Nisan-Mayıs- Haziran 2015

Transkript

Nisan-Mayıs- Haziran 2015
İÇİNDEKİLER
S6
TMMOB
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ
ODASI BURSA ŞUBESİ
Sayı: 63
Nisan-Mayıs-Haziran 2015
İMO Bursa Şubesi Adına İmtiyaz Sahibi:
Basri AKYILDIZ
Yazı İşleri Müdürü:
Fatih CANBAZOĞLU
Yayın Kurulu:
Sezai ÖZOKUTANOĞLU
Fatih CANBAZOĞLU
M.Burak İMREKOĞLU
Kayhan ÖZYILDIRIM
Muazzez MUTLU
10
12
13
14
16
18
20
21
22
25
26
28
30
Geleceğin köprüleri bu sempozyumda tartışıldı
Prof. Dr. Gülkan, Körfez Geçişi Köprüsü hakkında uyardı
Dedeoğlu: Köprümüzü hedeflenen sürede tamamlayacağız
Altok Kurşun: Köprülerimizin estetği de çok önemli
Sempozyum gala yemeğiyle sona erdi
3. Köprü sahasına teknik gezi
Fatih Solakoğulları: Sempozyumun ardından
Bursa doğal afetlere teslim olmasın!
Erdemir’in sinema tutkusu
İnşaat Mühendisliği Bölümü ilk mezunlarını verdi
16’ncı yılında Marmara Depremi anıldı
Artık ihmaller iş kazası ve ölümlere yol açmasın!
Doç. Dr. İsa Yüksel: Beton çatlaklarına kısa bir bakış
Yayına Hazırlayan:
29 Ekim Mh. Ümit Kaftancıoğlu Cd.
No: 21 H Blok D:8 Nilüfer/BURSA
Tel: 0224 451 66 67
www.yazievi.com.tr
S22
Yayın Yönetmeni
Elif SEZGİN
Editör
Erdal ŞEN
Haber
Ramazan GÜLTAŞ
Suat KILINÇ
İMO BURSA ŞUBESİ
Odunluk Mah. Akademi Cd.
BAOB Yerleşkesi No:8/A-1 Nilüfer / BURSA
Tel: 0224 452 94 00 GSM: 0530 408 37 48
web: www.imobursa.org
e-posta: [email protected]
33
34
36
38
40
44
45
47
50
52
S49
Mimar Sinan eserleriyle anıldı
Erol Kılıkçıer: İşveren açısından haklı nedenlerle fesih
İMO Bursa’dan hatıra ormanı
İhsan Akar: Elektronik defter, elektronik fatura, elektronik yoklama elektronik tebligat uygulamaları
52 yaşında yeniden öğrenci oldu
0,50 emsal artışı adaletsiz!
Mühendislik mesleği öğrencilere anlatıldı
Coşkulu 19 Mayıs gecesi
Doç. Dr. Özlem Köprülü Bağbancı: Irgandi Köprü
Hayatın sunduğu her şey Londra’da
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN
3
4 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
YÖNETİMDEN
Saygıdeğer meslektaşlarımız,
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şubesi olarak İMO
Bursa Bülten’in 63. sayısıyla yolumuza devam ediyoruz. Bu
sayımızda da sizlerin ve değerli akademisyenlerimizin destekleri ile mesleğimize katkı sağlayacak, konular ve makalelerle karşınıza çıkmak için çalıştık.
Mayıs ayında başarılı bir 3’üncü Köprüler Viyadükler
Sempozyumu’na ev sahipliği yaptık. Öncelikle sempozyumu gerçekleştirmemizi sağlayan Düzenleme Kurulumuza
teşekkür ediyoruz. Alanında uzman akademisyen ve uygulayıcıları sizlerle buluşturduğumuz sempozyumda, köprü ve
viyadük tasarımı, uygulamaları hakkında değerli bildiriler
sunuldu. Karayolları Genel Müdürlüğü’nden çok değerli
meslektaşlarımız çalışmalarını bizlere aktardı. Bu sayımızda
da sempozyumun mesleğimize katkılarını, köprü-viyadük
tasarımı ve uygulamasında neler yapıldığını ve ne yapılması
gerektiği ele aldık.
Tarihi köprülerimizi de sempozyumda olduğu gibi 63.
sayımızda da unutmadık ve Bursa’daki tarihi köprülerin
restorasyonunda neler yapıldığını irdeledik. Ayrıca üyelerimizle birlikte 3. Boğaz Köprüsü’ne düzenlediğimiz teknik
geziyi işledik ve devam eden inşaat çalışmalarına ayrıntılı
yer verdik. Bu sayımızdan itibaren alanında uzman meslektaşlarımız ve akademisyenlerden, uygulamada karşılaşılan
sorunların çözümüne ve dikkat edilmesi gerekenlere yönelik makaleleri sizlere aktarmaya karar verdik. Üyelerimizle
yapılan samimi röportajlarla da mesleğimize ayna tutuk.
Aradan geçen 3 ayda farklı etkinlikler ve çalışmalara da
imza attık. Mesleki açıdan üyelerimizin gelişimine katkı
sağlamak için MS Project ile Proje Yönetim Kursu, SPK Gayrimenkul Konut Değerleme Kursu ve Excel’de Proje Yönetimi Semineri’ni düzenledik. Genç İMO ile birlikte teknik
gezilerimizi de sürdürüyoruz. Son olarak Umut İnşaat’ın
yürüttüğü projede incelemelerimizi gerçekleştirdik. ODTÜ
Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü emekli öğretim üyesi Dr. Erhan Karaesmen’in, Mimar Sinan’ın
mesleğimize ve mimariye katkılarını anlattığı ‘500 Yıl Sonra Koca Sinan’ı Yeniden Düşünürken’ konferansı ile Mimar
Sinan’ı andık.
Genç meslektaşlarımız ve geleceğin inşaat mühendisleri
ile paylaşımlarımızı arttırmak için Genç İMO Buluşması ve
19 Mayıs Geleneksel Gecemizi düzenledik. Mesleğimizi sınavlarda ter dökerek üniversiteyi kazanmak isteyen gelecek nesillerimize de en iyi şekilde anlatmaya çalıştık. İl Milli
Eğitim Müdürlüğü ile imzaladığımız protokol çerçevesinde
pek çok okulda ‘Mesleki Tanıtım Buluşmaları’ gerçekleştirerek onlara yol gösterdik, inşaat mühendisliğini neden
tercih etmeleri gerektiğini aktardık. İnşaat mühendislerinin
sadece konut ve proje yapmadığını anlatmak, doğa ile buluşmak için Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü
bahçesine Genç İMO ile birlikte 190 fidanı toprakla buluşturduk. İMO Bursa Hatıra Ormanı’mızı oluşturduk. Ve bu
yıl sizlerin ve akademisyenlerin desteği ile bugünlere gelen
Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü ilk mezunlarını verdi. Ailelerle birlikte yapılan törende mezuniyet sevincini ve gururunu onlarla birlikte bizde yaşadık.
Bu yıl 27. düzenlenen İKK Geleneksel Futbol Turnuvası’nda
dostluk, birlik ve beraberlik içinde yapılan müsabakalarla
son buldu. Veteran Necati Şahin takımımızın şampiyonluğunu 13. Dönem Yönetim Kurulu Başkanımız Necati Şahin
ve oyuncularımızla birlikte kutladık. Turnuvayı üçüncülük
ile tamamlayan İnşaat Beton takımızdan da önümüzdeki yıl
için galibiyet sözümüzü aldık.
Yeni sayımızda beğeneceğiniz röportajlar ve bilgileneceğiniz makalelerle sizlere dopdolu bir bülten sunmaya çalıştık. Bültenimizi hazırlamamızda bize destek veren, etkinliklerimize katılan, ilan vererek bültenimize katkı sağlayan
tüm üyelerimize, dostlarımıza ve çalışmalarımızı kamuoyuna ve sizlere aktaran basın mensuplarına teşekkürlerimizi
sunuyoruz.
Saygılarımızla…
İMO Bursa Şubesi
Yönetim Kurulu
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN
5
Nissibi Köprüsü
6 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
GELECEĞİN
KÖPRÜLERİNİN YOLU
BURSA’DAN GEÇTİ
Her 4 yılda bir düzenlenen ve uluslararası katkı
boyutu da eksik kalmayan ulusal sempozyumlardan
Köprüler ve Viyadükler Sempozyumu’nun 3.’sü bu yıl
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şubesi’nin ev
sahipliğinde gerçekleştirildi.
Köprülerin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Ülkemizde de eski uygarlıkların izlerini taşıyan yüzlerce tarihi
köprü bulunmaktadır. Tarihi köprülerin gelecek nesillere aktarılması ise
bir insanlık görevi olarak görülmektedir. Tarihi köprülere uygulanacak
restorasyon işlemlerinin irdelenmesi
ve tartışılması, bu yapıların özgünlüklerini korumaları açısından büyük
önem arz etmektedir. Diğer taraftan
bugün inşa edilen köprüler ve viyadükler de günümüzde çok önemli
olan ulaşım ihtiyacını yerine getiren
önemli mühendislik yapılarıdır.
Bilim ve teknolojideki gelişmeler ile
köprü tasarımı ve yapımında uygulanacak teknolojilerdeki yenilikler artık
bu yöndeki beklentileri de artırmaktadır. İnşaat mühendislerine düşen
önemli görevlerden biri de bu beklentilere cevap vermektir. Ülkemiz
ve yurt dışındaki köprü uygulamalarının konunun uzmanları tarafından
inşaat mühendislerinin bulunduğu
ortamda tartışılması ve irdelenmesi,
mesleki bilgi birikimi ve gelişimi açısından yararlı olacağından hareketle
İMO Bursa Şubesi ev sahipliğinde
gerçekleştirilen 3. Köprüler Viyadükler Sempozyumu, 3 gün boyunca
akademisyen, uygulayıcı ve konunun
uzmanlarını bir araya getirdi.
8-9-10 Mayıs tarihlerinde düzenlenen
sempozyumda 88 akademisyen ve
uygulayıcı tarafından hazırlanan 40
bildiri sunuldu ve köprü ve viyadük
tasarım ve uygulamalarında gelinen
nokta, yaşanan sorunlar ve çözüm
önerileri ele alındı.
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN
7
KAPAK KONUSU
3. KÖPRÜLER VE VİYADÜKLER SEMPOZYUMU ÜZERİNE
Türkiye Köprü ve İnşaat Cemiyeti Başkanı Doç. Dr. Alp Caner,
3. Boğaziçi Köprüsü ve İzmit Geçişi Asma Köprüsü’nün tasarım
ve yapımında kullanılan ileri teknolojilerin, 3. Köprüler ve
Viyadükler Sempozyumunda anlatıldığını söyledi.
K
öprü ve viyadük
tasarımının özel
mühendislik bilgisi gerektirdiğinden birçok yapı tasarımına göre daha zor olduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Alp Caner, “Bu zorluklardan bazıları, açıklığı büyük olan köprü üst yapısının esnekliğinin belli
bir oranda sağlanması, seçilen esneklik altında belli bir hızda
hareket eden taşıtların köprüyü önemli derecede titreştirmemesi, köprü ayaklarının deprem etkileri altında belli bir esneklikte
davranması, zamana bağlı aşınmalara karşı dayanıklı olabilmesi
ve tasarım içerisinde bakıma yönelik tavsiyeler bulunması olarak sıralanabilir” dedi Caner, uzun açıklık geçebilen asma köprü
tasarımları için el hesabına bağlı çözümlemelerin 1800’li senelerin sonundan itibaren kullanılır olduğunu belirtti ve ekledi:
“Yaşadığımız dünyada, yüz yaşın üzerinde birçok asma köprü
vardır. Bu köprü tasarımlarının daha ekonomik hale gelmesi
bilgisayar yazılımlarının katkısı ile sağlanmıştır. Bu önemli köprülerin bakım ve onarımları, tasarımın ayrıca önemli bir parçasını oluşturmaktadır.”
DEĞERLENDİRME RAPORU
Her dört yılda bir tekrarlanan
ve uluslararası katkı boyutu da
eksik olmayan kapsamlı ulusal
sempozyumlar, bu alanda oda
ilgisinin odağını oluşturmuştur. İlki sekiz yıl önce İMO
Antalya Şubesi; ikincisi dört
yıl önce İMO Eskişehir Şubesi tarafından düzenlenen bu
sempozyumlarda, 2015 yılı
faaliyeti olarak İMO Bursa
Şubesi görev üstlenmiş bulunuyordu ve 3. Köprüler ve Viyadükler Sempozyumu, Bursa
Şubesinin başaralı bir faaliyeti
olarak kendini gösterdi. Sempozyumda ilgili üniversiteler,
devlet kuruluşları ayrıca inşaat özel sektörümüzün projelendirme ve uygulama gruplarının sevimli ve akılcı bir
8 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
İLERİ TEKNOLOJİLER ANLATILDI
Ülkemizde inşası devam eden ve yapımı bittiğinde dünyada sayılı köprüler arasında yer alacak olan 3. Boğaziçi Köprüsü ve
İzmit Geçişi Asma Köprüsü’nün tasarım ve yapımında sıklıkla
ileri teknolojilerin kullanıldığına da değinen Doç. Dr. Caner,
kullanılan bu ileri teknolojilerin sunumlarının, Bursa’da İnşaat
Mühendisleri Odası‘nın büyük bir özveri ile gerçekleştirdiği 3.
Köprüler ve Viyadükler Sempozyumunda anlatıldığını kaydetti.
Caner, bu mega projelerin tasarımı içerisinde uluslararası uzmanların fikirlerinden de sıklıkla faydalanıldığını dile getirdi.
Sempozyum içerisinde akademisyenler ile köprü tasarım ve
yapımında çalışan uzmanların, kendi aralarında yaptıkları paylaşımlarla, ülkemiz köprü tasarımlarının sorunlarını ve geleceğini tartıştıklarını açıklayan Türkiye Köprü ve İnşaat Cemiyeti
Başkanı Doç. Dr. Alp Caner, “Daha önce 1. ve 2.’si yapılan Köprü ve Viyadükler sempozyumlarının olumlu etkileri, ülkemizde köprü mühendisliğinin geliştiğini 3. Köprüler ve Viyadükler
Sempozyumu’nda göstermiştir” İfadelerini kullandı.
DR. ERHAN KARAESMEN /
ODTÜ EMEKLİ ÖĞRETİM ÜYESİ
buluşması gerçekleşmiştir. İlk
günkü açılış oturumlarından
son gündeki en son paralel
oturumlara kadar azalmayan bir ilgi ile iki yüzü aşkın
meslektaşımızın sempozyumu
izlediği memnuniyet ile gözlenmiştir.
OLUMLU BİR KONFERANS
Köprü mühendisliği alanında
projelendirme ve uygulama
etkinliklerinin yaygınlaşmaya
başladığı bu dönemde, İnşaat Mühendisleri Odası’nın bu
konularla ilgilenen meslektaşlarının arttığı bir dönemde
sempozyumlar düzenleme yoluna gidişi memnuniyet vericidir. Bursa sempozyumunda
biri uluslararası çevrelerden
seçilmiş olmak kaydıyla üç
yetkin meslek insanın köprü
mühendisliği adına dünyadaki gelişmeleri anlamlı ve öğretici biçimde özetleyen sunuşlar yapmış olmaları da olumlu
bir konferans özelliği olarak
dikkat çekmiştir.
Sempozyumda sunuş yapan
genç meslektaşların, köprü
mühendisliği olayının ana
çerçevesini ve ruhunu büyük
ölçüde yakalamış ve bu çerçevedeki konular üzerinde
derinleşme yoluna gitmeye
başlamış insanlar oluşu da
hazır bulunan daha tecrübeli
meslektaşlar ve hocalar için
kıvanç vericiydi bir umut kapısı olarak görülmeye değer
düzeydeydi.
Sempozyumun
düzenlenmesinde görevin kendilerine
verilişinden bu yana ciddi ve
yoğun çalışmalarla hazırlık
aşamasını yürüten ve sonrasında da başarılı bir uygulamaya imza atan İMO Bursa
Şubesi yetkililerini ve çalışanlarını, son söz olarak, tebrik
etmek isterim.
TARİHİ KÖPRÜLERİN RESTORASYON ÇALIŞMALARI
Bursa’da, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde inşa
edilen 80 civarında tarihi köprünün bulunduğunu belirten Doç. Dr.
Bilal Bağbancı, “Bu köprülerimizin gelecek kuşaklara aktarılması
hususunda yapılan çalışmalar son derece sevindiricidir” dedi.
K
arayolları Genel Müdürlüğü arşivlerinden alınan bilgilere göre, ülkemizde 1400 ila 1500 arasında tarihi
köprü olduğu, 80 civarında tarihi köprünün de Bursa
civarında bulunduğunu açıklayan Doç. Dr. Bağbancı, “Bu köprüler genellikle taş ve taş-tuğla almaşık malzeme kullanılarak
yapılmış olup; yuvarlak, sivri ve basık kemer şeklinde oluşturulmuştur. Karayolları Genel Müdürlüğü’nün kurulduğu 1950
yılından 2003’e kadar geçen süre içinde toplam 119 köprünün
restorasyonu tamamlanmış, 2003 yılında Tarihi Köprüler Şubesi Müdürlüğü’nün kurulmasının ardından ise restorasyon
çalışmaları ivme kazanmıştır. Bursa’da bulunan tarihi Irgandı
Köprüsü 2004 yılında restore edilmiş olup, yakın zamana kadar
restorasyon çalışmaları konusunda etkin çalışma yapılamamıştır. Ancak günümüzde Setbaşı Köprüsü, Boyacı Köprüsü, Tatarlar Köprüsü ve Karapürçek Köprüsü ile Nilüfer ilçesi Özlüce
Mahallesi Ayvalıdere üzerinde bulunan 2 adet taş köprü, tarihi
Nilüfer Hatun Köprüsü, Geçit Köprüsü, Kuruköprü ve İnikli Köyü (Roma taş köprü) köprülerinin rölöve, restitüsyon ve
restorasyon projelerinin hazırlanmasına devam edilmektedir. Köprülerin
restorasyonları sırasında geleneksel
yöntemlerle birlikte çağdaş onarım yöntemleri de kullanılmaktadır. Restorasyon öncesinde köprülerle ilgili teknik araştırmalar yapılmakta olup zemin deneyleri, özgün malzeme deneyleri,
hidrolojik etüd, topoğrafik harita hazırlanması ve yapısal analiz
çalışmaları yapılmaktadır.”
GELECEK KUŞAKLARA AKTARILMALI
Son yıllarda Bursa bölgesindeki tarihi köprülere ait rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerinin elde edilmesini, kısa süre
içinde bu köprülerin restorasyon süreçlerinin başlayacağına
dair önemli bir adım olarak gördüğünü kaydeden Doç. Dr.
Bağbancı, “Tarih boyunca ulaşım hizmeti vermiş köprülerimizin gelecek kuşaklara aktarılması hususunda Karayolları Bölge
Müdürlükleri’nin önderliğinde yapılan çalışmalar son derece
sevindiricidir” diye konuştu.
İLYAS BULUT / KARAYOLLARI 14. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ BÖLGE MÜDÜR YARDIMCISI
VİYADÜK ve KÖPRÜLER
HER YIL 20
MİLYON TL
Karayolları Genel Müdürlüğü
ve Bursa 14.
Bölge Müdürlüğü olarak bölgemiz sınırları içerisindeki Bursa, Bilecik, Balıkesir,
Kütahya, Çanakkale ve Yalova illerimizde her yıl yeni yol yapımlarıyla birlikte
onlarca yeni köprü ve viyadük de inşa
edilmektedir. Yine bölgemiz sınırlarındaki Osmanlı ve Selçuklu döneminde ve
daha öncesinde inşa edilmiş olan 95 adet
tarihi köprünün her yıl 2 ila 3 adetinin
projelendirme ve restorasyon çalışmaları
tarafımızca yapılmaktadır. Her yıl yeni
yapılan köprü ve viyadükler ile mevcut
köprülerin bakım ve onarımları ve tarihi
köprülerin restorasyon çalışmaları da dahil olmak üzere yaklaşık 20 milyon TL’ye
yakın ödenek kullanılmaktadır.
DEMİRTAŞ VİYADÜĞÜ
İnşaatında bizzat sorumlu Otoyol Kontrol Şefi olarak görev yaptığım bu viyadük,
Demirtaş beldesinin kuzeyinden geçen
otoyolun gidiş ve geliş yönünde ayrı ayrı
olmak üzere 2*28 adet açıklık, maksimum ayak yüksekliği 29 m olan 2*29
adet elevasyon ayak, 2*1088 m boyunda
ve 2*15,25m platform genişliğinde üç gidiş, üç gelişli olarak yapımı tamamlanan
ve hizmet altında bölgemizin en uzun viyadüğü konumundadır. İnşaatında C25,
C30 ve C40 betonu kullanılmış ve elevasyon betonlarında tırmanır kalıp tekniği uygulanmıştır. Viyadük ayaklarının
(doğu kenar ayağının radyesi doğal kaya
zemin üzerine oturduğundan fore kazık
yapılmamıştır) tamamı fore kazıklı olarak projelendirilerek yapılmıştır.
7 ŞİDDETİNDE DEPREMDE BİLE
HİZMET VERECEK
Bursa çevre otoyolunda yapılan diğer
köprü ve viyadüklerle birlikte Demirtaş
Viyadüğü 7 şiddetindeki olası bir depremde dahi hizmet verebilir boyutta projelendirilmiştir. Öngerme kirişler izostatik çalışmaktadır. Deprem kuvvetinin
sönümlenmesi ve olası yıkıcı etkisinin
azaltılması amacıyla öngerme kirişlerin
elevasyonun başlık kirişine mesnetlendiği
noktada neopren mesnetin üzerine oturtulmuş, ayrıca her kirişin iki tarafında yapılan deprem betonarme bloklarının kiriş
ile arasına ve elevasyon başlık kirişinin
öngerme kirişi başlık ucuna olmak üzere
3 ayrı noktada deprem yükü sönümleyici mesnet takozu üstüne neopren mesnet
kullanılmıştır.
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN
9
KAPAK KONUSU
GELECEĞİN KÖPRÜLERİ
BU SEMPOZYUMDA TARTIŞILDI
İMO Bursa Şubesi
ev sahipliğinde
düzenlenen 3’üncü
Köprüler Viyadükler
Sempozyumu’nda
88 akademisyen ve
uygulayıcı tarafından
hazırlanan 40 bildiri
sunuldu.
10 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
İ
nşaat Mühendisleri Odası tarafından
2007 yılından bu yana düzenlenen Köprüler Viyadükler Sempozyumu’nun
3’üncüsü bu yıl İMO Bursa Şubesi yürütücülüğünde 8-10 Mayıs tarihleri arasında
yapıldı. Bursa Teknik Üniversitesi, Orhangazi Üniversitesi, Türkiye Köprü ve İnşaat Cemiyeti’nin destekleri ve Freysaş AŞ,
Bursa Beton AŞ, Sinta AŞ, Emay AŞ, Umut
İnşaat, Peri Kalıp AŞ, Lava Mühendislik,
Özdekan Kauçuk ve İC Holding sponsorluğunda düzenlenen 3’üncü Köprüler Viyadükler Sempozyumu’nda köprü tasarım,
hesap ve yapımı kapsamında
yer alan konularla ilgili gelişmeler ve ortaya çıkan sorunların çözümüne yönelik öneriler
paylaşıldı. 88 akademisyen,
uygulayıcının konuyla ilgili
hazırladığı 40 bildiri ve özel
sunumların yer aldığı sempozyumun açılışı Bursa Akademik
Odalar Yerleşkesi’ndeki törenle
başladı. Açılışa, Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Vekili
Atilla Ödünç, İMO Yönetim
Kurulu 2’nci Başkanı Şükrü
Erdem, İMO Bursa Şube Baş-
kanı Basri Akyıldız, şube başkanları, yönetim kurulu üyeleri, akademisyenler ve
inşaat mühendisleri katıldı.
KÖPRÜ TASARIM, UYGULAMALARI
VE TEKNOLOJİLERİ ELE ALINDI
Açılış törenin de konuşan İMO Bursa Şube
Başkanı Basri Akyıldız, Bursa’nın 7000
yıllık tarihi boyunca birçok uygarlığa ev
sahipliği yaptığını belirterek, Osmanlı
Devleti’ne başkentlik yapmış kentte Abdal
Köprüsü ve Irgandi Köprüsü gibi birçok
önemli tarihi köprünün bulunduğunu söyledi. Marmara Bölgesi’nin 2. büyük kenti
olan Bursa’nın nüfusu, tarihi kent dokusu, tarımı, otomotiv, tekstil sanayi, termal
ve kış turizmiyle çekim merkezi olmaya
devam ettiğini kaydeden Akyıldız, “Bursa
son yıllarda İzmir ve İstanbul arasını 3,5
saate indirecek olan Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu ve İstanbul-Ankara hızlı tren
projeleri ile Türkiye gündemindeki yerini
almıştır. 3’üncü Köprüler Viyadükler Sempozyumu, Türkiye’de köprü, viyadük tasarımı ve inşasında dikkat çeken projelerin
artması nedeniyle ayrı bir öneme sahiptir”
dedi.
İki gün süren bilimsel programın ardından
tarihi köprülerin de bulunduğu bir Bursa
turu düzenleneceğini açıklayan Akyıldız,
sempozyumun düzenlenmesinde emeği
geçenlere ve bildirileri ile katkı sağlayan
akademisyen ve mühendislere teşekkür
etti.
getirdi. Mevzuatlarla, meslek odalarının
etkisizleştirilmek, bilimsel etkinlikler düzenleyemeyecek bir konumda bırakılmaya çalışıldığını kaydeden Erdem, haksız
eleştirilere en iyi yanıtın bu sempozyum
olduğunu vurguladı.
“İMO, MESLEKİ REFERANS
KURUMDUR”
İMO Yönetim Kurulu 2’nci Başkanı Şükrü Erdem de sempozyumun Düzenleme,
Bilim ve Danışma kurullarına, İMO Bursa yöneticilerine, sempozyuma destek
olan kuruluşlara ve bildiri sahiplerine
teşekkür ederek, 2007 yılından bu yana
“İTİRAZIMIZ MESLEKİ VE BİLİMSEL”
düzenlenen sempozyumun önemli katkılar sağladığını dile getirdi. İMO’nun
meslek alanında referans bir kurum olduğunu belirten Erdem, sempozyumun
akademisyenleri, bilim çevrelerini, konunun uzmanlarını, ilgili meslektaşları
ve uygulayıcıları bir araya getirdiğini dile
Konuşmasında mesleğin ve meslektaşlarının çıkarlarını düşündüklerini kaydeden
Erdem, bu nedenle kuruldukları günden
bu yana siyasi iktidarlarla uyuşamadıklarının altını çizdi. Kent ulaşımındaki
sorunların sadece köprü yapımı ile çözülemeyeceğine yıllardır dikkat çektiklerine
vurgu yapan Erdem, “Boğaz Köprüsü yapımına itirazımız politik değil, mesleki ve
bilimsel gerçeklere dayanmaktadır. Boğaz
köprüleri yapım tekniği ve gelişmiş teknolojilerin kullanımı açısından meslektaşlarımızı heyecanlandırsa da şehir içi
ulaşım politikamız ve ulaşım bilim dalının gerekleri nedeniyle karşı çıktığımız
bilinmelidir. Köprü öyküleri mesleğimizin çok ötesinde anlam taşımaktadır. Her
birimden insana, ait olduğu topraklara
üretildiği zaman diliminin sosyokültürel
özelliklerine ait izler vardır. Neden olduğu toplumsallıktan ve işaret ettiği sorunlardan bağımsız bir köprü yok diyebiliriz.
Köprüler mühendislik yapım tekniği,
kullanılan malzeme ve tasarım ile beraber
sosyal, insani yönü ile gündeme gelmiştir.
Kement tipi köprünün Mezepotamya’da
görülmesi ülkemiz topraklarının taşıdığı
tarihi değeri işaret etmektedir. Bu bizim
açımızdan kayda değer bir şanstır” ifadelerini kullandı.
Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Vekili
Atilla Ödünç de dünyada simge olan yapıların kente değer kattığını belirterek,
köprülerin de bunun birer parçası olduğunu söyledi.
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 11
KAPAK KONUSU
PROF. DR. GÜLKAN, KÖRFEZ GEÇİŞİ
KÖPRÜSÜ HAKKINDA UYARDI
3
’üncü
Köprüler
Viyadükler
Sempozyumu’nun açılış oturumunda “Köprü Hesabında Dikkate Alınacak Yer Hareketi Kayıtlarının Seçilmesi” konulu bir sunum yapan Çankaya
Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm
Başkanı Prof. Dr. Hakkı Polat Gülkan,
“Jeologların kuvvetle ileri sürdükleri gibi
Körfez’in hem güney hem kuzey tarafında son 10 ila 20 bin yıllık süre zarfında
kuvvetli depremler olmuş. Ve depremlere neden olan faylar bu köprünün her
iki uçundan da geçiyor. Bundan sonra
köprünün hizmet vereceği süre zarfında
hangi depremlerin olacağının tahmin
edilmesi büyük bir önem arz etmektedir.
Bu konuda belirli dizayn parametleri var.
Umarım bu dizayn parametrelerinin doğru olup olmadığının sınanması, yakın bir
gelecekte meydana gelmez ve bu köprü
güvenli bir şekilde hizmet vermeye devam eder” dedi.
“DEPREMLERİ ÇABUK
UNUTUYORUZ”
Depremlerin çabuk unutulduğunu belirten Gülkan, 1944 Gerede Depremi örneğini verdi. Kuzey Anadolu fay hattının
12 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
Çankaya Üniversitesi
İnşaat Mühendisliği
Bölüm Başkanı
Prof. Dr. Hakkı
Polat Gülkan,
sempozyumda,
Körfez Geçişi
Köprüsü’nün iki
yakasından da
fay hatlarının
geçtiği konusunda
uyarılarda bulundu.
Gerede’nin tam ortasından geçtiğini ve
1944 yılındaki deprem şehrin büyük tahribat gördüğünü hatırlatan Prof. Dr. Gülkan, “O depremde Gerede ortadan ikiye
ayrıldı. O tarihten sonra yapılan binaları
incelediğimizde Gerede’nin hastanesi,
belediyesi, yurdu, lisesi ve bütün devlet
binaları bu fayın üstüne yapıldı. MTA’nın
haritasında bu fay hatları canlı olarak çizilmiş durumda. Ama ne yazık ki bunlardan yeterince ders almıyoruz” ifadelerini
kullandı.
TARİHİN EN ESKİ KÖPRÜ
KALINTISI ÇİN’DE
Sempozyumda ‘İki Metreden İki Kilometreye Köprünün Serüveni’ başlıklı bir
sunum yapan Sempozyum Düzenleme
Kurulu Başkanı Dr. Erhan Karaesmen de
en eski köprü kalıntısının Çin’de bulunduğu, Kızılırmak nehri üzerinde de bin
yıldır ayakta duran bazı köprülerin bulunduğunu söyledi. Karaesmen, taş köprülerin ardından beton ve çelik ile birlikte
farklı bir köprücülük anlayışının oluştuğunu ve köprülerinin artık iki bin metreye kadar ulaştığını açıkladı ve ekledi:
“Köprüler, binde bir yapılan yapılar. Nor-
mal fiziki işlevlerinin yanı sıra coğrafyaları da birleştiriyor. Bizans’ı Osmanlı’yla
buluşturabiliyor. Köprüden başka hiçbir
yapı türünün böyle bir mahareti yok.”
“TARİHİ KÖPRÜLERİN ARŞİVİNDE
YETERSİZİZ”
Sempozyumda, ‘Geçmişten Günümüze
Köprülerde Taşıyıcı Sistemler’ konulu bir
konuşma yapan Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr.
Adem Doğangün de Türkiye’deki tarihi
köprülerin arşivinde yetersiz kalındığına
vurgu yaparak, “1990 yılında Trabzon’da
ve çevresinde bir sel felaketi yaşanmış
ve 30 kişi hayatını kaybetmişti. O zaman
köprünün ne kadar önemli olduğunu öğrendim. Hayat felç olmuştu. Yeni yapılan
köprü kullanılamaz hale gelirken, tarihi
köprü ise ayaktaydı. Köprülerde hasara
neden olan sebepleri ve Mimar Sinan’ın
eseri Drina Köprüsü’nü inceledik. Drina
Köprüsü’nde çalışırken Evliya Çelebi’nin
buraya gittiğini ve tadilat yapıldığını arşivlerde bulduk. Tarihi yapılarımızın arşivi çok iyi değil. Bu üzerine gidilmesi
gereken bir konu” dedi.
KAPAK KONUSU
DEDEOĞLU: KÖPRÜMÜZÜ HEDEFLENEN
SÜREDE TAMAMLAYACAĞIZ
olarak davranış göstermektedir. Küçük
deprem diye tanımladığımız depremlerde
zeminle beraber, farklı büyük ölçekteki depremlerde ise yapıdan farklı olarak bu imkanı
sağlamak için uygulanan bir konsept temel
dizayna sahip” dedi.
“KAZA İŞİMİZİ BİRAZ GECİKTİRDİ”
Ana kaplama oluşumundan önce yapılan
kedi yolu inşası sırasında üzücü bir kaza
yaşandığını kaydeden Dedeoğlu, “En büyük
tesellimiz kazada hiç kimsenin ölmemesi
oldu. Bu kaza işimizi biraz da olsa geciktirdi,
ama ileride alacağımız tedbirler vasıtasıyla
zaman kaybını minimize ederek hedeflediğimiz programda projemizi tamamlamak
istiyoruz” diye konuştu.
Sempozyumun ikinci gününde Gebze-Orhangaziİzmir Otoyolu ve İzmit Körfez Geçişi ile ilgili
sunum yapan Asma Köprü Başmühendisi Erdoğan
Dedeoğlu, “Hedeflediğimiz programda projemizi
tamamlamak istiyoruz” dedi.
3
’ncü Köprüler Viyadükler Sempozyumu özel oturumda ‘Karayolları
Köprüleri Tasarım ve Yapımında
Teknolojik Gelişmeler’ konusunda Karayolları Genel Müdürlüğü yetkililerinin
ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi akademisyenlerinin sunumları gerçekleşti.
Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu’ndaki çalışmalar hakkında sunum yapan
Asma Köprü Başmühendisi Erdoğan
Dedeoğlu, İzmit Körfez Geçişi Asma
Köprüsü’nde gelinen noktayı anlattı.
İzmit Körfez Geçişi Asma Köprüsü’nün
1.550 orta açıklığı ile dünyanın en uzun
4’üncü asma köprüsü olduğunu ifade
eden Dedeoğlu, “Yapımız, küçük depremlerde zeminle birlikte hareket etmekte, büyük depremde ise zeminden farklı
“100 YIL İÇİNDE 30 SANTİMETRE İLAVE OTURMA BEKLİYORUZ”
Yapının depremselliği yüksek bir bölgede bulunması nedeniyle keson ve kazıklı
temeller kullanıldığını anlatan Dedeoğlu,
“Yapımızda boşluklu keson temel kullanıldı.
Ankrajlı yani kazıklarla bağlanmamasının
sebebi, deprem esnasında meydana gelecek
yer hareketinin yapıya üzerindeki sismik
izalatör şeklinde çalıştırılmasını esas alan
bir yöntemdir. Bunlar hesaplarımızda öngörülmüş, bütün incelemelerde belirlenmiştir.
Gerek kuzey gerek güney kule temellerinde
farklı, hem inşa aşamasında hem de sonrasında oturmalara karşılık verecek miktarlar
da vardır. Kuzey kule temelindeki oturma
34 santimetre, güney kule temeli ise 70 santimetredir. Köprümüzün yapı ömrü 100 yıl
olarak projelendirilmiştir. 100 yıllık oturma
da içinde 30 santimetre ilave oturmalarla
kuzeyde 64 santimetre, güneyde bir metrelik
oturmaları karşılayacak biçimde projelendirilmiş, imalatı da buna uygun yapılmıştır”
ifadelerini kullandı. Dedeoğlu, çalışmalar
devam ederken Gebze-Orhangazi-İzmir
Otoyolu’na bugüne kadar yüzün üzerinde
teknik gezi düzenlendiği bilgisini de verdi.
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 13
KAPAK KONUSU
ALTOK KURŞUN: KÖPRÜLERİN
ESTETİĞİ DE ÇOK ÖNEMLİ
3’üncü Köprüler Viyadükler Sempozyumu’nda
konuşan İnşaat Yüksek Mühendisi Altok Kurşun,
“Taksim Meydanı’na bir heykel yapmakla, bir yere
köprü yapmak arasında fark yoktur. Yani köprülerin
estetiği de çok önemli” dedi.
3
. Köprüler Viyadükler Sempozyumu’nun ikinci gününde ‘Büyük Sanat Yapıları,
Estetik ve Ekonomi’ başlığında sunum yapan Gülsan Şirketler Grubu Teknik
Koordinatörü İnşaat Yüksek Mühendisi Altok Kurşun, köprü ve viyadüklerde
estetik ve ekonomik bakışı anlattı. “Taksim Meydanı’na bir heykel yapmakla bir köprü yapmak arasında fark yoktur” diyen Kurşun, “Köprüler ve viyadükler büyük sanat
yapılarıdır. Köprülerin estiği çok önemli. Sosyolog ve davranış bilimcilerinin ortak
görüşüne göre, pis ve çirkin yerleşim yerleri suç yataklarını oluşturur. Estetik konusu bir sosyal olgudur. Etik, estetik yapılan yapıların güzel olması sadece mimarlara
bırakılacak bir şey değil, inşaatçıların da bu konuya yeterli hassasiyeti göstermesi
gerekir” dedi.
“TASARIMCILARIN HAYALLERİNE SINIR GETİRİLMEMELİ”
Köprü estetiğinin her köprünün kendisine has özellikleri ile bir bütün oluşturduğunu kaydeden Kurşun, köprü tasarımcılarının hayallerine sınır getirilmemesi gerektiğini vurgulayarak, “Bu daha önce yapıldı mı? Bunu yaptınız mı? Kim yaptı? sorularını yasaklamak lazım. Yeniliklere açık olmak lazım. Bunu yapmazsanız durağanlığı
savunmuş olursunuz. İlerlemenin, gelişmenin önünü açmak için araştırmaya yeni
fikirlere, üretmeye açık olmak gerekir” diye konuştu.
Kurşun sunumunda, güzel köprülerde ve viyadüklerde olması gereken özellikleri de
şöyle sıraladı: “Yapı güvenilir ve stabil olmalı. Vatandaş ‘bunun altından geçilir’ diyebilmeli. Vatandaş sizin kirişinizdeki 4 santimetrelik eğimi görür. Gözü, uyumu görmezse tereddüt gösterir. Yapının yüksekliği ve genişliği arasında uyum bulunmalı.
Yapının etrafını gezip ışık ve karanlık altında kalan kısımlar uyum içinde olmalı. Kafalarda karışıklık uyandıracak köşe ve çizgilerden arındırılmalı. Viyadüklerin açıklıkları tek olsun. Kenarlara gittikçe açıklıkların boylarının küçülmesi sorun değil.
Basit anlaşılır, üst
yapı ile uyumlu
açıklıklar olmalı.
Orman görünümü veren ayaklardan kaçının,
tek ve küçük olmasına
dikkat
edin. Ani boyut
sıçramalarından
kaçının”
Köprülerin dayanıklı
olması
14 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
gerektiğini de anlatan Altok Kurşun, “Modaya uygun köprü tasarlamak diye bir şey
olamaz. Bu kravat veya gömlek değil ki. Biz
500 yıl önce yapılan Mimar Sinan’ın eserlerini kataloglarımıza koyuyoruz. Yaptığınız
köprü bugün yarın için değil 50 sene, 100
sene 500 sene kalacak şekilde olmalı” dedi.
KAYNAK İSRAFLARINDAN
KAÇINMALI!
Son olarak yapının doğa ile uyumlu olması gerektiğini ve ekonomik, kaynak israfı
oluşturmayan köprüler inşa etmenin önemine işaret eden Kurşun, sözlerini şöyle
noktaladı: “1 kilogram demir 13 milyar 771
milyon yılda oluşuyor. Hangimiz tersini
yapıp 1 kilogram demiri geriye koyabiliriz.
Bugün Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ne
bir santimetre fazla asfalt attığımızda getirdiği yük 1440 ton. Yani kaynak israflarından kaçınmalı, yapıları tasarlarken ekonomik olmasına da özen göstermeliyiz. Bu
dünyanın, ülkenin fazladan toprağın altına
gömülecek 1 kilogram demiri yok.”
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 15
HABER
SEMPOZYUM GALA YEMEĞİYLE
SONA ERDİ
3’üncü Köprüler Viyadükler Sempozyumu’na katılan davetliler,
Crowne Plaza’da gerçekleştirilen Gala Yemeği’nde bir araya geldi.
İ
MO Bursa Şubesi ev sahipliğinde
8-10 Mayıs tarihleri arasında bu
yıl 3’üncüsü gerçekleştirilen Köprüler Viyadükler Sempozyumu’na
katılan mühendisler, bildiri sahipleri
ve akademisyenler, Crowne Plaza’da
düzenlenen gala yemeğinde bir araya gelerek, sempozyumun yorgunluğunu attılar. Gala yemeğine, Nilüfer
Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ve
akademik odaların temsilcileri de
katıldı.
Gecede bir konuşma yapan İMO
Bursa Şube Başkanı Basri Akyıldız,
başarılı bir sempozyumu geride bıraktıklarını belirterek, emeği geçen
herkese teşekkür etti. Akyıldız, üyelerin de talebi ile bu tür organizasyonların arttırılması için çalışacaklarını söyledi.
Konuşmanın ardından sempozyumun düzenlenmesine katkı sağlayanlara teşekkür plaketleri verildi.
16 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
SEMPOZYUM
SONRASI
BURSA TURU
3’üncüsü düzenlenen
Köprüler Viyadükler
Sempozyumu katılımcıları,
son gün gerçekleştirilen
Bursa turunda kente
hayran kaldılar.
D
üzenlenen şehir turunda, katılımcılar Bursa’nın tarih ve
kültürünü yansıtan eserleri
gezme fırsatı buldu. İlk olarak Osman
Gazi ve Orhan Gazi türbelerini ziyaret
eden katılımcılar, Tophane Parkı’ndan
kente panaromik bir bakış gerçekleştirdi. Bursa’nın medeniyet tarihini anlatan Kent Müzesi’ni gezen konuklar,
ardından Ulu Cami’nin mimarisini Dr.
Erhan Karaesmen’in anlatımı eşliğinde
incelediler. Dr. Karaesmen, eğriselliği ve kubbe dizaynına dikkat çekerek,
Osmanlı’nın batıya geçmeden önce birçok ulu cami inşa ettiğini ve bunlardan
en büyüğünün Bursa Ulu Cami olduğunu söyledi.
IRGANDİ KÖPRÜSÜ ZİYARET
EDİLDİ
Ardından İpek Yolu üzerinde bulunan
ve geçmişte ipek satışının yapıldığı Koza
Han’da çay molası veren katılımcılar,
daha sonra dünyadaki dört çarşılı köprüden birisi olan Irgandı Köprüsü’nü
gezdi. Yeşil Türbe ve Yeşil Cami’ni de ziyaret eden sempozyum katılımcılarının
son durağı ise Bursa için manevi değeri
büyük olan Emir Sultan Cami ve Türbesi oldu.
Bursa turunun ardından sempozyum
katılımcıları İMO Bursa Şube Başkanı
Basri Akyıldız’a ve yönetimine teşekkür
ederek, Bursa’ya hayran kaldıklarını dile
getirdiler.
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 17
3. KÖPRÜ SAHASINA TEKNİK GEZİ
İMO Bursa Şubesi üyeleri, 1.408 metre uzunluğu ile dünyanın raylı sisteme
sahip en uzun asma köprüsü olan 3. Boğaz Köprüsü’ne teknik gezi düzenledi.
Yetkililerden projede gelinen süreci dinledi.
İ
MO Bursa Şubesi üyeleri, 59 metre
genişli ile dünyanın en geniş, deniz
seviyesinden 329 metre yüksekliği
ile de dünyanın en yüksek asma köprüsü
olacak olan 3. Boğaz Köprüsü’nün Garipçe Köyü’ndeki köprü ayakları inşaatını
ziyaret etti. Mühendisler, Karayolları 1.
Bölge Müdürlüğü Asma Köprü Şefi İnşaat
Mühendisi Cevat Alim’in Kuzey Marmara Otoyolu ve 3. Boğaz Köprüsü ile ilgili
yaptığı sunumun ardından yapılan çalışmaları yerinde gözlemledi. Cevat Alim,
köprünün 15 kilometre otoyol ve bağlantı
yolu, 2 şeritli tren yolu, 8 şeritli karayolu
kapasitesi ve estetiği ile dünyaya örnek bir
proje olduğunu söyledi. Üzerinden geçecek raylı sistem ile köprünün Edirne’den
İzmit’e kadar yolcu taşıyacağını da açıklayan Alim, IC İçtaş-Astaldi-Chodai ve
Yüksel Proje ortaklığı ile yapılan projenin
hızla ilerlediğini bildirdi.
Yapım aşaması da dahil olmak üzere köp18 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
rünün 10 yıl 2 ay 20 gün süre ile IC şirketine yap-işlet-devret modeliyle verildiğini
anlatan Alim, “1.408 metre uzunluğundaki köprünün en önemli özelliği taşıyıcı
sisteminin dizaynı. Uzun açıklıklı köprüler asma köprü ve eğik askılı köprüler olarak ikiye ayrılıyor. 1. ve 2. Boğaz köprülerimiz asma köprü olarak dizayn edildi.
Haliç üzerindeki Metro Geçiş Köprüsü
eğik askılı bir köprü. 3. Boğaz Köprüsü ise
bu iki köprünün karışımı olacak. Hibrit
köprü şeklinde tabir ediliyor. Yüksek rijitlikli asma köprü olarak yapıldı. Köprünün üzerinden hem hızlı tren hem de yük
treni geçeceği için bu karışım uygulandı.
Asma köprüler hareketli yükler altında
oldukça elastik davranırlar ve büyük deformasyonlar yaşanır. Biz klasik bir asma
köprü yapsaydık yük treni geçişleri sırasında büyük deplasman ve deformasyonlarla karşılaşabilirdik. Bu deplasman ve
deformasyonların azaltılması için rijitliği
arttırılmış hibrit köprü tasarımı yapıldı.
Bu eşsiz bir dizayn ve dünya da bu çapta
ilk defa yapılacak hibrit bir köprü olacak.
3. Boğaz Köprüsü ve İzmit Körfez Geçişi
tamamlandığında dünyadaki ilk 10 köprü
içerisine Türkiye’den iki köprü yer alacak”
dedi.
MİCHEL VİRLOGEUX KÖPRÜYE
YENİ İNOVASYONLAR GETİRDİ
Köprü için bir günlük işletme kaybının 2
milyon dolar olacağını belirten Alim, 95
kilometrelik otoyol ve köprü geçiş ücretinin ise toplam 11 dolar olacağını söyledi.
Köprünün tasarımını yapan Dr. Michel
Virlogeux’un köprüye yeni inovasyonlar
getirdiğini kaydeden Alim, bu sistemleri
şöyle anlattı: “Dengelenmemiş kablo askılı köprü sistemi Michel Virlogeux’un
köprüye getirdiği inovasyonlardan bir tanesi. Ana açıklık ve tabliyemiz çelik. Yan
açıklığımız betonarme. Ana açıklığımız
TEKNİK GEZİ
likle tabliyenin rijitliği bir kademe daha
arttırılmış oluyor. 5 kablonun getirmesi
gereken kuvvetler kule bölgesine aktarılamadığı için de kule bölgesindeki basınçta
azalma meydana geliyor. Basıncın azalması betonarme kesitlerin ezilmesini, çelik
kesitleri burkulmasını önlüyor.”
BİR TELİN KOPMASI İÇİN 4 TON
GÜCE İHTİYAÇ VAR
Köprünün kablo özelliklerini de sıralayan
Cevat Alim, şöyle devam etti: “Kablolarımız 100 yıllık bir dayanıma sahip ve yorulmadan dolayı herhangi bir değişim
beklenmiyor. 3 tip ana kablomuz var. Ana
kabloda 5,4 milimetre çapındaki 127 adet
tel birleştiğinde bir kablo büklümünü bir
araya getirecek. Ana açıklıktaki 113 ve yan
açıklıktaki 122 büklüm bir araya geldiğinde başka bir ana kabloyu meydana getirmiş olacak. 7 milimetre çapındaki değişik
sayıdaki tellerin bir araya gelmesiyle oluşan 68 adet askı halatımız, 176 adet eğik
1.408 metre. Ankraj bloğundan ankraj
bloğuna uzunluğumuz ise 2.164 metre.
22 adet ana açıklıkta, 22 adet de kenar
açıklıkta kablomuz bulunuyor. Köprümüzün özel bir durumu var. 17 kablo
betonarme tabliye üstüne ve ana açıklığa bağlı. Bunlar da birbirlerini dengeliyor. Ama kenar açıklıktaki son 5 kablomuz rijit yaklaşım plağına bağlanmış
durumda. Böylece üzerindeki kuvveti
zemine aktarıyor. Ana açıklıkta dengelenemeyen 5 kablo tabliyeyi sürekli
gergin halinde tutuyor. İp cambazının
ipi gibi gergin hale getiriyor. Böyle-
askı kablomuz var. 52 milimetre çapındaki 7 adet telin bir araya gelmesiyle de bir
kablo büklümü oluşacak. Bunlardan 65
ile 151 adeti bir araya geldiğinde eğik askı
kabloyu oluşturacak. Dünyada ilk defa bu
kadar mukavemetli bir kablo kullanılıyor.
İçindeki küçük bir telin kopması için 4
tonun üzerinde güce ihtiyacınız var. Tüm
telleri uç uca eklesek 124 bin 832 kilometre yol kat etmiş oluruz. Bu da dünyanın
etrafını 3 kez dolaşmak anlamına geliyor.
Kabloların gerçek bir çekme dayanımı var.
Ayrıca firmanın garanti ettiği 1960 megapascal mukavemet mevcut. Bu gerçek mukavemetin yüzde 5 altındadır. En olumsuz
koşullara göre hesaplar yapıldığında kablolar yüzde 45 kapasite ile çalışıyor. Ama
kablolar iki kat emniyetli olarak hesaplanıyor. Bir yük treni 3 bin 200 tondur, 3.
Boğaz Köprüsü iki yük treninin aynı anda
geçebileceği düşünülerek yapılmıştır.”
RÜZGAR EN ÇOK ZAMAN
KAYBETTİREN FAKTÖR
Konuşmasında, köprünün beton dayanımının C50 olduğuna da işaret eden Alim,
basınç dayanımının ise testlerde 70 megapascal olduğunu anlattı. Alim, deprem
faktörünün 3. Boğaz Köprüsü’nün tasarımında ana faktör olmadığına dikkat
çekerek, “En önemli faktörümüz rüzgar.
Köprü, sert rüzgarların estiği bir bölgede. Uygulama sırasında bize en çok zaman kaybettiren rüzgar oldu. Kabloların
çekimini sert rüzgarların estiği dönemlerde gerçekleştiremedik. Son 40 yılda
İstanbul’da kaydedilen en yüksek rüzgar
hızı saate 130 kilometre. Köprü ise saate
170 kilometre rüzgara dayanabilecek bir
güce sahip” dedi.
İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu üyeleri
Alper Aydın, Nurten Topaloğlu ve Yavuz
Bahadır Aksoy’un da eşlik ettiği teknik
gezide sunumun ardından köprü çalışmalarını yakından izleme fırsatı bulan mühendisler, 3. Boğaz Köprüsüne hayran
kaldı. Projenin yapım sürecine şahit olan
mühendisler, ayrıca köprü ve otoyolla ilgili merak ettikleri soruları da Alim’e yönelttiler.
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 19
MAKALE
SEMPOZYUMUN
ARDINDAN
Fatih SOLAKOULARI
İnşaat Yüksek Mühendisi
3
.
Köprüler
Viyadükler
Sempozyumu’nda çok sayıda akademisyen, kamu ve özel sektörde tasarım ve uygulama alanlarında çalışanlar,
konuşmacı veya katılımcı olarak yer aldı.
Köprü Tasarımı, Tarihi Köprüler, Özel ve
Büyük Açıklıklı Köprüler, Köprü Deprem
Tasarımı, Karayolları Köprüleri Tasarım ve
Yapımında Teknolojik Gelişmeler, Köprü
Bakım ve Muayene, Köprü Davranış İzleme ve Çevre, Köprülerde İleri Teknoloji
Uygulamaları konulu oturumlar düzenlenerek, çeşitli sayıda bildirilerin sunumları
gerçekleştirildi. Bu oturumlarda; köprü
tasarım, hesap ve yapımı, tarihi köprü restorasyon-konservasyon-güçlendirme
ve
yapısal sistemleri, köprü deprem tasarımı
dikkate alınarak yeni ve mevcut köprülerin
davranışı-güçlendirilmesi, teknolojik gelişmeler ışığında köprü tasarımı ve yapımı,
köprülerin servis ömrü boyunca yapılması
gerekli bakım, muayene, davranış izleme
ve çevre, köprülerin imalatında ileri teknoloji uygulamaları ile ilgili konular hakkında
sunumlar yapıldı.
3. Köprüler Viyadükler Sempozyumu Düzenleme Kurulu’na, Bilim ve Danışma
Kurulu’na, İMO Bursa Şubesi Yönetim
Kurulu’na ve çalışanlarına, sempozyuma
20 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
destek olan kuruluşlara, bildiri sahiplerine ve emeği geçen herkese şahsım adına
buradan teşekkür ederim. Özellikle Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı, değerli hocam Dr. Erhan Karaesmen’in üstün
gayretlerini ve çalışmasını takdir etmek
istiyorum.
İMO Bursa Şubesi, üyelerimizin mesleki
eğitimine katkı sağlayacak böyle sempozyumları düzenleme konusunda çıtayı daha
ileriye götürmelidir. Ayrıca düzenlenecek
sempozyum, seminer ve konferanslara
akademisyenlerin, kamu ve özel sektörde
çalışan meslektaşlarımızın da katkısını arttırarak devam ettirmesini diliyorum.
Köprüler, yerleşimleri dolayısıyla medeniyetleri birbirine bağlayan önemli ulaşım
yapılarıdır. Üzerinde taşıt, tren veya yaya
trafiği taşıyan ve diğer yapılara oranla deprem, rüzgar ve taşkın gibi dinamik yüklemelere daha savunmasız bir şekilde maruz
kalan köpülerin tasarımı, ulaşım yanında
geoteknik, yapısal ve hidrolik faktörlerin
birlikte düşünülmesi ve etkileşimi nedeniyle oldukça karmaşıktır. Dolayısıyla köprüler, inşaat mühendisliğinin ulaşım, zemin
mekaniği (geoteknik), yapı mekaniği ve
hidrolik ana bilim dalı olmak üzere toplam
dört ana bilim dalı alanındaki konuların
birlikte düşünülmesini gerektirmektedir.
Son yıllarda ülkemizde inşa edilen veya
edilmekte olan Haliç üzerindeki Metro Geçiş Köprüsü, İzmit Körfez Geçişi Köprüsü
ve 3. Boğaz Köprüsü sayesinde köprü tasarım ve yapımında ileri teknoloji uygulamalar da görülmektedir. Günümüze kadar
yapılmış olan mevcut köprülerin durumu
zemin, yapı ve hidrolik faktörler birlikte
düşünülerek köprülerin yenilenmesi veya
güçlendirilmesi alternatifleri detaylı olarak değerlendirilmelidir. Mevcut köprüler
içinde yer alan tarihi köprülerin durumu;
zemin, yapı ve hidrolik faktörlere ilave olarak inşaat mühendisi, restorasyon uzmanı
mimar ve arkeolog branşlarının birlikte hareket ederek değerlendirme yapmasını gerektirmektedir. Tarihi köprülerde yapılacak
restorasyon, konservasyon ve rekonstrüksiyon işlemleri öncelikle Kültür Varlıklarını
Koruma Bölge Kurulu müdürlüklerinin ve
sonrasında Karayolları Genel Müdürlüğü,
Sanat Yapıları Daire Başkanlığı’nın izni ve
onayına tabidir. Ayrıca mevcut köprülerin
servis ömrü boyunca davranışlarının izlenmesi, gerekli olan muayene ve bakım
işlemlerinin yapılarak köprülerin daha sağlıklı hizmet vermesi sağlanmalıdır.
BURSA DOĞAL AFETLERE
TESLİM OLMASIN!
İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi tarafından, Yıldırım İlçesi Fidyekızık
Mahallesi ile Oylat’ta geçtiğimiz 7 Haziran Pazar günü meydana gelen sel
felaketiyle ilgili kamuoyuna yapılan açıklamada “Bursa, doğal afetlere teslim
olmasın” denildi.
A
çıklamada şu hususlara dikkat
çekildi: Bahar aylarında artan yağışlarla, Uludağ eteklerine ulaşan
kaçak ve çarpık yapılaşmanın zararları
görülmüştür. Dere yataklarının kapatılması, kanalların temizlenmemesi sonucu
şiddetli yağışlarla Uludağ’dan gelen sel
suları taşarak dağ eteğindeki mahallemizi vurmuştur. Uludağ’dan inen sel suları
Fidyekızık Mahallesi’ni teslim almıştır.
Yağışa dayanamayan istinat duvarları
çökmüş, taşan Fidyekızık Deresi’ndeki sel
suları araçları sürüklemiş, evlerin giriş
katlarını doldurmuştur. Vatandaşlar evlerinde ve oy kullanmak için gittikleri okullarda mahsur kalmıştır. İnegöl ilçemizdeki termal turizm merkezi Oylat’ta da
oteller dağdan gelen selden etkilenerek,
zarar görmüş, pikniğe giden vatandaşlarımız itfaiye tarafından kurtarılmıştır.
Kış aylarında yaşadığımız istinat duvarı
çökmelerinin ise can kaybı yaşanmadan
maddi kayıplarla sonuçlanması mucizedir.
2015 yılına doğal afetlerle mücadele ederek başlayan kentimiz; kar yağışında çöken, lodosta uçan çatıların ardından sel
ile karşı karşıya kalmıştır. Yaşanan üzücü olaylar göstermiştir ki mühendislik
hizmeti almadan, mesleki denetimden
geçmeden yapılan uygulamalar, kaçak
ve çarpık yapılaşma, dere yataklarının
kontrolsüzce kapatılması felaketlerle sonuçlanmaktadır. Yetkililerimiz yaşanan
bu üzücü olaylardan ders çıkartmalı.
Yağmur sularını tutan orman arazilerinin
yok edilerek kaçak ve çarpık yapılaşmaya
kurban gitmesi engellemelidir. Kaçak yapılaşma sonucu oluşan mahallelerimizde
de doğru kentsel dönüşüm uygulamaları
desteklenmelidir. Dere yatakları kontrolsüzce kapatılmamalı ve kanallar düzenli
olarak temizlenmeli, beton ya da asfalt
kaplama yapılan yollar ve meydanlarda
yağmur suyu içi altyapı eksiklikleri acilen
giderilmelidir. İnşaat Mühendisleri Odası
Bursa Şubesi olarak, daha öncede dile getirdiğimiz gibi Bursa doğal afetlere teslim
olmamalı, mühendislik hizmeti almayan
yapılara izin vermemeli, mesleki denetim
zorunluluğu getirmelidir.
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 21
RÖPORTAJ
ERDEMİR’İN SİNEMA TUTKUSU
İnşaat Yüksek Mühendisi Nesrin
Selcen Erdemir’in işten arta kalan
zamanlardaki en büyük tutkusu
sinema. Erdemir, “Film izlerken
her şeyi unutuyorum. Hele ki o
filmde kendi hayatımdan bir şeyler
buluyorsam, heyecanım kat be kat
artıyor” diyor.
İ
nşaat Yüksek Mühendisi Nesrin Selcen
Erdemir tam bir film tutkunu. Fakat bu
tutkusunu sinemalarda gösterime giren
gişe filmlerini değil, daha çok sanatsal içerikli filmleri takip ederek sürdürüyor. Öğrencilik yıllarda başlayan sinemaya olan bu
ilgisini, bugün bir hayli ilerletmiş olan Erdemir, “İzlemeye başlayınca biri diğerini getiriyor. Örneğin, bir yönetmenin filmini seyrettiğinizde ve çok beğendiğinizde ‘Hadi diğer
filmlerini de izleyeyim’ diyorsunuz. Sonra
bir bakmışsınız sadece film izlemek değil, iş
yönetmen takip etmeye kadar gitmiş” diyor.
Bugün daha çok bağımsız sinema, Avrupa
sineması, İran ve İspanyol sinemalarını takip
eden, Türk yönetmenlerden Nuri Bilge Ceylan, yabancılardan ise İspanyol sinemasından Amma Dogar ve Fransız Tony Gatlif ’i
çok beğendiğini ifade eden Erdemir’in favori filmleri de Godfather ve Bir Zamanlar
Anadolu’da.
Bir hikaye üzerine değil de insanların hayatlarını yansıtan ve herkesin yaşayabileceği
durumları anlatan filmleri çok sevdiğini belirten Nesrin Selcen Erdemir, bu tutkusunun
nasıl başladığını ve bugün ulaştığı noktayı
anlattı.
- Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Ben İnşaat Yüksek Mühendisiyim. Geoteknik dalında yüksek lisans yaptım. Çalışmalarıma da bu dalda devam ediyorum. 2007 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nden
mezun oldum. 1 yıl kadar orada çalıştıktan
22 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
sonra iş vesilesiyle Bursa’ya geldim. 2008
yılından bu yana da buradayım. Şu an
kendi işimi yapıyorum.
- Peki, sinemaya olan ilginiz nereden geliyor? Sinema ne zamandan beri gerçek
manada hayatınızda?
Aslında mesleğimle pek bir alakası yok
sinemanın. Ancak herkes bir şeylere ilgili duyar, benim kişiliğimde de sinemaya
yatkınlık var demek ki. Üniversite yıllarımda çok film izlemeye başladım. Üniversite bittikten sonra ve çalışma hayatıma başladığımda boşlukta olduğum bir
dönem vardı ki o sıra aşırı derecede film
izledim. İzlemeye başlayınca da biri diğerini getiriyor. Örneğin, bir yönetmenin
filmini seyrettiğinizde ve eğer çok beğendiğinizde ‘Diğer filmlerini de izleyeyim’
diyorsunuz. Bu şekilde domino taşı gibi
birbiri ardında devrilerek gidiyor. Sonra
bir bakmışsınız sadece film izlemek değil,
iş yönetmen takip etmeye kadar gitmiş.
- Ne tür filmleri tercih ediyorsunuz? Favori yönetmenleriniz hangileri? Neden?
Daha çok bağımsız sinema, Avrupa sineması, İran ve İspanyol sinemalarını takip
ediyorum. Pek çok kişinin aksine Hollywood filmlerini pek sevmem.
Yönetmenlerden de Türkiye’den Nuri Bilge Ceylan’ı, yabancılardan ise İspanyol
sinemasından Amma Dogar ve Fransız
Tony Gatlif ’i çok seviyorum. İlk aklıma
gelenler bunlar. Mesela Nuri Bilge Ceylan
çok iyi bir fotoğrafçıdır aynı zamanda.
Görsel anlamda filmleri de çok doyurucu oluyor. Ayrıca işlediği karakterlerin
her birine değiniyor ve hayatlarından
size bilgiler veriyor. Onların tarafınızdan
tan, hepimizin yaşayabileceği durumları
anlatan filmleri. Belki de izlediğim filmde kendimden bir şeyler bulmayı bekliyorum. Ama tabii ki Hollywood’da da sevdiğim filmler yok değil.
Mesela bu yıl Star Wars filmlerini ilk kez
izledim ve gerçekten çok beğendim. Daha
önce izlemediğim için de pişmanım.
bakmanızı sağlıyor. Örneğin, Kış Uykusu filmi Cannes’da ödül aldı. Filmde ana
karakterler dışında pek çok yan karakter
de var ve siz onların da hayatını anlamaya
başlıyorsunuz film sırasında. Filmleri izlerken hayatımızdan bir şeyler bulduğumuzda daha mutlu oluyoruz.
- Tekrar tekrar izleseniz de bıkmayacağınız bir film var mı?
Kesinlikle Godfather. Türk filmlerinden
de Bir Zamanlar Anadolu’da.
- Bu ilginizi ileride daha somut bir hale
getirmek gibi düşünceniz var mı? Örneğin belki bir kısa film çekmek.
Aslında çok isterim, ama benim yeteneğim daha çok iyiyi bulup izlemekten
yana. Kendim üretebilir miyim? İşte onu
bilmiyorum. Tabii bu, biraz daha kendini
geliştirmeye, daha fazla film izlemeye bakıyor. Daha iyi bir izleyici olabilmek için
bile izlediğiniz film sayısını artırmanız
lazım. O durum ise apayrı bir şey.
“KENDİMDEN BİR ŞEYLER
BULMALIYIM”
- Pek çok kişinin aksine Hollywood filmlerini neden sevmiyorsunuz? Filmlerde
aradıklarınız neler oluyor?
Hollywood filmleri bana pek hitap etmiyorlar. Ben daha çok durum filmlerini
tercih ediyorum. Bir hikaye üzerine değil
de daha çok insanların hayatlarını yansı-
- İnşaat mühendisi olmasaydınız, sinema
sektöründe mi çalışmak isterdiniz?
Aslında benim gerçek hedefim sosyoloji
okumaktı. İnsan ilişkileri ve onların içerisinde yer almayı çok sevdiğim için filmlere bu kadar ilgi duyuyor olabilirim. Ve
belki de bunu en yakın sinemada buluyorum. Sinema sektöründe yönetmenlik
olmasa bile en azından eleştirmen olmayı
isterdim.
“NEREDEYSE AĞLAYACAKTIM”
- Yeni bir filmi izlemeye başlarken neler
hissettiğinizi, duygularınızı nasıl anlatırsınız?
İyi bir film izlediğimde çok heyecanlanırım. Ve kendimi filmin içerisinde bulup,
hayatımdan bir şeyler hissedebilirsem,
heyecanım daha da artar. Ben küçük bir
yerde doğdum ve büyüdüm. Üniversite
dolayısıyla büyük şehre geldim. Mesela
Bir Zamanlar Anadolu’da filmini ilk izlediğimde inanılmaz derecede heyecanlandım, neredeyse ağlayacaktım. Çocukluk yıllarım ve yaşadığım yerle bir bağ
kurmasından ötürü bazı sahnelerini başa
sarıp tekrar tekrar izledim. Ayrıca filmi
birlikte izlediğiniz bir kişiyle üzerine konuşup ortak duyguları hissettiğinizi fark
ediyorsanız, daha da bir mutlu oluyorsunuz.
- Türkiye’de sinema sektörünün geldiği
noktayı nasıl görüyorsunuz?
Maalesef çok fazla ticari film var. İyi yönetmenlerimiz de var ama festivaller
dışında onları pek göremiyoruz. Gişe
filmlerinin sinemaya bir artısı olduğunu
ise düşünmüyorum. Nuri Bilge Ceylan,
Zeki Demirkubuz, Çağan Irmak gibi
farklı filmler yapan 3-5 isim dışında isim
sayamıyorsunuz. İyi yönetmen diyebileceğimiz insanlar herkes tarafından da
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 23
Eğer vakit ayırdığınız bir şey yoksa işte
de mutlu olamıyorsunuz. Ve işten çıktığınızda koşarak gideceğiniz bir yer olmalı.
Ben, üniversite yıllarımda fotoğraf kulübündeydim. Sonrası oda bünyesindeki
bir go atölyesine katıldım. İki yıl kadar İspanyolca kurslarına gittim. En son da bu
film atölyesi. Yani her zaman bir şeylerle
meşgul olmaya çalıştım.
bilinmiyor. O da neden? Tabii ki gişeden.
Açıkçası ülkemizde sadece sinema değil,
sanatın hemen hemen bütün kolları gereken ilgiyi göremiyor. Üstelik toplum da
kendisini rahatlatacak aksiyon, komedi
türü filmleri izlemeyi daha çok seviyor.
Sanatsal veya festival filmlerini izleyerek
onların üzerine düşünmeyi, yönetmenin
anlatmak istediğini anlamayı pek sevmiyoruz.
“OSCAR YAKIN GİBİ GELİYOR”
- Biliyorsunuz Oscar ödülleri ya da Cannes Film Festivali sinemadaki en üst basamak sayılıyor. Sizce neden Türkiye’den
Oscar’da ödül alan bir yönetmen ya da
oyuncumuz yok?
Henüz o kadar iyi bir filmimiz yok çünkü.
Zaten Oscar ayrı bir şey, şaşalı bir yıldızlar topluluğu gösterisi gibi. Fakat son dönemdeki başarılarımız ileri de bu ödülü
de getirecektir bence. Çünkü hem Avrupa
hem de Amerika’da, sinemada bizi ciddiye almaya başladılar. İhtiyacımız olan
deneye deneye daha iyisini yapabilecek
noktaya gelmek. Ancak para ve reklam da
gerekiyor. Çünkü izlemeyen, gişesi olmayan bir film çekiyorsunuz ve bunu tamamen kendi bütçenizden karşılıyorsunuz.
Dolayısıyla bu alanda tutunmak kolay
değil. Belki devletin ve ilgili bakanlığın
bu işe el atması, daha fazla desteklemesi
gerekiyor.
- Bu hobinizle alakalı kendinize bir hedef
koydunuz mu?
Kamera arkasını öğrenebileceğim bir
eğitim almayı düşünüyorum. Böylelikle
tecrübemi daha da artıracağım. Sonuçta izlemem gereken çok film, keşfetmem
gereken çok yönetmen var. Belki yeterli
olgunluğa eriştikten sonra bu ilgimle ala24 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
kalı yazılar yazabilirim.
- Sinema dünyasından bir araya gelerek
sohbet etme şansı bulsaydınız kimi seçerdiniz?
Kesinlikle Ercan Kesal. Kendisi senarist,
köşe yazıları da var, aynı zamanda da
oyuncu. Onun filmlerini ve hayata bakış
açısını çok beğeniyorum, kesinlikle çok
üretken. Onunla tanışmayı çok isterdim.
Yabancılardan da David Lynch. Çok farklı bir dünyası var ki bunu filmlerinde çok
bariz hissettiriyor.
EĞER BİR FİLM ÇEKSEYDİ…
- Eğer bir film çekme şansınız olsaydı, bu
nasıl bir film olurdu?
Sıradan bir insanın bir gününü işlemek
isterdim. Ama o gün içerisinde o insanın
karşılaştığı, iletişimde olduğu insanların
da hayatların kesitler verirdim. Filmde
o karakterin çevresinden, iç dünyasının
nasıl etkilendiğini anlatmayı yeğlerdim.
Örneğin, çok güzel başlayan bir günün,
belki bir iş ilişkisinden ötürü nasıl berbat
olabileceğini ya da bir anda nasıl daha güzel hale gelebileceğini göstermek gibi.
- Bu ilginizi, İMO Bursa bünyesinde bir sinema kulübü
kurarak sürdürmeyi düşünür
müsünüz?
Bu düşündüğümüz bir şey.
İlerleyen dönem planlarımız
arasında yer alıyor.
- Başka hobi ve ilgi alanlarınız da var mı?
Ben, iş hayatında başarı için
mutlaka sosyal anlamda insanların bir hobinin olması gerektiğine inanıyorum.
“HOBİLER KENDİNİZİ
DAHA İYİ HİSSETTİRİYOR”
Bizim çok yoğun bir çalışma
yaşamımız var ve biraz da stresli
açıkçası. Ve maalesef teknik
anlamda hayatın içerisinde yer
alan kesiminin, özellikle de
mühendislerin, bu tarz sosyal
ve kültürel uğraşlarda fazla yer
almadıklarını görüyoruz. İnsanların
gece evine gittiklerinde en fazla
yaptıkları şey televizyon izlemek.
Fakat kişiler, kendilerine iyi
geleceğini düşündüğü hobilerine
biraz daha zaman ayırmalı. Çünkü
bu tür uğraşlar, kendinizi daha iyi
hissetmenizin yanında çevrenizi de
genişletiyor.
İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ
İLK MEZUNLARINI VERDİ
Uludağ Üniversitesi bünyesinde 2010 yılında faaliyete
geçen ve 2011-2012 döneminde lisans eğitimine başlayan
İnşaat Mühendisliği Bölümü ilk mezunlarını verdi,
‘Bölüm-Mezun-Aile Buluşması’ düzenlendi.
U
ludağ Üniversitesi İMO Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen
programa, İMO Bursa Şube Başkanı Basri Akyıldız ve Bölüm Başkanı
Prof. Dr. Adem Doğangün ile çok sayıda akademisyen, veli ve öğrenci katıldı.
Programın açılışında velilere hitaben
söz alan İMO Bursa Şube Başkanı Basri Akyıldız, “Uludağ Üniversitesi İnşaat
Mühendisliği Bölümü’nün ilk mezunları
ile bir arada olmaktan mutluluk duyuyorum. Bursa açısından önemli bir gündeyiz. Oda olarak bundan sonraki süreçte
mezunlarımızla bir aile olacağız. Aramıza hoş geldiler. Kendilerini canı gönülden
tebrik ediyorum” dedi.
Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün de bu yıl ilk mezunlarını verdiklerini
kaydederek, Uludağ Üniversitesi İnşaat
Mühendisliği Bölümü’ne bugüne kadar
katkı sağlayan tüm kurum, kuruluş ve kişilere teşekkür etti.
Program sonunda Basri Akyıldız, birinci
olan öğrenciye başarı sertifikasını takdim
etti. İnşaat Mühendisi Mehmet Albayrak
ve Karayolları 14. Bölge eski Genel Müdürü Turgay Mesci de ikinci ve üçüncülük derecelerini alan öğrencilere sertifikalarını verdi.
HABER
16’NCI YILINDA MARMARA
DEPREMİ ANILDI
İMO Bursa Şubesi, 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen Marmara
Depremi’nin yıl dönümünde, depremin acılarını ve yapılan hataları gözler
önüne seren bir sergi ve basın açıklaması gerçekleştirdi.
İ
MO Bursa Şubesi, 17 Ağustos 1999’da
7,4 şiddetinde Gölcük merkezli meydana gelen ve binlerce kişinin ölümüne, binlerce kişinin de yaralanmasına
neden olan Marmara Depremi’nin yıl
dönümünü sergi ve basın açıklaması ile
andı. 17 Ağustos Marmara Depremi ile
ilgili basın açıklamasını gerçekleştiren
İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Fatih Canbazoğlu, depremin
hâlâ ülkemizin en büyük sorunu olduğunu hatırlatmayı toplumsal bir sorumluluk olarak gördüklerini kaydederek,
“Deprem önlemlerini almakta, toplumu
depreme karşı bilinçlendirmekte, yapı
üretim sürecini ve yapılaşmayı deprem
tehlikesini gözeterek düzenlemekte, ilgili
mevzuatı deprem gerçeğine göre yeniden
ele almakta yapılan çalışmaları yanlış ve
yetersiz buluyor, toplumun güvenle geleceğe hazırlanmadığını düşünüyoruz”
dedi.
26 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
BİR ARPA BOYU MESAFE
ALINAMADI!
Fatih Canbazoğlu, üzerinden 16 yıl geçen
depremin binlerce insan yaşamını yitirmesine, binlercesinin yaralanmasına ve
ülke ekonomisinin kısa zamanda telafi
edilmesi mümkün olmayacak derecede
etkilenmesine sebep olduğunu hatırlatarak, “Bilançonun yol açtığı acı, depremin
toplumsal bir travma haline gelmesine
neden olmakla kalmadı, başta yapı üre-
tim süreci, mevcut yapılar, kentleşme
politikası, afet sonrası önlemler ve mevzuat olmak üzere yetersizliğimizi, hatalarımızı gün yüzüne çıkardı. Görmezden
gelinen, yok sayılan sorunlar dramatik
bir olayla varlığını hissettirdi. Türkiye’nin
bir deprem ülkesi olduğu gerçeğinin yok
sayılmasının bedeli kelimenin gerçek anlamıyla ağır oldu. Deprem sonrası süreç,
bütün bir ülkenin depreme göre yeniden
düzenlenmesi noktasında toplumsal konsensüsün oluşmasına tanıklık etti. Konsensüs, ‘artık hiçbir şeyin eskisi’ gibi olmayacağı temennisinde ifadesini buldu.
Ancak, 12 yıl sonra meydana gelen Van
depremi, ne yazık ki, aradan geçen onca
zamana rağmen, ‘bir arpa boyu mesafe
alınamadığını’ gösterdi. Kaçak yapılaşmanın, sağlıksız kentleşmenin, mühendislik hizmeti almadan yapı üretiminin,
yapı denetim sisteminin taşıdığı eksiklik
ve zaafların varlığını sürdürdüğü, sadece
depreme değil her türlü doğal afete karşı
korumasız olunduğu, mevcut olumsuzlukların doğa olaylarını doğal afete dönüştürdüğü, doğal afetlerin geleceğe dönük kaygıları çoğalttığını açığa çıkardı”
diye konuştu.
“MESLEK ODALARI DEVRE DIŞI
BIRAKILDI”
Canbazoğlu, İMO Bursa Şubesi olarak,
yıllardan bu yana, deprem tehlikesi ve
deprem önlemleriyle ilgili; mevzuattan
yapı üretim sürecine kadar geniş bir yelpazede görüş ve önerileri defalarca kamuoyuyla paylaşıldığını söyledi. Deprem
gerçeği ile ilgili raporlar hazırlandığını,
ilgili bakanlıkların düzenlediği bilimsel
içerikli etkinliklere katılarak değerlendirmelerde bulunulduğunu dile getiren
Canbazoğlu, toplum yararına görülen
her türlü girişime destek verip katkı sağlandığını, kendi olanakları çerçevesinde
deprem ve ilgili konular bağlamında çok
sayıda bilimsel-mesleki çalışmalar, meslek içi eğitimler icra edildiğini, depremin
unutulmaması ve duyarlılığın artırılması
amacıyla etkinlikler düzenlendiğini belirtti.
“İMZACILIK VE SAHTE
MÜHENDİSLERLE MÜCADELE
ZAYIFLAMIŞTIR!”
Son birkaç yıldır mevzuatta kabul edilemez köklü değişiklilere imza atıldığını
da ifade eden Canbazoğlu, şunları söyledi: “Meslek odalarının toplumsal yarar
hassasiyetinden kaynaklanan görüşlerini
ifade etmesi kısıtlanmış, üyelerini denetlemesi, sicillerini tutması, mesleki faaliyetlerini kayıt altına alması engellenmiş,
‘imzacılıkla’ ve sahte mühendislerle mücadeleyi zayıflatmıştır. Mevzuatın yapı
üretim sürecini denetimsizliğe mahkum
edecek hükümler içermesinin ve meslek
odalarının devre dışı bırakılmasının topluma pahalıya mâl olacağı açıktır. Şu nokta özellikle vurgulanmalıdır: İnşaat mühendisliği her zeminde ve her şart altında
güvenli ve sağlıklı yapılaşmanın mümkün
olduğunu kanıtlayan bir bilim dalıdır.
Odamız da doğrudan insan hayatıyla ilgili üretimde bulunan meslek mensuplarının tek ve merkezi örgütü olarak, inşaat
mühendisliği hizmeti almadan yapı üretilmesine karşı çıkmakta, nitelikli olmayan projelere izin vermemekte ve kamu
yararı gözetmeyen projelere karşı hukuki
alanda mücadele etmektedir. Mühendislik mesleğini önemsizleştirme ve meslek
odalarını güçsüzleştirme girişimlerinin
yapı üretim sisteminde zaafa yol açma dışında başka bir sonucu olmayacaktır.”
DEPREM ÖNLEMLERİ VE AFET
SONRASI HAZIRLIK YETERSİZ!
“Türkiye depreme hazır mı?” sorusuna
ne yazık ki olumlu yanıt veremediklerine dikkat çeken Fatih Canbazoğlu, “Ne
deprem önlemleri ne de afet sonrası hazırlığı ikna edici buluyoruz. Açıkçası ne
sorunlar ne de çözüm sırdır. Konunun
birinci derecede muhatabı olan bir mes-
leğin mensupları olarak, depremlerin yıl
dönümlerinde sorunları yeniden sıralamanın, çözümü bir kez daha tartışmaya
açmanın mevcut durumumuzu özetlediğinin farkındayız. Ne sorunlar değişiyor
ne de güvenli yaşam kuracak adımlar atılıyor. Doğal afetleri “kader” gibi gören anlayış ne yazık ki endişelerimizi artırıyor.
Kentler deprem tehlikesine değil ranta
göre düzenleniyor” ifadelerini kullandı.
“GELECEĞE GÜVENLE BAKMAK
İSTİYORUZ”
Sekreter Üye Fatih Canbazoğlu, sözlerini
şöyle sürdürdü: “Endişeliyiz. Yapı üretim
sürecinin endişelerimizi giderecek şekilde sağlıklı işlemediğinin farkındayız. Lakin endişemiz bu kadarla sınırlı değildir.
En azından meslek odalarının, üniversitelerin, bilim çevrelerinin, sivil inisiyatiflerin kamu yönetimi tarafından oluşturulacak ortak bir zeminde bir araya gelerek
başlatacağı sürecin, sekteye uğratıldığını
görmek endişelerimizi artırıyor. Mevcut
yapı stoğu biz inşaat mühendislerini endişelendiriyor. TOKİ tarafından üretilen
büyük konut projelerinin yapı denetim
sisteminden muaf tutulması bizleri endişelendiriyor. Deprem tehlikesinin görmezden gelinmesi, toplumsal duyarlılığın
törpülenmesi endişelerimizi pekiştiriyor.
Biz inşaat mühendisleri geleceğe endişeyle değil, güvenle bakmak istiyor ve bu
istediğimizin her daim arkasında olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz. Çünkü
toplumsal duyarlılığımız, yaşamın kutsallığına olan inancımız, bilimsel, mesleki gerçeklikler bunu gerektiriyor. Çünkü
depreme karşı alınmamış önlemler ülkemizin hâlâ en büyük sorunudur. Ülkemizin ekonomik-sosyal-siyasal çalkantılı
döneminde deprem tehlikesine dikkat
çekmenin, deprem duyarlılığını artırmaya gayret etmenin toplumsal ve insani bir
sorumluluk olduğunu biliyor ve bu sorumluluğu taşımaya kararlı olduğumuzu
kamuoyuna duyuruyoruz.”
Basın açıklamasının ardından BAOB Fuaye alanında açılan sergi gezildi.
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 27
HABER
ARTIK İHMALLER
İŞ KAZASI VE
ÖLÜMLERE
YOL AÇMASIN!
İMO
Bursa
Şubesi
tarafından,
Nilüfer ilçesi Beşevler Mahallesi’nde
geçtiğimiz günlerde bir inşaat
çalışması sırasında yaşanan göçük ile
ilgili kamuoyuna açıklama yapıldı.
“
İş kazalarının yaşanmaması ve yeni canlar yitirmemek
için inşaatı yapan yüklenicinin, belirlenen yasalar ve
tekniklerin dışına çıkmadan uygulamayı gerçekleştirmesi gerekmektedir. Uygulamayı yaptıran şantiye şefinin
gerekli bilgi birikimi ve uzmanlığa sahip olması, denetleyen
yapı denetim firmasının, belediyelerin ve müfettişlerin inşaatları daha sık ve doğru denetlemesi gerekmektedir” denilen
açıklamanın tamamı ise şu şekilde:
2014 yılında iş kazaları sonucu 1.886 kişi yaşamını yitirdi
ve bunun 423’ü inşaat sektöründe yaşanmıştır. 2015 yılına
28 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
baktığımızda ise ilk 5 ayda 642 işçi iş kazası sonucu hayatını kaybetmiştir ve bu sayı her geçen gün gelen haberlerle artmaktadır.
Türkiye, 100 bin çalışan başına ölümlü iş kazalarında Avrupa birincisi, dünyada ise üçüncü sırada iken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de her gün 172 iş kazası meydana gelmektedir. Bu kazalar, günde ortalama 4 işçinin hayatına
mal olurken, 6 işçi ise sürekli iş göremez hale gelmektedir. Yine
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in açıklamalarına
göre, iş kazalarının yüzde 12,5’i inşaat sektöründe yaşanmakta ve
bu ölümlerin yüzde 42’si yüksekten düşmeden kaynaklanmaktadır. Yani, iş güvenliği yaşadığımız acılara, uyarılara ve tüm tartışmalara rağmen sektörümüzün en önemli sorunlarından birisi
olmaya devam etmektedir.
Bursa’nın Nilüfer ilçesi Beşevler Mahallesi, Yıldırım Caddesi üzerinde 18 Haziran Perşembe günü bir inşaatta beton göçmesiyle
yaşanan kazada bunlardan birisidir. Kazada iki kişi göçen beton
tabliyenin altında kalmıştır, göçük altında kalan bir işçi başından
aldığı darbe nedeniyle yoğun bakımda tedavi görmeye devam
ederken, müteahhidin misafiri olan kişinin sağlık durumu iyiye
doğru gitmektedir. Bu kaza, bize tedbirler alınmadan ve teknik
kurallara uyulmadan yapılan uygulamaların nasıl sonuçlanabileceğini bir kez daha göstermiştir. En büyük sorumluluk ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nındır. Uzun süredir beklenen
ve 4 Nisan’da kabul edilen 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’ndaki değişikliklerle yasal zorunlulukların çerçevesi çizilmiştir. Müteahhit, iş güvenlik uzmanı, yapı denetim firması ve
çalışanların yükümlülüklerinde ve cezalarda yeni düzenlemelere
gidilmiştir. Kanuna; “İşverene, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda rehberlik ve danışmanlık yapmak üzere görevlendirilen
işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı, görev aldığı işyerinde göreviyle ilgili mevzuat ve teknik
gelişmeleri göz önünde bulundurarak, iş sağlığı
ve güvenliği ile ilgili eksiklik ve aksaklıkları, tedbir ve tavsiyeleri belirler ve işverene yazılı olarak
bildirir. Eksiklik ve aksaklıkların düzeltilmesinden, tedbir ve tavsiyelerin yerine getirilmesinden işveren sorumludur. Bildirilen eksiklik ve
aksaklıkların acil durdurmayı gerektirmesi veya
yangın, patlama, göçme, kimyasal sızıntı ve
benzeri acil ve hayati tehlike arz etmesi, meslek
hastalığına sebep olabilecek ortamların bulunmasına rağmen işveren tarafından gerekli tedbirlerin alınmaması hâlinde, bu durum işyeri
hekimi veya iş güvenliği uzmanınca, Bakanlığın
yetkili birimine, varsa yetkili sendika temsilcisine, yoksa çalışan temsilcisine bildirilir.”
Fakat yaşanan iş kazaları gösteriyor ki İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanunu’ndaki değişiklikler yanlış
uygulamaların ve kazaların önüne geçememiştir. Resmi Gazete’de yayınlandığı 23 Nisan tarihinden itibaren yürürlüğe giren kanun değişikliği, iş kazaları için caydırıcı olmamıştır.
TEKNİĞİNE UYGUN YAPILMAYAN İSKELE
ÇÖKTÜ
Kaza ile ilgili İMO Bursa Şubesi Teknik Komisyonu
tarafından bir inceleme gerçekleştirilerek rapor hazırlamıştır. Komisyon Başkanı ve aynı zamanda Uludağ
Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof.
Dr. Adem Doğangün tarafından hazırlanan raporda,
çalışmaların durdurulması ve teknik yeterlilik sağlandıktan sonra devam edilmesi gereken bir inşaatta
ihmallerin nelere yol açabileceğini gözler önüne seril-
miştir. Rapora göre; çökme proje hatası veya zeminden değil, tekniğine
uygun tasarlanmayan kalıp sistemleri nedeniyle yaşanmıştır. Cadde üzerinde bulunan ve komşu binalarda olduğu gibi zemin katı dükkan olarak
yapılan projede, kat yüksekliğinin fazla olması nedeniyle kalıp direklerinin boyları fotoğraflarda görüldüğü gibi yetersiz kalmıştır. Bunu uzatmak
için altlarına tuğlalar konmuş ya da yanal hareketi engellenmemiş mesnetler ve bağlantılar kullanılmıştır. Betonarme yapılarda genelde 1metrekarenin ağırlığı 1 ton civarında olmaktadır. Beton döküldüğü zaman tüm
ağırlık sadece kalıp direkleri tarafından taşınmaktadır. Dolayısıyla kalıp
direklerinin bu yükü taşıyacak kapasiteye sahip olması gerekmektedir. Bu
inşaatta da görüldüğü gibi tekniğine uygun tasarlanmayan kalıp sistemleri ağırlığı taşıyamaz duruma gelmekte ve taşıyamadıkları ağırlığın etkisiyle ciddi göçükler meydana gelmektedir. ”
Yaşanan bu kazadan çıkartmamız gereken önemli dersler var. Bu tür iş
kazalarının yaşanmaması ve yeni canlar yitirmemek için inşaatı yapan
yüklenicinin, belirlenen yasalar ve tekniklerin dışına çıkmadan uygulamayı gerçekleştirmesi gerekmektedir. Uygulamayı yaptıran şantiye şefinin gerekli bilgi birikimi ve uzmanlığa sahip olması, denetleyen yapı
denetim firmasının, belediyelerin, müfettişlerin inşaatları daha sık ve
doğru denetlemesi gerekmektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun işveren, işçi ve yetkililere getirdiği
yükümlülükleri net bir şekilde aktarması gerekmektedir. Bakanlık, çok
tehlikeli işler sınıfında yer alan yapı gibi işlerde uyulması gereken kurallar
ve güvenlik önlemlerini zorunlu hale getirmek için yaptırım gücünü ve
denetimlerini arttırmalıdır. İMO Bursa Şubesi olarak tüm yetkilileri, işverenleri, denetleyen kurumları bu konuda daha duyarlı ve dikkatli olmaya davet ediyoruz. Artık ihmaller iş kazalarına ve ölümlere yol açmasın.
MESLEKİ EĞİTİMLER SÜRÜYOR
Üyelerine yönelik mesleki eğitimlere hız kesmeden devam eden İMO Bursa
Şubesi, son olarak Gayrimenkul Konut Değerleme Lisanslama sınavına hazırlık
için kurs düzenledi.
İ
MO Bursa Şubesi eğitim salonunda,
Gayrimenkul Değerleme Uzmanı
ve İnşaat Mühendisi Hakan Özel ile
Serhat Çınar tarafından gayrimenkul
değerleme esasları, dar kapsamlı sermaye piyasası mevzuatı ve meslek kuralları, gayrimenkul mevzuatı ve inşaat
muhasebesi dersleri verildi. Çok sayıda
mühendisin iştirak ettiği kursta, sınavda
neler yapılabileceği anlatılarak, hazırlık
için sorular çözüldü.
Gayrimenkul değerlendirmesi ile ilgili
önemli kavramları anlatan Serhat Çınar,
“Gayrimenkul değerlendirme uzmanları, taşınmazları değerlendirmekle sorumlu lisansa sahip kişilerdir. Bankalar
lisanslı gayrimenkul değerlendirme şirketleri ile çalışmaktadır. 5 gayrimenkul
değerlendirme uzmanı bir araya gelerek
lisanslı değerlendirme şirketini kurabilir. Şirket kurarken bu 5 uzmandan ikisi
sorumlu değerlendirme uzmanı olmalıdır. Özel bir sermayeniz bulunmalı
ve başka bir iş ile uğraşmamalısınız. Öte yandan değerlendirme uzmanı olanlar
Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği’ne de üye olmak
zorundadır. Değerlendirme
uzmanı olmak için 4 yıllık
üniversite mezunu olmanız
gerekirken, konut değerlen-
dirme uzmanının ise iki yıllık üniversite
mezun olması yeterlidir. Bununla birlikte Türkiye’de 132, Bursa’da ise 3 lisanlı
değerlendirme şirketi bulunuyor. Ülke
genelindeki lisanslı değerlendirme uzman sayısı da 3 bine yakındır” dedi.
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 29
MAKALE
BETON ÇATLAKLARINA
KISA BİR BAKIŞ
Doç. Dr. İsa YÜKSEL
Bursa Teknik Üniversitesi
İnşaat Mühendisliği Bölümü
B
eton, içinde boşluklar ve mikro çatlaklar bulunan heterojen ve yarı-gevrek bir malzemedir ve düşük yükler
altında doğrusal elastik davranış gösterir.
Basınç dayanımının yüksek olması, yangına ve yıpratıcı çevresel etkilere dayanıklı
olması, ucuz ve kolay bulunabilen bileşenlerden oluşması, plastik kıvamda iken
içine girdiği kalıbın şeklini alması, çelik ve
ahşaba kıyasla daha kalıcı olması gibi pek
çok avantajının yanında, kullanıcıların en
çok şikâyet ettiği konu; sertleşmiş betonda
çatlakların oluşmasıdır. Günümüzde yapılar için kalıcılık da dayanım kadar önemli
olup, yapısal tasarımın performansa göre,
beton tasarımının ise kalıcılığa göre yapılması giderek bir zorunluluk halini almaktadır. Betonun kalıcılığını önemli ölçüde
etkileyen çatlaklar değişik nedenlerden
kaynaklanmaktadır. Betonda herhangi
bir noktada meydana gelen çekme zorlamaları beton çekme birim şekil değiştirme kapasitesini aştığı anda çatlak oluşur.
Çatlaklar beton yapının veya betonarme
elemanın dayanımını ve kalıcılığını olumsuz etkilediğinden, kullanıcılar açısından
çatlaklı beton, görmek istenmeyen bir durumdur.
30 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
Çatlak Nedenleri: Çatlama olayı betonun
bir çeşit hasar görmesi olup, çatlamanın
ana nedeni bir hasar yapıcı etkendir. Bu
etkenler mekanik etkiler ve yıpratıcı çevresel etkiler diye iki ana gruba ayrılabilir.
Deprem yükleri, sabit ve hareketli yükler,
her türlü çarpma, patlama ve diğer darbe
etkileri, çeşitli titreşimler mekanik etkiler
grubunda gösterilebilecek örneklerdendir. Yıpratıcı çevresel etkiler grubunda
ise sıcaklık değişimleri, ıslanma-kuruma,
donma-çözülme çevrimleri, buz çözücüler,
sülfatlı ve/veya klorürlü sular, asitler, gazlar, rüzgâr ve radyasyon etkileri örnek olarak gösterilebilir. Görüldüğü üzere, olaya
genel bakıldığında herhangi bir betonun
herhangi bir ortamda çatlamasına neden
olabilecek pek çok neden tekil veya çoklu
olarak bulunabilir.
Beton bileşenlerinin özellikleri, çatlak oluşumu ve yayılımı üzerinde oldukça etkindir. Betonda dayanım arttıkça kırılganlık ve
gevreklik artar. Fakat çelik veya polipropilen lifli betonlarda çatlak oluştuktan sonraki davranış yalın betona göre farklıdır. Lifli
betonda lif, çatlak oluşumunu engelleyemez fakat çatlakların ilerlemesini engelleyerek betonun tokluğunda belirgin artışlar
görülmesine neden olur. Su/çimento oranı, agrega tipi, agrega konsantrasyonu,
maksimum agrega boyutu gibi parametreler betonun çatlama ve kırılma parametrelerine etki eden başlıca etkenlerdir.
Betonarme bina türü yapılarda taze betonun kalıba yerleştirilmesinden, binanın
servis ömrü boyunca görülebilen çatlamaları meydana getiren zorlamaları 3 gruba
ayırmak mümkündür:
a)
Betonun bünyesinde gelişen hareketler: Kuruma büzülmesi sıcaklık değişimlerine bağlı genleşme ve büzülmeler,
plastik oturma ve plastik büzülmeler bu
gruba girer. Eğer bu büzülme veya genleşme hareketleri engellenirse beton çatlar. Plastik büzülme çatlakları genellikle
döşemeler ve yol kaplamaları gibi geniş
yüzeyli beton elemanlarda görülür. Derin
ve uzun çatlaklar betonun mukavemeti ve
dayanıklılığı açısından son derece zararlı
olabilir. Bünyesel rötrenin plastik rötreye
eklenmesi halinde çatlama olasılığı artar.
Taze beton kalıba yerleştirildikten sonra
iri agregalar aşağı, karışım suyu ise yukarı hareket etmek ister. Bu hareket betona
gömülü donatı veya kalıp tarafından engellendiğinde, donatı boyunca uzayıp giden plastik oturma çatlakları oluşur. Düşük
su/çimento oranları ile çalışılması ve uygun
katkı maddeleri ile bu çatlakların önlenmesi mümkündür.
Beton, döküm öncesinde hazırlanan kalıplara dökülüp yerine yerleştirilir ve yüzey
düzeltmesi yapıldıktan sonra, normal şartlarda, plastik kıvamını kaybederek priz almaya başlar. Taze beton ilk 24 saat içinde
kolaylıkla çatlayabilir. Çünkü bu dönemde
hem şekil değişimine uğramaktadır hem
de dayanımı çok düşüktür. Priz başladıktan
sonra kalıbın herhangi bir nedenle düşey
veya yatay yönde hareket etmesi, darbe
veya titreşime maruz kalması, uygun kalıp yapılmamasından dolayı kalıbın sehim
yapması gibi nedenlerle betonda priz süresince çatlama görülebilir. Priz tamamlanmadan oluşan çatlaklar önemli bir sorundur ve müdahale edilmesi gerekir. Oluşan
çatlakların genişliğine, yaygınlığına, çatlayan elemanın tipine, çatlak derinliğine,
çatlak genişliklerine göre uygulanacak
yönteme karar verilir.
b)
Betona gömülü maddelerin genleşmesi: Buna en iyi örnek donatı korozyonudur. Betonarme yapı elemanlarında betona gömülü vaziyette duran çelik
çubukların korozyona uğraması sonucu
donatı-beton ara-yüzeyinde korozyon
ürünleri (pas tabakası) meydana gelir. Bu
ürünün hacmi korozyona giren demirin
hacminden 6-7 kat daha fazladır. Dolayısıyla sertleşmiş beton içinde oluşan bu
hacimsel artış donatı boyunca ve donatıya dik doğrultuda betonda ilk önce çatlamaya neden olur, ileri düzeyde korozyon
halinde betonda parça kopmaları görülür.
Betonda alkali-silika reaksiyonları (ASR)
sonucunda da benzer bir hacimsel artış
nedeniyle haritavari çatlamalar görülür.
ASR çatlakları beton döküldükten 1-2 yıl
sonra ortaya çıkmaya başlarlar. Oluşan
çatlamaların nedeni agregadaki aktif silis
ile çimentodaki alkaliler arasında meydana
gelen reaksiyonla ortaya çıkan ve genleşen
jeldir.
c)
Dış etkiler: Aşırı yüklemeler, kimyasal etkileşimler, farklı oturmalar gibi nedenlerle oluşan deformasyonlar bu gruba
girer. Normal betonun çekme dayanımı
basınç dayanımının 1/8-1/12 civarında
olup oldukça düşüktür.
Dış yüklere bağlı çatlaklar basınç, eğilme, çekme, kesme, burulma gibi etkiler
sonucunda ortaya çıkar. Tüm bu etkilerin
bir noktada çekme gerilmesi yaratması ve
çekme birim boy değişiminin sınır değeri
aşmasıyla çatlak ortaya çıkar. Çekme gerilmesi çatlağa dik yönde meydana gelmektedir. Bu etkiler nedeniyle betonarme yapı
elemanlarında kabul edilebilir düzeyde
çatlak olması dayanım açısından sorun ya-
ratmasa da kalıcılık yönünden değerlendirildiğinde; her türlü çatlak bir olumsuzluk
olarak ele alınmalıdır. Doğrudan yükleme,
sınırlama veya meydana gelen şekil değiştirmeler neticesinde oluşan eğilme, kesme,
burulma veya çekme etkilerine maruz betonarme yapılarda çatlak oluşumu normaldir. Çatlaklar, sertleşmiş beton bünyesinde
meydana gelen plastik büzülme veya genleşmeye sebep olan kimyasal tepkimeler
gibi nedenlerle de oluşabilir. Bu nedenlere
bağlı olarak oluşan çatlaklar, kabul edilemez derecede geniş olabilirler. Özellikle
içinde sıvı depolanan yapılar gibi bazı özel
yapılarda ise beton çatlaklarına hiçbir zaman izin verilmez. Diğer yapılar için, çatlak oluşumu, yapının uygun işlevini veya
dayanıklılığını bozmayacak ya da kabul
edilemez bir görünüşe sebep olmayacak
şekilde sınırlandırılmalıdır.
Yaşlı betonlarda görülen çatlama nedenleri arasında donma-çözülme, ıslanmakuruma, yüksek sıcaklık, ASR, karbonatlaşma, donatı korozyonu, sülfat saldırısı,
titreşimler, çeşitli asit veya tuzların neden
olduğu reaksiyonlar sayılabilir. Yapı sağlığı
açısından çatlakların sınıflandırılması, gelişimlerinin izlenmesi gerekir ve gerekli hallerde elemana veya yapıya müdahale edilmelidir. Yapısal çatlakların zaman içinde
çatlak genişliklerinin artması bir müdahale
(onarım ve/veya güçlendirme) nedenidir.
Çatlak genişlikleri basit ölçüm cihazları ile
ölçülebilir ve çatlak derinlikleri de tahmin
edilebilir. Deprem nedeniyle oluşan çatlaklar, temellerden veya zemin hareketlerinden kaynaklanan çatlaklar yapısal çatlaklar
sınıfına girmekte olup, yapıda kapsamlı
hasar tespiti ve performans değerlendirmesi yapıldıktan sonra eğer onarım ve/
veya bir güçlendirme çalışması gerekli ise
zaman geçirilmeden bu çalışmalar yapılmalıdır. Betonda çatlağa neden olan etki
ortadan kaldırıldıktan sonra çatlaktaki
ilerlemenin durması beklenir. Çatlak ilerlemesi durduktan sonra çatlak onarımına
başlanabilir.
Yapıdan beklenen işlevini bozmayan çatlakların oluşumuna, genişliklerinin kontrolü için herhangi bir müdahalede bulunulmadan izin verilebilir. Ancak, yapının
önerilen işlevi, tipi ve çatlak sınırlamasının
maliyeti dikkate alınarak hesaplanan sınır
çatlak genişliği (wmax) belirlenmelidir. Bu
parametre uygulanacak işleme karar vermede önemlidir. TS EN 1992-1-1 (EUROCODE 2) standardına göre, betonarme
taşıyıcı elemanlar için önerilen sınır çatlak
genişlikleri (wmax) çevresel etki sınıflarına
göre farklı belirlenmiştir. Buna göre, X0
(korozyon riski veya zararlı etki yok) ve
XC1 (kuru veya sürekli ıslak) çevresel etki
sınıfına maruz elemanlarda wmax=0.4
mm alınabilir. XC2 (karbonatlaşma-ıslak,
bazen kuru), XC3 (karbonatlaşma-orta
derecede rutubetli), XC4 (karbonatlaşmatekrarlı ıslanma-kurumaya maruz), XD1
(klorür etkisi-orta derecede nemli), XD2
(klorür etkisi-ıslak, bazen kuru), XS1 (deniz suyu ile doğrudan temas etmeyen),
XS2 (sürekli deniz suyu içinde), XS3 (deniz
suyunda tekrarlı ıslanma-kuruma) çevresel
etki sınıfına maruz elemanlarda wmax=0.3
mm olarak alınabilir.
Sonuç olarak; ister yapısal olsun, ister beton bünyesinde yükten bağımsız çeşitli reaksiyonlar sonucu gelişmiş olsun her türlü
beton çatlağına bir hasar gözüyle bakmalı
ve çatlağın ana nedeni, yaygınlığı, derinliği, etkilediği eleman tipi gibi faktörler göz
önüne alınarak yapı dayanımına ve kalıcılığına etkisi araştırılmalıdır. Gerekli durumlarda onarım/güçlendirme çalışmaları
yapılarak yapının sürdürülebilirliği sağlanmalıdır.
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 31
HABER
MÜHENDİSLERE PROJE
PROJE YÖNETİM
YÖNETİM SEMİNERİ
KURSLARI SÜRÜYOR
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO)
Bursa Şubesi’nin gerçekleştirdiği
‘Proje Yönetim Yazılım Kursu’ oda
üyesi mühendislerden gelen yoğun
talep üzerine tekrar düzenlendi.
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO)
Bursa Şubesi’nde, ‘Proje Yönetim
Semineri’ düzenlendi.
İMO Bursa Şubesi
toplantı
salonunda
gerçekleşen ‘Proje Yönetim Semineri’nde
İnşaat
Mühendisi
Fatih Armutçu tarafından metraj, bütçe,
iş programı ve nakit
akışı
hazırlanması
konularında bilgiler
aktarıldı.
Üyelerin yoğun ilgi
gösterdiği seminerde
Armutçu, Excel programında kolay planlama yöntemlerini aktardı. Armutçu, iş planı hazırlanmadan
önce bir inşaatta olmazsa olmaların belirlenmesi gerektiğini
kaydederek, maliyetin de bu sayede önceden planlanabileceğine vurgu yaptı. İş programı ile taşeron firmaların çalışma
sürelerinin de belirlenmiş olacağını ifade eden Fatih Armutçu, proje yönetirken karşılaşılabilecek sorunları projenin zaman, maliyet ve kapsam sınırlamalarını dengeleyerek
çözmenin önemine vurgu yaptı. Fatih Armutçu seminerde
ayrıca aktardığı konuları destekleyen iş hayatı ile ilgili deneyimlerini de paylaştı.
32 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
Meslek içi eğitimlere önem veren İMO Bursa Şubesi, üyelerinin talebi üzerine MS Project ile Proje Yönetim Yazılım
Kursu’nu ikinci kez İMO Bursa Şubesi Eğitim Salonu’nda
gerçekleştirdi.
İnşaat mühendislerine projelerini planlı yürütebilme imkanı sunan eğitimler, Makina Mühendisi İsmet Kocaman tarafından verildi. Kursa katılan üyeler iki gün boyunca proje
planının oluşturulması ve uygulanması hakkında önemli
bilgiler elde etti. Proje yönetiminin önemi hakkında açıklamalarda bulunan eğitmen İsmet Kocaman, “Eğitim sırasında ve izleyen süreçte kazanılan bilgilerin, gerçek proje
ortamında başarılı bir şekilde uygulanabilmesi ancak proje
yönetimi araçlarının doğru, etkin ve verimli kullanılabilmesi ile mümkün olabilir” dedi.
Eğitimin sonunda proje yönetimini iş hayatlarında uygulayacaklarını belirten kursiyerler, gerçekleştirdikleri projelerde daha planlı ilerleyebileceklerini ifade ettiler.
HABER
MİMAR SİNAN ESERLERİYLE ANILDI
ODTÜ emekli Öğretim Üyesi Dr. Erhan Karaesmen, Mimar Sinan’ın eserlerinin
mimariye kattıklarını ve bu konudaki araştırmalarını “500 Yıl Sonra Koca Sinan’ı
Yeniden Düşünürken” konferansı ile inşaat mühendislerine anlattı.
İ
MO Bursa Şubesi, ODTÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği
Bölümü emekli Öğretim Üyesi Dr. Erhan Karaesmen’i ağırladı. “500 Yıl Sonra
Koca Sinan’ı Yeniden Düşünürken” adlı
konferansı veren Dr. Karaesmen, 30 yıldır Mimar Sinan’ı dünyaya benimsetmeye çalıştıklarını söyledi. Mimar Sinan’ın
ve eserlerinin günümüzde yeni yeni bilinir hale geldiğini ifade eden Karaesmen,
Sinan’ın eserlerinde kubbe ve tonoz kullanımına olağanüstü yeni bir boyut kattığını
vurguladı.
Mimar Sinan’ın Anadolu’daki yapı ve kültür birikiminden yararlandığını kaydeden Dr. Karaesmen, “Kendisinden önceki
mimarların neler yaptığını merak eden
gizli gizli gezen bir adammış. Günümüzün teorileri ve matematiği o tarihte yok.
Fakat Sinan’ın üstün bir sezgisi vardı ve
muhtemelen iyi bir çizimciydi. Geç keşfedildi ama hızlı ilerledi. 6 bin kilometrede
mimarlık yaptı. Akıl almaz bir çeşitliliği
var. Çoğunlukla ibadet yapıları bilinir fakat pek çok eseri, sivil mimari ve köprü
örnekleri de vardır. Onun ser mimarlığı
döneminde 480 yapı inşa edilmiş. Hepsini
kendisinin yapmış olması, projelendirme-
“YAPILARIMIZDA AKIL ALMAZ BİR
SADELİK VAR”
Mimar Sinan’ın, kubbenin hem enlemsel
hem de boylamsal boyutta gelen etkileri
ile birbirini tamamlamadığını ve bunun
yapıya direnç kazandırdığının farkında
olduğunu aktaran Dr. Karaesmen, uygarlığın gelişim çizgisi üzerinde Mimar
Sinan’ın olağanüstü bir yeri olduğuna
dikkat çekerek, “Batı’nın yapılarında
kültürün tinselliği, anıtsallığı var. Bizim
yapılarımızda akıl almaz bir sadelik var.
Heykel sanatının olmayışı bu sadeliği
yaratıyor. Mimar Sinan eserlerinde üç
boyutlu heykel gibi yapılar inşa ediyor.
Derinliği başka şekilde anlatıyor” ifadelerini kullandı.
Floransa’daki Santa Maria del Fiore
Katedrali’nin tüm dünya tarafından bilindiğini hatırlatan Karaesmen, 31 metre
çapı, 43 metre yüksekliği, kubbeleri ve
tonozları ile sade ve muhteşem bir eser
olan Edirne’deki Selimiye Cami’nin ise
bilinmediğini kaydetti. “Sinan’ın eserlesi mümkün değil. Fakat nerede ne yapıl- rinde kandırmaca yok” diyen Dr. Karaesdığını biliyor. Bu eserlerin yaklaşık 70-80 men, Selimiye Cami’ni benimsetmek için
tanesinin proje müellifi ve mimarı oldu- çalıştıklarını söyledi.
ğunu kabul ediyoruz” dedi.
“AYASOFYA’YI KURTARDI”
Mimar Sinan’ın Bursa’daki Ulu Camii ve
Beyazıd Cami’nin yanı sıra güçlendirmesinde de yer aldığı Ayasofya’dan fazlasıyla
etkilendiğini belirten Dr. Erhan Karaesmen, “Ayasofya kendisinden önce 17 kez
yıkılmıştı. Sinan bir deha. Temeline yaptığı uygulamalarla Ayasofya’yı yıkılmaktan
kurtardı. Sonrasında yaşanan depremlerde Ayasofya asla yıkılmıyor. Daha sonra
yaptığı Selimiye Cami’nin haşmetinde
Ayasofya’nın içini çok fazla incelemesi ve
tamirinde yer almasının payı vardır diye
tahmin ediyoruz” diye konuştu.
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 33
MAKALE
İŞVEREN AÇISINDAN
HAKLI NEDENLERLE
FESİH
Erol KILIKÇIER
Avukat
[email protected]
İ
ş yaşamının belki de en zorlu süreci olan
‘fesih’ hukukumuzda haklı fesih nedenleri
başlığı adı altında 4857 sayılı İş Kanunu’nda
gösterilmiş ve yasa maddeleri beraberinde fesih işlemine yeni bir düzenleme getirilmiştir.
Bu süreçle birlikte İş Kanunu madde 18 “feshin geçerli bir sebebe dayandırılması” gereği,
otuzdan fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az
altı ay belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışanların iş sözleşmesi son derece sıkı şekil ve esas
şartlarına uyulmak suretiyle feshedilebilmektedir.
Eğer bu şartlara uyulmadan fesih yapılırsa, fesihten itibaren 1 aylık süre içerisinde açılacak
bir işe iade davası neticesinde işverenin 4, 8
ve 12 aya kadar ücret tutarında tazminat ödemesi yapması, işverenden dava yolu ile talep
edilebilecektir.
4857 sayılı İş Kanunu madde 21 uyarınca; geçersiz sebeple yapılan feshin sonuçları aşağıda
tartışılmaktadır. İşte, tam burada uygulamada
sıklıkla gördüğümüz hatalardan yola çıkarak,
işveren tarafından fesih sürecinde yapılması
gereken hususları belli başlı ilkelerden yola çıkarak bilginize sunacağız. Bu bilgiler aşağıda
tek tek sıralanmıştır.
•
Öncelikli olarak fesih bildiriminin
‘yazılı’ ve fesih sebebinin ‘açık’ olarak belirtilmesi gerekmektedir. Sebep içermeyen, gerekçe gösterilmeyen sadece kanun maddesi-
34 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
nin tekrarı niteliğinde olan fesihler geçerli
olmayacaktır.
•
Fesih sebebi olarak belirtilen hususun işçinin yetersizliği, işçinin davranışlarındaki kusur ve özensizlik, işletmesel
sebep yani işyerinde yeni çalışma – üretim
yöntemlerine gidilecek olması, işyerinin
bazı bölümlerinin kapatılması, iş ile ilgili
teknolojik değişikliklere gidilmesi, sektörel
olumsuzluklar nedeni ile önlemler alınması, işyerinin ekonomik sıkıntıları ve genel
ekonomik sıkıntılar gibi objektif bir niteliğe
dayanması gerekmektedir.
•
Eğer iş sözleşmesi, davranış veya
yetersizlikten kaynaklanan bir nedenle feshediliyorsa, öncelikle aleyhindeki iddialara
karşı işçinin savunmasının alınması esastır.
İş kanununda savunma alınmasının nasıl
yapılacağı hususunda bir usul belirtilmemiştir. Öncelikle aleyhindeki iddiaları çalışana tebliğ etmek ve makul bir süre vermek
kaydıyla işçiden savunma vermesi istenmelidir. Çalışanın savunma talep bildirimini
tebliğ almak istememesi halinde, bu durumun bir tutanakla tespiti, işveren açısından
yerinde olacaktır.
•
İşletmesel sebeplerle yapılacak
fesihlerde savunma alma mecburiyeti yoktur. Ancak bu nedenle fesih söz konusu
olsa dahi, işten çıkarılacak işçinin seçiminde davranış veya yetersizlik kriterleri esas
alınmış ise çalışanın savunmasının alınması
yerinde olacaktır. Bu nedenle yapılacak fesihlerde savunma alınmaması, başlı başlına
feshin geçersizliği sonucunu doğuracaktır.
•
Çalışan tarafından verilen savunma dikkatli ve samimi bir şekilde incelenmeli, çalışanın savunmasında belirttiği
konular hakkında gerekli araştırma ve incelemeler işveren tarafından yapılmalıdır.
•
Çalışanın haksız devamsızlık yapması, amirlerine ve diğer çalışanlara sataşması, kavga etmesi, tacizde bulunması
veya işyerinde güveni suiistimal, işyerindeki
huzuru bozmak gibi İş Kanunu 25/II’de belirtilen hallerin varlığında iş sözleşmesinin
haklı nedenle derhal fesih gündeme gelebilecektir.
İş Kanunu madde 25/II tazminatsız fesih
koşullarını düzenlemektedir. Madde içeriğinde düzenlenen durumlarda her ne kadar savunma alma zorunluluğu bulunmasa
da yaşanan olayın açıklığa kavuşması ve
herhangi bir şüpheye yer vermemek adına
çalışanın savunmasının alınması yine de yerinde görülmektedir.
Haklı nedenle derhal feshi gerektirecek
durumların varlığı halinde, işveren konuyu
ciddi bir şekilde soruşturmalı gerekirse konuya vakıf olan diğer çalışanların beyanlarına başvurmalı ve bunun neticesine göre
işlem yapmalıdır.
Ayrıca İş Kanunu madde 26 uyarınca yukarıda belirtilen sebeplerle yapılacak fesih
hakkı, işçinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu, işverenin öğrendiği günden başlayarak altı iş günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl sonra
kullanılamayacaktır.
Eğer işçi fiili neticesinde maddi menfaat
elde ettiyse, bu bir yıllık süre işlemeyecek-
tir. Bu süreler geçirildikten sonra
yapılacak fesihlerde kıdem ve ihbar
tazminat ödemelerinin yapılması
gündeme gelebilecektir.
FESHİN SON ÇARE OLMASI
İLKESİ:
Performans nedeniyle yapılacak
fesihlerde, işverenin performans
kriterlerini işçiye tebliğ etmesi ve
performans
değerlendirmesinin
anlaşılır bir şekilde yapılması gerekmektedir. Söz konusu değerlendirmenin çalışana tebliği, yorum ve
savunmasının alınması yerinde olacaktır. İşverenler feshi her durumda
kullanamayacaktır. İşçinin iş sözleşmesini sona erdirmeden önce, iş
sözleşmesinin devamı için yapılması
gereken bütün ihtarlar yapılacak,
gerekli tüm savunmalar alınacak,
işçinin sözleşmesinin sonlandırılmaması için bütün imkânlar kullanılacaktır. İşveren tarafından işçiye
verilmesi gereken bütün eğitimler
verecek, işçinin işi layıkıyla yapması
için gerekli ortam ve malzemeleri
hazırlayacaktır. Buradaki temel ilke
de feshin son çare olduğudur. Feshin son çare ilkesi Yargıtay kararlarında da sık sık belirtilmektedir. İlkeye örnek olarak Yargıtay 9.
Hukuk Dairesi’nin 2009/27271 E.
- 2009/27272 K. Sayılı 20.07.2009
tarihli içtihadını gösterebiliriz. İçtihat metni aynen aşağıdaki şekildedir;
‘’ÖZET: Feshin geçerli nedene dayandığının ispat yükü işverendedir.
İşveren, öncelikle feshin biçimsel
koşullarına uyduğunu, daha sonra
fesih nedenlerinin haklı olduğunu
kanıtlamalıdır.
Feshin işletme, işyeri ve işin gerekleri nedenleri ile yapıldığı ileri
sürüldüğünde, öncelikle bu konuda işverenin işletmesel kurarı
aranmalı, istihdamı engelleyen bir
durum olup olmadığı araştırılmalı;
işletmesel karar ile istihdam fazlalığının meydana gelip gelmediği,
işverenin bu kararı tutarlı şekilde
uygulayıp uygulamadığı, işverenin
fesihte keyfi davranıp davranmadığı ve işletmesel karar sonucu feshin
kaçınılmaz olup olmadığı açıklığa
kavuşturulmalıdır’’ şeklindedir. Emsal karardan da anlaşılacağı üzere
işveren feshi son çare olarak kullandığını ispatlamakla yükümlüdür.
•
Davranıştan kaynaklı fesihlerde ise iş ilişkisinin işveren tarafından devamının artık kendisinden
beklenemeyeceği durumları dikkate
almak gerekmektedir. İşçinin uyarılara rağmen sık sık işe geç gelmesi,
işini gereği gibi yapmaması, çalışma
arkadaşları ve amirlerine karşı agresif bir şekilde davranması, çalışma
ortamını terk etmesi bir fesih sebebi
olarak nitelendirilebilir. Burada altını çizmek istediğimiz konu, fiil ve
davranışların işyeri düzenini bozucu nitelikte olup olmadığıdır. İşyeri
düzenini bozucu fiil ve davranışların
birer fesih sebebi olduğu aşikardır.
Ancak bu sebeplerin her birisini
kendi içerisinde değerlendirmek,
uyarı veya ihtar verilerek düzeltilebilecek bir fiil ise öncelikle bu yola
başvurmak, eğer düzelme olmuyorsa fesih yoluna gitmek isabetli olacaktır. Yine burada da temel ilkenin
“feshin en son çare olduğu” unutulmamalı ve fesih sübjektif - keyfi
nedenlere dayanmamalıdır.
Konuya ilişkin yazımızı şimdilik ana
başlıklar altında bilginize sunarak,
yazımızın tüm izleyicilerimize yararlı
olmasını diliyoruz.
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 35
HABER
İMO BURSA’DAN
HATIRA ORMANI
İMO Bursa Şubesi Gençlik Komisyonu, geleceğine
sahip çıkmak için ‘Bir Fidanda Sen Dik’ kampanyası
başlattı. Üyelerin desteği ile Uludağ Üniversitesi
İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde ‘İMO Bursa Hatıra
Ormanı’ oluşturuldu.
O
rmancılık Haftası’nda örnek bir
davranış sergileyen İMO Bursa
Şubesi Gençlik Komisyonu, 190
çam ağacı fidanını toprakla buluşturdu.
Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği
Bölümü çevresindeki alanı yeşillendiren genç mühendisler, tüm ağaçları tek
tek dikti. Programına İMO Bursa Şube
Başkanı Basri Akyıldız, 13. dönem Oda
Başkanı Necati Şahin, UÜ İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem
Doğangün, İMO Bursa Yönetim Kurulu
üyeleri, Gençlik Komisyonu üyeleri ve
öğrenciler katıldı.
Programdaki konuşmasında, Gençlik
Komisyonu’nun öncülüğünde yeni kurulan ve ilk mezunlarını veren Uludağ
Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü
ile bu fidanları ortaklaşa diktiklerini be36 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
lirten İMO Bursa Şube Başkanı Basri Akyıldız, fidanların da İnşaat Mühendisliği
Bölümü ile birlikte yeşerip büyümesini
diledi.
“BU ORMAN, ÖNCÜ BİR HAREKET
OLDU”
Akyıldız şöyle devam etti: “İnşaat mühendisliği bina dikmek, beton dökmek,
ağaçları kesip, taş kaplamak gibi algılanıyor. Oysa bu işin teknik boyutunda olan
insanlar olarak artık yeşili de korumamız
gerektiğinin bilincindeyiz. Bu bilinci de
inşaat mühendisliği öğrencilerine, toplumun her kesimine aktarmamız gerekiyor. İMO Bursa Hatıra Ormanı öncü bir
hareket oldu. Bu şekilde çevreye duyarlı
etkinliklerin artmasını istiyoruz.”
İMO Bursa Şubesi geçmiş dönem Başkanı Necati Şahin, başkanlığı
döneminde çalıştığı genç kadronun, geleceğin inşaat mühendisi adayları ile çevreye, doğaya duyarlı etkinlikler gerçekleştirmesinin mutluluk verici olduğunu
belirtirken, UÜ İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün
de “Gelecek nesillere gölgesinde dinlenebilecekleri, dolaşabilecekleri bir hatıra
ormanı bırakacağız” dedi.
HABER
MÜHENDİSLER
38’İNCİ YAPI
FUARI’NI GEZDİ
İMO Bursa Şubesi üyeleri, yapı sektörünün
en büyük buluşması olan 38’inci İstanbul Yapı
Fuarı’nı gezerek sektördeki en son yenilikleri ve
teknolojileri görme fırsatı yakaladı.
İ
nşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi üyesi mühendisler, 1.250 üretici firma, 17.400
ürün, teknoloji ve hizmetlerin sergilendiği
38’inci İstanbul Yapı Fuarı’na bu yıl da yoğun
ilgi gösterdi. İnşaat mühendisleri, 100 bin metrekarelik alanda, 14 ayrı salonda en son yenilik
ve teknolojileri yakından inceledi.
YÖNETİM ADINA AYDIN’A TEŞEKKÜR
Fuar sayesinde sektörün önde gelen firmalarının yetkilileri ile bir araya gelme ve bilgi alma
fırsatı yakaladıklarını söyleyen İMO Bursa Şubesi üyeleri, sektörel gelişmeleri takip edebilmek için bu tür fuarların önemine vurgu yaptılar. Üyeler, İMO Bursa Şubesi adına Yönetim
Kurulu Üyesi Alper Aydın’a geziyi düzenledikleri için de teşekkür ettiler.
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 37
MAKALE
ELEKTRONİK DEFTER, ELEKTRONİK
FATURA, ELEKTRONİK YOKLAMA
VE ELEKTRONİK TEBLİGAT
UYGULAMALARI
İhsan AKAR
Yeminli Mali Müşavir
[email protected]
Türkiye’de e-devlet ve e-dönüşüm projeleri
çerçevesinde e-maliye alanında da bir takım
düzenlemeler yapılmıştır. Vergi idaresince,
mükellef faaliyetlerini etkin ve hızlı bir şekilde
kavramak, vergileme işlemlerinde performansı arttırmak, ekonomik faaliyetleri kayıt altına
almak, toplumsal faydayı maksimize etmek,
vergi gelirlerinde artış sağlamak amacıyla teknolojik gelişmelere bağlı olarak bir takım düzenlemeler yapılmıştır.
Maliye Bakanlığı’nın Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesinde yapmış olduğu; Vedop 1,Vedop, 2-Vedop-3 projeleri, e-beyanname,
e-haciz proje uygulamalarını takiben 2015
yılından itibaren yine doğrudan mükelleflere
yönelik, e-defter, e-fatura, e-yoklama ve
e-tebligat gibi elektronik vergisel uygulamalarını yürürlüğe sokmaya başlamıştır.
Bilindiği üzere, 6762 sayılı Türk Ticaret
Kanunu’nun “defter tutma mükellefiyeti”
başlıklı 66. maddesinin ikinci fıkrasında yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri, karar
ve işletme defterinin elektronik ortamda veya
dosyalama suretiyle tutulabileceği, bu defterlerin açılış/kapanış onaylarının şekli ve esasları
ile bu defterlerin nasıl tutulacağının Gümrük
ve Ticaret Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı’nca
çıkarılacak müşterek bir tebliğle belirleneceği
hükme bağlanmıştır. Bu kapsamda yayımlanan 1 Sıra Numaralı Elektronik Defter Genel Tebliğ ile yevmiye defteri ile defteri
38 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
kebirin elektronik defter (e-defter) olarak tutulabilmesine imkan sağlanmıştır.
Ayrıca 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun
mükerrer 242. maddesinin ikinci fıkrasına
5766 sayılı Kanun’un 17. maddesi ile eklenen hüküm uyarınca; elektronik defter, belge ve kayıtlarının oluşturulması, kaydedilmesi, iletilmesi, muhafaza ve ibraz edilmesi
ile defter ve belgelerin elektronik ortamda
tutulması, düzenlenmesi uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi Maliye
Bakanlığı’na verilmiştir. Yazımızın ilerleyen
bölümlerinde kısaca e-defter, e-fatura,
e-yoklama ve e-tebligat uygulamalarına ilişkin açıklamalarımıza yer verilecektir.
Elektronik Defter ve Elektronik Fatura
Uygulaması:
1-E-Defter Uygulamasına 2015 Yılında Geçen Mükellefler:
421 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel
Tebliğ ile 2014 yılı sonu itibariyle e-deftere
geçip 01.01.2015 tarihi itibariyle e-defter
tutmak zorunda olan mükellef grupları
aşağıdaki gibi belirlenmiştir.
a) 4/12/2003 tarihli ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu kapsamında madeni yağ lisansına sahip olanlar ile bunlardan 2011
takvim yılında mal alan mükelleflerden
31/12/2011 tarihi itibariyle asgari 25 Milyon TL brüt satış hasılatına sahip olanlar ile
b) 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli (III) sayılı
listedeki malları imal, inşa veya ithal
edenler ile bunlardan 2011 takvim yılında
mal alan mükelleflerden 31/12/2011 tarihi
itibariyle asgari 10 Milyon TL brüt satış ha-
sılatına sahip olanlar,
2014/Nisan ayı başından itibaren e-fatura
uygulamasına, 2015 takvim yılı başından
itibaren ise e-defter uygulamasına geçmiş
olmaları gerekli ve zorunludur.
2-E-Defter-E Fatura Uygulamasına 2016
Yılında ve Daha Sonraki Yıllarda Geçmesi
Gereken Mükellefler:
454 sıra nolu VUK Genel Tebliği ile 2015
yılında zorunluluk kapsamında e-deftere
geçen mükelleflere ilave olarak aşağıda
sayılan mükelleflerin de e-defter tutma ve
e-fatura uygulamasına geçme zorunluluğu
getirilmiştir. Buna göre:
a) 2014 veya müteakip hesap dönemleri
brüt satış hasılatı 10 Milyon TL ve üzeri olan
mükellefler.
b) Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli I sayılı listedeki malların imali, ithali, teslimi vb.
faaliyetleri nedeniyle Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan (EPDK) lisans alan mükellefler. Bayilik lisansı olanlar, münhasıran
bu lisansa sahip olmaları nedeniyle bu bent
kapsamında değerlendirilmeyecektir.
c) Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli III
sayılı listedeki malları imal, inşa ve ithal
eden mükelleflerden;
(a) bendindeki şartı, 2014 hesap döneminde sağlayan mükellefler 1 Ocak 2016
tarihinden itibaren, 2015 veya müteakip
hesap dönemlerinde sağlayan mükellefler
ise ilgili hesap dönemine ilişkin gelir/kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği tarihi takip eden hesap döneminin
başından itibaren e-fatura ve e-defter
uygulamasına geçmek zorundadırlar.
(b) ve (c) bentlerinde sayılanlardan 20 Haziran 2015 tarihinden önce lisans alan
veya mükellefiyet tesis ettirenler 1 Ocak
2016 tarihinden itibaren, 20 Haziran
2015 tarihinden sonra lisans alan veya mükellefiyet tesis ettirenler ise lisans aldıkları
ya da mükellefiyet tesis ettirdikleri tarihi
izleyen hesap döneminin başından itibaren, e-fatura ve e-defter uygulamasına
geçmek zorundadırlar. Ayrıca, lisans ya da
mükellefiyet tesis tarihi ile izleyen hesap dönemi arasındaki sürenin üç aydan kısa olması halinde isteyen mükellefler bir sonraki
hesap döneminin başından itibaren e-defter
tutabilecekler ve e-fatura uygulamasına geçebileceklerdir.
Diğer taraftan, e-fatura ve e-defter uygulamasına geçme zorunluluğu getirilen mükellefler; tam bölünme, birleşme veya tür
(nev’i) değişikliğine gitmeleri halinde
devrolunan veya birleşilen tüzel kişi mükellefler ile tam bölünme veya tür (nev’i) değişikliği sonucunda ortaya çıkan yeni tüzel
kişi mükellefler de e-fatura uygulamasına geçmek ve elektronik defter tutmak zorunda olacaklardır. Bu durumda
uygulamalara geçme süresi hiçbir koşulda
işlemin ticaret siciline tescil tarihini izleyen
ayın başından itibaren 3 ayı geçemeyecektir.
e-defter uygulamasına başvuru için mükelleflerin vergi dairesine gitmelerine veya herhangi bir birime dilekçeyle başvurmalarına
gerek bulunmamakta; www.edefter.gov.
tr internet adresinden mükellefiyetlerine
ilişkin temel bilgileri girmek ve “Uyumluluk
Onayı Verilen” yazılımlardan herhangi birini seçmek ve mali mühür ya da elektronik
imzaları ile imzalamaları suretiyle başvurular
kolaylıkla gerçekleştirilebilmektedir. E-defter
uygulamasına başvuru yapmak için mali
mühür gerekli olup, e-fatura uygulaması
için alınan mali mühür e-defter uygulaması
için de kullanılabilmektedir. E-defter uygulamasına geçmek zorunda olan mükellefler,
zorunluluklarının başladığı tarihten itibaren
yevmiye defterlerini ve defteri kebirlerini
e-defter olarak tutmak zorundadırlar. Söz
konusu defterlerin e-defter yerine kağıt
ortamında tutulması imkanı bulunmamaktadır.
İhracat İşlemlerinde E-Fatura Uygulaması:
E-Fatura uygulamasına kayıtlı olan mükelleflerden, mal ihracı ve yolcu beraberi eşya
ihracı (Türkiye’de ikamet etmeyenlere KDV
hesaplanarak yapılan satışlar) kapsamında
fatura düzenleyecek olanlar, bahsi geçen faturalarını da 01.01.2016 tarihinden itibaren
e-fatura olarak düzenleyeceklerdir.
E-Yoklama Uygulaması: 453 Sıra No.lu
Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 1 Eylül
2015 tarihinden itibaren elektronik yoklama (e-yoklama) sistemine geçilecektir. Bu
sistem ile artık yoklama neticelerine ilişkin
e-yoklama fişleri, yoklamaya yetkililer tarafından mobil cihazlar aracılığıyla elektronik
ortamda oluşturulabilecektir.
Elektronik Yoklama Sistemi; yoklama faaliyetlerine ilişkin süreçlerin elektronik ortamda yürütülebilmesini, yoklama faaliyeti
sonucunda kayıt altına alınan delil niteliğindeki verilerin (resim, video, koordinat vs.
dahil) Gelir İdaresi Başkanlığı’na ve ilgilisine
elektronik ortamda iletilebilmesini amaçlamaktadır. Yoklama yapılan veya yetkilisi tarafından imzalanan e-yoklama fişi yoklamaya yetkililer tarafından elektronik ortamda
onaylanarak imzalanma süreci tamamlanacaktır. E-yoklama fişleri, internet vergi dai-
resi üzerinde yer alan “Elektronik Yoklama
Görüntüleme” menüsünden görüntülenebilecek ve çıktısı alınabilecektir.
Elektronik Tebligat Uygulaması: Gelir
İdaresi Başkanlığı’nca Elektronik Tebligat’ın
usul ve esaslarını belirleyen Genel Tebliğ
Taslağı hazırlanmış olup buna göre; vergi dairelerince, kurumlar ve gelir vergisi
mükelleflerine yapılacak tebliğ evrakları, 1
Ocak 2016 tarihinden itibaren muhatapların elektronik adreslerine yapılacaktır. Söz
konusu e-tebligatlar elektronik imzalı tebliğ
evrakı, muhatabın elektronik ortamdaki adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün
sonunda tebliğ edilmiş sayılacaktır. Uygulama henüz yürürlüğe girmemekle birlikte 1
Ocak 2016 tarihi itibariyle yürürlüğe konulması planlanmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde
e-defter, e-fatura, e-yoklama ve e-tebligat
işlemleriyle ilgili olarak mükelleflerin, zorunluluklarının başladığı tarihten itibaren vergisel ve hukuki anlamda zor duruma düşmemeleri ve cezai işlemlere maruz kalmamaları
adına bu işlemlerle ilgili gerekli başvuruları
zamanında yapmaları büyük önem arz etmektedir.
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 39
RÖPORTAJ
52 YAŞINDA
YENİDEN
ÖĞRENCİ
OLDU
İnşaat Mühendisi Mehmet
Albayrak, üniversiteden
mezun olduktan
30 yıl sonra Uludağ
Üniversitesi’nde yüksek
lisans yapmaya başladı.
İ
nşaat Mühendisi Mehmet Albayrak, 30 yıldır Bursa’da serbest olarak
çalışıyor. Karadenizli olmasının bu
mesleği seçmesinde önemli bir rolü olduğunu dile getiren Albayrak, bugünlerde yeniden öğrenci olmanın heyecanını
yaşıyor. Uludağ Üniversitesi’nde İnşaat
Mühendisliği Bölümü’nde yüksek lisansa
başlayan Albayrak, “Aslında yüksek lisans
yapmak gibi bir düşüncem yoktu. Bir gün
UÜ İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı
Prof. Dr. Adem Doğangün hocamız ve
Doç. Dr. Ramazan Livaoğlu hocamızla
bir konu hakkında yaptığımız görüşme
sırasında laf dönüp dolaşıp yüksek lisansa geldi. Ramazan hocamız ‘Mehmet abi
sen neden yüksek lisans yapmıyorsun?’
diye sordu. Tabii o ana kadar aklımda hiç
böyle bir şey yoktu. Hocaların teşviki ve
şu anki sınıf arkadaşlarımdan bazı meslektaşlarımın ısrarları ile bu yola girdik.
İyi de oldu. Yarım dönemi bitirdik bile,
üstelik zayıfım da yok” dedi.
Yüksek lisans eğitimiyle 30 yıl sonra yeniden başlayan öğrencilik macerasını anlatan Albayrak, genç
mühendislere tavsiyelerde de bulundu...
- Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Kimdir Mehmet Albayrak?
1984 yılında Yıldız Teknik
Üniversitesi’nden mezun oldum.
1984’ten bu yana da serbest ola-
40 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
rak çalışıyorum. Meslek hayatım hep
Bursa’da geçti. 2000’den 2004 yılına kadar
İMO Bursa’nın yönetiminde bulundum,
iki yıl sekreter üye olarak da görev aldım.
İş hayatımda hiç maaş almadım, hep
serbest çalıştım. Aslen Trabzonluyum.
Orada köy ortaokulunda okudum. O dönemler normal derslerimizin dışında bir
rehberlik dersi de almaya başlamıştık. Fakat rehberlik dersinin ne olduğunu bilmiyorduk. Bu derste bize bir form doldurtmuşlardı, onu hatırlıyorum. Yıllar sonra
köyüme gittiğimde, okulun o dönemki
müdürünü buldum. Ve o doldurduğumuz formları çıkarttık. Formdaki “Ne
olacaksın?” sorusunun karşısına mühendis olmak istediğimi yazmışım. Demek ki
bu mesleği daha o zamanlardan severek
ve isteyerek seçmişim.
- Peki, neden mühendis, birinden mi etkilenmiştiniz?
Hayır, etkilendiğim kimse olmadı. Karadenizliliğimizden olsa gerek, inşaat bizi
her zaman cezbeden bir sektör olmuştur.
Belki de buradan kaynaklanıyor. Üniversite tercihlerimin büyük bölümü de inşaat mühendisliğiydi. Bir tane tıp fakültesi
seçmiştim, fakat onu kazanamadım. Şu
an iyi ki de kazanamamışım diyorum,
çünkü tıp bana göre değilmiş.
- Mezun olduğunuzdan bu yana 30 yıl
geçmiş. Bunca yıl sonra neden yüksek
lisans yapmak istediniz? Neden bu kadar beklediniz?
Aslında yüksek lisans yapmak gibi bir düşüncem yoktu. Zaten bu noktadan sonra
bana mesleki anlamda büyük katkıları olmayacaktır, fakat mühendislik manasında katacağı çok önemli şeyler olabilir. Neden bu yıl yüksek lisans eğitimi dersek de
Uludağ Üniversitesi’nde yüksek lisans bölümü yeni açıldı. Bir gün UÜ İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem
Doğangün hocamız ve Doç. Dr. Ramazan
Livaoğlu hocamızla bir konu hakkında
yaptığımız görüşme sırasında laf dönüp
dolaşıp yüksek lisansa geldi. Ramazan
hocamız ‘Mehmet abi sen neden yüksek
lisans yapmıyorsun?’ diye sordu. Tabii o
ana kadar böyle bir şey hiç aklımda yoktu.
Ramazan hocamızın teşviki, şu anki sınıf
arkadaşlarımdan bazı meslektaşlarımın
ısrarları ile bu yola çıktık. İyi de oldu. Yarım dönemi bitirdik bile, üstelik zayıfımız
da yok. Her şeye rağmen eğer Bursa’da bu
bölüm açılmamış olsaydı, yüksek lisans
yapma şansım pek yoktu.
“OTURUP ÖDEV YAPIYORUM”
- Yüksek lisansa başlamak mevcut işlerinizi etkiledi mi?
Kesinlikle. Hatta oturduk ödev yaptık diyebilirim. Malum bizi tecrübeli mühendis olarak da gördüklerinden, fazla hata
yapma, hele tembellik etme şansımız hiç
yok. Oturduk baya baya zaman harcadık,
ama öğrenciliğimize de dönmüş olduk,
aslında güzel de oldu.
- 30 yıl önce üniversiteden mezun olmuş
biri olarak üniversite yıllarınızda aldığınız eğitimle şu anki eğitim disiplin-
lerine uyum sağlamada zorlandınız mı?
Uyum sorunu yaşamdım, o da neden?
Ben 30 yıl boyunca proje yaptım. Bunun
yaklaşık ilk 10 yılı elle hesaplamaydı.
Ardından bilgisayarlar yavaş yavaş meslek disiplinimiz içerisine girince bilgisayarları kullanmaya başladık. Bu konuda
da iddialıyımdır. Dolayısıyla yabancılık
çekmedim. Sonradan müfredata konmuş
bazı yeni derslerde haliyle sıkıntı yaşadım, ama bu beni çok da fazla zorlamadı.
Bursa’da mühendislik alanındaki bilgisayar programlarını kullanmaya ilk başlayanlardanımdır. Ve sürekli yeniliklere
ayak uydurmaya çalışıyorum.
- Günümüzde kuşak çatışmaları sürekli
dillendiriliyor. Görüş ayrılıklarına düştüğünüz oldu mu hiç? Malum öğrencilerin tamamı sizden yaşça küçükler.
Yüksek lisans eğitimi gören meslektaşlarımın hemen hemen tamamı en az 10’ar
yıllık, belli bir tecrübeye sahip arkadaşlar.
Meslek olarak hepimiz aynı işi yaptığımızdan görüş ayrılıklarına düştüğümüz
hiç olmadı. Öte yandan kızım da şu an
inşaat mühendisliği okuyor. İnşallah bu
yıl mezun olacak. Oğlum da mimarlık
okuyor. Baktığımda sınıf arkadaşlarımın
bir kısmı tecrübeli olsa da yine de kızım
yaşındaki gençlerle de sınıf arkadaşı olduk. Bu durum doğal olarak bazen tuhafıma gitmiyor değil. Bir de yaşımıza hürmeten herkes saygısını eksik etmiyor, sağ
olsunlar.
- Eğitime başladığınız ilk gün o
sıraya oturduğunuzda neler hissettiniz?
Açıkçası komiğime gitmedi değil.
Yıllar sonra tekrar
öğrenci olmak insanda farklı duygular uyandırıyor.
Fakat derse başladığınızda her şeyi
unutuyor ve ortama ayak uyduruyorsunuz. Zaten
meslek hayatımda
sürekli seminerden seminere koşturdum.
Bu anlamda ders dinlemek hiç de zor gelmedi.
“EN ÖN SIRADA OTURUYORUM”
- En azimli öğrencilerden biri misiniz?
Dersleri en önden mi takip ediyorsunuz?
Kesinlikle. Zaten en ön sırada oturuyorum. Ama şu da bir gerçek, genç öğrenciler bizden daha başarılı. Çünkü yaş ilerledikçe hafızanız doluyor ve anlatılanları
anlama kapasiteniz gençlere göre daha az
kalıyor. Bu yarı dönemde hiç bilmediğim,
hiç işlemediğimiz konuları da gördük ve
bunun bize büyük katkı sağladığına inanıyorum.
Tabii yüksek lisans dersleri, lisans derslerinden daha ileri düzeyde. Mutlaka yeni
konular öğreniyorsunuz. Bu yüksek lisans eğitimi bile olmasa, her seminerde,
panelde zaten yeni bir şeyler öğreniyorsunuz. Detaya girmeye gerek yok, fakat
mutlaka katkısını görüyorsunuz.
- Yaş olarak sınıftaki en tecrübeli öğrenci siz misiniz? Yoksa başka yaşıtlarınız
da var mı?
Henüz akranım yok, ama önümüzdeki dönem, beni gören ve yüksek lisans
yapmaya karar veren çok arkadaşım var.
Muhtemelen onların içerisinden yaşıtlarım çıkacak, ama yine de benden sonra
başlayacaklarından onlara göre kıdemli
olacağım.
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 41
RÖPORTAJ
“ABİ DERSE BAŞLAYABİLİR
MİYİZ?”
- İlginç bir anınız var mı paylaşabileceğiniz?
Bir gün derse giriyoruz. Ramazan hocamız “Mehmet abi derse başlayabilir miyiz?” dedi. Hem biraz utandım hem de
sınıfça gülüştük. Ne diyeceğimi bilemedim, kendimi garip hissettim. Aramızda
yaş farkı olsa da öğrencilik pozisyonumun dışına çıkmamaya büyük özen gösteriyorum. Ama yaşlı öğrenci olmak bir
yerde de güzel. Sıra dışı oluyor, örnek alınıyorsunuz. Yaşım itibarıyla hocamızın
bu davranışı beni çok mutlu etti.
Bir de şu an İstanbul’da Yıldız Teknik
Üniversitesi’nde üniversite eğitimimden
bir sınıf arkadaşım var, kendisi doçent.
Yüksek lisansa başlarken transkript gerekiyordu, ona telefon ettim “Yüksek lisans
yapacağım, bana transkriptimi gönderir
misin?” dedim, o da “Bu yaştan sonra ne
yapacaksın yüksek lisansı?” diye sordu.
Ben de durumu anlattım tabii. Bu eğitimin mesleki anlamda olmasa da mühendislik olarak bana çok şey katabileceğini
söyledi. Bakıyorum da üniversiteden
sınıf arkadaşlarımdan biri İstanbul Teknik Üniversitesi’nde profesör, bir diğeri
Yıldız Teknik Üniversitesi’nde doçent,
ama onun da profesörlüğü geldi. Galiba
eskidik baya.
ki devam etmezsen bu işin altından kalkamayacağız. Bu sefer son zamanlarda
derslere epey asıldık. Hocalarımızın verdiği ödevleri yaptık. Baya baya öğrencilik
hayatı yaşadık, özellikle son bir ayda çok
hızlı bir çalışma temposu oldu ve güzel
bir dönemi geride bıraktık.
- Yüksek lisans eğitiminden sonra kendinize bir hedef çizdiniz mi? Belki yine
bir teşvikle doktora olabilir mi?
Doktora için lisansüstü sınavlara girmek
gerekiyor biliyorsunuz. Onu da gençlere
bırakıyorum. Dolayısıyla bu iş yüksek
lisansta kalacak. Zaten kızım da mezun
olursa, işleri yavaş yavaş ona devredip,
artık emeklilik tarafına doğru geçmeye
niyetim var. Bu eğitim biraz piyango gibi
oldu benim için, ama tüm gücümle bitirmeye çalışacağım. Mezun olduktan sonra doktora olmasa da yine seminer veya
kurslarla öğrenmeye devam. Çünkü öğrenmenin yaşı yok.
“ARKADAŞLARIMA
TAVSİYE EDİYORUM”
- Bu 6 ay nasıl geçti?
Yüksek lisans yapsak da başlarda öğrencilik havasına pek giremedik. Bir yurt
dışı gezim oldu, işlerin yoğunluğu derken
ilk zamanlar ilgilenemedik. Ama baktım
42 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
- Orta ve ileri yaş için yüksek
lisans öneriyor musunuz?
Diğer mühendisler de sizi
örnek alsın mı?
Günümüzde lisans seviyesindeki eğitim artık yetmemeye
başladı. Ben kesinlikle herkese yüksek lisans yapmasını,
hatta ara vermeden erken yaşta devam etmelerini öneriyorum. Beni görüp teşvik olarak kabul eden
çok arkadaşım var. Önümüzdeki dönemde yüksek lisans bölümü patlama yapabilir. Bakalım üniversitedeki hocalarımız
nasıl bir sıralama yapacak, kimleri nasıl
alacaklar? Bunu bilmiyorum ama kesin-
likle herkese tavsiye ediyorum, özellikle
genç zamanlarında.
- Ders araları, teneffüsler nasıl geçiyor?
Genellikle sohbet halindeyiz. Tabii arkadaşların pek çoğu daha meslekte yeni sayılır. Onlar soruyor, biz de tecrübelerimiz
ölçüsünde cevap vermeye gayret ediyoruz. Biz, meslekte tecrübe olarak fazlayız
ama onların da bilgileri bize göre taze.
Dersle ilgili takıldığım noktalarda ben de
onlara sorular yöneltiyorum. Teneffüslerde çay, kahve ve sohbet eşliğinde güzel bir
yarıyıl geçirdik.
- Eklemek istedikleriniz var mı?
Genç arkadaşlarla tanışmak, eğitim için
aynı sınıf ortamını paylaşmak güzel bir
duygu. İnşaat bölümü 4. sınıftaki bilgisayar uygulamaları dersinde, kullandığım
Statik Betona Hesap programı için 1,5
aylık bir ders anlatım ve tecrübeleri aktarma sürecim de olduğu için hepsi sağ
olsun bana “Hocam” diye hitap ediyor.
Başlarda; işten, güçten zaman ayırabilir
miyiz, dersleri yapabilir miyiz, geçebilir miyiz? Gibi tereddütler yaşadım. Fakat zaman ilerledikçe ve derslere adapte
oldukça bunları aştık. Yakın zamanda
dördüncü sınıfların mezuniyet töreni
oldu, derece alanlara plaket verdik. Hem
öğrenciyiz hem kısa bir dönem hocaları
olarak plaket verdik. Enteresan ve güzel
bir ortamdı. Aynı okulda az bir bölümü
hocalık, büyük bölümü öğrencilik olmak
üzere güzel bir dönem geçirdik. İnanıyorum ki önümüzdeki sene daha güzel olacak.
SAHADAKİ EĞİTİMLER DEVAM EDİYOR
İMO Bursa Gençlik Komisyonu üyeleri, Umut İnşaat tarafından yürütülen kolej
binası şantiyesine teknik gezi düzenleyerek, sahada neler yapmaları gerektiğini
öğrendiler.
İ
MO Bursa Şubesi Gençlik Komisyonu,
Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğrencilerinin okulda öğrendikleri bilgileri geliştirebilmeleri için
teknik geziler düzenlemeye devam ediyor.
Umut İnşaat tarafından yürütülen 14 bin
metrekarelik kolej binası şantiyesini gezen
mühendis adayları; mühendislik, teknik
ve iş güvenliği alanlarında merak ettikleri
soruları şantiyedeki yetkililere yöneltme
fırsatı buldular.
UYGULAMALAR HAKKINDA BİLGİ
ALDILAR
İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Burak İmrekoğlu, İMO Bursa Gençlik
Komisyonu Başkanı Yiğithan Toksöz ile
birlikte şantiyede incelemelerde bulunan
geleceğin mühendisleri, uygulamalar hakkında da Umut İnşaat Genel Müdürü Murat Sunar, İnşaat Teknikeri Caner Erata ve
C Sınıfı İş Sağlığı Uzmanı Eda Türkkan’dan
bilgiler aldı.
“EZBERLEMEYİN, ALTERNATİFİ
DÜŞÜNÜN”
Gezi sırasında öğrencilere, 10 günde 2 bin
200 metrekarelik alanın üretildiği bilgisini
veren Murat Sunar, çalışmalar sırasında
Avrupa standartlarına uygun iş güvenliği-
nin sağlandığını da vurguladı. Mühendis adaylarına, sahada öğrendiklerinin
ve uyguladıklarının onları geliştireceğini ifade eden ve çeşitli tavsiyelerde
bulunan Sunar, “Çalışmalar sırasında
karşınıza bazı engeller çıkabileceğini
unutmayın. Ezberlemek yerine alternatifi düşünün. Akıl yürüttükçe donanımlı hale geleceksiniz” dedi.
HABER
0,50 EMSAL ARTIŞI ADALETSİZ!
Kentsel Dönüşüm Yasası kapsamında yıkılacak 180 daireli siteleri için Büyükşehir
Belediye Meclisi’nin 0,50 emsal artışı sağladığı Nilüfer Sitesi sakinleri, emsal
artışına itiraz etmeye hazırlanan akademik odaları ziyaret etti.
N
ilüfer Sitesi sakinleri İMO Bursa
Şube Başkanı Basri Akyıldız ile
bir araya geldi. Sitesi Yöneticisi
Metin Onan, 1985 yılında 56 dönümlük
alanı satın aldıklarını belirterek, bunun
18 dönümüne konut yapıldığını, geri kalan 38 dönümü ise yeşil alan olarak kamuya bıraktıklarını söyledi. Sitenin 1999
Depremi’nde büyük hasar gördüğünü
ve 10 binada orta derece hasar oluştuğu
bilgisini veren Onan, yeterli onay sağlanamadığı için güçlendirmelerin de birkaç
bina ile sınırlı kaldığını kaydetti.
Kentsel Dönüşüm Yasası’nın ardından
riskli ve güvencesiz olan binalarının yıkımı için Nilüfer Belediyesi, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ve Bursa Büyükşehir Belediyesi ile görüştüklerini anlatan
Onan, “Binalarımızın beton kalitesi test
sonuçlarına göre C4-C5-C6 ve acil yıkılması gereken binalarımız var. Can güvenliği yok. 2 yıldır bunun için mücadele
veriyoruz. Tüm ev sahiplerinin onayını
aldık. En son Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ile görüştük. Yeni binaların yapılabilmesi için bize destek olacağı44 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
nı söyledi. 1,25 olan emsalimizi 0,50 artış
sağlayarak 1,75’e çıkarttı. Büyükşehir Belediye Meclisi’nin de oy birliği ile emsal
artışı onaylandı ve planlarımız hazırlandı. Şimdi planlarımızın askıdan inme safhası var. Plan çalışmaları ve yeşil alanı ile
örnek olacak bir proje hazırladı. Şu an 18
blok ve 6 bin 500 metrekare taban, 4 bin
metrekare de yeşil alan mevcut. Yapılacak
proje ile 13 katlı 6 blok, 4 bin metrekare
taban, 14 bin metrekare yeşil alan olacak.
Site sakinlerine 180, müteahhitte ise 140
daire kalıyor. Toplam 340 daire ve ticari
alan yapılacak. Otoparklarımız binaların
altında olacak” dedi.
AKYILDIZ: KANUN, ‘MEVCUT İMAR
PLANI DIŞINA ÇIKILAMAZ’ DİYOR
İMO Bursa Şube Başkanı Basri Akyıldız
da Bursa Akademik Odalar Plan İnceleme Komisyonu’nun, kentsel dönüşüme
tabi alanlar için plan notunda değişikliğe
gidilen 0,50 emsal artışına ilişkin itirazının nedenlerini anlattı. Akyıldız, Büyükşehir Belediyesi’nin sadece Nilüfer Sitesi
için değil, proje ile birlikte tüm kentte
kentsel dönüşüme tabii tutulan alanlarda
0,50 emsal artışı öngördüğünü ifade etti.
İMO Bursa Şubesi olarak kentsel dönüşümün öncelikle Nilüfer Sitesi gibi riskli
alanlardan başlaması gerektiğini her yerde dile getirdiklerini anlatan Akyıldız,
“Oda olarak birinci önceliğimiz can güvenliği. Nilüfer Sitesi için özel bir durum
söz konusu. Bir an önce yapılması gerekli.
Fakat genele baktığımızda bu artış tüm
projelere sağlanıyor. Belediye 0,50’ye
kadar emsal artışını nasıl tespit edecek?
Kime ve neye göre bu artış verilecek?
Kanun, ‘Kentsel Dönüşüm Yasası çerçevesinde yapılacak yenilemelerde mevcut
imar planının dışına çıkılamaz’ diyor. Büyükşehir Belediyesi de bunu plan notu ile
arttırmaya çalışıyor. Kentsel dönüşüme
tabii alana emsal 2 verilirken, yan parselde yeni yapılacak bir bina için 1,5 emsal
verilirse bu adaletli olmayacaktır. Projeye
göre emsal artışı sağlanmamalı. Akademik odalar olarak düzenlemenin geneline
bakacağız” diye konuştu.
HABER
Emir Sultan Anadolu Lisesi ve
Orhaneli’deki Türkan Sait Yılmaz
Anadolu Lisesi öğrencileriyle
gerçekleşen buluşmalarda, çalışma
hayatı ve inşaat mühendisliği
mesleği anlatıldı.
MÜHENDİSLİK MESLEĞİ ÖĞRENCİLERE ANLATILDI
İMO Bursa Şubesi, mühendislik mesleğini tanıtmak
için öğrencilerle buluşmalarına devam ediyor. Bu
kapsamda son olarak Emir Sultan Anadolu Lisesi
ve Orhaneli’deki Türkan Sait Yılmaz Anadolu Lisesi
öğrencileriyle bir araya gelindi.
E
mir Sultan Anadolu Lisesi’ndeki buluşmada, inşaat mühendisi
olma isteyen öğrencilere bu yolculukta dikkat etmeleri gerekenleri anlatan İMO Bursa Yönetim Kurulu Üyesi
Yavuz Bahadır Aksoy, inşaat mühendisliğinin sadece erkek öğrenciler değil,
kız öğrenciler içinde rahatlıkla çalışma
imkanı sunduğunu söyledi. Öğrencilere,
meslek seçerken çalışabilecekleri alanları iyi belirlemeleri gerektiği tavsiyesinde
bulunan Aksoy, inşaat mühendisliğinin
dallarını ve faaliyette bulunduğu alanları aktardı. Aksoy, “Bursa Şubemizin kayıtlı üye sayısı 3 bin 200’ün üzerindedir.
İnşaat sektörü Türkiye’nin ve Bursa’nın
lokomotif sektörü konumundadır. İnşaat
mühendisi olduğunuzda masa başında
proje hazırlayabilir ya da şantiyelerde
görev alabilirsiniz. Ayrıca son yıllarda
iş güvenliğinin daha fazla gündeme gelmesi ile birlikte iş güvenliği uzmanı olma
şansınız da var. Yükselen mesleklerinden
birisi ve bu konuda ülke olarak çok açığımız var” dedi.
İnşaat mühendisliğinin insan hayatını
en çok etkileyen mesleklerden birisi olduğunu vurgulayan Aksoy, “Bu mesleğin
amacı sadece yapı dizayn etmek değil,
aynı zamanda kullanılabilir ve uygulanabilir maliyette olmalarını da sağlamak.
Hem ekonomik hem de güvenli yapılar
inşa etmek. Mesleğimiz hata kaldırır bir
meslek değil. İşinizi yüzde 100 doğru
yapmak zorundasınız. Yapacağınız statik hesap veya bir imalat hatası, depremde karşımıza çıkar ve sonuçları çok ağır
olur” dedi.
“HEP KENDİNİZİ GELİŞTİRİN”
Orhaneli’deki Türkan Sait Yılmaz Anadolu Lisesi son sınıf öğrencileri ile bir araya
gelen İMO Bursa Yönetim Kurulu Üyesi
Burak İmrekoğlu da okulda aldığı eğitimden ve çalışma hayatından örnekler vererek inşaat mühendisliğini anlattı. Mühendisliğin, kendisinde çevresindekileri
farklı görebilme becerisini geliştirdiğini
belirten ve öğrencilere sorularla mesleki
ipuçları veren İmrekoğlu, “Ne istediğinizi
bilmeniz önemli. Doğru mesleği seçmek
hayatınızı belirler. Okul size yapmak istediklerinizle ilgili altyapı oluşturur, sonrası sizin çabalarınız ile ilgili. Diğer insanların bir adım ilerisinde olmanız önce sizin
tercih edilmenizi sağlayacaktır. Çalışma
hayatında en önemli noktalardan birisi
de kendinizi, iletişim yönünüzü geliştirmeniz ve sosyalleşmenizdir” diye konuştu.
Öğrencilere neden inşaat mühendisliğini
seçtiğini de anlatan İmrekoğlu, bu meslekte mezun olduktan sonra öğreneceklerinin bitmeyeceğini, her inşaatta farklı,
yeni şeyler göreceklerini ifade etti.
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 45
MÜHENDİSLER, YEŞİL SAHALARIN
TOZUNU ATTI
27. Geleneksel Halı Saha Futbol Turnuvası’ sona erdi. İnşaat Mühendisleri Odası
Bursa Şubesi adına mücadele eden ve finale çıkan İnşaat Beton takımı 3.lük
kupasını kazandı.
T
ürk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği (TMMOB) İl Koordinasyon
Kurulu tarafından bu yıl Makina
Mühendis Remzi Erişler, Mimar Ahmet
Aybar, Harita ve Kadastro Mühendisi Temel Öztürk anısına düzenlenen ‘27. Geleneksel Halı Saha Futbol Turnuvası’ sona
erdi. İnşaat Mühendisleri Odası Bursa
Şubesi adına mücadele eden ve finale
çıkan İnşaat Beton 3.lük kupasını aldı.
Veteranlar karşılaşmasında da Veteran
Necati Şahin takımı Veteran Recep Şeker
takımını 8-4 yenerek turnuvanın şampiyonu oldu.
İki ay boyunca 14 takımın birinci olmak
için mücadele ettiği karşılaşmaların ardından turnuva final maçlarıyla ile sona
46 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
erdi. Şükrü Şenkaya Spor Tesisleri’ndeki final karşılaşmaları, İnşaat Beton ile
Elektrik Güneşi ve Makina Dinamo ile
Makina Kaynak takımları kıyasıya mücadeleye sahne oldu. Tempolu maçların
ardından İnşaat Beton, Elektrik Güneş’ini
9-3 yenerek 3’ncülük kupasını alırken,
Makina Kaynak takımı, berabere biten
maçın ardından penaltılarda Makina
Dinamo’yu 4-3 yenerek turnuvanın şampiyonu oldu.
DOSTLUK KAZANDI
Kupa töreninde konuşan İKK Genel Sekreteri ve Elektrik Mühendisleri Odası
Bursa Şube Başkanı Remzi Çınar, diğer
illerdeki odalara örnek olan turnuvayı
dostluk, kardeşlik, birlik ve beraberlik
içinde tamamladıklarını söyledi. Geleneksel hale gelen ve 27’ncisi düzenlenen
bu turnuvanın sürdürüleceğini kaydeden
Çınar, emeği geçen herkese teşekkür etti.
Konuşmaların ardından birincilik, ikincilik ve üçüncülüğü kazanan takımlar
kupalarını aldı. Turnuva üçüncüsü olan
İnşaat Beton kupasını havaya kaldırırken,
Veteran Necati Şahin takımının kaptanı Tahsin Kul, İMO Bursa Şube Başkanı
Basri Akyıldız, İMO 13. Dönem Bursa
Şube Başkanı Necati Şahin ve Yönetim
Kurulu üyeleri ile birlikte şampiyonluk
sevincini yaşadı. Turnuvanın sonunda en
centilmen takım ve gol kralı ödülleri de
sahiplerinin oldu.
HABER
COŞKULU 19 MAYIS GECESİ
İ
MO Bursa Şubesi Gençlik Komisyonu, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı, geleneksel hale
gelen 19 Mayıs Gecesi’nde coşkuyla kutladı. Altın Ceylan’da düzenlenen geceye
mühendislerin ilgisi yoğun oldu.
Gecede bir konuşma yapan İMO Bursa
Şube Başkanı Basri Akyıldız, 14 yıl önce
genç bir inşaat mühendisi olarak İMO
Bursa Şubesi ile tanıştığını ve o günden
bu yana odanın mesleki açıdan kendisine
büyük katkılar sağladığını söyledi. Bu tür
organizasyonların genç meslektaşların
birbiriyle tanışması ve kaynaşması için
İnşaat Mühendisleri
Odası (İMO) Bursa
Şubesi Gençlik
Komisyonu,
geleneksel 19
Mayıs Gecesi’nde
genç ve deneyimli
mühendisleri
buluşturdu.
aracı olduğunu belirten Akyıldız, Gençlik
Komisyonu’nun bu tür etkinliklerine her
zaman destek verilmesini istedi. Konuşmasında gecenin organizasyonunda emeği geçen herkese teşekkür eden Başkan
Akyıldız “Gençlerimiz bu konuda bizi
geçecek gibi görünüyor. Mustafa Kemal
Atatürk Cumhuriyeti gençlere emanet
ederken doğru bir karar almış. Biz de geleceğimizi ve odamızı rahatlıkla gençlerimize emanet edebiliriz” dedi.
Gecede, genç ve deneyimli inşaat mühendislerini buluşturmaktan mutluluk duyduklarını ifade eden İMO Bursa Şubesi
Gençlik Komisyonu Başkanı Yiğithan
Toksöz de komisyon olarak teknik, sosyal
ve topluma duyarlı konularda etkinlikler
yapmaya çalıştıklarını, temel amaçlarının
genç mühendislerinin birbirlerini daha
iyi tanımaları olduğunu dile getirdi.
Konuşmaların ardından Geleneksel 19
Mayıs Gecesi pastası kesildi. Şarkılarla ve
dans gösterileri ile eğlenen genç mühendisler, sürpriz hediye çekilişi ve kareoke ile
de gecenin tadını çıkarttı.
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 47
HABER
Elif - Basri Akyıldız
Araz -Ayşegül Kebir ve kızları
Nurten-Handan Topaloğlu
Burak Namlı- Gonca Sözer
İbrahim - Esin Aytunç Alkılıç
Fatih Arslan- Şükran Torun
48 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
Berna Dağ
Bahar Kaymaz
Emrah Ekiz-Ceren Kartaltepe
Barış-Derya Sarı
Gökhan-Esna Yardımcı
Gülden Güllülü
Merve-Furkan Toksöz
İbrahim - Esin Aytunç Alkılıç
İlker Arslan- Selcan Kibar
Zeynep Çiftçi
Muazzez-Hakan Morcalı
Aydın Kızılırmak-Bahar Suna
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 49
IRGANDI
KÖPRÜSÜ
Dünya üzerinde
sadece dört örneği
bulunan köprüden biri
olan Irgandı Köprüsü,
Osmangazi ve Yıldırım
ilçelerini birbirine
bağlamasının yanında,
Bursa tarih ve kültür
yolunun en önemli
geçiş noktalarından
birisidir.
50 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
O
smanlı İmparatorluğu’nun ilk
başkenti Bursa’nın ticaret merkezi olan Hanlar Bölgesi; 14.yy’da
oluşmaya başlamış ve 16.yy. sonunda gelişiminin üst noktalarında, önemli ticaret
yollarının Bursa üzerinden geçmesi gibi
dönemin konjonktürüne bağlı bir gelişme süreci sonunda uluslararası bir ticaret
merkezi haline gelmiştir. Hanlar, çarşılar,
pazar yerleri, bedesten ve arasta çarşıdan oluşan ticaret yapıları Bursa Hanlar
Bölgesi’nin önemli yapılarını oluşturmuştur.
Irgandı Köprüsü, Osmangazi ve Yıldırım
ilçelerini birbirinden ayıran Gökdere üzerinde, Setbaşı Köprüsü’nün kuzeyinde ve
Boyacıkulluğu Köprüsü’nün güneyinde
yer almaktadır. 1442 yılında Pir Ali oğlu
Tüccar Muslihiddin tarafından, olasılıkla
Mimar Abdullah oğlu Timurtaş’a yaptırılmıştır. Kadı sicillerinden anlaşıldığı
üzere Irgandı Köprüsü’nde 31 dükkan, 1
mescit ile 2 depo (ahır) bulunduğu bilinmektedir. Ahırların bulunduğu bölüm,
köprüyü taşıyan kemerin iki yanında yer
almaktadır. Köprünün bulunduğu alan
Çoban Bey Vakfı’na ait olup, biri mescit
olmak üzere beş dükkan mütevellilerine
Doç. Dr. Özlem
Köprülü Bağbancı
Uludağ Üniversitesi
Mimarlık Fakültesi
gelir getirmek amacıyla ayrılmıştır (Baykal, 1950).
PONTE VECCHİO BENZERLİĞİ
Köprüyü yaptıran Hoca Muslihiddin
Mustafa; Azerbaycanlılardan ipek alıp,
bu ipekleri İtalyan tüccarlara satan döneminin uluslararası ticaretle uğraşan
büyük tüccarlarından biridir. Bu tüccarlar arasında olasılıkla Floransalılar da
vardı. Floransa ile Bursa arasında ipek
üretim ve ticareti ile ilgili bağların dışında, bir bakıma kültürel bağların da oluşu,
Irgandı Köprüsü’nün Ponte Vecchio ile
benzerliği bağlamında da ileri sürülebilir
(Cezar, 1985, s.92).
Irgandı Köprüsü; dünyada sadece dört
tane örneği bulunan köprülerden biridir. Diğer köprüler sırasıyla; İtalya’da
Floransa’da bulunan Ponte Vecchino
ve Venedik’te bulunan Ponte Rialto ile
Bulgaristan Lofça’da bulunan Osma
Köprüleri’dir.
Osmanlı kentsel öğeleri içinde ilk ve tek
örnek olan Irgandı Köprüsü, arasta düzeninde bir çarşıdır. Aynı zamanda bu
köprü, üstü kapalı bir sokağın iki tarafına
sıralanmış dükkanlardan oluşan bir tica-
BURSA’NIN DEĞERLERİ
ret mekanı olmuştur (Cezar, 1985,
s.92). U. Tanyeli, köprü ile ilgili olarak şunları belirtmektedir: “Irgandı
Köprüsü Batı’yla kurulan ilişkiler sonucunda yapıldığını göstermektedir;
çünkü Irgandı, iki tarafı dükkanlı bir
köprü sistemidir. İtalya’dan Bursa’ya
ithal edilmiştir. Dünyanın başka yerlerinde var olan bir yapı değildir. 19.
yüzyıl ortalarında çekilen en erken
fotoğrafında köprünün İtalyan köprü tiplerine benzediği, hatta örgü
sisteminin bile benzediği rahatlıkla
söylenebilmektedir” (Tanyeli, 1999,
s.14).
F. Dalsar, şeriye sicillerine dayanarak Irgandı Köprüsü’nün ipek
kumaş dokuyan loncanın yönetim
merkezi olduğunu ileri sürmektedir (Dalsar, 1960). F.Dalsar’ın bu
düşüncesi 19. yüzyılda Bursa’ya gelen Batılı gezginler tarafından da
doğ¬rulanmaktadır.
1855 DEPREMİNDE BÜYÜK
ZARAR GÖRDÜ
1855 depreminde büyük zarar gören
Irgandı Köprüsü’ne ait yazılı ve görsel bilgilere 19. yüzyılın ikin¬ci yarısında çekilmiş fotoğraflar aracılığıyla
ulaşıla¬bilmektedir. Bu fotoğraflardan anlaşıldığı üzere Irgandı Köprüsü; her biri konutu andıran ahşap
dükkanların yan yana dizildiği üstü
açık bir çarşı görünümündedir.
1922 yılında Yunanlılar tarafından bombalanan köprü; 1940’lı yıllarda aslına uygun
olmayan betonarme yapım sistemiyle yıkılan kısımlar yeniden inşa edilmiş ve uzun
yıllar dükkansız olarak sadece üzerinden geçilip gidilen bir köprü olarak kullanılmıştır.
1980’li yılların sonlarında Osmangazi Belediyesi köprünün restorasyon çalışmalarını
başlatma kararı almıştır. Bu tarihten itibaren çalışmalar başlamış ve İstanbul Teknik
Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. K. Kutgün Eyüpgiller tarafından restorasyon projesi hazırlanarak uygulaması gerçekleşmiş-
tir. 2004 yılında restorasyonu tamamlanan
köprü; sanatsal amaçlı olarak işlevlendirilmiştir. Köprünün üzerinde geleneksel
el sanatları ve Bursa ile ilgili değerli araştırmaların yer aldığı, Bursa kitaplarının
satış ve teşhirinin yapıldığı mekanlar bulunmaktadır. Bursa’nın kentsel peyzajında
önemli bir yere sahip olan Irgandı Köprüsü yerli ve yabancı turistlerce ziyaret edilmektedir.
KAYNAKÇA
1.
Baykal, K., (1950), Bursa ve Anıtları,
Aysan Matbaası, Bursa, s. 95.
2.
Cezar,E., (1985), Tipik Yapılarıyla
Osmanlı Şehirciliğinde Çarşı ve Klasik Dönem
İmar Sistemi, M.S.Ü Yayını, İst.
3.
Tanyeli,U., (1999), “Bursa’da Erken
Osmanlı Kentleşmesinin Sorunları’’, Osmanlı
Devleti’nin Kuruluşunun 700. Yıldönümünde
Bursa ve Yöresi Uluslararası Kongre, 6-8 Mayıs
1999, Mimarlar Odası Bursa Şubesi, s.61-68,
Bursa.
4.
Dalsar,F., (1960), Türk Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa’da İpekçilik, İstanbul.
5.www.lifeinbursa.com
6.
Dostoğlu,N.T., (2001), Osmanlı Döneminde Bursa, Akmed, Stil Matbaacılık, Antalya.
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 51
GEZİ
Merve Güler
İnşaat Mühendisi
HAYATIN SUNDUĞU
LONDRA’DA
HER ŞEY
20 Eylül 1777’de Samuel Johnson ile James Boswell arasında geçen o meşhur
konuşmada Johnson’un sarf ettiği cümle aslında her şeyi anlatıyor: “Londra’dan
bıkmak hayattan bıkmaktır, zira Londra’da hayatın sunabildiği her şey mevcuttur.”
K
ırmızı telefon kulübesi ve kırmızı otobüsü simgeleştirerek dünyaca meşhur
hale getirmiş olan ülkenin başkenti
Londra, Avrupa’nın en popüler şehirlerinden
biri. Şehrin görülebilecek en önemli turistik
mekânları; Parlamento Binası, Tower Bridge,
Tower of London, Buckingham Sarayı, Natural
History Museum, Victoria and Albert Museum, Hyde Park, Regent Street, Oxford Street,
Trafalgar Square, Piccadilly Circus, Trafalgar
Meydanı ve London Eye’dır.
Gezimize, Thames Nehri’nin kıyısında ve Parlamento Binası’nın bulunduğu yerde yer alan
The Palace of Westminster (Westminster Sarayı) ile başladık. 1834’te bir yangında hemen hemen tümüyle yok olan sarayın bugünkü yapısı
1852’de tamamlanmıştır. Saray, Gothic tarzda
inşa edilmiş olup, meşhur Big Ben Saat Kulesi
de burada bulunmaktadır. Parlemento Binası ve Big Ben Kulesi’ni ise en iyi Westminster
52 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
Köprüsü’nden ve Thames Nehri’nin her iki
kıyısındaki yürüyüş yolundan görebilirsiniz.
Nehrin kenarında, Country Hall’ün dışında ve Westminster Sarayı’nın karşı tarafında
bulunan ve şehrin simgelerinden biri olarak
kabul edilen London Eye’ın (dev dönme dolap) tam bir dönüş yapması yaklaşık 20 dakika sürmektedir. London Eye’a gündüz ve gece
ayrı olmak üzere 2 farklı zamanda da giriş
yapmak mümkündür.
DEĞİŞİK GEZİ PAKETLERİNİ
İNCELEYİN!
Buraya gelmeden önce internetten Londra ile
ilgili değişik gezi paketlerini seçerek önceden
biletinizi almanızı öneririm. Paket olarak satılan Londra programlarından bir diğeri de
Madame Tussauds Müzesi. Bu müzede herkesçe bilinen balmumu heykellerinden çok
daha etkileyici olan, gezi sonunda yapılan
Spirit Of London turu. Viktoria döneminden
başlayarak tarihi Londra yangını ve günümüze kadar geçen süre içinde Londra’da olanlar
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 53
GEZİ
ile ilgili bir geçit töreni yansıtılıyor size.
Şehrin en ünlü mekanlarından biri olan
Covent Garden ise 1960’lara kadar sebze
meyve pazarıymış, şimdi ise sokak sanatçılarının, cambazların gösteri yaptığı,
dükkanların ve tezgahların bulunduğu
bir pazar yeri. Covent Garden’da bulunan
dünyaca ünlü Şef Jamie Oliver’ın restoranında yemek yemenizi kesinlikle öneririm.
ALIŞVERİŞİN HER TÜRLÜSÜ
MEVCUT
Alışveriş seven biriyseniz Regent Street,
Oxford Street, Kensington, Knightsbridge ve Soho’da yürürseniz çok fazla sayıda
ve değişik konseptte mağaza ile karşılaşabilirsiniz. Şayet lüksü merak ediyor ve ilgi
duyuyorsanız Harrods ve Selfridges sizlere tam anlamıyla ayrı bir dünya sunuyor.
Ayrıca Londra her ne kadar Avrupa’nın
belki de dünyanın lükslük anlamında
başkenti olsa dahi, bu kentte her bütçeye uygun alışveriş yapma imkanınız da
bulunmakta. Pek çok marka Türkiye’deki
konseptlerinden oldukça farklı.
Londra’da her yere metro ile ulaşabilmeniz mümkün. 1863 yılında açılan metroda 274 adet istasyon yer alıyor. Bunun
yanında bir Londra klasiği olan kırmızı
çift katlı otobüsler ile seyahat yapmanız,
vazgeçilmez bir deneyim ve unutamaya54 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
cağınız bir anı da olacaktır. Bu gelişmiş
metro ağının yanında eğer fırsatınız olursa farklı bir Londra klasiği olan taksileri
de kullanmanızı tavsiye ederim.
Doğayı ve yeşili seven biriyseniz de Londra bu konuda Avrupa’daki en cömert şehirlerden biri. Toplamda 143 adet park ve
bahçe kayıtlı olan şehirde, Hyde Park, St
James’s Park ve Regent Park gibi devasa
parklar mevcut. Hyde Park’ta dilediğiniz
gibi vakit geçirebilir, St james’s Park’ta
sincaplarla, sayısız çeşit kuşla birlikte eğlenebilir, Londra’nın en büyük parkı olan
Regent Park’ta ise London Zoo’yu ziyaret
edebilirsiniz.
Yemek ve lezzetler olarak İngiliz mutfağı
dünyanın çok gerisinde kalmış olsa dahi
Londra’yı bu kapsamdan ayrı tutmamız
gerekir. Kozmopolit yapısı gereğince tüm
dünya mutfaklarını bir arada bulunduran
bu şehirde ağız tadınıza uygun bir şeyler bulmanız hiç de zor değil. Et seven
biriyseniz Arjantin mutfağına ait steak
house’lar, dünyaca ünlü şeflerin restoranları, İtalyan mutfağının lezzetleri, Uzak
Doğu’ya ait tatlar ve şayet ben Türk yemeği olmadan yapamam diyorsanız da
Türk restoranları kentin hemen hemen
her noktasında farklı konseptler halinde
yer alıyor. Yemek kültürünün zayıflığının aksine İngilizler tatlılar konusunda
oldukça başarılılar. Cheese cake başta olmak üzere farklı tatları denemenizi özellikle öneririm.
KADIN İNŞAAT MÜHENDİSLERİ
İFTARDA BULUŞTU
İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi’nin kadın üyeleri, sosyal medya üzerinde
kurulan İMO Bursa Kadınlar Kulübü tarafından düzenlenen iftar yemeğinde bir
araya geldi.
İ
MO Bursa Şubesi’nin, kadın üyeleri sosyal platformda da bir araya getirmek için kurduğu İMO Bursa
Kadınlar Kulübü, Sümbüllü
Bahçe Konağı’nda iftar programı düzenledi. ‘İMO Kadınlar
Kulübü’nün facebook adresi
üzerinden gerçekleştirilen etkinliğe katılan hem genç hem
de deneyimli kadın mühendisler, iftarda vesilesiyle tanışma
ve kaynaşma fırsatı buldu, çalışma hayatının dışına çıkarak
paylaşmanın ve sosyalleşmenin tadını çıkarttılar.
İftar yemeğine katılan kadın
üyelere teşekkür eden İMO
Bursa Şubesi Yönetim Kurulu
Üyesi Nurten Topaloğlu, Ramazan ayının maneviyatını ve
birleştirme gücünü birlikte yaşamanın mutluluğu içinde olduklarını söyledi. İMO Bursa
Şubesi olarak sosyal ortamda
daha etkin olmak ve üyelerle
buluşmak adına yeni çalışma-
lar başlattıklarını dile getiren
Topaloğlu, ‘’İMO Bursa Kadınlar Kulübü de bunlardan birisi.
Kulübümüzde, paylaşımlarda
bulunmak ve etkinlikler düzenleyerek inşaat mühendisi
kadınların bilgisini, birlikteliğini arttırmak istiyoruz. Bu
anlamda sizlerin önerileri ve
katkıları bizler için önemlidir.
Kadınlar Kulübümüzün etkinliklerini ve paylaşımlarını
çoğaltmak, üye sayımızı arttırmak için yine sizlerin ilgi ve
desteğini bekliyoruz’’ dedi.
Kadın üyeler ise İMO Bursa
Şubesi’ne kendilerini bir araya
getirdiği için teşekkür ederek
bu tür etkinliklerin devamını
diledi.
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 55
TEKNOLOJİ
Apple Watch
Türkiye’de
Cortana, 6 ülkeye
daha geliyor
A
BD merkezli teknoloji devi Microsoft, merakla beklenen yeni Windows sürümü Windows 10’u 29
Temmuz 2015’te piyasaya sürecek. Önümüzdeki hafta Windows 10’u kullanıma
sunacak Windows’tan yeni bir açıklama
geldi. Yapılan açıklamada, Apple’ın Siri
uygulamasına benzer bir kullanım sunan
dijital asistan Cortana’nın 6 yeni ülkede
daha kullanıma sunulacağı bilgisine yer
verildi. Windows 10 işletim sisteminin kullanıma girmesiyle birlikte, Avustralya, Kanada, Hindistan ve Japonya önümüzdeki
aylarda Cortana ile tanışacak. Brezilya
ve Meksika’daki kullanıcılar ise yıl içinde
Cortana’yı kullanabilecek. Dijital asistanın
Türkiye için ne zaman kullanıma gireceğine dair bir bilgi ise henüz mevcut değil.
A
pple’ın geçtiğimiz yıl tanıttığı ve
ABD, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerde satışa sunduğu akıllı saat
modeli Apple Watch’un Türkiye’deki çıkış tarihi ve fiyatı belli oldu. Yapılan resmi
açıklamaya göre, Türk kullanıcılar Apple
Watch’u 31 Temmuz saat 07.01’den itibaren Apple Store üzerinden satın alınabilecek. Apple’ın Türkiye sayfasında yer
alan bilgide Apple Watch’un Türkiye’deki
fiyatına dair açıklamalar da yer aldı. Buna
göre, Apple Watch Sport’un fiyatı 1.249
TL’den başlıyor ve 1.399 TL’ye kadar çıkıyor. Apple Watch’un fiyatı 1.999 TL-3.899
TL arasında değişiyor. Apple’ın altın kaplama akıllı saati Apple Watch Editon’ın fiyatı
ise 34.000 TL’den başlıyor ve 56.000 TL’ye
kadar çıkıyor. Satışın başlayacağı günden
itibaren Apple Watch aksesuarlarının da
satışa sunulacağı bilgisi yer alıyor.
ucuzluyor
B
G
56 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
L
G gün içerisinde aktif olan kullanıcılara yönelik yeni bir Bluetooth kulaklık
duyurdu. Tone Active adlı Bluetooth
kulaklık IPX3 sertifikası sayesinde su ve
ter damlalarına karşı dayanıklı bir yapıda.
Kulaklık suya dayanıklılığın yanı sıra hafif
ve dayanıklı bir tasarım sergiliyor. Dört
katmanlı hoparlör ve Dijital MEMS mikrofon teknolojileri beraberinde getiren
LG Tone Active’in kabloları geri çekilebilir
bir yapıda. Bu sayede kullanıcılar kulaklık
boyutunu diledikleri şekilde ayarlayabiliyor. Bluetooth kulaklık tek şarjla ile 9,5
saat konuşma, 13 saat müzik ve 18 gün
bekleme süresi sunuyor. LG Tone Active
129 dolar fiyatıyla ilk olarak Amerika’da
satışa çıkacak. Birçok renk seçeneği bulunan Bluetooth kulaklık yakında Avrupalı
kullanıcılarla da buluşacak.
İnternet fiyatları
Antibakteriyel
ekran ile sunulan
ilk akıllı telefon
ünümüzde akıllı telefonlarda donanımsal gücün yanında sağlamlıkta bekleniyor. Hal böyle olunca
üreticiler cihazlarında donanımsal üstünlüğün yanında sağlamlıklarıyla ünlü
ekran camları da kullanıyor. Yeni gelen
bilgiler bugüne kadar çizilmelere ve kırılmaya dayanıklı olarak sunulan ekranlarda artık antibakteriyel özelliği de olacak.
Geçtiğimiz günlerde Çinli ZTE firmasının
duyurduğu 5,5 inç’lik amiral gemisi telefonu Axon’un ekran camının antibakteriyel olduğu ortaya çıktı. Akıllı telefon
ekranlarına kazandırdığı sağlamlıkla tanıdığımız Corning, ZTE ile yaptığı ortaklık
sonucunda antibakteriyel cam ekran ile
LG’den
sporculara
özel
Bluetooth
kulaklık
kaplı ilk akıllı telefon olan ZTE Axon’u duyurduklarını açıkladı. Corning’in açıklamasına göre, ZTE Axon’daki ekran, sadece çizilme gibi dış etkenlere karşı korumalı değil,
aynı zamanda antibakteriyel etkiye sahip
olarak da karşımıza çıkıyor. Corning’in yeni
nesil koruyucu camı, ekran üzerinde bakteri
barındırmıyor ve bu bakterileri öldürüyor.
ilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Türk Telekom’un internet
fiyatlarını ucuzlatacak kampanyasını onayladı. BTK’nın internet sitesinde yayınlanan karara göre, 1 Temmuz
2015 ile 30 Eylül 2015 tarihleri arasında internet abonesi olan tüketicilerden
bağlantı ücreti alınmayacak. BTK’nın
onayladığı kampanya ile belirtilen tarihler arasında internet abonelerinin
nakil veya hat dondurma hizmetlerini
de ücretsiz yaptırmalarına da imkan
sağlandı. 01.07.2015 - 30.09.2015 tarihleri arasında Al-Sat ADSL ve VDSL, IP
VAE ADSL/VDSL/Yalın ADSL/Yalın VDSL
ve YAPA kapsamındaki aboneleri için
internet servis sağlayıcılarından alınan
nakil ücreti 21.80 TL alınmayacak.
SAĞLIK
İçmeden bir kez daha düşünün!
Y
oğun kafein içeren enerji içecekleri, özellikle çocuk ve gençlerin
sağlığını tehdit ediyor. Enerji içeceklerinin fazla miktarda tüketilmesi,
kafein zehirlenmesi riskini artırıyor. Uzmanlar enerji içeceklerinin birçok ağlık
sorununu beraberinde getirdiğini söylüyor. İşte enerji içeceklerinin yol açtığı
sağlık sorunları: Kalp Hastalıkları: Kafein
ve diğer bileşenler kalp hızını ve kalp atı-
şını hızlandırıyor. Bu aritmetik bozukluk
kalp soruna neden olabiliyor. Düşük Riski: Kahve, çay, soda ya da sıcak çikolata
tüketen hamilelerin düşük yapma olasılığının 2 katı daha fazla olduğu ifade
ediliyor. Alkolle, Kullanımında Bağımlılık:
Yapılan çalışmalar alkol ile enerji içeceğini karıştırarak içenlerin büyük tehlikede
olduğunu ve alkol ile enerji içeceğinin
karıştırılmasının uzun zamanda insanda
bağımlılık yarattığını gösteriyor. Uyuşturucu Etkisi: Birçok kişinin içtiği bu enerji
içecekleri, uzun süreli kullanımda uyuşturucu etkisi gösteriyor. Vücut Dengesini
Bozuyor: Yapılan araştırmalar, içilen her
enerji içeceğinin, vücudun dengesini
bozduğunu ve genel vücut performansında düşüşe yol açtığını gösteriyor.
“Sigara şizofreniyi tetikleyebilir”
İ
ngiltere’de bulunan King’s College
London okulunda yapılan araştırmaya
göre, düzenli sigara içenlerin şizofreni
hastalığına daha erken yaşta yakalanmaları olası. Araştırma, daha önce bu konuda yapılan 61 araştırmayı da göz önünde
bulundurarak yapıldı. Sonuç, her gün sigara tüketenlerin şizofreniye yakalanma
olasılığının 2 kat daha fazla olduğunu
ortaya koydu. King’s College London
araştırmacılarından Dr. James MacCabe,
“Psikolojik sorunlarda kesin olarak problemin kaynağını tespit etmek oldukça
güçtür. Ancak yaptığımız araştırmalar
sigaranın psikozu artırıcı etkisinin oldu-
ğunu kesin bir şekilde ortaya koyuyor “
diyor. Tabii ki tüm sigara kullanıcıları şizofren olmuyor ancak araştırmacılar, sigara kullanmanın şizofreniye yakalanma
riskini artırdığını belirtiyor.
Klima hangi
hastalıklara yol açar
B
oğucu yaz sıcaklarında serinlemek için
kapalı alanlarda kullanılan klimalar
birçok sağlık sorununu da beraberinde getirebiliyor. Klimalar; halsizlik, baş
ağrısı, boyun ve sırt tutulması gibi hastalıkların yanı sıra bakterilerin yol açtığı ciddi
sorunlara da sebep olabiliyor. İşte karşılaşılan çeşitli sağlık sorunları: Genel rahatsızlıklar: Halsizlik, yorgunluk. Sinir sistemiyle
ilgili rahatsızlıklar: Baş ağrısı, konsantrasyon bozukluğu, migren atağı, yüz felci.
Enfeksiyonlar ve ilişkili rahatsızlıklar: Klimalar aracılığıyla oluşan ani sıcaklık değişimi
sonucunda bağışıklık sisteminin ani olarak
çökmesi ve iyi görev yapamaması. Solunum
sistemiyle ilgili diğer sorunlar: Alerjik astım,
kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH)
olan kişiler, ani sıcak-soğuk değişimlerine
daha duyarlıdır. Bu kişilerde astım krizleri
tetiklenebilir. Bu enfeksiyonlar klima ateşinden zatürreye kadar geniş bir yelpazede karşımıza çıkabilir. Ayrıca kulak ve sinüs
enfeksiyonları da görülebilir. Kas-iskelet
sistemine ilişkin rahatsızlıklar: Boyun, sırt
tutulması, hareketlerde ağrı ve zorluk.
Erkeklerde kalp krizi riski
40’lı yaşlardan 30’lu yaşlara düştü
E
rkeklerde kalp krizi
riskinin 40’lı yaşlardan 30’lu yaşlara
düştüğünü
söyleyen
Kalp - Damar Cerrahisi
Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Okutan’a göre, erkekleri tehdit eden bu durumun en önemli nedeni; günlük hareketlerin azalması ve hazır gıda tüketimin artması. Türkiye’de
kalp hastalıklarının görülme sıklığının arttığını belirten Prof. Dr.
Okutan, Türkiye’de her bin kişiden 14’ünde kroner kalp hastalığı olduğunu kaydederek, bazılarının ise hastalığının farkında
olmadığını ifade etti. Okutan, kalp hastaların dörtte birinin,
hastalığının farkına varmadan ani ölümle karşılaştığını, bunun
ise ‘akşam yattı, sabah uyanamadı, sandalyede yığılıp kaldı’
gibi sözlerle tanımlandığını söyledi. Okutan bu konuda şunları
söylüyor: “Erkek cinsiyetinde risk daha fazla. Eskiden bu yaş
40’ın üzerindeydi. Ama risk faktörü 30’lu yaşlara kadar düştü.
Bunun nedeni egzersiz ve günlük hareket son derece azalmış
olmasıdır. Ayrıca kolestrol ve kalorisi yüksek yiyeceklere ulaşmak kolay ve ucuz. Sigara, kan yağlarının yüksek olması gibi
etkenler de kalp hastalığı riskini artırıyor. Bu risk faktörlerini
gözden geçirip mutlaka kalple ilgili muayene olmak gerekir.”
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 57
BASINDA İMO
58 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63
SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 59

Benzer belgeler