatten birinin çığlığını, Ortahisar’da Beylikler Dönemi
eseri oldukça büyük iki terkedilmiş camide sanırım
tek başıma gezdiğim için işittim ve cemaate susamış cami de kıyısından köşesinden gelen çıtırtılarla
hasret kaldığı insana selam veriyordu.
IV. sünü yazdığımız “Kayıp Mescitler” dizisi ile
bu garip cami ve mescitlere sahibi olan kurumlardan umarız ki ilgi de gelir.
Ortahisar Alaaddin Camisi
Ortahisar Kasabamızda iki adet kullanılmayan cami tespit ettik. Fakat derenin batı yönünde
mescit olduğunun hatırlanmaması burada mutlaka
birkaç mescit olmadığı anlamına gelmez. Birkaç
mahallenin olduğu bu alandaki mescitler, evlerin
içinde kalmış, değişmiş/değiştirilmiş, ya da unutulmuş olabilir.
Çarşı merkezinden güney yönüne inerken köp-
Ortahisar Alaaddin camisi giriş cephesi görünümü
rüye gelmeden önce Hacı Telgraf Caddesinin üzerinde sağda Alaaddin Camisi bulunmaktadır. Yolun
kenarındaki taş binanın erimeye başlamış yazıtında 1256 (1840) tarihi yazıyorsa da kasaba sakinleri Anadolu Selçukluları döneminde yapıldığını
söylüyorlar. Batı yönüne yapılan yeni cami (yazlık
cami) kısmındaki kitabede Rumi 1274 (1857) yazmaktadır. [1] Caminin bu yazlık bölümü kullanılmaktadır. Yazlık bölümün yenilenmiş levhasında miladi
olarak 1852 yazılmış ki halkın söylediği dönemle
uyuşmaktadır.
40 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
Ortahisar Alaaddin camisi taş yapı dış kapı kitabesi
1256(1839-40) yılının yazılı olduğu beyaz tüf
taşa yazılmış yazıttaki Arapça cümle şöyle; “Ya müfettihal ebvab İftahlena hayrel bab”
(Ey kapıların açıcısı; Bize hayır kapısı aç) [2]
Hacı Telgraf Caddesinin hemen kenarında kilitsiz, demir parmakcaklı kapıdan direk camiye
giriyorsunuz. Taş yapılı kısım üçer metre aralıklı iki
büyük kemere bindirilmiş tonoz, iki kemer arasına
paylaştırılmıştır. 11 metre en ve 6 metre genişliğindedir.
Bu taş bölümün bitiminde eski kaya cami kısmı
başlar. “16 metre derinlik ve 11 metre eniyle kaya
olarak çok büyük mekan elde edilmiştir.
Burası caminin ilk kısmı olmalı. Kaya bölümün
mihrabı, taş bölümle sınır oluşturduğundan anlıyoruz ki kaya kısım, taş kısım yapılmadan önce yola
doğru uzuyordu. Tavanın biraz düşük olması sert
bir kaya tabakasına rastlamasının etkisiyledir. Buranın mihrabı da Tahar eski mescidi gibi yerden 25
cm yukardadır. Bu yükseklikler eski kaya mescitlerde oldukça çoktur. Belki imamın alnını bu yüksekliğe koyarak secde ederken zorlanmamasına
yönelik yapılıyor olabilir. Mihraba verilen değeri de
simgeleyebilir.
Kemer altı sütunları oldukça düzenli ve ürkünleri
silmelidir. Cami üç tepe penceresi ve iki doğu yönü
penceresi ile ışıklandırılmış, ışığın bolca girmesi için
iç cephe kavsaraları dairevi yapılmış, tabana gelen
kısmı bir hayli eğimli tutulmuştur.
Mimber minare doğu ve güney cephelerin birleştiği köşeye yapılmıştır ve sağlam olarak durmaktadır. Mihrabı dıştaki sivri, içteki yuvarlak kemerli
ve sadedir. Minberinin sağ tarafı yıkılmış, minber
kenarları iki sıra eşkenar dörtgen pencerecikleriyle
süslenmiştir. Mihrap üzerinde biri dairevi istifte besmele olmak üzere iki yazı olması bir farklılık teşkil
ediyor.
ARAŞTIRMA
Ortahisar Alaaddin camisi taş yapı mihrap üstü hattı
Caminin eski kaya bölümünde sıralı üç kaya sütun düzenli olduğu halde bir sütun eşkanar olarak
konumlandırılmıştır ve düzensizdir. Bu bir olasılıkla
kayanın yivine veya genişliği daha da azaltarak tehlikeyi önlemek için olmalı.
Belediye başkanından Vakıflar Müdürlüğünün
burasının projesini hazırlattığını ve onarımının başlayacağını işittik. Bu caminin halihazırdaki durumunda içerisi acil olarak temizlenip eşyalar derlenip
toparlanmalıdır. Manzara seyir yolunun üzerinde ve
çarşıya çok yakın olması, onarımdan sonra bir kent
müzesi veya özel bir müze olarak yararlanılabilecek
bir avantajlılığa sahiptir.
Çukur Cami
Ortahisar’ın kullanılmayan ikinci camisi burasıdır. Kütüphanenin batı yönündeki yoldan dere aşağı inerken bayırın başındaki oldukça güzel mimariye sahip bir külliye gibidir. Halk halen “Çukur Cami
Medresesi” adını kullanıyor.
Caminin kuzey batısındaki yol merdivenlidir.
Cami bitişiğindeki iki katlı iki oda ve ikinci kattaki
bir oda ile medrese görevi görmüş olmalı. İkinci
kattaki birinci oda Kasabanın ilk kütüphane binası imiş. Oda giriş kapısının yağmurluğunun özenli
bir mimari şekle sahip olması önceden kütüphane
veya medrese olarak planlanmış olabileceğini göstermektedir. Yanındaki ikinci kat odası medrese,
alt kattaki 10x6 metre boyutundaki kaya sofa ise
Ortahisar Çukur Cami Kaya
bölüm mihrap önü kısa ve
başlıklı sütun
Ortahisar Çukur Cami taş
bölüm kemer ayağı üzeri
süslemeleri
Ortahisar Alaaddin camisi minber kabartması
yatma bölümü olmalı. Çünkü burada kapı girişi solunda 2x3,5 genişliğinde bir kaya sedir; giriş kapısı
karşısında ise 120 cm yüksekliğinde 3x6 boyutunda yüksek bir seki daha vardır ki buraların her ikisi
de yatma yeri olmalı.
Kütüphane ve medrese oda ve sofası çok güzel
bir köy manzarasını görmektedir.
Camiye üst yoldan giriş, medrese ile cami arasında yüksek bir kemer altıyla, merdivenlerle sağlanmış; merdivenli yoldan girişi ise direk camiye girişi kolaylaştırmıştır. Bu camide de eski kısım veya
kışlık kısım kaya oyma, yazlık kısım özenli yapılmış
büyük iki kemer ve tonoz örtü ile taş camidir. Taş
kısım iki nefli, iki silmeli dörtgen sütun üzerine kemerleri taşır. Tonoz kısım arasına iki kemer konarak sağlamlaştırılmıştır.
Yazlık kısım dört tepe penceresi ve bir batı penceresi ile bolca ışıklandırılmıştır.
Mihrap yönü 11 metre, eni ise 7 metredir. Yazlık
taş bölümde minber sağlam olarak durmakta ön
cephe kapı üstü ortada lale tomurcuğu ve iki yanda güneş kabaraları; mimber yanlarında da dörder
tane motifin ikisi çarkı felek ikisi de ön cephedeki
güneş (veya gül) motifidir. Motifler, simgesel anlamı ve sayısı bakımından da oldukça güzel ve anlamlıdır.
Mihrap da küçük boyutta iki ince sütun kabartmalı bir niş olarak yapılmıştır. Mimbere gösterilen
Ortahisar Çukur Cami minber kapısı üzeri kabartması
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 41
ARAŞTIRMA
Ortahisar Çukur Cami alt kat yatma yeri ve üst kat medrese bölümü
özen burada mihraba gösterilmemiştir.
Kemer ayaklarının üstlerine kalem işi kırmızı ve
çivit mavisi ile renkli eşkenar dörtgenler kırmızı dairevi ince süslemeler özenli ve çivit mavi ile bolca
yapılmış. Bu süsleme tarzı da kilise ve diğer camilerde görülemez.
Yazlık Cami, Kaya Cami ile iki kapı açılarak ilişkilendirilmiş, ayrıca dışarıya da iki kapı açılmıştır.
Kasabalılar bu caminin köyün en eski camisi olduğunu söylemektedirler. Kilise olarak kullanılan bir
yapının önüne yapılmış olması da bunu doğrulamaktadır. [3]
Dışarıya bolca kapı olması Müslümanların henüz az oldukları zamanları ya da tarikatların çelişkilerini çağrıştırmaktadır. Halk arasında söylenen
Caminin eski kısmı ile sanırım kaya bölümü kastedilmektedir. Avludan sağ giriş yeri, asıl giriş kapısı
olmalı. Çünkü burada içerden bir girinti yapılarak
kapıyı denetim altına alan bir sahanlık girintisi ve
koltuk penceresi (kim geldi penceresi) yapılmıştır.
Ayrıca kapı sahanlığı iç bölümü de 15 metrekare
kadardır.
Mihrap burada da yerden 30 cm kadar yüksek
ve kayaya oyulmuş; kenarlarına sütunceler yapılarak üzerleri ünlü hayat ağacı motifi ile kabartma yapılmış, son yıllarda sarı ve yeşile boyanmıştır. Mihraptan 30-40 cm kadar öne ve yana doğru 60 cm
42 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
kadar yüksek iki sütun yapılmış dörtgen
küp şeklinde başlığıyla diğer camilerde
hiç görmediğimiz bir
form üretilmiştir. Bu
sütunlar belki kaya
kesilirken tasarlanarak bırakılmış da olabilir.
Kaya
bölümde
mihraba dikey iki
sütun ve bir de girişin solundaki sütun Ortahisar Çukur Cami kütüphane
kapısı mimari görünümü
sonradan yapılmış
olmalı. 14x9 metrelik
bir mekan kaya oymada çok riskli sayıldığı için ek
tahta kirişle de sonradan üstten desteklenmiş.
Mimber tipi minaresine (Kayseri tipi; mescit minaresi) direk yol kenarından çıkılmaktadır. Külah
kısmı yıkılmıştır.
Ahşap kat bölmesi yapılarak kadınlar kısmı yapılmış fakat tahtası yakıt olarak kullanılmak amacıyla halk tarafından tamamen yok edilmiştir.
Çukur Cami ve medrese odaları, etrafındaki birkaç evle birlikte projelendirildiği takdirde çok sempatik ve çok ilgi çekecek bir kültür tesisi olabilir.
İbrahimpaşa (Babayan) Munar Mahallesi
Camisi
Aşağı Mahallede yer alan cami, köyün kullanımdan düşmüş tek camisidir. Bu köyde de 11 mahalle
tespit ettiğimize ve kullanılan iki cami olduğuna, bir
zamanlar Ürgüp’ün en büyük köyü olduğu da göz
önüne alınırsa şimdi bir adet kullanılmayan mescit
sayısı çok azdır. Özellikle en azından birkaç kaya
ve birkaç taş mescit olmalı kanaatindeyiz.
Bu mescit de 10x5 m boyutuyla cami denebilecek büyüklüktedir. Birinci nef 2 m kadar, orta
nef daha geniştir. Yanda arazinin meyli dolayısıyla
yıkılmış bir nef daha olma olasılığı fazladır. Ayrıca
4x4 boyutunda bir giriş bölümü vardır. Kaya oyma
İbrahimpaşa Munar mah camisi kadınlar mahfeli
ARAŞTIRMA
Vaiz kürsüsü üzerine duvara koyu yeşil zemine
yazılmış bir ayet de halk süslemeciliğinin nadir bir
örneği sayılabilir.
Tahar (Yeşiiöz) Köyü
Potur Mahallesindeki Kaya Mescit
İbrahimpaşa Munar mah camisi vaiz kürsüsü
üzerinde duvara yazılmış hat.
yerlerle bağlantılı olması ve badana altındaki çivit
boyalar kilise veya yıkılarak cami yapılma ihtimalini
de göstermektedir.
Tavan, ortaya bir kuşak kemer atılmış tonozdur.
Caminin yapılış tarihi hakkında hiçbir bilgi yoktur.
Dış kapı üstüne yeşil renkle Osmanlıca ve Latin
rakamlarıyla 8. ay ve 1955 tarihi durmaktadır. Bu
onarım tarihi olmalı…
Cami girişi kuzey yöndedir. Mihrap, mimber ve
vaiz kürsüsü koyu yeşil ve kırmızı boyalarla kullanımdan düşmeden önce son yıllarda süslenmiştir.
Giriş üstü de ahşaptan kadınlar mahfeli olarak
kullanılabilir sağlamlıkta durmaktadır. Hatta kadın
cemaatin çokluğu göz önüne alınarak girişin sağına ve zemine ikinci bir parmakcaklı bölme daha
yapılmıştır.
Mihraba cennet perdesi gibi çok eski bir simgenin resmedilmesi geleneğe uyumun devamını göstermesi bakımından ilgi çekicidir. Ahşap mimber ve
özgün perdesi dikkat çekicidir. Bu minberin yanına
da Ortahisar’daki gibi dört güneş simgesi yapılması, motiflerin tesadüfen seçilmediğinin delilidir.
Mihrabın solundaki vaiz kürsüsü ile halen camide
duran iki rahle ve bir duvar feneri, caminin birkaç yıl
önce terk edildiğini gösterir gibidir.
Bu civar köylerden Karain, Boyalı, Karlık köylerinin muhtarları köylerinde kullanımdan düşmüş eski
cami ve mescit bulunmadığını söylediler. Tahar
Köyünde Syn. Salih ÖZATA (1935) çocukluğunda
biri yıkılmış biri mevcut iki küçük Kuran Kursu veya
mesciti hatırladığını söyledi. Bunun üzerine kendi
evi yakınındaki bir peribacasına girdiğimizde içerisinin kilise olduğunu gördük. Hemen 40-50 metre
ilerdeki bir kayada da tek nefli ve uzunlamasına bir
kilise ve eklentilerini de gördük. Bu kiliseye yakın
bir kaya bloğunun kuzey doğu girişi ile girdiğimiz
Kuran Kursu yerinin aynı zamanda kaya oyma mihrabı ile bir mescit olduğunu keşfettik. 7x5 m boyutunda ve tam dairevi de olmayan kenarları düzgün
kesilmemiş geniş bir mescitti burası. Önceleri İ.T’ye
aitken şimdi ise H. D. nin mülkiyetindedir.
Diğer mescit ise taş bir yapı olup 1930 yıllarından önce yıkılmıştır.
Adım başı kilisenin olduğu bir köyde daha çok
mescit olması gerekirdi ama bilinen nedenlerle zaman içinde kaybolmuştu.
Kayıp Mescitlerimizi araştırmak ve incelemenin,
araştırmacıyı sımsıkı saran ve ruhsal bir rahatlık
veren hazzını tatmak üzere diğer köylerimizdekileri
de hemen hazırlamayı iş takvimimize almanın şart
olduğunu düşünüyorum…
[1] Doğa, Tarih ve Kültür Hazinesi Ortahisar, Ali KAPTAN, Salim KOÇAK, Diğer yayın
bilgileri ve tarih yok. s;47
[2] a.g.e 1, s;47
[3] a.g.e 1. s;47
Yeşilöz köyü Potur mah. eski kaya mescitte rehberimiz Salih ÖZATA
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 43
SAĞLIK KÖŞESİ
Grip
ve
Aşısı
Prof. Dr. Mustafa YANDI
KTÜ Tıp Fak. Genel Cerrahi Öğr. Üyesi
Merhaba Sevgili Hemşehrilerim,
Kasım ayında bir Ankara seyahatımda uğradığım derneğimizde dernek yetkililerinin benden
sağlık konusunda dergimizde yayınlanmak üzere
bir yazı talep etmeleri üzerine güncel ve popüler bir
konu olması için “Grip ve Aşısı “ hakkında sizlere
bildiklerimi aktarmayı düşündüm. Yazıda mümkün
olduğu kadar sizleri tıbbî terimlerle sıkmadan temel
bilgileri aktarmaya çalışacağım. Bedenimize değişik yollardan giren, belli yoğunlukta ve hastalık yapma gücünde mikropların vücudumuzda meydana
getirdiği yankılara “enfeksiyöz “ bulaşıcı hastalık “
denir; bu mikroplar, genellikle bakteri ve virüs adını
verdiğimiz iki guruptan oluşurlar. Bakteriler daha
yaygın olmakla birlikte virüslerle de hastalık meydana gelebilir. Grip, virus(H. İnfluenza) ların etkili
olduğu hastalık gurubundandır. Bu iki gurup hastalık yapan mikropların arasında önemli farklar vardır.
Bakterilerin neden olduğu hastalıklarla mücadelede klasik antibiyotikler etkili olurken virüslere karşı
daha özel antivirütikler gerekir. Bu antivirütiklerin
üretimi daha zor, o nedenle de oldukça pahalıdır.
Grip mikrobu (virusu) nun başka farklı ilginç özellikleri vardır. Grip mikrobu (virusu), mikrobu taşıyan
şahıstan genellikle kapalı ortamlarda, kapalı ortamlarda toplu yaşamın arttığı, güz ve kış aylarında, öksürük, aksırıkla havadan damlacıkla diğer şahıslara
kolaylıkla geçiş yaparlar ve geçtiği şahısta bir –iki
günle bir hafta içinde ortaya çıkan hastalığın etkeni olurlar; ancak, 7-8 gün içinde de kendiliğinden
ömürlerini tamamlar ve etkilerini kaybederler. Bu
özelliği nedeniyle hekimler arasında grip için “tedavi edilirse 1 haftada, edilmezse 7 günde geçer
“ denilir. Hastalarda ateş, öksürük, aksırık, kırgınlık, halsizlik gibi yakınmalara yol açtığından halk
44 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
arasında “paçavra hastalığı”da diyenler vardır.
Gribin tedavisinde mikropların belirttiğim özellikleri
nedeniyle özgün antivirütik tedavisinin yeri yoktur.
Ancak, istirahat başta olmak üzere (annelerimizin
nane / limon diye nitelediği) bol sıvı alınması, ağrı
kesici, öksürüğü rahatlatıcı ve bedeni güçlendirici
ilaçlarla destekleme yeterli olur. Hastalığın şiddetinde ve ortaya çıkmasında şahsın yapısı ve direnç
gücü önemlidir. Gribe neden olan bu mikrop (virus) ların diğer mikroplardan farklı önemli bir başka
özelliği ise salgına neden mikroplar yüz (suş) lerini
her sene değiştirmeleridir. O nedenle sabit kalan
diğer mikroplarda olduğu gibi grip mikrobuna karşı, onların gücünü kıracak aşının etkili olabilmesi
için o yıl salgına neden olan veya olacak mikroba
özgü aşı hazırlanması gerekir. Bu da grip aşısının
etkinliğini zorlaştıran, aynı zamanda pahasını artıran bir özelliktir. Grip mikrobu hastalık yapma etkisi
çocuklar, yaşlılar, kronik böbrek hastaları, kanser
tedavisi yapılanlar, organ nakli yapılanlar gibi vücut direnci düşmüş kişilerde fazla olacağından bu
gurup hastalarla; gripli hastalarla karşılaşma ihtimali yüksek olan doktor ve sağlık çalışanlarında
aşılamanın bir yararı düşünülebilir. Bunların dışında
toplumun tümüne aşı yapmak yerine, hastalığın ilk
belirtileri görülen kişilerin, işyeri, okul, kışla, kahvehane, hapishane gibi toplu yaşanılan yerlerden
makül süre uzaklaştırılmalarına özen gösterilmesi;
hem onların tedavisinde hem de hastalığın kontrolünde, kişilerin korunmasında önemli ve yeterli olur.
Sanırım grip konusunda toplum sağlığı açısından
bu bilgiler yeterlidir. Sizden gelecek sağlık sorunlarını bu dergide yanıtlamaya çalışacağımı bildirir;
yeni yılınızı kutlar, yeni ve diğer yıllarda sağlıklı, mutlu günler dilerim.
KAYAKAPI PREM1UM CAVES - CAPPADOCİA
“Kültürel ve Doğal Çevre Koruma ve
Canlandırma Projesi”
“NEDİR? NE DEĞİLDİR?”
Oğuz ÖZDEM / Kayakapı Projesi Basın Danışmanı
Kayakapıda Henüz Restore Edilmemiş Evlerden Bir Köşe
Kayakapı Mahallesi, Ürgüp’ün tarihi dokusunu
en iyi şekilde yansıtan ve içerisinde tarihi ve kültürel
değerlere sahip sivil ve anıtsal yapıların korunması,
restore edilmesi gerek Ürgüp gerek ülkemiz turizm
potansiyeli yanında tarihi mirasımızın canlandırılması açısından büyük önem taşımaktadır.
Kayakapı Premium Caves - Cappadocia, adına
yakışır olarak üç ana temadan oluşacaktır.
1- Konaklama Alanı:
Üst sınıf her türlü konfor ve lükse sahip, yerleşik
alana oranla sınırlı sayıda oda ile konuklarımızın her
türlü talep ve ihtiyacını karşılayabilecek tam donanımlı müstakil konaklar / odalar restore edilecektir.
Bu konaklara eski sahiplerinin / oturanların özgün
isimleri verilecektir. Ağırlıklı olarak kaya odalarda
konaklama sağlanacak olup, doğal taş mekanlar
daha ziyade genel mekanlar olarak kullanılacaktır.
2- Günübirlik Alan:
Kayakapı, günübirlik kullanım için halkın ziyaretine açık olacaktır. Kayakapı bünyesinde: 2 Camii, 1 Kaya Kilise, 1 Tarihi Hamam, 8 Çeşme ve en
önemlisi Aziz Yuhannes Evi (House of St. John the
Russian - Esat Ağa Konağı) bulunmaktadır. Bu tarihi eserlerin restorasyonu en kısa sürede tamamlanıp ziyarete açılacaktır. Ortodokslar açısından çok
büyük önem arz eden Aziz Yuhannes Evi müze olarak hizmet verecektir.
Ayrıca Kayakapı’da unutmaya yüz tutmuş yöremize özgü sanatları unutmamak için, el sanatları
çarşısı oluşturulacaktır. Burada sanatkarlarımıza
her türlü kolaylık sağlanacak olup, onların mesleklerini icra etme ve sergileme imkanı sağlanacaktır.
Bunlara ilaveten çok sayıda ve değişik tarzda
hizmet sunacak yeme/içme mekanları, kafeler ve
Kayakapıda Restore Edilmiş Evlerden Bir Görüntü
şarap evleri hizmet verecektir. Tüm bu işletmeler,
Kayakapı Premium Caves - Cappadocia’da konaklama yapmayan misafirlere de açık olacaktır.
3- Organik Tarım Alanı:
Kayakapı Mahallesi eteklerinde ve alt kısmında tarım alanları mevcuttur. Bu alanlar kısa sürede
elden geçirilecek olup, organik tarım ve yöremize
uygun üzüm çeşitleri ve meyve fidanlan yetiştirilecektir.
Kayakapı yürüyen bir proje olacaktır, yani restorasyonu tamamlanan kısım hizmete hemen girecek
ve bu sayede gelir elde etmek suretiyle kısa sürede
tüm proje tamamlanacaktır. Restorasyonun anlaşma gereği 5 yıl içerisinde tamamlanması gerekmektedir. Kayakapı Premium Caves - Cappadocia’nın
ilk etabı planlamamıza uygun olarak 2013 Mayıs
içerisinde “softopening” olarak hizmete açmış bulunmaktayız.
Kayakapıdan Ürgüp Manzarası
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 45
Ürgüp Aşığı
Bekir Ağabey
Hilmi ÇALIŞKAN
Ulu çınar, ürgüp aşığı, baba, bekir ağabey, bekir bey, hangi
sıfatlarla hitap etsem ona yakışır.
Çarşamba ve Cumartesi günleri derneğimizde
toplandığımız zaman, ürgüp’ten yeni gelen hangi
hemşehrimiz varsa, yanına varır, başlardı sormaya.
Havalar nasıl ürgüpte? Turistler gelmeye başladı
mı? Belediyemizin çalışmaları nasıl? Ürgüp güzelleşti mi? Ağa mehmet’i gördünüz mü? Mustafa
yağcı’nın çocukları iyi mi? Hüseyin terzioğlu dergilerimizi iyi dağıtıyor mu? Halk, dergi hakkında neler konuşuyor? diye sorardı. Sorularının cevaplarını
aldıktan sonra koltuğuna yaslanır, elindeki notları
göstererek bir daha ki dergimizde şu konulara ve
yazılara yer verelim, derdi. Kendisini ürgüp’e ve ürgüp dergisine adamıştı. Dergi Yayın Kurulu olarak,
hepimiz kendisine minnettarız.
Bekir baba ile dergi çalışmalarında günlerce beraber olduğumuz gibi diğer günlerde de mutlaka
telefonla arar, “Ciğerim, sesini bir duyayım dedim.
Müsaitsen akşama bekliyorum” derdi. Vefatından
birkaç ay önce bir akşam evinde yemeğimizi yedik.
Sohbet faslından sonra televizyonun müzik kanalını
açtık, tavla oynamaya başladık. Bir müddet sonra
zar elinde geriye yaslandı, sus işareti yaptı. Televizyondaki türkü Ürgüp’lü Refik Başara’ın eseriydi ve
46 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
mehmet erenler seslendiriyordu:
Karşı bağda sıra sıra bağdemler
Oturup ağlasın yari gidenler,
diye başlayıp,
Alıverin filintamı oymadan
Gideceğim şu ürgübe doymadan,
diye biten parçasını sessizce dinledikten sonra
ikimiz de göz yaşlarımızı silerek tavlayı kapadık. Ve
bana dönerek bu yaz ürgüp’e gideceğim Sen ve
mustafa kaya birlikte beni gezdireceksiniz. Saklı
vadide, peynirli ile parmak üzümü yedireceksiniz,
diye tembih etmişti.
Bekir babanın insancıl tavırlarını, bir başka deyişle sahip olduğu hasretlerini, öldüğü zaman onun
hakkında araştırmacı, yazar ve şair Hasan Şahin
tarafından içtenlikle yazılan bir ağıttan da anlıyoruz.
Bekir Taylan Babamızı saygı ve rahmetle anıyoruz.
“Gitti” diye başlayan ağıtı da sizlere sunuyoruz.
GİTTİ
Hayal gibi, şaka gibi, düş gibi
Bir yıldız misali kaydı da gitti
Ürgüp, Ürgüp diye yumuldu gözü
Bir daha gelmemek üzere gitti
Böyleymiş bekir taylan’nın yazısı
Yürektenmi çıkar derin acısı
Gelmiş ağlaşıyor seven dostları
Onulmaz dertlere düştüde gitti
Kara haber, tipi gibi savruldu
Bir yanar dağ gibi içim kavruldu
Duydu dost düşman yasa boğuldu
Akan gözyaşları sel olup gitti
Ürgüp sevgisiyle doluydu içi
Bulunur mu böyle insanın hası
Acep yokmuydu derdin çaresi
Derin acılara gark etti gitti
Ateş düştü bağrımın başına
Böylesi dünyaya gelmez bir daha
Emir büyük yerden herşey bahane
Ölüm şerbetini içti de gitti
Hasan şahin der ki yıllar geçse de
Düşmeyecek ismin asla dillerde
Yer ettin gönüllerde kalplerde
Şanıyla şerefiyle namıyla gitti
Hasan Şahin
Araştırmacı, Şair, Yazar
Ürgüplüler Derneği Yayın Organı 47
2013 Yılında Vefat Edenlerin Listesi
(7 Mayıs 2013 tarihinde Ürgüp Belediyesi’nden Alınmıştır.)
Hanife
BALABAN
02.01.2013
Sıtkı
AKSOY
Makbule
ÖZTÜRK
02.01.2013
Mehmet Ali
ŞAHİN
Semiye
DAYI
04.01.2013
Mustafa
DEMİRKIRAN
Ekrem
KARGI
08.01.2013
Mehmet Birol
ALTAN
Ahmet
ŞAHİN
09.01.2013
Bünyamin
AKTAŞ
06.03.2013
11.03.2013
Tuncay
ÇELİK
12.01.2013
Yusuf
ÜZEL
16.03.2013
Hanife
ÖZTEKİN
13.01.2013
Makbule
AK
17.03.2013
17.01.2013
Sabri
YİGİN
Gülşen
KAVUN
Rafi
URAL
Hüseyin
TEZRZİOĞLU
22.01.2013
Lale
KAHRAMAN
17.03.2013
Mehmet
BALTA
17.03.2013
Mahmut
AKSOY
19.03.2013
Fatma
EZER
23.03.2013
Ertaç
ÇOPUROĞLU
23.01.2013
Hüseyin
YİĞİT
24.03.2013
Mehmet
YAKÇIN
24.01.2013
Mustafa
GÜRBÜZ
24.03.2013
Havva
SÜTAY
24.01.2013
Medine
AYDEMİR
25.03.2013
Haydar
USAL
24.01.2013
Hüseyin
ÇALIK
26.03.2013
27.03.2013
Ali
KAYAN
26.01.2013
Mehmet
TOKER
Akime
GÜZELER
27.01.2013
Üzeyir
KARDAŞ
UÇAR
Haşan
GUNDUZ
30.01.2013
Fername
Sadettin
ÇOPUROĞLU
31.01.2013
Günaydın
KOPARAL
Demir
CAN
31.01.2013
Muharrem
İÇÖZ
29.03.2013
Mehmet Ali
TAŞER
Yaşar
AYDOĞDU
29.03.2013
Salih
İÇÖZ
Mahmut
DURU
01.04.2013
04.02.2013
Hulusi
AKGÜL
04.02.2013
Şerife
AKÇER
01.04.2013
Hanife
ÖLMEZ
04.02.2013
Arife
ÖĞÜT
02.04.2013
Sıdıka
İMİR
05.02.2013
Zeki
ÖZKAN
08.04.2013
Hatice
ÇETİNER
05.02.2013
Hatice
LALE
09.04.2013
Ahmet
GÜNDOĞDU
08.02.2013
Mustafa
KOÇ
10.04.2013
Yakup
ARIK
09.02.2013
Mahir Ahmet
KIRATLI
11.04.2013
Kudret
YURT
10.02.2013
İlyas
GÖKTAŞ
13.04.2013
İsmihani
CAN
10.02.2013
Suphiye
SAYDAN
15.04.2013
Ayşe
ATMIŞ
15.02.2013
Nihat
AYDOGAN
15.04.2013
Fatma
KAYSI
15.02.2013
Ali
ŞÜKÜROĞLU
16.04.2013
Hatice
ZENGİN
16.02.2013
İbrahim
ERTÜRK
16.04.2013
Fatma
ERSOY
17.02.2013
Fatma
CEYLAN
20.04.2013
Saniye
PINAR
Memnune
ELMACI
19.04.2013
Ali Kemal
ERTUGRAL
21.02.2013
Hayriye
KILIÇ
22.04.2013
idris
DEMİRCAN
23.02.2013
Bekir
TOSUN
23.04.2013
Halil
SONYÜREK
25.02.2013
Güngör
ŞENER
23.04.2013
Erol
AKYAG
26.01.2013
Bekir
ŞEN
Fatma
ŞİŞMAN
28.02.2013
Muzaffer
COŞKUN
Şerife
KESKİN
28.02.2013
Hüseyin
ÇETİN KAYA
Havva
GÜZEL
02.03.2013
Rukiye
ÇEVİK
İbrahim
KORKMAZ
Hatice
SARIKAYA
30.04.2013
Ayşe
ÇALIŞKAN
03.03.2013
Hüseyin
ESKİCİ
05.05.2013
Sayit
ÖZ
Fatma
DEMİRTAŞ
03.05.2013
İsmail
SEYHAN
06.03.2013
Eşref
ÇAKIR
06.05.2013
Münevver
AYHAN
06.03.2013
Nazmi
FALAY
07.05.2013
Ürgüplüler Derneği olarak hepsine Allahtan rahmet ve mağfiret diliyoruz.
48 Ürgüplüler Derneği Yayın Organı
25.04.2013
29.04.2013
ÜRGÜP’E ÖVGÜ ŞİİRİ
Nasıl methedeyim seni;
Cana can katarsın ÜRGÜP
Dil kafi gelmiyor seni;
Övgüden yana ÜRGÜP.
Ozan Refik BAŞARAN’ın,
Ünü yayılmış Dünya’ya
“CEMALIM” türküsüyle
Anılır oldun sen ÜRGÜP.
Anadolu’nun incisi
KAPADOKYA’nın merkezi
Beş bin yıllık geçmişi
Taşırsın sinende ÜRGÜP.
Damsa Çayın akar ince
Hayat verir çevresine
“ASMALI KONAK” denince,
Ayrı bir yerin var ÜRGÜP.
Lûvi, Hitit, Makedonya
Pers, Roma’dan Bizans’a
Selçuklu’dan Osmanlı’ya
Nice günler gördün ÜRGÜP.
Kayısı, elma, dolu bağlar
Kekik, yavşan kokar dağlar
Öter dallarda bülbüller
Doyum olmaz seyre ÜRGÜP.
Kimler geldi kimler geçti
Kimler kondu, kimler göçtü,
Tarih senden, alır bilgi
Adın bir efsane ÜRGÜP.
Otellerin, motellerin
Yemek yenecek yerlerin
Park’ların bahçelerin
Görülmeye değer ÜRGÜP.
Dağı-taşı, altı-üstü
Eski eserlerle yüklü
Tarihin her devrini.
Görmek mümkün sende ÜRGÜP.
İnsanların güleç yüzlü
Hoş sohbetli, tatlı dilli
Konuksever, yardım elli
Başka örneği yok ÜRGÜP.
Kayadan oyma evlerin
Yer altı şehirlerin
Kalelerin, çeşmelerin
Gezilmeye değer ÜRGÜP.
Hile, hurda nedir bilmez
Değerinden fazla almaz
Asla fırsatçılık yapmaz
Saygın esnafın var ÜRGÜP.
KILIÇARSLAN’ın Türbesi,
Yeleşendir Temenni’si,
Peri Bacaların sanki
Doğa harikası ÜRGÜP.
Dolu vatan sevgisiyle
Milli birlik ve dirlikte
Tasada, kıvançta, kaderde
Tek vücut, tek yürek ÜRGÜP.
Antik Cami’ler, Mescitler,
Hanlar, hamamlar, saraylar
Kiliseler, manastırlar
Barışı simgeler ÜRGÜP.
Sırtın yere hiç gelmesin
İsmin dillerden düşmesin
Yokluk nedir bilmesin
Dünya var oldukça ÜRGÜP.
Eksik olmaz turistlerin
Dost, düşmanın gözündesin
Geçmiş medeniyetlerin
Emanetisin sen ÜRGÜP.
ATATÜRK’ e giden yoldan
Ayrılmadın bunca zaman
Nice gazi, şehit olan
Vatan evladın var ÜRGÜP.
Nice değerler, bilgeler,
Baba-oğul Ürgüplüler,
Nice sanatçı, şairler:
Hep bağrındandır ÜRGÜP.
HASAN der bunca söze
Ne gerek var methiyeye,
Doğa, tarih ve güneşine
Doyum olmaz senin, ÜRGÜP.
29 Ekim 2011 / Hasan ŞAHİN / Şair, Araştırmacı, Yazar / ANKARA
Temenni Tepesi’nden Ürgüp’ün Gece Görünümü