Tam Metin - Gençlik Araştırmaları Dergisi

Transkript

Tam Metin - Gençlik Araştırmaları Dergisi
TARİHE YÖN VEREN GENÇLER
-Büyük İskender, Hz. Ali, Fatih Sultan Mehmet, Deli Petro, Napolyon
Bonapart-
Güray Kırpık*
ÖZ
Tarihte izler bırakmış gençler vardır. Bunlar arasında ilim, cesaret ve
adaleti birleştirenlerin başarılı olduğu görülür. Pek çok bilinmeyen
isimsiz genç kahraman yanı sıra yaptıkları ile ismi bilinen şahsiyetler
bulunmaktadır. Gençler, böylece medeniyette önemli bir çığır açarak,
dünyanın gidişinde önemli etkide bulunabilmenin gençlik ve dinamiklik temelinde olduğunu göstermişlerdir.
ANAHTAR KELİMELER: Gençlik, Tarih, İskender, Hz. Ali, Fatih,
Petro, Napolyon.
*
Doç. Dr., Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi.
GENÇLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ © Yıl: 1 ǀ Cilt: 1 ǀ Sayı: 2 ǀ 2013-2
ISSN: 2147-8473
HISTORY-SHAPING YOUNG PEOPLE
-Alexander the Great, Hz. Ali, Sultan Mehmet the Conquerer, Peter the Great,
Napoleon Bonapart-
Güray Kırpık
ABSTRACT
There was young people that have left their marks in history. Among
these, knowledge, courage, and justice is seen to be successful that incorporate. They gave direction to the history along the unknown
young nameless hero. Thus, they have shown that a major breakthrough by opening in the civilization of the world can influence by
the course of a young and dynamic foundations.
KEYWORDS: Youth, History, Alexander the Great, Hz. Ali, Mehmet
the Conquerer, Peter the Great, Napoleon

Assoc. Prof. Dr., Gazi University, Faculty of Education
GENÇLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ © Yıl: 1 ǀ Cilt: 1 ǀ Sayı: 2 ǀ 2013-2
ISSN: 2147-8473
Güray Kırpık
1. GİRİŞ
İnsan hayatının en hareketli ve sıradışı zamanı gençliktir. Devletlerin ve
milletlerin tarihi konusunda sosyolojik tahliller yapan İbn Haldun bu
konuda insan hayatı ile devlet hayatını birbirine benzetir. Böylece insanın 3 dönem olan hayatının en önemlisi birinci dönemi olan çocukluk ve
gençlik dönemidir. Çünkü diğer dönemler birincinin terbiye hamuruna
göre belirlenir. Yani olgunluk ve ihtiyarlık döneminin temelleri de bu
birinci dönemde atılmıştır. İbn Haldun aynı şeyi devletlerin ömrü konusunda dile getirir. Asabi olan kazanacaktır (İbn Haldun, 1990/I: 472-474).
İbn Haldun’un asabî devlet teorisini “asabî gençlik” şeklinde kullanacak olursak, bu hazariyetine (medeniyet değerlerine) sahip çıkmak, bilinçli
olmak anlamlarına gelmektedir (Alatas, 2006: 125; Yaslıçimen, Sunar 2006:
152). Medeniyet değerleri noktasında “bilinçli gençlik” talim ve terbiye
hayatının da vazgeçilmez bir hedefidir. İlmen, fikren ve amel/iş olarak
doğru zamanda doğru bilgiye ve pratiğe ulaşan gençlik, beyin, fizik ve
davranış bakımlarından erdemli bir uyum ortaya koyabilir.
Tarihte bu erdemli gençlik noktasında örnek oluşturan simalar bulunmaktadır. İbn Haldun’un tarifinde Hz. Muhammet (a.s.)’in ashabı içerisinde
buna dair örnekler görülür. Aynı şekilde Hz. İsa’nın havarilerinin içinde,
Hz. Yusuf’un ve Hz. Musa’nın dostlarının içinde gençlik ile ilgili gözde şahsiyetler bulunur. Dünya tarihine yön verenler arasında farklı milletlerden
genç şahsiyetlerin ortaya çıktığı görülmektedir. Bu çalışmada gençlik yıllarında gözde vazifeler üstlenerek, hayatlarını bu andan itibaren sıra dışı şekilde geçirmiş olan farklı tarihi dönemlerden ve örneklerden beş şahsiyetin
ibretamiz hayat hikayeleri ele alınmıştır. Bu
şahsiyetler, kronolojik olarak ele alınış sırasıyla Büyük İskender, Hz. Ali, Fatih Sultan
Mehmet, Napolyon Bonapart ve Deli
Petro’dur.
2. BÜYÜK İSKENDER (D. M.Ö. 356-Öl.
M.Ö.323)
Büyük İskender’in babası Makedonya kralı
II. Philippos ve annesi Epir kralı
Büyük İskender Heykelinin Başı
(İstanbul Arkeoloji Müzesi)
174
GENÇLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
ǀ Yıl: 1 ǀ Sayı: 2 ǀ
Tarihe Yön Veren Gençler
Neoptolemus’un kızı Olympias'tır. Aslen Makedonyalı olan İskender,
antigonit ırkından gelir. Henüz yirmi yaşına basmadan Makedonya kralı
olan Büyük İskender, 13-14 yıl boyunca tek bir savaş bile yitirmeden güçlü
krallıkları egemenliği altına almıştır. Tarihçi Taberi’nin belirttiğine göre
İskender 13 veya 14 yıl iktidarda kalmış olmalıdır. Hükümdarlığa geçtiğinde 21 veya 22 vefat ettiğinde ise 35 veya 36 yaşındadır (Taberî, 1991:
841). İskender zekâsı, bilgisi ve gücüyle dünya tarihinde ve medeniyetlerin hayatında etkiler yapmıştır. M.Ö. 333'te İssus Savaşı'nda Pers Kralı
Darius (Dârâ)'u yenmiş, bundan sonraki on yıl süresince Mısır'dan Hindistan'a kadar Pers yönetimi altındaki bütün toprakları ele geçirerek, Hindistan’a kadar gitmiştir. İskender tüm dünyayı Hellen uygarlığına ve Grekçe’ye dayalı tek bir idarede birleştirmek girişiminde bulunmuştur. O, filozof Aristo'nun öğretisi ona Hellen kültürünü benimsemişti. Aristo'nun yol
göstericiliğinde İlyada'yı inceleyen İskender, dedelerinin ve kendisinin
kahraman Aşil'in soyundan geldiği düşüncesindeydi. Efsaneye göre, annesi Olympias’ın Arşil’in soyundan, babası Philippos’un ise Zeus’un oğlu
Herkül soyundan geldiğine inanıyordu (Popovic, 2011: 6).
O’nun ölümü üzerine Avrupa’dan Çin’e kadar uzanan sahada kurduğu imparatorluk parçalanmıştır (M.Ö. 323). İskender İmparatorluğu’nun yerine kurulan krallıkları bir süre sonra (M.S.1.yy.) teker teker
alan Roma, Hellenistik kültür yapısına mağlup olmuş başkenti değil
bütün siyasetinde köklü değişikliklere gitmek zorunda kalmıştır. İskender genç, yakışıklı, güçlü ve cesur bir imparatordu. Gençliğinden dolayı
kimi zaman aşırı atak ve tedbirsiz davranır, gereksiz tehlikelere gözünü
kırpmadan atıldığı olurdu. Büyük bir önder olmasında genç ve atak olmasının etkisi olmuştu. Rahatı ve lüksü küçümseyen onurlu bir insandı.
13-16 yaşları arasında gençliğinin en verimli zamanında devrin en bilge
kişisi olan Aristo'dan ders aldı. Aristo ona felsefe, politika ve sanat eğitimi verdi, şiiri sevdirdi (Popovic, 2011: 9). İskender hükümdarlığı sırasında bilim ve kültürün gelişmesine katkıda bulundu.
İskender'in olumlu niteliklerinin yanı sıra, kusurları da vardı. Gençliğinden kaynaklanan heyecanla çabuk öfkelenir, kendisine karşı oluşacak
tehditlere, ısrarla karşı koyardı. Eskiçağın klasik Doğu Akdeniz hükümdarları gibi zafer üstüne zafer kazandıkça, kendisini bir Yunan tanrısı
olarak görmeye başladı. Krallığının başkentini Bâbil olarak düşünüyor-
ǀ Yıl: 1 ǀ Sayı: 2 ǀ
GENÇLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ ǀ 175
Güray Kırpık
du. Ancak M.Ö.323 yılında erken bir yaşta hastalanarak, öldü. Sanskritçe’de bulunan yeni bazı belgelere göre o, zehirlenerek öldürülmüştür
(Pal, 2013: 1). Büyük İskender'in savaşlarını gösteren kabartmalarla süslü
olan “İskender Lahdi” Osmanlılar zamanında 1887 yılında bulunmuştur
ve İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne konulmuştur. Bununla ilgili Osmanlı
Arşivi’nde de belgeler bulunmaktadır. Ayrıca bu lahdin Büyük İskender’e ait olmadığı Sidon’da bulunan Helenistik devlet kralı
Abdalonymos’a ait olduğu hakkında bir tarih görüşü de bulunmaktadır.
Büyük İskender aldığı topraklarda kendi ismiyle anılan kentler kurmuştur. Bu kentler liman ve kavşak noktalarında kurulmuş, hellenistik kültürün oluşmasını sağlamıştır. Nitekim Doğu Roma’nın oluşmasında Büyük İskender’in etkileri görülür (Üçyiğit, 1943-1986).
3. HZ. ALİ (D. 599-Öl. 661)
Hz. Ali İslam tarihinde “haydâr-ı kerrâr”,* “sâhib-i zülfikar”, “Aliyyü’lmurtezâ”, “Ebu Hasan”, “Ebu Turâb”, “esedullah”, “şah-ı merdân”, “şîri yezdân”, “seyfullah”, “nur-ı nebî” lakaplarıyla anılmıştır (Şafak, 2011:
13-42). Ona “Ali” ismini veren Hz. Peygamberdir. Kureyş Kabilesi'nin
Haşimoğulları (Beni Hâşim) oymağına mensuptur. Babası Ebû Talib,
annesi Kureyş'ten Fâtıma binti Esed, dedesi Abdulmuttalib'tir.
Hz. Muhammet (a.s.)’ın amcası Ebu Tâlib’in oğlu küçük yaştaki Ali
(r.a.) Hz. Peygamberin evinde büyümüştür ve ilk Müslümanlardan bir
sahabedir. Hz. Peygamber’den bizzat ders almıştır. İslam tarihinde gençliği ve civanmertliği ile nam salmış olan Hz. Ali Hülefa-yı Râşidîn’in
dördüncüsüdür. Hicret sırasında Kureyş müşriklerinin öldürme kararı
aldıkları İslam Peygamberinin yatağına yatmıştır. Ardından Kureyş’in
emanet mallarını dağıttıktan sonra kendisi de hicret ederek Medine’ye
gelmiştir. Hicretten sonra Bedir, Uhud, Hendek ve Hayber gazalarına
katılan Hz. Ali, üstün cesaret ve şecaati ile sevilen bir kişiliğe sahip olmuştur. Savaş öncesi birebir karşılaşmalarda kılıcını ilk çekenlerden olan
Hz. Ali karşısına çıkan müşrikleri her defasında mağlup etmiştir. Hz.
Ali, Uhud Savaşı’nda altı yerinden yaralanmıştır. Hayber kalesinin fethi
*
Haydâr-ı kerrâr: Döne döne saldıran, tekrar dönerek saldıran anlamına gelmektedir.
176
GENÇLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
ǀ Yıl: 1 ǀ Sayı: 2 ǀ
Tarihe Yön Veren Gençler
onun eliyle gerçekleşmiştir. Tebük Seferi’ne giderken İslam Peygamberinin yerine vekil olarak Medîne’de kalmıştır.
Hz. Ali ilk halife Hz. Ebubekir (r.a.) zamanında onun danışmanlığını
yapmış, Hz. Ömer’in zamanında da danışmanlık, müftülük ve kadılık
yapmıştır. O, Hz. Ömer’in devlet divanının üyesi olmuştur. Hz. Osman’ın halifeliği döneminde de danışmanlık görevine devam etmiş, Hz.
Osman’ın şehit edilmesinin ardından İslam Devleti’nin halifesi olarak
seçilmiştir. Hz. Osman zamanında başlayan ihtilaflar Hz. Ali zamanında
da devam etti. Kendisine ihtilaflar hakkında “Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer
zamanında ihtilaf yoktu ama Hz. Osman ve sizin halifeliğiniz zamanında ihtilaflar neden çoğaldı?” diye sorulunca; “Bunun hikmeti gayet açıktır. Hz. Ebu
Bekir ve Hz. Ömer’in yanında Hz. Osman ve benim gibiler vardı. Benim yanımdaysa sizin gibiler var.” demiştir (Mete, 2011: 15). Yöneticilere nasihatler içeren hutbeler irat etmiştir. Hutbeleri, çeşitli konuşmaları ve sözlerinin rivayet halinde toplandığı “Nehcü’l-Belaga” adlı eserde ona atfedilen
pek çok sözü bulmak mümkündür. (Ali bin Ebi Talib, 2004). O, kendi
halifeliği döneminde âdil bir yönetim sergilemiştir. Halife olmasına
rağmen son derece kanaatkar bir hayat yaşamıştır. Amr b. Kays anlatımında da görüldüğü üzere o bir adalet timsâlidir: “Müminlerin Emiri
Hz. Ali’yi bir gün yamalı elbiseler içinde görüp, kendisine şöyle dediler.
Ey Resulullahın halifesi! Bu kadar hazine elindeyken neden yamalı elbise
giyiyorsun? Bu sana yakışmaz.” Hz. Ali şöyle karşılık verdi: “Müslümanların bize uyması, kalplerinde huşû’ ve ihlâs oluşması için böyle
yamalı elbise giydik.” (Mete, 2011: 60).
İslam gençlik teşkilatının kurucusu olan Sühreverdî’ye göre (1973:
100-101), Hz. Ali (r.a.)’nin fütüvveti derecesinde hiç kimse olmamıştır,
olmayacaktır. Yine O’nun ifadesine göre rivâyette denilmiştir ki:
“Emîrü’l-Mü’minîn Ali (r.a.)’nin hanesinde bir gün hiç iftar yapılmamıştı.
Diğer bir rivâyette yedi gün yapılmamıştı. Hakk Teâlâ gayb âleminden üç arpa
ekmeği gönderdi. Emîrü’l-Mü’minîn Ali (r.a.) birini Hasan’a birini Hüseyin’e
ve kalan diğerini de ikiye bölerek yarısını Fatımatü’z-Zehrâ (r.a.)’ya verdi. Diğer yarım ekmeği de kendisi yiyecekti. Derviş kılığında biri kapıya geldi. Hz. Ali
(r.a.) kendi nasibini dervişe verdi. Fatıma (r.a.) da O’na uydu. Hasan ve Hüseyin de uydular. Ki onlar ailenin evladı idiler. Fütüvvet de o aileden miras kalmıştır.” Tarîkat ve fütüvvet nübüvvet hanedanından Hz. Ali’ye kalmıştır.
ǀ Yıl: 1 ǀ Sayı: 2 ǀ
GENÇLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ ǀ 177
Güray Kırpık
Zîrâ, Peygamber (a.s.) tarîkat, şerîat, fütüvvet, kerâmet, cömertlik ve
mürüvvetin şehristânıdır.* Emîrü’l-Mü’minîn Ali (r.a.), o ilim
şehristanının kapısı idi. Bundan dolayıdır ki, Hz. Peygamber (s.a.v.)
O’nun hakkında şöyle buyurmuştur: “Ene medînetü’l-ilm ve Ali bâbuha”.
Her kim ilim ve amel şehristanının kapısına ayak basarsa, yolu Emîrü’lMü’minîn Ali (r.a.)’den geçer. Gençler içinde “hizmet” makamını ilk
bulan Ali’dir. O kimse ki, Şehristân’ın (Hz. Muhammet a.s.) kapısına
ayak basmıştır (Sühreverdî, 1973: 101).
Fütüvvet (gençlik) ve ahîlik (kardeşlik, cömertlik) düşüncesini anlatan
Sühreverdî’nin esasen Anadolu ahîliğinin oluştuğu dönemden önce yaşamasına rağmen ahîliği fütüvvet bağlamında kullanan bir fikrî yaklaşım
içinde olduğu görülmektedir. Anadolu insanının yeni doğan çocukların
ebeveynine söylediği pek çok söz arasında “Allah fütüvvetini ve mürüvvetini göstersin” tabiri bu noktada ilmî bir anlam kazanmaktadır.
Hz. Ali bir harici olan İbn Mülcem tarafından Ramazan ayının 17’nci
günü namaza giderken şehit edilmiştir (Hasan, 1991/I: 349-350). Hz.
Ali’nin Necef’te olduğuna inanılan kabri vefatından 300 yıl sonra keşfedilmiştir. Ancak onun kabrinin başka yerlerde olması ile ilgili görüşler
de bulunmaktadır.
4. FATİH SULTAN MEHMET (D.30 Mart 1432-Öl.3 Mayıs 1481)
Fatih Sultan Mehmet
(Nakkaş Sinan Bey Tasviri)
*
O ilk tahta geçtiğinde oniki (12) yaşındaydı
(1444). 1446’da tahttan babası için feragat
etmiş, 1451 yılında babasının vefatı üzerine
Osmanlı Devleti hükümdarı olmuştur. Tahtta geçtiği sırada 20 yaşına basmıştır. Onun
hocaları Molla Güranî ve Molla Hüsrev gibi
devrinin önde gelen müderrisleridir. Siyaset
ve yönetim becerisini geliştirmek üzere Manisa Sancağı’na tayin edilerek gönderilen
Mehmet, burada eğitim ve öğretimine devam etmiştir. Rumca, Sırpça, Latince, Arap-
Şehristân: Surlarla çevrilmiş ilim şehri.
178
GENÇLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
ǀ Yıl: 1 ǀ Sayı: 2 ǀ
Tarihe Yön Veren Gençler
ça ve Farsça biliyordu. Osmanlı Devleti’ni büyük bir devlet haline getirmeyi başararak “Fâtih” sıfatıyla anılmıştır. O İstanbul’u fethederek başkent yapmış, sözlü hukuku yazıya geçirerek yazılı Osmanlı Kanunnamelerini oluşturmuştur. Fetihten önce Rumeli hisarını yaptırmış, ilk defa
büyük surları yıkan şâhî topları kendi katkılarıyla döktürmüştür. İstanbul’daki Rum Ortodoks patriğini tayin etmiş olan Fatih, Hristiyanlara,
Yahudilere hür bir şekilde dinlerini yaşama hakkı vermiştir. Ermeni Kilisesi’ni de hür bir kilise olarak tanımış, Ermenilere din ve geleneklerini
hür bir şekilde yaşama hakkı vermiştir (Kazıcı, 1995/10: 295; 1997/11:
44-50).
Fatih Sultan Mehmet kendisini “Roma İmparatoru” olarak
lakaplandıran ilk Osmanlı padişahıdır (Kazıcı, 1997/11: 54-55). Hz. Muhammed’in (a.s.) hadisi şerifinde müjdelediği İstanbul'un fethini gerçekleştiren Fatih Sultan Mehmet, yüksek yeteneği ve dehasıyla dost ve
düşmanlarına gücünü kabul ettirmiş tarihteki en önemli Türk hükümdarlarından biridir. Ebu Eyyup el-Ensârî’nin kabrinin bulunması ve günümüze kadar İstanbul’un tarihi kimliğinin oluşturulmasının temelinde
II.Mehmet’in gençlik ruhu ve heyecanı bulunmaktadır (Kazıcı, 1997/11:
54-56). Sırbistan, Eflâk, Bosna-Hersek, Limni, Midilli, İmroz, Eğriboz,
Taşoz, Semadirek, Trabzon ve Anadolu’nun tamamına yakını O’nun
zamanında alınmış yerlerdendir. O toplamda onyedi devlet ve ikyüz
küsür kale ve pek çok şehir fethetmiştir (Kazıcı, 1997/11: 91). Fetihlerinin
gayesini;
İmtisâl-i câhidû fi’llâh oluptur niyetim
Dîn-i İslam’ın mücerred gayretidir gayretim (Tok, 2011)
***
Bizümle saltanat lâfın idermiş ol Karamânî
Hudâ fursat virürse ger kara yire karam anı (Fatih Dîvânı, 2012: 34)
diyerek belirtmiştir. Bu ifadeler onun bir hırs için savaşmadığını,
mazlum ve darda kalmış topluluklara yardım gayretinde olduğunu göstermektedir.
Genç Fatih âlim, şair ve sanatkarları sık sık toplar ve onlarla sohbet
etmekten çok hoşlanırdı. İlginç ve bilinmedik konular hakkında makaleler yazdırır ve bunları incelerdi. İdarecilikte yapacağı işlerle ilgili olarak
danışmayı elden bırakmaz, devlet icraatlarının ehemmiyetine göre dik-
ǀ Yıl: 1 ǀ Sayı: 2 ǀ
GENÇLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ ǀ 179
Güray Kırpık
kati rikkat ile tamamlardı. Okumayı çok severdi. Farsça ve Arapça'ya
çevrilmiş olan felsefi eserler okurdu. 1466 yılında Batlamyus’un “Harita”sını yeniden tercüme ettirip, haritadaki adları Arap harfleriyle yazdırdı. Bilimsel sorunlarda, hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun
bilginleri korur onlara eserler yazdırırdı. Bilime büyük önem veren Fatih
Sultan Mehmet yabancı ülkelerdeki büyük bilginleri İstanbul'a getirtirdi.
Nitekim Astronomi bilgini Ali Kuşçu kendi döneminde İstanbul'a geldi.
Ünlü Ressam Bellini'yi de İstanbul'a davet ederek kendi resmini yaptırdı.
Fatih Sultan Mehmet, açık görüşlü bir padişahtı. 1481 yılına kadar
hükümdarlık yaptı ve bizzat 25 sefere katıldı. Azim ve irade sahibiydi.
Temkinli, verdiği kararları kesinlikle uygulayan bir kişiliği vardı. Devlet
yönetiminde oldukça sertti. Genç yaşta büyük başarılara imza atmış olan
bu Cihan hükümdarı Fatih Sultan Mehmet, yine çıktığı bir sefer sırasında
nikris hastalığından dolayı 3 Mayıs 1481 günü, bugünkü Gebze Hünkar
Çayırı’nda vefat etmiştir. Ancak O’nun zehirlenmesi ile ilgili iddialar
hala kesin olarak bir cevap bulmamıştır. Fatih Camii'nin yanındaki kendi
adıyla anılan türbesine defnedilmiştir.
5. DELİ PETRO (D. 10 Haziran 1672-Öl. 8 Şubat 1725)
Bir akademisyen, bir kahraman
Bir gemi kaptanı, bir marangoz
O bütün ruhuyla, dehasıyla kuşatıyor
Kendi çağının yorulmak bilmeyen bir işçisi gibi
Pushkin (Puşkin)
Çar I. Aleksey’in ikinci eşi
Natalya Narişkina’nın oğludur. 1682
yılında henüz on (10) yaşında bir
genç iken tahta çıktı. Bu sırada sarayın denetimi daha çok üvey ablası
Sofia’nın elinde idi. 17 yaşına geldiPoltava Muharebesi Sırasında Deli Petro
(1717’de Petro’nun kurduğu halı fabrikasında
ğinde yönetimi tek başına devralayün ve ipek karışımı duvar halısı
rak çarlığını ilan eden Petro hareketolarak hazırlanmıştır. Dokuma yılı 1722).
li yönetimi ve büyük reformları ile
Rusların gözünde “büyük” Osmanlı Türklerinin dilinde “deli” sıfatını
180
GENÇLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
ǀ Yıl: 1 ǀ Sayı: 2 ǀ
Tarihe Yön Veren Gençler
almıştır. Ruslar içinde pek çoğu ona “büyük” lakabını vermiştir. Türkçe’deki “deli” kelimesinin bir anlamı olan “gözü kara” onun cesur girişimleriyle de alakalıdır. Petro, Rusya’yı Avrupa’nın güçlü bir devleti
yapmak istiyordu. Reformlarına donanma sahasında ve orduda başladı.
Denizciliği Ruslara sevdirmeye çalışan Petro, Hollanda ve Venedik’ten
gemi yapım ustaları getirtti. Kendisi de kılık kıyafet değiştirerek uzun
bir Avrupa seyahatine çıktı. Hollanda’daki gemi yapım atölyelerinde
marangoz olarak çalıştı. İngiltere, Fransa, Hollanda ve Almanya’yı dolaştığı bu seyahat onun üzerinde büyük tesirler yaptı. Dönüşünde pek çok
reformlara ve mimari yeniliklere girişti. Amsterdam ve Fransa’daki sanattan etkilenerek Petersbourg ismiyle anılan bir şehir inşa etti. Karadeniz’e açılma planları da durunca kendi adıyla anılan bu şehri Baltık Denizi kıyısında kurdurarak, Atlas Okyanusu üzerinden denizlere açılmaya
çalıştı. Şehir mimarisinde gotik tarz ve barok eserlerin pek çoğunu
Petersbourg’ta inşa ettirdi. Bataklık bir yere özel kanallar açılarak sıfırdan kurulan bu şehir Neva nehri’nin denizle birleştiği yerdeydi. Yeni
çarlık başkenti olan şehrin kışlık Çar Sarayı günümüzde müze olan
“Hermitage” idi. Muntazam olarak planlanmış şehirde 30 metreden yüksek yapı inşa edilmemişti.
Deli Petro 1724-1725 yıllarında sindirim ve kan dolaşımında meydana
gelen rahatsızlıktan dolayı 52 yaşında iken ölmüştür. Yaklaşık 40 yıl çarlık makamında kalmıştır. Bu süre zarfında Balkanlara yayılma, Karadeniz ve İstanbul’u alma, Anadolu’yu ele geçirme, Doğu Avrupa’ya hakim
olma, Orta Asya’yı ele geçirme, İran ve Hindistan üzerinden sıcak denizlere inme, Baltık denizinden sıcak denizlere ulaşma projelerini uygulama
düşüncesinde olmuş, bunlardan bir kısmını kendisi hayatta iken uygulamayı başarmıştır.
“Büyük” ve “Deli” adlarıyla gençliğinde lakaplanan Rus Çarı
Petro’nun Karadeniz’e inme politikası 1711 yılındaki Prut savaşında
durdurulunca, Orta Asya’ya yönelmiştir. Ancak ömrü buna vefa etmemiştir. Deli Petro Baltık Denizi ve İskandinav politikasında ise başarılı
olmuştur. İsveç Kralı Demirbaş Şarl’ı mağlup ederek, esir aldı ve Bender
kalesine hapsetti. Döneminin meşhur edip ve şairi Aleksandr Puşkin
onun kuzey ve Avrupa politikasını şöyle özetler:
“Buradan gözdağı vereceğiz İsveçliye
ǀ Yıl: 1 ǀ Sayı: 2 ǀ
GENÇLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ ǀ 181
Güray Kırpık
Kibirli düşmanımızın korkulu rüyası şehir
Burada kurulacak
Tabiatın takdiridir
Burayı yarıp pencere açmak Avrupa’ya”
(Armağan, 2006: 53)
6. NAPOLYON BONAPART (D. 15 Ağustos 1769-Öl. 5 Mayıs 1821)
Gelmiş geçmiş en yetenekli
askeri ve siyasi dehalardan
biri olarak kabul edilen Napolyon Bonapart Fransa’nın
yetiştirdiği en büyük devlet
adamı olarak tarihe adını
yazdırmıştır. Yaşadığı dönemde Amerika bağımsızlığını kazanmış (1775-1783) ve
Fransız İnkılabı (1789-1815)
Napolyon Bonaparte
gerçekleşmiştir. Bu şartlar
(Napolyon Milli Müzesi, L’ile,
Andrea Appiani)
altında Avrupa’yı strateji
oyunu oynar gibi bir çırpıda fethetmiş, altmış kadar savaşta yer almış,
bunlardan sadece üçünde savaş meydanından yenilgiyle ayrılmıştır
(Bonaparte, 2004).
Korsika’da avukat Carlo Bonapart’ın ikinci çocuğu olarak doğmuş,
kalabalık bir aile çevresinde bulunmuş ve fakirliği yaşamış bir kimsedir.
Topçu olarak askerliğe başlamış, orduda yeteneği keşfedilmiş, askerlik
hayatında hızla yükselmiştir. Yirmidört yaşında Tuğgenerallik payesine
yükselmiştir (1793). Genç yaşta Fransız ordusunun başında İtalya seferine çıkarak büyük başarılara imza atmıştır. İtalyan, İngiliz ve Avusturya
ordularına karşı zaferler elde etmiştir. 1798’de İngiltere’nin Hindistan
yolunu kesmek üzere Mısır seferine çıkan Napolyon piramitler bölgesindeki savaşla Mısır’ı almıştır. Bu sırada gelişen şartlarla Napolyon birdenbire kendini devletin başında bulmuştur. Fransa’da meydana gelen
darbe ile yönetim değişmiş, hükümetin başına da Napolyon getirilmiştir.
Ardından Napolyon Avrupa içlerinde hızla ilerlemeye başlamıştır
(Bonaparte, 2004: 93-95). Çok kısa bir sürede Avrupa haritasını değiştirir.
182
GENÇLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
ǀ Yıl: 1 ǀ Sayı: 2 ǀ
Tarihe Yön Veren Gençler
Devlet işlerinde de çok başarılıdır. Reformlarla ülkesinin yapısını değiştirir ve kısa sürede Fransa halkının sevgilisi haline gelir. Ülkesinde Katolikliği yeniden canlandıran Napolyon, Papa VII. Pius’un elinden taç giyerek ‘imparator’ ilan edilmiştir. Papa’dan üstün olduğunu düşündüğünden, tören sırasında imparatorluk tacını Papa’dan kendi elleriyle
alıp, giymiştir. O, 1810-1812 yıllarında gücünün zirvesine ulaşmış bulunuyordu. Fransa’da ömür boyu konsüllük görevine getirilen Napolyon’un bu başarılarının çoğu ömrünün gençlik döneminde görülmüştür.
Rusya üzerine yaptığı Moskova seferinde Leipzig’te, İngiltere’ye karşı
gerçekleştirdiği Trafalgar deniz savaşında ve Waterloo muharebesinde
yenilince talihi tersine dönmüş, ancak tarihte az rastlanan bir siyasi aktör
olma gücü Fransa’da devam etmiştir (Bonaparte, 2004: 574).
Önce Elba adasına sürgünle gönderilmiş, ardından yönetimi tekrar
ele geçirme girişiminde bulunmuş, ancak bu defa da başarılı olamayarak,
Atlas Okyanusu’nda bir ada olan St. Helena’ya sürgün edilerek, gözaltına alınmıştır (Bonaparte, 2004: 577). Napolyon orada günlüklerini yazmakla meşgul olmuş, 5 Mayıs 1821’de arsenikle zehirlenerek, resmi kayıtlara göre ise mide kanserinden ölmüştür (Bonaparte, 2004: 597).
1961’deki otopsi raporunda arsenikle öldürüldüğü kesinlik kazanmıştır.
Ölümünden yaklaşık 140 yıl sonra zehirlendiği anlaşılmıştır.
Napolyon cüsse bakımından küçük, hatta okul yıllarında arkadaşlarının ona boyuyla ilgili şaka yaptığı biridir. Arkadaşlarından birisi ona
“Seni büyüyünce savaşa çağırsalar, bu boyla atına binene kadar savaş biter."
deyince, Napolyon arkadaşlarına bakar ve şöyle der: "Merak etmeyin,
ben büyüyüp savaşa çağırdıklarında ben ata binmeyeceğim, ben atıma bindiğimde savaş başlayacak.” İspanya'yı aldıktan sonra İspanya kralı ona "Sen
para için savaşıyorsun, biz ise şerefimiz için." diye haykırır. Napolyon cevap
verir: "Herkes kendisinde olmayan şey için savaşır."
Vaktiyle Fransız hükümetinden biri Napolyon Bonapart'ı bir muharebe sırasında eleştirerek, parmağını harita üzerinde gezdirir: “Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini zaptetmeliydiniz”, gibi fikirler yürütünce, Napolyon: “Evet, onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi
yapardım” der. Ünlü sözü "para, para, para" yı “Bir savaş yapıp, kazanmak
için ne gerekir?” sorusu üzerine söylemiştir. Bu sözü destekleyici bir şe-
ǀ Yıl: 1 ǀ Sayı: 2 ǀ
GENÇLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ ǀ 183
Güray Kırpık
kilde onun hatıralarında da devletin gücü, siyasi ve askeri başarı için
hazine ve paradan sürekli bahsetmesi dikkat çekicidir.
7. SONUÇ
Genç nesillerin işbaşında bulunması milletlere bir hareket ve ivme vermektedir. İyi eğitilen genç nesillerin çoğunlukta olduğu toplumsal yapıların gelecekleri güvendedir. Medeniyetin gerçek sahibi de onlar olacaktır. Tarih bunu göstermiştir. Sorunları çözülmüş bir gençlik, her zaman
kendi çağında zirveyi en başarılı şekilde temsil edecektir. Yukarıda ele
alınan beş şahsiyetin hayatında bunun birer örneği görülmektedir. İyi
yetişmiş, donanımlı, inanmış, girişimci ve bu meziyetlerini cesaretle birleştirebilmiş bir gençliğin önünde engel yoktur.
KAYNAKÇA
Alatas, Syed Faris (2006). “İbn Haldun ve İslam Reformu: Bir
Kavramsallaştırmaya Doğru”, İslam Araştırmaları Dergisi, İbn Haldun Özel
Sayısı II, Sayı: 16, İstanbul: İSAM.
Ali bin Ebi Tâlib (2004). Nehcu’l-Belâga, Tahkîk: Dr. Muhammet Abduh, Kahire:
Daru’l-Hadis.
Armağan, Mustafa (2006). Petersbourg’da Osmanlı İzleri, İstanbul: Ufuk Kitap.
Bonaparte, Napoleon (2004). Memoirs of Napoleon Bonapart, London, (1836
complete book, in English 1891).
Fâtih Dîvânı (2012), Yay. Haz. Mumammet Nur Doğan, Ankara: Kültür Bakanlığı
Yayınları
Hasan İbrahim Hasan (1991), İslam Tarihi, C. I., İstanbul: Kayıhan Yayınları.
İbn Haldun (1990). Mukaddime I, İstanbul: M.E.B.
Kazıcı, Ziya (1995, 1997). İslam Tarihi, C. 10-11, İstanbul: Kayıhan Yayınları.
Mete, Mükerrem (2011). İlmin Kapısı Hz. Ali’den Yöneticilere, İstanbul.
184
GENÇLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
ǀ Yıl: 1 ǀ Sayı: 2 ǀ
Tarihe Yön Veren Gençler
Padişahın Portresi: Tesavir-i Ali Osman (2000). İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi:
Türkiye İş Bankası Yayınları
Pal, Ranajit (2013). Sasigupta and the Poisoning of Alexander, Online Essay,
(http://www.1stmuse.com/frames/sasigupta.html).
Popovic, John J. (1997). Alexander the Great, Edition 9.2. (Project).
Şafak, Yakup (2011). Mevlevî Gülbangleri, Konya: İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Yayını.
Şehâbeddin Sühreverdî (1973). Resâyil-i Cevânmerdân/Resailü’l-Fütüvve, Tashîh ve
Mukaddime: Murtezâ Sarrâf, Hulâsâ: H. Corbin, Tahran.
Taberî (1991). Milletler ve Hükümdarlar Tarihi III, İstanbul: MEB.
Tok, Vedat Ali (2011). “İmtisâl-i câhidû fi’llâh oluptur niyetim Dîn-i İslam’ın
mücerred gayretidir gayretim” Diyânet Dergisi, Sayı: 246.
Üçyiğit, Ekrem (1943-1986). “Roma İmparatorluğu Maddesi”, Türk Ansiklopedisi,
İstanbul: M.E.B.
Yaslıçimen, Faruk; Sunar, Lütfi (2006). “Sosyal Bilimlerde Bir Yenilenme İmkânı
Olarak İbn Haldun”, İslam Araştırmaları Dergisi, İbn Haldun Özel Sayısı II,
Sayı: 16, İstanbul: İSAM.
ǀ Yıl: 1 ǀ Sayı: 2 ǀ
GENÇLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ ǀ 185

Benzer belgeler