1. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi 2007

Transkript

1. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi 2007
I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan 2007, İTÜ, İstanbul
BİLDİRİ KİTABI
Editörler
Ahmet ÖZTOPAL
Zekâi ŞEN
1
I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan 2007, İTÜ, İstanbul
Climate - Environment
Research & Development
Centre
I. TÜRKİYE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KONGRESİ
TİKDEK 2007
11 - 13 Nisan, 2007
İTÜ Maslak Kampüsü Kültür ve Sanat Birliği Salonu
İSTANBUL
BİLDİRİ KİTABI
EDİTÖRLER
AHMET ÖZTOPAL ve ZEKAİ ŞEN
DESTEKLEYEN KURULUŞLAR
2
I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan 2007, İTÜ, İstanbul
KONGRE YÜRÜTME KURULU
Zekai Şen
Dursun A. Çodur
Hasan Z. Sarıkaya
Ahmet Öztopal
Ahmet Duran Şahin
Selami Oğuz
KONGRE SOSYAL ETKİNLİKLER KURULU
Mehmet Akkaya
Ömer Faruk Birpınar
Muhiddin Yenigün
Nigar Şen
Serhat Bulut
KONGRE BİLİM KURULU
AHMET D. ŞAHİN
AHMET DEMİR
AHMET METE SAATÇİ
ALİ UYUMAZ
ALİ ÜMRAN KÖMÜŞÇÜ
DOĞAN KANTARCI
ENGİN TÜRE
ERCAN KAHYA
EROL KESKİN
ERTUĞRUL ACUN
FİLİZ KARAOSMANOĞLU
FUAT Z. TOPRAK
GÜNAY APAK
HASAN Z. SARIKAYA
İBRAHİM DİNÇER
İBRAHİM GÜRER
KASIM YENİGÜN
LEVENT KAVVAS
LEVENT ŞAYLAN
MEHMET E. BİRPINAR
MERT SAVRUN
MİKDAT KADIOĞLU
MURAT TÜRKEŞ
MUSTAFA ÖZTÜRK
NECATİ AĞIRALİOĞLU
NEJAT VEZİROĞLU
ORHAN ŞEN
ÖMER LÜTFİ ŞEN
SELAHATTİN İNCECİK
SEVİNÇ SIRDAŞ
ÜMİT DOĞAY ARINÇ
ÜNAL ŞORMAN
VEYSEL EROĞLU
YURDANUR S. ÜNAL
ZEKAİ ŞEN
3
I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan, 2007, İTÜ, İstanbul
Sular İle Bitkilerin İlahi Düzeni
Ertuğrul Acun
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi
Emekli Öğretim Üyesi
Ihlamur Dere Cad. 94/11 Beşiktaş-İstanbul
[email protected]
ÖZET
Bu ön çalışmada; 150 milyon km. uzaklıktan Dünyamızın tüm yaşam alanlarını ve düzenini
belirleyen, yönlendiren Güneş'in iklim değişikliklerini de dikte eden ana faktör olduğu
vurgulanmak istenmiştir. Günümüzde önemi artık kavranmaya başlanan endüstrileşme, sera
gazları, ozon deliği vb. gerçeklerin yanında yalnızca 1950-1980 yılları arasında ormanlarının
%25'i yok edilen Dünyamızın temel sorununun; antropojen stepler ( insan tahribatıyla oluşan
kurak alanlar ), çıplak kayalıklar ile kurutulan her türlü sulak alanlar olduğuna dikkat
çekilmek istenmiştir. Güneş ışıklarının ormanlardan ya da çıplak topraklardan ve
kayalıklardan yansımasının ısınmadaki etkilerine işaret edilmiştir. Yüce Allah'ın yarattığı
Dünyamızın ilahi su-bitki düzeninin insanlar eliyle bozulmasının sonuçları gözler önüne
serilmek amaçlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Güneş; Dünya; Su; Bitkiler; İlahi Düzen.
1. GİRİŞ
İnsan aklının kavrayamayacağı kadar büyüklükte bir alemin; bir nokta kadar küçük sayılacak
bir gezegeninde yaşadığımızı düşünerek başlamak uygun olacaktır. Zira, kainatın galaksileri
bile yüz milyonlarca yıldıza ev sahipliği yapmalarına karşılık, bu alemin ölçeğinde bir nokta
gibi ifade edilebilirler. Oysa ki, örneğin Samanyolu Galaksisi 70.000 ışık yılı çapında bir disk
biçimindedir. (1 ışık yılı = 10 tirilyon km.) Güneş Sistemimiz ise, Samanyolu Galaksisinde
yer alan 200 milyar yıldızdan yalnızca bir tanesidir. Güneş sistemimiz; Samanyolu
Galaksisinin ölçeğine göre boyutlandırılacak olsa, bir noktadan öteye geçmez. Ancak, kainatta
bir nokta olan Samanyolu'nun içerisinde bir nokta olan Güneş; Dünyamızın 330.000 katı
büyüklüğündedir. Dünyamızdan 150 milyon km. uzaklıkta olan Güneşin yüzey ısısı bile
5.500oC dir ve her 5 saniyede tekrarlanmak üzere 5 milyon ton maddeyi enerjiye dönüştürür.
İşte “ 1. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi ” nin aslında temel konusu; ışığıyla, ısısıyla,
ultraviyolesiyle 150 milyon km. uzaklıktan bile Dünyamızı, yaşamımızı belirleyen,
429
I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan, 2007, İTÜ, İstanbul
yönlendiren Güneş'in olağanüstü gücüdür. Zira, yağmur da, kuraklık da güneşin dikte ettiği
sonuçlardır.
Bu olağanüstü enerji kütlesine karşılık, yüzey ısısı ancak -70oC ile +55oC arasında değişen
minicik Dünya'mız bir su gezegenidir. Bu suyun %98'i, Dünya yüzeyinin ¾ ünü kaplayan
denizlerde bulunmaktadır. 500.600.000 km2 alanındaki Dünya'da Türkiye 768.000 km2
genişliğinde küçük bir yüzeyi kaplamaktadır. Ancak, üç tarafı denizlerle çevrili ve Marmara
Denizi'nin tamamı sınırları içinde yer aldığı ülkemizde Van Gölü, Göller Bölgesi, Tuz Gölü
vb. gölleri, Fırat, Dicle, Kızılırmak, Seyhan, Ceyhan, Büyük Menderes, Küçük Menderes,
Sakarya, Aras, Meriç, Gediz gibi yüksek debileri olan akarsuları ve %65 oranıyla ülkeyi
kaplayan ormanlarıyla, her yöndeki fazlasıyla sulak alanlarıyla, deltalarıyla Türkiye su
gezegenine uygun avantajlarıyla yaratılmıştır [1].
Buna karşılık, hemen belirtelim ki, 1945 yılından beri, uygulanan demokrasinin cilvesi
diyebileceğimiz talihsizliklerle, siyasiler; hiçbir istisnası olmaksızın, benim cennet vatanımı;
önceleri oy avcılığına, sonraları hem oy avcılığına hem de her türlü hortumculara kurban
etmişlerdir, yağmalatmışlardır. Ormanlarımız %65'ten %20'ye hem de bozuk ormanlara
dönüşmüştür. Bırakınız sulak alanları, göller bile kurutulmuştur. Suları bilinçsiz ve tüketici
bir biçimde azaltılan ırmaklar, nehirler üstelik canlıların yaşayamayacağı bir kirliliktedir.
Hemen, bildirime başlangıç değerlendirmesi olarak vurgulayalım ki, böylesi bir Türkiye'de
yağmur yağsa ne yapar? Çünkü Torosların yamaçlarına ulaşan yağmurlar; 25 sene önce
ormanlar tarafından bir sünger gibi toprakta tutulurken, bugün betonlaştırılan ya da
çıplaklaştırılan yağmalanmış meyilli araziden hızla Antalya'ya sel felaketi olarak
ulaşmaktadır. Tuz Gölünü kurutan yağmur azlığı değil, siyasal iktidarların basiretsizliğidir.
2. SU GEZEGENİNDE YAŞAM ORTAMI
Dünyamızda yaşayan canlıların günümüzde sayıları dahi saptanamamıştır ama, türleri bile
yüzmilyonlarla ifade edilmektedir. Başta insanlar olmak üzere, tüm hayvanlar ve bitkiler;
bilimsel seviyenin ve aklın kavrayamayacağı kadar mükemmel yaratılmışlardır ve sistem
olağanüstü bir mükemmelliyetle çalışmaktadır. Örneğin insan vücudunda 100 tirilyon
dolayında hücre vardır. Her hücre saniyede 20.000 reaksiyonla vücudun gerekli ihtiyaçlarını
sağlamaktadır. Her 23 saniyede bir kanı vücudun hücrelerine ulaştıran dolaşım sisteminin
getirdiği maddeler uygun denetimlerden sonra hücre zarından içeriye kabul edilirler. Buna
430
I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan, 2007, İTÜ, İstanbul
karşılık, hücre zarı suyu hemen içeriye alır. Çünkü hücrenin çalışması için kesinlikle suya
ihtiyaç vardır.
Öte yandan, Dünyadaki suyun ancak %2 oranındaki kısmı karalarda bulunmaktadır. Bu
nedenle, denizlerdeki yaşam ortamının; asırlar sonra karalardaki Hazar Denizi, Süperior Gölü,
Viktorya Gölü, Aral Gölü gibi büyük iç denizlerde de sürebilmesi için yeni imkanlar
geliştirilebileceği öne sürülebilir. Ancak, insanoğlu bu doğal düzene ve gelişime karşılık,
karalardaki sulak alanları ortadan kaldırmak gibi bir aymazlığı giderek artırmaktadır.
Gerçekten, Aral Gölü artık kurumuştur, günümüzde 9 milyon km.2 lik Sahara Çölü (
Türkiye'nin 12 katı büyüklüğünde ), Avusturalya'da Türkiye'nin 4.4 katı, Arap Yarımadasında
Türkiye'nin 3 katı olmak üzere Türkistan'da Gobi Çölünde, Kuzey Amerika'da Türkiye
alanından daha büyük genişlikte çöller oluşmuştur. Bunun yanısıra, Patagonya'da, Kuzey-Batı
Hindistan'da, Kalahar'da Takla Makan'da Türkiye alanı büyüklüğündeki çöller antropojen
karakterindedir, daha açık bir deyişle, daha ziyade insan eliyle oluşmuşlardır. Zira,
üzerlerindeki ormanlar ve bitkiler yok edilince stepler ve çöller ortaya çıkmıştır. Kuşkusuz,
jeolojik devirlerle büyük iklim değişiklikleri yaşanmışsa da, insanın tahribatıyla ortaya çıkan
sayısız antropojen stepler örnekleri vardır. Anadolu bu acı gelişime en yakın ve kesin
örneklerden birisidir [2].
Gerçekten,
yalnızca
tropikal
yağmur
ormanlarından
her
yıl
20
milyon
hektarı
yokedilmektedir. Bunun dışında kalan ormanlardan da yılda 4 milyon hektar orman insan
tahribatıyla ortadan kaldırılmaktadır. Bu bilinçsiz, akılsız gidişin sonucunda her yıl 17.500
bitki ve hayvan türü yok olmaktadır. Zira, henüz ortadan kaldırılmamış sulak alanlar bile
yoğun bir biçimde kirletilmekte ve canlıların yaşamına imkan vermez kirliliğe dönüşmektedir.
Bunun bir diğer sonucu 1 milyar insan susuzdur ve susuzluktan ölmektedir [3].
Oysa ki, Yüce Allah, her türlü su kaynaklarını insanlar ortadan kaldırsın diye lütfetmedi “
Görmedin mi Allah gökten bir su indirdi de yer yeşeriyor. Doğrusu Allah lütfedicidir,
herşeyden haberdardır” [4], [5]. Bu suların bitkilerle oluşturduğu ilahi düzen Dünya'mızı
yaşanabilir bir gezegen yapmıştır. Bitkiler alemi; suyla oluşturduğu bu harika sistemiyle
yerine göre küçücük bir tohumdan su ve güneş ortamında 80 m. lik yüzlerce ton ağırlığında
ağaçlar oluşturabilmektedir. Nitekim, 90m. boy ve 15m. çap yapan Sequia gigantea (
Dendrotum ) - Mamut Ağacına yüce yaradan nasıl bir büyüme gücü vermiştir ki, yüzlerce ton
ağırlığındaki bu canlı dev abide ağaç 3000 yıldan fazla yaşayabilmekte, ayakta
431
I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan, 2007, İTÜ, İstanbul
kalabilmektedir. Hergün fotosentez dediğimiz olayla su ve güneş ışığla yüzlerce kilo CO2
emerek, havaya H2O bırakmaktadır. Olayın bir diğer ilginç yanı, yüzlerce tonluk ağacın
üzerinde bulunduğu topraktan hiçbir eksilme olmamaktadır. Avustralya'da 155m. boya
yükselen Okaliptus amigdalina ağaçları nasıl oluyorda 50 katlı bina yüksekliğine ulaşabiliyor
ve çok uzun yıllar ayakta kalabiliyor?
Daha somut ve ülkemizden harika bir ortamdan sözedelim: 1982 yılında Trabzon Fuarında
12m. boyunda ve 2.5m. çapında tam bir düzgün silindir biçimindeki bir tomruğun; Artvin
Karagöl ormanlarından kesilen 80m. boyundaki ve 3m. göğüs çapındaki Picca orientalis (
Doğu Ladini ) ağacından çıkarıldığı, yanına konulan bir levhada açıklamıyordu. Kuşkusuz,
360 yaşındaki bu anıt ağacın kesilmesindeki aymazlığın bir de sergilenmesi sorgulanmalıydı.
Ancak, Kuzey Amerika Kaya Dağları'nın devasa Mamut Ağaçları ( Sequia giantea ) ile
Kaçkar Dağlarımızın Doğu Ladini ( Picea Orientalis ) 80 metrelik devasa görüntüler
sergileyen ormanları; Yüce Allah'ın yarattığı ekolojik ortamın bir sonucudur. Anadolu'muz
böylesi devasa Göknar, Kayın, Çam, Sedir, Meşe ormanlarıyla kaplıydı. O kadarki, ülkenin
%65'i daha yüzyıl öncesinden ormanlara sahipti. Günümüzde ise, Türkiye ve azgelişmiş
ülkeler büyük tahribatlar sonucu yaşanan kuraklık ve yağış azlığı tehlikesiyle karşıkarşıyadır.
Buna karşılık, gelişmiş ülkelerde küresel ısınma, buzulların erimesiyle denizlerin yükselmesi
vb. tehlikeler ufukta gözükmekteyse de kuraklık ve yağış azlığı az gelişmiş ülkelere kıyasla
daha az ürkütücü boyutlardadır. Gerçekten, Kanada, ABD'nin Kuzeyi, Sahil Kesimleri,
Avrupa'nın Akdeniz Kıyılarındaki bazı bölgeler dışında tamamı ve özellikle İskandinav ve
Baltık ülkeleri, Rusya ve Japonya ciddi sayılabilecek kuraklık tehlikesyle karşıkarşıya
değildir. Özellikle Kanada'nın tamamı, Norveç, Finlandiya, Litvanya, Beyaz Rusya ve Rusya
topraklarının %60'dan fazlası ormanlar, göller ve nehirlerle kaplıdır. Çünkü elverişli yağıştan
daha önemli etkili faktör: topraklar; sular ve ormanlarla kaplı olduğu için, yağışların tümünün
tutulmasıdır. Örneğin, Beyaz Rusya'nın ( Belarus ) en yüksek rakımı yalnızca 200 metredir,
ülkenin %65'i ormanlar ve göller, nehirlerle kaplıdır. Yağışların tamamının topraklarda
emildiği ve değerlendirildiği öne sürebilir. Eylül ayında hiç yağış almayan bu ülkede
toprakların rutubetini yüzeyde bile gözlemleyebilmek bizleri şaşkına çevirmişti.
3. YAĞIŞLAR-ARAZİ KULLANMA İLİŞKİSİ
Hemen ekleyelim ki, en yenisi 80 yıl öncesinden başlamak üzere gelişmiş ülkeler
topraklarının tüm özelliklerini ve iklimi dikkate alarak optimum kullanma seçeneklerini
432
I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan, 2007, İTÜ, İstanbul
olabildiğince bilimsel yöntemlere göre belirlemişlerdir. Örneğin, 6. kalite sınıfında; hem de
birdizi önlemlerle orman yetiştirilebilir, asla tarım ve hayvancılık yapılamaz. Türkiye'de ise
aynı nitelikli arazideki bir orman ortadan kaldırılarak tarım yapılmaya çalışılır. Şimdilerde ise
dağın başına villalar inşa edilir. Ama ardından sel felaketleri gelecekmiş, kime ne! Buna
karşılık, çok daha elverişli topraklara sahip olan gelişmiş devletler ülkelerindeki toprak-su
dengesini bir yüzyıldan beri titizlikle korumaktadır. Özel orman arazi sahipleri bile arazisini
kendi çıkarlarına göre kullanamaz. Herşeyden önce özel orman da olsa, orman olarak
kullanılacaktır. Son günlerin Beykoz Ormanlarında %6 inşaat izniyle %90 inşaat alanı
yapılarak binlerce villaya dönüşen özel ormanlara dikkatinizi çekelim. Üstelik, bu arazi için
rapor veren 3 profesörün değerlendirmesi emek verdikleri meslekleriyle büyük çelişki
oluşturmuştur. Bu raporun Yargıtayca reddedildiğini ekleyelim ama daha nice profesör
bilirkişi raporlarıyla ne ölçüde orman yağmalandığını da üzüntüyle ve nefretle hatırlatalım.
Buna karşılık, “ Eller gider aya biz yaya. ” yakıştırmasına bir örnek de gelişmiş ülkelerden
verelim: Fransa Güney Atlantik bölgelerinde 2 milyon hektar genişliğindeki kumulları ve
lantlar; sahil çamı ( Pinus maritima ) ormanlarıyla 150 yıl öncesinde donatmıştır. Günümüzde
bu alanlar tümüyle ormanlarla kaplıdır, halkın gerek turistik ve gerekse endüstriyel amaçlara
en mükemmel biçimde fayda sunmaktadır. Bugün Litvanya; Baltık Denizinin getirdiği
kumlarla oluşmuş 200 km. boyunda ve 50 km. genişliğindeki tamamen kumullardan ibaret
araziyi 70 yıllık bir uğraşıyla cennet gibi bir orman ve turizm beldesi yapmıştır. Dev ağaçlar,
her türlü yaban hayvanlarıyla bu alanın bir zamanlar kumullardan ibaret olduğuna inanmak
mümkün değildir.
4. İLAHİ DÜZENE İHANET Mİ EDİLİYOR?
Biz insanlara ve tüm canlılara lütfedilen bu cennet vatanımızda başta ormanları; bilirkişi
raporlarıyla, devletin her türlü yağmalamaya çanak tutan turistik tesis, vakıf üniversitesi, golf
alanı vb. tahsis kandırmacasıyla, yangınlarla, kaçak yapılaşmaya, orman katliamlarıyla
ortadan kaldırırken, her türlü sulak alanlar kurutulurken; acaba Yüce Allah'ın ayetlerini de mi
görmezlikten geliyoruz? Acaba, üzerinde hiçbir bitki örtüsü olmayan, sulak alanları da çıplak
tarım arazilerine dönüşen Türkiye'de yağmur yağsa bile canlılara fayda sağlayabilecek midir?
433
I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan, 2007, İTÜ, İstanbul
Geliniz ve Kur'an-ı Kerim'in buyruklarıyla sorunumuzu irdeliyelim “Görmüyorlar mı biz nasıl
suyu, kuru, otsuz yere sürüyoruz da onunla ekin bitiriyoruz; ondan hayvanları da, kendileri de
yiyor? Görmüyorlar mı?” [6].
Dünyamızdaki su ve bitkilerin en büyük iki nimet olarak bizlere lütfedildiği, bakınız ne güzel
buyuruluyor “O'dur ki, sizin için gökten bir su indirdi. İçeceğiniz ondandır ve hayvanları
otlattığınız ağaçlar, bitkiler ondan sulanıp filizlenmektedir. Onunla size ekin, zeytin, hurma,
üzümler ve her çeşit meyvelerden bitirmektedir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibret
vardır” [7]. Ayrıca, “O'dur ki, size gökten su indirdi. Onunla her çeşit bitkiyi çıkardık, o
bitkiden bir filiz çıkardık, ondan da birbiri üzerine binmiş daneler, hurmanın tomurcuğundan
sarkan salkımlar, üzüm bağları, zeytin ve nar çıkarıyoruz. Birbirine benzer, benzemez. Her
birinin meyvesine bakın: meyve verirken ve olgunlaştığı zaman. Şüphesiz bu size
gösterilenlerde, inananlar toplumu için elbette çok ibret vardır” [8].
Öte yandan, “ Su gibi az ol” deriz ama sulara hiçbir zaman gereken ihtimamı ve saygıyı
göstermeyiz. Oysa ki Yüce Allah buyuruyor, “Görmedin mi Allah gökten bir su indirdi de yer
yeşeriyor. Doğrusu Allah lütfedicidir, herşeyden haberdardır” [5]. Yine başka ayetlerde “Biz
suyu iyice döktük. Sonra toprağı güzelce yardık da, Orada bitirdik: Dane, üzüm, yonca,
zeytin, hurma” [9].
Yalnızca tropikal yağmur ormanlarında yılda 6-7 milyon ton su buharlaşarak havaya yükselir
ve geriye döner. Bu denge yağmur ormanlarına hayat vermektedir. Bu hakikat bakınız Kur'anı Kerim'de nasıl buyuruluyor “O ki, yeri size beşik yaptı ve onda sizin için yollar açtı, gökten
bir su indirdi. Onunla her çeşit bitkiden çiftler çıkardık. Yiyin, hayvanlarınızı otlatın.
Şüphesiz bunda, akıl sahipleri için ibretler vardır”, “İçtiğiniz suya baktınız mı? Siz mi onu
buluttan indirdiniz, yoksa indirenler biz miyiz?”, [10], [11].
Bu yüce ve ilahi gerçeğe rağmen, acaba Kültür ve Turizm Bakanı en güzel ormanlarımızı,
turizm, golf gibi bahanelerle istediğine komik fiyatlarla sunarken ( Efendim, bu sahil
yörelerini satmayalım da turşusunu mu kuralım? ) bahanesini hiç çekinmeden açıklarken
hangi doğal ya da ilahi gerekçelere dayanmaktadır?
Orman özelliğini yitirmiş orman arazilerini, yok pahasına elden çıkarmak için 4 yıldır
çırpınan Çevre ve Orman Bakanı'na sormak gerekir: Hangi şaşkın insan yüce Allah'ın orman
434
I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan, 2007, İTÜ, İstanbul
olarak yarattığı bu nimetlerin orman özelliğini kaybettiğini iddia edebilir? Üstelik, bilimsel
açıdan da orman özelliğini kaybetme diye bir olgu yoktur.
Bir cümleyle bildiriyi noktalamak gerekirse; Biz göçebe zihniyetiyle, bu ülkeyi de
çölleştirirsek, Orta Asya'dan sonraki gibi gidecek yerimiz de yoktur, yağacak yağmurumuz da
olmayacaktır.
5. SONSÖZ
Akılalmaz çeşitlilikte ve sayıda her türlü canlının yaşam alanı Dünyamızın bu ilahi düzenini
tahrip etmek gaflet ve dalaletinde bulunmayalım.
6. KAYNAKLAR
1. ENCYCLOPEDIA MILLENIA. Dünya Atlası 2004. İstanbul. 2004.
2. ACUN, E. Ormanın Kara Kitabı. İstanbul. 1998.
3. ACUN, E. Soyları Tükenme Tehlikesiyle Karşı Karşıya Bulunan Gündüz Yırtıcı Kuşlarının
Korunmaya Alınması ve Buna İlişkin Hukuksal Düzenlemeler. İstanbul. 1982.
4. ATEŞ, S. Kur'ân-ı Kerîm ve Yüce Meâli. İstanbul. 2006.
5.Hac suresi, 63, Kur'ân-ı Kerîm.
6. Secde suresi, 27, Kur'ân-ı Kerîm.
7. Nahl suresi, 10-11, Kur'ân-ı Kerîm.
8. Enam suresi, 99, Kur'ân-ı Kerîm.
9. Abese suresi, 25-29, Kur'ân-ı Kerîm.
10. Taha suresi, 53-54, Kur'ân-ı Kerîm.
11. Vakıa suresi, 68-69, Kur'ân-ı Kerîm.
435