Ocak - TFMD

Transkript

Ocak - TFMD
ISSN 1309-095X
ARTIK ÖZGÜR
BÜNYAMIN
Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Yayın Organıdır. Sayı:19 • Ocak 2014 • ÜCRETSİZDİR
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
1
ISSN 1309-095X
TFMD ‘’FOTO MUHABİRİ’’
Türkiye Foto Muhabirleri Derneği
(TFMD) Adına Sahibi ve
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
ISSN 1309-095X
Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Yayın Organıdır. Sayı:19 • Ocak 2014 • ÜCRETSİZDİR
TFMD KURUCU ÜYELERİ
Rafet Hüner
Sökmen Baykara
Zekai Durmuş
Halim Ermiş
Rıza Ezer
Dursun Gündoğdu
Bülent Hiçyılmaz
İlhan Kuyucu
Turgut Mantar
Mehmet Ünlü
GENEL YAYIN DANIŞMANLARI
Bülent Hiçyılmaz
Mehmet Ünlü
Şükrü Akın
Aykut Fırat
ARTIK ÖZGÜR
YÖNETİM KURULU
Rıza Özel (Başkan)
Ümit Kozan (Başkan Vekili)
Yüksel Pektekin (Başkan Yrd.)
Arif Akdoğan (Başkan Yrd.)
Hamza Şahin (Genel Sekreter)
Öner Şan (Genel Sekreter Yrd.)
Barış Oral (Mali Sayman)
Murad Sezer (Üye Marmara ve İstanbul Bölge
Temsilcisi)
Kadir Kemaloğlu (Üye Ege Bölge Temsilcisi)
Raşit Aydoğan (Üye)
Bülent Karadaş (Üye)
BÜNYAMIN
Rıza ÖZEL (Başkan)
KAPAK
FOTOĞRAFININ
HİKAYESİ
Görev için gittiği
Suriye’de El Kaide’ye bağlı
militanlarca kaçırılan ve 40
gün esir tutulan Milliyet
Gazetesi foto muhabiri
Bünyamin Aygün, TFMD
Yönetim Kurulu’ndan Raşit
Aydoğan’a yaşadıklarını
anlattı.
26
28
38
HUKUK DANIŞMANI
Av. Umut Kurman
ALK Hukuk Bürosu
Grafik Tasarım
Erhan KOÇ
YAYIN KURULU
Uğur Kavas
Emin Demir
Celal Çevirgen
Murat Çetin Mühürdar
Yavuz Özden
Kenan Gürbüz
Kenan Çimen
Denizhan Güzel
Cem Öksüz
İbrahim Laleli
Adnan Poyraz
Bülent Uzun
Cem Bakırcı
Adres:
Feza Gürsey Bilim Merkezi Yanı
Altınpark-Aydınlıkevler-ANKARA
Tel: 0 312 417 87 60 • Fax: 0 312 417 87 18
Süreli yayın Sayı: 19
Ocak 2014 / Üç ayda bir yayınlanır
Foto Muhabiri Dergisi’nde yeralan yazı, fotoğraf ve reklamların sorumluluğu sahiplerine aittir.
Yazı ve fotoğrafların kullanım hakları TFMD’ye
(Türkiye Foto Muhabirleri Derneği) aittir. izinsiz olarak yayınlanamaz.
Baskı
Dumat Ofset • Ankara
0.312 278 82 00
54
48
72
60
r
a
v
”
i
G
i
t
E
“Basın
!
Fotoğraf: Ümit BEKTAŞ
k
o
y
”
i
G
i
“IS Et
TFMD Başkanı Rıza ÖZEL
Milliyet Gazetesi foto muhabiri, dostum, arkadaşım Bünyamin Aygün, günler önce görev
için gittiği Suriye’de 40 günlük esaretin ardından kurtuldu. Onun bir an önce bizlerin arasına
dönmesini büyük bir mutlulukla karşıladık.
Bünyamin için çaba harcayan başta Dışişleri
Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşlilatı olmak üzere emeği geçen herkese şahsım ve tüm üyelerim adına teşekkür ediyorum.
***
Meslektaşlarımızı da kurumsal olarak daha
önce açıklamalarımızda Suriye konusunda
uyardık.
Burada da tekrarlamak istiyorum. Bugün hemen yanı başımızdaki Suriye, gazeteciler için
dünyanın en tehlikeli bölgesi haline gelmiştir.
Suriye’de 2011 Mart ayından bu yana en az
25 yabancı gazeteci hayatını kaybetti. Burada
görev yapacak olan arkadaşlarımızın daha dikkatli olması konusunda uyarıyoruz.
Medya kuruluşlarının hemen hepsinin duvarında sıralanmış etik ilkeleri vardır. Ama
ne yazık ki haberdeki etik kurallarını duvarına asan basın camiasında, patronlar ve
yöneticiler yanlarında çalışan gazetecilere iş etiği konusunda hat safhada cimri.
***
Üstelik büroların kapandığı koca camiada
ki kıyıma olan tepki yapılan cılız açıklamalar ve internet portallarında yer alan
iki satır yazıdan öteye geçemiyor. Bir
çok sektörde milyonlarca işçiye ses olan
gazeteciler ve medya dünyası maalesef
kendi sesini duyuramıyor.
Yeni yıl arasında üyelerimizinde olduğu pek çok
meslektaşımıza mutluluk getirmedi. Türkiye’nin
pek çok noktasında onlarca gazeteci işsiz kaldı. Üstelik bunların neredeyse hepsi son dakika
gelen telefonla yada atılan iki satırlık bir mail
mesajıyla işyerlerine veda etti.
Hakkı yok, hukuku yok, iş etiği hiç yok basın çalışanının…
***
Vakıfbank-TFMD Yılın Basın Fotoğrafları Yarışması heyecanı başladı. Bu
yıl yarışmamızda jüri üyeleri arasında iki yabancı konuğumuz var. Biri VII
Ajansı’nın kurucularından dünyaca ünlü
bir isim Christopher Morris, diğeri ise
Reuters Haber Ajansı’nın Türkiye’yi de
yakından tanıyan en önemli gözlerinden biri Yunanistan Fotoğraf Editörü
Yannis Behrakis.
Jüri toplantısı 21-23 Şubat tarihleri arasında Ankara’da Ramada Plaza Oteli’nde
toplanacak. Yine binlerce fotoğraf ve
saatler sürecek bir değerlendirme maratonu yaşanacak. Meslektaşlarımız yıl
içindeki en iyi eserleri ile yarışmamıza
başvururken, kendince ödüle layık olan
fotoğrafları seçiyor. Türkiye’nin en prestijli medya organizasyonları arasında yer
alan basın fotoğrafçılığı konusundaki tek
yarışmaya eser gönderen tüm foto muhabirlerini şimdiden kutluyorum.
Performansın Gücü
EOS-1DX, 14 fps’ye kadar süper yüksek hızda çekimi,
tam kadraj görüntü kalitesiyle birleştirir ve
204.800‘e kadar genişletilmiş ISO ile Canon en
gelişmiş teknolojiye sahip DSLR’sidir. Daha önce
hiçbir makinenin sahip olmadığı özelliklere sahip
EOS-1DX, performansı tekrar tanımlıyor.
http://www.canon.com.tr
BİR
SONRAKİ ADIMI
ATMA GÜCÜ
Hepimiz bir
sonraki adımı
hayal ederiz.
Düşük ışıkta
ustalaşarak
adımınızı atın,
inanılmaz
gökyüzü ve
gece fotoğrafları
yakalayın.
Bir sonraki adımınız için www.canon.com.tr
Facebook
© David Noton. Canon Kaşifi
Yedigöller
Fotoğraf: Kenan GÜRBÜZ
FOTOSENTEZ
FOTOSENTEZ
Halkalı Aşura Matemi
Fotoğraf: Burak Akbulut, AnadoluAjansı
FOTOSENTEZ
Osmanlı tarihinde 93 Harbi olarak bilenen 1877-1878
Osmanlı-Rus Savaşı’nın 136. yıldönümü nedeniyle yaklaşık
15 bin Erzurumlu, Aziziye ve Mecidiye Tabyalarına yürüdü.
Fotoğraf: Cem Bakırcı, Palandöken Gazetesi
Fotoğraf: Uğur Yıldırım, Sabah Gazetesi
Ankara, Kuğulupark’ta Cimnastik
FOTOSENTEZ
FOTOSENTEZ
Gölcük’te Sonbahar
Fotoğraf: Kenan Gürbüz, Sabah Gazetesi
FOTOSENTEZ
Gölcük’te ilk kar başka güzel
Fotoğraf: Uğur Yıldırım, Sabah Gazetesi
FOTOSENTEZ
Diyarbakır’da Gökyüzü Öyküsü
Fotoğraf: Ramazan Yavuz, Doğan Haber Ajansı
FOTOSENTEZ
Diyarbakır Ulu Cami’de Namaz Sonrası İbadet
Fotoğraf: ŞifaÇiçek, Akdeniz Manşet
FOTOSENTEZ
Anıtkabir’de Askerlerin Nöbet Değişimi
Fotoğraf: Selahattin Sönmez, Hürriyet Gazetesi
FOTOSENTEZ
10 Kasım’da Ata’ya Koşan Halk Kalabalığı İle Rekor Kırdı
Fotoğraf: Selahattin Sönmez, Hürriyet Gazetesi
BÜNYAMiN iÇiN
TOPLANDIK
!
Ankara
İstanbul
Antalya
İzmir
Trabzon
Suriye’de kaçırılan meslektaşımız Milliyet Gazetesi foto muhabiri Bünyamin Aygün için sesimizi yükseltiyoruz. Haber için gittiği Suriye’de kaçırılan
ve bir aydan fazla bir süredir tutsaklığı süren Bünyamin Aygün’ün kurtarılması için çağrımızı beş kentte ortak bir açıklamayla haykırdık. İstanbul ve
Ankara’da Milliyet Gazetesi önünde, İzmir’de Cumhuriyet Meydanı’nda,
Antalya ve Trabzon’da ise Gazeteciler Cemiyetleri’nde bir çok meslek örgütünün de desteği ile sesimizi duyurmaya çalıştık. Ortak metin, TFMD
Başkanı Rıza Özel’in yazısında aynen dergimize de taşındı.
40 GÜN 40 YIL
GIBI GELDI
Görev için gittiği Suriye’de El Kaide’ye bağlı militanlarca kaçırılan ve 40
gün esir tutulan Milliyet Gazetesi foto muhabiri Bünyamin Aygün, TFMD
Yönetim Kurulu’ndan Raşit Aydoğan’a yaşadıklarını anlattı.
BÜNYAMİN AYGÜN ARTIK ÖZGÜR
Görev için gittiği Suriye’de El Kaide’ye bağlı militanlarca kaçırılan ve 40 gün esir tutulan Milliyet Gazetesi foto muhabiri Bünyamin Aygün, TFMD Yönetim Kurulu’ndan
Raşit Aydoğan’a yaşadıklarını anlattı.
Fotoğraf makineni ve objektiflerini
aldılar mı yoksa geri getirebildin
mi?
Suriye merkezi yönetimi bölgede çatışan
yerel gruplara karşı geniş kapsamlı bir savaş başlattı. Bölgede büyük bir kargaşa
var. Ekipmanıma el konulmadı yani gasp
edilmedim. Yani hırsızlığa, gaspa sıcak bakılmıyor. Beni alan Ehrar-Şam Örgütü pasaportuma ulaşmış, bana geri verdiler. Aynı
şekilde ekipmanıma ulaşırlarsa göndereceklerini ifade ettiler.
Hakkında 17’nci esaret gününde
infaz kararı verildiğini ifade
ettin. Kendini gazeteci olduğuna
nasıl ikna ettin ve bu infazdan
kurtuldun?
Türkiye’de yapılan haberler ve sosyal medyadaki yardım çağrıları oldukça etkili oldu.
Bünyamin Aygün’den 22 gündür haber alı-
26
namıyor şeklindeki haberler örgütün ikna
olmasını sağladı. Özellikle 22.gün benim
için çok önemliydi. Türkiye Foto Muhabirleri Derneği (TFMD), Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti (TGC), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) gibi mesleki dayanışma örgütleri, dostlarımızın çabaları ve Başbakanlık,
Dışişleri Bakanlığı’nın girişimleri özgür kalmamda etkili oldu. İkincisi adamların istihbarat çalışmaları çok iyi. İnterneti, sosyal
medyayı çok iyi izliyorlar. Bu haberler çok
önemli sonuçlar doğurdu.
Terlikle girdin ülkene.
Ayakkabılarını kaçıran grup mu
yoksa teslim alanlar mı istedi?
Terlikle gelmem daha çok etki yarattı. Haberde öne çıkan unsurun bu olması komik
geldi bana. Botlarımı sevdiler, onlar terlik
giyiyorlardı. Kurtulmamın sevinciyle hediye ettim, değiştik yani.”
MİT ekibiyle karşılaştığında neler
hissettin?
Sürekli kaosun içindesin, gözlerin bağlı,
temel ihtiyaçlarını gidereceğin zaman gözlerini açıyorlar. Her gün mermi sesleri duyuyorsun, sokakta tenekeye vurarak ses
çıkaran, oyun oynayan çocuklara alıştığın gibi bu
seslere alışıyorsun. Yaşadığım 40 gün 40 yıl gibi
geldi. Kurtulursam ilk gördüğüm Türk’e sarılacağım dedim, bu da MİT mensubuna kısmet oldu.
Sorgulanma esnasında işkence gördün
mü?
Savaş ortamı tabi. Gözler hep kapalı. Yumuşak tavırlarla canım kardeşim hadi anlat falan demiyorlar ancak öyle ağır bir fiziksel şiddete de maruz
kalmadım.
Sakallarını kestin. Sakal bırakmanda
kaçıran grupların baskısı oldu mu?
Traş olmaya fırsatın yok ki. Jilet orada çok lüks bir
şey. Bulamıyorsun. Halk yakmak için odun bile
bulamıyor.
Mısır, Gazze, Halep, Irak gibi sıcak
çatışma bölgelerinde görevler yaptın.
Suriye’nin kuzeyi için son durum nedir
gazeteciler için?
Suriye geçen yıla oranla çok daha kötü bir duruma
düştü. ÖSO bölgede hakimiyeti tekrar sağlar mı
bilemiyorum ama çok zor görünüyor. Türk gazetecilerin bölgeye gitmelerini kesinlikle önermiyorum.
27
Dünyada yankı uyandıran infaz
görüntülerini bir Türk Foto Muhabiri
Emin Özmen’in çektiği ortaya çıktı.
28
Bu Fotoğrafı
Bir Türk Çekti
29
Bu Fotoğrafı Bir Türk Çekti
Emin ÖZMEN
Kimyasal Silah
Saldırısının Ardından
Suriye’de kimyasal silah kullanılınca
hemen buraya gittim. Bir dış müdahale
olacaksa o an Suriye’de olmam gerektiğine inanmıştım. Halep’e ulaştığımda Kuzey Suriye’de hakimiyet büyük
oranla Özgür Suriye Ordusu’nun eline
geçmişti. Irak Şam İslam Devleti (IŞİD)
olarak bilinen bir grubun Ehtemlat
isimli bir köyde infaz gerçekleştirileceği bilgisini aldım. Bulunduğum noktaya
yakın bir köydü.
Bir Günde 4 İnfaz
riye’de çeyankı uyandıran Su
da
ın
as
dy
me
a
ny
tüm dü
ktiği ortaya
i Emin Özmen’in çe
GEÇTİĞİMİZ aylarda
bir
ha
Mu
to
Fo
rk
Tü
yanlılarının
aflarını
rin yakalanan Esad
kilmiş infaz fotoğr
tle
gü
ör
en
in
bil
ile
kınlığı
la Paris Match
çıktı. El-Kaide’ye ya
e Journal” imzasıy
“L
ın
ar
afl
ğr
to
fo
m dünyada
çekilen
e yaşanan vahşet tü
başlarını keserken
ed
lg
bö
n
da
dın
ar
eline fotoğmasının
ve Time’da yayınlan
depresyonla aylarca
ğı
ttı
ra
ya
yın
ola
uştu. Bu
dan utandım”
tepkilere neden olm
Özmen, “İnsanlığım
in
Em
n
ye
yle
sö
ı
dığın
raf makinasını alama
ştı:
vahşet anlarını payla
i
diğ
tir
ge
diyerek dile
ı:
ağzından yaşadıklar
İşte Emin Özmen’in
30
İnfazın gerçekleştirileceği köy meydanı
yerli halk tarafından geniş bir çember
içine alınmıştı. Omuzumda fotoğraf makinesi ile gittim. Meydana yaklaşırken
makinemi farkeden silahlı militanlar
durdurdu beni. Olayın görüntülenmesini istemiyorlardı. Bana eşlik eden ÖSO
askerlerinin yardımıyla görüntülemem
konusunda ikna oldular. Ardından beni
infazın gerçekleştirileceği noktaya
götürüp ‘Buradan çekebilirsin’ dediler.
O gün 4 farklı infaz gerçekleştirildi ve
hepsi farklı kasabalardaydı. Hepsine
gittim.
Suçları Okundu
İnfaz gerçekleştirileceğini öğrendiğim
anda tam olarak ne ile karşılaşacağımı anlamamıştım. Evet orada anormal
birşeyler yaşanıyordu ve yaşanacaktı. Kalabalığın arasından süzülerek
girmeye kalkıştığım anda tutuklular getirilmeye başlanmıştı. Elleri ve gözleri
bağlı bir şekilde getirilen militanı darp
ederek diz çöktürdüler. Etrafta kasabalı, çoluk çocuk sessiz sedasız izliyor ya-
şananları. Uzun uzun suçlarını okudu,
gözleri dışında yüzünün ve bedeninin
tamamı siyah elbiseler ile sarılmış bir
kişi. ‘Muhbirlik, adam öldürme, gasp ve
tecavüz ile suçlanan Şebbiha militanların son suçları ÖSO’ya bağlı 10 kadar
askeri Esad rejimine teslim etmeleriydi.
Nefes Almaya Çalıştım
Sonrasında tanık olduğum anları anlatmaya ne benim ne de kelimelerimin
gücü yetmeyeceğinden eminim. Birkaç kare çekip kalabalığın dışına attım
kendimi. Yoğun bir mide bulantısıyla
beraber nefes almaya çalıştım sadece.
40-50 kare kadar ancak fotoğraf çekebildim. Yayınlanan fotoğraflar olayı
anlatan en hafif fotoğraflardı. İnsan
olduğunuz için utanabileceğiniz fotoğraflarda var aralarında, hala yüzyüze
gelemediğim fotoğraflar.
Yapabileceğim Bir Şey
Yoktu
İlk infazın gerçekleştirileceği köyde
orta yaşlı bir adam ‘bunu bu şekilde
yapmak doğru değil’ gibisinden bir
şeyler söyledi ve anında ortalık karıştı.
Adamı yaka paça arabaya atıp götürdüler. O andan itibaren bunu durdurmanın
hiçbir şekilde mümkün olmadığını anladım. İnfazı gören ve duyanların hepsi vicdanen rahattı. Bu durum hiçbirini
rahatsız etmiyordu, sanki ‘öylesine bir
an’ yaşanıyordu. Hatta öyleki cesetler
kasabalarda gezdrilirken uzunca bir
konvoya dönüştü. Bu ceza bölge halkını son derece memnun etmişti. Bense
henüz nasıl bir tablonun tam ortasında
olduğumun farkında bile değildim.
31
Vizörden Gözümü
Çekmedim
Gözümü makinenin vizöründen kaldırmamak için yoğun bir çaba sarfettim.
Eğer ki kaldırırısam bu anlara tanık olmayı kaldırmam pek mümkün değildi.
Bense sadece vizörden bakarak fotoğrafları, belgeleri kaydetmeye çalıştım.
Bir şekilde gördüklerimi aktarmam gerekiyordu. Malesef bu bir savaş ve ben
savaşın en katlanılamaz noktasının
ortasında kamıştım. Yaşanan o anların
ardından saatlerce ne kamerama ne bilgisayara dokunabildim.
Ertesi Günü Bakabildim
Yaşananların sonrasında uzunca bir
süre kendime gelemedim. Mide bulantılarım hala devam ediyordu. Sürekli
böyle bir ana neden tanık olduğumu
sorguluyordum. Foto muhabirliği, gazetecilik veya sorumluluklarım o anlara
katlanmam için yeterli nedenlermiydi
sorup durdum kendime. Fotoğraflarla
ancak ertesi gün yüzleşebildim. Bilgisayarıma aktarıp olayı anlatan 12 kare
seçtim, hikayeyi yazdım ve hemen gazeteye yolladım. Bir daha bakmak istemedim o fotoğraflara.
Gazetem Kullanmadı
Fotoğrafları gazeteye yolladım ve ardından birkaç saat sonra arayıp hemen
Suriye’den ayrılmamı, sınırı geçmemi
istediler. Mümkün değildi, geç olmuştu ve riskliydi artık. Ertesi günü bekledim ve dedikleri gibi yaptım İstanbul’a
döndüm. Yolda gazetenin genel yayın
yönetmeninin fotoğrafları kullanmak
istemediğini öğrendim. Şok oldum, anlayamadım, o fotoğraflar neden ve nasıl kullanılmazdı.
32
33
Eşyalarımı Toplayıp
Çıktım
Aynı gazete geçtiğimiz yıl yine
Suriye’de görüntülediğim bir işkence
anına dair çektiğim fotoğraflarıda yayınlamamıştı, o fotoğraf birkaç ay sonra World Press Photo ta ikincilikle ödüllendirildi. O günden sonra o gazetede
yaptığım şeyin adının gerçek anlamda
gazetecilik olup olmadığını sorgulamaya başlamıştım. Çektiğim fotoğraf siyasi nedenlerle kullanılmamıştı. Eşyalarımı toplayıp binayı terk ettim. Neden İsmini Gizledi
O dönem bahsettiğim gibi bölgede sıcak gelişmelerin yaşandığı bir dönemdi. Olası bir dış müdahaleye karşı orada
olup yaşananları anlamam ve anlatmam
gerektiğini düşünüyordum. İmzam fotoğrafla birlikte yayınlanırsa tekrar
Suriye’ye döndüğümde güvenliğimle
ilgili sorun yaşayabileceğimi düşünerek ismimin kullanılmasını istemedim.
Suriye’nin masum halkının dramı beni
son derece ilgilendiriyor. O insanların
acısını bizzat yaşayan biriyim. 2 yıldır
devam eden bu savaş binlerce masum
sivilin hayatını kaybetmesine neden
34
oldu. Ben o insanların hakkını bu savaş tamamen bitene kadar savunmak
konusunda sorumluluklarım olduğuna
inanıyorum.
Şiddet Fotoğraflarına
Bakışı
Şiddet içerikli fotoğrafların bakılması
zor olsa dahi ‘olabilecek en uygun’ şekilde kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Bunlar malesef yaşadığımız
dünyanın gerçekleri. Elinize bir kalem
alın ve yazmaya başlayın. Saatlerce
yazsanız böyle bir anı tasvir etmeye
yetmeyecektir. O yüzden zorda olsa
bakmamız gerektiğini, sınırımızın birkaç km ötesinde neler yaşandığını, nasıl bir dünyada yaşadığımızı bilmemiz
gerektiğini düşünüyorum. Savaşın gerçek anlamda ne demek olduğunu kendi
içimizde sorgulamamız gerektiğini düşünüyorum.
Kendi Ajansını Kurdu
Fotojurnalizm algısının ülkemizde malesef yeterince anlaşılamadığını görüyorum. Bu konuda aynı kaygıyı taşıyan
meslektaşlarımla bir araya geldik, bunu
birlikte anlatmamnın daha kolay ola-
35
cağını düşündük. Bize inanan editörler
katıldı aramıza. Video röportajcılar ve
ses uzmanları katıldı. Dürüst ve tarafsız fotoğraf gazeteciliğine inanan,
kamerasını insani değerler adına kullanan, hikayesini anlatmak için fotoğraf
dışındaki diğer medyalardan da faydalanan, kalabalık bir ekip oldu Agence
Le Journal. Henüz yolun çok başındayız
ama bu ülkenin, bu coğrafyanın hikayelerini manüplasyona uğratmadan, insanlara ulaştırabilmek ve aynı zamanda
fotojurnalist algıyı daha geniş kitlelere
anlatabilmek için mücadele ediyoruz. Bağımsız Ajanslar Daha
Cesur
Kollektif fotoğraf oluşumları ve bağımsız ajanslar dünyanın birçok yerinde
aktif bir şekilde editoryal fotoğrafların
bir havuzdan servis edilmesini sağlıyor.
Ülkemizde malesef gazete ve dergilerin fotoğrafa bakışı ve ilgisi son derece
vahim durumda. Fotoğrafa kesilip biçilebilecek görsel enstrumanlar olarak
gören yayın yönetmenlerinin gazetelerinde çalıştık yıllarca daha ne denir ki.
Bağımsız oluşumların oldukça zor olsada var olması gerektiğini ve mücadele
etmeleri gerektiğini düşünüyorum.
Şehzadeler Kenti
Trabzon
Osman ŞİŞKO
36
37
Şehzadeler Kenti
Trabzon
Osman ŞİŞKO
Şehir ve Tarih İç İçe
Şehir merkezi camiler, kiliseler, sivil
mimari örnekleri gibi tarihi mekanlarla doludur. Ortahisar Fatih Büyük
Camii, Altınbaşlı Meryem Kilisesi’nin
şehrin 1461 yılında fethinden sonra camiye çevrilmesiyle oluşmuştur.
1495 yılında Trabzon’da doğan Kanuni Sultan Süleyman 15 yaşına kadar burada yaşamıştır. Kanuni’nin
doğduğu ev bugün ziyarete açıktır
ve önünde de Cihan Padişahı’nın
heykeli bulunmaktadır. Tarihi Ortahisar Mahallesi’ni kente bağlayan
tarihi Zağnos Köprüsü’nin altındaki
vadi kentsel dönüşüm çerçevesinde
park olarak düzenlenmiş, havuzlar,
konaklar, oturma alanları oluşturularak cazibe merkezi haline getirilmiştir. Yavuz Sultan Selim’in annesi
Gülbahar Hatun’un anısına 1514
yılında yaptırılmış olan külliyeden
geriye kalan cami ve türbe, hemen
Zağnos Köprüsü’nün bitimindeki
Atapark’ta ziyaretçilerini bekliyor.
Çarşı Camii ise Hazinedarzade Osman Pasa tarafından 1839 yılında
yaptırılmış, büyüklüğü, süslemeleri ve atmosferiyle dikkat çeken bir
ibadethanedir.
38
İpek Yolunun Kavşak
Noktası
Trabzon, Karadeniz Bölgesi’nin doğusunda, bütün yolların kesiştiği
liman kenti olması özelliği ile doğu
ve batı ticaretinin kavşak noktasında bulunmaktadır. Tarihi İpek Yolu
üzerinde bulunan Trabzon, coğrafi
konumu, hava, kara ve deniz ulaşım
imkanları, tarihi değerleri ve doğal
güzellikleri ile ticaret, kültür ve turizm alanında bir cazibe merkezidir.
Dünyanın beğenisini kazanan folklorik yapısı, spora verilen önem, el
sanatlarındaki incelik, yöre mutfağındaki lezzet ve özgünlük bu kente has önemli değerlerdir. Tüm bu
değerlerin yanı sıra Trabzon, yetiştirdiği devlet ve sanat adamlarıyla
da ünlüdür. Trabzon, yüksek dağların tepesinde hayat bulan yaylaları,
günbatımında Karadeniz’in olanca
güzelliği ile sunulan bereketi, insanının güler yüzü, girişimci ruhu, horon coşkusunun sevecenliği ile tarihinden gelen zenginliğinin yanı sıra
tüm doğal güzelliklerini insanlığa
sunmaktadır. Trabzon her yönüyle
marka kent olmuş ve tarihin en eski
dönemlerinden bu yana önemini
sürdürmüş bir merkezdir.Yapılan
araştırmalar sonucunda da Trabzon
Türkiye’nin en yaşanabilir 4 ili arasında yer alan örnek bir kenttir.
Trabzon, 4000 yıllık
tarihini bugün bile
sokaklarında gezerken
hissedebileceğiniz bir
şehir.
Fatih Sultan Mehmet’in
fethettiği, Kanuni Sultan
Süleyman’ın doğduğu,
Yavuz Sultan Selim’in
valilik yaptığı kente
girişte denizin enfes
mavililiği kucaklar
ziyaretçilerini. Yeşilin
dağlardan bir gelinlik
gibi süzülüşü ise
görülmemiş bir manzara
sunar. Kent merkezi
denizden Boztepe’nin
üzerine kadar düzgün
olmayan teraslar
halinde yükselir.
Şehirlerine gönülden
bağlı olan, başka
şehir veya ülkelerde
yaşasalar dahi gurbet
acısını dindirmek için
yaz aylarında yaylalara
koşan, şenliklerde
horon tepen insanların
şehridir Trabzon.
‘Karadeniz’in başkenti’
olarak nitelendirilen ve
dilden dile dolanan ‘Bize
her yer Trabzon’ sözünün
doğduğu kenti, Doğan
Haber Ajansı’nın usta
ismi Osman Şişko’nun
fotoğraflarıyla
dergimizin sayfalarına
taşıyoruz.
Osman ŞİŞKO
39
Kent merkezinde en ilgi çeken tarihi mekan olan Ayasofya Müzesi ise
yakın zamanda cami olarak da işlev görmeye başladı. Trabzon İmparatorluğu krallarından 1. Manuel Komnenos zamanında 13. yüzyılda
inşa edilmiş olan yapı, sonraki yıllarda çeşitli eklemelerle genişlemiş,
Fatih Sultan Mehmet şehri fethettikten bir süre sonra da camiye çevrilmişti. 1958-1962 yılları arasında restore edilen ve 1964’te müze
olarak faaliyete geçen yapı, geç Bizans kiliselerinin en güzel örneklerinden biri olarak biliniyor. Kapısında ve revak cephelerindeki süsleme ve işlemeleri görmeniz mümkün. Ancak Temmuz 2013’te camiye
çevrilen yapıda, namaz kılanların freskleri görmemeleri için yapının
tavanı kapatıldı, girişin sol tarafındaki nefler de stor perdelerle örtüldü. Turistler freskleri sadece yapının bir bölümünden namaz saatleri
dışında görebilme imkanına sahip.
Şehzadeler Kenti
Trabzon
Ayasofya; Kiliseden Müzeye,
Müzeden Camiye
Şehzadeler Kenti
Trabzon
42
Yayla Ve Festivaller
Özellikle yaz aylarında yöre insanı şehir hayatından kaçarak
yaylalara çıkar, Mayıs’tan Ekim’e kadar yayla şenlikleriyle adeta
yorgunluk atar. Yaz aylarında bir yaylada kemençe veya tulum
sesi duymanız olağan bir şeydir. Köylüler sabah erkenden yaylalara çıkar, şenliklerde yerel sanatçılar sahne alır ve katılanları
coşturur. Şehir dışında, ülke dışında yaşayanlar bu festivalleri
asla kaçırmıyor ve nerede yaşarlarsa yaşasınlar bu tarihlerde
memleketlerinin yaylalarında, akrabaları, dostları ve komşularıyla omuz omuza horon oynuyorlar. Yaz aylarında horonların
oynandığı, tulum ve kemençe seslerinin yankılandığı yayla
şenliklerinin en ünlüleri ise Sis Dağı, Hıdırellez Bahar Bayramı,
Şalpazarı Acısu, Şalpazarı Ağasar, Sultan Murat, Soğuksu Şenlikleri ve Kadırga Şenliğidir.
43
Trabzon’un çevresinde sarp yamaçlara oyulmuş onlarca tarihi manastır bulunuyor. Bunların içinde en ünlüsü Sumela Manastırı. Trabzon’un Maçka ilçesinin Altındere Köyü sınırları içinde, Altındere Vadisi’ne hakim
Karadağ’ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerine kurulmuş olan Sümela Manastırı, halk arasında “Meryem
Ana” adı ile anılıyor. Vadiden yaklaşık 300 metre yükseklikte bulunan yapı, bu konumuyla manastırların
şehir dışında, ormanlarda, mağara ve su kenarlarında kurulma geleneğini sürdürmüştür. Ayrıca yine Maçka
ilçesinin Kiremitli Köyü’nün 6 kilometre batısında Vazelon Manastırı bulmaktadır. Ağaçların arasına saklanmış, 19. yüzyıla ait yapı, bir mağaranın önünde kurulmuş kilise ve keşiş odalarından oluşuyor.
Atatürk Köşkü
Doğa Harikası Uzungöl
Soğuksu sırtlarındaki Atatürk Köşkü, 19. yüzyıl başlarında Konstantin Kabayanidis tarafından yaptırılmış. Rönesans mimarisinin etkilerini taşıyan bina, Atatürk’ün şehri sayısız ziyareti sırasında ağırlandığı ve konakladığı yer.
Hatta Atatürk, tüm mal varlığını halka armağan etme kararını bu köşkte almış ve mal varlığının bir listesini hazırlayarak dönemin başbakanına göndermiş. Bugün köşk, oldukça fazla ziyaretçi çeken bir yer. Yemyeşil bir bahçe
içinde, Trabzon sırtlarında yer alan köşkün en vazgeçilmez ziyaretçileri gelin-damat fotoğrafı çektiren çiftler.
44
Uzungöl’ün methini duymayan yoktur herhalde. Fotoğrafları Karadeniz’le ilgili kitapların hemen
hepsinde yer alır. Çaykara ilçesinde, Karadeniz Sahil Yolu’na 40 kilometre uzaklıktaki Uzungöl,
yamaçlardan düşen kayaların, Haldizen deresinin önünü kapatmasıyla oluşmuştur. Uzungöl son
zamanlarda özellikle Arap turistlerin akın ettiği bir mekan. Sık ormanları ve doğal güzelliği ile
ziyaretçilerini büyüleyen Uzungöl’de konaklamak için de bir çok imkan mevcut.
45
Şehzadeler Kenti
Trabzon
Doğayla İç İçe Sümela Ve Vazelon
Karadeniz Sofralarının
Vazgeçilmesi Hamsi
Karadeniz insanının balığa verdiği
önem çok farklıdır. Hele de bu balık hamsi olunca akan sular durur.
Karadenizliler hamsiyi balık ötesi
bir kategoriye koyup balık dahi demez, sadece ‘HAMSİ’ der. Karadeniz
için hamsi çok önemli ve çok özel bir
balık, hatta olmazsa olmaz. Hamsi,
Karadeniz insanının yalnız mutfak
kültürünü değil genel kültürünü de
etkilemiş bir unsur; hikâyelerden
fıkralara kadar. Mutfakta da çok
özel bir yeri var. Çorbasından buğulamasına, mücverinden sarmasına,
tatlısından dolmasına, pilavından
köftesine kadar hamsinin girmediği
herhangi bir yemeği düşünmek zor.
Trabzon mutfağını, balık, köfte, pide
ve yöresel lezzetler olarak kategoriye ayırmak mümkündür. Trabzon’a
gelip de Akçaabat köftesi, Sürmene
Pidesi, Hamsiköy sütlacı, kuymak,
kaygana, turşu kavurması, Laz böreği ve kabak tatlısı yemeden gitmeyin. Tabi mevsimine göre balık
çeşitlerini tatmanızı söylemeye bile
gerek yok.
Şehzadeler Kenti
Trabzon
Fındık Ve Cay
Trabzon’da gezerken gözünüz yamaçlarda olsun. Molalarınızda içeceğiniz çaylar, işte bu yamaçlarda
yetişiyor. Fındık da Trabzon’da en
çok üretilen tarım ürünlerinin başında gelir. Ekime elverişli alanları az
olmakla beraber, ormanları, çay ve
fındık bahçeleri, otlakları geniş yer
kaplar. Başlıca tarım ürünleri çay,
fındık, patates, mısır ve fasulyedir.
Trabzon’da ekilmeye müsait bir karış boş toprağa rastlamak mümkün
değildir.
Şehrin tutkusu
Trabzonspor
Trabzon’da futbol bir tutkudur. Daha
yürümeye başlar başlamaz, topla tanışır
çocuklar, mahalle aralarında.. Köylerde
taşlardan yapılan kalelerden oluşan sahalarda kurallarını da kendileri koyarak
futbol oynarlar.Trabzonspor’un anlamı
ise daha bir başkadır. 1970’li yıllarda
büyük bütçeleri olan İstanbul takımla-
rı karşısında kendi şehrinin yetiştirdiği futbolcularıyla İstanbul efsanesine
son vermiş ve 6 kez şampiyon olmuş,
7’inci şampiyonluğunun tescilini bekleyen bordo – mavili takım, onlarca kupayı müzesine taşımış, Avrupa’da tüm
Türkiye’nin göğsünü kabartan başarılı
sonuçlar almıştır. Trabzonspor sadece
Trabzonluların ya da Karadenizlilerin
değil tüm Anadolu insanının gönlünde
taht kurmuştur. Trabzon’da her zaman
46
en önemli konu futboldur. Sohbetlerde
başköşeye kurulur ve sohbet bitene kadar kalkmaz. Genci yaşlısı haftanın yedi
günü futbol konuşur. Hele bir de Avni
Aker’de maç varsa o zaman Trabzon’da
akan sular durur. Tüm şehrin kalbi Avni
Aker’de atar. Şehirde maç saatlerinde
adeta hayat durur. Trabzonspor kentin
tartışmasız en önemli markasıdır.
47
Christopher Morris
Türkiye Foto
Muhabirleri Derneği’nin
düzenlediği
Vakıfbank – TFMD Yılın
Basın Fotoğrafları
Yarışması’nın Şubat
ayında yapılacak jüri
toplantısına katılacak
olan dünyanın
yaşayan en ünlü basın
fotoğrafçılarından
Christopher Morris, Foto
Muhabiri Dergisi için
Mühenna Kahveci’ye
konuştu.
Ropörtaj: Mühenna Kahveci
Nerede duracağını bilen
fotoğrafçı
Amerikalı ünlü fotoğrafçı Christopher Morris’le yapılan
sohbetlerde onun “Nerede duracağını bilen fotoğrafçı”
olduğunu anlıyorsunuz. En açık ifadesiyle, ne yapacağını, nereye gideceğini, neyi fotoğraflayacağını ve ne
zaman duracağını bilen;tarzı, standardı oturmuş bir fotoğrafçı.Usta fotoğrafçının çektiği her ne ise, bu bazen
savaş, bazen siyasetçi, bazen de moda fotoğrafı, ön
planda tuttuğu en önemli şey sadelik. Kendisinin de
dediği gibi: “Fotoğraf tarzımı olabildiğince düz ve basit
tutmaya çalışıyorum. Çok fazla oyun oynamıyorum.”
Cumhurbaşkanı Gül’ü de Çekti
Morris, 2011 yılında İstanbul’ a gelerek ‘Tür-kiye’de
Zaman’ projesinde yer almış ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü Tarabya Köşkü’nde fotoğraflamıştı. Orada
da Morris’e eşlik ederken kendisini birkaç gün gözlemlemek ilginç bir deneyimdi. Protokol kurallarını, gün
içindeki programları, koruma çemberini delip geçmeden daha da önemlisi her yere hücum edip insanların
sabırlarını tüketmeden usul usul bir işi sabırla nasıl
bina ettiğini gördüğüm Christopher Morris, mekanı tanıdıktan sonra çekeceği fotoğrafları adeta kafasında
tasarlıyor, sonra onların peşinden koşuyor.
Yalnızca 10-15 Kare Çekti
Cumhurbaşkanı Gül, köşkün bahçesinde fotoğraf çekilmeyi kabul ettiğinde Morris, iki dakika dolmadan,
yalnızca 10-15 kare deklanşöre bastı. Katıldığı her
toplantıda yüzlerce kez flaş ışığına maruz kalan Gül
bile bu duruma şaşırmıştı. Başka bir fotoğrafçı eğer bu
şansı elde etmiş olsaydı muhtemelen Abdullah Gül’ü
hava kararıncaya kadar tutar ve sonunda elindekiler
ile yetinmezdi. Tabii ki bu tecrübe Morris’in 7 yılı aşkın
bir süre Beyaz Saray’da George Bush’u takip etmesinden geliyor.
50
51
Normal Hayata Geçiş
“TİME için Beyaz Saray’da fotoğraf çekmek benim için savaş fotoğrafçılığından normal hayata bir geçiş gibi.Körfez Savaşı, Amerika’nın
Irak’ı işgali, Kolombiya’daki uyuşturucu savaşları ile birlikte Bosna,
Yugoslavya, Afganistan, Çeçenistan ve Somali gibi 18 farklı yerde
yaşanan savaş ve çatışmayı fotoğraflamak ve sonrasında bunların zihinde biriktirdiğim izleri silmek kolay olmasa gerek” diyen Morris, “İki
çocuğum varken hala savaş fotoğrafçılığı yapmak bencillik” sözleriyle
hayatta duracağı yeri de bildiğini anlattı.
Bir Çok Ülkeden Davet Geliyor
Üzerine yapışan “Savaş fotoğrafçısı” etiketinden Beyaz Saray’da uzun
yıllar çalıştıktan sonra nispeten kurtulduğunu söyleyen Morris bu kez
de oradaki çalışmaları epey dikkat çektiği için “Başkan fotoğrafçısı”
kimliği ile anılmaya başladığını anlattı. Morris, “Birçok gazete ve dergi
kendi ülkelerinin başkanlarını çekmesi için beni davet eder oldu. Aslında bu kimlikten pek rahatsız değilim. Ama ona en ilginç gelen şey,
savaş fotoğrafçılığını bıraktıktan sonra bu sefer savaşlara sebep olan
devlet başkanlarını çekiyor olmak” dedi.
En Zoru Moda Fotoğrafı
Tüm bu koşuşturmacanın ardından kendisini bir şekilde moda dünyasında bulduğunu sözlerine ekleyen Morris, “Şimdilerde çoğunlukla
Avrupa ülkelerinde moda dergileri ve firmalar için fotoğraflar üretiyorum. Kanlı savaş meydanlarından ve gergin siyaset ortamlarından
sonra çoğu kimse moda fotoğrafı çekmeyi çocuk oyuncağına benzetebilir. Fakat bugüne kadarki deneyimlerim arasında en zorunun moda
fotoğrafı çekmek olduğunu içtenlikle söyleyebilirim. Çünkü ışıktan
mekana, kıyafetlerdeki detaylardan vücut hareketlerine kadar kontrol
edilmesi gereken onlarca unsur var. Yine de bu deneyimi yaşamaktan
mutluyum” dedi.
Amerikayı Çekiyorum
Fotoğraf yolculuğu sırasında Doğu yada Batı tercihi yapmadığını aktaran Usta foto muhabiri şöyle konuştu:
“Tüm bunların yanısıra son zamanlarda Amerika üzerine de epey
eğiliyorum. Şöyle bir gerçek var ki, Batılı fotoğrafçıların çoğu objektiflerini genelde Doğu’ya doğrultur. Özellikle kendi ülkesinde, içten
gelen engellenemez sokak fotoğrafçılığı refleksinden doğan ürünlerinötesinde kapsamlı, uzun soluklu proje yürüten az. Kameramı kendi
milletime, kendi ülkeme daha çok çeviriyorum son zamanlarda.Farklı
insanları sıradışı bir tarzla çekerek “Amerikalı” kimliği altında buluşturuyorum. Bazen bu fotoğraflara bakarken irkiliyorsunuz. Uzakta bir
noktaya bakan, garip mekanlarda ayakta bekleyen, bazen kalabalık
bazen de yalnızlık içindeki insanlar görüyorsunuz. Fakat hepsinin yüzünde ortak bir duygu var gibi. Bu durum, fotoğraflar üzerinde biraz
düşünmeyi gerektiriyor.
90’Larda Amerika’yı Çekmeyi İstemezdim
1990’larda Amerika’da çalışmak isteyeceğimi asla düşünmezdim.
Amerika fotoğraflarını kariyerimde çok ayrıcalıklı bir yere koyuyorum.
Bir savaş fotoğrafçısı olarak biliniyor olsam da, beni fotoğrafçı olarak
tanımlayan şey aslında Amerika üzerine yaptığım politik çalışmamdır. 11 Eylül’ün ve Irak’ın işgalinin ardından bence vatanseverlikle
körleşmiş bir ulus haline geldik. Benim ülkem başka bir ülkeyi meşru
olmayan sebeplerle işgal etti. Ve ben de “Benim Amerikam” (My America) isminde bir çalışma yapmak istedim. Çok sayıda seyahate çıktım.
Ekonomik sorunlar ve savaşlar yüzünden daha depresif bir Amerika
tablosu çizen bir kitap ortaya çıktı. Bu değişimi kaydetmiş oldum.”
Türkiye’ye Son Yıllarda Gelir Oldum
1990’lı yıllarda Time dergisinden bir yazarla birlikte Diyarbakır’da
Kürtler konusu üzerine de çalıştım. Bir de ABD eski Başkanı George
Bush’un İstanbul ziyaretinde ki ekipte yer aldım. Türkiye’ye yolum pek
düşmüyordu aslında. Ama son yıllarda ise sık sık çeşitli vesilelerle ülkenize geliyorum”
Yannis Behrakis
Vakıfbank-TFMD Yılın
Basın Fotoğrafları
2014 yarışmasının
yabancı jüri
üyelerinden biri
de Reuters haber
ajansının Yunanistan
Fotoğraf Editörü
Yannis Behrakis.
Çektiği karelerle
Reuters’in en
önemli gözleri
arasında yeralan
Behrakis, fotoğrafa
bakışını TFMD
İstanbul Temsilcisi
ve Reuters Türkiye
Fotoğraf Editörü
Murad Sezer’e
anlattı.
Ropörtaj: Murad SEZER
En iyi fotomuhabiri görünmez olanıdır
Çoğunlukla savaş, toplumsal olaylar, doğal afetleri ve politik
gelişmeleri fotoğraflıyorum. Bazen de spor. Haber fotoğrafçılığının bence bir çok hedefi vardır. Asla kendini tekrar etmeyen, eşsiz ve sihirli bir anı kaydetmek, gücü ve güzelliğiyle
insanları suskun bırakmak. Kitlelere mesaj vermek, onları bazen güldürmek, bazen ağlatmak. İnsanları suçlu hissettirmek,
iyi amaçlar için insanların elini cebine atmaya teşvik etmek.
Harekete geçmeden önce insanları iki kere düşünmeye itmek.
İzlediğim Film Bu İşe Attı
Bir stüdyoda ticari fotoğraflar çekiyordum. İzledigim bir film
hayatımı değiştirdi. Başrolünü Nick Nolte’nin oynadığı bir gazetecinin hikayesini anlatan “Ateş altında” (Under Fire). Sonrasında fotomuhabiri olmaya ve savaşları fotoğraflamaya karar verdim.
Libya’da Kaddafi Fotoğrafı
İlk ülke dışı görevim 1989 yılında Libya oldu. Reuters’ta kadrolu işe başlamamdan dört gün sonrasında ABD savaş uçakları
Libya’yı ve Libya Hava Kuvvetleri’ni bombaladı. Kaddafi kaldığımız otele geldi, gazetecileri ziyarete. Ama bizimle konuşmadan ayrıldı. Orada kargaşa arasında onun yanına sızmayı
başardım ve fotoğraflarını çektim. Ertesi günü ajansın servis
ettiği fotoğraflar tüm dünya medyasında geniş şekilde yer
aldı. Oradan sonra Maltaya geçim ve böylece dünyanın dört
bir yanını boynumda fotoğraf makinesi ile gezmeye başladım.
Hobisi İşi Olan Biriyim
Ben hobisi işi olan ve hobisi ile maaş alan az sayıda insandan
biriyim. Genç fotoğrafçılara yardımcı olmayı seviyorum. Çoğu
kez kendimi onların arasında birşeyle anlatırken buluyorum.
Savaşlardan nefret ediyorum. Yaşananları belgelemek için de
orada olmam gerektiğine inanıyorum. Bu benim dünya barışına katkımdır.
Yannis Behrakis
Dostumun Kanı Giysilerimi Damgaladı
2000 yılında Siera Leone’de çok sevdiğim arkadaşım
Reuters’ın değerli muhabirlerinden Kurt Schork iç savaşı izlerken APTN kameramanı Miguel Gil Moreno de Mora ile birlikte
öldürüldü. Kanı giysilerimi kaybı ruhumu sonsuza dek damgaladı.
İşimin Kötü Tarafı Ağır Yük
İşimin en iyi tarafı seyahat etmek. Çok seyahat etmek. Mücadele etmek, tutku, macera, yeni insanlarla tanışmak, tarihe
tanıklık ederek tarih yazmak. En kötü tarafı ise ağırlık. Oysa
bende hafif bir çantayla seyahat etmeyi çok isterdim.
Fotoğraf: Yannis Behrakis
Varoştan
Akedemisyenliğe
Yol Hikayesi
UFUK DUYGUN KİMDİR?
1956 yılında Ankara’da
doğdu. Babası,
Demiryolları’nda teknik
ressamdı. Ankara
Çalışkanlar İlkokulu, Atıf
Bey Ortaokulu, Yıldırım
Beyazıt Lisesi ,İstanbul
Pendik Lisesi, Kartal Lisesi,
Mimar Sinan Üniversitesi
Fotoğraf Bölümü ve son
olarak master eğitimini
tamamlamak üzere Marmara
Üniversitesi, Fotoğraf
Bölümü’nde okudu. Halen
Yıldız Teknik Üniversitesi,
Sanat ve Tasarım Fakültesi,
Fotoğraf ve Video Ana Sanat
Dalı’nda öğretim görevlisi.
Evli ve iki çocuk babası.
Söyleşi: Alper İşmen
Fotoğrafla tanışmanız
nasıl oldu?
Fotoğrafçılığa veya filmlere olan
ilgim Ankara’da Çinçin Bağları’ndaki
evimizde, babamın eşliğinde güneş
ışığından yararlanarak sinema filmi
parçalarından bir mercekle perde
üzerinde görüntüler elde etmeye
çabalamamla başladı. Sadece
görüntüler değil, mercekten çıkan
ışık huzmesinin aydınlattığı toz
tanecikleri bile beni henüz ilkokul
çağlarında fotoğrafçılığa itmiştir.
Kendi imkanlarımla margarin yağı
tenekesinden ağabeyimle birlikte
yaptığım agrandizör ile siyah
beyaz baskılar yapmaya başlamam
1968’de oldu. Fotoğraf çekmeyi,
makine bilgisini ve fotoğrafçılığa
ait birçok teknik bilgiyi kendi
kendime öğrendim. Bu çok uzun bir
süreçtir.
Bostancı’da Şipşakçı
Bostancı’da bir tavernada şipşak
fotoğrafçılık yaparken etkisini çok
beğendiğim fotoğraf kağıdı banyo-
60
sunun hangi marka, ne çeşit bir şey
olduğunu patronuma sorduğumda,
sır olduğu için söylemediği ve benim de kullandığımız bu banyonun
belki bir kutusu, ambalajı olabilir
düşüncesiyle hemen yakındaki çöp
bidonunu karıştırarak ne olduğunu
bulmam, bu süreçte hiç unutamadığım bir anımdır.
Mimar Sinan’da
Fotoğraf Bölümü
1992 yılında Mimar Sinan Üniversitesi, Fotoğraf Bölümü’ne başlamamla fotoğrafçılığa meslek olarak
adım atmış olduğumu söyleyebilirim. Okulla birlikte dergilerle veya
çeşitli ajanslarla çalışarak hayatımı kazanmaya başladım. Bu arada İFSAK ‘a üye oldum. Marmara
Üniversitesi’nde “yaz kurslarında ve
İFSAK’ ta eğitimci olarak bildiklerimi
paylaşma olanağı buldum. 1997’de
de Yıldız Teknik Üniversitesi’nde ilkin okutman, daha sonra da öğretim
görevlisi olarak olarak çalışmaya
başladım.
Ankara’da Çinçin
Bağları’nda unutulmaz
bir çocukluk yaşayan,
ağabeyi ile beraber yağ
tenekesinden yaptığı
agrandizör ile karanlık
odayla tanışarak
fotoğrafın büyülü
atmosferini solumaya
başlayan Ufuk Duygun,
akademik eğitimini
de Mimar Sinan
Üniversitesi Fotoğraf
Bölümü’nde eğitim
alarak taçlandırdı.
Hala Yıldız Teknik
Üniversitesi Sanat
ve Tasarım Fakültesi,
Fotoğraf ve Video
Ana Sanat Dalı’nda
öğretim görevlisi
olarak tecrübelerini
öğrencileriyle paylaşan
Duygun, fotoğraf, basın
fotoğrafçılığı ve amatör
fotoğrafçılık ile ilgili
düşüncelerini Alper
İşmen’e anlattı.
Ufuk DUYGUN
61
200 sene sonrasına günümüz
hakkında bilgi verebilecek her türlü
fotoğraf bence belgesel fotoğraf
olmuştur
Türkiye’de akademik
fotoğraf eğitimleri
sizce işlevsel mi,
Fotoğraf bölümlerinden
mezun olan öğrenciler,
mesleklerini icra ederek
hayatlarını kazanma
noktasında başarılı
olabiliyorlar mı?
Benim kendi kendime deneme yanılma
yoluyla öğrenmemin yıllarca sürdüğü,
kimsenin anlatmak istemediği ve sır
gibi sakladığı bilgileri, belli bir sistem
dahilinde, deneyimli hocalarla ve
bilginin merkezi olan bir ortamda
kısa sürede öğrenmenin farkını
yaşayan biriyim. Bu nedenle akademik
eğitimin yararlarını saymakla
bitiremem ve oldukça işlevsel
olduğunu düşünüyorum. Mezun olan
öğrencilerimizin büyük bir çoğunluğu
kendi mesleklerinde, bir reklam ajansı,
reklam stüdyosu, gazete veya tv
kanalında çalışmaktalar.
62
Akademik fotoğraf
eğitiminin artıları sizce
nelerdir?
Akademik fotoğraf eğitimi aynı zamanda fotoğraf dünyasına atılacak olan
öğrencinin disiplinli bir şekilde projeler
yapabilmesi, belli bir bakış açısı sağlayabilmesi, kendine ait bir tarz oluşturabilmesi, sanat dünyasına katılabilmesi,
kendini tanıtma, gelişme ortamı sağlaması ve yurt dışı bağlantılar kurabilmesini olanakları hale getirir. Salt fotoğraf çekmenin dışında bireyin sanat,
felsefe, sosyoloji, psikoloji etkenlerini
kavramasına ve bu alanlarda da kendini
geliştirme bilincinin oluşmasına katkıda bulunur.
belki de elle tutulur bir makineye bile
gereksinim kalmayacaktır. Optik gelişmeler ve tıp bileşimleri bunu sağlayabilir hale gelecektir.
Fotoğrafın geleceği
konusunda öngörüleriniz
neler?
Günümüzde artık amatörler tarafından
çekilen ve sosyal medyada paylaşılan
binlerce önemli olaylara, gelişmelere,
hareketlere dair görüntülere kolaylıkla
ulaşabilmekteyiz. Kompakt makineler, internet ortamı artık foto muhabiri
veya profesyonel fotoğrafçı kavramını
değiştirmeye başlamıştır. Amatörler
tarafından görüntülü haber alma, bilgi
Dijital sistemlerin bulunması, led teknolojisininin geliştirilmesi ve internet
ile teknolojik bir patlamanın eşiğindeyiz. Gelecekte fotoğraf çekebilmek için
63
edinme veya paylaşma olanaklarının
kolay ulaşılabilir ve ucuz olması, profesyonel fotoğrafçıların kendilerini geliştirme, bilinçlendirme ve eğitme gereksinimlerini artırmıştır. Bu nedenlerle
profesyoneller kendilerini fotoğrafçılığın dışında da çaba göstermelerini gerekli hale gelmiştir.
Belgesel fotoğraf sizce
nedir, nasıl olmalıdır?
Teknik olarak bakıldığında doğa, gezi,
savaş, yaşam, amatör, belge, mima-
Foto muhabirliğinin geleceği hiç
de yadsınamayacak kadar önemli
olmaya devam edecek
gibi hareketli görüntüleri takip etmek
için donanım ve teknolojinin gerekliliğinin, duran fotoğrafa bakma pratikliğine göre dezavantajlı durumda olmasının da katkısı olsa gerek.
ri, portre, makro, vesikalık, eski tabirle
haftalık. Hatta kimsenin gitmediği gezegenlerde çekilen fotoğraflar da bunlara dahil belgesel fotoğraftır. Mars’ta
çekilen fotoğraflar buna bir örnektir. İnsanlar ne yapıyorlardı, nasıl yapıyorlardı,
ne giyiniyor, ne yiyorlardı tarzında 200
sene sonra sorularak bakılacak her türlü
fotoğrafa belgesel fotoğraf diyorum.
niz bir fotoğraf bu gün için önemli görünmeyebilir. Ama aynı fotoğraf bundan bir kaç asır sonra günümüze dair
çok önemli bir belge olabilir.
Fotoğraf makinesi
boynunuzdayken aldığınız
tepkiler nasıl?
Haber fotoğrafçılığı yani
foto muhabirliğinin geleceği
sizce nasıl olacak?
Buradan yola çıkacak olursak 200 sene
sonrasına günümüz hakkında bilgi verebilecek her türlü fotoğraf bence belgesel fotoğraf olmuştur. Komşunuzla
birlikte sokak kapısı önünde çektirdiği-
Günümüzde televizyonda ve sosyal
medyada yayınlanabilen hareketli görüntülerle rekabet etme zorunluluğu
olsa da foto muhabirliğinin geleceği hiç
de yadsınamayacak kadar önemli olmaya devam edecek. Burada televizyon
Ne zaman bir ortamda fotoğraf çekmeye çalışsam hangi kanaldan veya
hangi gazeteden olduğumu sormaya
çalışıyorlar. Tabii olumsuz anlamda. Çoğunlukla eğer gazeteciysem fotoğraf
çektirmemek için. Demek ki halkın bu
konuda çekinceleri var.
64
65
TÜRK TURiSTLERiN
GÖZBEBEĞi
SAKIZ
ADASI
İzmir’in Çeşme ilçesine 8 deniz mili
uzaklıktaki Yunanistan’ın Sakız Adası, Türk
turistlerin en fazla ziyaret ettikleri adaların
başında geliyor. Düzenledikleri etkinliklere,
adanın doğal güzellikleri ve tarihi yapıları
da eklenince gezi meraklılarının uğrak
bölgelerinden birisi olan Sakız Adası her yıl
yükselen turist profili ile tur operatörlerinin
gözdesi konumunda yerini koruyor.
Denizhan GÜZEL
66
67
SAKIZ ADASI
Turistler Sık Ziyaret
Ediyor
korunmuş durumda. Mesta Köyü’nün
en güzel yanı ise gezinizi gerçekleştirirken geçmişi hissedebilmeniz.
Adını dünya’da bir tek bu bölgede yetişen Sakız ağaçlarından alan bu şirin
adanın en gözde köyleri ise Pyrgi ve
Mesta.İnşaat ustalarının kendilerine
özgü yaptıkları ‘Kesme Dış Kaplama’
özelliği ile evlerin dış cephelerinin oldukça farklı bir şekilde oluştuğu köy,
turistlerin en fazla ziyaret ettiği alanların başında geliyor.
Roket Savaşları
Kale Şeklinde Köy
Paskalya Döneminde
Gerçekleşiyor
Nasıl Başladı?
Hıristiyan aleminde Hazreti İsa’nın 40
gün gördüğü işkencenin ardından çarmıha gerilmesi, sonra da ruhunun göğe
yükselerek dirilmesini sembolize eden
Paskalya dönemine kadar 40 gün et yememe perhizi, 4 Mayıs gecesi sona eriyor. Perhizin sona ermesinin ardından
ise Paskalya şenlikleri başlıyor. Şenlikler kapsamında Sakız Adası, Vrondados
Vrondados Köyü’nde, kökleri Osmanlı
dönemine kadar dayanan roket savaşı,
Aziz Markos ve PanagiaErityani kiliseleri arasında yapılmaktadır. Cemaat kazanma çekişmesi nedeniyle iki kilisenin
çocukları arasında birbirlerine sapanla
taş atarak başlayan sürtüşmeye, Paskalya kutlamalarında büyükler de katılmış. Zamanla İsa’nın dirilişi kutlamalar,
Adanın bir diğer çekim merkezi konumunda olan tarihi Mesta Köyünün tarihi
ise 14. Yüzyıla kadar dayanıyor. Köyün
en büyük özelliği ise evlerin tünellerle
birbirlerine bağlı olması. Geçmişte korsanlardan korunmak için yapılan ‘Kale’
şeklindeki köyün dış kapıları kapatıldığında içeri girmek imkansızlaşıyor. Köyün içinde bulunan evlere tüneller arasından geçerek ulaşılabiliyor ve o tarihi
doku günümüzde son derece güzel
Sakız Adası’nda düzenlenen festivallerin en ilgi çekeni ise tüm dünyanın
büyük ilgi gösterdiği, iki Kilise arasında
yaşanan Roket Savaşları.Geçmişi oldukça eskiye dayanan roket savaşında iki
Kilise cemaati, hazırladıkları roketlerle
Kiliselerin çanlarını vurmayı hedefliyor.
Köyü’nde, her yıl geleneksel roket savaşları düzenleniyor. Köyde, birbirlerine 400 metre uzaklıktaki Aziz Markos
ve PanagiaErityani Kiliseleri arasında
yapılan, kökü Osmanlı’nın hakim olduğu
döneme dayanan roket savaşları, saat
20.00’de başlıyor ve gece yarısında en
yoğun şeklini alıyor.Renkli görüntülere
sahre olan roket savaşlarını ise dünyanın bir çok ülkesinden gelen turistler ve
medya mensupları takip ediyor.Hava
karardıktan sonra atılan havai fişekler,
gecenin karanlığında renk cümbüşüne
neden oluyor.
yerini kiliselerin avlularına yerleştirilen toplarla
yapılan atışlara bırakmış.Kutlamalar uzun yıllar top atışlarıyla sürdükten sonra 1889 yılında
tehlikeli boyutlara gelince Türkler hem bunu önlemek, hem de adalıların ayaklanma tehlikesini
ortadan kaldırmak için bu toplara el koymuş. Bu
geleneği Türkleri rahatsız etmeden sürdürmek
isteyen Sakızlılar, ilerleyen yıllarda havai fişekte
karar kılmışlar.O gündür bugündür Aziz Markos
Kilisesi’nin kubbesiyle, ana giriş kapısının üzerindeki Aziz Markos Heykeli’ne, karşı tarafta ise
PanagiaErityani Kilisesi’nin saatine karşılıklı binlerce havai fişek fırlatılıyor. Bu havai fişeklerin
hazırlanmasına ise yaz aylarında başlanıyor. Saat
21.00’de duyulmaya başlayan patlama sesleri
adadaki turistleri buraya çekiyor. Saat 23.00’te
ise toplu saldırıya geçiliyor, yarım saat içinde
binlerce havai fişek ateşleniyor. 23.30’da geçici
ateşkes yapılıyor, ibadet için kiliselere giriliyor
ve rampalara yeni fişekler yerleştiriliyor. ‘HristosAnesti - İsa dirildi’ sözleri duyulduğunda temsili
savaş yeniden başlıyor.
Festivaller Adası
Sakız Adası’nın bir diğer özelliği ise bahar aylarında başlayan festivallerin sonbahara kadar devam etmesi. Ada köyleri arasında düzenlenen kıyafet festivalleri, yemek festivalleri, yöresel halk
oyunları festivalleri, Kültür ve Sanat etkinlikleri
turistlerin yoğun ilgi gösterdikleri etkinlikler arasında yer alıyor.
Dünya’da Bir Tek Bu
Adadayetişiyor
Adını Sakız (Mastik) Ağaçlarından alam Sakız
Adası’nın en büyük özelliği ise dünyada sakız ham maddesinin yetiştiği tek bölge olması.
Ağaçlardan hasat zamanı elde edilen sakız, bir
çok üründe kullanılıyor. Reçel’dentatlı yapımına
kadar bir çok gıda maddesinin ham maddesini
oluşturan sakız, adanın en büyük gelir kapılarından birisi.
Nasıl Gidilir?
SAKIZ ADASI
Yunanistan’ın Avrupa Birliği üyesi olması nedeniyle Sakız Adası’na ya Schengen vizesi veya gümrük
kapısından alabileceğiniz vize ile girebiliyorsunuz.
Çeşme’den sabah 09.30’da hareket eden feribotlarla yaklaşık 50 dakikalık bir seyahatten sonra
Sakız Adası’na ayak basmış oluyorsunuz.
Murat ÖZTEK
Meclisin
Murat Ağabeyi
MURAT ÖZTEK KİMDİR?
1961 yılında Sivas Şarkışla’da
doğdu. Ankara’da Kıbrıs
Bayraktar İlköğretim Okulu,
50. Yıl Lisesi’nden mezun
oldukdan sonra iki yıl Aşağı
Ayrancı Ticaret Lisesi’nde
ticaret hukuku okudu.
Gazetecilik mesleğine
1982’de Hürriyet gazetesi
fotoğraf servisinde başladı.
Hürriyet gazetesinde foto
muhabiri olarak çalıştı.
Sırasıyla Günaydın, Sabah
gazetelerinde foto muhabirliği
yaptıktan sonra bir süre
Cumhurbaşkanlığı Basın
Merkezi’nde görev aldı. Daha
sonra Akşam gazetesine
geçti. Halen Akşam gazetesi
parlamento bürosunda foto
muhabiri olarak çalışmaktadır.
Evli olan Öztek, iki çocuk
babasıdır.
Ropörtaj: Arif Akdoğan
Meclise ilk geldiğinde Meclis
Başkanı, Başbakan kimdi?
şeylerin sürekli tekrarı bıkkınlık ve
yorgunluk getiriyor.
Hüsamettin Cindoruk Meclis
Başkanı’ydı. Tansu Çiller de
Başbakan.
Kaç yıldır meclistesin?
Yıllarını verdiğini bu tarihi
binayı, burada çalışmayı seviyor
musun?
Eskiden seviyordum şimdi soğumaya başladım. Yoğun bir çalışma ortamı zaman içinde bizi de siyasetçiler
gibi yorgun düşürüyor. Eskiden istediğin gibi istediğin yerde haber yapabiliyordun. Basının ağırlığı vardı.
Şimdi yavaş yavaş kapılar bize kapatıldı. İzinsiz hiçbir şey yapamıyoruz. O da bizi işten soğutuyor. Aynı
72
“Atlattım”
gülümsemesi, hiç
bitmeyen enerjisi,
siyasetçilerle
diyalog kurmadaki
başarısı, geçen
yıllara inat meclis
koridorlarında haber
fotoğrafı peşinde
koşan Murat Öztek.
Bir gün “aşık” olduğu
meclisten ayrılırsa
onun dostluğuna,
muhabbetine aşık
olanlar, genel kurul,
koridor, komisyonlar,
hepsinin adını tek tek
bildiği ağaçlar, o nu
çok özleyecek.
Meclis’te 19. yılıma Akşam Gazetesi ile birlikte girdim. Daha önce genel kurulun çalıştığı Salı, Çarşamba,
Perşembe günleri gelirken, basın
mensuplarının sürekli gelmesi üzerine ben de her gün Meclis’te olmaya başladım. Sabah erken saatlerde
meclis çalışmalarını takip etmeye
başlıyorum genel kurul kapanana
kadar da gece gündüz mesaimi sürdürüyorum.
Mecliste siyasetçilerle çok yakın
ilişkilerin var. Diyalogları çok
rahat kurabiliyorsun. Bunu nasıl
73
başarıyorsun? En kızgın anında bir
siyasetçiyi güldürdüğüne çok tanık
oldum. Sen fotoğrafını çekerken
haberde alıyorsun. Çoğumuz
fotoğrafı çeker bırakırız?
Bu iyi bir tespit. Orada sürekli çalışmanın getirdiği de bir sonuç bu. Ama biraz
da sen isteyeceksin haberi, fotoğrafı.
Kendini sevdireceksin. Bir foto muhabiri biliyorsun kolay kolay işten yıpranmaz. Sabahtan akşama kadar beklersin
bir kare için. Çünkü, foto muhabirliği
çok ağır bir meslek. Dünyada görülmemiş en ağır meslek budur. Hamallık
yaparsın dinlenirsin ama bir foto muhabiri hiçbir zaman dinlenmez. Dinlendiği
sanıldığı anda o yine bir şeyler düşünüyordur. ‘Nasıl çeksem, nasıl atlatsam’
diye. Sürekli bir çalışma durumu. Haliyle kimsenin göremediği ayrıntıları foto
muhabiri objektifine yansıtabiliyor.
Peki o sohbetlerden bir haber
aldığın oldu mu?
Olur tabi ki. Genel kurulda bir fotoğraf
çekersin ama arkasını bilmediğin için
kulise inersin. Vekile anlatırsın, “ İşte
böyle yapacağım şöyle yapacağım “ O
da, tabi sana güvendiği için, iyi ilişki
kurduğun için, bir de sürekli seni takip
ettiği için anlar sana bir haber malzemesi verir. Fotoğraf her şeyi olduğu
gibi yansıttığı için siyasetçi foto muhabiri ilişkisi güvenle devam eder.
Siyasetçileri seviyor musun? 19
yıldır mecliste çalışıyorsun.
Siyasetçiden siyasetçiye fark var.
Siyaseti seviyor musun?
Siyaseti seviyorum. Çünkü siyasetin
içinde bulunduğum için kendimi zaman
zaman siyasetçi gibi de hissettiğim
oluyor.
74
Peki sen kendine foto muhabiri
değil de siyaset fotoğrafçısı
diyebilir misin?
Diyemem çünkü ben 12 yıl foto muhabirliğinin farklı dallarında da görev
yaptım.
Mecliste en sevdiğin nedir? Genel
kurulda oturup fotoğraf çekmeyi
seviyor musun mesela?
Uzun süre orda çalıştığım için meclisin
kokusunu severim. O kokuya aşığım
ben.
Nasıl bir koku?
Orayı o kadar benimsedim ki, gittiğim
zaman orayı evim gibi görüyorum. Oraya gitmediğim zaman huzursuz oluyorum, işlerim sanki yarım kalmış gibi
hissediyorum. Huzur bulduğum, sürekli
özlediğim bir koku. Her ne kadar son
zamanlarda yorgun düşüp biraz soğusam da duygularım değişmiyor.
Ben biliyorum siz öğle yürüyüşleri
yapıyorsunuz. Parklara
çıkıyorsunuz. Her gün Ankara’nın
göbeğinde bulunan bu ormanda,
yeşilin içinde yürüyorsunuz.
Onlar sizin için bir şans. Çok güzel
yemekler yiyorsunuz (gülüyoruz…)
Yüzde 90’ı doğru. Oranın bir tabiat
güzelliği var. Ankara’nın ortasında yeşil bir alan var. Değişik ağaçları görüyorsunuz. Değişik ortamı görüyorsunuz. Değişik insanları görüyorsunuz.
Türkiye’nin her tarafından oraya insan
geliyor.
Bir gün emekli olursan Meclis’te en
çok neyi özlersin?
Genel kurulun dört duvarını özlerim. Siyasetçilerin vatandaşlar için ne tür ya-
salar çıkarttığını görmek isterim. Genel
kurulda görev yaparken birçok yasaya
tanıklık ediyorum. O bakımdan orda
bulunmadığım zaman kendimi eksik
hissediyorum. Ben galiba siyaseti çok
seviyorum.
Mesleğe karanlık odadan
başladığınızı biliyoruz.
1982 yılında Hürriyet’te laboratuvar
elemanı olarak başladım. Slaytlar…
Hep siyah beyaz çalışıyorduk. Slayttan negatife dönmeye başladığımız
için İstanbul’a kursa gittik. Bir karanlık
odacının hiçbir zaman hata yapması
mümkün değildir. En ufak hata yıllarını alıp götürebilir. Dikkat ister, titizlik
ister. Orası çok önemli bir yerdir. Fotoğrafın baskısını, banyosunu saniye
saniye hesaplamak zorundasındır. Ağır
işti. Ama şimdi dijitale döndük, mertlik
75
bozuldu derler ya. O yüzden gerçekten
eskiden çok zordu iş yapmak çok ağırdı. Şimdi çok rahatladı. Özlüyor muyum,
özlüyorum. Karanlık odada elinle yani
böyle tekrar yaratıcılık yapıyorsun. Bir
fotoğrafı çekerken insan ne çektiğinin
farkına varamaz. Ama orada gördüğün
zaman, ‘İşte bu güzelmiş’ diye heyecan duyar. O ilk an inanılmazdır. Bazen
büyük bir mutluluk, bazen derin bir hayal kırıklığı. Çok özel anlardı. Ama artık
yok. Film güzel çıkmış pırıl pırıl çıkmış
bu seni onurlandırırdı. Bir de eskiden
siyah beyaz, renkli vardı. Yani iki makinen olurdu. Birine siyah beyaz takılırdı,
birine renkli slayt takılırdı. Birinde tokalaşmayı çektin öbürüyle de çekmen
gerekir, ‹ Bir daha tokalaşır mısınız? ‘.
Hem renkli hem de siyah beyaz çekmek
zorundasın. Öyle bir şey vardı. Onun
için sık sık alışkanlık olmuş, eskilerde
şıyım. Kıskanç mısın? Kıskancım’
Ama bazı arkadaşlar olmadıkları ya
da olmalarının mümkün olmadığı
yerden de fotoğraf istiyor.
Mümkün değil ondan işyeri istemiştir. O
da ondan istemiştir.
Murat abi siyasetçilerle samimi
ve sıcak ilişkilerin oldu hep.
Unutamadığın siyasetçi kimdir?
En çok onun fotoğrafını çekmeyi
özlediğin?
Birinci sırada rahmetli Turgut Özal. İkinci sırada rahmetli Necmettin Erbakan.
Üçüncü de Süleyman Demirel. Özal,
yaptığı hareketlerle bir foto muhabirini atlatırdı. “Gelin çocuklar ben burada
araba kullanıyorum” derdi. Yani öyle
insanı dinamik ve zinde tutardı ki heyecan yaptıran, yenilikçi biriydi. Özal
ile unutamadığım bir olayı anlatayım.
Göreve gittiğimiz yerde nü bir fotoğraf
vardı. Özal’ı oradan geçerken çekmeyi
tasarladım. Bekledim, eşyalarımı hazırladım, tek ben çekeceğim. Arkamdan
birisi dokundu; ‘Ya bir dur dedim’ ‘Bana
baksana’ deyince sesinden Özal olduğunu anladım. “Şimdi fotoğrafı atladın
gördün mü” dedi. Tabi bir şey diyemiyorsun, güldüm. Dedim ki; “ Efendim bu
da bizim görevimiz”, “Atlattım atlattım,
nasılmış” dedi. Güzel de espri yapardı,
kırmazdı. Sonra o fotoğrafın önünde
bana poz verdi.
14 Şubat sevgililer gününde Meclis
grubunda Tansu Çiller’e çiçek
verirken bir fotoğrafın var?
14 Şubat Sevgililer gününde yere bir çiçek düşmüştü, ondan sonra aldım. ‘Ver
ver ver’ diye sesler gelince ben de kıramayıp vermiştim. Orada nazik bir şekilde kendisine saygıyla sundum. Aldı,
teşekkür etti.
Baykal da bir kez sana kartopu mu
atmıştı?
o vardır. Dijitale dönünce bu gençlerce zaman zaman alay konusu oluyor.
Meclis’te çalışanların yüzde sekseni 50
yaşın üzerinde insanlar olduğu için eski
alışkanlıkla hala tekrar tekrar sorarlar; “
Bir daha tokalaşır mısınız? diye.
Sonra efsane gazete Günaydın var...
Karanlık odadan sonra Hürriyet’te Ankara sayfası, gece muhabirliği ardından
Günaydın’a foto muhabiri olarak 212
(5953 No’lu basın kanunu) dediğimiz
basın kadrosuyla geçtim. 1989’dan bu
zaman kadar 212 kadrosuyla görev
yapıyorum. Günaydın, Sabah ve Akşam
Gazetesi’nde çalıştım. Demirel’in cumhurbaşkanlığı döneminde bir yıla yakın
köşkte görev yaptım.
Değişen zamanla aynı şeyi
söyleyebiliyor musun? Foto
muhabiri hala değerli midir?
Hala değerlidir. Foto muhabiri birebir iş
yapar. Bir muhabir o anda bulunmayabilir ama bir foto muhabiri o anı görmek
zorundadır. Bir kişi bir olayı yakaladığı
zaman o fotoğrafı diğer kişilerle paylaşmaz.
Biz fotoğraf olsun diye karın yağdığı bir
gün, “Efendim bir kartopu oynar mısın?”
dedik. “Tabi, ne güzel falan “dedi. O da
fotoğraf vermeyi çok sever, böyle çıktık
dışarı sulu sulu kartopunu bana doğru
attı. Benim makinanın üzerine gelince
tabi fotoğrafı ben çekemedim. “Ne yaptınız?” dedim. Bozuldum bir de. “Ya kartopu oyna dedin ya. Ben de oynadım”
dedi.
Peki sen foto muhabirlerinin
birbirleriyle fotoğraf alışverişiyle
ilgili ne düşünüyorsun?
Meslekte unutamadığın kişiler kimdir? Saygıyla andığın ve benim ondan çok şey öğrendiğim dediğin
kimse var mı?
Bu daha çok yönetim anlayışından kaynaklanır. Çünkü tek bir insanı çalıştırırsan her yere yetişemez. Ondan ister o
da başkasından. ‘Ama karşı mısın? Kar-
Mustafa Bozdemir. O beni yetiştiren büyüğümdür. Haber müdürüm geldi, “Eti
senin kemiği benim” dedi rahmetli Orhan Kantoğlu. Saygın insanlardır bun-
76
lar. Bunlar insan gibi insanlardı.
Sana iş öğretmeyi severlerdi. Bazıları büyük insanlar iş öğretmez
ki gençler bizim yerimize gelmesin
diye. Stajyer olarak bile almaya dayanamazlar. Yıllarca o koltuklarında kalırlar. Bırak da başkası gelsin
artık. Ama o insanlar her şeyi öğretirdi, insanlığı öğretirdi.
Bugün öyle kişiler yok mu?
Bugün öyle bir ilişki yok. Bir yere
gittiğin zaman, “Acaba bu benim
yerime mi gelecek niye geldi” diye
hesap yapılıyor. Ve ya dışarıdan yaşlı bir adam geldiği zaman, “Bu da mı
geldi? “ diye bir ustasına saygı göstermiyorlar. Ne olursan ol önce insan ol. Gelsin yerine de çalışsın belki
onun da ihtiyacı vardır.
Klasik ama eski günler yok.
Eski foto muhabirleri yok mu?
Foto muhabirliği kamuoyunun
gözü kulağı her şeyi diyebilirim.
Bir kareyle her şeyi ispat edebilirsin ama binlerce yazıyla hiçbir şeyi
ispat edemezsin. Mesleğimiz çok
ağır bir meslek, hasta olursun işini
bırakamazsın. Çocuğun olur sevemezsin doğru dürüst. Çünkü gece
gündüz iş vardır.
Eskisi gibi değil sanki artık.
Sadece birini bırakıp gidiyorsun
yani.
Dijital çıkınca mesela ben bir üzüntümü paylaşayım. Eşim doğum yapacak hastaneye götürülecek izin
alamadım. Allah rahmet eylesin
arkasından kötü söylenmez ama
müdürüm yüzünden karım kapıda
kaldı. Ben işi bırakıp gidemedim ve
amcama telefon ederek, “ Amca
alır mısın kapıda çocukla” diyerek
ricada bulunmuştum. Bizim meslek
özveri mesleği bu özveri mesleğini
de yaptığımız için her şekilde hep
ezilen biz oluyoruz.
Mecliste daha ne kadar
çalışmayı düşünüyorsun?
Allah ne kadar kısmet ederse işim
olduğu sürece devam edeceğim.
Koşturmayı istiyorsun hala o koridorlarda, komisyonlarda, genel kurulda… Keşke maddi durumum iyi
olsaydı da gençlere bıraksaydık.
Oranın ağırlığı dışarıdan göründüğü gibi değil, çok ağır bir yer. Nefessiz kalıyorsun, havasız kalıyorsun. Bazı güzel yanları da var kötü
yanları da var. Stres özellikle çok
fazla. İsterdim ki orda kavga olmasın.
Hep güçlü ol, güçlü hisset
kendini abi bu çatı altında.
Hep birlikte Arifim.
77
Havada yaşanan kabus dolu dakikaları bugün Star
Gazetesi’nde mesleğini sürdüren Foto Muhabiri Burhan Eliş
tüm detaylarıyla dergimizle paylaştı.
İŞTE DEHŞET ANI…
Burhan Eliş KİMDİR?
1966 yılında Kars’ın Selim
ilçesi Yolgeçmez Köyü’nde
dünyaya geldi. İlk, orta ve lise
eğitimini Kars’ın Sarıkamış
İlçesi’nde tamamladı.
1988 yılında Hacettepe
Üniversitesi Alman Dili ve
Edebiyatı bölümünden mezun
oldu. Gazeteciliğe 1990
yılında Milliyet Gazetesi’nde
başladı. 1999 yılında Star
Gazetesi’ne transfer oldu.
Halen Star Gazetesi Ankara
Temsilciliği’nde mesleğini
sürdüren Eliş, evli ve Göksu,
Tuna, Nehir isimli üç kız
çocuğu babası.
Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel,
18 yıl önce Güney
Amerika’ya yaptığı, iki
haftalık resmi ziyaretin
dönüş yolunda ölümden
döndü. Dokuzuncu
Cumhurbaşkanı
Demirel, eşi Nazmiye
hanım ve beraberindeki
180 yolcuyu taşıyan
Dalaman uçağı
kalkıştan yarım saat
sonra türbulansa
girdi. Saatte 900 km
hızla uçarken bir anda
sağa sola savrulan
ve irtifa kaybeden
uçakta yaşanan korku
ve paniği, O dönem
Milliyet Gazetesinde
görev yapan foto
muhabiri Burhan
Eliş, çektiği karelerle
ölümsüzleştirdi. Tanık
olduğu dehşet anını
gazeteciliğin verdiği
refleksle 36 mm’ye
hapseden Burhan Eliş’in
fotoğrafları Milliyet
Gazetesi’nin 15 Nisan
1995 sayısında “İşte
Dehşet Anı” başlığıyla
manşete taşındı,
dehşet anı, “Baba
yerde… Herkes çığlığı
basıyor… Burhan da
deklanşöre…” spotuyla
okurlara sunuldu.
Herkes Çığlık Bastı,
Burhan Deklanşöre…
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in
1995 yılı nisan ayında Güney Amerika
ülkeleri Arjantin, Şili ve Brezilya’ya yapacağı 15 günlük resmi ziyaret, daha
başlamadan medyada polemiklere yol
açmış, gezinin gereksiz olduğu yönünde
yayınlar başlamıştı.
O dönem çalıştığım Milliyet Gazetesi
Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Güldemir,
seyahatin başlamasına 3 gün kala telefonla arayarak seyahate benim katılmamı istemişti. Vize vb işlemlerin yetişemeyeceğini söylememe rağmen, “ben
anlamam işlerini hallet, seyahate sen
gideceksin” diyerek telefonu kapatmıştı. Resmi işlemleri ve vize başvurularını
2 günde bitirerek seyahat kadrosuna
dahil olmuştum. Seyahate katılan 180
kişi ile birlikte Esenboğa’dan havalanmış
İspanya’ya doğru uçuyorduk.
Gezinin ilk durağı Arjantin’e gitmeden
önce, İspanya’nın Kanarya Adalarında
bir gece konaklamış, ertesi gün, okyanusu geçmek için erkenden havalanmış,
yaklaşık 8 saat süren okyanus uçuşundan sonra Arjantin’in Başkenti Buenos Aires’e varmıştık. Ardından Şili’nin
Başkenti Santiago, sonra son durak
Brezilya’nın Başkenti Brasilia.
Havada Dehşet
Resmi temas ve görüşmelerden sonra
seyahat bitmiş dönüş hazırlıklarına başlamıştık.13 nisan Perşembe günü Brasilia Türk Büyükelçiliğinde uçuş saatini
beklerken, uçağa yiyecek içecek yükleyen aracın, uçağın bagaj kapağına çarpması sonucu uçağın uçuşu iptal olmuştu.
Türkiye’den yeni bir uçak bekliyorduk.
Bu da nereden baksan 14 saat demekti.
Otellerden çıkış işlemleri yapıldığı için
otellere geri dönmemiz mümkün değildi.
Tek çare Büyükelçilikte beklemekti. Ancak 180 kişiyi yedirmek doyurmak elçiliğin imkanlarını hayli aşıyordu. Kısa sürede kaynaklar tükendi, elçilik görevlileri
canla başla talepleri karşılamaya çalışıyorlardı. Ancak yetişmek ne mümkün…
yiyecek içecek bitti, uykusu gelenler elçiliğin koltuklarında uykuya dalmış….
Saatler süren gergin bekleyişten sonra,
iyi haberi alıyoruz, Türkiye’den beklenen Dalaman uçağı alana inmiş bizi bekliyordu. Otobüs, pasaport kontrol derken
Dalaman uçağındayız, bir an önce havalanmak istiyoruz, kapılar kapanıyor kemerler bağlanıyor, koltuklar dik duruma
getiriliyor ve uçağın tekerlekleri yerden
kesiliyor. Havadayız, herkes mutlu, yüzler gülüyor, vatana dönüyoruz çünkü.
Uçuş sorunsuz devam ediyor ilk yarım
80
saat dolmak üzere, ama daha önümüzde 17 saat var. Derken Cumhurbaşkanı
Demirel uçağın ön tarafında görünüyor.
Demirel her uçuşta yaptığı gibi yolcularla tek tek tokalaşıyor hal hatır soruyor.
Ayaktayım, yanımda rahmetli Ahsen Çetine (dönemin Türkiye Gazetesi Cumhurbaşkanlığı muhabiri) fotoğraf makinem
boynumda bana doğru yaklaşan Cumhurbaşkanı Demirel’i bekliyorum bir yandan da fotoğraf çekiyorum.
Cumhurbaşkanı Demirel elini uzatıyor,
tokalaşmak için elimi uzatıyorum, büyük
bir patlama ve sarsıntı ile savruluyorum, düşmemek için koltuğa sarılıyorum.
Cumhurbaşkanı Demirel’i önce uçağın
tavanında görüyorum sonra yerde. Tek
amacım Cumhurbaşkanı Demirel’in her
anın fotoğrafını çekmek, sol kolumla
koltuğa sıkı sıkı yapıştım, sağ elimle fotoğraf çekmeye çalışıyorum, ama aşağı
yukarı ve yanlara doğru sarsıntı yüzünden vizörden Demirel’i görmekte zorlanıyorum. Yapabileceğimin en iyisini
yapmaya çalışıyorum. İnsanlar fotoğraf
çekmeme kızıyorlar, “hepimiz öleceğiz
sen fotoğraf derdindesin diye bana bağırıyorlar, üstelikte fotoğraf çekmeme
tepki verenlerin çoğu gazete yöneticisi.
Uçak büyük gürültüyle sağa sola yatıyor
gövde çatırdıyor, kabin bagajları açılmış
dökülüyor, servis yapan hosteslerin ta-
bakları bardakları kırılıyor, ağlamalar, bağırmalar, çığlıklar birbirine karışmış, sakin
olmaya çalışanlar Kelime-i şahadet getiriyor. Uçağın penceresinden kanatların
aşağı yukarı sarsıldığını görebiliyorum.
Sakin kalıp fotoğraf çekmeye çalışıyorum.
Çekiyorum da. Nitekim Cumhurbaşkanı
Demirel, her şey yoluna girdikten sonra,
bana dönerek, “artık fotoğrafta çektin
allı güllü yazarsın” diyerek espri yapıyor.
Kafasını tavana vurduktan sonra yerde
oturarak tehlikenin geçmesini bekleyen
Cumhurbaşkanı Demirel’in aklına ilk eşi
Nazmiye hanım geliyor, korumalarına,
“Nazmiye’ye bakın” diye talimat veriyor,
korumalardan biri emekleyerek Nazmiye
hanımın yanına gidiyor, sonra geri gelerek Cumhurbaşkanı’na rapor veriyor,
“iyiymiş efendim o da sizi merak ediyor”
Ne Oldu?
Demirel ve 180 kişiyi Brezilya’dan getiren Dalaman uçağı türbülansa girdi ve
20 saniyede 300 metre irtifa kaybetti.
Kontrolü sağlayan pilot çok irtifa kaybettik diye hızla yükselmeye başladı.
Uçak 15 saniye sonra büyük bir gürültü
ve sarsıntıyla sağa yattı . Bu düşüş daha
sarsıntılı ve büyüktü, uçak 10 saniyede
700 metre irtifa kaybetti. İlk sarsıntı ve
düşüşte sakin kalmaya çalışan Demirel’in
ikinci düşüşte hiç konuşmaması korku ve
heyecanını yüzüne yansıtıyordu. Dalaman uçağı dikine burgaçlı hava hareketi
anlamına gelen türbülans bölgesinin kenarından geçmişti. Uçağın kaptan pilotu
Ata Özerden’in dediği gibi, ‘türbülans
bölgesinin kenarından geçtik, eğer içine
girseydik betona çarpmış gibi olurduk,
böyle bir durumda ya kanadınız kopar ya
gövde çatlar, ya da motor bozulur kurtuluşunuz yoktur”
Kurtuluş ve Eve Dönüş
Korumalar yerde oturan Demirel’e kafasını koltuklara çarpmasın diye sıkı sıkı
sarılmış uçağın sarsıntılarının geçmesini
bekliyorlar. Büyük patlamalar ve çatırdamalar yerini yerini hafif sarsıntılara
bırakıyor, çığlıklar kesiliyor, hostesler kırılan dökülenleri toplamaya başlıyorlar,
Demirel hemen yanımdaki koltuğa oturuyor, ayakta koltuğa sarılmış bekliyorum,
şoktayım, fotoğraf çektim ama, acaba ne
çektim bilmiyorum, o kargaşada can pazarında fotoğraf çektiğimi gören Demirel,
bana dönüyor, “fotoğrafta çektiniz artık
allı güllü yazarsınız” diyor, gülümsüyorum. Uçuş normale dönüyor, yüzler mutlu
gülümsüyor, ölmedik yaşıyoruz mutluluğu. Arkadaşlarım yanıma geliyor fotoğraf
çekip çekmediğimi soruyor, çektim diyo81
rum ama emin değilim, sonra filmin başına bir iş gelmesin diye makinadan çıkarıp
cebime koyuyorum, malum gazetecilik
numarası çekemediysen çektirme. Ama
daha önümüzde 16 saatlik bir uçuş var.
Okyanusu geçtikten sonra Cumhurbaşkanı Demirel’in talimatıyla Kanarya Adalarına inip bir saat dışarı çıkıp stres atıyoruz.
Normalde direk Ankara’ya uçulacaktı.
Sonra tekrar uçak ve sabah saat 10 sıralarında Esenboğa Havalimanına iniyoruz.
Kaza haberi üzerine Esenboğa hıncahınç
dolmuş kurbanlar kesiliyor.
Filmi banyoya veriyorum, yaklaşık yarım
saat süren bekleyişten sonra, film önümde ve çekmişim işte, bütün korku heyecan yorgunluk bir anda bitiyor…
Derken telefon çalıyor, arayan Milliyet
fotoğraf sorumlusu rahmetli Yalçın Çınar
abi, selam sabahtan sonra, Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Güldemir’in hemen
İstanbul’a gelmemi istediğini söylüyor,
Yeniden uçağa binmeyi göze alamıyorum,
ama sonuçta çağıran Yayın Yönetmeni. Öğlen uçağı ile İstanbul’a gidiyorum,
elimde manşetin fotoğrafları, Ufuk bey
sıcak bir şekilde karşılayıp teşekkür ediyor, “iyi ki seni göndermişim” diyor. Filmleri veriyorum, notları yazıyorum, sayfalar yapılıyor. Manşet, “İŞTE DEHŞET ANI”…
Türkiye’nin ilk haber
kameramanlarından
TANJU
BAYRAMOGLU
Türkiye’nin ilk haber kameramanlarından Tanju Bayramoğlu
ile televizyon dünyasındaki hızlı değişimi konuşurken onun
hikayelerini de dinleme şansını buldum. İşte ustalarımızdan
Tanju Bayramoğlu ile yaptığım söyleşi:
Türkiye Haber Kameramanları
Derneği Başkanı
Celal ÇEVİRGEN
82
Haber kameramanının gözü ve kulağı, Allah’ın her
kulunun sahip olduğu sadece o ikişer taneden
ibaret değildir. Aksine onlardan mümkün olduğu
kadar fazla olan ve bunun fazla olduğunu bünyesinde hisseden kişilerdir. Tabir caizse; ‘ben onu
görmedim’, ‘ben onu fark etmedim’, ‘ben onu hissetmedim’ veya buna benzer söyleyişlerde asla
bulunmayacak bir kişi olmalıdır
83
Kimdir Tanju
Bayramoğlu, gençlere
nasıl anlatalım.
TRT ile tanışmam 1964
yılında oldu. Televizyon
Daire Başkanlığı’nda göreve
başlamıştım. O sırada yayına
geçecek olan ilk stüdyonun
çalışmaları yapılıyordu.
Almanya’dan gelen altı teknik
elemanın önderliğinde
stüdyonun montaj çalışmalarını
yapıyorduk. Çalışmalar sürdüğü
esnada kurum bünyesinden
kameraman olarak yetiştirilmek
üzere elemanlar seçiliyordu.
İşte bunlardan biri ben
olmuştum. Takvimler 1965 i
gösterirken ben TRT Televizyon
Dairesi bünyesinde kadrolu
kameraman olarak göreve
başladım. O zamanlar bu birimin
ismi şuan olduğu gibi Aktüel
kamera servisiydi.
Radyo Haber Bülteni
Sonrasında Türkiye’nin ilk haber kameramanlarından biri oldunuz. O yılları anlatır mısınız.
TRT yayına başladığı ilk yıllarda, haber bültenleri tamamen stüdyoda
spikerlerin sunduğu, dışardan aktüel görüntülerle beslenen değil de bir
nevi ‘Radyo Haber Bülteni’ seklinde
izleyiciye aktarılıyordu.
O yıllarda kameramanların bulunduğu yer, TRT Ankara Televizyonu’na
bağlı kamera grubuydu. Yani tek bir
kamera grubu vardı. TRT’nin tüm
işleri bu grup tarafından hallediliyordu. Müzik eğlencesinden tutun,
haber görevlerine kadar grup şefimiz Kaya Sur’un görevlendirmesi
doğrultusunda giderdik. Bu süreçte
bazı kameramanlar bazı işlere tercih
ediliyordu. Yani herkesin farklı bir
yeteneği ve ilgi alanı vardı.
Trt Haber Merkezi
Kuruldu
Zaman geçtikçe işler yoğunlaştı. En
sonunda Haber Merkezi kendi kamera birimini oluşturmak için talepte
bulundu. TRT Ankara Televizyonu
ve TRT Haber Merkezi arasında tat-
lı bir rekabet vardı. TRT Ankara Televizyonu ne kadar dirense de TRT
Haber Merkezi’ne güçleri yetmedi ve
talep kabul edildi. Ben ve Ekmel Kabuloğlu haber merkezinin tercih ettiği kameramanlar olarak TRT Haber
Merkezi’nin resmi ilk iki haber kameramanı olduk.
dir. Aksine onlardan mümkün olduğu kadar fazla olan ve bunun fazla
olduğunu bünyesinde hisseden kişilerdir. Tabir caizse; ‘ben onu görmedim’, ‘ben onu fark etmedim’, ‘ben
onu hissetmedim’ veya buna benzer
söyleyişlerde asla bulunmayacak bir
kişi olmalıdır.
Neden siz tercih edildiniz veya Haber merkezi tercih edilecek kameramanda ne gibi özellikler arıyordu.
Geçen Zamanın Tekrarı
Yok
Doğal olarak bugün bir habercilerde ne gibi özellikler aranıyorsa o
zamanda aynı özellikleri arıyorlardı.
Haber Kameramanı olabilmek demek, genel kültür seviyesi itibariyle
yaşadığı ülke ve diğer ülkelerdeki
olaylarından gidişatıyla hassasiyetle
ilgilenen ve kamerasıyla görev aldığı
her konuda tespit ettiği/edeceği görüntüleri tamamen çağdaş ‘habercilik anlayışı’ ve üslubunda, en gerçekçi bir tutumla izleyicilere yönlendirebilecek, çabuk ve doğru verilecek çekim kararlılığı çerçevesinde oluşacak
bir inisiyatif kabiliyetine sahip olan,
olması gereken kişidir.
HABER KAMERAMANI DEDİĞİN
Haber kameramanının gözü ve kulağı, Allah’ın her kulunun sahip olduğu
sadece o ikişer taneden ibaret değil-
Malumunuz, yaşanan bir olayın tekrarı yoktur. Dolayısıyla haber kameramanı bir çok şeyi önceden düşünmeli, hissetmeli ve gereken tüm
unsurlara hazırlıklı olmalı. Gerekli
malzemeden tutun, olayın gidişatına
kadar her şeyi çok iyi algılayan üstün
bir duyarlılığa sahip kişi olmalıdır.
Önemli İsimler
Kameraman Olarak
Başladı
Bir müddet sonra haber de işler iyice çoğaldı ve haberin talebi üzerine
yeni kameramanlar habere geçmeye
başladılar. Ertürk Yöndem, Ahmet
Tansel, Ziya Uçkan, Sonat Konur,
Vedat Güres, Ziya Ergun gibi isimler
o dönemdeki bazı kameramanlardı.
Haber merkezinin kuruluş yıllarında
ilk olarak kurum bünyesinden sağlanan kameramanlar, kurum dışından
alınırken özenli bir imtihanla yüksek
okul mezunları tercih edilerek alınmaya başladı.
Fotoğrafçılar Tercih
Sebebi
O zamanlar üniversitelerde televizyonla alakalı bölümler olmadığı için
kameramanlar seçilirken fotoğrafçılık hobisi, sanat yönü olan, konservatuar, tiyatro gibi bölüm mezunlarından tercih ediliyordu. Seçilen kişilere
eğitim önce TRT bünyesinde sonrasında ise bazı yabancı televizyonlara
gönderilerek veriliyordu. TRT Haber
Merkezi çok hızlı bir şekilde büyüdü.
Bir müddet sonra Kavaklıdere’deki
yeni yerimize taşındık. Şimdiki yapısının temelleri o zaman atılmış oldu.
16 Mm Film
Kameralarıyla
İlk yıllarda kullandığınız kameralar
hangisiydi, Nasıl çalışırdınız.
Aktüel kamera olarak ilk gelen kameralar 16 mm Arriflex marka film
kameralarıydı. Kamera servis şefi
Kaya Sur, her fırsatta kendi odasında, ben ve Ekmel Kabuloğlu’na bu
kameraların kullanımıyla alakalı kurs
verirdi. Kaya Sur, Basın Yayın Genel
Müdürlüğü’nden TRT’ye transfer olmuş eski bir fotoğrafçıydı. Bizleri kamerayla tanıştıran o dur.
120 Metrelik Film Kaseti
O zamanlar imkanlar çok fazla değildi. 120 metrelik bir film kasetimiz
olurdu ve bu filmi çok idareli kullanmamız beklenirdi. 120 metre film 11
dakikaya yakın görüntü kaydı yapabiliyordu. Bazı görevlerde bu filmi
yetiştirebilsek de futbol maçlarında
bize çok büyük sıkıntı olurdu. Düşünsenize 3-1 biten bir maçı 10 dakikalık bir filme nasıl sığdırırsınız. Bunu
yapabilmek için gözümüzü vizörden
hiç ayırmadan, golü kaçırmamak için
her atağı dikkatlice takip ederdik.
Eğer golü kaçırırsak bedelini ağır
ödemek zorunda kalırdık. Allah’tan
benim başıma hiç gelmedi.
Kamerada Ses Kaydı
Yoktu
Malumunuz film kameralarında ses
kaydı olmadığı için bizimle omuz
omuza çalışan sesçi arkadaşları-
mız vardı. İsviçre yapımı olan Nagra
teyplerle ses kaydı yaparlardı. Tüm
görevlere bu arkadaşlarımızla giderdik.
TRT bizlere gideceğimiz işlere uygun bir şekilde giyinmemiz için özel
kıyafetler verirdi. Size şu an belki enteresan gelebilir ama smokinlerimiz
dahi vardı. Cumhurbaşkanlığı ve üst
düzey devlet erkanının katıldığı toplantılarda, kokteyllerde bu smokinleri giyerdik. Kuzu postundan yapılmış
gocuklar da verilen kıyafetlerin içindeydi. Soğuk iklim koşullarında dışarda uzun müddet beklememizi gerektiren durumlarda bunları giyerdik.
Gurur Duyuyorum
Kameraman olmak benim için hayatımda Allah’ın bana verdiği bir lütuf
oldu. Buna müdrikim. İlk TRT yayınlarında görev almış bir çalışan ve de
yine ilk televizyon haber bültenlerini başlatan o küçük grup içerisinde
olmaktan dolayı büyük bir gurur duyuyorum.
Salihli’ye güzel bir
eser bıraktık
Fotoğraflarla Salihli albümünün sergisi Zafer Keskiner Tiyatro Salonu’nda açıldı. Salihli Belediye Başkanı Mustafa Uğur Okay,
Salihli Belediyesi ile Türkiye Foto Muhabirleri Derneği işbirliğinde düzenlenen foto
safaride çekilen binden fazla fotoğraf arasında seçilen 300 fotoğrafın hazırlanan
albümle sunulduğunu bunların arasından
da 156 tanesinin bir sergi ile Salihli halkıyla paylaşıldığını anlattı. Sergiye birçok
davetlinin yanı sıra, Salihli Belediye Başkanı
Mustafa Uğur Okay, İlçe Kaymakamı Ertan
Peynircioğlu, Salihli Ticaret Sanayi Odası Başkanı İbrahim Yüksel ile Türkiye Foto
Muhabirleri Derneği Ege Bölge Temsilcisi
ve Yeni Asır Gazetesi Foto Muhabiri Kadir
Kemaloğlu da katıldı. Törende konuşan Salihli Kaymakamı Ertan
Peynircioğlu hazırlanan albümü büyük bir
keyif ve beğeni ile incelediğini anlatarak,
“Çok güzel kareler yakalanmış, gerçekten
belge niteliğinde bundan 10- 20- 30 yıl
hatta çok daha sonraları Salihli’nin bugününü merak edenlere her şeyi en güzel
şekilde anlatacaktır. Kitap, fotoğraf, film
gfibi çalışmalar bugünü gelecek nesillere
anlatmak için çok önemli. Emeği geçenleri
kutlarım” diye konuştu.
Daha sonra söz alan Belediye Başkanı Mus-
tafa Uğur Okay “Geçtiğimiz Mayıs ayında
Türkiye Foto Muhabirleri Derneği İzmir Şubesi ve belediyemizin işbirliğinde bir grup
değerli foto muhabirleri ile Salihli’yi köşe
bucak gezerek kentimizi ölümsüzleştirdi.
Doğası, tarihi, kültürü ve her dokusuyla buram buram özgün, karakteristik ve güzelliklerle bezeli Salihlimizi bizim alıştığımız gözle
değil farklı bir bakış açısıyla görüntülerken
aynı zamanda içinde yaşadığımız için artık
fark etmediğimiz güzellikleri bizlere sundular. Bu fotoğraflardan oluşan albümümüz
yayınlanırken bu karelerden oluşan bir de
sergi oluşturuldu” Fotoğraflarla Salihli albümünde sadece 256 sayfada yaklaşık
300 fotoğrafa yer verilrdiğini dile getiren
Okay, “Bu çalışmalarımızda yola çıkış nedenimiz; binlerce yıllık tarihi geçmişe, doğal
zenginliklere, tarihi güzelliklere ve birçok
coğrafyadan süzülüp gelen kültürüne kadar önemli değerlere sahip Salihli’de kent
belleğini oluşturmaktır. Bu albüm ve sergi
çalışmamızda tarihi ve doğal güzelliklerimizi, dışarıdan ve farklı bakış açısıyla görebilecek çok değerli gazeteci dostlarımız ve
fotoğraf sanatçılarımız konuğumuz oldu ve
binlerce kare fotoğrafla kentin bugününü
ölümsüzleştirdi” dedi.
Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet İmançer,
Foto Muhabirleri Derneği Ege Bölge Temsilcisi ve Yeni Asır Gazetesi Muhabiri Kadir
Kemaloğlu, Posta Gazetesi Çevre ve Gezi
Yazarı Ahmet Akansu, Haber Türk Gazetesi
Foto Muhabiri Mehmet İnmez, emekli fotomuhabirleri Fikret Ay ile Kenan Seven, Nurhayat Talay ve Sökmen Talay’a teşekkür
etti. Yoğun ilgi gören serginin açılış kurdelesini ise İlçe Kaymakamı Ertan Peynircioğlu ve Salihli Belediye Başkanı Mustafa Uğur
Okay foto muhabirleri ile birlikte kesti.
Salihli Belediye Başkanı Okay, foto safariye
katılan Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi
Sergi, belediye sarayındaki galeride 2 ay
boyunca gezilebilecek.
Salihli’fotoğrafladık
Salihli Belediyesi ve Türkiye Foto Muhabirleri Derneği
işbirliğinde düzenlenen foto safaride çekilen 300 fotoğraf
ile hazırlanan albümdeki 156 fotoğraf sergilendi. 86
87
Türkiye Foto Muhabirleri Derneği İzmir
Şube Başkanı Kadir Kemaloğlu ise Salihli’yi
yakından inceleme ve ziyaret etme fırsatı
buldukları bu çalışmanın Salihli halkına armağan olmasından mutluluk duyduklarını
dile getirdi. Kemaloğlu, kenti iki gün gibi
kısa bir sürede tanımaya çalıştıklarını ve yakından gördüklerinde bu sürenin Salihli gibi
doğası, tarihi ve kültürü ile zengin bir kent
için yeterli olmadığını belirterek, “Bizim çalışmamız Salihli’ye kısa bir bakış oldu” dedi.
Sergiyi gezen Salihlililer de yaşadıkları kenti farklı bir gözle görenlerin eserlerini görmekten mutluluk duyduklarını ifade ettiler.
SERGİDEN ESİNTLİER
Kurşunlu Kaplicalari
1967 yılından bu ya Salihli Belediyesi tarafından işletilen kaplıca,
Ege bölgesinin en önemli termal kaynaklarından birisi üzerinde kuruludur. Her mevsim ayrı bir güzellik taşıyan bitki varlığına sahip
Kurşunlu vadisinde yer alır ve ilçeye sadece 4 Km mesafededir.
Romatizmal hastalıklar, kireçleme, kırık, çıkık, cilt hastalıkları, böbrek rahatsızlıkları ve kadın hastalıkları gibi birçok hastalığa yararlıdır. Bölgedeki diğer termal sulardan farklılığı suyunun kükürtlü
oluşudur. Kız Köprüsü
Adala beldesi ile Demirköprü Baraj seti arasında, Gediz nehrinin
üzerinde kurulu köprü antik Kral Yolu’nun da geçtiği noktada inşa
edilmiştir. Köprü, 6 gözenekli sütun üzerine kemerli, taş yapısı ile
Mimar Sinan stilini andırmakta ise de yapım yılı kesin olarak bilinmeyen bir Osmanlı dönemi eseridir. Yakın çevresindeki Alabalık
üretim tesislerinde dinlenip taze Alabalık yiyebilirsiniz.
Su Uçtu Şelalesi ve Adala Kanyonu
Kız Köprüsünün altından akan suyu her iki yakasından da batıya
doğru takip ettiğinizde yaklaşık 2 km sonra bir doğa harikasıyla
karşılaşırsınız. 25 m yüksekten, Adala kanyonunun başlangıcına
dökülen “Su Uçtu” şelalesi ve devamında volkanik kanyonun su
ile çeşitli bitkilerin harmanlanmasıyla ortaya çıkan doğal florasına
hayran kalacaksınız. hamam sefaları yaptıkları arkeolojik kazılardan anlaşılmaktadır.
Çevresinde bulunan şelale, kazan ve Güvercin kuyusu görülmeye
değerdir. Köy kahvesinde, çınar ağaçlarının altında, çay molası vermek keyifli bir dinlenme şeklidir.
Bizim Ev Tesisleri
Anadolu Anıt Çınarı
Salihli’nin seyir tepesi olarak kabul edilen Seyran Tepe’de bulunan
300 kişilik, teraslı Restoran, Cafe-Bar’ın en önemli özelliği Avrupa’daki benzerlerinde bile göremeyeceğiniz eğitimli görevliler nezaretinde hizmet veren çocuk oyun odası ve kreşinin bulunmasıdır.
Böylece çocuklu konuklar gönül rahatlığı içinde yemeklerini yerken
çocuksuz ortamda eğlenebilmektedir.
Barış mahallesi, Trabolu mevkiinde bulunan bu anıt çınar ağacının
yaşı 410 civarında hesaplanıyor. Yüksekliği yaklaşık 40 m. çapı ise
8 metredir. Söylenceye göre; bu çınarı bir Alevi dedesi dikmiştir ve
kutsal kabul edilir. Bu nedenle kimse kırık dallarını bile alıp yakmaz.
Belki bu anıt çınarın günümüze ulaşması bu inanca bağlıdır. Salihli Belediyesi, 1999 yılında bu ağacı korumaya almış ve üzerinde
Şadan Gökovalı’nın “Merhaba, benim adım Anadolu Çınarı, üçüncü
bin yıla 410 yaşında giriyorum. Atalarınızın selamını torunlarınıza
götürüyorum.” yazısı, doğal taş blok üzerine işletilmiş ve çevre düzenlemesi yapmıştır. Çamur (Hamamı) Kaplıcaları:
Salihli’nin Kurşunlu’dan sonraki önemli kaplıcası Sart Çamur Kaplıcaları Ltd.Şti. dir. İlçeye 11 Km. uzaklıkta Bozdağ’ın kuzey yamaçlarında yer almaktadır. Sularının özelliği Kurşunlu ile örtüşür. Adında
her ne kadar çamur geçiyorsa da özel çamuru yoktur. Salihli, Antik
çağlardan beri şifalı suları ile ilgi çeken bir yer olmuştur. Romalıların, bu kaplıcanın sularını, pişirilmiş toprak künk döşeyerek 5 Km
mesafedeki Sardes’e götürdükleri, “Roma Hamamı” adı verilen küçük çaplı hamamlar ile Gymnasiumdaki gibi havuzlu banyolarda,
88
89
‘14
Yarışma Online Başvuru Sayfası
YILIN BASIN FOTOĞRAFLARI YARIŞMASI
Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nin düzenlediği “Vakıfbank –
TFMD Yılın Basın Fotoğrafları”, Türkiye’deki haber fotoğraflarının
değerlendirildiği tek yarışmadır. Yarışmanın patenti ve tüm hakları
derneğe aittir.
ÖRNEK
Yarışmaya katılan foto muhabirinin ismi Ahmet Vargı. Bu kişi
yarışmaya 2 Haber, 1 Serbest, 3 Spor, 1 Çevre, 2 Siyaset, 1
Foto Röportaj’la katılmış. Fotoğraflara aşağıdaki şekilde isimlendirerek kayıt etmeli.
“Yarışmanın amacı”
Basın sektöründe, zor şartlarda görev yapan foto muhabirlerini mesleklerinde özendirmek. Basın fotoğrafçılığının gelişmesinde katkı sağlamak, basın fotoğrafçılarını desteklemek. Seçilen fotoğrafların Yurtiçi
ve yurt dışında sergilenmesi ile haber fotoğrafçılığına ve basın fotoğrafçılarına olan ilgiyi yüksek tutmak. Türkiye’deki basın fotoğrafçılığının seçkin ürünlerini basılı eserler haline getirerek kaynak yayınlar
oluşturmak.
YARIŞMA KATILIM KOŞULLARI
− Yarışmaya Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC vatandaşı tüm basın
mensupları katılabilir. Jüri üyeleri katılamaz.
− Yarışmaya 2013 yılında çekilmiş fotoğraflar katılabilir.
− Foto muhabiri yarışmaya her kategoride en fazla 10 eserle katılabilir.
− Yarışmaya “Foto Röportaj” dalında katılacak eserlerde her hikaye en fazla 12 fotoğraflık bir seriden oluşabilir. Bu kategorideki
başvurularda daha fazla fotoğraf gönderilmesi halinde ise TFMD
yönetimi bu fotoğraflar arasından 12 tanesini jüriye sunar. “Foto
Röportaj” dalında 2013 yılı içerisinde çekilen fotoğrafların yanı
sıra önceki yıllardan süren ancak bu yıl çekilen fotoğraflarla tamamlanan seriler de katılabilir.
− Yarışmaya bir fotoğraf yalnızca tek bir kategoride katılabilir.
Örneğin aynı fotoğraf hem foto röportaj içerisinde hem de başkaca bir dala gönderilemez. Tespit edildiği anda iki fotoğrafta tasnif
dışı bırakılır.
− Yarışmaya katılan eserler www.tfmd.org.tr adresinden online olarak alınır.
− Yarışmaya katılacak eserlerin çözünürlüğü en az 72 DPI, uzun
kenarıda en az 3000 pixel olmalıdır.
− Fotoğrafların Adobe Photoshop’ta File İnfo bölümünde katılımcının ismi, soyadı, fotoğrafın açıklaması, fotoğrafın çekildiği
tarih açıkça belirtilmelidir. File İnfo bölümünde yer alan Category kısmına fotoğrafın yarışmada gönderildiği kategori kodu
yazılmalıdır. Yarışma başvuruları online olarak kabul edildiğinden
bu bölümün Türkçe harf ve noktalama kuralları ile altyazılı
şekli ile gönderilmesi zorunludur. (Altyazısı olmayan fotoğraflar yarışma dışı kalacaktır)
Yarışma dalları kategori kodları;
• Haber
HBR
• Serbest
SRB
• Spor
SPR
• Foto Röportaj
FRP
• Çevre
CVR
• Siyaset
SYS
• AB Yolunda Türkiye
AB
− Fotoğraf kayıt edilirken kategori kodu, foto muhabirinin isminin
başharfi ve soyadının tamamı yazılacak ardından numara verilecektir. Seri fotoğraflarda numaranın sonuna harf eklenecektir.
HBR_AVARGI01
HBR_AVARGI02
SRB_AVARGI01
SPR_AVARGI01
SPR_AVARGI02
SPR_AVARGI03
CVR_AVARGI01
SYS_AVARGI01
SYS_AVARGI02
FRP_AVARGI01A
FRP_AVARGI01B
FRP_AVARGI01C
FRP_AVARGI01D
FRP_AVARGI01E
FRP_AVARGI01F
FRP_AVARGI01G
FRP_AVARGI01H
FRP_AVARGI01I
FRP_AVARGI01J
FRP_AVARGI01K
FRP_AVARGI01L
Yarışmaya katılacak eserler Adobe Photoshop AdobeRGB veya
sRGB olarak JPEG formatında kalitesi maksimumda (12) kayıt edilmelidir.
− Yarışmacı, başvuru formundaki isim, soyadı, çalışılan kurum,
görev kısmı ile iletişim bilgilerini eksiksiz olarak doldurulmak
zorundadır.
− Gönderilen fotoğraflar iade edilmez. Her türlü kulanım hakları
Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’ndedir. (Dernek bu fotoğrafları
Yılın Basın Fotoğrafları Kataloğu’nda, yayınlarında veya katkı
sağladığı basılı eserlerde, takviminde ve sergilerinde kullanabilir. Sponsor firma ödül alan fotoğrafları dernek ve kişi adı geçerek ilgili yayınlarında kullanabilir) Yarışmaya katılan eser sahibi
bu şartı kabul etmiş sayılır.
− “Vakıfbank – TFMD Yılın Basın Fotoğrafı” Jüri tarafından ödül
alan eserler arasından seçilir.
− Yarışmaya katılan eserin gönderildiği kategori ile uyuşmaması halinde Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, eserin dalını değiştirebilir. Yarışmaya katıla foto muhabiri bu şartı kabul etmiş
sayılır.
− Yarışmaya gönderilecek fotoğrafların “Fotoğraflarla Türk Basını” kataloğunda yayınlanmasına Türkiye Foto Muhabirleri Derneği karar verir.
− “Yılın Basın Fotoğrafı” ödülünü alan foto muhabiri, Türkiye Foto
Muhabirleri Derneği yarışma sponsorları dışındaki firma, kuruluş veya kişinin tanıtımına yönelik reklam kampanyaları ve organizasyonlara katılamaz. Ödül alan foto muhabirlerinin açık
90
www.tfmd.org.tr
kimlik ve yüzleri, sponsor firmalarca gazete, dergi, internet ve
televizyon ilanlarında kullanılabilir.
− Yarışma kuralları dışında yapılan tüm başvurular, tasnif dışı bırakılır. Yarışmaya katılacak fotoğrafta karanlık oda müdahalelerinin
dışında manüplasyon yapıldığı tespit edilmesi halinde söz konusu
yarışmacı, bu tarihten sonra Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nin
organize ettiği hiçbir yarışmaya katılamaz. Yarışmacı dernek üyesi ise ihraç istemiyle jüri tavsiyesi ile TFMD Yönetim Kurulu’na
sevk edilir. (Yarışmaya gönderilen fotoğraflarda filtre kullanılamaz,
çoklu fotoğraf uygulaması yapılamaz, fotoğraftaki bir bölüm silinemez veya fotoğrafa ekleme yapılamaz, fotoğrafa orjinalinde olmayan renk filtreleri uygulanamaz, fotoğrafın üzerine isim veya yazı
yazılamaz, fotoğrafa pasparto veya arkaplan eklenemez, fotoğraf
işlenirken katman -layer- açılamaz)
− Yarışmaya yapılacak itirazlar Türkiye Foto Muhabirleri Derneği
Yönetim Kurulu tarafından değerlendirilir.
YARIŞMA TAKVİMİ
− Yarışmaya son katılım tarihi 20 Ocak 2014’dur. Bu tarihten sonra yapılan başvurular kesinlikle dikkate alınmayacaktır.
− Jüri 21-23 Şubat’ta Ankara’da Ramada Plaza Oteli’nde toplanır
ve ödüller açıklanır.
− Ödül töreni Nisan ayı içerisinde gerçekleştirilir.
YARIŞMA DALLARI
HABER: Gündemde olan veya ani gelişen olaylar ile deprem, sel,
yangın, savaş, yangın gibi alanlarda 2013 yılı içerisinde çekilen fotoğraflar katılabilir.
SERBEST: Gündemde olan veya özel olarak takip edilen konular
ile opera, bale, günlük yaşamın içinden kareler, sanat ve magazin
alanında 2013 yılı içerisinde çekilen fotoğraflar katılabilir.
SPOR: Her türlü spor organizasyonunda veya hazırlığı sırasında
çekilen fotoğraflar ile spor kamuoyunun tanıdığı isimlerin 2013 yılı
içerisinde çekilen fotoğrafları katılabilir.
FOTO RÖPORTAJ: Konu sınırı olmadan bir hikayeyi anlatan en
az 12 fotoğraftan oluşan 2013 yılı içerisinde tamamlanmış projeler
katılabilir.
SİYASET: Politik portreler, siyasi olaylar, meclis ve siyasi partilerde yaşanan gelişmeler ve politikacıların 2013 yılı içerisinde çekilmiş
fotoğrafları katılabilir.
TUKÇEV ÇEVRE FOTOĞRAFI: Doğal hayatı anlatan fotoğraflar ile yangın, sel, kuraklık gibi çevre felaketlerinden 2013 yılı içerisinde çekilen fotoğraflar katılabilir.
AB YOLUNDA TÜRKİYE: Avrupa Birliği yolundaki Türkiye’nin
modern ve çağdaş yüzünü yansıtan ekonomi, spor, sanat, çevre,
kent mimarisi, tarım, turizm, günlük yaşam gibi alanlar, AB
uygulamalarının günlük hayatımıza etkileri/yansımaları, AB’ne
yönelik algılar. Yalnızca bu kategori de fotoğrafın çekildiği tarih
ve katılım sayı sınırı yoktur.
ÖDÜLLER
− Yılın Basın Fotoğrafı Ödülünü alan foto muhabiri fotoğraf makinesi ve “Yılın Basın Fotoğrafı” plaketi alır.
91
− Haber, Serbest, Spor, Foto Röportaj, Siyaset ve TUKÇEV Çevre
Fotoğrafı dallarının birincileri 2000 TL para ödülü kazanır. Bu dallarda ödül alanlar “Yılın Basın Fotoğrafları’14” plaketi alır.
− Rafet Hüner Özel Ödülü, Mustafa Pekcan Özel Ödülü kazanan
foto muhabirleri “Yılın Basın Fotoğrafları’14” Plaketi alır.
− AB Yolunda Türkiye özel kategorisinde birinci 4000 TL, ikinci
2000 TL, üçüncü 1000 TL para ödülü ve “Yılın Basın Fotoğrafı’14” plaketi alır.
JURİ
Chritopher MORRİS
VII Fotoğraf Ajansı Kurucusu,
Foto Muhabiri
Yannis BEHRAKİS
Reuters Yunanistan Fotoğraf
Editörü
Abdurrahman
ANTAKYALI
Depo Photos Yayın Yönetmeni
Coşkun ARAL
İz TV Genel Yayın Yönetmeni
Naci ARKAN
Türkiye Spor Yazarları Derneği
Genel Başkanı
Nazmi BİLGİN
Gazeteciler Cemiyeti Başkanı
Kutup DALGAKIRAN
Sabah Gazetesi Fotoğraf Editörü
Bülent HİÇYILMAZ
Türkiye Foto Muhabirleri Derneği
Onursal Başkanı
Sebati KARAKURT
Hürriyet Gazetesi Fotoğraf Editörü
Burak KARA
Vatan Gazetesi Fotoğraf Editörü
Burhan ÖZBİLİCİ
Fatih SARIBAŞ
Associated Press Türkiye
Fotoğraf Editörü
Habertürk Gazetesi Fotoğraf
Editörü
Selahattin SEVİ
Zaman Gazetesi Fotoğraf Editörü
Ahmet SEL
Anadolu Ajansı Görsel Yayınlar
Daire Başkanı
Mustafa SEVEN
Foto Muhabiri Sosyal Medya
Ateş TÜMER
TFMD Eski Başkanı,
Habertürk Foto Muhabiri
Yılın Basın Fotoğrafları 2014
Online başvuru sayfası
www.tfmd.org.tr
Büklüm Sokak 6/7 Kavaklıdere / Ankara
Tel : 90 312 4178750-60
Fax : 90 312 4178718
Gsm : 90 533 4558997
Basın
Fotoğrafçılığının
tek yayını artık
size daha da yakın...
92
www.tfmd.org.tr
“Foto Muhabiri” İPhone’de, İPad’de
Android’le akıllı telefonlar ve tabletlerde
www.tfmd.org.tr adresinde web’te
93
94

Benzer belgeler