Piyasa Gözetimi ve Denetimi Faaliyetlerinin

Transkript

Piyasa Gözetimi ve Denetimi Faaliyetlerinin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
Ramazan YILDIRIM’ın Değerlendirmesi
2013 Yılı İlk Dokuz Aylık Denetim
Sonuçlarının Değerlendirilmesi
Güvensiz Ürün Bilgilerinin Kamuoyuyla Paylaşılması
Piyasa Gözetimi ve Denetimi Faaliyetlerinin
Yargısal Denetimi
KASIM 2013 YIL: 25 SAYI: 299
Piyasa Gözetimi ve Denetimi
E 37
www.verimlilikkongresi.gov.tr
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN
AYLIK YAYIN ORGANIDIR
KASIM 2013 YIL: 25 SAYI: 299
Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır.
ISSN: 1300-2414
Yayın Türü: Yerel Süreli
Türkçe - İngilizce
SAHİBİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA
GENEL MÜDÜR
Anıl YILMAZ
GENEL KOORDİNATÖR
Dilek BİRBİL
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Cangül TOSUN
YAZI KURULU
Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA
İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU
Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU
WEB SİTESİ SORUMLUSU
Aytunç AYHAN
FOTOĞRAFLAR
Hakan CANBAKIŞ
Cüneyt OLGAÇ
DAĞITIM SORUMLUSU
Mehtap EMRE
(312) 467 55 90 / 331
[email protected]
Anahtar Dergisi’nin PDF dosyalarının her ay
düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini
istiyorsanız, konu alanına “Anahtar” yazıp
[email protected] adresine boş bir e-posta
atabilirsiniz.
Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler
yazarlarına aittir.
YÖNETİM YERİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Gelibolu Sokak No: 5
Kavaklıdere 06690 ANKARA
Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat)
Faks: (312) 427 30 22
Faks (Dergi): (312) 467 47 79
e-posta: [email protected]
internet: http://vgm.sanayi.gov.tr
http://anahtar.sanayi.gov.tr
GRAFİK TASARIM ve UYGULAMA
BASKI
KORZA YAYINCILIK
BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.
Büyük Sanayi 1. Cad. 95 / 1 İskitler - Ankara
Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27
BASILDIĞI TARİH:
Anahtar Dergisi’nin Kasım 2013 sayısı
05.11.2013 tarihinde basılmıştır.
Kapak Görseli: Artı5 Medya - Tanıtım
B
ilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler; kurumların,
işletmelerin ve ülkelerin hemen her alanda
değişim dinamiklerinin önemli itici gücü olmakta,
bu kapsamda ticareti ve iş ortamını da yeniden
şekillendirmektedir. Tedarik zincirlerinin küreselleştiği
günümüzde dünyanın herhangi bir şehrindeki bir girişimci,
bir başka kıtadaki bir başka işletmeden ürün siparişi
verebilmekte ya da ürünlerini internet yoluyla uluslararası
pazarlarda satabilmektedir. Ülkemizde veya herhangi bir
ülkede piyasaya sunulan ürünler için Ar-Ge ve tasarım
aşamalarından satış sonrası hizmetlere kadar değer zincirinin
çeşitli halkaları yer kürenin farklı farklı noktalarında
gerçekleşebilmektedir. Ticari ilişkileri kolaylaştıran bu
gelişmeler aynı zamanda belirsizlikleri ve yeni riskleri de
beraberinde getirmekte, küresel piyasalar, şirketler ve küresel
vatandaşların bu belirsizlikler karşısında korunmasına
yönelik arayışlar da sürmektedir. Bu arayışların bir sonucu da
Piyasa Gözetimi ve Denetimi (PGD) faaliyetleridir. Ürünlerin
teknik düzenlemelere uygun ve güvenli olarak üretilip
üretilmediğinin kamu otoritesi eliyle denetlenmesi anlamını
taşıyan PGD faaliyetleriyle; öncelikle insan sağlığının, can
ve mal güvenliğinin korunması amaçlanmaktadır. Ancak
unutulmaması gerekir ki güvenli piyasalara giden yolda kamu
otoritesinin yanında tüketici haklarını gözeten sivil toplum
yapılarına da önemli görevler düşmektedir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, ülkemizde piyasa
gözetimi ve denetiminden sorumlu 10 kamu kuruluşu
arasında yer almaktadır. Bakanlığımızca yürütülen PGD
faaliyetlerinin ele alındığı “Piyasa Gözetimi ve Denetimi”
temalı bu sayımızda konuya ilişkin yönetici ve uzmanların
görüşlerinin yanında vatandaşların da bu süreçte hem
korunması hem de bilgilendirilmesine yönelik çalışmaları
yansıtan yazılara yer vermeye çalıştık.
Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü
(SÜGDM) yönlendiriciliğinde hazırladığımız dergimizin bu
sayısında; konuya ilişkin değerlendirmeleriyle destek olan
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
Sayın Ramazan YILDIRIM başta olmak üzere “2013 Yılı İlk
Dokuz Aylık Denetim Sonuçlarının Değerlendirilmesi” başlıklı
yazısıyla katkı sağlayan Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi
Genel Müdürü Sayın Muhsin DERE’ye ve emeği geçen SÜGDM
yönetici ve çalışanlarına teşekkür ediyoruz.
Anıl YILMAZ
Genel Müdür
İçindekiler
48
4 Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
Ramazan YILDIRIM'ın Değerlendirmesi
6 2013 Yılı İlk Dokuz Aylık Denetim Sonuçlarının
Değerlendirilmesi / Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi
Genel Müdür V. Muhsin DERE
10 Güvensiz Ürün Bilgilerinin Kamuoyuyla Paylaşılması
Duygu KOLAT
14 Gönüllü Geri Çağırma Faaliyetlerinin Güvenli Piyasanın
Oluşumundaki Yeri ve Üreticilerin Marka İmajı Açısından
Önemi / Gülbanu GÖKÇE
17Piyasa Gözetimi ve Denetiminde
Risk Değerlendirmesi / Ezgi AVCI
21Kaplama Lastik Sektöründe
Piyasa Gözetimi ve Denetimi / Berker KARAGÖZ
25 Proje Bazlı Yeni Yaklaşım Denetimleri: Sanayi Gaz
Tüpleri Örneği / Yasemin DEMİRCİOĞLU - Ebru EBEPERİ ÖZTÜRK
29 Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel
Müdürlüğü Faaliyetleri
32 Piyasa Gözetimi ve Denetimi Faaliyetlerinin
Yargısal Denetimi / Onur ASLAN
37 Piyasa Gözetimi ve Denetiminde Planlama
Serdar ATAYETER
Sayı 299
KASIM 2013
29
37
42 Ürünlerin Piyasa Gözetimi ve Denetimine Dair
Yönetmelikte Yapılan Değişiklikler / Kemal TOPALÖMER
44 Akıllı Taşınabilir (Mobil) Sistemler - 2
Dr. Mustafa Kemal AKGÜL
48 Bilgi Ekonomisi Küresel Forumu
49 “3. Sanayi Şurası” 20-21-22 Kasım 2013 Tarihlerinde
Ankara’da Gerçekleştirilecek
50 Bölgesel Çevre Merkezi (REC) “Balkanlar ve Türkiye İçin
Sürdürülebilirlik Eğitimi” Düzenledi
51 VGM ile UNEP İşbirliğinde Ankara ve İstanbul’da
“Karbon Ayak İzi” Eğitimleri Düzenleniyor
!
"" !
52 Market Surveillance and Inspection
54 Sanayi Göstergeleri / Industry Indicators
55 Bilim ve Teknoloji Göstergeleri
Science and Technology Indicators
333*2
! "##
$% !&'(! ')*+,$,-,
.
%'/ ' !('/++'/ ' !!(++0%1*2++333*2
56 Ulusal ve Uluslararası Verimlilik İstatistikleri
National and International Productivity Statistics
Ulusal Verimlilik İstatistikleri
National Productivity Statistics
KASIM 2013
3
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın
Piyasa Gözetimi ve Denetimi (PGD) Faaliyetleri
Ramazan YILDIRIM
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
4
Günümüz dünyasında uluslararası
ticaret hiç olmadığı kadar artmış,
ülkelerin aralarındaki ticari
engeller ise hiç olmadığı kadar
azalmıştır.
yöntemlerini doğurmuş, bu
yöntemlerle üretilen yeni ürünler
ise küresel pazarlarda tüketicilerin
kullanımına sunulmaya
başlanmıştır.
Dünya ekonomisinde meydana
gelen bu değişimler ve
teknolojik gelişmeler yeni üretim
Gelişmiş ülkeler ticari sınırların
görünmez hale geldiği dünya
ticaret pazarında, bir taraftan
KASIM 2013
ticaretin serbestleştirilmesi için
çaba sarf ederken bir taraftan
da piyasalarını ve vatandaşlarını
korumak için arayış içindedirler.
Piyasa gözetimi ve denetimi (PGD)
bu arayışın bir sonucu olarak
ortaya çıkmıştır.
Ülkemizde piyasa gözetimi
ve denetiminden sorumlu 10
kamu kuruluşu arasında yer alan
Bakanlığımız, sorumluluğunda
bulunan ürün gruplarının
geniş bir yelpazede olması ve
gerçekleştirdiği denetimler
aracılığıyla önemli bilgi ve
tecrübeye sahip olması nedeniyle
piyasa gözetimi ve denetimi
faaliyetlerinin yürütülmesi ve
geliştirilmesinde önemli bir paya
sahiptir.
PGD, ürünlerin teknik
düzenlemelere uygun ve
güvenli olarak üretilip
üretilmediğinin kamu otoritesi
eliyle denetlenmesidir. Bakanlık
olarak PGD faaliyetlerinde
önceliğimiz insan sağlığını, can
ve mal güvenliğini korumaktır. Bu
noktada vatandaşlarımızın satın
aldıkları ürünlerin güvenli olduğu
konusunda emin olabilecekleri
bir piyasanın gerçekleşebilmesi
için faaliyetlerimizi yürütüyoruz.
Bu alanda temel hedefimiz, ülke
genelinde hiçbir vatandaşın
sorumluluğumuzda bulunan
ürünler nedeniyle herhangi
bir zarara uğramasını
engellemektir. Bu amaca
ulaşmak için denetimlerin
denetim ihtiyacı duyulan ve
risk içeren ürünlerde yapılması
gerekmektedir. Bakanlığımız 2014
yılı denetimlerinde uygulamaya
koyacağı risk analizi sistemi ile
risk temelli denetimlerini daha
sistematik hale getirecektir.
Yerine getirdiğimiz denetimler
ile vatandaşlarımızın can ve mal
güvenliğini korumanın yanında
piyasada düzenleyici bir rol
oynadığımızı da söylememiz
mümkündür. Piyasa
düzenleyici bu rolümüzü
özellikle ithal ürünler
üzerinde yoğunlaştırarak
ülkemizi kalitesiz ve
güvensiz ithal ürün çöplüğü
olmaktan uzak tutmayı
ve yerli üreticimizi bu
ürünlerin ortaya çıkarmış
olduğu haksız rekabet
koşullarından korumayı
hedefliyoruz. Bu doğrultuda
2012 yılında denetlenen
ürünler içerisinde yüzde 35
oranında olan ithal ürün
sayısını 2013 yılında yaklaşık
yüzde 55 seviyesine
yükseltmiş
bulunmaktayız.
Bakanlığımız 2004
yılından bu yana
yürüttüğü denetimlerin
yanı sıra ürün güvenliği
kavramının üreticilerimiz ve
tüketicilerimiz genelinde
bilinirliğinin yaygınlaştırılması
amacıyla tanıtıcı ve bilgilendirici
faaliyetlere ağırlık vermekte,
test ve laboratuvar altyapısını
geliştirmek amacıyla ilgili
paydaşlarla işbirliği halinde
çalışmalarını sürdürmekte,
denetim kapasitesinin
artırılması amacıyla daha fazla
denetçi istihdam etmekte, PGD
faaliyetlerinin yeterli donanıma
sahip denetçiler tarafından
yürütülebilmesi için eğitimler
düzenlemekte ve denetimle
ilgili bütün süreçleri kapsayan
proje bazlı çalışmalara ağırlık
vermektedir. Bu faaliyetlerin
tamamı, etkin bir piyasa gözetimi
sistemini kurmak ve geliştirmek
üzere yapılan yatırımlardır.
Son olarak ifade etmek gerekir
ki, Bakanlığımız tarafından
gerçekleştirilmekte olan
denetim faaliyetlerinin beklenen
etkiyi gösterebilmesi, bu
faaliyetlerin vatandaşlarımız
tarafından bilinirliği ile doğru
orantılıdır. PGD’nin bilinirliği
arttıkça, vatandaşlarımız
yaptığımız denetimlerde en
büyük yardımcılarımızdan birisi
haline gelecektir. Bu sebeple,
ürün güvenliği konusunda
Bakanlığımıza gelen her bir şikâyet
ve ihbar titizlikle incelenmekte ve
değerlendirilmektedir.
KASIM 2013
5
2013 YILI İLK DOKUZ AYLIK
DENETİM SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Muhsin DERE
Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdür V.
Piyasa Gözetimi ve Denetimi
(PGD), kamu otoritesi tarafından
ürünlere ilişkin konulmuş
olan teknik kurallara uyulup
uyulmadığının, yine bir kamu
otoritesi tarafından denetlenmesi
faaliyetidir. Bu anlamda PGD
faaliyetlerinin genel amacı,
tüketicilerin tehlikeli ürünlerden
korunması ve ticari işletmelerin,
mevzuata uygun ve güvenli
ürünlerin piyasaya arz edilmesi ile
ilgili yasal yükümlülüklerini yerine
getirmesini sağlamaktır.
Ürün güvenliği; yetkili kuruluşlar,
üreticiler ve tüketiciler başta
olmak üzere bu alanda faaliyette
bulunan tüm aktörlerin katkılarını
gerektiren ve bir bütün olarak
değerlendirilmesi gereken bir
konudur. Piyasadaki ürünlerin
güvenli olup olmadığına yönelik
denetimler ve bu denetimler
neticesinde alınan önlemler
ekonominin iki büyük aktörü
olan üretici ve tüketici kesimini
doğrudan etkilemektedir.
Tüketiciler için sağlık ve
6
KASIM 2013
güvenliklerini olumsuz yönde
etkileyecek ürünlerin piyasada
yer almaması önem arz ederken,
üreticiler için de kazançlarını ve
ürünlerinin piyasadaki imajını
korumak önemlidir.
Piyasa gözetimi ve denetimi
insan sağlığını, can güvenliğini
ve çevreyi koruyarak toplumun
hayat kalitesini yükseltmesinin yanı
sıra, topluma, özellikle ekonomik
anlamda yararlar da sağlamaktadır.
Bunları şöyle özetleyebiliriz:
•
PGD, ürününü piyasaya
güvenli arz etmek için
gereken maliyete katlanmamış
üreticilerin piyasadan
dışlanmasını sağlayarak,
mevzuata uygun ürün arz eden
üreticinin karşılaştığı haksız
rekabetin önüne geçer.
•
Ülkemizin artan ithalat
hacmi göz önünde
bulundurulduğunda
gümrüklerde bütün ürünlerin
denetlenmesi imkânı
bulunmamaktadır. PGD bu
anlamda, ithalat denetimlerini
tamamlayan ve ithal-yerli
bütün ürünlerin iç piyasada
denetlenmesini sağlayan
önemli bir araç olarak karşımıza
çıkmaktadır.
•
PGD, piyasanın disipline
edilmesine ve üretimin ileri
standartlara kavuşmasına
hizmet ederek, ihracatın
rekabet gücünün artırılmasına
da dolaylı olarak katkıda
bulunmaktadır.
Sanayi Ürünleri Güvenliği ve
Denetimi Genel Müdürlüğü
görev ve sorumluluk alanındaki
asansörler, elektrikli ekipmanlar,
makineler, otomotiv, sivil
kullanım amaçlı patlayıcılar,
taşınabilir basınçlı ekipmanlar
gibi pek çok ürün gruplarında,
il müdürlüklerinde ve merkez
teşkilatında görevlendirilen toplam
630 denetçi ile re’sen, ihbar-şikâyet
kaynaklı ve programlı olarak
denetimler gerçekleştirmektedir.
Denetim faaliyetlerinde Genel
Müdürlüğümüzün temel
önceliği üreticileri yaptırımlarla
cezalandırmak yerine piyasada
güvenli ürünlerin yer almasını
sağlamak, sanayicinin kaliteli
ve güvenli ürün üretmesinde
yönlendirici olmak ve böylece
uluslararası piyasalarda ülkemizin
rekabet gücünü geliştirmeye katkı
sağlamaktır.
Bu kapsamda, Genel
Müdürlüğümüz tarafından
yukarıda bahsedilen amaçların
gerçekleştirilmesi için
düzenli olarak denetimler
gerçekleştirilmekte olup 2013
yılının ilk dokuz ayına ait denetim
sonuçlarına Tablo 1'de yer
verilmektedir.
Tablo 1. 2013 Yılı İlk Dokuz Aylık Denetim Sonuçları
Tablo 1'de görüldüğü üzere 2013
yılının ilk dokuz ayında;
•
Toplam 50.192 farklı modelde
sanayi ürünü denetlenmiş,
bunlardan 4.945’i uygunsuz
bulunmuş, 223 farklı ürün
teste gönderilmiş, 22 farklı
marka/model hakkında
toplatma kararı verilmiştir.
2.059 adet üründeki
uygunsuzluğun düzeltilmesi
için süre verilmiş ve tespit
edilen uygunsuzluklara ilişkin
toplam 1.161.712 TL idari para
cezası uygulanmıştır.
•
En çok denetlenen ürün grubu
elektrikli ekipmanlardır.
•
Uygunsuzluk oranının en
yüksek olduğu ürün grupları
% 29,93 ile asansörler, % 21,18
ile aeresol kaplar ve % 16,80 ile
makineler olmuştur.
•
En çok idari para cezası
uygulanan ürün grupları
661.624 TL ile asansörler,
230.909 TL ile elektrikli
ekipmanlar, 63.976 TL ile
•
taşınabilir basınçlı ekipmanlar
olmuştur.
Denetlenen ürünlerde
ortalama uygunsuzluk oranı
% 9,85’dir (denetlenen her
1000 üründen yaklaşık 98
tanesi uygunsuzdur).
•
Güvensizliği tespit edilen
ve ilana ilişkin olarak
mevzuatla belirlenen süreçleri
tamamlanan 42 adet ürün
Genel Müdürlük internet
sayfasında ilan edilmiştir.
Şekil 1. Denetim Türlerine Göre Sonuçlar
KASIM 2013
7
Yapılan denetimler türlerine
göre sınıflandırıldığında bütün
gruplarda oranların birbirine
çok yakın olduğu görülmektedir.
Denetçinin inisiyatifi
doğrultusunda gerçekleştirilen
re’sen denetimler % 37’lik bir
orana sahiptir. Denetimlerin
% 32’lik kısmını belirli bir
ürün grubu ve bölgede planlı
olarak gerçekleştirilen odaklı
faaliyetler, çapraz denetimler
ve kampanya denetimlerinden
oluşan programlı denetim
faaliyetleri oluşturmaktadır.
Denetim pastasındaki % 31’lik
pay ise tüketici ve kullanıcılardan
gelen şikâyet formları,
gümrük bildirimleri ve kamu
kuruluşlarından gelen bildirimler
sonucu gerçekleştirilen ihbar ve
şikâyet denetimlerine aittir.
Türkiye genelinde gerçekleştirilen
toplam denetim sonuçlarını
değerlendirdikten sonra il
müdürlükleri bazında denetim
Şekil 2. En Çok Denetim Yapan 10 İl Müdürlüğü
Şekil 3. En Çok Denetim Yapan İl Müdürlüğü İçin Uygunsuzluk Oranı
sonuçları incelendiğinde, 2013
yılının ilk dokuz ayında en çok
denetim yapan ilk 10 il müdürlüğü
Şekil 2'deki gibi sıralanmıştır.
İstanbul İl Müdürlüğü tüm
denetimlerin yaklaşık üçte birini
gerçekleştirerek en çok denetim
yapan il müdürlüğü olmuştur.
İstanbul İl Müdürlüğünün en yakın
takipçisi İzmir İl Müdürlüğüdür.
Gerçekleştirilen denetimlerin
kalitesinin belirlenmesinde
önemli bir ölçüt olan uygunsuzluk
oranı incelendiğinde, en çok
denetim yapan ilk 10 il müdürlüğü
içerisinde İstanbul İl Müdürlüğü
% 20,35’lik uygunsuzluk oranı
ile ilk sırada yer almaktadır.
Toplam denetim sonuçlarının
sıralanmasında Kocaeli İl
Müdürlüğü 8. sırada yer alırken,
bu ili % 12.36’lık uygunsuzluk
oranıyla İstanbul İl Müdürlüğünü
izlemektedir. Aynı şekilde Ankara
İl Müdürlüğü toplam denetim
sonuçlarının sıralanmasında
7. sırada yer alırken uygunsuzluk
oranı dikkate alındığında
% 11,31’lik oranla üçüncü sırada
yer almaktadır.
İllerin denetim performansının
belirlenmesinde kullanılan bir
diğer ölçüt ise teste gönderilen
ürün sayısıdır. Bu kıstas göz
önünde bulundurulduğunda 2013
yılının ilk dokuz ayında teste en
çok ürün gönderen il müdürlükleri
Şekil 4'teki gibi sıralanmıştır.
Denetimlerde teste gönderilen
toplam 223 ürünün İstanbul İl
Müdürlüğü 61 tanesini ve Ankara
İl Müdürlüğü 33 tanesini teste
göndererek ilk sıralarda yer
almıştır.
Şekil 4. Teste En Çok Ürün Gönderen İlk 10 İl Müdürlüğü
8
KASIM 2013
Şekil 5. 2013 Yılı İlk 9 Aylık Dönemi Yerli - İthal Denetim Oranları
Şekil 6. 2012 Yılı Yerli - İthal Denetim Oranları
İlk dokuz aylık dönemde
denetlenen 50.192 ürünün
27.786’sı ithal iken 22.406’sı yerli
üründür. Diğer bir deyişle toplam
denetimin % 55’i ithal ürünlerden,
% 45’i ise yerli ürünlerden
oluşmaktadır.
2012 yılında denetlenen 36.361
ürünün 13.617’si ithal iken
22.744’ü yerli üründür. Diğer bir
deyişle toplam denetimin % 37’si
ithal ürünlerden, % 63’ü ise yerli
ürünlerden oluşmaktadır.
2013 yılının ilk dokuz aylık
dönemine bakıldığında
henüz hedeflenen rakam ve
niteliklere ulaşılmamakla birlikte
denetimlerde ciddi miktarda
artış sağlanmıştır. Özellikle
ithal menşeili ürün denetimine
ağırlık verilmesi, piyasada yerli
üreticinin korunmasını, Türk
ürünlerinin uluslararası piyasada
marka imajını ve rekabet gücünü
artırarak ihracatın artmasını ve
kullanıcıların daha kaliteli ürünlere
ulaşmalarını sağlamaktadır. Piyasa
gözetimi ve denetimi faaliyetleri
yerli üreticiyi ithal edilen kalitesiz
ve güvensiz ürünlerin yarattığı
haksız rekabetten korumakta ve
kayıt dışı ekonomiyle mücadeleyi
kolaylaştırmaktadır. Ekonomi
üzerinde bu kadar büyük etkiye
sahip olan piyasa gözetimi ve
denetimi çalışmalarına daha fazla
ağırlık verilerek verimliliğinin
artırılması hedeflenmektedir.
Yılın geri kalan döneminde
teste gönderilen ürün sayısının
artırılması sonucunda denetim
kalitesinin yükseltilmesi,
programlı denetimlere ağırlık
verilerek denetimlerin daha
nitelikli bir hale getirilmesi
planlanmaktadır. Önümüzdeki
dönemde Genel Müdürlüğümüz,
tanıtım çalışmalarıyla tüketici ve
kullanıcıların farkındalıklarının
artırılmasını hedeflemekte,
denetimlerin programlanmasında
oldukça önemli olan ihbar ve
şikâyet süreçlerinin daha aktif
çalışmasını sağlayarak piyasayı
tehdit eden güvensiz ürünlere
kolayca ulaşmayı ve bu sayede
daha çabuk alınan önlemlerle
denetim etkinliğini ve tüketicinin
devlete duyduğu güveni artırmayı
amaçlamaktadır.
KASIM 2013
9
GÜVENSİZ ÜRÜN BİLGİLERİNİN KAMUOYUYLA PAYLAŞILMASI
Duygu KOLAT / Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı (Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü)
Piyasa Gözetimi ve Denetimi
(PGD); ürüne ilişkin teknik
mevzuatı hazırlamaya ve
yürütmeye yasal olarak
yetkili olan kamu kuruluşları
tarafından bir ürünün piyasaya
arzı/dağıtımı aşamasında
veya ürün piyasada iken ilgili
teknik mevzuat hükümlerine
uygunluğunu sağlamak üzere
yapılan faaliyetlerin bütünüdür.
Dolayısıyla piyasa gözetimi ve
denetimi faaliyeti sadece bir
ürünün denetlenmesinden ibaret
değildir. Aynı zamanda uygunsuz
bulunan ürünlerin düzeltme
faaliyetinin değerlendirilmesi,
güvensiz bulunan ürünlerin takip
edilerek bu ürünlerin toplatılması,
piyasaya arzının yasaklanması ve
bertaraf edilmesinin sağlanmasını
da içermektedir. Ayrıca PGD
yapan kamu otoriteleri tarafından
şeffaflık ilkesi gereği güvensiz
ürün bilgilerinin kamuoyu ile
paylaşılması gerekmektedir.
Bu yazıda öncelikle ülkemizde
güvensiz ürün bilgilerinin
kamuoyuna duyurulmasına
ilişkin yasal mevzuat ve
uygulamalar incelenecek ve
ardından uluslararası düzeyde
kamu otoritelerinin bu konuya
yaklaşımına değinilecektir.
Ülkemizde Güvensiz Ürün
Bilgilerinin İlan Edilmesine
İlişkin Yapılan Düzenlemeler ve
Uygulamalar
Ülkemizde piyasa gözetimi ve
denetimi faaliyetleri, 4703 sayılı
Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın
Hazırlanması ve Uygulanmasına
Dair Kanun ve bu Kanuna
dayanılarak çıkarılan Ürünlerin
Piyasa Gözetimi ve Denetimine
Dair Yönetmelik kapsamında
yetkili kuruluşlar tarafından yerine
getirilmektedir.
4703 sayılı Kanunun 11’inci
maddesinin birinci fıkrası ilgili
teknik düzenlemeye uygunluğu
belgelenmiş olsa dahi, bir ürünün
güvenli olmadığına dair kesin
belirtilerin bulunması halinde, bu
ürünün piyasaya arzının, kontrol
yapılıncaya kadar yetkili kuruluşça
geçici olarak durdurulacağını
hüküm altına almıştır. Aynı
maddenin ikinci fıkrasında
yapılan test ve muayene işlemleri
sonucunda ürünün güvenli
olmadığının tespit edilmesi
halinde;
•
Ürünün piyasaya arzının
yasaklanması,
•
Piyasaya arz edilen ürünlerin
piyasadan toplatılması,
•
Ürünlerin güvenli hale
getirilmesinin imkânsız olduğu
durumlarda ise kısmen ya da
tamamen bertaraf edilmesi,
işlemlerinin yerine getirilmesinin
10
KASIM 2013
yetkili kuruluşlar tarafından
sağlanacağı düzenlenmiştir.
Alınan bu önlemler hakkında
gerekli bilgilerin, masrafları
üreticiden karşılanmak üzere, ülke
genelinde dağıtımı yapılan iki
gazete ile ülke genelinde yayın
yapan iki televizyon kanalında
ilanı suretiyle, risk altındaki
kişilere duyurulacağı da hüküm
altına alınmıştır.
Maddenin üçüncü fıkrası
ile “risk altındaki kişilerin
yerel yayın yapan gazete ve
televizyon kanalları vasıtasıyla
bilgilendirilmesinin mümkün
olduğu durumlarda, bu duyuru
yerel basın ve yayın organları
yoluyla, risk altındaki kişilerin
tespit edilebildiği durumlarda
ise bu kişilerin doğrudan
bilgilendirilmesi yoluyla yapılır”
hükmü düzenlenerek yayın ve ilan
gereklilikleri konusunda istisnalar
belirlenmiştir.
Ülkemizde PGD’den sorumlu kamu
otoriteleri 4703 sayılı Çerçeve
Kanun ve bu Kanuna dayanılarak
çıkarılan Ürünlerin Piyasa Gözetimi
ve Denetimine Dair Yönetmelik
gereği orantılılık ilkesi gözeterek
aldığı önlemlerin iki gazetede
ve televizyon kanalında ilanı
suretiyle risk altındaki kişilere
duyurulmasını sağlamakta
ve bu ürünlerle ilgili bilgilere
kendi internet sayfalarında
yer vermektedirler. Ayrıca
yetkili kuruluşlar yayınladıkları
Yönetmelikler ile bu genel çerçeve
dahilinde alınan önlemlerin
ne şekilde yerine getirileceği
konusunda düzenlemeler
getirmektedirler.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
4703 sayılı Kanun ile belirlenen bu
yaptırımların yerine getirilmesine
yönelik düzenlemelere Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Piyasa Gözetimi ve Denetimi
Yönetmeliği ve 06/02/2013 tarihli
ve 2013/4 sayılı Piyasa Gözetimi ve
Denetimi Uygulamaları Hakkında
Genelge’de yer vermiştir.
Bu kapsamda Bilim, Sanayi ve
Teknoloji İl Müdürlüğü, piyasada
veya kullanıcılarda bulunan
piyasaya arz edilmesi yasaklanan
ve toplatılmasına karar verilen
ürünlerin, gazete ilanı ve TV yayını
yapılmaksızın geri çağrılmasının
mümkün olması halinde, üreticiye
bu olanağı sağlar, kendisinden bu
durumu belgelerle kanıtlamasını
ister ve sonuçları izler.
Hakkında idari yaptırım uygulanan
ürünlerin gazete ilanı ve TV yayını
yapılmadan geri çağırılması
mümkün değil ise; Bilim Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı PGD
Yönetmeliğinin 22’nci maddesinin
üçüncü fıkrasının (a) bendine
göre üretici; unvanını, ürünün
markasını, modelini ve fotoğrafını,
seri veya parti numarasını, taşıdığı
riskle ilgili bilgileri ve ürünün
teslim edileceği yerleri veya
gönderileceği adresleri içeren ilan
metninin ulusal düzeyde yayın
yapan iki televizyon kanalında
07.00 - 22.00 saatleri arasında
20 saniyeden az 60 saniyeden
fazla olmamak üzere Bakanlıkça
belirlenecek sürede yazılı ve sesli
şekilde iki gün yayınlanmasını ve
ulusal düzeyde dağıtımı yapılan iki
gazetede, sayfanın dörtte birinde,
bir gün ilan edilmesini sağlar.
Üretici, gerekli yayın ve ilanları
belirlenen şekil ve sürede,
kararın tebliğ tarihinden itibaren
10 gün içinde yerine getirmezse;
bu durumda ilan Bakanlıkça
yaptırılacaktır. Üretici Bakanlıkça
yapılan ilan ve yayın masraflarını
karşılamakla yükümlüdür.
Piyasaya arz yasağı, piyasaya
arz edilen ürünlerin toplatılması
ve güvenli hale getirilmesi
mümkün olmayan ürünlerin
bertaraf edilmesi kararlarının
gereklerinin yerine getirilmesi için
üreticinin dava açma süresinin
(60 gün) geçmesi beklenmez.
Ayrıca Bakanlık tarafından
verilen idari para cezası dışındaki
idari yaptırım kararlarına karşı
üreticinin dava açmış olması,
mahkemece yürütmeyi durdurma
kararı verilmediği sürece, kararın
gereklerinin yerine getirilmesine
engel oluşturmaz.
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
PGD Yönetmeliğinin 10’uncu
maddesinin üçüncü fıkrasının
(a) bendine göre piyasaya
arzının sürekli yasaklanmasına,
toplatılmasına ve/veya hizmet
dışı bırakılmasına karar verilen
ürünün üretici firmasının unvanı,
ürünün markası, modeli, seri veya
parti numarası ile taşıdığı riskle
ilgili bilgilerin, Bakanlık internet
sitesinde idari yaptırım kararının
kesinleşmesinden sonra ilan
edilmesi gerekmektedir.
Ancak 27 Haziran 2013 tarihli
ve 28690 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanan Ürünlerin Piyasa
Gözetimi ve Denetimine Dair
Yönetmelik ile yetkili kuruluşların
ürünün ülke genelinde
dağıtımı yapılan iki gazete ile
KASIM 2013
11
ülke genelinde yayın yapan
iki televizyon kanalında ilanı
suretiyle risk altındaki kişilere
duyurulmasını takip edecek
şekilde bu ürünlerle ilgili bilgilere
kendi internet sayfasında da yer
vermeleri hususu düzenlenmiştir.
Söz konusu Yönetmelik gereği
bundan sonraki süreçte yargısal
aşamanın sonuçlanması
beklenmeden güvensiz ürün
bilgilerinin ilan edilmesi
gerekmektedir. Bu bağlamda
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı tarafından 2011 yılından
itibaren verilen toplatma kararları
Bakanlık internet sitesinde ilan
edilmiştir. Söz konusu Yönetmelik
doğrultusunda Bakanlığın
PGD Yönetmeliği'nde gerekli
değişiklikler yapılacaktır.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
Piyasa Gözetimi ve Denetimi
Yönetmeliğinin 15’inci maddesi
uyarınca, Tüketicinin Korunması ve
Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü
tarafından “Tüketici Bilgi Sistemi”
internet sayfasında ithalatçı ve
üretici tarafından güvensizliği
tespit edilen ve gönüllü çağırılan
ürünler ile yıllar itibarıyla güvensiz
bulunan ürünler, adı, tanımı,
ürün görseli ve ilan örneği,
imalatçı/ithalatçı firma bilgilerini
içerecek şekilde kamuoyuna
duyurulmaktadır.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı yaptığı kontroller
sonucunda sahip olduğu bilgileri
5996 sayılı Veteriner Hizmetleri,
Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem
Kanununun 31’inci maddesinin
6’ncı fıkrası gereği kamuoyunun
bilgisine sunmaktadır. Bunun
yanı sıra Gıda ve Yemin Resmi
12
KASIM 2013
Kontrolüne Dair Yönetmeliğin
8’inci maddesi gereğince kişilerin
hayatını ve sağlığını tehlikeye
düşürecek şekilde bozulmuş,
değiştirilmiş gıdaları üreten
ve/veya satan firmanın adı,
ürün adı, markası, parti
ve/veya seri numarasının
Bakanlık resmi internet sitesinde
Bakanlıkça kamuoyunun bilgisine
sunulabileceği hükmü yer
almaktadır. Bu düzenlemeler
doğrultusunda laboratuvar sonucu
taklit ve tahşiş yapıldığı kesinleşen
firmalar ve bu firmaların
ürettiği ürünlere ait bilgiler
Bakanlık tarafından kamuoyuna
duyurulmaktadır.
Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından
güvensiz tıbbi cihaz ürünlerinin
ve kozmetik ürünlerinin listesi
ürünün marka, etiket adı, lot/seri
no, menşei bilgisi ve güvensizlik
gerekçesini içerecek şekilde
altı aylık periyotlarla Kurumun
internet sayfası duyurular
kısmında yayınlanmaktadır.
Kısaca, ülkemizde PGD’den
sorumlu 10 kamu kuruluşu
arasında sorumlu bulunduğu
ürün gruplarının niteliği ve
niceliği itibarıyla denetim
sorumluluğu daha geniş olarak
değerlendirilebilecek Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı, Gümrük
ve Ticaret Bakanlığı, Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı ve Sağlık
Bakanlığı tarafından güvensizliği
tespit edilen ürünlere yönelik
gerekli duyurular televizyon ve
gazetelerin yanı sıra kurumların
internet siteleri aracılığıyla da
yerine getirilmekte, kullanıcılar
sağlık ve güvenliklerini tehdit
eden bu ürünler hakkında bilgi
edinmektedirler. Bu nedenle
güvensiz olduğu tespit edilerek
hakkında piyasaya arz yasağı,
toplatma ve bertaraf edilmesi
kararı verilen ürün bilgilerinin ilan
edilerek kamuoyuyla paylaşılması,
PGD’nin temel amaçlarından
biri olan güvensiz ürünlerden
vatandaşlarımızın korunmasının
sağlanabilmesi için oldukça
önemlidir.
Uluslararası Düzeyde Güvensiz
Ürün Bilgilerinin Kamuoyu ile
Paylaşılması
RAPEX (Hızlı Uyarı Sistemi)
Sistemi 2001/95 sayılı Genel Ürün
Güvenliği Direktifi kapsamında
2004 yılında kurulmuştur. RAPEX,
AB ülkelerinde piyasa gözetimi ve
denetiminden sorumlu kurumlar
ve Avrupa Komisyonunun
Topluluk piyasasında tespit
ettikleri tehlikeli ürünlere ilişkin
bilgileri hızlı ve etkili bir şekilde
paylaştıkları ve tüketicileri sağlık
ve güvenlikleri bakımından
potansiyel risk teşkil eden
ürünlere karşı bilgilendirdikleri
bir sistemdir. 765/2008 sayılı
Tüzüğün yürürlüğe girmesiyle
birlikte RAPEX Sisteminin kapsamı
tüketici sağlığı ve güvenliğinin
sağlanmasının yanı sıra sağlıklı
ve güvenli bir iş ortamının
ve çevrenin oluşturulması ve
profesyonel kullanım gerektiren
ürünleri de kapsayacak
şekilde genişletilmiştir. AB
düzeyinde ulusal makamlar
tarafından bildirilen ve ciddi
risk oluşturan ürünler RAPEX
Sistemi aracılığıyla üye devletler
arasında paylaşılmakta, ayrıca
bu ürünlere ilişkin bilgiler
haftalık olarak internet sitesinde
yayımlanmaktadır. Burada
güvensiz bulunan ürüne ilişkin
bildirimi yapan ülke, ürünün
marka model bilgileri, tanımı,
menşei, risk kategorisi ve ürün
hakkında alınan önlemlere yer
verilmektedir. Böylece RAPEX
Sistemi aracılığıyla tehlikeli
ürünlere yönelik önlemler hızlı bir
şekilde alınmakta, bu ürünlere ait
bilgiler kamuoyu ile paylaşılmakta
ve AB ülkelerinin ürün güvenliği
konusunda temel amacı olan,
sadece güvenli ürünlerin piyasada
dolaşımına izin verilmektedir.
Uluslararası düzeyde riskli
ürünlerle ilgili bilgilerin kamuoyu
ile paylaşıldığı bir diğer platform
OECD bünyesinde kurulan Global
Geri Çağırma Portalı’dır. Portalın
resmi internet sitesi aracılığıyla
ulusal yetkili makamlar tarafından
geri çağırılan ürünlerin adı, marka
ve modeli, fotoğrafı, nasıl bir
tehlike içerdiği, nerede satıldığı,
geri çağıran ülke, üreticisinin
unvanı ve tüketicinin ne yapması
gerektiği konusunda bilgiler
kullanıcılara sunulmaktadır.
Bu portal ürünlerle ilgili karar
alan makamlar arasındaki
bilgi paylaşımını sağlamanın
yanı sıra tüketicilerin, satın
almak istedikleri ürünlerin
güvenlik gereklerini karşılayıp
karşılamadığını incelemeleri,
sınır ötesi ülkelerin internet
sitelerinden alacakları ürünleri
kontrol etmeleri ve işletmelerin,
dünyanın herhangi bir yerinde
tehlikeli olduğu tespit edilen
ürünleri izlemelerini sağlaması
bakımından oldukça faydalıdır.
Portal Avusturalya, Kanada, ABD
ve Avrupa ülkeleri tarafından geri
çağırılan ürünleri kapsamaktadır.
ICSMS (Piyasa Gözetimi ve
Denetimi Bilgi ve İletişim
Sistemi) ise Avrupa ülkeleri
arasındaki en geniş kapsamlı
veri tabanıdır. Bu sistemin
sadece yetkili kuruluşların
erişebildiği kısmında üye devletler
ürünlere ilişkin test raporu
sonuçlarını sisteme yükleyerek
birbirleriyle paylaşmakta, halka
açık bölümünde ise güvensiz
ürüne ilişkin ürünün marka ve
model bilgileri, tanımı, menşei,
uygulanan zorunlu ya da gönüllü
önlemin içeriği, üreticinin
adresi ve iletişim bilgilerine yer
verilmektedir. Böylece bir tüketici
bir ürün satın almak istediğinde
ürünün markası, barkod numarası,
menşei, üreticisi gibi kriterlerden
herhangi birini bu sisteme
girerek o ürün ile ilgili herhangi
bir önlem alınıp alınmadığını
inceleyebilmektedir.
Son 20 yılda ürün güvenliği
sorunu artan sınır ötesi ticaret,
karmaşık tedarik zincirleri ve
yeni ürün tasarımlarının bir
sonucu olarak küresel bir boyut
kazanmıştır. Buna paralel olarak
güvensiz bulunarak önlem
alınan ürün sayısı yıllar itibarıyla
artmıştır. Örneğin 2003 yılında
RAPEX Sistemi aracılığıyla
bildirimi yapılan riskli ürün
sayısı 139 iken 2012 yılında bu
sayı 2278'e yükselmiştir. Bunun
ötesinde tüketicilerin ürün satın
alma davranışları da değişmiştir.
Son yıllarda tüketiciler ürünleri
online alışveriş siteleri aracılığıyla
satın almayı tercih etmektedir.
Bu durumda tüketiciler alışveriş
için sadece kendi ülkelerindeki
mallara değil aynı zamanda
diğer ülkelerdeki ürünlere de
erişebilmektedir. Değişen bu
piyasa ortamında ulusal otoriteler,
firmalar ve hükümetler ürün
güvenliği konusundaki sorunlara
daha hızlı çözüm bulmak
zorundadır. RAPEX Sistemi, Global
Geri Çağırma Portalı, ICSMS gibi
tüm bu organizasyonlar ürün
güvenliğiyle ilgili zamanında ve
etkili önlemler alınmasında önemli
bir bilgi kaynağı sunmaktadır.
Kısacası, ülkemizdeki ve
uluslararası düzeydeki yetkili
kuruluşların güvensiz ürün
bilgilerini kamuoyu ile paylaşması
hem denetim faaliyetlerinde
şeffaflık sağlamakta hem de
tüketicileri güvensiz ürünlerden
bilgi paylaşımı yoluyla
korumaktadır.
Kaynaklar
• http://www.titck.saglik.gov.tr/Default.as
px?sayfa=anasayfa&newsId=all&Page
No=2
• http://www.tuketici.gov.
tr/?wslt=57A5C94A-2D72-428F-8B1EDFACE5BD9FFC
• https://www.icsms.org
• 2012 RAPEX Annual Report
• http://globalrecalls.oecd.org/
KASIM 2013
13
GÖNÜLLÜ GERİ ÇAĞIRMA FAALİYETLERİNİN GÜVENLİ PİYASANIN
OLUŞUMUNDAKİ YERİ VE ÜRETİCİLERİN MARKA İMAJI AÇISINDAN ÖNEMİ
Gülbanu GÖKÇE / Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı
(Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü)
Giriş
Üreticiler, ürünlerinin dağıtım
zincirindeyken veya tüketicilere
ve kullanıcılara ulaştıktan sonra
insan can ve mal güvenliği
açısından ya da çevre için
bir tehlike oluşturduğunun
belirlenmesi sorunuyla karşı karşıya
kaldıklarında marka imajlarının
geleceğini düşünerek farklı
stratejiler izleyebilirler. Gönüllü
geri çağırma, üreticilere düzeltici
faaliyette bulunmaları bakımından
verilmiş önemli bir fırsat olmakla
beraber, güvenli piyasanın
oluşumunu sağlamada piyasa
gözetimi ve denetimi otoriteleri
tarafından desteklenmesi gereken
önemli bir araçtır.
Bu çalışma ile gönüllü geri çağırma
faaliyetlerinin piyasada güvenli
ürünlerin yer almasındaki önemi ve
üreticilerin marka imajı üzerindeki
etkileri değerlendirilecektir.
Gönüllü Geri Çağırma ve Önemi
Gönüllü geri çağırma, son
kullanıcıya veya tüketiciye sunulan
bir ürünün tedarik zincirindeyken
ya da kullanımdayken kişilerin,
hayvanların, bitkilerin can ve
mal güvenliğinin ve çevrenin
korunmasına yönelik olarak ürünü,
ilgili teknik mevzuatına uygun
hale getirmek için ürünün üreticisi
tarafından alınan her türlü önlemi
ifade eder.
14
KASIM 2013
Piyasaya sunulan bir ürünün
tüketicilere ve kullanıcılara karşı
ciddi bir risk oluşturması halinde
tüketicilerin ve kullanıcıların
en kısa sürede bilgilendirilmesi
oldukça önemlidir. Gönüllü geri
çağırma faaliyeti güvensiz ürünün
tüketiciye veya kullanıcıya ulaşıp
ulaşmamasına göre her bir somut
olay için ayrı ayrı değerlendirilmeli
ve önlemler buna göre alınmalıdır.
Kuşkusuz ürünün, son kullanıcılara
ulaşmış olması daha ciddi
önlemler alınması gerekliliğini
doğurmaktadır. Geri çağrılan
ürünler, uygun hale getirilmeden
tekrar piyasaya sürülmemeli ya
da uygun hale getirilemeyenler
imha edilmelidir. Geri çağırma
faaliyetinde bulunan firmalar,
geri çağrılan ürünün uygun hale
getirildiğini piyasa gözetimi ve
denetimi otoritesine kanıtlamalıdır.
Üreticiler, ürünün güvensiz
olduğunun tespit edilmesi üzerine
ürünün oluşturduğu risk seviyesine
göre düzeltici önlemleri belirlemeli,
dağıtıcılarla ve piyasa gözetimi
ve denetimi otoritesi ile alınacak
olan önlemlerle ilgili olarak işbirliği
yapmalı ve piyasa gözetimi ve
denetimi otoritesini yapılan
işlemler hakkında bilgilendirmelidir.
Ürünlerin tedarik zincirinde
olması bu süreçte firmaların
işini kolaylaştırırken tüketicilerin
eline ulaşmış ürün söz konusu
olduğunda firma gerektiğinde ve
mümkünse ürünlerin sahiplerine
tek tek ulaşmalıdır.
Firmanın bir ürünü geri çağırması
aşamasında;
•
Yapacağı geri çağırma
bildirimini kimler için ve neden
gönderdiğini,
•
Geri çağrılan üründe bulunan
hatanın ne olduğunu,
•
Tüketiciye yönelik oluşturduğu
olası tehlikenin tanımını ve
tüketiciye ya da kullanıcıya
vereceği muhtemel zararların
neler olduğunu,
•
Satışa sunulan ürünün detaylı
bilgilerini (fiyat, modeli ve
seri numarası vb.) belirtmesi,
bu bilgilerin ürün üzerinde
nerede bulunduğunu ve geri
çağırma faaliyetinin sadece bu
özellikleri taşıyan ürünler için
geçerli olduğunu,
•
Ürünün ne zaman satışa
sunulduğunu açıkça belirtmeli.
Tüketiciye;
•
Ürünü kullanmayı bırakması
gerektiğini,
•
Ürünün nereye iade edileceğini
ve iade edilecek yerin
iletişim bilgilerini bildirmesi
gerekmektedir.
Ayrıca üretici tarafından yapılan
bu bildirimlerin görsel ve yazılı
medyada etkili bir şekilde yer
alması sağlanmalıdır.
Geçmişte genellikle firmalar
ürünleri ile ilgili sorunlarını
kamuoyu ile paylaşmayıp gizli
kalmasını sağlamayı tercih etmiş
olsa da son yıllarda firmaların
hatalarıyla yüzleşmeye başlamasıyla
gönüllü geri çağırma faaliyetleri
literatürdeki yerini almıştır.
Gönüllü geri çağırmanın firmaların
marka imajını olumsuz etkilediği
düşünülse de bu sürecin firmalar
tarafından doğru yönetilmesi
firmaların marka imajı açısından
fırsatlar sağlamaktadır.
Firmalar geri çağırmayı tüketici
için nasıl daha kolay ve etkili
yapacağını iyi tespit edebilmelidir.
Tüketiciler ve kullanıcıların can ve
mal güvenliğini tehdit eden bu
ürünlerin nasıl geri toplanacağı,
firma tarafından doğru bir plan
dahilinde yapılmalıdır. Söz konusu
ürünlerin, gönüllü geri çağırma
sonucunda yapılacak düzeltici
faaliyetlerle tüketicilere ya da
piyasaya sunulması sonucunda
ürünün hiçbir güvenlik riski
taşımayacağı konusunda tüketici ve
kullanıcıların ikna edilmesi, bunun
mümkün olmaması durumunda
ise ürünün yenisiyle değiştirilmesi
veya bunun yanında tüketiciye
farklı alternatiflerin sunulması
(garanti sürelerinin uzatılması vb.)
kamuoyunda iyi niyet izlenimi
bırakacak ve firmaların marka
imajının artmasını sağlayabilecektir.
Doğru bir gönüllü geri çağırma
planlaması firmanın karşı karşıya
kaldığı krizi fırsata çevirmesini
sağlayacaktır.
Üreticilerin, geri çağırmanın yasal
zorunlulukların ötesine geçtiğini
kavraması, tüketici ve kullanıcılarla
güçlü bir iletişim kurması halinde
kamuoyu nezdinde markayı daha
kuvvetli kıldığını kabul ederek
hareket etmesi, piyasada yer
alan ürünlerin güvenli olmasını
sağlamak açısından da büyük önem
arz etmektedir.
Üretici, bir ürünü üreten, imal
eden, ıslah eden veya ürüne adını,
ticari markasını veya ayırt edici
işaretini koymak suretiyle piyasaya
süren gerçek veya tüzel kişiyi ifade
etmektedir. Üreticiler piyasaya
arz ettikleri ürünlerin güvenli
olmasından sorumludur. Üreticilerin
bu sorumluluklarını yerine getirip
getirmediğini tespit etmek ve
piyasada güvenli ürünlerin yer
almasını sağlamak amacıyla
piyasa gözetimi ve denetimi adı
altında ülkemizde 10 ayrı otorite
tarafından denetim faaliyetleri
gerçekleştirilmektedir.
Piyasa gözetimi ve denetimi,
piyasada yer alan ürünlerin
insan can ve mal güvenliğini
sağlamak üzere; ürüne ilişkin
teknik mevzuatı hazırlamaya ve
yürütmeye yasal olarak yetkili
olan kamu kurum ve kuruluşları
tarafından, ürünün piyasaya arzı
veya dağıtımı aşamasında veya
ürün piyasada iken ilgili teknik
düzenlemeye uygun olarak üretilip
üretilmediğinin ve güvenli olup
olmadığının denetlenmesi veya
denetlettirilmesi ile güvenli
olmayan ürünlerin güvenli hale
getirilmesinin temin edilmesi
ve gerektiğinde idari yaptırım
uygulanmasıdır.
Piyasa gözetimi ve denetimi
faaliyetleri sonucunda
ürünlerin güvensizliğinin tespit
edilmesiyle ürünün piyasaya
arzı yasaklanabilmekte, ürünün
piyasadan geri toplatılması
sağlanmakta ve üreticinin
sorumluluklarını gerektiği gibi
yerine getirmemesi nedeniyle idari
yaptırım uygulanmaktadır. Gönüllü
geri çağırma sistemi üreticilere bu
idari süreci yaşamadan düzeltici
faaliyette bulunma imkânı
sağlamaktadır. Ayrıca, piyasa
gözetimi ve denetimi otoritelerinin
güvensiz ürünleri tespit etmek ve
tespit edildiğinde gerekli önlemleri
almak için kullandığı kaynakların
tasarrufunu sağlamaktadır. Böylece,
piyasada güvensiz olarak dolaşan
ürünlerin daha etkili ve hızlı bir
şekilde toplatılması sağlanarak
güvenli piyasanın oluşumuna katkı
sağlamaktadır.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı Faaliyetleri Kapsamında
Gönüllü Geri Çağırma Prosedürü
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
sorumluluğunda bulunan sanayi
ürünlerinin teknik mevzuatına
uygun ve güvenli olmasını
sağlamak amacıyla yürütülen piyasa
gözetimi ve denetimi faaliyetleri,
4703 sayılı “Ürünlere İlişkin
Teknik Mevzuatın Hazırlanması
ve Uygulanmasına Dair Kanun” ve
bu Kanun uyarınca uygulamaya
konulan idari düzenlemeler
kapsamında yürütülmektedir.
Bakanlık sorumluluğunda bulunan
ürünlerin piyasa gözetimi ve
denetimine ilişkin usul ve esaslar
02/10/2012 tarihli ve 28429 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı Piyasa
Gözetimi ve Denetimi Yönetmeliği
ile düzenlenmiştir. Yönetmeliğin
22’nci maddesinde “üreticiler
kullanıcılarda olan ve piyasada
bulunan insan sağlığını, can ve mal
güvenliğini tehdit eden güvensiz
ürünlerini Bakanlığın müdahalesine
gerek kalmadan gönüllü olarak
geri çağırma ve toplatma yaparak
KASIM 2013
15
•
düzeltici faaliyette bulunabilir”
hükmü yer almaktadır.
Üretici ya da ithalatçıların güvensiz
ürünlerle ilgili olarak anılan
Yönetmeliğin 22’nci maddesi
ile bu Yönetmelik çerçevesinde
hazırlanan ve Bakanlık tarafından
gerçekleştirilen piyasa gözetimi ve
denetimi uygulamaları hakkındaki
2013/4 sayılı Genelge'ye göre
gönüllü düzeltici faaliyette
bulunmaları halinde;
•
Üretici ya da ithalatçılar
düzeltici faaliyette bulunmak
istedikleri ürünün marka,
model, seri numarası ve
miktarı ile kullanıcılarına ilişkin
bilgileri düzeltme faaliyetine
başlandığında; düzeltici faaliyet
kapsamında üründe nasıl bir
iş veya işlem yaptığını (ürünü
nasıl güvenli hale getirdiğini),
düzeltme yapılan ürün sayısını,
yapılan iş veya işlemleri
16
KASIM 2013
kanıtlayacak bilgi ve belgeleri
ise düzeltici faaliyet sonucunda
Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl
Müdürlüklerine bildirmelidir.
İl müdürlükleri, düzeltici
faaliyette bulunmak üzere
bildirimde bulunan firmaların
bu faaliyetleri kapsamında
gerçekleştirdikleri iş ve işlemleri
takip ederek, düzeltme
faaliyetinin izlenebilirliğini
sağlamak için gerekli
tedbirleri alır, düzeltici faaliyet
kapsamında gerçekleştirilen iş
ve işlemleri bir ürün üzerinde
yerinde görmek üzere alanında
uzman denetim personelinin
eşlik etmesini ve bu durumun
bir tutanakla tespit edilmesini
sağlar.
Sonuç
Gönüllü geri çağırma faaliyetleri,
tüketicilerin ve kullanıcıların can ve
mal güvenliğini tehlikeye düşüren
ve çevreyi tehdit eden ürünlerin
toplatılmasında özetle güvenli bir
piyasanın sağlanmasında etkin
olarak kullanılması gereken bir
sistemdir.
Üreticilerin ve piyasa gözetimi ve
denetimi otoritelerinin bu sistemin
etkili bir şekilde kullanılmasını
sağlamak amacıyla üzerine düşen
sorumlulukları yerine getirmesi
gerekmektedir. Bu bağlamda,
üreticiler gönüllü geri çağırma
faaliyetleri sonucunda prestijlerini
kötü yönde etkileyeceği fikriyle
hareket etmeyip yapacakları doğru
bir geri çağırma planı ile hem
markalarının geleceğini kurtaracak
hem de üzerlerine düşen hukuki
sorumlulukların yanında ahlaki
sorumluluklarını da yerine getirmiş
olacaklardır.
Piyasa gözetimi ve denetimi
otoritelerinin, ülkemizde hâlâ çok
fazla kullanılmayan bu sistemin
doğru ve etkili işleyebilmesi
için üreticilerle devamlı işbirliği
halinde olması, üreticileri ilgili
mevzuat ve uygulamalar hakkında
düzenli olarak bilgilendirmesi ve
üreticilerle bu süreç içerisinde
her türlü işbirliğine açık olması
gerekmektedir. Bunların yanında
üreticileri gönüllü geri çağırmaya
teşvik etmelidir. Üreticiler
tarafından gönüllü geri çağırılan
ürünlerin yapılacak düzeltici
faaliyet sonucunda 4077 sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun'da yer alan "ayıplı mal"
tanımında değerlendirilmemesi
üreticilerin gönüllü geri çağırma
faaliyetlerini uygulamadaki
endişelerinin bir kısmının
giderilmesini sağlayarak bir teşvik
unsuru olacaktır.
Tüketicilerin ve kullanıcıların ürün
güvenliği hakkında bilinçlenmesi,
geri çağrılma faaliyetlerinin
artmasını ve dolayısıyla piyasada
yer alan güvensiz ürünlerin
azalmasını da sağlayacaktır.
Tüketicilerin güvensiz ürünler ve bu
ürünlerle karşılaştıklarında yapması
gerekenleri bilmesi firmalara
yapılan şikâyet sayısını artıracak ve
hatta tüketici derneklerini harekete
geçirecekler, böylece kamuoyu
karşısında zor durumda kalmak
istemeyen, prestij kaybetmek
istemeyen firmaları geri çağırma
faaliyetine zorlayacaktır.
PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİNDE RİSK DEĞERLENDİRMESİ
Ezgi AVCI / Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı (Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü)
Risk Değerlendirmesi Nedir?
Piyasa gözetimi ve denetimde
kullanılan ve denetim stratejisi
oluşturmaya yönelik olarak
kullanılan bir araç olan risk
değerlendirmesi; ürünlerin
insanlara, hayvanlara veya çevreye
verebilecekleri olası zararların
hesaplandığı süreçtir. Bu süreçte
zararların (kaza, yaralanma vb.)
gerçekleşme ihtimalleri risk
olarak tanımlanmaktadır. Risk
değerlendirmesi, her bir spesifik
ürünün riskini ayrı ayrı hesaplar.
Ürünlerin risk değerlendirmesinin
yapılabilmesi için verilerin düzenli
bir şekilde tutulması gerekir.
Bunlardan özellikle ürünlerin
kullanımına yönelik veriler, kaza
ve yaralanma verileri ile ürünlerin
test ve muayene sonuçları başta
olmak üzere kullanıcılardan ve
tüketici örgütlerinden gelen
şikâyetler ile üreticilerden ve
satıcılardan gelen ihbarlar önemli
veri kaynaklarıdır.
Risk Değerlendirmesinin
Temel Prensibi
Risk değerlendirmesi genel olarak
üç temel soruya odaklanır:
1. Ne yanlış gidebilir?
2. Yanlış giden bir durum
gerçekleştiğinde bunun
sonuçları ne olabilir?
3. Yanlış giden bir durumun
ortaya çıkma ihtimali nedir?
Bu üç temel soruyu tüketici
ve kullanıcı odaklı risk
değerlendirmesi yöntemi ile ele
Şekil 1. Bir Ürünün Risk Değerlendirmesi Sürecindeki Girdiler, Araçlar ve Çıktılar
alacak olursak bu adımlar şu
şekilde sıralanır.
•
Hangi tehlikeli, zarar verici
olaylar gerçekleşebilir? (Kaza
ve yaralanma senaryoları)
•
•
Doğabilecek olan tehlikenin ya
da zararın boyutu ne olur?
Bu senaryoların meydana
gelme olasılıkları nedir?
Şekil 2. Risk Değerlendirmesi Adımları
KASIM 2013
17
Üç temel soru birlikte
düşünüldüğünde risk genel olarak
aşağıdaki eşitlikle açıklanmaktadır.
RİSK = Olasılık x Riskin Şiddeti
Bu formül ile anlatılmak istenen
riskin iki temel bileşeni olduğudur.
Temel değişkenler dışında
analize farklı kriterler eklenebilir.
Yukarıda da değinildiği gibi
zararın meydana gelmesinin yanı
sıra bu zararın boyutunun yani
riskin şiddetinin ne olduğu da
önemlidir.
kaynaklar sınırlıdır. Tüm ürünlerin
denetlenmesinin mümkün
olmayacağı göz önüne alındığında
en riskli ürünlerin belirlenerek
denetimlerin öncelikli olarak o
ürünler üzerinde yapılması gerekir.
Etkin denetim: Riskli ürünleri
belirleyerek denetimleri bu
ürünlere yoğunlaştırmak aynı
zamanda denetimlerin etkinliğini
artırmaya yönelik bir girişimdir.
Kaynakların kısıtlı olmadığı bir
durumda dahi güvensizlik riski
taşımayan ürünleri denetlemek
akılcı değildir.
Avrupa Birliği’nde
Risk Değerlendirmesi
Avrupa Birliği ülkelerinde
risk değerlendirmesi, piyasa
gözetimi ve denetimi otoriteleri
tarafından, RAPEX sistemine
düşecek ürünlerin belirlenebilmesi
amacıyla yapılır. Gıda dışı ürünler
için acil uyarı bildirimlerini içeren
RAPEX sistemi, Avrupa Birliği’ne
üye ülkeler arasında kullanılan,
etkili bir piyasa gözetimi ve
denetimi aracıdır. Sistemin
amacı üye ülkeler arasında bilgi
paylaşımını hızlandırmak, ortak
kriterler belirleyerek riskli ürünlere
Şekil 3. Risk Değerlendirmesi Matrisi
Risk Değerlendirmesi
Neden Kullanılır?
Risk değerlendirmesi, Avrupa
Birliği ülkeleri, ABD ve Kanada
başta olmak üzere piyasa
gözetimi ve denetiminde yaygın
olarak kullanılan bir yöntemdir.
Piyasa gözetimi ve denetimi için
temel bir araç kabul edilmesinin
nedenleri aşağıdaki gibi
özetlenebilir:
Kaynak kısıtı: Piyasa gözetimi
ve denetiminden sorumlu
otoritenin PGD faaliyetleri için
öncelik belirlemesi zorunludur.
Çünkü piyasadaki ürün sayısı
oldukça fazladır öte yandan eldeki
18
KASIM 2013
Hızlı karar alma: Denetim
yaparken ürünlerin riskinin
mutlaka belirlenmesi gerekir.
Özellikle RAPEX sistemi gibi
sistemlerde otoritelerin hızlı ve
tutarlı kararlar alabilmeleri için
risk analizi metodu kullanmaları
gerekir.
Aynı zamanda güvensiz ürünlerin
tespitinin hızlı bir şekilde
yapılması, bu ürünlerin piyasada
uzun süre dolaşmasının ve daha
fazla kullanıcının eline geçmesinin
önüne geçilmesinde önemli bir
araçtır.
karar vermek ve bu sayede
tüketici/kullanıcıları güvensiz
ürünlere karşı korumaktır.
Bir ürünün RAPEX’e bildirilmesi
için öncelikle piyasa gözetimi
ve denetimi otoritesi tarafından
risk değerlendirmesinin
yapılmış olması gereklidir.
Risk değerlendirmesi,
PGD otoritelerinde görev
alan denetçilerin bizzat
kendileri tarafından sahada
yapılmaktadır. Her bir ürüne
yönelik kaza/yaralanma
senaryoları geliştirilmekte ve
daha sonrasında ise her bir
senaryonun gerçekleşme olasılığı
belirlenmektedir. Analizin son
aşamasında her bir ürüne yönelik
riskin derecelendirilmesi yapılarak
RAPEX’e bildirilecek olanlar
belirlenir. RAPEX Sisteminde
yalnızca risk seviyesi yüksek olan
ürünler yer almaktadır. Tüketicinin
sağlığına ve güvenliğine yönelik
yüksek risk taşıdığı belirlenen
bir ürün tespit edildiğinde,
ürünün bildirimi hızlı bir şekilde
yapılarak bilgi sistemine dahil
edilir. Bu sistem sayesinde Avrupa
Birliği'nde piyasa gözetimi ve
denetimi alanında yüksek bir
güvenlik seviyesine ulaşılmıştır.
Sanayi Ürünleri Güvenliği ve
Denetimi Genel Müdürlüğü
Tarafından Yürütülen Risk Analizi
Çalışması
Sanayi Ürünleri Güvenliği ve
Denetimi Genel Müdürlüğü, sanayi
ürünlerinin ürün güvenliği ve
teknik mevzuatına uygunluğunu
sağlamak amacıyla piyasa
gözetimi ve denetimini yapmak
ile görevlendirilmiştir. PGD
faaliyetleri kapsamında Genel
Müdürlük sorumluluğunda 13
ana ürün grubu altında 1536
ürün bulunmaktadır. Bu ürünlerin
marka ve model çeşitliliği
düşünüldüğünde piyasada
milyonlarca ürün bulunmaktadır.
Piyasada bulunan bu çok sayıda
ürünün tamamının denetlenmesi
mümkün olmamakla birlikte akılcı
da değildir. Dünyadaki uygulama
örnekleri de göstermektedir
ki, PGD’nin amacı tüm ürünleri
denetlemek değil güvensizliği
tespit etmektir. Bu sebeple
odaklanılması gereken nokta,
güvensiz ürünlerdir. Bu doğru
tespiti yapabilmek ve eldeki
kaynakları etkili kullanabilmek için
analitik ve bilimsel yöntemlerin
kullanılması gerekmektedir. Bu
yöntemler arasında risk analizi
yaygın olarak kullanılmaktadır.
Denetimleri daha etkin hale
getirmeyi amaç edinen Genel
Müdürlüğümüz öncelikli
olarak programlı denetimleri
artırmaya yönelmiştir. Programlı
denetimlerde yer alacak olan
ürünlerin belirlenmesi için
risk değerlendirmesi çalışması
yürütülmüştür. Bu çalışmanın ilk
adımı olarak Genel Müdürlüğümüz
tarafından sorumluluk alanında
bulunan ürünlerin envanter
çalışması yapılmıştır. Günümüz
tüketim ihtiyaçlarına ve değişen
yönetmeliklere göre ürün
listeleri güncel hale getirilmiştir.
Daha sonrasında ise risk
değerlendirmesine alınacak olan
kriterler belirlenmiştir. Bunlar;
1. Ürünün geçmiş yıllardaki
aykırılık durumu
2. Ürünün piyasada kullanımının
yaygınlığı
3. Ürünün taşıdığı risk (risk
şiddeti)
4. Ürünü denetlemenin zorluk
derecesi olmak üzere dört
kriterdir.
Ürünün geçmiş yıllardaki
aykırılık durumu kriteri: Bu
kriter, Genel Müdürlüğümüz
veri tabanında tutulan geçmiş
denetimlerin verileri kullanılarak
oluşturulmuştur ve her bir ürün
için geçmiş dönem aykırılık
oranları tek tek belirlenmiştir.
Ürünün piyasada kullanımının
yaygınlığı kriteri: Bir ürünün
piyasada yaygın olarak kullanılıp
kullanılmadığı denetim yapılacak
ürünün seçiminde oldukça önemli
bir faktördür. Piyasada yaygın
olarak kullanılan bir ürünün
güvensizlik teşkil etmesi, daha
büyük bir çevreyi etkileyecek ve
vereceği zarar büyük olacaktır.
Bir başka nokta ise şudur;
spesifik işler için tasarlanmış
özel ürünlerin yaygınlığı azdır
ve profesyonel kullanıcılar
tarafından kullanılmaktadır.
Bu ürünler normal şartlarda
riskli kabul edilebilecek iken
kullanıcısına bağlı olarak bu risk
hafifleyebilmektedir.
Yaygınlık indeksi 1,5 ve 10 olmak
üzere üç kategoriye ayrılmıştır. Bu
kategoriler aşağıdaki gibidir.
1: Ürünün piyasadaki yaygınlığı
az ya da profesyonel kullanıcılar
tarafından kullanılıyor ise,
Örnek; Sivil patlayıcılar
5: Ürünün piyasadaki yaygınlığı
orta seviyede yani profesyonellik
gerektirmeyen fakat herkes
tarafından da kullanılmayan
ürünler ise,
Örnek; elektrikli ekipmanlar üst
ürün grubundan hafıza kartı
10: Ürünün piyasadaki yaygınlığı
fazla yani herkes tarafından
kullanılan ürün ise,
Örnek; elektrikli ekipmanlar üst
ürün grubundan buzdolabı
Ürünün taşıdığı risk (risk şiddeti):
Ürünün taşıdığı risk, kullanıcısına
veya çevreye verebileceği zararın
boyutunu ifade eder. Daha önce
de bahsedildiği gibi bu kriter risk
analizinin temel bileşenidir. İndeks
üç kategoriden oluşturulmuştur.
1: Ürünün risk şiddeti düşük ise,
5: Ürünün risk şiddeti orta
derecede ise,
10: Ürünün risk şiddeti yüksek ise
verilir.
KASIM 2013
19
hesaplanmış ve bu yüzdeler
yardımı ile üst ürün gruplarından
kaçar adet ürün denetleneceği
tespit edilmiştir. Daha sonrasında
ise her bir üst ürün grubu için risk
yüzdesi işlemi tekrar edilerek ürün
bazında hesaplama yapılmıştır. Bu
son aşama ile denetim yapılacak
olan ürünler tespit edilmiş
olmaktadır.
Bu analiz sayesinde denetlenecek
olan ürünler analitik bir yöntemle
belirlenmiş, eldeki kaynaklar ile
ulaşılabilecek maksimum verimi
sağlayacak olan etkin bir denetim
programı hazırlanmıştır. Böylece
Genel Müdürlüğümüz misyonunun
gerçekleştirilmesine önemli bir
katkı sağlayacak bir adım daha
atılmıştır.
Ürünü denetlemenin zorluk
derecesi kriteri: Planlama
yapılırken eldeki fiziki imkânlar
ile belli bir ürünün ne şartlarda
denetleneceğinin dikkate alınması
gerekir. Bazı ürünlerin denetimi
zor olmakta ve/veya bu denetimin
süreci uzun sürmektedir. Bu
koşullar göz önüne alınarak
oluşturulan denetim zorluğu
indeksi yine üç kategoriden
oluşmaktadır.
1: Ürünü denetleme koşulları
elverişli ise,
5: Ürünü denetleme koşulları orta
derecede elverişli ise,
10: Ürünü denetleme koşulları çok
zor ise verilir.
Kriterler belirlendikten sonraki
aşama, istatistiksel bir yöntem
olan örneklem seçiminin
yapılmasıdır. Bu yöntem, ana
kütleyi temsil eden daha küçük
bir kütlenin seçilmesi işlemidir.
20
KASIM 2013
Kısacası ana kütleyi oluşturan
1536 üründen kaç tane ürün
seçilmelidir ki seçilen ürünlerde
yapılacak olan denetimler
piyasadaki güvensizlik durumunu
yansıtsın.
Örneklem seçiminin istatistiksel
formülü yardımıyla denetim
yapılacak ürün sayısı 100 olarak
bulunmuştur. Bu seçim sonucunda
1536 üründen 100 tanesini
denetlemek ana kütleyi yansıtacak
sonuçlar elde edilmesini
sağlayacaktır.
Ancak analiz bu aşamada
bitmemektedir. Sorulması gereken
bir soru da denetlenecek olan
100 ürünün, 13 üst ürün grubu
içerisindeki 1536 üründen nasıl
seçileceğidir. Bu noktada ise
belirlenen kriterler devreye
girmektedir. Her bir ürünün 4
değişkene göre aldıkları değerler
toplama oranlanarak risk yüzdeleri
Kaynaklar
1. The Book on Best Practice Techniques in
Market Surveillance.
2. http://www.prosafe.org
3. http://www.unece.org
4. http://ec.europa.eu/consumers/safety/
rapex/index_en.htm
KAPLAMA LASTİK SEKTÖRÜNDE PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİ
Berker KARAGÖZ / Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı (Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü)
Dünyadaki motorlu taşıtların
yarısı, Türkiye’nin de aralarında
bulunduğu orta gelirli ülkelerde
bulunmasına karşın, trafikteki
ölümlerin % 80’i bu ülkelerde
meydana gelmektedir [1]. Bu
durum, ülkemizde trafik güvenliği
konusunda detaylı analizlere ve
bilimsel temellere dayalı çözüm
önerilerine olan ihtiyacı ortaya
koymaktadır.
Trafik kaza nedenleri ayrıntılı
olarak incelendiğinde, her ne
kadar sürücü ve yaya kusurlarının
öne çıktığı görülse de, teknik
yönden kusurlu araç ve aksamlar,
doğrudan veya dolaylı olarak
trafik kazalarını etkilemekte, kaza
sonucu ölüm veya yaralanma
oranlarını artırmaktadır.
Ülkemizde gerçekleşen trafik
kaza istatistiklerine bakıldığında
ise, araç kaynaklı kazaların %
59’una lastik kusurlarının neden
olduğu görülmektedir [2]. Bu oran
Almanya’da % 37, Finlandiya’da
% 19, ABD’de % 11, İsviçre’de %
9’dur [3]. Bu açıdan ülkemizde,
yeni lastiklerin piyasaya arzında ve
kullanılmış lastiklerin kaplanarak
yenilenme aşamalarında Piyasa
Gözetimi ve Denetimi (PGD)
faaliyetlerinin etkin bir biçimde
gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Lastik Kaplama Nedir?
Lastik kaplama, aşınan lastik
yüzeyinin çeşitli mekanik
ve ısıl işlemler (soğuk veya
sıcak kaplama yöntemleri) ile
yenilenerek, teknik olarak lastiğin
herhangi bir performans
kaybına uğramadan
geri kazanılmasıdır.
Günümüzde kullanılmış
lastikler kaplanırken
ağırlıklı olarak soğuk
kaplama yöntemi
kullanılmaktadır. Soğuk
kaplama metodunda
uygulanan işlem adımları
aşağıda yer almaktadır:
•
İlk olarak kullanılmış
lastik, görsel
muayenenin yanı sıra çeşitli
ekipmanlarla da incelenir ve
lastiğin kaplanmaya uygun
olup olmadığı tespit edilir.
•
Kaplama için uygun olan
lastiğin temas yüzeyi ve
yıpranmış bölgeleri raspalama
adı verilen işlemle pürüzsüz
hale getirilir.
•
Lastik üzerindeki açılma ve
çatlak gibi deformasyonlar
dolgu malzemesiyle tamir
edilerek lastik gövdesinin
mukavemeti artırılır.
•
Kaplanacak gövde ile sırt
arasında “cushion-gum”
adı verilen özel katman
kullanılarak yapıştırma işlemi
gerçekleştirilir.
•
Soğuk sistemde esnek kalıp
diyebileceğimiz zarflar
içerisine geçirilmiş lastik
gövdesi bir otoklav içerisine
yerleştirilerek belirli sıcaklık
ve basınç ortamında gövdeye
zarar vermeden pişirilir.
Böylece yapıştırma sonrasında
lastik gövdesi ve sırtın
birbirine kaynaşması sağlanır.
•
Süreç sonunda son gözden
geçirme işlemi ile kaplama
uygulaması tamamlanır [4].
Lastik gövdesinin defalarca
kaplanıp, ekonomiye
kazandırılması ile atık
lastik miktarının azaltılması
sağlanmaktadır. Böylece petrole
dayalı bir ürün olan kauçuk
ihtiyacı azalmaktadır.
Ülkemizde ve Dünyada Lastik
Kaplama Sektörü
Binek ve hafif ticari araçlarda
yeni lastik maliyetlerinin düşük
olmasından dolayı bu araçlarda
kaplanmış lastik kullanım
oranı düşüktür. Ancak ticari
araç lastiklerinde ise kaplama
maliyeti, yeni lastik fiyatının
% 30-40’ına kadar düşebilmektedir
[5]. Bu nedenle ağır tonajlı
kamyon ve otobüs gibi ticari
taşıtlarda kaplanmış lastikler daha
fazla tercih edilmektedir.
Ülkemizde ticari taşıtlarda
kaplama lastik kullanım oranı
KASIM 2013
21
% 25 civarındadır. Oysa bu oran
otomotiv endüstrisinde başı
çeken Avrupa ve Kuzey Amerika
pazarında % 50’ye kadar çıkmıştır.
Günümüzde Türkiye’deki kaplama
lastik imalatı ağırlıklı olarak ufak
atölyelerde, uygun olmayan
koşullarda, belgesiz olarak
yapılmaktadır. Sektörün, ilgili
yasal düzenlemeler doğrultusunda
yapılan etkin PGD faaliyetleri
sayesinde daha profesyonel
üretim sistemleri ile orta ve uzun
vadede gelişme göstereceği ön
görülmektedir.
İlgili Mevzuat ve Uygulamalar
Kaplama lastiklerle ilgili olarak
Birleşmiş Milletler - Avrupa
Ekonomik Komisyonu (UN/ECE)
tarafından 1998 yılında R-108
ve R-109 teknik düzenlemeleri 1
yayımlanmıştır. Böylece piyasada
kullanılmakta olan kaplama
lastiklerin imalat aşamasında
insan sağlığı, can ve mal güvenliği,
çevresel faktörler gözetilerek,
yeni lastik imalatında olduğu
gibi belirli bir kalite seviyesinin
yakalanması hedeflenmiştir.
Ülkemizde ise 24 Temmuz 2008
tarihli ve 26946 sayılı Resmi
Gazete’ de “Motorlu Taşıtlar ve
Römorklarının Kaplanmış Havalı
(Pnömatik) Lastikleri İmalatının
Uygulaması İle İlgili Yönetmelik
” yürürlüğe girmiştir. Söz
konusu yönetmeliğe göre 2009
yılından itibaren kaplama lastik
imalatçılarının R-108 veya R-109
teknik düzenlemeleri kapsamında
Tip Onayı Belgesi’ne sahip olması,
piyasaya arz edilecek kaplanmış
lastiklerde ilgili mevzuat
çerçevesinde ürün üzerinde “E”
işaretinin bulunması zorunlu hale
getirilmiştir.
Sektörde Gerçekleştirilen
PGD Faaliyetleri
Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi
Eşgüdüm Kurulu’nun 30 Mayıs
2012 tarihli toplantısında kabul
edilerek 2012/16 sayılı Başbakanlık
genelgesi ile yayımlanan
Trafik Güvenliği Stratejisi
ve Eylem Planı’nda, ülkemiz
karayollarında meydana gelen
trafik kazalarının önlenmesi, trafik
kazalarından kaynaklanan ölüm
ve yaralanmaların azaltılması
amacıyla eğitim, denetim,
altyapı ve sağlık konusunda, ilgili
kamu kurum ve kuruluşlarının
görev alanları belirlenmiştir.
Bakanlığımız sorumluluk alanında
Şekil 1. Ülkemizde ve Dünyada Lastik Kaplama (Kaynak: Lastik Kaplamacıları Derneği)
1 R-108: Motorlu Araçlar ve Römorkları İçin Kaplanmış Havalı (Pnömatik) Lastiklerin İmalatının Onayı İle İlgili
Teknik Düzenleme
R-109: Ticari Araçlar ve Römorkları İçin Kaplanmış Havalı (Pnömatik) Lastiklerin İmalatının Onayı İle İlgili
Teknik Düzenleme
22
KASIM 2013
bulunan motorlu taşıtlar ve
aksamları ile ilgili olarak taşıt
güvenliği konusunda, güvenli
üretim yapılması için gerekli her
türlü önlemin alınması gerektiği
vurgulanmıştır [6].
2012 yılında düzenlenen II.
Lastik ve Can Güvenliği Panel
ve Çalıştayında ve sektörle
ilgili olarak Bakanlığımızın,
Ulaştırma Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı, Emniyet
Genel Müdürlüğü, özel sektör
temsilcilerinin paydaşı olduğu
toplantılarda, ülkemizde 300’e
yakın merdiven altı olarak tabir
edilen, Tip Onay Belgesi’ne sahip
olmadan üretim yapan lastik
kaplama atölyesinin bulunduğu
belirtilmiş; bu firmaların ilgili
mevzuata ve asgari güvenlik
şartlarına uygunluğunun
denetlenmesi konusu
gündeme gelmiştir [7].
Genel Müdürlüğümüz
tarafından ülke genelinde
geçtiğimiz yıl başlatılan ve
devam eden denetimlerde
50 ilde toplam 245 firmada
inceleme yapılmıştır. Bu
firmaların sadece 17’sinin
Tip Onayı Belgesi’ne sahip
olduğu, 141 firmanın
belgesinin bulunmadığı,
19’unun yönetmelik dışı
olduğu tespit edilmiştir.
İhbar sonucu yapılan
denetimlerde ise 68 firmanın
adreste bulunmadığı, faaliyetine
son verdiği veya lastik kaplama
faaliyetinde bulunmadığı
belirlenmiştir.
Şekil 2. Denetim Sonuçlarına Göre Firma Durumu
*Faaliyetine son veren, başka bir firmaya devreden ve ihbar sonucu yapılan denetimlerde adreste
bulunmayan, lastik kaplama işi yapmadığı tespit edilen firmaları ifade etmektedir.
KASIM 2013
23
Tablo 1. Denetim Yapılan Firmaların Ülke Genelinde Dağılımı
Denetim sonuçları il bazında
incelendiğinde ise, ülkemizdeki
karayolu ağı ve taşıt sayısındaki
yoğunluğa paralel olarak
büyükşehirlerde imalatçı firma
sayısının oldukça fazla olduğu
görülmektedir. Bu illerde yer
alan rekabet gücü zayıf, üretim
sistemleri mevcut standartları
karşılayamayacak olan firmaların
daha kolay bir araya gelerek,
teknik mevzuata uygunluk
açısından kümelenme ve işbirliği
teşviklerinden yararlanabileceği
düşünülmektedir.
Ayrıca Genel Müdürlüğümüz
tarafından organize edilen,
Sanayi Genel Müdürlüğü, TSE,
KOSGEB ve sektör temsilcilerinin
24
KASIM 2013
katılımı ile 26 Eylül 2013 tarihinde
yapılan Kaplama Lastik Sektörü
Değerlendirme Toplantısında,
ilgili mevzuat kapsamında
belgelendirme, test süreçleri ve
Bakanlığımızın sektöre yönelik
teşviklerinden bahsedilmiştir.
Söz konusu toplantıya ilişkin
sunumlar ve toplantı bilgilerine
http://sug.sanayi.
gov.tr/NewsDetails.
aspx?newsID=8068&lng=tr
adresinden ulaşılabilir.
Kaynaklar
1. World Health Organizastion (WHO),
Global Status Report On Road Safety,
2013
2. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Trafik
Kaza İstatistikleri, 2011
3. Reithmaier W., Salzinger T. , Final Report
of Motor Vehicle Tyres & Related Aspects,
European Commission & TÜV Automotive,
2003
4. European Tyre & Rubber Manufacurers’
Association (ETRMA), The Tyre Retreading
Process, 2006
5. Tire Retread & Repair Information Bureau
(TRIB) , The Voice of Retreading, 2013
6. Trafik Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planı,
2012
7. II. Lastik ve Can Güvenliği Panel ve
Çalıştayı Sonuç Bildirgesi, 2012
PROJE BAZLI YENİ YAKLAŞIM DENETİMLERİ:
SANAYİ GAZ TÜPLERİ ÖRNEĞİ
Yasemin DEMİRCİOĞLU / Şube Müdürü
Ebru EBEPERİ ÖZTÜRK / Mühendis
(Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü)
Piyasa gözetimi ve denetimi alanında
büyük bir sorumluluğa sahip
Bakanlığımız, 2003 yılından itibaren
bu faaliyetleri aktif olarak yürütmeye
başlamıştır. Bugün gelinen noktada
gerek bu faaliyetleri sahada yürüten il
müdürlüklerimizde gerekse merkezde
düzenlemeleri ve koordinasyonu
yapan, uygulama usul ve esaslarını
oluşturan Birimlerimizde önemli bilgi
birikimleri ve tecrübe oluşmuştur.
Piyasa gözetimi ve denetimi alanında
iyileştirme çalışmaları Avrupa
Birliği içinde de devam etmekte
olup yaşanan son ekonomik krizler
nedeniyle bu çalışmalar özellikle
denetimlerde maliyetleri düşürmek
üzere verimlilik ve etkinliğin
artırılmasının yanında üye ülkeler
arasında uygulamalarda birlik
sağlamak üzere iletişim, akreditasyon
ve belgelendirme gibi alanlarda
yoğunlaşmaktadır.
Bakanlığımızda ise gelinen noktada
bugüne kadar gerçekleştirilen
denetimlere bakıldığında, kısıtlı
kaynaklarla çok sayıda denetim
gerçekleştirilmiş olduğu görülmekle
beraber elde edilen sonuçların hâlen
istenen seviyede olmaması denetim
politika ve tekniklerini gözden
geçirmeyi ve yeni politika ve sistemler
geliştirmeyi zorunlu kılmıştır.
Bakanlığımızın ürün güvenliği
politikasının temeli ÇIKTILARA
(denetim sayısı, uygulanan cezalar
vb.) değil, SONUÇLARA (uygunluk
seviyesinin artması, şikâyetlerin ve
kazaların azalması vb.) odaklanmıştır.
Bu politikanın gerektirdiği hedeflere,
sadece denetim planları hazırlayarak
ulaşmanın mümkün olmadığının
farkında olan Genel Müdürlüğümüz,
ilki sanayi gaz tüpleri olmak üzere
2013 yılından itibaren kademeli
olarak ürün ya da ürün grubu bazında
oluşturulacak projelerle denetimlerin
gerçekleştirilmesi kararını almıştır.
Sınai Gaz Tüpleri Denetim Projesi
Üretim ve sanayinin ve hatta hizmet
sektörünün önemli bir parçası olan
sanayi gaz sektörü, ürün güvenliği
açısından en riskli alanlardan birini
oluşturmaktadır.
2011-2012 yılları arasında, Ankara
ve çevresinde faaliyette olan 17
adet tesiste yapılan denetimlerde
8 adet tesisin uygunsuz olduğu
tespit edilerek, faaliyetleri askıya
alınmış ve 71.654 TL idari para cezası
uygulanmıştır.
Ancak, bu alandaki kazaların ve
şikâyetlerin devam etmesi üzerine
alınan idari tedbirlerin daha etkili
kılınması amacıyla Bakanlığımız,
konuyu tüm yönleriyle ele almaya
imkân sağlayacak bir denetim projesi
başlatma kararı almıştır.
Ön Hazırlık ve Mevcut Durum Tespiti
Söz konusu bu projenin yaklaşık üç ayı
mevcut durum tespiti ve proje hazırlık
süresi faaliyetlerine ayrılmıştır.
Buna göre;
•
Öncelikle tüm il müdürlüklerine,
bu alanda karşılaştıkları durumları,
sorun alanlarını ve çözüm
önerilerini belirtebilecekleri
bir form hazırlanarak iletildi ve
sonuçlar değerlendirildi.
•
Bakanlık veri tabanı üzerinde
geçmiş döneme ait istatistikler
değerlendirildi.
•
Piyasada üretim dolum
aşamalarında yer alan firmalar
belirlendi.
•
Konuyla ilgili tüm teknik-yasal
düzenlemeler ve standartlar tek
tek incelendi.
•
Bu değerlendirmelere dayanarak
projenin kapsamı ve süresi
belirlendi.
•
Uygunluk değerlendirme ve
laboratuvar altyapısı araştırıldı.
•
Projenin amacı ve hedefleri
belirlendi.
•
Denetimlerin yapılacağı iller ve
denetçiler belirlendi.
•
Proje koordinasyon ve il
müdürlükleri denetim elemanları
belirlendi.
•
Denetim süreçleri tanımlandı.
KASIM 2013
25
Şekil 1. Sinai Gaz Tüpleri Denetim Projesi Akış Döngüsü
•
•
•
•
•
•
26
Denetim akışı oluşturuldu.
Kontrol listeleri hazırlandı.
Sektöre ait verileri tespit etmeye
yardımcı olacak yeni formlar
düzenlendi.
Uygunsuzluklar halinde alınacak
önlem ve yaptırımlar belirlendi.
Hazırlanan dokümanlar, seçilen
il müdürlüğü denetçilerinin
görüşüne sunuldu.
Kontrol listelerinin ve denetim
akışının doğrulanması amacıyla
tesis ziyaretleri gerçekleştirildi.
KASIM 2013
•
•
Bakanlık merkezi ve denetçiler
arasında iletişimi sağlayacak bir
e-posta grubu kuruldu.
Proje kurgusu tamamlandığında
tüm denetimi gerçekleştirecek
olan denetçilere yönelik proje
hakkında bilgilendirme ve
denetimin içeriği ile ilgili bir
eğitim faaliyeti düzenlendi.
Proje Amacı
Bahsedilen hazırlıkların ışığında
proje iki aşama halinde ele alındı ve
ilk aşamada, endüstriyel kullanım
amacıyla üretilmiş ve piyasada
dolaşımda olan basınçlı gaz tüplerinin
ve bunların dolum tamir ve bakımını
yapan tesislerin;
•
Uygunluk seviyelerinin tespiti,
•
Bu faaliyet alanı ile ilgili sorunları,
•
Bu sorunlarla ilgili düzenleme
ihtiyaçları,
•
Teknik ve idari çözüm önerileri
geliştirilmesi ve ilgili taraflara
sunulması,
•
Dolum ve bakım tesisleri ile
piyasada dolaşan tüplerle ilgili
takip mekanizması geliştirilerek
envanter oluşturulması
amaçlanmıştır.
Projenin ikinci aşamasında ise birinci
aşamadaki verilerden faydalanarak,
dolaşımdaki tüplerin denetimlerinin
sağlanması ve düzenlemelere
uygunluklarının artırılması
amaçlanmıştır.
Proje Hedefi
•
Piyasada faaliyet gösteren basınçlı
gaz tüplerinin periyodik muayene,
deney, bakım ve tamirini yapan
tesislerin (DBT) envanterini
oluşturmak,
•
DBT tesislerinin 2011/4 sayılı
Tebliğe uygunlukları ile ilgili veri
oluşturmak ve bu kapsamda
piyasayı kontrol altına almak,
•
2014 yılına kadar bütün tesislerin
yeterlilik belgesi almasının
sağlanması ve bu tesislerin
tamamının 2011/4 sayılı Tebliğe
uygun hale getirilmesi,
•
Piyasada hâlihazırda dolaşmakta
olan tüplerin ve tüp demetlerinin
taranarak, adetlerinin gaz
cinslerine, üretim tarihlerine göre
sınıflandırılmasının yapılmasının
sağlanması,
•
Uygunsuzlukların kontrol altına
alınmasına katkı sağlamak üzere,
tüm dolum tesisleri ile piyasada
dolaşıma giren tüm tüplerin
kayıt altına alınabileceği ve ilgili
tarafların ulaşımına açık bir veri
ağı oluşturulması,
olarak belirlenmiştir.
•
•
Kısa vadede (2013):
- Tüplerin dolum bakım ve
periyodik muayenelerini yapan
TESİSLERİN DENETİMİ.
- Manifold Denetimleri (Ekim
2013).
Orta vadede (2014-2015):
- Bu istasyonlarda dolumu, bakımı
ve periyodik muayenesi yapılan
tüplerin uygunluklarının tespiti
ve sınıflandırılması.
Denetim Akışı
Denetim üç aşamalı olarak
planlanmıştır.
1. Belge Denetimi
2. Ekipman Denetimi
3. Tesiste Bulunan Dolu Tüplerin
Denetimi
Üçe ayrılan denetimlerin her bir
bölümün akışı ayrı ayrı çizilerek; hangi
kriterlerin kontrol edileceği, hangi
uygunsuzluklar için ne tür önlem
ve tedbir alınacağı belirlenmiştir.
Kontrol kriterleri hazırlanırken
başta standartlar olmak üzere
teknik düzenlemeler ve genel
güvenlik gerekleri göz önünde
bulundurulmuştur.
Denetimlerin Gerçekleştirilmesi
Denetimler 15 Şubat – 20 Mart 2013
tarihleri arasında aynı anda tüm illerde
kayıtlı /kayıtsız tüm sınai gaz dolumu
yapan tesislerde başlatılmıştır.
I. Aşama Sonuçları:
Hâlen devam etmekte olan bu
projenin ilk aşama sonuçları ve
tespitler aşağıda verilmiştir.
Denetim Sonuç Verileri:
Bu denetimlerde 173 adet dolum tesisi
denetlenmiştir.
Bu tesislerin 36 adedi uygunsuz
bulunmuş, 14’ünde düzeltici
tedbirler alınmış, 22’sinin faaliyetleri
durdurulmuştur.
Tesis denetimleri sırasında ayrıca
dolumu yapılmış 2296 adet tüp
üzerinde yapılan incelemelerde
uygunsuz bulunan 277 adet tüp imha
edilmek üzere ayrılmıştır.
Bu denetimler sonucunda
toplam 90.461 TL idari para cezası
uygulanmıştır.
Proje Kapsamı
Projenin kısa ve orta vade olarak iki
aşamayı kapsaması planlanmıştır.
KASIM 2013
27
Tespitler:
Bu faaliyetlerin neticesinde;
•
Sektörün mevcut teknik
düzenlemelere uyum açısından
henüz istenen düzeyde olmadığı,
•
Teknik ve yasal düzenlemelerle
ilgili yeterli bilincin özellikle
küçük ve orta ölçekli işletmelerde
oluşmamış olduğu,
•
Teknik düzenlemelerin uygulama
alt yapısının yeteri kadar güçlü
olmadığı,
•
Piyasada, bu sektör ürünlerinin
aynı anda pek çok düzenlemeye
tabi olması nedeniyle karmaşık bir
yapıya sahip olduğu,
•
Teknik düzenlemelerin uygulama
alt yapısının Avrupa Birliği
uygulamaları ile tam uyum içinde
bulunmadığı (projenin başladığı
noktada, ADR anlaşmasının
tam olarak hayata geçirilmemiş
olması),
•
Piyasada yer alan sorunların bir
kısmının düzenlemelerin eksik
ve zayıflığından kaynaklanmakta
olduğu, bu düzenlemelerin
bir kısmının değiştirilmesi ve
iyileştirilmesi gerektiği,
•
Kullanım ömrü boyunca
dolaşımda olan bu ürünlerin
miktar ve sınıfına dair bilgilere
ulaşılamaması ise ciddi bir izleme
ve kayıt mekanizması kurulmasına
ihtiyaç duyulduğunu göstermiştir.
Çıkarılan Dersler:
• Sağlıklı Ön Analiz:
Sektörün teknik mevzuata
uyumunun proje hazırlık
döneminde dikkatli
incelenmesi ve analizinin
yapılması gerekmektedir.
Aksi halde idari yaptırımların
28
KASIM 2013
ve önlemlerin uygulama
pratiği zaman zaman piyasa
şartlarını zorlayabilmektedir.
Denetimler başlatılmadan önce
tahmini uygunsuzluk oranının
belirlenmeye çalışılması,
uygulanması planlanan
önlemlerin/yaptırımların
ekonomik etkilerinin önceden
ölçülebilmesi bu tedbirlerin
piyasa üzerindeki olası dramatik
etkilerinin kademeli geçişlerle
yumuşatılması imkânını
sağlayacaktır.
•
•
Test Muayene Belgelendirme
Kuruluşlarının Verileri:
Onaylanmış kuruluşlar da dahil
olmak üzere test muayene ve
belgelendirme kuruluşlarının
sektörle ilgili verilerini ve
görüşlerini almak, denetimlerde
önceliklerin belirlenmesinde katkı
sağlayacaktır.
Gözden Geçirme:
Bu proje kurgusu içinde saha
denetimlerinin aynı anda
başlatılması ve aynı anda
tamamlanması öngörülmüştür.
Bu yaklaşımın genel olarak birçok
avantajı görülmekle birlikte
belli bir noktada (denetim
sürecinin ilk çeyreği gibi)
faaliyetin durdurularak sahadaki
denetçilerle elde edilen verilerin
ve karşılaşılan durumların
değerlendirilmesi gerekmektedir.
Denetim kurgusu ne kadar iyi
kurulursa kurulsun saha pratiği
öngörülemeyen birçok farklı
durumu karşımıza çıkarmaktadır.
Faaliyetin belli bir noktasında
verilerin değerlendirilmesi,
ihtiyaç duyulan değişikliklerin
gerçekleştirilmesine imkân
vererek öngörülemeyen durumlar
karşısında sorunların çoğalmadan
baş edilmesini sağlayacaktır.
Bu tür bir “ara aşama” aynı
zamanda denetçilerin bilgilerinin
tazelenmesini sağlayacaktır.
•
Hızlı ve Kolay İletişim: Denetim
görevlileri ve koordinasyon ekibi
arasında sağlanacak hızlı ve kolay
iletişimin, denetimin doğru,
etkin ve sağlıklı yürütülmesi
bakımından önemi bir kez daha
anlaşılmıştır. Denetçilere bu
anlamda her türlü ekipmanın
sağlanması ve mevcut
teknolojinin imkânlarının etkin
iletişimin kurulabilmesi amacıyla
kullanılması büyük önem arz
etmektedir.
Sonuç itibarıyla; proje bazlı denetim
yaklaşımının, doğru yöntemlerle
beslenerek daha da iyileştirilmesi
ve tüm alanlarda hayata geçirilmesi
halinde, tam olarak uygulanabilmesi
için gerekli altyapının ve kaynakların
da sağlanmasıyla Bakanlığımızın ürün
güvenliği anlaşılmaktadır.
Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi
Genel Müdürlüğü Faaliyetleri
Sanayi Ürünleri Güvenliği ve
Denetimi Genel Müdürlüğü gerek
denetçi kalitesini artırmak gerekse
sektörlerle yakın ilişkiler kurmak
ve işbirliği sağlamak amacıyla
çeşitli eğitimler ve toplantılar
gerçekleştirmiştir. Bu kapsamda
gerçekleştirilen faaliyetler aşağıda
sunulmaktadır:
Piyasa Gözetimi ve Denetimi
mevzuatında yapılan değişiklikler
ile Bakanlığımız sorumluluğunda
bulanan teknik mevzuat
kapsamında ilk defa yürürlüğe
konan veya mevcut teknik
mevzuatta değişiklik yapan
düzenlemeler çerçevesinde
14-20 Ocak 2013 tarihleri arasında
Antalya’da Bilim, Sanayi ve
Teknoloji İl Müdürlükleri ile Genel
proje ile sanayide kullanılan ve
piyasada dolaşımda olan basınçlı
gaz tüplerinin ve bunların dolum
tamir ve bakımını yapan tesislerin;
uygunluk seviyelerini ve bu
alandaki sorunlarını tespit ederek,
bu tesisler ile piyasada dolaşan
tüplerin takip mekanizmasını
geliştirmeye dönük envanter
oluşturulması amaçlanmaktadır.
Genel Müdürlük tarafından
piyasa gözetimi ve denetimi
ve ürün güvenliği kapsamında
uygulanmakta olan temel mevzuat
bilgilerinin güncellenmesi ve
mevzuatın uygulanmasında
yeknesaklık sağlanması
amaçlarıyla Genel Müdürlük
personeli ile İl Müdürlüklerinde
görev yapan denetim personeline,
11-14 Mart 2013 tarihleri arasında
Antalya’da “PGD Mevzuat Eğitimi”
düzenlenmiştir.
7 Mayıs 2013 tarihinde Ankara
1. Organize Sanayi Bölgesi’nde iş
makinaları ve istifleme makinaları
Müdürlüğümüzden toplam 517
katılımcıyla “PGD Mevzuat Eğitimi”
gerçekleştirilmiştir.
Denetimlere yeni bir bakış açısı
getirecek proje bazlı denetim
yaklaşımının ilk adımlarından biri
olan “Sınai Gaz Tüpleri Denetim
Projesi” bilgilendirme toplantısı,
14 Şubat 2013 tarihinde 81 il
müdürlüğünden 129 denetim
personelinin katılımı ile Ankara’da
gerçekleştirilmiştir. Söz konusu
alanında faaliyet gösteren sektör
temsilcilerinin ve Bakanlığımız
Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl
Müdürlüklerinde denetim elemanı
olarak görev yapan 25 personelin
katılımıyla bir eğitim programı
gerçekleştirilmiştir. Bu eğitimde
istifleme makinelerinin teknik
özellikleri, taşıdıkları riskler ve
bu risklerin giderilmesi hakkında
bilgilendirme yapılmıştır.
AB Teknik mevzuatı uyumlaştırma
çalışmalarında en önemli ve
öncelikli görevler arasında yer
alan piyasa gözetimi ve denetimi
faaliyetlerinin daha etkin ve
planlı yürütülmesine yönelik
olarak, Genel Müdürlük tarafından
29-31 Mayıs 2013 tarihlerinde,
Afyonkarahisar’da “Piyasa Gözetimi
ve Denetimi Dış Paydaş Çalıştayı”
düzenlenmiştir. Dış Paydaş
Çalıştayı’nda öncelikle ürün
güvenliği konusunda uygulamada
yaşanan sorunlar katılımcılar
tarafından dile getirilerek
belirlenen sorunlar çerçevesinde
oluşturulan çalışma gruplarında
İş ve İstifleme Makinaları Eğitim Programı,
7 Mayıs 2013, Ankara.
KASIM 2013
29
Piyasa Gözetimi ve Denetimi Dış Paydaş Çalıştayı, 29 - 31 Mayıs 2013, Antalya.
çözüme yönelik olarak öneriler ve
projeler geliştirilmiştir.
“Sınai Gaz Tüpleri Denetim
Projesi” kapsamında 15 Şubat-25
Mart 2013 tarihleri arasında
81 ilde başlattığı denetimler
sonrasında, sektörün sorunlarının
ve karşılıklı beklentilerinin birinci
ağızdan tartışılması amacıyla
12 Haziran 2013 tarihinde
İstanbul’da bir toplantı
gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıda
sınai gaz tüplerinin taşıdığı riskler
ve sektörün uzun yıllardır birikmiş
sorunlarının büyüklüğü dikkate
alınarak, yeni bir yaklaşımla bu
denetimlerin ele alındığı, Genel
Müdürlüğün esas amacının,
kullanıcıların, çevrenin ve malların
güvenliğini sağlamaya yönelik
denetimleri etkinleştirmek olduğu
vurgulanmıştır.
18 Haziran 2013 tarihinde
otomotiv ve aksamları PGD eğitimi
gerçekleştirilmiş, eğitim dâhilinde
çeşitli kurum ve kuruluşlardan
gelen konuşmacılar tarafından
aksam tip onayları, aydınlatma
ve ışıklı sinyal cihazları (farlar),
emniyet kemerleri, lastikler,
römork ve yarı römorklar ve
koltuklar konu başlıkları ele
alınmıştır.
30
KASIM 2013
Taşınabilir Basınçlı Ekipmanlar
Yönetmeliği ve bu Yönetmelik
kapsamında gerçekleştirilecek
olan uygunluk değerlendirme ve
denetim uygulamaları konularını
kapsayan üç günlük Taşınabilir
Basınçlı Ekipmanlar Eğitimi
19-21 Haziran 2013 tarihleri
arasında konusunda tecrübe
ve bilgi birikimine sahip
Alman uzman tarafından
gerçekleştirilmiştir. Eğitim
programının son yarım gününde
bir dolum tesisi ziyaret edilerek
denetime yönelik uygulamalı
eğitim yapılmıştır.
Genel Müdürlük bünyesinde
kurulacak olan “İç Kontrol Sistemi”
hakkında bilgilendirme yapılması
amacıyla 17-19 Eylül 2013
tarihleri arasında üç gün boyunca
süren bir temel eğitim semineri
düzenlenmiştir. İş süreçlerinin
ve görevlerin sağlıklı bir biçimde
tanımlandığı ve süreçlerdeki
risklerin tespit edilerek bu
risklerin elimine edildiği iç kontrol
sistemi ile çalışmaların etkinlik
ve verimliliğinin artırılması
planlanmaktadır. İç kontrol
niteliğindeki bu eğitimin ardından
Genel Müdürlük bünyesinde bir
çalışma grubu oluşturulmuştur.
Söz konusu çalışma grubu, uzman
İç Kontrol Sistemi Eğitim Semineri, 17 - 19 Eylül 2013, Ankara.
süreçlerinde yaşanan problemlerin
görüşüldüğü toplantıda ayrıca
KOSGEB tarafından sağlanan
sektöre yönelik teşviklerden de
bahsedilmiştir.
Kaplama Lastik Sektör Değerlendirme Toplantısı, 26 Eylül 2013, Ankara.
ekip ile beraber çalışmalara
başlamıştır.
26 Eylül 2013 tarihinde
Bakanlık Konferans Salonu’nda
kaplama lastik alanında faaliyet
gösteren üreticilerin, sektör
temsilcilerinin ve Bakanlığımız İl
Müdürlüklerinden denetimle ilgili
personelin katılımıyla “Kaplama
Lastik Sektör Değerlendirme
Toplantısı” yapılmıştır. Kaplama
lastik sektöründe yapılan
piyasa gözetimi ve denetimi
faaliyetlerinden bahsedilmiş
olup, bugüne kadar sektörde
245 firmanın denetlendiği; bu
firmaların 14’ü Bakanlıktan,
3’ü ise yurt dışından olmak
üzere yalnızca 17 tanesinin Tip
Onayı Belgesi’ne sahip olduğu
ve konuyla ilgili denetimlerin
sürdüğü belirtilmiştir.
Belgelendirme ve test
Genel Müdürlük tarafından
düzenlenen Aday Denetçi Teknik
Eğitim ve Sınavı Programı merkez
ve taşra teşkilatından 300’e
yakın personelin katılımıyla
Sandıklı/Afyonkarahisar’da
gerçekleştirilmiştir. Eğitim
sonunda yapılan sınavda
katılımcılara 50’şer soru
yöneltilmiş ve başarılı
sayılmaları için bu sorulardan
en az 35’ini doğru yapmaları
beklenmiştir. Sınav sonucunda
katılımcılardan 166 personel
eğitimin ilk aşamasını başarıyla
tamamlayarak Kasım ayı içerisinde
gerçekleştirilecek olan Hukuk
Eğitimi ve Sınavı Programı’na
katılmaya hak kazanmışlardır.
Genel Müdürlüğün faaliyet ve
sorumluluk alanlarını anlatan
tanıtım filmi hazırlanmış ve Genel
Müdürlük internet sayfasında
yayınlanmıştır.
Aday Denetçi Teknik Eğitimi ve Sınavı, 29 Eylül - 5 Ekim 2013, Afyonkarahisar.
KASIM 2013
31
PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİ FAALİYETLERİNİN YARGISAL DENETİMİ
Onur ASLAN / Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı
(Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü)
Bu çalışmada Piyasa Gözetimi ve
Denetimi (PGD) faaliyetlerinin
yargısal denetimiyle ilgili
var olan uygulamalar ve bu
faaliyetleri yerine getirmekte
olan kurumların uygulamaları,
yargı yerlerince verilen kararlar
ile yargısal denetim noktasında
gerek idareden gerekse yargı
yerlerinden kaynaklanan
aksaklıklar ele alınarak, bu
aksaklıkların giderilebilmesi için
birtakım öneriler getirilmeye
çalışılacaktır. Bu türde bir çalışma
yürütülürken kurumlar tarafından
PGD kapsamında uygulanan
idari yaptırımlar ile mahkemeler
tarafından verilen kararlardan
ulaşılabilenler incelenmiş ve
gözden geçirilmiştir.
I. PGD Faaliyetleri (Tanım,
Kapsam ve Ülkemizde
Uygulanması)
Piyasa gözetimi ve denetimi 4703
sayılı Kanunda, “Ürüne ilişkin
teknik mevzuat hazırlamaya ve
yürütmeye yasal olarak yetkili
bulunan ve 4703 sayılı Kanun
hükümlerini kendi görev alanına
giren ürünler itibariyle uygulayacak
olan kamu kurum ve kuruluşları
tarafından, ürünün piyasaya arzı
veya dağıtımı aşamasında veya
ürün piyasada iken ilgili teknik
düzenlemeye uygun olarak üretilip
üretilmediğinin, güvenli olup
olmadığının denetlenmesi veya
denetlettirilmesini ifade eder”
şeklinde açıklanmıştır. 1
ülkelerde aynı ana esaslara
bağlı olarak denetlenmeli ve
uygunsuzluklar karşısında gerekli
tedbirler alınmalı, gereken
yaptırımlar da uygulanmalıdır.
Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere
PGD ile;
Ürün Güvenliği ve PGD çalışmaları
Türkiye’de ilk kez 1/95 sayılı
Gümrük Birliği Kararı (OKK), bu
kararın uygulama koşullarını ve
kurallarını belirleyen ve 1997
yılında imzalanan 2/97 Ortaklık
Konseyi Kararı ile bu kararlar
çerçevesinde teknik mevzuatın
uyumlaştırılması konusunda hangi
kurum ve kuruluşların görevli
olacağını belirleyen Bakanlar
Kurulu kararı çerçevesinde
başlamıştır.
•
Ürünlerin, ilgili teknik
mevzuat hükümlerine uygun
ve güvenli olarak piyasaya
arz edilip edilmedikleri
denetlenir,
•
Güvenli olmayan ürünlerin
güvenli hale getirilmesi için
faaliyette bulunulur,
•
Gerektiğinde yaptırım
uygulanır.
PGD faaliyetleri kökenini Avrupa
Birliği’nin kuruluş temellerinden
biri olan “malların serbest
dolaşımı” ilkesini tam olarak
gerçekleştirmek fikrinden
almaktadır. Öyle ki Birlik
içerisinde serbest bir şekilde
dolaşacak malların tüm Birlik
sınırları içerisinde aynı güvenlik
gereklerine göre üretilmesi
gerekmektedir. Bu kapsamda AB
içerisinde ürünlere ilişkin teknik
mevzuat uyumlaştırılmış, tüm
üye ülkelerde aynı kurallara göre
üretilen ürünlerin bulunması
sağlanmaya çalışılmıştır. Yine
aynı şekilde bir ülkeden diğerine
herhangi bir kısıtlama olmadan
dolaşabilecek mallar tüm üye
2001 yılında konu ile ilgili olarak
“ulusal program” hazırlanmış ve
ne gibi adımlar atılması gerektiği
tespit edilmiştir. Yine 2001 yılında
4703 sayılı Kanun yasalaşmış
ve bu kanunun uygulama
yönetmelikleri hazırlanmıştır. İlk
fiili denetimler ise 2003 yılından
itibaren yapılmaya başlanmıştır.
Günümüzde gıda konusundaki
denetimler Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı tarafından
yerine getirilmekte, sanayi ürünü
olarak nitelendirebileceğimiz
ürünler ise ilgilerine göre
dokuz farklı kurum tarafından
denetlenmektedir.
1 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun Md. 3/s
32
KASIM 2013
II. Piyasa Gözetimi ve Denetimi
Faaliyetlerinin Yargısal Denetimi
görevli mahkemeler sulh ceza
mahkemeleridir.
PGD faaliyetleri 4703 sayılı
Kanun hükümlerine göre
yürütülmektedir. Bu Kanun
kapsamında tespit edilen
aykırılıklar ise “kabahat”
niteliğindedir. Bu nedenle 5326
sayılı Kabahatler Kanunu bu
faaliyetler için “genel kanun”
niteliği taşımaktadır. 4703
sayılı Kanunda PGD faaliyetleri
sonucunda uygulanacak idari
yaptırımlara karşı herhangi bir
kanun yolu öngörülmediğinden
genel kanun olan 5326
sayılı Kanun hükümlerine
başvurulmaktadır.
İlk derece mahkemesi tarafından
verilen karara, yedi gün içerisinde
itiraz edilebilir. İtiraz kararı
veren sulh ceza mahkemesine
yapılmaktadır. Mahkeme itirazı
yerinde görürse karar verir,
ancak itirazı yerinde bulmazsa
dosyayı üç gün içinde asliye ceza
mahkemesine iletir. İtiraz üzerine
verilen kararlar ise kesindir.
5326 sayılı Kanunun 3’üncü
maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendinde: “İdari yaptırım
kararlarına karşı kanun yoluna
ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda
aksine hüküm bulunmaması
halinde” uygulanır hükmü
bulunmaktadır. Buna göre
uygulanan idari para cezaları
konusunda yargısal denetim 4703
sayılı Kanunda herhangi bir kanun
yolu öngörülmediğinden 5326
sayılı Kanunda gösterilen kanun
yoluna göre yapılmaktadır.
Kabahatler Kanunun 27’nci
maddesinde “İdarî para cezası ve
mülkiyetin kamuya geçirilmesine
ilişkin idarî yaptırım kararına
karşı, kararın tebliği veya tefhimi
tarihinden itibaren en geç on beş
gün içinde, sulh ceza mahkemesine
başvurulabilir” hükmü
bulunmaktadır.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı
üzere PGD faaliyetleri kapsamında
uygulanan idari para cezalarının
yargısal denetimi konusunda
4703 sayılı Kanunda, bu Kanuna
münhasıran uygulanabilecek
birtakım idari yaptırımlar da söz
konusudur. Bu idari yaptırımlar;
“ürünlerin piyasaya arzının
yasaklanması, piyasaya arz edilen
ürünlerin toplatılması, kısmen
veya tamamen bertaraf edilmesi”
kararlarıdır. Bu şekilde uygulanan
idari yaptırımlara ilişkin yargı
yolu gerek 4703 sayılı Kanunda
gerekse 5326 sayılı Kanunda
öngörülmemiştir. Bu nedenlerle
idarenin bu yaptırımlardan birini
uygulaması halinde 2577 sayılı
İdari Yargılama Usul Kanunu
hükümlerine göre hareket
edilir ve 60 gün içinde yetkili
idare mahkemesine iptal davası
açılabilir.
PGD faaliyetlerinin yargısal
denetimi yukarıda özetlenmeye
çalışılan bir sistem ile yapılmaya
çalışılmaktadır. Sadece yukarıda
açıklanan çerçevede bakıldığında
dahi konuyla ilgili problemler
olabileceği fark edilebilmektedir.
Öyle ki 4703 sayılı Kanunda
hakkında idari yaptırım
uygulanan kimselerin yargıya
başvurabilmeleri için herhangi
bir yol düzenlenmemiştir. 5326
sayılı Kabahatler Kanunu ise
yargısal denetim bakımından
oldukça karmaşık hükümleri
içermektedir. Bu konuda
idari yaptırım uygulayan
idarenin, bu yaptırımlara ilişkin
kararların tebliğinde kişilerin
başvurabilecekleri kanun
yollarını bildirmesi hakkında idari
yaptırım uygulananlar açısından
en azından doğru mahkemeyi
bulabilmek açısından son derece
önemli bir hal almaktadır.
Ancak çalışmanın bundan
sonraki kısımlarında ele alınacağı
üzere bu faaliyetlerin yargısal
denetimleri konusunda burada
açıklanan sorunlar yalnızca
başlangıç niteliğinde kalmaktadır.
III. Yargısal Denetim Konusunda
Ortaya Çıkan Sorunlar
a) İdareden Kaynaklı Sorunlar
İdareden kaynaklı problemlerin
başında Anayasanın 40’ıncı
maddesinin ikinci fıkrasında
bulunan “devlet, işlemlerinde,
ilgili kişilerin hangi kanun yolları
ve mercilere başvuracağını ve
sürelerini belirtmek zorundadır”
hükmüne uygun davranılmaması
ve idari yaptırım kararlarında
gerekli kanun yollarını
açıklamaması gelmektedir. Bu
başvuru yollarının açıklanmamış
olması ilgili kişilerin yukarıda
açıklanmaya çalışılan sistem
içerisinde doğru yargı yerini
doğru bir sürede bulmasını
zorlaştırmakta ve belki de yargıya
başvurma hakkını kullanmasına
engel olmaktadır.
Bununla birlikte idareden
kaynaklanan sorunlardan bir
diğeri de idari para cezası
KASIM 2013
33
uygulanması konusundaki
uygulama farklılıklarıdır. Bu
farklılıklar PGD faaliyetlerini
yerine getiren kurumlar
arasında olabildiği gibi aynı
kurumun taşra teşkilatı içinde de
görülebilmektedir.
•
25’inci maddesinin altıncı
fıkrası ile 19’uncu maddenin
birinci fıkrasına aykırı
hareket edenlere 6.795 TL 3
idari para cezası verileceği
öngörülmüştür.
Örneğin 4703 sayılı Kanunun:
5326 sayılı Kabahatler
Kanununun;
•
5'inci maddesinde piyasaya
arz edilecek ürünlerin teknik
düzenlemesine uygun olması
zorunluluğu getirilmiştir.
•
•
12'nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde de
bu zorunluluğa uymayan
üreticiye 2.928 TL’den
7.325 TL’ye 2 kadar idari para
cezası uygulanması gerektiği
hükme bağlanmıştır.
•
12’nci maddesinin ikinci
fıkrasında, “Bu Kanundaki idari
para cezaları, aynı fiilin bir suç
veya daha ağır idari para cezası
ile cezalandırılmayı gerektiren
kabahat oluşturmaması
halinde uygulanır” hükmüne
yer verilmiştir.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunun,
•
19’uncu maddesinin birinci
fıkrası ile, tüketiciye sunulan
mal ve hizmetlerin; ilgili
bakanlıklar tarafından Resmi
Gazetede yayımlanarak
mecburi uygulamaya konulan
standartlar dahil olmak üzere
uyulması zorunlu olan teknik
düzenlemeye uygun olması
zorunluluğu getirilmiş;
15’inci maddesinin birinci
fıkrasında ise “Bir fiil ile birden
fazla kabahatin işlenmesi
halinde bu kabahatlere ilişkin
tanımlarda sadece idari
para cezası öngörülmüşse,
en ağır idari para cezası
verilir. Bu kabahatlerle ilgili
olarak kanunda idari para
cezasından başka idari
yaptırımlar da öngörülmüş ise,
bu yaptırımların her birinin
uygulanmasına karar verilir”
hükmüne yer verilmiştir.
İlgili kanunlardan alınan
bu hükümler birlikte
değerlendirildiğinde ortaya
şöyle bir sonuç çıkmaktadır:
4703 sayılı Kanun kapsamında
yapılan bir PGD faaliyeti sırasında
“teknik düzenlemesine aykırı”
bir ürünün tespit edilmesi
halinde bu ürüne Kanunun
12’nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi uyarınca
idari para cezası uygulanması
gerekirken, yine Kanunun
12’nci maddesinin ikinci fıkrası
ve 5326 sayılı Kanunun 15'inci
maddesi hükümleri gereğince
eğer bu ürün “tüketiciye sunulan
mal” kapsamında ise aynı
kabahatin 4077 sayılı Kanunda
da düzenlenmiş olması sebebiyle
bu Kanuna göre idari para cezası
uygulanacaktır.
Denetimi yapılan ürünün
“tüketiciye sunulan mal”
kapsamında olması nedeniyle
4077 sayılı Kanunda bulunan
idari para cezasının uygulanması
ise gerek kararın icra edilmesi
gerekse yargı yolu açısından
farklı uygulamalara gidilmesi
anlamına gelmektedir. Öyle ki
Kabahatler Kanunu çerçevesinde
uygulanan bir idari para
cezasının icrası için kesinleşmesi
gerekirken, 4077 sayılı Kanun
kapsamında uygulanan idari para
cezasının icrası için kesinleşmesi
şartı aranmamaktadır. Yine
benzer şekilde Kabahatler
Kanunu kapsamında uygulanan
idari para cezası ile ilgili
yargıya başvurulması icrasını
durdururken, 4077 sayılı Kanuna
göre uygulanan idari para
cezası hakkında yürütmenin
durdurulması kararı verilmedikçe
kararın icrailiği durmamaktadır.
Ayrıca yukarıda açıklanan
çerçevede 4077 sayılı Kanun
hükümlerine göre idari para
cezası uygulanması demek
başvurulacak yargı yolunun da
değişmesi anlamına gelmektedir.
Çünkü 4703 sayılı Kanunda
başvurulacak yargı yolunun
belirlenmemiş olması sebebiyle
5326 sayılı Kanuna göre sulh
ceza mahkemeleri görevli iken
2 30/12/2012 tarihli ve 28513 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2013/13 sayılı Ürün Güvenliği ve Denetimi Tebliği ile belirlenmiştir ve her yıl
güncellenmektedir.
3 31/12/2012 tarihli ve 28514 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2012/1 sayılı TGM Tebliği ile belirlenmiştir ve her yıl güncellenmektedir.
34
KASIM 2013
4077 sayılı Kanun yargı yolunu
açıkça belirlemiş ve idare
mahkemelerinin görevli olacağını
düzenlemiştir.
yönde de bir fikir birliği olduğunu
söylemek oldukça güçtür.
Durum bu kadar karmaşıkken,
PGD faaliyetlerini yerine getiren
birçok kurumun uygulamaları
incelendiğinde bu tip bir yasal
düzenlemenin varlığından ve
4077 sayılı Kanunda yer alan
idari para cezasının uygulanması
konusunda farklı uygulamalar
göze çarpmaktadır. Ayrıca bu
yasal düzenlemelere göre hareket
edip daha yüksek bir idari para
cezası öngörülmesi sebebiyle
4077 sayılı Kanunda yer alan
idari para cezasını uygulayan
kurumların ise Anayasa’nın 40’ıncı
maddesine göre yargı yolunu
göstermekte sorunlar yaşadığı
fark edilmektedir. Öyle ki taşra
teşkilatı tarafından uygulanan
idari para cezaları ele alındığında
bu şekilde uygulanan yaptırımlara
ait tebligatların bazılarında yargı
yolu olarak sulh ceza mahkemeleri
gösterilirken bazılarında ise idare
mahkemeleri işaret edilmektedir.
Aynı kurum içerisinde dahi
uygulama birliği bulunmayan
konu ile ilgili bir düzenleme
yapılması ihtiyacının olduğu
açıkça ortada durmaktadır.
PGD faaliyetlerinin yargısal
denetimi konusunda yargı
yerlerinden kaynaklanan
sorunların başında, bu faaliyetlere
ilişkin yeterli farkındalığın ve
içtihadın oluşmamış olmasıdır.
Sulh Ceza Mahkemesi tarafından
verilen bir kararda Sağlık
Bakanlığı tarafından yapılan
denetim sonucunda “güvensizlik”
tespiti yapılan ve bu nedenle
idari para cezası uygulanan bir
ürün hakkında “ürün CE işareti
taşımaktadır, dolayısıyla gerekli
normlara uygundur ve güvenlidir”
şeklinde özetlenebilecek bir karar
vermiştir. CE işareti gerçekten
de ürünün güvenliği ile ilgili
olarak ürün üzerine iliştirilmesi
zorunlu olan bir işarettir. Ancak
ürüne bu işaret iliştirilirken belli
bazı uygunluk değerlendirmesi
aşamalarından geçirilmesi, belli
bazı test ve muayene işlemlerinin
yapılması gerekmektedir.
Mahkeme tüm bu gerekliliklerin
gerçekleşip gerçekleşmediğini
göz önünde bulundurmaksızın
sırf ürün üzerinde “CE” işareti
bulunduğu için ürünün güvenli
olduğuna hükmetmiştir.
Yine benzer bir şekilde Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
tarafından uygulanan bir idari
para cezasında ise akredite
bir kuruluşa yaptırılan test ve
muayene işlemleri sonucunda
gaz alarm cihazının doğru şekilde
çalışmadığı, insan sağlığı can ve
mal güvenliğini tehlikeye attığı
gerekçeleriyle güvensizlik tespiti
Böyle bir düzenleme ihtiyacı
ortada dururken yargı yolunun
tespitinde yargı yolunun denetim
yapılan kanun olan 4703 sayılı
Kanuna göre mi yoksa daha
yüksek bir ceza öngördüğü için
yalnızca idari para cezasına ilişkin
hükmü uygulanan 4077 sayılı
Kanun hükümlerine göre mi
gösterileceği ise ayrı bir tartışma
konusudur. Uygulamada bu
b) Yargı Yerlerinden
Kaynaklı Sorunlar
yapılmış; ürünün piyasaya arzına
Bakanlıkça yasak getirilmiş, il
müdürlüğü tarafından ise gereken
idari para cezası uygulanmıştır.
İdari para cezası uygulanan
kişi toplatma kararına karşı
idare mahkemesinde, idari
para cezasına karşı ise yetkili
sulh ceza mahkemesinde iptal
davası açmıştır. İdare mahkemesi
ürünün güvensiz olduğuna karar
veren kararın hukuka uygun
olduğuna bilirkişi incelemesinden
sonra karar verirken, sulh ceza
mahkemesi ürünün TSE belgeli
ve garanti belgeli olduğu
gerekçeleriyle idari para cezasının
kaldırılmasına hükmetmiştir.
Bu ve bunun gibi birçok örnek
idarenin faaliyeti sonucunda
uyguladığı yaptırımların yargısal
denetiminde sorun olarak
karşımıza çıkmaktadır. Kimi
zaman sonuç idare aleyhine
olurken kimi zaman da haklı olan
üretici aleyhine bu tip sonuçlar
çıkmaktadır.
Ayrıca bu çalışma kapsamında
incelenen sulh ceza mahkemesi
kararlarının genelinde,
gerekçelerin çok kısa şekilde
kaleme alındığı, gerek davacının
iddialarının gerekse idarelerin
savunmalarının kararlarda
irdelenmediği gözlemlenmiştir.
İdare mahkemeleri tarafından
verilen daha az sayıda kararın
incelenmesinden ise verilen
kararların gerekçelendirilmesine
daha çok dikkat edildiği
söylenebilir.
PGD faaliyetleri kapsamında
uygulanan idari para cezalarının
yargısal denetiminde yaşanan ve
yargı yerleri kaynaklı bir diğer
KASIM 2013
35
36
sorun ise kararların gerek sulh
ceza mahkemesinde gerekse
itiraz üzerinde asliye ceza
mahkemesince tek hakimle
görülüyor olmasıdır. Yapılan
incelemelerde sulh ceza
mahkemesi kararı üzerinde
itiraz neticesinde asliye
ceza mahkemesince verilen
ve kesinleşen kararları ile
ilgili kanun yararına bozma
yoluna sıklıkla gidildiği ve
bu başvuruların birçoğunun
olumlu olarak sonuçlandığı
tespit edilmiştir. Kanun yararına
bozma talebinin heyet halinde
görüşüldüğü düşünüldüğünde,
PGD faaliyetlerinin denetiminde
en azından itiraz yolu aşamasında
heyet halinde karar alınabilecek
bir mekanizmanın varlığının
gerekli olduğu düşünülmektedir.
İdare mahkemelerinde de ilk
derecede cezaların miktarı
sebebiyle davalara tek
hakimle bakılıyor olmakla
birlikte itiraz üzerine bölge
idare mahkemelerince verilen
kararların heyet halinde veriliyor
olması daha olumlu sonuçlar
doğurmaktadır. Ayrıca sulh
ceza mahkemelerinde görülen
ve uyuşmazlık miktarı 3.000
TL’yi aşmayan davalar için itiraz
yolunun da kapalı olduğu ve
sulh ceza mahkemesi kararının
kesin olduğu düşünüldüğünde
mahkemenin kararının
denetimden geçmemesine neden
olmaktadır.
gerekli özeni göstermediği fikrinin
oluşmasına neden olmaktadır.
Görev ve yetki konuları kamu
düzeninden olduğu için
mahkemelerce re’sen gözetilmesi
gereken konulardır. Ancak
incelenen mahkeme kararları,
yargı yerlerinin bu konularda
IV. Yargısal Denetimin Etkinliği
Konusunda Bazı Öneriler
KASIM 2013
Yukarıda ayrıntılı şekilde
açıklanmış olan 4703 sayılı
Kanuna göre yapılan denetimler
sonucunda daha fazla idari
para cezası öngörmüş olması
nedeniyle 4077 sayılı Kanun
hükümlerine göre idari para cezası
uygulanması konusunda idareden
kaynaklı sorunların yanı sıra aynı
konular ile ilgili yargı yerlerinden
kaynaklanan problemlere de
sıklıkla rastlanmaktadır.
PGD faaliyetlerini yerine getiren
kurumlarda bir uygulama
birliği olmaması sebebiyle bazı
kurumların bu düzenlemeyi
hiç uygulamadığını, uygulayan
kurumların taşra teşkilatlarında
ise birbirinden farklı
uygulamalarla karşılaşıldığını
ifade etmiştik. Mahkemelerce
verilen kararlar incelendiğinde,
büyük bir oranda idare tarafından
gösterilen yargı yerinin davayı
kabul ederek esastan görüştüğü
görülmektedir. Bu durum aynı
kapsamda uygulanan idari
para cezasının bir ilde sulh
ceza mahkemesi tarafından
denetlenirken diğer bir ilde
idare mahkemesi tarafından
denetlenmesi gibi bir sonuç
ortaya çıkarmaktadır. Hatta aynı
il içerisinde dahi yargı yerleri
arasında uygulama farklılıkları
görülebilmektedir.
Yapılan çalışma neticesinde
incelenen idari yaptırım kararları
ve mahkeme kararları, 4703 sayılı
Kanun çerçevesinde uygulanan
idari para cezaları konusunda bir
uygulama birliği gerektiğine işaret
etmekle birlikte daha da önemlisi
bu kararların yargısal denetimi
konusunda bir düzenleme
yapılması gerekliliğini ortaya
koymaktadır. Öyle ki yetkili
kuruluşlarca yerine getirilen
denetim faaliyetleri sonucunda
alınan bu kararların, yargı
denetiminin doğru ve hukuka
uygun bir şekilde, uygulama
birliği içerisinde yapılması hem bu
yaptırımlara maruz kalan üreticiler
için önemli iken hem de yetkili
kuruluşlarca iyi bir uygulama
geliştirebilmesi için önem
taşımaktadır.
Bu kapsamda açıklanan
öncelikle 4703 sayılı Kanunun
güncellenmesi çalışmalarında
Kanunda denetim faaliyetleri
sonucunda uygulanacak idari
para cezaları ve diğer yaptırımlar
için görevli ve yetkili yargı
yerinin açıkça belirlenmiş olması
gerektiği düşünülmektedir.
Bununla birlikte mahkemelerin
konuya yaklaşımları ve ele alış
biçimleri değerlendirildiğinde
ise görevli yargı yerinin idare
mahkemeleri olmasının tüm bu
sorunların aşılması yönünde
uygun bir adım olacağı fikrine
ulaşılmıştır.
Son söz olarak umalım ki, hem
uygulayıcılar hem de üreticiler
açısından daha net bir düzenleme
içeren ve bununla birlikte bu
faaliyetlerin yargısal denetimini
her iki taraf açısından da
hakkaniyete uygun bir şekilde
yerine getirmeye olanak sağlayan
bir düzenleme PGD faaliyetlerinin
daha da yaygınlaştığı bu dönemde
bir an önce hukuk aleminde
kendisine yer bulmuş olsun.
PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİNDE PLANLAMA
Serdar ATAYETER / Şube Müdürü
(Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü)
Piyasa gözetimi ve denetimi
yapan kurumlar piyasa gözetimini
organize etmek ve icra etmek
için önemli miktarda kaynak
sarf etmektedir. Bu kaynakların
etkin ve verimli kullanılması
önemlidir. Bu yüzden, dikkatli
planlama, uygun önceliklerin
düzenlenmesi ve planlanan
faaliyetlerin kontrolü piyasa
gözetim ve denetiminin önemli
bir kısmını teşkil eder. Piyasa
gözetim ve denetim faaliyetleri;
denetimler, numune alma,
laboratuvar testleri, sonuçların
değerlendirilmesi, yasal takip,
projeler konusunda iletişim gibi
bir dizi süreçler zincirini kapsar.
Bu süreçler önemli bir hazırlık
gerektirir ve mercek altındaki
ürünler veya firmalara bağlı olarak
iyi tanımlanmış proje yapma
ihtiyacını doğurur. Bu süreçlerin
çoğunun zamana bağlı olması
ve alt süreçlerin sorunsuz olarak
bağdaştırılması ihtiyacı piyasa
gözetim ve denetim kuruluşlarını
proje odaklı çalışmaya mecbur
etmektedir.
Şekil 1. Planlama Döngüsü
KASIM 2013
37
Ülkemizde hâlen piyasa gözetim
ve denetim faaliyeti yapan birçok
kurum planlamalarını; planlama
döngüsünün olmazsa olmazları,
piyasa gözetim organizasyonunun
uzun vadedeki gelişmelere ve
değişimlere reaksiyon gösterme
ve uyum sağlama tarzını kapsayan
uzun vadeli plan ve yıllık planı
detaylandıran proje planları
olmadan yapmaktadır. Bu durum
piyasa gözetim ve denetimi
yapan kurumlarda yürütülen
faaliyetlerdeki verimliliği
ve etkinliği olumsuz olarak
etkilemektedir.
Piyasa gözetim ve denetim
kurumlarının sürekli değişen bir
ortamda vizyonunu muhafaza
etmesi ve muhtemel gelişmelerle
başa çıkabilmek için yeni
durumlara uyum sağlayabilmesi
önemli bir gerekliliktir. Piyasa
gözetim ve denetim kuruluşları,
faaliyetlerini yürütebilmek için iyi
eğitilmiş personel ve mevcut işe
uygun IT sistemleri ve laboratuvar
altyapısıyla donatılmalıdırlar.
Fiziki altyapı kurma ihtiyacı ve
personelin yeniden eğitilmesi
zorunluluğundan dolayı kısa
sürede organizasyonun yeniden
yapılandırılması zordur. Her ikisi
de zaman ve para gerektirir.
Bu yüzden piyasa gözetim ve
denetim kuruluşları dahili ve
harici gelişmeleri incelemeli
ve çok önceden lüzumlu
adaptasyonları uzun vadeli bir
planda tanımlamalıdır.
Uzun vadeli program netice olarak
uzunca bir dönem için piyasa
gözetim ve denetim kuruluşunun
projelendirilen gelişmelerini
anlatır ve beklenen yeni koşullara,
38
KASIM 2013
ortamlara ve önceliklere uyum
sağlayacak ve yönelecek
organizasyonun istikametini
belirler. Tipik olarak böyle
programlar oldukça soyuttur ve
kaynakların tahsisinde büyük
kaymalar dahil organizasyondaki
önemli değişikliklere odaklanır.
Bu program somut hedefleri
düzenler fakat bu hedeflere nasıl
ulaşılacağını tarif etmez.
Zaman çerçevesi değişkendir.
Yaygın periyot 3 ve 5 yıldır.
5 yılı aşan periyotlar için
değerlendirmeler belirsiz iken
3 yıldan daha az bir periyot
organizasyona çeki düzen vermek
için oldukça kısa bir süredir.
Yıllık olarak programı gözden
geçirmek ve yeni gelişmeler
gerektirirse düzeltmeler yapmak
iyi uygulamadır.
Uzun vadeli programda hitap
edilecek konular tipik olarak
aşağıdakileri kapsar:
Politik gelişmeler
Değişen politik öncelikler piyasa
gözetim otoritelerini adaptasyona
zorlayabilir. Birden fazla
gözetim otoritesinin denetim
ve uygunluk kontrollerinin
firmalara oluşturduğu maliyeti
ve yönetsel yükleri azaltmak için
gelişen politik amaç güncel bir
örnek oluşturmaktadır. Bazı üye
ülkelerde henüz yeni başlatılan
diğer trendler, yaptırım yerine
uygunluk yardımı ve piyasa
gözetiminin gereklere uyan
firmalar yerine uymayanlara
yöneltilmesini vurgulayan
politikaları kapsamaktadır.
Birçok AB üyesi ülkede diğer bir
inisiyatif kaynak ve hizmetlerin
yeniden yapılandırılmasıdır. Bütün
bu gelişmeler, piyasa gözetim
otoritelerinin çalışma metotları,
ulaşılabilir kaynakları ve eğitim
gereklilikleri konularında çok
önemli sonuçlara neden olabilir.
Dahili gelişmeler
Piyasa gözetim ve denetim
kuruluşu içinde piyasa
gözetiminde perspektif ve
vizyonun değişmesi uzun vadeli
programın revize edilmesi
sonucunu doğurabilir. Bu dahili
gelişmelere örnek olarak çıktı
yöneten bir organizasyondan,
girdi yöneten bir organizasyona
veya ürün tabanlı bir yaklaşımdan
sistem tabanlı bir yaklaşıma
rotasyonlar verilebilir. Böyle uzun
vadeli gelişmeler vizyonla ilgilidir
ve bir vizyon dokümanında
hitap edilir. Keza önceliklerde
radikal değişiklikler uzun dönem
planlama gerektirebilir. Çünkü
bu değişiklikler laboratuvarların
organizasyonunun yeniden
yapılmasını ve personelin
eğitilmesini gerektirebilir.
Ortamın değişmesi
Piyasa gözetim faaliyetlerinin
içinde bulunduğu ortam sürekli
olarak değişir ve proaktif piyasa
gözetimi bu değişikliklere
adapte olur. Büyük ihtimalle bilgi
altyapısında ve önceliklerde uzun
vade adaptasyonları gerektiren
eğilim örnekleri şunları kapsar:
•
Demografik değişiklikler:
Hem Batı Avrupa nüfusunun
yaşlanması ve göç nedeniyle
demografik değişiklikler
hem de bu konuyla meşgul
olacak personel temini
piyasa gözetimi önceliklerini
etkileyebilir.
•
Global gelişmeler: İklim
değişikliği ve bunun tüketici
üzerindeki etkileri.
Yeni ortaya çıkan güvenlik
sorunları
Bu gelişmeler, pazarlamada akıllı
aletler diye bilinen ve internet
üzerinden kumanda edilen ev
aletlerini ve henüz tanımlanmamış
riskleri barındırabilecek
nanoteknolojiyi kapsamaktadır.
Kısa vadeli programda (yıllık
program) genellikle kaynaklar
bağıl olarak kısa dönemler için
tahsis edilir. Piyasa gözetim ve
denetim kuruluşunun bağlı
olduğu Bakanlığın hesapları ile
senkronize olması için, temel
olarak pratik nedenlerden kısa
vadeli programlar genellikle bir
yılı kapsar.
hazırlama bir yönetim görevidir.
Mevcut kaynakların aynı anda
piyasanın tamamını ve tüm
ürünleri kapsayamamasından
dolayı piyasa gözetim ve denetim
kuruluşları maksimum verimi elde
etmek için kaynaklarını nereye
tahsis etmeleri konusunda seçim
yapmalıdır. Bu yüzden planlama
prosesinin bir bölümü öncelik
alanlarının belirlenmesi ve onlara
harcanacak payın ayrılmasıyla
ilgilidir.
Yıllık planda önceliklerin
belirlenmesinde; kaza
raporları ve kaza istatistikleri,
tüketiciler, tüketici dernekleri
veya medya kaynaklı raporlar,
üreticiler, ithalatçılar veya
perakendecilerden gelen raporlar,
veri tabanlı veri sistemleri, daha
önce yapılan piyasa gözetim
faaliyetlerinden elde edilen
bilgiler kullanılarak karar verme
araçlarından (Grup Karar Destek
Sistemleri, Çalıştaylar, Çok Kriterli
Analizler gibi) istifade edilmelidir.
Önceliklendirme prosesi tam
geliştirilmiş proje planlarında
neticelenmez. Kısa vadeli
programda belirlenmiş genel
önceliklerin yürütülmeye hazır
projelere dönüştürülmesi için
ikinci bir adıma ihtiyaç vardır.
Kısa vadeli (yıllık) programın
temel amacı, farklı piyasa gözetim
faaliyetlerine kaynakları tahsis
etmektir. Kısa vadeli program
takip periyodunda hangi alanlara
öncelik verileceğini ve hangi ürün
kategorilerinin piyasa gözetimine
tabi olacağını belirler.
Kısa vadeli program somut
faaliyetleri tanımlar ve bu
faaliyetlere kaynakları bağlar.
Planlamanın amacı uzun vadeli
program ile paralelliği muhafaza
ederken kaynaklardan elde
edilen sonucu optimize etmektir.
Gerektiğinde personel yönetimi,
IT yönetimi, bütçe, eğitim vb.
gibi organizasyon konularına da
hitap edebilir. Kısa vadeli program
Şekil 2. Kısa Vadeli Plan- Proje Planları İlişkisi
KASIM 2013
39
Ülkemizde geçmiş yıllarda
yıllık planlar; denetimi
kurgulayan proje planlarıyla
detaylandırılmadığı ve bir
numune alma planı olmamasından
dolayı numunelerin nereden
alınacağı, hangi markalardan/
modellerden alınacağı, hangi
ürünlerden alınacağı belirsizdir.
Ürün için hangi mevzuatın
aranacağı, hangi testlerin
yapılacağı (PGD testi ile uygunluk
değerlendirmesi aynı şey değildir
ve PGD testlerinde güvenlik
gerekleri ön plana alınmalıdır)
denetçinin bilgi, beceri ve
inisiyatifine bırakılmıştır.
Ürüne yönelik bir eğitim
planlanmamaktadır. Çoğunlukla
ürüne dair bir kontrol listesi
yoktur.
Önceden hazırlanmış müşterek
bir risk değerlendirmesi yoktur.
Oransallık ve tutarlılık problemleri
doğabilmektedir.
Çok ince detaylar
planlanmadığından ve kilometre
taşları oluşturulmadığından
faaliyetlerin izlenebilirliği ve
ölçülebilirliği oldukça düşük
seviyededir.
Bütünsel bir planlama
çerçevesinde, uzun vadeli
plan ve yıllık plan altında, ince
detayların kurgulandığı, alt
süreçlerin bağdaştırıldığı, sürecin
izlenmesine ve ölçülmesine imkan
veren bir çalışma yönteminin
benimsenmesi PGD faaliyetlerinin
etkinliğini ve verimliliğini
artıracaktır.
Genel olarak bir Proje Planı
projenin tanımı, projenin
organizasyonu, insan
kaynakları, finansal konular, risk
40
KASIM 2013
değerlendirme prensipleri, ürün
denetiminin kurgulanması, test
laboratuvarları, iletişim stratejisi,
dahili iletişim, proje planı onayı
gibi başlıkları içerebilir. Çok az
sayıda insanın ilgili olduğu çok
küçük projelerde bu başlıklardan
bazıları göz ardı edilebilir.
Projenin tanımı başlığı altında;
amaç, kapsam, görev tanımı ve
hedefler gibi projenin kısaca arka
planı izah edilebilir.
Projenin organizasyonu başlığı
altında, proje ile ilgili insanların
görev ve sorumlulukları açıkça
tanımlanmalıdır. Keza projenin
ilerlemelerinin nasıl ve ne zaman
raporlanacağı hakkında bir zaman
çerçevesi de ortaya koymalıdır.
Bu başlık geliştirilirken, kadro
(sayı ve yeterlilikler), görevler,
sorumluluklar ve tahsisat
(ilgili personel için), zaman
çizelgesi ve kilometre taşları,
raporlama prosedürleri (içeriği
ve raporlama zaman çizelgesi)
göz önünde bulundurulmalıdır.
Özellikle sezonluk ürünlerin
imalatının ve ithalatının fiili satış
sezonundan çok önce başladığının
ve denetimlerin daha erken
yapılması gerektiğinin idrakinde
olmak gerekmektedir. Faaliyetlerin
zaman çizelgesi bu hususu hesaba
almalıdır.
İnsan kaynakları başlığı altında,
piyasa gözetim projeleri ve
aktivitelerinin başarılı olması için,
gerekli yeterlilikleri ve ihtiyaç
olan insan kaynaklarını belirlemek
büyük önem arz eder. İhtiyaç olan
yeterlilikler projenin özelliklerine,
ürün tiplerine, ürün gruplarına,
ilgili paydaşlara ve istenen bilgiiletişime bağlıdır. Gereklilikler ilk
etapta planlamanın bir parçası
olarak izah edilmek zorundadır.
Kompleks projelerde farklı
becerilere sahip kişilerin bir grup
halinde çalışması doğaldır. Tüm
projelerde paydaşlarla resmi
ilişkileri yürütmek için hukuki
konularda uzman bulundurulması
tavsiye edilir. Proje için ihtiyaç
olan kaynaklar proje başlamadan
önce tespit ve temin edilmelidir.
Proje ile ilgili kişilerin kendilerini
projeye adamaları ve liderlerinden
gereken desteği almaları hayati
önem taşımaktadır. Proje planı
projeye tahsis edilecek kaynak
miktarını ve ilgili personeli
kapsamalıdır.
Finansal konular başlığı altında,
planlamanın bir parçası olarak
harici maliyetler ve gün-adam
sayısına dağılımı yapılmış bütçe
ayrıntılı olarak listelenebilir.
Bütçedeki önemli başlıklar;
personel maliyeti, seyahat
giderleri, test giderleri, bilgi
toplama giderleri, sonuçların
analiz giderleri vb. olabilir.
Risk değerlendirme prensipleri
başlığı altında, genel olarak
proje tarafından hangi risklere
hitap edileceği ve her ürünün
riskinin nasıl değerlendirileceği
açıklanmalıdır. Doküman,
uygulanacak temel risk
değerlendirme tekniklerini
belirlemelidir. Ürüne dair bir
harmonize standart varsa
standardın hangi gerekliliklerinin
aranacağına karar verilmeli ve
Proje planında belirtilmelidir.
Eğer harmonize bir standart
yoksa hangi parametrelerin
test edileceğini, hangi test
metotlarının kullanılacağını, hangi
gerekliliklerin uygunluk
için aranacağını ve
uygunsuzluk durumunda
hangi risklerin doğacağını
doküman izah etmelidir.
Ürün denetiminin
kurgulanması başlığı
altında, projenin detay
seviyesinin kaynak
talebini artıracağı
dikkate alınmalıdır.
''Numune ürünler
ithalatçılar/imalatçılar
veya mağazalardan mı
alınmalı, hangi firmalar
denetlenmelidir, hangi
ürünlerden numune
alınmalıdır, ürünler fiziksel
olarak test edilmeli
mi veya incelemeler
doküman kontrolü
ile sınırlanmalı mı,
ürünlerden rastgele mi yoksa
yerinde bir ön incelemeden sonra
mı numune alınacak, tüketici,
üretici/ithalatçı şikâyetleri
nasıl cevaplanacak, yerinde
test yapılacak mı?'', soruları
cevaplanmalı, numune alma
planı, laboratuvar planı, kontrol
listesi hazırlanmalı ve müdahale
planlanları (hangi uygunsuzluğa
hangi yaptırımın uygulanacağını
belirleyen risk yönetim planları)
geliştirilmelidir.
İletişim stratejisi başlığı altında,
proje esnasında ve sonrasında
planlanan iletişim ve bilgi
alışverişi ele alınmalı ve bu
paydaşlarla iletişimi (tüketici
dernekleri, iş dernekleri, genel
kamu), sonuçların yayımlanmasını
da kapsamalıdır. İletişim,
farkındalık kampanyaları,
internet üzerinden bilgi verme,
proje öncesi ve sonrası tüketici
dernekleri ile görüşme, medya
yoluyla bilgilendirme, paydaşlarla
toplantılar veya konferanslar,
doğrudan posta ile sağlanabilir.
İletişimin hangi yollarla
sağlanacağı proje planında
belirtilmelidir.
Dahili iletişim: Proje planına son
şeklini vermeden önce, projeye
katılım sağlayan personelle
projenin tasarımını tartışmak
uygun olur. Projenin tasarımına
bağlı olarak tartışmaya alan
denetçileri, laboratuvarlar
ve iletişim departmanı dahil
edilmelidir. Bazı durumlarda
keza yasal takip işinde görevli
departmanın ve hukuk
departmanın bu işe dahil
edilmesinde fayda vardır. Bu
işlemle proje tüm taraflara göre
akort edilir.
Proje planı onayı: Proje planı
resmen onaylanmalıdır. Resmi
onay proje ekibinin yönetim
tarafından desteklendiği anlamına
gelir ve projenin yürütülmesini
kolaylaştırır. Normal olarak bir
plan piyasa gözetim ve denetim
departmanı tarafından hazırlanır,
sonra yorum ve tavsiyeleri
alınmak üzere bir piyasa gözetim
danışma komitesine sunulur.
Daha sonra plan komiteden gelen
tepkilere göre düzenlenir ve final
onay için üst yönetime sunulur.
* Metin hazırlanırken Prosafe’in Best Practise Techniques in Market Surveillance dokümanından istifade edilmiştir.
KASIM 2013
41
ÜRÜNLERİN PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİNE DAİR YÖNETMELİKTE
YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER
Kemal TOPALÖMER / Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı
(Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü)
Piyasa Gözetimi ve Denetimi
(PGD); ürüne ilişkin teknik
mevzuatı hazırlamaya ve
yürütmeye yasal olarak yetkili
olan kamu kurum ve kuruluşları
tarafından, ürünün piyasaya arzı
veya dağıtımı aşamasında veya
ürün piyasada iken ilgili teknik
düzenlemeye uygun olarak
üretilip üretilmediğinin ve güvenli
olup olmadığının denetlenmesi
veya denetlettirilmesi ile güvenli
olmayan ürünlerin güvenli hale
getirilmesinin temin edilmesi
ve gerektiğinde idari yaptırım
uygulanmasıdır.
Ülkemizde piyasa gözetimi ve
denetiminden sorumlu 10 kamu
kurum ve kuruluşu vardır. Bu
kurum ve kuruluşlar görevlerini
yerine getirirken öncelikle 4703
sayılı Ürünlere İlişkin Teknik
Mevzuatın Hazırlanması ve
Uygulanmasına Dair Kanun,
sonrasında Ürünlerin Piyasa
Gözetimi ve Denetimine Dair
Yönetmelik ve daha sonrasında
ise kendileri tarafından
yürürlüğe konulan yönetmelikler
doğrultusunda hareket
etmektedirler.
Dayanağı 4703 sayılı Ürünlere
İlişkin Teknik Mevzuatın
Hazırlanması ve Uygulanmasına
Dair Kanun’un 14’üncü maddesi,
amacı ise ürünlerin teknik
düzenlemeye uygun ve güvenli
42
KASIM 2013
olup olmadığının gözetimi ve
denetimine, bunun sonucunda
alınacak önlemlere ve piyasa
gözetimi ve denetimi konularında
yetkili kuruluşlar arasında
koordinasyonun sağlanması
ve tavsiye niteliğinde kararlar
alınması amacıyla bir Kurul teşkil
edilmesi ve bunun görevlerine
ilişkin usul ve esasları belirlemek
olan ve bu 10 kamu kurum ve
kuruluşunu bağlayan Ürünlerin
Piyasa Gözetimi ve Denetimine
Dair Yönetmelikte (Çerçeve
Yönetmelik) günümüzün getirdiği
gereklere paralel olarak bir
değişiklik yapılması ihtiyacı
hâsıl olmuştur. Bu kapsamda,
27/5/2013 tarihli Resmi Gazete’de
yayımlanan yönetmelikle bu
değişiklik yapılmıştır.
Söz konusu değişiklikle
Yönetmeliğin 11'inci maddesinde,
yani bir ürünün güvensiz
çıkması sonucu ürünün piyasa
arzının yasaklanması, piyasadan
toplatılması ve bertarafı
hususunda önemli düzenlemeler
ve eklemeler olmuştur.
İlk olarak, güvensizliği saptanan
ürün hakkında yapılacak
işleme (arzının yasaklanması,
toplatılması ve bertarafı) karar
verilirken orantılılık ilkesinin göz
önünde bulundurulması hükmü
yönetmeliğe girmiştir. Böylelikle,
birçok hukuk dalında karşımıza
çıkan ve hukuka aykırı fiil ile
karşısında uygulanacak yaptırımın
ölçülü olmasını ifade eden
“orantılılık ilkesi” metne dâhil
edilmiştir.
İkinci olarak, yönetmelik
değişikliği ile gelen en önemli
düzenleme “Yetkili kuruluş önlem
kararını almadan önce üretici
ve/veya dağıtıcıyı durum hakkında
görüşlerini almak üzere tebligatla
bilgilendirir. Tebligatın almasını
müteakip üretici ve/veya dağıtıcıya,
cevap verebilmesi için, en az
10 gün süre tanınır ve bu süre
tebligatta belirtilir. İnsan sağlığı
ve güvenliğinin veya mevzuatla
korunan diğer bir kamu yararının
tehlikede olduğu acil hallerde bu
sürenin dolması beklenmeyebilir.
Tebligat yapılmadan bir karar
alınması halinde, üretici ve/veya
dağıtıcıya cevap verebilmesi fırsatı
sonradan tanınabilir.” hükmüdür.
Bu değişiklik ile üretici ve/veya
dağıtıcıya hukuk devletinin en
önemli unsurlarından biri olan
“savunma hakkı” tanınmış,
böylelikle alınacak önlem
kararının bir daha değerlendirme
fırsatı doğmuş ve telafisi zor olan
ya da mümkün olmayan bir önlem
kararın alınması zorlaştırılmıştır.
Üçüncü olarak, aynı maddenin
dördüncü fıkrası “Yetkili kuruluş
tarafından alınan önlemlere ilişkin
kararların üretici ve/veya dağıtıcıya
yapılan tebligatında, kararın
dayandığı gerekçeler, karara
karşı itiraz yolları ve yasal süreler
belirtilir” olarak düzenlenmiştir.
Bu hüküm çerçevesinde, alınacak
önlem sonucu tanzim edilecek
idari yaptırım kararı belgesi üretici
ve/veya dağıtıcıya bu karara
karşı hangi zaman zarfında ve
nasıl itiraz edebileceği hususunu
açıklamıştır.
Son olarak, önlem kararının
alınmasının ardından kamuoyunu
bilgilendirmek için yapılacak
duyuru kıstasları yeniden
belirlenmiş ve şu hükümlere
yer verilvmiştir: “Yetkili kuruluş,
alınan önlem kararı hakkında
gerekli bilgilerin, onay süreci ile
kesinleşmesini takip edecek 10 gün
içerisinde masrafları üreticiden
karşılanmak üzere, ülke genelinde
dağıtımı yapılan iki gazete ile
ülke genelinde yayın yapan iki
televizyon kanalında ilanı suretiyle,
risk altındaki kişilere duyurulmasını
sağlar. Yetkili kuruluş duyuruyu
takip edecek şekilde bu ürünlerle
ilgili bilgilere kendi internet
sayfasında da yer verir. Risk
altındaki kişilerin yerel yayın yapan
gazete ve televizyon kanalları
vasıtasıyla bilgilendirilmesinin
mümkün olduğu durumlarda,
bu duyuru, yerel basın ve yayın
organları yoluyla, risk altındaki
kişilerin kim olduğunun tespit
edilebildiği durumlarda ise bu
kişilerin doğrudan bilgilendirilmesi
yoluyla yapılır.
Duyuru asgari aşağıdaki bilgileri
içerir:
a) Ürünü tanıtan marka, model,
cins veya diğer ayırt edici özellikler,
b) Mümkün olan durumlarda
ürünün fotoğrafı veya resimli
tasviri,
c) Alınan önlem,
d) Önlemi gerektiren sorunun açık
ve anlaşılır tarifi,
e) Sorumlu üretici ve dağıtıcının
isim, adres ve diğer iletişim bilgileri,
f ) Riskten sakınmak veya sorunu
gidermek için önerilen yöntemler,
g) Ürünün iade edileceği
yerler veya üründeki sorunun
giderilmesini teminen
gönderilebileceği adresler.
Yetkili kuruluş, duyurunun
yukarıdaki esaslara uygun ve
risk altındaki kişilerin haberdar
edilmesini sağlayacak şekilde
yayınlanıp yayınlanmadığını
denetler ve eksiklik tespit edilmesi
halinde duyurunun tekrarını
sağlar.”
Bu hükümle daha önce yazılı
ve görsel medyada yapılması
gereken duyuruların yayın
tarihini ve hangi hususları
içermesi gerektiğini bir hükme
bağlamayan yönetmelik artık
kararın üretici ve/veya dağıtıcıya
tebliğ edilmesinin ardından on
günlük bir süre öngörmüş ve
ilanın neleri içermesi gerektiğini
detaylarıyla düzenleyerek ilanlara
yeknesaklık getirilmesinin
ve duyurunun bir an önce
yapılmasının önünü açmıştır. Yine
bu fıkra ile getirilen önemli bir
değişiklikte güvensiz ürüne ilişkin
duyurunun ilgili yetkili kuruluşun
internet sayfasında ne zaman
yer alması gerektiği hususudur.
Daha önce duyurunun internet
sayfasına konması için mevzuatın
getirdiği yükümlülüklerin
gerçekleştirilmesi ve yasal yolların
tüketilmesi, bir diğer ifade ile
kararın kesinleşmesi beklenirken
artık sadece ilanın yazılı ve görsel
medyada yayınlanması yeterli
olmaktadır. Bu değişiklikle, insan
sağlığını, can ve mal güvenliğini
tehdit eden ürünlerin bir an
evvel daha geniş çapta insana
duyurulması kolaylaştırılmıştır.
Yargı yollarının tüketilmesini
beklemeden ilanların yapılması
bir noktada telafisi güç sonuçlar
doğuracağı düşünülse de
savunma mekanizmasının
getirilmesi ile bu risk büyük
ölçüde ortadan kaldırılmıştır.
Burada yetkili kuruluşların üzerine
düşen görev savunma hakkının
kullanılmasına dikkat edip üretici
ve/veya dağıtıcının cevabı veya
sağlayacağı bilgi ve belgeler
neticesinde alınan önlemlere
ilişkin kararları titizlikle gözden
geçirmektir.
Piyasa gözetimi ve denetimi
yaparken sahada karşılaşılan
sorunlar ve günümüzün getirdiği
gereklikler neticesinde Çerçeve
Yönetmeliğin güncellenmesi
sonrasında ilgili yetkili kuruluşlar
da kendi yönetmeliklerini
değiştireceklerdir. Sanayi
ürünlerinin piyasa gözetimi
ve denetiminden sorumlu
Sanayi Ürünleri Güvenliği ve
Denetimi Genel Müdürlüğü de
bu değişiklikleri yakından takip
etmekte olup yürürlüğe koymuş
olduğu Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı Piyasa Gözetimi ve
Denetimi Yönetmeliği’ne bu
değişiklikleri yansıtmak için
çalışmalarına başlamıştır.
KASIM 2013
43
BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ
Akıllı Taşınabilir (Mobil) Sistemler - 2
Akıllı Taşınabilir Sistemler Ağlarının Kurulumu ve Bulut Bilişim Mimarisi, Akıllı
Sistemler Nasıl Tasarımlanır? Akıllı Sistemlerin Yaygın Uygulama Alanları
Nelerdir? Türkiye’de Taşınabilir Akıllı Sistemler Uygulamaları, Akıllı Taşınabilir
Sistemlerin Yakın Gelecekteki Dönüşümü Nasıl Olabilir?
Hazırlayan: Dr. Mustafa Kemal AKGÜL / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Giriş
Değerli okuyucular bu yazımızda,
geçen sayıda başlamış olduğumuz
“Akıllı Taşınabilir Sistemler”
konusunu tamamlamaya çalışacağız.
Önceki sayıdaki anlatımlarımızda
vurguladığımız “taşınabilir akıllı
sistemler” kavramına paralel olarak, bu
sayımızda daha çok akıllı sistemlerin
tanımlaması ve uygulamaları üzerinde
duracağız. Zaten günümüzde
bilgi teknolojileri uygulamalarının
taşınabilirliği konusu önemli ölçüde
çözümlenmiştir. Aslolan akıllı sistem
uygulamalarındaki mantıksal kurgunun
amaca uygun biçimde yapılmış
olmasıdır.
Yazımızın içerik başlıklarından
görüleceği üzere; akıllı sistem
uygulamalarının tanımlanması,
günümüzdeki uygulama alanları
içinde belli başlı olanlarını
anlattıktan sonra Türkiye’deki
benzer uygulamalar hakkında bilgi
vermeye çalıştık. Yazımızın son
bölümü ise gelecek bilim yaklaşımı
konusundadır. Aslında yakın geleceğin
kurgusunun, akıllı sistemler kavramı
üzerinden yorumlanması çok da zor
olmamaktadır. Çünkü günümüzdeki
akıllı sistem uygulamalarının her bir
küçük uygulaması, gelecekte akıllı
sistemlerin tümleşik ve yaygın olarak
kullanabilmesinde hangi noktalara
varabileceğimiz konusunda gerçeğe
yakın fikirler verebilmektedir.
Son bölümde ele almaya çalıştığımız
“gerçek ve sanal dünya birleşimini
44
KASIM 2013
sağlayan akıllı sistemler” kavramının
çok yakın gelecekte bilim ve uygulama
çevrelerinde sıkça tartışılacağı bir
gerçektir. Günümüz çalışma hayatında
sıkça söz edilen, birden fazla görev ve
yetenekleri tanımlamada kullanılan
“birden fazla şapkaya sahip bulunma”
kavramı, akıllı sistemlerin yaygınlaştığı
bilgi toplumunda; sanal kişilikler, çift
kişilikli olabilme hatta çok kişiliklilik
kavramları ile yer değiştirebilecektir.
Akıllı Taşınabilir Sistem Ağlarının
Kurulumu ve Bulut Bilişim Mimarisi
Bir önceki sayımızda, akıllı taşınabilir
sistemlerin genel tanımlarını ve
temel özelliklerini açıklamıştık. Buna
göre, akıllı taşınabilir sistemlerin
uygulanabilmesi için temel
gereksinimlerden birisi de geniş band
iletişim çözümlerinin var olması ve
bunların kesintisiz çalışabilmesidir.
Akıllı taşınabilir sistemlerin bir
ağ içinde çalışabilmeleri ile bulut
bilişim uygulamalarının mimarisi
büyük benzerlikler göstermektedir.
Her ikisinde de temel teknoloji
kurulumlarına ihtiyaç bulunmaktadır. Bu
temel teknoloji kurulumları; sunucular
(donanım ve yazılımlardan oluşan), ağ
birimleri ve son kullanıcı ucundaki
bilgisayar altyapısı (donanım ve yazılım)
Bulut bilişim mimarisinde ise bu temel
ögelerin tanımlaması; servis olarak
yazılım (SaaS), servis olarak platform
(PaaS), servis olarak altyapı (IaaS)
şeklinde yapılmaktadır.
Akıllı taşınabilir sistem ağlarının
kurulmasına en güzel örnek; üçüncü
ve dördüncü nesil (3G ve 4G) hücresel
mobil ağ şebekeleridir. Bugün
ülkemizde de üç farklı mobil telefon
operatörü tarafından hizmet sunumu
yaygın olarak verilen 3G telefon hizmeti
içinde, akıllı taşınabilir sistemler
kullanılabilmektedir. 3G hizmet sunum
kalitesi, veri (data) iletiminde çoğu kere
kullanıcılar tarafından kabul edilebilir
düzeyde bulunmakla birlikte, 3G
hizmetlerinin ülkemizin her noktasında
aynı hız kalitesini sürekli olarak
koruduğu söylenemez. Diğer yandan
3G band genişliğinde çoklu ortam
(multi medya) haberleşmesi de yeterli
kalitede sağlanamamaktadır.
Taşınabilir sistemlerde çoklu ortam
sunumunun sorunsuz ve kesintisiz
olarak iletilmesi, ağın hızı için önemli bir
ölçüttür. Ses, görüntü ve diğer verilerin
aynı anda sorunsuz iletimi önemli bir
hız göstergesidir. Bunu daha anlaşılabilir
kılmak için şu örneği verebiliriz: Bir
video dosyasının bir sunucudan, son
kullanıcıya ulaşmasında bir saniyede 1620 görüntünün ulaşması (ses ile birlikte)
bu video dosyasının gerçek zaman
boyutunda kesintisiz izlenebilmesi
için yeterli olabilmektedir. Ancak bu
video görüntüsü yüksek çözünürlükte
(HD kalitesinde) izlenmek istenirse, o
zaman saniyede iletilen resim sayısı çok
daha fazla olmak durumundadır. İşte
bu nedenlerle akıllı taşınabilir sistemler
için yüksek band genişlikleri gereklidir,
fakat bazı yazılımlar ile görüntü ve ses
verileri sıkıştırılarak karşı tarafa daha
hızlı aktarılabilmektedir.
Akıllı Sistemler Nasıl Tasarımlanır?
Akıllı sistemler tasarımı, tüm yapay
sistemler gibi öğrenme yöntemleri
ve genetik haritalardan ve mantıksal
kurgulamalardan esinlenerek özgün
biçimde yapılmaktadır. Akıllı sistem
tasarımları, uzman sistemler ve yapay
zekâ uygulamaları temel alınarak
geliştirilmektedir. Bununla birlikte
davranışlara dayalı tasarım (Behavior
Oriented Design -BOD) akıllı ve bilişsel
sistemler için bilim çevrelerinde bir
geliştirme metodolojisi olarak kabul
görmektedir.
Davranışlara dayalı tasarım, nesne
yönelimli tasarımı da desteklemeye
kadar uzanan modüler bir yaklaşımdır.
Temel eylemler doğal hayat içinden
esinlenerek kurgulanmaktadır. Sanal
oyun dünyası için hazırlanmış bir
platform ve etki alanı içinde robotlar
veya karakterler seti, doğal dünyanın
benzer uzantıları gibidir. Bütün bu
robotlar veya karakterler modüler bir
veri kütüphanesi ile desteklenmektedir.
Akıllı sistemler tasarımı, gerçek zaman
boyutunda yer alan kişi veya nesneler
bir süreç veya oyun akışının parçası gibi
tanımlanabilmektedir. Hatta öyle ki,
akıllı sistem tasarımı içinde sanal dünya
platformu ile gerçek zaman boyutunda
akan olaylar, süreçler nesneleri ile
birlikte uyumlandırılabilmektedir.
Böylece hem sanal ortam gerçek
dünyanın bir boyutu hem gerçek dünya
sanal dünyanın bir boyutu haline
getirilebilmektedir.
Akıllı Sistemlerin Yaygın
Uygulama Alanları Nelerdir?
Burada taşınabilir akıllı sistemleri
ele almakla birlikte, taşınabilir
(mobil) sistemler ile sabit sistemler
tanımlamasındaki farkın, iletişimin her
yerden yapılabilmesi –iletişim mobilitesigerekliliği ile oluştuğunu göz önüne
bulundurduğumuzda, günümüzde
internet erişiminin mobil telefon
şebekeleriyle yaygınlaşmasından
dolayı akıllı sistem uygulamalarının
tamamen taşınabilir olması mümkün
sayılmaktadır. Bu nedenle bu alt konu
başlığını sadece akıllı sistemler biçimiyle
tanımlamayı uygun bulmaktayız.
Akıllı sistemlerin uygulamalarını
birçok alanda görmek mümkündür.
Bu alanlardan bazıları aşağıda yer
almaktadır.
Haberleşme ve Ulaşım
Haberleşme deyince sadece ses iletimi
değil gerçek görüntü video iletiminin
yapıldığı 3G ve 4G teknolojilerinin
sağladığı iletişimler, bu başlık altında
yer almaktadır.
Haberleşmede iletişim ağı trafiğinin
düzenlenmesinden, otomatik cevap
verme veya işlem yapma sistemlerinin
kurgulanmasına değin bütün
uygulamalar akıllı sistem mimarisi
biçiminde tasarımlanmaktadır.
Akıllı Binalar, Akıllı Kentler
Akıllı sistemlerin kullanılmasıyla örneğin
mevsimsel değişimler, insan sayısındaki
artış ve azalışlar, biyolojik değişimler
vs. akıllı binaların ve kentlerin verimli
yönetilmesi kolaylaşmış olacaktır.
Yenilenebilir Enerji
Yenilenebilir enerji kaynaklarının
yönetilmesi, yoğun bir veri alma
ve veri işleme sürecini gerekli
kılmaktadır. Güneş, rüzgâr ve
hidroenerji kaynaklarının tümünün
çalışma periyotlarının belirlenmesi ile
enerji ağlarındaki yük dengelerinin
düzenlenmesi de başlı başına
akıllı sistem uygulamalarını gerekli
kılmaktadır.
Çevrenin Korunması ve İyileştirilmesi
Çevrenin korunması da yenilenebilir
enerji kaynaklarının yönetilmesinde
olduğu gibi, yoğun bir veri alma ve
veri işleme sürecini gerekli kılmaktadır.
Meteoroloji ve Uzaktan Algılama
Meteoroloji verileri önemli oranda
uzaktan algılama teknolojileriyle
desteklenmektedir. Bununla birlikte
atmosferde kurulu uydular vasıtasıyla
dünyamızın birçok yerinden
meteorolojik veriler ve akıllı sistem
yazılımları ile otomatik olarak alınmakta
ve işlenebilmektedir.
Biyoloji, Moleküler Biyoloji ve Genetik
Dünyamızda var olan organizmalara
ilişkin gerçek biyolojik yapıların
örneklenmesi sonucunda elde
edilen modeller akıllı sistemler ile
tanımlanmakta ve yeni biyolojik ve
genetik modellerin kurgulanmasına
önemli bir temel oluşturabilmektedir.
Sağlık Uygulamaları
Uzaktan teşhis ve tedavi
uygulamaları gelişmekte, kişilerin
bütün sağlık bilgileri bir veri
tabanı içinde tutulabilmektedir.
Kişilerin metabolizmalarına uygun,
özelleştirilmiş ilaç yapımı, kişilere
özel geliştirilmiş tedavi aparatları
ve ilaç uygulama düzenekleri
yapılabilmektedir.
Yerküre ve Atmosfer Olaylarının
Değerlendirilmesi
Yerküre ve atmosferik olaylar 24
saat kesintisiz olarak izlenebilmekte,
bunlardaki değişimlere ilişkin veriler
akıllı sistemler ile yorumlanabilmekte ve
uyarı sınırları tanımlanabilmektedir.
Güvenlik ve Ülke Savunması
Uzaktan algılama, görüntü işleme ve
yorumlama teknikleriyle donatılmış
akıllı sistem uygulamaları ile önceden
haberdar olma senaryoları çerçevesinde
ülke güvenlikleri ve savunması daha
duyarlı hale gelmiş bulunmaktadır.
E-İş, e-Ticaret
Akıllı sistemler kullanımı ile fiziksel
engellilik konusu ortadan kalkmakta,
ev-işyeri kavramı gittikçe iç içe
geçmeye başlamaktadır. İş yerine gelme
zorunluluğu yerine “işte çevrim içi
olma” uygulaması yaygınlaşmaktadır.
Bununla birlikte yarı zamanlı hatta
saatlik işlerde çalışma uygulamaları da
iş hayatında kabul görmektedir. Farklı
coğrafyalardan ve kültürden insanlar
dil bilmeden, akıllı sistemlerin sağladığı
dil çeviri işlemleri sayesinde birlikte iş
yapabilmektedir.
KASIM 2013
45
Acil Durum Yönetimi
Akıllı sistem uygulamalarının sağladığı
diğer bir kolaylık da farklı senaryolara
göre kurgulanmış acil durum
yönetimidir. Acil durum yönetiminin
temeli, acil durumun niteliğinin
bilinmesi, bu acil durumun ortadan
kaldırılacağı kaynakların belirlenmesi
ve bu kaynakları süratle kullanabilme
yeteneğinin kazanılmasıdır. Akıllı
sistemler, olağan akış içinde yer alan
bütün bilgi teknoloji uygulamalarının
yedeklemesini yapabilmekte, acil
durum olayında görev alacak kişilere
otomatik erişim sağlayabilmekte, acil
durum senaryosunda belirlendiği
biçimde acil durum yönetimini,
acil durum olay yerinden gelen
bilgiler doğrultusunda aşama aşama
değerlendirebilmektedir.
Türkiye’de Taşınabilir Akıllı Sistemler
Uygulamaları ve Bilimsel Çalışmalar
Akıllı Telefon Uygulamaları
Türkiye’de akıllı sistemlerin
yaygınlaşmasında en önemli
iletişim ortamını, hücresel telefon
ağı (şebekesi) uygulamaları
sağlamaktadır. Bugün itibarıyla
ülkemizde üç farklı hücresel telefon
işletim operatörü bulunmaktadır.
Ülkemizde yaklaşık 60 milyon hattan
fazla kapasitede bir hücresel telefon
ağı bulunmaktadır. Bu ağ büyük
ölçüde üçüncü nesil (3G) haberleşme
hızında hizmet sunabilmektedir. Bu
çerçevede ülkemizde akıllı telefon
uygulamaları 2010 yılından itibaren
yaygınlaşmaya başlamıştır. Akıllı
telefon uygulamaları içinde yoğun
olarak, hizmet sektöründeki süreçlerin
izlenmesi ve bilgilenme, ulaşıma
ilişkin rezervasyonlar ve bilet alma
işlemleri ile bankacılık uygulamaları
kullanılmaktadır.
Akıllı Ulaştırma Sistemleri
Türkiye’de akıllı ulaşım sistemi
uygulamaları denilince; otoyol
yönetimi, olay yönetimi, acil durum
yönetimi, arter yönetimi, elektronik
geçiş ücreti toplama, elektronik yol
46
KASIM 2013
ücreti ödeme, toplu taşıma yönetimi,
demiryolu-karayolu kavşak yönetimi vb.
uygulamaları sayılabilmektedir.”
Türkiye’nin ileri teknoloji üretimi yapan
kuruluşlarından olan ASELSAN'da
akıllı ulaştırma sistemleri geliştirmek
amacıyla bir bölüm kurulmuştur. Bu
bölümde; trafik sistemleri alanında iş
geliştirme, sistem mühendisliği, proje
yönetimi, yazılım ve donanım geliştirme
çalışmaları yürütülmektedir.
Bu sistemler trafik görüntü izleme
sistemleri, trafik değişken işaretleri, olay
izleme, yol ve hava durumu algılayıcıları,
çağrı kayıt ve yönetim merkezleri gibi
birimlerden oluşmaktadır.
TÜBİTAK bünyesinde yer alan Marmara
Araştırma Merkezi bünyesinde de akıllı
sistemler uygulamaları konusunda
çalışmalar yapılmakla birlikte TÜBİTAK
bu konuda Türkiye’de yapılacak
çalışmalara da önemli destekler
sağlamaktadır. Bu çerçevede TÜBİTAK
Yenilikçilik Destek Programları
İçinde Akıllı Sistemler Çağrısı yapmış
bulunmaktadır.
Akıllı Taşınabilir Sistemlerin Yakın
Gelecekteki Dönüşümü Nasıl Olabilir?
Yakın gelecekte akıllı sistemlerin günlük
hayattaki dönüşümlerini, bu sistemlerin
üç temel eksendeki gelişmesi üzerine
kurgulamak mümkündür.
Birincisi, akıllı sistemlerin yapay sinir
ağı modellerini kullanarak kendi
yapay akıllarını oluşturabilecekleri,
kendi mantıksal tasarım ve yazılım
mimarilerini kurabilecekleri sürekli
gelişebilen bir kütüphaneye sahip
olabilecekleridir. Günümüzde bu
konuda birçok çalışma yürütülmektedir.
Örneğin; sinir ağları, yapay zekâ,
robotik ve mekatronik uygulamaların
birleştirildiği çok karmaşık sistem
düzeneklerinin tasarımları üzerine
yoğun çalışmalar yürütülmektedir.
“Kendinden uyarlamalı yazılım
mimarisi tabanlı yaklaşım” olarak
tanımlayabileceğimiz “The architecturebased approach to self-adaptive
software” alanında çalışmalar bilim
insanlarınca sürdürülmektedir.
İkincisi, ülkeler ve bilim insanları
arasında akıllı sistemlerin kendi
aralarında haberleşebilecekleri
standartlar konusunda önemli
uzlaşmalar yapılmaktadır. Böylece
birçok akıllı sistem bir diğeri ile veri ve
süreçleri uyumlu olarak paylaşabilmekte
veya bir diğer sistemin akıllı uzantısı
olarak işlev görebilmektedir. Bunu
şu örnekle açıklayabiliriz; Türkiye’de
yaşayan bir mikro cerrahi uzmanı,
ameliyat odasında bulunan robotik
kolunu kullanarak kıtalar arası bir
ülkede yatan hastayı akıllı sistemlerin
uyumlanmasını kullanarak ameliyat
edebilmektedir.
Üçüncü gelişme ekseni ise sürekli
gelişen ve kullanıcı amaçlarına
uygun hale dönüştürülen mega veri
tabanlarının oluşmasıdır.
Bütün bu gelişme eksenlerinden
önemli birkaç başlığı şöyle yorumlamak
mümkündür.
Haberleşmede Akıllı Sistem
Dönüşümleri
Akıllı sistemlerin yer aldığı haberleşme
ağı ile yerküre içinde ve atmosferde
haberleşmenin yapılmadığı hiçbir
mekân kalmayacaktır. Bununla birlikte
nanoteknolojilerin kullanılacağı
gömülü mikro haberleşme üniteleri
sayesinde her türlü canlı organizmanın
veya mekanik sistemin hareket, ses ve
görüntü bilgilerine kesintisiz ulaşmak
mümkün olabilecektir. Veri depolama
sorunu bütünüyle ortadan kalkacağı
için bireylerin, organizasyonların bütün
bilgileri kayıt altına alınabilecektir.
Günlük Hayat ve Çalışma Hayatında
Akıllı Sistemler Dönüşümü
Ekonomide “bilgi” öncelikli değer olarak
görülecek, para değişiminin yerini
daha çok hizmet ve değer (mal ve bilgi)
değişimi uygulaması alabilecektir.
Tek kişilik sanal ticaret oluşumları ve
bunların birleşmeleri ile sanal ticaret
kümeleri, ağları yaygınlaşabilecektir.
Bireylerin günlük ajandaları ve
organizasyon kurguları akıllı sistemlerin
yardımı ile oldukça hızlı ve doğru
biçimde yapılabilecektir. Eğitim
sistemleri içinde bilgiye erişim akıllı
sistemlerle tamamen çözümlenebilecek,
insanımsı robotların kullanılması ile
sınıf eğitimleri ve uzaktan eğitimlerde
yüz yüze eğitim görebilme işlemleri
kolaylıkla çözümlenebilecektir. Robotik
sistemlerin kullanılması ile kargo,
taşıma işlemleri oldukça ucuz ve hızlı
çözümlemeler ile yapılacaktır.
Sağlık Alanında Akıllı Sistem
Dönüşümleri
Uzaktan teşhis ve tedavi yöntemleri
oldukça güvenilir ve ucuz elde
edilebilir hale gelecektir. Doktorlar
uzaktan erişimle cerrahi girişimlerde
bulunabilecektir. Akıllı ilaç sistemleri
dönemleri başlayacak, moleküler
biyolojideki gelişmeler sonucunda, gen
tedavileri bütünüyle yapılabilecektir.
Kişilerin doğumundan ölümüne
kadar gördüğü tedaviler arşivlerde
saklanabilecektir. Kişiye özel ilaç üretimi
ve tedavi yöntemi oluşumları çok hızlı
ve ucuz olarak sağlanabilecektir.
Akıllı Binalar ve Kentlerde Akıllı Sistem
Dönüşümleri
Kendi enerjisini üreten, su başta
olmak üzere kendi tüketiminden
geri dönüşüm kazanımlarını çok üst
seviyelere çıkartabilen akıllı bina ve
kentlerin dönüşümü sağlanabilecektir.
Enerjinin ve suyun yönetimi akıllı
sistemler sayesinde en verimli biçimde
yapılabilecektir. Kent ulaşımının
düzenlenmesi, kent sakinlerinin
sorunlarının iletilmesi ve bunların
çözümlenmesi akıllı sistemler ile tam
zamanında ve koşulsuz olarak yerine
getirilebilecektir.
İnsansız Fabrikalar ve Robotik
Uygulamalar
Çok hacimli ve tek tip üretim yapılan
bant veya akışkan üretimlerin yerini
özel tanımlı ve nitelikli üretimler
alabilecektir. Akıllı sistemlerin ve
bunların yönetiminde olan robotların
kullanımıyla, üretimin her süreci
otomatik olarak denetlenebilecek,
kalitesiz üretim kavramı ortadan
kalkacaktır. Kalite kavramının yerini
büyük olasılıkla “uygunluk” veya
“beklentileri karşılama” kavramları
alacaktır.
Yerküre ve Atmosferin İzlenmesi
Yeryüzünde jeolojik olaylardan
başlayarak, denizlerde, karalarda ve
atmosferde oluşabilen bütün hareketler
uydular ve bunları yöneten, yorumlayan
akıllı sistemler ile 24 saat kesintisiz
izlenecek ve değerlendirilebilecektir.
Gerçek ve Sanal Dünya Birleşimini
Sağlayan Akıllı Sistemler
Akıllı sistem uygulamaları içinde
en karmaşık ve belki de insan aklını
zorlayacak olan gerçek ve sanal dünya
birleşimini sağlayan akıllı sistem
uygulamaları olacaktır. Bu konuyu
şu örnekler ile açıklayabiliriz. Bir
oyun programı düşünün, bu oyunun
senaryosu içinde belirli görevleri
yerine getiren kişilikler bulunsun.
Bu kişilikler önceden kurgulanan bir
senaryo çerçevesinde görevlerini
yapabilecekleri gibi, tamamıyla
yapay zekâ algoritmaları ile önceden
kestirilemeyen ve gelişen olaylara
göre uyumlanabilen bir görev akışında
da yer alabilecektir. Hatta bu örneği
bir adım öne götürerek, bu kişiliğin
gerçek dünyadaki bir kişi tarafından
sürekli yönetildiğini, yani gerçek
dünyadaki bir kişinin avatarı (sanal
kişilik) olabileceğini de düşünürsek
o zaman sanal kişiliklerin arkasında
gerçek kişilerin olması işten bile
değildir. Bununla birlikte, sanal hayat
ile gerçek hayatta farklı yaşayabilen
çift veya çok kişilik davranışları da en
çok akıllı sistemlerin kullanılmasının
yaygınlaşacağı yakın gelecekte ortaya
çıkabilecektir.
Bir başka örneği de şu şekilde vermemiz
mümkündür. Varsayalım ki, günümüzde
yaşayan ünlü bir beyin cerrahı var ve
biz bunun bütün ameliyatlarını bire bir
akıllı sistemlere kayıt yapıyoruz, bütün
el işlevlerini, görme açılarını ve işlem
süreçlerini, ses, görüntü ve milimetrik
hareketleri kaydediyoruz. Ardından
her bir cerrahi girişime özgü bir
uzman sistem veya yapay zeka sistemi
algoritması geliştiriyoruz. Daha sonra
da bu bilgileri ve işlevleri bir insanımsı
robota öğretiyoruz. Bu hazırlıklarımız
sonrasında bir gün ünlü cerrahımız
öldüğünde, sadece bilgisi değil, el
becerileri bile ondan sonra yaşamaya
devam edebilecektir.
Bu sayının hazırlanmasında
başvurulan kaynaklar:
(Erişim tarihi 10-20 Ekim 2013)
1. Akıllı Sistem Tasarımı; http://www.cs.bath.
ac.uk/~jjb/web/dis.html
2. An architecture-based approach to selfadaptive software
3. http://ieeexplore.ieee.org/xpl/articleDetails.
jsp?arnumber=769885 Intelligent Systems
and their Applications, IEEE; http://
ieeexplore.ieee.org/xpl/RecentIssue.
jsp?punumber=5254
4. 1. Karayolu Akıllı Ulaşım Sistemleri Kongre
ve Sergisi 26-28 Mayıs 2014-İstanbul; http://
www.kaus2014.org/genelbilgiler.html
5. Akıllı Ulaşım Sistemleri Çalıştayı 2012,
http://www.ubak.gov.tr/BLSM_WIYS/UBAK/
tr/AUF/20130329_160743_204_1_64.pdf
6. Akıllı Ulaştırma Sistemleri, Aselsan,
http://www.aselsan.com.tr/content.
aspx?mid=375&oid=427
7. Akıllı Ulaştırma Sistemleri Ve Türkiye’deki
Uygulamalar http://www.e-kutuphane.
imo.org.tr/pdf/3213.pdf
8. http://www.bilgitoplumu.gov.tr/
Documents/1/Diger/OZHANYILMAZ_
TEZ_2012.pdf
KASIM 2013
47
Bilgi Ekonomisi Küresel Forumu
Bakan Nihat Ergün, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü
(OECD) tarafından Haliç Kongre Merkezi'nde 22-23 Ekim 2013 tarihlerinde düzenlenen Bilgi Ekonomisi
Küresel Forumu’nun açılışına katıldı.
Bakan Ergün, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı ile Ekonomik İşbirliği ve
Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından
22 - 23 Ekim 2013 tarihlerinde Haliç
Kongre Merkezi'nde düzenlenen
Bilgi Ekonomisi Küresel Forumu'nun
açılışında, Paris ve Seul’den sonra
Forum'un üçüncü buluşmasına
İstanbul'da ev sahipliği yaptıkları için
onur duyduklarını ifade etti.
Küresel krizin insanlık olarak herkesin
kaderinin birbirine bağlı olduğu
gerçeğini net bir şekilde gösterdiğini
belirten Ergün, küreselleşmeyle
birlikte herhangi bir yerde yaşanan
olumlu veya olumsuz gelişmenin,
çok kısa sürede tüm dünyayı etkisi
altına alabildiğini, bu nedenle dünya
vatandaşlığı payesi altında birleşerek
ortak sorunlara ortak çözümler
bulmak gerektiğini söyledi.
48
KASIM 2013
Kısıntıya gidilmesi gereken en
son alan bilgi ve teknoloji olmalı
Bakan Ergün, birçok ülkenin
krizden çıkış için önemli tasarruf
tedbirlerini hayata geçirmelerinin
ve bütçelerini kontrol altına
almalarının son derece önemli
ve zorunlu olduğunu, ancak
kamu bütçeleri üzerindeki yükler
azaltılırken kısıntıya gidilmesi
gereken en son alanın bilgi ve
teknoloji olması gerektiğini
söyledi. Ar-Ge bütçelerini
muhakkak surette korumak
gerektiğini vurgulayan Ergün,
bu alanlarda kısıntıya gidildiği
takdirde geleceğe dair çok daha
büyük sorunlar yaşanacağını ifade
etti. Krizden kalıcı olarak çıkmak
için orta ve uzun vadede ülkelerin
inovasyon yeteneğinin gelişmesi
gerektiğini vurgulayan Ergün,
“Ar-Ge bütçeleri üzerindeki
kesintiler belki kısa dönemde mali
yapıların düzelmesine diğer kalemlerle
birlikte katkı sağlayabilir. Ancak orta
ve uzun vadede ülke ekonomilerinin
Ar-Ge ve inovasyon hedeflerini
koruması gerekiyor. Ne yazık ki birçok
ülkenin bu hataya düşerek Ar-Ge
bütçelerini de kıstıklarını görüyoruz”
dedi.
Bakan Ergün, Türkiye'nin son yıllarda
çok fazla üreten ve katma değer
oluşturan bir yapıya dönüştüğüne
işaret ederek, "2023 yılında 500
milyar dolar ihracata ulaşma ve
dünyanın 10 büyük ekonomisinden
biri olma hedefimiz var. Türkiye'nin
büyük hedeflerine ulaşması için
üzerinde en fazla durmamız
gereken konu bilim, teknoloji ve
inovasyondur. Zira bilim ve teknoloji
alanında attığımız her adım bizi
başka alanlarda 5-10 adım daha da
ilerletecektir" değerlendirmesinde
bulundu. Son 11 yılda Türkiye'de
Ar-Ge harcamalarının, milli gelire
oranını yaklaşık 2 kat artırarak
yüzde 1 seviyesine yaklaştırdıklarını
belirten Ergün, "Türkiye'nin milli geliri
10 yıl önce 230 milyar dolardı, bugün
800 milyar dolar seviyesine çıktı. Milli
gelirimizin 3 kat arttığını düşünürsek,
Ar-Ge harcamaları bu dönemde 6 kat
artış göstermiştir. 2023 yılında ise milli
gelirimizin 2 trilyon dolara ulaşması
ve milli gelirin yüzde 3'ü kadar
Ar-Ge harcaması yapma hedefimiz
var. Bu hedefi dikkate aldığımızda
2023 yılında 60 milyar dolarlık
Ar-Ge harcaması yapan ülke haline
geleceğiz" ifadelerini kullandı.
Türkiye'yi Ar-Ge ve inovasyon
merkezine dönüştüreceğiz
Bakan Ergün, “Üniversite-sanayi
işbirliğini geliştirmek, özellikle inovatif
girişimciliği desteklemek, genç
nüfusumuzun bilime ve teknolojiye
olan ilgisini doğru alanlara kanalize
etmek, bilgi teknolojileri konusunda
aşama kaydetmek, sanayicilerimizi
Ar-Ge'ye teşvik etmek gibi çok geniş
bir alanda çalışmalarımız devam
ediyor. Önümüzdeki dönemde de
hem mevcut politika araçlarımızı
geliştirecek hem de yeni enstrümanlar
üreterek bu alanlarda lider bir ülke
inşa etmeye çalışacağız. Türkiye'yi
dünyanın bir üretim merkezine
dönüştürdüğümüz gibi bir Ar-Ge ve
inovasyon merkezine de dönüştürme
hedefindeyiz" diye konuştu. Ergün,
OECD bünyesinde düzenlenen bu
organizasyonda olduğu gibi bilgi
ekonomisiyle ilgili tüm çalışmaların
içinde aktif olarak yer almayı
sürdüreceklerini de sözlerine ekledi.
“3. Sanayi Şurası”
20-21-22 Kasım 2013
Tarihlerinde Ankara’da
Gerçekleştirilecek
3. Sanayi Şurası, sanayi alanında durum tespiti ile inceleme
ve değerlendirmeler yapılması, uygulamadan kaynaklanan
sorunların belirlenmesi ve bunlara ilişkin çözüm önerileri
sunulması amacıyla, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ev
sahipliğinde 20-21-22 Kasım 2013 tarihlerinde Ankara’da
gerçekleştirilecek.
“2023’e 10 Kala - Orta ve Yüksek Teknolojili Ürünlerde Avrasya’nın
Üretim Üssü Türkiye” teması ile düzenlenecek olan 3. Sanayi Şurası
kapsamında;
1. Bilimsel ve Teknolojik Gelişim – Ar-Ge & İnovasyon,
2. Kamu Destekleri, Etkileri, İzlenmesi ve Değerlendirilmesi,
3. Sanayide Sürdürülebilir Üretim,
4. Sanayide İnsan Kaynakları ve İstihdam,
5. Sanayi Yatırım Bölgeleri ve Kümelenme,
6. Sanayi Politikaları ve Uluslararası Rekabet
konularında ulusal ve uluslararası düzeyde çağrılı bildirilere ve
oturumlara yer verilecektir.
“Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın
Sanayi Stratejisine İlişkin İdari Kapasitesinin
Güçlendirilmesi Projesi” Avusturya-Macaristan
Çalışma Ziyareti Gerçekleştirildi
“Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı’nın Sanayi Stratejisine
İlişkin İdari Kapasitesinin
Güçlendirilmesi Projesi”
kapsamındaki aktivitelerden biri
de çeşitli AB ülkelerine çalışma
ziyaretleridir. Bu ziyaretlerden
ilki Avusturya’nın Viyana ve
Macaristan’ın Budapeşte şehirlerine
15-20 Eylül 2013 tarihlerinde
gerçekleştirildi.
Yapılan ziyaretlerde Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı heyetini
kabul eden Avusturyalı kuruluşlar
arasında; Avusturya Odalar Birliği,
Avusturya Dış Ticaret Kuruluşu,
FMMI Makina ve Metal İmalatçıları
Derneği, Austrian Business Agency,
Go international, Avusturya
Sanayi, Gençlik ve Aile Bakanlığı,
Campus Vienna Biocenter, INITS
yer aldı. Ayrıca, Bakanlık heyeti
Türkiye’nin Avusturya Büyükelçisi
Ayşe Sezgin tarafından kabul
edilerek kendisine yürütülen
çalışmalar hakkında bilgi verildi.
Macaristan/Budapeşte’de ise Ulusal
Ekonomi Bakanlığı, Ulusal İnovasyon
Ofisi ve Türkiye Büyükelçiliği Ticaret
Müşavirliği ile görüşmeler yapıldı,
bilgi paylaşımının yanı sıra ortak
proje gelişimine ilişkin istişarelerde
bulunuldu.
Ziyaretlerde; Bakanlık ile ziyaret
edilen kuruluşların çalışma alanları
ve projeleriyle ilgili bilgi aktarımında
bulunuldu, sunumlar yapıldı ve
işbirliği için çeşitli fikirler geliştirildi.
Görüşmelerde özellikle; sanayi
stratejisi, sektörel stratejiler, ihracatı
teşvik faaliyetleri ve programları,
Ar-Ge ve inovasyon teşvikleri,
eğitim - politika ve programları,
teknoparklar, küme projeleri ve veri
analizi konuları ele alındı.
KASIM 2013
49
TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK)
Bölgesel Çevre Merkezi (REC) “Balkanlar ve Türkiye İçin
Sürdürülebilirlik Eğitimi” Düzenledi
Bölgesel Çevre Merkezi'nin
30 Eylül-5 Ekim 2013 tarihleri
arasında İtalya’da Uluslararası
Venedik Üniversitesinde (VIU)
düzenlediği “Balkanlar ve Türkiye için
Sürdürülebilirlik Eğitimi”nin amacı
Rio+20 sonrası girişim ve stratejilerin
tartışmaya açılarak bölgesel bir
işbirliğinin oluşturulmasına katkıda
bulunmaktır.
Ürdün Kraliyet Ailesinden Prenses
Basma bint Ali’nin onur konuğu
olduğu ve Arnavutluk, Bosna Hersek,
Makedonya, Kosova, Karadağ,
Sırbistan ve Türkiye’den 30 kişilik
bir katılımcı grubu için özel olarak
tasarlanan eğitime Verimlilik Genel
Müdürlüğü'nü temsilen Sanayi ve
Teknoloji Uzmanı Özlem Durmuş
katıldı.
Sürdürülebilirliğin farklı alanlarının
tartışmaya açıldığı eğitimde
Macaristan Çevre ve Kırsal Kalkınma
Bakanı Zoltan Illes, Ürdün Çevre
Bakanı Dr. Kahaled Irani ile
Ürdün Enerji ve Doğal Kaynaklar
Bakanı Malek Kabariti ve çeşitli
üniversitelerden akademisyenler,
İtalya Çevre Bakanlığı temsilcileri,
Amerika Çevre Koruma Ajansı
temsilcileri, UNESCO ve REC
temsilcileri eğitmen olarak yer aldı.
Sürdürülebilirliğin küresel ve yerel
olarak ele alındığı eğitimde öne
çıkan başlıklar; sürdürülebilirlik ve
elastikiyet, sürdürülebilir toplumlar
ve mutluluk, yeşil ekonomi,
sürdürülebilir kalkınma için yönetişim
ve uygulamadaki güçlükler oldu.
Sürdürülebilir İş Zirvesi İstanbul’da Gerçekleştirildi
Sürdürülebilir İş Zirvesi (Sustainable
Business Submit) toplantılarının
ilki, 2 Ekim 2013 tarihinde, İstanbul
Four Seasons Bosphorus Hotel'de
yapıldı. Köprü Sürdürülebilirlik
Danışmanlığı ve ZED Etkinlik Yönetimi
& Danışmanlığı tarafından düzenlenen
Zirve'nin teması, “Sürdürülebilir
Tedarik Zinciri Yönetimi” olarak
belirlendi. Bakanlığımız Verimlilik
Genel Müdürlüğü'nü temsilen Sanayi
ve Teknoloji Uzmanı Ahmet Emre
Çoban’ın katılım sağladığı Zirve’de,
beş çağrılı konuşmacı sunumlarda
bulundu ve iki ayrı panel oturumu
gerçekleştirildi.
Zirve’de ağırlıklı olarak Türkiye’de
yönetim ve üretim birimleri olan
uluslararası firmaların orta ve üst
düzey yetkilileri, tedarik zincirlerinin
yönetiminde sürdürülebilirlik ilkesini
yaşama geçirmeye yönelik aldığı
önlemleri aktardı. Dünyanın farklı
50
KASIM 2013
bölgelerinde, sayıları binlere varan
geniş tedarikçi ağlarıyla çalışan
uluslararası firmaların, ülkeler bazında
hukuki, siyasi ve toplumsal faktörler
ile marka politikalarını uyumlandırma
yönünde izledikleri stratejiler, Zirve'de
en çok üzerinde durulan konu
başlığını oluşturdu. Bu bağlamda IKEA,
Marks & Spencer, Coca Cola,
Mercedes Benz, Nike, Unilever,
BASF gibi markaların temsilcileri,
gerek dünya gerekse Türkiye
düzleminde, son dönemde konuya
ilişkin yaptıkları çalışmaları sunumlar
ve video gösterimleriyle paylaştı,
katılımcılardan gelen soruları
yanıtladı. Üretimini Türkiye ölçeğinde
gerçekleştiren AkçanSA Çimento
adınaysa firma Genel Müdürü
Hakan Gürdal, katı atıklarını sıfıra
düşürmeye ve enerji verimliliğine
yükseltmeye yönelik çalışmalarını
aktardı.
Firma sunumlarına ek olarak
Sabancı Üniversitesi bünyesinde
gerçekleştirilen Karbon Saydamlık
Projesi (Carbon Disclosure
Project) hakkında bilgi verildi.
Bunun yanında Global Compact
Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı
Dr. Yılmaz Argüden; tedarik zinciri
yönetimi, sürdürülebilirlik ve rekabet
edebilirlik konularının ilişkisini
örneklerle ortaya koydu. Bu kapsamda
Global Compact tarafından elde edilen
verileri aktardı. Çok sayıda işletme
temsilcisinin yanı sıra, ağırlıkla Sivil
Toplum Kuruluşlarından geniş bir
katılım sağlanan Zirve'nin kapanışında,
gelecek yılın tema başlığına ilişkin
görüş alışverişinde bulunuldu. Gelecek
yılın temasının belirlenmesi amacıyla,
katılımcılara kısa bir anket uygulandı.
Etkinlik web sayfası http://sbs2013.
org/
TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK)
VGM ile UNEP İşbirliğinde Ankara ve İstanbul’da
“Karbon Ayak İzi” Eğitimleri Düzenleniyor
Verimlilik Genel Müdürlüğü
(VGM), 2012 yılının Kasım ayında
katılım sağlamış olduğu Birleşmiş
Milletler Çevre Programı (UNEP)
“Karbon ve Su Ayak İzi Eğiticilerin
Eğitimi Programı” sonrasında UNEP
Teknoloji, Sanayi ve Ekonomi
Birimi (UNEP-DTIE) ile işbirliklerine
devam etmektedir. Türkiye’de
yaşam döngüsü yaklaşımının
yaygınlaştırılması amacını
taşıyan bu çalışmalardan ilki,
6 Haziran 2013 tarihinde, Boğaziçi
Üniversitesi
ERSCP-EMSU
Konferansı
bünyesinde
gerçekleştirilmiştir.
Moderasyonunu
Verimlilik Genel
Müdürlüğü'nün
yürüttüğü
“Türkiye’de Yaşam
Döngüsü Analizi
ve Yaşam Döngüsü
Düşüncesinin
Yaygınlaştırılması”
Çalıştayında,
UNEP Uzmanları
dünyadaki Ulusal
Yaşam Döngüsü Veritabanları
ve Platformları hakkında bilgi
verirken, Türkiye’de bu alanda
çalışan uzmanlar ve akademisyenler
konuyla ilgili ulusal bir veri
tabanının oluşturularak, yerel verinin
derlenmesi gerektiğinin altını
çizmiştir. Çalıştayda ayrıca Türkiye’de
yaşam döngüsü düşüncesi temelli
bir yaklaşım olan karbon ayak izi
konusunda kapasite oluşturulması
ihtiyacı dile getirilmiştir.
Bu ihtiyaçlar doğrultusunda
Verimlilik Genel Müdürlüğü, UNEP
DTIE işbirliği ile Türkiye’de “Karbon
Ayak İzi” Eğitimleri düzenleyecektir.
Ankara ve İstanbul’da düzenlenecek
eğitimlerden ilki 7-8 Kasım 2013
tarihleri arasında Anakara I. OSB
Müdürlüğünde (Sincan OSB),
ikincisi ise 11-12 Kasım 2013
tarihlerinde İstanbul Sanayi
Odasında gerçekleşecektir. Karbon
ayak izi konusunda temel bilgilerin
aktarılacağı eğitimde, UNEP
Uzmanı Tracey Colley ile birlikte
UNEP tarafından düzenlenen
Karbon Ayak İzi Eğiticilerin Eğitimi
Programını tamamlayan ve GHG
Protocol sertifikasına sahip eğiticiler
Özlem Durmuş (BSTB VGM,
Sanayi ve Teknoloji Uzmanı) ve
Selda Cabbar (Karbon Danışma)
eğitici olarak görev alacaktır. Her
iki eğitim de genel katılıma açık ve
ücretsiz olarak gerçekleştirilecektir.
İstanbul’da gerçekleştirilecek eğitim,
yurt dışından katılımcılara da açık
olup eğitim dili İngilizcedir ve
simültane tercüme sağlanmayacaktır.
Ankara’daki eğitim ise Türkçe olarak
gerçekleştirilecektir.
“Yaşam Döngüsü Değerlendirme” ve “Eko-Etiketleme”
Eğitimleri Tamamlandı
“AB İşletme ve Sanayi Politikası
ile Çevre Müktesebatı Alanında
Verimlilik Genel Müdürlüğü’nün
(VGM) Kurumsal Kapasitesinin
Güçlendirilmesi” konulu Avrupa
Birliği SEI projesi kapsamında
“Yaşam Döngüsü Değerlendirme”
ve “Eko-Etiketleme” eğitimleri
30 Eylül-2 Ekim 2013 tarihleri
arasında Verimlilik Genel Müdürlüğü
Eğitim Salonu’nda gerçekleştirildi.
Dr. Pınar Erol tarafından
gerçekleştirilen eğitimin ilk
bölümünde, bir ürün veya
hizmetin üretiminde kullanılan
hammaddelerin elde edilmesi,
üretim, dağıtım, kullanım
ve kullanım sonrası bertaraf
aşamalarında çevresel etkileri
analiz eden bir yöntem olan "Yaşam
Döngüsü Değerlendirme (YDD)"
metodolojisi ve farklı sektörlerde
uygulamaları üzerine sunumlar ve
uygulama çalışmaları gerçekleştirildi.
Eğitimin ikinci bölümünde ise
Karbon Ayak İzi hesaplaması ve farklı
tipte eko-etiket uygulamalarına
ilişkin örneklere yer verildi. Eğitime
Verimlilik Genel Müdürlüğü,
Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü
ve TÜBİTAK Marmara Araştırma
Merkezi Çevre ve Temiz Üretim
Enstitüsü'nden toplam 25 uzman ve
araştırmacı katıldı.
KASIM 2013
51
Market Surveillance and Inspection
The Ministry’s Activities of Market Surveillance
and Inspection
The Ministry of Science, Industry and Technology,
which has been among the 10 public organizations
responsible from market surveillance and
inspection, has a considerable role in execution and
development of market surveillance and inspection
activities since the Ministry has noteworthy
knowledge and experience thorough inspection of
wide product groups under its liability.
Market surveillance and inspection is the control
of products by public authority whether they have
been produced in line with technical and safety
regulations or not. The priority of our Ministry in
market surveillance and inspection activities is
protection of human health and product safety. At
this point, we carry out activities to ensure that the
products our citizens buy in the market are in line
with health and safety requirements. Our main goal
in this area is to provide that none of our citizens
suffer a loss because of the products under our
responsibility. In order to reach this goal, inspections
have to include the risky products that require
control. Our Ministry would put risk analysis system
in operation by the year 2014 and systematize riskoriented inspection activities.
Sharing unsafe product information with
public opinion
The Ministry of Science, Industry and Technology,
which can be considered as having broader
inspection responsibility among the 10 public
organizations in terms of qualification and quantity
of its product groups, the Ministry of Customs
and Trade, the Ministry of Food, Agriculture and
Livestock made necessary announcements about
unsafe products by means of televisions, newspapers
and on their websites in order to inform the users
about the products that threaten their health and
safety. On this account, announcement of products
that have been identified as unsafe, and share of
decisions with public opinion in terms of elimination
of products, recall from the market or imposing
52
NOVEMBER 2013
a ban on these products have been critically
important in order to provide the protection of our
citizens from unsafe products which has been one
of the leading purposes of Market Surveillance and
Inspection Department.
In recent years, consumers prefer to buy products
via online shopping websites. In this situation,
consumers can have access to products not only in
native countries but also in foreign countries. In this
changing market conditions, national authorities,
corporations and governments have to produce
faster solutions to the problems of product safety.
Organizations as RAPEX, ICMS and Global Recall
Portal provide important source of information
about product safety in terms of taking effective
measures on time.
To sum up, sharing unsafe product information
with public opinion by national and international
authorities not only provides transparency in market
surveillance and inspection and but also protects
consumers from unsafe products via information
share.
The importance of voluntary recall activities
in terms of brand image and formation of safe
market
Voluntary recall states all sorts of measures taken by
the producer in terms of protecting the health and
safety of human beings, animals, plants; respecting
the environment and adjusting the product with
technical legislation when the product has been
served to end-user/consumer in supply chain/in use.
Voluntary recall activities have to be used as an
efficient system to provide the security of the
market and to recollect the products threatening
environment and the health and safety of the
consumers and users.
Authorities of market surveillance and inspection
and producers have to fulfil their obligations for
the system’s effective functioning. In this context,
the producers should not consider voluntary recall
activities as a threat to the prestige of their brands.
With a correct recall plan, producers would fulfil both
their legal and ethical responsibilities and save the
future of their brand.
For effective functioning of recall system, which
is not commonly practised in our country; market
surveillance and inspection authorities have to
collaborate with producers continuously, have
to inform producers about the legislation and
implementations regularly, authorities have to be
open to all sorts of cooperation with producers in
this procedure and should encourage them in terms
of voluntary recall.
Risk assessment in market surveillance and
evaluation
Risk assessment, an instrument used for developing
inspection strategy in market surveillance, is a
process in which the possible harm that the products
would do to the people, the animals and the
environment has been calculated. In this process, the
probability of realization of harms has been defined
as risk. Risk assessment calculates the risks of specific
products respectively.
In order to make risk assessment, the data has to
be collected regularly. Important data sources are
product-use information data, accident and injury
data, data concerning notifications from producers
and sellers and complaints from consumers and
consumer associations.
Planning in market surveillance and inspection
Organizations assigned for market surveillance and
inspection expend significant resources in order
to organize and administer market surveillance.
At this point, efficient and productive use of these
resources has been crucially important. Hence,
accurate planning constitutes an important part
of market surveillance and inspection for the
purposes of regulating appropriate priorities and
controlling planned activities. Market surveillance
and inspection activities cover a chain of processes
as auditing, sampling, laboratory tests, assessment of
results, legal observation and communication. These
processes require an adequate preparation and well
defined projects. The dependence of the processes
on time and the need for reconcilement of sub
processes smoothly obligate market surveillance and
inspection organizations to carry on project focussed
working.
Currently, many of the market surveillance and
inspection institutions in our country organize
market surveillance without long-term planning
and detailed project plans covering reaction and
adaptation methods to long-term changes and
developments. This situation influences efficiency
and productivity of activities of market surveillance
and inspection institutions in a negative way
drastically.
NOVEMBER 2013
53
SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS
Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100)
Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100)
Kaynak: TÜİK - Source: TURKSTAT
İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%)
Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%)
Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of the Republic of Turkey
54
KASIM 2013
BİLİM ve TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS
OECD Ülkelerinde Ar-Ge Harcamalarının GSYİH’ye Oranı (2011)
R&D Expenditures as a Percentage of GDP in OECD Countries (2011)
Kaynak: OECD, MSTI - Source: OECD, MSTI
Türkiye’de Ar-Ge Harcamalarının GSYİH’ye Oranı (2000 – 2011)
R&D Expenditures as a Percentage of GDP in Turkey (2000 – 2011)
Kaynak: TÜİK - Source: TURKSTAT
KASIM 2013
55
ULUSAL ve ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS
İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler
Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source: National Productivity Statistics of Turkey
Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları
Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source: National Productivity Statistics of Turkey
56
KASIM 2013
Kaynak: Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source: National Productivity Statistics of Turkey
ARM - Aramalı / IG - Intermediate Goods
Ana Sanayi Grupları
DLT - Dayanıklı Tüketim / DCG - Durable Consumer Goods
DZT - Dayanıksız Tüketim / UCG - Non-Durable Consumer Goods
Main Industrial
ENJ – Enerji / E- Energy
Groups (MIGs)
SEM - Sermaye Malı / CG - Capital Goods
Gıda ürünlerinin imalatı / Manufacture of food products
İçeceklerin imalatı / Manufacture of beverages
Tütün ürünleri imalatı / Manufacture of tobacco products
Tekstil ürünlerinin imalatı / Manufacture of textiles
Giyim eşyalarının imalatı / Manufacture of wearing apparel
Deri ve ilgili ürünlerin imalatı / Manufacture of leather and related products
Ağaç, ağaç ürünleri ve mantar ürünleri imalatı …
Manufacture of wood and of products of wood and cork…
Kağıt ve kağıt ürünlerinin imalatı / Manufacture of paper and paper products
Kayıtlı medyanın basılması ve çoğaltılması / Printing and reproduction of recorded media
Kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı / Manufacture of coke and refined petroleum products
Kimyasalların ve kimyasal ürünlerin imalatı / Manufacture of chemicals and chemical products
Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı
Manufacture of basic pharmaceutical products and pharmaceutical preparations
Kauçuk ve plastik ürünlerin imalatı / Manufacture of rubber and plastic products
Diğer metalik olmayan mineral ürünlerin imalatı / Manufacture of other non-metallic mineral products
Ana metal sanayi / Manufacture of basic metals
Fabrikasyon metal ürünleri imalatı (makine ve teçhizat hariç)
Manufacture of fabricated metal products, except machinery and equipment
Bilgisayarların, elektronik ve optik ürünlerin imalatı
Manufacture of computer, electronic and optical products
Elektrikli teçhizat imalatı / Manufacture of electrical equipment
Başka yerde sınıflandırılmamış makine ve ekipman imalatı / Manufacture of machinery and equipment n.e.c.
Motorlu kara taşıtı, treyler (römork) ve yarı treyler (yarı römork) imalatı
Manufacture of motor vehicles, trailers and semi-trailers
Diğer ulaşım araçlarının imalatı / Manufacture of other transport equipment
Mobilya imalatı / Manufacture of furniture
Diğer imalatlar / Other manufacturing
Makine ve ekipmanların kurulumu ve onarımı / Repair and installation of machinery and equipment
Toplam Sanayi / Total Industry
Madencilik ve Taşocakçılığı / Mining and Quarrying
Sanayinin Kısımları
İmalat / Manufacturing
Sections of Industry
Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme/ Electricity, Gas, Steam And Air Conditioning Supply
92,10
92,06
2012
99,77
98,59
96,25
89,01
86,92
89,99
89,36
110,35
95,76
103,76 114,22 195,61 205,10 127,15 100,00 123,73 105,27
69,40 64,12 80,52 92,70 95,11 100,00 108,42 95,54
60,22 76,22 71,89 85,39 89,86 100,00 107,82 111,05
100,12 91,51 128,93 95,08 91,88 100,00 103,45 102,97
100,00 104,38
95,45
104,40
73,50
103,37
93,95
90,97
102,88
102,00
89,40
100,00 103,12 98,03
100,00 113,06 105,61
100,00 100,12 106,90
100,00 110,08 110,09
100,00 104,53 98,36
100,00 100,85 97,48
100,00 102,00 102,24
109,16
101,85
112,45
81,07
99,34
96,13
95,38
94,15
95,22
105,33
99,18
93,94
81,90
88,87
90,38
96,92
76,46
93,50
96,37
90,18
96,26
2013
1.Çeyrek
1.Quarter
96,00
90,12
78,58
93,33
80,87
97,17
99,22
90,66
94,68
90,62
90,52
98,07
151,68 121,43 112,68 106,00
97,15
99,57
88,42
96,76
104,39
90,96
91,81
93,83
94,46 96,56 91,76
91,04 90,25 90,95
102,92 106,32 100,59
95,99
88,30
93,72
96,99
101,42 100,00 103,34 119,88
93,83
104,31
113,55
105,05
100,10
85,85
103,74
112,96
105,74
101,94
78,56
100,00
100,00
100,00
100,00
94,28
94,88
95,93
88,39
82,23 86,90 87,72 86,87
74,47 79,87 85,10 86,42
116,53 125,18 123,70 115,86
78,31 88,14 91,28 85,61
100,00 106,61 100,57
99,76
101,31
100,95
110,89
102,22
100,25
101,59
108,33
92,66
97,27
85,33
94,08
102,56
105,71
99,89
109,44
108,70
101,79
94,53
92,12
96,36
94,56
93,96
78,26
66,82
2011
100,00 104,78
58,87
86,59
2010
50,93
80,30
2009
92,99 92,65 100,00 103,38 101,22
101,25 105,67 100,00 102,02 103,06
93,09 91,63 100,00 103,45 100,81
2008
93,00 94,43 92,74 93,18 100,00
80,66 84,26 88,00 92,34 100,00
90,71 92,35 91,42 96,01 100,00
84,03 87,43 92,09 92,21 100,00
93,63 99,42 97,36 83,04 100,00
100,37 97,86 96,86 94,51 100,00
96,08 102,87 110,36 109,41 100,00
80,39 87,16 106,77 94,05 100,00
102,93 97,91 93,66 96,21 100,00
87,48 92,54 85,54 91,07 100,00
102,57 89,26 86,99 89,92 100,00
67,46
93,22
95,02
94,22
2007
88,90
79,51
86,51
81,70
91,66
99,38
94,21
68,50
99,08
86,40
93,85
90,43
96,98
91,54
2006
86,58
99,97
87,56
2005
Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) / Index of Production Per Person Employed (2010 Avg.=100)
ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / NATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS
96,70
109,84
115,81
105,32
105,65
109,24
117,01
101,92
114,77
102,42
104,16
108,29
121,74
106,41
116,38
104,88
103,00
100,16
104,03
106,07
100,24
107,07
109,24
94,95
105,91
94,24
92,94
98,85
89,02
92,22
103,03
99,24
104,21
2013
2.Çeyrek
2.Quarter

Benzer belgeler

pgd`nin koordinasyonu

pgd`nin koordinasyonu çalışmasını sağlayarak piyasayı tehdit eden güvensiz ürünlere kolayca ulaşmayı ve bu sayede daha çabuk alınan önlemlerle denetim etkinliğini ve tüketicinin devlete duyduğu güveni artırmayı amaçlama...

Detaylı