(zor) kullanma yetkisi ve biber gazı
Transkript
(zor) kullanma yetkisi ve biber gazı
3. Ulusal Özel Güvenlik Sempozyumu 1-2 Mart 2013 Gaziantep ÖZEL GÜVENLİĞİN KUVVET (ZOR) KULLANMA YETKİSİ VE BİBER GAZI Yakup BULUT1, Mehmet KARA2 Prof. Dr., Mustafa Kemal Üniversitesi, ([email protected]) 1 2 Komiser, Polis Akademisi Hatay PMYO ([email protected]) ÖZET Güvenlik güçleri toplumun huzur ve güven içerisinde yaşamasını sağlamaya çalışırken, bunu kendilerine tanınan bir takım yetkiler çerçevesinde yaparlar. Arama, gözaltına alma, men etme, kuvvet (zor) ve silah kullanma gibi yetkilerin içinde özellikle kuvvet (zor) ve silah kullanma yetkisinin ayrı bir önemi vardır. Çünkü diğer yetkilerin kullanımı ancak kuvvet (zor) kullanma yetkisinin varlığına bağlıdır. Nitekim kişi veya olayları kontrol altına alamayan bir güvenlik görevlisinin diğer yetkileri kullanabileceği düşünülemez. Ancak mevzuatta,özel güvenliğinkuvvet (zor) kullanma yetkisinin varlığı, uygulama şekli, sınırları vb. konularda yeterli bilgiler bulunmadığından bu alanda farklı görüşlerin ve tartışmaların çıkmasına sebep olmaktadır. Ayrıca güvenlik güçleri kişi veya kişileri kontrol altına almada yardımcı olacak bazı teçhizatları da bu yetki kapsamında kullanmaktadır. Son yıllarda özellikle biber gazı ve benzeri göz yaşartıcı gazlar, direnen kişilerin kontrolünü kolaylaştırdığından güvenlik güçleri tarafından toplumsal düzeni sağlamada önemli bir müdahale aracı olarak görülmektedir. Ancak gaz kullanımının insan haklarına aykırı olduğunu ve bu gazların insan sağlığına zararlı olduğunu ileri sürerek kullanımına tepki gösteren ve yasaklanmasını isteyenler de vardır. Özellikle biber gazına maruz kalmış kişilerin kısa bir süre sonra çeşitli sebeplerden dolayı hayatlarını kaybetmeleri konuyu daha önemli hale getirdiği söylenebilir. Bu çalışmada öncelikle özel kolluğun kuvvet (zor) kullanma yetkisi üzerinde durularak, genel-özel kolluk arasında yetki bakımından farklılıklar incelenecektir. Daha sonra özel kolluk için kuvvet kullanma modeli, uygulaması ve eğitimi konusunda görüşlere yer verilecektir. Ayrıca kuvvet kullanma aşamasında kolluğun kullandığı biber gazı ve benzeri göz yaşartıcı gazların çeşitleri, kullanımı, sakıncaları, biber gazının güvenirliliği ve etkileri konusunda bu alanda yapılan çalışmaları da dikkate alarak bir takım değerlendirmeler yapılacaktır. Anahtar Kelimeler: Özel Güvenlik, Kuvvet (Zor) Kullanma, Biber Gazı 365 1. GİRİŞ Özel güvenlik konusu 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kurumsallaşan ve hızlı bir şekilde hem her ülkenin gündeminde etkili olan bir konudur. Özel güvenlik sağlayıcılarının sayısı kimi ülkelerde genel kolluk personelinin sayısına yetişmiş hatta bazı gelişmiş ülkelerde geçmiştir. Ülkemizdeki durumda uluslararası konjonktürdenfarklı değildir. Özellikle 2000’li yılların başından itibaren ülkemizde de özel güvenlik uygulamaları uluslararası standartlara kavuşmuş ve gelişmiştir. Ancak bu hızlı değişim, beraberinde bazı problemleri de getirmiştir. Nitekim özel güvenliğin görev ve yetkilerinin varlığı, niteliği, sınırları vb. konular sürekli tartışılan konular arasında yer almaktadır. Bu yetkilerden en önemlisi özel güvenliğin kuvvet (zor) kullanma yetkisidir. Güvenlik birimleri açısından çok önemli olan bu yetki, diğer görev ve yetkilerin kullanılmasının temel dayanağını da oluşturmaktadır. Genel kollukta olduğu gibi özel güvenlikte de bazı yanlış uygulamalarla karşılaşıldığında bu yetkinin içeriğinin, sınırlarının, uygulama biçiminin ve müdahale seçeneklerinin tam olarak açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Birtakım eleştiriler olsa da, kuvvet (zor) kullanma seçenekleri içerisinde önemli bir teçhizat olarak değerlendirilen ve güvenlik güçleri tarafından kullanılan biber gazı ve benzeri göz yaşartıcı gazların güvenirliliği, insanlara verebileceği zararların neler olduğu ve insanların ölümüne sebep olup olmadığı konusunda literatürde yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu bağlamda özel güvenlik sağlayıcılarının kuvvet (zor) kullanma yetkisinin içeriği, hangi şartlarda kullanılabileceği, sınırları ve bu yetki kapsamında uygulanacak olan müdahale seçeneklerinin neler olduğu da açıklığa kavuşturulması gereken konulardır. Bu çalışma öncelikle ülkemizdeki ve dünyadaki özel güvenlik ve polis sayıları ile istatistikî bilgiler vermektedir. Böylece özel güvenliğin önemi ve boyutları dikkate alınarak bu mekanizmanın yetkilerine özellikle çalışmanın konusu olan kuvvet (zor) kullanma yetkisi üzerinde durulacaktır. Bu kapsamda, kuvvet (zor) kullanmanın anlamı, hukuki boyutları, genel-özel kolluk arasında yetki bakımından farklılıkları ile özel kolluk için kuvvet kullanma modeli ve uygulaması konusunda görüşler dile getirilecektir. Ayrıca kuvvet kullanma aşamasında güvenlik birimlerinin kullandığı biber gazı ve benzeri göz yaşartıcı gazların çeşitleri, kullanımı, sakıncaları, biber gazının güvenirliliği ve etkileri üzerinde durularak, bu alanda yapılan çalışmalar da dikkate alınarak birtakım değerlendirmeler yapılacaktır. 2. GÜVENLİK KAVRAMI VE ÖZEL GÜVENLİĞE İLİŞKİN SÜREÇ İnsanoğlunun en temel ihtiyaçlarından birisi olan güvenlik ve güvenli bir ortamda yaşama ihtiyacı, aynı zamanda her türlü toplumsal, dini ve sosyo-ekonomik faaliyetin yapılabilmesi için hayati öneme sahiptir (Maslow insan ihtiyaçlarını bir sıralamaya tabi tutmuş ve bir piramit oluşturmuştur. Bu ihtiyaçlar piramidi fizyolojik, güvenlik, sevgi, saygı ve kendini gerçekleştirme olarak beş basamaktan oluşmaktadır (Adair, 2003: 3043; Aydın, 2002: 125; Özkalp ve Kırel, 2007: 31; Peker ve Aytürk, 2002: 62- 65; Toker, 2007: 96). 366 Hemen her dönemde önemini koruyan güvenlik, kişilerin ve devletin korunmasından kazaların önlenmesine kadar çok geniş manalar ifade eden bir kavramdır. Bundan dolayı bahsedilen konuya göre farklı tanımlamalar yapmak mümkündür. (Kuyaksil ve Akçay, 2002: 4; Kuyaksil ve Tiyek, 2003: 66). Güvenlik kavramı, “tehlikeden uzak bulunma, emin olma durumu, emniyet” şeklinde ifade edildiği gibi, “kişilerin canlarına, ırzlarına ve mallarına gelebilecek tehlike, tehdit ve kazaların yokluğu” şeklinde de ifade edilmektedir.Ayrıca “bireylerin umumi ve umuma açık yerlerde saldırıya, zorlamaya, itilip kakılmaya, kazaya ve engellemeye uğramadan dolaşabilmelerini veya bulunmalarını, can ve malları için endişe duymamaları” şeklinde tanımlamalar da vardır (Bkz. Ayverdi, 2006: 1122; Kuyaksil ve Akçay, 2002: 4; Kuyaksil ve Tiyek, 2003: 67; Şeker, 2005: 70). Emniyet ve asayiş kavramlarını birlikte değerlendiren Aydın’a göre güvenlik, toplumun ve dolayısıyla bireylerin her türlü suça karşı korunması, temel hakların kullanılabileceği bir ortamın sağlanması ve buna aykırı davrananların yakalanarak yasal işleme tabi tutulması için gerekli tüm önlemlerin alınmasıdır (2002: 124). Devlet ideolojisinde güvenlik, devlet otoritesinin tartışmasız şekilde tesis edilmesi, devlet kurumlarının ve diğer ekonomik ve sosyal kurumların engelsiz bir şekilde çalışmasıdır. Özellikle kişi özgürlüklerinin hak ve sınırları içerisinde ve sorumlulukların yerine getirilmesi kaydıyla yaşama, can, mal ve namus dokunulmazlığının sağlanmasıdır (Devlet Planlama Teşkilatı, 2001: 5). Farklı tanımlar yapılabilmekle beraber, genellikle kişi hak ve hukukunun korunması için gerekli tedbirlerin alınması olarak görülmektedir. Tarihsel süreç içerisinde insanların güvenli bir ortamda yaşamlarını devam ettirebilmeleri,egemen otoriteler tarafından sağlandığı gibi kişilerde kendi güvenlikleri için çeşitli tedbirler almışlardır. İlk başlarda yabani hayvan saldırılarından korunmak için tedbir alan insanlar, zamanla istilalar, yağmalar, hırsızlık vb. suç ve suçlular için tedbirler almaya başlamışlardır. Bu amaçla yaşam alanlarını güvenlik endişelerini giderecek şekilde kurarak ve evlerinin, mahallelerinin veya kentlerinin çevrelerine yüksek duvarlar inşa ederek fiziksel önlemler aldıkları gibi paralı askerler veya muhafızlar marifetiyle güvenliklerini sağlamaya çalışmışlardır (Bulut ve Kara, 2011; Ekinci, 2011: 454; Kara, 2010; Mumford, 2007). Günümüzde de güvenliğe ilişkin kaygılar devam etmektedir. Gelişen teknik imkânlar dikkate alındığında alınan tedbirlerde ciddi değişiklikler olmuştur. Bugün güvenliği sağlamak için alarm, CCTV, duyarlı kapı, X- ray cihazları gibi bir çok teknolojik araçtan faydalanılmaktadır. Bugün özel güvenlikten(ÖG) yararlanma artık etkin bir şekilde kendini göstermiştir.Nitekim Amerika’da 1990 yılında 45 milyon insan kendi güvenlik sistemi olan hanelerde yaşarken bu sayı 2008 yılında yaklaşık 60 milyonu bularak toplam nüfusun 20% sine ulaşmıştır. Ayrıca 17 milyon kendi güvenlik sistemi bulunan hane (apartman, site vb.) bulunmaktadır (Krahmann, 2009: 8). 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren modern polis teşkilatlarının kurulmasıyla birlikte ilk özel güvenlik şirketleri de kurulmaya başlamıştır Böylece dünyada güvenlik anlayışı yeni bir boyut kazanmıştır. Buna göre genel kolluğun yanı sıra, faaliyetleri kamu hizmeti anlayışından ziyade kâr ve kazanç amacını güden, serbest piyasa koşullarına 367 göre faaliyet gösteren bir özel güvenlik sektörü (pazarı) ortaya çıkmıştır (Atılgan, 2009; Schreier and Caparini, 2005: 28). İlk örnekleri endüstriyel tesislerin sel, kaza, yangın gibi tehlikelerden korunması, grev kırıcılık, suçları önleme ve bunların yol açabileceği zararı en aza indirme amacıyla ortaya çıkmıştır. Günümüzde ÖG, artık endüstriyel tesisleri, ofisleri, kamu binalarını, AVM ve havaalanları vb. yerleri gözetleme, kişileri, evleri ve para transferlerini koruma, sportif, sınaî ve sanatsal etkinliklerin düzenlenmesi gibi amaçlarla görevlendirilmektedir (Ekinci, 2011: 455- 457; Schreier and Caparini, 2005: 28). 20. yüzyılın yarısından itibaren devletlerin küçülme ve özelleşme çalışmalarından olumlu bir şekilde etkilenen özel güvenlik sektörü, hızlı bir büyüme ivmesi yakalamıştır (Atılgan, 2009; Gülcü, 2002; Kuyaksil ve Tiyek, 2003). Nitekim dünya genelinde özel güvenlik sektörüne 1990 yılında yaklaşık 55,6 milyar $ harcanırken yıllık 7% büyüme ile 2010 yılında bu rakam 202 milyar $ olmuştur (Avant, 2004: 154; Holmqvist, 2005: 7). Türkiye’de 2003- 2010 yıllarında bu sektörün yıllık ortalama 11,4% büyüme göstererek 2010 yılı rakamlarına göre 2,01 milyar € olduğu, yine 2010 yılında Avrupadaki 34 ülke rakamları incelendiğinde pazarın 35 milyar € büyüklüğe ulaştığı belirtilmektedir (Confederation of European Security Services [CoESS], 2011; Literatürde özel güvenlik görevlisi ve polis sayısı, pazar büyüklüğü, vb. hakkında çok farklı istatistiki veri bulunmaktadır. Çoğu tahminlere dayanan bu veriler yerine Confederation of European Security Services (CoESS) ve United States Bureau of Labor Statistics (USBL) vb. resmi istatistik kurumlarının verileri veya bu kurumların verilerine dayanan çalışmaların verileri kullanılmıştır.). Özel güvenlik pazarının büyüme trendinde olması, bu sektörde çalışan kişi sayısının da gün geçtikçe artmasına sebep olmuştur. Nitekim Amerika’da 2003 yılında1.022.000 özel güvenlik görevlisi (ÖGG) çalışırken bu sayı 2008 yılında 1.200.000 kişi olmuştur, bu dönemdeki polis sayısı ise 861.000’de kalmıştır. İngiltere’de 2003 yılında 150.000 ÖGG ve 141.398 polis varken 2010 yılında ÖGG sayısı 364.586 ya polis sayısı da 162.325’e yükselmiştir. Fransa’da, 2003 yılında117.000 ÖGG ve 145.000 polis varken 2010 yılında ÖGG sayısı 147.800’e ve polis sayısı da 238.798’e yükselmiştir (CoESS, 2004a; CoESS, 2004b; Krahmann, 2009: 7; Parfomak, 2004: 6). Türkiye’de ki durum ise Grafik 1’de gösterilmiştir. 368 Şekil 1: Türkiye’de Polis ve ÖGG Sayıları Kaynak: (EGM, 2012; http://www.ozelguvenlik.pol.tr). Not: Grafik 1 deki özel güvenlik sayıları EGM’ ye bağlı Özel Güvenlik Dairesi Başkanlığının (ÖGDB) internet sitesinde yayınladığı veriler esas alarak hazırlanmıştır. Bununla birlikte CoESS (2008) verilerine göre Türkiye’de 2008 yılında 218.860, CoESS (2011) verilerine göre de 2011 yılında 427.967 ÖGG olduğu ve 14.01.2000 tarihi itibariyle ÖGG sayısının 103.669 olduğu (Şafak, 2000: 3) şeklinde birbirinden çok farklı veriler mevcuttur. Kanımızca bu durum ÖGDB 2004 yılında kurulduğundan (2004 yılına kadar verileri Asayiş Daire Başkanlığı tutmuştur) dolayı önceki verileri kullanmayarak sadece ÖGDB kurulduktan sonraki verileri dikkate almasından kaynaklanmış olabilir. Grafik 1 incelendiğinde,2002 yılında 170.205 polis varken 2011 yılında 232.646’ya ulaştığı görülmektedir. 2005 yılından itibaren üniversite mezunlarının 6 aylık eğitimden sonra polis memuru olarak çalışmaya başlamasıyla birlikte yıllık artış miktarının göreceli olarak artığı görülmektedir (EGM, 2012). ÖGG sayıları incelendiğinde polis sayısına göre artışın daha büyük miktarlarda olduğu ve 2011 yılı verileri incelendiğinde ÖGG sayısının neredeyse polis sayısına yetiştiği görülmektedir. ÖGG sayısında son yıllarda görülen hızlı artışa, İçişleri Bakanlığı Genelgesi ile genel kolluğun zorunlu haller dışında sahne gösterilerinden (http://w3.icisleri.gov.tr/default_B0.aspx?id=2588) ve 28.04.2004 tarih ve 5149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun yürürlüğe girmesiyle (Bu kanunda 31.03.2011 tarih ve 6222 sayılı “Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun” ile yürürlükten kaldırılmıştır) birlikte sportif faaliyetlerden çekilmesi ile 26.6.2004 tarih ve 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun (ÖGHDK) yürürlüğe girmesi gibi sebepler gösterilebilir. Nitekim 5188 sayılı kanun çıkıncaya kadar uygulamada bulunan ve özel güvenlik hizmetlerini 369 düzenleyen 22.7.1981 tarih ve 2495 sayılı Bazı Kurum ve Kuruluşların Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun,1970-1980 yılları arasında ortaya çıkan terör eylemleri sonucunda zarar gören kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektöre ait bazı önemli kuruluşların korunması amaçlanmıştır. Bunun için sadece izin verilen bazı kamu veya özel kurumunkendi bünyelerinde özel güvenlik teşkilatı kurmaları düzenlemiştir. Fakat bu kanun kâr amacıyla ve piyasa şartlarına göre çalışan özel güvenlik şirketlerine (ÖGŞ) ve ÖGG’lere yer vermemiştir. Bu sayede genel kolluğun iş yükü hafifletilmeye çalışılmıştır. Yasal olmamasına rağmen fiili olarak işleyen özel güvenlik sektörü 5188 sayılı ÖGHDK ile yasal zemine oturtulmuş ve ÖGŞ, Özel güvenlik eğitimi veren eğitim kurumlarının, alarm merkezlerinin ve sair güvenlik malzemeleri satan firmaların faaliyete geçmesine sebep olmuştur (Aydın, 2002; Karagöz, 2002; Kuyaksil ve Akçay, 2003; Kuyaksil ve Tiyek, 2003; Şafak, 2000). Şekil 2: Türkiye’de Polis- ÖGG Birbirlerini Karşılama Oranları Kaynak: (EGM, 2012; http://www.ozelguvenlik.pol.tr). Grafik 2 incelendiğinde, Türkiye’de ÖGG/Polis oranı 2005 yılında 1:5.9 iken 2008 yılında 1:1.03 olmuş ve takip eden yıllarda da yakın oranlarda seyretmiştir. Avustralya’da 1996 yılında bu oran 0.95: 1 iken 2001’de 1.18:1 ve 2006’da 1.17:1 olurken Almanya’da 1997 yılında 1:1.5 iken 2008 yılında 1:1.4 olmuştur. Güney Afrika Cumhuriyetinde ise bu oran diğer ülkelerden çok farklı olarak 10:1 olmuştur (CoESS, 2008; Prenzler et al., 2009: 1- 4; Schreier and Caparini, 2005: 26). 370 Şekil 3: Türkiye’nin Nüfusu Kaynak: (http://www.tuik.gov.tr). Türkiye’de nüfus sayımı 10 yıllık dönemler halinde yapılırken Türkiye İstatistik Kurumunun 2007 yılından itibaren Adrese Dayalı Nüfus Sistemine geçmesi ile birlikte Türkiye’nin nüfusu yıllık olarak belirlenmektedir (http://www.tuik.gov.tr.). Grafik 3 incelendiğinde Türkiye’nin nüfusu 2007 yılında 70.586.256kişi iken yıllık 1.43% artışla 2011 yılında 74.724.269 kişi olmuştur. Şekil 4: 2007- 2011 Yılları Arasında ÖGG, Polis ve Nüfus Artış Oranları Kaynak: (EGM, 2012; http://www.ozelguvenlik.pol.tr.; http://www.tuik.gov.tr). Grafik 4 incelendiğinde 2007- 2011 yılları arasında ÖGG sayısında 123,21% artış olduğu göze çarpmaktadır. Grafik 1 için yapılan açıklamalar bu sonuçla birlikte değerlendirildiğinde özel güvenlik sektöründeki büyümenin boyutları daha iyi anlaşılacaktır. 371 Şekil 5: 100.000 Kişiye Düşen Polis ve ÖGG Sayıları Kaynak:(EGM, 2012; http://www.ozelguvenlik.pol.tr; http://www.tuik.gov.tr; CoESS, 2011; Prenzler et al., 2009: 1- 2). Grafik 5 incelendiğinde,Avrupa ortalamasında 100.000 kişiye en çok polis ve en az ÖGG görevlisi 1996 yılında düştüğü ve bu tarihten itibaren 100.000 kişiye düşen ÖGG sayısında artışlar yaşandığı hatta 2010 yılında 1996 yılına göre iki katı ÖGG sayısı olduğu görülmektedir. Aynı durumun 2007- 2010 yılı rakamlarına göre Türkiye’de de yaşanmasına rağmen hem 2007 hem de 2010 rakamlarına göre Türkiye’de 100.000 kişiye düşen polis ve ÖGG sayılarının Avrupa ortalamasından düşük olduğu söylenebilir. 1996 yılı rakamlarına göre 100. 000 kişiye en çok ÖGG düşen ülke 275 ÖGG ile İngiltere iken en düşük orana sahip ülkenin 19 ÖGG ile Yunanistan’dır. Güney Afrika’da ise her 100.000 kişiye 900 özel güvenlik görevlisi düşmektedir. Avustralya’da 2006 yılında 100.000 kişiye 226 polis ve 266 ÖGG düşmektedir (Prenzler and Sarre, 2008: 23- 24; Prenzler et al., 2009: 1- 4; Prenzler et al., 2010: 1; Sarre and Prenzler, 2011: 14). 3. ÖZELGÜVENLİĞİN YETKİLERİ Genel güvenlik birimlerine tanınan bazı yetkiler,sadece görevli oldukları süre ve görev alanlarında kullanmak şartıyla özel güvenliğe de tanınmıştır(Ayaydın, 2006; Aydın, 2002; Derdiman, 2005; Eryılmaz, 2006; Gülcü, 2002). 26.6.2004 tarihli 5188 sayılı ÖGHDK ve uygulama yönetmeliğinde tek tek belirlenen bu yetkileri üç başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar; Önleyici Güvenlikle İlgili Yetkileri: Görev alanında, can ve mal güvenliğinin ve kamu düzenin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi için gerekli güvenlik tedbirlerini almak, taşınması veya bulundurulması yasaklanmış her türlü silah, patlayıcı madde veya 372 eşyanın tespit edilmesi amacıyla detektörle, x-ray cihazından geçirmeyle veya kanunun izin verdiği durumlarda elle üst araması yapmaya, Adli Güvenlikle İlgili Yetkileri:Görev alanında bir suçla karşılaştığında suça el koymak, suçun devamını önlemek, bir suçtan şüpheli olanları, aranan kişileri ve kişiyi herhangi bir tehlikeden korumak amacıyla yakalama, olay yerini, suç delillerini ve sahipsiz eşyayı muhafazaya, Diğer Yetkileri:Yangın, deprem gibi tabii afet durumlarında ve imdat istenmesi halinde görev alanındaki işyeri ve konutlara girme ve kanuni şartlar gerçekleştiğinde kuvvet (zor) kullanmaya yetkilidir. 4. ÖZEL GÜVENLİĞİN KUVVET (ZOR) KULLANMA YETKİSİ VE YASAL BOYUTU Güvenlik hizmetleri veya güvenliği sağlama görevi genelde kuvvet (zor) kullanmayı gerektirir. Diğer bir ifade ile kuvvete dayanan bir iş veya meslektir. Nitekim arama, el koyma, yakalama, men etme vb. görev ve yetkileri kuvvet (zor) kullanma yetkisinin varlığıyla anlamlı hale gelmektedir. Kuvvet (zor) kullanma yetkisi olmadan bu görev ve yetkilerin tam olarak yerine getirilmesi düşünülemez. Bu nedenle hem genel hem de özel güvenliğe belli durum ve koşullarda kuvvet (zor) kullanma yetkisi verilmesi normaldir. Çünkü hukuk belli bir hususta görev yüklenen kişinin bu görevi yerine getirebilmesini sağlayacak ölçüde yetki ile donatılmasını gerekli kılmaktadır. Aynı zamanda, kişi yetkili kılındığı ölçüde sorumluluk altına girmektedir. Bu ilişki kısaca, “ne kadar görev varsa, o kadar yetki; ne kadar yetki varsa, o kadar sorumluluk vardır” şeklinde ifade edilebilir (Aydın, 2002: 133- 134; Eryılmaz ve Bozlak, 2009:228). Kişinin suç işlemesinin fiilen engellenmesi veya iradesi dışında hareket etmeye zorlanmasını ifade eden kuvvet (zor) kullanma, “kişinin kendisine terettüp eden belirli bir yükümlülüğün gereklerine uygun davranmaması halinde, bu yükümlülüğün gereklerine uygun davranmasını sağlamak” şeklinde tanımlanabilir (Eryılmaz ve Bozlak, 2009:229). Başka bir deyişle kuvvet (zor) kullanma, kişinin hukuka uygun davranmasını sağlamak amacıyla sözlü ihtarla başlayan, bedeni kuvvet, maddi güç ve son çare olarak ölümcül silahların kullanıldığı bir süreçtir. Kural olarak kuvvet (zor) kullanma yetkisi ancak hukukun açıkça düzenlediği bir hükme binaen kullanılabileceği (Eryılmaz ve Bozlak, 2009:228) için bu yetkinin hukuksal temellerinin incelenmesinde yarar bulunmaktadır. Nitekim bu yetki hukuk kurallarımızın en temel kaynağı niteliğinde olan T.C Anayasasının 17. maddesine dayanmaktadır. 17. madde ile kişi dokunulmazlığı ve maddi- manevi varlığı teminat altına almasına rağmen bu haklara müdahale etmenin meşru yolları da gösterilmiştir. Bu madde de, meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında kuvvet (zor) ve silah kullanılabileceğini belirtmektedir. Buna göre hem kamu gücünü temsil eden görevlilerin hem de meşru savunma durumunda 373 kalan tüm vatandaşların bu yetkiyi kullanabileceği görülmektedir. Anayasal düzlemde bu şekilde düzenlenen kuvvet (zor) kullanma yetkisi ile ilgili birçok kanun ve yönetmelikte düzenleme bulunmaktadır (Ayrıntılı bilgi ve örnek düzenlemeler için bkz. Eryılmaz ve Bozlak, 2009). Hukukumuzda kuvvet (zor) kullanma yetkisi ile ilgili en kapsamlı ve uygulamayı enayrıntılı gösteren düzenleme, 2007 yılında yapılan değişiklikle 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu (PVSK) 16. maddesinde belirlenmiştir. Bu kanuna göre, sadece görevli memura görevini icra ederken bir direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde kuvvet (zor) kullanma yetkisi verilmiştir. Bu yetki, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre, direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları gerçekleştiğinde silah kullanma seçeneklerini kapsamaktadır (Eryılmaz ve Bozlak, 2009: 224- 230; Sevindik ve diğerleri, 2011: 114; www.mevzuat.gov.tr). Özel güvenliğin kuvvet (zor) kullanma yetkisi de kanunla düzenlenmiştir. 5188 sayılı ÖGHDK’nun, özel güvenliğin yetkilerini belirleyen 7/ k maddesine göre ÖG’ğe,“Türk Medeni Kanununun 981 inci maddesine, Borçlar Kanununun 52 nci maddesine, Türk Ceza Kanununun 24 ve 25 inci maddelerine göre zor kullanma yetkisi”tanınmıştır. Dolayısıyla ÖG genel kolluk birimlerinden farklı olarak,bu yetki, görevi ile ilgili verilmeyip sadece belli durum ve koşullarda kullanabilmesi için verilmiştir. Bu yüzden ÖG’ye tanınan kuvvet (zor) kullanma yetkisinin tam olarak anlaşılması için ÖGHDK’nun 7/ k maddesinde belirtilen kanun maddelerinin incelenmesi gerekmektedir. Buna göre, ÖGHDK’nun 7/ k maddesinde bahsedilen Türk Medeni Kanunu (TMK) 981. Maddesine bakıldığına, Madde 981:“Zilyet, her türlü gasp veya saldırıyı kuvvet kullanarak defedebilir. Zilyet, rızası dışında kendisinden alınan şeyi taşınmazlarda el koyanı kovarak, taşınırlarda ise eylem sırasında veya kaçarken yakalananın elinden alarak zilyetliğini koruyabilir. Ancak, zilyet durumun haklı göstermediği derecede kuvvet kullanmaktan kaçınmak zorundadır” bu maddede, Zilyet’e hakkını korumak amacıyla yeteri kadar kuvvet (zor) kullanma yetkisi verildiği, ÖGHDK’nun 7/ k maddesine göre Zilyet’e tanınan bu yetkinin, Zilyet adına malını koruyan ÖG tarafından da kullanılabileceği anlaşılmaktadır. ÖGHDK 7/k maddesine göre ÖG’in kuvvet (zor) kullanma yetkisini kullanabileceği diğer bir düzenleme, meşru savunma halini düzenleyen Türk Ceza Kanununun (TCK) 25. Maddesidir. Madde 25 (1): “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez”. Bu düzenlemeyle,meşru savunma durumunda kalan herkese kuvvet (zor) kullanma yetkisi verilmiştir. Bu madde kapsamında ÖG doğal olarak hem kendisinin hem de korumakla yükümlü olsun olmasın herhangi bir kimsenin bir hakkına karşı yapılacak haksız bir saldırıyı önlemek için kuvvet (zor) kullanabileceği görülmektedir. Meşru savunma kapsamında ÖG’in mütecaviz kimsenin malına zarar vermek zorunda kaldığında tazminat ödemeyeceği de 22.04.1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanununun (BK) 52. maddesi ile belirlenmiştir. (22.04.1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanunu, 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 11.01.2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 647. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 52. Maddesi ise bu konu da “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat 374 yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir tamamen kaldırabilir” hükmü getirerek ÖG aynı korumayı sağlamıştır). veya Belirtilen bu durum, aslında herkes için geçerli olan ve vatandaşlık haklarından kaynaklanan kuvvet (zor) kullanma yetkisidir. Bu bağlamda ÖG diğer vatandaşlardan bir farkı olduğundan veya güvenlik ve kamu görevi icra ettiğinden dolayı bu yetkileri kullandığından söz etmek mümkün değildir. Ancak TCK Madde 24:“Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez, Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz…” hükmüne göre kuvvet (zor) kullanma yetkisi verilmesiyle birlikte ortaya farklı bir durum çıkmaktadır. Kanunun hükmü ve amirin emri başlıklı bu kanunun gerekçelerinde de belirtildiği üzere,kamu görevlilerinin kanunun açıkça verdiği bir hükmü icra ettiğindeveya usulüne göre verilmiş amirin emrini yerine getirdiğinden dolayı ceza verilmeyeceği düzenlenmiştir. ÖGHDK 7/k maddesi ile TCK 24. maddesi kapsamına alınan ÖG, adli makamlar ve ÖGHDK’nun 6/ 2. Maddesi: “Kamu güvenliğinin sağlanması yönünden 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ile vali ve kaymakamlara verilen yetkiler saklıdır. Bu yetkilerin kullanılması durumunda özel güvenlik birimi ve özel güvenlik personeli mülkî idare amirinin ve genel kolluk amirinin emirlerini yerine getirmek zorundadır” hükmü kapsamında aldığı emirleri yerine getirirken kamu görevlisi statüsünde kuvvet (zor) kullanmaya yetkili sayılacağı sonucu çıkmaktadır. Bu durumu destekler nitelikte ÖGHDK 23. maddesi de “Özel güvenlik görevlileri, görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlisi gibi cezalandırılır. Özel güvenlik görevlilerine karşı görevleri dolayısıyla suç işleyenler kamu görevlisine karşı suç işlemiş gibi cezalandırılır” diyerek ÖGG’nin görevi sırasında suç işlemesi ve görevdeyken ÖGG’ne karşı işlenen suçların yargılaması sırasında ÖGG’nin kamu personeli gibi değerlendirileceğini hükme bağlamıştır. Bu bağlam da kanun koyucunun ÖG bir çeşit kamu güvenlik birimi olarak gördüğü ve bazı durumlarda kamu güvenliği için ÖG kullanılması sırasında ÖG’de kamu görevlisinin haiz olduğu bazı yetkileri kullanabileceği ve kamu görevlisi koruma zırhına bürüneceği söylenebilir. 5. KUVVET (ZOR) KULLANMA UYGULAMALARI VE MÜDAHALE SEÇENEKLERİ Özel güvenliğe veya diğer güvenlik birimlerine tanınan ve istisnai bir yetki olan kuvvet (zor) kullanma yetkisinin amacına uygun ve kanuni sınırlar içerisinde uygulanmasını sağlamak amacıyla, PVSK 16. madde referans alınarak kuvvet (zor) kullanma yetkisi kapsamında müdahale seçenekleri geliştirilebilir ki bunlar; Sözlü iletişim, direnene direnişinden vazgeçmesinin anlatılması ve devam ederse müdahale edileceği ikazında bulunulması. Bedeni kuvvet, (boş elle yumuşak kontrol teknikleri), direnenin bedeni kuvvet ile kontrol altına alınması veya saldırıların savuşturulması için canını ciddi şekilde yakmayacak yumuşak teknikler uygulanması. 375 Bedeni kuvvet (boş elle sert kontrol teknikleri), direnenin sert teknikler uygulanarak (vuruşlar, baskı kontrol teknikleri vb.) ve başka türlü hareket etmesi engellenerek etkisiz hale getirilmesi. Bu aşama da uygulanan teknikler direnenin acı çekmesine yol açabilir. Maddi güç kullanımı, direnişi kırmaya elverişli teçhizatın veya araçların kullanılması (kelepçe, cop, basınçlı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fizikî engeller, polis köpekleri ve atları). Burada dikkat edilmesi gereken nokta kanun genel kolluk birimlerine maddi güç kapsamında kullanılabileceği teçhizat ve silahları sıralamış, tercihi güvenlik birimlerine ve görevliye bırakmıştır. Fakat ÖG için böyle bir durum söz konusu değildir. Nitekim ÖGHDK uygulama yönetmeliği 24. Maddesine göre ÖG biber gazı ve benzeri göz yaşartıcı gazlar ile silah taşımaları Özel Güvenlik Komisyonunun iznine bırakılmıştır. Silah kullanımı, bu aşamada polis son çare olarak ateşli silah kullanarak direneni veya saldıranı etkisiz hale getirmeye çalışır (Crime and Misconduct Commission [CMC], 2005: 3; Sevindik, 2003: 30- 33; Sevindik ve diğerleri, 2011: 112- 142; Smith and Alpert, 2000: 233- 234; Wolf et al., 2008: 65- 66). Yukarıda belirlenmiş olan müdahale seçenekleri ışığında uygulama ise aşağıdaki şekilde olmalıdır. ÖG görev yaptığı sırada ÖGHDK’nun 7/k maddesinde belirlenen bir durumla karşılaştığında önce direnene veya saldırgana direnişinden veya saldırısından vazgeçmesi gerektiği ve devam etmesi halinde kuvvet (zor) kullanacağıuygun bir üslupla bildirir. İletişim becerisine sahip bir ÖG,direneni veya saldırganı ikna ederek direnişinden veya saldırısından vazgeçirebilir. Nitekim polis ile vatandaşın karşılaştığı durumların % 2’sinden daha az bir oranında polis kuvvet (zor) kullanmaktadır (Alpert and Dunham, 2010: 236). Direnişin veya saldırının devam etmesi halinde ÖG direnen veya saldırana en az zarar vereceği müdahale seçeneğinden başlayarak aşama aşama silah kullanmaya kadar tüm müdahale seçeneklerini uygular ve direneni veya saldırganı kontrol altına almaya çalışır. Buradaki amaç direnenin gereksiz yere acı çekmesi, etkisiz hale getirilerek iş göremez hale getirilmesi veya yaralanması değildir. Direnişin veya saldırının derecesine göre müdahalenin şiddeti de artar veya azalır. Fakat ani gelişen tehlikeli bir saldırı durumunda kalan ÖG, tehlike nispetinde istediği müdahale seçeneğini uygulayabilir. Burada önemli olan direniş veya saldırı ile müdahalenin şiddetinin veya tehlikesinin orantılı olmasıdır (orantılılık ilkesi). Yoksa silahlar arasında bir benzerlik veya orantılılık aranmaz (PVSK madde 16, http.www.mevzuat.gov.tr; Smith and Alpert, 2000: 233- 234). Toplumsal olayların bireysel olaylardan farklı olarak kendine has bazı özellikleri olduğu gibi bu olaylara müdahalenin de bireysel olaylara göre bazı farklılıkları vardır. Nitekim toplumsal olayların kontrolden çıkma, daha büyük olaylara veya kargaşaya dönüşme, olaylar esnasında insan hakları ihlallerinin yaşanması vb. birçok ihtimal bulunduğundan dolayı kuvvet (zor) kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilir. Toplumsal olaylara müdahale seçenekleri de bu yüzden farklılıklar göstermektedir. Bireysel olaylarda olduğu gibi bedeni kuvvet seçeneği kullanılmadan sözlü ihtardan sonra maddi güç seçeneğine geçilerek cop, basınçlı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fizikî engeller, polis köpekleri ve atları kullanılmaktadır. Son yıllarda yaşanan insan hakları ihlalleri ve polisin orantısız güç kullandığına dair iddiaların ardından cop kullanma seçeneği pek 376 kullanılmamaktadır. Bunun yerine biber gazı ve benzeri göz yaşartıcı gazların kullanımına ağırlık verilmektedir. Bu gazların kullanımıyla birlikte kalabalıkların dağıtılması ve kişilerin kontrol altına alınmasında güvenlik güçlerinin etkinliği artmıştır (PVSK madde 16, http.www.mevzuat.gov.tr). 6. BİBER GAZI VE ÖZELLİKLERİ Son yıllarda güvenlik güçleri tarafından kullanımı gittikçe artan göz yaşartan ve kısa süreli acı veren biber gazı gibi göz yaşartıcı kimyasallar, 1969 yılında kimyasal silahların yasaklanması ile ilgili olarak hazırlanan Cenevre Protokolü çerçevesinde yasak olan kimyasallar arasına alınmamıştır. Bu tarihten itibaren özellikle ABD, İngiltere, İrlanda, Vietnam, Filipinler, Şili, Panama, Güney Kore, Gazze, İsrail, Irak, Mısır gibi ülkeler başta olmak üzere dünyanın her yerinde ve ülkemizde de kullanılmaktadır. Son olarak 1997 yılında Türkiye’nin taraf olduğu “Kimyasal Silahlar” sözleşmesinde de yasaklanmayan biber gazı ve benzeri göz yaşartıcı kimyasallar ile ilgili 2006 yılında çıkarılan “Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi, Stoklanması ve Kullanımının Yasaklanması Hakkında Kanun” ile yasal düzenleme yapılmıştır (Türk Tabipler Birliği [TTB], 2011: 8; http.www.mevzuat.gov.tr). Günümüzdeki formda üretimleri ilk olarak 1871 yılında yapılan bu gazların kullanımı 1990’lı yıllardan itibaren yaygınlık kazanmış olmasına rağmen kullanımı çok eskilere dayanmaktadır. (MÖ) 2000’li yıllarda Çinlilerin Hintliler ile savaşırken kurutulmuş ve öğütülmüş kırmızıbiberleri kâğıtlara sardıkları ve kâğıdı yakarak düşman tarafına atıkları ve bu şekilde taktik avantajlar elde ettikleri ifade edilmektedir (Chan et al., 2001; Sevindik, 2009: 254). Biber gazı ve benzeri göz yaşartıcı kimyasalların 15’den fazla çeşidi bulunmasına rağmen en çok kullanılanları chloroacetophenone (CN), chlorobenzylidenemalononitrile (CS) ve OleoresinCapsicum (OC) gazlarıdır. Gaz olarak isimlendirilmelerine rağmen saf haldeyken tanecikler şeklinde ve katıdırlar. Toz şekere benzer bir görünümleri vardır. CN ve CS kimyasal olarak üretilmelerine rağmen OC organik bir bileşimdir. OC, solancea familyasından Capsicumannum ya da Capsicumfrutescens adlı Şili biberi (kırmızıbiber, jalapeno ve paprika) veya acı Arnavut biberinin ekstraksiyon (ayrışma) işlemine tabi tutulması sonucu elde edilmiş yağından üretilir. Suda çözünmeyen bu yağ, alkol, eter veya kloroform gibi çözücülerde çözdürülür. Daha sonra bu çözücü uçurulur ve geriye kalan mum benzeri madde Oleoresin Capsicum ismini alır. Bu mumsu madde %5- %10 yoğunlukta, çözücü, su ve Nitrojen (itici) ile bir kaba sıkıştırılarak aerosol şeklinde hazırlanır. OC’de çözücü olarak soprapil alkol kullanılan çeşitleri insan üzerinde daha etkili olmasına rağmen bunların ateşle temas halinde yanıcı etkilerinden dolayı pek tercih edilmemektedir. Bu gazların sprey, fişek, roket, el bombası v.b. formda hazırlanmış çeşitleri bulunmaktadır (Chan et al. 2001; CMC, 2005: 1; Harkleroad, 2004: 10; International Association of Chiefs of Police [IACP], 1995: 11; National Institute of Justice [NIJ], 1994; Özdemir ve diğerleri, 2003: 253; Sevindik, 2009: 254; TTB, 2011: 8- 10; www.tfd.org.tr/eski/ ktcg/belgeler/Biber_gazi.doc). 377 6.1. Biber Gazı Güvenli midir? Güvenlik güçlerinin biber gazını kullanmaya başlamaları ile birlikte, biber gazının güvenirliliği ve etkileri ile ilgili eleştiriler ortaya atılmıştır (The American Civil Liberties Union [ACLU] of Southern California, 1995: 12- 22). Bu eleştiriler ışığında Amerikan Federal İstihbarat Bürosu (FBI) 1989 yılında biber gazına maruz kalmış 800 den fazla kişi üzerinde bir araştırma yapmıştır. Araştırmaya katılan kişilerin %90’ı, biber gazından aşırı şekilde etkilendiklerini belirtmiş olmalarına rağmen, deneklerden hiç birinde beklenmedik bir rahatsızlanma veya uzun dönemde devam eden bir etki tespit edilememiştir (CMC, 2005: 5; NIJ, 1994: 1- 2). Başka bir araştırma ise Avustralya/ Queensland’ de yapılmış ve 2005 yılına kadar 5000’den fazla kişinin biber gazına maruz kalmasına rağmen hemen hemen hiç birisinde sağlık sorunlarının yaşanmadığı rapor edilmiştir (CMC, 2005: 57). Genel olarak birçok araştırma (Broadstock, 2002) biber gazının güvenli olduğunu göstermesine rağmen biber gazının tamamen risksiz veya gaz kullanımına karşı çıkanların iddia ettiği gibi tamamen ölümcül olarak kabul etmek doğru değildir. Güvenlik güçlerinin kuvvet (zor) kullanma sürecinde yaptığı her türlü müdahale seçeneğinde yaralanma veya ölüm riski bulunmaktadır. Nitekim Polis karşısında aşırı heyecanlanan bir astım hastası veya polisten kaçan bir kalp hastası ciddi bir risk altında bulunacağı da göz ardı edilmemelidir. Bunun yanında bir fiziksel müdahale, bir cop darbesi bazen ölümcül bir silah etkisi göstermektedir. Biber gazını da bu bağlamda değerlendirmek gerekmektedir. Sık tekrarlanan kullanım ve uzun süreli solumalarda, astım ve kalp hastaları, uyuşturucu ve alkol bağımlıları ile obez (şişman) kişilerin üzerinde biber gazı kullanmak riskli olarak görülür. Buna rağmen fiziksel müdahale veya daha ölümcül silahlara alternatif olarak tercih edilebilir (ACLU, 1995; Broadstock, 2002: 14; CMC, 2005, 70; Harkleroad, 2004: 12; NIJ, 1994: 5; NIJ, 2003: 13; Smith et al., 2010: 2- 7). 6.2. Biber Gazının Uygulama Prosedürü Biber gazının uygulanmasında göz önünde bulundurulması gereken önemli faktörler vardır. Örneğin; Eğitim: Biber gazını ancak bu konuda eğitim almış görevlilerin kullanması gerekmektedir. Bu görevliye gaz kullanılmadan önce direnen kişiye gerekli uyarıları yapması gerektiği, hangi durumlarda kullanacağı, kullanılacak mekânı ve hava koşullarını nasıl değerlendirileceği, gazın muhtemel etkileri, limiti ve gaz kullanıldıktan sonra temizliğinin nasıl yapılacağının öğretilmesi gerekmektedir. Bu alanda en iyi eğitim görevlinin kendisinin gaza maruz kalması ile edineceği deneyimdir. Bu şekilde görevli gazın etkilerini kendisi hissederek gaz kullanmak zorunda kaldığında daha dikkatli davranacak ve sorumluluğunun farkında olacaktır. Nitekim başka ülkelerde bu yol izlendiği gibi ülkemizde uygulanan güvenlik personeli eğitimlerinde de bu şekilde uygulamalar yapılmaktadır (ACLU, 1995: 22; Broadstock, 2002: 16; CMC, 2005, 3351; NIJ, 1994: 5). 378 Mesafe: OC bireysel kullanımlarda 1- 3 m mesafeden kişilerin yüzüne (gözlerine) doğru ve değişik tekniklerle (çaprazlama, yılan kavi, daire vb.) uygulanır. Gazın kullanım tekniği ve mesafe gazın etkisi üzerinde belirleyici etkendir. Yakın mesafeden kullanmak kişinin yaralanmasına, uzak mesafeden kullanmak ise gazın kişiyi sınırlı derecede etkilemesine sebep olur. Kişinin elleri ile yüzünü kapamaya çalışması bile gazın etkisinde değişikliğe sebep olmaktadır. Toplumsal olaylarda gaz kullanılırken daha dikkatli davranmak gerekmektedir. Çevrede bulunan diğer kişilerin etkileneceği gerçeği, rüzgârın durumu vb. hesaplanarak gaz kullanmaya karar verilmelidir. En uygun mesafe 45- 50 m. olsa da topluluğun durumuna göre 150 metreye kadar mesafeden gaz kullanılabilir (Broadstock, 2002: 16; CMC, 2005: 6; Harkleroad, 2004: 11; Özdemir ve diğerleri, 2003: 267- 276; Sevindik, 2009: 255- 260). Dozaj: Direnen kişilerin dirençlerini kırmak amacıyla kullanılan OC, direncin kırılması veya kişilerin kontrol altına alınacak kadar etkilenmeleri sağlanıncaya kadar uygulanmalıdır. Bu etki polis için yeterli bir sonuç olmalıdır. Direnen kişinin tamamen etkisiz hale gelmesi beklentisi ile gaz kullanımına devam edilmesi yaralanma riskini arttırmaktadır. Gazın kişiyi etkilemediğini düşünerek sık kullanımdan kaçınmak gerekmektedir. Çünkü aktiviteye bağlı olarak gazın etkileri belli bir süre sonra ortaya çıkabilir bu yüzden ilk uygulamadan sonra bir süre beklemekte yarar bulunmaktadır. Her kimyasal maddenin fazlasının insana zarar vereceği veya ölümüne sebep olacağı hiçbir zaman unutulmamalıdır. Nitekim OC’nin ağız yoluyla öldürücü dozu 0,5- 5 g/kg’dır (NIJ, 1994: 2; www.tfd.org.tr/ eski/ktcg/belgeler/Biber_gazi.doc). Gazdan arınma: OC uygulanarak kontrol altına alınan kişilerin temizlenmesine ve gazın etkisinden kurtulmalarına yardım edilmelidir. Kişilerin sakinleşmesi sağlanmalı ve gazın etkilediği bölgelerine temas edilmemesi ve gözlerinde lens varsa çıkarması gerektiği anlatılmalıdır. OC’nin temizlenmesi kolaydır ve temizlenme için özel bir prosedürü bulunmamaktadır. Havalandırma ve ellerin ve yüzün 10- 15 dakika süre ile soğuk su ile yıkanması ile etkiler geçmektedir. Talep halinde tıbbi yardım alınmalıdır. OC’nin etkileri maruziyetten 3- 5 saniye sonra başlamakta ve uygun arınma uygulamaları ile 15- 60 dakika içinde azalarak kaybolmaktadır (CMC, 2005: 1; Harkleroad, 2004: 11; NIJ, 1994: 2; Sevindik, 2009: 260- 261; TTB, 2011: 10- 23). 6.3. Biber Gazının Etkileri OC ve benzeri göz yaşartıcı gazlar insanları farklı şekilde ve şiddette etkileyebilir. Kişiden kişiye değişen bu etkiler; Gözlerde ağrı, batma ve yanma, gözyaşı salgısında artış, geçici körlük, seyrek olarak korneada aşınma, Ağız ve burunda yanma, Gazın solunmasına bağlı burun akıntısı, hapşırma, boğulma hissi, nefes almada zorluk, Astımlı hastalarda bronkokonstriksiyon, Maruz kalan deride kızarıklık ve eritem, maruz kalım uzun sürerse vezikül ve bül oluşumu, 379 Panik ve motor kontrolün kaybı şeklinde sıralanabilir (Chan et al. 2001; IACP, 1995: 11; Özdemir ve diğerleri, 2003: 254: Sevindik, 2009: 260- 261; TTB, 2011: 11- 15). OC ve benzeri göz yaşartıcı gazlar uygulanan kişi ortaya çıkması muhtemel bu etkileri yaşarken güvenlik güçlerine kişiyi kontrol altına alması noktasında bir avantaj sağlanmış olmakta ve işini kolaylaşmaktadır. Fakat acı eşiği yüksek olan, akıl sağlığı yerinde olmayan, uyuşturucu, alkol vb. etkisi altında bulunan kişiler üzerinde CN ve CS gazının etkisi OC’ye nazaran sınırlı kalmakta ve bu kişiler etkilenmelerine rağmen güvenlik güçlerine direnmeye devam etmektedir. Diğerlerine göre daha etkili olan OC yan etkilerinin de az olması sebebiyle güvenlik güçleri tarafından en çok tercih edilen gaz çeşidi olmaktadır (CMC, 2005: 6; NIJ, 1994: 1; Harkleroad, 2004: 10). Normal şartlarda kısa sürede gazın etkisi geçmesine rağmen kapalı, ısı ve nem oranının yüksek olduğu ortamlarda, uzun süre gaza maruz kalınması veya çok sayıda solumak zorunda kalınması halinde önemli tıbbı sonuçlara yol açabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır (TTB, 2011: 11- 15). 6.4. Biber Gazının Faydaları Birçok eleştirilere ve insan üzerinde olumsuz etkilerine rağmen biber gazı kullanımının birçok faydaları da bulunmaktadır (CMC, 2005: 7). Biber gazı kullanımı ile birlikte polise karşı saldırılarda ve polisin kuvvet (zor) kullandığı olaylarda düşüş yaşanmıştır (Smith and Alpert, 2000: 235- 236; Smith et al., 2010: 2- 7). Kuvvet (zor) kullanımı sırasında şüphelinin veya polisin yaralanma riski her zaman mevcuttur. Bu durum direnmenin ve müdahalenin şiddeti ve müdahale seçeneğinin niteliğine göre değişmektedir. Biber gazı kullanımı ile birlikte polis veya şüphelinin yaralanma olaylarında düşüş yaşandığını görülmektedir. Nitekim Portland polisinin iki yıllık süre içerisinde fiziksel güç kullandığı olayların %69’un da direnenin, %31’inde de polisin yaralanmasına rağmen biber gazı kullanılmaya başladığı tarihten itibaren yaralanma olaylarının % 12 seviyelerine düştüğü, Connecticut polisinin 1993 yılında biber gazı kullandığı 360 olaydan hiç birisinde yaralanma olayı yaşanmadığı tespit edilmiştir. North Carolina’da 1991- 1999 yılları arasında biber gazı kullanılan olaylar üzerine yapılan başka bir araştırmaya göre; memur yaralanmalarında yıllık %33 azalma görülürken, 1995 yılından itibaren yaralanmaların sabit bir seviyeye indiği tespit edilmiştir. Aynı yıllar arasında direnen kişilerin yaralanma oranlarında da ciddi düşüşler yaşanmıştır (CMC, 2005: 41- 42; Harkleroad, 2004: 14; NIJ, 2003; Smith and Alpert, 2000: 236- 242; Smith et al., 2010: 2- 7). Biber gazı, bedeni kuvvet seçeneğine göre daha az yaralanmalara sebep olmaktadır (CMC, 2005: 43). Nitekim Amerika’da 1998- 2007 yılları arasında meydana gelen kuvvet (zor) kullanılan 24 380 olayın incelendiği bir çalışmaya (Alpert and Dunham, 380 2010: 247; Mac Donald et al., 2009: 2270) göre; bedeni kuvvet kullanılan olaylarda (%48,9) şüpheli, (%21,2) polis yaralanmıştır. OC kullanılan olaylarda (%22,1) şüpheli ve (%14,0) polis yaralanmıştır. Biber gazı kullanımı ile birlikte polisin aşırı güç kullandığına dair şikâyetlerde azalma gözlenmiştir (CMC, 2005: 46; NIJ, 2003: 5). Biber gazı bedeni kuvvete göre daha etkilidir. Yapılan araştırmalarda biber gazının tutuklamalarda polise (%85) oranında yardımcı olduğu ve biber gazı kullanılan kişilerin (%81- 90) oranında etkisiz hale getirildiği veya itaat ettiği belirlenmiştir. Bu sonuçlara göre biber gazı kullanarak kişileri kontrol altına almanın fiziksel güç kullanıp kontrol altına almaktan etkili olduğu rapor edilmiştir (CMC, 2005: 5; Alpert and Dunham, 2010: 237- 239; Smith and Alpert, 2000: 241). Biber gazı ve benzeri teçhizatlar memurun kendine güvenini arttırmakta ve bir direniş karşısında müdahale seçeneklerini arttırarak yetersiz kalmasını engellemektedir (CMC, 2005: 9). 6.5. Biber Gazı İnsanların Ölümüne Sebep Oluyor mu? Güvenlik güçleri tarafından biber gazı ve benzeri göz yaşartıcı gazlar kullanılmaya başlandığından itibaren gaza maruz kalan bazı kişilerin kısa bir süre sonra çeşitli sebeplerden dolayı hayatlarını kaybettiklerine rastlanılmaktadır. Bu tür olaylar Amerika gibi biber gazının yoğun olarak kullanıldığı ülkelerde daha çok rastlanılan bir olay haline gelmiştir. California Eyaletinde 1988- 1992 yılları arasında gözaltında 1 533 kişi hayatını kaybetmiştir. Bunlar içerisinde 178 kişinin biber gazına maruz kaldıktan sonra hayatını kaybettiğinden şüphelenilmektedir (ACLU, 1995: 22- 23). Bu olayların aydınlatılması ve biber gazının insanların ölümüne sebep olup olmadığının tespit edilmesi için çeşitli araştırmalar yapılmıştır [ACLU, 1995 (1993- 1995 yılları arasında California Eyaletinde 26 kişinin gözaltında ölümü incelenmiştir); Granfield et al., 1994 (1990- 1993 yılları arasında ABD genelinde 30 kişinin gözaltında ölümü incelenmiştir); NIJ, 2003 (North Carolina Eyaletinde 63 kişinin gözaltında ölümü incelenmiştir)]. Bu araştırmalar sonucunda; ölen kişilerin büyük çoğunluğunun alkol ve/veya uyuşturucunun etkisinde oldukları, spreylemeden sonra bile kavgacı ve hırçın tutumlarından vazgeçmeyerek mücadeleye devam ettikleri, ellerinin arkalarında kelepçelendiği ve bu şekilde yere yatırılarak bir süre bekletildikleri tespit edilmiştir. OC’nin hiçbir olayda kişilerin ölümüne direkt olarak etki etmediği, genelinin uyuşturucu madde kullanımı, pozisyona bağlı boğulma (positional asphyxra, kişinin kendi vücut pozisyonuna bağlı olarak, göğüs ve karın bölgesinin sıkışması ve solunumunun durması sonucu ortaya çıkan boğulma türü. Özellikle güvenlik güçleri tarafından kişilerin yüzükoyun yere yatırılarak engellenmesi, kelepçelenmesi veya domuz bağı (el ve ayak bileklerinin kişinin arkasında bağlanması) pozisyonunda tutulması sonucu meydana geldiği iddia edilmektedir (Bell et al., 1992; Chan et al., 1998; Reay et al., 1992) ve polis ile girdiği fiziksel mücadele ve kavgacı tutumlarının sonucu öldüğü, çok az bir kısmının ise astım vb. çeşitli hastalıklar nedeniyle öldüğü 381 sonucuna varılmıştır. ACLU’nun yaptığı çalışmada ise ek olarak biber gazının kişilerin zaten zor olan durumlarını daha da zorlaştırdığından ölümlerde yardımcı rol oynadığı öne sürülmüştür (Broadstock, 2002: 13;Harkleroad, 2004: 14). Ülkemizde de biber gazı kullanımından sonra ölüm olayları meydana geldiği görülmektedir. 31 Mayıs 2011 tarihinde T.C. Başbakanının Hopa’ya gelişini protesto ederken gaza maruz kalan Metin LOKUMCU bir süre sonra hayatını kaybetmiş olması biber gazının güvenirliliğinin sorgulanmasına sebep olmuştur. Astım ve bronşit hastası olan LOKUMCU eylem sırasında fenalaşmış ve hayatını kaybetmiştir. Otopsi raporunda ölüm nedeni kalp krizi olarak belirlenirken bazı çevreler tarafından LOKUMCU’nun ölümüne biber gazının sebep olduğu ileri sürülmüştür. Bu konu, TBMM gündemine taşınmış ve Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Iğdır Milletvekili Pervin BULDAN’ın biber gazının sağlığa etkisi ve biber gazından kaç kişinin yaşamını yitirdiğine ilişkin sorusuna, Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ, “Bakanlığımızın bu konularla ilgilenen birimlerine doğrudan biber gazının sebep olduğu ölüm ve yaralanma vakası bildirilmemiştir” yanıtını vermiştir (Haber Ekspres, 2011; Milliyet, 2012). 6.6. Biber Gazı kullanımı İnsan Haklarına Aykırı mı? Güvenlik güçlerinin toplumsal olayları bastırmak ve yasadışı oluşan kalabalıkları dağıtmak amacıyla kullandığı biber gazı ve benzeri kimyasalların insan haklarına aykırı olduğuna dair birçok eleştiriler yöneltilmektedir. Bu amaçla konu Türkiye Büyük Millet Meclisi [TBMM] gündemine taşınmıştır. Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Grubu adına Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip KAPLAN, güvenlik güçlerince toplumsal gösterilerde kullanılan plastik mermi, gaz bombası ve biber gazının yol açtığı sorunların araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önerge (10/78) vermiştir. Bu önerge meclis gündemine alınmış fakat henüz görüşmesi yapılmamıştır (TTB, 2011; Haber Ekspres, 2011; TBMM Tutanak Dergisi, 2011). Biber gazı kullanımı ile insan haklarının ihlal edildiğine dair ulusal ve uluslararası mahkemelerde çeşitli davalar açılmıştır. AİHM nezdinde açılan ATAMAN- TÜRKİYE davası (Başvuru no:74552/01) bu konuya örnek olarak gösterilebilir. Ataman, 2000 yılında İstanbul’da bir toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında polisin kalabalığı dağıtmak için kullandığı biber gazından etkilenmiştir. İç hukuk yollarında sonuç alamayan Ataman AİHM başvurmuştur. Başvuruyu AİHS’nin “Hiç kimse işkenceye, gayri insani yahut haysiyet kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulamaz” (madde 3) kapsamında inceleyen mahkeme, biber gazının Kimyasal Silah Sözleşmesi’nin (CAC) ekinde belirtilen toksik gazlar arasında yer almadığı, ilgilinin biber gazının sağlığını bozduğuna dair doktor raporunun olmamasına rağmen gazın insan üzerinde bazı olumsuz etkileri de kabul etmekle birlikte, AİHS’nin 3. maddesinin ihlal edilmediği ve dolayısıyla biber gazı ve benzeri göz yaşartıcı gaz kullanımının insan haklarını ihlal etmeyeceği sonucuna varılmıştır. Ülkemizde ve Amerika’da da mahkemeler biber gazı kullanımının insan hakları evrensel değerlerine uygunluğu yönünde kararlar vermiştir (Harkleroad, 2004: 13; NIJ, 1994: 5; http//www.yargitay.gov.traihmup- load74552-01.pdf; TTB, 2011). 382 76. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Son yıllarda insanların güvenli bir ortamda yaşama ihtiyacının daha hissedilir hale gelmesi ve özel güvenlik hizmeti almak isteyenlerin artmasıhem bu alanda hizmet verenlerin (genel kolluk, özel kolluk vb.) sayısal olarak artmasına, hem bu alanda yeni teknolojilerin kullanılmasına hem de güvenliğin sağlanması işininkamu hizmeti anlayışından çıkarak özel güvenlik endüstrisinin doğmasına sebep olmuştur. Genel kolluk birimlerinin görev ve yetkileri kanunlar ile belirlendiği gibi özel güvenliğin görev ve yetkileri de kanun ile belirlenmiştir. Bu yetkiler içerisinde kuvvet (zor) kullanma yetkisinin ayrı bir önemi vardır. Nitekim kuvvet (zor) kullanma yetkisi olmayan bir güvenlik görevlisinin, yakalama, geçici olarak el koyma vb. yetkilerini kullanma veya görev yapma olanağı bulunmamaktadır. Bu bağlamda özel güvenliğin kuvvet (zor) kullanma yetkisi incelendiğinde, özel güvenliğe bu yetkinin genel olarak vatandaşa tanınan yetkiler olduğu ve bazı istisnai durumlarda kullanabileceği görülmektedir. Fakat kanun koyucunun bu duruma bir istisna getirdiği de fark edilmektedir. Nitekim yetkili amirden aldığı bir emri uygularken kamu personeli gibi davranabileceği veya görev gereği kuvvet (zor) kullanma yetkisi kazanacağı söylenebilir. Ancak kanunun açıkça verdiği bir yetkiye dayanarak ve son çare olarak kullanılması gereken bu yetkinin nasıl uygulanacağı ve hangi silah veya teçhizatın kullanılacağı yine kanun tarafından belirlenmiştir. Bu kanuna göre, genel kolluğa kullanma yetkisi verilen bazı teçhizat ve silahı özel güvenliğin kullanması özel güvenlik komisyonunun iznine tabi tutulmuştur. Bu duruma örnek olarak biber gazı ve benzeri gazları gösterebiliriz. Tüm dünyada güvenlik güçleri tarafından bazı avantajlarından dolayı kullanıldığı bilinen biber gazı ve benzeri gazlar ülkemizde de genel kolluk tarafından kullanılırken özel güvenliğin kullanılması komisyonun iznine tabi tutulmuştur. Biber gazı acı Şili veya Arnavut biberinin bazı işlemlerden geçirilmesi sonucunda üretilmektedir. İnsanın göz, burun vb. hassas organ veya bölgelerini yakan ve acı hissi uyandıran bu gazın insan üzerindeki etkisinin kısa sürede geçtiği ve yan etki bırakmadığı bilimsel araştırmalar sonucu ortaya çıkmış olmasına rağmen kullanımıhep tartışıldığı ve gaz kullanımının bir insan hakkı ihlali olup olmadığı yönünde değerlendirmeler yapıldığı görülmektedir. Nitekim bu alanda yapılan araştırma sonuçları dikkate alındığında, biber gazının diğer kuvvet (zor) kullanma seçeneklerine göre polis ve şüphelilerin yaralanma daha az sebep olduğu, polisin gereksiz yere ve aşırı kuvvet uygulama oranlarını azalttığı ve bu konuda şikâyetleri azalttığı görülmektedir. Yine bu alanda yapılan araştırmalara göre, biber gazının insan üzerinde etkilerinin olmasının yanında bunların kısa süreli etkiler olduğu ve basit temizlenme faaliyetleri ile insan üzerinden tamamen temizlendiği, kısa veya uzun dönemde insanların kalıcı bir şekilde yaralanmasına sebep olmadığı görülmüştür. Biber gazın insanların ölümüne sebep olup olmadığının araştırılmasına yönelik olarak, biber gazına maruz kalmış ve daha sonra gözaltında hayatlarını kaybetmiş kişiler üzerinde yapılan çalışmalar da ise, biber gazının insanların ölümüne direkt olarak sebep olmadığı, bu kişilerin ölümüne genel olarak uyuşturucu madde kullanımı, pozisyona 383 bağlı boğulma (positional asphyxra) ve fiziksel mücadelenin sebep olduğu, çok az bir kısmının ise astım vb. çeşitli hastalıklar nedeniyle öldüğü belirlenmiştir. Bunun yanında biber gazının zaten zor durumda olan kişilerin durumlarını daha da zorlaştırarak onların ölümüne sebep olduğunu öne süren çalışmalarda bulunmaktadır. Bu nedenle biber gazının insanların ölümüne sebep olup olmadığı konusunda kesin bir yargıya varmak zor görünmektedir. Gaz kullanımı kişinin kontrol altına alınacak kadar etkilendiği görüldüğünde kesilmeli kişinin tamamen etkisiz hale gelmesi beklenmemelidir. Gaza maruz kalmış kişi kontrol altına alındıktan sonra temizlenmesine yardım edilmeli ve gerekirse tıbbi yardım sağlanmalıdır. Ayrıca yakın mesafeden ve sık sık, nemli ve kapalı ortamlarda kullanılmasında, solunum sistemi ve kalp hastası, uyuşturucu ve alkolün etkisinde olan, kilolu, hırçın ve kavgacı kişilerde kullanımında dikkat edilmelidir. Biber gazı kullanımının insan hakları ihlali şeklinde iddialarla ilgili olarak ulusal ve uluslararası mahkemelerde açılan davalarda, mahkemelerin biber gazı kullanımının insan haklarını ihlal ettiği yönünde kararları bulunmamaktadır. Gerek teorik bilgiler gerekse bu alanda uygulamalardan elde edilen bulgular birlikte değerlendirildiğinde, biber gazının polisin özellikle toplumsal olaylarda kullandığı önemli bir teçhizat olduğu ve insan üzerindeki etkilerinin bir insan hakkı ihlali boyutunda olmadığı ileri sürülebilir. KAYNAKÇA Adair, J. (2003). Etkili Motivasyon, (Çev.: Salih Uyan), İstanbul: Babıâli Kültür Yayıncılığı. Alpert, G., P. And Dunham, R., G. (2010). “Policy and Training Recommendations Related to Police Use of CEDs: Overview of Findings from a Comprehensive National Study”, Police Quarterly, 13, (3), pp. 235- 259. AmericanCivilLibertiesUnion (1995). “PepperSpray Update: MoreFatalities, MoreQuestions”, http://www.aclu-sc.org/attach/p/Pepper_Spray_New_ Questi- ons.pdf (Erişim Tarihi: 18.01.2012). Avant, D. (2004). “ThePrivatization of Security andChangeinthe Control of Force”, International StudiesPerspectives, 5, pp. 153- 157. Atılgan, M. (2009). “Özel Güvenlik”, Almanak Türkiye 2006-2008- Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim, (Ed.: Ali Bayramoğlu ve Ahmet İnsel), TESEV Yayınları. ss. 260- 267. Ayaydın, C. (2004). “5188 Sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 2, ss. 113- 269. Aydın, A. H. (2002). “Özel Güvenlik Teşkilatı: Kuruluşu, Görevleri, Yetkileri”, Polis Bilimleri Dergisi, Cilt:4, Sayı:1-2, ss.123-136. 384 Ayverdi, İ. (2006). Misalli Büyük Türkçe Sözlük, İstanbul: Kubbealtı Neşriyat. Broadstock, M. (2002). “What İs the Safety of “Pepper spray” Use by Law Enforcement or Mental Health Service Staff?” NZHTA Tech Brief Series, Volume 1, Number 2. Bell, M., D., Rao, V., J., Wetli, C., V. and Rodriguez, R., N. (1992).“Positional Asphyxiation in Adult”, The American Journal of Forensic Medicine and Pathology, 13 (2), pp. 101- 107. Bulut, Y. ve Kara, M. (2011). “Mahalle Muhtarlarının Kent ve Mahalle Güvenliğine İlişkin Yaklaşımları: Antakya Örneği”, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 8, Sayı: 15, ss. 1- 27 Chan, T. C., Vilke, G. M. and Neuman, T. (1998). “Reexamination of Custody Restraint Position and Positional Asphyxia”, The American Journal of Forensic Medicine and Pathology: Volume 19(3), pp 201-205. Confederation of European Security Services [CoESS]. (2004a). Private Security in Europe– CoESS Facts and Figures, http://www.coess.eu/_Uploads/dbsAttached Files/CoESS_Facts_and_Figures_2004_Part_1.pdf (Erişim Tarihi: 30.10.2012). Confederation of European Security Services [CoESS]. (2004b). Private Security in Europe– CoESS Facts and Figures. http://www.coess.eu/_Uploads/dbsAttached Files/CoESS_Facts_and_Figures_2004_Part_3.pdf (Erişim Tarihi: 30.10.2012). Confederation of European Security Services [CoESS]. (2008). Private Security in Europe– CoESS Facts and Figures. http://www.coess.org/_Uploads/dbsAttachedFiles/CoESS_Facts_and_Figures_2008(1). pdf (Erişim Tarihi: 30.10.2012). Confederation of European Security Services [CoESS]. (2011). Private Security in Europe– CoESS Facts and Figures. http://www.coess.eu/_Uploads/dbsAttachedFiles/Private_Security_Services_in_EuropeCoESS_Facts_ and_Figures_2011(1).pdf (Erişim Tarihi: 30.10.2012). Crime and Misconduct Commission (2005). Oleoresin Capsicum (OC) Spray Use by Queensland Police, www.cmc.qld.gov.au (Erişim Tarihi: 18.01.2012). Derdiman, C. (2005). “Özel Güvenlik Anlayışı ve 5188 Sayılı Kanun Uygulamasından Doğan Sorunlara İlişkin Değerlendirmeler”, II.Ulusal Özel Güvenlik Sempozyumu: Türkiye’de ve Dünyada Özel Güvenlik Hizmetlerinin Dünü Bugünü ve Yarını,(Yay. Haz. Faik. Çelik vd.) Kocaeli: Kocaeli Üniversitesi Yayınları, 2005. ss. 27-52. Devlet Planlama Teşkilatı (2001). “VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı Güvenlik Hizmetlerinde EtkinlikÖzel İhtisas Komisyonu Raporu”, www.kalkinma.gov.tr/DocObjects/Download/3429/oik583.pdf.(Erişim Tarihi: 30.10.2012). 385 Ekinci, S. (2011). Devletin Dönüşümünün Güvenlik Alanına Yansıması: Türkiye’de Güvenlik Yönetişimi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara: AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM). (2012 Ekim 08). B.05.1.EGM.0.71-418-(91244)186876 sayılı yazı. Eryılmaz, M. B. (2006). “Özel Güvenlik”, Almanak Türkiye 2005: Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim, (Ed.: Ümit Cizre), DCAF-TESEV Güvenlik Sektörü Çalışmaları Dizisi Özel Yayın, TESEV Yayınları, ss. 124-133. Eryılmaz, M. B. ve Bozlak, A. (2009). “Hukukumuzda Zor ve Silah Kullanma Yetkisi”, TBB Dergisi, Sayı: 83, ss. 223- 277. Granfield, J., Onnen, J. and Petty, C.S. (1994)."Pepper Spray and In-Custody Deaths," Executive Brief, 1ACP, Alexandria, VA. Gülcü, M. (2002). “Özel Güvenliğin Felsefesi”, Polis Dergisi, S. 31, ss. 58- 70. Haber Ekspres (2011, Ekim 14). “İzmir Barosu Mahkemeye Başvurdu”, http://haberekspres.com.tr/izmir-barosu-biber-gazi-icin-mahkemeye-basvur du.htm. (Erişim Tarihi: 18.01.2012). Harkleroad, W. (2004).“A Comparative Study of Less-Lethal Weapons for First Responder Police Officers”, E.M.U. School of Police Staff and Command, http://www.jumpjet.info/CEM/04/Comparitive_Study_of_Less_Lethal_ Weapons.pdf. (Erişim Tarihi: 18.01.2012). Holmqvist, C. (2005). “Private Security Companies: The Case for Regulation”, Stockholm International Peace Research Institute: Policy Paper No. 9, http://books.sipri.org/files/PP/SIPRIPP09.pdf. (Erişim Tarihi: 18.10.2012). International Association of Chiefs of Police (1995). Pepper Spray Evaluation Project, Executive Summary, http://www.theiacp.org/LinkClick. aspx? fileticket=1ez3qt59Qoo%3D&tabid=301. (Erişim Tarihi: 18.01.2012). İnternet, http//www.mevzuat.gov.tr. (Erişim Tarihi: 18.01.2012). İnternet, http://www.ozelguvenlik.pol.tr.(Erişim Tarihi: 27.10.2012). İnternet, http://www.tuik.gov.tr.. (Erişim Tarihi: 15.10.2012). İnternet, http://w3.icisleri.gov.tr/default_B0.aspx?id=2588. (Erişim Tarihi: 27.10.2012). İnternet, http//www.yargitay.gov.traihmup18.01.2012). load74552-01.pdf (Erişim Tarihi: Kapani, M. (1981). Kamu Hürriyetleri, Ankara: A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınları No: 453. 386 Kara, M. (2010). Kent Güvenliği Açısından Mahallenin Önemi: Hatay’da Bir Uygulama, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hatay: MKÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Karagöz, A. (2002). “2495 sayılı Bazı Kurum ve Kuruluşların Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Kapsamında Kurulan Özel Güvenlik Teşkilatı ile Ticaret Kanununa Göre Kurulan Özel Güvenlik Şirketleri”, http://www.caginpolisi.com.tr/10/29-30.htm. (Erişim Tarihi: 18.10.2012). Krahmann, E. (2009). “Private Security Companies and the State Monopoly on Violence: A Case of Norm Change?”, Peace Research Institute Frankfurt (PRIF)Reports No. 88. Kuyaksil, A. ve Tiyek, M. (2003). “Türkiye’de Güvenlik Hizmeti Olarak Özel ve Gönüllü Güvenlik”, Polis Bilimleri Dergisi, 5 (2), ss 66- 94. Kuyaksil, A. ve Akçay, O. (2005). “Türkiye’de Meslekleşme Olgusu Olarak Özel Güvenlik Hizmeti”, Polis ve Sosyal Bilimler Dergisi, C.3, S.2. MacDonald, J. M., Kaminski, J. R., and Michael R. Smith, M. R. (2009). “TheEffect of Less-LethalWeapons on Injuries in Police Use-of-Force Events”, American Journal of Public Health, Vol 99, No. 12, pp. 2268- 2274 Milliyet (2012, Ocak 01). “Biber Gazı Tahriş ve İritasyona Yol Açar”, http://siyaset.milliyet.com.tr/biber-gazi-tahris-ve-iritasyona-yol-acar/siyaset siyasetdetay/01.01.2012/1482876/default.htm (Erişim Tarihi: 18.01.2012). Mumford, L. (2007). Tarih Boyunca Kent Kökenleri, Geçirdiği Dönüşümler ve Geleceği, (Çev.: Gürol Koca ve Tamer Tosun), İstanbul: Ayrıntı Yayınları. NationalInstitute of Justice (1994). “OleoresinCapsicum: PepperSpray as a Force Alternative”, U.S. Department of JusticeOffice of Justice Programs NationalInstitute of Justice: Washington, D.C. NationalInstitute of Justice (2003). “TheEffectivenessandSafety of PepperSpray”, U.S. Department of JusticeOffice of Justice Programs NationalInstitute of Justice: Washington, D.C. Özdemir, A., Yavuz, M., Candemir, E. ve Göktepe, F. (2003). Silah&Atış, Ankara: Karlar Yayınevi. Özkalp, E. ve Kırel, Ç. (2007). Örgütsel Davranış, Eskişehir: A.Ü Yayını No: 1468. Parfomak, P., W. (2004).“Guarding America: Security Guards and U.S. Critical Infrastructure Protection”, CRS Report for Congress, http://www.fas.org/sgp/crs/RL32670.pdf. (Erişim Tarihi: 28.10.2012). Peker, Ö. ve Aytürk, N. (2002). Yönetim Becerileri, Ankara: Yargı Yayınevi 387 Prenzler, T. and Sarre, R. (2008). “Protective Security in Australia: Scandal, Media Images and Reform”, Journal of Policing, Intelligence and Counter Terrorism, Volume 3, Number 2, pp. 23- 37. Prenzler, T., Earle, K. and Sarre, R. (2009). “Private Security in Australia: Trends and Key Characteristics”, Canberra: Trends and Issues in Crime and Criminal Justice No. 374. Prenzler, T., Martin, K. and Sarre, R. (2010). “Tertiary Education in Security and Policing in Australia”, Asian Journal of Criminology 5(1): 1-10. Reay, D., T., Fligner, C., L., Stilwell, A., D. and Arnold, J. (1992). “Positional Asphyxia During Law Enforcement Transport”, The American Journal of Forensic Medicine and Pathology, 13 (2), pp. 90- 97. Rodoplu, Ü. (2011). “Biber Gazı, Su”,http//.www.ulkumenrodoplu.com,(Erişim Tarihi: 18.01.2012). Limon ve Sarre, R. and Prenzler, T. (2011). “Private Security and Public Interest: Exploring Private Security Trends and Directions for Reform in the New Era of Plural Policing”, Australian Research Council (ARC) Report: Private Security and Public Interest Schreier, F. and Caparini, M. (2005).“Privatising Security: Law, Practice and Governance of Private Military and Security Companies”, Geneva Centre For The Democratic Control Of Armed Forces (DCAF)- Occasional Paper No: 6. http//.www.isn.ethz.ch/isn/…(Erişim Tarihi: 18.10.2012). Sevindik, M. (2003). For Security Personel Defence and Intervention Theory and Practice, İstanbul: MükaPrint Sevindik, M. (2009). Polis Savunma Taktikleri Teori ve Pratik, Ankara: Dörtbay Yayıncılık& Dağıtım. Sevindik, M., Esen, E. ve Gedikli, M. (2011). Polis Savunma Taktikleri, Ankara: Polis Akademisi Yayınları. Smith, M.R. andAlpert, G.P. (2000). Pepper Spray A Safe Reasonable Response to Suspect Verbal Resistance, Policing: An International Journal of Police Strategies& Management, Vol. 23, No: 22, pp. 233- 245. Smith, M. R., Kaminski, R. J., Alpert, G. P., Fridell, L. A., MacDonald, J. and Kubu, B. (2010). “A Multi-Method Evaluation of Police Use of Force Outcomes”, Final Report to the National Institute of Justice. https://www.ncjrs.gov/pdffiles1/ nij/grants/231176.pdf.(Erişim Tarihi: 18.01.2012). Şafak, A. (2000), “Türkiye’de Özel Güvenlik Şirketi Kurma Girişimleri ve Yasal Durumu”, Polis Bilimleri Dergisi, C:2 S:7-8, ss.1-12. 388 Şeker, G. (2005), “Kent Güvenliği Örgütlenmesinde Mahalle ve Çarşı ve Mahalle Bekçileri”, Polis Bilimleri Dergisi, 7, (4), ss. 59- 90. Toker, B. (2007). “Demografik Değişkenlerin İş Tatminine Etkileri: İzmir’deki Beş ve Dört Yıldızlı Otellere Yönelik Bir Uygulama”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, (8), ss. 92107 Türk Tabipler Birliği (2011). Kimyasal Silahlar Gösteri Kontrol Ajanları, Ankara: Türk Tabipler Birliği Yayınları. Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, (2011, Aralık 06) http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem24 /yil2/ham/b02901h.htm. (Erişim Tarihi: 18.01.2012). Wolf, R., Mesloh, C. and Henych M. (2008). “Cumulative Force Factor: Examining Resultant Suspect and Officer Injuries”, Law Enforcement Executive Forum 8(4), pp. 65- 79. 389