COPYRIGHT VE KANUNİ SORUMLULUK SAHİBİ

Transkript

COPYRIGHT VE KANUNİ SORUMLULUK SAHİBİ
İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Dosya Yıl/No : 2013/1381 – KANIT: İnternet sitelerindeki YAZILAR
COPYRIGHT VE KANUNİ SORUMLULUK
SAHİBİ İNTERNET SİTESİ
WWW.CEVATCALISKAN.NET &
WWW.CEVATCALISKAN.COM
İnşaat Mühendisi . Yıldız Teknik Üniversitesi . 2010
Felsefe
BU İNTERNET SİTESİNDEKİ TÜM TEKNOLOJİK VE SANATSAL, DEĞERİ OLAN HER TÜRLÜ BİLGİNİN TÜM HAKLARI
SAKLIDIR. BAZI TEKNOLOJİK TASARIMLARI VEYA BİLGİLERİ EKSİK BULAN VARSA (EKSİK OLSUN VEYA OLMASIN, BANA
AİT OLAN ŞEYİ HİÇ KİMSE BENDEN İZİNSİZ ALAMAZ), BUNLAR EKSİK DEĞİLDİR, GEREKLİ YERDE VE GEREKLİ
GÖRDÜĞÜM ZAMAN MEVCUT OLAN DAHA AYRINTILI TARİFLERİ VERECEĞİM. EKSİK KISIMLARI TAMAMLIYORUZ,
MEMLEKET YARARINA ÇALIYORUZ, …ŞUNUN CEZASINI BUNUN CEZASINI VERİYORUZ ..VEYA BAŞKA BİR BAHANE İLE
KİŞİSEL KAYITLARIMI VEYA YAPTIĞIM YAYINLARDAKİ BİLGİLERİ ÇALANLAR ÜÇ KURUŞLUK O.OSPU ÇOCUĞU, HIRSIZ
VE DOLANDIRICIDIR. AYRICA BU SAPIKLAR İKİ SATIRI DÜZGÜN YAZMAMI ENGELLEYECEK ŞEKİLDE TEHTİD, TACİZ VE
SARKINTILIKLA BEYNİMİ OYALIYOR, SİNİRLERİMİ ÇÖKTÜRMEYE ÇALIŞIYORDULAR. BÖYLE BİR HIRSIZLIĞIN TAZMİNİ
SADECE MADDİ OLAMAZ, YANİ BU MESELE PARAYLA KAPANMAZ.
Copyright Cevat Çalışkan © 2013. All Rights Reserved.
ANAYASAL DÜZENİ DESTEKLEYEN
FİKİRLERİM ÇOK SAYIDA SİYASİYİ SİNİR
EDİYOR,
ama sorun şu ki benim hayatımı kaydırarak bir çıkar sağlayamazlar, fikirleri fikirler ile yenmek
zorundalar….
Amerikan rüyası diye bir şey var, ama bu Amerika’ya hizmet etmek anlamında değildir. Amerikan
rüyasının adının Amerikan rüyası olmasının nedeni sadece Amerika’da var olmasıdır. Amerikan
rüyasında bir insan tüm yeteneklerini ve emeğini koyarak, yani çok çalışarak zengin olabilir.
Türkiyede böyle bir şey yok, bir sürüye katılmayıp o sürünün başındaki itlere hizmetçilik, uşaklık,
köpeklik yapmazsan karnını doyurmana bile izin vermezler. Türkiyede ağalık, uşaklık diz boyu.
Kıçıkırık ağlara köpeklik yapmayanı öldürüyorlar. Başka yerlerin dolandırıcıları nasıl insanlar
bilmiyorum ama Orta Doğu’nun dolandırıcıları kahpe. Birinin canına ve malına saldıracakları zaman
yandaşları ile ağız birliği yaparak iftira atıyorlar, yaptıkları peze.enkliği ve hırsızlığı kahramanlık
olarak gösteriyorlar.
Bir düşündüğümüz zaman Mustafa Kemal Atatürk’ün düşüncelerini kabul etmeyenler manevi
şahsına saldırıyor, iğrenç sözler ediyorlar.. Deniz Baykal da ömür boyu yaptığı siyasetin kalitesini
düşüremedi, ona iğrenç bir oyun oynayarak aldılar görevinden, kendisini savunmak için açıklamalar
ve tarifler yapamayacağı bir iftira ile… Adam gerçekten öyle bir ilişkiye girdi mi öğrenemeyeceğiz ama
onu o ilişkiye günlerce etkiledikten sonra ve sert zemine tam kameranın karşısına (sanki odada yatak
veya başka bir yer yok) yatırtanlar pezetta. Pezettalık yaparak CHP’nin yönetimini ele geçirdiler.
Hep özeline saldırıyorlar Cumhuriyetçilerin, fikirleri ile mücadele edecek kadar güçlü
fikirlere sahip değiller…Onlar iki metre bez ile namusların en büyük olanına sahip ve her zaman
316
İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Dosya Yıl/No : 2013/1381 – KANIT: İnternet sitelerindeki YAZILAR
sapıkları, kâfirleri, ….v.b. adam ediyorlar. Aslında istedikleri kişiye sağlam iftira atmaktan başka
yetenekleri yok. Başınıza gelmeden inanmazsınız ama önce kurbanlarına akıl almaz iftiralar atıyorlar,
sonra da bu iftiralara dayalı olarak ceza verme adı altında soyup soğana çeviriyorlar, insanın canına
ve malına saldırıyorlar. Ne yazık ki bunu o şekilde yapıyorlar ki yaptıkları şerefsizliğe bir de alkış
alıyorlar.
Atatürk bu memleketin ihtiyaçlarına uygun çözümler üretti ve bunları üretirken bir ömür
harcadığı siyasi çalışmalarından ve tecrübelerinden faydalandı… O sadece bir asker değil, bir
fikir adamı ve siyasetçiydi, daha öğrencilik yıllarında başlamıştı siyasete… Ben de çok adice ve
acımasızca en haklı düşünceyi, Atatürkçü düşünceyi destekliyorum… Diğer görüşleri yerle bir ettiği
için, fırtına gibi silip süpürdüğü için acımasız diyorum, orantısız bir fikir gücü söz konusu…
Hep özelime saldırdılar, farkındaysanız çok kötü durumlara düştüm ama her biri önceden
plânlanmış, programlı saldırılar idi. Beni bir yerde bir olaya hazırlayıp, zarar verip diğer bir yerde
götürüp zarar görmüş halime dayanarak iftiralar attılar ve vurdular. Mekândan mekâna, olaydan
olaya taşıyarak vurdular…İki sene boyunca işkenceden farksız sarkıntılıklar yaptılar. Birkaç şerefsiz
kahpe ile, yani beraber masaya oturup beraber bir çay bile içmediğim kahpeler ile ilgili iftiralar attılar.
Yani ters suçlama şeklinde iftira attılar. Sora bu iftiralara, yani yalan suçlamalara bağlı olarak
kendileri sarkıntılık yaptılar. Gittiğim her yerde magandalar ceza veriyoruz, uyarıda bulunuyoruz,
..v.b. saçma lâflarla sarkıntılık+iftira+taciz uyguladılar. Tüm paramı ve sağlığımı batırdı bu şerefsiz
itler. Bu ters suçlamaları, yani iftiraları atanların anasını bellemek farz oldu.
Bir yerde profesyonel hayatıma iftira attılar, diğer yerde bu iftiraya dayalı vurdular…. Bir
yerde senelerce kitap okuyamayacak ve çalışamayacak, hatta uyuyamayacak şekilde yaşattılar, sonra
hiç bir şey bilmeyen mühendis muamelesini başka bir ilçede , hatta kıtada yaptılar…Ancak o kadar
basit işler verdiler ki tekniker bile yapıyordu o işleri. İşleri yapıyordum ama özel hayatımı şantiyeye
taşımak için ne çamaşırlarımı yıkamak için zaman verdiler, ne de özel hayatıma devam etmem için. Ne
kadar üzücü ki escortlarla görüşecek zaman bile bırakmadılar. Sapık şekilde laflar edip, cinsel ve
cinsel olmayan tacizler, sarkıntılıklarla mahvettiler.
Bir yerde tüm özelimi, sevgimi yok ettiler, sonra başka bir kıtada ve ilçede çirkef kadınların
saldırısına uğradım, önemli akrabaları, resmi çetelerin desteklediği adi kadınların … Bir yerde vurup
diğer yere götürüp yaralarıma tuz bastılar…En önemlisi de hiç adı duyulmamış veya herkesin
unuttuğu ve beş parasız bırakmış olduğu, sosyetik hayatlarını kaybedip dolandırıcılıkla ve borç
takarak yaşamak zorunda kalmış siyasetçi/sanatçı/iş adamlarına reklâm yamak için artiz olmak isteyen
pavyon karısı gibi rezalet çıkarmaları idi.
Her bir olay gerçek mekân ve şahıslara dayalı….Devlet isterse inceler ve ispatlar, istemezse
yok öyle bir şey deyip ispatlayacak gücümü yok etmek için açlığın sınırında yaşatır, arasıra da cebime
üç beş kuruş koyup hızla harcatır, harcamak zorunda bırakır…Aslında yakında bilgisayarım da
gidecek elimden, internet cafelerde taciz ve tehtid altında, kavgalar ederek yazmak zorunda kalacağım.
.Evde uyumak mümkün değil, otellere servet harcıyorum, oteller de vuruyor (vuran otel listesini
vereceğim savcıya) … Gece gündüz etrafımda dönerek kesintisiz benim hakkımda konuşuyorlar, bu bir
hata değil ve açık şekilde konuşup kafamı yoruyorlar, kurtulmak için 10 dakika uzaklaşmam halinde
çok kötü azar işitiyordum iş yerinde, kafamı iflâs ettirinceye kadar devam ediyorlar. Bu duruma razı
adam değilim ama güç gösterisi diyorlar buna. Yerel yönetimlerin işledikleri toplu çete suçlarına son
verip Ah Kah Peci ve Atatürk ile alâkası olmayan kürtçü sosyal demokrasi, yani telif hakkı çalınmış
CHP adına hareket etmelerinden vazgeçmesi için, T.C. Anayasası’na uygun hareket etmeleri için her
şeyi yapıyorum. Soruşturmalar devam ediyor, ancak sonucu açıklanacak olan soruşturmaları dava
edeceğimi daha soruşturmalar tamamlanmadan taahhüt etmiştim. Çünkü aldiye içinde tehtid ve taciz
ile, dikkat dağınıklığı yaratıp dolandırmak suretiyle, eğlenerek ve baskı uygulayarak kendi çıkarlarına
uygun ifadeler alan, bu ifadeleri de kasıtlı olarak kendi yalan yorumlarına dayandırarak yanlış
soruşturmalar açan, bu yanlış soruşturmaları da şikâyetçi ve davacı olduğum Maltepe Küçükyalı Polis
Merkezi’ne yaptıran adliye personeli ve adalet bakanlığı çalışanlarından davacıyım.
317
İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Dosya Yıl/No : 2013/1381 – KANIT: İnternet sitelerindeki YAZILAR
Adliyelerde öyle köpeklik yapıp sapıkça taciz ediyordular ki dışarı çıktığım zaman ayaklarım
birbirine dolanıyordu. Hatta bir defasında mantığım ve kafam yerindeydi ama ayaklarım yerde
kesiliyordu, ayaklarım yere değmiyordu adliyeden döndüğümde. Adliyede yarım saat daha kalsaydım
beni o halde alıp götürecekti polis çetesi. Zaten iki tane üniformalı polis yanımda yürüyüp, benimle
asansöre binip aralarında “uçmuyor” şeklinde konuşuyordu. Ne demek istediklerini adliyeden çıkıp
eve gidince anladım.
Genel olarak kendimi Liberal olarak tanımlayabilirim ancak Liberal ekonomi ve kapitalizmin
gücü ülkeyi güçlü kılacak Neofaşist bir yapının kaynağı, gücü olabilir.. Dev sermayelerin gücü ile
yatırımlar yapıp toplumun her kesimini güçlü kılar, işçisinden memuruna kadar ve iş adamından bilim
adımına kadar herkesi ekonomik ve sosyal yönden güçlendirip dünyanın geri kalan kısmına fark
atabiliriz…
II. Dünya Savaşı sonunda yerle bir olmuş şehirleri , tüm erkeklerin ölmüş olduğu ve
zayıflamış bir toplumu görenler “şiddet uygulayarak milliyetçilik yapma” fikrinden vazgeçtiler..
Ekonomi ve bilimde, sosyal yapıda fark atarak, refahla ve bilimle fark atmak için kolları sıvadılar…
Artık o “adam edeceğiz, ele geçireceğiz, Müslüman yapacağız, yok Türk yapıp adalet dağıtacağız”
dediğiniz zengin ve güçlü ülkeler gücünü liberal ekonomiden ve kapitalizmden alıyorlar…Sosyal
yönden zayıf kesimlerin desteklendiği ve güçlü sermayelerin kullanıldığı, büyük yatırımların yapıldığı,
dev sermayelerin yarattığı mucizelerin ve teknolojilerin ülkeleri bunlar….
Bir yandan da Liberal düşünce özgürlükçü düşüncedir:
Peki bir faşist, baskı ve eziyet rejimi mi ister. Hayır tabi ki. Bir faşist kendi milleti için en
iyisini ister. En büyük zenginlik özgürlüktür ve faşistler kendi milletleri için özgürlük, bu özgürlüğü
güçlendiren yüksek bir refah seviyesi yaratmaya çalışır. Faşistler güçlerini hikâyelerden, masallardan
veya efsanelerden değil, somut şeylerden alırlar. Yani para gücünü kullanırlar, bu parayı kazanmak
için yatırımlar yaparlar, bu yatırımları yapmak için bilimden ve teknolojiden yararlanırlar,
kazandıkları parayla daha çok bilimsel araştırmalar yaparlar. Faşizm gücünü büyük ekonomik
güçlerden , yani kapitalizmden alır. Peki neden kapitalistlere sömürücü, kan emici derler. Sebebi çok
açık, bu yüz iki yüz sene önceki suçlamadır. Günümüzde yetenekli ve cesur adamlar kapitalist olur ve
yatırımlar yaparlar. Basit insan ticaret veya yatırım yapamaz.
Peki yüz veya iki yüz yıl önce, yani kapitalizmin kötü olarak gösterildiği dönemlerde diğer
siyasi görüşler ne yapıyordu. Onlar o zamanlarda kapitalistlerin sömürüp az para verdikleri işçilere
para bile ödemiyordular. İnsanları köle olarak ve korkuyla, şiddetle çalıştırıyordular. Onları tehtidle
ve asarak, keserek , işkence yaparak kendilerine köle yapıyordular. O dönemlerde şeriat (ve Katolik
Klise ) ve teokrasi sadece öldürerek, işkence yaparak sürdürüyordu varlığını. Komünizm daha
sonradan çıktı ortaya ama o da bu asıp kesen krallıklara , çarlıklara tepki olarak çıktı. Yani monarşi
ve teokrasiye karşı konulan tepki komünizm idi, ancak yetersiz idi ve geçen yüz yılda kaldı komünizm.
İnsanı sadece yemek, uyku ve işçilikle yaşatan, yani robota veya yük hayvanına çeviren bir ideoloji.
Tek tip insan yaratan, insanları koyun sürüsüne, beslenip üzerine yük yüklenecek ata çeviren bir
ideoloji. Modern çağın gereği kapitalizmdir ve toplumun zayıf kesimlerini (fakirleri, engellileri, …)
koruyan liberal bir yapı Türkiye’nin gücüne güç katacaktır.
Artık insanlar marşlarla , şiirlerle coşup bedava çalışmıyor. Artık çok çalışıp hakkını alan
işçiler, bu işçileri doğru şekilde ve programlı şekilde çalıştıran işverenler, çok zeki ve
eğitimli işçilerinin hakkını veren, zenginliklerini arttıran işverenler var. Yani bugün kapitalizm
deyince hem işçisini hem de kendisini zengin eden kapitalist yatırımcılar söz konusu. Ve dünyanın en
güçlü ülkeleri bu felsefe ile zengin, bu felsefe ile güçlü oldu. Bu gün “yat kalk şükret, bedava çalış
bana çalış, beni zengin edip bir parça ekmek için Allah’a şükret” diyen şeriatçı dinci sömürü de,
zengine sırf zengin olduğu için düşman olup öldürmek isteyen komünist zihniyete de yer yok.
318
İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Dosya Yıl/No : 2013/1381 – KANIT: İnternet sitelerindeki YAZILAR
Aslında komünizm zayıf ve önemsiz bir görüş ama bazı azınlıkların temsilcileri içinde “millet”
ve “Türk” kelimelerinin geçmediği milliyetsiz bir siyasi görüş arıyorlar. Bu nedenle komünizm ve
şeriat gibi ilkel siyasi görüşleri savunuyorlar. Yani meseleleri şu da bu olmak değil, onların derdi
Türk olmayı red etmek, Türklükten uzak durmak. Ama ne ilginçtir ki Türk’ten başka her şey olmaya
razılar. Onlar gün gelir Ermeni de oluyor, Rum da oluyor, Kürt de oluyor, Arap da oluyor. Ama
Türk kelimesine karşı alerjileri var ve bu nedenle milliyeti olmayan ilkel, zayıf ve değersiz
siyasi görüşleri destekliyorlar. Milletin egemenliğine dayalı Cumhuriyet sistemi yukarıda açıklanmış
olan felsefeye aykırı değil, sadece özgürlük ve kısıtlamaların ona göre düzenlenmesi gerekiyor. Yani
anayasa değişmeyecek, sadece liberal ekonomiyle devlet memurlarının elâlemin parası üzerindeki
denetimi gidecek.
Sadece güvenlik ve adalet sistemini, yerine göre bazı yatırımları yönetecek devlet. Ancak
cezalar bu özgürlük yapısı içinde daha sert olacak. Çok büyük özgürlüklerle yaşayan millet bu
özgürlükleri başkasına zarar vermek amacıyla kullandığı zaman sert ceza hukuku uygulamaları ile
karşılaşacak. Amerika’daki idam cezası bundan kaynaklanıyor, yani özgürüm deyip özgürlüğünü
başkalarına zarar vermek için kullananlara caydırıcı ceza vermeyi hedefliyor.
Milletin egemenliği, yani Cumhuriyet olması için ortada bir millet olması gerekiyor ve
Cumhuriyeti yok etmek isteyenler milleti asimile etmeyi hedefliyor. Bu düşüncem yüzünden bana
sapıkça saldırıp namusuma, şerefime lâflar eden, kavgalara bulaştırıp suç işlemeye muhtaç adam
olarak gösterip şerefsiz diye iftira atanların sayısı çok.
Benim söylememi ırkçı, şerefsiz adam söylemi olarak göstermeye yönelik ırkçı saldırılar
düzenleyip ırkçı tepkiler alıyorlar. Yani beni ırkçı diye iftira atarak yalan şekilde tanıtıyorlar. Oysa
benim istediğim şey şeriatçıların ve komünistlerin, bölücülerin Türklerin Türklerle evlenmemesi
engellemek amacıyla baskı uygulamamalarıdır. Bunlar Türküm diyenlere ve melez evlilik
yapmayanlara ırkçı diye ithamlarda bulunarak baskı uyguluyorlar. İsteyen melez evlilik yapma
özgürlüğüne sahip, kanun buna izin veriyor ve hiç kimse buna karışmıyor. Ancak Türklerin kendi
kültürlerine uyum sağlayacak, ortak değerleri ve anlayışları olan kendi soydaşlarıyla evlenmeleri, yani
Türkün Türkle evlenmesinin baskı ve hakarete maruz kalmasının kasıtılı olduğu açık.
Adliyelerdeki personelin ve çalıştığım şirketlerdeki kötü niyetli çalışan / yöneticilerin sürekli
dijital kayıtlarımı ve evraklarımı karıştırmaları, soruşturma dosyalarını aylarca savsaklayıp hayatımı
tehlikeye atmaları nedeniyle, yaşadığım ortamların güvensiz olması nedeniyle (sık sık e-posta
adreslerimin ve internet sitelerimin şifreleri çalınıyor) bazı bilgileri gizlemiyorum. Bunları Türk
Milletine vermiyor diyen ve şerefsizce saldırıp millet yararına zorla alıyoruz diyenler para peşinde olan
üç kuruşluk şersiz çeteler. Amaçları para götürmek de değil, önemli dolandırıcıların siyasi
çevrelerinde yer aldıkları için o dolandırıcılar hakkında dava açmamı ve kanıt sunmamı engellemektir.
Yani memleket yararına bilgi çalıyoruz diyenler zamanımı, paramı ve kayıtlarımı yok ediyor.
Şerefsizleri hapis cezasından kurtarıyor, o şerefsizlerin yer aldığı toplulukları da teşhir edilmekten,
yani rezil olmaktan kurtarıyorlar. Ah Kah Pe ve telif hakkı çalınarak bölücülere verilmiş olan CHP
yandaşları tam gaz vuruyor. Ama gizli bilgi yok, beni yok etmek için vuruyorlar. ASELSAN ile düzenli
olarak telefon konuşmaları yapıyorum bir şey vereceğim zaman..Birkaç tasarım örneği…
1. JAMMER’IN (FREKANS KARIŞTIRICININ) TA KENDİSİ BİR PROBLEM OLUŞTURABİLİR:
Bir bomba düşünün, üç dört değişik yerden belli sırayla veya rastgele sinyal alan
bir bomba. Bombaya ulaşan bu sinyaller bombayı beş dakikalığına, yarım saatliğine veya sizin
seçeceğiniz bir süre kadar susturuyor. Yani bomba bu seçeceğiniz süre içinde patlamıyor. Siz
sinyali kesecek jammer’ı çalıştırdığınızda bomba seçtiğiniz zaman kadar bekliyor ve patlıyor ÇÜNKÜ
jammer onu susturacak olan, yani patlamasını engelleyecek olan sinyali de kesmiş oluyor.
Bu susturucu sinyal tek de olabilir, çok sayıda da olabilir. Bu susturucu sinyaller belli bir
sırayla da çalışabilir, rastgele de çalışabilir. Bu sinyaller grubunu koordine eden bir senkronizasyon
319
İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Dosya Yıl/No : 2013/1381 – KANIT: İnternet sitelerindeki YAZILAR
mekanizması da olabilir. Ayrıca hem jammerin tetiklediği benim yukarıdaki yöntemim ile , hem
jammer olmayınca özgürce patlayan GSM veya telsiz bomba konulduğu zaman her iki ihtimali de
garantilemiş olursunuz. Yani jammer var yok fark etmez. Olsa da olmasa da bomba patlar. Bu şu
anlama geliyor : BEN JAMMER’IN VARLIĞINI GEREKSİZ HALE GETİREREK JAMMER
YÖNTEMİNİ YER YÜZÜNDEN SİLEN ADAMIM.
2. RADYO DALGASI YERİNE LAZER :
Radyo dalgası yerine (yani telsiz, cep telefonu veya başka bir radyo frekansı ile çalışan cihaz
yerine) bir kalibre olmuş lazer kullanabiliriz. Yani lazeri bir noktaya kalibre ederiz. Gerekirse üç tane
lazeri tam bir koordinasyon veya/ve kompozisyon şeklinde kalibre ederiz ve uzaktan kumanda aracı
olarak kullanırız. Bu lazeri hedefe gönderip o “hedef sensör” lazerleri algıladığı zaman veya birkaç
lazeri gerekli konfigürasyonda algıladığı an bombayı veya mekanizmayı çalıştırma sinyalini almış
olur. Böylece mekanizma ( herhangi bir araç, makine veya bomba) harekete geçmiş olur. Ancak lazer
demeti yerine kırtasiyede alacağınız bir kalemin ucundaki eğlence amaçlı lazer de on kilometreye
kadar etkilidir ve bu yöntem işte bu kadar ucuzdur. Yani büyük bir patlamayı kırtasiyeden alacağınız
bir kalem fiyatına sağlayabilirsiniz, insan hayatı bir kalem kadar ucuz. Aydın insanın kalemi değil,
eğlence için ortalığı toz duman eden bir yuppicinin kalemi.
ASELSAN uzmanı bu yöntemin pahalı olduğunu söyledi, sunduğum yöntemlere çözüm
üretirsem arayıp haber vermemi de söyledi. Ben 0/1 mantığı devresiyle çalışan, elektrik düğmesini
açıp katıyor gibi bir tane ucuz lazer (kalem, anahtarlık gibi şeylerde 3-4 TL’ye satıyorlar bu yöntemin
kullandığı sudan ucuz lazerleri) ile işi bitireceğini ispatladım. Yani özel lazer iletişim aracıyla tüm
hayat hikâyesini, roman gönderecek lazer sistemi gerekmediğini koydum ortaya.
Nokta vuruşu yapan kanas (sniper) gibi silâhlar, yani suikast silâhları bile 100-250 metreye
kadar etkili ve bu mesafe için hedefi tam vurmuyorlar, şaşırıyorlar. Bu ucuz lazer uzaktan kumandası
ile kilometrelerce uzaktan hedefi tek milimetre şaşmadan vurabilirsiniz. Gece işe yaradığı için buna
“vampir projesi” demiştim. Çünkü geceleri bana sapık gibi sarkıntılık yapıyor, uyumama izin
vermiyorlar, vampir gibi kanımı emiyordular. Artık gece olunca onlar da titreyecek.
Çözüm üretmeye gelince, sapık komşular ayarlıyorlar kiraladığım dairelerde, otellerde yan
odaya tacizci&sarkıntıcı koyuyorlar ve sokaktan sürekli bağırıp sinirlerimi yıpratıyorlar, saatlerce
sinirlerimi yıprattıktan sonra karşıma çıkıp o.ospu çocuğu gibi konuşup iğrenç siyasi, cinsel, ahlâki
ithamlarda bulunup, uyarıda bulunduk diyorlar. Yani 7/24 kesintisiz olarak yıpratılıyorum. Bu
durumda sadece sağ kalmak için, işkence sayılacak yorgunluktan korunmak için çözüm
arayabiliyorum.
3. BİRBİRİYLE HABERLEŞEN BOMBALAR GRUBU:
Birbiriyle aynı anda veya belli sırayla / karışık sırayla/ rastgele haberleşen bombalar grubu
olduğunu düşününüz. Meselâ 3 bomba veya 33 bomba. Bunların sırası belli olmayan haberleşmesi
kesintiye uğradığında, yani siz bir bombayı bulup ektisiz hale getirdiğinizde diğerleri patlıyor. Bunlara
birbiriyle kanka olan bombalar diyebiliriz. Veya her şey gerektiği gibi giderken, sistem tam çalışırken
bir tane bomba veya tüm bombalar aynı zamanda patlıyor ama mızıkçılık yaparak yani, yani hiç bir
sebep veya mantık olmadan patlıyorlar. Farter Level , Farter Stage, hiç bir mantığı olmadan mızıkçılık
yaparak mantıksız bir şekilde istediği zaman patlayan sapık bombalar. Bu durumda bomba imha
uzmanları turist rehberi olacak, yani “bombayı durdurmak imkânsız, şu yöne ya da bu yöne kaçın”
şeklinde turist rehberi gibi kaçacağınız yönü gösterecek. Ancak kaçtığınız o yönde başka bir bomba
olmadığını nereden biliyorsunuz…..Hahahaha….
320
İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Dosya Yıl/No : 2013/1381 – KANIT: İnternet sitelerindeki YAZILAR
4. DÜNYANIN EN ÖNEMLİ STRATEJİSİ:
Genellikle şöyle tüm dünyayı Müslüman yapan ya da komünist yapan, tüm dünyayı
Türk yapan acayip gruplar ve siyasi görüşler vardır ve bunlar onlara tüm malınızı ve canınızı
vermeniz için çok sayıda sebep (bahane/iftira/tehtid/şantaj/işkence ) öne sürerler ve siz onların
yalanlarına inanıp onları mutlu edersiniz, köpekleri olursunuz, koyunları olursunuz, onlar için
canınızı ve malınızı verirsiniz. Oysa dünya yüz yıllardır değişmedi, sizin köleliğiniz bir işe yaramaz. Bu
gruplar içindeki hint kumaşı, büyük adam diye geçinen uyanıklara hizmet etmiş olursunuz. Değil
dünyaya, kendinize bile bir hayrınız dokunmaz. İşte bunlar sizi asil bir şekilde savaşmanızı, aptalca
stratejiler ve gösterişli hareketler uygulamanızı ister. Sizi aptallık yaparak ölmeniz için zorlarlar. Siz
harcanırsınız ve kavgalar büyür, nefret beslenir, savaş bitmez. Böylece savaş bitmeyince onların
başkanlığı ve yöneticiliği, şöhreti ve serveti bitmez. Bazıları bir daire ve birkaç resim için soytarılık
yapar, bazıları 3-5 milyon lira götürür. Aslında hepsi kendi çaplarına göre zengindir, kendi çaplarının
zenginidir. Biri şanslı bir memur olarak rahata kavuşur, biri ufak çaplı iş adamı olarak birkaç milyon
lira götürür. Ama hepsi kendi çaplarına göre zengindir. Bu tezgâhın yok olmaması için savaşırlar,
sapık gibi saldırırlar, acımasızca asıp keserler.
Tek kural size savunmasız olduğunuz zaman ezici ve orantısız güçle saldıranlara, size karşı
on kişilik veya iki yüz kişilik bir mafya, çete veya örgütle şerefsizce ve kahpece saldıranlara aynı
şekilde cevap vermektir. Onları yüzlerce metre uzaktan, beklemedikleri bir yerden, hatta sırtlarından
vurmak sizin için haktır. Çünkü asıl şerefsiz onlardır ve sizi şerefsiz, kahpece çıkarları için
harcayacaklar. Düşmanına acıyan acınacak hale gelir sözü bunu anlatıyor. Yani acımak intihardır.
Gitmeden önce birkaç tanesini kendinizle beraber götürmeniz aklın mantığın ve şerefin borcudur.
5. Nükleer savaşın Cellâdı E-posta:
Tüm şehre bombalar döşeyip (kanalizasyonlara, komşu binalara, evlere, bodrumlara, çatılara,
parklara,….) bu bombaları ülke sınırları içine girmeden bile patlatabilirsiniz. Yani bir cep telefonu eposta alıyor ve aynı cep telefonlu GSM bombası mantığı ile hareket ediyor (ötüyor, titriyor
..v.b.). Ayrıca jammer etki alanı dışında bir lazer aracına cep telefonu bağladığınızı düşününüz. Bu
cep telefonuna da hiç telefon parası vermeden dünyanın herhangi bir yerinden e-posta gönderdiğinizi
düşününüz. Haritadan yer seçerek istediğiniz yeri, dünyanın istediğiniz noktasında bomba
patlatabilirsiniz. Bazen insanları korkutup tedirgin edecek bir ses bombası, veya İstanbul’a aylarca hiç
uğramadan bir e-posta ile atom bombası patlatabilirsiniz. Hatta bir ilçenin değişik yerlerinde 100-200
bombadan oluşmuş toptan bir patlamayla korkunun en büyüğünü salabilirsiniz.
Yani terörün gerçek adı psikolojik savaştır, yani korku salmaktır ve eğer siz korkmaya razı
olursanız sizi korkutur. Bir kişiyi öldürüp on bin kişiyi korkutur, on kişiyi öldürüp yüz bin kişiyi
korkutur. Ancak korkmuyorum dediğiniz zaman o on bin kişiyle veya yüz bin kişiyle karşı karşıya
gelmeye dötü yemez. Yani terörü idareli yapmazsalar, yüz binlerce kişiyi korkmak yerine kızdırırsalar o
zaman terör yer yüzünden silinir. Yani herkesi “bana ne, bana bir şey yapmadılar, başkasının canı
yandı” mantığına alıştırırsalar terör başarılı olur.
Sakla samanı gelir zamanı, göm bombayı ve istediğin zaman yaşlı bir teyzden çaldığın
telefonla e-posta gönder. Hiç bir jammer veya güvenlik önlemine takılmadan keyfi olarak haritaya
bakarak istediğin yeri havaya uçur. Ayrıca cep telefonunu çaldığınız yaşlı teyze bağırmaya başlarsa
tam ağızının ortasına bir tane tokat vurun, yoksa kendisi azdığı için sizinle seks yapmak ister ve size
“jigolo” diye iftira atar, onun yedi sülâlesini gebertecek parayı jigololuk yapmadan kazanabileceğinizi
göstermek zorunda kalırsınız.
6. UYKUSUZ GECELERİN İNTİKAMI
Kesintisiz tehtid, aşağılık konuşmalar ve söylemler ile, iftira ve hakaretler ile, cinsel tacizler ve
sarkıntılık ile gittiğim yerlerde tüm komşuları ayarlayıp ömrümü kısaltan kahpe Ah Kah Pe yüzünden
321
İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Dosya Yıl/No : 2013/1381 – KANIT: İnternet sitelerindeki YAZILAR
size cep telefonu operatörlerini hatırlatmak isterim. Beni 7/24 çalışamaz durumda tutan, ne
düşünmeme ne de çalışmama izin vermeyen, sürekli dijital kayıtlarımı ve evraklarımı kopyalayan
or.spunun çocuklarına, Starbucks-Burgerking-MC Donalds gibi yerlerde önemli zamanlarda kesilen
internet bağlantıları, kritik yazıları yayınlayacağım zaman çıkan sorunlar nedeniyle kapçık ağızlıların
ağızını cezalandıracağım…Cep telefonu operatörü müşteri hizmetleri ve cep telefonlarının içinde
bulunan konuşulan kelimeleri tanıyan, söylediğiniz sözleri anlayan akıllı yazılımdan söz
edeceğim…Cep telefonunuza (ben Nokia C6-01 kullanıyorum) bir isim söylediğinizde akıllı yazılım o
isme ait telefon numarasını çeviriyor.
Sonuç itibariyle bombaları o hale getirebilirsiniz ki belli bir kelime ya da cümle söylendiği
zaman patlasın. Meselâ küfür etmeyi bilen ve genellikle kullandığı küfürleri bildiğiniz birini
sinirlendirip havaya uçurabilirsiniz. Bu şahsın “o.ospu, o.spu çocuğu” veya buna benzer bir küfür
ettiğini ve bombanın bu sözü tanıdığını ve patladığını düşünün. Yani konuşarak bomba patlatmak,
uzaktan bağırarak patlatmak…Veya bu yöntemlerin karışımı, yani meselâ cep telefonu ile bombayı
çalışır vaziyete getir, kurbanı konuştur kendi ettiği laf onu havaya uçursun. Ya da Beka Vadisi midir,
Kuzey Irak mıdır nedir, oraya binlerce bomba döşeyin, geçitleri ve patikaları doldurun ve kürtçe
konuşma duyan bombalar patlasın. Pekakaak itleri ağızlarını açtıkları an havaya uçsunlar. O
bölgenin halkı kürtçe konuştuğu için kürtçe belli sözleri konfigure ederek bombalara öğretin. Ağzını
açan terörist havaya uçsun. Teröristler bizim ülkemizin meclisinde uzlaşma olmazsa kan akmaya
devam edecek diye terörist tehtid savuruyor. Uzlaşmayı kan akıtma tehtidi ile dayatıyorlar. Yani
resmen ülkenin yönetildiği yerde terörist tehtid savurmuş oluyorlar. Bu yöntemle değil mecliste, dağ
başında bile hayvanlık yapamayacaklar.
***
Canıma, malıma ve namusuma saldıran bir rüşvetçi sürüsü ve bu rüşvetçilerin tezgâhından
beslenen it sürüsü var…Siyasetçi dediğiniz kişiler genellikle şu ya da bu devlet kurumunda
önemli görev almış kişilerdir…Bu millet zengin olmuş, sermaye ve servet sahibi kişileri
değil, ömür boyu fakirlik edebiyatı yapmış ve emeklilik yıllarında siyasetle şak şak diye
alkışlanan kişileri sever…Bu nedenle rüşvetçi tezgâhı saldırınca o tezgâhın fedaisi siyasi
grup ve cemaatler de saldırdı…. Yani üç beş şerefsiz yüzünden üç kıtanın sahibi, kâinatın
hükümdarları , tüm dünyanın halifeleri, tüm halkların kahramanı, dünyanın tamamını
Türk yapan şarlatanlar saldırdı… Onların en büyük iddiası adalet dağıtmaktır ve anayasal
düzene uygun şekilde ceza vermek işlerine gelmez, yani dava açmazlar çünkü kanun
önünde haksız olurlar. Onun yerine kendileri iftira atıp kendileri bu iftiraya uygun başka
iftira düzenlerler ve kendileri ceza verirler… Yani adamın malına ve canına saldırmak için
kendilerince yalan bahaneler uydururlar….
Ben yıllarca DGM davası açmaya çalıştım, her defasında kaçırıp işkence ve tehtid, şantaj
uyguladılar. Daha sonra beni Maltepe’ye götürüp aylarca işkenceden sonra o davayı
açtırdılar, ama sonuç alınamayacak şekilde ve bilgi+kanıt vermemi engelleyecek şekilde
açtırdılar ve bir daha açılmayacak şekilde sonuçsuz bıraktılar.
Bir bakalım onların siyaseti neymiş,
MHP – KAMU ÇALIŞANI MAFYALARI
Başkasının cinsel hayatından siyaset yapıp cebindeki parayı “kutsal hedefler, amaçlar” adı
altında gasp eden eşkiyalar… Türk desen Türk değil, Arap desen Arap değil, aklı fikri memur
maaşları ve memurların avantalarında, hiç kimse memura yamuk yapamaz, memur padişahtır.
Osmanlı zamanında bir tane padişah vardı, şimdi her gittiğin yerde elli tane kıçıkırık padişah çıkıyor
322
İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Dosya Yıl/No : 2013/1381 – KANIT: İnternet sitelerindeki YAZILAR
karşına…..Osmanlıda çocuk yaştan itibaren yetiştiriyordular şehzadeleri padişah yapmak için. Bu gün
ise memur olan padişahlığı bonus olarak alıyor….Eskiden bir tane padişah vardı ve onun dışındakiler
köle kul idi, şimdi ise milyonlarca efendi başımıza musallat oldu ve asıp kesiyor kafalarına göre bu
efendi müsveddeleri…
Atam sen dedin ki köylü milletin efendisidir diye ama seni anlamadılar. Efendi
olmak için köylü gibi davranmaya başladılar.
1989 yılında Bulgaristan’dan göçmen olarak geldiğimde herkes nasıl haksızlığa
uğradığını ve Bulgarların yaptıkları kötülükleri anlatıyordu. Bazıları daha kolay iş bulmak, iki
bavulla veya satılınca beş para etmeyen eşyalarla geldikleri için hayatlarını kurtarmak için ağladıkça
ağlıyor, kötülüyordu Bulgarları. Çok problem vardı elbette ama Bulgarlar Belene Kampında 500′e
yakın Türkü öldürmüştü ve tecavüz etmişti. “Devlet terörü” bunun öğrenilmesi ve tüm Türklerde
korku yaratarak, yani psikolojik savaşla göçe zorlamasıydı. Herkes korktu ve göç etti, 300 bin kişiden
yaklaşık yarısı geri döndü Bulgaristan’a çünkü işsizlik ve açlık alışmadıkları bir şeydi. Trenden
inerken toprağı öpenlerin bir kısmı geri döndü. İlerleyen aylarda Bulgar ekonomisi çöktü ve Todor
Jivkov şapa oturduklarını söyledi. Televizyona çıkıp ülkede sosyalist yapının çöktüğünü ve öptüre
öptüre demokrasiye geçtiklerini açıkladı. Orası ile burası arasında fark azalınca herkes yine Türkiye
sevdalısı oldu.
Ben şehirde lüks içinde yaşamıştım ve benim şikâyetim birçok arkadaşımdan kat kat üstün
olmama rağmen etnik kimliğim nedeniyle sevilmememdir. Aslında sevmeseler de saygı
uyandırıyordum, haddini aşanlar vardı bir iki tane. Bazıları da sürekli spor yaptığım için sert çocuk
bedenime bağlı olarak dövmek istiyordu. Bazıları burnumdan kan akıta akıta dövüyor, bazıları
kavganın ortasında korkup başkasına dövdürüyordu, bazıları da dayak yiyordu. Ama bu kadar çok
sorunun nedeni Türk olmam ve diğer Türkler gibi köylerde değil, şehirde Bulgarların arasında
yaşamamamdan ibaretti. Çocuk yaşta resim & heykel , eskrim ve motokros eğitimi aldım.
Devamında gençlik yıllarımda bu partiye neden ve nasıl düştüğümü anlatacağım…. Bu
günlerde acayip bir yoğunluk var … İş arıyorum…
CHP – Türk olmayı suç sayan sözde halkçılık (Atatürkçü düşüncenin diğer 5 okuna ihanet eden
siyasi hareket. Tek ok asla ok değildir, başka bir şeydir. Altı ok bir arada olmadığı sürece ok diye
bir isim kullanılmaz)
Bir zamanlar Deniz Baykal vardı. Siyaseti istikrarlı idi. Senelerce vazgeçmedi çizgisinden. Bir
TV haberinde bir doğu ilinde CHP temsilcisi diye geçinen bir kadın terör örgütü taraftarı konuşmalar
yaptığında senelerce uzak durdum CHP’den. Sonuç olarak seneler sürdü CHP destekçisi olmam.
Yaklaşık olarak 4 yıl yayın yaptım nette, tüm partileri rezil edip kendimce ulusal Atatürkçü düşünceyi
savundum. Ama müthiş bir sorun çıktı, yönetim değişti ve Deniz Baykal yerine Kürtçü Halkçılık yapan
bir yönetim geldi. Herkesi harcadılar.
Şevket Şakacı zaten hastalandı biraz, sağlık sorunları vardı. Kayın pederi Önder Sav da bir
daha görünmedi ortalıkta. Ben şahsi düşüncemi açıklayarak şunu söylüyorum ki bence sert zemine ve
tam kameranın önünde, o video görüntülerinde Baykal olduğu iddia edilen kişinin yatırılması tesadüf
değil. O görüntülerdeki kadın kendisinden 20 yaş büyük erkeği baştan çıkarıp kocaman yatak varken,
o yatağın yanında yere yatırıp kameranın önünde sergiliyor yeteneklerini. Benim sert döşemeye
dizlerimin değmesi seks yapmamı zorlaştırıyor. O neden zevk almak yerine komando harekâtı düzenler
gibi sert yere yatırıyor Baykal olduğu iddia ettikleri kişiyi. Ayrıca iddialar doğruysa ve o kadın söz
konusu milletvekili ise o milletvekilinin eşarp mıdır, poşi midir, puşi midir nedir onunla çok gördük.
Yere bir yöneticiyi değil, tüm Cumhuriyetçileri yatırdı ve yerlerine halkçılık adı altında etnik kürtçülük
çetesi getirdi.
323
İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Dosya Yıl/No : 2013/1381 – KANIT: İnternet sitelerindeki YAZILAR
Deniz Baykal’ı iktidar olur diye değil, çizgisi ve istikrarı nedeniyle destekledim 4 sene.
Kılıçdaroğlu çetesi yönetime gelince internette, sosyal medyada tüm çalışmalarımı durdurup kararsız
olduğumu söyledim tek oy verdim, başkalarının oylarının sorumluluğunu alacak şekilde tavsiye
vermedim, etkilemedim. Binlerce oyu iptal edip bir tanecik verdim.
Hatta komik bir olay oldu, MİT dil bilir personel başvurusu yaptım. Askerlik yapmadığım için
için başvurma hakkım olmadığını öğrendim. Orada geçen “askerliğini fiilen yapmış olmak” şartının
önemli olduğunu ve “fiilen” kelimesiyle anlatmak istedikleri şeyi anlamamıştım. [email protected]
isimli bir e-postadan açıklama aldım ancak MİT böyle e-postaların varlığını resmi olarak yalanlıyor.
Yani böyle bir iletişim yöntemimiz yok diye açıklaması var. Bu başvurumda CHP çizgisinden dönerse,
yani Atatürkçü düşünceye ihanet ederse bu siyasi görüşten ayrılacağım diye taahhütte bulunan bir
dilekçe ve neden askerlik yapmadığımı anlatan savunma göndermiştim.
ULUSAL PARTİ
Atatürk’ün partisi diye başlayıp daha sonra komünist liderler ile kendilerini ifade etmeye
çalışan, Turancı diye geçinen, MHP turancılğından farklı olarak şeriatçı değil sosyalist, yani sol
Turan isteyen bir siyasi grup. Terörle mücadele konusunda sert açıklamaları olduğu için önemli ve zor
bir dönemde ilgimi çekti. Sonra acaba terör sorununa vurgu yaparak aslında komünizmi mi
sevdirmeye çalışıyorlar diye merak ettim. Yani terörle mücadele asıl hedef değil de, terör konusundaki
duyarlılığı kullanıp komünist propaganda mı yapıyorlar diye sordum kendime. O dönemde MHP’ciler
onlara yaklaşırım diye düşünüp CHP’ci kürtçülerin ve AKP’ci kürtçülerin, yani kürt solunun
bana nasıl vurduğunu izliyordu. O dönemin MHP’cileri hayatıma saldıran şerefsiz karakol fareleri
idi. Hiç bir zaman mümkün değildi MHP taraftarı olmam çünkü MHP’de kendi çıkarları ve memur
parsasının çıkarlar için adam harcayanlar vardı. Aslında kurt sürüsünde bile kurtlar çok aç kalınca
kendi aralarından bir kurdu seçip parçalayıp yiyor. Yani çok sıska ve aç kurtlara dikkat etmek lâzım.
Üniversite yıllarımda ikamet ettiğim bir misafirhanede düşmanım olan Bilkent Holding şirketi
Tepe Özel Güvenlik oradaki boş gezen, bütün gün yiyip zıçan, hiçbir işe yaramayan okulu uzatmış
öğrencileri kiralamıştı. Misafirhanede fitne çıkarmıştılar. Arkadaşlarımdan biri mezara girdi, diğer
ikisi hapise, bir reis de okuldan atıldı ama ne tesadüfse sadece bana düşman olmayanlar harcandı.
Diğerleri yıldırım hızıyla mezun olup her ay maaş olarak düzenli rüşvet aldılar, kendi davalarını
sattılar. Mesele okulun özel güvenlik şirketinin ve okul polisinin ortak hareket ederek bana kan
kusturması ve benim tarafımdan dava edilmiş olmaları idi. Birkaç itle anlaşıp misafirhaneyi
cehenneme çevirdiler, okulda da müsade etmediler okumama, sorunlar çıkardılar. Bütün bu olaylar o
senelerden kalma ve halâ bitmedi.
Ulusal Parti’yi incelemeye aldım, yani onların felsefesini öğrenmeye çalıştım. Çok yayın
satın aldım. Kitaplarım vardı o siyasi görüşe ait. Belki de on sayfa bile okuyamadım saldırılar
yüzünden, rahat bırakmadılar beni. Birkaç ay önce tüm kitapları bir çantaya koydum, deri çanta.
Yanına bir sürü kitap daha ekledim ve o kitapları sahaflarda bir kürde sattım. 20-30 lira aldım o gün
sahaflardan, 20 lira değerindeki çantayı da onlara hediye ettim. Üzerine 120 TL
daha ekleyip çok sinirli davranan Nedret adında bir escortla seks yaptım, ama birleşemedim. Yani
sağcı solcu tüm ideolojik yayınları, namaz hocalarını, Türk Solu yayınlarını, 2-3 Nutuk, akademik
yayınları..v.b. birçok kitabı öylesine verip üzerine para ekledim ve başarısız bir 20 dakikalık ilişki
yaşadım. Önemi yoktu artık siyasetin ve felsefenin, çünkü din diyenler Allah’sız, emek diyenler emek
düşmanı idi. Siyaset yapmak, bir partiye hizmet etmek “başkan sıfatıyla malı götürenlere” uşaklık
yapmaktan başka bir şey değildi, enayiliğin ta kendisi idi.
Öyle döneme girdim ki uyku uyayacak zamanım olmadı. Diğer siyasileri batırıp rezil
ediyordum, çünkü felsefelerini komik buluyordum. En mantıklısı bu ülkeye özel çözüm olan Atatürkçü
felsefe idi. Atatürk bizi çağdaş medeniyetler seviyesine yükseltme iddiasındaydı. Aslında o bir Fransız
veya İngiliz hayranı/taklitçisi değildi. Tüm dünyada oluşmuş ortak değerler, on binlerce sene içinde
evrim geçirip mükemmel hale gelmiş evrensel kurallar, yasalar vardı. Bunlar tüm medeni dünyada
324
İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Dosya Yıl/No : 2013/1381 – KANIT: İnternet sitelerindeki YAZILAR
kabul görmüştü ve dünyanın ilkel olmayan ülkelerinde uygulanıyordu. Atatürk tek bir şey yaptı,
ülkemizin medeniyet seviyesini yükseltti, bizi dünyaya yabancı mağra adamı kimliğinden kurtardı.
İtiraf ediyorum bir konu hoşunuza gidecek, bir görüşmede “menşeimin şüpheli olduğunu”
söyleyen bir ulusal partili çıktı ve komik buldum, her türlü ispatladım onlara Türk olduğumu. Ama
sorun şu ki menşei şüpheli lâfını coğrafya olarak kullanıyorlar ve Türk olmayan partiye giremez diye
bir kural var. Ama Türklük bir ırk Türklüğü değil, onlar coğrafya Türklüğünden söz ediyorlar çünkü
kendileri Karadeniz-Güneydoğu..vb. yerlerden gelmiş ailelerin karışık çocukları. Yani çoğu farsa
benziyordu ve ben saf kan iddiasında olunca fena sırıtıyordu durum. )) Yani bu partiye göre hepiniz
üstün anadolu ırkı ben ise şüpheli saf kan Türk oluyorum. Haahaa….
AKP-FAZİLET -SAADET- CEMAATLER – BBP
Şeriat anarşidir, üç beş kişi bir araya gelip “kitaba uygun yaşamıyor” deyip istediği kişiyi
asabilir veya işkence ile öldürebilir. Bu mantık özellikle devlet memurları ve yakınları tarafından
sevilir, yani devletin mahkemesine başvurmadan ceza vermek, kendi şeylerine göre adalet dağıtmak,
ceza vermek adı altında adam harcamak. Bu da Menderes ve kardeşi Said-i Kürdi’nin kurmuş olduğu
yetmiş yıllık düzenin sebebidir. Bir yandan da dinin istismarı ile kazanılan milyonlarca lira.
Said-i Kürdi en başından beri Cumhuriyetin düşmanı idi. Bu ülkenin meclisi kurulurken fitne
çıkarıyordu, ortalıktan gezip “namaz kılın, meclise girmeyin” diye sapık bir fitne çıkarıyordu. Oysa
Atatürk bir padişah değil, bir lider idi ve tüm vatandaşların lideri idi. O meclis kurulurken her dilden,
her inançtan, her siyasi görüşten insan onun arkasında idi ve onun fikirlerini önemsiyordu. Namazın
vakti saati belliydi, ezan diye bir şey vardı. Meclistekiler ezan okununca namazı kılıyordu zaten.
Kendisi milletimize düşmandı ve sürekli fitne çıkardığı için onu 30-40 sene hapise çıkardılar. Bu süre
içinde kin ve nefret dolu idi ve kafayı yemeye başladı. Nur süresinin kendisi için indirildiğine
inanmaya başladı, akıl almaz “mucizeler” anlatıyor, kendisini peygambere denk özelliklerde
gösteriyordu. 40 sene diş biledikten sonra hapisten çıktı ve yine fitne çıkardı, günümüze kadar
bitmemiş olan sağ-sol kavgasını çıkardı. Türkü Türke öldürttü. Bulgarlar diyor ki “iki kişi kavga
edince üçüncü kişi kazanır”. Yani sağ sol kavgasıyla tüm parasını, zamanını ve evlâtlarını kaybeden
Türkler zayıflayıp elimine oluyor. Bu savaşta muharebe ve çatışmaları kendi çıkarlarına uygun şekilde
ayarlayank, hem sağcıların hem de solcuların içine parazit gibi yerleşmiş bölücüler güçleniyor ve
birbirini zengin ediyor.
Komünizmde marşlar ve acayip nutuklar ile işçileri yarı tok yarı aç çalıştırıyorlar, şeriatta ise
çok şükür demeyip parasını isteyen dinci baskı ve hakaretlere maruz kalıyor. Yani şükretmek doğru bir
şeydir ama onların attığı kazıklara şükretmenizi istiyorlar, çok şükür şu bu kocaman popolu hacı hoca
beni kazıkladı ve ben buna razıyım demenizi istiyorlar. Bu şerefsizlerin attığı kazıklara
şükretmeyen günahkâr ve Allah’a isyan eden, hatta kâfir oluyor. Neden mi, çünkü kula kul olmuyor.
Allah’ın kuluna karşı gelince Allah’a karşı gelmiş gibi muamele görüyor. Nasıl mı? Önce bir tane
kahpe moruk iftira atıyor, sonra tüm şeriatçı sürüsü kahpece vuruyor, ceza veriyoruz niyetine. İftiraya
gerek yok, onlar ne yapıp ne edip size istedikleri şeyi yaptırıyorlar, o şeyi yapınca da istedikleri oluyor.
Yani iftiranın temelini de, iftirayı da, cezayı da kendileri ayarlıyor. Cihat halinde bazı özgürlükler,
normal zamanda yapılmayacak kötülükler izinlidir. Oysa bu kahpeler her fırsatta kendi çıkarları için
namuslu insanlara saldırıp cihat ediyoruz deyip itlikte pe.evenklikte sınır tanımıyorlar.
BDP-HADEP-DEP
Irk olmayanların ırkçılıklığı ve istediğimiz toprak bizimdir ve hakkımızdır politikasıdır… Çok
komik ama bilinen çocuk psikolojisi böyledir… Yani bir şey gördüğümde beğenirsem benimdir,
bir şeyi istiyorsam benimdir, başkasına ait olsa bile ben gördükten sonra benimdir, şimdi istemesem de
sonra isterim ve benimdir…v.b. Valla bu güne kadar hiç bir toprak “istiyorum , hakkımdır ” diyerek
öyle meclisten toprak verilmedi. Hiç kimse yüzyıllar boyunca kavga ile koruduğu toprakları birkaç
tane uyanık parti kurdu diye ve bu parti ile kavga gürültü çıkardı diye toprak vermez, ayrıcalık veya
325
İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Dosya Yıl/No : 2013/1381 – KANIT: İnternet sitelerindeki YAZILAR
özel yetki, hak vermez. Eşitlik ilkesi var, hiç kimse kafasına göre ülkenin bir bölgesini “canım istedi
benimdir ” deyip kendi malı ilân edemez.
Topraklarımız içinde Türkler buralarda yaşayamaz deyip kendilerine “mıntıka”
kuramaz. Alman İşçi Partisi vardı ve bu parti Adolf Hitler’e ait idi. Kürt İşçi Partisi veya bilinen
adıyla PKK terör örgütü de aynı nasyonel sosyalist yani faşist felsefeye sahip üstün ırk partisidir. Yani
PKK hak arayışında olan bir parti değil, kendisini Türklerden üstün gören bir üstün ırk iddiası
partisidir. PKK’nın varlığı Türk milletine hakarettir, ırk olma özelliğine sahip olmayanların
kendilerini Türk Milletinden üstün ırk olarak görmeleri Türklüğe hakarettir. Yani PKK ırkçı ve üstün
ırk iddiası olan bir terör örgütüdür. PKK’cıyım demek, kendimi Türklerden üstün gören ırk
mensubuyum demektir. Onlara bir bakın ve gülün, üstünlükleri osuruktan tayyare.
İŞYERİ
MÜHENDİSLİĞE YAKIŞMAYAN
SOHBETLER
ALTMIŞLILAR SİTESİ – KIŞLANIN DİBİ –
ISSIZ BÖLGE - AYDINEVLER MAH. Siteler Yolu
Sokak MALTEPE İSTANBUL
Beni bedava sayılacak ücrete çalıştırıp her istediğini yaptırmaya çalışan, saygısızca tehtid ve
hakaret eden bir uyanık ben karşı gelince tüm gücüyle saldırdı. Aslında siyasi ve şeriatçı propaganda
yapmak için önceden plânlı bir saldırı, bu saldırıya mesnet olacak iftiralar ayarladı. Acayip senaryolar
oluşturdular. Bozkurt’un ( bu ülkede pekakacılar Bozkurt, Oğuz, Türk, Avşar gibi Turancı sancağınız
soyadlara sahip çünkü başlangıçta Türklere yalakalık yapmak daha kârlı idi. Sonradan bölücülük
daha iyi para ve şöhhret kazandırdığı için taşıdıkları bu soyadlar ile bölücü propagandaya başladılar)
karısı ile olay çıkarıp saçma iftiralar atması bundan kaynaklanıyor. Kadın birden nefisini boşalttı ve
hayatımda duymadığım kadar iğrenç bir nefes kokusu çıktı. Bu doğal olamaz ve dışardan “pis kürt de
ona” diye bağırdılar. Orada iğrendim ve çekildim geriye, daha ileriye gidip neler neler yaptı iftira
propagandası için…. inanın anlatamam. Öge, Bozkurt, Yolaçan, Yavuz ailelerinin ortak inşaat
işlerinde çalışırken bunlar sağcı-solcu-cemaatçi kendi çevrelerinde yükselmek için bir gürültü patırtı
çıkardılar. Aralarında kavga etmeden kendi siyasi topluluklarında kendi rakiplerini geçecek şöhret
yapmak için çok propaganda yaptılar. Yaptıkları propaganda benim cinsel hayatım ve siyasi fikirlerim
üzerinden idi. Yani si.imin muhabbetinden zengin ve ünlü oldular. Hem sağdan hem soldan
vurdukları için yerel seçimlerden önce milliyetçiyi sapık ilân öldürme adı altında sağcı+solcu bir
kürtçü propaganda yaptılar. Kürtçülük yükselişe geçti.
Kendi çevresindeki uyanıkları ayarladı, bazılarını da kiraladı. Beni susturmak için İstanbul Maltepe
Aydınevler Mahallesi’ne iş için götürmelerini sağladı ve orada 4 ay kadar kiraladığı sapık komşulara
yıprattırdı. Gece gündüz yüksek sesle, kafamı acıtacak kadar ve yorgun düşürecek kadar bana hitaben
konuşup tehtidler ve hakaretler savuruyordular. Polisi 30-40 defa çağırdım. Polis geldi gitti ve hiçbir
şey yapmadı, taraf tuttu çünkü Sultangazi’de birkaç polisten şikâyetçi olmuştum, polis hakkında
soruşturmalar devam ediyordu. Komşuların ve İdealtepe-Küçükyalı bölgesindeki bölücülerin beni 7/24
saat taciz ve tehtid etmesine, tehtid ettikçe tehtid koparmasına izin verdikten sonra beni beş parasız
bırakıp Sultangazi’de annemin evine götürdüler. Ama önce beş parasız bırakıp aç kaldı diye iftira atıp,
tımarhaneye adam kaçırma suçu işleyerek kapattılar. Annem bu durumdan davacı olmamı engelleme
ve tehtid olayına izin verdiği için anne ve babamdan davacı oldum. Ancak tüm hayat damarlarımı
326
İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Dosya Yıl/No : 2013/1381 – KANIT: İnternet sitelerindeki YAZILAR
kesiyor, anne ve babama muhtaç gösteriyordular. Onların evinde de komşu ve sokaktaki
saldırganların kesintisiz tacizi altındaydım. Ne uyuyabiliyordum ne de çalışabiliyordum.
Bir davadan tazminat almamı engelleyerek kendisine ev alma plânları yapıyordu kendisi ile
yaşamak istemediğim annem. Tımarhaneye gelip polis ve işverenler hakkında açılmış davaların
soruşturma numaralarını gösterdi ve serbest kalmak istersem bunlardan vazgçmem gereketiğini
söyledi. Yannında telsizli bir şerefsiz de getirmişti, tımarhanede zabıta veya polisin ne gereği var
anlamadım. Orada kafalarına göre zabıt tutan, rapor tutan şerefsizlerin mahkemede anasını
belleyeceğim. Tehtid ve şantaj altında bana yaptıkları şeyleri çocukları bile ödeyecek. Şerefsizler
şerefsiz Seviye Çalışkan vasıtasıyla tehtid savurup davaları yok etmeye çalışıyordu. Evde bir sürü laf
edip inkâr ediyorlar, beni çıldırtıp sürekli iğrenç lâf edip bir şey söylediklerini inkâr ediyorlar. Yan
binadan da ve sokaktan da inanılmaz bir taciz var, gece gündüz süren bir taciz vardı. Her şey şahitsiz
bırakıp eziyet etmek, dava edince ispatlayamaz demekten ibaret.Bazen çok eziyet etmedik diye
eğleniyorlar, aslında olayın şiddetini defalarca değiştirdiler. Bazen işkence dozundaydı, ayda yılda bir
gece uyumama izin verdiler.
Evden ayrılıp kendi evimi kiralamak ve evlenmek istiyordum. Bu işler uzayınca problem yaratanlar
evin içinde annemi kullanıp uzun zaman dilimlerinde kitap okuyamayacak ve zihinsel faaliyet
sürdüremeyecek kadar çok yıprattırdılar ancak Cumhuriyet Savcılığına başvurup rahatladım, annem
ve sapık komşular birkaç gündür daha az eziyet ediyorlar çeneleriyle. Derken bu günlerde yine saldırdı
şerefsizler. Bir iki ay boyunca delice saldırdılar.
İstanbul Maltepe Aydınevler Mahallesi Siteler Yolu Sokak Altmışlılar Sitesi Tunca Apt. No:20/A
(Bahçekatı daire) Atatürk milliyetçisi olduğum için başıma gelenleri bir görün. Videoları çekerken
beni havalandırmadan röntgenleyen sapık komşular kaçıyordu, onları filme alamadım. Yani video
görüntüsü çektiğim ve polisi çağırdığım zaman saklanıyordu, kendilerini göstermiyordu şerefsiz
memur iti yakınları.
SİYASI SALADIRILARIN ANATOMİSİ
IRKÇILIK HAKKINDA ESPİRİLER
ÖNEMLİ SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI
327
İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Dosya Yıl/No : 2013/1381 – KANIT: İnternet sitelerindeki YAZILAR
328
İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Dosya Yıl/No : 2013/1381 – KANIT: İnternet sitelerindeki YAZILAR
329
İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Dosya Yıl/No : 2013/1381 – KANIT: İnternet sitelerindeki YAZILAR
BİRAZ MÜZİK
U96 – LOVE SEES NO COLOUR
SKRILLEX – Bangarang feat. Sirah [Official Music Video]
DJ PILIGRIM-Ты меня забудь
Haggard – Herr Mannelig
System Of A Down – Chop Suey!
Slipknot – Psychosocial [OFFICIAL VIDEO]
The Phantom of the Opera
Bon Jovi – It’s My Life
330
İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Dosya Yıl/No : 2013/1381 – KANIT: İnternet sitelerindeki YAZILAR
Bon Jovi – Livin’ On A Prayer
T.C. İSTANBUL GAZİOSMANPAŞA
CUMHURİYET SAVCILIĞI’NA
26.12.2013
İLGİ: Soruşturma Yıl/No: 2013/13103 ile ilgili ek ifade, kanıt ve şikâyet.
Yukarıda yılı ve numarası verilmiş olan soruşturma ile ilgili savcılığınıza ifade verdikten sonraki
gün iftira ile işten çıkarıldım. Tehtid edilerek “namus meselesi” adı altında tüm haklarımı almış
olduğumu belirten istifa dilekçsi alındı benden. Fiziksel şiddetten korkmuyordum, fiziksel olarak
üstündüm. Şahitsiz olduğum için ve kendisi hakkında şikâyet dilekçesi vermiş olduğum İstanbul İl
Emniyet Müdürlüğü görevlilerin taraflı soruşturmaları ve sürekli tekrarladıkları yasadışı adam kaçırma
suçunu tekrar işlemelerinden korkuyordum.
İş yerinden ayrıldıktan bir iki saat sonra Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) resmi internet
sitesinden iki şikâyet gönderdim. Sanık İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü soruşturmayı sanık Sultangazi
İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne gönderdi.
Toprak Yapı Denetimi Ltd. Şti.(Adresi: Beykoop 1.Bölge 7. Cadde Delta Plaza A2 Blok Kat:14 Da:25
Esenyurt İstanbul Tel: 0 212 853 77 04) isimli iş yerinde kasıtlı olarak işe alındım, işverenim ve işyeri
çalışanları iş saatleri içinde bana tehtidler ve hakaretler savurup yüzüme konuşmuyordular. Yüzlerine
konuştuğumda bana “saçmalayan deli, asabi mühendis, namusa hakaret eden deli” gibi ithamlarda
bulunup işverenlere tehtid ediyordular. Olaylar o işyerinde başlamadığı için toplu taşıma araçlarınde ve
ikamet ettiğim adreste işkence düzeyinde taciz ve tehtid edilerek aşırı yorgunluk, yetersiz uyku, cinsel
taciz ve tehtidler ile yıpratılmamı, günün 24 saati hiç kesilmeyen sözlü şiddet gibi olayların o işyeleri
ilgisini anlayamadım.
Birinci ay sonunda işverenim Jale İyem (AKP Kadın Kolları Eski Başkanı) ve Muammer Budak
(BBP Esenyurt İlçe Başkanı) laf atma şeklinde tehtidler ve hakaretler savurmaya, daha önce dava etmiş
olduğum şahıslar adına beni itham etmeye ve davacı olma hakkımdan vazgçmem için korkutmaya çalıştı.
Sürekli değişik sapık hakaretler ve iftiralarda bulunuyorlar, tehtid ediyorlar ve yüzüme konuştuklarında
inkâr ediyor, beni itham ediyordular. Şehrin her gittiğim yerde 10 dakika bile durmakasızın beynimi
meşgul edecek ve beni strese, sinirli davranışlara sevk edecek şekilde sözlü sarkıntılık, tehtid ve hakarette
bulunan sanıkların siyasi destekçisi ve partizanları toplu linç ile “şeriatın gücünü gösterdiklerini”
söylediler.
Savcılığınıza ifade verdiğim günün akşamı İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Gayrettepe Asayiş
Ahlâk ve Kumar Büro Amirliği’ne gittim ve biri bana ait olan, diğeri hakkında emin olmadığım (beni
başvuru lisetmde yer almıyordu) iki BİMER başvurus ile ilgili ifade verdim. İfade verirken görevli polis
memurları ve ifadeyi alan memur aralarında huzurumu bozacak şekilde konuşmalar yaptılar, saatlerce
baskı uygulayarak söylediklerimi yazmadılar. İfademin metnine müdahale ettiler, kasıtlı olarak yanlış
bilgiler yazdılar. O ifadeyi verdiğim günden önceki gece de beni halâ taciz etmeye devam etmekte olan
komşularım (ailemin kiralık dairesi Cebeci Mahallesi 2540 Sokak No:18 D:2 Sultangazi İstanbul)
331
İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Dosya Yıl/No : 2013/1381 – KANIT: İnternet sitelerindeki YAZILAR
tarafından sabahın üçüne kadar taciz edilip tehtid edildim. O ifadeyi verirken yorgun düşmüştüm, aşırı bir
uyku hali içindeydim ve gözlerimi açamıyordum. Mantığım ve aklım yerindeydi ancak beni uzun süren
ısrar, baskı ve huzursuzluk yaratarak ifadeyi kabul etmeyeceğim yalan bilgiler yerleştirdiler imzaladığım
metne. Soruşturma suçladığım Maltepe İlçe Emniyet Müdürlüğü Gülsuyu Polis Merkezi Güvenlik Büro
Amirliği (Komiser Bilâl ve emrindeki komiserler) hakkında idi. İfadeyi verdiğim sırada bulunduğum
odanın koridorundan “şirket kusursuz” gibi bir laf atıldı. İfademin alındığı günden birkaç gün önce
çalıştığım şirketin personel müdürü Serpil (soyadını bilmiyorum) aynı sözleri (şirket mükemmel, şirketin
geçmişi kusursuz, …) ofis içinde yan odalardan atmak suretiyle söylemişti.
Sultangazi İlçe Emniyet Müdürlüğü ile ilgili şikâyetlerim 8 Nisan 2013 tarihinden beri BİMER
vasıtasıyla T.C. Adalet Bakanlığı’na ve T.C. İçişleri Bakanlığı’na gidiyordu, BİMER’in görevlileri
şikâyetleri Sultangazi Kaymakamlığı vasıtasıyla tüm itirazlarıma rağmen kasıtlı olarak o soruşturmaları
sanık ilçe emniyet müdürlüğüne yaptırıyordu. Bu soruşturmalar sırasında beni Maltepe ve Beylikdüzü
ilçelerine işe alma bahanesi ile götürüp hem çalıştığım iş yerlerinde, hem de ikamet ettiğim adreslerde
acımasızca tehtid, taciz ederek, ölümcül tehtid ve namusuma hakaretler savurarak korkutmaya çalıştı.
Çalışma hürriyertimi gasp etti, verdiği işlerdeki parayı geç ödetmek suretiyle daha önce kasıtlı olarak
borçlandırdığı bankalara tehtid ettirdi (AKBANK, HSBC, Garanti Bankası şubelerinde banka şubesi
çalışanları tarafından tehtid edildim, namusuma ve şerefime ağır hakaretler edildi). Adalet bakanlığı
çalışalarını ilgili bakanlığa şikâyet ettiğim için 3 adliyede (T.C. İstanbul Çağlayan Adliyesi, T.C. İstanbul
Anadolu Adliyesi ve geçmişten beri bana düşman olan T.C. Gaziosmanpaşa Adliyesi çalışanlarının tehtid
ve hakaretlerine maruz kaldım. Adliyeler şikâyet dilekçelerimi geciktirerek kalpazanlık yaptı, bu süre
içinde ömrümü kısaltacak ve can güvenliğimi ortadan kaldıracak işkence ve karalamaya maruz kaldım.
Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Süleymancılar Cemaati gibi gruplar beni tehtid
eden işverenim ve onların üyesi olan şahısların suçlarını teşhir ettiğim için, onlar hakkındaki bilgi ve
kanıtları resmi internet sitelerim www.cevatcaliskan.net ve www.cevatcaliskan.com ‘da sunduğum için
bana düşman. Bu siyasi grupların saldırılarını onların üyesi ve/veya destekçisi olan polis memurları ve
adliye personeli destekliyor.
Ayrıntılı bilgiyi ekteki evraklarda ve resmi internet sitelerimde bulunan yazılarda
sunuyorum. Bu belge toplam 409 sayfa. Çalışma hürriyetimi gasp edenlerden, işkence ile ömrümü
kısaltanlardan, bana maddi ve manevi tehtidler savuranlardan, “şeriatın gücünü gösteriyoruz” şeklinde
terörist tehtid savuranlardan şikâyetçi ve davacıyım. Tüm maddi ve manevi zararımın karşılanmasını
talep ediyorum.
Resmi internet sitelerimde TSK uzmanları tarafından (kendileri ile telefon konuşmaları yaptım,
Tel: 0 539 576 03 35 ve 0 537 057 68 68) önlenmesi, durdurulması imkânsız terörist saldırı yöntemleri
yayınladım, böylece terörist saldırıların durdurulmasının imkânsız olduğunu ispatladım ve terör suçunun
ayrı bir suç kapsamına alınara bu suç için idam cezası kararı çıkarılması için propaganda yaptım.
Sayılarımla,
Cevat Çalışkan
T.C. Kimlik No: 1505526256
Adres: Kendi adresim yok, ailemin adresi:
Cebeci Mahallesi 2540 Sok. No:18 D:2 Sultangazi İstanbul Tel: 0 537 057 68 68
332
İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Dosya Yıl/No : 2013/1381 – KANIT: İnternet sitelerindeki YAZILAR
E-posta: [email protected] Resmi internet siteleri : www.cevatcaliskan.net ve
www.cevatcaliskan.com•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
333

Benzer belgeler