çadır dağı`nın buzul jeomorfolojisi - Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi

Transkript

çadır dağı`nın buzul jeomorfolojisi - Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi
T.C.
YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
COĞRAFYA ANABİLİM DALI
FİZİKİ COĞRAFYA BİLİM DALI
ÇADIR DAĞI’NIN BUZUL JEOMORFOLOJİSİ
(YALNIZÇAM DAĞLARI-ARTVİN)
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Volkan DEDE
VAN – 2009
T.C.
YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
COĞRAFYA ANABİLİM DALI
FİZİKİ COĞRAFYA BİLİM DALI
ÇADIR DAĞI’NIN BUZUL JEOMORFOLOJİSİ
(YALNIZÇAM DAĞLARI-ARTVİN)
YÜKSEK LİSANS TEZİ
HAZIRLAYAN
Volkan DEDE
DANIŞMAN
Prof. Dr. Ali Fuat DOĞU
VAN – 2009
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
ÖNSÖZ..................................................................................................................... III
ŞEKİLLER DİZİNİ .................................................................................................IV
TABLOLAR DİZİNİ ...............................................................................................VI
FOTOĞRAFLAR DİZİNİ..................................................................................... VII
GİRİŞ
1. Araştırma Alanının Yeri ve Sınırları ........................................................................ 1
2. Araştırmanın Amacı ve Yöntemi ............................................................................. 4
I. BÖLÜM
KUZEYDOĞU ANADOLU’NUN BUZUL JEOMORFOLOJİSİ
1.1. Kuzeydoğu Anadolu’nun Buzul Morfolojisi Açısından Önemi ....................... 6
1.2. Kuzeydoğu Anadolu’nun Buzul Alanları.......................................................... 8
1.3. Buzul Oluşumu ve Buzul Topoğrafyası Elemanları ....................................... 13
II. BÖLÜM
ÇADIR DAĞI’NIN GENEL ÖZELLİKLERİ
2.1. Çadır Dağı’nın Genel Fiziki Coğrafya Özellikleri .......................................... 19
2.1.1. Jeolojik ve Jeomorfolojik Özellikler ........................................................ 21
2.1.2. İklim Özellikleri ....................................................................................... 24
2.1.3. Hidroğrafya Özellikleri ............................................................................ 28
2.1.4. Bitki Örtüsü Özellikleri ............................................................................ 30
2.1.5. Toprak Özellikleri .................................................................................... 33
I
III. BÖLÜM
ÇADIR DAĞI’NIN BUZUL JEOMORFOLOJİSİ
3.1. Çadır Dağı’nın Buzul Jeomorfolojisi .............................................................. 37
3.1.1. Eğripınar Buzul Alanı .............................................................................. 37
3.1.2. Akgöl Buzul Vadi Sistemi........................................................................ 38
3.1.2.1. Kurugöller Buzul Vadisi ................................................................... 39
3.1.2.2. Karagöller Buzul Vadisi.................................................................... 41
3.1.3. Kazan Gölleri Buzul Vadi Sistemi ........................................................... 48
SONUÇLAR ve ÖNERİLER .................................................................................. 57
KAYNAKLAR .......................................................................................................... 61
ÖZET ......................................................................................................................... 64
SUMMARY............................................................................................................... 65
II
ÖNSÖZ
“Çadır Dağı’nın Buzul Jeomorfolojisi (Yalnızçam Dağları- Artvin)’’ adlı
çalışma; Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim
Dalı, Fiziki Coğrafya Bilim Dalı’nda, Yüksek Lisans Tezi olarak hazırlanmıştır.
Çalışmada; ülkemizin Doğu Karadeniz Bölümü ile Doğu Anadolu Bölgesi’ni
birbirinden ayıran, eşsiz doğal zenginliği ve bilimsel açıdan tam incelenmemiş olan
Yalnızçam Dağları’nın, özellikle de bünyesinde barındırdığı buzul topoğrafyasının
incelenmesi amaçlanmıştır.
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Coğrafyayı ve coğrafyasını iyi bilen bir
millet, şüphesiz ondan faydalanmasını ve onu korumasını da iyi bilir” sözü çalışmada
şiar edinilmiştir.
Coğrafya bölümüne başladığım ilk günden beri örnek aldığım; yüksek lisans
tezinin konusunun belirlenmesinden, içeriğinin oluşumuna, sonuçlandırılmasına
değin her aşamasında değerli bilgi ve yardımlarını esirgemeyen ve danışmanlığımı
üstlenen sayın hocam Prof. Dr. Ali Fuat DOĞU’ya sonsuz şükranlarımı sunarım.
Lisans ve yüksek lisans öğrenimimde bilgi ve birikimlerini paylaşan,
Fırat Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü’nden değerli hocam
Doç. Dr. Harun TUNÇEL’e teşekkür ederim.
Eğitimimi değerli bilgi ve birikimleriyle zenginleştiren,
esirgemeyen
Yüzüncü
Yıl
Üniversitesi,
Fen-Edebiyat
yardımlarını
Fakültesi,
Coğrafya
Bölümünden değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Hüseyin SARAÇOĞLU’na teşekkür
ederim.
Eğitimim boyunca desteğini esirgemeyen, yönlendirmelerini dikkate aldığım
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümünden değerli
hocam Arş. Gör. Halil ZORER’e sonsuz şükranlarımı sunarım.
Çalışma verilerinin temini ve sentezlenmesinde değerli bilgi ve katkılarını
esirgemeyen Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi
Bölümü’nden değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Osman AYTEKİN’e teşekkürü bir borç
bilirim.
III
Çalışmanın değişik aşamalarında görüşlerine başvurduğum, değerli bilgi ve
yardımlarını esirgemeyen Şavşat Belediye Başkanı sayın M. Naci KÖROĞLU’na
teşekkür ederim.
Araştırma alanına ulaşımımızı sağlayan, öğrenimim boyunca her zaman
desteklerini gördüğüm Şavşat Orman İşletme Müdürlüğü, AGM Birimi’nden değerli
amcam Muzaffer SEÇKİN ve ailesine teşekkürü bir borç bilirim.
Tanıdığım ilk günden beri bilgi ve birikimlerini paylaşan, desteğini
esirgemeyen değerli ingilizce öğretmenim sayın Mehmet ETE’ye ve değerli
arkadaşım Mehmet Mücahit EKİNCİ’ye teşekkür ederim.
Araştırma alanında tanıştığımız, bize usanmadan rehberlik eden sayın
Ergün EVRAN’a ve çalışmaya değişik fotoğrafları ile katkıda bulunan TRT Haber
Dairesi Başkanlığı’ndan sayın Şener ŞAVŞATLI’ya teşekkür ederim.
Ve tüm öğrenimim ve hayatım boyunca hiç bir fedakârlıktan kaçınmayan,
deneyimlerini paylaşarak yol gösteren sevgili annem; çalışmanın ve yapılanların
manevi yönden mimarıdır. Karşılıksız desteği ile yaşama tutunmamı ve çalışmanın
tamamlanmasını sağlamıştır. Kendisine şükranlarımı sunarım.
Haziran- 2009, Şavşat
Volkan DEDE
IV
ŞEKİLLER DİZİNİ
Sayfa No
Şekil 1: Çadır Dağı’nın Lokasyon Haritası.......................................................... 1
Şekil 2: Çadır Dağı’nın Uydu Görüntüsü............................................................. 2
Şekil 3: Kuzeydoğu Anadolu’nun Buzul Alanları ................................................. 12
Şekil 4: Çadır Dağı’nın Jeoloji Haritası .............................................................. 23
Şekil 5: Çadır Dağı’nın Yıllık Ortalama Yağış Dağılış Haritası ......................... 25
Şekil 6: Çadır Dağı’nın Yıllık Ortalama Sıcaklık Dağılış Haritası ..................... 27
Şekil 7: Çadır Dağı’nın Hidroğrafya Haritası ..................................................... 29
Şekil 8: Çadır Dağı’nın Bitki Örtüsü Haritası ..................................................... 32
Şekil 9: Çadır Dağı’nın Toprak Haritası ............................................................. 35
Şekil 10: Eğripınar Buzul Alanı Uydu Görüntüsü................................................ 38
Şekil 11: Kurugöller Buzul Vadisi’nin Boyuna Profili (D-E-F)........................... 41
Şekil 12: Karagöller Buzul Vadisi’nin Boyuna Profili (A-B-C) ........................... 44
Şekil 13: Akgöl Buzul Vadi Sistemi Uydu Görüntüsü .......................................... 48
Şekil 14: Kazan Gölleri Buzul Vadisi’nin Boyuna Profili (G-H-I-C) .................. 49
Şekil 15: Kazan Gölleri Buzul Vadisi’nin Boyuna Profili (J-K) ......................... 51
Şekil 16: Kazan Gölleri Buzul Vadi Sistemi Uydu Görüntüsü ............................. 52
Şekil 17: Buzul Vadilerinin Boyuna Profilleri...................................................... 54
Şekil 18: Çadır Dağı’nın Topoğrafya Haritası .................................................... 55
Şekil 19: Çadır Dağı’nın Jeomorfoloji Haritası................................................... 56
V
TABLOLAR DİZİNİ
Sayfa No
Tablo-1 Buzul Vadilerinin Topoğrafya Özellikleri ................................... 53
VI
FOTOĞRAFLAR DİZİNİ
Sayfa No
Foto 1: Yer yer 3000 m’yi aşan Yalnızçam Dağları; Şavşat Havzasının
doğusunda güneybatı-kuzeydoğu yönlü uzanım göstermektedir ............... 3
Foto 2: Kaçkar Dağları’nda bir buzul gölü; Büyük Deniz Gölü (3375 m) ......... 7
Foto 3: Karçal Dağları’nda küçük bir buzul gölü ............................................... 10
Foto 4: Yalnızçam Dağları-Çadır Dağı’nda yan yana dizilmiş buzul gölleri;
Karagöller ................................................................................................ 11
Foto 5: Yalnızçam Dağları-Göze Dağı’nda bir buzul gölü; Boğa Gölü ............. 11
Foto 6: Yalnızçam Dağları’nın buzullaşmaya maruz kalan kuzeydoğu
bölümü; Göze (Arsiyan) Dağı (3167 m)................................................... 20
Foto 7: Yalnızçam Dağları’nın buzullaşmaya maruz kalan güneybatı
bölümü; Çadır Dağı (3054 m).................................................................. 20
Foto 8: Yalnızçam Dağları’nda andezit-bazalt lav ve piroklastları,
tüm plato yüzeyini örtmektedir ................................................................. 22
Foto 9: Çadır Dağı’nın kuzeye bakan yamaçları, hava kütlelerinin
gelişi açısından, Şavşat ilçe merkezine göre daha fazla yağış
almaktadır .................................................................................................. 24
Foto 10: Doğal bölge sınırı özelliği taşıyan Yalnızçam Dağları;
Şavşat Havzası’nın doğusunda bir duvar gibi yükselmektedir ............. 26
Foto 11: Akgöl araştırma alanının en büyük gölüdür ......................................... 28
Foto 12: Yalnızçam Dağları’nın kuzey yamaçları iğne yapraklı
ormanlarla kaplıdır ................................................................................ 31
Foto 13: Çadır Dağı’nda taşlık ve kayalık alanlar.............................................. 34
Foto 14: Günümüzde bataklık görünümünde olan 2865 m
yükseltideki buzul gölleri; Kurugöller.................................................... 39
Foto 15: Kurugöller’den başlayarak kuzeye doğru devam eden
Kurugöller buzul vadisi, yaklaşık 3,5 km uzunluğa sahiptir ................... 40
Foto 16: Karagöller’den başlayarak kuzeye doğru devam ede ve Akgöl
mevkiinde Kurugöl Buzul Vadisi ile birleşen Karagöller Buzul
Vadisi; yaklaşık 4,5 km uzunluğundadır ................................................. 42
VII
Foto 17: Karagöller’in hemen kuzeyinde dairevi yapıdaki buzultaş
depoları .................................................................................................. 43
Foto 18: Araştırma alanının yan yana dizilmiş en büyük buzul gölleri;
Karagöller ............................................................................................... 45
Foto 19: Tipik bir moren seddi gölü olan Akgöl; büyük bir
moren seddinin gerisinde oluşum göstermiş ve içerisinde küçük
bir ada yer almaktadır............................................................................. 46
Foto 20: Yazları tamamen kuruyan ve moren seddi gölü olan
Eğrigöl; mevsimlik göl karakterindedir ................................................. 47
Foto 21: Akgöl (2333 m) ile Eğrigöl’ün (2294 m) birbirlerine
göre konumları ....................................................................................... 47
Foto 22: Değişik yükseltilerde yan yana dizilmiş buzul gölleri;
Kazan Gölleri .......................................................................................... 50
Foto 23: Engebeli bir yapıya sahip olan Kazan Gölleri Buzul Vadisi;
yaklaşık 5 km uzunluğa sahiptir ............................................................. 51
Foto 24: Kazan Gölleri Buzul Vadisi’nin sona erdiği
Arpalı-Ziyaret Yaylası .............................................................................. 53
VIII
GİRİŞ
1. Araştırma Alanının Ye ri ve Sınırları
Yalnızçam Dağları; Karadeniz Bölgesi’nin Doğu Karadeniz Bölümü’nde,
Artvin ili sınırları içerisinde yer alır. İlin doğusunda, güneybatı-kuzeydoğu yönünde
uzanım gösteren bu silsile, yer yer 3000 m’yi aşmaktadır (Şekil-1).
1
Yalnızçam Dağları; Kuzeydoğu Anadolu’da Karadeniz Bölgesi ile Doğu
Anadolu Bölgesi arasında doğal sınırı oluşturmaktadır. Şavşat ilçe merkezinin doğu
kesiminde bulunan bu silsile yaklaşık olarak 42°-06’ E ile 42°-30’ E doğu
meridyenleri ve 40°-51’ N ile 41°-30’ N kuzey paralelleri arasında güneybatıkuzeydoğu yönünde uzanış göstermektedir.
Yalnızçam Dağları üzerinde yer alan Çadır Dağı’ndaki Eğripınar Tepe (3054
m) ile Kayalıyurt Tepe (2961 m) arasındaki buzullaşmaya uğrayan a lan; araştırma
alanını oluşturmaktadır. Araştırma alanı; yaklaşık olarak 41°-05’ N ile 41°-10’ N
kuzey paralelleri ve 42°-12’ E ile 42°-24’ E doğu meridyenleri arasında yer almakta
ve 9,6 km² alanı kaplamaktadır (Şekil-2).
ŞEKİL-2 ÇADIR DAĞI’NIN UYDU GÖRÜNTÜSÜ
Genelde volkanik kayaçlardan oluşan bu silsilenin 2500 m yükseltiden daha
yukarıda kalan kesimlerinde geniş platolar yer almaktadır. Yalnızçam Dağları’nın
güneybatısında Çadır Dağı’ndaki Eğripınar Tepe ile Kayalıyurt Tepe arasındaki
2
araştırma alanında; batıdan doğuya doğru Kurugöller, Karagöller ve Kazan Gölleri
diye adlandırılan buzul gölleri ile göllerin bulunduğu mevkiden güneye doğru
uzanım gösteren üç büyük buzul vadisi yer almaktadır.
Foto-1: Yer yer 3000 m’yi aşan Yalnızçam Dağları; Şavşat Havzasının
doğusunda güneybatı-kuzeydoğu yönlü uzanım göstermektedir.
3
2. Araştırmanın Amacı ve Yöntemi
Ortalama 2500 m yükseltiye sahip Yalnızçam Dağları; bünyesinde irili ufaklı
çok sayıda buzul gölünü barındırmaktadır. Çadır Dağı’nda, Eğripınar Tepe ile
Kayalıyurt Tepe arasında yer alan; Kurugöller, Karagöller ve Kazan Gölleri diye
adlandırılan buzul göllerinin eşsiz güzelliği, el değmemiş ve daha önce
araştırılmamış oluşu bu çalışmanın yapılmasını sağlayan temel unsurlardandır.
Anadolu’nun kuzeydoğusunda yer alan Karadeniz Bölgesi ile Doğu Anadolu
Bölgesini kuzeydoğu- güneybatı yönünde uzanarak ayıran; Doğu Karadeniz göknarı
(Abies nordmanniana), Doğu ladini (Picea orientalis), Sarıçam (Pinus sylvestris) gibi
iğne yapraklı ormanlarıyla; uçsuz bucaksız alpin çayırları, yaylaları ve büyüleyici
güzellikteki sirk gölleri ile Yalnızçam Dağları; görülmesi ve turizme kazanılmas ı
gereken en güzel noktalardan biri.
Yalnızçam Dağları, Anadolu’da Pleistosen’de buzullaşmaya maruz kalan
güzel örnekler arasında yer alır. Buzullaşmaya maruz kalan Doğu Karadeniz
Dağları’nın
uzantısı konumundaki silsilenin,
buzul
topoğrafyası açısından
incelenmesi önem taşımaktadır. Çalışmamız bugüne kadar buzul topoğrafyası
açısından yapılmış araştırmalar arasında eksik olan bir halkayı tamamlayacak ve
Yalnızçam Dağları’nın tanıtımına katkıda bulunabilecek nitelikte yeterli bir kaynak
olacaktır.
Araştırmada öncelikle buzul jeomorfolojisi üzerine yayınlanmış olan tüm
kaynaklar incelenerek, birikim oluşturulmuştur. Sentezlenen bilgiler ışığında,
çalışmanın tamamlanabilmesi için araştırma alanına bir dizi arazi çalışması
düzenlenerek
çalışmalarında
çeşitli bulgular elde edilmiştir.
oluşturulan
bilgi
ve
gerçekleştirilmiştir.
4
Elde edilen bulgular,
bulgularla
birleştirilerek
büro
çalışma
I. BÖLÜM
KUZEYDOĞU ANADOLU’NUN BUZUL
JEOMORFOLOJİSİ
5
1.1 Kuzeydoğu Anadolu’nun Buzul Morfolojisi Açısından Önemi
Tersiyer devrinin son evresi olan Pliyosen’den itibaren dünyada sıcaklığın
azalması ve artan kar yağışları, Pleistosen’de buzul dönemlerinin yaşanmasına neden
olmuştur. Pleistosen’de Günz, Mindel, Riss, Würm diye adlandırılan dört buzul
dönemi yaşanmıştır. Buzul dönemlerinin Anadolu’da görülen etkileri daha çok son
buzul dönemi olan Würm’e aittir. Anadolu’nun yaklaşık 2500 m yükseltiden yukarı
kesimleri buzullaşmaya maruz kalmıştır. Anadolu buzullaşmadan coğrafi konumu
nedeniyle, Kuzey Avrupa’ya oranla daha az etkilenmiştir. 1
Anadolu’da buzullaşmaya uğrayan sahalar arasında; Doğu Karadeniz Dağları
(Kaçkar Dağları-3932 m, Verçenik Dağları-3709 m, Göller-Hunut Dağları-3560 m,
Bulut-Altıparmak Dağları-3562 m, Yalnızçam Dağları-3050 m, v.b), Toros Dağları
(Cilo Dağları-4168 m, Bolkar Dağları-3524 m, Aladağlar-3756 m, v.b) ve bağımsız
volkanlar olarak Ağrı Dağı-5137 m, Süphan Dağı-4058 m, Erciyes Dağı-3917 m
sayılabilir.
Doğu Karadeniz Dağları; uzanım yönü, sıcaklık şartları, hava kütleleri ve
yağış koşulları açısından Pleistosen’de önemli derecede buzullaşmaya uğramıştır.
Doğu Karadeniz Dağları’nda batıda Karagöl Dağları’ndan doğuda Kaçkar Dağlarına
kadar olan yaklaşık 300 km boyunca uzanan alan buzullaşmaya maruz kalmıştır.
Anadolu’da özellikle son glasyal devrede daimi kar sınırı 3200-3000 m’lere kadar
inmiştir. Bu sınır Yalnızçam Dağları’nda 2800 m’dir. 2
Doğu Karadeniz Dağlarının en yüksek kesimini Kaçkar Dağları (3932 m)
oluşturur. Buzullaşma sonunda meydana gelen buzul topoğrafyası günümüzde
rahatça gözlenebilmektedir. Doğu Karadeniz Dağları içerisinde batıdan doğuya
doğru Verçenik, Göller, Kaçkar, Bulut-Altıparmak Dağları yer almaktadır. Bu silsile
daha doğuda Karçal ve Yalnızçam Dağları ile devam etmektedir.
Anadolu’da Pleistosen buzullaşmasının
rahatça
gözlenebildiği
yerler
arasındaki Kuzey Anadolu Dağları, uğradıkları buzullaşma açısından önem taşımakta
1
ÇİÇEK., İ., ve diğ. 2003. “Doğu Karadeniz Dağları’nın Glasyal Jeomorfolojisi’’, Yü züncü Yıl
Üniversitesi, I. Uluslararası Coğrafya Çalış maları, “Pleistosen ve Günümüzde Anadolu ve
Kafkaslarda Yü ksek Dağ lık A lanlar” (9-13 Haziran 2003) s. 28 , VA N.
2
ATALA Y., İ., 1987. “Türkiye Jeomorfolojisine Giriş”, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültes i
Yayınları, Yayın No:9, s. 291, İZM İR.
6
ve dikkatleri üzerine çekmektedir. Kuzeydoğu Anadolu Dağları’nda gelişen
buzullaşma hareketi, daha çok dağların kuzeye bakan yamaçlarında meydana
gelmiştir. Bu durum hava kütlelerinin geliş yönü ve bakı koşulları ile yakından
ilgilidir. 3
Doğu Karadeniz Dağları Würm döneminden kalma buzul topoğrafyasına ait
şekilleri yaygın olarak bünyesinde barındırmaktadır. Dağların yüksek kesimlerinde
irili ufaklı çok sayıda sirk gölü, U profilli tekne vadiler, morenler, çizikler ve
hörgüçkayalar bulunmaktadır (Foto-2).
Foto-2: Kaçkar Dağları’nda bir buzul gölü; Büyük Deniz Gölü (3375 m)
3
ÇİÇEK., İ., ve diğ. 2003. a.g.e, s. 32 , VA N.
7
1.2 Kuzeydoğu Anadolu’nun Buzul Alanları
Kuzeydoğu Anadolu’nun buzul alanları yaygın olarak Doğu Karadeniz
Dağları’nda yer alır. Bu dağlar içerisinde batıdan doğuya doğru Verçenik (Üçdoruk)
Dağları, Göller (Hunut) Dağları, Kaçkar Dağları, Bulut-Altıparmak Dağları, Karçal
Dağları ve Yalnızçam Dağları buzul şekilleri açısından zengin birimlerdir (Şekil-3).
Doğu Karadeniz Dağları’nda (Verçenik, Göller, Kaçkar, Bulut-Altıparmak
Dağları) 18 adet buzul vadisi bulunmaktadır. Buzul vadilerinin topoğrafik konumları
incelendiğinde Hastaf ve Dübe buzul vadileri dışında hepsi dağların kuzey
yamacında yer almaktadır. Dağların kuzeyinde yer alan buzul vadilerinin uzanışı
genelde güneyden kuzeye doğrudur. Ancak doğuya doğru gidildikçe dağların genel
uzanışına bağlı olarak buzul vadileri de güneydoğu-kuzeybatı yönüne döner. 4
Kaçkar Dağları üzerinde bulunan farklı seviyelerdeki güncel buzulların en
büyüğü 1250-1300 m uzunluğundadır. Dik bir yamaç önünde tipik geri yarığı ile
3600 m’den başlayan bu buzul 3000 m’ye kadar iner. Buzul dilinin son 100 m’si
yamaçlardan dökülen enkaz örtüsü ile kaplıdır. Kaçkar Dağları’nda Pleistosen’e ait
kalıcı kar sınırı 2700 m’dir. 5
Bulut-Altıparmak Dağları üzerinde aktüel buzullardan bir tanesi Avucur
Buzul Vadisi’nin kök kısmında kuzeye bakan sirk içerisinde yer almaktadır. Bu sirk
Altıparmak Dağının en yüksek zirveleri tarafından çevrelenmektedir. Burada küçük
bir buzul yer almaktadır. Buradaki buzulun önünde uzanan kaya buzulları çok
belirgindir. 6
Göller (Hunut) Dağları’nda Pleistosen’e ait pek çok buzul şekli yer
almaktadır. Göller Dağı’ndaki buzul şekilleri üç büyük tekne vadi ve onlara kavuşan
yan kollarda gözlenir. Bu üç büyük vadi sisteminden Elevit ve Tirovit vadileri sirkler
bölgesinden itibaren güney-kuzey yönlü birbirlerinden ayrı olarak uzanır. Üçüncü
4
ÇİÇEK., İ., ve diğ. 2003. a.g.e, s. 30, VA N.
DOĞU , A., F., ve diğ. 1993. “Kaçkar Dağı’nda Buzul Şekilleri, Yaylalar ve Turizm’’, Ankara
Üniversitesi, Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygula ma Merkezi Dergisi, Say ı: 2, s. 166, A NKA RA.
6
DOĞU , A., F., ve diğ. 1998. “Bulut-Altıparmak Dağları’nda Buzul Şekilleri, Yaylalar ve Turizm’’,
Ankara Üniversitesi, Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı: 6, s. 68,
ANKARA.
5
8
büyük vadi olan Palovit Teknesi ise sirkler bölgesinden kuzeye doğru düz bir uzanış
gösterir. 7
Verçenik Dağları’nda da Pleistosen buzullaşmasına rastlanılmaktadır. Bu
dağların kuzeye bakan yamaçlarında zirveden denize kadar olan eğimin sürekliliği
güney yamaçlarda görülmez. Bu durum hem buzul vadilerinin uzanışla rını hem de
kuzey yamaçlardaki yaylacılık faaliyetlerini etkilemiştir. Verçenik Dağı’nda Tatos,
Sarınçof, Verçenik, Çermeç ve Cimil Buzul Vadileri ile irili ufaklı çok sayıda buzul
gölü yer almaktadır. 8
Karçal Dağları’nda buzul aşındırma şekillerinden en yaygın olanı sirklerdir.
Yalnızca Yabanilahana tepe ve Yüksek tepe mevkiinde 10’dan fazla sirk
bulunmaktadır. Bu sirklerin çoğu basamak ya da merdiven şeklinde olup, çoğunlukla
içlerinde mevsimlik ya da daimi bir göl bulunmaktadır. 9
7
DOĞU, A., F., ve diğ. 1995. “Göller (Hunut) Dağı’nda Buzul Şekilleri, Yaylalar ve Turizm’’,
Ankara Üniversitesi, Türkiye Coğrafyası Araş tırma ve Uygulama Merkezi Derg isi, Sayı: 3, s. 196,
ANKARA.
8
DOĞU , A., F., ve diğ. 1996. “Üçdoruk (Verçenik) Dağı’nda Buzul Şekilleri, Yaylalar ve Turizm’’,
Ankara Üniversitesi, Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygula ma Merkezi Derg isi, Say ı: 5 s. 30,
ANKARA.
9
SEVER, R., 2001. “Berta (Okçular) Çayı Havzası’nın Fiziki Coğrafyası”, Atatürk Üniversitesi,
SBE, (Yay ınlan mamış Doktora Tezi), s. 65, ERZURUM .
9
Foto-3: Karçal Dağları’nda küçük bir buzul gölü.
Doğu Karadeniz Dağları’nın en doğu kesiminde yer alan Yalnızçam
Dağları’nda, buzullaşmanın en iyi gözlendiği yerler silsilenin güneybatısında yer
alan Çadır Dağı ile kuzeydoğusunda yer alan Göze Dağı mevkiidir. Çadır Dağı’nda,
Eğripınar Tepe ile Kayalıyurt Tepe arasında Kurugöller, Karagöller ve Kazan Gölleri
diye adlandırılan yan yana dizilmiş sirk gölleri ile bu göllerle başlayarak kuzeye
doğru devam eden üç büyük tekne vadi bulunmaktadır. Silsilenin kuzeydoğusunda
Göze Dağı mevkiinde de çeşitli boyutlarda buzul topoğrafyası şekilleri mevcuttur.
10
Foto-4: Yalnızçam Dağları-Çadır Dağı’nda yan yana dizilmiş buzul gölleri
Karagöller (Foto-Şener ŞAVŞATLI).
Foto-5: Yalnızçam Dağları-Göze Dağı’nda bir buzul gölü; Boğa Gölü
11
ŞEKİL-3 KUZEYDOĞU ANADOLU’NUN BUZUL ALANLARI
1- Verçenik (Üçdoruk) Dağları, 2- Göller (Hunut) Dağları, 3- Kaçkar Dağları, 4- Bulut-Altıparmak Dağları, 5- Karçal Dağları,
6- Yalnızçam Dağları, 7- Mescit Dağları, 8- Soğanlı Dağları, 9- Karagöl Dağları
1.3 Buzul Oluşumu ve Buzul Topoğrafyası Ele manları
Buzul Oluşumu; Buzul buzu, düşen karların çeşitli evrelerden geçerek
metamorfizmaya uğraması sonucunda oluşur. Yağışlarla oluşan kar yığınları,
hekzagonal kristallerden oluşan gevşek yığınlar meydana getirir. Böyle bir kar
yığınının zamanla neve buzuna dönüşümü; erime, kristalleşme ve süblimasyon
olaylarının eseridir.
Sıcaklığın ve yağmur halindeki yağışların etkisi altında, zaman zaman eriyen
kar kristalleri, sıcaklığın alçaldığı devrelerde tekrar donar ve kristalleşir. Bu sırada
kristallerin boyutu küçük kristallerin zararına olarak artar. Firn buzunun oluşumuna
sebep olan olaylardan biri de süblimasyondur. Bu, esas olarak kar kristallerinin
basınç altında kalmaları sonucunda kapsadıkları su buharının uçması ve böylece
aslında hekzagonal olan kar kristallerinin zamanla şekillerini kaybederek yaklaşık
olarak 1 mm çapında kristalleşmiş buz taneleri haline dönüşmelerinden oluşur. Bu
sırada oluşan kar tanelerinin birbirine dokundukları kısımlarda da, nispeten daha
kuvvetle hissedilen basınç dolayısıyla erime oluşur. Bu erimelerden meydana gelmiş
olan su, kar örtüsü içerisinde daha derinlere doğru iner ve orada tekrar donar.
Böylece erime, yeniden kristalleşme ve süblimasyon olayları sonucunda meydana
gelen buz taneleri, asıl kar kristallerinden yoğunluk ve şekil bakımından
farklılaştıkları gibi, aynı zamanda kristallerin boyutu da büyümüş olur. Bu büyüme
özellikle küçük kristallerin zararına olarak oluşur. Sonuçta oluşan buz kütlesinin
kristalleri arasında az çok bir eşitlik meydana gelir. İşte kar yığınlarının zamanla bir
halden diğer hale geçmesi bu karakteri alması sonucunda meydana gelmiş olan buz
yığınına “firn buzu veya neve buzu” adı verilir. Taze karın yoğunluğu 0,06-0,16
arasında değiştiği halde, neve buzunun yoğunluğu 0,72-0,81 arasındadır. Firn buzu
tamamen boşluksuz olmadığı gibi, buz yığını içinde çeşitli kar yağışı devrelerini
gösteren farklı tabakalara da sahiptir. 10
Neve buzunun, buzul buzuna dönüşümü; karın, neve buzuna dönüşümünden
çok daha uzun bir zamana gereksinim gösterir. Bu dönüşümde süblimasyonun,
kristal boyutunun büyümesine sebep olan yeniden kristalleşmenin, erime ve basınç
altında donma ve sıkışmanın rol oynadığı anlaşılmaktadır. Bundan başka nevenin
10
ERİNÇ, S., 2001. “Jeomorfoloji II”, DER Yay ınları, No :294, s. 165, İSTANBUL.
13
buzul buzuna dönüşümü
için belirli bir kalınlığa erişmesi gerektiği de
anlaşılmaktadır. Minimum olarak 30-40 m kalınlığa erişmeyen neve buzu buzul
buzuna dönüşmemektedir. Bu durum herhalde belirli bir basınca erişilmesi ile
ilgilidir.
Gerçekten neve buzunun buzul buzu haline gelebilmesi bir taraftan kristaller
arasında bulunan hava ile dolu boşlukların daha yüksek basınçlar altında ortadan
kalkması, diğer taraftan da buz tanelerinin birbirine kaynamaları sonucunda kristal
boyutunun gittikçe büyümesinden meydana gelir. Neve üzerinde yağışlarla, çığlarla
biriken yeni kar yığınlarının ağırlığı dolayısıyla, buz kristalleri, zamanla gittikçe
artan basınçlar altında kalırlar. Neve buzunu oluşturan taneler bu şekilde sıkışır,
aralarındaki boşluklar kapanır ve buradaki hava dışarı atılır. Bu arada kristaller
birbirine kaynar. Sonuçta neve buzuna oranla daha çok iri taneli, daha yoğun ve
boşluksuz bir buz meydana gelmiş olur ki işte bu buzul buzudur. Buzul buzunda
taneler birbirine sanki eklemli bir şekilde kenetlenmişlerdir. Bunların boyutu,
kristallerin birbirine kaynaması, dolayısıyla buzulun beslenme sahasından dil
kısmına doğru gittikçe artar. Buzulun sonunda tanelerin boyu bazen yumruk
büyüklüğüne bile erişebilir. Aynı yönde buzulun rengi de değişebilir. Yukarı
kısımda, yani buzulun beslenme sahasında buzun rengi oldukça beyazdır, çok
miktarda hava kabarcıkları kapsar ve genelde sünger gibi kirli bir görünüm gösterir.
Oysa daha aşağılara doğru yer değiştirdikçe artan basınçlar ve sıkışmalardan dolayı
kristaller arasındaki hava dışarıya atılır ve buz gittikçe daha temiz, daha şeffaf bir
görünüm alır ve sonunda buzul dilinin uç kısımlarına doğru yeşilimsi- mavi bir renk
alır. 11
Buzul Topoğrafyası Elemanları; Buzul topoğrafyası elemanları aşınım ve
birikim şekilleri olmak üzere iki kısımda ele alınmaktadır. Burada değinilen
tanımlamalara, araştırma alanında bulunan buzul şekilleri göz önünde tutularak yer
verilmiştir.
Buzul Aşınım Şekilleri
Buzul Çizikleri, Cilalar ve Oluklar: Buzul çizikleri özellikle ince unsurlu
kayalar üzerinde çok belirgin yer alır. Buna karşılık iri ve gevşek unsurlu kayalarda
11
ERİNÇ, S., 2001. “a.g.e”, DER Yayın ları, No:294, s. 166, İSTANBUL.
14
iyi gelişemezler. Çizilme çok ilerlediği ve sonunda bütün yüzeyi kapladığında, kaya
genel olarak cilalanır. Cilanın kusursuzluk derecesi konusunda da kaya yapısı başlıca
rolü oynar. Bazı durumlarda buzul çizikleri belirli çizgiler boyunca daha fazla
derinleşir ve zamanla bir oluk halini alabilir. Bu durum özellikle farklı kısımlar
arasında direnç farkları olan kayalar üzerinde görülür.
Hörgüçkayalar: Zemindeki belirgin kısımların buzullar altında kalarak buz
tarafından işlenmesi, özellikle törpülenmesi ve cilalanması sonucunda meydana
gelirler. Deve hörgüçlerine benzeyen yerli kayadan oluşan tepeler olarak tanımlanan
bu yapılar bazen 30-40 m yükseltiyi aşabilir.
Eşikler: Cilalanmış, çizilmiş ve genelde hörgüç şeklini almış kayalardan
meydana gelen bir kabartı oluştururlar ve vadinin nispeten daha çukur olan
kısımlarını bir diğerinden ayırırlar. Bunlar eşikler olarak tanımlanır.
Buzul Vadileri (Tekneler): Buzul vadileri, buzullaşmadan önce akarsular
tarafından açılmış olan vadilerin daha sonra buzullar tarafından işlenmesi ve şekil
değişikliklerine uğraması sonucunda meydana gelmişlerdir. Buzul vadilerinin
boyuna profilleri yukarı kısımlarında, akarsu vadilerinkine oranla genelde çok daha
kuvvetli bir eğim gösterir. Yine bu yukarı kesimlerde vadi inişli, çıkışlı, basamaklı
bir görünüm ile belirir. Buzul vadilerinin enine profilleri de çok karakteristiktir.
Buzul aşınımının bir özelliği olan U profilli buzul vadilerini, V profilli akars u
vadilerinden ayırır. Akarsular için tipik V profilli vadi daha sonra buzullar tarafından
işgal edildiği zaman, vadi tabanı gibi yamaçları da aynı zamanda glasiye tarafından
aşındırılmaya başlar. Bunun sonucunda yamaçlar geriler ve sonuçta enine profil U
şeklini alır. Buzulun asıl kütlesinin yerleştiği bu U şekilli vadiye tekne vadi ya da
buzul vadisi adı verilir.
Sirkler: Sirkler, buzul buzunun yaptığı aşındırmalar sonucunda meydana
gelir. Genellikle amfiteatr, yarım daire veya elips şeklindeki çanaklardır. Kar
birikimine uygun herhangi bir yerde biriken kar kütleleri, zeminin eğimine göre
değişen kritik kalınlıklara eriştikleri veya aştıkları zaman, yamaçtan aşağıya doğru
hareket eder ve bu arada aşındırma ve taşıma şeklinde zemini oyar, çukurlaştırır.
15
Bunun sonucunda oluşan depresyona sirk adı verilir. Sirklerin alt kısımlarında ters
eğim gözlenebilir. 12
Buzul Birikim Şekilleri
Buzultaşlar
(Morenler):
Buzultaşlar,
buzulların
zeminlerinden
veya
yamaçlarından kopardıkları irili ufaklı döküntü ile, buzulların üzerine yamaçlardan
düşen veya çığlarla yuvarlanan maddelerin belirli şartlar altında belli sahalarda
çökelmelerinden meydana gelirler. Bunlar genellikle killi bir hamur içinde düzenli
olmayan durumlarda yer almış irili ufaklı, genellikle köşeli döküntüde n oluşmuştur.
Buzultaşlar biriktikleri yere göre çeşitli isimler alırlar.
a-Taban Morenleri: Kalınlığı nadir olarak 10 m’yi geçen taban morenleri en
geniş sahayı kapsar. Üzerleri birkaç metrelik tepeler, küçük kapalı çukurlar
barındıran hafifçe dalgalı bir topoğrafya gösterir. Esas olarak kil ve çeşitli
boyutlardaki kaya parçalarından, bloklardan meydana gelmiş ve tabakalaşmış bir
depo karakteri sunarlar. Bu durum kısmen buzulun zeminden kopardığı maddelerin,
kısmen de buzulların ortadan kalkmasına paralel olarak buz üzerinde ve içindeki
döküntünün tekne vadi tabanındaki döküntü üzerine düzensiz bir şekilde çökelmesi
sonucunda meydana gelmiştir. Hemen her taban moren deposu içerisinde zemini
oluşturan kayalarla ilişkisi olmayan taşlara, bloklara rastlanır. Bu kayalara erratik
kaya adı verilir.
b-Cephe Morenleri: Buzullar tarafından içlerinde, üzerlerinde, yanlarında ve
altlarında taşınan döküntünün bir kısmı bu buzulların, dillerinin sona erdiği sahada
bırakılır. Bu şekilde buzul dillerini kuşatan cephe moreni setleri meydana gelir.
Buzullar ortadan kalktıktan sonra bu cephe moreni yığınları sayesinde buzulun
ulaşabildiği en son nokta kolayca belirlenir. Bu moren yığınları genellikle hilal
şeklindeki sırtlar halinde göze çarparlar.
c-Ablasyon Morenleri: Buzulun erimesi sonucunda zeminde yığılıp kalan
döküntüden meydana gelmiş olan morenlerdir. Gerçekte buzulun yüzeyinde veya
içinde sürüklenen döküntü, buzulun erimesi durumunda oldukları yere çökelirler.
12
ERİNÇ, S., 2001. “a.g.e”, DER Yayın ları, No:294, s. 219, İSTANBUL.
16
d-Yan Morenler: Bunlar buzulun kenarında sırtlar halinde uzanan
döküntüden oluşurlar. Bir kısmının kökenini, yamaçlardan dökülen veya çığlarla
sürüklenen döküntü meydana getirir. Buna karşılık bir kısmı buzulun yatağından
kopardığı ve sürüklediği parçalardan oluşur. Buzul kenarına düşen döküntü bu
kısımdaki buzul buzunu ablasyona karşı bir dereceye kadar korur. Bu nedenden
dolayı buzulun kenar kısımları üzeri döküntüyle örtülmüş bir durumda, buzulun orta
kısmına oranla yüksekte kalır. Böylece döküntüyle karışık kirli buzulu örten yan
morenler topoğrafya bakımından genelde belirgin sırtlar meydana getirerek uzanırlar.
e-Orta Morenler: Bunlar yan morenlere paralel bir veya birkaç sıra
oluştururlar. Orta morenler aslında yan morenlerdir. Gerçekten iki buzul
birleştiğinde, bunların birer kenarındaki yan morenler, kavşak noktasından itibaren
birleşik buzulun orta moren setleri haline dönüşürler. 13
13
ERİNÇ, S.,2001. “a.g.e”, DER Yay ınları, No: 294, s.233, İSTANBUL.
17
II. BÖLÜM
ÇADIR DAĞI’NIN GENEL ÖZELLİKLERİ
18
2.1 Çadır Dağı’nın Genel Fiziki Coğrafya Özellikleri
Doğu Karadeniz Dağları kıyı kesimde ve iç kısımlarda olmak üzere iki sıra
halinde uzanım göstermektedir. Bu silsile Artvin dolaylarında Çoruh ırmağı
vasıtasıyla kesintiye uğramakta ve Çoruh Vadisi’nden doğuya doğru Karçal ve
Yalnızçam Dağları ile devam etmektedir.
Yalnızçam Dağları; Şavşat Havzası’nı güneydoğudan çevreleyen, Doğu
Anadolu Bölgesi ile Karadeniz bölgesini birbirinden ayıran doğal bir sınır özelliği
taşımaktadır. Ortalama 1100 m yükseltiye sahip olan Şavşat ilçe merkezinin
güneydoğusunda duvar gibi yükselen silsile; yer yer 3000 m yi aşmaktadır.
Yalnızçam Dağları; Çadır Dağı mevkiinde 3050 m, kuzeydoğuya doğru Tiktaş Tepe
mevkiinde 2675 m, daha kuzeydoğuda yer alan Göze Dağı mevkiinde ise 3167 m
yükseltiye ulaşır. Yer yer 3000 m yi aşan bu silsilede çok fazla sarp bir yükselti
bulunmamaktadır. Yalnızçam Dağları üzerinde, 2500 m yükseltiden yukarı
kesimlerde oldukça geniş bir bazalt platosu bulunmaktadır. Bu alanlar silsile
üzerinde geniş düzlükleri oluşturmaktadır.
Pleistosen’de; Anadolu’nun yüksek dağlık kesimleri, özellikle de kuzeye
bakan yamaçları buzullaşmaya maruz kalmıştır. Yalnızçam Dağları da; Pleistosen’de
Anadolu’da buzullaşmaya uğrayan alanlar arasında yer almaktadır. Yalnızçam
Dağları üzerindeki sirk gölleri, bazalt platoları üzerinde gelişmiştir.
Pleistosen’de daha çok Würm buzullaşması izleri gözlenen Yalnızçam
Dağları’nda buzullaşma açısından iki belirgin alan bulunmaktadır. Bunlardan
birincisi; silsilenin kuzeydoğusunda bulunan Göze Dağı mevkiidir. Burada; Boğa
gölü, Kız gölü diye adlandırılan sirk gölleri ile buzul vadileri yer almaktadır.
Buzullaşmaya maruz kalan ikinci alan ise; bu çalışmanın da konusunu oluşturan,
silsilenin güneybatısında Çadır Dağı’nda yer alan Eğripınar Tepe ile Kayalıyurt Tepe
arasıdır. Bu alanın kuzeye bakan yamaçlarında üç adet büyük buzul vadisi, 10 adet
sirk gölü ve çok sayıda sirk bulunmaktadır. Burada tekne vadiler içerisindeki yan
morenler oldukça dikkat çekicidir. Bu yan morenler sirk tabanlarına doğru
ilerlemiştir.
19
Foto-6: Yalnızçam Dağları’nın buzullaşmaya maruz kalan kuzeydoğu
bölümü; Göze (Arsiyan) Dağı (3167 m).
Foto-7: Yalnızçam Dağları’nın buzullaşmaya maruz kalan güneybatı
bölümü; Çadır Dağı (3054 m) (Foto-Şener ŞAVŞATLI).
20
2.1.1. Jeolojik ve Jeomorfolojik Özellikler
Çadır Dağı’nda jeolojik yapıya bakıldığında; Tersiyer’in alt devreleri
Pliyosen ve Eosen’de oluşmuş geniş bazalt lav ve piroklastları ile örtülü olduğu
görülür. Araştırma alanında Kurugöller, Karagöller ve Kazan Gölleri mevkii; daha
genç olan Pliyosen devrine ait bazalt lav ve piroklastları ile örtülü iken, Akgöl
mevkiinde daha yaşlı Eosen devri andezit-bazalt lav ve piroklastları yer almaktadır.
Eosen volkanitleri Yalnızçam Dağları’nda oldukça geniş alanları kaplamaktadır
(Şekil-4).
Eosen volkanitleri kırmızı bir çimento ile tutturulmuş iri çakıllı konglomera
seviyesi ile başlar, çakıllar çoğunlukla bazalt, dasit ve granitten oluşur. Konglomera
seviyesinin üzerine kumtaşı ve nümmülitli kireçtaşları gelir. Bu taban seviyesi
üzerinde; kumtaşı, kumlu kireçtaşı ve marn ara tabakalı andezit lav ve piroklastları
yer alır. Ortalama kalınlığı 1000 m kadar olan formasyonun yaşı, Paleontolojik
örneklerde bulunan fosillere göre Orta Eosen olarak kabul edilir. 14
Pliosen volkanitleri iki seviyeden meydana gelir. İstiflerin alt seviyeleri Kura
volkanitleri olarak tanımlanmıştır. Bu volkanitler; farklı tüf ardalanmaları ile tüf-breş
ve yer yer konglomeralardan oluşur. Birimin üst seviyeleri ise Dumanlı Dağ
volkanitleri olarak isimlendirilmiştir. Bunlar bantlı laminalaşmış dasit ve andezit
lavlarla daha üstlerde yer alan bazalt lav ve volkanoklastiklerden oluşur.
Formasyonun ortalama kalınlığı 700 m olup, alt seviyelerinin yaşının Üst Miyosen,
üst seviyelerinin ise Pliyosen yaşlı olduğu belirtilmiştir. 15
Yalnızçam Dağları’nın bulunduğu saha Alp Orojenik Hareketlerin etkisiyle
Kretase’den itibaren yükselmeye başlar ve bu devrenin sonlarına doğru büyük bir
kısmı su üzerinde kalır. Bu silsile genel olarak Tersiyer’den Kuvaterner’e kadar
bugünkü oluşumunu tamamlamıştır. 16
14
YILMAZ, ve diğ., 1998. “Artvin İlinin Çevre Jeolojisi ve Doğal Kaynakları”, MTA Gen. Müd.,
Jeoloji Etüdleri Dairesi, s. 26, A NKA RA.
15
YILMAZ, ve diğ., 1998. “a.g.e”, s. 27, ANKARA.
16
ATALA Y, ve diğ., 1985. “Kuzeydoğu Anadolu’nun Ekosistemleri”, Ormancılık Araştırma Enst.
Yayınları, Teknik Bülten Serisi, No: 141, s. 25, ANKARA.
21
Foto-8: Yalnızçam Dağları’nda andezit-bazalt lav ve piroklastları, tüm plato
yüzeyini örtmektedir.
Çadır Dağı’nda jeomorfolojik açıdan; Eğripınar Buzul Alanı, Akgöl Buzul
Vadi Sistemi ve Kazan Gölleri Buzul Vadi Sistemi olmak üzere üç morfolojik birim
yer almaktadır. Çadır Dağı’nda Kurugöller, Karagöller ve Kazan Gölleri’nin güney
yamaçları oldukça eğimlidir. Bu eğimli alanların yanı sıra dağın 3000 m
yükseltilerinde geniş zirve düzlükleri yer almaktadır. Buzul vadileri genel olarak
güneybatı-kuzeydoğu yönlü uzanım göstermekte ve yaklaşık 2200 m yükseltiden
sonra flüviyal karakterde devam etmektedir. Araştırma alanında buzul vadilerinin
kuzeyinde aşınım düzlükleri bulunmaktadır. Bunlar hafif dalgalı bir karakter
taşımaktadır.
22
23
2.1.2. İklim Özellikleri
Belirli bir alanın ikliminin belirlenmesinde yükselti, denize yakınlık, bakı,
karasallık ve reliyef gibi faktörlerin etkisi göz önünde bulundurulmalıdır. Araştırma
alanı ortalama 2800 m gibi yüksek bir rakımda bulunduğundan, Yüksek Dağ İklimi
özelliklerini taşır. Çadır Dağı’nda kuzeye bakan yamaç lar; hava kütlelerinin geliş
yönüne bağlı olarak, yıl içerisinde Şavşat ilçe merkezine göre daha fazla yağış
almakta ve kar yağışları daha erken başlayarak daha geç sona ermektedir. Bu
silsilenin kuzey ve güney yamaçları arasında bakı koşullarına bağlı ola rak iklim
açısından önemli farklılıklar bulunmaktadır. Şavşat Meteoroloji İstasyonu’nun 2007
yılında yapmış olduğu ölçümler esas alınarak; Kurugöller, Karagöller ve Kazan
gölleri çevresinin yıllık ortalama 1650 mm’den fazla yağış aldığı; bu oranın Akgöl
çevresinde ise 750-1000 mm arasında değiştiği belirlenmiştir. Bu değişim
yükseltiden kaynaklanmaktadır (Şekil-5).
Foto-9: Çadır Dağı’nın kuzeye bakan yamaçları, hava kütlelerinin gelişi
açısından, Şavşat ilçe merkezine göre daha fazla yağış almaktadır.
24
25
Yine Şavşat Meteoroloji İstasyonu’nun 2007 yılında yaptığı ölçümler göz
önüne alınarak; Çadır Dağı’nda yıllık ortalama sıcaklık dağılışının; Ziyaret Tepe
(2972 m) mevkiinde -2,5 °C’den daha az, K urugöller, Karagöller ve Kazan Gölleri’ni
de içine alan sahada -2,5 °C ile 0 °C arasında ve Akgöl mevkiinde ise 0°C ile -2,5 °C
arasında olduğu belirlenmiştir.
Değişen bu sıcaklık
değerleri yükseltiden
kaynaklanmaktadır (Şekil-6).
Foto-10: Doğal bölge sınırı özelliği taşıyan Yalnızçam Dağları; Şavşat
Havzası’nın doğusunda bir duvar gibi yükselmektedir.
26
27
2.1.3. Hidroğrafya Özellikleri
Araştırma alanı Pleistosen’de meydana gelen buzullaşmanın etkisi altında
kaldığı için çok sayıda sirk gölünü bünyesinde barındırmaktadır. Araştırma
alanındaki Kurugöller; Çadır Dağı mevkiinde, 2865 m yükseltide,
iki adet sirk
gölünden oluşmaktadır. Sularının çekilmiş olması; isminin bu özelliğinden
kaynaklandığını düşündürmektedir. Son zamanlarda iklimdeki salınımlar ve yağış
miktarının değişmesi, bu göllerin günümüzde kuruma tehlikesiyle karşı karşıya
kalmasına neden olmuştur. Karagöller; Karga Tepe mevkiinde 2814 m, 2816 m ve
2822 m yükseltide, yan yana dizilmiş üç adet sirk gölünden oluşmaktadır. Bu göller
sularını gidegenleri vasıtasıyla, bulundukları mevkiden kuzeye doğru boşaltmaktadır.
Kazan Gölleri; Kayalıyurt Tepe mevkiinde, 2587 m yükseltide, yan yana dizilmiş beş
adet sirk gölünden ibarettir.
Ortalama 2800 m yükseltide yer alan sirk göllerinin yanı sıra; araştırma
alanının kuzey kesimlerinde, Karaağaç yaylası mevkiinde 2333 m yükseltide,
araştırma alanının en büyük olan Akgöl yer alır. Bir moren seddi gölü olan Akgöl,
aynı zamanda araştırma alanının en büyük gölüdür. (Şekil-7).
Foto-11: Akgöl araştırma alanının en büyük gölüdür.
28
29
Akgöl büyük bir moren deposunun gerisinde oluşmuştur. Akgöl’ün ortasında
bir ada bulunmaktadır. Akgöl’ün doğusunda yer alan Eğrigöl (2294 m) mevsimlik
bir göl karakterindedir. Akgöl ile Eğrigöl arasında cephe morenleri bulunmakta ve
gölleri birbirinden ayırmaktadır. Araştırma alanındaki iki moren seddi gölü (Akgöl
ve Eğrigöl) dışındaki tüm göller (Kurugöller, Karagöller ve Kazan Gölleri) yine
buzullaşma sonucu oluşum gösteren buzul gölleri niteliğindedir.
Araştırma alanı akarsular bakımından oldukça zengindir. Çok sayıda irili
ufaklı dereler ve kaynaklar yer almaktadır. Bu dereler genelde göllerin gidegeni ya
da kaynakların uzantısı konumundadır. Ayrıca çalışma alanı su bölümü çizgisinde
yer aldığından buradaki akarsular kuzey yönlü akım gösterir. Kaynaklar, yörede
bulunan gölleri beslemelerinin yanı sıra, yöre insanı tarafından içme suyu temini ve
sulama amaçlı olarak da kullanılmaktadır. Kaynaklar, yapılan kanallar vasıtasıyla
değişik köylere (Ziyaret Köyü) ve yaylalara (Savaş-Çavdarlı Yaylası) taşınmaktadır.
Işınsal (radiyal) karakterde akarsu şebekesine sahip araştırma alanının
güneyinde de, irili ufaklı dereler güney yönde akım göstermektedir.
Araştırma alanındaki göllerde (özellikle Akgöl ve Karagöller) alabalık ve
sazan balığı yaşamaktadır. Yükseltinin fazla oluşu, alanın oksijen miktarının fazla
olmasını sağlamaktadır. Göllerdeki balıklarda buna bağlı olarak, daha iyi
gelişebilmektedir. Bu gelişim kaçak avcıların dikkatini çekmekte ve usulsüz
avlanmalara sebep olmaktadır. Dinamitleme ve ağ yöntemiyle yapılan avlanma
göllerdeki canlı yaşamına zarar vermektedir. Yasak olmasına karşın yapılan avlanma,
denetimlerin sıkılaştırılması ve köylünün bilinçlendirilmesi ile önlenebilir.
2.1.4. Bitki Örtüsü Özellikleri
Yalnızçam Dağları bitki örtüsü açısından, Avrupa-Sibirya Fitocoğrafya
Bölgesi’nin, Kolşik Flora alt bölümünde yer almaktadır. Araştırma alanı ortalama
2500 m yükseltide yer aldığı için, büyük ölçüde Alpin-Subalpin çayırlardan
oluşmaktadır. Bu çayırlar genelde yavşan otu (Veronica gentianoides), çayır üçgülü
(Trifolium repens), gelincik (Gaidrosarus meditteraneus), koyunkıran (Hypericum
calycinum) gibi otsu bitkilerden oluşmaktadır. Alpin-Subalpin çayırlar vejetasyon
süresini 2-3 ay gibi çok kısa bir sürede tamamlamaktadır. Karagöller ve Kazan
gölleri mevkiinde bulunan bu yapı, Akgöl çevresinde yerini iğne yapraklı ormanlara
30
bırakmaktadır. Akgöl çevresindeki bu ormanlar sarıçamlardan (Pinus sylvestris)
meydana gelmektedir. Soğuğa dayanıklı bir tür olan sarıçamlar, orman üst sınırını
oluşturmaktadır. Çadır Dağı’nda iğne yapraklı ormanlar 2400 m yükseltiye kadar
çıkmaktadır. 17 Günümüzde yörede iğne yapraklı ormanların üst sınırı 2350 m
civarındadır. Buradaki 50 m gerileme antropojen etkilerden kaynaklanmaktadır
(Şekil-8).
Foto-12: Yalnızçam Dağları’nın kuzey yamaçları iğne yapraklı
ormanlarla kaplıdır.
17
ANŞİN, R., 1983. “Türkiye’nin Flora Bölgeleri ve Bu Bölgelerde Yayılan Asal Vejetasyon Tipleri”,
KTÜ Orman Fakü ltesi Derg isi, Cilt:6, Sayı:2, s.230, TRA BZON.
31
32
2.1.5. Toprak Özellikleri
Toprak oluşumunda genel olarak iklim, bitki örtüsü, ana kaya, zaman ve
topoğrafya gibi nedenler etkilidir. Bu faktörlerin etki derecesine göre çeşitli türlerde
topraklar oluşabilir. Pleistosen’de meydana gelen iklim değişimleri ve bununla
birlikte yaşanan buzul devirleri; ayrışmaya engel olduğu için, toprak oluşumunun
yavaş seyretmesine neden olmuştur.
Çadır Dağı’nda; Kurugöller, Karagöller ve Kazan Gölleri çevresinde yüksek
dağ çayır toprakları yer almaktadır. İntrazonal topraklar grubuna giren bu topraklar;
ana materyalin etkisini gösteren, gerçek anlamda toprak örtüsü karakteri taşımayan
ve dolayısıyla ana materyalin çözülmüş kesimlerindeki topraklardır. 18 Araştırma
alanının sıcaklık şartları ayrışmaya elverişli olmadığından, bu tip topraklar oluşum
göstermiştir. Sıcaklığın düşük olması, toprağın uzun süre donuk olmasına neden
olmaktadır. Bu topraklar orman üst sınırında alpin çayırlar katında yer almaktadır.
Üzerleri genelde ot, saz ve çiçeklerle kaplıdır. Yörede toprak oluşumundaki zaman
faktörünün kısalığı nedeniyle, horizonlaşma da yavaş seyretmektedir. Bu topraklar
silsilenin bütün bazalt platolarını örtmekte ve Çadır Dağı’ndan başlayarak
kuzeydoğudaki Göze Dağı’na kadar devam etmektedir. 19
Karagöller ile Kazan göllerinin ortasından bir şerit halinde taşlık-kayalık
alanların varlığı göze çarpmaktadır. Bu taşlık alanlar genel olarak Pleistosen’de
buzullaşma sonucu oluşan buzultaşlardan (moren) ibarettir. Bu sahada yer alan
buzultaşlar genelde moloz yığınları şeklinde ve köşeli haldedir. Taşlık-kayalık
alanlar genelde toprak örtüsünün bulunmadığı yerlerde kendini gösterir. Bu tip
alanların oluşmasında şüphesiz donma-çözülme faktörünün de büyük etkisi
olmaktadır. Günlük gece ve gündüz arasındaki sıcaklık farkı ile gerçekleşen fiziksel
ufalanma, yamaçlarda ve sirk tabanlarında enkaz malzemesinin oluşmasını
sağlamıştır.
Sirk göllerinin bulunduğu alandan daha kuzeye inildikçe Akgöl çevresinde
kireçsiz kahverengi orman topraklarının varlığı dikkat çekmektedir. Zonal topraklar
18
ATALA Y, İ., MORTA N, K., 2003. “Türkiye Bölgesel Coğrafyası”, İnkılap Yayınları, s. 47,
İSTANBUL.
19
SEVER, R., 2001. “Berta (Okçular) Çayı Havzası’nın Fiziki Coğrafyası”, Atatürk Üniv., SBE,
(Yayın lan mamış Doktora Tezi), s. 225, ERZURUM.
33
grubundaki bu yapı, genel olarak bitki örtüsünün bulunduğu yerlerde oluşum
gösterir. Bu topraklar kahverengi-koyu kahverengi, granüler yuvarlak köşeli blok
yapıda ve genelde nemli iklim koşullarında meydana gelmektedir. Kireçsiz
kahverengi orman toprakları iyi katmanlanma gösterir. Bu horizonda kil birikimi ya
çok azdır ya da hiç yoktur (Şekil-9).
Foto-13: Çadır Dağı’nda taşlık ve kayalık alanlar
34
35
III. BÖLÜM
ÇADIR DAĞI’NIN BUZUL
JEOMORFOLOJİSİ
36
3.1. Çadır Dağı’nın Buzul Jeomorfolojisi
Pleistosen’deki buzullaşma, Çadır Dağı’nın kuzeye bakan yamaçlarında etkili
olmuştur. Çadır Dağı’nda; Eğripınar Buzul Alanı, Akgöl Buzul Vadi Sistemi ve
Kazan Gölleri Buzul Vadi Sistemi olmak üzere üç morfolojik birim tespit edilmiştir.
Bu birimlere içerisinde bulunan göllerin isimleri verilmiştir.
Akgöl Buzul Vadi Sistemi; güneybatı-kuzeydoğu yönünde uzanış göstererek,
Kurugöller ve Karagöller buzul vadilerinden oluşmaktadır. Eğripınar Buzul Alanı ile
Kazan Gölleri Buzul Vadi Sistemi ise güney-kuzey yönünde uzanış göstererek, tek
buzul vadisinden meydana gelmektedir.
Çadır Dağı’ndaki buzullaşmanın, sirk göllerinin güneyindeki bazalt platosu
üzerinde de etkili olduğu düşünülmektedir. Bazalt platosunu da kaplayan buzul bu
haliyle küçük bir örtü buzulu niteliğindedir. Buzul geri çekilme sırasında, bazalt
platosu üzerinde cilalı ve çizikli yüzeyler oluşturmuştur.
3.1.1. Eğripınar Buzul Alanı
Eğripınar Tepe’nin (3054 m) kuzeyindeki 2930 m’deki sirklerle başlayan
buzul alanı; yaklaşık 2400 m yükseltideki bir eşikle son bulur. Eğripınar Tepe’nin
güneyi az eğimli düzlüklerden oluşmaktadır. “Yalnızçam Dağları Bazalt Platosu”
şeklinde tanımlanabilecek bu alan geniş bir yayılım göstermektedir.
Eğripınar Buzul Alanı’nda Eğripınar Tepe’nin kuzeyinde iki adet sirk
bulunmaktadır. Bunlardan ilki yaklaşık 2930 m yükseltide, 250 m genişlikte ve
kuzey yönlüdür. İkincisi ise 2950 m yükseltide, 500 m genişlikte ve kuzeydoğu
yönlüdür. Bu sirkin önünde 2900 m yükseltide bir eşik yer almaktadır. Sirklerden
kuzeye doğru yaklaşık 2800 m yükseltide Kurugöl Sırtı mevkiinde ikinci bir eşik yer
alır. Bu eşiğin üzerinde irili ufaklı buzultaş (moren) depoları gözlenmektedir.
Buzultaş depoları daha kuzeyde Savaş-Çavdarlı Yaylası’nın batısında ve kuzeyinde
de yoğunlaşma göstermektedir. Buzultaş depolarının yanı sıra, eşiklerde cilalanmış
yüzeyler ve çizikler de gözlenmektedir. Eğripınar Buzul Alanı ortalama 2400 m
yükseltideki üçüncü eşikle son bulur. Burada da yine buzultaş depo ları yer
almaktadır. Eğripınar Buzul Alanı; sirkler bölgesinde ortalama 1 km genişliğe
sahipken, daha kuzeyde 1,5 km genişliğe ulaşır. 2950 m yükseltideki sirklerden
başlayarak, 2400 m’deki eşikle son bulan buzul alanı yaklaşık 2,5 km
37
uzunluğundadır. Eğripınar Buzul Alanı, Savaş-Çavdarlı Yaylası’nın kuzeybatısındaki
eşiklerden sonra flüviyal karakterde devam eder.
Eğripınar Buzul Alanı’na küçük bir sirk ve eşikten ibaret olan Nişangâh
Tepe’nin kuzeyi de dahil edilebilir. Burada yaklaşık 2950 m yükseltide, 250 m
genişlikte ve kuzeybatı yönlü bir sirk ile kuzeybatısında 2900 m yükseltide b ir eşik
yer almaktadır. Sirk içerisinde buzultaşlar bulunmaktadır.
ŞEKİL-10 EĞRİPINAR BUZUL ALANI UYDU GÖRÜNTÜSÜ
3.1.2. Akgöl Buzul Vadi Sistemi
Akgöl Buzul Vadi Sistemi; ortalama 3000 m yükseltilerden başlayarak, 2300
m’de sona eren Kurugöller Buzul Vadisi ile Karagöller Buzul Vadisi’nden
oluşmaktadır. İsimlerini içerisindeki buzul göllerinden alan buzul vadileri,
birbirlerinden farklı özellikler taşımaktadır. Karagöller ile Kurugöller’in güneyi yine
geniş düzlüklerden oluşmaktadır ve hafif dalgalı yapı karakterindedir.
38
3.1.2.1. Kurugölle r Buzul Vadisi
Kurugöller Buzul Vadisi çalışma alanının en batısında yer almaktadır.
Eğripınar Tepe ile Kurugöl Sırtı arasında yaklaşık 2870 m yükseltide, 400 m
genişlikte, kuzeydoğu yönlü bir sirkten başlayan buzul vadisi; Akgöl’ün kuzeyinde
2300 m’lerde son bulur. Güneybatı-kuzeydoğu yönünde uzanım gösteren buzul
vadisinde; 2870 m yükseltideki sirkin içerisinde “Kurugöller” adıyla bilinen iki adet
buzul gölü yer almaktadır. Kurugöller 2865 m yükseltide yer almakta ve iki kısımdan
oluşmaktadır. Yaklaşık 0,62 km² yüzölçüme sahip olan göllerin güney yamaçları sarp
iken, kuzey yamaçları daha az eğimlidir. Su seviyesi bahar aylarında yükselen göller,
yaz aylarında oldukça fazla su kaybetmektedir. İçerisinde kamış ve sazlık ların da
bulunduğu göller günümüzde adeta bir bataklık görünümündedir. Göllerin ismini bu
özelliğinden almış olduğu düşünülmektedir.
Kurugöller, sularını kuzeye doğru akım gösteren bir gidegen vasıtasıyla
boşaltmaktadır.
Kurugöllerin
güney
yamacında
hilal
görünümünde dizilen
buzultaşlar, kuzeybatı ve güneydoğu yamaçlarında ise moloz yığınları şeklindedir.
Kurugöller’in kuzeydoğusuna doğru yaklaşık 2800 m yükseltide vadi tabanında
taban buzultaş depoları bulunmaktadır.
Foto-14: Günümüzde bataklık görünümünde olan 2865 m yükseltideki buzul
gölleri; Kurugöller.
39
Kurugöller’in kuzeydoğusuna doğru yaklaşık 2800 m yükseltide bir eşik yer
almaktadır. Pleistosen’de Kurugöller Buzul Vadisi buzulu, bu eşikten hem kuzeye
hem de kuzeydoğuya doğru akım göstermiştir. Kurugöller Buzul Vadisi ile
Karagöller Buzul Vadisi’ni Naserval Tepe (2824 m) ile Cancak Tepe (2732 m)
birbirlerinden ayırmaktadır.
Kurugöller mevkiinde 500 m genişliği olan buzul vadisi, daha kuzeyde
Kemerli mevkiinde 1500 m’ye ulaşır. Yaklaşık 3,5 km uzunluğa sahip olan buzul
vadisi; Sakreve mevkiinde 2500 m ve 2400 m yükseltilerdeki iki eşikle Akgöl (2333
m) mevkiine ulaşır. Bu iki eşik arasında buzultaş depoları bulunmaktadır. Akgöl ile
Eğrigöl’ün (2294 m) doğu yamaçlarında ve buzul vadisinin değişik yükse ltilerinde
yine cephe morenleri yer almaktadır. Kurugöller buzulunun dil seviyesinin
Eğrigöl’ün güneyindeki cephe buzultaş depoları ile sonlandığı düşünülmektedir.
Foto-15: Kurugöller’den başlayarak kuzeye doğru devam eden Kurugöller
Buzul Vadisi, yaklaşık 3,5 km uzunluğa sahiptir.
40
ŞEKİL-11 KURUGÖLLER BUZUL VADİSİ’NİN BOYUNA PROFİLİ
(D-E-F)
3.1.2.2. Karagölle r Buzul Vadisi
Karagöller buzul vadisi, Kurugöller buzul vadisinin doğusunda, güneybatıkuzeydoğu yönlü uzanım gösterir. Ortalama 2850 m yükseltilerde içerisinde
“Karagöller” adıyla bilinen buzul göllerinin bulunduğu sirklerden başlayan buzul
vadisi; kuzeyde 2200 m’lerdeki Yatağan Tepe mevkiinde sonlanır.
Karagöller Buzul Vadisi ile Kurugöller Buzul Vadisi, kuzeyde Akgöl
mevkiinde birleşir. Genişliği Karagöller mevkiinde 1500 m olan buzul vadisi; kuzeye
doğru aynı oranda devam eder. Karagöller’in kuzeyinde 2800 m’lerde ilk eşikle 2700
m yükseltideki ikinci eşiğe bağlanan buzul vadisi; 2500 m ve 2400 m‘lerdeki diğer
iki eşikle Akgöl mevkiine ulaşır. Sirklerden kuzeye doğru dalgalı bir yapı gösteren
buzul vadisi yaklaşık 4,5 km uzunluğundadır.
41
Foto-16: Karagöller’den başlayarak kuzeye doğru devam eden ve Akgöl
mevkiinde Kurugöl Buzul Vadisi ile birleşen Karagöller Buzul Vadisi; yaklaşık 4,5
km uzunluğundadır (Foto-Şener ŞAVŞATLI).
Karagöller Buzul Vadisi’nde Kurugöl Sırtı ile Ziyaret Tepe (2972 m) arasında
yan yana dizilmiş sirkler yer almaktadır. Kurugöl Sırtı’nın doğusundan itibaren
yaklaşık 2850 m yükseltide, 250 m genişlikte, doğu yönlü bir sirk ile; hemen
doğusunda 2820 m yükseltide, 250 m genişlikte ve kuzey yönlü iki sirk daha yer
almaktadır. Bu sirklerin içerisinde Karagöller olarak bilinen üç adet buzul gölü
vardır. Bu göllerden en batıda yer alanı ve en büyük olanı 2814 m yükseltide
bulunmaktadır. Gölün hemen önünde bağlantı niteliği taşıyan 2811 m yükseltide
başka bir göl daha yer almaktadır. Suların yükseldiği dönemlerde bu iki göl
birbirleriyle birleşerek tek parça haline gelmektedir. Sularını kuzeye doğru bir
gidegenle boşaltan gölün; güney yamaçları sarp iken kuzey yamaçları daha az
eğimlidir. Gölün çevresinde moloz yığınları şeklindeki buzultaş depoları yer
almaktadır. Hatta bu buzultaşlardan oluşan bir moren seddi; gölün kuzey kıyısından
başlayarak gölün içerisinde güneye doğru uzanım göstermektedir. Gölün hemen
42
doğusunda, göl yüzeyinden yaklaşık 20 m yükselim gösteren dairevi yapıdaki
buzultaş deposu bulunmaktadır.
Foto-17: Karagöller’in hemen kuzeyinde dairevi yapıdaki buzultaş depoları
İç içe geçmiş halkalı yapıdaki bu moren depoları, çok sık rastlanılmayan
ilginç bir yapıya sahiptir. Bu şekil, buzul vadisi içerisindeki buzulun erimesi
sırasında, arta kalan bir parçanın daha geç erimesi ve bu erimenin çevreden merkeze
doğru gelişmiş olması ile oluşmuş olmalıdır. Bu oluşum, Türkiye buzul
topoğrafyasında örneklerine az rastlanan bir durumdur.
43
ŞEKİL-12 KARAGÖLLER BUZUL VADİSİ’NİN BOYUNA PROFİLİ
(A-B-C)
2814 m yükseltideki en büyük Karagöl’ün doğusunda, 2816 m ve 2822 m’de
yer alan aynı isimli iki buzul gölü daha yer almaktadır. Bu göllerde yine iki sirk
içerisinde oluşum göstermiştir. 2822 m yükseltide ve en doğuda bulunan göl, sularını
diğer göle aktarmakta ve buradan tek bir gidegenle kuzey yönünde boşaltılmaktadır.
Ortalama yüzölçümü 0,80 km² olan göllerin tabanı andezit-bazalt platolarından
oluştuğu için suların tabana sızması önlenmekte ve
içlerinde daima su
bulunmaktadır.
Karagöller’in doğusunda Ziyaret Tepe’nin kuzeyinde yaklaşık 2880 m
yükseltide, 400 m genişlikte ve kuzeybatı yönünde iki sirk daha yer almaktadır.
Karagöller Buzul Vadisi, Yatağan Tepe (2252 m) mevkiinde flüviyal süreçlerle
devam etmektedir.
44
Foto-18: Araştırma alanının yan yana dizilmiş en büyük buzul gölleri;
Karagöller.
Karagöller’in hemen kuzeyinde buzultaş depoları adeta bir dizi şeklinde
uzanım göstermektedir. Karakıraç Tepe’nin batı yamaçlarındaki yan moren depoları
ve buzul vadisinin eşikleri üzerinde yer alan taban morenleri moloz yığınları
şeklindedir.
Karagöller Buzul Vadisi ile Kurugöller Buzul Vadisi’nin birleştiği 2300 m
yükseltilerde Akgöl (2333 m) ile Eğrigöl (2294 m) yer almaktadır. Araştırma
sahasının en büyük gölü olan Akgöl, doğusundaki cephe buzultaş deposunun hemen
gerisinde oluşmuştur. Bu özelliğinden dolayı moren seddi gölü karakterindedir.
İçerisinde küçük bir ada bulunan gölün, batı yamaçları sarp iken, doğu yamaçları
daha az eğimlidir. Sularını gidegeni vasıtasıyla boşaltan göl, 0,90 km² yüzölçüme
sahiptir.
45
Foto-19: Tipik bir moren seddi gölü olan Akgöl; büyük bir moren seddinin
gerisinde oluşum göstermiş ve içerisinde küçük bir ada yer almaktadır.
Akgöl’ün doğusunda yine moren seddi özelliği taşıyan Eğrigöl yer
almaktadır. Akgöl ile aralarındaki bir moren seddi ile ayrılan Eğrigöl; doğusunda ve
kuzeyinde set görünümünde buzultaş depolarına sahiptir. Bunlar buzul dilinin
gerisinde oluşum gösteren cephe morenleridir. Mevsimlik göl karakterinde olan göl,
yaz aylarında tamamen kurumaktadır.
46
Foto-20: Yazları tamamen kuruyan ve moren seddi gölü olan Eğrigöl;
mevsimlik göl karakterindedir.
Foto-21: Akgöl (2333 m) ile Eğrigöl’ün (2294 m) birbirlerine göre konumları
47
ŞEKİL-13 AKGÖL BUZUL VADİ SİSTEMİ UYDU GÖRÜNTÜSÜ
3.1.3. Kazan Gölleri Buzul Vadi Sistemi
Kazan Gölleri Buzul Vadisi araştırma sahasının en uzun ve en geniş buzul
vadisidir. Kazan Gölleri mevkiinde genişliği, ortalama 2500 m olan buzul vadisi
kuzeye doğru aynı oranda devam eder. Karagöller Buzul Vadisi’nden Karakıraç Tepe
ile Yatağan Tepe vasıtasıyla ayrılan buzul vadisi; yaklaşık 5 km uzunluğundadır.
Karakıraç Tepe ile Kayalıyurt Tepe (2961 m) arasında ortalama 2700 m
yükseltilerdeki sirklerden başlayan Kazan Gölleri Buzul Vadisi, kuzeye doğru devam
ederek 2200 m’deki Arpalı- Ziyaret Yaylası’nda son bulur.
48
ŞEKİL-14 KAZAN GÖLLERİ BUZUL VADİSİ’NİN BOYUNA PROFİLİ
(G-H-I-C)
Kazan Gölleri buzul vadisinde Karga Tepe (3016 m) ile Bülbülanbaşı Tepe
(2984 m) arasında iki sirk bulunmaktadır. Karga Tepe’nin kuzeyinde yer alan sirk
yaklaşık 2900 m yükseltide, 250 m genişlikte ve kuzeydoğu yönlüdür. Bülbülanbaşı
Tepe’nin kuzeyindeki sirk ise 2850 m yükseltide, 250 m genişlikte ve kuzey
yönlüdür. Bu sirkin önünde ortalama 2800 m’de bir eşik yer almaktadır. Her iki
sirkin içerisinde göl bulunmamasına rağmen, sirk tabanlarında buzultaş depoları
mevcuttur.
Karakıraç Tepe ile Kayalıyurt Tepe (2961 m) arasında iki büyük sirk yer
almaktadır. Bu sirklerden batıda olanı yaklaşık 2700 m yükseltid e, 1000 m genişlikte
ve kuzeydoğu yönündedir. İçerisinde 2665 m yükseltide küçük bir buzul gölünün
bulunduğu sirk tabanında, değişik boyutlarda buzultaş depoları yer almaktadır.
Sirklerden ikincisi daha doğuda 2700 m yükseltide, 1500 m genişlikte ve kuzeybatı
yönlüdür. Bu sirkin içerisinde yan yana dizilmiş beş adet küçük buzul gölü yer
almaktadır. Kazan gölleri diye bilinen göller, batıdan doğuya doğru 2625 m, 2635 m,
2632 m, 2606 m ve 2587 m yükseltilerdedir. Bu göllerden en büyük olanı, en doğuda
yer alanı ve 2587 m yükseltide olanıdır.
49
Foto-22: Değişik yükseltilerde yan yana dizilmiş buzul gölleri; Kazan Gölleri
(Foto-Şener ŞAVŞATLI).
Kazan Gölleri birbirlerinden bağımsız olarak sularını gidegenleri vasıtasıyla
boşaltırlar. Kazan Gölleri’nin güney ve k uzey yamaçlarında değişik boyutlarda
buzultaş depoları bulunmaktadır.
Kazan Gölleri’nden kuzeye doğru yaklaşık 2600 m’de yer alan bir eşikle
devam eden buzul vadisi; 2400 m ve 2250 m yükseltideki diğer iki eşikle ArpalıZiyaret Yaylası mevkiine ulaşır. Buzul vadisi içerisinde 2500 m ve 2600 m gibi
değişik
yükseltilerde depolanan buzultaşlar;
Arpalı- Ziyaret
Yaylası’nda da
bulunmaktadır.
Kazan Gölleri Buzul Vadisi’nin sonlandığı, Arpalı- Ziyaret Yaylası’nın
kuzeyinde hafif dalgalı yapıda aşınım düzlükleri bulunmaktadır. Bunlar orta
büyüklükte yapılardır.
50
ŞEKİL-15 KAZAN GÖLLERİ BUZUL VADİSİ’NİN BOYUNA PROFİLİ
(J-K)
Foto-23: Engebeli bir yapıya sahip olan Kazan Gölleri buzul vadisi; yaklaşık
5 km uzunluğa sahiptir (Foto-Şener ŞAVŞATLI).
51
ŞEKİL-16 KAZAN GÖLLERİ BUZUL VADİ SİSTEMİ UYDU GÖRÜNTÜSÜ
Kazan Gölleri Buzul Vadisi’nde de diğer vadilerde olduğu gibi cilalı-çizikli
yüzeyler ve hörgüçkayalar yer almaktadır. Bu oluşumlar genel olarak, 2500 m ve
2600 m yükseltideki eşikler üzerinde yoğunlaşma göstermektedir.
Çadır Dağı’nda çevre dil metoduna göre, Pleistosen kalıcı kar sınırı 2615 m
olarak belirlenmiştir.
52
TABLO-1 BUZUL VADİLERİNİN TOPOĞRAFYA ÖZELLİKLERİ
DAĞIN
ADI
ÇADIR
VADİ ADI
VADİ
UZANIŞ
YÖ NÜ
VADİ
UZUNLU
ĞU
(km)
SİRK
TABAN
YÜKSEKLİ
Ğİ
(m)
GÖ LLER ve
YÜKSELTİLERİ
(m)
GÖ LLERİN
OLUŞUMU
Eğripınar
Buzul Alanı
G-K
2,5
2930, 2950
-
-
Kurugöller
Buzul Vadisi
GB-KD
3,5
2870
Kurugöller (2865)
Sirk Gölü
Akgöl (2333),
Eğrigöl (2294)
Karagöller (2811,
2814, 2816, 2822)
Moren Seddi
Gölü
Sirk Gölü
Kazan Gölleri
(2587, 2606, 2632,
2635, 2625,2665)
Sirk Gölü
DAĞI
(9,6 km²)
Karagöller
Buzul Vadisi
GB-KD
4,5
2850, 2820
2880
Kazan
Gölleri
Buzul Vadisi
G-K
5
2900, 2700
PLEİSTOSEN
KALICI
KAR
SINIRI
(m)
2615
Foto-24: Kazan Gölleri Buzul Vadisi’nin sona erdiği Arpalı-Ziyaret Yaylası
(Foto-Şener ŞAVŞATLI)
53
ŞEKİL-17 BUZUL VADİLERİNİN BOYUNA PROFİLLERİ
54
55
56
SONUÇLAR ve ÖNERİLER
Yalnızçam Dağları’nın güneybatısındaki Çadır Dağı’nda (3054 m); Eğripınar
Buzul Alanı, Akgöl Buzul Vadi Sistemi, Kazan Gölleri Buzul Vadi Sistemi olmak
üzere üç morfolojik birim tespit edilmiştir. Bu birimlere içerisinde bulunan göllerin
isimleri verilmiştir.
Eğripınar Buzul Alanı; Eğripınar Tepe (3054 m)’nin kuzeyindeki yaklaşık
2950 m ve 2930 m yükseltilerdeki kuzey yönlü iki sirkten başlayarak kuzeye doğru
uzanır. Buzul alanı Savaş-Çavdarlı Yaylası’nın kuzeybatısındaki 2400 m’lerdeki bir
eşikle son bulur. Bu eşikten sonra flüviyal süreçlerle devam eden buzul alanı,
araştırma alanının en az buzullaşmadan etkilenen bölgesidir. Eğripınar Buzul
Alanı’nda sirkler bölgesinde ve değişik yükseltilerde buzultaş (moren) depolarına ve
cilalı-çizik yüzeylere rastlanılmaktadır. 2950 m yükseltilerdeki sirklerin güney
yamaçları oldukça eğimli iken, bu alan 3000 m’lerde yerini zirve düzlüklerine
bırakır. Sirkler bölgesinde 1000 m, Savaş-Çavdarlı Yaylası mevkiinde ise 1500 m
genişliğe ulaşan Eğripınar Buzul Alanı; yaklaşık 2,5 km uzunluğa sahiptir.
Akgöl Buzul Vadi Sistemi; birbirinden bağımsız gib i görünen Kurugöller ve
Karagöller Buzul Vadileri’nden oluşmaktadır. Karagöller ve Kurugöller Buzul
Vadileri, Akgöl mevkiinde birleştiği için tek birim altında değerlendirilmiştir.
Kurugöller Buzul Vadisi; Kurugöl sırtının kuzeyinde, yaklaşık 2870 m
yükseltide, kuzeydoğu yönlü bir sirkten başlayarak Eğrigöl’ün (2294 m) kuzeyindeki
bir eşikle son bulur. Bu eşikten sonra flüviyal süreçlerle devam eden buzul vadisi;
güneybatı-kuzeydoğu yönlü uzanım göstermektedir. Eğrigöl’ün kuzeyindeki cephe
morenleri, vadinin burada sonlandığının bir göstergesidir. Kurugöller Buzul
Vadisinde, 2870 m yükseltideki sirkin içerisinde 2865 m yükseltide Kurugöller
adıyla bilinen iki buzul gölü yer almaktadır. İçerisinde kamış ve sazlıklarında
bulunduğu Kurugöller; yazları oldukça fazla su kaybetmektedir. İsmini bu
özelliğinden aldığı düşünülen Kurugöller’in güney yamaçlarında hilal görünümlü
buzultaş depoları bulunmaktadır. Buzul vadisinin değişik yükseltilerinde yine
buzultaş depoları, cilalı ve çizikli yüzeyler yer almaktadır.
57
Kurugöller mevkiinde 500 m, Kemerli mevkiinde ise 1500 m genişliğe sahip
olan Kurugöller buzul vadisi; yaklaşık 3,5 km uzunluğundadır.
Karagöller Buzul Vadisi; Kurugöl Sırtı ile Ziyaret Tepe (2972 m) arasında
2820 m ve 2880 m yükseltilerdeki sirklerden başlayarak kuzeydoğu yönünde devam
eder. Hanlı Yaylası’nın kuzeyindeki Yatağan Tepe (2252 m) mevkiinde sonlanan
buzul vadisi; güneybatı-kuzeydoğu yönünde uzanım göstermektedir. Kurugöller
buzul vadisi ile Karagöller Buzul Vadisi’ni birbirlerinden Naserval Tepe (2824 m) ile
Cancak Tepe (2732 m) ayırmaktadır. Kurugöller Buzul Vadisi’nde; hepsi sirklerin
içerine yerleşmiş, Karagöller olarak bilinen buzul gölleri yer almaktadır. Batıdan
doğuya doğru bu göller 2814 m, 2816 m, 2822 m yükseltilerde bulunmaktadır. 2814
m yükseltide yer alan ve en büyük olan Karagöl’ün içerisinde bir moren seddi vardır.
Bu gölün hemen kuzeyinde bağlantı niteliği taşıyan 2811 m yükseltide başka bir göl
daha
yer almaktadır.
Suların
yükseldiği dönemlerde bu göl diğer
göle
bağlanmaktadır. Karagöller’in çevresi adeta buzultaş depoları ile kuşatılmıştır.
Ancak bu depolar içerisinde 2814 m yükseltideki Karagöl’ün kuzeyinde olanı,
dairevi yapısıyla dikkati çekmektedir. Bu oluşumun; vadi buzulu geriye çekilirken
buradan kopan bir parçanın daha geç erimesi ve içerisindeki malzemeyi erime
sürecine
bağlı
olarak
dairevi
şekilde
depolaması
ile
meydana
geldiği
düşünülmektedir. Bu, Türkiye buzul topoğrafyasında ender görülen bir şekildir.
Karagöller buzul vadisi ortalama 1500 m genişliğe ve 4,5 km uzunluğa sahiptir.
Karagöller Buzul Vadisi ile Kurugöller Buzul Vadisi; Hanlı Yaylası
mevkiinde birleşmektedir. Birleştikleri bu alanda ikisi de moren seddi gölü olan
Akgöl (2333 m) ve Eğrigöl (2294 m) bulunmaktadır. Akgöl araştırma sahasının en
büyük gölü olmakla birlikte, bir cephe moreninin gerisinde oluşum göstermiştir.
Eğrigöl ise mevsimlik göl karakterinde olup yazları tamamen kurumaktadır. Bu göl
de yine cephe morenlerinin gerisinde oluşum göstermiştir.
Kazan Gölleri buzul vadi sistemi; Karakıraç Tepe ile Kayalıyurt Tepe (2961
m) arasındaki yaklaşık 2700 m ve 2850 m yükseltilerdeki sirklerden başlayarak
kuzey yönünde devam eder ve 2200 m yükseltideki Arpalı-Ziyaret yaylasında son
bulur. Buradan itibaren flüviyal süreçlerle devam eden buzul vadisi 2500 m genişlik
ve 5 km uzunluğu ile araştırma alanının en uzun ve en geniş buzul vadisidir. Sirklerin
58
güney yamaçları eğimli iken, yaklaşık 3000 m yükseltilerde geniş zirve düzlükleri
yer alır. 2700 m ve 2650 m yükseltilerdeki iki büyük sirkin içerisinde Kazan Gölleri
diye adlandırılan, irili ufaklı buzul gölleri bulunmaktadır. 2700 m yükseltideki sirkin
içerisinde 2665 m yükseltide bir buzul gölü bulunurken, 2650 m yükseltideki sirkin
içerisinde 2625 m, 2635 m, 2632 m, 2606 m ve 2587 m’de beş adet buzul gölü yer
alır. Bu göllerden en büyüğü; en doğuda olanı ve 2587 m yükseltide yer alanıdır.
Dalgalı bir görünüm arz eden buzul vadisinde; sirkler bölgesinde ve eşiklerde,
buzultaş depolarına, cilalı ve çizikli yüzeylere rastlanılmaktadır.
Çadır Dağı’nda çevre dil metoduna göre, Pleistosen kalıcı kar sınırı 2615 m
olarak belirlenmiştir.
Doğu Karadeniz Dağları, Artvin dolaylarında Çoruh ırmağı ile kesintiye
uğramaktadır. Bu dağlar Çoruh ırmağının doğusunda birbirlerinden bağımsız Karçal
ve Yalnızçam Dağları silsileleriyle devam etmektedir. DOĞU ve ark. (1993)
tarafından Kaçkar Dağları’nda 2700 m olarak belirlenen Pleistosen kalıcı kar sınırı,
Çadır Dağı’nda da 2615 m olarak belirlenmiştir. Bu değerler aynı kuşakta yer
almalarından dolayı birbirlerine yakın çıkmıştır. Buzul vadileri, Doğu Karadeniz
Dağları’nda olduğu gibi Çadır Dağı’nda da güney kuzey yönlüdür. Yalnızçam
Dağları’nın kuzeydoğusundaki Göze Dağı; buzul morfolojisi açısından zengin olup,
incelenmesi önem taşımaktadır. Ayrıca Yalnızçam Dağları’nın batısında güne ybatıkuzeydoğu yönlü uzanış gösteren Karçal Dağları da 3415 m yükseltisiyle, buzul
morfolojisi açısından incelenmesi gereken önemli yerler arasındadır.
Çadır Dağı’nda; özellikle Karagöller’in bozulmamış doğal güzelliğinin
korunması bakımından; Şavşat’la bağlantıyı sağlayacak yol çalışmaları risk
oluşturmaktadır. Yol ile yöreye daha rahat ulaşılarak, tahribatı hızlandıracaktır.
Karagöller’de yasak olmasına rağmen dinamitleme yöntemiyle yapılan balık avlama,
göllerin canlı ortamına zarar vermektedir. Denetimlerin sıkılaştırılması ile bu
olumsuzluk giderilebilir. Bunların yanı sıra yöre halkının bilinçlendirilmesi de önem
taşımaktadır. Yöre insanı bu doğal güzelliği kendilerine sorunsuz bir gelir getirecek
bir alan olarak görünce bu sorunlar ortadan kendiliğinden kalkacaktır.
59
Yaklaşık 10 bin yıldır varlığını günümüze kadar aktarabilmiş olan göller,
buzul vadileri; planlı bir şekilde korunmalı ve gelecek kuşaklara aktarılmalıdır. Bu
aktarım; gelecek kuşakların buzul dönemlerini anlaması ve örneğini yerinde gör mesi
açısından önem taşımaktadır.
60
KAYNAKLAR
AKKAN, E., TUNCEL, M., 1993. “Esence (Keşiş) Dağları’nda Buzul Şekilleri”,
Ankara Üniv., Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi
Dergisi, Sayı:2, s.225-240, ANKARA.
ANŞİN, R., 1983. “Türkiye’nin Flora Bölgeleri ve Bu Bölgelerde Yayılan Asal
Vejetasyon Tipleri”, KTÜ Orman Fakültesi Dergisi, Cilt:6, Sayı:2, s.318339, TRABZON.
ATALAY, İ., 1984. “Mescit Dağı’nın Glasyal Morfolojisi”, Ege Coğrafya Dergisi,
Sayı:2, s.129-138, İZMİR.
ATALAY, İ., TETİK, M., YILMAZ, Ö., 1985. “Kuzeydoğu Anadolu’nun
Ekosistemleri”, Ormancılık Araştırma Enstitüsü Yayınları, Teknik Bülten
Serisi, No:141, ANKARA.
ATALAY, İ., 1987. “Türkiye Jeomorfolojisine Giriş”, Ege Üniversitesi, Edebiyat
Fakültesi Yayınları, No:9, İZMİR.
ATALAY, İ., MORTAN K., 2003. “Türkiye Bölgesel Coğrafyası”, İnkılap
Yayınları, İSTANBUL.
ATALAY, İ., 2005. “Kuvaterner’deki İklim Değişmelerinin Türkiye Doğal Ortamı
Üzerindeki Etkileri”, İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü, Türkiye
Kuvaterner Sempozyumu Bildiriler Kitabı, s.121-128, İSTANBUL.
BİLGİN, T., 1969. “Gavurdağ Kütlesinde Glasyal ve Periglasyal Topoğrafya
Şekilleri”,
İstanbul
Üniv.
Coğrafya
Enstitüsü
Yayınları,
No:58,
İSTANBUL.
BİLGİN, T., 1972. “Munzur Dağları ve Doğu Kısmının Glasyal ve Periglasyal
Morfolojisi”, İstanbul Üniv. Yayınları, No:1757, Coğrafya Enstitüsü
Yayınları No:69, İSTANBUL.
ÇİÇEK, İ., GÜRGEN, G., TUNÇEL, H., DOĞU, A. F., 2003. “Doğu Karadeniz
Dağları’nın Glasyal Morfolojisi”, Yüzüncü Yıl Üniv., I. Uluslararası
Coğrafya Çalışmaları Sempozyumu, Pleistosen ve Günümüzde Anadolu ile
Kafkaslarda Yüksek Dağlık Alanlar, Bildiriler Kitabı, s.28-43, VAN.
61
ÇORUH HAVZASI TOPRAKLARI, 1984. Topraksu Genel Müd. Yayınları:576,
Raporlar Serisi: 34, Havza No: 23, ANKARA.
DOĞU, A. F., 1993. “Sandıras Dağı’ndaki Buzul Şekilleri”, Ankara Üniv., Türkiye
Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı:2, s.261-274,
ANKARA.
DOĞU, A. F., SOMUNCU, M., ÇİÇEK, İ., TUNÇEL, H., GÜRGEN, G., 1993.
“Kaçkar Dağı’nda Buzul Şekilleri, Yaylalar ve Turizm ”, Ankara Üniv.,
Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı:2, s.157183, ANKARA.
DOĞU, A. F., GÜRGEN, G., TUNÇEL, H., SOMUNCU, M., 1994. “Göller (Hunut)
Dağı’nda Buzul Şekilleri, Yaylalar ve Turizm”, Ankara Üniv., Türkiye
Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı:3, s.192-218,
ANKARA.
DOĞU, A. F., ÇİÇEK, İ., GÜRGEN, G., TUNÇEL, H., 1996. “Üçdoruk (Verçenik)
Dağı’nda Buzul Şekilleri, Yaylalar ve Turizm”, Ankara Üniv., Türkiye
Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı:5, s.29-51,
ANKARA.
DOĞU, A. F., GÜRGEN, G., TUNÇEL, H., ÇİÇEK, İ., 1997. “Bulut-Altıparmak
Dağları’nda Buzul Şekilleri, Yaylalar ve Turizm”, Ankara Üniv., Türkiye
Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı:6, s.63-91,
ANKARA.
DOĞU, A. F., TUNÇEL, H., GÜRGEN, G., 1999. “Akdağ’ın Jeomorfolojisi ve
Bunun Beşeri Faaliyetler Üzerindeki Etkisi”, Ankara Üniv., Türkiye
Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı:7, s.95-120,
ANKARA.
DOĞU, A. F., ÇİÇEK, İ., GÜRGEN, G., 2000. “Demirkapı Dağı ve Uzungöl
Çevresinin Jeomorfolojisi”, MTA Enstitüsü, Cumhuriyetin 75. Yıldönümü
Yer Bilimleri ve Madencilik Kongresi Bildiriler Kitabı I, s.387-399,
ANKARA.
62
ERİNÇ, S., 1945. “Doğu Karadeniz Dağları’nda Glasyal Morfoloji Araştırmaları”,
İstanbul Üniv. Edebiyat Fakültesi Yayınları, Coğrafya Enstitüsü Doktora
Tezleri Serisi, No:1, İSTANBUL.
ERİNÇ, S., 1953. “Doğu Anadolu Coğrafyası”, İstanbul Üniv. Yayınları, No: 572,
Coğrafya Enstitüsü Yayınları No:15, İSTANBUL.
ERİNÇ, S., 2001. “Jeomorfoloji II”, -Güncelleştirenler Ahmet ERTEK ve Cem
GÜNEYSU-, Der Yayınları, No:294, İSTANBUL.
EROL, O., 1979. “Dördüncü Çağ (Kuvaterner) Jeolojisi ve Jeomorfolojinin Ana
Çizgileri”, Ankara Üniv., Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları,
No:289, ANKARA.
İZBIRAK, R., 1951. “Cilo Dağı ve Hakkari ile Van Gölü Çevresinde Coğrafya
Araştırmaları”, Ankara Üniv., Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları,
No:67, Coğrafya Enstitüsü Yayınları No:4, ANKARA.
İZBIRAK, R., 1958. “Jeomorfoloji-Analitik ve Umumi”, Ankara Üniv., Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi Yayınları, No:127, ANKARA.
SEVER, R., 2001. “Berta (Okçular) Çayı Havzası’nın Fiziki Coğrafyası”, Atatürk
Üniv., SBE, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), ERZURUM.
ŞAVŞAT ORMAN İŞLETME MÜDÜRLÜĞÜ AMENAJMAN PLANLARI, 2008.
TUNÇEL, H., 1990. “Doğal Çevre Sorunu Olarak Çığlar ve Türkiye’deki Çığ
Olayları”, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Coğrafya Bilim ve
Uygulama Kolu, Coğrafya Araştırmaları Dergisi, Cilt:1, Sayı:2, s.43-70,
ANKARA.
YALÇINLAR, İ., 1951. “Soğanlı-Kaçkar ve Mescit Dağı Silsilelerinin Glasyasyon
Şekilleri”, İstanbul Üniv., Coğrafya Enstitüsü Dergisi, Cilt:1, Sayı:2, s.2055, İSTANBUL.
YILMAZ, B. S., GÜLİBRAHİMOĞLU, İ., YAZICI, E. N., YAPRAK, S.,
SARALOĞLU, A., KONAK, O., KÖSE, Z., ÇUVALCI, F., TOSUN, C.
M., 1998. “Artvin İlinin Çevre Jeolojisi ve Doğal Kaynakları”, MTA Genel
Müd., Jeoloji Etütleri Dairesi, ANKARA.
63
ÖZET
Değişen yaşam koşulları ve ilerleyen teknoloji ile dünya üzerinde pek çok
doğal ortam yozlaşma aşamasındadır. Bu şartlar altında el değmemiş, orijinalliğini
kaybetmemiş doğal zenginliği ve özellikle eşsiz buzul gölleri ile Yalnızçam Dağları
dikkat çekmektedir. Doğanın kendini yenilediği ve tahribatın söz konusu olmadığı
yörenin sırrı ne?
Tersiyer devrinin sonlarından itibaren dünya sıcaklık ortalamalarında sürekli
olarak gerçekleşen düşmeler; Kuvaterner’in alt devresi olan Pleistosen’de buzul
dönemlerinin yaşanmasına neden olmuştur.
Pleistosen’de yüksek dağlık kesimleri etkileyen buzullaşma hareketi;
Anadolu’da belli dağlar üzerinde izler bırakmıştır. Doğu Karadeniz Dağlar ı da uygun
jeomorfolojik ve klimatolojik koşulları nedeniyle yoğun buzullaşmaya uğrayan
sahalar arasında yer alır. Yalnızçam Dağları Artvin ilinin doğu kesiminde
kuzeydoğu- güneybatı yönlü uzanım göstererek; Kuzeydoğu Anadolu’yu kuzeyden
kat eden yüksek sahalar içerisinde yer alır.
Yalnızçam Dağları’nın uzanış yönü, sıcaklık, yağış ve bakı koşulları daha çok
kuzey yamaçlarının buzullaşmaya maruz kalmasına neden olmuştur. Pleistosen’deki
buzullaşma olayı bu silsilede iki ayrı noktada yoğunlaşmıştır. Bunlar s ilsilenin
güneybatısındaki Çadır Dağı (3050 m) ile kuzeydoğusundaki Göze Dağı (3167 m)
mevkiidir. Çadır Dağı buzullaşması araştırmanın konusunu oluşturmaktadır. Çadır
Dağı’nda; Eğripınar Buzul Alanı, Akgöl Buzul Vadi Sistemi ve Kazan Gölleri Buzul
Vadi Sistemi olmak üzere üç morfolojik birim bulunmaktadır. Bu birimlerde;
Kurugöller, Karagöller ve Kazan Gölleri olarak adlandırılan 10 adet buzul gölü,
Akgöl ve Eğrigöl diye bilinen 2 moren seddi gölü, üç buzul vadisi, eşiklerde
cilalı-çizikli yüzeyler ve sirk tabanlarında buzultaşlar yer almaktadır. Yalnızçam
Dağları’nın buzullaşmaya uğrayan ikinci noktası Göze Dağı’nda da yine sirkler,
tekne vadiler ve buzultaşlar bulunmaktadır.
Çadır Dağı’nda çevre dil metoduna göre, Pleistosen kalıcı kar sınırı 2615 m
olarak belirlenmiştir.
64
SUMMARY
Many natural environments in the world are getting more and more
degenerate because of the changing life conditions and progressing technology.
İn this circumstances, there are many places that do not lose its origina lity and
especially Yalnızçam Mountains with its unique lakes. What is the secret of the
region where there is no deestruction and renewal of the nature?
From the and of the Tersiyer period, İt causes existing of the ice age in
Pleistoen that is inferior period of Kuvaterner because of the continual decreasing of
the world warmth.
Glaciation movement which effects the parts of the mountains in Pleistosen
leaves tracks on some mountains in Anatolia. East of the Black Sea Mountains is also
exposed to glaciation because of the appropriate geomorphologic and climatologic
conditions. Yalnızçam Mountains take part in high areas that travel over the north of
Northeast Anatolian by lieling in a direction of northeast-southwest in the region of
east of Artvin.
Direction of the lieling of Yalnızçam Mountains, warmth, rainfall and aspect
conditionscause glaciation of the north side. Glaciation event in Pleistosen becomes
intense in this two different series. These are Çadır Mountain (3050 m) which takes
part in the southwest of the series and Göze Mountain (3167 m) which takes part in
northwest of the series. Çadır Mountain glaciation constitutes the topic of the
research. There are 3 morphologic denomination on Çadır Mountain; Eğripınar
Glacial Area, Akgöl Glacial Valley System and Kazan Gölleri Glacial Valley
System. There are 10 glacier lakes that are named as Kurugöller, Karagöller, and
Kazan Gölleri, 2 moren barrier lakes that are named Akgöl and Eğrigöl and three
boat valley, polished planes at doorsteps and glacier rocks on cirque bases. There are
also second point Yalnızçam Mountains’s many circuses, boat valleys and glacier
rocks around the Göze Mountain.
As Pleistosen permanent snow border designations 2615 m, according to
methods environment tongue in Çadır Mountain.
65

Benzer belgeler

buzul bilgisi

buzul bilgisi Orta buzultaşı : Yine dağ tipi buzullarda oluşan buzultaş tipidir. İki buzul birleşip tek buzul oluşturduğunda bunların yanal buzultaşları birleşerek ortada daha koyu bir bölüm oluşturur. Yer buzul...

Detaylı

Buzul Jeomorfolojisi

Buzul Jeomorfolojisi 1.Doğu Karadeniz (Rize) Dağları : Kalıcı kar sınırı 3100 m.lerde olup Kaçkar Dağı 3937 m. ve bunun 25 km. batısındaki Verçenik Dağı –3711 m. üzerinde buzullara rastlanır. Kaçkar dağında en uzunu 1...

Detaylı

PDF ( 78 )

PDF ( 78 ) volkanlar olarak Ağrı Dağı-5137 m, Süphan Dağı-4058 m, Erciyes Dağı-3917 m sayılabilir. Doğu Karadeniz Dağları; uzanım yönü, sıcaklık şartları, hava kütleleri ve yağış koşulları açısından Pleistose...

Detaylı