93. ZANAAT VE SANAT Bu iki terim söyleniş bakımından birbirine
Transkript
93. ZANAAT VE SANAT Bu iki terim söyleniş bakımından birbirine
93. ZANAAT VE SANAT Bu iki terim söyleniş bakımından birbirine benzese de birbirinden ayrılıkları vardır. Zanaat kişinin el işlerini, el becerilerini sergilediği ve bu yoldan para kazandığı bir konudur. Ayakkabı yapmak, mobilya yapmak, bakırcılık, kuyumculuk bunlar hep bir zanaat dalıdır. Kişi, usta çırak yolu ile elde ettiği becerilerini kullanarak üretime geçer ve ürettiğini halka satarak geçimini sağlar. Bu zanaattir. Zanaatte de bir estetik yön olması nedeni ile sanat vardır. Ama sanat yönü sadece o işin estetik yönüdür. Esas sanat eseri ise kültür birikimi, görgü birikimi, bilgi birikimi, yetenek ve yaratıcılık sonu ortaya konan eserdir. Bir anlamda, üretilen eserler sanatkarın ve onun bulunduğu ortamın ruh halini ve ileriye dönük bütünleşmesini simgeler ve yansıtır. Böyle bir eser yaratırken sanatkar ilk aşamada para kazanmayı düşünmez. Onun için sanat kendi iç dünyasının yansımasıdır. İçinde kıpırdanan duyguları açığa vurmasıdır. Etraftan şuuraltı edindiği bilgileri ve sezgileri tekrar etrafa yani topluma aktarmasıdır. Bu nedenle sanatkar o toplumun bir yerde aynasıdır. Bir anlamda sanatkar toplumun önünde giden, o toplumun zevklerini ve duygularını daha önceden sezen ve onlara bu duyguları kendileri bu konuda bilinçlenmeden yansıtan kişidir. Bu nedenle de bazı sanatkarların eserleri onların bulunduğu devirde değil de onlar bu dünyadan ayrıldıktan sonra anlaşılıp değer kazanırlar. Bu bir yerde sanatkarın kaderidir. Bulunduğu toplumun ilerisini o sıradaki birkaç ip ucundan yakalayan ve değerlendiren sanatkar bir yerde kendi bulunduğu çağın önünde bir performans sergiler ve bu nedenle de ürettikleri bir anlamda bulunduğu toplumca yadırganabilir. Yalnız şu var ki sanatkar hiçbir zaman para kazanmayı amaçlamaz. Onun için önemli olan eserlerinde yansıttığı ögelerle ilgili olarak toplumunda farkındalık yaratmaktır. Ayrıca zanaatin tam tersine sanatta üretim tek düzeye değildir. Yani zanaatte bir çeşitten çok çok üretilip satılırken sanatta o eserden bir tane üretilir. Sanatkar ürettiğinin aynısını yapamaz bile zira o andaki ruh hali aynı olamaz ve onun içinde ikinci ürettiğini aynı şekilde yansıtamaz. Eserlerinde belirli motifleri tekrarlar çünkü onlar zaten içinde kıpırdayan ve kendini simgeleyen motiflerdir fakat o motiflerin eserlerdeki yansıması her seferinde başka bir ortamda ortaya çıkar. İşte bu zanaat ve sanat kendine has iki olgudur. Kendine öz türlerdir. Kendi içinde bütünleşirler ve amaç araç bakımından, etkilenişim bakımından, üretim şekli bakımından ayrılırlar. Hepimiz bir anlamda sanatkarızdır ama bu yetimizi ön plana koymamış olabiliriz. Unutmayalım ki hepimizin sezgi ve yetisi vardır. Bunu ön plana koyan bu sezgilerini ve yetilerini geliştirme imkanı da bulur ve bulunduğu ortam bu biçimde yararlı olur. Bu sezgi ve yetileri ön plana çıkmış kişiler “sanatkar ruhlu” olarak tanınırlar. Bu tanımlamayı hak etmeleri neden doğar? Bunu incelemek gerekir. Bu kişiler hassas kişilerdir. Toplumun gereksinimlerini, reaksiyonlarını, her türlü tepkilerini anında sezer ve bu yolda girişimde bulunurlar. Mesleği ne olursa olsun yaptığından zevk alan ve onun ortaya çıkmasında itina gösteren ve bu konuyu kapsayan tüm faaliyetlere ilgi gösteren kişiler sanatkar ruhu taşıyorlardır. Sanatkarlar bulunduğu devrin bir ötesinde yaşayan kimselerdir. Zanaatkarlar ise devirlerinin içinde yaşayanlardır. Onlar sadece gördüklerini uygularlar. Onun üstüne başka bir şey katmazlar. Cesaret de edemezler zira devrin kişilerine ve onların zevklerine hitap etme zorunlukları vardır. Bunun dışına çıktıklarında bu para kazanmak için bir meslek olmaktan çıkar. Hepimiz bir zanaatkar olmayabiliriz ama sanata karşı duyarlılığımız vardır. Sanatkar olarak katkıda bulunmasak bile sanatı anlayıp, sanatı takdir etme, sanattan zevk alma yolunda hepimizin bir katkısı vardır sanata. Zaten sanatı ve sanatkarları yaşatan yine toplumdan gelen olumlu tepkilerdir. O tepkiler onları coşturur. O beğeni onları daha üretken kılar. Allah hepimizi sanata bağlı, hassas, sezgileri kuvvetli kılsın. Amin. 24 Mart 1992